ziraat fakültesi dergisi - Gaziosmanpaşa Üniversitesi
Transkript
ziraat fakültesi dergisi - Gaziosmanpaşa Üniversitesi
GAZİOSMANPAŞA ÜNİVERSİTESİ ZİRAAT FAKÜLTESİ DERGİSİ Journal of the Agricultural Faculty of Gaziosmanpasa University ISSN: 1300 – 2910 CİLT: 23 SAYI: 1 YIL: 2006 Sahibi Gaziosmanpaşa Üniversitesi Ziraat Fakültesi Adına Prof.Dr. Cevdet AKDAĞ Dekan Yayın Kurulu Prof.Dr. Kemal ESENGÜN Prof.Dr. Sabri GÖKMEN Prof.Dr. Gazanfer ERGÜNEŞ Doç.Dr. Zeliha YILDIRIM Yrd.Doç.Dr. Metin SEZER Yayına Hazırlayan Yrd.Doç.Dr. Murat SAYILI BU SAYIDA HAKEMLİK YAPAN BİLİM ADAMLARI Prof.Dr. Ahmet ÖZTÜRK Prof.Dr. Feramuz ÖZDEMİR Prof.Dr. Gazanfer ERGÜNEŞ Prof.Dr. İbrahim ÖRÜNG Prof.Dr. M.Bülent COŞKUN Prof.Dr. Musa ÖZCAN Prof.Dr. Mustafa OKUROĞLU Prof.Dr. R.Cengiz AKDENİZ Prof.Dr. Süer ANAÇ Prof.Dr. Tahir EKMEKYAPAR Prof.Dr. Üstün ŞAHİN Prof.Dr. Vahap YAĞANOĞLU Prof.Dr. Yusuf DEMİR Doç.Dr. Enver Sinan POYRAZOĞLU Doç.Dr. Fatmagül BATUK Doç.Dr. Hüseyin ŞİMŞEK Doç.Dr. Nuh UĞURLU Doç.Dr. Selçuk ARSLAN Yrd.Doç.Dr. Ahmet ERTEK Yrd.Doç.Dr. Hakan Mete DOĞAN Yazışma Adresi Gaziosmanpaşa Üniversitesi Ziraat Fakültesi Dekanlığı (Yayın Kurulu Başkanlığı) 60240 Taşlıçiftlik Yerleşkesi – TOKAT Dizgi ve Baskı: GOÜ Matbaası, 60240 Taşlıçiftlik Yerleşkesi - TOKAT GAZİOSMANPAŞA ÜNİVERSİTESİ ZİRAAT FAKÜLTESİ DERGİSİ YAYIN VE YAZIM KURALLARI A. YAYIN KURALLARI 1. GOÜ Ziraat Fakültesi Dergisinde, tarım bilimleri alanında öncelikle orijinal araştırmalar ile özgün derlemeler, kısa bildiri ve editöre mektup türünde Türkçe ve İngilizce yazılar yayınlanır. 2. Yapılan çalışma bir kurum/kuruluş tarafından desteklenmiş ya da doktora/yüksek lisans tezinden hazırlanmış ise, bu durum ilk sayfanın altında dipnot olarak verilmelidir. 3. İlk başvuruda eser, biri orijinal ve üçü yazar isimsiz olmak üzere toplam dört kopya halinde, imzalanmış “Telif Hakkı Devri Formu’’ ile birlikte Gaziosmanpaşa Üniversitesi Ziraat Fakültesi Yayın Kurulu Başkanlığı’na gönderilmelidir. 4. Hakemler tarafından yayınlanmaya değer bulunan ve son düzeltmeleri yapılarak basılmak üzere yayın kuruluna teslim edilen makalelerin basım ücreti ve posta giderleri makale sahiplerinden alınır. Bu ödeme yapılmadan makalelerin son şekli teslim alınmaz ve basım işlemlerine geçilmez. 5. Basımına karar verilen ve düzeltme için yazarına gönderilen eserde, ekleme veya çıkartma yapılamaz. 6. Yayına kabul edilen makalelerin son şekli, bir disket ile birlikte bir nüsha halinde Gaziosmanpaşa Üniversitesi Ziraat Fakültesi Yayın Kurulu Başkanlığına iletilir. Yayın süreci tamamlanan eserler geliş tarihi esas alınarak yayınlanır.Yayınlanmayan yazılar iade edilmez. 7. Bir yazarın derginin aynı sayısında ilk isim olarak bir, ikinci ve diğer isim sırasında iki olmak üzere en fazla üç eseri basılabilir. 8. Dergide yayınlanan eserin yazarına 10 (on) adet ücretsiz ayrı baskı verilir. 9. Yayınlanan makalelerdeki her türlü sorumluluk yazar(lar)ına aittir. 10. Hakemlere gönderilme aşamasından sonra iki defa makalesini geri çeken araştırıcıların makaleleri bir daha dergide yayınlanmaz. 11. Yukarıda belirtilen kurallara uymayan eserler değerlendirmeye alınmaz. 12. Hazırlanan makaleler, Gaziosmanpaşa Üniversitesi Ziraat Fakültesi Dergisi Yayın Kurulu Başkanlığı, 60250 TOKAT adresine gönderilmelidir. B. YAZIM KURALLARI 1. Dergiye gönderilecek eser, A4 (210 x 297 mm) boyutundaki birinci hamur kağıda üst 3.5, alt 2.5, sol 3.0, sağ 2.5 ve cilt payı 0 cm olacak şekilde, makale başlığı, yazar ad ve adresleri, özet, abstract, anahtar kelimeler ve keywords bölümleri tek sütun halinde; metin ve kaynaklar bölümü ise ortada 0,5 cm boşluk bırakılarak 7,5 cm’lik iki sütun halinde hazırlanmalıdır. Makaleler, Word 7 kelime işlemcide, Times New Roman yazı tipinde ve tek satır aralığı ile yazılmalı ve makale toplam 10 sayfayı geçmemelidir. 2. Makale başlığı (Türkçe ve İngilizce) kısa ve konuyu kapsayacak şekilde olmalı, kelimelerin baş harfi büyük olmak üzere küçük harflerle, 13 punto ve bold olarak yazılmalıdır. Yazar adları makale başlığından sonra bir satır boş bırakılarak 11 punto ile kelimelerin baş harfi büyük olacak şekilde yazılmalıdır. Yazar adları ortalı yerleştirilmeli ve ünvan kullanılmamalıdır. Adresler kelimelerin ilk harfi büyük olacak şekilde adların hemen altında ortalı olarak 10 punto olarak yazılmalıdır. Makalelerin metin bölümlerindeki ana başlıklar ile alt başlıklar numaralandırılmalıdır (1. Giriş, 2. Materyal ve Metot, 3. Bulgular ve Tartışma, 3.1. Tane Verimi vb.). Başlıklar paragraf başından başlamalı, kelimelerin ilk harfi büyük olmak üzere küçük harfle yazılmalıdır. Tüm başlıklar bold olmalıdır. Başlıklarda üstten bir satır boş bırakılmalıdır. Parağraf girintisi 0.75 cm olmalıdır. 3. Dergiye gönderilecek eser özet, abstract, giriş, materyal ve metot, bulgular ve tartışma, sonuç, teşekkür (gerekirse) ve kaynaklar bölümlerinden oluşmalıdır. Makalelerin metin bölümleri tek satır aralığında ve 11 punto olarak yazılmalıdır. 4. Özet ve abstract 200 kelimeyi geçmeyecek şekilde 10 punto ve bir aralık ile yazılmalıdır. Türkçe yazılan makalelerde İngilizce, İngilizce yazılan makalelerde de Türkçe özetin başına eserin başlığı aynı dilden yazılmalıdır. Beş kelimeyi geçmeyecek şekilde Türkçe özetin altına anahtar kelimeler, İngilizce özetin altına da keywords yazılmalıdır. 5. Eserde yararlanılan kaynaklar metin içinde yazar ve yıl esasına göre verilmelidir. Üç veya daha fazla yazarlı kaynaklara yapılacak atıflarda makale Türkçe ise ‘ark.’, İngilizce ise ‘et al.’ kısaltması kullanılmalıdır. Aynı yerde birden fazla kaynağa atıf yapılacaksa, kaynaklar tarih sırasına göre verilmelidir. Aynı yazarın aynı tarihli birden fazla eserine atıfta bulunulacaksa, yıla bitişik biçimde ‘a, b’ şeklinde harflendirme yapılmalıdır. Yararlanılan eserlerin tümü ‘Kaynaklar’ başlığı altında alfabetik sıraya göre numarasız ve 9 punto olarak verilmelidir. Yararlanılan kaynak makale ise; Avcı, M., 1999. Arazi Toplulaştırmasında Blok Öncelik Metodunu Esas Alan Yeni Dağıtım Modeline Yönelik Bir Yaklaşım. Türk Tarım ve Ormancılık Dergisi, 23, 451-457. Yararlanılan kaynak kitap ise; Düzgüneş, O., Kesici, T., Kavuncu, O., ve Gürbüz, F., 1987. Araştırma ve Deneme Metotları (İstatistik Metotları II). Ankara Üniv. Zir. Fak. Yay. No. 1021, 381 s., Ankara. Yararlanılan kaynak kitaptan bir bölüm ise; Ziegler, K.E. and Ashman, B., 1994. Popcorn. in: Specialty Corns. Edited Arnel R. Hallauer. Publ. By the CRS Press, 189-223. Yararlanılan kaynak bildiri ise; Uzun, G., 1992. Türkiye’de Süs Bitkileri Fidanlığı Üzerinde Bir Araştırma. Türkiye I. Ulusal Bahçe Bitkileri Kongresi, 13-16 Ekim 1992, İzmir, Cilt 2: 623-628. Anonim ise; Anonim, 1993. Tarım istatistikleri Özeti. T.C. Başbakanlık Devlet İstatistik Enstitüsü,Yayın No:1579, Ankara. İnternet ortamından alınmışsa; http://www.newscientist.com/ns/980228/features.html olarak verilmelidir. 6. Çizelge halinde olmayan tüm görüntüler (fotoğraf, çizim, diyagram, grafik, harita vb.) şekil olarak adlandırılmalı ve ardışık biçimde numaralandırılmalıdır. Her bir çizelge ve şekil metin içinde uygun yerlere yerleştirilmeli, açıklama yazılarıyla bir bütün sayılıp üst ve altlarında bir satır boşluk bırakılmalıdır. Şekil ve çizelgeler iki veya tek sütun halinde verilebilir. Ancak genişlikleri, tek sütun kullanılması halinde 15 cm’den, iki sütun olması durumunda ise 7.5 cm’den fazla olmamalıdır. Şekil ve çizelge adları şekillerin altına, çizelgelerin ise üstüne, ilk kelimelerin baş harfi büyük olacak şekilde küçük harf ve 9 punto ile yazılmalıdır. Çizelge ve şekil içerikleri en fazla 9 punto, varsa altlarındaki açıklamalar 8 punto olmalıdır. İÇİNDEKİLER Sayfa No Gıda Mühendisliği Bölümü Total Phenols and Antioxidant Activities of Some Herbal Teas and In Vitro Bioavailability of Black Tea Polyphenols……………………………………………………………………………….. S.KARAKAYA, S.NEHİR EL 1 Tarım Makinaları Bölümü Tokat Merkez ve İlçelerindeki Tarım Alet ve Makina İmalatçılarının Durumu ve Sorunları………... G.ERGÜNEŞ, E.ALTUNTAŞ, S.TARHAN 9 Tarımsal Yapılar ve Sulama Bölümü Farklı Çevre Koşulları İle Sulama Suyu Tuzluluğu İlişkilerinin Domatesin Büyüme, Gelişme, Verim ve Kalitesi Üzerindeki Etkileri………………………………………………………………... A.ÜNLÜKARA, B.CEMEK, S.KARADAVUT 15 Tokat Yöresinde Seraların İklimlendirme Gereksinimleri…………………………………………… B.CEMEK, S.KARAMAN, A.ÜNLÜKARA 25 Tokat İli Toprak ve Su Kaynaklarının Tarımsal Açıdan Değerlendirilmesi…………………………. S.KARAMAN 37 Tokat İli Ova Köylerindeki Konutların Özellikleri…………………………………………………... S.KARAMAN, B.CEMEK 45 Usability of Recycled Plastic Wastes for Particle Board Production as Construction Material……... S.KARAMAN, S.ŞAHİN, İ.ÖRÜNG 57 Tokat-Niksar Yöresinde Yetiştirilen ve Yöredeki Tarımsal Yapılarda Yaygın Olarak Kullanılan Kavak Ağacının Önemli Fiziksel ve Mekanik Özellikleri…………………………………………… S.ŞAHİN, S.KARAMAN, İ.ÖRÜNG 61 CBS İle Tokat İli Arazi Varlığının Eğim ve Bakı Özelliklerinin Tespiti ve Tarımsal Açıdan İrdelenmesi……………………………………………………………………………………………. T.SUSAM, İ.OĞUZ 67 Yüzey Suları Coğrafi Bilgi Sistemi; Tokat İli Örneği………………………………………………... T.SUSAM, S.KARAMAN, T.ÖZTEKİN 75 GOÜ. Ziraat Fakültesi Dergisi, 2006, 23 (1), 1-8 Total Phenols and Antioxidant Activities of Some Herbal Teas and In Vitro Bioavailability of Black Tea Polyphenols Sibel Karakaya Sedef Nehir El Ege University, Faculty of Engineering, Department of Food Engineering, 35100, Izmir Abstract: In recent years, studies on phenolic compounds and antioxidant activities of foods have increased due to the inverse relationship between degenerative diseases and consumption of polyphenol rich foods. To clarify the controversy related to if antioxidant activity can be supplied in vivo, the necessity for data on bioavailability of phenolic compounds are considered. The aim of the study was to determine total phenols and antioxidant activities of sage, linden flower, fresh nettle, dried nettle leaves and black tea infusions which are popular beverages in the Mediterranean region and also to evaluate antioxidant activities of standard phenolic compounds (catechin, ferulic acid, quercetin) and Trolox for comparison. Moreover, another goal was to determine in vitro bioavailability of black tea. Both black tea infusion and black tea dialysate inhibited ABTS radical cation oxidation by 99.43% and 42% respectively. Infusions of sage, linden flower, fresh nettle, dried nettle leaves inhibited ABTS radical cation oxidation by 39.61%, 96.70%, 70.80% and 95.50% respectively. Although total phenols of black tea dialysate decreased by 96.48%, total antioxidant activity decreased by 57.76%. Ten M catechin and 10M quercetin showed 100% inhibition on ABTS radical cation oxidation. However, Trolox and ferulic acid showed 100% inhibition at 20 M concentrations. Total antioxidant activity of a cup of black tea was found to be equal to 10 μM of quercetin, 10 μM of catechin, 20 μM of Trolox and 20 μM of ferulic acid. Total antioxidant activity of black tea dialysate was slightly higher than both 5 M of Trolox and 5 M of ferulic acid. Key words: Black tea, sage, linden flower, fresh nettle, dried nettle leaves, black tea dialysate, total phenols, in vitro bioavailability, total antioxidant activity Bazı Bitkisel Çayların Toplam Fenolik Madde İçerikleri, Antioksidan Aktiviteleri ve Siyah Çay Polifenollerinin in vitro Biyoyararlılığı Özet: Son yıllarda fenolik bileşikler ve gıdaların antioksidan aktiviteleri üzerine yapılan çalışmaların sayısındaki artış, polifenollerce zengin gıdaların tüketimi ile dejeneratif hastalıklar arasında negatif ilişkinin saptanmasına bağlanmaktadır. Bu ilişkinin in vivo koşullarda sağlanıp sağlanamayacağını açıklığa kavuşturmak için fenolik bileşiklerin biyoyararlılığına ait çalışmalara gereksinim olduğu belirtilmektedir. Bu çalışmanın amacı Akdeniz Bölgesinde popüler olarak tüketilen adaçayı, ıhlamur, ısırgan otu, kurutulmuş ısırgan out ve siyah çayın toplam fenolik madde konsantrasyonları ile antioksidan aktivitelerini saptamak ve standart fenolik bileşikler (kateşin, ferulik asit, kuersetin) ile Troloksun antioksidan aktiviteleriyle karşılaştırmaktır. Çalışmanın bir diğer amacı ise siyah çaydaki fenolik bileşiklerin in vitro biyoyararlılığının belirlenmesidir. Siyah çay ve siyah çay dializatının ABTS radikal oksidasyonu üzerine inhibisyonları sırasıyla % 99.43 ve % 42 olarak saptanmıştır. Adaçayı, ıhlamur, ısırgan otu ve kurutulmuş ısırgan otu ile elde edilen çaylar ise ABTS radikal oksidasyonunu sırsıyla %39.61, % 96.70, %70.80 ve %95.50 düzeylerinde inhibe etmişlerdir. Siyah çay dializatının toplam fenolik madde içeriğindeki azalma % 96.48 olmasına rağmen toplam antioksidan aktivitedeki azalma % 57.76 olarak saptanmıştır. On M kateşin ve 10 M kuersetin ABTS radikal oksidasyonunu %100 inhibe etmiş, oysa Troloks ve ferulik asit için aynı inhibisyon 20 M konsantrasyonda saptanmıştır. Bir fincan çayın toplam antioksidan aktivitesi 10M kuersetin, 10M kateşin, 20 M Troloks ve 20 M ferulik aside eşdeğer bulunmuştur. Siyah çay dializatının toplam antioksidan aktivitesi ise 5 M Troloks ve 5 M ferulik asitten biraz düşük olmuştur. Anahtar kelimeler: Siyah çay, adaçayı, ıhlamur, ısırgan otu, kurutulmuş ısırgan otu, siyah çay dializatı, toplam fenoller, in vitro biyoyararlılık, toplam antioksidan aktivite 1. Introduction Today new concepts in nutritional sciences are of particular importance. The concepts of food are changing from a past emphasis on survival, hunger satisfaction to an emphasis on the promising use of foods to promote better health and well-being. The most recent knowledge in biochemistry, cell biology and physiology supports the hypothesis that diet also controls and modulates various functions in the body, so participates in the maintenance of the state good health necessary to reduce the risk of some diseases. Total Phenols and Antioxidant Activities of Some Herbal Teas and In Vitro Bioavailability of Black Tea Polyphenols Phenolic compounds are widely distributed in plant foods and therefore important constituents of the human diet. The term of phenolic compounds refers to the main classes of secondary metabolites in plants. Several thousand molecules have been identified in various plant species. They are extremely diverse. For example phenolic diterpenes have been identified in herbs and species (Robards et al., 1999) while the main constituents of green tea are catechins such as (-)- epigallocatechin, (-)-epicatechin, epicatechin gallate and epigallocatechin gallate plus flavonols and flavones including rutin, quercetin, kaempferol and apigenin (Karakaya and El, 1999, Ferrara et al., 2001). They are closely related with sensory and nutritional quality of foods derived from plant sources. Phenolic compounds, at low concentration, may act as an antioxidant and protect foods from oxidative deterioration. However at high concentrations, they or their oxidation products may interact with proteins, carbohydrates and minerals. Phenolic compounds are important by their contribution to human health with their multiple biological effects such as antioxidant activity, antimutagenic and/or anticarcinogenic activities, and antiinflammatory action (Grimmer et al., 1992, Xie, et al., 1993, Stavric, 1994, Shahidi and Naczk, 1995, Hollman and Katan, 1997, Parr and Bolwell, 2000). The results of epidemiologic studies showed the inverse relationship between coronary heart diseases and flavonoid consumption (Hertog, et al., 1993, Hertog et al., 1995, Knekt et al., 1996). In recent years, the number of studies which are conducted to determine antioxidant activity of phenolic compounds have increased due to the possible role of reactive oxygen species in the pathogenesis of degenerative diseases such as atherosclerosis, cancer and chronic inflammation (Halliwell, 1994). In this respect, antioxidant activities of phenolic compounds extracted from especially tea (Vinson, et al., 1995a, Cao, et al., 1996), fruits and vegetables (Vinson, et al., 1995b,Wang, et al., 1996, Miller and Rice-Evans, 1997, Prior et al., 1998, Karakaya et al., 2001, ), red and white wines (Kanner, et al., 1994, Vinson and Hontz, 1995, Hurtado et al., 1997, Soleas, et al., 1997, Ghiselli et al., 1998, Gündüç and El, 2003) have been intensively studied using in vitro 8 methods. The results of these studies showed that phenolic compounds are powerful antioxidants. However, there is still a controversy whether in vitro similar effects can be obtained in vivo, because the lack of knowledge concerning whether phenolic compounds can stay at sufficient time with efficient chemical forms in human body. To clarify this controversy, the necessity for data on absorption and metabolism of phenolic compounds in gastro-intestinal tract are considered. The use of herbs and herbal teas as medicines has played an important role nearly every culture on earth. Tea infusions are consumed by two thirds of the world’s population. Tea is for the most part of the world simply considered a tasteful drink, but the scientific community has recently re-discovered the therapeutic potential of this beverage (Wargovich et al., 2001, Luczaj and Skrzydlewska, 2005). The aim of the study was to determine total phenols and antioxidant activities of sage, linden flower, fresh nettle, dried nettle leaves and black tea infusions which are popular beverages in the Mediterranean region and also to evaluate antioxidant activities of standard phenolic compounds (catechin, ferulic acid, quercetin) and Trolox for comparison. Moreover, another goal was to determine in vitro bioavailability of black tea. 2. Materials and Methods 2.1. Materials Black tea (tea bag: 2.5 g/250 ml of water), sage (5g/200 ml of water), linden flower (5 g/200 ml of water), fresh nettle (20g/200 ml of water), dried nettle leaves (5 g/200 ml of water), Trolox (analog of synthetic vitamin E; 5, 10, 15, 20 M), quercetin (5, 10, 15, 20 M), ferulic acid (5, 10, 15, 20 M) and catechin (5, 10, 15, 20 M) were used as materials. 2.2. Chemicals (+)-catechin hydrate (C-1251), Folin-Ciocalteu phenol reagent (F-9252), ferulic acid (F-3500), quercetin (Q-0125), pepsin (P-7000), pancreatin, bile-extract (B-8631), Trolox (23,881-3), ABTS [(2,2′-azinobis(3ethylbenzothiazoline-6-sulfonic acid) diammonium salt], dialysis tubing (molecular S.KARAKAYA, S.NEHİR EL weight cut-off of 12,000 Da; Catalog No: 9777) were purchased from Sigma-Aldrich Co. All other chemicals were of the highest quality available. 2.3. Methods Preparation of teas: Two hundred of milliliters of boiled water were poured on to 5 g of herbs. Afterwards, infusions were allowed to stew for five minutes. Two hundred and fifty milliliters of boiled water was used for preparation of black tea infusion. Determination of total phenols: Total phenols were determined according to FolinCiocalteu method (Singleton and Rossi, 1965) by using (+)-catechin hydrate as the standard and the results were given as catechin equivalents (CE). Analyses were done in triplicate. Determination of in vitro bioavailability: In vitro bioavailability of total phenols was determined according to Gil-Izquierdo et al. (2002), by modeling pepsin-HCl digestion in stomach and pancreatin- bile extract digestion in small intestine. For pepsin-HCl digestion, 31,500 units of pepsin were added to the samples (200 ml). The pH was adjusted to 2 by addition of concentrated HCl and then sample was incubated in a 37ºC shaking water bath for 2 h. The pepsin digest was transferred into a beaker. Segment of cellulose dialysis tubing containing 25 ml water and the amount of NaHCO3 equivalent to the titratable acidity was placed in the baker. The baker was sealed with parafine film and incubated in a 37ºC shaking water bath until the pH reached about 5. Five milliliters of pancreatin (4g/l)- bile extract (25g/l) mixture was added to a beaker and incubation was continued for an additional 2 h. At the end of the incubation period the dialysis tubes were removed, rinsed with distilled water, and the dialysates analyzed. Analyses were done in triplicate. Determination of total antioxidant activity: Total antioxidant activity of the samples was determined by using improved ABTS radical cation decolorization assay (Re et al., 1999). ABTS was dissolved in water to a 7 mM concentration. ABTS radical cation (ABTS·+) was produced by reacting ABTS stock solution with 2.45 mM potassium persulfate (final concentration) and allowing the mixture to stand in the dark at room temperature for 12-16 h before use. Afterwards, the ABTS·+ solution was diluted with ethanol to an absorbance of 0.7 ± 0.02 at 734 nm and equilibrated at 30ºC. After addition of 1.0 ml of diluted ABTS·+ solution to 10 μl of samples, the absorbance reading was taken at 30ºC exactly 1 min. after initial mixing and up to 6 min. Following the absorbance readings, percent inhibition of oxidation was calculated for each sample. All analyses were performed in triplicate. 3. Results and Discussion Total phenol contents (TP) and total antioxidant activities (TAA) of herbal tea infusions, black tea and black tea dialysate were shown in Table 1. Table 1. Total Phenols and Total Antioxidant Activities of Herbal Tea Infusions, Black Tea and Black Tea Dialysate (n=12) TP (CE equivalents) μM mg/l Samples Sage Linden Flower Fresh nettle Dried nettle leaves Black tea Black tea dialysate (dialysed fraction) a: standard deviation 151.88 11.2 a 108.78 8.2 296.75 14.6 98.21 2.9 126.48 26.0 4.46 2.1 Total phenol contents of sage, linden flower, fresh nettle, dried nettle leaves and black tea were found as 44.96 mg/l, 32.22 mg/l, 87.90 mg/l, 29.09 mg/l and 37.46 mg/l respectively. Among the teas tested, infusions 44.96 32.22 87.90 29.09 37.46 1.32 TAA (%) 39.61 1.60a 96.70 0.50 70.80 0.30 95.50 1.20 99.43 0.96 42.00 8.00 of fresh nettle had the highest total phenol content followed by sage, black tea, linden flower and dried nettle leaves. However, the infusions of black tea showed the highest antioxidant activity (99.43 %). Total 7 Total Phenols and Antioxidant Activities of Some Herbal Teas and In Vitro Bioavailability of Black Tea Polyphenols antioxidant activities of teas from the highest to the lowest were in the order of black tea, linden flower, dried nettle leaves, fresh nettle and sage. Total phenol content of black tea dialysate was found to be 1.32 mg/l. Both black tea and black tea dialysate inhibited ABTS radical cation oxidation by 99.43% and 42% respectively. It was reported that major polyphenols in black tea were thearubigins (12-18%), theaflavins (3-6%), phenolic acids (10-12%), flavanols (3-10%) and flavonols (6-8%) (7,29,33). Quercetin and kaempferol contents of black tea were found as 34.8 g/l and 110 g/l respectively (Karakaya and El, 1999). Strong inhibition effect of black tea on ABTS radical cation (99.43%) can be explained clearly by its polyphenol content mentioned above. Furthermore, determination of 42% inhibition on ABTS radical for black tea dialysate is important. Because this finding represents that antioxidant effect can be supplied after absorption in the small intestine. Although total phenols of black tea dialysate decreased by 96.48 %, total antioxidant activity decreased by 57.76%. This difference can be due to the different antioxidant capacities of each phenolic compound in tea polyphenols or new compounds which are occurred from metabolic conversation of phenolic compounds. The relation between chemical structure of phenolics and their antioxidant activity has been of considerable interest. A single hydroxy substituent generates little or no antioxidant activity. Antioxidant activities of phenolic acids increase by the addition of hydoxyl group to the molecule. However antioxidant activity of flavonoids strongly related with the position and the degree of hydroxylation of the molecule. Although hydroxyl substitution on the A ring has no effect on antioxidant activity hydroxyl group on the B ring is responsible from the antioxidant activity. Nevertheless, the number of hydroxy substitution on the B ring has important effect on antioxidant activity. For example antioxidant activities of flavanons, naringenin and hesperidin, which have only one hydroxyl substititue can be negligible. In contrast flavonoids that contain 3'-4' dihydroxy substitution on the B ring possess strong antioxidant activity (Miller and Rice-Evans, 1997, Robards et al., 1999). Another explanation is metabolism of food polyphenols into new compounds. Metabolism of food 8 polyphenols such as by deconjugation and reconjugation reactions plays an important role to obtain in vivo antioxidant effect besides their absorption in small intestine (Karakaya, 2004). Otholf et al. (2003) used 4g of black tea solids provided 4.3 mM phenols as supplements. Following consumption of black tea solids, they found hippuric acid as a metabolite of catechins, thearubigins, theaflavins and 3hydroxyphenylacetic acid as a metabolite of quercetin-3-rutinoside. Hippuric acid has no antioxidant activity because it has no hydroxyl group. Phenylacetic acids have antioxidant activity in vitro that is similar to that of vitamin E, but lower than that of the parent compound quercetin. Wang et al. (1998) reported that rosmarinic acid and luteolin -7-O- glucopyranoside were the most active antioxidants of sage. They also stressed that rosmarinic acid was powerful antioxidant against DPPH and ABTS radicals. Contrary to, we found that infusion of sage was weak or moderate antioxidant against ABTS radical. This difference can be explained by the different extraction methods, extraction solvents (ethanol and water) and concentrations (20 g/l and 600 g/l) used in two studies. Since, widespread consumption pattern of sage was herbal tea form we used infusions of sage in our study. Furthermore Lu and Foo (2001) reported that rosmarinic acid derivatives of sage were potent antioxidants, while the flavonoids luteolin and apigenin glycosides, possessed comparatively weak to moderate activities. Antioxidant activities of the infusions of linden flower, dried nettle leaves and fresh nettle containing different amounts of total phenols, with the exception of sage, were shown in Figure 1. There was a sharp increase (slope: 2.08) in the inhibition of ABTS radical by dried nettle leaves with the concentration range of total phenols changed between 24.55 μM and 32.74 μM (Figure 1). Above the concentration of 32.74 μM, the rate of increase in total antioxidant activity was comparatively small. Although inhibition effects of dried nettle leaves and linden flower were relatively similar, increase in total antioxidant activity of linden flower was slower than that of dried nettle leaves. It was shown that water extracts of nettle had an antihypertensive, antiinflammatory, antirheumatic and acute diuretic S.KARAKAYA, S.NEHİR EL effects (Gülçin et al., 2004). Moreover, fresh nettle showed the antimutagenic effect (46.32%) against sodium azid mutagenicity in S. typhimurium TA 100 (Karakaya and Kavas, 1999). Gülçin et al. (2004), reported that nettle had a powerful antioxidant activity against free radical DPPH·, superoxide anion, hydrogen peroxide and showed metal chelating activity. Similarly Toldy et al. (2005) reported that nettle supplementation reduced the free radical concentration and increased the DNA binding of AP-1 in the brain of Wistar rats. Therefore researchers evaluated that nettle was an effective antioxidant and possible antiapoptatic supplement promoting cell survival in the brain. A few studies were conducted on therapeutic effects of linden flower. In the study of Mathuda et al. kaempferol moiety of Tilia argentea was found to show hepatoprotective effect in mice (Mathuda et al., 2002). Our previous study showed that kaempferol content of linden flower was 565 μg/100g (Karakaya and El, 1999). In this respect, linden flower might be regarded as powerful antioxidant and hepatoprotective agent. 120 Inhibition (%) 100 80 60 40 20 0 0 50 100 150 200 Total phenols (μM) 250 300 350 Linden flower Dried nett le leaves Fresh nett le Figure1. Total antioxidant activity of linden flower, dried nettle leaves and fresh nettle containing different concentration of total phenols Antioxidant effects of Trolox, quercetin, ferulic acid and catechin were shown in Figure 2. Ten M of catechin and 10M of quercetin showed 100% inhibition on ABTS radical cation oxidation. However, Trolox and ferulic acid showed 100% inhibition at 20 M concentrations. Total antioxidant activity of a cup of black tea was found to be similar to 10 μM of quercetin, 10 μM of catechin, 20 μM of Trolox and 20 μM of ferulic acid. Total antioxidant activity of black tea dialysate was slightly higher than both 5 M of Trolox and 5 M of ferulic acid (Figure 3). Antioxidant activity of a cup of linden flower was found to be equal to 20 μM ferulic acid and higher than that of 15 μM Trolox (Figure 4). Similarly antioxidant activity of a cup of the infusion of dried nettle leaves was higher than those of 5 μM catechin, 5 μM quercetin, 15 μM ferulic acid and 15 μM Trolox (Figure 4). However antioxidant activity of a cup of sage was slightly higher than those of 5 μM ferulic acid and 5 μM Trolox. Antioxidant activity of an infusion of a cup of fresh nettle, equal to 10 μM ferulic acid, was lower than that of dried nettle leaves. 7 Total Phenols and Antioxidant Activities of Some Herbal Teas and In Vitro Bioavailability of Black Tea Polyphenols 120 inhibition (%) 100 80 60 catechin 40 ferulic acid quercetin 20 0 0 5 10 15 20 Trolox 25 concentration (μM)) Figure2. Inhibition effects of Trolox, quercetin, ferulic acid and catechin on ABTS·+ oxidation 100 inhibition % 80 60 40 20 black tea dialysate black tea Trolox 20 μM Trolox 15 μM Trolox 10 μM Trolox 5 μM quercetin 20 μM quercetin 15 μM quercetin 5 μM quercetin 10 μM ferulic acid 20 μM ferulic acid 15 μM ferulic acid 5 μM ferulic acid 10 μM catechin 20 μM catechin 15 μM catechin 10 μM catechin 5 μM 0 concentrations (μM ) Figure 3. Comparison of total antioxidant activities of black tea, black tea dialysate and standard phenolic compounds In conclusion we quantified that decrease in total antioxidant activity of black tea was about 58% following absorption. Total antioxidant activity of a cup of black tea was equal to 10 μM of quercetin, 10 μM of catechin, 20 μM of Trolox and 20 μM of ferulic acid. Total antioxidant activity of black tea dialysate was slightly higher than both 5 M of Trolox and 5 M of ferulic acid. All of the herbal teas showed antioxidant activities equal or slightly 8 lower than those of standard phenolic compounds and Trolox. Sage had the lowest antioxidant activity. In this study, we determined only in vitro bioavailability of total tea polyphenols in order to evaluate the absorption of polyphenols and antioxidant activity of the dialysate. Studies on in vitro bioavailability of herbal tea polyphenols are in progress. S.KARAKAYA, S.NEHİR EL 100 90 80 Inhibition% 70 60 50 40 30 20 Sage Fresh nettle Linden flower Dried nettle leaves Trolox 20 μM Trolox 15 μM Trolox 10 μM quercetin 20 μM quercetin 15 μM quercetin 10 μM quercetin 5 μM ferulic acid 20 μM ferulic acid 15 μM ferulic acid 10 μM catechin 20 μM ferulic acid 5 μM catechin 15 μM catechin 5 μM catechin 10 μM 0 Trolox 5 μM 10 Concentrations (μM) Figure 4. Comparison of total antioxidant activities of the infusions of linden flower, dried nettle leaves, fresh nettle, sage and standard phenolic compounds References Cao, G., Sofic, E., Prior, R.L. 1996. Antioxidant capacity of tea and common vegetables. J.Agric.Food Chem. 6, 44, 3426-3431. Clifford, M.N., Copeland, E.L., Bloxsidge, J.P., Mitchell, L.A., 2000. Hippuric acid as a major excretion product associated with black tea consumption. Xenobiotica, , 30: 317-326. Ferrara, L., Montesono, D., Senatore, A., 2001. The distribution of minerals and flavonoids in the tea plant (Camellia sinensis), Il Farmaco, 56, 397-401. Ghiselli, A., Nardini, M., Baldi, A., Scaccini, C., 1998. Antioxidant activity of different phenolic fractions peperated from Italian red wine. J.Agric.Food Chem., 46 , 361-367. Gil-Izquierdo, A., Zafrilla, P., Tomás-Barberán, F.A., 2002. An in vitro method to simulate phenolic compound release from the food matrix in the gastrintestinal tract. Eur. Food Res. Technol., 214, 155-159. Grimmer, H.R., Parbhoo, V., Mc Grath, R.M., 1992. Antimutagenicity of polyphenol-rich fractions from Sorghum bicolor grain. J.Sci.Food Agric., 59, 251256. Gülçin, İ., Küfrevioğlu, Ö.İ., Oktay, M., Büyükokuroğlu, M.E., 2004. Antioxidant antimicrobial antiulcer and analgesic activities of nettle (Urtica dioca L.). J. Ethnopharmacology, 90, 205-215. Gündüç, N. and El, S.N., 2003. Assessing antioxidant activities of phenolic compounds of common Turkish food and drinks on in vitro low – density Lipoprotein Oxidation. J.Food Sci., 68, 2591- 2595. Halliwell, B., 1994. Free radicals and antioxidants: a personal view. Nutr. Rev., 52, 253-265. Hertog, M.G.L., Feskens, E.J.M., Hollman, P.C.H., Katan, M.B., Kromhout, D., 1993. Dietary antioxidant flavonoids and risk of coronary heart disease: The Zutphen Elderly Study. Lancet, 342, 1007-1011. Hertog, M.G.L., Kromhout, D., Aravanis, C., Blackburn, H., 1995. Flavonoid intake and long-term risk of coronary heart disease and cancer in the seven countries study. Arch. Intern. Med., 155, 381-386. Hollman, P.C.H. and Katan, M.B., 1997. Absorption, metabolism and health effects of dietary flavonoids in man. Biomed. Pharmacother., 51, 305-310. Hurtado, I., Caldu, P., Gonzola, A., Ramon, J.M., Minguez, S., Fiol, C., 1997. Antioxidative capacity of wine on human LDL oxidation in vitro: effect of skin contact in wine making of white wine. J.Agric.Food Chem., 42, 64-69. Kanner, J.A., Frankel, E., Granit, R., German, B., Kinsella, J.E., 1994. Natural antioxidants in grapes and wines. J.Agric.Food Chem., 42, 64-69. Karakaya, S. and El, S.N. 1999. Quercetin, luteolin, apigenin and kaempferol contents of some foods. Food Chem. , 66, 289-292. 