sanayi stratejileri - Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı
Transkript
sanayi stratejileri - Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı
K A L K I N M A D A VERİMLİLİK T. C . B İ L İ M , S A N A Y İ V E T E K N O L O J İ B A K A N L I Ğ I SANAYİ STRATEJİLERİ Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı Müsteşarı Prof. Dr. Ersan ASLAN’ın Değerlendirmesi s. 4 Sanayi Genel Müdürü Prof. Dr. İbrahim KILIÇASLAN’ın Değerlendirmesi s. 6 Türkiye Sanayi Stratejisi Belgesi (2015-2018) s. 10 2023 Vizyonu Çerçevesinde Türkiye Sanayi Politikaları s. 15 A Ğ U S T O S 2 01 5 , Y ı l 27 , S a y ı 3 2 0 EMEK - ANKARA - PP - 2 AĞUSTOS 2015 K A L K I N M A D A VERİMLİLİK T.C. BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANLIĞI VERİMLİLİK GENEL MÜDÜRLÜĞÜ’NÜN AYLIK YAYIN ORGANIDIR AĞUSTOS 2015 YIL: 27 SAYI: 320 Bu dergi 6.500 adet basılmaktadır. ISSN: 1300-2414 Yayın Türü: Yerel Süreli Türkçe - İngilizce SAHİBİ T.C. BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANLIĞI VERİMLİLİK GENEL MÜDÜRLÜĞÜ ADINA GENEL MÜDÜR Anıl YILMAZ GENEL KOORDİNATÖR Dilek BİRBİL SORUMLU YAZI İŞLERİ MÜDÜRÜ Cangül TOSUN YAZI KURULU Dilek BİRBİL - Cangül TOSUN - Lütfiye BALKAYA İNGİLİZCE SAYFA SORUMLUSU Gülçin MANZAK AYDIN - Şirin Müge KAVUNCU WEB SİTESİ SORUMLUSU Aytunç AYHAN FOTOĞRAFLAR Hakan CANBAKIŞ - Özgür YURDAKADİM DAĞITIM SORUMLUSU Mehtap EMRE (312) 467 55 90 / 331 mehtap.emre@sanayi.gov.tr Anahtar dergisinin PDF dosyalarını her ay düzenli olarak e-posta hesabınıza gönderilmesini istiyorsanız, konu alanına Anahtar yazıp abone@sanayi.gov.tr adresine boş bir e-posta atabilirsiniz. Dergide yayımlanan yazılardaki görüşler yazarlarına aittir. YÖNETİM YERİ T.C. BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANLIĞI VERİMLİLİK GENEL MÜDÜRLÜĞÜ Gelibolu Sokak No:5 Kavaklıdere 06690 ANKARA Tel: (312) 467 55 90 (10 Hat) Faks: (312) 427 30 22 Faks (Dergi): (312) 467 47 79 e-posta: vgm@sanayi.gov.tr İnternet: http://vgm.sanayi.gov.tr http://anahtar.sanayi.gov.tr GRAFİK TASARIM VE UYGULAMA www.chesscreative.com Bakanlığımız koordinatörlüğünde hazırlanan Türkiye Sanayi Strateji Belgesi'nin (2015-2018) Haziran ayında Yüksek Planlama Kurulunca onaylanması 'Sanayide Yapısal Dönüşümü Sağlamak' hedefini tekrar gündeme taşıdı. Mevcut sanayimizi “teknoloji yoğunluğu” ve “ürettiği katma değer” bakımından ileriye taşıyarak gerçekleştirilebilecek bu hedef, belli önceliklere ihtiyaç duymakta. Ulusal ve uluslararası tüm etkenler göz önüne alınarak belirlenen bu öncelikler üç ana grupta; yerli, teknolojik olduğu kadar yenilikçi ve çevreye duyarlı üretim olarak belirlendi. Konuya verimlilik açısından bakacak olursak, tüm bu hedef ve öncelikler özelinde verimliliğin, dikkate alınması gereken yatay bir konu olarak ortaya çıktığını görüyoruz. Bu dönemde ülkemizdeki bu gelişmenin yanında uluslararası alanda da verimlilik temasına ilişkin önemli gelişmelere tanıklık ettik. OECD üyesi gelişmiş ülkelerde özellikle küresel kriz sonrasından başlayarak verimlilik konusu yeniden gündemin üst sıralarına çıktı. Bu alanda yürütülen çalışmaların takibi ve paylaşılması için OECD bünyesinde yeni bir yapılanma olacak 'Verimlilik Ağı' oluşturulması önerisinin de tartışıldığı Verimlilik Zirvesi Temmuz ayında düzenlendi. Ayrıca OECD'nin yine geçtiğimiz ay yayımladığı 'Verimliliğin Geleceği' raporuyla bir kez daha verimlilik kavramı üzerine tartışılması ve düşünülmesi sağlandı. Raporun çarpıcı sonuçlarından birine göre son yıllarda birçok ülkede gözlemlenen genel verimlilik durgunlaşmasının temel nedeni yeniliklerin (inovasyonun) yavaş veya yetersiz düzeyde gerçekleşmesi değil, ortaya çıkan yeniliklerin ekonomi geneline yayılım hızının düşük olması. Yayılım mekanizmasının bozukluğu olarak da adlandırılan bu durum ülkemizde yapılacak yeniliklerin de yayılımına dair etkili bir sistem oluşturmamız gerektiğinin altını çizmektedir. 'Sanayi Stratejileri' temasıyla sizlere sunduğumuz Anahtar Dergisi Ağustos sayısında ülkemizde ve uluslararası alanda son gelişmelere yer veriyor olmaktan mutluluk duyuyoruz. Ülkemizin sanayi politika ve stratejileri hakkında ufkumuzu geliştirmeye yardımcı olacak bu sayıya katkılarından ötürü başta Müsteşar Prof. Dr. Ersan ASLAN olmak üzere Sanayi Genel Müdürü Prof. Dr. İbrahim KILIÇASLAN ve Sanayi Genel Müdürlüğünün tüm yönetici ve uzmanlarına teşekkürlerimizi sunarız. Anıl YILMAZ Genel Müdür BASKI KORZA YAYINCILIK BASIM SAN. ve TİC. LTD. ŞTİ. Büyük Sanayi 1. Cad. 95/1 İskitler - ANKARA Tel: (312) 342 22 08 Faks: (312) 341 14 27 BASILDIĞI TARİH Anahtar dergisinin AĞUSTOS 2015 sayısı 17.08.2015 tarihinde basılmıştır. 01 AĞUSTOS 2015 İÇİNDEKİLER 04 Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı Müsteşarı Prof. Dr. Ersan ASLAN’ın Değerlendirmesi 06 Sanayi Genel Müdürü Prof. Dr. İbrahim KILIÇASLAN’ın Değerlendirmesi 10 Türkiye Sanayi Strateji Belgesi (2015-2018) / Bilal TEK 15 2023 Vizyonu Çerçevesinde Türkiye Sanayi Politikaları / Enes Ulvi CANİK 18 Avrupa Birliği 2020 Stratejisi’nin Sanayi Politikaları Açısından Değerlendirilmesi ve Türkiye Sanayi Politikaları Üzerine Beklenen Etkileri / Ersin DAĞDUR 23 Türkiye - Avrupa Birliği Müzakere Süreci ve Sanayi Politikaları / Serhat UĞUR 28 Kamu - Üniversite - Sanayi İş Birliği Politikaları ve Tarihsel Çıkarımlar Ahmet Yaşar ŞAGBAN 32 Yenilenebilir Enerji Teknolojilerinin Sanayi Sektöründe Kullanımı Konusunda Uygulanacak Bilim ve Teknoloji Politikalarının Geliştirilmesi / Eda ÜNAL 36 