Mor Panayır
Transkript
Mor Panayır
Mor Panayır www.Sanal-Kitap.com 2010-2012 Ekrem Emre Ünlü Ekrem Emre Ünlü Mor Panayır I. ben yazarsam sayfalar melal geçirir manik doğrulmaz lirik depresif dizelere yeşil reçete yansır yeşil ilham sebatkar, pejmurde uyaklar göze batmaz raporlu perilerim hayırdır? -Ah Muhsin Ünlü olunur, C.Zarifoğlu olunamaz II. sen bana bakarsan güneş damlar ay boğulur kızıla çalar dünya, müstakbel plasebo kana karışır menşei yaban olan gül hafızama yapışır her dertte bir bayır dardır -Ah ne de güzeldir yaban gülü III. imge yağdıran kalemim postmodern zehirler suikastçı silgim ölçülü şiire müstehzi konar-yıkar, şifreli kelimeler giz'e em katarparlar, kaynayan kanımdadır mor panayır 2 -Ah....ne diyecektim..Hah IV. gazi hafızam silik sürreal düşler bulur ağlatır maziye kazınan yitik gülüşler riyazet giyemeyen bedenim; nefsimde kambur -Vah son dize boşsa ağlıyorumdur... 2010 Metafiziksel Kusmuk Cami avlusuna bırakılan kundaktaki bebek gibi Habersiz kaderinin hangi yönde örüleceğini bilmeyen şiirlerin biriktirdiği güle kelimeleri çalıp şiir tutmasını dilediğim gecede mor bulutlar ay ışığını kusturdu ben de kaleme küstümdü neden mi? bilmiyorum 3 bazen aklımın karanlık gölünde kelime girdapları düşünce akıntımı sinsice içine alıp mantıklının mantıksız mantıksızın mantıklı olduğunu başımı kuvvetlice döndürüp zorla öğretir eğer reddedersem,midem bulanır ve metafikizsel kusarım. 2010 Hayatla Hesaplaşma hayattan huzur ödünç istedim karşılığını faiziyle alırım dedi yalandan huzur verdi karşılıksız çek yazdım, gittim... 2009 Anarşist Kelebekler 4 gökyüzünde yüzen renkli bir martıydık bazen sürüsünden ayrı takılan koyun psikolojisindeki denizde ucan balık misali türbülansta militarist kargalarla çarpışırdık turuncu bulutlarda pankartımız asılıydı:savaş yalan anarşist kelebeklerin isyankar kanatlarındaki barışcıl rüzgarların terorizm olmadığını bilirdik sefih hayat sürenlerin kaşkaval ruhlarının sonsuz boşluğunun, görünmez prangaları olduğunu gördüğümüz gibi dengesizlik ikliminde ısınan beyinlerimizle üşütmüştük ne yazık ki sürreal akıntılarda dadaizmin dibine vursak da realisttik aslında/galiba/yok ya 2010 Saçmalamak için güzel bir gün gözüme yeşil orman kaçmış çıkartıyorum, odamda dans eden balıklar duvarlar yosun ağlıyor, tavandan sarkan sandal var elime kene yapışmış, delirmek için güzel bir gün halıda ufak bir delik açılmış 5 bakıyorum, gökyüzünü kasteden yıldızlar ay güneşi yağlıyor, kafamdan akan sıcak kar dilime cene takılmış, saçmalamak için güzel bir gün örs üzengime çekici batırmış çıkartamıyorum, kafamda roka yiyen rakı var ellerim zaman arıyor, kolumu yakan saat dar belime ağız düşmüş, bağırmak için güzel bir gün balıma arı kaka yapmış dalıyorum, tereyağından sakal çeken ayı var ilhan berk ve ülkü tamer sırıtıyor, kefenimi saran şair var ruhuma ikinci yeni kaçmış, yazmak için güzel bir gün 2010 6 Obsesif Şiir Bozukluğu Ben umut ektim nifak tohumlu tarlaya Ben ümit ettim ittifak olumlu hayrola Ben mürit çektim muvaffak, ölümlü dünyada Ben ettim sen etme; kayışı koparma Çok saçma sanma ama bana kanma Çok açma yanma dada anlam cıkarma Çok kaçma humma ya da kama bırakma Çok yaşama cima yanılsama yasama Takıntılıyım akıntılı sayılı sırlı ummanda Takıntılıyım yatılı hasılı kirli tufanda Takıntılıyım akılı pahalı alengirli kafamda Takıntılıyım yakıtı afralı gri dünyamda 2010 7 Sensizlik Ritueli dudaklarımda kaldı mimiklerinin intiharı seni öpmeye kalkan melal zırhı giymiş ağzımla senin kalkan kuşanmış bedenine yaklaştığımda oysa ne çok yaşamıştım gözlerinde ah ne çok yaşamıştın bedenimin gölgesinde ben senin fırtınalarda bile savrulmayan yılgılarına vurulmuştum benden daha kaviydin sözlerinde kaybolmuştum her hecesinde hüzün kanayan terlerimiz sevişirdi tenlerimizden öte hüzünsel yolla hastalıklar bulaştırırdık birbirimize hatırlar mısın? terkedeli aklımı hatıralar durgun ve münzevi terkettiğinde, rahlemdeki saçlarındı; saclarındı kutsal kitabım gözlerimin her gece hatmettiği şimdi sensizliğin yakıcı ritüeli lanetle kutsuyor bedenimi gri ceketini giymiş gökyüzü duman ve alkol kokuyor tan vakti 8 sensizlik beni senleştirirken nasıl yorgunum bilemezsin... 2010 9 Sarhoş İstanbul/um Ben/im lacivert şarap kokulu esrik denizle sefih sahilin aymaz ayyaşlarıyız bu gece şerefe damarları şarapla cilalanmış tütün kokan istanbulum bekaretini sonbaharda kaybeden yaz gibi şaşkın ve masum kırmızı tangasıyla müheyya bekleyen fahişe gibi mazlum cesaretini yazın kaybeden sonbahar gibi mazlum ve masum bedeni kirli ruhu tertemiz mukaddes istanbulum şerefine /daha çok şiir yazardı belki octavio paz ya da şiiri erken terketmezdi rimbaud istanbulu görse/ bizlerse; yani ben ve ben ellerimizde şarap şişeleriyle deliliğe yelken açma vakitlerinde istanbulun bütün sahillerinde göze batma eylemlerimizi isteyerek yapmayız 10 cemkirmeyiz de kimseye zararımız sadece ciğerlerimize /yollarda büyür sokaklara düşer sarhoş aforizmaları meyin vecdiyle duvarlara kazılır delinin aşk naraları/ (-heyhat şiir yolundan saptı irşat et şiir tanrısı yoksa bu sarhoşluktan mıdır?( -yolundan sapan şiir değil sensin dedi şiir tanrısı ve delirmeye devam ettim) kalbimde kırmızı bir leke hissettim kara değil yoksa bu şaraptan mıdır? şaraptan değil dedi şiir tanrısı aşktan istanbul aşkından belki ama aşktan olduğu belli şerefe sevgilim istanbul güzelliğine dedim ve delirmeye devam ettim.... 