7 Total Phenols and Antioxidant Activities of Some Herbal Teas and In Vitro Bioavailability of Black Tea Polyphenols Karakaya, S. and Kavas, A. 1999. Antimutagenic activities of some foods. J.Sci.Food Agric., 79, 237-242. Karakaya, S., El, S.N., Taş, A.A., 2001. Antioxidant activity of some foods containing phenolic compounds. Int. J.Food Sci. Nutr., 52, 501-508. Karakaya, S., 2004. Bioavailability of phenolic compounds. Crit. Rev. Food Sci. and Nutr., 44, 453464. Knekt, P., Jarvinen, R., Reunanen, A., Maatele, J., 1996. Flavonoid intake and coronary mortality in Finland: A cohort study. Br. Med. J., 312, 478-481. Lu, Y. and Foo, L.Y., 2001. Antioxidant activities of polyphenols from sage (Salvia officinalis). Food Chem. 75, 197-202. Luczaj, W. and Skrzydlewska, E., 2005. Antioxidative properties of black tea. Prevent. Medicine., 40, 910918. Mathuda, H., Ninomiya, K., Shimada, H., Yoshikawa, M., 2002. Hepatoprotective principles from the flowers of Tilia argentea (Linden): Structure requirements of tiliroside and mechanisms of action. Biorg. Medicin. Chem., 10, 707-712. Miller, N.J. and Rice-Evans, C.A., 1997. Factors influencing the antioxidant activity determined by the ABTS radical cation assay. Free Radical Res., 26, 195-199. Miller, N.J. and Rice-Evans, C.A., 1997. The relative contributions of ascorbic acid and phenolic antioxidants to the total antioxidant activity of orange and apple fruit juices and blaccurrant drink. Food Chem., 60, 331-337. Otholf, M.R., Hollman, P.C.H., Buijsman, M.N.C.P., van Amelsvoort, J.M.M., Katan, M.B., 2003. Chlorogenic acid, quercetin-3-rutinoside and black tea phenols are extensively metabolized in humans. J. Nutr., 133, 1806-1814. Parr, A.J. and Bolwell, G.P., 2000. Phenols in the plant and in man. The potential for possible nutritional enhancement of the diet by modifying the phenols content or profile. J.Sci.Food Agric., 80, 985-1012. Prior, R.L., Cao, G., Martin, A., Sofic, E., McEwen, J., O’Brien, C., Lischner, N., Ehienfeldt, M., Kalt, W., Gerard, K., Mainland, C.M., 1998. Antioxidant capacity as influenced by total phenolic and anthocyanin content, maturity, and variety of Vaccinium species. J.Agric.Food Chem., 46, 26862693. Re, R., Pelegrini, N., Proteggente, A., Pannala, A., Yang, M., Rice-Evans, C., 1999. Antioxidant activity applying an improved ABTS radical cation decolorization assay. Free Radic Biol. Med., 26, 1231-1237. Rimm, E.B., Katan, M.B., Ascherio, A., Stampper, M.J., Willett, W.C., 1996. Relation between intake of flavonoids and risk for coronary heart disease in male health professionals. Ann. Intern. Med., 125, 384-389. 8 Robards, K., Prenzler, P.D., Tucker, G., Swatsitang, P., Glover, W., 1999. Phenolic compounds and their role in oxidative processes in fruits. Food Chem., 66, 401-436. Shahidi, F. and Naczk, M., 1995. Antioxidant Properties of Food Phenolics. In Food Phenolics Sources Chemistry Effects Applications. First Ed. Technomic Publishing Co. Inc., Lancester- Basel, 235-273. Singleton, V.B. and Rossi, J.A., 1965. Colorimetry of total phenolics with phosphomolybdic-phosphotungustic acid reagents. Am.J.Enol.Vitic., 16, 144-158. Soleas, G.J., Tomlinson, G., Diamandis, E.P., Goldberg, D.M., 1997. Relative contributions of polyphenolic constituents to the antioxidant status of wines: Development of a predictive model. J.Agric.Food Chem., 45, 3995-4003. Stavric, B., 1994. Antimutagens and anticarcinogens in foods. Food Chem. Toxicol., 32, 79-90. Toldy, A., Stadler, K., Sasvári, M., Jakus, J., Jung, K.J., Chung, H.Y., Berkes, I., Nyakas, C., Radák, Z., 2005. The effect of exercise and nettle supplementation on oxidative stress markers in the rat brain. Brain Res. Bullet., 65, 487-493. Vinson, J.A. and Hontz, B.A., 1995. Phenol antioxidant index: comparative antioxidant effectiveness of red and white wines. J.Agric.Food Chem., 43, 401-403. Vinson, J.A., Dabbagh, Y.A., Mamdouh, M.S., Jang, J., 1995. Plant flavonoids, especially tea flavonols, are powerful antioxidants using an in vitro oxidation model for heart disease. J.Agric.Food Chem., 43, 2800-2802. Vinson, J.A., Jang, J., Dabbagh, Y.A., Serry, M.M., Cai, S., 1995. Plant polyphenols exhibit lipoproteinbound antioxidant activity using an in vitro oxidation model for heart disease. J.Agric.Food Chem., 43, 2798-2799. Wang, H., Cao, G., Prior, R.L., 1996. Total antioxidant capacity of fruits. J.Agric.Food Chem., 44, 701-705. Wang, M., Li, J., Rangarajon, M., Shao, Y., LaVoie, E. J., Huang, T.Z., Ho, C.T., 1998. Antioxidative phenolic compounds from sage (Salvia officinalis). J.Agric.Food Chem., 46, 4869-4873. Wargovich, M.J., Woods, C., Hollis, D.M., Me, Z., 2001. Herbals cancer prevention and health. J.Nutr., 131, 3034S-3036S. Xie, B., Shi, H., Chen, Q., Ho, C.T., 1993. Antioxidant properties of fractions and polyphenol constituents from green, oolong and black teas. Proceedings of the National Science Council, ROC, Part B, Life Sciences, 17, 77-84. Tokat Merkez ve İlçelerindeki Tarım Alet ve Makina İmalatçılarının Durumu ve Sorunları Gazanfer Ergüneş Ebubekir Altuntaş Sefa Tarhan Gaziosmanpaşa Üniversitesi, Ziraat Fakültesi, Tarım Makinaları Bölümü, 60240, Tokat Özet: Bu çalışmada, Tokat ili merkez ve ilçelerindeki tarım alet ve makina imalatçılarının durumu ve sorunları konusunda bir anket çalışması yapılmıştır. Anket çalışmasında; ankete katılan firmaların yapısal durumları, işgücü durumu, makina teçhizat (tezgah) durumu, alet ve makina üretim ve kapasite durumu gibi konular yanında üretim şekli, pazarlama, sermaye ve kredi durumu, yedek parça, garanti ve servis durumu ile tarım makinaları dışındaki uğraşılar ve mevcut sorunları ele alınmıştır. Anahtar kelimeler: Tokat, tarım alet ve makinaları, sanayi, imalat kapasitesi, pazarlama The Present Situation and Problems of Agricultural Machine Manufacturers in Tokat Province Abstract: In this study, the survey was conducted to determine the present situation and problems of the firms that manufacture agricultural machines and tools in Tokat province. The survey results were evaluated in terms of the structural and legal conditions of the firms, annual productions levels, the features of manufacturing machines and tools owned by the firms, employment features, financial and marketing conditions, customer services after sale. Keywords:Tokat, agricultural machines and tools, industry, manufacturing capacity, marketing 1. Giriş Tokat ili, tarım alet makinaları imalat sanayi bakımından bölgede önemli bir yere sahip bulunmaktadır. Yörede tarım ürünleri yetiştiriciliği; hububat ve şeker pancarı başta olmak üzere çeşitlilik göstermektedir. Buna bağlı olarak da farklı alet ve makinaların kullanımı söz konusu olmaktadır. Tarım alet ve makina imalatçıları, Merkez ilçe başta olmak üzere Turhal, Niksar, Erbaa, Reşadiye ve Zile ilçelerinde yoğunluk kazanmıştır. İmal edilen alet ve makinalar daha çok yörede kullanılmakta, bunun yanında yakın illere ve Doğu Anadolu Bölgesine de pazarlanmaktadır. Son yıllarda bazı araştırmacılar, Türkiye’de il ve bölge bazında tarımsal mekanizasyon durumu, traktör ve alet ve makina varlığı, imalat durumları ve stratejileri üzerine çeşitli çalışmalar yapmışlardır (Coşkun ve ark., 1998), (Eker, 2003), (Sabancı ve ark., 2003), (Altuntaş ve Demirtola, 2004), (Evcim ve ark., 2005). Bu çalışma; yörede yer alan tarım alet ve makinaları imalatçılarının yapısal durumu, imalat durumu, üretim şekli vb. konularla birlikte üretimde karşılaşılan temel sorunların belirlenmesi amacıyla yapılmıştır. Bunun yanında, Ergüneş ve ark. (1994), tarafından daha önce yapılan benzer bir çalışmanın 10 yıllık bir veri yenilenmesi de amaçlanmıştır. 2. Materyal ve Metod Tokat ili Merkez ve diğer ilçelerdeki tarım alet ve makina imalatçılarının belirlenmesi amacıyla Makine Mühendisleri Odası Tokat Şubesi’nden temin edilen imalatçı adres listesi esas alınmıştır. Merkez ilçe ile birlikte 6 ilçede (Turhal, Zile, Niksar, Erbaa ve Reşadiye) belirlenen toplam 51 imalatçıdan yapılan ön incelemede 14 tanesinin imalat işini değişik nedenlerle bıraktığı tespit edilmiş ve kalan 37 firma araştırma kapsamına alınmıştır. Bu firmalarla yüz yüze anket çalışması yapılmış olup, çalışma 2004 yılı verilerini içermektedir. Anket yapılan firma sahiplerine; - Firmaların yapısal durumu - Tarım alet ve makine imalat durumu - Üretim Şekli, pazarlama, sermaye ve kredi ilişkileri - Yedek parça, garanti ve servis durumu - Tarım makinaları imalatı dışındaki uğraşıları ana başlıklarında bir çoğu çoktan seçmeli toplam 36 soru yöneltilmiştir. 3. Araştırma Sonuçları 3.1. Firmaların Yapısal Durumu Firmalar kuruluş yılı bakımından incelendiğinde; merkez ilçede en eski kuruluş tarihine sahip üç firma (1960, 1964 ve 1966) bulunmaktadır. Daha sonra altı firma 1970’li yıllarda kurulmuş, genel olarak firmaların Tokat Merkez ve İlçelerindeki Tarım Alet ve Makina İmalatçılarının Durumu ve Sorunları kuruluş tarihleri 1980 ve 1998’li yıllarda yoğunluk kazanmıştır. İlçelerde (Turhal, Niksar, Erbaa, Reşadiye, Zile) en eski kuruluş tarihine sahip iki firma 1950 ve 1965 yıllarında kurulmuş olup 5 firma 1970’li yıllarda, 4 firma 1980’li yıllarda ve diğer 4 firma da 1990’lı yıllarda kurulmuştur. Firmaların hukuki durumları ele alındığında; merkez ilçede toplam 20 firmadan 16’sı adi şirket ve 4’ü limitet şirket konumundadır. İlçelerde 17 firmadan 15 tanesi adi şirket ve 1 firma limitet ve diğer 1 firma ise anonim şirket statüsündedir. Firmaların mülk ortaklık durumlarına bakıldığında; merkez ilçede toplam 20 firmadan 4 firmada (% 20) ortaklık söz konusu değildir. Geri kalan 16 firmada (% 80) ise, 2-4 kişilik ortaklık söz konusudur. İlçelerde 17 firmadan 13’ünde (% 76.5) ortaklık bulunmazken 4 firmada 2 kişilik ortaklık bulunmaktadır. Firma sahiplerinin kişisel nitelikleri ve sosyal özelliklerinin firmaların yönetim biçimi, organizasyonu, teknolojik yenilikleri benimseme ve uygulama gibi faktörler üzerinde etkili olduğu düşünüldüğünden, firma sahiplerinin yaşı, öğrenim durumu ile iş tecrübesi ankette yer almış ve sonuçlar, Çizelge 1’de verilmiştir. Çizelge 1. Tokat Merkez ve ilçelerdeki firma sahiplerinin yaş, öğrenim ve iş tecrübesi durumları İlçeler Yaş Firma Sayısı Oran (%) Öğrenim Durumu Firma Sayısı Oran (%) İş tecrübesi (yıl) Firma Sayısı Oran (%) Merkez İlçe 21-30 31-40 41-50 51-60 61 3 6 6 5 15.0 30.0 30.0 25.0 İlkokul Ortaokul Meslek Lisesi Yük.okul/Üniversite 12 2 5 1 60.0 10.0 25.0 5.0 11-20 21-30 31-40 1 6 4 6 4 30.0 20.0 30.0 20.0 Toplam 20 100 Toplam 20 100 Toplam 20 100 21-30 31-40 41-50 51-60 61 3 5 4 5 - 17.65 29.41 23.53 29.41 - İlkokul Ortaokul Meslek .Lisesi Yük.okul/Üniversite 12 3 1 1 70.6 17.6 5.9 5.9 11-20 21-30 31-40 1 6 5 2 4 35.3 29.4 11.8 23.5 Toplam 17 100 Toplam 17 100 Toplam 17 100 Diğer İlçeler Çizelge 1 incelendiğinde, merkez ilçede bulunan firma sahiplerinin %60’ı 41-60 yaş grubunda bulunmaktadır. Öğrenim durumu dikkate alındığında, firma sahiplerinin % 60’ı ilkokul mezunu olup, 20 firma sahibinden sadece 1 kişi yüksekokul mezunudur. İş tecrübesi açısından bakıldığında, firmaların % 50’sinin 11-30 yıl arasında iş tecrübesine sahip olduğu görülmektedir. İlçelerde bulunan firma sahiplerinin % 52.94’ü, 31-50 yaş grubunda bulunmaktadır. Öğrenim durumları dikkate alındığında, firma sahiplerinin % 70.6’sı ilkokul mezunu olup, 17 firma sahibinden sadece 1 kişi yüksekokul mezunudur. Firmaların % 64.7’sinin 11-30 yıl arasında iş tecrübesine sahip olduğu görülmektedir. Firmaların bina varlığının mülk, kira olması durumu göz önüne alındığında, merkez ilçedeki firmaların % 90’ ı, ilçelerdeki firmaların da % 76.5’ı kendi mülkleri olan binada imalat yapmaktadırlar (Çizelge 2). 10 Firmaların bina kira bedelleri yıllık olarak 400 ile 1200 TL arasında değişmektedir. Çizelge 2. Tokat Merkez ve ilçelerdeki firma binasının mülk ve kira olma durumu İlçeler Merkez İlçe Diğer İlçeler Bina Durumu Firma Sayısı Oran (%) Mülk Kira Toplam Mülk Kira Toplam 18 2 20 13 4 17 90.0 10.0 100 76.5 23.5 100 Firmaların bina kapalı alan varlığı, Çizelge 3’de verilmiştir. Buna göre, merkez ilçede 100 m²’ye kadar kapalı alana sahip firmalar, toplam firmaların %30’unu oluşturmakta iken, 801 m² ve yukarı kapalı alan varlığına sahip firmalar ise toplam firmaların %20’sini oluşturmaktadır. İlçelerde, kapalı alan varlığı incelendiğinde, 100 m²’ye kadar kapalı alana sahip firmalar 17 G.ERGÜNEŞ, E.ALTUNTAŞ, S.TARHAN firmanın % 23.5 ’ini oluşturmakta, 501-801 m² ve yukarı kapalı alan varlığına sahip firmalar %11.8’ini oluşturmaktadır. Çizelge 5. Tokat Merkez ve ilçelerdeki firmalarda geçici işçi sayıları İlçeler Çizelge 3. Tokat Merkez ve ilçelerdeki firma binasının kapalı alan varlığı durumu İlçeler Merkez İlçe Diğer İlçeler Kapalı Alan (m2) <100 101-300 301-500 501-800 801 Toplam <100 101-300 301-500 501-800 801 Toplam Firma Sayısı 6 8 2 4 20 4 10 1 2 17 Oran (%) 30.0 40.0 10.0 0.0 20.0 100 23.5 58.8 5.9 11.8 100 Firmalarda çalışan eleman sayısı durumları incelendiğinde, merkez ilçede firmaların % 75’i 1-5 eleman çalıştırırken, hiç eleman çalıştırmayan firma sayısı % 5 düzeyindedir. İlçelerde % 94.1’i, 1-5 eleman çalıştırırken % 5.9’u 6-10 eleman çalıştırmaktadır (Çizelge 4). Çizelge 4. Tokat Merkez ve ilçelerdeki firmalarda çalışan eleman sayıları İlçeler Merkez İlçe Diğer İlçeler Çalışan Sayısı 0 1-5 6-10 11-20 Toplam 0 1-5 6-10 11-20 Toplam Firma Sayısı 1 15 3 1 20 16 1 17 Oran (%) 5 75 15 5 100 94.1 5.9 100 Firmalarda çalışanların mesleki durumu incelendiğinde, merkez ilçede aile fertlerini çalıştıran firmalar % 75, dışarıdan yetişmiş eleman % 40, dışarıdan mühendis ve yönetici çalıştıran % 20 firma bulunmaktadır. İlçelerde firmalarda çalışanların % 70.6 ‘sını aile fertleri oluştururken, dışarıdan vasıfsız eleman çalıştıran firmalar % 23.5’i, mühendis ve yönetici çalıştıran firma ise % 5.89’dur. Firmaların geçici işçi çalıştırma bilgileri Çizelge 5’de verilmiştir. Buna göre, firmalarda çalışan geçici işçi sayısı yaz aylarında artış göstermektedir. Ancak, merkez ve ilçelerde firmaların % 65-70 oranında geçici işçi çalıştırmadığı görülmektedir. Merkez İlçe Diğer İlçeler Geçici İşçi Sayısı 1-4 5-10 Toplam 1-4 5-10 Toplam Firma sayısı 14 4 2 20 11 5 1 17 Oran (%) 70.0 20.0 10.0 100 64.7 29.4 5.89 100 3.2. Firmaların İmalatta Kullandığı Makina Teçhizat Durumu Tokat ili merkez ve ilçelerdeki firmaların tarım alet ve makina imalatında kullandıkları makina-teçhizat (tezgah) durumları (tipi, modeli ve sayısı), Çizelge 6’da verilmiştir. Buna göre, matkap, testere tezgahı ve elektrik ark kaynağı yaklaşık % 70 ve üzerinde bir orana sahip tezgahlar arasındadırlar. Firmaların imalat için gereksinim duyulan temel tezgah ve makinalarına nispeten sahip oldukları söylenebilir. Çok farklı tezgah ve makinalar, merkez ve ilçelerde bulunmakta olup, tezgah ve makinaların modelleri, 19582003 yılları arasında değişmektedir. 3.3. Firmaların İmalat Durumu Merkez ve ilçelerdeki imalatçıların yıllık üretim ve kapasite durumlarını içeren bilgiler, Çizelge 7’de verilmiştir. Buna göre firmalar, üretim kapasitelerini tam olarak kullanamamaktadırlar. Tüm alet ve makine üretimi dikkate alındığında, ortalama kapasitenin, merkezde % 46.44, ilçelerde ise % 50.25 civarında olduğu görülmektedir. Toprak işleme alet ve makinaları imal eden firmalarda kapasite kullanımı, merkezde % 40.57 ve ilçelerde ise, % 47.84 iken, hasat ve harman makinası imal eden firmalarda, merkezde % 39.14 ve ilçelerde ise % 69.2, diğer tarım alet ve makinaları imalatçılarında ise kapasite kullanımı, merkezde % 41.49 ve ilçelerde ise, % 43.5 oranında olmaktadır. Firmaların bir önceki yıla göre imalat durumlarındaki değişim incelendiğinde; merkez ilçedeki firmaların % 65’i üretimde değişim olduğunu belirtmiş ve bunlardan 5 firma artış, 8 firma düşüş olduğunu söylemiştir. İlçelerde ise 14 firma (% 82.35) değişim olduğu belirtilmiş olup, bunların 12 tanesi düşüş, 2 tanesi de artış olduğunu ifade etmiştir. 11 Tokat Merkez ve İlçelerindeki Tarım Alet ve Makina İmalatçılarının Durumu ve Sorunları Çizelge 6. Merkez ve ilçelerdeki firmaların makine-teçhizat durumları İlçeler Merkez İlçe Tezgah ve makine Model Firma Sayısı Torna Matkap Pres(eksantrik, hidr.) Testere(dairesel, şerit) Oksi-asetilen kaynak Kaynak mak (elektrik) Giyotin makas Abkant pres Silindir Vinç Punta kaynak mak. Vargel Kombine makas Kompresör Taşlama tezgahı Gaz altı kaynak mak. Plazma Zımpara taşı Dikiş makinası Şahmerdan 1960-2000 1958-1998 1980-2002 1970-2000 1970-1990 1960-2001 1979-1996 1979-2003 1986-1998 1978 1970-2000 1978 1980-1986 1970 1985 - 14 19 7 13 8 20 8 7 6 1 1 1 1 13 1 3 1 1 1 - Diğer İlçeler Oran (%) Tezgah Sayısı 1 2 3 70 95 35 65 40 100 40 35 30 5 5 5 5 65 5 15 5 5 5 - 5 10 5 14 7 5 7 4 6 1 1 1 1 12 1 2 1 1 1 - 12 8 2 2 2 16 4 2 - 9 19 6 43 3 3 3 8 - Model Firma Sayısı Oran (%) Tezgah Sayısı 1 2 3 1960-1965 1976-1996 1960-1999 1976-2000 1976-1990 1960-1998 1992-1995 1990-2000 1980-2003 1980-1990 1990-1998 1997 1980-1987 6 13 8 13 3 16 3 2 8 4 3 1 4 35.29 76.47 47.06 76.47 17.64 94.12 17.64 11.76 47.06 23.53 17.64 5.88 23.53 5 11 7 12 3 10 2 2 6 4 2 1 4 2 4 2 2 6 2 2 4 - 8 4 - Çizelge 7. Merkez ve ilçelerdeki firmaların tarım alet ve makinalarının yıllık üretim ve kapasite durumları İlçeler Tarım Alet ve Makinası Kulaklı pulluk Kültüvatör Dişli tırmık Diskli tırmık Dipkazan Ekim makinası Pancar çapa mak. Pancar sökme mak Fide dikim mak. Kanatlı orak mak. Harman makinası Tarım arabası Saman aspiratörü Tesviye küreği Su tankeri Merdane Traktör ön kepçesi Yem kırma mak. Pancar sökme çatalı Arazi silindiri Deste toplama mak. Traktör emn. kabini Pancar kepçesi Firma Sayısı 2 2 3 2 1 1 1 5 11 13 1 2 5 1 2 1 - Merkez İlçe Yıllık Kapasite Mevcut Teknik 75 95 40 300 90 150 75 175 5 30 15 30 10 25 310 685 297 1340 387 1155 50 50 65 135 79 220 10 100 100 195 5 100 - Kapasite Kullanımı (%) 78.95 13.33 60 42.86 16.66 50 40 45.26 22.16 33.51 100 48.15 35.91 100 51.28 5 - 3.4. Malzeme Temin ve Enerji Tüketim Durumları Firmalar imal ettikleri hemen hemen tüm alet ve makinalar için bazı parçaları yan sanayiden temin yolunma gitmektedirler. Bu parçaların alet ve makine üzerindeki oranları ise makine tipine göre farklılık göstermektedir. Firmalar, malzeme temin etme konusunda da bazı sorunlarla karşı karşıya kalmaktadır. Bu sorunlar; fiyatların yüksek olması, gerektiği zaman malzeme bulamamak, nakliye vd. sıralanmaktadır. Bu sorunlar arasında; malzeme 12 Firma Sayısı 2 4 9 1 1 2 9 1 2 1 1 1 1 1 Diğer İlçeler Yıllık Kapasite Mevcut Teknik 35 70 83 325 128 240 5 8 245 300 295 350 73 145 5 20 20 50 25 60 5 10 10 30 404 500 5 20 Kapasite Kullanımı (%) 50 25.54 53.33 62.50 81.66 84.29 50.34 25 40 41.66 50 33.33 80.80 25 fiyatlarının yüksek olması sorunu, merkez ilçede % 70, ilçelerde % 76.5’lik bir oranla ilk sırayı almaktadır. Bu durum, imalatçıların daha çok kullandıkça malzeme temin etmelerine neden olmaktadır. İkinci sıradaki sorun, merkez ilçede % 40, ilçelerde % 52.9’luk bir oranla nakliye sorunudur. Yine gerektiği zaman malzemeyi bulamama problemi merkez ilçede % 15, ilçelerde ise, % 29.4’lük bir pay almaktadır. İş yoğunluğunun yıl içindeki dağılımı; imalat, montaj, satış açısından değişiklik göstermektedir. İmalat açısından Aralık-Mart ayları arası, montaj açısından G.ERGÜNEŞ, E.ALTUNTAŞ, S.TARHAN Nisan ayı, satış açısından ise, Mayıs-Ağustos ayları yoğun aylardır. Firmaların üretimde kullandıkları malzemeyi temin şekillerini içeren bilgiler, Çizelge 8’de verilmiştir. Çizelge 8. Merkez ve ilçelerdeki firmaların malzeme temin şekilleri İlçeler Malzeme Temin Şekli Kendi imalatı Yan sanayi Diğer Toplam Merkez İlçe Firma Oran sayısı (%) 2 10.0 17 85.0 1 5.0 20 100 Diğer İlçeler Firma Oran sayısı (%) 1 5.9 14 82.3 2 11.8 17 100 Firmaların yıllık elektrik enerjisi tüketimleri, merkez ilçede 0-5000 kWh/yıl (%70), ilçelerde ise, % 76.5 oranıyla 0-5000 kWh/yıl arasında olduğu görülmektedir (Çizelge 9). Çizelge 9. Merkez ve ilçelerdeki firmaların yıllık elektrik enerjisi tüketimleri İlçeler Elektrik Enerjisi Tüketimi (kWh/yıl) 0-2500 2501-5000 5001-7500 7501-10000 10001 Toplam Merkez İlçe Diğer İlçeler Firma sayısı Oran (%) Firma sayısı Oran (%) 7 9 1 2 1 20 35.0 45.0 5.0 10.0 5.0 100 5 8 2 1 1 17 29.4 47.0 11.8 5.9 5.9 100 3.5. Üretim Şekli, Pazarlama, Sermaye ve Kredi İlişkileri Firmaların üretim şekli incelendiğinde merkez ilçede % 55’inin ve ilçelerde % 70.6’sının sipariş üzere üretim yaptığı görülmektedir. Firmaların merkez ilçede % 60’ı ve diğer ilçelerde % 11.8’i il dışına mallarını pazarlayabilmektedir. Bu iller arasında Amasya, Çorum, Sivas, Yozgat, Samsun, Ordu, Erzincan, Erzurum, Malatya, Gaziantep, Kahramanmaraş, Konya, İstanbul illeri yer almaktadır. Merkez ilçede sadece 1 firma yurt dışına ürettiği ürünleri pazarlamaktadır. Firmaların imal ettikleri ürünleri doğrudan kendileri pazarladıkları gibi, tarım kredi kooperatifleri ve bayiler aracılığıyla pazarladıkları görülmektedir. İmalatçı firmalar ürettiği ürünlerini büyük oranla kendileri pazarlamaktadır. Bu oran merkez ilçede % 90, diğer ilçelerde ise % 100 civarındadır. Diğer pazarlama kanalları ise çok düşük düzeyde kalmaktadır. Kooperatifler aracılığıyla ürünlerini pazarlayan firma oranı merkezde % 15 ve ilçelerde ise, % 5.9 iken, bayileri aracığıyla pazarlayanlar merkezde % 25, ilçelerde ise % 5.9 dur. Firmaların ürettiği ürünleri peşin, vadeli, ve devamlı müşteriye toleranslı olarak satış durumları söz konusu olup, merkez ilçede % 90 (18 firma) oranında ilçelerde ise tamamının peşin olarak satış yaptığı görülmektedir. Devamlı müşteriye toleranslı olarak satış yapan merkezde ve ilçelerde üçer firma bulunmaktadır. Vadeli olarak satış yapanlar ise merkezde 9 ilçelerde toplam 10 firmadır. Vade uygulama süresi 2-12 ay arasında değişiklik göstermektedir. Firmalardan ürettiği ürünler için deneme raporu alanlar merkez ilçede %50, ilçelerde % 11.8 (2 firma) bulunmaktadır. Firmaların ürettiği ürünler için kalite belgesi durumları incelendiğinde, TSE kalite belgesi olan merkezde 8 firma (% 40) ve ilçelerde 2 firma (% 11.8) görülmektedir. Kalite belgesi alımını düşünen ve başvuru aşamasında olan 2 firma (% 11.8) bulunmaktadır. Firmaların sermaye şekilleri ise; öz sermaye, banka kredi ve çevreden alınan şahsi borçlar şeklinde olup, merkezde ve ilçelerde firmaların sermayelerinin tamamı öz sermaye şeklindedir. Bunun yanında merkez ilçede, banka kredisi alan iki firma ve şahsi borç alan bir firma bulunmaktadır. İlçelerde ise banka kredisi alan sadece bir firmaya rastlanmıştır. 3.6. Yedek Parça, Garanti ve Servis Hizmeti Firmaların merkez ilçede % 80’i (16 firma), ilçelerde % 47.1’i (8 firma) imal ettikleri makinalar için yedek parça hizmeti sağlamaktadır. İmal edilen alet-makinalar için, merkez ilçede 14 firma (% 70), ilçelerde 12 firma (% 70.6) ürünlerine garanti vermektedir. Garanti süreleri 1-3 yıl arasında değişmekte olup, merkezde 10 firma (1 yıllık), 4 firma (2 yıllık); ilçelerdeki firmalardan 9 firma (1 yıllık), 2 firma (2 yıllık) ve 1 firma da (3 yıllık) ürünlerine garanti vermektedir. Firmaların satış sonu servis hizmeti, ya arızalanan ürünün atölyeye getirilip tamir ettirilmesi ya da firmanın bir görevlisinin ürünün bulunduğu yere gitmesi şeklinde olmaktadır. Arızalanan ürünün atölyeye getirilip tamir ettirilmesi şeklindeki uygulama, merkezde 20 firmadan 11 firma (% 55) ile ve ilçelerde ise 17 firmadan 15 firma (% 88.2) ile gerçekleşmektedir. Ürünün atölyeye kadar 13 Tokat Merkez ve İlçelerindeki Tarım Alet ve Makina İmalatçılarının Durumu ve Sorunları getirilmeyecek durumda olması veya zamanın kısıtlı olması vs. durumlarda firmanın bir görevlisinin ürünün bulunduğu yere gitmesi hizmeti, merkezde ve ilçelerde dörder firma tarafından yürütülmektedir. 3.7. Firmaların Tarım Makinaları İmalatı Dışındaki Uğraşları Firmaların imalat dışındaki uğraşları; tamirat, demir doğrama işleri, diğer makinalar, çiftçilik ve diğer şeklinde görülmektedir. Merkez ilçede tamirat işleriyle meşgul olan firma sayısı 14 (% 70), demir doğrama işiyle meşgul olan 7 (% 35), tarım makinası imalatı dışındaki makina üretimi yapan firma sayısı 3 (% 15), çiftçilikle meşgul olan ise 4 (% 20) firma bulunmaktadır. Bu işlerin dışındaki işlerle meşgul olan 7 firma (%35) vardır. İlçelerdeki firmalarda tamirat işiyle meşgul olan 11 (% 64.7), demir doğrama işiyle meşgul olan 1 (% 5.9), diğer makine üretimi yapanlar 3 (% 17.6), çiftçilikle uğraşan 5 (% 29.4) firma bulunmaktadır. İki firma da bu işlerin dışındaki işlerle meşgul olmaktadırlar. 3.8. İşletmelerin Gelecekle İlgili Planları Firmalar işlerde azalma, sermaye yetersizliği, yaşlılık, yeni iş dallarına kayma, yüksek vergiler gibi nedenlerle tarım aletmakine işini bırakmayı düşünmektedir. Tokat merkezde bu işi bırakmayı düşünenler 20 firmadan 10 firma, ilçelerde 17 firmadan 6 firma bulunmaktadır. Bu sorunlar; Tokat merkezde işlerde azalmadan dolayı 9 firma, sermaye yetersizliğinden dolayı 6 firma, yaşlılıktan dolayı 2 firma, yeni iş alanlarından dolayı 2 firma, yüksek vergilerden dolayı 4 firma işi bırakmayı düşünmektedir. İlçelerdeki firmalarda ise işlerde azalmadan dolayı 6 firma, sermaye yetersizliğinden dolayı 4 firma, yaşlılıktan dolayı 3 firma, yeni iş alanlarından dolayı 2 firma, yüksek vergilerden dolayı 2 firma işi bırakmayı düşünmektedir. 4. Sonuç Ülkemizin tarımsal ürün ve tarım makinaları sayısı ve üretimi bakımından istenen noktada olmadığı görülmektedir. Çalışma konusunu oluşturan Tokat merkez ve ilçelerindeki tarım makinaları imalatının incelenmesi ve sorunlarını içeren güncel bilgilerin daha önce yapılan 1993 yılı verilerini kapsayan çalışmaya göre oransal olarak gelişmeler olmasına rağmen yeterli olmadığı görülmektedir. Tarım makinaları imalatında geleceğe ayak uyduramayan ve rekabet koşullarına göre hareket etmeyen firmaların günümüzde hayatta kalması söz konusu değildir. Bunun için imalatçıların rekabet öncelikli alanları, performans hedeflerini ve nihayet aksiyon planlarını yapmaları kısaca yeniden bir strateji uygulamaları zorunluluktur. Gelişen teknoloji ve rekabet şartlarına ve AB’ye girme yolundaki ülkemizin hem tarım ve hem de imalat sektöründe de gerekli adımları ve atılımları yapabilmesi gerekmektedir. Kaynaklar Altuntaş, E., H. Demirtola, 2004. Ülkemizin Tarımsal Mekanizasyon Düzeyinin Coğrafik Bölgeler Bazında Değerlendirilmesi. GOÜ. Ziraat Fakültesi Dergisi, 21(2), s: 63-70. Coşkun, M.B., C. Özarslan, İ.Yalçın, T.Doğan, 1998. Aydın Yöresinde Tarım Makinaları İmalat Sanayinin Yapısal Durumu. Ege Bölgesi 1. Tarım Kongresi. Eker, B. 2003. Türkiye’de Tarım Makinaları İmalat Sektöründe İmalat Stratejisi. Tarımsal Mekanizasyon 21. Ulusal Kongresi, 3-5 Eylül 2003, s: 61-73. Konya. 14 Ergüneş, G., M. Dilmaç, E. Özgöz, 1994. Tokat Yöresindeki Tarım Alet ve Makina İmalatçılarının Durumu ve Sorunları Üzerinde Bir Araştırma. Tar.Mekanizasyon 14. Ulusal Kongresi, 20-22 Eylül, s: 446-454, Antalya. Evcim, H.Ü., E.Ulusoy, E.Gülsoylu, K.Sındır, E.İçöz. 2005. Türkiye Tarımı Makinalaşma Durumu. Türkiye Ziraat Mühendisliği VI. Kongresi, Tarım Haftası’ 2005, Kongre Kitabı II. Cilt, s: 869-892. Sabancı, A., İ. Akıncı, D. Yılmaz, 2003. Türkiye Traktör Parkı ve Bazı teknik Özellikleri. Tarımsal Mekanizasyon 21. Ulusal Kongresi, 3-5 Eylül 2003, s: 139-146, Konya. GOÜ. Ziraat Fakültesi Dergisi, 2006, 23 (1), 15-23 Farklı Çevre Koşulları ile Sulama Suyu Tuzluluğu İlişkilerinin Domatesin Büyüme, Gelişme, Verim ve Kalitesi Üzerindeki Etkileri 1 Ali Ünlükara1 Bilal Cemek1 Sedat Karadavut2 Gaziosmanpaşa Üniversitesi, Ziraat Fakültesi, Tarımsal Yapılar ve Sulama Bölümü, 60240, Tokat 2 Ondokuz Mayıs Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü, Samsun Özet: Domates seralarda en fazla yetiştirilen ürünler arasında en başlarda yer almaktadır. İnsan sağlığı açısından yararlı olan antioksidant bileşikleri, vitaminleri ve mineralleri önemli ölçüde içerdiği için domates pek çok ülkede günlük yemeklerin temel içeriğini oluşturmaktadır. Sera yetiştiriciliğinde gerek kalitesi düşük suların kullanımı gerekse topraksız tarım tekniğinde besin çözeltisinin çevrimi sonucu tuzluluk sorunları ortaya çıkmaktadır. Tuzluluk ise belirli bir düzeyden sonra verimde düşüşlere neden olmakta ve iyi yönetilememesi durumunda sürdürülebilir tarımı engellemektedir. Yapılan çalışmalar farklı çevre şartlarında bitkilerin tuzluluğa karşı verdikleri tepkilerin de farklı olduğunu ortaya koymuştur. Bu çalışmada, daha az verim kaybıyla daha kaliteli ürün elde edebilmek için seralarda gerekli yönetim kararlarının alınmasına yardımcı olabilmek amacıyla farklı çevre şartları ve tuzlulukta yapılan araştırma sonuçları özetlenmeye çalışılmıştır. Anahtar Kelimeler: Domates, tuzluluk, sera çevre koşulları Influence on Yield and Development, Growth of Tomato Intreaction Different Greenhouse Environmental Conditions and Irrigation Water Salinity Abstract: Tomato (Lycopersicon esculentum Mill.) is one of the most important horticultural crops in the greenhouse. In terms of human health, tomato fruit is a major component of daily meals in many countries and constitutes an important source of minerals, vitamins, and antioxidant compounds. Determination of interaction between different environment conditions and irrigation water applying indoor grenhouse is complex . İn this study, We conclude this review by identifying environmental factories and irrigation water salinity management practices that could improve greenhouse fruit quality without yield reduction. Key Words: Tomato, salinity, greenhouse environmental conditions 1. Giriş Akdeniz gibi dünyanın yarı kurak bölgelerinde sulama için yeterli miktarda kaliteli su bulmak sorun olmaktadır. Bu durum aşırı oranlarda çözünebilir tuzlar içeren ve çoğunlukla klor bileşenli yer altı sularının kullanımına yol açmaktadır (Fernández-García et al., 2004). Türkiye’de Ege Bölgesinde yer altı suları %38.74 ve akarsular %29.34 oranında kullanılırken, Akdeniz Bölgesinde yer altı suları %26.63 ve akarsular %37.97 oranında kullanılmaktadır (Kendirli ve Çakmak, 2005). Dişli (1997) önemli seracılık alanlarından Antalya’nın Kale ilçesinde yaptığı çalışmada sulama amaçlı olarak kullanılan yer altı sularının EC değerlerinin çeşitli kuyular için Kasım ayında 0.85-4.1 dS m-1 arasında, Haziran ayında ise 0.83-4.4 dS m-1arasında değiştiğini bildirmiştir. Bu kullanım oranları ve tuzluluk düzeylerine göre Türkiye seracılık işletmelerinin çoğunluğunu içeren Akdeniz ve Ege Bölgesinde sulama amacıyla kullanılan yer altı sularının oranı, tuzluluğun önemli bir problem olduğunu ortaya koymaktadır. Sönmez ve Kaplan (2004) Demre yöresindeki seralarda kullanılan toprak ve sulama sularının tuz içeriklerinin yetiştirme dönemindeki değişimini belirlemek amacıyla yapmış oldukları çalışmada: Demre yöresinden seçilen 28 seradan; 19 Ekim 2001 (I. Dönem), 14 Şubat 2002 (II. Dönem) ve 20 Haziran 2002’de (III. Dönem) olmak üzere üç dönemde, 2 derinlikte toplam 168 toprak ve 84 sulama suyu örneği almışlardır. Alınan toprak ve sulama suyu örneklerinde EC analizleri sonucunda elde edilen bulgulara göre, Demre yöresi sera toprakları 0-20 cm ve 20-40 cm derinliklerde genellikle orta ve fazla tuzlu, sera sulama suyu örnekleri genellikle orta tuzlu (C2) ve fazla tuzlu (C3) sınıflarına girmektedir. Toprak örneklerinin tuz içeriklerinde dönemsel farklılıklar olmakla birlikte sera toprakları tuz bakımından sorunlu görünmektedir. Sera sulama sularının da büyük bir çoğunluğunun tuzluluk bakımından sorun teşkil edecek nitelikte olduğu belirlenmiştir. Tuzluluk, sularda veya topraklarda varolan çözünmüş mineral tuzların konsantrasyonundan Farklı Çevre Koşulları İle Sulama Suyu Tuzluluğu İlişkilerinin Domatesin Büyüme, Gelişme, Verim ve Kalitesi Üzerindeki Etkileri ileri gelmektedir. Çözünmüş mineral tuzları, Na, Ca, Mg, ve K katyonlarını ve Cl, SO4, HCO3, CO3 ve NO3 anyonlarını içine alan başlıca çözünebilir maddeleri kapsamaktadır. Son derece yüksek tuzluluktaki sularda B, Sr, Li, SiO2, Rb, F, Mo, Mn, Ba ve Al mineral maddeleri de tuzluluğa katkı sağlamaktadır (Tanji 1990). Toprak ve su tuzluluğu, toprak suyunun yarayışlılığını azaltır, çimlenme, gelişme ve verim düşüşüne neden olur (Tanji 1990). Şayet verimde kayba neden olacak bir konsantrasyona kadar bitki kök bölgesinde tuz birikiyorsa bir tuzluluk problemi mevcuttur. Sulanan alanlarda, bu tuzlar genelde toprak yüzeyine yakın tuzlu taban sularından veya uygulanan sudaki tuzlardan kaynaklanmaktadır. Bitkilerin tuzlu toprak çözeltisinden suyu artık alamadığı ve önemli bir zaman diliminde su stresiyle sonuçlanan bir düzeye kadar kök bölgesinde tuzlar biriktiğinde verim kayıpları meydana gelmektedir (Ayers ve Westcot 1989). Öncelikle bitkinin yaşayabilmesi için gerekli biyokimyasal ayarlamalar yapması ve topraktan su alabilmesi için harcaması gerekli enerjiyi artırması nedeniyle aşırı tuzluluğun bitki gelişimini düşüreceğini ileri süren hipotez şu ana kadar yapılan gözlemlere en iyi uyumu sağlamaktadır. Bu enerji, bitki gelişimi ve verimi için sarf edilecek süreçlerden saptırılmaktadır (Rhoades 1990). Araştırma sonuçları bir eşik düzeyi aşılıncaya kadar toprak tuzluluğunun bitki verimini ölçülebilir şekilde azaltmadığını belirtmektedir. Eşiğin ötesinde, tuzluluk arttıkça verim yaklaşık olarak doğrusal şekilde düşmektedir. Maas ve Hoffman (1977) tarafından önerilen verim-tepki modelinde, tuz toleransını ifade etmek için eşik değeri ve eşik sonrası eğim şeklinde iki katsayı sağlanmalıdır. Eşik, verim düşüşünün olmadığı maksimum toprak tuzluluğunu belirtirken, eğim eşiğin ötesinde birim tuzluluk artışı için yüzde verim düşüşünü belirtmektedir (Şekil 1). Tuzluluğa karşı bitki verim-tepki modelinde toprağın saturasyon çamuru tuzluluğu (ECe) dikkate alınmaktadır (Hoffman et al. 1992). Söz konusu verim-tepki modelinde bitkilerin öncelikle toprak çözeltisi osmotik potansiyeline tepki verdiği varsayılmaktadır. Özel iyon veya elementlerin etkileri ayrıca dikkate alınmakta ve önem bakımından ikinci sırada gelmektedir (Tanji 1990). 22 Hava sıcaklığı, atmosfer nemi ve hava kirliliği gibi çeşitli iklimsel ve çevresel etmenler bitki tuz toleransını önemli şekilde etkilemektedir. Genelde çoğu bitkiler soğuk ve nemli şartlarda sıcak ve kuru şartlardan daha fazla tuz stresini tolere edebilirler. Yüksek atmosfer nemi tek başına bazı bitkilerin tuz toleransını artırma eğilimindedir, yüksek nemlilik genelde tuza toleranslı bitkilere göre tuza duyarlı bitkilere daha yararlı olmaktadır (Hoffman ve Rawlins 1971, Hoffman ve Jobes 1978, Tanji 1990). Gün boyunca veya ilkbahar veya yazın uygulanan tuzluluk, gece boyunca veya sonbahar esnasında uygulanan tuzluluktan daha fazla verim düşüşüne neden olmaktadır (Van Ieperen 1996). Çünkü yazın daha yüksek sıcaklıklar, daha fazla aydınlanma ve daha düşük nispi nem daha fazla transpirasyona neden olarak bitki su potansiyelini düşürür. Yüksek transpirasyon yanında tuzluluk da bitki su potansiyelini düşürmektedir. Düşen bitki su potansiyeli meyveye olan su akışını azaltarak meyve gelişim hızını azaltmaktadır (Johnson et al., 1992). Şekil 1. Tuzluluğa karşı bitki verim-tepki modeli (Maas and Hoffman, 1977) Bu çalışmada çeşitli iklimsel ve çevresel etmenlerin değişimine bağlı olarak domatesin tuzluluğa karşı verdiği tepkilerdeki değişimler incelenmiştir. A.