Türkiye Tekstil, Hazırgiyim ve Deri Ürünleri Sektörleri Strateji Belgesi ve Eylem Planı (2015-2018) Seda ÇOTUK - Gökçe ÇAKAR 04 15 32 02 AĞUSTOS 2015 38 Türkiye Sanayi Stratejisinin Yapıtaşları “Sektörel Toplantılar” ve “Sektörel Ziyaretler“ 40 17. Dünya Verimlilik Kongresi 19-21 Ekim 2015 Tarihlerinde Kanada’da Gerçekleştirilecek 42 OECD Verimlilik Zirvesi 6-7 Temmuz Tarihlerinde Meksika’da Gerçekleştirildi 43 46 50 54 56 60 62 Rapor Özeti 40 2015 Verimlilik Proje Ödülleri Bilim, Sanayi ve Teknoloji Yerli Tasarımcı Başarı Hikâyeleri Projeler 54 Industrial Strategies Sanayi Göstergeleri Industry Indicators 63 Bilim ve Teknoloji Göstergeleri Science and Technology Indicators 64 Ulusal ve Uluslararası Verimlilik İstatistikleri / National and International Productivity Statistics Ulusal Verimlilik İstatistikleri National Productivity Statistics 56 03 AĞUSTOS 2015 DEĞERLENDİRME SANAYİMİZİN UZUN DÖNEMLİ VİZYONU, SANAYİ STRATEJİSİ VE SEKTÖREL STRATEJİLER Prof. Dr. Ersan ASLAN Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı Müsteşarı Dünyanın küresel bir pazara dönüştüğü, ekonomi başta olmak üzere birçok alanda ülkeler arasında sınırların kalktığı ve bilginin gücü tayin ettiği günümüz dünyasında, bilgiyi üreten ve ürettiği bilgiyi teknolojik ve sürdürülebilir kalkınma ilkeleri çerçevesinde ürüne dönüştüren toplumlar, müreffeh ve güçlü ülkeler haline gelmişlerdir. Dünya artık endüstri toplumundan bilgi toplumuna, iş gücü ağırlıklı teknolojiden yüksek teknolojiye, ulusal ekonomiden dünya ekonomisine doğru hızlı bir değişim içindedir. Bu yeni düzende, bilgiyi üretebilen ve bilgiyi yönetebilen ülkeler uluslararası rekabette avantaj kazanmaktadır. Küresel rekabet koşullarında bu araçtan etkin olarak yararlanamayan ülkeler ise yarışın dışında kalma tehdidiyle karşı karşıyadır. Bu süreç incelendiğinde, gelişmiş ülkelerde ilerlemenin lokomotifinin her zaman sanayi olduğu görülecektir. Son yıllarda Türkiye’nin imalat sanayisinde niteliksel ve niceliksel bir dönüşüm yaşanmış ve özellikle imalat sanayinin genelinde düşük teknolojili üretimden orta teknolojili üretim yapısına geçiş konusunda önemli bir mesafe alınmıştır. Düşük teknolojili ürünlerin üretim ve ihracat payı azalış gösterirken, orta-düşük ve orta-yüksek teknolojili ürünlerin üretim ve ihracat paylarında gözle görülür bir artış yaşanmıştır. 04 AĞUSTOS 2015 Türkiye ekonomisinin yüksek gelirli bir ekonomi olması ve orta gelir tuzağı tehlikesiyle karşı karşıya kalmaması için imalat sanayisinin gelişiminin hızlandırılması ve katma değeri yüksek ileri teknoloji ürünlerin üretim ve ihracat içerisindeki payının artırılması önem arz etmektedir. Bakanlığımız “Girişimciliğe, yenilikçiliğe, bilimsel gelişmeye ve yüksek katma değerli teknoloji üretimine dayalı, bilgi tabanlı ve rekabetçi ekonomik yapısıyla dünyanın en gelişmiş 10 ülkesi arasında yer alan bir Türkiye’nin oluşumunda öncü olmak” vizyonu çerçevesinde faaliyetlerini sürdürmektedir. Bu vizyonu gerçekleştirmek için bilim, sanayi ve teknoloji alanında politika, strateji, plan ve programlar geliştirmek ve uygulanmasını sağlamak en önemli faaliyetlerimiz arasında yer almaktadır. Bakanlığımız koordinasyonunda hazırlanan ve 72 eylemden oluşan Türkiye Sanayi Stratejisi Belgesi (2011-2014), % 85’in üzerinde başarıyla uygulanmıştır. Bakanlığımız koordinasyonunda sektörel strateji çalışmaları da devam etmektedir. Türkiye Demir Çelik ve Demir Dışı Metaller Sektörü Strateji Belgesi (2012-2016), Türkiye Kimya Sektörü Strateji Belgesi (2012-2016), Türkiye Elektrik ve Elektronik Sektörü Strateji Belgesi (2012-2016), Türkiye Seramik Sektörü Strateji Belgesi (2012-2016) uygulanma, izlenme ve değerlendirilme faaliyetleri 2013 yılından itibaren devam etmektedir. Yeni döneme yönelik hazırlanan Türkiye Otomotiv Sektörü Strateji Belgesi (2015-2018) 4 Haziran 2015 tarihinde Yüksek Planlama Kurulu’na sunulmuş olup Türkiye Makine Sektörü Strateji Belgesi’nin (2015-2018) yenilenmesi çalışmaları tamamlanmak üzeredir. Yüksek Planlama Kurulu'nun 18/06/2015 tarihli ve 2015/25 sayılı Kararı ile kabul edilen Türkiye Tekstil, Hazırgiyim ve Deri Ürünleri Strateji Belgesi (2015-2018) 25 Haziran 2015 tarihli ve 29397 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girmiştir. Bakanlığımız koordinasyonunda kamu kurum ve kuruluşları ile sivil toplum kuruluşlarının katkılarıyla hazırlanan Türkiye Sanayi Stratejisi Belgesi (2015-2018) ise Yüksek Planlama Kurulu'nun 18 Haziran 2015 tarihli ve 2015/24 sayılı Kararı ile onaylanmış; 25 Haziran 2015 tarihli ve 29397 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girmiştir. haline gelmiş bir Türkiye ideali çerçevesinde; önümüzdeki dört yıllık dönem için sanayimizin yol haritasını ortaya koyan Türkiye Sanayi Stratejisi Belgesi’nin (2015-2018) kamu kurum ve kuruluşları ve sivil toplum kuruluşlarıyla birlikte başarıyla uygulanması için Bakanlığımız tarafından gerekli çalışmalar yürütülecek ve her türlü tedbir alınacaktır. “Orta-yüksek ve yüksek teknolojili ürünlerde Afro-Avrasya’nın tasarım ve üretim üssü olmak” vizyonu çerçevesinde oluşturulan ve 70 eylemden oluşan Türkiye Sanayi Stratejisi Belgesi yeni dönemde de, “Türk sanayisinin rekabet edebilirliğinin ve verimliliğinin yükseltilerek, dünya ihracatından daha fazla pay alan, ağırlıklı olarak yüksek katma değerli ve ileri teknolojili ürünlerin üretildiği, nitelikli iş gücüne sahip ve aynı zamanda çevreye ve topluma duyarlı bir sanayi yapısına dönüşümünü hızlandırmak” amacına odaklanmıştır. Türkiye Sanayi Stratejisi Belgesi (2015-2018), Onuncu Kalkınma Planı Büyüme Stratejisi ve İmalat Sanayi Dönüşümü ana eksenleri esas alınarak, yerli, yenilikçi ve yeşil üretimi teşvik edecek şekilde kurgulanmıştır. Üreten, ürettiğini ihraç eden, yenilik ve değişim yaratan, bilim ve teknoloji alanında potansiyelini ortaya koymayı başarmış, dünyanın en güçlü 10 ekonomisinden biri 05 AĞUSTOS 2015 DEĞERLENDİRME Bu Belge, Türkiye’nin Sanayi “MANİFESTO”sudur Prof. Dr. İbrahim KILIÇASLAN Sanayi Genel Müdürü Sürdürülebilir bir ekonomi ve sosyal refah için “Sanayide Yapısal Dönüşüm” başlıyor... 