2010 11 Kutsal Otlar Tarlasında Düş Kurutmak güneşin de soğukluğu hissedilir karamsar köklerinde kutsal otlarla yontmadığın nihilist düşüncelerinin mor dumanların yükseltiği metruk düşler tribal anksiyete ihtiva eder sancılarla savruk kentin tenhalarında güneş bize küser kapanmaz ağır yaralar geçici translarla duvarların depresyonla kavi sıvalandıysa bereketli tarlada illegal ekilen tohumlar mutedil seyahatlar yaptırır bedenine düşler ülkesinde kekik kokulu yeşil ezgili şarkılara dönüşür şiir ritimler aksak serpilir sihire dönüşür sessiz notalar /şiir ferahlatıcı otlar kokmalı bazen dost olmalı hecelerce karanfil ve fesleğen kokularını sindirirken muğlak dizelere karamsarlığı bıraktırmalı yazan ellerde/ oysa kapanmaz ağır yaralar gecici translarla güneş bize sırtını dönmüş küsmüş bir kere peki ya hayaller de bize küser mi tarlamızda? 2010 12 13 Düşlerde Düş/ün düşlerimde düşünüp taşınmaktan düştüm düşlerimden düşlerde düşmek, düşüşlerden üşümek; düşünmekten üşenmek kadar düşürmez gerceğin üstüne çıkmak düş-üncelerde; denizin dibinden bulutlara bakmak kadar sempatik dadaizm soyuyor safir tümcelerimi realizm boğuyor mahir tümcelerimi mahir dadaizm soluyor tümcelerimi safir realizm bozuyor tümcelerimi düşündükce d ü ş l e r im üşendikce üşür düşlerim düşlerim düşündükce düşürür derinlere derinlere derinlere daldıkca deliririm deliririm düşer düşsel yağmur tanesi çağıltılı berrak düş kokan yayılır şiirin kuytularına paklar kelimeleri her zerresi saklar gizleri ot kokan 14 düşlerim düşündükce düşürür derinlere derinlere derinlere daldıkca deliririm deliririm uçarım delirdikce uçarım özgürlüğe uçarım uçarım kaçarım özgürlüğe... 2010 15 Ağır Roman Linç edildi yalnızlığın soğukluğuyla düşlerim şarap kokulu dumanlı kaldırımlarda karanlığı kör etti nadasa bıraktığım gençliğimin /beynimde aşktan bihaber filler sevişirken hortumlarında yeşil balonlarla –nedense cigara dumanı gibiydi aşk beyin hücrelerimi ahenkle kemiren/ müptezel sevişmeler gibi onursuz bakışlarının katiliydim tutukladılar beni cinayet mahallinde unutmuştum ruhsatsız düşlerimi katilindim artık amansız bakışlarının cezalandırıcı gölgesinde suç işlemedim aslında seni işledim gözlerime nolur beni affetme /mecalim kalmadı cemalim karanlık celalim haşa melalim yakar mealim melal/ 16 kanımda karanfil kokmayan yeşil ilham ağır duman ölümdür düşlediğim ruhsatsız düşüncelerimde anılarım sayfalarda özeti ağır roman Suç işlemedim seni işledim gözlerime nolur beni affetme... 2010 17 Rüya iliklerime işleyen boşluğu dinliyorum montmarte tepesinde çıplak vücudun zihnimde resmedilirken bütünleşiyor nefesin nefesimle kanatırcasına öperken dudaklarını damlıyor kan yerine bordeux şarabı iliklerime sacların ne kadar da yakışıyor bu şehre hele gözlerin ve göğüslerin ahh clementine bildiğim tek fransızca cümleyle fısıldıyorum "je t'aime" perilerin tükenen ilhamına dinletirken "la bohe`me" yeditepede sıçrayarak uyanıyorum kan kokusu featuring deniz kokusu kulaklarımdayken irkiliyorum; güzel cle`mentine kanlı hatırayla bileklerimde aşk ne kadar da çok yakışıyor bu şehre kadınların gururlu bakışlarına saklanan 18 ince kırışıklıklarına tüneyen olgunluk gibi sonbahar depresyonu gibi çöküyorsun zihnime galibi belli olmayan kanlı bir aşkın belirsizliği gibi kimsin sen cle`mentine? gerçekleşmesi mümkün olmayan bir hayal mi? rüyalarda saklı kalmış bir şarkısın belli ki adı aşk kokan la bohe`me... 2010 19 Kutsal Şarap ve Mavi Göz anılar zamanın yakıcılığını körüklerken, yapayalnız; kentin ortasında dualara küskün bedenim. Tanrım sen de unuttun beni, kutsal kitaplarda çelişkileri ayıklıyorum diye mi? haksızsam affetme - amen. cismi yok yaşadığım yerin soyut bile değil şakaklarımda haykıran alkol sesleri sessizce tenhaya bırakıyor; harman kalmış ümitsizliğimi. ruhum şarapla şahlanırken fezaya süzülen fikirlerim beni dinlemiyor camiden çıkıp kilisede şarap icer gibi delirmiş bedenlerden sahile atılıyorum cebimde sadece senin mavi gözlerin o gözler beni irşat etsin - amin dertli gölgeleriyle selam çakıyor bulutlar ağlamaklı tonda çişelettiriyor yağmuru ve gökkuşağı; Tanrının çizimi, güneşin 20 yağmura karşı renkli zaferi kovuyor bulutları rüzgar, içimdeyse dert var güneş bileklerini gösterdiğinde duruyor zaman sen kime sevdalandın da kestin bileklerini ey güneş ay'a mı tutuldun yoksa kendimden geçiriyor beni soğuk bakışlı güneş ve mabedimde can yerine kutsal şarap sesleri sırtımda kamçılanan heybetli maşuk marmara bağırsam uçacak sanki şişeye sıkışmış dirimim Tanrıya küskün silüetim haramı etine bastırır ama helaldir kustuğum şiir ve diğerkam çığlığım huzura bulandırıp hüzün kusturan şarap çelişkilerimi boşluğumla toprağa göm ve kutsa beni -amen şarap kokuyor önüm arkam sağım solum seni anlatırken kendimden geçmelerim sarhoşluğumdan değil; sarhoşluğudur güzelliğinin sensiz ben aymaz, ayyaş, kafir ve defoluyum... 