ÜNLÜKARA, B.CEMEK, S.KARADAVUT 1.1. Domatesin Tuzluluğa Karşı Toleransı Serada saksılarda yapılan bir çalışmada 0.25, 2.5, 5.0 ve 10 dS m-1 düzeylerinde tuzlu sulama sularıyla domates yetiştirilmiş ve tuzluluğun artmasıyla birlikte verimde düşüşler belirlenmiştir. Tuzluluğun 0.25 dS m-1 den 10 dS m-1 ye yükseltilmesi bitki başına verimin 1830 gramdan 268 grama düşüşüne neden olmuştur (Yurtseven ve ark., 2005). Söz konusu çalışmada tuzlulukla birlikte verim düşüşlerinin 2.5 dS m-1 sulama suyu tuzluluk düzeyinden itibaren görüldüğü belirtilmiştir. Hoffman et al. (1992) saturasyon çamuru tuzluluğuna yani toprak tuzluluğuna (Ece)’göre domates için eşik tuzluluk düzeyinin 2.5 dS m-1, eşik sonrası verim düşüşünün ise saturasyon çamuru tuzluluğunun birim artışı için %9.9 olduğunu saptamış ve domatesin tuzluluğa karşı orta derecede duyarlı bir bitki olduğunu belirtmiştir. Shalhevet ve Yaron (1973) suni olarak tuzlandırılmış saksılarda yetiştirilen endüstriyel domateslerin verimlerinde 2.0 dS m-1 saturasyon çamuru tuzluluğundan sonra her 1.5 dS m-1 artış için %10 düşüş olduğunu belirlemişlerdir. Rhoades et al. (1992), tuz toleransı verilerinin her yerde tuzluluktan kaynaklanan verim kayıplarını doğru ve ölçülebilir şekilde sağlayamayacağını çünkü tuzluluğa karşı bitkinin gerçek tepkisinin iklim ve toprak şartları, tarımsal yönetim ve sulama yönetimi, bitki çeşidi ve gelişme dönemi gibi çeşitli şartlarla değişim göstereceğini bildirmişlerdir. Nitekim De Hayr et al (1997) tarafından yapılan bir çalışmada, sulama suyu tuzluluğunun yıkama oranının 2.2 katına bölünmesiyle bulunan ortalama kök bölgesi tuzluluğu (ECse= ECw ) 2.2 xLF terimi ortaya atılmış ve bu terime göre domateste eşik tuzluluk düzeyinin kumlu topraklarda 3.5 dS m1, tınlı topraklarda 2.0 dS m-1 ve killi topraklarda 1.2 dS m-1 olduğu saptanmıştır. 2. Işık ve Tuzluluğun Bitki Parametrelerine Etkisi Işık; insan gözünün duyarlılığına dayanan ve elektromanyetik spektrum içerisinde yaklaşık 380–720 nm dalga boyları arasındaki görünür ışınım enerjisi olup, bitki gelişmesinde etkili fizyolojik işlemlerin gerçekleşebilmesi için en önemli çevre faktörüdür Işınım ise bir ortam veya maddeden, elektromanyetik dalgalar veya parçacıklar yayılması veya dağılmasıdır (Öztürk ve Başçetinçelik, 2002). Işık yapraklarda klorofil oluşumu, fotosentezin yapılması, sürgün, yaprak, çiçek ve meyvelerin normal şekil, irilik ve kalınlıkta oluşabilmeleri ve meyvelerde renk oluşumu üzerine doğrudan ve dolaylı olarak etkili olmaktadır. Bitkilerin ışığa olan gereksinimleri, bu enerjinin şiddetine, süresine ve kalitesine göre değişiklik gösterir. Bitkilerde fotosentez olayının oluşumu daha çok orta dalga boylu ışınlarla mümkün olmaktadır. Genellikle ışığın azalması ile birlikte bitkilerde kök ve gövde gelişiminde yavaşlama veya azalma meydana gelmektedir (Eriş, 1990). Işığın bitki verimine etkisi üzerine yapılan çalışmalar sonucunda; domates bitkisinde yüksek ışık yoğunluğunun düşük ışık yoğunluğuna göre meyve sayısını %10 artırdığı belirtilmiştir. Yine yapılan çalışmalar sonucunda; domates bitkisinde artan ışık yoğunluğu ile birlikte salkım başına meyve sayısının ve meyve ağırlığının arttığı, patlıcan da ise yalnızca meyve sayısının arttığı belirtilmiştir (Uzun, 1999). Sulama suyu tuzluluğunun, ışıkla birlikte bitki büyüme, gelişme, verim ve kalite üzerine etkisini belirlemek amacıyla yapılan çalışmalar sonucunda, yüksek ışık ve düşük EC’li su uygulamasının; su ve mineral madde alımının yükselmesine yol açtığı, bunun da verimi iyileştirdiği fakat meyve kalitesini olumsuz etkilediği bildirilmiştir (Dorais et al, 2001). Yine domates bitkisinde gündüz uygulanan yüksek tuzlulukta (17 dS m-1) meyve büyüme oranı azalırken, gece uygulanan tuzluluk seviyelerinde meyve büyüme oranının hem düşük hem de yüksek tuzluluk düzeylerinde benzer özellik gösterdiği belirtilmiştir (Ehret ve Ho, 1986). Genellikle gündüz tuzluluk etkisinin gece tuzluluk etkisinden daha önemli olduğu, yüksek oranda su ve besin maddesi alımının gündüz yapıldığı ve yüksek tuzluluğun her ikisini engellediği ispatlanmıştır (Ehret ve Ho, 1986). Domates bitkisinde ürün kaybı olmadan yaz veya sonbahar yetiştiriciliğinde daha kaliteli ürün elde etmek için topraksız yetiştiricilikte gündüz normal tuzluluk, gece ise yüksek tuzluluk kullanılması uygundur (Nederhoff, 1999). 23 Farklı Çevre Koşulları İle Sulama Suyu Tuzluluğu İlişkilerinin Domatesin Büyüme, Gelişme, Verim ve Kalitesi Üzerindeki Etkileri Van Ieperen (1996), serada domates bitkisinde yaz ve sonbahar yetiştiriciliğinde, gündüz/gece farklı EC değerleri(1/9, 9/1, 5/5 ve 9/9 dS m-1) kullanarak gerçekleştirdiği çalışmada tüm konularda yazın yüksek ışık yoğunluğu altında (17.5 MJ m-2 gün-1) elde edilen verimin, sonbaharda düşük ışık yoğunluğu altında (6 MJ m-2 gün-1) elde edilen verimden yüksek olduğunu ortaya koymuştur (Çizelge 2). Yine aynı çalışmada gündüz/gece tuzlu su uygulamalarının meyve kalitesi üzerine etkileri araştırılmış; 9/9 dS m-1 gündüz/gece uygulamasında diğer uygulamalara göre, kuru madde miktarının daha yüksek, meyve büyüklüğünün daha küçük ve çiçek dibi çürüklüğü (BER-Blosson End Rot) zararının daha yüksek olduğu belirtilmiştir. Sonbaharda hasat edilen meyvelerdeki kuru madde oranı, gün boyunca düşük EC’li su (1/9) uygulamasında azalmış, yüksek EC’li su (9/1) uygulamasında artmıştır. Bu farklılık taze meyve ağırlığının gündüz artan tuzlulukla düşmesine karşılık meyve başına ortalama kuru ağırlığın değişmemesinden kaynaklanmıştır. Yaz yetiştiriciliğinde ise kuru madde miktarı, tuzluluk nedeniyle yine taze ve kuru meyve ağırlığı farklılığından etkilenmiş ancak bu etki istatistiksel olarak önemli çıkmamıştır. BER her iki dönemde de gündüz yüksek EC’li su uygulamasında artmıştır. Ortalama meyve kuru ağırlığında yazın 9/9 dS m-1 uygulamasında diğer uygulamalara oranla azalma görülmüş olmasına karşılık sonbaharda aynı uygulamada bir farklılık görülmemiştir. Tuzluluk uygulamaları genç domates bitkilerinin gelişimini etkilemiştir. EC nin 5/5 oranından 9/9 oranına yükseltilmesiyle; bitki taze ağırlığı %20-30, bitki kuru ağırlığı %15–20 ve yaprak alanı %20–30 azalmıştır. EC nin 1/9 ile 5/5 uygulama oranları karşılaştırıldığında; bitki taze ve kuru ağırlığı az oranda artarken, yaprak alanı etkilenmemiştir. EC nin 9/1 ile 5/5 uygulama oranları karşılaştırıldığında ise; bitki taze ağırlığı %8–19, bitki kuru ağırlığı %9–13 ve yaprak alanı %17–21 oranında azalmıştır. Gece boyunca düşük tuzluluk, gündüz boyunca yüksek tuzluluk uygulamasının meyve kuru madde içeriğini geliştirdiği, besin solüsyonunun kompozisyonuna bağlı olarak gün boyunca düşük tuzluluğun meyve Ca içeriğini ve iletimini olumlu yönde etkilediği belirtilmiştir (Dorais ve ark., 2001). Çizelge 2. Farklı EC Oranlarının Yaz ve Sonbahar Sezonunda Gündüz/Gece Uygulanmasının Domates Bitkisinde Verim ve Kalite Üzerine Etkisi (Van Ieperen, 1996) Parametreler Verim (kg/bitki) Meyve sayısı (adet/bitki) Ort.meyve taze ağır. (g/meyve) Kuru madde (%) BER’li meyveler (%) Sezon Yaz Sonbahar Yaz Sonbahar Yaz Sonbahar Yaz Sonbahar Yaz Sonbahar 9/1 2.76 b 1.09 b 46.6 24.8 57.7 b 43.9 b 6.6 b 5.6 b 4.2 b 3.7 b Bruggink et al. (1987), genç domates bitkilerinde gün boyunca düşük tuzluluk uygulamasının, yüksek tuzluluk uygulamasına oranla vejetatif gelişmeyi olumlu etkilediğini bildirmişlerdir. 22 Gündüz/Gece EC (dS m-1) 1/9 5/5 3.90 c 3.19 b 1.15 b 1.05 b 55.3 49.1 25.4 24.8 70.5 c 65.0 c 45.2 b 42.2 b 5.7 a 6.0 a 5.1 a 5.4 ab 0.6 a 2.5 b 0.5 a 2.2 b 9/9 2.07 a 0.85 a 48.6 23.5 42.7 a 36.2 a 7.6 c 6.5 c 25.1 c 8.7 c Önemlilik 0.01 0.01 Önemsiz Önemsiz 0.02 0.02 0.01 0.05 0.02 0.02 3. Sıcaklık ve Tuzluluğun Bitki Parametrelerine Etkisi Sıcaklık ile bitki gelişimi arasındaki ilişki çok karmaşıktır. Sıcaklık bitkilerin büyüme ve çoğalmalarına neden olan çeşitli metabolik işlemlerin reaksiyon hızlarını kontrol eden bir faktördür (Aldrich, 1984). Sıcaklık genelde bitki gelişme hızını belirlemekte ve bunun sonucunda verim verebilmesi için bitkinin A.ÜNLÜKARA, B.CEMEK, S.KARADAVUT ihtiyaç duyduğu toplam gelişme dönemi süresini etkilemektedir (Doorenbos et al., 1986). Teorik ve deneysel çalışmalardan elde edilen sonuçlar, yüksek sıcaklıkların genellikle bitki verimini azalttığını ortaya koymaktadır. Bunun sebebi, genellikle artan sıcaklıkların bitki büyüme süresini kısaltmasının yanında bitki büyüme hızını da artırması olarak kabul edilmektedir. Yüksek sıcaklıklar, bitkilerde yapraklanma hızını ve yaprak genişleme hızını artırmasının yanında yaprağın ömrünü kısaltmakta ve daha düşük sıcaklığa maruz kalan yapraklardan çok daha erken fotosentetik kapasiteyi düşürmektedir. Bu durumda bitkinin toplam olarak hayat süresi kısalacak ve daha düşük sıcaklıklardaki bitkiler daha uzun süre yeşil kalacak ve fotosentez yapacaktır. Böylece daha yüksek sıcaklıklar da yetiştirilen bitkiler verimde erkencilik sağlamakla birlikte ürün süresi kısa olacağından toplam verim azalmaktadır (Uzun, 1999). Yüksek sıcaklığın bitki büyüme ve gelişmesine olan zararlı etkileri; bitki gövde direncinin azalması, yaprak alanının azalması, tohum döllenmesinin kötüleşmesi, meyve tutumunun azalması, meyve boyutunun küçülmesi ve çiçeklenmesinin gecikmesi şeklinde özetlenebilir. Sıcaklığın bitkinin donma noktasından daha düşük olması, bitki hücrelerinde doğrudan fiziksel zararlara neden olabilir. Bitki hücrelerinin en yüksek ve en düşük sıcaklıklara karşı toleransı, bitki türlerine bağlı olarak değişir. Seralarda yetiştirilen bitkiler için sıcaklığın asıl etkisi, solunum işlemindedir. Sera ortamındaki hava 0 sıcaklığının 10 C artması, solunum hızını yaklaşık iki kat artırır. Işınım düzeyinin düşük olduğu koşullarda sıcaklığın bitki gelişimine etkisi, ışınım düzeyinin yüksek olduğu koşullardan daha fazladır (Öztürk ve Başçetinçelik, 2002). Sulama suyu tuzluluğunun, sıcaklıkla birlikte bitki büyüme, gelişme, verim ve meyve kalitesi üzerine etkilerini araştırmak amacıyla yapılan çalışmalarda, özellikle sıcaklık artışı ile birlikte tuzluluk etkisinin daha da arttığı belirlenmiştir. Çünkü tuzlulukla birlikte artan su ve besin maddesi alımı eksikliğine, sıcaklık artışıyla birlikte bitkilerde artan transpirasyon sonucu oluşan su eksikliği etkisi eklenmektedir. Ayrıca artan sıcaklıkla birlikte buharlaşmanın artması da bitki su tüketimini artırmakta ve bitkilerin su alımını olumsuz yönde etkilemektedir. Yüksek EC ve yüksek sıcaklık, ışığında etkisi göz önünde bulundurulmak koşuluyla bitki büyüme, gelişme ve verim üzerine etkisi olumsuz olmasına karşılık meyve kalitesini olumlu yönde etkilemiştir. Yapılan çalışmalar göstermiştir ki; gün boyunca veya ilkbahar ve yaz aylarında uygulanan tuzluluk, gece boyunca veya sonbahar esnasında uygulanan tuzluluktan daha fazla verim düşüşüne neden olmaktadır (Van Ieperen, 1996). Çünkü daha yüksek sıcaklıklar ve tuzluluk bitki su potansiyelini düşürmekte ve bu durum meyveye olan su akışını azaltarak meyve gelişim oranını azaltmaktadır (Johnson et al. 1992). Yüksek sıcaklık-düşük tuzluluk uygulamasında verim düşüşüne daha çok ortalama meyve ağırlığındaki azalma neden olurken, yüksek sıcaklık–yüksek tuzluluk uygulamasında verim düşüşüne meyve sayısındaki azalma neden olmaktadır (Van Ieperen, 1996; Soria ve Cuarter, 1997). Yine serada domates bitkisinde yapılan bir çalışmada gündüz yüksek sıcaklık (25 0C) düşük EC (2 dS m-1) uygulanan konulara göre gece düşük sıcaklık (19 0C ) yüksek EC (8 dS m-1) uygulanan konularda (Çizelge 3-4), meyve kalite parametrelerinden; meyve kuru madde içeriği, şeker içeriği, asitlilik ve raf ömrü artmış olmasına karşılık ortalama meyve ağırlığı ve bu nedenle verim, bitki ağırlığı ve yaprak alanı azalmıştır (Nederhoff, 1999). Ayrıca; meyve gelişiminin ilk başlarında ortaya çıkan, kahverengi doku oluşumuyla başlayan fizyolojik bir hastalık olan ve meyve kalitesini olumsuz etkileyen çiçek dibi çürüklüğü (BER - Blossom End Rot) oluşumu, gündüz düşük tuzluluk uygulamasıyla azalmıştır (Nederhoff, 1999). Sera içi iklim şartlarında; farklı sera içi gece sıcaklıkları (12 0C, 15 0C, 18 0C, 21 0C) ve farklı kök bölgesi sıcaklıklarında (12 0C, 18 0C, 24 0C, 30 0C, 36 0C) domates bitkisinin besin maddesi alımı incelenmiş; yüksek gece sıcaklığı (21 0C), yapraklarda Ca ve Na birikimini teşvik ederken, P konsantrasyonunun azalmasına neden olmuştur. Kök bölgesi sıcaklığının 12 0C den 24 0C ye yükselmesi ise; yapraklarda P, K, Mg, Ca, Fe ve Mn içeriğini artırırken, Na içeriğini olumsuz etkilemiştir (Gosselin ve Trudel, 1983). 23 Farklı Çevre Koşulları İle Sulama Suyu Tuzluluğu İlişkilerinin Domatesin Büyüme, Gelişme, Verim ve Kalitesi Üzerindeki Etkileri Çizelge 3. Farklı Sıcaklık ve Işık Değerlerinde Domates Bitkisi İçin Farklı EC Değerlerinin Meyve Üretimi ve Meyve Kalitesi Üzerine Etkisi (Nederhoff, 1999) Gündüz EC (dS m-1) Sıcaklık = 25 0C Parametreler Meyve verimi (g/bitki) 2 dSm-1 8 dSm-1 Gece EC (dS m-1) Sıcaklık = 19 0C Önemlilik 2 dSm-1 8 dSm-1 Önemlilik 2150 830 0.05 1650 1330 0.10 Ort. meyve ağırlığı (g/meyve) 88 53 0.05 76 65 0.10 BER oranı (%) 2 33 0.05 12 23 0.05 Meyve kuru madde içeriği (%) 5.3 7.3 0.05 6 6 Önemsiz Meyve toplam çözülebilir şeker (o Brix) 5.2 7.7 0.05 5.8 7.2 0.05 Meyve titre edilebilir asit (% c.a) 4.9 7.9 0.05 5.5 7.2 0.05 Meyve Ca içeriği (mg/g kuru) 1.7 1.1 Önemsiz 1.7 1.2 Önemsiz Raf ömrü (Büzülme olmamış %) 58 94 0.10 67 84 Önemsiz Çizelge 4. Farklı Sıcaklık ve Işık Değerlerinde Domates Bitkisi İçin Farklı EC Değerlerinin Vejetatif Gelişme Üzerine Etkisi (Nederhoff, 1999) Gündüz EC (dS m-1) Sıcaklık = 25 0C Parametreler Yaş gövde ağırlığı Yaş yaprakların ağırlığı Yaprak alanı (m2/bitki) 2 dSm-1 8 dSm-1 488 1183 2.01 324 753 1.10 3. Bağıl Nem ve Tuzluluğun Bitki Parametrelerine Etkisi Sera içinde iklim faktörlerinin ayarlanmasında ve bitki gelişimi üzerinde bağıl nem büyük rol oynamaktadır. Normal bitki gelişimi için en uygun bağıl nem oranı genellikle %50–80 arasında değişir. Bağıl nem oranının %20 den düşük olması, özellikle güneş ışınımının yüksek olduğu koşullarda buharlaşma kayıplarını bitkilerin dengeleyebileceği değerlerden daha fazla artırdığından bitkilerin solmasına neden olur. Kontrollü ortamlarda bitkisel üretim için, en düşük bağıl nem oranı %60 olmalıdır. Bağıl nem oranının yüksek olması durumunda bitkide yapraklanma, hastalık ve zararlılara karşı 22 Gece EC (dS m-1) Sıcaklık = 19 0C Önemlilik 2 dSm-1 8 dSm-1 Önemlilik 0.05 0.05 0.05 433 1051 1.69 379 839 1.42 0.10 0.10 Önemsiz duyarlılık artar, ürün kalitesi azalır. Özellikle patojenik sporların bir çoğu, bağıl nemin %95 veya daha üst değerlerinde çoğalırlar. Sera havasının bağıl nem oranı, bitki yaprak sıcaklığını etkilemektedir. Hava sıcaklığı 20 0C olduğunda, bağıl nem oranının %40–80 arasında olması yaprak sıcaklığı üzerinde çok az bir etkiye sahiptir. Bununla birlikte, hava sıcaklığının 40 0C olması durumunda belirtilen sınırlar arasındaki bağıl nem oranının yaprak sıcaklığı üzerinde önemli etkisinin olduğu tespit edilmiştir. Havadaki bağıl nem oranı veya su buharı basıncı ile bitki büyümesi arasındaki ilişki oldukça karmaşıktır. Doyum açığı 0.2–1.0 kPa olması durumunda, bağıl nem bahçe bitkilerinin A.ÜNLÜKARA, B.CEMEK, S.KARADAVUT fizyolojisi ve gelişmesinde çok az etkilidir. Düşük doyum açığı değerlerinde yapraklara olan Ca taşınımı ve kanopi transpirasyonu azalır. Buhar basıncının 1 kPa dan daha yüksek olması durumunda, büyümenin olumsuz olarak etkilendiği belirtilmiştir. Sulama suyu tuzluluğunun, bağıl nem ile birlikte bitki büyüme, gelişme, verim ve meyve kalitesi üzerine etkisini araştırmak amacıyla yapılan bir çalışmada, yüksek EC değerlerinde yüksek bağıl nemin yaş meyve verimini artırdığı, kuru meyve veriminde ise önemli bir etkiye sahip olmadığı gözlenmiştir (Stanghellini ve Li, 2001). Yine domates bitkisi üzerinde yapılan bir çalışmada yüksek tuzlulukla birlikte yükseltilen sera içi bağıl neminin, meyve büyüklüğünü artırması sonucu meyve verimini iyileştirmesi yanında BER oranını azaltması sayesinde meyve kalitesini de iyileştirdiği bildirilmiştir (Dorais et al. 2001). Farklı tuzluluk düzeylerindeki suların düşük ve yüksek bağıl nem şartlarında domates bitkisinin vejetatif gelişimine etkisini belirlemek için yaz ve sonbahar mevsimlerinde yapılan bir çalışmada (Çizelge 5); sonbaharda, düşük ve yüksek bağıl nem şartlarında düşük ve yüksek EC uygulamaları yaprak sayısını etkilemezken, düşük bağıl nem–düşük EC uygulamasında yaprak alanı ve yaprak alanı indeksi en yüksek değeri almıştır. Yazın ise, en az yaprak sayısı düşük bağıl nem–yüksek EC uygulanmasından elde edilirken, düşük bağıl nem–düşük EC uygulanmasında en fazla yaprak alanı ve en yüksek yaprak alanı indeksi değerlerine ulaşılmıştır (Stanghellini ve Li, 2001). Çizelge 5. Düşük ve Yüksek Bağıl Nemin Farklı EC Değerlerinde Domates Bitkisinde Vejetatif Gelişme Üzerine Etkisi (Stanghellini ve Li, 2001) Yüksek Bağıl Nem Düşük Bağıl Nem Sezon Önemlilik 2.0 9.0 2.0 9.0 Parametreler dS m-1 dS m-1 dS m-1 dS m-1 Yaprak sayısı Yaz 63.0 a 66.7 b 65.9 ab 70.3 c 0.05 Yaprak alanı 4.35 c 3.57 a 4.49 c 3.85 b 0.05 Yaprak alanı indeksi 2.59 b 2.15 a 2.61 b 2.18 a 0.05 Yaprak sayısı Sonbahar 42.6 44.0 43.4 44.6 Önemsiz Yaprak alanı 2.21 b 1.82 a 2.50 c 1.86 a 0.05 Yaprak alanı indeksi 2.27 b 1.95 a 2.40 b 1.97 a 0.05 Stanghellini et al., (2001) çeşitli sera içi bağıl nem şartlarında farklı EC değerlerinin (2, 6.5, 8, 9.5 dS m-1) etkisini araştırdıkları çalışmada, yüksek EC uygulamaları ile 2 dS m-1 uygulaması karşılaştırıldığında, meyve taze verimi %12–18 azalırken, sera içi bağıl neminin düşük olması durumunda bu oran %20–28 arasında azaldığı belirlenmiştir. Yine aynı çalışmada; pazarlanabilir meyve üretimi ve meyve ağırlığı üzerine sulama suyu tuzluluğu ve bağıl nemin etkisi incelenmiş, yüksek bağıl nemde her birim (dS m-1) tuzluluk artışında pazarlanabilir meyve verimi %3.4, meyve ağırlığı ise %3.2 azalırken, düşük bağıl nemde pazarlanabilir meyve verimi %5.1 ve meyve ağırlığı ise %3.8 azalmıştır. 4. Karbondioksit (CO2) ve Tuzluluğun Bitki Parametrelerine Etkisi Karbondioksit klorofil özümlemesine etkin bir şekilde katıldığından önemli bir çevre faktörüdür. Fotosentez sürecinde yapraklardaki stomalardan bitkiye giren CO2 bitki tarafından daha sonra kullanılmak üzere karbonhidratlara dönüştürülür. Seradaki hava sıcaklığının sabit olması durumunda, CO2 miktarı fotosentetik etkinliği doğrudan etkiler. Işınım düzeyi ve diğer faktörlerin uygun olmaması nedeniyle fotosentez işleminin sınırlanması durumunda, bitkideki solunum hızının artması karbonhidrat kaybına neden olur ve ürün kalitesi azalır. Örtü altında bitki yetiştiriciliği açık alanlara göre farklılıklar göstermektedir. Seralar kapalı alanlar oldukları için, açık alanlara göre oldukça farklı iklim özellikleri taşımaktadırlar. Bu ortamda yetiştirilen bitkilerin iyi bir şekilde gelişebilmeleri için sıcaklık, hava nemi, ışık ve havanın karbondioksit idaresi birincil çevre koşulları arasındadır (Cemek ve Apan, 2001). Bitkilerin CO2 miktarının fazla olduğu ortamlarda uzun süre bırakılması durumunda, bitki adaptasyonu ve fotosentetik etkinliğin 23 Farklı Çevre Koşulları İle Sulama Suyu Tuzluluğu İlişkilerinin Domatesin Büyüme, Gelişme, Verim ve Kalitesi Üzerindeki Etkileri kötüleşmesi nedeniyle CO2 artırımının olumlu etkisi azalabilir. Domates yetiştiriciliğinde CO2 artırımının fotosentez hızına olan olumlu etkisi, bitkilerin CO2 miktarı yüksek olduğu ortamda uzun süre tutulması sonucunda azalmıştır (Besfort et al. 1990). Sulama suyu tuzluluğunun CO2 ile birlikte bitki büyüme, gelişme, verim ve meyve kalitesi üzerine etkisini belirlemek amacıyla yapılan bir çalışmada, yüksek CO2 ve düşük EC uygulamasının, serada yetiştirilen domates bitkisinde, su ve ışık kullanım etkinliğini, fotosentez ve fotoassimilat birikimini artırmasına karşılık fazla su alımı nedeniyle meyve kalitesinin olumsuz yönde etkilendiği ve meyvelerde çatlamaya karşı hassaslığın arttığı bildirilmiştir. Yüksek CO2 ve yüksek EC uygulanması durumunda ise; meyve kalitesi olumlu yönde etkilenerek, meyve renk indisi, toplam şeker, çözünebilir katılar ve olgunlaşmış meyvelerde pürüzsüzlük artmıştır. Böylece söz konusu araştırmada, tuza toleranslı bitkilerde CO2’ e verilen bu tepkiden yararlanarak, tuzluluktan kaynaklanan verim kayıpları olmaksızın yüksek kalitede meyve üretiminin mümkün olabileceği bildirilmiştir (Dorais et al. 2001). Sonneveld ve Wells (1988), sera şartlarında 340 mbar CO2 seviyesinde domates bitkisinde yaptıkları çalışmada, yüksek EC (5.9 dS m-1) uygulamasının düşük EC (2.6 dS m-1) uygulamasına oranla verimi %5–7 oranında azalttığını, kuru madde, raf ömrü ve asitliliği artırması yanında ve olgunlaşmada lekeliliği azaltması nedeniyle kaliteyi olumlu yönde etkilediğini belirtmişlerdir. 5. Sonuç Gerek kalitesi düşük suların tarımda kullanılması zorunluluğunun giderek artıyor olması ve gerekse serada topraksız kültür yetiştiriciliğinde besin çözeltisinin çevrimi sonucu ortamın ve çözeltinin tuzlulaşması sonucu tuzluluk zamanımızda kaçınılmaz bir sorun olarak karşımıza çıkmaktadır. Tuzlu şartlarda yetiştiricilik yapılabilmesi öncelikle tuzluluk yönetimine bağlı olmaktadır. Tuzluluğu yönetebilmek için ise çeşitli şartlarda tuzluluğun bitki gelişimi, verimi ve kalitesi üzerine olan etkilerinin bilinmesini gerektirmektedir. Artan tuzlulukla birlikte bitki gelişiminin ve veriminin azaldığı bilinen bir gerçektir. Ancak farklı tuzluluk yönetim şekilleriyle birlikte tuzluluğun olumsuz etkileri hafifletilebilmekte, hatta meyve kalitesi artırılabilmekte ve böylelikle tuzluluk nedeniyle oluşan verim kayıpları kısmen de olsa dengelenebilmektedir. Kaynaklar Aldrich, R. A., 1984. Environmental Principles of Plant Growth Structures in: Environmental Control of Agricultural Buildings. The Avi Publicationing Company inc. Ayers, R.S. and Westcot, D.W., 1989. Water quality for agriculture. FAO Irrigation and Drainage Paper 29, Rome. Besford, R.T., Ludwing, L.J. and Withers, A.C., 1990. The Greenhouse Effect: Acculimination of Tomato Plants Growing in High CO2 , Photosynthesis and Ribulose-1, 5 Bis Phsophate Carbxylase Protein, Journal of Experimental Botany 41 ,pp. 925-931. Bruggink, G. T., Schouwink, H. E. and Coolen, E., 1987. Effects of Different Day and Night Osmotic Pressure of The Nutrient Solution on Growth, Water Potantials and Osmotic Potantials of Young Tomato Plants in Soilless Culture. Soilless Culture, 3, 9 – 19. Cemek, B. and Apan, M. 2001. CO2’ in Bitki Su Tüketimi Üzerine Etkisi. OMÜ Zir Fak. Dergisi, 200, 16(1):79:88. DeHayr, R., Diatloff, N. and Gordon, I., 1997. Irrigation water quality, salinity and soil structure stability. Resource Sciences Center, NRQ 97089, ISSN 13275364, The State of Queensland. 22 Dişli, Y., 1997. Antalya İli Kale (Derme) İlçesi Yer altı Sulama Suyu Kalitesi Üzerine Bir Araştırma. Selçuk Üni. Fen Bilimleri Ens. Tarımsal Yapılar ve Sulama Anabilim Dalı, Konya. Dorais, M., Papadopoulos, P. A. and Gosselin, A., 2001. Influence of Electric Conductivity Management on Greenhouse Tomato Yield and Fruit Quality. INRA, EDP Sciences Agronomie 21, 367 – 383. Doorenbos, J. and Kassam, A.H., 1986. Yield response to water, FAO Irrigation and Drainage Paper 33, Rome. Ehret, D. L., Ho, L. C., 1986. The Effect of Salinity on Dry Matter Partitioning and Fruit Growth in Nutrient Film Culture. J. Hortic. Sci. 61, 361 – 367. Eriş, A., 1990. Bahçe Bitkileri Fizyolojisi. Uludağ Ü. Ziraat Fak. Ders Notları No: 11, II. Baskı, Bursa. Fernández-García, N., Martínez, V. and Carvajal, M., 2004. Effect of salinity on growth mineral composition and water relations of grafted tomato plants. J. Plant Nutr. Soil Sci., 167: 616-622. Gosselin, A. and Trudel, M. J., 1983. Interactions Between Air and Root Temperatures on Greenhouse Tomato: II. Mineral Composition of Plants. J. Am. Soc. Hortic. Sci. 108, 905–909. A.ÜNLÜKARA, B.CEMEK, S.KARADAVUT Hoffman, G.J. and Rawlins, S.L., 1971. Growth and water potential of root crops as influenced by salinity and relative humudity. Argon. J. 63: 877-880. Hoffman, G.J. and Jobes, J.A., 1978. Growth and water relations of cereal crops as influenced by salinity and relative humudity. Argon. J. 70: 765-769. Hoffman, G.J., Howell, T.A. and Solomon, K.H., 1992. Management of Farm Irrigation Systems. ASAE Monograph number 9 published by ASAE. Johnson, R. W., Dixon, M. A. and Lee, D. R., 1992. Water Relations of The Tomato Fruit During Growth. Plant Cell Environ. 947 – 953. Kendirli, B. ve Çakmak, B., 2005. Sulanan arazilerde problemler ve çözüm önerileri. Tarım ve Köyişleri Bakanlığı Dergisi Türk Tarım, 164: 28-33. Maas, E.V. and Hoffman, G.J., 1977. Crop salt tolerancecurrent assesment. J. Irrigation and Drainage Division., ASCE 103 (IR2): 115. Nederhoff, E., 1999. Effects of Different Day/Night Conductivities on Blossom – End Rot, Quality and Production of Greenhouse Tomatoes. Acta. Hort. 481, 495 – 502. Öztürk, H.H. and Başçetinçelik, A., 2002. seralarda Havalandırma. Türkiye Ziraat odaları Birliği, yayın No:227, Ankara. Rhoades, J.D., 1990. Diagnosis of Salinity Problems and Selection of Control Practices. In: Tanji, K.K. Agricultural Salinity Assesment and Management. Published by American Society of Civil Engineers, 619 pp, New York. Rhoades, J.D., Kandiah, A. and Mashali, A.M., 1992. The use of saline waters for crop production. FAO Irrigation and Drainage Paper 48, Rome. Shalhevet, J. and Yaron, B., 1973. Effect of soil and watet salinity on tomato quality. Plant and Soil, 39: 285292. Sonneveld, C. and Welles, G., 1988. Yield and Quality of Rockwool – Grown Tomatoes as Affected by Variations in EC–Value and Climatic Conditions. Plant and Soil 111, 37–42. Soria, T. and Cuartero, J., 1997. Tomato Fruit Yield and Water Consumption With Salty Irrigation. Acta. Hort. 458, 215 – 219. Sönmez, İ.and Kaplan M., 2004. Demre Yöresi Seralarında Toprak Ve Sulama Sularının Tuz İçeriğinin Belirlenmesi. Akdeniz Üniversitesi Ziraat Fakültesi Dergisi, 17(2), 155–160. Stanghellini, C., Li, Y. L. and Challa, H., 2001. Effect of EC and Transpiration on Production of Greenhouse Tomato. Sci. Hort. 88, 11–29. Stanghellini, C. and Li, Y. L., 2001. Analysis of The Effect of EC and Potantial Transpiration on Vegetative Growth of Tomato. Sci. Hort. 89, 9–21. Tanji, K.K., 1990. Agricultural Salinity Assesment and Management. Published by American Society of Civil Engineers, 619 pp, New York. Uzun, S., 1999. Sıcaklık ve Işığın Bitki Büyüme, Gelişme ve Verimine Etkisi (III. Verim). O.M.Ü. Ziraat Fak. Dergisi 15 (1): 105–108, Samsun. Van Ieperen, W., 1996. Effects of different day and night salinity levels on vegetative growth, yield and quality of tomato. J. Horti. Sci. 107, 387-390. Yurtseven, E., Kesmez, G.D. and Ünlükara, A., 2005.The effects of water salinity and potassium levels on yield, fruit quality and water consumption of a native central anatolian tomato species (Lycopersicon esculentum). Agricultural Water Management, 78:128-135. 23 GOÜ. Ziraat Fakültesi Dergisi, 2006, 23 (1), 25-36 Tokat Yöresinde Seraların İklimlendirme Gereksinimleri Bilal Cemek Sedat Karaman Ali Ünlükara Gaziosmanpaşa Üniversitesi, Ziraat Fakültesi, Tarımsal Yapılar ve Sulama Bölümü, 60240, Tokat Özet: Bu araştırmada, uzun yıllara dayalı meteorolojik veriler kullanılarak Tokat ilinde seracılık yönünden bitki yetiştirilmeye uygun dönemler belirlenmeye çalışılmıştır. Çalışmada özellikle seralarda yaygın olarak yetiştirilen sıcak iklim bitkilerinin istekleri göz önüne alınarak, Tokat ilinin 9 ilçesi için ısıtma, doğal havalandırma ve soğutma gibi sera içi koşulları kontrol yöntemlerinin kullanım dönemleri saptanmıştır. Ayrıca seracılığın en yoğun yapıldığı Antalya ili ile Tokat yöresi seracılığı, iklimlendirme gereksinimleri yönünden karşılaştırılmıştır. Kış yetiştiriciliği açısından Tokat ilinde seracılık yüksek ısıtma ve aydınlatma masrafları gerektirmektedir. Yaz aylarında ise Antalya’ya göre sera içi sıcaklığının kontrol edilmesinde bir çok ilçede soğutma istememesi nedeniyle daha avantajlıdır. Değerlendirmeler sonucunda Tokat yöresinde ilkbahar turfandacılığı ve yaz yetiştiriciliği ile birlikte erkenci sonbahar turfandacılığının geliştirilmesi gerektiği sonucuna varılmıştır. Anahtar Kelimeler: Seralar, iklimlendirme istekleri, havalandırma, ısıtma, soğutma Indoor Climate Requirements of Greenhouses in Tokat Region Abstract: In this research, the most suitable growing period for greenhouse warm season species was defined based on long term meteorological data. Considering the climate requirements of warm season species, air conditioning periods such as heating, natural ventilation and cooling periods were determined for nine locations in Tokat. In addition, the climate requirements for Tokat were compared to Antalya in which greenhouse production was done very intensively. Winter growing greenhouse production in Tokat requires very high heating and lighting costs. But in summer months control of greenhouse indoor temperature in Tokat has advantages compared to Antalya. As a result of this study, it is suggested that in addition to early autumn production, late spring and summer production should also be encouraged in Tokat. Key Words: Greenhouses, climatologic requirements, ventilation, heating, cooling 1. Giriş Sera işletmeciliğinde amaç, dış koşulların bitki yetiştirilmesine olanak vermediği dönemlerde pazara kârlı ve kaliteli ürünlerin sunulabilmesidir. Bitkilerin büyüme ve gelişmeleri için gerekli olan optimum çevre koşullarının ve yetiştirme ortamlarının sağlandığı seralardan, ekonomik olarak en yüksek oranda ürün elde etmek olasıdır. Bunun sağlanması için de seraların belirtilen amaca göre planlanmaları projelendirilmeleri ve yönetimleri gerekir. Seraların planlanmasında incelenmesi gereken en önemli etmenler havalandırma, ısıtma, soğutma ve ışıklandırmadır (Öneş, 1986; Arıcı, 1999). Sera yetiştiriciliği ülkemizde her bölgede yapılabilir ise de seracılıkta göz önünde bulundurulacak en önemli etken ekonomik bir seracılığın yapılmasıdır. Seralarda yörelere göre değişen en önemli gider ısıtma gideridir. Bu etken seraların kurulma yerlerini ve sınırlarını saptayan en önemli etkendir. Ilıman bir yörede kurulan seranın yakıt gideri, soğuk yörede kurulan seranın yakıt giderinden önemli oranda azdır. Yalnız ısıtma giderinin sera gelirini aştığı yörelerde ekonomik bir seracılıktan söz edilemez. Ülkemizde başta Akdeniz Bölgesi olmak üzere, Ege, Marmara ve Karadeniz Bölgesinde ekonomik sera tarımı yapılabilmektedir. Ayrıca bazı mikroklima yörelerinde de sera tarımı yapılabilmekte ise de bu yöreler sera potansiyeline fazla katkısı olmayacak küçük alanlardan oluşmaktadır (Yağanoğlu, 2003). Ülkemiz Akdeniz sahil şeridindeki seralarda üretimin yoğunlaştığı Aralık-Mart ayları arasındaki dönemde sıcaklık, yağış ve radyasyon değerlerinin sera yetiştiriciliğine uygun olduğu belirlenmiştir. Karadeniz Bölgesi seracılığı göz önüne alındığında Akdeniz sahil şeridindeki seralardan üstünlüğü, ilkbahar ve yaz aylarında soğutma gereksiniminin olmamasıdır. Bu üstünlük ekonomik olarak Karadeniz Bölgesi seracılığını ilkbahar aylarında geçcilik ve sonbaharda erkencilik yönünden önemli kazançlar sağlamaktadır (Cemek, 2005). İyi planlanmış bir sera yıl boyunca bitki büyümesi ve üretimi için gerekli iklim Tokat Yöresinde Seraların İklimlendirme Gereksinimleri koşullarını sağlamalıdır. Seraların yüksek ışık geçirgenliği ve yalıtımı, yeterli havalandırma randımanı, uygun yapısal dayanım ve çok iyi mekanik özelliklere sahip olması yanında hafif konstrüksiyonlu olması ve konstrüksiyonun sera içi çalışmalara engel olmaması gereklidir (Cemek, 2005). Seracılık Tokat’ta 1980’li yıllardan beri yapılmakta olup 2002 yılı verilerine göre toplam 332,1 dekar alanda örtü altı tarımı yapıldığı belirlenmiştir. Örtü altı tarımında elde edilen verimlilik, aynı türlerle karşılaştırıldığında tarla tarımdan daha yüksektir. Yöre için seracılığın üreticilerin refahını artırması yanında etkilediği sektörler bakımından da işlem hacmi ve gelir artırıcı etkisi bulunmaktadır (Anonim, 2005). Bu araştırmada seracılığın yaygınlaşmaya başladığı Tokat yöresinin durumu literatürlerde verilen sınır değerler göz önüne alınarak değerlendirilmiş, sera yetiştiriciliğinin yoğun olduğu Antalya ili ile Tokat ilinin seracılık yönünden iklimsel avantaj ve dezavantajları karşılaştırılmıştır. 2. Materyal ve Yöntem Tarım ve Köyişleri Bakanlığı Tokat İl Müdürlüğü’nün ilin tarımsal yapı ve üretim değerlerini saptamaya yönelik raporları, Meteoroloji Genel Müdürlüğü’nün mevcut meteoroloji istasyonları iklim kayıtları, seracılık ile ilgili literatürler araştırmanın materyalini oluşturmaktadır. Havalandırma ve ısı gereksinimlerinin belirlenmesinde Tokat Meteoroloji Bölge Müdürlüğü’nden alınan uzun yıllara ait iklim verileri kullanılmıştır. İlçelere göre rasat süresi farklı olup uzun yıllar ortalaması 5-30 yılı kapsamaktadır. Seracılıkta üretim ekonomisine etki eden en önemli etmen yörenin iklim koşullarıdır. Bir bölgede seracılığın yapılabilmesi için o bölgenin iklim değerleri bitki gelişimi için gerekli olan sınır değerlerle karşılaştırılmalıdır. Seralarda bitki gelişimi için gerekli iklim değerleri Sirjacobs (1989), Verlodt (1990), Krug (1991), Anonymous (1992), Baytorun et al. (1996), Von Elsner et al. (2000) ve Cemek (2005)’den alınmıştır. Araştırmada Tokat iline ilişkin 9 ilçenin iklim verileri sera yetiştiriciliği yönünden değerlendirilmiş, grafikleri çizilmiş ve bitkisel üretim için gerekli karşılaştırmalar yapılmıştır. 36 Bu karşılaştırmalar sonucunda ısıtma, havalandırma ve soğutma dönemleri belirlenmiştir. Havalandırma ve ısı gereksinimlerinin hesaplanmasında Tokat ilinde son zamanlarda kurulan 400 ve 800 m² taban alana sahip, yan duvar yüksekliği 2,5 m, mahya yüksekliği 4,5 m olan yay çatılı plastik seralar model olarak seçilmiştir. Havalandırma etkinliğinin belirlenmesinde ısı dengesi eşitliği kullanılarak 1/6, 1/4, 1/2 ve 1/1 hacim/dakika hava değişim oranları için sera iç ortam sıcaklıkları tahmin edilmiştir. Söz konusu ısı dengesi eşitliği, (1 E.F)..I.Ag U.Ac.( ti td ) M c p ( ti td ) 0.5.Vg.N( ti td ) v şeklinde olup eşitlikte; E evapotranspirasyonun güneş radyasyonuna oranını (0.5), F bitki örtü katsayısını (0.7), örtü malzemesi ışık geçirgenlik oranını (%90), I güneş radyasyon yoğunluğunu (KW/m2), Ag sera taban alanını (m2), U sera örtüsü ısı geçirme katsayısını (W/m2K), Ac sera örtü yüzey alanını (m2), M havalandırma miktarını (m3/s), v havanın özgül hacmini (m3/kg), cp havanın özgül ısısını (1 KJ/kg°C), Vg sera hacmini (m3), N infiltrasyonla oluşan hava değişim sayısını (1/h), ti sera iç ortam sıcaklığını (°C), td dış ortam sıcaklığını (°C) göstermektedir (Hellickson and Walker, 1983; Ünlükara 1996; Cemek ve Demir, 1999;Yağanoğlu, 2003). Bu çalışmada model olarak alınan seralar için tek katlı polietilen örtü malzemesi ısı geçirgenlik katsayısı U (6,8 W/m2K) alınmış olup, cam örtülü seralar için yapılacak hesaplamalarda ısı geçirgenlik katsayısı 6,3 W/m2K alınmalıdır (Hellickson and Walker, 1983) Eşitliklerde kullanılan havaya ilişkin özgül hacim değerlerinin belirlenmesinde psikrometrik diyagramdan yararlanılmıştır. Isı tüketiminin hesaplanması için dış sıcaklık ve güneş radyasyonu göz önüne alınmaktadır (Anonymous, 1987). Gün boyunca ısıtma enerjisi, güneş enerjisi ve ısıtma sistemlerinden karşılanmaktadır. Etkin ısı tüketimi (qH) aşağıdaki eşitlikle tahmin edilmektedir. qH ( Ac ) U (ti td) q GI D Ag B.CEMEK, S.KARAMAN, A.