06 AĞUSTOS 2015 “1996 yılında Gümrük Birliği Anlaşması, Türk sanayisi üzerindeki “Etki ve Maliyet Analizi” yapılmadan imzalandı.” Sistematik derinleşerek, teknolojiyi üretmek, dünya ile rekabet etmek için sektörel “Mükemmeliyet Merkezlerinin” kurulması zorunluluktur. “Yurt dışına otomotiv konusunda doktora yapmak üzere çok sayıda öğretim elemanı gönderilmesine rağmen, sistematik bir planlama yapılmadığı için, bugün Türkiye’de “özgün motor tasarlayacak, patentleyecek” nitelikte eleman bulunamamaktadır.” 07 AĞUSTOS 2015 DEĞERLENDİRME “Türkiye, dünyanın önde gelen çelik üreticilerinden biri olmasına rağmen katma değeri yüksek nitelikli çelik üretimi (paslanmaz, zırh çeliği vb.) yapamamaktadır.” 08 AĞUSTOS 2015 “İhtisas üniversiteleri” ve “endüstriyel yüksek lisans ve doktora” programları geliyor. “Lonca, sanayi siciline kayıtlı 126.000 firmanın üretim kabiliyetinin ve ürünlerinin bulunduğu, hacim olarak dünyada emsalsiz bir bilgi hazinesidir.” “Üniversitelerde yapılan yüksek lisans ve doktora tezleri rafta kalmayacak.” Sürdürülebilir bir ekonomi ve sosyal refah için “Sanayide Yapısal Dönüşüm” BAŞLIYOR... 09 AĞUSTOS 2015 TÜRKİYE SANAYİ STRATEJİSİ BELGESİ (2015-2018) TÜRKİYE SANAYİ STRATEJİSİ BELGESİ (2015-2018) Bilal TEK / Sanayi Politikaları Daire Başkanı (Sanayi Genel Müdürlüğü) Türkiye Sanayi Stratejisi Belgesi (20112014) uygulama döneminin sona ermesi ile birlikte Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı koordinasyonunda hazırlık çalışmaları 2013 yılında başlatılan, yoğun ve kapsamlı çalışmalar neticesinde son haline getirilerek 13.03.2015 tarihinde Yüksek Planlama Kurulu'na sunulan Türkiye Sanayi Stratejisi Belgesi (20152018), 18.06.2015 tarih ve 2015/24 sayılı Kurul Kararı ile onaylandı. 25.06.2015 tarih ve 29397 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren Belge dünyadaki ve ülkemizdeki ekonomik gelişmelerin analizlerine dayanılarak, kamu kurum ve kuruluşları ile özel sektörün katkılarıyla katılımcı bir yaklaşımla hazırlandı. Belge, dünyadaki ve ülkemizdeki ekonomik gelişmelerin analizlerine dayanılarak, kamu kurum ve kuruluşları ile özel sektörün katkılarıyla katılımcı bir yaklaşımla hazırlandı. Temel ekseni "Yerli, Yenilikçi ve Yeşil Üretim" olan Türkiye Sanayi Stratejisi Belgesi (2015-2018) için; - Sanayide bilgi ve teknolojiye dayalı yüksek katma değerli yerli üretimin geliştirilmesi, - Kaynakların etkin kullanıldığı, daha yeşil ve rekabetçi sanayi yapısına dönüşümün sağlanması, - Sosyal ve bölgesel gelişmeye katkısağlayan ve nitelikli iş gücüne sahip anayinin geliştirilmesi stratejik hedefler olarak belirlenmiştir. 10 AĞUSTOS 2015 Belge ile ortaya konulan “Orta-yüksek ve yüksek teknolojili ürünlerde Afro-Avrasya'nın tasarım ve üretim üssü olmak” vizyonu kapsamında “Türk sanayisinin rekabet edebilirliğinin ve verimliliğinin yükseltilerek, dünya ihracatından daha fazla pay alan, ağırlıklı olarak yüksek katma değerli ve ileri teknolojili ürünlerin üretildiği, nitelikli iş gücüne sahip ve aynı zamanda çevreye ve topluma duyarlı bir sanayi yapısına dönüşümünü hızlandırmak” amaçlanmaktadır. Türkiye Sanayi Stratejisi Belgesi’nde 70 eylem yer almaktadır. Önümüzdeki süreçte ise belgenin amacına ulaşmasını sağlayacak eylemlerin hayata geçirilmesini teminen yine katılımcı bir yaklaşımla ilgili kamu kurum ve kuruluşları ile sivil toplum kuruluşlarının içinde yer alacağı uygulama, izleme ve değerlendirme mekanizması etkin bir biçimde çalıştırılacaktır. Belgede yer alan ve önümüzdeki dönemde hayata geçirilecek olan eylemlerden bazıları şunlardır: • Kamu alımlarına yönelik uzun vadeli ihtiyaç planlaması yapılarak kilit teknolojilerin geliştirilmesi ve yerli üretimi desteklenecektir. Yatırım teşviki sağlanan yüksek teknolojili ürünler uluslararası yükümlülükler de göz önünde bulundurularak kamu alım garantisi ile desteklenecektir. Ekonomideki en büyük mal ve hizmet alıcısı kamu kurum ve kuruluşlarıdır. Ülkemizde 2014 yılındaki kamu alımları 113 milyar TL düzeyinden gerçekleşmiştir. Kamu alımlarının yönlendirilmesi ile araştırma ve geliştirme faaliyetlerine ayrılan kaynakların artırılması, teknoloji yoğun bir üretim tarzının geliştirilmesi, öncelikli sektörlere yatırımların çekilmesi, dolayısıyla ithalata olan bağımlılığın azaltılması mümkündür. Ülkemizde yüksek teknolojili ürünlerin üretim kapasitesinin artırılması için kamu alımlarını kaldıraç olarak kullanan yeni mekanizmalar oluşturulmuştur. Bu mekanizmalar: 1) Kamu mal alımlarında yüksek teknolojili ürünlere fiyat avantajının sağlanması, 2) Kamu mal ve hizmet alımlarıyla sanayide yenilik, yerlileşme ve teknoloji transferini öngören Sanayi İşbirliği Programı (SİP), 3) Ar-Ge projeleri sonucunda ortaya çıkan ürünlere Teknolojik Ürün Deneyim Belgesi verilmesi ve kamu alımlarında iş deneyim belgesi yerine bu belgenin kullanılması imkânının sağlanmasıdır. 