2011 21 Jamaika’dan abim geldi çarşafı aç tütünü at yeşil ilhamı ekle ve blaze it up.. yeşil derili kızılderili; şarap kanı gözleriyle milenyuma uyum sağlayamadığı her halinden belli delirmeye yüz yutan buz bakışlarıyla istanbul için yükselme vaktinde çektiği fırtla stephen marley'i yeditepeye getirtiyor kızılderililer gibi stephen da türkmüş meğer: - hey naber dada bu gece istanbul jamaika oluyor "red eye red eye red eye you're gonna turn to blue" sense ingilteresin sana inat londra metrosunda canlı bomba oluyorum otuz bir ölü altmış dokuz yaralı stephen marley ağlıyor oysa o hep güler dumanlı kafasıyla ve istanbul olup güzelleşiyorum tekrar aklımdan çıkmanı sağlayacak ortam olmasa da keşke diyorum sen de olsaydın şu masada 22 ve seni eşek sudan gelinceye kadar öpseydim nicola büyük britanyanın mavi hali nicolove is my religion büyü yaptın bana biliyorum aklımdan çık diyorum yoksa seni gözümü kırpmadan öperim yoksa.. tek el, kalem, kenevir kokulu ve tekel bayisinde son bulması muhtemel zaman kavramının olmadığı ezel den beri tükenmeyen xanaxsız gündüze bedel kahkahalara susamış ici boş dışı hoş gece aydınlanma nolur fişeği döndürürken şiir de dönüyor adını bilmediğim şehre sonunu göremediğim şiir dökülüyor kızılderili ve stephen marley de yok olup uçmuşlar dumanla birlikte maniklikten depresifliğe istemdışı yatay geciş yapan yabancı bedenlerden gökyüzüne isteyerek salınan yalancı baharlara giriş yapan açılmış kafayla soyutluyor 23 gerçeküstü düşler beni; hayat denen belirsiz çukurdan aklımdaysa tek bir absürd düşünce: cannabis tüttüren kızılderilinin kanı pis olamaz 2011 24 Yüksekten Düşerken gece başından dumanını kaldırdığında ve kapattığında kanlanmış gözlerini düş düşlerime aralıksız ağaçsız orman gibi çıplak dokun hislerime biliyorum beni astral seyahate rezervasyon yaptırmaya zorlayan, belirsizlik ışığı gözlerin değildi sensiz olur mu,bu gözlerini andıran deniziyle terkedilesice şehir bilemiyorum onsuz olmaz deme onsuz olmaz deme imgeler birbirini öldürmeden nolur düş düşlerime nolur düş düşlerime ismin sanki fransızca öpüşmek gibiydi ya da ispanyolca özgürlük ingilizce aşık olamamıştım sana özür dilerim dalgalanan manikliğimle alakalı olmalıydı; kan renginde ojeli tırnaklarına kacak inşaat dikip 25 en üst katında intihar provalarında sürekli adını sayıklamalarım bilemiyorum isminin baş harfi N? idi bilemiyorum deme bilemiyorum deme nolur sadece düşlerinden dahi olsa düş düşlerime düş düşlerime cok özledim be Nikki gökyüzüne bakarken özellikle sabaha karşı beni görürdün kanım şarapla cilalandığında yeryüzündeki bütün çiçeklere belki sana benzer diye sadece bakardım uçarken yeşillikler renklere uzanırdı saçmalardım uzaktan da olsa gülerdin düşerken paranoya dumanında boğulur uçmanın sahte olduğunu sana göstermeye çalışırdım inanır asla denemem derdin kimyasala bulaştığını öğrenince 26 sadece ağladım.. II. anılar zamanın yakıcılığını körüklerken, yapayalnız; kentin ortasında dualara küskün bedenim. Tanrım sen de unuttun beni, kutsal kitaplarda çelişkileri ayıklıyorum diye mi? haksızsam affetme - amen. cismi yok yaşadığım yerin soyut bile değil şakaklarımda haykıran alkol sesleri sessizce tenhaya bırakıyor; harman kalmış ümitsizliğimi. ruhum şarapla şahlanırken fezaya süzülen fikirlerim beni dinlemiyor camiden çıkıp kilisede şarap içer gibi delirmiş bedenlerden sahile atılıyorum cebimde sadece senin mavi gözlerin o gözler beni irşat etsin - amin dertli gölgeleriyle selam çakıyor bulutlar ağlamaklı tonda çişelettiriyor yağmuru 27 ve gökkuşağı; Tanrının çizimi, güneşin yağmura karşı renkli zaferi kovuyor bulutları rüzgar, içimdeyse nicolove güneş bileklerini gösterdiğinde duruyor zaman sen kime sevdalandın da kestin bileklerini ey güneş ay'a mı tutuldun yoksa kendimden geçiriyor beni soğuk bakışlı güneş ve mabedimde can yerine kutsal şarap sesleri sırtımda kamçılanan heybetli maşuk marmara bağırsam uçacak sanki şişeye sıkışmış dirimim Tanrıya küskün silüetim haramı etine bastırır ama helaldir kustuğum şiir ve diğerkam çığlığım huzura bulandırıp hüzün kusturan şarap çelişkilerimi boşluğumla toprağa göm ve kutsa beni -amen şarap kokuyor önüm arkam sağım solum seni anlatırken kendimden geçmelerim sarhoşluğumdan değil; sarhoşluğudur güzelliğinin sensiz ben aymaz, ayyaş, kafir ve defoluyum... 2011 28 Kutsal Güls I. dök nefesini ruhu serpilmemiş şiirimi koy parlayan yüzüne dizeleri aydınlanınca,kutsallaşır ölçüsüzce belki de ellerimi bırakırken kağıdın akıntısına can verdiğim cümleler toplar kapalı anlamları ve karanfiller düşer Cansever anısına uzanırken omzuma rüzgarın nefesi kalemimin dirimi kalkarsa şaha saclarındır omuzuma düşen ilham perisi ve hayaller yaşanacakların düş bahçesi seni gördüğümde; umutsuzluğuma bahar kokusu bulaşır gülsüm karanlıklar ışığı giyer cenneti yaşar bu gözler ve gözlerin hayallerimin gül/sümbül bahcesi adına sarılıp soyadınla uyuyorum her gece -ak güller içinde saçlarının hayali kokusuyla besleniyorum gülümsüyorum adını ansızın dudaklarımda dua gibi kutsallaşıyor 29 zikretmek adını ve söndürmüyor sular dilimdeki senli şarkıları güls bana öyle bakma yoksa şiir yazarım II. tekrar seni seviyorum/dur durak bilmeden güls yokluğun bile bana lütuftur şiirlerim çileli; yorgun taşımaktan seni çünkü aşırı güzelsin kutsal çilli sevdiğim gözlerini ayırma gözlerimden münafık olmak istemem; gözlerin bana kıbledir dindar bir gülsümanım bana gözlerine benzeyen şiir yazdıramadın gitti zaten yazdıramazsın ki çünkü gözlerin öyle güzel ki bu kadar olur 30 gökyüzünde yıldızlar Tanrının sanatkarlığını konuşturadursun yeryüzünde kutsal çillinin yuvarlak melek yüzü şehri aydınlatırken yıldızlar onu kesin kıskanıyordur III. saklı kelimeler sandıktan çıkartılan gizli dizeler kutsal güls güzelliğini göstermeye yeter mi? ve aşk güls kadar güzelse nirvanaya ulaştırır mı? ve şiir yazarken manikleşiyor hülasa; melalli olmuyorsa mesut muyumdur? bilemem 31 bildiğim bir şey varsa; ey kutsal güls kirpiklerin bile sanat kokuyor gözlerin açıklanamaz şaheser bütün yıldızlar yüzüne bakmak için yarışıyor zarafetine gıpta ediyor ay ve güneş ve Tanrıçalar seni kıskanıyor ey yüce Tanrım o beni öperse sana ibadet ederim başka türlü içimden gelmiyor özür