ÜNLÜKARA Eşitlikte; qH etkin ısı tüketimini (W/m2), Ac sera örtü yüzey alanını (m2), Ag sera taban alanını (m2), U ısı geçirgenlik katsayısını (W/m2K), ti istenilen sera iç ortam sıcaklığını (°C), td dış ortam sıcaklığını (°C), qGI güneş radyasyonu yoğunluğunu (W/m2), D güneş radyasyonu geçirgenlik oranını (0,6-0,7), serada radyasyon enerjisinin ısı enerjisine çevirme faktörünü (0,5-0,7) ifade etmektedir. Tokat il ve ilçelerinde seralar için ısı gereksinimi hesaplanmasında sera içi sıcaklığı olarak 17 °C, sera dış sıcaklığı olarak aylık ortalama sıcaklık, güneş radyasyonu geçirgenlik oranı 0,65, radyasyon enerjisinin radyasyon enerjisine çevirme faktörü 0,6 alınmış ve güneş radyasyonu yoğunluğu olarak da meteoroloji istasyonlarında ölçülen aylık ortalama veriler kullanılmıştır. Isıtma gereksiniminin hesaplanmasında, dış sıcaklık olarak aylık ortalama sıcaklık ve sera içi sıcaklığı olarak da sera bitkilerinin çoğunun gereksinimlerini karşılayabildiği 15 oC alınmıştır (Anonimous, 1992). 3. Bulgular ve Tartışma 3.1. Isıtma Aylık minimum sıcaklıklar ortalaması 7o C’un altında ise sıcak iklim bitkilerinin don tehlikesiyle karşılaşma tehlikesi bulunmaktadır ve dondan korunmak için ısıtma gereklidir (Anonymous, 1992). Buna göre Niksar, Turhal, Erbaa ve Reşadiye ilçelerinde Kasım-Mart arasındaki dönemde, merkez ilçede KasımNisan arasındaki dönemde, Almus ve Zile ilçelerinde Ekim-Nisan arasındaki dönemde, Artova ve Çamlıbel ilçelerinde ise Eylül-Mayıs arasındaki dönemde don tehlikesi bulunmaktadır. Bu nedenle bu dönemler arasında ya yetiştiricilik yapılmamalı ya da dondan korunmak için önlem alınmalıdır. Antalya’da ise yalnızca Ocak-Şubat dönemlerinde don tehlikesi vardır. Ortalama sıcaklığın 12 oC’un altına düştüğü aylarda sera içi sıcaklığını sıcak iklim bitkileri gelişimi için optimum aralıkta tutabilmek için ısıtma gereklidir. Aylık ortalama sıcaklık ve güneş radyasyonu göz önüne alınarak Tokat iline bağlı 9 ilçe için grafikler çizilmiş ve seracılık yönünden önemli sınır değerleri bu grafiklerde gösterilmiştir (Şekil 1). Şekil 1’de görüldüğü gibi merkez ilçe ve Reşadiye ilçesinde Ekim ayının ikinci haftasından Nisan ayına kadar 23 hafta, Almus ilçesinde Ekim ayı başından Nisan ayı ilk haftasına kadar 25 hafta, Turhal ilçesinde Ekim ayının ikinci haftasından Mart ayının 4. haftasına kadar 22 hafta, Erbaa ve Niksar ilçelerinde Ekim ayının 3. haftasından Mart ayının 4. haftasına kadar 21 hafta, Zile ilçesinde Ekim ayı son haftasından Mart ayının 3. haftasına kadar 19 hafta, Çamlıbel ilçesinde Eylül ayı son haftasından Nisan ayı ortalarına kadar 27 hafta ve Artova ilçesinde Eylül ayının 2. haftasından Nisan ayının sonlarına kadar 29 hafta sera dışı sıcaklığın 12 C’un altına düşmesi nedeniyle ısıtma yapılması gerekecektir. Bu dönemlerde ısıtma sürekli olmayıp dış sıcaklığın 12 C’un altına düştüğü saatlerde yapılmaktadır. Özellikle ilkbahar ve sonbahar aylarında gündüzleri güneşli ve sıcak saatlerde havalandırma gerekebileceği gibi dış sıcaklığın 12 C’un altına düştüğü saatlerde ise ısıtma gerekebilecektir. Tokat merkez ve ilçelerinde kurulacak seraların iç ortam sıcaklığını 17 °C’ta tutabilmek için birim taban alanına (m2) göre ısıtma gereksinimi hesaplanmış ve Tablo 1’de verilmiştir. Isıtma gereksinimleri yönünden Zile, Erbaa, Niksar, Turhal ve Almus ilçelerinin diğer ilçelere göre daha üstün durumda olduğu belirlenmiştir. 3.2. Güneşlenme süresi Seralarda bitki gelişimini etkileyen diğer iklim elemanı güneşlenme süresidir. Yıllık güneşlenme süresi coğrafi bölgelere göre değişmektedir. Türkiye’de yıllık güneşlenme yönünden en önde 3000-3200 saatle Güneydoğu Anadolu Bölgesinde bulunan Şanlıurfa ve Mardin ile Akdeniz Bölgesindeki Antalya illeri gelirken bunu yılda 2800-3000 saat ile Gaziantep, Adıyaman, Siirt ve Bitlis illeri ile Ege ve Akdeniz Bölgeleri izlemektedir. Güneşlenme süresi en az olan yerler ise başta Doğu ve Batı Karadeniz bölgeleri olup yılda 1600 saat ile 1800 saat arasında güneş almaktadır (Baytorun et al., 1996). İster gün ışığına nötr bitkiler olsun isterse fotoperyodik gereksinimleri karşılanan bir gruba ait bitkiler olsun, kabaca 6 saat kadar olan ışınımı gün içerisinde almadıkları sürece bitkilerin gelişimleri normal olmayacaktır. Bu nedenle seralarda bitki yetiştiriciliği yönünden Kasım, Aralık ve Ocak aylarında minimum güneşlenme süresinin günlük 6 saatin ve toplamda ise 50035 Tokat Yöresinde Seraların İklimlendirme Gereksinimleri 550 saatin altında olmaması istenir (Anonymous, 1992). Uzun yıllık ortalamalara göre Tokat Merkez ve ilçelerinin Kasım, Aralık ve Ocak aylarındaki toplam güneşlenme süreleri, eşik değer olan 500-550 saatin altında bulunmuştur. Bölge seralarında Kasım, Aralık ve Ocak aylarında bitkisel üretimin optimum koşullarda sağlanması için bu aylarda ısıtma ile birlikte yapay aydınlatmaya gereksinim duyulmaktadır. Günlük minimum 6 saatlik güneşlenme süresi 2,3 kWh/m2gün kadar güneş enerjisine karşılık gelmektedir. Krug (1991)’a göre etkili yetiştiricilik için (fotosentetik aktif radyasyonPAR) toplam güneş radyasyonu sınır değeri 1000 Wh/m2 gün olmalıdır. Tokat ilçelerinin günlük toplam radyasyonları Tokat-Merkez, Turhal, Erbaa, Niksar ve Zile ilçelerinde Kasım, Aralık ve Ocak aylarında, Reşadiye ve Artova ilçelerinde Aralık ve Ocak aylarında, Almus ilçesinde ise Ocak ve Şubat aylarında eşik değer 2,3 kWh/m2gün’ün altında kalmıştır (Şekil 1). Tokat ilçelerindeki seralarda ışıklanma süresi ve toplam günlük radyasyon miktarı kış aylarında yeterli değildir. Aydınlatma için basınçlı sodyum buharlı, metal halojen ve civa buharlı lambalar kullanılabilir. Bazı bitki türleri için önerilen ışınım enerjisi miktarı, aydınlatma süresi ve zamanı Tablo 2’de verilmiştir. Işınım enerjisi düzeylerinin bitki gelişimine olan etkileri farklıdır. Işınım enerjisi 0,3 Wm-2 olduğunda, bitkilere olan etkisi çok azdır veya önemsiz düzeydedir. Bu amaçla kullanılan ışık kaynaklarının etkinliği ve ışık dağılımı teknolojik gelişmelere bağlı olarak değişmiştir. Bununla birlikte gönderilen renk ve ortamda yaratılan atmosferin şekline sürekli olarak önem verilmiştir. Bu amaçla düşük güçlü akkor telli ve flüorışıl lambalar tercih edilir. Bitkilerin ışınım enerjisinin düşük olduğu koşullarda uzun süre bırakılması durumunda, bir takım olumsuz etkiler ortaya çıkar (Öztürk ve Başçetinçelik, 2002). 3.3. Doğal Havalandırma Seralarda sıcaklığın 17–27 °C arasında olması sıcak iklim bitkilerinin uygun şekilde gelişimi için istenilmektedir. Sera içi sıcaklık artışını kontrol etmek için havalandırma, gölgelendirme ve soğutma yöntemlerinden biri veya birkaçı birlikte kullanılmaktadır. Doğal 36 havalandırma, rüzgar ve iç-dış sıcaklık farkı etkisiyle (gravite) doğal kuvvetler yoluyla gerçekleşmekte, yan duvarlarda bulunan hava giriş açıklıklarından giren hava, çatı mahyasında bulunan çıkış açıklıklarından çıkmaktadır. Mekanik havalandırmada ise fanlar kullanılmakta ve işletilmesi belirli bir maliyeti gerektirmektedir. Seralarda havalandırma etkinliği hava değişim oranına bağlı olarak aşağıdaki gibi gruplandırılabilir (Baytorun, 1995). Havalandırma Etkinliği Yetersiz İyi Çok iyi Hava değişim oranı (hacim/saat) 1-20 20-50 50 < Öztürk ve Başçetinçelik (2002) sera havasının dakikada bir kez değiştirilmesi durumunda, iç ortam sıcaklığının dış ortam sıcaklığından 5 °C daha yüksek olduğunu bildirmişlerdir. Anonymous (1992)’da rüzgar hızının 5-8 m/s olması durumunda bile doğal havalandırmayla sera havasının saatte 40-50 kez değiştirilebileceği ve böylece yazın sera içdış sıcaklık farkının 10 C’a çıkabileceği belirtilmiş olup, ortalama dış sıcaklığın 12-22 °C arasında olduğu dönemler doğal havalandırmayla sıcaklığın kontrol edilebildiği dönemler olarak gösterilmiştir. Tokat ilinde taban alanı 400 ve 800 m² olan yay çatılı plastik seralar için ısı-nem dengesi eşitliği kullanılarak 1/6, 1/4, 1/2, 1/1 hacim/dakika hava değişim oranlarında sera içi sıcaklık değerleri belirlenmiştir (Tablo 3-4). Seralarda 1/6 oranında havalandırma yapılması durumunda, tüm ilçelerde Aralık ve Ocak aylarında, Kasım ve Şubat aylarında ise yalnızca Artova ve Çamlıbel ilçelerinde sera içi sıcaklığı bitki gelişimi için gerekli optimum sıcaklığın alt sınır değeri olan 17 °C’un altına düşmektedir (Çizelge 4 ve 5). Bu nedenle söz konusu aylarda sera içi sıcaklığının korunabilmesi için havalandırma yapılmamalıdır. Mart ve Ekim aylarında 1/6 veya 1/4, Nisan, Mayıs ve Eylül aylarında 1/2 ve Haziran, Temmuz ve Ağustos aylarında 1/1 oranında havalandırma yapılması uygun sera içi sıcaklıklarının oluşması için gereklidir. Tokat Merkez, Almus, Reşadiye, Çamlıbel ve Artova ilçelerinde Nisan-Ekim ayları arası dönemde ortalama dış sıcaklığın 12 °C’dan yüksek ve 22 B.CEMEK, S.KARAMAN, A.ÜNLÜKARA °C’dan düşük olması nedeniyle doğal havalandırma yoluyla sera içi sıcaklığı kontrol edilebilir durumdadır. Fakat yazın gün içerisinde sıcaklığın en yüksek olduğu öğle ve sonrası saatlerde gölgeleme yapılarak kısa süreli de olsa aşırı sera içi sıcaklıklarının önlenmesi yararlı olacaktır. Erbaa, Niksar ve Zile’de Temmuz ve Ağustos aylarında sıcaklığın 22 °C’un üzerine çıkması, sıcaklık kontrolü için soğutma yapılmasını gerektirmektedir. Ancak her iki ayda da günlük ortalama dış sıcaklık değerlerinin aşırı yükselmemesi ve 25 °C’un altında kalması nedeniyle pahalı soğutma sistemleri yerine mekanik havalandırma destekli doğal havalandırma ve gölgeleme sistemleriyle sıcaklığın kontrol edilebilmesi olasıdır. Bölge genel olarak değerlendirildiğinde; ilkbahar ve sonbaharda havalandırmayla sera içi sıcaklığının kontrol edilebilmesi, yazın ortalama dış sıcaklığın 25 °C’un üzerine çıkmaması ve mekanik havalandırma destekli doğal havalandırma ile gölgeleme kullanılarak sera içi sıcaklığının optimum sınırlarda tutulabilme olanağının bulunması, bu dönemlerde seracılık açısından önemli bir kazanım sağlamaktadır. Çünkü ülkemizde seracılığın yaygın olarak yapıldığı Akdeniz Bölgesinde günlük ortalama sıcaklığın Haziran ayından Eylül ayının başına kadar 25 °C’un üstüne çıkması, seralarda etkili şekilde soğutma yapılmasını gerektirmektedir. Hem evaporatif soğutmanın pahalı olması hem de Akdeniz sahil şeridinde oransal nemin yüksek olması seralarda etkili evaporatif soğutmaya olanak vermemekte (Baytorun ve ark, 1996) ve belirtilen dönemlerde seralar boş bırakılmaktadır. Tablo 3 incelendiğinde 400-800 m2 taban alanlı seralarda hava değişim oranı 1 hacim/dakika olması durumunda, iç ortam sıcaklığı 27 °C’un üzerine aşırı derecede çıkmamıştır. Bu sıcaklık değeri bitkilerin optimum sıcaklık isteklerinin üst sınırından 1-3 °C kadar fazla olup, özellikle Temmuz ve Ağustos aylarında yüksek soğutma giderlerine neden olmayacağını göstermektedir. Tablo 5 ve 6’da 400 ile 800 m2 taban alanlı seralarda ortaya çıkabilecek iç ortam sıcaklıkları göz önüne alınarak farklı hava değişim oranlarında havalandırma çıkış ve giriş açıkları verilmiştir. Anonymous (1992) toplam hava çıkış açıklığının sera taban alanının % 15-25’i kadar olması gerektiğini belirtmiştir. Bu durumda 400 m2 ve 800 m2 taban alanlı seralarda en az hava çıkış açıklığı sırasıyla 60 m2 ve 120 m2 olmalıdır. 35 Tokat Yöresinde Seraların İklimlendirme Gereksinimleri Şekil 1. Tokat yöresinin günlük sıcaklık ve ışınım değerlerine göre seralarda iklimlendirme isteklerinin karşılaştırılması 36 B.CEMEK, S.KARAMAN, A.ÜNLÜKARA Tablo 1. Tokat yöresinde kurulacak seraların birim taban alanları (m2) için aylara göre günlük ısıtma gereksinimleri (W) Aylar 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 2333 2814 3028 1200 1623 1833 2221 2346 1976 3925 4706 5359 2556 2524 3241 3465 3607 3134 1820 2199 2378 864 1221 1407 1739 1832 1514 3188 3802 4348 1982 1966 2596 2779 2881 2464 400 m2 Merkez Artova Çamlıbel Zile Turhal Niksar Erbaa Reşadiye Almus 4639 6473 6131 3649 3583 3965 4123 4592 4230 3542 4881 5037 2822 3069 3301 3439 3939 3621 2633 3009 3228 1458 1476 1731 1776 2240 2239 147 1064 940 1466 936 75 800 m2 Merkez Artova Çamlıbel Zile Turhal Niksar Erbaa Reşadiye Almus 3765 5356 5069 2974 2912 3223 3355 3754 3463 2791 4003 4133 2258 2454 2636 2743 3177 2924 1962 2379 2562 1056 1060 1259 1293 1696 1736 668 565 Tablo 2. Bazı Bitki Türleri İçin Işınım Enerjisi Miktarı (ASHRAE, 1991). Bitki Türü Işınım Enerjisi Aydınlatma süresi Aydınlatma (Wm-2) (h) zamanı Süs bitkileri Afrika menekşesi 12-24 12-16 0600-1800 Karanfil 12-24 16 0800-2400 Krizantem 12-24 16 0800-2400 Gül 12-48 24 Orman gülü 12 16 0800-2400 Sebzeler Domates 12-24 16 0800-2400 Hıyar 12-24 24 Patlıcan 12-48 24 Marul 12-48 24 Biber 12-24 24 - 1060 617 Aydınlatma amacı Erken çiçeklenme Dallanma ve erken çiçeklenme Dallanma ve çiçek gelişimi Gelişme ve erken çiçeklenme Vegetatif gelişme Gelişme ve erken çiçeklenme Gelişme ve erken çiçeklenme Erkenci verim artışı Gelişmeyi hızlandırma Erkenci verim artışı 35 Tokat Yöresinde Seraların İklimlendirme Gereksinimleri Tablo 3. Tokat yöresinde 400 m2 taban alanlı yay çatılı plastik sera kurulması durumunda farklı havalandırma oranlarında aylara göre tahmin edilen sera içi sıcaklıkları (C) 1 2 3 4 5 6 7 8 Havalandırma Oranı 1/6 (Hacim/Dak) 9 10 11 12 Almus Artova Çamlıbel Erbaa Niksar Reşadiye Turhal Zile Merkez 11 6 7 15 15 13 13 11 13 16 14 13 20 19 18 17 16 17 21 22 21 27 26 25 25 24 25 31 36 39 41 40 29 34 37 39 38 29 34 36 39 37 34 39 43 45 43 34 39 42 44 43 32 37 41 43 42 33 38 42 44 43 32 37 41 43 41 32 37 41 43 42 Havalandırma Oranı 1/4 (Hacim/Dak) 34 32 32 37 37 36 36 35 36 26 23 24 29 29 27 27 26 27 18 16 15 21 20 19 18 18 19 12 9 7 15 16 14 13 12 13 Almus Artova Çamlıbel Erbaa Niksar Reşadiye Turhal Zile Merkez 9 4 5 13 13 11 11 9 11 14 11 11 17 16 15 15 13 15 18 19 18 23 23 22 22 20 21 27 31 35 37 36 25 30 33 35 34 26 30 32 35 33 30 35 39 41 40 30 35 38 40 39 29 33 37 39 38 29 34 38 40 39 28 33 37 39 38 28 33 37 39 38 Havalandırma Oranı 1 / 2 (Hacim/Dak) 31 28 29 34 34 33 33 32 33 24 20 22 26 26 25 25 24 25 16 13 13 19 18 17 16 16 17 10 7 5 13 14 12 11 10 12 Almus Artova Çamlıbel Erbaa Niksar Reşadiye Turhal Zile Merkez 5 0 1 9 9 8 7 6 7 9 7 6 13 12 11 10 9 10 12 13 13 18 18 16 16 15 16 21 25 28 31 30 19 24 27 29 28 20 24 26 29 27 24 29 32 35 34 24 28 32 34 33 23 27 31 33 32 23 28 31 34 33 22 26 30 33 32 22 27 31 33 32 Havalandırma Oranı 1 (Hacim/Dak) 26 23 24 29 29 28 28 27 27 20 16 18 22 22 21 21 20 20 12 10 10 16 14 14 13 12 13 7 4 2 11 11 9 8 7 9 Almus Artova Çamlıbel Erbaa Niksar Reşadiye Turhal Zile Merkez 3 -2 -1 7 7 6 5 4 5 6 4 3 10 9 8 7 6 7 9 10 9 14 14 13 13 11 12 22 20 20 25 25 24 24 23 24 17 13 15 19 19 18 18 17 17 10 8 7 13 12 12 11 10 11 5 2 0 8 9 7 6 5 7 36 16 15 15 20 20 18 19 17 18 21 19 19 24 24 22 23 22 22 24 22 21 28 27 26 27 26 26 26 24 24 30 29 28 29 28 28 26 24 23 29 29 28 29 27 28 B.CEMEK, S.KARAMAN, A.ÜNLÜKARA Tablo 4. Tokat yöresinde 800 m2 taban alanlı yay çatılı plastik sera kurulması durumunda farklı havalandırma oranlarında ortaya çıkan sera içi sıcaklıkları 1 2 3 4 5 6 7 8 Havalandırma Oranı 1/6 (Hacim/Dak) 9 10 11 12 Almus Artova Çamlıbel Erbaa Niksar Reşadiye Turhal Zile Merkez 12 7 8 16 16 14 14 12 14 18 15 14 21 20 19 19 17 19 23 24 23 28 28 27 27 25 26 32 37 41 43 41 31 36 39 41 39 31 36 38 41 39 35 41 45 47 45 36 40 44 46 45 34 39 43 45 44 35 40 44 46 44 33 39 43 45 43 34 39 43 45 43 Havalandırma Oranı 1/4 (Hacim/Dak) 36 33 34 39 39 38 38 37 37 28 24 26 30 30 29 29 28 29 19 16 16 22 21 20 19 19 20 13 10 7 16 17 15 14 13 14 Almus Artova Çamlıbel Erbaa Niksar Reşadiye Turhal Zile Merkez 9 4 5 13 13 12 11 10 11 14 12 11 18 17 16 15 14 15 19 20 19 24 24 23 23 21 22 28 33 36 38 37 26 31 34 36 35 27 31 33 36 34 31 36 40 42 41 31 36 39 42 40 30 34 38 40 39 30 35 39 42 40 29 34 38 40 39 29 34 38 40 39 Havalandırma Oranı 1 / 2 (Hacim/Dak) 32 29 30 35 35 34 34 33 34 24 21 23 27 27 26 26 25 25 16 14 13 20 18 18 17 16 17 11 7 5 14 14 13 12 11 12 Almus Artova Çamlıbel Erbaa Niksar Reşadiye Turhal Zile Merkez 5 1 2 9 10 8 8 6 8 10 7 6 13 12 11 11 9 11 13 14 13 18 18 17 17 15 16 21 26 29 31 30 20 24 27 29 28 20 24 26 29 28 24 29 33 35 34 24 29 32 34 34 23 27 31 33 33 23 28 32 34 33 22 27 31 33 32 23 27 31 33 32 Havalandırma Oranı 1 (Hacim/Dak) 26 24 24 29 29 28 28 27 28 20 16 18 22 22 21 21 20 21 12 10 10 16 15 14 13 12 13 7 4 2 11 11 9 9 8 9 Almus Artova Çamlıbel Erbaa Niksar Reşadiye Turhal Zile Merkez 3 -2 -1 7 7 6 5 4 5 6 4 3 10 9 8 7 6 7 9 10 9 14 14 13 13 11 12 22 20 20 25 25 24 24 23 24 17 13 15 19 19 18 18 17 18 10 8 7 14 12 12 11 10 11 5 2 0 9 9 7 6 5 7 17 15 15 20 20 18 19 18 18 21 19 19 24 24 22 23 22 22 24 22 21 28 27 26 27 26 26 26 25 25 30 30 28 30 28 28 26 24 23 30 29 28 29 28 28 35 Tokat Yöresinde Seraların İklimlendirme Gereksinimleri Tablo 5. Tokat yöresinde 400 m2 ve 800 m2 taban alanlı yay çatılı plastik sera kurulması durumunda farklı havalandırma oranlarında ortaya çıkan sera içi sıcaklıklarında havalandırma çıkış açıklıkları (m2) 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 400 m2 1/6 - - 6 5 5 5 5 5 6 6 - - 1/ 4 - - 9 9 9 9 9 9 10 11 - - 1/ 2 - - 24 22 22 22 22 23 24 27 - - 1 - - 62 59 58 57 58 60 64 71 - - 800 m2 1/6 - - 11 10 10 10 10 10 11 12 - - 1/ 4 - - 18 17 17 17 17 17 18 20 - - 1/ 2 - - 46 44 43 42 43 44 47 53 - - 1 - - 124 117 114 113 114 118 126 140 - - Tablo 6. Tokat yöresinde 400 m2 ve 800 m2 taban alanlı yay çatılı plastik sera kurulması durumunda farklı havalandırma oranlarında ortaya çıkan sera içi sıcaklıklarında Havalandırma giriş açıklıkları (m2) 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 400 m2 1/6 - - 4 4 4 3 4 4 4 4 - - 1/ 4 - - 6 6 6 6 6 6 6 7 - - 1/ 2 - - 16 15 15 14 15 15 16 18 - - 1 - - 42 39 38 38 39 40 43 47 - - 2 800 m 1/6 - - 7 7 7 7 7 7 7 8 - - 1/ 4 - - 12 11 11 11 11 12 12 14 - - 1/ 2 - - 31 29 28 28 29 30 32 35 - - 1 - - 82 78 76 75 76 79 84 93 - - 3.4. Tokat, Antalya ve Samsun İllerinin Sera Mikroklima Gereksinimlerinin Karşılaştırılması Ülkemizin seracılık yönünden en uygun ve en gelişmiş ili olan Antalya ilinin Tokat ile, Karadeniz Bölgesinde seracılığın yaygın olarak yapıldığı Samsun ilinin Tokat ile günlük ortalama sıcaklık ve ışınım değerleri karşılaştırılarak Şekil 2’de verilmiştir. Şekil 2 incelendiğinde minimum toplam radyasyonun 2,3 kWh/m2gün olabileceği düşünülürse, Antalya Bölgesi Aralık ve Ocak aylarında bu değerin altında kalmaktadır. Tokat ve Samsun illeri göz önüne alındığında Kasım, Aralık ve Ocak aylarında minimum toplam radyasyon değeri 2,3 kWh/m2gün’ün altındadır. Seraların ısıtılması için eşik değer 12 oC alındığında; Antalya ilinde Aralık ayı ile Şubat ayının sonuna kadar olan dönemde ısıtma gerekli iken, Samsun’da Kasım ayı başından Nisan ayı ortalarına kadar olan dönemde ve Tokat’ta ise Kasım ayı başından Nisan ayı sonuna kadar olan dönemde ısıtma gerekecektir. Ayrıca Tokat ilinde ortalama 36 sıcaklıkların daha düşük olması nedeniyle ısıtma giderleri de daha yüksek olacaktır. Yaz aylarında Tokat ili göz önüne alındığında Nisan ayının ikinci haftasından, Ekim ayının sonlarına kadar doğal havalandırma kullanılabilmektedir. Temmuz ve Ağustos aylarının belirli günlerinde soğutma gereksinimi gerekli olmasına karşın, seralarda yetiştirilen sebzelerin 17–27 °C arasındaki sıcaklık değerlerinde daha iyi geliştikleri göz önüne alındığında Tokat ili hemen hemen bu eşik değerler arasında kalacak ve çok az evaporatif soğutma veya havalandırmagölgelendirme önlemleriyle sera içi sıcaklığı kontrol edilebilecektir. Buna karşın Antalya’da Mayıs ayı başlarından Eylül ayı sonlarına kadar ve Samsun’da ise Haziran ayı ortalarından Ağustos ayı ortalarına kadar evaporatif soğutmaya gereksinim duyulacaktır. Bu sonuçlar Tokat seracılığının zorunlu havalandırma ve soğutma gereksinimini zorunlu kılmaması nedeniyle yaz aylarında hem üstünlük, hem de ekonomik yetiştiricilik olanağı sağlamaktadır. B.CEMEK, S.KARAMAN, A.ÜNLÜKARA Şekil 2. Tokat ilinin Antalya ve Samsun illerinin günlük sıcaklık ve ışınım değerlerine göre seralarda iklimlendirme isteklerinin karşılaştırılması 4. Sonuç ve Öneriler Araştırma sonucu yapılan değerlendirmeler Tokat ilinde seracılığın ilkbahar ve sonbahar turfandacılığı şeklinde yapılmasının uygun olacağını ortaya koymaktadır. Tokat ilinin ilçelerinde de benzer değerlendirme görülürken, Artova ve Çamlıbel ilçelerinde daha çok yaz aylarında seracılık yapılması uygun olacaktır. Diğer ilçelerde ilkbahar ve sonbahar turfandacılığı için don riski olmayan aylara göre ekim, dikim, hasat tarihleri belirlenmeli ve bu dönemler için uygun bitki çeşitleri seçilmelidir. Su şilteleri, ısı perdeleri veya güneş kolektörleriyle ısıtma gibi önlemler alınarak Niksar, Turhal, Erbaa ve Reşadiye ilçelerinde Mart ve Kasım ayları, Merkez ilçede Nisan ve Kasım ayları, Almus ve Zile ilçelerinde, Nisan ve Ekim ayları üretim dönemine kazandırılmalıdır. Bu önlemlerle don riski bulunmayan aylarda da bitkiler için optimum sıcaklıkların yakalanmasında ve yüksek gece-gündüz sıcaklık farklarının oluşmasının engellenmesine yardımcı olunabilir. Bu şekilde kıyı bölgelerinin sera ürünlerinin piyasaya arzının azaldığı ve henüz tarla ürünlerinin piyasaya sürülmediği ilkbaharın geç dönemlerine ve tarla ürünlerinin piyasadan kalktığı ve kıyı bölgelerindeki sera ürünlerinin de henüz başlamadığı sonbaharın sonlarına doğru pazara ürün çıkarılabilirse karlılığın artacağı düşünülmektedir. İlkbahar ve yaz aylarında Tokat ilinin Antalya iline göre iklim koşulları yününden daha avantajlı olduğu görülürken sonbahar ve kış ayları göz önüne alındığında Antalya seracılık açısından daha avantajlıdır. Tokat ili özellikle ilkbahar ve yaz yetiştiriciliği ile erkenci sonbahar yetiştiriciliği bakımından Antalya ve diğer seracılık bölgelerine alternatif olmasa bile iç piyasa ve tüketim yönünden önemli bir potansiyel oluşturabilir durumdadır. Kaynaklar Anonymous, 1987, Greenhouse Heating with Solar Energy. Reur Technical Series 1. FAO Regional Office for Europe, ENEA Italian Commission for Nuclear and Alternative Energy Sources. Anonymous, 1992. Heating, ventilating and cooling greenhouses. American Society of Agricultural Engineering Standarts 1992. USA, 500-505. Anonim, 2004. Tokat Meteoroloji Bülteni Raporları, D.M.İ Tokat Bölge Müdürlüğü, Tokat. Anonim, 2005. Tarım ve Köyişleri Bakanlığı Tokat İl Müdürlüğü Brifing Dosyası,Tokat. Arıcı, İ., 1999, Sera Yapım Tekniği,. Uludağ Üniversitesi, Ziraat Fakültesi Ders Notları,44, Bursa. ASHRAE, 1991. Design for plant facilities: Environmental control for animals and plants. Handbook, HVAC Applications SI Edition. Baytorun, N., 1995. Seralar (Çeviri). Çukurova Üniversitesi, Ziraat Fak. Yayınları No: 110, Adana. Baytorun, N., Abak, K., Üstün, S., İkiz, Ö., 1996. GAP alanında sera tarımı potansiyeli sahil bölgeleri ile karşılaştırılması. GAP 1. Sebze Tarımı sempozyumu. 7-10 Mayıs 1996, Şanlıurfa. Cemek, B., 2005. Samsun İl ve İlçelerinde Seraların İklimsel İhtiyaçlarının Belirlenmesi, OMÜ.Zir.Fak. (Basımda). Cemek, B. and Y. Demir, 1999. Prevailing conditions, problems and development possibilities of greenhouses in the Black Sea Region. Tr.J.of Agriculture and Forestry , 23(29,431-439. Hellickson, M.A., Walker, J.N. 1983. Ventilation of Agricultural Structures. Published by: ASAE, 372 pp., American Society of Agricultural Engineers 2950 Niles Road, St. Joseph, Michigan, 49085-9659 USA. 35 Tokat Yöresinde Seraların İklimlendirme Gereksinimleri Krug, H., 1991. Gemueseproduktion (Vegetable production) Parey, Berlin, Hamburg, Germany. Öneş, A., 1986. Sera Yapım Tekniği 2.Baskı. Ankara Üniversitesi, Ziraat Fakültesi Yayınları 1165, Ankara. Öztürk, H..H., Başçetinçelik, A., 2002. Seralarda Havalandırma., Türkiye Ziraat Odaları Birliği, Yayın No: 227, Ankara. Sirjacobs M., 1989. Greenhouses in Egypt, protected cultivation in the Mediterranean climate. FAO, Rome, Italy. Ünlükara, A., 1996. Tokat merkez İlçede bulunan çelik konstrüksiyonlu cam seraların iklimsel ve yapısal yönden incelenmesi ve geliştirme olanakları üzerine bir araştırma. Atatürk Üni. Fen Bilimleri Ens. Tarımsal Yapılar ve ve Sulama Böl.A.B.D.Erzurum. 36 Verlodt, H., 1990. Greenhouses in Cyprus, protected cultivation in the Mediterranean climate. FAO, Rome, Italy. Von Elsner, B., Briassoulis, D., Waaijenberg, D., Mistriotis, A., Von Zabeltitz C., Gratraud, J., Russo, G., Suay-Cortes, R., 2000. Review of structural and functional characteristics of greenhouses in European Union countries, part I. design requirements. Journal of Agricultural Engineering Research, 75 (1), 1-16. Yağanoğlu, V., 2003. Sera Yapım Tekniği. Atatürk Üniversitesi, Ziraat Fakültesi, Ders Notları No:200, Erzurum. GOÜ. Ziraat Fakültesi Dergisi, 2006, 23 (1), 37-44 Tokat İli Toprak ve Su Kaynaklarının Tarımsal Açıdan Değerlendirilmesi Sedat Karaman Gaziosmanpaşa Üniversitesi, Ziraat Fakültesi, Tarımsal Yapılar ve Sulama Bölümü, 60240, Tokat Özet: Tarımsal üretimin artırılmasında toprak ve su kaynaklarının rasyonel biçimde kullanımı zorunluluktur. Bunun için mevcut toprak ve su kaynaklarının nitelik ve nicelik olarak belirlenmesi, sorunların çözümü için bu kaynakların geliştirilmesi üzerinde çalışılmalıdır. Tokat ilinde sulu tarıma açılan alanlar her yıl artmasına karşın mevcut su kaynaklarından yeterli ölçüde yararlanılamamakta, istenilen şekilde sulama yapılamamaktadır. Bölgenin tarımsal yönden kalkınması için su kaynaklarının geliştirilmesi konusunda gerekli yatırımlar yapılmalıdır. Tokat ilinin toprak ve su kaynaklarına ilişkin yapılan çalışmalar ile karşılaşılan sorunlar ve çözüm olanaklarının incelendiği bu çalışmada gelecekte yapılacak yeni çalışmalara ön bilgi olması bakımından gerekli bilgiler verilmiştir. Anahtar Kelimeler: Toprak ve su potansiyeli, Tokat ili A Study on Investigation of Soil and Water Sources In Tokat Abstract: Rational use of soil and water resources is an obligation to increase the agricultural production. Thus, soil and water resources have to be both qualitatively and quantitatively assessed, and these resources have to be improved in order to solve the present problems. Although irrigated land is increasing very rapidly each year in Tokat province, available water resources are not used properly and irrigation is not applied consciously. In order to provide sound agricultural development, necessary investments on water resources development programs need to be done. This study is important in providing necessary data base for the future studies which will focus on solution of problems regarding on soil and water resources. Keywords: Soil and water resources, Tokat province 1. Giriş Toprak ve su kaynaklarının rasyonel kullanımı tarımsal üretimin artırılmasında önemli etkendir. Bu nedenle söz konusu kaynakların geliştirilmesi ve bu alana büyük yatırımların yapılması doğaldır. Ancak yalnızca toprak ve su kaynaklarının geliştirilmesi çalışmaları yeterli değildir. Yüksek verimli, başarılı ve sürekli sulu tarımın gerçekleştirilebilmesi iyi toprak etüdü, bölgesel koşullara uygun bitki deseninin seçilmesi, sulama proje alanı büyüklüğünün rasyonel olarak belirlenmesi, sulama suyunun randımanlı kullanılması, iyi bir toprak idaresinin yapılanması, koşullara uygun drenaj sistemlerinin uygulanması ve devamlılığın sağlanması etkin bir çiftçi eğitimi çalışmaları ile olasıdır (Kaya, 1998). Türkiye üzerine yıllık ortalama 501 milyar m3 su düşmektedir. Bu suyun 274 milyar m3’ü buharlaşma ile atmosfere geri dönmekte, 41 milyar m3’ü sızma ile yeraltı suyu depolarını beslemekte, 186 milyar m3’ü ise akışa geçmektedir. Türkiye’nin teknik ve ekonomik anlamda tüketilebilecek kullanılabilir yer üstü su potansiyeli 97,7 milyar m3/yıl ve yeraltı su potansiyeli 12,3 milyar m3/yıl olmak üzere toplam kullanılabilir su potansiyeli 110 milyar m3/yıldır (Aküzüm ve ark., 2003). Türkiye’nin yüzölçümü 78 milyon hektar olup tarım arazileri bu alanın yaklaşık üçte biri, yani 28 milyon hektardır. Tarım arazilerinin % 93’ünde optimum verim için sulama gereklidir. Yapılan etütlere göre potansiyel yeraltı ve yer üstü su kaynakları göz önüne alındığında ekonomik olarak sulanabilecek alan 8,5 milyon hektardır. Türkiye’de toprak-su kaynaklarının tam gelişiminin 2030 yılında tamamlanması hedeflenmiştir. Su potansiyelinin % 65’inin sulamalarda, % 23’ünün içme ve kullanma amaçlı olarak ve % 12’sinin endüstride kullanılacağı planlanmaktadır. 2000 yılında tarıma ayrılan su, toplam tüketilen suyun % 75’i iken 2030 yılında % 65 olacaktır (Volkan ve ark., 2001). Geçit bölgesi niteliğinde olan Tokat ili, 230 m’den başlayıp 1500 m rakımları arasında tarım yapılan önemli bir üretim düzeyine sahip olup, su potansiyeli olarak zengin sayılabilecek durumdadır. Yurdumuzda yıllık yağış ortalaması 643 mm olmasına karşın, ilde 440,7 mm dolayındadır. Bitki yetiştirme döneminde yağışların az olması sulamanın önemini daha da artırmaktadır. Sulama hizmetleri pahalı yatırımları gerektirmektedir. Tokat ilinde bu Tokat İli Toprak ve Su Kaynaklarının Tarımsal Açıdan Değerlendirilmesi amaçla yapılan yatırımlar çok olmasına karşın, sulama sorunları tam anlamı ile çözümlenmiş değildir. Bu nedenle yeni tarım alanlarına sulama hizmeti götürülürken, işletilmekte olan sulama şebekelerinde suyu daha etkin ve ekonomik kullanma çabalarına ağırlık verilmelidir. Bu çalışmada Tokat ilinin toprak ve su kaynaklarının kullanımı, yapılan çalışmalar ve sorunlar incelenerek çözüm önerileri yapılmıştır. 2. Tokat İli Toprak-Su Kaynakları Potansiyeli ve Sulanan Arazi Miktar 2.1. İklim Tokat ili; İç Anadolu iklimi, İç-Doğu Anadolu iklimi, Karadeniz Ardi iklimi ve Orta Karadeniz iklimi arasında bir geçit özelliği gösterir. En soğuk ay ortalama 1,9 0C ile Ocak, en sıcak ay ortalama 21,9 0C ile Ağustos ayı olmuştur. Sıcaklık yıl içerisinde 43 günde 30 0 C'un, 175 gün de ise 20 0C’un üzerine çıkmaktadır. Ortalama sıcaklığın O 0C'un altına düştüğü (donlu Gün) gün sayısı 59'dur. Uzun yıllar ortalamasına göre ortalama yağış; 381,8586,8 mm arasındadır. Ortalama bağıl nem ise % 57-71 arasında değişmektedir (Tablo 1) (Anonim, 2002a; 2004). İlde ortalama akış verimi 4,65 l/s/km2, akış/yağış oranı 0,31’dir (Anonim, 2005a). Tablo 1. Tokat İline İlişkin Meteorolojik veriler (Anonim, 2004) Meteorolojik Elemanlar Ort. Sıcaklık (0C) Ort. Bağıl Nem (%) Ort. Yağış (mm) Ort.Rüzgar Hızı (m/s) Güneşlenme sür.(h/min) I 1,9 69 43,9 1,4 II 3,3 64 37,8 1,8 II 7,1 60 40,2 1,6 IV 12,3 60 56,1 1,9 V 16,2 61 59,1 1,5 VI 19,7 59 41,8 1,9 VII 21,9 57 11,5 2,4 VIII 21,9 58 8,2 1,7 IX 18,6 60 17,7 2,1 X 13,5 65 35,4 1,4 XI 7,9 69 41,5 1,9 XII 3,8 71 47,5 1,4 Yıllık 12,3 62 440,7 1,7 02:48 03:52 05:06 06:01 07:12 08:16 08:34 09:09 08:30 06:02 04:04 02:23 06:00 2.2. Arazi Varlığı Tokat ilinin arazi varlığı 998 242 ha’dır. İklimin uygun olması ve ilin Karadeniz Bölgesi özelliklerinin etkisinde bulunmasından dolayı bu arazi varlığının 318,888 ha’ı (% 31,9) tarım arazisi (işlenen), 131 683 ha’ı (% 13,2) çayırmer’a arazisi, 386 239 ha’ı (% 38,7) orman ve funda arazisi (% 38,7), 161 432 ha’ı (% 16,2) diğer araziler adı altında su satıhları (29 312 ha), taşkın yatakları (13 411 ha), çıplak kaya ve molozları (20 938 ha), meskun saha (41 691 ha)’dır (Anonim, 2005b). Toplam tarım arazisinin 53 080 ha’ı göç, öz sermaye yetersizliği gibi nedenlerle tarıma elverişli olduğu halde boş bırakılan arazilerdir. Arazilerin 1 275 ha’ında ise çoraklık, 613 ha’ında yaşlık vardır (Anonim,1997). Tokat‘ta tarım yapılan toplam arazi miktarı 371 968 ha’dır. Bu arazinin 261 767 ha’ı tarla arazisi olup (% 70,4), 21 284 ha’ı nadasa bırakılmakta (% 5,7), 19 741 ha’ında sebze (% 5,3), 8 869 ha’ında meyve (% 2,4) yetiştirilmekte, 5 333 ha’ı bağ (% 1,4), 1 894 ha’ı kavaklık ve söğütlük (% 0,5), 53 080 ha’ı ise (% 14,3) tarıma elverişli boş alandır (Anonim, 2005b). Tokat ili topraklarının arazi kullanma kabiliyetleri sınıflamasına göre 72 742 ha’ı I. (% 7,6), 63 356 ha’ı II. (% 6,6), 72 866, ha’ı III. 44 (% 9,4), 51 251 ha’ı IV. (% 7,6), 1 631 ha’ı V. (% 0,2) sınıf arazilerdir (Anonim, 2002b). I-IV. sınıf arazilerde tarım yapılmaktadır. V-VIII. sınıf araziler orman ve çayır-mer’alardır. Ancak V-VIII. sınıf arazilerin bir kısmında uygun olmadığı halde tarım yapılması verimliliği azaltmakta ve erezyona neden olmaktadır. Bu arazilerin büyük bir kısmı üretime kazandırılabilir. İlde ovalar il yüzölçümünün yaklaşık % 15,4’ünü kaplamakta olup başlıca ovalar, Kazova, Turhal, Erbaa, Niksar, Artova ve Zile ovalarıdır (Anonim, 2002a). 