2014 Şubat’ta 4734 sayılı Kamu İhale Kanunu’nda değişiklik yapılmıştır. Söz konusu değişiklikle Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı tarafından ilgili kurum ve kuruluşların görüşleri alınarak orta ve yüksek teknolojili sanayi ürünleri arasından belirlenen ve her yıl Ocak ayında Kamu İhale Kurumu tarafından ilan edilen listede yer alan malların ihalelerinde yerli malı teklif eden istekliler lehine % 15 oranına kadar fiyat avantajı sağlanması zorunlu hale getirilmiştir. 4734 sayılı Kanun’da yapılan değişikliğe istinaden Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığınca hazırlanan Yerli Malı Tebliği 13/09/2014 tarihli ve 29118 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girmiştir. Yerli Malı Tebliği’ne göre bir ürüne Yerli Malı Belgesi düzenlenmesi için en az % 51 yerli katkı oranına sahip olma kriteri getirilmiştir. Tebliğ, kamu mal alım ihalelerinde yerli malı teklif eden istekli lehine % 15 oranına kadar fiyat avantajı sağlanması mekanizmasının daha etkin bir şekilde kullanılabilmesine imkân sağlayacaktır. Sanayi İşbirliği Programı ile sanayide yenilik, yerlileşme ve teknoloji transferini sağlamak, iç pazarın ve dış ticaretin dinamizmini artırmak, yerli sanayi için uluslararası alanda yeni pazarlar yaratmak, istihdam ve iş gücü kalitesini artırmak, döviz girdilerini artırarak cari açığın azaltılmasına katkıda bulunmak mümkün olacağından, bu itibarla söz konusu uygulama ülkemiz için büyük önem arzetmektedir. Bu çerçevede, Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı koordinasyonunda ilgili kamu kurum/kuruluşları, STK’lar ve sektörün katkılarıyla hazırlanan “Sanayi İşbirliği Programı (SİP) Yönetmeliği” 15.02.2015 tarih ve 29268 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanmak üzere yürürlüğe girmiştir. Sanayi İşbirliği Programı ile başta ulaştırma, enerji ve sağlık sektörlerinde olmak üzere kamunun büyük maliyet gerektiren yüksek teknoloji içeren alımlarında ülkemizin üretim ve teknoloji yeteneklerinin geliştirilmesine imkân sağlanmış olacaktır. Önümüzdeki dönemde, ürün ve teknoloji ihtiyaç analizi yapılacak, kilit teknolojilerin geliştirilmesi ve yerli üretimi kamu alımları yoluyla desteklenecektir. Ayrıca Bilim ve Teknoloji Yüksek Kurulu (BTYK) kararları ile belirlenen yüksek teknolojili sektörlerde yatırım teşviki alan yatırımcılar uluslararası yükümlülükler de göz önünde bulundurularak kamu alım garantisi ile desteklenecektir. • İthal bağımlılığı yüksek olan ara malların yerli üretimi desteklenecektir. Ekonomimizin dayanak noktası ihracata 11 AĞUSTOS 2015 TÜRKİYE SANAYİ STRATEJİSİ BELGESİ (2015-2018) dayalı büyümedir. İhraç ürünlerimizin çok ciddi bir kısmını da sanayi ürünleri oluşturmaktadır. İmalat sanayi 2014 itibarıyla Türkiye’nin ihracatında % 93,6’lık bir paya sahiptir. 2010 yılında imalat sanayinde 105 milyar Dolar’lık ihracat gerçekleştirilirken, 2014 yılı itibarıyla bu rakam 147 milyar Dolara çıkmıştır. İhracatımıza paralel olarak ithalatımız da artış göstermektedir. İthalatımızın % 70-73 oranındaki kısmını ara malı ithalatı oluşturmaktadır. Bu sebeple ülkemiz ara malı ithalatındaki bu aşırı bağımlılığa mutlak anlamda çözüm getirmek zorundadır. Bu sorunun çözümüne yönelik olarak, ithal bağımlılığı yüksek olan ara malların yerli üretimi desteklenecektir. Yerli sanayinin geliştirilmesi ve cari açığın azaltılması amacıyla pilot sektör olarak kimya sanayi seçilmiş olup kimya sanayinde ithal bağımlılığı yüksek olan ara malların kamu-üniversite-sanayi iş birliği projeleri aracılığıyla üretilebilmesi ve üretimin önünde engel oluşturan sorunların çözümlenmesi sağlanacaktır. • Oyuncak İhtisas OSB kurulacaktır. Yurt dışından ithal edilen bazı oyuncakların çocukların sağlığı açısından tehdit oluşturmasının yanısıra, bir kısım kaliteli oyuncaklar yüksek fiyatları nedeniyle cari açığı olumsuz etkilemektedir. Plastik, kauçuk ve kompozit sektörlerimiz gerek Avrupa gerek dünya pazarlarında oldukça önemli bir bir konumdadır.Yerli oyuncakların kendi markamızla üretilmesi amacıyla Oyuncak İhtisas OSB kurulması ve bu sayede yerli oyuncak üretimimizin artırılması hem ülke ekonomisi ve hem de çocuklarımızın sağlığı yönünden önem arz etmektedir. Oyuncak endüstrisinin çocukların kültürel değerler 12 kazanmalarındaki etkileri de göz önüne aldığında konu daha da önem kazanmaktadır. • Kent içinde kalan Sanayi Sitelerinin kent dışına taşınmasına yönelik destek verilecektir. Yerleşim yerleri içerisinde kalmış, sıhhi imkânlarını yitirmiş, gelişme imkânı bulunmayan, çevresel etkilerin disipline edilmesi mümkün olmayan sanayi işletmeleri ve sanayi sitelerinin kentsel dönüşüm kapsamında yapılan/yapılacak sanayi sitelerine taşınmasına destek olarak bu durumdaki küçük sanayicilerin daha sağlıklı, modern ve çevreye duyarlı işyerlerinde çalışmalarına imkân sağlamak amacıyla taşınma kredisi verilmesine ilişkin 635 sayılı KHK’da değişiklik yapılmasına dair kanun tasarısı taslağı hazırlanmıştır. Bu kapsamda, kent içinde kalan sanayi sitelerinin kentsel dönüşüm kapsamında kent dışına taşınmasına yönelik çalışmalar yapılacaktır. • Sanayide kullanılan elektrik enerjisinin yenilenebilir enerji kaynaklarından karşılanması ve sanayi tesislerinin kendi enerjilerini üretmeleri özendirilecektir. Enerji İhtisas OSB ve Enerji İhtisas Endüstri Bölgeleri’nde yenilenebilir enerji kaynaklarından elektrik üretilmesine yönelik ihtiyaç duyulan mevzuat çalışmaları yapılacaktır. Enerji arzında yaşanan