dilerim bundandır gülsümanlığım uzaktaki yakınım benim oksijenim çilli kurabiyem korkma ben varım hayata darılma seni kıranı ben de kırarım anlaştık mı? Aşıksan Yolundan Sapar Şiir yağmaya üşenen yağmurların bezginliğinde geziniyorum 32 esirim esriğim kafamda kutsal otlar tarlasından arta kalan bulutlar mavi yeşil dumanlar dudaklarımda denizin kafiyeli sessizliği tek bedende çift karakter yorgunluğu yavaşca iniyorum denizlerin gölgesinden efsunlaşan kumlardan icimde birikmiş onca kum taşlanmaya yüz tutan güneşe bakamıyorum bakarsam ağır yaralıyım avazım sancılı boşluğa düşmeyi marifet sayan gençliğim kadar sancılı dudaklarımda ağırlaşan denizin kafiyeli sessizliği avazım ağrılı iri gözleri kurtarır mı beni bu sancıdan çilekli kurabiye kokulu elleri çilleri yüzünde dans eden zerafeti Tanrının, yuvarlak melek yüzüne kıyak gectiği yıldızları andıran kutsal çilleri kurtarır mı beni bu ağrıdan sanki bir melek suya dokunmuş da sesi oluşmuş kanatlarıyla içime uçmuş berrak sesi 33 yaşatır mı beni çilek kokulu nefesi kurtarır mı beni bu sancıdan -çilli güzele gazel(her sabah kağıda adını yazıyorum adına bakmak bile güzel her sabah havaya adını yayıyorum adını anmak bile güzel her sabah aynaya adını kazıyorum adını görmek bile güzel) -heyhat! şiir yolundan saptı güzelliği kurtarır mı yolunu değiştiren bu şiiri diye sordum -kurtarır dedi şiir tanrısı ve yazmaya(delirmeye) devam ettim balkondaki yalnızlığım trajikomik sen kokuyor suretin yansıyor sigaramın dumanından odamın duvarına iri gözlerin duvarda asılı nazar boncuğum oluyor ama kıskanıyorum seni ya bütün deliler sana aşıksa yüzümde gülüşün biriksin güleceksem eğer ellerimde sen ol başkentte büyüsün sensizliğimin büyüsü seni başkası öpmesin nolur 34 ankaranın en güzel yanı da senmişsin meğer çilekli kurabiye kokulu ellerini anlatsın istedim bu şiir çilekli pasta lezzetindeki çilli kurabiyemin güzelliğini hatırlatsın güzelliğini anlatmak bile güzel. ölmekten Korkayım -gözlerimde biriken yaşlardan daha berraksın seni düşünememek Tanrıyı reddetmek kadar zor geliyor be sevdiğim bağışla.. ciğerimde süzülen sensiz otlar mezarlığına defnedilen her hücremin ruhuna senin adını koyup rahmetli duygularıma sarılı vaziyette tepkisizce bakıyorum geçmişimize donuk kutsanmamış karanlık akıtıyor zehirini kenevirin aydınlattığı günah çukuruna yüksek bir sessizlik 35 alçak bir sensizliğe karışıyor aniden kelimeler damlıyor ellerimden sayfamda zamansız birikiyor gözlerin kalemim, seni yüceltmek için yazıyor her dem donuk bakışlarımı çoğaltıyor seni göremeyişim sensizken aşk adamı oldum iyice öyle bir aşık oldum ki ölüme sürekli onu düşünüyorum /ve ben sürekli ölürdüm be sevdiğim seni düşünemediğimde/ artık yarıda kesilmiş sevdanın kırıntılarına günah olur diye basmayı göze alamayan bir kadavrayım soğuk bedenimde kenevir kokuları yükselirken şizoid duygularıma aşka bilenen aklım dış dünyaya kesik hadi yine düş düşlerime bana öyle bir aşk bağışla ki ölmekten korkayım ve bana gözlerine benzeyen bir şiir yazdır ki hiç bitmesin şairliğim 36 şimdi, seni saklıyorum tükenmiş sözlerime hangi tarafın beni yanlış tanıdıysa, oraya ilahi güçleri devreye sokacağım; dua ile gerçek beni tanı/sev diye... Düş İzleri Kısa Filmi şiir yazdıran mütebessim kadınlar ve ağlattıran anıları düşerken sayfama karanlığın sancılarıyla sövercesine kovmuştu iğneli sözcükler onları oysa kibar olmak istemişti şiirlerim şimdi öyle aç ki ellerim kime dokunsam aşk zannediyor düşüşlerimi düşlerimle takas ettiğimden beri ütopik bir mutluluk sardı dört bir yanımı -kadın: pardon, bu şiiri burada bölmek zorundayım "düşüştesiniz bayım boşuna kendinizi düşlerle kandırmayın -adam: "beni düşlerimden tanıyamazsınız matmazel herkesin düş izi farklıdır.." -kadın: 37 "anlatım bozukluğu yapıyorsunuz ben saf değilim şiirsel ifadeniz beni yanıltamaz bu işin piriyim" -adam: "bozukluk hayatın bir parçasıdır hayatım şiir de hayatın ta kendisidir gibi kilişe bir cümle peyda etmek istemesem de belirtmeliyim siz şiir denizinin piriyseniz ben de piri reisim" -kadın: "bana hayatım demeyin lütfen laubali insanlardan haz etmem kabul ediyorum iyi bir şairsiniz öldürünce yiğidi hakkını yemem" -adam:" çok yerinde bir laf ettiniz yiğidi öldürdünüz beni öldürdünüz" -kadın:" sizi öldürmeye beni mahkum ettiniz bunu fazlasıyla hak ettiniz bunu en iyi siz bilirsiniz" -adam:" ben ölmeyi değil sizi hak ettim siz suçlusunuz bana öyle bakmayacaktınız 38 beni gözlerinize mahkum ettiniz -kadın: aman neyse terk ediyorum bu şiiri -adam: "hep aynı şeyi tekrarlıyorsunuz işte hayatınız neyse üzerine kurulu bir dönence ama size bir sır vereyim mi seni çok seviyorum ve sen benim sıkı bir dostumsun mellonum" -kadın: "aslında..aslında ben de seni çok seviyorum" -adam: "e peki o zaman sorun nedir?" sorunu yaratan şairden başkası değil.. 2011 39 Tevahhuş egzotik bir yabaniliğe dönüşüyor sürmesiz gözlerim bilinci kapalı empati tohumsuz kentin bok-bilmiş andavallarına şair komandolarını salmıştım ikinci yeni gerillamın paçoz eleştirilerin kıskanç gölgesine tek yumruğum havada şeytansız gecenin nurlu rahminde şiirlerimi okuduğum dumansız odada beni edip cansever şiirlerinden başkası ışıldatmaz aniden uzaklaşan dostane bakışlardan hınç kokan kestane lezzeti garipliği sindi dizelerime dizlerimin dibinde büyüyen kafiyelerle hızıra uğrayan alkol gibi çağladı imgelerin dansı ki yazdığım bazı şiirler anlaşılmaz dı o şehvet kokan aşkın kollarından gotik makyajlar akıyordu sonsuzluğuma sonsuz soluğuma işlemiyordu anksiyetik aşk efendiliğimi piçliğime feda ettiğim orospuluktu aşk coğu bitmiş rakı sofrasında bozuk meze gibiydi aşk 40 donuk sevişmelerin zehirlediği terlerin buharlaşmadığı zevklerle örülü ve aymaz geceme güneş damlıyor üstüm başım endorfin ve kalemim boşboğaz.. 