2.3. Su Kaynakları Varlığı Tokat akarsular bakımından oldukça zengin bir ildir. İlde en önemli akarsu kaynağı 519 km uzunluğundaki Yeşilırmak ve bunu besleyen kollarıdır. Bunlar Kozanlı (468 km), Çekerek (331 km), Kelkit (373 km) çayları ve buna bağlı derelerdir (Anonim, 2005a). Ortalama debileri Yeşilırmak 27 m3/s, Kelkit 70 m3/s, Çekerek 20 m3/s’dir (Anonim, 2002a). Köse dağından (2801 m) kaynaklanan Yeşilırmak, güneyde Tekeli dağları arasındaki vadilerden geçerken bir çok yan dereleri alarak Almus barajına gelmektedir. Barajdan alınan sulama suyu ile Kazova ve Omala ovaları tamamen sulanmaktadır. Gümenek regülatöründen Turhal’a kadar Yeşilırmak’a bir S.KARAMAN çok yan dere karışmakta olup, bunlardan bir kaçı Behzat, Gülüt ve Hotan’dır. Sulama suyu kalitesi yönünden sorunsuz olan Yeşilırmak Karadeniz’e dökülmektedir (Anonim, 1997). Tokat ilinde yeraltı ve yer üstü su potansiyelleri bulunmakta olup (Tablo 2), toplam su potansiyeli 4 499 hm/m3’tür. İlde su yüzeyi alanı 6 950 ha’dır. Doğal göl olarak Reşadiye’de 1,5 km2 yüzey alanında 10-15 m derinliğinde Çukurgöl (Zinav Gölü) ve 16,5 km2 yüzey alanında ve ortalama 7 m derinlikte Göllüköy gölü ile Kazova’da Kaz gölü bulunmaktadır. Bunların yanı sıra yapay göl olarak ta Almus’ta 31,3 km2 alana sahip Almus Baraj gölü, Ataköy barajı ve Kızık Barajı, Zile ilçesinde Belpınar ve Boztepe Barajı, Sulusaray ilçesinde Dutluca barajı, Merkez ilçede Akbelen barajı bulunmaktadır. Tokat ilinin hidroelektrik enerji potansiyeli 446 MW kurulu güçle 2 898 milyar GWh/yıl’dır. Ayrıca Köy Hizmetleri tarafından sulama amacıyla yapılan 4 774 ha arazinin sulanmasına hizmet eden ve 6 316 ailenin yararlandığı, toplam 31 246 480 m3 depolama hacmine sahip 51 adet gölet vardır (Anonim, 2005a; Anonim, 2005b). Tablo 2. Tokat İli su kaynakları potansiyeli (Anonim, 2005a) Yer üstü suyu (hm3/yıl) Toplam Yeşilırmak Kelkit çayı Karakuş çayı Çekerek çayı Yeraltı suyu (hm3/yıl) Doğal göl yüz. Baraj rezervuarı yüz. Gölet rezervuar yüz. Akarsu Yüzeyleri İl çıkışı İl girişi 4 153 2 692 1 002 433 2 541 2 043 443 216 167 - İl içi 1 461 569 498 227 167 346 150 ha 3 769 ha 116 ha 2 915 ha 2.4. Sulanabilir Arazi Varlığı Tokat ili tarım arazilerinin % 10,3’ünde sulu tarım, % 23,5’inde kuru tarım, % 1,9’unda yetersiz sulu tarım yapılmaktadır (Anonim, 2005b). Tokat ilinde 146 369 ha arazi sulanmakta olup, sulanan arazilerin 107 019 ha’ı DSİ (% 73), 24 350 ha’ı Köy Hizmetleri (% 17), 15 000 ha’ı ise halk sulamaları ile (% 10) sulanmaktadır. Böylece kamu kuruluşları aracılığı ile sulanan arazi miktarı 131 369 ha’dır ve sulanabilir toplam arazi varlığının % 90’ını oluşturmaktadır. DSİ tesisleri ile sulanan arazinin 103 486 ha’ı yer üstü su kaynaklarıyla, 3 533 ha’ı ise yeraltı su kaynaklarıyla sulanmaktadır. Tamamı işletmede olan projeler (Tokat, Erbaa, Niksar, ve Zile sulamaları) 45 323 ha olup 5 989 ha’ı küçük su işleridir (Anonim, 2005a). Yeraltı sulaması amacı ile DSİ, KHM ve TEDAŞ kuruluşlarınca 19722000 yılları arasında tahsis edilen su miktarı 88,53 hm3/yıl’dır. Bu amaçla 77 adet kuyu işletilmekte olup 10 adet kuyunun açılması düşünülmektedir. Köy Hizmetleri tarafından 1965 yılından itibaren 115 adet proje ile 11 580 ailenin de yararlandığı 4 291 ha arazi sulamaya açılmıştır. İlde 40 köyde 11 918 ha araziyi kapsayan arazi toplulaştırma çalışması, 18 adet proje ile 1 828 ha arazide drenaj ve toprak ıslahı çalışması yapılmıştır (Anonim, 2002b). Tarım tekniğinin gelişmesi, Köy Hizmetleri tarla içi geliştirme hizmetlerinin ve DSİ’nin de sulama şebekeleri ile ilgili çalışmalarını sürdürmesi sonucu, özellikle son yılların verimlerinde belirgin artışlar olmuştur. İlde sulanan arazinin tarım arazilerine oranı % 39’dur. Sulama suyu bulunan köylerde sulama yapılan arazinin % 19,88’i baraj (45 köy), % 17,31’i gölet (51 köy), % 1,24’ü havuz (29 köy), % 0,55’i kaptaj (6 köy), % 5,58’i artezyen (19 köy), % 3,78’i kuyu (28 köy), % 0,25’i göl (5 köy) % 31,29’u akarsu (213 köy) ile sulanmaktadır (Anonim, 2002b). Yeterli içme suyuna sahip köy sayısı 612, yetersiz içme suyuna sahip köy sayısı 1 adet olup susuz köy bulunmamaktadır. Şebekeli köy 602 (% 98), çeşmeli köy sayısı ise 10 (% 2)’dur (Anonim, 2005b). Tokat ilinde üretim artışına yönelik girdilerden en önemlilerinden biri sulamadır. Bölgenin yağış rejimi düzensiz olduğundan, bitki yetişme döneminde düşen yağış bitkilerin su gereksinimini karşılayamamaktadır. İlde yeterli miktarda sulanabilir arazi bulunmasına karşın, yağışların ve yer üstü su kaynaklarının sulama suyu gereksinimini karşılayamaması nedeniyle yeraltı su kaynakları devreye sokulmuştur. Sulama hizmeti götürülmesi gereken bu alanın sulanması amacıyla DSİ ve Köy Hizmetleri kuruluşları tarafından gerekli etüt, planlama, proje ve yapım çalışmaları devam etmektedir. İlde tarımsal amaçlı sulama yapılmayan köy sayısı 341 adet olup, sulama suyunun getirilebileceği kaynak türü 146’sında akarsu, 26’sında baraj, 23’ünde göl, 124’ünde 43 Tokat İli Toprak ve Su Kaynaklarının Tarımsal Açıdan Değerlendirilmesi yeraltı su kaynaklarıdır. Bu köylere sulama suyunun 190’ında kanal, 90’ında pompaj, 76’sında artezyen ile getirilmesi düşünülmektedir (Anonim, 2002b). DSİ tarafından il genelinde etüt edilen 163 295 ha arazinin 144 642 ha’ı (% 45) sulamaya elverişli, 103 486 ha’nın ise (% 32), ekonomik olarak sulanabileceği ve gerekli su kaynaklarının bulunduğu saptanmıştır. Ekonomik olarak sulanabileceği saptanan 103 486 ha arazinin, 37 587 ha’ının (% 36) sulanması için ön inceleme ve master planı tamamlanmış ve 15 176 ha arazinin (% 15) sulanması için inşaat çalışmaları devam etmekte olup, 50 723 ha arazi (% 49) ise sulamaya açılmıştır (Anonim, 2005a). 2.5. Tarım Topraklarının Fiziksel ve Kimyasal Özellikleri Tokat ilinin bir geçit bölgesi olduğu göz önüne alındığında değişik topoğrafyası, iklim ve jeolojik yapı farklılıkları ile vejetasyondaki çeşitlilik, değişik özelliklere sahip toprakların oluşumuna neden olmuştur (Durak, 1986). İl topraklarının 59 508 ha’ı alüviyal topraklar, 228 ha’ı hidromorfik topraklar, 32 439 ha’ı kolivyal topraklar, 38 ha’ı kırmızı-sarı podzolik topraklar, 4 615 ha’ı gri-kahverengi podzolik topraklar, 617 269 ha’ı kahverengi orman toprakları, 125 869 ha’ı kireçsiz kahverengi orman toprakları 81 625 ha’ı kestane rengi topraklar ve 10 329 ha’ı kahverengi topraklardan oluşmaktadır (Anonim, 1997). İlde taban arazilerinin çoğunluğunda tarım yapılmakta olup, akarsu yakınlarında ve çukur alanlarda depolanan materyaller üzerinde oluşan topraklarda taban suyunun yüksek olması nedeniyle çayır bitkileri gelişme göstermemiştir. Eğimi % 0-2 arasında olan bu alanlarda erezyon yoktur. Taban arazilerde oluşmuş topraklar genellikle kuvarternere ait olup, akarsular tarafından taşınıp depolanan genç materyaller üzerinde oluşmuş aliviyal topraklardır. Bu topraklar genellikle çok geniş su toplama havzalarından taşınan sedimentlerden oluştuklarından sertleşmemiş materyallerdir. Taban araziler Yeşilırmak, Kelkit, Çekerek ırmaklarının su yolu havzalarında yayılım göstermektedir. Farklı yörelerden taşınıp getirilen aliviyal topraklar karışık fiziksel, kimyasal ve minerolojik bileşime sahiptirler. Tane büyüklük dağılımları, taşındıkları yörelerdeki fizyografik ünitelere 44 göre farklılık göstermektedir. Bu topraklarda toprak oluş süreçlerinin etkisinin fazla olmadığı ve yeterli zaman geçmediği için horizon farklılıkları oluşmamıştır (Durak, 1986). Tokat ili topraklarının çoğu orta tekstürlüdür (Durak, 1986). Tarım topraklarının % 0,3'ü kum, % 17,6’sı tın , % 62,4’ü killi tın % 18, 7’si ise kil ve % 1’i ise ağır kil bünyeye sahiptir. Bu dağılım ilde tarım için uygun toprak varlığını göstermektedir (Tetik ve Oğuz, 2004). Bölgede toprak reaksiyonları nötr ve hafif alkalindir (pH 7,8-6,50) ve tuz içerikleri düşüktür (Durak, 1986). Analiz edilen toprakların % 0,3’ü orta derecede asit, % 2,1’i hafif asit, %74,1’i hafif alkali, % 22,9’u kuvvetli alkali olarak belirlenmiştir (Tetik ve Oğuz, 2004). Drenajı bozuk alanlarda arazinin düz ve taban suyunun yüksek olması nedeniyle tuzların üst topraktan yıkanmaması, yukarı arazilerden tuzların yıkanarak düzlüklerin çukur kısımlarında birikmesi, düşük kalitede sulama suyu kullanılması gibi nedenlerle tuzluluk sorunu bulunmaktadır (Anonim, 1997). İlde kireç düzeyinde ana materyale bağlı olarak değişiklikler görülmekte olup, % 11-41 arasındadır. Yağışın yetersiz olması nedeniyle kirecin yıkanarak profilden tamamen kaybı söz konusu değildir (Durak, 1986). Yöre toprakları ağırlıklı olarak orta kireçlidir. Topraklarda kireç içeriği % 15’i aştığında fazla kireç bitkisel üretimi sınırlamaktadır. Yapılan bir çalışmada analiz edilen yöre topraklarının % 28,5’inde kireç içeriği % 15’den fazla bulunmuştur (Tetik ve Oğuz, 2004). İl, İç Anadolu Bölgesi ile Karadeniz Bölgesi arasında geçit kuşağında yer aldığından, bu alandaki toprakların organik madde içerikleri orta ve yüksek düzeyde olup % 1,16-4,25 arasında değişmektedir. Organik madde yönünden en zengin toprakların orman örtüsü altında, en düşük değerli toprakların ise genç aliviyal depozitler üzerinde oluştuğu görülmektedir. Yine kireç içeriğinin fazla olduğu topraklarda ana materyalin kireç taşı, düşük olan topraklarda ise yeşil şist olduğu gözlenmektedir (Durak, 1986). Tarım topraklarının büyük bir kısmı organik madde yönünden fakir olup (% 29,79), organik madde içeriklerinin düşük olduğu bu bölgelerde azotlu gübrelere gereksinim vardır (Tetik ve Oğuz, 2004). S.KARAMAN Ülkemizin jeolojik yapısı ve iklim durumu, topraklarda fazla miktarda potasyum birikmesine neden olmaktadır. Tokat yöresindeki toprakların da % 66,38’i fosforlu gübreye gereksinim duymaktadır. Bu nedenle fosfor eksikliği gösteren toprakların fosforlu gübrelerle takviye edilmesi gerekmektedir. Yörede analiz edilen topraklarda potasyum içeriği % 81,91’inde 40 kg/da dan fazla bulunmuştur (Durak, 1986; Tetik ve Oğuz, 2004). Toplam yüzölçümün % 13,2’sini kapsayan çayır-mer’a alanlarının çoğunluğu ıslah edilmemiş verimsiz engebeli alanlardır. Mer’a alanlarında tecavüz, düzensiz otlatma, eğim ve erezyon gibi önemli sorunlar bulunmaktadır. 4342 sayılı mer’a Kanunu çalışmaları kapsamında tespit, tahdit ve tahsisi biten mer’aların ıslahları ile bu alanların verimliliği artırılacak ve kaba yem açığının kapatılmasında önemli gelişmeler sağlayabilecektir (Anonim, 2002a). 3. Sorunlar ve Çözüm Olanakları Toprak-su kaynaklarının geliştirilmesi insanlığın asıl uğraşılarından biri olup, toplum yaşamında ekonomik ve sosyal düzenin bir güvencesi olarak nitelendirilebilir. Gereksinimlerin gittikçe arttığı çağımızda varlığı sınırlı olan toprak ve su kaynaklarının önemi daha da artmış ve bu da doğal kaynakların optimal kullanımına olanak sağlayıcı bir biçimde geliştirilmesini zorunlu kılmıştır. Toprak-su kaynaklarının geliştirilmesi çalışmaları içerisinde sulama, bitki yetiştiriciliğinde kararlılığı sağlayan çağdaş tarımın ayrılmaz unsuru olan önemli bir tarımsal girdidir (Yıldırım, 2003). Tarımsal sulamanın gerçekleşmesi önce sulama suyunun sağlanması ile olasıdır. Tokat ilinin ekonomik olarak sulanabilecek arazilerin % 36’sının sulanması için gerekli olan çalışmalar ön inceleme, planlama, proje ve yapım aşamasındadır. Sulama yatırımları, çiftçiler ve kamu kuruluşları tarafından gerçekleştirilmekte olup, son yıllarda bu yatırımlar artarak devam etmektedir. İlde tarım arazileri içerisindeki 72 742 ha I. sınıf arazi her türlü bitkinin yetiştirilebilmesine uygun olup, bu arazilerin sulanmayan kesimlerinde daha bol ve iyi ürün alabilmek için sulama yapılmalıdır. Bugün sulama teknolojilerindeki gelişmeler göz önüne alınırsa daha geniş alanların sulanması gerektiği açıktır. Diğer yandan eğim ve toprak derinliğine bağlı olumsuz özellikleri nedeniyle sulanamaz olarak nitelendirilen alanların yeni teknolojiler kullanılarak sulanabilmesi olasıdır. İldeki tarım işletmelerinde arazilerin küçük parçalar halinde düzensiz ve dağınık parsellerden oluşması, sulama projelerinin planlama ve inşaatında güçlüklere neden olduğu gibi, su dağıtımını ve istenilen sulama yöntemlerinin kullanılmasını engellemektedir. Çiftçilerin çoğu modern sulama yöntemleri konusunda yeterli bilgiye sahip olmamaları ve ilgili kuruluşlarca etkin bir çiftçi eğitimi verilmemesi sonucu hangi sulama yöntemini kullanacağını, suyu ne zaman, ne kadar ve nasıl vereceğini bilememektedir. İlde yüzey sulama yöntemlerinden salma sulama yöntemi, tava ve karık yöntemlerine göre daha yaygın olup, yapılan aşırı sulamalar yüzey akış ve derine sızma kayıplarının artmasına, düşük sulama randımanının oluşmasına, su sarfiyatının fazla olmasına, besin maddelerinin topraktan yıkanmasına, taban suyu yükselmelerine, tuzluluk ve drenaj sorununa neden olmaktadır. Yüzey sulama yöntemleri içerisinde yaygın olarak kullanılan salma sulama yöntemi yerine, düz ve tesviyesi yapılmış alanlarda toprak bünyesini, infiltrasyon hızını ve bitki çeşidini göz önüne alarak tava ve karık yöntemlerinin kullanılması ile su uygulama randımanları yükseltilmelidir. Diğer yandan yörede son yıllarda yağmurlama ve damla sulama yönteminin uygulandığı alanlar artmaktadır. Bölgede sulama randımanı yönünden düşüşler olduğu gözlenmiştir. Bu nedenle randıman artırıcı önlemlere gereksinim vardır. Gerekli yerlerde tarla içi geliştirme hizmetleri bir bütün olarak ele alınmalı ve gerçekleştirilmelidir. Sulanan topraklar uygun pulluklar ile işlenmeli, topraklarda pulluk tabanı oluşumuna izin verilmemelidir. Sulama randımanlarının artırılması için bitki, toprak ve topoğrafya ilişkileri titizlikle incelenerek planlı bir şekilde suyun dağıtılması sağlanmalı, topoğrafik bozukluklar giderilmeli ve uygun sulama yöntemlerinin uygulanması gibi önlemler alınmalıdır. Ayrıca sulama şebekelerinde sulama suyu tasarrufu sağlayan şebeke sistemlerinin geliştirilmesine öncelik verilmelidir. İlde 13 köyde toplam 5 750 da arazi aşırı sulamadan çoraklaşmıştır (Anonim, 1997). Topoğrafyanın elverişliliği ve aluviyal toprak 43 Tokat İli Toprak ve Su Kaynaklarının Tarımsal Açıdan Değerlendirilmesi olmaları nedeniyle ovaların çoğunluğunda sulama tesisleri bulunmakta olup, bu tesislerde yapılan aşırı sulamalar drenaj sorunu yaratabilmektedir. Bu durum daha çok sulama konusunda bilgi eksikliğinin olduğunu da ortaya çıkarmaktadır. Bu nedenle çiftçi eğitimine yönelik çalışmalara da gereksinim duyulmaktadır. Ayrıca sulamaya açılan alanlarda sulama ve drenaj tesislerinin, servis yollarının, projede öngörüldüğü gibi yapımları tamamlanmadan hizmete açılması ve kanalların sulamaya açıldıktan sonra bakım ve onarımlarının istenilen düzeyde yapılmaması nedeniyle su kayıpları artmakta, taban suyu sorunu ortaya çıkmaktadır. Kuru tarım arazilerinin bir kısmında ve sulu tarım arazilerin çoğunda görülen drenaj sorunu giderilmesi gereken bir durumdur. Bu amaçla yapılan drenaj sistemlerinin tesisi ile yüksek taban suyu kontrol edilebileceği gibi, drenaj bozukluğundan ileri gelen sorunlar da çözümlenmiş olacaktır. Tuzluluk ve sodyumluk zararının da önemli bir sorun olduğu bu alanlar iyi etüt edilip toksit maddeler toprak profilinden yıkanmalıdır (Anonim, 2002a). Tarım işletmelerinin çoğunun küçük aile işletmesi şeklinde olduğu ilde, büyük yatırımlar kooperatifleşerek gerçekleştirilmektedir. Bugüne kadar DSİ tarafından işletilen Tokat sulaması, sulama birliklerine devredilerek daha verimli ve kullanılır hale getirilmeye çalışılmıştır. İlde 2979 adet üyesi bulunan 31 sulama kooperatifi bulunmaktadır (Anonim, 2005c) Tarımsal gelişmeyi organizasyon yönünden sınırlayan en önemli eksiklik, çiftçilerin yaygın bir teşkilatlanmaya gitmemeleridir. Özellikle küçük toprak sahiplerinin kooperatifler şeklinde birleşme eğilimleri yeterince önem kazanmamıştır. Sulama tesisleri işletmeciliğinin devlet tarafından yapılması pahalı olmakta ve değişen koşullara göre hizmetlerin yapılmasında sorunlarla karşılaşılmaktadır. İşletmenin sudan yararlananlara devredilmesi ile işletme giderlerine ve yönetime üreticilerin katılımı sağlanacaktır (Çevik ve Tekinel, 1990). Yörede sulama işletmeleri sulamayı bilen organizasyonlara verilmeli, sulama suyu kooperatifi üye ve yöneticileri bu konuda eğitilmelidir. Sulama organizasyonları ve özellikle sulama birlikleri demokratik, saydam yapıya kavuşturulmalı, birliklere üretici katılımı sağlanmalıdır (Şimşek ve Yılmaz, 1997). 44 Aşırı yağışlar, alt yapı yetersizliği ve derelerin ıslah edilmemesi nedeni ile zaman zaman sel felaketleri görülmektedir. Yöredeki iklim koşulları göz önüne alındığında kurak mevsimlerde kullanma ve sulama suyu sağlanmasında sorunlar yaşanırken, yağışlı mevsimlerde ise oluşan taşkınlar, can ve mal kaybının yanı sıra verimli toprakların da kaybolmasına neden olmaktadır. Bu alanlarda tarım arazileri çevirme hendekleri ya da seddeler ile korunmalıdır. Bu amaçla yörede özellikle Kelkit ve Tozanlı ırmaklarının DSİ tarafından ıslah çalışmaları devam etmektedir. DSİ tarafından taşkın amacı ile tarım alanlarında 2 923 ha arazide hizmet verebilecek 62 tesisin planlama ve kesin projesi tamamlanmış olup, 21 tesis (282 ha) inşaat programındadır (Anonim, 2005a). Belirli dönemlerdeki fazla suyun gereksinim duyulduğu dönemlerde kullanılmak üzere depolanması hem su gereksinimini ve hem de taşkın zararlarının ve toprak kaybının önlenmesi açısından önem taşımaktadır. Suyu kontrol altına almayı amaçlayan havza ıslah çalışmalarının ve suyu kullanmak için tesis edilen depolama yapılarının araştırma sonucu elde edilen bilgilere dayandırılarak tesis edilmesi uygun olur (Gemalmaz ve Hanay, 1995). Ülkemiz genelinde olduğu gibi Tokat ilinde de yağışlar genelde bitki su tüketiminin gereksinim duyduğu zaman ve aylara uygun düşmemektedir. Bitkinin su gereksiniminin istenilen zaman, yer, miktar ve kalitede karşılanması su depolama yapılarının tesisi ile olasıdır. İlde yeraltı ve yer üstü su potansiyeli yeni açılacak göletlerle yükselecektir. İlde arazilerin yeteneklerine uygun biçimde kullanılmaması, ekolojik koşullara göre optimum işletme büyüklüklerinin belirlenmemesi, arazi mülkiyet durumundaki hukuksal sorunlar ve işletmelerin miras nedeni ile sürekli küçülmesi gibi sorunlar nedeniyle bazı arazilerde çeşitli derecelerde su ve rüzgar erezyonu görülmektedir. Tarım arazilerinde rüzgar erezyonuna karşı bitki nöbeti, toprağı iyileştirici ve koruyucu bitki örtüsü, bitki artıklı ve anız malçlı tarım, yeşil ve yapay gübre uygulaması, düzeç eğrili ve şeritvari tarım, uygun aletlerle toprak işlenmesi, koruyucu ağaç perdeleri ve mer’a ıslahı önlemleri alınmalıdır (Abalı, 1997). Tarım alanlarının amaç dışı kullanımı, izinsiz kum ve taş ocaklarının açılması, S.KARAMAN özellikle Erbaa ovasında toprak sanayisinde ham madde gereksinimini karşılamak için tarım arazilerinden toprak alınması ve buraların daha sonra ıslah edilmemesi önemli sorunlara neden olmaktadır. İlde V-VIII. sınıf arazilerin bir kısmında tarıma uygun olmadığı halde tarım yapılmaktadır. Bu durum verimliliği azaltmakta ve erezyona neden olmaktadır. Bu arazilerin büyük bir kısmı üretime kazandırılabilir. İlde sulu tarıma geçilen bazı projelerde küçük tarım işletmeleri çoğunlukta olup, işletme arazileri çok parçalı ve dağınıktır. Yol ağının yetersizliği ve işletme sahiplerinin birbirine geçiş izni vermediği sulama alanlarında öncelikle arazi toplulaştırması yapılmalıdır. Devam eden projelerin tamamlanamayan kısımlarının sulamaya açılmadan toplulaştırmasının gerçekleştirilmesi önemli yararlar sağlayacaktır (Yağanoğlu, 2003). Sulama projelerinin inşaatına başlamadan önce, projelendirme aşamasında toplulaştırma kriterlerine uyulmalı ve toplulaştırma bu aşamada gerçekleşmelidir (Özkaldı ve ark., 2003). Bu ise planlayıcı ve uygulayıcıların belirli bilgi seviyelerine ulaşmaları ile olasıdır. İlde sulama projelerinin uygulandığı alanlarda ortaya çıkan kaynak kullanımı ile ilgili sorunlar ekonomik nedenlerden olup, işletme sırasında otaya çıkan sorunlar ise çiftçilerin eğitilmemesinden, ülkenin ekonomik, sosyal ve politik özelliklerinden kaynaklanmaktadır. Sulamadan beklenen başarı uygun sulama yönteminin seçilmesi, bu yöntemin gerektirdiği sulama sisteminin projelenmesi ve projelemede öngörüldüğü gibi kurulması ve işletilmesiyle sağlanır (Güngör ve Yıldırım, 1989). İldeki sorunların çözümlenebilmesi için bölgede yetiştiricilikle uğraşan çiftçilere sorunları ile ilgili temel konularda bilgiler verilmeli, bu amaçla kamu kuruluşları arasındaki ilişkiler geliştirilmeli, tarımsal yayım ve haberleşmeye önem verilmeli, çiftçiler aydınlatılmalıdır. Sulu tarımda devlet yatırımlarına geri ödeme ile çiftçi katılımları sağlanmalı, sulamaya açılan alanlarda tarım alanlarının tarım dışı kullanımı önlenmelidir. Günümüzde teknolojik gelişmeler verimlilik artışında emek, sermaye ve doğal kaynak gibi unsurlar kadar önem kazanmaktadır. Teknolojik gelişmelerin temeli ise bilimsel çalışma ve araştırmalardır. Bu amaçla ildeki araştırma kuruluşlarının çalışmaları istenilen düzeylere getirilmelidir. Araştırma kuruluşları tarafından sulama oranlarının düşüş nedenlerini, bölge topraklarının sulama yönünden fiziksel özelliklerini, bitki su tüketimlerini belirleyici ve suyun randımanlı kullanım tekniklerine yönelik araştırmalar yapılmalı, sulama oranlarının artırılması için planlama aşamasında yörenin ekolojik, ekonomik ve sosyal yapısı göz önüne alınarak, uygulamada gerçekleşme oranı yüksek olan etkin bir üretim planlamasına gidilmelidir. Su potansiyelinin daha rasyonel kullanımı için iyi bir toprak etüdü ve yöre koşullarına uygun bitki deseni seçilmeli ve bitki su tüketimi, sulama randımanları gibi temel veriler belirlenmelidir (Uçan, 2001). 4. Sonuç Toprak ve su kaynaklarının bilgisizce kullanılması tarımın başta gelen sorunlarından biri olup uygun biçimde kullanılması zorunludur. Bu kaynakların plansız ve dengesiz kullanımı, ülkelerin sosyal ve ekonomik açıdan bir takım darboğazlara girmesine neden olmaktadır (Yağanoğlu, 2003). Toprak ve su kaynaklarının geliştirilmesi, ulusların ekonomik işlevlerinden birisidir. Toplum düzenin sosyal ve ekonomik güvencesi de sayılabilir. Toprak ve su kaynaklarının geliştirilmesiyle doğal kaynakların korunumu ile can ve mal varlığı güvence altına alınır, artan nüfus için gerekli besin maddeleri ve iş olanakları sağlanır, ham madde gereksinimi karşılanabilir (Kanber, 2002). Tokat ili önemli toprak ve su kaynaklarına sahiptir. Bu kaynakların uygun şekilde değerlendirilmesi ve geliştirilmesi büyük emek ve yatırım gerektirmektedir. Tokat ilinde sulu tarıma açılan alanlar her yıl artmasına karşın mevcut su kaynaklarından yeterli ölçüde yararlanılamamakta, istenilen şekilde sulama yapılamamaktadır. Bu sorun aşırı su kullanımı, kanallardaki kırık ve çatlaklar, verilen suyun ölçülmemesi, tarla içi hizmetlerin yeterli olmaması ve sulama konusunda çiftçilerin bilgili olmaması gibi nedenlerden kaynaklanmaktadır. Sulama yatırımları büyük maliyet gerektiren ve geniş alanları kapsayan yatırımlardır. Yapılan tüm yatırımlara karşın, sulama projelerinden beklenen yarar sistemin inşasından uzun zaman geçmesine karşın sağlanamamakta, uygun sulama tekniklerinin uygulanmaması ve aşırı su kullanımı nedeniyle 43 Tokat İli Toprak ve Su Kaynaklarının Tarımsal Açıdan Değerlendirilmesi erezyon, yüksek taban suyu, çoraklaşma gibi sorunlar ortaya çıkmaktadır. Bölgenin tarımsal yönden kalkınması için su kaynaklarının geliştirilmesi konusunda gerekli yatırımlar yapılmalıdır. Bu amaçla ilde büyük yatırımları gerektiren sulama sistemlerinin yapımı devam etmektedir. Arazi tesviyesi, drenaj, toprak ıslahı, arazi toplulaştırması, çiftçi eğitimi vb. çalışmalar yapılmasına karşın daha uzun süreli çalışmalara gereksinim vardır. Toprak ve su kaynaklarına ilişkin sürdürülebilir projelerin öncelikle ele alınmasıyla bölgenin sosyoekonomik yapısı düzeltilebilecektir. İlin toprak ve su kaynaklarının geliştirilmesi ve bu kaynakların etkin bir şekilde kullanılması ile üretimin artırılması olasıdır. Bu konuda Köy Hizmetleri ve DSİ kuruluşları yatırımlar yapmaktadır. Sulama işletmelerinde sulama planlaması ve organizasyonunda görülen aksaklıkların giderilmesine yönelik çözümlerin araştırılması gerekmektedir. Yörede tarım sektöründeki faaliyetler öncelikle toprak ve su kaynaklarının geliştirilmesi ve bunların etkin bir şekilde kullanılmasına yönelmelidir. Bu nedenle rasyonel yatırımlar planlanmalı ve çiftçilerin de katılımıyla tarımsal üretimde artış sağlayacak önlemler alınmalıdır. İyi toprak etüdü, yöre koşullarına uygun bitki deseninin seçilmesi ve bunun sulanmasına ilişkin evapotransprasyon, sulama randımanları gibi temel verilerin belirlenmesi gereklidir. Akarsulardan içme, kullanma, sulama, su ürünleri, taşımacılık, rekreasyon ve enerji üretimi amacı ile yararlanmak ve aynı zamanda toprakları su erezyonundan korumak amacı ile akarsu yatağı düzenleme çalışmaları yapılmalı, mevcut toprak kanallarındaki sızma kayıplarını azaltmak için kanallar betonla kaplanmalı, yüzey akış kayıplarını en aza indirecek diğer sulama yöntemleri uygulanmalı, yeni sulama tesislerinin yanında eskilerinin de bakım ve onarımlarının düzenli olarak yapılmalıdır. Kaynaklar Abalı, İ., 1997, Akhisar civarındaki rüzgar erezyonu etkisi altındaki arazilerin toprak özellikleri ile erezyon arasındaki ilişkileri ve rüzgar erezyonu denklemi faktörlerinin hesaplanması. Toprak Su Kaynakları Araştırma Yıllığı. KHGM APK Daire Bşk. Yayın No: 102, s:40-51, Ankara. Aküzüm, T., Çakmak, B. ve Gökalp, G., 2003, Dünyada su ve yaklaşan su krizi, 2. Ulusal Sulama Kongresi, Bildiriler Kitabı (16-19 Ekim), Aydın. Anonim, 1997, Tokat İli Arazi Varlığı. Başbakanlık Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü Yay., No:60, Ankara. Anonim, 2002a, Tokat İli Master Planı. İl Tarım Kırsal Kalkınma Master Planlarının Hazırlanmasında Destek Projesi.Tarım ve Köyişleri Bakanlığı, Araştırma ve Koordinasyon Kurulu Başkanlığı, Tokat Tarım il Müdürlüğü, Özdilek Matb. Tokat. Anonim, 2002b, Hizmet Uygulamaları Genel Envanteri (1998 Köy Envanteri). Başbakanlık Köy Hizmetleri Genel Müd. APK Dairesi Başk. No: 2662, Ankara. Anonim, 2004, Devlet Meteoroloji Genel Müdürlüğü Kayıtları, Ankara. Anonim, 2005a, 2005-2006 Program-Bütçe Taktim Raporu. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı DSİ Müdürlüğü VII. Bölge Müdürlüğü Yay., Samsun Anonim, 2005b, Köy Hizmetleri Tokat İl Müdürlüğü Raporu. Köy Hizmetleri 5. Bölge Müdürlüğü, Tokat Anonim, 2005c, Tarım ve Köyişleri Bakanlığı Tokat İl Müdürlüğü Brifing Dosyası,Tokat. Çevik, B. ve Tekinel, O., 1990. Sulama şebekeleri ve İşletme Yöntemleri. Çukurova Üniv. Ziraat Fak. No: 229, Ders Kitapları No: A-74, 188 s, Adana. Durak, A., 1986, Türkiye Genel Toprak Haritasının Toprak Taksonomisine Göre Düzenlenebilme Olanaklarının Tokat Bölgesi Örneğinde 44 Araştırılması. Ç.Ü. Fen Bilimleri Enstitüsü, Toprak Anabilim Dalı, Adana. Gemalmaz, E. ve Hanay, A., 1995 Topraksu Yapıları, Ata.Üniv. Ziraat Fak. Yay., No: 181, Erzurum Güngör.Y. ve Yıldırım,O., 1989, Tarla Sulama Sistemleri. Ankara Üniv. Ziraat Fak.Yay., No.1115, Ankara. Kanber, R., 2002, Sulama, Ç.Ü.Ziraat Fak. Genel Yay., No:174, Ders Kitapları Yayın No: A-52. Kaya, S., 1998, Erzurum ili toprak ve su kaynaklarının incelenmesi üzerine bir çalışma. Doğu Anadolu Tarım Kongresi (14-18 Eylül), Erzurum. Özkaldı, A., Ataç., A., Orhan, H., Üzücek, N., 2003, Türkiye’de sulama projelerinin önemi, ve karşılaşılan sorunlar. 2. Ulusal Sulama Kongresi (16-19 Ekim), Aydın. Şimşek, H., ve Yılmaz, N., 1997, Konya-Altınekin İlçesi sulama kooperatiflerinde sulama işletmeciliğinin problemleri ve çözüm Yolları.6.Ulusal Kültürteknik Kongresi Bildirileri (5-8 Haziran) 136-144. Tetik, A. ve Oğuz, İ, 2004, Gübre uygulamalarında toprak analizlerinin ve Türkiye yöresi topraklarının bazı fiziksel ve kimyasal özellikleri ile besin elementleri ihtiyaçları, Türkiye III. Ulusal Gübre Kongresi (1113 Ekim), Tokat Uçan, K., 2001, Kahramanmaraş ili su kaynaklarının tarımsal açıdan değerlendirilmesi, II. Ulusal Hidroloji Kongresi, (27-29 Haziran), İzmir. Volkan, F., Ataç, A ve Kuzum, L, 2001, Türkiye’de sulama alt yapısı yatırımları. I. Ulusal Sulama Kongresi, Bildiriler Kitabı (8-11 Kasım), Antalya. Yağanoğlu, A.V., 2003, Sulama projelerinde arazi toplulaştırmasının gerekliliği, 2. Ulusal Sulama Kongresi, Bildiriler Kitabı (16-19 Ekim), Aydın. Yıldırım, O., 2003, Sulama sistemlerinin tasarımı. A. Ü. Ziraat Fak. No: 1536, Ders Kitabı 489, Ankara. GOÜ. Ziraat Fakültesi Dergisi, 2006, 23 (1), 45-55 Tokat İli Ova Köylerindeki Konutların Özellikleri Sedat Karaman Bilal Cemek Gaziosmanpaşa Üniversitesi, Ziraat Fakültesi, Tarımsal Yapılar ve Sulama Bölümü, 60240, Tokat Özet: Tarım işletmelerinde ve köylerde konut, aile yaşamının büyük kısmının geçtiği yapı olup, işletmenin yönetim merkezidir. Yapılacak çalışmalar bu merkezde kararlaştırılır ve buradan yönetilir. Tokat ili ova köylerindeki köy konutlarının durumunun belirlenmesi, yapılarda kullanılan malzeme ve sistemlerin incelenmesi ile yeterlilik durumlarının saptanması amacıyla yapılan bu araştırmada konutların durumu incelenmiş, konut sorunu belirli boyutlarıyla belirlenmeye çalışılmıştır. Belirlenen sorunlar yerel koşullar ve alışkanlıklar ile birlikte değerlendirilerek köylünün gereksinimlerini karşılayabilecek yeni konut projeleri verilmeye çalışılmıştır. Konut yararlı alanının ortalama % 47,96’sı oturma ve yatma yerlerine, % 32,18’i mutfak ve kilere % 17,71’i sofalara, % 2,15’i banyo ve tuvaletlere ayrılmıştır. Elde edilen sonuçlara göre konutların çoğunda yararlı alan bakımından yetersizlik bulunmayıp, konuttaki net alanların gerekli alanı karşıladığı, ancak konutların oda sayısı bakımından yetersiz olduğu belirlenmiştir.Yeni yapılacak köy konutlarında günümüzün yapı teknolojisi ve yapı malzemelerinden yararlanılması, konut birimlerinin düzenlenmesinde mimari esasların göz önüne alınması, yapılarla ilgili yönetmeliklere uyulması, daha kullanışlı ve sağlıklı konutlar yapılması gerektiği sonucuna varılmıştır. Anahtar kelimeler; Kırsal konutlar, Tokat ili ova köyleri Characteristic of Rural Houses in Lowland Villages of Tokat Province Abstract: Houses in agricultural farms villages establishment that family living continues and management center of farm. Activities to be done are decided. In this centre and managed from there. The aims of this study are to determine the situation of houses in plain villages, analysis materials and systems used and their adequacy, and also determine dimension of house problem. Via analysing the problems in the context of local conditions and attitudes or behaviours, new house projects to meet the needs of rural dwellers were proposed. The effective used area of the house were separated to living-bed rooms (47,96 %), kitchen and cellar (32,18 %), hall (17,71 %), bathroom and toilet (2,15%). The result revealed that majority of the residents were large enough in terms of useable area, and the net area satisfies the required size. However, the residents did not have enough number of rooms. Benefiting from present day building technology and materials., taken into consideration architectural style in designing units of houses, obey legal regulations related to construction, and establishment of healthy and useful houses are the main results of the study. Key words; Rural houses, Plain villages of Tokat province 1. Giriş Kalkınmakta olan ülkemizde nüfusumuzun yaklaşık % 35’inin kırsal kesimde yaşaması ve yaşantısını tarım gelirleriyle sağlıyor olması, tarımsal kalkınmaya gereken önem ve önceliğin verilmesini zorunlu kılmaktadır. Ülkemiz kırsal yerleşimlerinde yaşayan nüfusun kişi başına düşen gelir düzeyi düşüktür. Yaşantısını tarım gelirleriyle sağlayan köylümüzün istenilen düzeye eriştiği söylenemez. Günümüze kadar köy koşullarının incelenmesi, iyileştirilmesi ve en iyi çözümlerin geliştirilmesi amacıyla bir çok çalışmalar yapılmıştır. Tarımsal kalkınma, az gelişmişlikten kurtulmak ve bir ölçüde kırsal yerleşimlerden şehirlere göçün önlenebilmesi anlamındadır. Bu nedenle tarımsal kalkınmada ele alınması gereken ilk işlem, kırsal toplumun yerinde kalkınmasını sağlayacak önlemlerin aranmasıdır (Alkan, 1972). Yapılmış ve yapılmakta olan geniş kapsamlı kalkınma çabalarının başarıya ulaşabilmesi için, kalkınma kapsamına giren bütün konuların daha dar çerçeve içerisinde ele alınması ve ayrıntılı olarak incelenmesi gerekmektedir. Tarımsal inşaatla ilgili araştırmalar, bu gerekliliğin en önemlilerinden birisi olmaktadır. Yapılmış ve yapılacak araştırmalardan yararlanılması, kalkınma projelerinin etkinliğini artıracaktır (Şişman, 1982). Tarımsal üretimin bir bütün olarak yürütüldüğü birimler, tarım işletmesi olarak tanımlanabilir. Tarım işletmelerinde işletme avlusu ve yapılar tarımsal uğraşıların merkezini oluşturur. Çiftçi ailesinin yaşadığı ve tarla dışı hizmetlerin planlanıp yürütüldüğü yer işletme merkezi, diğer bir anlatımla işletme avlusudur. İşletme avlusunda bulunan yapı ve tesislerin cins ve miktarları işletmenin şekline, Tokat İli Ova Köylerindeki Konutların Özellikleri büyüklüğüne göre değişirse de işlevlerine göre konut, hayvan barınakları, depolama yapıları, ürün değerlendirme ve pazarlama yapıları ve diğer yapılar olmak üzere gruplandırılabilir. Temelde beslenme, giyim, dış etkilerden korunma ve barınma gibi istekler insanlığın sürekliliği için gerekli ana unsurlardır. Bu nedenle ikametgah, barınak ve konut olarak tanımlanabilen yapılar, en iyiyi bulmak amacıyla ilk çağlardan beri üzerinde en fazla uğraşılan bir konu olmuştur (Alkan, 1972). Konutların amacı yalnızca içerisinde barınan insanları dış etkenlerden korumak değil, aynı zamanda sağlık koşullarına uygun emin ve konforlu bir yapı sağlamaktır. Kırsal yerleşimde işletme avlusu içerisinde konutun düzenlenmesi ve planlanması, kentlere oranla daha fazla olanaklara sahip olduğundan, çevre koşulları ve mimari düşünceler de göz önünde bulundurularak konutların iyi bir şekilde planlanması sağlanabilir (Turgutalp, 1972). Konutlar aile bireylerinin ve işletmenin yönetim merkezini oluşturması nedeniyle içinde yaşayan bireylerin uğraşılarını iyi bir şekilde düzenleyecek şekilde planlanmalıdır. İşlevsel bir planlamada göz önünde bulundurulacak koşullar; her odanın düşünülen yararlanma şekline göre planlanması, konutta odaların ve çeşitli alanların uygun ve yer artımını sağlayacak şekilde düzenlenmesi, konutu oluşturan birimlerin konut içerisindeki gelişgidişi ve iş geçitlerini aksatmayacak şekilde planlanması şeklinde ayrılabilir (Balaban ve Şen, 1988). Ülkemiz genelinde köy konutları, çoğunlukla en düşük yaşama standardını sağlamaktan uzaktır. Konut sorununun köylerimizle ilgili en önemli yönü, çeşitli tip ve büyüklükteki tarım işletmelerinde ailenin gereksinimlerini karşılayabilecek planların ve bunları uygulayabilecek yeterli elemanın yokluğu ve ayrıca işletmede yapılar için ayrılan sermayenin yetersizliğidir (Alkan, 1972). Tokat ili merkez ilçeye bağlı ova köylerindeki köy konutlarının durumunun belirlenmesi, yapılarda kullanılan malzeme ve sistemlerin incelenmesi ile yeterlilik durumlarının saptanması amacıyla yapılan bu araştırmada konutların durumu incelenmiş, sorunları belirli boyutlarıyla belirlenmeye çalışılmıştır. Belirlenen sorunlar yerel koşullar ve alışkanlıklar ile birlikte değerlendirilerek 54 köylünün gereksinimlerini karşılayabilecek yeni konut projeleri verilmeye çalışılmıştır. 2. Materyal ve Yöntem Tokat yöresindeki ova köylerinde bulunan kırsal konutların çeşitli özelliklerini incelemek, yeterliklerini ve geliştirilebilme olanaklarını belirlemek amacı ile farklı yapı ve teknik özelliklere sahip konutlar araştırma materyalini oluşturmaktadır. Bu amaçla gayeli örnekleme yöntemi ile Tokat Kazova bölgesinde bulunan Merkez ilçeye bağlı 9 köydeki 38 konut (Şekil 1) seçilmiştir (Kurtuluş, 1983). Köylerde toplam konut sayısı 880’dir. Seçilen yerleşim birimlerinin bulundukları yörenin araştırmanın amacına uygun olarak temsil edebilmelerine ve yörenin özelliklerini yansıtacak yerler olmasına özellikle önem verilmiş bu amaçla yöreyi iyi tanıyan Tarım İl Müdürlüğü çalışanlarının bilgilerinden yararlanılmıştır. Araştırmanın arazi çalışmalarında gerekli verileri elde etmek amacıyla seçilen konutlara gidilerek yapı tasarımı ile malzeme yönünden incelenmiş, ölçümler yapılmış, mimari ve teknik esaslar göz önüne alınarak röleveleri çıkarılmış, konutların teknik özellikleri işletmelerde çekilen fotoğraflarla, çizilen kroki, kesit ve görünüşlerle, yapılan anket ve gözlemlerle sağlanmıştır. Elde edilen verilerin ışığı altında konutlar yapı malzemesi, yapı sistemleri ve yapı elemanları yönünden incelenmiştir. İncelenen konutlarda gereken net konut alanları ile nüfus sayısına bağlı olarak oda sayısı ve alanları Şişman (1971), Alkan (1972) ve Ekmekyapar (1999)’da verilen ilkeler göz önüne alınarak hesaplanmıştır. Araştırmadan elde edilen sonuçların ışığı altında, bölgenin gelenekleri, görenekleri ve alışkanlıkları da göz önüne alınarak, yeni yapılacak konutlara uygulanabilecek konut planları verilmiştir. 