sorunlar ve iklim değişikliği nedeniyle özellikle enerji tüketimi yüksek olan sektörler için enerji verimliliğine yönelik politikaların hayata geçirilmesi önem kazanmaktadır. Avrupa Birliği enerji ve iklim değişikliğine yönelik, 2020 yılına kadar 1990 yılı değerlerine göre, % 20 sera gazı emisyonu azaltımı, % 20 enerji verimliliği artışı ve % 20 yenilenebilir enerji kullanımını hedeflemektedir. Ülkemiz 2023 yılında; 2011 yılına göre en az % 20 oranında enerji yoğunluğunun azaltılması ve yenilenebilir enerji kaynaklarının elektrik üretimindeki payının % 30 olmasını hedeflemektedir. Türkiye özellikle hidrolik, rüzgâr, güneş, jeotermal ve biyokütle olmak üzere önemli miktarda yenilenebilir enerji kaynaklarına sahiptir. Yenilenebilir enerji kaynakları potansiyel olarak kömürden sonra ikinci sırada gelmektedir. Ülkemiz, enerji kaynakları temini bakımından büyük oranda dışa bağımlıdır. Ülkemizde üretilen elektrik enerjisinin % 50 civarında doğal gazdan elde edilmektedir. Yine ülkemizdeki toplam elektrik tüketiminin % 45-50 civarında sanayide kullanılmaktadır. Bu durum göz önüne alındığında yerli ve yenilenebilir enerji kaynaklarından enerji üretiminin üzerinde ciddiyetle durulması gerektiğini ortaya koymaktadır. Sanayide kullanılan enerjinin güneş, rüzgâr, biyokütle vb. yenilenebilir enerji kaynaklarından karşılanması, çevrenin korunmasına ve enerjide dışa olan bağımlılığın azaltılmasına büyük katkı sağlayacaktır. Bu kapsamda, bu tür tesislerin kurulmasına ilişkin işlemler kolaylaştırılacaktır. Enerji İhtisas Endüstri Bölgeleri’nde yenilenebilir enerji kaynaklarından elektrik enerjisinin üretilmesi teşvik edilecek ve buna ilişkin mevzuat düzenlemesi 2015 yılında tamamlanacaktır. Elektrik enerji üretimi ile ilgili gerekli her türlü etüt ve mühendislik çalışmalarında 2016 yılı başında başlatılacaktır. AĞUSTOS 2015 • Sözleşmelerden alınan Damga Vergisi başta olmak üzere, Damga Vergisi Kanunu’nun bazı hükümleri gözden geçirilecektir. Vergi sisteminin, gelişmiş ülkelerin uygulamalarıyla paralel müesseseler içeren, ekonominin rekabet gücünün artırılmasına katkı sağlayan, serbest piyasa ekonomisiyle uyumlu, yatırımları ve istihdamı teşvik ederek sürdürülebilir büyümeyi destekleyen, vergiye gönüllü uyumu artırarak kayıtlı ekonomiye geçiş sürecini hızlandıran, daha basit, kolay anlaşılabilir ve uygulanabilir, geniş tabanlı, etkin, verimli ve mükellef odaklı bir yaklaşımla yeniden yapılandırılması hedefleri doğrultusunda önemli bir mesafe kaydedilmiş bulunmaktadır. Dünyadaki gelişmelere paralel olarak, gelişmiş ülke uygulamaları dikkate alınarak Kurumlar Vergisi Kanunu yeniden yazılmış ve vergi oranı indirilmek suretiyle vergi yükü azaltılmıştır. Gelir vergisi tarife yapısı basitleştirilmiş, gelir vergisi oranlarında da önemli indirimler yapılmıştır. Gıda, eğitim, sağlık ve tekstil ürünleri gibi temel ihtiyaç maddeleri ile turizmde katma değer vergisi oranları önemli ölçüde indirilmiştir. Teknolojik bilgi üretilmesi, üründe ve üretim süreçlerinde yenilik yapılması, verimliliğin artırılması, üretim maliyetlerinin düşürülmesi, katma değeri yüksek alanlara yatırım yapılması ve Ar-Ge faaliyetlerinin desteklenmesi amacıyla, Ar-Ge harcamalarına gelir ve kurumlar vergisi, gelir vergisi stopajı, damga vergisi ve sigorta primi yönünden önemli destek ve teşvikler sağlanmıştır. Önümüzdeki dönemde de yatırımlardaki teşviki artırmak amacıyla Damga Vergisi Kanunu’nun çeşitli hükümleri ve uygulamaları gözden geçirilecektir. • Gümrüklerde ve iç piyasada sanayi ürünlerinin teknik mevzuata uygunluk kontrollerinin daha etkin bir biçimde yapılmasına yönelik olarak ilgili kurum ve kuruluşlarla iş birliği halinde etkin çalışmalar yürütülecektir. Sanayi ürünlerinin denetimlerinde etkinliğin artırılması, güvensiz ve kalitesiz ürünlerin yurda giriş aşamasında gerekli tedbirlerin alınması konusunda ilgili kurum ve kuruluşlarla iş birliği halinde çalışmalar yürütülecektir. CE İşareti Taşıması Gereken Bazı Ürünlerin İthalat Denetimi Tebliği ile İthalatta Standartlara Uygunluk Denetimi Tebliği Ekonomi Bakanlığı tarafından her yıl güncellenmekte olup bu tebliğlerin eklerinde yer alan riskli ürün listelerinin güncellenmesi amacıyla her yıl Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı’nın piyasa gözetimi ve denetiminden sorumlu olduğu ürün grupları kapsamında riskli ürünler tespit edilecek ve Ekonomi Bakanlığı’na bildirilecektir. İthalat Denetim Rehberleri, saha denetim faaliyetleri doğrultusunda hazırlanacaktır. • Ülkemizdeki işletmelerin yurt dışında yapacakları firma satın alma ya da ortak olma işlemlerinde cazip kredi desteği sağlanacaktır. Türkiye ekonomisinin dışa açıklık oranının artmasına paralel olarak, küresel ekonomideki gelişmelerin Türk sanayisi üzerindeki belirleyiciliği de artmaktadır. Küreselleşmenin getirdiği fırsatları değerlendirmeye yönelik proaktif yaklaşımlar sanayi stratejisinin bir aracı olurken, aynı süreçteki risklerin de etkin yönetilmesi önem kazanmaktadır. Bu çerçevede, Türk imalat sanayinin hem üretim hem de pazarlar açısından çeşitlenme sürecinin devam ettirilmesine yönelik politikalara, dış ekonomik ilişkilerimizin sanayi stratejisi doğrultusunda şekillendirilmesine, Gümrük Birliği ve Dünya Ticaret Örgütü (DTÖ) bünyesindeki gelişmelerin takibine ve yönlendirilmesine, Türk firmaların dış ticaret şartlarına uyumunu sağlayacak tedbirlerin alınmasına öncelik verilmesi etkin bir sanayi politikasının ayrılmaz bir parçası