2011 41 Mor Panayır Harekatı kavrulduk, yakında bir karanlık da yok ve kafalar kırık oksijen ve karbonmonoksit kardeş oluyor burada bir yükselip bir düşüyoruz milyonlarca göğe spermvari fırlatılırken ölmemek icin şeytana diklenemedik geri dönüş yok ama boğulmadık çürümüş birer zombi gibi hissiziz kenti ele geçiren gösterişe karşı biliriz kıymet nedir 80'li yılların tohumuyuz aydınlık koymuştuk siyanürlü düşüncelerimizin adını günahı, zorbalığı içimize işlerken yanıldığımızı bilemezdik şimdi azad ediyoruz karanlığa karşı kendimizi en güçlü silahımız tükenmez kurşun kalem güçlendiriyor tapon toprakları mor düşlerin bereketi 42 ve yetmiyor zaman onlarca anlama kapılar açan kapalı şiirleri anlatmaya düşümde mor panayır harekatı kulaklarımda o ses: "don't worry,be deli".. 2011 43 Deniz algalı şarabi denizin tuzlarında şiir okuyan sarhoş martılar kanatlarında jazz nakaratı denizler sanattır Tanrının ışığında istavritlerin sesi esritiyor yavaştan buğulu bir enigma şarkısı gibi gözlerime düşen düşün soyut penceresiyle bağışlıyorum akli dengemi istanbuluma midye kokularından anlık bir iştah düşüyor mideme haşişten bile iyi geliyor simit ve bir de katık düşünüyorum bana ilham veren birşeyler olmalı sonunu göremediğim şairliğime yaslarken başımı düşe iniyorum öpüşüyorum denizle gözlerim açık 2011 44 Karmaş/aşk sokaklarından yalnızlık akan her şehir adı gibi bilir ayak izlerimi sessiz ve derin her düşünce akıtır şiir ve kesif zehir kanatır çelişkili zihnimin karmaşasını gözleri şiire benzeyen her kadın bir tutam depresyon bırakır beynimin ön lobuna lucifere yakınlaştırır lsd etkisi veren kar/şıllık/sız aşk -affet Tanrım.. /belki sevimliyimdir mor fillere kor alevler atan manik bir cambazımdır aslında sağım haşır solum neşir imgelerle önümde uzun bir minare/ gecenin yüzüne boşalan erekte şiirler biriktirir gizemli yanımın erotik kanı d/iri göğüslü şiirler çalarım küçük memeli kadınların düşlerinden 45 iyice anlaşılmalı sadece naifliğe bulanmış romantik şair olmadığım bazen ellerimden akan şiir değil sadece kindir -sanırım bu luciferin işi irşat et Tanrım huzurun ışığından kaçarım yılgın sözleri yıkayıp dadaist kapılar acarım kağıda zamanın gövdesinden gövdeme düşen yaralı an anlar nefesimden kaçıp nefsime sığınan karmaşa/şkımı ki kimseyi delicesine sevmiyorumdur geceyi sabahla seviştiren ellerimdeki kaosa dur diyecek olan yine ellerimdir istese tek satırda tek aşkımı öldürecek olan da oysa anarşist değildi saf aşkım 2011 46 Interessante Göstergeler/im Düş bahisleri açılsın bire yüz kazandıran tutkulu düşler aksın doyumsuz arzularımıza kaybedenler bile hatta bilhassa onlar cennete düş sün sun'a dönüşsün küskün ler in'sana içindeki güneş seni bekler farkına var çok mu didaktik oldu bu şiir? özür dilerim düş tozlarıyla telafi edebilirim belki düş akıyla harmanlanmış protein değeri yüksek şiiri düşerseniz yanıma düş erseniz yanımda düş takası yapabiliriz böylece bana düşerken düş erdirmeyi öğretenin kırk düş yılı kölesi olurum 47 çok mu feminen düşüncelerim? özür dilerim ileri derecede heteroseksüelim lakin içimde bir kadın beslerim -im'ler kafiye değil gösterge düşlerimde sevişebiliyorum içimdeki lezbiyenle ama düşerken hafifleme yerine ağır abilik düşüyor köklerime -e'ler kafiye değil e'krem ve e'mre tezatlığını örnekleyen birer gösterge -bira molasıbiradan başka içki ekmem düş tarlama bir adam aşka açsa ve o adam da bensem ve birayı fazla kaçırınca italyanca bilmememe rağmen italyanca rap yapabiliyorum interessante -bir imkansız aşk molası ezgi mola ezgim olaydın ya düşerken bir tek seni düşlüyorum ama düşlerimde yoksun 48 ilginc -ezgi mola insan değil melaike oysa ben ona aşık değilim tanımıyorum bile peki neden yazdım bu sözleri ne tuhaf interessante hakikaten interessante.. 2012 49 Line kuruduğunu düşünüyordu pembe yapraklı kadın yeşermek için tanrıdan beat diledi bir dirhem nu jazz kadar zarifti kutsal suyla teması memelerinin sanatsallığı; ateizm yolunu kapatan kutsallık aynada renkleri çalınmış sevincini örtemiyordu yeşermeyi bekledi duygularının kimyasal olmayan merhemi oyuncakları vardı kucağındaki oyuncaklarını renkli haplarla emzirerek rüyasına taşıdı uysal bir çocuk kadar naifti uyandığında çatlayan duyguları mut yetmezliğinden içindeki serotonin kuyularını boşaltıyordu kanaya kanaya estetikten yoksun statik düşleri kesilsin istedi beyaz ızdırabını çekerken burnundan kana kana oysa kesilen bilekleri ve nefesiydi kanayan burnuyla küvette yalnız, bir başına... 