3. Bulgular ve Tartışma Araştırma bölgesinde incelenen konutlar 1956-2005 tarihleri arasında yapılmıştır. Konutların bulunduğu işletme avlusunun topoğrafik yapısı % 93’ünde düzdür. Konutların il merkezine uzaklığı 2-21 km arasında değişmekte olup ortalama 11 km’dir. İşlek ve ana yollara uzaklık ise 2-400 m arasında ve ortalama 41 m’dir. Konutların bulunduğu köylerde tarım işletmeleri sosyal bir grup oluşturacak şekilde belirli merkezlerde toplanmış ve toplu yerleşme S.KARAMAN, B.CEMEK niteliğindeki köyleri oluşturmuşlardır. Köylerin tamamında elektrik vardır. Yakıt olarak genellikle odun ve kömür kullanılmakta olup akaryakıt yakan konutlar da bulunmaktadır (3 konut). İncelenen köylerin tamamında köyleri ana yollara ve pazara bağlayan yolların ulaşım olanakları iyidir. İşletmelerde avlu içerisinde hayvan sulama ve diğer işler için gerekli suyu sağlayacak su kaynağı vardır. Su gereksinimi işletmelerin % 78’inde basınçlı şehir suyundan, 22’sinde kuyu ve artezyen suyundan karşılanmaktadır. Şekil 1. Araştırma bölgesinin konumu İncelenen konutlarda yer seçiminde göz önünde bulundurulması gereken temel prensiplere olanaklar ölçüsünde uyulmasına karşın konut yerinin planlanması ve konutun yönlendirilmesinde bazı sorunlar ortaya çıkmaktadır. Özellikle konut yerinin ve konut planının sınırlandırılmış olması çözümü zorlaştırmaktadır. Yeni yapılacak konutlarda konut yerinin seçiminde konutun diğer işletme yapıları ile ilişkileri, manzara, arazi eğimi, drenaj durumu, güneş ışınlarından yararlanma ve rüzgarlardan korunma gibi etkenler göz önünde bulundurulmalıdır. Ayrıca inşaat yerinden malzemeden yararlanma olanağı da planlamada göz önüne alınmalıdır (Ekmekyapar, 1999). Konutların işletme avlusu içerisinde düzenlenmelerinde diğer yapılarla olan ilişkileri de göz önüne alınmalıdır (Turgutalp, 1972). Konutlar düzenlenirken konut oturma odasının ve bahçesinin güneşlenebilmesi, konutun rüzgardan korunabilmesi, oturma odasının ve bahçe alanının dışardan görünmeyecek şekilde düzenlenmesi, işletme avlusuna ana girişin konuttan görülebilecek şekilde yapılması, diğer işletme yapılarından pis koku gelmesinin önlenmesi, işletme avlusunda gerekli ulaşım alanının engellenmemesi, işletme yapıları için genişleme alanının bırakılması gibi ilkelerin göz önünde tutulması gerekir (Anonymous, 1972). Konut işletme merkezinin en ilgi çekici yerinde, fazla suları en iyi şekilde drene edebilen, su kaynağına yakın bir kısmında ve diğer yapılardan biraz aralıklı olarak yerleştirilmelidir. Konut diğer yapılara egemen olmalı, kolayca erişebilir yerde bulunmalı ve ön kapısı avluya bakmalıdır. Konut güneş ışığından yararlanabilmeli, ana yoldan 10-30 m’lik bir uzaklıkta bulunmalı ve konuta ekli avlu güzel bir bahçe düzenlemesine uygun olmalıdır. Ayrıca konutun yapılacağı yerin seçimi ve yapım biçimi iyi bir görünüm ve güzellik yaratabilmelidir (Alkan, 1972). 55 Tokat İli Ova Köylerindeki Konutların Özellikleri Konut birimlerinin düzenleme tipleri kullanım yoğunluğuna konutların ayrık veya blok oluşlarına göre isim alırlar (Çetiner, 1979; Balaban ve Şen, 1988). İncelenen konutların % 76’sı işletme yapılarından ayrıdır. İşletme yapılarına bitişik olarak yapılan konutlar ahır kokusundan etkilenmektedir. Diğer konutların % 12,6’sı tüm işletme yapılarına, % 68,9’u yalnızca hayvan barınağına, % 18,5’i hayvan barınağı dışında diğer işletme yapıları ile bir arada yapılmışlardır. Bunda aile yapıları, alışkanlıklar ve ekonomik koşullar etkili olmuştur.Özellikle hayvancılık işletmelerindeki konutların çoğu işletme avlusu içinde yapılmış olup, hayvan barınağı ile bütünleşmiş durumdadır. Konutların hayvan barınağına bitişik olarak yapıldığı işletmelerde hayvanlar ve insanların giriş çıkışları ile tarımsal ürünlerin taşınması ayrı giriş kapısından yapılmasına karşın, konutlar ahır kokusundan etkilenmektedir. Ayrı konuta sahip işletmelerde ahırla konut arasındaki uzaklık 2-35 m arasında değişmekte olup ortalama 14,8 m’dir. Konutların % 43’ü işletme avlusunun orta yerinde, % 38’i işletmeyi sosyal kuruluşlara bağlayan yolun kenarında, % 19’u avlunun bu yola en uzak kısmında düzenlenmiştir. İncelenen konutların % 63,34’ü tek katlı, % 34,20’si 2 katlı, % 2,46’sı 3 katlıdır. İki katlı konutların bazılarının zemin katları samanlık, hangar (4 konut) diğerleri hayvan barınağı olarak kullanılmaktadır. Konutların tek veya çok katlı olarak planlanmasında arazi yapısı, yerleşim deseni, yörenin gelenek ve görenekleri, alışkanlıklar ve işletmenin ekonomik gücü etkili olmaktadır. Konutların tek veya çok katlı yapılmasının ekonomi, görünüş, uygunluk, ve düzen açısından yararlı ve sakıncalı yönleri vardır. Yapıların en pahalı elemanları temel ve çatı olduğundan, aynı temel ve çatıya sahip çok katlı konutların maliyetleri tek katlı konutlara göre düşüktür. Buna karşın tek katlı konutların inşaatın basitliği, merdivene gerek duyulmaması gibi yararlı yönleri vardır. Günümüzdeki eğilim oda sayısı 5’e kadar olan konutların tek katlı olarak planlanması şeklindedir (Öztürk, 2003). İncelenen konutların yapı sistemi % 27,6’sı betonarme karkas, % 72,4’ü yığma kagirdir. Ova köylerinde zemin dolgu malzeme olduğundan sağlam kabul edilmemektedir. Geçmiş yıllarda ahşap malzemenin kolay ve ucuz sağlanmasından dolayı, konutların bir 54 kısmında taşıyıcı sistemin ahşap olduğu görülmektedir. Yapı malzemesi konutlarla ilgili diğer önemli yapı unsurudur. Özellikle yerel malzemenin kullanımı konutların ekonomik olmasını ve bulunduğu çevreyle daha uyumlu görünüm yaratmasını sağlamaktır. Araştırma bölgesindeki konutların yapımında kullanılan başlıca yapı malzemeleri tuğla, taş, toprak, beton ve kiremittir. Kullanılan malzeme, çoğunlukla yapı yerine yakın yerlerden sağlanmaya çalışılmıştır. Konutlarda yapı malzemesi seçiminde işletmenin ekonomik gücü, sağlanmasındaki kolaylık, yapıda kullanılma kolaylığı, ucuzluk ve bölgesel alışkanlıklar etkili olmuş dayanım, kalite ve standartlara uygunluk gibi özelliklere gereken önem verilmemiştir. İncelenen konutlarda kullanılan esas yapı malzemesi tuğla ve ahşaptır. Konutlarda diğer servis yapıları ile kullanılan yapı malzemesi arasında fark olmakla birlikte, diğer yapılara göre daha özenle seçilmiş malzeme kullanıldığı görülmüştür. Bölgesel malzemenin kullanımı konut yapımında önemlidir. Yeni yapılacak konutlarda yapının ekonomik olması ve daha kısa zamanda yapılabilmesi olanakları gözetilerek yerel malzemenin kullanımı sağlanmalıdır. Konutların yöresel yapı malzemeleri ile inşası onların doğallığına ve yöreye tarihsel ve kültürel açıdan bağlılığını ifade eder (Öztürk, 2003). Duvarlarda harç ve sıva malzemesi olarak kullanılan toprak ile değişik yapı elemanlarında kullanılan kum ve çakıl genellikle yakın çevreden dağ yamaçları veya dere yataklarından kolayca sağlanabilmektedir. Bölgede ırmakların durgun aktığı yerlerde kaliteli ve yeterli kum ocakları bulunmaktadır. Bazı konutlarda duvarların harcını ve sıvasını yapmada kullanılan toprak, yapı yerinden sağlanmaktadır. Duvar harcında temel toprağı, iç ve dış sıvanın yapımında ise elenmiş toprak kullanılmaktadır. Konutlarda temel ve tabanda kullanılan ve genellikle ocaklardan veya ocak yakınından sağlanan taşlar, hiç işlenmeden veya pek az işlendikten sonra kullanılmakta ve konutların % 73’ünde kendi emeği ile sağlanmaktadır. Bazı konutların düz yerlerde ve şehir merkezine yakın olması, bu konutlar için taşın sağlanmasını güçleştirmekte ve yapı malzemesi olarak kullanılma oranını azaltmaktadır. S.KARAMAN, B.CEMEK Konutların bir kısmında çiftçilerin maddi olanaksızlıkları ve teknik bilgi yetersizliği nedeniyle yapı malzemesi olarak kerpiç kullanılmaktadır. Ancak kerpiç sudan çabuk etkilenen bir yapı malzemesi olduğundan, konutlarda temelin toprak düzeyinden en az 30 cm yüksekliğe kadar taş duvar olarak yükseltilmesi ve kerpiç yapıların uzun süre dayanmasını sağlayan sıvanın uygulanması gerekmektedir. Araştırma bölgesindeki konutlarda en yaygın kullanılan duvar yapı malzemesi tuğladır. Tokat yöresinde tuğla, tarımsal yapılarda yaygın olarak kullanılmakta ve üretimi yapılmaktadır. Bu malzemenin tercih edilmesinin nedeni sağlanmasının ve kullanılmasının kolay olmasıdır. Yörede tuğla yapımına uygun toprakların bol olması, bu malzemenin ucuz ve kolay üretilmesine olanak vermektedir. Özellikle Doğu Karadeniz ve Doğu Anadolu’daki illerin tuğla gereksinimi, Tokat ve çevresindeki fabrikaların üretimlerinden karşılanmaktadır. Ahşap, konutlarda kullanılan yapı malzemelerinin en önemlilerinden birisidir. Tuğladan sonra en çok kullanılan malzemedir. Kolay bulunabilmesi, işlenmesindeki kolaylık, görünüşteki güzellik, dayanım vb. özellikleri nedeniyle yaygın olarak kullanılmaktadır. Özellikle konutların tavan kirişlerinde, mahya kirişi ve çatı makaslarında ve zemin kaplamasında döşeme amacıyla, hatıl ve lentolarda, kapı ve pencerelerde işlenmiş ve yarı işlenmiş şekilde fazla miktarda kullanılmıştır. Daha çok oturma odalarında kullanılan ahşap işlenmekte, diğer bölümlerde özellikle kolon ve kiriş olarak kullanılan ahşap işlenmemektedir. Konutlarda kullanılan ahşap genellikle il merkezinden getirildiğinden, yapı maliyetini artırıcı yönde önemli katkısı vardır. Araştırma bölgesinde konutların büyük çoğunluğunda kullanılan ahşap kavak ve söğüttür. Yörede çamın sağlanması zor ve aynı zamanda pahalı olduğundan, kavak kullanılması yaygınlaşmıştır. İl ormanlarının inşaat kerestesi gereksinimini karşılayamaması ve kereste fiyatlarının çok artması nedeniyle, konutlarda taşıyıcı sistem genellikle yığma kagir ve betonarme karkasa dönmüştür. Çelik, temellerde ve betonarme kısımlar için kullanılmakta, zeminde betonarme kafes ve çubuk demir olarak kullanılmakta, duvarlar ve bölmeler için de betonarme çubuk demiri şeklinde kullanılmaktadır. Konutlarda sıva malzemesi olarak şehirden getirilen kireç ve alçı kullanılmıştır. Yapılarda kullanılan çimento gereksinimleri Sivas ve Çorum fabrikalarından sağlanmakta olup yöredeki çimento satıcılarından elde edilmektedir. Konutları oluşturan yapı elemanlarından en önemlilerinden biri temeldir. Temel yapı malzemesi olarak ekonomik olması nedeniyle taş kullanılmakta olup, bu taşlarla temel stabilitesi sağlanmaya çalışılmaktadır. Temel yapımında kullanılan bağlayıcı malzeme çimento harcıdır. İncelenen konutlarda temel duvarlarının genişliği 40-80 cm, temel derinliği 40-120 cm’dir ve çoğunluğu toprak donma derinliğinin altındadır. Konutların çoğunluğunda temel malzemesinin taş olduğu göz önüne alınırsa, temel genişliğinin yeterli ve sağlam olduğu söylenebilir. İşletmelerde temel taş duvarının genişliği, duvarlarda kerpiç kullanılması durumunda 60 cm, moloz taş ve tuğla kullanılması durumunda en az 50 cm olmalıdır. Temel duvarlar beton ve betonarme olarak ta yapılabilirse de, ekonomik nedenlerle kırsal alanda kullanımları çok azdır. Temel duvarlarında kerpicin kullanımı, suya dayanıksızlığı nedeniyle uygun değildir (Öneş ve Olgun, 1988). Araştırma bölgesinde incelenen yapıların bulunduğu yere göre aldığı yükleri temele ileten, yapı bölümlerini birbirinden ayıran, bölmeleri çevreleyen ve yapıyı dış etkilere karşı koruyan düşey yapı elamanı olan bütün duvarlar tuğla duvar şeklindedir. Yığma kagir yapı sistemine sahip konutlarda bölme duvarları aynı zamanda taşıyıcı duvar olarak görev yaptıklarından, duvar kalınlıkları fazladır. Bu konutların, % 78’i yığma tuğla, % 12’si kerpiç % 10’u ahşap’tır. Yapılarda üzerinde gezinilen, oturulan ve eşyaları taşıyan yatay bölmeler olan döşemeler, konutların % 79,2’sinde beton tabla, % 17,4’ünde ahşap kaplama % 3,4’ünde ise sıkıştırılmış topraktır. Döşemeler tek katlı yapıların tabanlarında sıkıştırılmış toprak, taş tuğla veya beton, temelden yüksek katlarda ise kereste ve betonarme şeklindedir. Çok katlı konutlarda iki kat arasındaki döşemeler ahşap ve betonarmedir. Konutların tamamı beşik çatı ile örtülüdür. Taşıdığı örtü malzemesiyle birlikte yapıyı dış etkilerden koruyan en önemli yapı kısmı olan çatıda, örtü malzemesi olarak % 96’sında 55 Tokat İli Ova Köylerindeki Konutların Özellikleri Marsilya tipi kiremit, % 4’ünde galvanizli ve oluklu sac kullanılmaktadır. Konutların tamamında çatıda yalıtım amacı ile hiç bir önlem alınmamıştır. Bir yapıda kapı ve pencereler önemli unsurları oluşturur. Kapı genişlikleri ve yükseklikleri giriş kapılarında 90-110 cm ve 180- 225 cm, oda kapılarında 80-110 cm ve 170-210 cm arasında değişmektedir. Oda kapıları genellikle 2 m’den daha alçak yapılmaktadır. Kapı genişlikleri giriş kapılarında 100 cm’den, oda kapılarında 90 cm’den, diğer kapılarda 70 cm’den az olmamalıdır. Kapı yüksekliği ana giriş kapılarında 210 cm’den oda ve servis kapılarında 200 cm’den az olmamalıdır (Abacıoğlu, 1990). Aydınlatma konut içinde çalışma olanaklarını artırması yönüyle ele alınmalıdır. İncelenen konutlarda pencere alanının konut yararlı taban alanına oranı 7-12 arasında değişmekte olup ortalama % 11’dir. Konutların planlamasında genellikle yaşama birimlerinin pencerelerinin güneyde olması göz önüne alınmıştır. Konutların % 92’sinde pencereler çift camlı olarak yapılmış olup, bu durum soğuk hava koşullarında önemli miktarda ısı kaybını önlemektedir. Yeni yapılacak konutlarda güneş ışığından yararlanabilmek ve tam bir aydınlatma sağlayabilmek için pencereler çok küçük olmamalı, pencere alanları toplamı, ısı yalıtımı yönetmeliğine göre uygulama projesinde gösterilen yararlı döşeme alanının % 15’inden büyük olmamalıdır (Abacıoğlu, 1990). Konutların planlanmasında yerine getirilmesi gereken ana ilke, öncelik alanları denilen ve her konutta bulunması zorunlu olan ana faaliyet birimlerine ilişkin alanların planlanmasıdır. Öncelik alanları oturma, yatma ve iş temizlik alanları olarak gruplandırılabilir (Ekmekyapar, 1999). İncelenen konutlarda birimler gelişigüzel düzenlenmiştir. Planlamada gereksinimler ve konutta yaşayan kişilerin sayısı ve istekleri göz önüne alınmamış, daha çok işletmelerin büyüklük ve ekonomik durumları etkili olmuştur. Konut birimlerinin düzenlenmesi çok karışık olup, her konut ayrı bir tiptir. Taban yararlı alan ortalaması 95,4 m2 olup servet ve arazi durumuna göre 50-135 m2 arasında değişmektedir. Gereken konut yararlı alanı ise (Alkan, 1972; Ekmekyapar, 1999) ortalama 86,65 m2’dir. Nüfus göz önüne alınarak kişi 54 başına düşen konut alanları incelendiğinde 8,637 m2 arasında olup ortalama 23,8 m2’dir. Kişi başına düşen mevcut ve gereken net alanlar karşılaştırıldığında (Alkan, 1972) % 18’inde eksiklik saptanmıştır. Konutlarda ortalama oda sayısı 3,6 olup, mevcut oda sayısı gereken oda sayısından fazladır. Büyük işletmelerde konutlardaki net alan gerekenden fazla iken, oda sayısının yetersizliği, konutun işlev bakımından yetersiz olduğunu göstermektedir. Elde edilen sonuçlara göre konutların çoğunda yararlı alan bakımından yetersizlik bulunmayıp, konuttaki net alanların gerekli alanı karşıladığı belirlenmiştir. Ancak konutlar oda sayısı bakımından yetersizdir. Bu nedenle bölgede yeni yapılacak konutların planlamasında oda sayısı artırılırken, yaşama alanlarına daha fazla yer ayrılmalıdır. Konutlarda en fazla yararlı alana sahip birimler oturma odalarıdır. Oturma odalarının yararlı alanı konut tipine göre 8,12-17,98 m2 arasındadır. Bu alanın konut yararlı alanına oranı ise % 16,82-28,36 arasındadır. Oturma alanları ailelerin oturması, grup faaliyetleri, okuma, çalışma, konuk kabul etme, eğlence ve yemek yeme yerlerinden oluşur. Antre (giriş) ve hol gibi birimler de bu kısım içinde düşünülür (Ekmekyapar, 1999). Oturma odasının alanı 1215 m2’den az olmamalıdır. Yatma alanları, aile bireylerinin yatmaları için gerekli yatak odalarından oluşur. Konutlarda yatak odalarının sayısı değişik olup bir, iki veya üç yatak odası bulunmaktadır. Konutlardaki ana-baba yatak odalarının yararlı alanları yaklaşık 16 m2, çocuk yatak odalarının yararlı alanı ise 11 m2 olup, kişi başına düşen yararlı alan ortalaması 4,17 m2’dir. Yatak odalarının planlanmasında aile fertlerinin sayısı, cinsiyeti ve yaşı göz önüne alınmamaktadır. İş, çalışma ve temizlik alanları içerisinde mutfak, kiler ve depo, yıkanma yeri tuvalet ve lavabonun bulunduğu kısımlardır (Abacıoğlu, 1990). Konut yararlı alanının ortalama % 32,18’i mutfak ve kilere % 17,71’i sofalara, % 2,15’i banyo ve tuvaletlere ayrılmıştır. Konutlarda ortalama mutfak yararlı alanı 11,25 m2, banyo taban alanı 3,2 m2 olup, Ekmekyapar (1999) tarafından önerilen değerlere uygundur. Konutların % 14’ünde mutfak ayrı olmayıp oturma odasına açılan ve oturma odası ile mutfağın ortak kullanıldığı 17 m2’lik birimler kullanılmaktadır. S.KARAMAN, B.CEMEK Araştırma yöresinde 1982-1996 yılları arasında Kaynak Kullanımı Destekleme Fonu (KKDF)’ndan yararlanılması esası getirilmiş, 40 sığırdan daha büyük işletmelerde hayvanların bakımına aile işgücünün yetmeyeceği düşünülerek, ahıra bitişik bakıcı evi projelere eklenmiştir. Ancak çoğu kez işletme sahiplerinin bakıcı evlerini kendiliklerinden büyüterek buraya taşındıkları ve eski konutlarını terk ettikleri görülmüştür. Bu işletmelerin çoğunluğunda bakıcı evi bulunmaktadır. İki oda ve bir tuvaletten oluşan bakıcı evleri genellikle yem hazırlama ve depolama odalarıyla aynı boyutta olup (3,05x3,60 m), yan duvar yükseklikleri 2,253,00 m arasında değişmektedir. Ahıra bitişik bakıcı evli olarak projelendirilen konutlarda taban yararlı alanı 32-74 m2 arasında değişmekte olup, ortalama 59 m2’dir. Özellikle devlet tarafından desteklenen barınaklarla birlikte yapılan bakıcı evlerine devlet desteği verilirken, konutların kapsam dışı tutulması, köylerde yeni konut düzenine kavuşturulması açısından eksiklik olarak düşünülmektedir (Karaman ve Ekmekyapar, 1996). Araştırma bölgesi deprem kuşağında bulunmaktadır. Kırsal konutlarla ilgili kurallar ve nasıl uygulanacağı deprem yönetmeliğinde yeterince açıklanmasına karşın, konutların yapımında bu kurallar gereği gibi uygulanmamakta ve dolayısı ile deprem dayanımını önemli ölçüde azaltan kusurların oranı da artmaktadır. Depremin kırsal alanlardaki konutlar üzerinde etkisini en aza indirmek için yapıların taban planın kare, dikdörtgen gibi basit plana sahip olması; konutlarda dönme eğilimini azaltması amacı ile pencere, kapı vb. açıklıkların azaltılması yanında uzun yan duvarlara eşit şekilde dağıtılması, hafif yapı konstrüksiyonların yeğlenmesi, özellikle hafif çatıların kullanılması; konutların demirli betonla yapılması; tuğla, briket, taş vb. malzemelerle yığma olarak yapılması durumunda duvarların üst kısımlarının demirli beton veya ahşap hatıllarla donatılması ve uygun kısımlarına düşey elemanların konulması önerilir (Uluata ve Yağanoğlu, 1984). Bölgede depreme dayanıklı konut yapımında ısı ve neme karşı yalıtımlı, hafif, dayanıklı ve yanmaz yapı malzemelerinin kullanımı hem bu bölgelerimizde yaşayan insanların can güvenliği, hem de ülke ekonomisi bakımından büyük önem taşımaktadır (Kasapoğlu, 2001). 4. Sonuç İncelenen konutların çoğunluğunun ilkel koşullarda yapılmış, teknolojik gelişmelerden uzak, basit yapılar olduğu görülmüştür. Planlamada konut gereksinimleri ve konutta yaşayan kişilerin sayısı ve istekleri göz önüne alınmamış, düzenlemelerinde işletme sahibinin görüş ve isteklerine bağlı kalınmıştır. Gelenek, alışkanlıklar ve teknik bilgi eksikliği, ekonomik koşullar, arsa darlığı, komşu işletme yapılarının birbirine çok yakın oluşu gibi etkenler konut bölümlerinin düzensizliğine neden olmaktadır. Bunun sonucu konut yararlı alanının büyük kısmında kullanışlılığı bulunmayan alanlar oluşmuştur. Planlamada konutlarda olabilecek geliş gidişe ve bakım-onarıma gereken önemin verilmemesi, fazla yıpranma, eskime vb. eksiklikler görülmüştür. Tokat genelinde çoğunlukla yüksek yaşama standardını sağlamaktan uzak olan köy konutlarında, çeşitli tip ve büyüklükteki tarım işletmelerinde ailelerin gereksinimlerini karşılayabilecek planların ve bunları uygulayabilecek yeterli elemanın yokluğu ve işletmede yapılar için ayrılan sermayenin yetersizliği sorunu vardır. Yeni yapılacak köy konutlarında günümüzün yapı teknolojisi ve yapı malzemelerinden yararlanılması, konut birimlerinin düzenlenmesinde mimari esasların göz önüne alınması, yapılarla ilgili yönetmeliklere uyulması, daha kullanışlı ve sağlıklı konutlar yapılması gerektiği sonucuna varılmıştır. Konutlar, bölgenin iklimi ile orada yaşayanların sosyal yapısına uygun olmalı, özellik ve yaşama işlevi yönünden en düşük gereksinimlere yanıt verebilmeleri ve kolay yapılabilecek özellikleri içermemelidir. Yeni kurulacak işletmelerde yalnız ailenin barınacağı konut değil, bunun yanında işletme faaliyetlerine doğrudan veya dolaylı etkili olan yapıların (ahır, ağıl, kümes, depo vb.) yapılması düşünülmelidir (Arıcı, 1981; Uluata ve Yağanoğlu, 1984). İncelenen konutlardan birine ilişkin plan kesit ve görünüş Şekil 2’de, araştırmadan elde edilen sonuçlar, yöre koşulları ve alışkanlıklar göz önüne alınarak önerilen konut planları Şekil 3 ve 4’te verilmiştir. 55 Tokat İli Ova Köylerindeki Konutların Özellikleri Kaynaklar Abacıoğlu, M.A., 1990, İmar kanunu mevzuatı ve Uygulaması. İmar İskan Bakanlığı Yay., Ankara. Alkan, Z., 1972, Zirai İnşaat. Atatürk Üniversitesi Ziraat Fak. Yayınları, Komisyon Raporları, No:11, Ankara. Anonymous, 1972, Bewertungsrahmen für Bauentwürfe laendlicher wohnhaeuser. Kuratorium für Technik und Bauwesen in der Landwirtschaft (KTBL), Frankfurt. Arıcı, İ., 1981, Doğu Anadolu Bölgesinde yapılan afet konutları üzerine bir araştırma. Atatürk Üniversitesi Ziraat Fakültesi, Erzurum. Balaban, A. ve Şen. E., 1988, Tarımsal İnşaat. Ankara Üniv., Ziraat Fak., Yay., 904, Ders Kitabı, No: 252, Ankara. Çetiner, A., 1979,Türkiye’de kırsal yerleşim özellikleri ve fiziki düzenleme ilkeleri. İTÜ Mimarlık Fak., İstanbul. Ekmekyapar, T. ve Örüng, İ., 1997, İnşaat Malzeme Bilgisi. Atatürk Üniv., Ziraat Fak. Ders Yay., No:145, Erzurum. Ekmekyapar, T., 1999, Tarımsal Yapılar. Atatürk Üniversitesi Ziraat Fakültesi Ders Notları No:204, Erzurum. Karaman, S. ve Ekmekyapar, M. 1996, Tokat ilinde kamu kuruluşları desteğiyle yapılan besi sığırı ahırlarının yapısal ve çevre koşulları yönünden durumu ve geliştirme olanakları üzerine bir araştırma. Gaziosmanpaş Üniv. Ziraat Fak. Derg., (14) 1, Tokat. Kasapoğlu, K.E., 2001, Depreme dayanıklı konut yapımında mekanik yapı elemanları tasarımı ve yalıtımlı hafif yapı malzemelerinin kullanımı. Yapı Dünyası, Sayı 68-69. 54 Kurtuluş, K., 1983. İşletmelerde Araştırma Yöntem Bilimi. İ.Ü. Yayın No: 3128, İşletme Fak. Yayın no:145 İstanbul Okuroğlu, M. ve Yağanoğlu, A.V., 1993, Kültürteknik. Atatürk Üniversitesi Ziraat Fak., Yay., No: 157, Erzurum. Öneş, A. ve Olgun, M. 1988, Tarımsal yapılarda planlama ve projeleme kriterleri. Bayındırlık ve İskan Bakanlığı Bülteni, 21 (104), 27-35. Öztürk, T., 2003, Tarımsal Yapılar. Ondokuz Mayıs Üniversitesi, Ziraat Fak., Ders Kitabı No: 49, Samsun. Şişman, N., 1971, Erzurum ilinde Ziraat işletmelerinin bina durumu, işletme binalarının özellikleri, yeterlilikleri ve ıslah imkanları üzerine araştırmalar. Atatürk Üniv. Ziraat Fak., Yay., No: 58, Erzurum. Şişman, N., 1982, Erzurum İli Tarım İşletmeleri Binalarında Son Yirmi Yıldaki Gelişmeler Üzerine Bir Araştırma. (Doçentlik Tezi), Atatürk Üniv. Kültürteknik Bölümü, Erzurum. Turgutalp, E.Ü., 1972, Erzincan ili merkez Güllüce köyü fiziksel planlamasına ilişkin sorunlar ve çözüm olanakları üzerine bir araştırma. Atatürk Üniv. Ziraat Fak. Erzurum. Uluata, A.R. ve Yağanoğlu, A.V., 1984, Deprem ve kırsal yapılar. Tarım ve Mühendislik Derg., TMMOB Ziraat Mühendisleri Odası Sayı 14. S.KARAMAN, B.CEMEK Şekil 1. İncelenen konutlardan birine ilişkin plan kesit ve görünüş 55 Tokat İli Ova Köylerindeki Konutların Özellikleri Şekil 2. İki yatak odalı örnek konut planı 54 S.KARAMAN, B.CEMEK Şekil 3. Üç yatak odalı örnek konut planı 55 GOÜ. Ziraat Fakültesi Dergisi, 2006, 23 (1), 57-60 Usability of Recycled Plastic Wastes for Particle Board Production as Construction Material Sedat Karaman1 1 Sırrı Şahin2 İbrahim Örüng2 Gaziosmanpaşa Üniversitesi, Ziraat Fakültesi, Tarımsal Yapılar ve Sulama Bölümü, 60240, Tokat 2 Atatürk Üniversitesi, Ziraat Fakültesi, Tarımsal Yapılar ve Sulama Bölümü, 25240, Erzurum Abstract: The aim of this study is to examine important physical and mechanical properties of particle boards which were produced by adding plastic waste grinded to a certain particle size into wood shavings and using urea formaldehyde glue. The following values were obtained from the samples which were prepared to have different mixture proportions: unit weight was 684-966 kg/m3, thickness increment after a 24 hour water exposure was 1% -12%, the amount of water absorption was 21% -85%, bending strength was 5.2017.94 MPa, perpendicular tensile strength was 0.15-1.32 MPa and heat conduction 0.128-0.160 W/mK. According to the results of the study, it was concluded that most of the characteristics of particle boards which are suggested under the related standards could be improved by reusing plastic waste for the production of particle boards, and that, in addition to this, negative environmental consequences caused by wastes could be minimized by utilizing plastic waste in this way. Keywords: Particle boards, polyethylene terephthelate (PED) bottle wastes, construction material Plastik Atıkların Yonga Levha Üretiminde Yapı Malzemesi Olarak Değerlendirilme Olanakları Özet: Bu çalışmanın amacı, odun yongasına belirli büyüklüğe kadar öğütülmüş atık plastik ilavesiyle üre formaldehit tutkalı kullanılarak üretilen yonga levhaların önemli fiziksel ve mekanik özelliklerini incelemektir. Farklı karışım oranlarına sahip olmak üzere hazırlanan örneklerin, birim ağırlık değeri 684-966 kg/m3, 24 saat suda bekletme sonucu kalınlık artışı % 1-12, su emme miktarı % 21-85, eğilme direnci 5.2017.94 MPa , yüzeye dik çekme direnci 0.15-1.32 kgf/cm2 ve ısı iletim katsayısı 0.28-0.160 W/mK olarak elde edilmiştir. Araştırma sonuçları; yonga levha üretiminde plastik atığın kullanımı ile yonga levhanın ilgili standartta öngörülen bir çok özelliğinin iyileştirilebileceği ve bunun yanında atık plastiklerin bu şekilde değerlendirilmesiyle olumsuz çevresel etkisinin azaltılabileceği kanısına varılmıştır. Anahtar kelimeler: Yonga levhalar, PET şişesi artıkları, yapı malzemesi 1. Introduction The facts which are known about construction material today have come on the scene as a result of investigations and experiences of many researchers which have taken long years. Various methods and facts which will enable construction material to be used more economically and securely need revealing. Wood has been used as construction material since mankind appeared. It is a widely used material in agricultural buildings because it is easily available and processable, and it has convenient strength, weight ratio, etc. It is now utilized widely in various fields both as massive and wood composites. As anisotrope structure of massive wooden material is inadequate in conditions where a wide surface is needed and there are some economical reasons, wood raw material is used to produce particle boards, fibre board, plyboard and the like wooden boards. Wood composites mean the material which is formed by mixing ligneous material with another ligneous material or glue. In addition, composites do not only mean board products, but they also mean the products shaped in a mold and the products produced by the combination of wood and other material. A considerable part of structural members in agricultural buildings is produced from wood and similar material. By using artificial wood members in agricultural buildings as flooring and ceiling and wall covering material, it is possible to provide useful possibilities such as tight and strong surfaces, thermal insulation, minimum condensation, and water barriers bar (Espenschied, 1995). Nowadays, the use of this kind of material is becoming widespread because some of its features are better and cheaper in comparison with wooden material (McColly and Martin, 1995). Every year in Turkey a considerable amount of waste material in various properties, Usability of Recycled Plastic Wastes for Particle Board Production as Construction Material sizes and ratios accumulates and some studies are conducted so that this material can be brought in economy and environment pollution can be prevented by reusing it. Pet plastics form 8 % of the plastics in Turkey. 10.000 tons of PET bottles are collected and reused in Turkey, on the other hand, 150.000200.000 tons of plastic waste is reused. The aim of this study is to produce particle boards which are cheap and have proper qualifications by reusing waste plastics (pet bottle wastes) and determine the chances to use it in agricultural constructions. To do this, pet bottle wastes were used as additives to produce artificial wooden boards. The physical and mechanical properties of the obtained artificial material were compared with the values which are indicated in standards. 2. Material and Method The material of the study was wood shavings from open air-dried ground pine which passed through a sieve with 8 mm pores but didn’t pass through a second sieve with 1mm pores, pet bottle wastes, and urea formaldehyde (55 %) glue as binding material. While the glue solution was being prepared, 1 % ammonium chloride (33 %) in proportion to dry shavings weight was added into the solution as hardening material. The pet bottle wastes that would be used in the samples were grinded to a definite size so that they could pass through a sieve with 4 mm pores. The grinded pet bottles were added into wood shavings in ratios 0%, 10%, 20%, 30% and 100%, and after they were mixed with urea formaldehyde glue homogeneously, they were put into molds in 5x25x2 cm size. The molded material was pressed under 1.96 MPa pressure in 130 oC temperature for 10 minutes. Later, the boards were taken out of the molds and they were kept in a place with 20±2 oC temperature and 65±5 relative humidity until their weights were stable. The following experiments were done on the samples which had 10 items for each group: unit weight, water absorption, swelling (thickness increment), bending strength, upright tensile strength. Nail holding strength was determined by observation and the values obtained were compared to the values which are indicated in standards. Anonymous (1999a), Anonymous (1999b), Anonymous (1999c), Anonymous (1999d), Muszynski and McNatt (1984), Eroğlu (1994), and Örüng and Şahin (1998) were taken into consideration while preparing the samples and determining their properties. 3. Results and Discussion The values of unit weight, water absorption and swelling amount within 24 hours, bending strength, and upright tensile strength obtained from the artificial wood experiment samples produced by reusing pet bottle wastes were found by calculating the mean of the samples prepared (Table 1). Table 1. Physical and mechanical properties of the samples produced by adding grinded pet bottle waste Waste PET bottles (%) 0 10 20 30 100 Unit Weight (kg/m3) 684 731 805 869 966 Water absorption within 24 hours (%) 85 72 65 58 21 Swelling within 24 hours (%) 12 9 8 7,5 - The values relating to physical and mechanical features which were obtained from artificial wood samples produced by reusing pet bottle wastes were compared to the values found in literature and values relating to particle boards as there were no existing standards relating to the material produced by wastes at issue. The unit weights of the samples for 0%, 10%, 20%, 30% and 100% mixture 60 Bending strength (MPa) 13.04 15.50 17.16 17.94 5.20 Upright tensile strength (MPa) 0.43 0.94 1.22 1.32 0.15 Heat conduction (W/mK) 0,128 0,133 0,142 0,151 0,160 proportions were found to be 684, 731, 805, 869 and 966 kg/m3 respectively. These values are within the range of hard and high density medium hard board group as indicated in Anonymous (1998). The water absorption amounts of the samples in proportion to their dry weights in furnace for 0%, 10%, 20%, 30% and 100% mixture proportions were found to be 85 %, 72 %, 65%, 58 % and 21 %. These values are a bit above the S.KARAMAN, Ş.ŞAHİN, İ.ÖRÜNG values which were suggested by Kollman et all (1975). The thickness increment (swelling) values of the samples kept in water for 24 hours for 0%, 10%, 20% and 30% mixture proportions were found to be 12 %, 9 %, 8 %, and 7,5 %. There was no swelling in the samples with 100 % mixture proportion. According to the results, the 24 hour swelling values were found to be mostly 14 % under the values suggested by Anonymous (1999e). There is no information about swelling values in particle board standards. The average bending strength values which were found by calculating every experiment piece for 0%, 10%, 20%, 30% and 100% mixture proportions were found to be 13.04; 15.50; 17.16; 17.94; and 5.20 MPa respectively (Table 1). The minimum bending strength for particle boards is suggested to be 11.28 MPa in Anonymous (1999a). Taking this into consideration, the bending strength values of the samples with 0%, 10%, 20% and 30% mixture proportions can be said to be below the values suggested in standards. Upright tensile strength values of the samples, one of the mechanical features of artificial wooden material, for 0%, 10%, 20%, 30% and 100% mixture proportions were found to be 0.43; 0.94; 1.22; 1.32 and 0.5 MPa. Upright tensile strength value for particle boards is stated to be minimum 0.24 MPa in Anonymous (1999a), and 0.34 MPa in Anonymous (1999b). According to this, upright bearing strength values were above the standards except for one sample. Heat conductivity of particle board varies depending on the amount of pores in References Anonymous, 1998. Wood fibreboards-Definition, classification and symbols TS 3635 EN 316, Turkish Standards Institution, Ankara. Anonymous, 1999a. Particleboards- SpecificationsPart 2: Requirements for general purpose boards for use in dry condıtıonsTS-EN 312-2, Turkish Standards Institution, Ankara. Anonymous, 1999b. Particleboards- SpecificationsPart 3: Requirements for boards for interior fitments (including furniture) for use in dry conditions-TS-EN 312-3, Turkish Standards Institution, Ankara. wood composites and its unit weight. Heat conductivity values of the samples for 0%, 10%, 20%, 30% and 100% mixture proportions were found to be 0.128; 0.133; 0.142; 0.151 and 0.160 W/mK. Nail and screw holding strength of the samples which is one of the important properties of particle boards was examined by observation and it was found to be similar to that of wooden boards from natural ground pine and manufactured artificial boards. In addition to good nail and screw holding quality, all the samples had a better quality with respect to sticking to wooden and other similar surfaces. 