niteliğindedir. Bu kapsamda Türk firmalarının yurt dışında yapacakları firma satın alma ya da ortak olma işlemlerinde, satın alınan ya da ortak olunan tesislerdeki üretimin satın alan firmanın kendi markası veya satın aldığı işletmenin markası ile yapılması veya pazarlanması kaydıyla, küresel ölçekte kredi sağlanarak rekabet edebilirlikleri artırılacaktır. • Mühendislik fakültelerinde en az bir dönem iş yeri eğitimi zorunlu hale getirilecektir. İhtiyaç duyulan sektörlere nitelikli eleman yetiştirilebilmesi amacıyla üniversite mezunlarına öncelikli olmak üzere uluslararası sertifikalı kurslar düzenlenecektir. Meslek yüksekokulu ve mühendislik eğitimi veren bütün fakültelerdeki öğretim elemanlarına sanayide sektör ile ortak çalışma yapma zorunluluğu getirilecektir. Temel bilimler ve mühendislik fakülteleri müfredatına Ar-Ge, yenilikçilik sistemi ve fikri ve sınai mülkiyet dersleri konulacaktır. Sanayide ihtiyaç duyulan nitelikli insan gücünün istihdam edilmesi Bakanlığımızın üzerinde ciddiyetle durduğu konu başlıklarından biridir. Eğitim sistemi ile iş gücü piyasası arasındaki uyumun güçlendirilmesine yönelik mekanizmaların etkinliğinin artırılması, iş ve yaşama ilişkin bilgi, beceri ve yetenekleri yüksek ve sağlıklı bireylerin yetişmesi önem arz 13 AĞUSTOS 2015 TÜRKİYE SANAYİ STRATEJİSİ BELGESİ (2015-2018) etmektedir. Bu kapsamda, öncelikle sanayinin ihtiyaç duyduğu nitelikli ara eleman ve mühendis ihtiyacı için adımlar atılacaktır. Üniversitelerin sanayi ile gerçek anlamda entegrasyonu sağlanarak, öğrencilerin mezuniyet sonrası aranan nitelikte çalışan olmaları sağlanacaktır. Temel bilimler ve mühendislik fakülteleri müfredatına Ar-Ge, yenilikçilik sistemi ve fikri ve sınai mülkiyet dersleri konularak, öğrencilerin sanayide yaratıcı fikirlerini daha iyi nasıl ortaya koyabileceklerinin yolu gösterilmiş olacaktır. Ayrıca meslek yüksekokulu ve mühendislik eğitimi veren bütün fakültelerdeki öğretim elemanlarına sanayide sektör ile ortak çalışma yapma zorunluluğu getirilerek sanayi ile ortak projeler yapmanın önü açılacaktır. 14 • Ülke genelinde büyük sanayi yatırım alanları oluşturulacaktır. Ülkemizde özellikle büyük ölçekli yatırım yapacak yerli ya da yabancı yatırımcılar için önceden büyük sanayi yatırım alanlarının belirlenmesi son derece önemlidir. Yatırım alanlarının önceden belirlenmesi, yatırımcı için arazi sorununun olmaması ve yatırımlarını hızla yapması anlamına gelmektedir. Ülkemizin sahip olduğu potansiyelin harekete geçirilmesi ve kaynakların verimli kullanılarak üretim kapasitesinin artırılması, küresel ölçekte rekabet edebilirliğin ve bölgesel gelişmenin sağlanması amacıyla Ülke Mekânsal Strateji Planı’nda ortaya konulacak kararlar dikkate alınarak, büyük sanayi alanları oluşturulacaktır. Ülke Mekânsal Strateji Planları ile ülke kalkınma politikaları, bölgesel gelişme stratejileri ile bölge plan kararlarının mekânsal organizasyonu sağlanmakta, ülke ve bölge düzeyindeki politika ve kararları alt kademe planlara aktaran, doğal, tarihi ve kültürel değerlerin korunması ve geliştirilmesine yönelik mekânsal stratejiler belirlemekte, sektörel kararları ülke düzeyinde mekânsal boyutlarıyla bütünleştiren ve uyumlaştıran, kentsel ve kırsal yerleşmeler, ulaşım sistemi ile sosyal ve teknik altyapının yönlendirilmesine dair mekânsal stratejileri belirleyen yatırım yerlerinin belirlenmesi konusunda yönlendirme sağlanmaktadır. AĞUSTOS 2015 MAKALE 2023 VİZYONU ÇERÇEVESİNDE TÜRKİYE SANAYİ POLİTİKALARI Enes Ulvi CANİK / Sanayi ve Teknoloji Uzmanı (Sanayi Genel Müdürlüğü) Rekabet, her gün gelişen teknoloji sayesinde ortaya çıkan buluşların takibi ve üretimi sağlanarak yarışta geri kalmanın engellenmesi, yerli sanayiyi ileri tekniğe sahip ithal ürüne karşı koruma amaçlı ve sömürgeleşme mücadeleleri gibi çıkar sağlayıcı her alanda ülkeleri karşı karşıya getiren en önemli unsurlardan biri olmuştur. Günümüzde rekabet gelişmiş ülkelerin sayısındaki artış ve sıcak temasa neden olabilecek sınırlara ulaşmamasına rağmen 19. yüzyıldan itibaren sahip olduğu kritik önemini koruyarak ülkelerin siyasi ve ekonomik gelişiminde stratejik bir rol oynamaya devam etmektedir. Avrupa’nın coğrafi keşifler, savaşlar yoluyla yeni üretim tekniklerinin öğrenilmesi, eski kaynakların tercüme edilmesi ve skolastik düşüncenin sorgulanması gibi etkenlerden dolayı gerçekleşen Rönesans ve Reform hareketleriyle kabuk değiştirmesi sonucunda insanoğlu dünya üzerindeki hâkimiyetini hiç olmadığı kadar artırmaya başlamıştır. Sanayi Devrimi’ne, uzun bir zaman dilimini kapsayan, her alanda dönüşümün yaşandığı, etkileşimin daha önce hiç olmadığı kadar yaygınlaşıp yapılamaz denen birçok şeyin sorgulanmasıyla zor ve sancılı bir süreçle ulaşılmıştır. İlk buharlı makinelerin icadı ve bu devrimin gemilerde ve buharlı lokomotiflerde kullanılmasıyla dünya insanoğlu tarafından hiç olmadığı kadar kuşatılmış, ulaşım, iletişim, sağlık, ekonomi ve askeri gibi birçok alanda değişimin etkisi inanılmaz boyutlara ulaşmıştır. Ülkelerin, sanayi gelişimini güçlerinin sembolü ve varlıklarının devamı için en önemli unsur olarak görmeleri sınır tanımayan bir rekabet anlayışını da beraberinde getirmiştir. Üretim kalite ve miktarındaki büyük artışlar ülkelerin iç pazarla tatmin olmamalarına neden olmuş, hem ihtiyaç duyulan doğal kaynakların temini hem de işlenmiş ürün ihracı amaçlı sömürgeleşme politikaları hız kazanmıştır. Özellikle rekabet gücünün giderek diğer ülkeler lehine artmasından dolayı, dünya