2012 50 51 Tutun Ama Yan La büyüyünce çöl olan denize sormuşlar geçmişte ne olmak istersin diye büyüyünce aşık olmak isterim demiş enigma dinlemeden şiir yazamayan adamın komik hüznünün yamacında belirirken aşk en doğal absürtlüğüyle kanatıyor belleğini dikenleriyle karabasana be.... .... *-*-*-*-*-*-/// ..basan .asan san.. noluyo laağğn? (ara not: le diyen fransızların kibar, la diyen türklerin kaba olduğu bir dünyanın absürtlüğünden ilham alınmıştır) ana sahne: gökyüzü ana tema: sky is the limit ana karakter: karabasan kılığında deli dada 52 deli dada:"beni unuttun emre. senin ruhuna ortak olmuştum hani. hani tek bedende ikimiz yaşayacaktık. hani farklı sıradışı şiirler yazıp nirvanaya göz kırpacaktık yeşil ilhamın sebatkarlığında. hatırladın mı la beni? artık deli dada tarzında şiirler yaz(a)mıyorsun. seyirciye oynayan şiirler yazmaya başladın. aslında kendini çok geliştirdin iyi şiirler yazıyorsun. ama ben senden iyi şiirler beklemiyorumki. edip canseverler, cemal süreyalar zaten yazmışlar iyi şiirleri. senin iyi şiir yazmaya ihtiyacın yok. hiç kimsenin de yok zaten. yazan yazsın başkaları okur devran döner bize ne. ama biz seninle öyle anlaşmadık. mor panayırda özgürlüğümüzü ilan edecektik. insanlar yazdığın derin ve anlamlı ve anlamlı olduğu kadar da anlamsız şiirleri anlayamayıp postmodern yaftası takacaklardı.. ne saçmalamış bu kesin uyuşturucu kullanıyor güzel kafayla yazıyor bunları deyip, biz de müstehzi sırıtışımızı gösterecektik ayık ama kayık kafamızla. aklımız bizi terk etmeden biz aklımızı terk etmeye and içmiştik. bana söz vermiştin. aklını başına devşirme! 53 şimdi kalkmış herkesin anlayacağı dilde aşk şiirleri bile yazıyorsun. bu ne perhiz bu ne lahana turşusu? davamızı sattın. hem bana hem kendine ihanet ettin. toparlanıp kendine gelsen iyi olur. eyyorlamam budur" emre:" üzgünüm ama seni terk etmek zorundayım artık. o aklı bin mil (karış yerine mil yazdım havalı olsun diye. artık böyleyim sevgili dadacığım) havada genç emre yok artık. büyüdüm kazık kadar adam oldum la. bazı acı gerçeklerin farkına vardım. belki sen haklıydın ve hep haklı olarak kalacaksın. ama ben kararımı verdim koyun sürüsüne takılıp meelemeye devam edeceğim. ayrıca yazdığım şii.. deli dada(aniden ve yüksek sesle): "obsesif şiir bozukluğu" emre: "ya bırak allah aşkına o şiir buram buram dadaizm kokan saçma sapan bi şiirdi hadi mor panayır desen neyse de.. deli dada:" Ben umut ektim nifak tohumlu tarlaya Ben ümit ettim ittifak olumlu hayrola Ben mürit çektim muvaffak, ölümlü dünyada 54 Ben ettim sen etme; kayışı koparma Çok saçma sanma ama bana kanma Çok açma yanma dada anlam çıkarma Çok kaçma humma ya da kama bırakma Çok yaşama cima yanılsama yasama Takıntılıyım akıntılı sayılı sırlı ummanda Takıntılıyım yatılı hasılı kirli tufanda Takıntılıyım akılı pahalı alengirli kafamda Takıntılıyım yakıtı afralı gri dünyamda.." evet çok olmasa da saçmaydı ama en az senin yaşadığın hayat kadar saçma. yıllarca kafa patlattığın metafiziksel kuramlar kadar saçma. bilim kadar saçma gerçeklik kadar saçma. saçmalık kadar saçma. senin ulaştığın son hayat felsefen de buydu. kafan çok karışıktı ve sen saçmalamayı tercih etmiştin saçmalayarak rahatladığını fark edince beni ruhuna kabul etmiştin ama şimdi beni darağacına gönderiyorsun. emre: "demogoji yapma şu an o kadar çok saçmalıyorsun ki sen 2010 yılında kalmışsın sonsuza kadar da o kafesin içinde sıkışıp kalacaksın asla mutlu olamayacaksın. ben mutlu 55 ve huzurluyum artık. sen ancak kafan güzelken mutlu olabiliyorsun. bana bulaşma lütfen deli dada:" peki efendimiz" emre: "gene tutunamayanları okudun di mi la?" deli dada: "evet efendimiz" emre: "can evimden vurdun beni" deli dada: "bilemem efendimiz" emre: "peki, oğuz atay'ın hatrına affediyorum seni deli dada: "seni kandırmak çok kolay la" emre: "ah bu ben.." 2012 56 1986/Anlamasanız da Olur bazan hiç kimse anlamasın istiyorum yetim kıyılarda büyüttüğüm acıtan ritüellerimi fillerin karanfillere bölündüğü gökyüzü zulamı, mor panayarı denize düşüp şaraba sarıldığım ilk genclik anlarımı müphem yalnızlıktan yoğrulduğumu bir o kadar da erincle - ne tuhafhem yalnızlık bir tek bana mı mahsus? anlayamadım. oysa yaşadım hem az cok da yaşadım ama anlayamadım. hem bildim bazı bazı görür gibi oldum tecrübe ettim de sanki ama anlayamadım neden yanımda deniz bile uzaklara bakan köpekten daha mahzun alkol -beni çoğaltıp sıfıra yaklaştıran- dahi çekildi kıyılarımdan aslında bu iyi bir şey mi değil mi bilemedim de doğa başka akıyor insansızken hafızama kubar diyorum kubarıyor mor kuşlar 57 minik desenli gagalarıyla avucumda şiir işliyorlar mor panayırın her bir zerresine kubar diyorum yeşeriyor iki parmağımın arasında zehirli dumanıyla ateşlemeden, dumanlı geçmişimin üzerinde söndürüyorum yeşile ihtiyacım olmayacak bunda sonra-işte bunu biliyorum umudum çocuk gibi seviniyor sırf bu yüzden bile oysa doğa başka yakıyor insansızken farazi belleğimi neyse diyorum yine de halbuki neyse demeyi sevmem her şeye her şeylerime elli sekiz yaşındayım sanki bu teşvikiye kokan sabahta neden bilemedim de yazdıklarım ıslatıyor ihtiyarlığa öykünen yirmi altısında ellerimi sahi siz hiç yağmurundan utanan bulut gördünüz mü? bir edip cansever şiiri okuyorum ve utanıyorum yazdığım yüzlerce şiirden 58 sabahtan akşama kadar okuyorum onu umutsuzlar parkında kutsal kitaba basan elin titizliğinde icimde öyle bir doğuyor ki bezik oynayan kadınlarla rakı içme isteği ah Tanrım! utanıyorum da yazdıklarımdan lakin belki bir tek o affeder beni hissettiklerimi anlar da hem o şiir taşıyan her canı sever bin dokuz yüz seksen altı'nın kesiştiği yazgımızın icine doğru bir not bırakıyorum *yalnızlığım önce gökyüzünden-Tanrının çalışma masasından, masa da masaymış ha- silinmeli hem benim doğduğum yıl açılmış sonsuzluğa "insan doğduğu günleri iyi bilmeli" e.c. 2012 59 Memoria de mis Putas Tristes bir düşün bin ses duy bir düşün bin yükseldiği gizli şiir bahçesinde düşünceli bir gül morlaşıyor dikenleri kanarken düşünemeden geçirdiği bir gün daha batıyor belleğine günahkar bir alınteri eğreti duruyor üzerinde kombinezon kimisi, emeğinin karşılığı bir yığın günah diyor kolundaki bir avuç morluk ağlatıyor kimisini sigara çarşafına yazmak ister