4. Conclusion Further studies can be conducted to improve some of the properties of the samples which were obtained by reusing pet bottle wastes. Therefore, it may be possible to produce much more qualified artificial wood boards with these wastes. It may be thought that generalizing the production of this kind of material is necessary as it has some advantages such as availability of pet bottle wastes and less adhesive material use. Given the unfavorable environmental influence of plastic wastes increasing daily at present, it will provide huge benefits with this respect as well. There are also chances that this material which is likely to have much lower production costs by reusing waste plastics can be used in agricultural constructions as ceiling and wall covering material. In this way, more economical and qualified agricultural constructions can be built. It is also possible to benefit from this material in agricultural constructions where there is humidity problem as plastic added artificial wood board does not absorb water or swell much. Anonymous, 1999c. Wood- Based panels- Sampling, cutting and inspection- Part 1: Sampling test pieces and expression of test results, TS-EN 326-1, Turkish Standards Institution, Ankara. Anonymous, 1999d. Particleboards and fibreboardsDetermination of tensile strength perpendicular to the plane of the board TS-EN 319, Turkish Standards Institution, Ankara. Anonymous, 1999e. Particleboards- Specifications- Part 6: Requirements for heavy duty load-Bearing boards for use in dry conditions TS-EN 312-6, Turkish Standards Institution, Ankara. 59 Usability of Recycled Plastic Wastes for Particle Board Production as Construction Material Eroğlu,.H., 1994. Lif levha endüstrisi. Karadeniz Teknik Üniversitesi Orman Fakültesi Yayını, No:45, Trabzon. Espenschied, R.F., 1995. Playwood applications in farm construction. Vocational Agriculture Service, College of Agriculture, Illions. Kollman, F.P., Kuenzi, E.W.and Stamm, A.J.,1975. Principles of wood science and technology II.Wood Based Materials, springer ferlag, Berlin. 60 McColly, H.F. and Martin, J.W., 1995. Introduction to agricultural engineering. McGraw-Hill Book Company, Inc. Muszynski, Z. and McNatt, J.D, 1984. Investigations on the use of spruce bark in the manufacture of particle board in Poland. Forest products research society, Forest product journal, 34 (1) :28-35 Örüng, İ. ve Şahin, S., 1998. Bitkisel artıkların tarımsal yapılarda yapı malzemesi olarak değerlendirilmesi olanakları üzerine bir araştırma. Doğu Anadolu Tarım Kongresi (14-18 Eylül,1998), Erzurum. GOÜ. Ziraat Fakültesi Dergisi, 2006, 23 (1), 61-66 Tokat-Niksar Yöresinde Yetiştirilen ve Yöredeki Tarımsal Yapılarda Yaygın Olarak Kullanılan Kavak Ağacının Önemli Fiziksel ve Mekanik Özellikleri Sırrı Şahin1 Sedat Karaman2 İbrahim Örüng1 1 2 Atatürk Üniversitesi, Ziraat Fakültesi, Tarımsal Yapılar ve Sulama Bölümü, 25240, Erzurum Gaziosmanpaşa Üniversitesi, Ziraat Fakültesi, Tarımsal Yapılar ve Sulama Bölümü, 60240, Tokat Özet: Ahşap malzeme hemen her yerde bulunması, işlenmesindeki kolaylık, görünüşündeki güzellik, uygun dayanım-ağırlık oranı vb. nitelikleri nedeniyle yapıda yaygın olarak kullanılan bir malzemedir. Ahşap malzemenin yapıda gereği gibi kullanımı büyük ölçüde özelliklerinin bilinmesine bağlıdır. Ahşap malzemenin sahip olduğu özellikler; ağaç türüne, ağacın yetiştirildiği yörenin koşullarına göre değişiklik göstermektedir. Hızlı yetişmesi ve ucuzluğu nedeniyle Tokat-Niksar yöresinde yetişen ve özellikle tarımsal yapılarda yapı malzemesi olarak yaygın bir şekilde kullanılan kavak ağacının önemli fiziksel ve mekanik özelliklerinin belirlenmesi amacıyla yapılan bu araştırmada, kereste atölyelerinden şansa bağlı olarak seçilen kavak ağacı tomrukları kullanılmıştır. Tomruklardan elde edilen örnekler üzerinde birim ağırlık, büzülme, genişleme, su emme, basınç, çekme, eğilme, kayma dayanımları ve elastisite modülüne ilişkin deneyler yapılmıştır. Özelliklerin belirlenmesinde Türk standartlarının konu ile ilgili standartlarına uyulmuştur. Anahtar kelimeler: Kavak ağacı, ahşap malzeme, fiziksel ve mekanik özellikler Important Physical and Mechanical Properties of Poplar Trees Widely Used in Farm Structures and Grown in Tokat-Niksar Areas Abstract: Wood materials are commonly used in structures because of its availability in everywhere, easiness in its processing, nice appearance, appropriate strength, weight ratio, etc. Appropriate used of wood materials in structures depend on the knowing of its properties. The properties of wood materials change with its variety and the conditions of region in which they are grown. Poplar trees have fast grown and low price. Therefore, they are widely grown in Tokat-Niksar area and used in farm structures. In this research, the log samples of poplar trees were randomly selected from wood shops to determine their physical and mechanical properties. The unit weight, shrinkage, expansion, compressive strength, tensile strength, bending strength, spliting strength and modulus of elasticity of the samples were experimentally determined. Turkish standards were followed to do necessary tests. Key words; Poplar tree, wood material,physical and mechanical properties 1. Giriş İnsanlığın ilk yıllarından bu yana yapı malzemesi olarak ağaçtan yararlanılmaktadır. Ahşap malzeme hemen her yerde bulunması, işlenmesindeki kolaylık, uygun dayanım-ağırlık oranı vb. nitelikleri nedeniyle tarımsal yapılarda yaygın olarak kullanılan bir malzemedir (Balaban ve Şen, 1984). Ahşap, insanoğlunun en eski çağlardan beri barınma, korunma, ulaşım (köprü) gibi gereksinimlerini karşıladığı bir yapı malzemesidir. Günümüzde ormanların çeşitli nedenlerle azalması, yerine yenisinin yetiştirilmemesi veya geç yetişmesi, ahşabın ekonomik değerini artırmış ve kullanım alanlarını da sınırlandırmıştır. Bazı yapı elemanlarında metal, alüminyum, beton vb. kullanılmasına karşın görünüş, yalıtım ve istenilen şeklin kolayca verilmesinden dolayı ahşap yine tercih edilmektedir (Şimşek, 2003). Ahşap özellikle kırsal alandaki yapılarda oldukça fazla miktarda kullanılmaktadır. Ormanlık bölgelerimizde köy konutlarında % 68 olan ahşap kullanımı kentlerdeki konutlarda % 7’yi geçmemektedir (Öneş, 1988). Orman ve ormana yakın bölgelerdeki köy ve kasabalarda yapıların önemli bir kısmı, diğer yerlerdeki yapıların ise döşeme kalıpları, kalıp, duvar ve sıva iskeleleri, kapı ve pencere doğramaları ile çatılar büyük oranda ahşap malzemeden oluşmaktadır (Özçelik, 1975). Günümüzde kullanım alanı yaygın olan ahşap malzemenin yapılarda ekonomik ve uygun şekilde kullanılması kaçınılmazdır. Bu nedenle ahşap malzemenin yapılarda kullanılmadan önce fiziksel ve mekanik özelliklerinin belirlenmesi gerekmektedir. Ahşap malzemenin önemli fiziksel özellikleri arasında nemi, birim ağırlığı ve bünyesine su Tokat-Niksar Yöresinde Yetiştirilen ve Yöredeki Tarımsal Yapılarda Yaygın Olarak Kullanılan Kavak Ağacının Önemli Fiziksel ve Mekanik Özellikleri alıp vermesiyle oluşabilen boyut değiştirmesi sayılabilir. Nem ve birim ağırlık değişimi, ahşap malzemenin bir çok özelliklerini de değiştirmektedir. Ahşap malzemenin fiziksel özelliklerinin bilinmesi diğer malzemeler ile karşılaştırma yapılabilmesi, işlenme ve kullanım yetenekleri, yararlı ve sakıncalı durumları konusunda fikir edinilmesine olanak verir (Berkel, 1970; Örüng ve Okuroğlu, 1992). Mekanik özellikler; malzemede dış kuvvetler etkisiyle oluşan gerilme ve kırılmaları, boyut ve şekil değişimlerini, yüklemelere karşı koyma derecesini ve durumunu belirtmektedir (Bozkurt ve Göker, 1987). Bu özellikler ahşap malzemenin yapı malzemesi olarak kullanılma yerlerine uygunluğunu göstermektedir. Ahşap malzemenin önemli mekanik özellikleri arasında basınç, çekme, eğilme, kayma dayanımları, elastisite modülü ve sertliği sayılabilir (Özçelik, 1975). Anizotrop olan ve özellikleri çeşitli doğrultularda aynı olmayan ahşap malzemede mekanik kuvvetlerin etkisi büyük ölçüde ağaç türüne, birim ağırlığa, anatomik yapıya, coğrafik orijine, yetişme yeri koşullarına, nem miktarına, kimyasal bileşime, kusurların bulunup bulunmamasına, kuvvetin etki yönü ile lif doğrultusu arasındaki açıya bağlı bulunmaktadır (Bozkurt ve Göker, 1987). Ülkemizde hızlı gelişen ağaç türlerine gereksinim vardır. Bu türler arasında en önemlisi de kavak ağacıdır. Yapılan araştırmalara göre kavak tüketiminin % 78’i ahşap yapı malzemesi şeklinde olmaktadır (Odabaşı, 1971). Özellikle kırsal alanlardaki yapılarda çok kullanılan kavak ağacından elde edilen malzemenin fiziksel ve mekaniksel özelliklerinin tam bilinmemesi, bu malzemenin uygun şekilde kullanılmasına engel olmaktadır. Son yıllarda bu ağaç türü üzerinde yapılan araştırmalar daha geniş kapsamlı kullanma alanının bulunabileceğini ve özellikle yapı malzemesi olarak yararlanma olanağını göstermiştir (Odabaşı ve Acar, 1975). Tarım topraklarında odunsu bitki üretiminin Türkiye’deki en yaygın uygulaması kavak yetiştiriciliğidir. Ova ormancılığı olarak ta adlandırılabilen kavakçılık, gerek tarım alanları içindeki tarla sınırları, dere ve yol kenarları, rüzgar perdeleri, koruyucu orman şeritleri, yerleşim yerlerindeki küçük boşluklar gibi atıl alanların değerlendirilmesinde, gerekse karlı bir işletme şekli olarak tam alan 66 ağaçlandırmalar halinde uygulanmaktadır. Kavak yetiştiriciliğinin son yıllarda Türkiye’nin hemen her bölgesinde büyük ilgi görmesi, üretiminin hızla gelişmesine neden olmuştur. Tokat ili Niksar ovasındaki tarımsal arazilerin % 18,6’sında kavak yetiştirilmekte olup, toplam 20 adet köyün 18’inde tam alan (kapama) kavak yetiştiriciliği yapılmaktadır (Uzunöz, 1997). Yörede özellikle orman alanlarının yetersiz olduğu bölgelerde kavak ağacından elde edilen malzeme üretimi gittikçe artmakta, üretilen malzemenin büyük bir kısmı kırsal alanlardaki yapılarda kullanılmaktadır. Ahşap malzemenin yapıda gereği gibi kullanımı büyük ölçüde özelliklerinin bilinmesine bağlıdır (Örüng ve Okuroğlu, 1992). Ağacın yetiştiği yörenin iklim koşulları ve yeri ağacın bünyesine dolayısıyla dayanımına etki ettiğinden, değişik yörelerde farklı iklim koşullarında yetişen aynı ağaç türlerine ilişkin emniyet gerilmelerinin belirlenmesi gerekmektedir (Odabaşı, 1971). Bu araştırma orman alanlarının sınırlı olduğu Tokat yöresinde tarımsal yapılarda yaygın olarak kullanılan kavak ağacının önemli fiziksel ve mekanik özelliklerinin saptanarak, daha uygun ve ekonomik kullanım olanaklarının belirlenmesi amacıyla yapılmıştır. Örneklerin hazırlanmasında ve deney yöntemlerinin uygulanmasında Türk Standartlarına uyulmuştur. 2. Materyal ve Yöntem Araştırma materyali olarak Tokat yöresindeki tarımsal yapılarda çok kullanılan ve Niksar ilçesinden sağlandığı belirlenen kavak ağacı tomrukları kullanılmıştır. Şansa bağlı olarak seçilen kereste atölyelerinden sağlam, kusursuz, boyutları birbirine yakın olan tomruklardan yeterince örneğin elde edilebileceği parçalar çıkarılmıştır. Çıkarılan parçaların her biri alındıkları atölyeleri göstermek üzere gruplandırılmıştır (Anonim, 1976a; Örüng ve Okuroğlu, 1992). Ahşap malzemenin fiziksel ve mekanik özelliklerinin belirlenmesinde kullanılacak örnek sayısının belirlenmesinde Düzgüneş ve ark. (1987) ve Örüng (1989)’de verilen ilkelerden yararlanılmıştır. Fiziksel ve mekanik özelliklerin belirlenmesinde Türk Standartları Enstitüsü tarafından yayınlanan ilgili standartlara uyulmuştur. Bu özelliklerden birim ağırlık S.ŞAHİN, S.KARAMAN, İ.ÖRÜNG Anonim (1976b), boyutsal büzülme Anonim (1983a), boyutsal genişleme Anonim (1983b), hacimsel büzülme Anonim (1983c), hacimsel genişleme Anonim (1983d), su emme (Emekyapar ve Örüng, 1997), liflere dik doğrultuda basınç dayanımı Anonim (1976c), liflere paralel doğrultuda basınç dayanımı Anonim (1977), statik eğilme dayanımı Anonim (1976d), liflere paralel doğrultuda çekme dayanımı Anonim (1976e) ve liflere paralel doğrultuda kayma dayanımı Anonim (1980)’e göre belirlenmiştir. Deneyler Atatürk Üniversitesi Ziraat Fakültesi Tarımsal Yapılar ve Sulama Bölümü Mukavemet laboratuarında yapılmıştır. Ağaç malzemenin mekanik özelliklerinin belirlenmesinde üniversal deney makinesi kullanılmıştır. 3. Bulgular ve Tartışma Tokat yöresindeki tarımsal yapılarda, yapı malzemesi olarak yaygın kullanılan kavak ağacından alınan örnekler üzerinde yapılan deney sonuçlarından elde edilen fiziksel ve mekanik özelliklere ilişkin ortalama değerler Tablo 1’de verilmiştir. Birim ağırlık çeşitli ağaç türlerinde değişmekle birlikte, ahşap malzemenin fiziksel ve mekanik özelliklerini büyük ölçüde etkilemektedir. Genel bir kural olarak ahşap malzemede birim ağırlık arttıkça ahşabın mekanik özellikleri de iyileşmektedir (Ekmekyapar ve Örüng, 1997). Birim ağırlığının bilinmesi ile ahşap malzemenin dirençleri, işlenme özellikleri ve diğer bazı özellikleri konusunda fikir edinilebilir. Araştırmada yeterince örnekten elde edilen değerlere göre tam kuru, hava kuru (% 12 nemde) ve suya doygun birim ağırlık değerleri ortalama olarak sırasıyla 0,377 g/cm3, 0,463 g/cm3 ve 0,752 g/cm3 bulunmuştur. Örüng ve Okuroğlu(1992), Erzurum yöresinde yetiştirilen kavak ağacının tam kuru , hava kuru ve suya doygun birim ağırlık değerlerini ortalama olarak sırasıyla 0,364, 0,414 ve 0,755 g/cm3 bulmuştur. Farklı bölgelerde yetişen kavak ağacı odunu için ortalama birim ağırlık değerlerini Örs ve Keskin (2001) tam kuru ve hava kuru olarak 0,46 g/cm3 ve 0,50 g/cm3; hava kuru değerleri olarak Şimşek (2003) 0,450 g/cm3, Odabaşı ve Acar (1975) 0,398 g/cm3, Acar (1973) 0,479 g/cm3 olarak bildirmişlerdir. Tablo 1. Tokat-Niksar ilçesinde yetişen kavak ağacının önemli fiziksel ve mekanik özellikleri Özellikler Ortalama Birim ağırlık (g/cm3) Tam Kuru 0,377 Hava Kuru 0,463 Suya Doygun 0,752 Büzülme (%) Radyal doğrultuda 2,46 Teğet doğrultuda 4,14 Hacimsel 9,83 Genişleme (%) Radyal doğrultuda normal 0,85 Teğet doğrultuda normal 0,71 Hacimsel normal 1,48 Su emme (%) 163 Liflere dik doğrultuda basınç dayanımı (kg/cm2) 50 Radyal doğrultuda Liflere dik doğrultuda çekme 5,6 dayanımı (kg/cm2) Liflere paralel doğrultuda basınç 431 dayanımı (kg/cm2) Liflere paralel doğrultuda çekme 418 dayanımı (kg/cm2) Statik eğilme dayanımı (kg/cm2) 726 Liflere paralel doğrultuda kayma 32 dayanımı (kg/cm2) Anizotrop malzeme olan ahşap çeşitli doğrultularda değişik özellikler gösterdiğinden, büzülme ve genişlemesi de her doğrultuda aynı olmayıp farklılık göstermektedir. Genel kural olarak ahşabın çalışması liflere paralel doğrultuda en az, radyal doğrultuda daha fazla, teğet doğrultuda ise en fazladır. Hacimsel çalışma ise bu üç doğrultudaki çalışmanın bir sonucudur. Ahşap malzemenin değişik doğrultularda farklı çalışması, ahşabın sakıncalı yönlerinden en önemlisidir. Değişik doğrultularda farklı çalışma, iç gerilmelere neden olarak çeşitli kullanış yerlerinde boyutların değişmesi, çarpılma, eğilme, kamburlaşma, çatlama gibi kusurların oluşmasına yol açmaktadır. Ahşap malzemenin kurutulmadan kullanılması ve yağmur gibi dış etkilerde kalması, özellikle yeterli havalandırma yapılmayan hayvan barınaklarında nem birikimi genişleme ve büzülmeleri artıracaktır. Tarımsal yapılarda kullanılan ahşap malzemenin büzülme ve genişleme özelliklerinin iyi bilinmesi ve ona göre kullanılması gerekmektedir (Örüng ve Okuroğlu, 1992). Örneklerin normal çevre koşullarına sahip bir ortamdaki büzülme değeri; radyal 65 Tokat-Niksar Yöresinde Yetiştirilen ve Yöredeki Tarımsal Yapılarda Yaygın Olarak Kullanılan Kavak Ağacının Önemli Fiziksel ve Mekanik Özellikleri doğrultuda % 2,46, teğet doğrultuda % 4,14 ve hacimsel % 9,8 olarak saptanmıştır. Tam kuru durumdaki örneklerin normal çevre koşullarında ortaya çıkan genişlemesi radyal doğrultuda % 0,85, teğet doğrultuda % 0,71 ve hacimsel olarak % 1,48 bulunmuştur. Kavak ağacı için radyal, teğet ve hacimsel doğrultuda büzülme değerlerini Örs ve Keskin (2001) sırasıyla % 3,5, % 6,7, % 10; Kerimoğlu (1973) % 3,30, % 8,10 ve % 11; Acar (1972) ise teğet ve radyal doğrultuda % 9,69 ve % 3,83 olarak belirtmişlerdir. Ağaç malzeme hafif bir yapıya sahip olduğundan nem değişimlerinden etkilenerek boyutları değişmekte ve heterojen olması nedeniyle farklı yön ve miktarlarda boyutsal değişiklikler olmaktadır (Şimşek, 2003). Hücre boşluklarının su ile tamamen dolmasıyla ahşap doygun duruma gelir. Ahşabın doygun duruma gelmesi ahşabın su içinde ağırlığı değişmeyinceye kadar bekletmekle olur (Ekmekyapar ve Örüng, 1997). Tokat Niksar yöresinde yetişen kavak ağaçlarının su emme değerleri % 163 bulunmuştur. Şimşek (2003) ağaçlarda su emme değerinin % 150-250 arasında olduğunu, Bozkurt ve Göker (1987) % 120’den fazla olduğunu ifade etmiştir. Mekanik özellikler ahşabın dışarıdan yapılan yüklemeler ile biçimini değiştirmeye zorlayan kuvvetlere karşı koyma gücüdür (Örs ve Keskin, 2001). Mekanik özellikler ahşabın yapıda kullanılma yerlerine uygunluğunu belirler. Ahşabın önemli mekanik özellikleri basınç dayanımı, çekme dayanımı, eğilmede elastisite modülü, kayma dayanımı, çarpmada eğilme dayanımı, statik sertlik ve aşınma dayanımı olarak sıralanabilir (Ekmekyapar ve Örüng, 1997). Basınç dayanımı, yapı malzemesi olarak ahşabın kullanılmasında önemlidir. Ahşap malzemede basınç dayanımı ile diğer dayanımlar arasında doğrusal ilişki bulunduğundan, basınç dayanımı sonuçlarına bakılarak ahşabın genel dayanım özellikleri konusunda bir karara varılabilir. Ahşap malzemenin basınca karşı dayanımı ahşap malzemeye dik doğrultuda etki yapan, onu ezmeye, sıkıştırmaya ve kısaltıp koparmaya çalışan kuvvetlere karşı gösterdiği direnmedir. Bu dayanım, anizotrop ve heterojen yapıya sahip ahşap malzemede lif doğrultusuna göre değişik şekillerde kendini göstermektedir. Yapılarda bir çok durumlarda ağaç kirişler, 66 liflere dik doğrultuda yüklenmektedir. Bu yüklemede ahşap malzeme basınca karşı plastik bir durum göstermekte, diğer bir anlatımla basınç arttırıldıkça kırılma görülmeden sıkışma ve ezilme oluşmaktadır. Ahşap malzemeye liflere paralel doğrultuda uygulanan basınç kuvveti, ağacın yapısındaki boru demetleri şeklinde olan liflerin birer kolon gibi basınca ve burkulmaya karşı çalışmasına neden olur (Ekmekyapar ve Örüng, 1997; Özçelik, 1983; Berkel, 1970). Ahşap malzemenin yapılarda, el sanatları ve sanayide kullanılması önemli olup, liflere dik doğrultuda basınç dayanımı paralel doğrultudakinin % 10-20’si kadardır (Örs ve Keskin, 2001). Yapılan araştırmada liflere dik doğrultuda basınç dayanımı, radyal doğrultuda ortalama 50 kg/cm2 belirlenmiştir. Liflere dik doğrultuda basınç dayanımı; kavak ağacı için Örs ve Keskin (2001), 33 kg/cm2; Örüng ve Okuroğlu (1992) 50 kg/cm2; Odabaşı (1971) 46 kg/cm2 olarak bildirmişlerdir. Liflere dik doğrultudaki çekme direnci odun elemanları arasındaki bağlanma gücünün bir ölçüsüdür (Örs ve Keskin, 2001). Liflere dik doğrultudaki çekme direnci, liflere paralel doğrultudaki çekme direncine nazaran çok düşüktür (Bozkurt ve Göçer, 1987). Ahşap malzemelerde liflere paralel doğrultudaki çekme dayanımı liflere dik doğrultudaki çekme dayanımından yaklaşık 10 kat daha fazladır (Ekmekyapar ve Örüng, 1997). Liflere dik doğrultuda çekme dayanımı 5,6 kg/cm2 olup önerilen değerlere uygundur. Örneklere ilişkin liflere paralel doğrultuda basınç dayanımı, ortalama 431 kg/cm2 olarak bulunmuştur. Değişik yörelerde yetişen kavak ağacı için liflere paralel doğrultuda basınç dayanımı Örs ve Keskin (2001) 345 kg/cm2, Acar (1972) 303 kg/cm2, Odabaşı (1971) 415 kg/cm2 olarak belirlemişlerdir. Ahşap malzemede liflere paralel doğrultuda çekme dayanımı; birbirine zıt doğrultularda etki eden, lifleri koparmaya ve ayırmaya çalışan iki kuvvete karşı ahşap malzemenin gösterdiği karşı koymadır (Bozkurt ve Göker, 1987). Liflere paralel doğrultuda çekme dayanımı, ağaç malzemenin direnç özellikleri içerisinde en yüksek değeri vermektedir (Örs ve Keskin; 2001). Araştırmada kavak ağacı için liflere paralel doğrultuda çekme dayanımı, ortalama 418 kg/cm2 bulunmuştur. Örüng ve Okuroğlu S.ŞAHİN, S.KARAMAN, İ.ÖRÜNG (2002), Erzurum yöresinde yetiştirilen kavak ağacının liflere paralel doğrultuda çekme dayanımını 650 kg/cm2 olarak belirlemiş; Odabaşı ve Acar, 1975 ise bu değeri karakavak ağacı için 667 kg/cm2 olarak elde etmiştir. Eğilme dayanımı, iki mesnet üzerine lif uzunluğunca kiriş gibi oturtulan bir ahşap malzeme elemanının uzun eksenine dik doğrultuda etki eden kuvvete karşı gösterdiği dirençtir (Ekmekyapar ve Örüng, 1997). Ahşap malzeme özellikle yapılarda eğilmeye neden olan yüklemelerin etkisinde kaldığından, bu dayanım değerinin bilinmesi gerekmektedir (Acar, 1973). Araştırma sonucunda elde edilen değerlere göre eğilme dayanımı ortalama 726 kg/cm2’dir. Kavak ağacı için eğilme dayanımın; Örüng ve Okuroğlu, (2002) 507 kg/cm2; Örs ve Keskin (2001) 600 kg/cm2; Acar (1972) 585 kg/cm2; Acar, (1973) 734 kg/cm2 olduğunu ifade etmişlerdir. Kayma dayanımı, ahşap malzemenin bitişik iki düzlemini aksi yönlerde kaydırarak birbirinden ayırmaya çalışan kuvvetlere karşı koyma gücüdür (Örs ve Keskin, 2001). Ahşap malzemenin birleştirme yerlerinde, çentik açılan kısımlarında kayma dayanımı önem kazanmaktadır. Liflere paralel doğrultudaki kayma dayanımı, liflere dik doğrultudaki kayma dayanımından daha fazladır (Ekmekyapar ve Örüng, 1997; Berkel, 1970). Araştırma sonucuna göre liflere paralel doğrultuda kayma dayanımının ortalaması 32 kg/cm2 olarak bulunmuştur. Örüng ve Okuroğlu (2002), Erzurum yöresinde yetiştirilen kavak ağacı için kayma dayanımını 44 kg/cm2 olarak belirlemiş, Örs ve Keskin (2001) 65 kg/cm2, Odabaşı ve Acar (1975), Acar (1973) 57 kg/cm2 ise 61 kg/cm2 olduğunu bildirmişlerdir. 4. Sonuç Ahşap malzeme yapıda taşıyıcı, doğrama, kaplama, bölme elemanı olarak kullanılabilmektedir. Ancak özellikle, kullanış yerlerinin gerektirdiği fonksiyonel ve rasyonel bir değerlendirmenin yapılması, daha sonra da istenilen özelliklere sahip ağaç türü ve odun kökenli diğer malzemelerin seçiminin yapılması gerekir. Ağaç malzeme seçiminde ve optimal kullanım sağlanmasında ahşabın anatomik, fiziksel, mekanik, teknolojik ve kimyasal özelliklerinin bilinmesi büyük önem taşımaktadır (Karayılmazlar ve ark., 2005). Bunun sonucu çok değerli bir ham madde olan odunun en az kayıpla işlenmesi sağlanırken, orman endüstrisinin verimli çalışması olanaklı olur. Ağacın yetişme koşulları ve yeri bünyesine ve dolayısıyla dayanımına etki ettiğinden, emniyet gerilmelerinin belirlenmesinde farklı iklim koşullarında yetişen ağaçların da göz önüne alınması gerekmektedir. Tokat yöresindeki tarımsal yapılarda yaygın olarak kullanılan ve ilin Niksar ilçesinde yetiştirilen kavak ağacının önemli fiziksel ve mekanik özelliklerini belirlemek amacıyla yapılan bu araştırmada elde edilen sonuçlar genellikle değişik yörelerde yetişen kavak ağaçları ile literatürlerde verilen değerlere yakınlık göstermektedir. Elde edilen sonuçlara göre kavak ağacının yapı malzemesi olarak rahatlıkta kullanılabileceği belirlenmiştir. Kavak ağacından elde edilen malzeme, yapı inşaatında kullanma ve uygulama tekniğinin yardımıyla değerli bir malzeme durumuna gelebilir. Bu malzemenin emniyet gerilmeleri iyi belirlenmek koşulu ile yapının tüm taşıyıcı elemanlarında özellikle aşık, mertek, taban ve tavan kirişleri olarak kullanımı uygundur. Araştırma materyali olan kavak ağacının, diğer ahşap malzemenin sağlanmasının zor ve pahalı olduğu bölgelerde, özellikle ekonomik gücü yetersiz olan tarım işletmelerindeki yapılarda kullanılabileceğini göstermektedir. Kavak ağacının ahşap yapıların taşıyıcı elemanlarında kullanılmasıyla yöredeki ahşap malzeme sıkıntısı büyük ölçüde giderilebilecektir. Kaynaklar Acar, O., 1972. 64 H. Melez kavak odununun bazı teknolojik odun özellikleri ve 1-24 klonu ile mukayeseli araştırmalar. Kavak ve Hızlı gelişen Orman Ağaçları Arş. Enst., Yıllık Bülteni, No, 7. Acar, O., 1973. Populus, Euphratica Oliv, odununun anatomik ve teknolojik özellikleri. Kavak ve Hızlı gelişen Orman Ağaçları Arş. Enst., Yıllık Bülteni, No, 8. Anonim, 1976a. Odunda fiziksel ve mekaniksel deneyler için numune alma metotları ve genel özellikler, TS 2470. Türk Standartları Enst., Ankara. Anonim, 1976b. Odunda fiziksel ve mekaniksel deneyler için hacim yoğunluk değerinin tayini, TS 2472. Türk Standartları Enst., Ankara. Anonim, 1976c. Odunda liflere dik yönde basınç direnci tayini, TS 2473. Türk Standartları Enst., Ankara. 65 Tokat-Niksar Yöresinde Yetiştirilen ve Yöredeki Tarımsal Yapılarda Yaygın Olarak Kullanılan Kavak Ağacının Önemli Fiziksel ve Mekanik Özellikleri Anonim, 1976d. Odunda statik eğilme dayanımının tayini, TS 2474, Türk Standartları Enst., Ankara. Anonim, 1976e. Odunda liflere paralel yönde çekme dayanımının tayini, TS 2475. Türk Standartları Enst., Ankara. Anonim, 1977. Odunda liflere paralel doğrultuda basınç direnci, TS 2595. Türk Standartları Enst., Ankara. Anonim, 1980. Odunda liflere paralel doğrultuda makaslama direncinin tayini, TS 3459. Türk Standartları Enst., Ankara. Anonim, 1983a. Odunda radyal ve teğet doğrultuda çekmenin tayini TS 4083. Türk Standartları Enst., Ankara. Anonim, 1983b. Odunda radyal ve teğet doğrultuda şişmenin tayini, TS 4084. Türk Standartları Enst., Ankara. Anonim, 1983c. Odunda hacimsel çekmenin tayini, TS 4085. Türk Standartları Enst., Ankara. Anonim, 1983d. Odunda hacimsel şişmenin tayini, TS 4086. Türk Standartları Enst., Ankara. Balaban, A. ve Şen. E., 1984. Tarımsal İnşaat. Ankara Üniv., Ziraat Fak., Yay., 904, Ders Kitabı, No: 252, Ankara. Berkel, A., 1970. Ağaç Malzeme Teknolojisi. İ.Ü. Orman Fak., Yay., No. 147, İstanbul. Bozkurt, Y. ve Göker, Y., 1987. Fiziksel ve Mekanik Ağaç Teknolojisi. İ.Ü. Orman Fak., Yay., No:388, İstanbul. Düzgüneş, O., T. Kesici, O. Kavuncu ve F. Gürbüz, 1987. Araştırma ve Deneme Metodları (İstatistik Metodları II). Ankara Üniv. Ziraat Fak. Yay., No:1021, 295, 381 s., Ankara. Ekmekyapar, T. ve Örüng, İ., 1997. İnşaat Malzeme Bilgisi. Atatürk Üniv., Ziraat Fak. Ders Yay., No:145, Erzurum. Karayılmazlar, S., Tankut, N. ve Tankut, A., 2005. Yapı sistem ve malzemelerinde ahşap; yapı malzemelerinde ahşabın özellikleri, önemi ve ahşap yapı sistemlerinde kullanımı. Standart ve Ekonomik Teknik Dergi, 518, Ankara. 66 Kerimoğlu, E., 1973. The use of poplar timber in rural housing. Cento Symposium, May, (21-24), Ankara. Odabaşı, Y., 1971. Yapı malzemesi olarak kavak ağacının özellikleri ve emniyet gerilmeleri üzerinde araştırmalar. Özarkadaş Matb., İstanbul. Odabaşı, Y. ve Acar, O., 1975. Yapı malzemesi olarak Karakavak ağacının bazı özellikleri üzerinde araştırmalar. Kavak ve Hızlı Gelişen Orman Ağaçları, Enst., Yıllık Bülten No: 10. Öneş, A., 1988. İnşaat Malzeme Bilgisi, Ankara Üniv Ziraat Fak., Yay., 1094, Ders Kitabı No:315, Ankara. Örs, Y. ve Keskin, H., 2001. Ağaç Malzeme Bilgisi, Atlas Yayın Dağıtım,No: 02, İstanbul. Örüng, İ., 1989. Erzurum yöresindeki tarımsal yapılarda yaygın olarak kullanılan Şenkaya Sarıçamının önemli fiziksel ve mekanik özellikleri üzerine bir araştırma (Doktora Tezi). Atatürk Üniv., Fen Bilimleri Enst., Erzurum. Örüng, İ. ve Okuroğlu, M., 1992. Erzurum yöresindeki tarımsal yapılarda yaygın olarak kullanılan kavak ağacının önemli fiziksel ve mekanik özellikleri üzerine bir araştırma. 4. Ulusal Tarımsal Yapılar ve Sulama Kongresi, (24-26 Haziran), Erzurum. Özçelik, N., 1975. İnşaat Bilgisi. İ.Ü. Orman Fak., Yay., No: 211, İstanbul. Özçelik, N., 1983. Ağaç malzemenin mekanik özellikleri ve birleşmeleri. İ.Ü.Orman Fak. Derg., 33(1), 9, İstanbul. Şimşek, O., 2003. Yapı Malzemesi II. Beta Basım A.Ş, Yayın No: 1374, İstanbul. Uzunöz, M., 1997. Niksar ovasında melez kavak yetiştiriciliğinin önemi ve alternatif tarla ürünlerine göre karlılığı üzerine bir araştırma (Yüksek Lisans Tezi). Gaziosmanpaşa Üniv., Fen Bilimleri Enst., Tarım Ekonomisi Anabilim Dalı, Tokat. GOÜ. Ziraat Fakültesi Dergisi, 23 (1), 2006, 67-74 CBS İle Tokat İli Arazi Varlığının Eğim ve Bakı Özelliklerinin Tespiti ve Tarımsal Açıdan İrdelenmesi 1 Tekin Susam1 İrfan Oğuz2 Gaziosmanpaşa Üniversitesi, Tokat Meslek Yüksekokulu, 60240, Tokat 2 Köy Hizmetleri Araştırma Enstitüsü, 60250, Tokat Özet: Hızla artmakta olan nüfusla orantılı olarak uygun arazi kullanımı gerekliliği her geçen gün önemini daha da hissettirmektedir. Tarımsal amaçlı kullanılabilecek arazi olarak kısıtlı miktara sahip olan Tokat ili içinde bu olgu son derece önemlidir. Tokat ili tarım ve tarıma dayalı sanayi ile geçinmekte olan bir ilimizdir. Arazilerin eğim, bakı ve yükseklik gibi özellikleri onların en uygun şekilde kullanılabilmeleri için yapılabilecek planlama çalışmalarında önemli bir ağırlığa sahip topoğrafik özelliklerdir. Tokat ili idari sınırları kapsamında coğrafi bilgi sistemi ortamında yapılan bu çalışma ile Tokat ili eğim, bakı ve yükseklik durumu incelenmiştir. Tokat ili arazilerinin eğim, bakı ve yükseklik yüzdeleri yüzölçüm değerlerine göre hesaplanarak grafikler elde edilmiştir. Elde edilen eğim değeri miktarlarına göre Tokat ili arazilerinin büyük çoğunluğunun tarım için uygun olan (% 0-12) aralıkta olmadığı tespit edilmiştir. Bakı durumu tespiti sonunda ise arazilerin ana yönlere göre yaklaşık eşit oranda (kuzey 26.5 %, güney 25.6 %, doğu 20 % ve batı 22.2 %) dağıldıkları görülmüştür. Tespit edilen bu topoğrafik niteliklere göre Tokat ili arazilerinin çok az bir kısmının topoğrafik açıdan tarımsal kullanıma uygun olduğu görülmektedir. Anahtar kelimeler: CBS, Eğim, Bakı, Tokat Determination of Slope and Aspect Specifications of Tokat City and interpretation on Agricultural Scopes Abstract: The necessity for convenient use of soil, rises due to the population increase. Because, there are limited areas for agricultural purposes in Tokat province and seventh percent of people who live in Tokat supply their living from agriculture and industry based on agriculture, it is very important to use available soil in the most convenient way. Slope, aspect and heights of land surfaces are very important attributes to plan existing land for convenient use. Sufficient knowledge of land’s features helps people in various ways, such as economy, preference, at the planning stage to form a good plan. With this study, which covers Tokat province, realized by GIS, slope, aspect and heights of land surfaces determined and interpretated. According to results obtained, most of the lands of Tokat Province is not suitable for agriculture in general. Only 34% of Tokat Province’s lands is in range of slope interval (0-12 %) which is suitable for agriculture. In terms of aspect, it was seen that lands fell into approximately equal pieces (north 26.5%, south 25.6%, east 20% ve west 22.2%) according to main aspects. As a result, according to these attributes of Tokat Province’s lands, there are insufficent lands which are suitable for agriculture in terms of topographical status. Keywords: GIS, Slope, Aspect, Tokat 1. Giriş İnsanların yaşam koşulları ve davranışları, bulundukları çevrenin değiştirilemez topoğrafik özellikleri ile yakından ilişkilidir. Tarım, ulaşım, iklim, eğitim, geçim kaynakları, yerleşim yerinin niteliği, gelişebilme potansiyeli ve erozyon riski gibi birçok olgu, ilgili yaşam alanının topoğrafik özellikleri ile doğrudan ilişkilidir. CBS, topoğrafik özelliklerin sayısal olarak ortaya çıkarılması yönünde önemli olanaklar sunmaktadır. Özellikle mühendislik çalışmalarında arazi topoğrafyasının ne kadar önemli olduğu dikkate alınırsa CBS’nin sunduğu bu olanakların önemi daha da iyi anlaşılır. Bu sebepledir ki son yıllarda bu anlamda yapılan bilimsel çalışmalara çok sık rastlanmaktadır (Alkış, 1996; Dechev, 2002; Ayad, 2004; Dingil, 1997; Kasapoğlu, 1997; Susam, 2002; www.esri.com; www.islem.com.tr; www.netcad.com.tr; www.hatgıs.com; www.gislab.ktu.edu.tr; www.mta.gov.tr; www.hkmo.org.tr; www.geog.ubc.ca). CBS ortamında yapılan bu çalışma ile de Tokat yöresi arazi varlığının eğim ve bakı özellikleri sayısal olarak ortaya çıkarılmaya çalışılmıştır. Çalışmayla belirli eğim ve bakı aralıklarında ne kadar arazi olduğu ve il genelinde yüzde dağılımı belirlenmiştir. Elde edilen bilgiler tarımsal olarak değerlendirilmiş ve ilin potansiyeli ortaya konulmuştur. CBS İle Tokat İli Arazi Varlığının Eğim ve Bakı Özelliklerinin Tespiti ve Tarımsal Açıdan İrdelenmesi 2. Materyal ve Metot 2.1. Çalışma alanı Araştırmanın yürütüldüğü Tokat ili, Karadeniz ve İç Anadolu bölgeleri arasındaki geçit bölgede ve deniz seviyesinden ortalama 650 m yükseklikte bulunmaktadır. Tokat yerleşim birimi (kent merkezi) koordinatları 36.530 doğu boylam ve 40.310 kuzey enlem coğrafi koordinatlarında bulunmaktadır. Tokat İline bağlı Zile, Yeşilyurt, Turhal, Sulusaray, Reşadiye, Pazar, Niksar, Erbaa, Başçiftlik, Artova ve Almus olmak üzere 11 adet ilçe bulunmaktadır. Araştırma yeri yer buldur haritası Şekil 1’ de verilmiştir. Şekil 1. Araştırma yeri yer buldur haritası 2.2 İklim Tokat ili, Karadeniz’ in etkisi altında kalan alanlarla Orta Anadolu’ nun karasal iklimi arasında hakim olan, geçit bölge iklimi karakterindedir. İl merkezinde uzun yıllar ortalama yağış 437 mm, ortalama hava sıcaklığı 12 0C, ortalama nispi nem % 62.4’ tür (KHGM, 2005). 2.3. Arazi kullanım Tokat yöresinde en fazla arazi kullanım türü ormanlık arazidir. Orman alanları il arazi varlığının % 38.72’ sini kaplamaktadır. Toplam arazi varlığının % 23.52’ si kuru tarım, % 15.71’ i çayır-mera arazisi ve % 12.27’ si sulu tarım arazisidir. Geri kalan fundalık arazi, bağbahçe arazisi, yerleşim yeri, su yuzeyi ve boş arazinin toplam oranı % 9.79 dur (Anonim; 1997). 2.4. Metot Çalışma üç aşamada yürütülmüştür. Birinci aşamada topoğrafik analizlerde kullanılacak olan grid formatlı pafta sistemine göre kaydedilmiş yükseklik verisinin sadece çalışma alanı içerisinde kalan kısımları ayrı bir katman 74 haline getirilmiştir. Bu katmandan baraj, göl ve gölet yüzeylerinin çıkarılmasıyla analizler için gerekli maske katman oluşturulmuştur. İkinci aşamada, yükseklik verisi ve çalışma alanı maske katmanı kullanılarak eğim haritası elde edilmiş, eğim durumunun yeniden sınıflandırılması, eğim yüzdelerinin elde edilmesi ve son olarak ne kadar arazinin hangi eğim aralığında olduğunun tespit edilmesi gerçekleştirilmiştir. Üçüncü aşamada ise, yükseklik verisi ve çalışma alanı maske katmanı kullanılarak bakı haritasının elde edilmesi, bakı durumunun ana yönler dikkate alınarak yeniden sınıflandırılması, bakı yüzdelerinin elde edilmesi ve il arazi varlığının hangi bakı aralıklarında olduğunun belirlemesi gerçekleştirilmiştir. CBS yazılımı olarak ARCMap 9.0 yazılımı, 3D Analysist modülü (ESRI, 2004) kullanılmıştır. Donanım olarak da Pentium III tabanlı DELL marka dizüstü bilgisayar ve ilgili ek birimleri kullanılmıştır. 2.4.1. Analizde kullanılacak olan çalışma alanı maske katmanının elde edilmesi Çalışma alanını kapsayan yükseklik verilerinden yararlanılarak göl, gölet ve baraj gibi su yüzeyleri dışında kalan alanların analiz edilmesi için bir maske katman elde edilmiştir. Bu amaçla, il sınırı içinde kalan göl, gölet ve barajlar poligon şeklinde vektörel veri olarak su katmanı ismi ile oluşturulmuştur. Maske katmanı oluşturmak için il sınırı katmanı ile su katmanı birleştirilerek yeni bir katman elde edilmiştir. Eğim ve bakı analiz işlemlerinde bu katman kullanılmıştır. 