toplam üretim ve ihracat rakamlarında ABD ve AB ülkelerinin aldığı pay giderek azalmaktadır. Çin, Hindistan ve Brezilya gibi ülkelerin üretim ve ihracat rakamlarında ise son dönemde önemli yükselişler gözlenirken gelecekte paylarını daha da artıracakları öngörülmektedir. Güncel ekonomik göstergelerin yorumlanması ve geleceğe ilişkin tahminler, Batı’nın yüzyıllardır süregelen ekonomik iktidarının son bularak gelişmekte olan ülkelerin bayrağı teslim alacağı üzeredir. Önümüzdeki dönemde yeni dünya düzeni tek kutuplu olmak yerine birçok ülkenin etkileşimiyle şekillenirken, küresel karar alma mekanizmalarında karar alıcı ülke sayısı artacaktır. AB’nin ekonomik sorunlarının çözüme ulaştırılması ve yukarda giderek kaybettiği 15 AĞUSTOS 2015 MAKALE 2023 VİZYONU ÇERÇEVESİNDE TÜRKİYE SANAYİ POLİTİKALARI belirtilen eski gücüne tekrar sahip olması için “Akıllı, sürdürülebilir ve kapsayıcı bir büyüme için Avrupa Stratejisi” (A strategy for smart, sustainable and inclusive growth) olarak 3 Mart 2010 tarihinde kamuoyuyla paylaşılan Avrupa 2020 Stratejisi’nin amacı, mevcut sorunlardan kurtularak Avrupa’nın tekrar büyüme yoluna girmesi ve bu yolda hiç sapmadan kalması olarak tanımlanmaktadır. ülkemizde, reel ekonomi ve finansal göstergelerde önemli düşüşler yaşanırken hane halkı, firmalar ve devlet bu olumsuz değişimin etkisini uzun süre hissetmiştir. Bu zorlu sürecin ardından krizin etkilerinden kurtulmak ve güçlü, sürdürülebilir, dinamik ve çağa ayak uyduran bir ekonomiye dönüşü mümkün kılmak amacıyla önemli yapısal reformlar uygulanmaya başlanmıştır. Strateji’de, Avrupa’nın 2020 yılındaki durumuna ilişkin üç farklı senaryodan bahsedilmektedir. Bunların ilkinde AB önceki dönemlerde sahip olduğu büyüme patikasına yeniden dönmüş ve büyümeyi daha da iyi hale getirme imkânına kavuşmuş olduğu senaryodan bahsedilmektedir. İkinci senaryoda ekonomide çok az bir iyileşme görülmüş olsa bile servetteki kayıp kalıcı bir hal almıştır. En kötü senaryo olan sonuncuda ise yine servette kalıcı azalmaların olduğu, bunun yanı sıra bu dönemin kayıp yıllar olarak adlandırıldığı ve sonraki dönem için öngörülerin de kötümser bir hal aldığı durum yer almaktadır. Türkiye’nin günümüzde hâlâ gelişmekte olan bir ülke olarak tanımlanmasının nedeni ise bugüne kadar yapılan çalışmaların ekonomik yapıda yapısal kırılmaları sağlayarak her alanda sıçramayı gerçekleştirecek mekanizmaları yeterince harekete geçirememesidir. Yapısal kırılma ise Türkiye’nin gelişmiş ülkeler arasındaki yerini alması amacıyla uygulanacak makroekonomik ve bölgesel politikalar sonucu ekonomik yapıda nitelik/nicelik artışıyla köklü değişim ve kalıcı istikrarı sağlayacak, sanayide istenilen dönüşümü gerçekleştirecek yeni yapılanmanın başlangıç noktası olarak ifade edilebilir. Ülkemizin mevcut ekonomik yapısına baktığımızda ise her ne kadar istikrarlı makroekonomik politika bileşeni uygulamaları ve ekonomik göstergelerde sağlanan niceliksel artışların olumlu etkileriyle son yıllarda önemli gelişmeler görülse de istenilen seviyeye henüz gelinememiştir. 2023 hedeflerine ulaşmak için kritik alanlarda hızlı bir ilerleme sürecine girilmesi ve üretim yapısının niteliğinin günümüz gereksinimlerine uygun bir yapıya kavuşturulması hayati önem taşımaktadır. Dış değişimlere karşı sağlam duracak bir ekonomik yapıya kavuşmak için mevcut yapının yurt dışı bağımlılığını ortadan kaldırmak gerekmektedir. Bu kapsamda ele alınması gereken unsurlar ise ithal enerjinin ikamesi/yenilebilir yeşil enerji kaynaklarının kullanılması ve üretimde ithal girdi bağımlılığının asgari seviyelere çekilmesidir. Bahsedilen hususlarda başarıya ulaşmanın yolu yurt içi katma değeri yüksek, küresel marka haline gelen, ileri teknoloji içerikli, küresel piyasalara ihraç odaklı ürünlerin üretiminin artırılması ve enerjide başta ulusal rezervler, alternatif, nükleer olmak üzere çeşitlendirilmiş kaynakların kullanımıyla olacaktır. Finansal piyasaların dış 21. yüzyılın ilk yıllarında ağır bir ekonomik krizle yüzleşmek zorunda kalan 16 şoklardan korunması da etkin işleyen bir para politikası uygulaması ve finansal piyasalardaki çeşitliliğin artırılmasıyla mümkündür. Temeli Gebze’de atılan ve dünyanın bilişim alanında en büyük firmalarının buluşacağı Bilişim Vadisi faaliyete geçtiğinde ülkemiz bölgenin en büyük aktörlerinden biri olacaktır. Bilişim Vadisi; cari açığın azaltılmasına, küresel markalar ortaya çıkarmaya ve yüksek teknolojili üretime büyük katkı sağlayacaktır. Üretimin belli bölgelere yoğunlaştığı bir yapıya sahip olan Türkiye’nin bu yapısını sürdürerek bahsedilen dönüşümü gerçekleştirmesi muhtemel değildir. Yöresel potansiyel ve dinamikleri harekete geçiren özelliklerin dikkate alınmasıyla üretimin yaygınlaştırılması, hem kaynakların etkin kullanımını sağlarken hem de bölgesel gelir farklılıklarını gidererek, bölgeler arası ekonomik etkileşimi hızlandıracaktır. Teşvik mekanizmasının ilçe bazlı olarak düzenlemesi yolunda atılacak adımların bölgelerin gelişimine katkısı büyük olacaktır. 2002 yılında 2 adet olan Teknoloji Geliştirme Bölgesi (TGB) sayısı 46’sı faal olmak üzere 61’e çıkmıştır. 