gibi dokunuyor elleri: "gül bahçesindeyim ama canımı çok yakıyor dikenleri" hayallerini dumana katması an meselesi şehvetli mirasından ufak bir pay veriyor adrenalin bağımlısı adama adam da gülüveriyor ağlarken kanayan gülün yazgısına işte sırf bu yüzden şişlinin gizli sokaklarını ayrı bir kokluyorum düşlerimde 60 o sokaklar ki günahlarıma günah inşa ettiğim inançlarım asfaltlarında yerle yeksan sakil gençlik azgınlığımı dinginlemeye çalışırken şiirin kucağına kendimi attığımı tahmin dahi ettiremeyen sokaklardı ki okuduğum en güzel kitaptı prostitutas ve memoria de mis putas tristes perdelerinden film şeritleri akan odalarda yüreğine kadın kokusu sinen adamlar ve hüzünlerine adam kokusu düşen kadınların günahların en büyülüsünü yönettiği anlar ve bakışları bukowski kadar umursamaz lekeli hüzünleri baştan yazdırıyor senaryoyu yönetmen ise gayrimeşru evet günahkarız madam hem de çok bariz burası zındık ve müşrikler çölü ıssız adamların seraplarında duj da var duman, alkol, tütün çokca zehirli iz ama hayallerin boğulamadığı kadar da zarif dilimle yokluyorum bütün topraklarını zührevi bitkilere aldırış etmeden ne de olsa kutsaldır her bir dişi 61 tenime sıcaklığının meltemi kasıklarıma ıslaklığının düşmesi çok hoştur madam çok hoştur mari.. 2012 62 Hasta La Vista Lux Ferre o kadar çok hastalıklı tümce birikti ki içimde tüm'ünü silkeliyorum kallavi şirklerimin hasta la vista lucifer oh jesus! kurtuluş yok gibi lakin gene şakasını yapıyor iblis bana; "ce" ekrem yanımla Allah'ı seviyorum ezeli sırlara yaklaşıyorum şiir çölümde öğrenme içgüdüm tamahkar şık bir kelime öğreniyorum;"veche" bendeniz emre delirdikce Allah'a yaklaşıyorum hasta la vista lux ferre.. 2012 63 Kilik Kilik sen beni seversen hep bazen maco bile olabilirim istersen anlayışsız müptezelin teki olur çıkarım -ama birazcık cocukluk hayalimdi zaten gangster olmak vallaha bak kılına zarar verene kilik kilik booommmm Ah muhsin ünlü de olunamazmış bunu anlarım sen beni öpersen daha güzel şiirler yazabilirim şiir bile değil zaten bu baksana böyle şiir mi olurmuş bu aralar yazamıyorum da zaten tıkandım resimlerine bakasım geliyor bakıyorum ve kilik kilik boooommm Ah o bakış o dudaklar o endam olimposta üzerine oturduğun taş olaydım sen benimle konuşursan kulaklarım sesinkeş olur kesinkes durgun denizin en mavisinden erinclidir endorfin sirayetli sesin seul mu emzirdi ki seni çekici gözlerin bu kadar 64 çekik Ah yine romantikliğe bağladım allah kahretsin seni deli gibi seviyorum ki ben.. 2012 Vo Mantarım esnemesi bile öpülesi vo mantarım kanımda magic mushroomdan daha müessir ve kolunda ke(n) di dövmesi /başını hep omzumda istiyorum/ mutluluk tanımım minimalleşti; sadece seni öpmekten geçiyor mutluluk tanımımı minimalleştir ve sadece öp beni kanımda çekik gözlerini görmek istiyorum gözlerinle emzir beni gözlerim çok yaramazlaştı resimlerine dadanıyor sürekli suları diriltip ağaçları yeşerten bakışların fazla sürreel zararsız bir canavara dönüştürüyor beni /adını din hanemde istiyorum/ artık reenkarnasyona inanıyorum dudakların kesin kelebeğe dönüşüyordur sen ölünce ölen kelebek de dudakların olup bir meleğin 65 bedenine yerleşiyordur ölümsüz bir meleğe benzemeni başka türlü açıklayamıyorum ruhumuzu zamandan soyutlayarak mor bir gezegenin eteğine uçsak beraber -uçabilmem icin dudağından bir doz almam lazım yalnız gecenin rengi uzağımıza çöker en uzağımıza mışıl mışıl sevişiriz uykumuzda bile ne de olsa düş ikiziyiz geçmişimizin bungun sesi sonsuzluğa göçer ama sadece öpmen yeterli 2012 66 Biz seni biraz daha seversem evrenin bütün sırlarını çözebilirim çünkü aşkımın hacmi allah'a değer ve sevgilim gözlerin peygamberliğini ilan etmiş olabilir mucizevi bakışlarınla sadece beni irşat et gel kollarıma ayaklarına kadar kedi kok badem ve cemreden masumluk kap gel biliyorsun dini inançlarım zayıf kafam karışık gerçeğe ulaşmamı sağlayacak dudaklarınla gel bana sana tanrının iyi yanlarını anlatırım ve meczupların bildiği bütün gerçekleri tansık dudaklarınla beni irşat et yani önce beni öpmen lazım sevgilim hadi öpüşelim tanrı bizi seviyor mu bilmiyorum ama ben onu seviyorum ya da boşverelim bunu tek hakikatim sen ol kaybettiğimiz çok şey olmuş-olabilir ama 67 hepsi geçmişin sonsuz boşluğunda kazanabileceğimiz çok şey var sevgilim başkalarını siktir et beraber siktir edelim onları siktir etmek çok hoşuma gidiyor ve bazen küfretmek onları siktir ettiğimiz yerden başlayalım ankarada istanbulda ya da goada adını hiç duymadığımız bir şehirde belki de ve acılarını sev acılarına güven seni ilk onlar iyileştirecek akli melekelerim teşevvüşte olabilir ama bana güven müstakbel baykuşumuzun gözleri kadar gerçeğim bizi seviyorum adının baş harfiyle başladığı için bile olabilir hadi öpüşelim.. 2012 68 Dada Atı italyanca rapi sek ictim tekila söylüyorum doğaçlama bok akce kara gün içindir sefaletin güzelliği gümüşten daha parlaktır dostum simit özgürlüktür ve mangırsız sokaklar da altından daha değerlidir mantarlar özellikle vo mantar portakalda vitamindir barış kayra belki de dünyayı kurtaracak adam ve anası burcu dünyadaki bütün portakallardan tatlıdır iki artı ikinin beş ettiğini keşfettiğimden beri daha fazla bilmek istemiyorum lanetlenmiş olabilirim yağmur tıkırtısına erekte olabilen bir at olmayı hayal eden bir karınca olmak isterdim zira saclarıma düşen yağmurla beynime düşen aynı değil ne dediğimi anlayamamamı yadsımak şiirimde; işte arzuladığım özgürlüğün 69 özü bu kelimeler batıyor beynime ve ben onları ellerime üflüyorum amino asit ve protein tozlarıyla aptallaşırsam kendimle barışırım cehaletin erdeminin büyüsüne kapılmamak elde değil; adoniste öyle ki kendimle çelişirken ne dediğimi kavrayamamak doğru yolda ilerleyen bir at olduğumu gösterebilir.. 