2.4.2. Eğim durumu ve ilgili sayısal bilgilerin elde edilmesi Eğim, arazi yüzeyinin yatay düzlemden sapma değeridir. Bu değer % olarak veya derece (0-90) olarak ifade edilmektedir. SAM çalışmalarında oluşturulan yüzeylerde seçilen iki nokta arasındaki eğim doğrudan hesaplanabilmektedir. Bu olanak ARCMAP 8.3, 3D Analysis programında da mevcut olup % ya da derece cinsinden tercihli olarak kullanılabilmektedir. Eğim, erozyon, toprak sınıflaması, ağaçlandırma, konut yeri planlama vb. bir çok çalışmada mutlaka dikkate alınması gereken önemli bir topoğrafik unsurdur. T.SUSAM, İ.OĞUZ Araştırmada ARCMAP 8.3, 3D Analysis programının ilgili komutları kullanılarak çalışma alanının, 20m x 20m piksel boyutlu raster formatlı eğim katmanı elde edilmiştir. Elde edilen eğim katmanı çeşitli karşılaştırmalar yapmak amacıyla düz (% 0 –2), hafif (% 2 – 6), Orta (% 6 – 12), dik (% 12–20), çok dik (% 20 – 30) ve sarp (% 30+) olmak üzere altı sınıf olarak gruplandırılmıştır. Sınıflamada toprak etüt ve haritalamada kullanılan gruplama dikkate alınmıştır (Anonim, 1967). Bu sınıflamaya göre Tokat Yöresi eğim haritası Şekil 2’ te verilmiştir. Eğim gruplarının çalışma alanında kapladığı alan, katmandaki hücre sayılarından hesaplanarak Çizelge 1’de, alan ve yüzde olarak da Şekil 3’de verilmiştir. Çizelge 2’de ise karşılaştırma amaçlı, klasik sistem sonuçları ile çalışmada bulunan sonuçlar birlikte verilmiştir. Şekil 2 Tokat İli eğim haritası Çizelge 1. Tokat İli eğim gruplarının alansal dağılımı Eğim Grubu (%) Hücre Sayısı Toplam Alan (m2) 0–2 Düz 2 500 286 1 000 114 400 2–6 Hafif 1 810 517 724 206 800 6 – 12 Orta 4 057 886 1 623 154 400 12 – 20 Dik 4 687 048 1 874 819 200 20 – 30 Çok Dik 4 682 095 1 872 838 000 30 + Sarp 6 757 601 2 703 040 400 Toplam 24 495 433 9 798 173 200 Toplam Alan (km2) 1 000.114 724.207 1 623.154 1 874.819 1 872.838 2 703.041 9 798.173 73 CBS İle Tokat İli Arazi Varlığının Eğim ve Bakı Özelliklerinin Tespiti ve Tarımsal Açıdan İrdelenmesi % 30 + 2 703,041 km2 27.6 % %0-2 1 000,114 km2 10.2 % %2-6 724,207 km2 7.4 % % 6 - 12 1 623,154 km2 16.6 % % 20 - 30 1 872,838 km2 19.1 % % 12 - 20 1 874,819 km2 19.1 % Şekil 3. Tokat İli arazi varlığı eğim aralıkları ve kapladıkları alanlar ile yüzdeleri Çizelge 2. SAM verilerinden elde edilen eğim gruplarının toprak haritası bulgularıyla karşılaştırılması Eğim Grubu Alan (km2) Fark (%) (km2) SAM Verileri Toprak Haritası Verileri 0–2 Düz 1 000.114 860.070 140.044 2–6 Hafif 724.207 645.070 79.137 6 – 12 Orta 1 623.154 1596.890 26.264 12 – 20 Dik 1 874.819 1675.720 199.099 20 – 30 Çok Dik 1 872.838 2279.730 -406.892 30 + Sarp 2 703.041 2746.470 -43.429 Toplam 9 798.173 9803.950 -5.777 2.4.3. Bakı durumu ve ilgili sayısal bilgilerin elde edilmesi Sayısal arazi modelinde bakı, her raster hücresi için hesaplanır. Bakı, ilgili hücreden teğet olarak geçen yüzey normalinin, kuzey doğrultusu ile yaptığı açı olarak hesaplanır. Bu açı 0’ dan başlanarak saat akrebi yönünde 360 derecelik tam bir daire oluşacak şekilde hesaplanır ve sınıflandırılır.Bu aralıklarda olan ve her hücre için hesaplanan bakı değeri, o hücrenin eğim yüzeyinin hangi yöne baktığını gösterir. SAM kullanılarak hesaplanan bakı bilgisi tarımsal ve diğer bir çok alanda kullanılabilmektedir. Örneğin kayak yapılacak en iyi yerler, karın ilk olarak erimeye başlayacağı yerler, acil durumlarda uçak 74 inebilecek yerler, özellikle bir yönü seven ağaç türlerinin yetişebileceği uygun yerlerin belirlenmesi gibi amaçlarla kullanılmaktadır. Bu çalışma ile yükseklik verisi ve maske katman kullanılarak, 20 m x 20 m piksel boyutlu raster formatlı bakı katmanı elde edilmiştir. Düz yerler ve ara yönlerde dahil olmak üzere dokuz sınıf olarak elde edilen bakı katmanı özellikleri Çizelge 3’ de alansal, Şekil 4’de % cinsinde grafiksel olarak verilmiştir. Tokat İli topraklarının ara yönleri yanısıra ana yönleri de ele alınarak veri sınıflaması düz, kuzey, doğu, güney ve batı olmak üzere toplam 5 sınıfta yeniden yapılmış ve buna göre elde edilen sonuçlar Çizelge 4’te alansal, Şekil 5’de de grafiksel olarak % cinsinden verilmiştir. T.SUSAM, İ.OĞUZ Çizelge 3. Tokat Yöresi ara yönler bakı gruplarının alansal dağılımı Bakı Hücre Sayısı Alan (m2) Alan (km2) Düz 1396524 558609600 558.610 Kuzey 4941682 1976672800 1 976.673 Kuzeydoğu 2589756 1035902400 1 035.902 Doğu 2321733 928693200 928.693 Güneydoğu 2670451 1068180400 1 068.180 Güney 2915084 1166033600 1 166.034 Güneybatı 2616310 1046524000 1 046.524 Batı 2403532 961412800 961.413 Kuzeybatı 2640361 1056144400 1 056.144 Toplam 24495433 9798173000 9 798.173 Kuzeybatı 10.8 % Düz 5.7 % Düz Batı 9.8 % Kuzey 20.2 % Kuzey Kuzeydoğu Doğu Güneydoğu Güneybatı 10.7 % Güney Kuzeydoğu 10.6 % Güney 11.9 % Güneydoğu 10.9 % Güneybatı Batı Kuzeybatı Doğu 9.5 % Şekil 4. Ana ve ara yönlere göre Tokat İli arazi varlığı bakı dağılım grafiği Çizelge 4. Tokat Yöresi ana yönler bakı gruplarının alansal dağılımı Bakı Hücre Sayısı Alan (m2) Alan (km2) Düz 1396524 558609600 558.610 Kuzey 6488151 2595260400 2595.260 Doğu 4888308 1955323200 1955.323 Güney 6279220 2511688000 2511.688 Batı 5443005 2177202000 2177.202 Toplam 24495208 9798173000 9798.083 73 CBS İle Tokat İli Arazi Varlığının Eğim ve Bakı Özelliklerinin Tespiti ve Tarımsal Açıdan İrdelenmesi Batı 2177.202 km2 22.2 % Düz 558.610 km2 5.7 % Kuzey 2595.260 km2 26.5 % Düz Kuzey Doğu Güney Batı Güney 2511.688 km2 25.6 % Doğu 1955.323 km2 20.0 % Şekil 7. Tokat İli arazi varlığı ana yönlere göre dağılım grafiği 3. Bulgular ve tartışma Çizelge 1 ve Şekil 4’ te görüldüğü gibi Tokat yöresinde toplam arazi varlığının % 27.6’ sı sarp (% 30 +) eğimden oluşmaktadır. Sarp eğimi sırasıyla çok dik ( % 20 – 30), dik ( % 12 – 20), orta (% 6 – 12), düz (% 0 – 2) ve hafif (% 2 – 6) eğim grubu takip etmektedir. Genel olarak işlemeli tarımsal faaliyetlerin % 0 – 12 eğim grubunda yapılması ve % 12’ yi aşan eğimlerde ise işlemeli tarımın kesinlikle yapılmaması ve % 12’ yi aşan eğimli alanların mera ve orman alanları olarak değerlendirilmesi gerekmektedir. Tarımsal faaliyetlere izin verilen % 0–12 eğim grubunda ise düz eğimlerde sınırlamasız, hafif eğimlerde belirli sınırlamalar içeren ve orta eğimde ise ciddi sınırlamalarla (yem bitkileri tarımı, eğime dik sürüm, azaltılmış toprak işleme v.b) kontrollü tarıma izin verilmektedir. İşlemeli tarımda kullanılabilme potansiyeli olan % 0–12 eğim grubunda yer alan araziler il arazi varlığının ancak %34.2’sini oluşturmuştur. Sürdürülebilir tarım için oldukça sınırlı oranda olan bu alanların toprak bozulma süreçlerine karşı korunması gerekmektedir. Başlıca fiziksel toprak bozulma süreçlerinden biri olan toprak erozyonu topoğrafik yapının oldukça dik eğimlerde oluşunun da etkisiyle düz eğimli araziler dışında kalan % 89.8’ ini tehdit etme 74 potansiyeline sahiptir. Nitekim Türkiye Arazi varlığı verilerine göre il arazisinin % 91.3’ de su erozyonu görülmektedir (Anonim, 1978). Düz bir arazide toprak aşınması ihmal edilir derecede az olmasına karşın meyil yüzdesi arttıkça erozyon olayı da orantılı bir şekilde artmaktadır. Denemeler, eğimin bir misli artması ile taşınan materyalin 2.8 misli artmakta olduğunu kanıtlamıştır (Doğan ve Güçer, 1976). Klasik sistemde haritalanmış Tokat İli toprak haritası eğim grupları verileri ile (Anonim, 1997), SAM verilerinden türetilmiş eğim grupları karşılaştırılmıştır (Çizelge 2). Çizelge 2’ de görüldüğü gibi, her iki yöntem arasında anlamlı sayısal farklılıklar bulunmuştur. Özellikle çok dik ve düz eğim gruplarında, her iki değerlendirme birbirlerinden oldukça sapma göstermişlerdir. Orta eğim grubu ise yakın sonuçlar vermiştir. SAM verilerinden oluşturulan eğim haritası klasik yöntemle yapılan eğim gruplamasına göre daha gerçekçi sonuç verdiği dikkate alınırsa toprak haritalarını hazırlamada CBS tekniklerinden daha fazla yararlanılması gerekliliği ortaya çıkmaktadır. Tokat ili bakı haritası, alansal dağılımı ve dağılım grafiğine göre ağırlıklı olarak il arazi varlığının kuzey (% 26.5) ve güney (% 25.6) yönlere baktığı görülmektedir. Tokat ili T.SUSAM, İ.OĞUZ arazisinin % 22.2’ si batı ve % 20’ si doğu yöne bakmakta olup % 5.7’ si düzdür. Meyvecilikte iyi bir güneşlenme ve yeterli sıcaklık gereklidir. Bu nedenle Tokat yöresi için güney, güneydoğu veya batı yöneyi tercih edilmektedir. Kuzey, kuzeydoğu ve doğu yöneyleri serin ve rutubetli olduğu için sıcak ve ılıman bölgelerde kurulacak meyvelikler için daha uygundur. Tokat yöresinde meyvecilik önemli bir potansiyele sahiptir. Kuzey yamaçlara oranla güney yamaçlarda meyve ağaçlarının ürün verimi daha fazla ve don riski daha azdır. Hakim rüzgar yönü de meyvecilik bakımından önemlidir. Rüzgarin esiş yönü ile bakı verileri birlikte değerlendirilerek meyve tesisi kurulabilecek potansiyel alanlar belirlenebilir. Meyvecilikte olduğu gibi tarla ürünleri, mera ve orman alanlarında yetiştirilecek bitki türleri için yer seçimlerinde de bakı haritasından yararlanılabilir. Toprak kayıplarında bakı belirleyicidir. Bu etki bakı özelliğinin belirlediği mikroklimatik farklılıklardan kaynaklanmaktadır. Ayrıca yöneye bağlı olarak vejetasyonun sağladığı örtülülük yüzdesindeki farklılık ta bu etkiyi artırmaktadır. Balcı, (1973). İç Anadolu’ da bakının toprak aşınıma duyarlılığa etkisini araştırdığı çalışmasında en fazla aşınıma duyarlılığın güney bakılarda olduğu, kuzey bakılardaki düşük aşınıma duyarlılığın yüksek organik maddeden kaynaklandığını belirtmiştir. 4. Sonuç Tokat yöresi arazi varlığının eğim ve bakı durumu ve elde edilen bulgular tarımsal açıdan irdelendiği bu çalışmada CBS tekniklerinden yararlanılmıştır. SAM haritasından elde edilen eğim değerleri TOPRAKSU standartlarına göre gruplandırılmıştır. Araştırma sonunda Tokat Kaynaklar Alkış, A., Özer H.,1996. “Coğrafi Bilgi Sistemlerinde üçüncü boyut için yükseklik veritabanı”, Coğrafi Bilgi Sistemleri Sempozyumu, 26-27-28 Eylül 1996, İ.T.Ü.- Y.T.Ü. İstanbul. Anonim, 1967. Toprak etüdleri standartları. TOPRAKSU Genel Müdürlüğü, Ankara. Anonim, 1978. Türkiye arazi varlığı. TOPRAKSU Genel Müdürlüğü, Ankara. Anonim, 1997. Tokat İli arazi varlığı. KHGM yayınları, il rapor no: 60, Ankara. Anonim, 2005. Tokat Köy Hizmetleri Araştırma Enstitüsü meteoroloji istasyonu kayıtları (Sözlü görüşme). yöresinde toplam arazi varlığının sırasıyla, % 27.6’ sı sarp (% 30 +), çok dik ( % 20 – 30), dik ( % 12 – 20), orta (% 6 – 12), düz (% 0 – 2) ve hafif (% 2 – 6) eğim gruplarında yer aldığı belirlenmiştir. İşlemeli tarımda kullanılabilme potansiyeli olan olan arazilerin oldukça sınırlı bir oranda olduğu (% 34.2) ve il arazilerinin eğim grupları dikkate alındığında çoğunlukla mera ve orman alanları olarak değerlendirilebileceği tespit edilmiştir. Tokat ili topraklarının eğim koşulları nedeniyle toprak erozyonunun potansiyel tehditi altında olduğu ve düz eğimli araziler dışında kalan il arazi varlığının % 89.8’ inin özel önlemlere ihtiyaç duyduğu belirlenmiştir. Klasik sistemde haritalanmış eğim gruplarının, SAM verilerinden türetilmiş eğim grupları ile, tam olarak uyuşmadığı ve her iki yöntem arasında anlamlı farklılıklar bulunduğu belirlenmiştir. Araştırma bulguları sonucunda Tokat İli bakı haritası hazırlanmıştır. Buna göre, il arazileri sırasıyla kuzey (% 26.5), güney (% 25.6), batı (% 22.2) ve doğu (% 20.0) yönlerine bakmakta olup % 5.7’ si düzdür. Meyvecilikte bol güneşlenme ve don tehlikesini azaltma amacıyla güney yamaçlar önem kazanmaktadır. Tokat yöresinde meyvecilik önemli bir potansiyele sahiptir. Kuzey yamaçlara oranla güney yamaçlarda meyve ağaçlarının ürün verimi daha fazla ve don riski daha azdır. Hakim rüzgar yönü de meyvecilik bakımından önemlidir. Rüzgarin esiş yönü ile bakı verileri birlikte değerlendirilerek meyve tesisi yapılmalıdır. Meyvecilikte olduğu gibi tarla ürünleri ile mera ve orman alanlarında yetiştirilecek bitki türlerinin yer seçimlerinde de bakı haritasından yararlanılmalıdır. Anonymous, 2002. Using ArcGISTM, 3D Analyst, Manuel Book, Redlands, USA. Ayad, Y., 2004. “Prioritizing acid mine drainage stream remediation”, The magazine for ESRI software users, october-december 2004, Clarion University of Penssylvania, USA. Balcı, N., 1972. Influence of parent material and slope exposure on properties of soils related to erodibility in North Central Anatolia. Zeitschrift für planzenernahrung und bodenkunde. No:131, p 4255. 73 CBS İle Tokat İli Arazi Varlığının Eğim ve Bakı Özelliklerinin Tespiti ve Tarımsal Açıdan İrdelenmesi Dechev, H., Romanova D., Troeva, V., 2002. “GIS Aplications in spatial planning”, 3rd International symposium remote sensing of urban areas, 11-13 June 2002, İstanbul, Turkey. Dingil,M., Şenol S., Öztürk N., Kandırmaz M., Öztekin E., Dinç U., Yeğingil İ., 1997. “Çukurova Üniversitesi Ziraat Fakültesi döner sermaye işletmesi arazileri veribankası”, 3.Uzaktan algımla ve Türkiye’deki uygulamaları semineri, 16-18, mayıs, Uludağ, Bursa. Doğan, O., Güçer, C. 1976. Su erozyonunun nedenleri, oluşumu ve üniversal denklem ile toprak kayıplarının saptanması. Merkez TOPRAKSU Araştırma Enstitüsü Müdürlüğü yayınları, Genel yayın No: 41, Teknik Yayın No: 24, Ankara. Kasapoğlu E., Köse O., Eren T., 1997. “Coğrafi bilgi sistemi ve uzaktan algılama tekniklerinin mühendislik uygulamalarındaki önemi”, 3.Uzaktan algımla ve Türkiye’deki uygulamaları semineri, 1618, mayıs, Uludağ, Bursa. 74 Susam, T., 2000. Yüksek çözünürlüklü uydu verileri ve sayısal arazi modeli entegrasyonu ile Tokat karar destek sisteminin kurulması, Yıldız Teknik Üniversitesi, Doktora tezi, sayfa 62, İstanbul. www.esri.com www.islem.com.tr www.netcad.com.tr www.hatgıs.com www.gislab.ktu.edu.tr/yayinlar/bolgesempoz_reis.pdf www.mta.gov.tr/jeoloji/RS/urunler.html www.hkmo.org.tr/meslegimiz/turk_haritacilik_tarihi.php www.geog.ubc.ca/courses/geog516/talks_2001/slope_calc ulation.html GOÜ. Ziraat Fakültesi Dergisi, 2006, 23 (1), 75-82 Yüzey Suları Coğrafi Bilgi Sistemi; Tokat İli Örneği 1 2 Tekin Susam1 Sedat Karaman2 Tekin Öztekin2 Gaziosmanpaşa Üniversitesi, Tokat Meslek Yüksekokulu, Harita Kadastro Programı, 60240, Tokat Gaziosmanpaşa Üniversitesi, Ziraat Fakültesi, Tarımsal Yapılar ve Sulama Bölümü, 60240, Tokat Özet: Çeşitli amaçlarla suya duyulan gereksinimin giderek arttığı günümüzde baraj, göl, gölet ve akarsular gibi yüzey sularının temel karakteristiklerinin bilinmesi onların planlı bir şekilde kullanılabilmeleri için son derece önemlidir. Coğrafi bilgi sistemi ve uzaktan algılama teknolojileri geniş alanlarda yüzey suları ile ilgili olarak konumlandırma ve güzergah belirleme çalışmalarında önemli olanaklar sunmaktadır. LANDSAT-TM ve IRS 1C uydu verileri kullanılarak, Tokat ili sınırları içerisinde kalan Yeşilırmak, Kelkit ve Çekerek gibi büyük ırmaklar ile baraj, göl ve göletlere ilişkin bir veri tabanı modeli oluşturulmuştur. Ayrıca bu objelerin yakın çevreleri ile olan ilişkilerinin daha iyi kavranabilmesi amacıyla 20 metrede bir geçirilmiş olan eş yükseklik eğrileri kullanılarak sayısal arazi modeli oluşturulmuş, yüzey suları ile yerleşim birimleri ve ulaşım ağı arasındaki ilişkiler de uydu görüntülerinden yararlanılarak belirlenmiştir. Anahtar Kelimeler: CBS, veri tabanı, uydu görüntüsü, Tokat ili Geographic Information System of Surface Waters; Tokat Province Sample Abstract: Nowadays, the need for water steadly rises due to the population increase. Graphical and identical informations about fresh water resources such as dams, lakes, and rivers are very important so that they could be used efficiently. In large areas, technologies of geographic information systems and remote sensing present important means in the studies of position designation and routing of water resources. In this study, a GIS database about surface waters of Tokat province was prepared. Rivers such as Yeşilırmak, Kelkit, Çekerek which passes from inside of Tokat province, dams and lakes were considered as basic surface water bodies. The graphical characteristics of these surface water bodies have been drown by using LANDSATTM and IRS-1C satellite images. In addition, a digitial elevation model has been formed to comprehend the relations between these surface waters and their neighboorhoods by processing contours in 20 m belong to study area. Finally, the settlements and roads next to surface waters have been digitized to see relation between each other by using satallite images. Keywords : GIS, database, satellite images, Tokat province, 1.Giriş Coğrafi bilgi sistemi (CBS) farklı formattaki bir çok coğrafi verinin grafiksel ve nesnel özellikleri ile birlikte ortak bir koordinat sisteminde katmanlar şeklinde toplanması, işlenmesi, sorgulanması, analiz edilmesi ve sunulmasını olanaklı kılan bir sitemdir. Kullanım alanı son derece geniş olan CBS, bu özelliği ile farklı bilim disiplini uzmanlarının birlikte çalışması yolunda etkin bir rol oynayan önemli bir bilişim sistemi olmuştur. Farklı bilim disiplinlerinin bir arada çalışmasını olanaklı kılan CBS yazılımlarında veri toplama ve sunma dışında etkin analiz teknikleri kolay kullanılabilir hale getirilmiştir. Özellikle geniş alanlarda yapılan araştırma çalışmalarında Coğrafi Bilgi Sistemleri (CBS), uzaktan algılama (UA) ve Küresel Konumlama sistemi (GPS) teknolojileri önemli kolaylıklar sunmaktadır. Ulaşım, tarım, yer seçimleri, arazi kullanım durumu vb. bir çok alanda yaygın olarak kullanılan bu teknolojiler su kaynakları ile ilgili çalışmalarda da sık kullanılmaktadır (Aydan ve Ülcan, 1997; Eren, 1997; Gavin, 2004; Jacobs, 2004). Uzaktan algılama (UA), uzayda yörüngeye oturtulmuş uydular aracılığıyla yeryüzü objeleri hakkında onlara dokunmaksızın bilgi edinme, işleme ve yorumlama tekniğine dayalı bir bilim dalıdır. Bu amaçla çalışma amaçlarına göre farklı uydulardan uygun çözünürlükte görüntüler alınmakta ve kullanılmaktadır. Bir metre çözünürlüklü IKONOS uydu verisi küçük alanlı çalışmalarda kullanılırken, daha düşük çözünürlüklü uydu görüntüleri geniş alanlı çalışmalarda kullanılmaktadır. Elektromanyetik ışınları geçirmeleri özelliğinden dolayı yüzey sularının bulunduğu ortamlar uydu görüntülerinde siyah olarak belirmekte, dolayısıyla su yüzeyleri diğer coğrafi varlıklar arasından kolaylıkla seçilebilmektedir (Örmeci, 1987). Bu olanak Yüzey Suları Coğrafi Bilgi Sistemi; Tokat İli Örneği yüzey sularının konum ve şekillerinin çok kolay belirlenebilmesini sağlamaktadır. Su kaynaklarının geliştirilip korunması, gelecek nesillere sağlıklı ve yeterli su bırakabilmesi için akılcı bir su yönetimi büyük önem taşımaktadır. Bu anlamda CBS, su ile ilgili yapılan çalışmaların planlı bir şekilde izlenebilmesini olanaklı kılmaktadır. Bilgisayar destekli veri analizi ve görselleştirme araçları, su kaynaklarının korunması, geliştirilmesi ve yönetimi çalışmalarında önemli rol oynamaktadır. Özellikle Coğrafi Bilgi Sistemleri (CBS) bu amaçla son yıllarda dünya çapında oldukça yaygın olarak kullanılmaktadır (Girgin ve ark., 2004). Tokat ili yüzey suları ve çevreleri hakkında örnek bir coğrafi veritabanı modeli oluşturmak amacı ile yapılan bu çalışma ile yüzey sularının coğrafi ve nesnel bilgilerine daha kolay ulaşılması mümkün olacaktır. 2. Materyal ve Yöntem 2.1. Materyal Koordinatları 36,530 doğu boylam ve 40,310 kuzey enlemlerinde bulunan Tokat ili, Orta Karadeniz Bölgesi ile İç Anadolu Bölgesi arasında geçiş iklimine sahip, deniz seviyesinden ortalama yüksekliği 650 m olan su potansiyeli zengin bir ildir (Şekil 1). Şekil 1. Çalışma alanı konumu CBS çalışmasında veri, yazılım ve donanım bileşenleri en önemli etmenlerdir. Dolayısıyla başarılı bir CBS çalışması için uygun veri yazılım ve donanımları kullanılmalıdır. Çalışmanın amacı doğrultusunda: 5,8 m çözünürlüklü 1997 tarihli IRS-1C siyah beyaz uydu görüntüleri (053/041) ve 30 m çözünürlüklü 1997 tarihli LANDSATTM renkli uydu görüntülerinin (175/32) birleşiminden elde edilen kompozit uydu görüntüleri; 1/50000 ölçekli haritalardan elde edilen 20 m aralıklı Tokat ili sayısal yükseklik verileri; ArcMap 9,0 ve 3D Analyst ve Spatial Analyst (ESRI, 2001) yazılımı kullanılmıştır. 76 2.2. Yöntem Proje amaçları doğrultusunda kullanılması planlanan kaynak veriler ilgili kurumlardan değişik ortamlarda ve farklı formatlarda alınarak, CBS ortamında işlenmiş ve ırmaklar, barajlar, göller ve göletler vektörel veri modeli ile veri tabanında saklanmıştır. Yüzey suları ve çevresinin topoğrafik durumu su kaynaklarının kullanım biçimleri ile yakından ilgilidir. Bu nedenle su varlıkları ve yakın çevrelerinin sayısal arazi modeli, Triangulated Irreguler Network (TIN) yöntemi ile 20 m düşey aralıklı eş yükseklik eğrileri kullanılarak oluşturulmuştur. Ayrıca, yerleşim birimleri ile yüzey suları arasındaki ilişkileri göstermek amacı ile Tokat ili yerleşim birimleri veri katmanı da daha önce yapılan T.SUSAM, S.KARAMAN, T.ÖZTEKİN konumlandırma çalışmalarından hazır sayısal veri olarak alınmıştır (Susam ve Çakar, 2002). CBS olanakları ile ulaşım ağları kullanılarak en kısa yol güzergahının bulunması gibi çeşitli analizler yapılabilmektedir (Aydöner ve ark., 2002). Yüzey sularının kendileri ve ana bağlantı yolları arasındaki ilişkilerinin analiz edilebilmesine olanak sağlayacak olan devlet ve il yolları hazır sayısal veri olarak alınmıştır (Susam ve Çakar, 2002). Ana ulaşım ağına ek olarak yüzey sularının birbirleri ve ana ulaşım ağı arasındaki ilişkilerini göstermek için uydu görüntüleri kullanılarak elle sayısallaştırma yöntemi ile yüzey suları ulaşım ağı da ayrı bir veri katmanı olarak sisteme eklenmiştir. Uydu görüntüleri, yükseklik, yol ve yerleşim verileri önceki çalışmalarda işlenmiş olduklarından bu veriler üzerinde güncelleme dışında herhangi bir işlem yapılmamıştır. Su kaynaklarına ilişkin nesnel veriler (Anonim, 2005) CBS ortamına taşınabilecek formatta (*.dbf) saklanmıştır. Çalışmanın amacına yönelik olarak toplanan veriler, bu verilerden türetilmesi planlanan veriler ve bu verilere ilişkin nesnel bilgiler Tablo 1’ de verilmiştir. Katman adı, veri tipi, içeriği ve öznitelik bilgi alanları gelecekte bu konuda çalışacak araştırıcılar tarafından geliştirilerek zenginleştirilebilir. Şekil 2’de ise örnek olarak oluşturulan baraj veri katmanı objelerinden birisi ve buna ait öznitelik tablosu verilmiştir. Mevcut veri kaynakları kullanılarak yeni veri katmanlarının türetilmesinde kullanılacak olan Tokat ili uydu verileri ve yükseklik verileri coğrafi bilgi sistemi yazılımı ortamında ayrı birer katman olarak açılmışlardır. Şekil 3’te yüzey sularının konum, güzergah, sınır ve yüksekliklerin belirlenmesi amacıyla kullanılan Almus Barajı ve çevresinin uydu görüntüsü ile eş yükseklik eğrileri kullanılarak elde edilen uydu görüntülü üçboyutlu sayısal arazi modeli örneği verilmiştir. Çalışma alanı içinde kalan akarsuların akış güzergahları, uydu görüntüsünden elle sayısallaştırma yöntemi ile çizilmiştir (RMS < 1 pixel (6x6)). Akarsuların çalışma alanı içindeki maksimum ve minimum yükseklikleri yükseklik verisinden, çalışma alanı içindeki uzunlukları ise uydu görüntüsünden elde edilen akarsu çizgisinin uzunluğunun CBS ortamında hesaplanmasından elde edilmiştir. Tokat Devlet Su İşleri Müdürlüğü’nden alınan bilgiler ışığında oluşturulan yüzey suları katmanlarının grafik niteliği, uydu görüntüsü üzerinden elle sayısallaştırma yöntemi ile çizilmiştir. Enerji, sulama ve taşkından koruma amaçlı olarak planlanmış olan baraj, göl ve göletler için hazırlanan isim listeleri göz önüne alınarak uydu görüntüsü üzerinde bulunan yüzey sularının grafik biçimi elle sayısallaştırma yöntemi ile çizildikten sonra bunlara ilişkin öznitelik bilgileri tablolarındaki ilgili sütunlara işlenmiştir. Yerleşim biriminin yüzey su kaynaklarına uzaklığı önemlidir. Yüzey su kaynaklarına yakın olan yerleşim birimleri onları kullanmada birçok kolaylığa sahipken sel gibi doğal afetlerle de karşı karşıya olması ve su kaynaklarının kirlenme olasılığının da bulunması söz konusudur. Diğer yandan yüzey su kaynağının yerleşim birimlerine uzak olması durumunda ise onu kullanma bakımından ek maliyetler gerekir. CBS yazılımının tampon (buffer) analiz özelliği ile objelerin çevrelerinde ilgili objeye istenen bir mesafede sınır oluşturulup bu sınır da ayrı bir veri katmanı olarak saklanabilmektedir. CBS yazılımının bu özelliği kullanılarak, yüzey sularının çevrelerinde önce 2 km sonra 4 km’lik tampon bölgeler oluşturulmuş ve bunlar ayrı birer veri katmanı olarak saklanmışlardır. Hazır sayısal veri olarak alınan yerleşim verileri ile yeni oluşturulan 2 km ve 4 km’lik tampon bölge veri katmanları CBS yazılımının overlay analizi tekniği ile çakıştırılmış ve sorgulama sonucunda önce yüzey sularının 2 km’lik tampon bölgeleri içinde kalan yerleşim birimleri, daha sonra da yüzey su kaynaklarının 4 km’lik tampon bölgeleri içinde kalan yerleşim birimleri, tüm veri kümesi içinden seçilerek yeni birer veri katmanı olarak saklanmışlardır. 81 Yüzey Suları Coğrafi Bilgi Sistemi; Tokat İli Örneği Tablo 1. Su kaynakları katmanları ve özellikleri Katman Adı Akarsu Vektörel (çizgi) Katman türü Tokat İl sınırları içinden geçen ırmak ve çay’lar İçeriği ID, ısmi, uzunluğu, tipi, ortgen, MaxH, MinH Öz nitelik tablosu (Nehir.dbf) Katman Adı Baraj.shp Vektörel (poligon) Katman türü Barajlar İçeriği Öz nitelik tablosu (Baraj.dbf): ID, ısmi, yeri, amacı, yapım_yılı, tipi, V_gövde, H_kret, L_kret, temelden_Dh, talvgden_Dh, Hsu_Max, Nsu_H V_Nsu_H, A_Nsu_H, dsvk_tipi, dsvk_Hkrt, dsvk_Lkrt, dsvk_VMaxDşrj, Ünite_Adedi, Ünite_Gücü, Kurulu_Güç, GWh/yıl, A_Sulama, Katman Adı Göl.shp Vektörel (poligon) Katman türü Doğal göller. İçeriği ID, ismi,yeri,Hsu_Max, Nsu_H V_Nsu_H, A_Nsu_H, Öz nitelik tablosu (Göl..dbf) Katman Adı Gölet.shp Vektörel (poligon) Katman türü Göletler. İçeriği Öz nitelik tablosu (Gölet.dbf) : ID, ısmi, yeri, amacı, yapım_yılı, tipi, V_gövde, H_kret, L_kret, tmelden_Dh, talvgden_Dh, Hsu_Max, Nsu_H V_Nsu_H, A_Nsu_H, dsvk_tipi, dsvk_Hkrt, dsvk_Lkrt, dsvk_VMaxDşrj Katman Adı Anayol.shp Vektörel (çizgi) Katman türü Devlet ve il yolları. İçeriği ID, uzunluğu, yol_sathı Öz nitelik tablosu (Anayol.dbf) Katman Adı Su_ulaşım.shp Vektörel (çizgi) Katman türü Yüzeysel su varlıklarını birbirine bağlayan ulaşım ağı İçeriği ID, uzunluğu, yol_sathı, Öz nitelik tablosu (Suyo.dbf) Katman Adı Yerlesim.shp Vektörel (nokta) Katman türü Yüzeysel su varlıklarına yakın yerleşim birimleri. İçeriği ID, ismi, nüfusu, TGkaynağı, İdr. Durum Öz nitelik tablosu (yerlesim.dbf) Katman Adı Buffer2km4.shp Vektörel (poligon) Katman türü Yüzeysel su varlıklarına 2 km ve 4 km uzaklık alanı İçeriği ID, shape Öz nitelik tablosu Katman Adı Yerleşim2km.shp Vektörel (nokta) Katman türü Yüzeysel su varlıklarına 2 km uzaklık alanı içinde İçeriği kalan yerleşim alanları ID, shape Öz nitelik tablosu (yerleşim2km.dbf) Katman Adı Yerleşim4km.shp Vektörel (nokta) Katman türü Yüzeysel su varlıklarına 4 km uzaklık alanı içinde İçeriği kalan yerleşim birimleri ID, shape, ismi, nüfusu, TGkaynağı, İdr. Durum Öz nitelik tablosu (yerleşim4km.dbf) Katman Adı Yükseklik.shp Vektörel (çizgi) Katman türü Çalışma alanının yükseklik verileri İçeriği ID, shape, yükseklik Öz nitelik tablosu Katman Adı SAM TIN Katman türü Sayısal arazi modeli İçeriği ID, shape, Öz nitelik tablosu (yerleşim4km.dbf) 76 T.SUSAM, S.KARAMAN, T.ÖZTEKİN Şekil 2. Katmanlar ve bir katmanın tablosu KUZEY Şekil 3. Almus Barajı ve yakın çevresinin uydu görüntülü üç boyutlu sayısal arazi modeli 81 Yüzey Suları Coğrafi Bilgi Sistemi; Tokat İli Örneği Yüzey sularının kullanım planları ile onların yakın çevrelerinin topoğrafik özellikleri arasında önemli bir ilişki vardır. Bir baraj ya da göletin su toplama havzası ve sulama alanı, onun bulunduğu topoğrafik ortam tarafından şekillenir. Sulama kanallarının geçeceği güzergah ve sulayabileceği alan da yine topoğrafik veriler kullanılarak belirlenir. Bu nedenle bir su kaynağının ve yakın çevresinin topoğrafik yapısının iyi bilinmesi onun kullanım planlamasının yapılması bakımından son derece önemlidir. Bu anlamda yapılan çalışmaların iki boyutlu haritalar kullanılarak yapıldığı yakın geçmiş zamanda yoğun büro ve arazi çalışmaları gerektirdiği bilinen bir gerçektir. Günümüzde CBS ve CAD sistemlerinin sunduğu olanaklarla yükseklik verileri kullanılarak topoğrafik özellikleri yansıtan çok çeşitli ve zengin analizler yapılabilmektedir. Bu çalışmada da 20 m düşey yükseklik aralıklı sayısal eş yükseklik eğrileri kullanılarak su kaynakları ve yakın çevreleri sayısal arazi modeli elde edilmiştir. Yerleşim birimleri ile su kaynakları arasında çok önemli bir ilişki vardır. Özellikle su kaynağının kullanımı ve kirliliği yerleşim birimlerinin su kaynaklarına yakınlığı ile doğrudan ilişkilidir Yerleşim birimlerinin kullanma suları ile çeşitli atıklarını yüzey sularına boşaltmaları bu suların kullanımlarını büyük ölçüde etkilemektedir (Mol, 1997). Su kaynaklarının kendileri ve yerleşim birimleri arasındaki ulaşım olanakları da onların kullanımları açısından önemlidir. Hazır sayısal veri olarak alınan Tokat ili yol verilerine ek olarak, su varlıklarını birbirlerine bağlayan ulaşım ağı da yine uydu görüntüleri kullanılarak elle sayısallaştırma yöntemiyle elde edilmiş ve veri tabanına yeni bir veri katmanı olarak eklenmiştir. Şekil 4’de birkaç yüzeysel su varlığı ve yakın çevresinin ulaşım ağı ile sayısal arazi modeli verilmiştir. KUZEY 2 km IRMAKLAR KARAYOLU SU ULAŞIM BARAJ GÖLET Şekil 4. Su yüzeyleri ile yakın çevresi sayısal arazi modeli ve ulaşım ağı 76 T.SUSAM, S.KARAMAN, T.ÖZTEKİN 3. Bulgular ve Tartışma Yapılan çalışma sonucunda, CBS yazılımı ortamında yapılan tampon bölge analizi ile Tokat ili yerleşim birimlerinin % 25’nin ırmakların 2 km’ lik tampon bölgeleri içinde, % 45’nin ise 4 km’lik tampon bölgesi içinde kaldıkları belirlenmiştir. Aynı tampon bölge analizi baraj, göl ve göletler için uygulandığında ise yerleşim birimlerinin % 10’un 2 km’lik tampon bölgesi içinde ve % 22’sinin de 4 km’lik tampon bölgesi içinde kaldığı bulunmuştur. Irmak, baraj, göl ve göletlerin tümü için yapılan tampon bölge analizi sonucunda ise yerleşim birimlerinin % 33’nün 2 km’lik tampon bölgesi içinde ve % 58’nin de 4 km’lik tampon bölgesi içinde kaldığı belirlenmiştir. Akarsuların Tokat ili sınırları içinde kalan kısımlarının uzunlukları, 185 km Yeşilırmak, 140 km Kelkit ve 118 km Çekerek ırmağı olmak üzere toplam 443 km’dir. Bu uzunluğa ırmakların yan kollarının uzunlukları katılmamıştır. Yeşilırmak nehrinin Tokat il sınırından içeriye girişteki kotu 1060 m ve il sınırından çıkıştaki kotu 520 m olup, ortalama eğimi % 0,3 olarak bulunmuştur. Kelkit ırmağının Tokat il sınırından girişteki kotu 600 m ve il sınırından çıkıştaki kotu 200 m olarak belirlenmiştir. Buna göre Kelkit ırmağının Tokat il sınırları içindeki ortalama eğimi % 0,3 olarak bulunmuştur. Çekerek ırmağı Tokat sınırları içinde 1620 m ortalama kotlarında Çamlıbel dağlarında doğmakta ve ortalama 1160 m kotunda TokatÇamlıbel’de ovaya indikten sonra 980 m kotunda Sulusaray ilçe sınırında Tokat il sınırından çıkıp Yozgat il sınırlarına girmektedir. Bu ırmak 760 m kotunda Zile ilçesi sınırlarından tekrar Tokat İl sınırı içine girmekte ve 700 m kotunda yine Zile ilçe sınırında Tokat İl sınırından çıkarak Amasya il sınırları içine girmektedir. Bu değerlere göre 1. ve 2. kısmın ortalama eğimi % 0,2 olarak bulunmuştur. Tokat ilinde bulunan barajların uydu görüntülerinin alındığı andaki yüzey alanları toplamı 29,6 km2, doğal göllerin anlık yüzey alanları toplamı 2,5 km2 ve göletlerin yüzey alanları toplamı da 3,4 km2 olarak saptanmıştır. 4. Sonuç Tokat ili su potansiyeli bakımından zengin bir ildir. Baraj, göl ve göletler daha çok sulama amacıyla kullanılmaktadır. Yerleşim birimlerinin çoğunluğu yüzey su kaynaklarının yakınında bulunmaktadır. Akarsular ortalama eğimleri, genişlikleri ve debileri itibariyle sulama ve dışında değişik amaçlarla kullanılabilecek niteliktedirler. Bu çalışmada, Tokat yöresinin yüzey su kaynakları açısından durumunu ortaya koyarak uygulama ve planlamada herkesin ulaşabileceği bir veri tabanı modeli oluşturulmuştur. Su kaynakları, akarsular ve göller olarak iki grupta incelenmiş, bu kaynakların uzunlukları, hacimleri, kirliliği, derinlikleri, üzerlerindeki barajların isimleri, yerleri ve kapasiteleri, havza alanları v.b. hakkında bilgi tabanı oluşturulmuş ve ardından sorgulama ile ulaşılması için ilk adım atılmıştır. Geniş alanlarda yüzey suları bilgi sistemi oluşturmak amacıyla yapılan çalışmalarda CBS ve UA teknolojilerinin kullanımı son derece önemlidir. Bu sistemlerle zaman, işgücü ve bilgilere kısa yoldan ulaşmak gibi birçok kazanımlar sağlanmaktadır. CBS’nin sunduğu analiz olanakları ile veriler arasında ilişkiler kurulabilmekte ve yeni bilgiler türetilebilmektedir. CBS olanakları bilgiye tek bir veri tabanı üzerinden ulaşılması ve uygulamada tek kaynaktan veri kullanımı ile su kaynaklarının yönetimi ve korunması için yapılacak çalışmalara temel oluşturabilecek niteliktedir (Gümrükçüoğlu, 2004). Suyun insanoğlunun hayatı için ne kadar önemli olduğu göz önüne alınırsa Türkiye’nin yeraltı ve yerüstü su kaynaklarının mevcut durumlarının belirlenmesi ve planlanması ile bu kaynakların optimal kullanılmasının önemi de daha iyi anlaşılır. Bilişim teknolojiler kullanılarak yapılan bu örnek çalışma, tüm su kaynaklarını içine alacak şekilde daha da geliştirilerek diğer tüm illerde de benzer ve detaylı çalışmalar yapılmak suretiyle Türkiye genelinde Türkiye su kaynakları coğrafi bilgi sistemi oluşturulabilir. 81 Yüzey Suları Coğrafi Bilgi Sistemi; Tokat İli Örneği Kaynaklar Anonim, 2005. 2005-2006, Program-Bütçe Takdim Raporu. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı Devlet Su İşleri Genel Müd. VII. Bölge Müd. Yay., Samsun Aydan C. ve Ülcan S., 1997. Eskişehir Alpu Ovası batısının, uzaktan algılama yöntemi ile yeraltı suyu olanakları ve kaynak yerlerinin saptanabilirliği”, 3. Uzaktan Algılama ve Türkiye’deki Uygulamaları Semineri, 16-18 Mayıs, Bursa. Aydöner, C., Alparslan, E. and Kafarov R., 2002. Relief enhancement as a visual interperation tool in creation of urban road network maps through satellite images. 3rd International Symposium Remote Sensing of Urban Areas, İTÜ, İstanbul. Eren T., Arıkan A., 1997. Porsuk Çayı Havzasında hidrolojik dengenin Coğrafi Bilgi Sistemleri ve Uzaktan Algılama Yöntemleri kullanılarak hesaplanması. 3.Uzaktan Algılama ve Türkiye’deki Uygulamaları Semineri, 16-18 Mayıs, Bursa. Gavin, M., 2004. Aspects of ESRİ-SAP Integration at Marin Municipal Water District. ArcNews, ESRI, USA. 76 Girgin, S., Akyürek, S. ve Usul, N., 2004. Türkiye için coğrafi bilgi sistemi tabanlı su kalitesi veri analiz sistemi geliştirilmesi. 3. Coğrafi Bilgi sistemleri Bilişim Günleri (6-9 Ekim), İstanbul. Gümrükçüoğlu, M., 2004. Türkiye’nin yüzey suları veri tabanı oluşturma projesi. III.Coğrafi Bilgi Sistemleri Bilişim Günleri (6-9 Ekim), İstanbul. Jacobs, D., 2004. Soil analysis supplies answers to waterline failures. ArcUser, ESRI, USA. Mol, T., 1997. Ormanlarda açma ve yerleşmelerin su kaynaklarına etkileri. Su Kaynaklarının Korunması ve İşletilmesi Sempozyumu, İSKİ, İstanbul. Örmeci, C., 1987. Uzaktan Algılama, Cilt I, İTÜ, İstanbul. Susam,T., Çakar S., 2002. The touristic map of Tokat province. International Semposium on Geographic Information Systems (23-26 September), İstanbul, Turkey. Yerebakan, M., 1999. Türkiye’de içme suyu sektörü, sorunları ve çözüm önerileri. İstanbul Ticaret Odası, Yayın No:56, İstanbul.