2012 70 Hav nemde boğulan odam loşluğun şeytaniliğine kapılırken yağmurunu öpüp intihar eden bir bulut görüyorum yıldırım düşüyor zihnimde dans eden geçmişimin silik etine yılgın siluetime şiirler ekip güneşe fırlatıyorum imgelerimde boğulan ellerimi çekik gözlerine sarkıtırken dudaklarından sonsuzluklar yapıp ikimizi yerleştiriyorum içine hep burada duralım diye adını burdur koyuyorum evrenimizin adının ilk üç harfiyle başladığı için değil sadece seni ilk kez burada öpüyorum ruhumdaki kırışıklıkları ağzınla ütülüyorum kafamdaki karışıklıkları aşkınla kedi ve köpek aynı anda farklı şehirlerde birbirlerine dokunabilirdir aşk 71 kurak toprak ve yağmur arasındaki kavuşma gibi aramızdaki aşk özlem dolu ve rayihalı seni ilk kez burada kokluyorum hav! 2012 72 Yeşil Vadi I. şerbetciotlu bir şiir doğur o ki senin kaburga kemiklerinden daha gerçeküstü düşün ki adem ile havva sevişmese ayetler düşmeyecekti II. de ki:"gözünle bir kediyi kaç kere öpersin" velev ki göremezsin gökyüzünden varoluşcu yüzünü günahların kör eder mi gümrah gözünü kaç yılan doğurur yalanlarından kaçmak demedi deme ki:"ulusta gökcekle sevişmektir en kötüsü" hele ki veda etmektir ankaraya //albert kamu spotu:jean sol partre kelime oyununu boris vian, akp döneminde yapmıştır// III. seccadeyle aramdaki perdeyi cekmek üzere olan elim ve tutunamayan benliğim için tutam tutam 73 delirmelerim var halbuki huzur izlanda diyor aldırmamaya üşendiğim şeytan IV. kar anlık düşlerini ki iyice karışsın kara an ki karanlık benim en piç arkadaşım hadi dursun zaman belki yeşil vadiye geri düşeriz her an V. ondan sonrası insanüstü yaramazlık olağanüstü günah 2012 74 The Cinem At Orchestra: Requiem for an At Karanlık vadilerin soğukluğuna tüneyen mağaraların duvar resimlerinden şarkı devşiriyorum ithaf etmek için kallavi atlara zamanın gölgesizliği yaratırken yüzde o asil donukluğu "ey at hey at heyhat yılgın olma at bezgin zihinlerimizi asilliğinle aydınlat" yılgılarımı gömüyorum soylu rüzgarı eserken bacaklarının At çiçeği: kenevir yiyen agnostik bir at panik atak geçiriyor çöle benzeyen mavimtrak patikada. Tanrıları yok olup çoğalıyor. oysa içinin derinliklerinde; düşleriyle gerçekliğinin kesiştiği kıyılarda tek bir tanrıya inanmayı çok istiyor. düşlerinin orta yerinde beliren solgun at çiceği -rimbaud tarafından ekilmişe benziyor- kararmış gümüş tepside bir kağıt uzatıyor agnostik ata. at okumaya başlıyor at yazısıyla yazılanları: 75 "hayatın; başlı başına cevabı olmayan-ya da şöyle acayım cevapların ulaşılamayanın, buna tanrı da diyebilirsin, yanında gizli olma olasılığı olan, ulaşabilenlerin tanrının varlığını kabul ederek ulaştıkları ama kendilerini kandırma olasılıklarının bulunduğusorularla bir araya gelmiş absürt birer olasılıklar zincirlerinden meydana gelen yanılsamalar bütününden ibaret olduğunu düşünüyorum" ve nal görünümlü yaprakları büyük bir gürütüyle kişnemeye başlıyor lal at ciceğinin. daha da karışıyor agnostik atın kafası. sinirlenip yemeye başlıyor at çiçeğini ve zehir, soylu kanına hücüm ederken, ölüme yakınlığın ürkütücü kokusu siniyor yüzüne .gerceği öğrenememiş olmanın verdiği, gizeme uzak ve bir o kadar da yakın bakışları; yaşamındaki uyumsuz boşlukla eş değer gözüküyor. Requiem for an At: ey zavallı soylu at özünü absürt bir hayat için kaybetmene değer miydi 76 düşünmeyecektin daha fazla düşünmeyecektin daha fazla eline özüne bulaştırdın zehiri zihnini karıştırdın heyhat egoist ve aptal olman kafiydi erdemlerin en büyüğüydü cehalet ey biçare soylu at gündüzün ciğerlerine gecenin havası kaçıyor karanlık absinthe yeşili ormanda dolaşan koyunatlar Pan'dan panikle kaçışırken merhum atın ceseti üzerinden atlı yorlar ay doğuyor ay da yorgun ve yaslı yor güneşe sırtını yüzünü göstermiyor tanrının da göstermediği gibi ata koyun-atlar dua ediyor anlamanı bilmedikleri atcada güneş doğuyor her yer karanlık gölgesizlik aynısal olağan bir o kadar da karışık 77 ve her şey eskisiden de bulanık.. 2012 78 Savruk çıkıyorum düş oda bir salon evimden dışarı yazılmamış bir cümle olmaya çabalamaktan bitap düşmüş, muhteris ruhlara; kutsal şiirler ikram etmeye tutunamayan ellerle örülmüş şiir kurulamayan cümlelerle şehrin ışıklarından uzakta ve olmayan tütün, jazz yaratamayan dumanlarla olumsuzluğa anlamsızca coşuyorum suyunda boğulan denizleri aşıp yağmurunu boğan bulutlara takılsam da anlamsızlık anlamdan çoğalırı besteleyen imgelerimin alnından öpüyorum koşuyorum içime aşk ve boşlukla sıvalanmış yalnızlık iç içe sonra sen düş/üp geliyorsun boşluğuma kore filmleri izliyoruz beni korece değil her dilde seviyorsun hoşuma gidiyor !____ üretkenliğimin azalmasını tıkalı burnuma bağlayan 79 paranoyaklığımı okşuyorum uçarken mütenekkiren diyafram nefesiyle başlayan küçük yaşamlar havuzu suyun dibi dadaist gerekli olan tek şey oksijen mi yoksa aşk mı? -bi dakka çocuk dışarda kaldıkafiye yapayım derken harakiri yapmaktır şiir. aşkın da ta kendisi. ve şairler; inançlıları bile cehennemi boylayan lanetli büyücüler delirmek; kurduğun dünyanı üzerine devirmek. anksiyete; peyderpey ölüme sürüklenmesi ruhun ey panik bozukluğum bir daha uğrama oldu mu? ekrem emre ünlü SON www.Sanal-Kitap.com 80 (Kütüphanemizdeki çok sayıda kitabı ücretsiz okuyabilirsiniz.) 81