3 binin üzerinde firmada 30 bin personel istihdam edilen TGB’lerin, kurulu olduğu bölgelerin dinamikleriyle şekillendirmesi büyük önem taşımaktadır. Bölgesel gelişmişliğin sağlanması amacıyla gelişmişlikte alt sıralarda bulunan bölge ve illerin ilk olarak temel ihtiyaçlarının kendi bünyesinden karşılanmasına ilişkin özellikle gıda, içecek, tekstil ve diğer temel imalat sanayi sektörlerinde faaliyet gösterecek KOBİ’lerin bir an önce üretime geçmesinin yolu açılmalıdır. Bölgesel gelişmişliğin AĞUSTOS 2015 Vizyonu “Orta-yüksek ve yüksek teknolojili ürünlerde Afro-Avrasya’nın tasarım ve üretim üssü olmak” şeklinde belirlenen ve bu yıl yürürlüğe giren yeni Sanayi Strateji Belgesi’nin; yüksek katma değerli ve ileri teknolojili ürünlerin üretilmesini, sanayinin nitelikli iş gücüne sahip verimli bir yapıya dönüşümünü hızlandırması beklenmektedir. 2014 yılına kadar başarıyla uygulanan ilk Strateji Belgesi’nin Eylem Planı yüzde 85 gibi yüksek bir başarıyla sonuçlandırılmıştır. artırılması, sadece bölgelerin ekonomik göstergeler açısından iyileştirilmesiyle kalmamalı aynı zamanda sosyal gelişmişlik seviyesinin de eşgüdüm içerisinde yükseltilmesine çalışılmalıdır. Yenilikçi fikirler, tanıtım ve pazarlama, markalaşma, yurt dışı fuarlara katılım ve teknolojik ürün üretiminin teşvik edilmesi gibi birçok alanda verilen destekler KOBİ ve girişimcilerin hizmetine sunulmuştur. Vizyon 2023 çerçevesinde hazırlanan temel politika dokümanları ve stratejiler atılacak adımın özelliklerini ve hedeflere varma gücünü artırmaya ilişkin güçlendiricileri ortaya koymuştur. Buna rağmen özellikle özel sektör öncülüğündeki kritik sektörlerde üretimin ulusal katma değer ve teknoloji boyutunu artırma, bunu nitelikli istihdam ve bölgelere yayarak etkin hale getirme ve küresel düzeyde sürdürülebilir rekabet gücüne sahip markalar oluşturma açısından henüz beklenen başarıya ulaşılamamıştır. 2023 vizyonuna ulaşmak için yapılacak çalışmalarla sadece ileri teknolojili ürün ve girdilerin ülkemizde üretiminin gerçekleştirilmesi yetmeyecek, mevcut küresel yapıya yetişmenin ardından özel sektörün küresel rekabet gücüne kavuşturulması ve rekabetin sürdürülebilirliğine yönelik politikaların uygulanması daha da ön plana çıkacaktır. Firmaların sürdürülebilir teknolojik yapıya sahip olmasında kritik bir yeri olan Ar-Ge Merkezinin kurulması için aranılan 50 personel sayısının 30’a düşürülmesi firmaların teknolojiye olan ilgisini artırmış ve uygulamanın başlamasından hemen sonra 150 olan Ar-Ge Merkezi sayısı 175’e yükselmiştir. Girişimci ve KOBİ’lerin hedeflenen seviyelere ulaşması için Bakanlığımız ve KOSGEB tarafından ihtiyaç duyulan her alana yönelik destekler verilmektedir. Ara malı bağımlılığını azaltacak ve üretimde katma değeri artıracak genel politika yaklaşımına dönüşümleri sektörel bazda yürüten Otomotiv, Makine, Demir Çelik ve Demir Dışı Metaller, Elektrik ve Elektronik, Kimya ve Seramik Sektörü Strateji Belgeleri’nin performans göstergelerinin de vizyona ulaşma yolunda belirlenen sürelerde başarıya ulaşması önem arz etmektedir. Bakanlığımız ile bağlı, ilgili ve ilişkili kuruluşları tarafından yürütülen strateji faaliyetleri kapsamında 2015 yılı içerisinde yürürlüğe girmesi planlanan 18 strateji belgesi bulunmaktadır. Sonuç olarak ülkemiz yapılan ve yapılacak olan çalışmalarla teknoloji odaklı ve yüksek katma değerli üretim yapan, enerji ve ham maddede dışa bağımlılığını en aza indirmiş küresel bir güç olma yolunda ilerlemektedir. Karşılaşılan zorluklar, küresel ve bölgesel olumsuzluklara rağmen hazırlanan politika dokümanlarında belirlenen hedeflere ulaşılması için yapılan çalışmalar devam etmektedir. 17 AĞUSTOS 2015 MAKALE AVRUPA BİRLİĞİ 2020 STRATEJİSİ'NİN SANAYİ POLİTİKALARI AÇISINDAN DEĞERLENDİRİLMESİ VE TÜRKİYE SANAYİ POLİTİKALARI ÜZERİNE BEKLENEN ETKİLERİ Ersin DAĞDUR / Sanayi ve Teknoloji Uzmanı (Avrupa Birliği ve Dış İlişkiler Genel Müdürlüğü) Giriş 2008 yılında ABD’de başlayıp tüm dünyaya yayılan ekonomik krizle Avrupa Birliği (AB) ekonomisi büyük kayıplar yaşamıştır. Krizin yanında küreselleşme ile birlikte yükselen BRIC ülkelerinin rekabet gücü, AB ekonomisi üzerindeki olumsuz baskıları artırmıştır. Avrupa ekonomisinde yaşanan yapısal sorunlarla birlikte krizin AB üzerinde etkisi büyük olmuştur. Böyle bir ortamda hazırlanan Avrupa 2020 Stratejisi, kısa vadede AB’yi krizin etkilerinden hızlı bir şekilde çıkarmayı ve uzun vadede AB’yi akıllı, sürdürülebilir ve 18 kapsayıcı bir ekonomiye dönüştürmeyi hedeflemektedir. yedi öncü girişimden birisi küreselleşme çağı için sanayi politikası oluşturmaktır. Avrupa 2020 Stratejisi, dünyanın en iyi entegre olmuş birliği olma avantajını kullanarak AB’yi hedeflerine ulaştırmayı öngörmektedir. Bu bağlamda akıllı büyüme ile bilgi ve yeniliğe dayalı bir ekonomi; sürdürülebilir büyüme ile kaynakları verimli kullanan, çevreye duyarlı ve daha rekabetçi bir ekonomi; kapsayıcı büyüme ile yüksek oranda istihdam yaratan ve sosyal uyumu sağlayan bir ekonomi hedeflenmektedir. Strateji ile belirlenen Kriz sırasında yaşananlardan çıkarılan derslerle şekillenen yeni sanayi politikası 2010’da yayınlanan sürdürülebilirlik ve rekabet edebilirlik odaklı Komisyon bildirisi ile duyurulmuştur. Sanayi politikası için yeni yaklaşım ile yatay ve sektörel politikaların bütünleşik bir şekilde uygulanması öngörülmüştür. Politika oluşturulurken, AB ekonomisinin büyümesi ile birlikte rekabet edebilirliğini güçlendirmesi, büyüme ve istihdam AĞUSTOS 2015 sağlaması ve kaynakları verimli kullanan yeşil ekonomiye dönüşümü sağlaması da hedeflenmiştir. İhracatının ve ithalatının % 40’ından fazlasını AB’ye yapan ve Gümrük Birliği Anlaşması ile ekonomik olarak AB’yle entegre olmuş Türkiye’nin sanayi politikası AB sanayi politikası ile uyumlu ve birbirini tamamlayıcı niteliktedir. Türk sanayicilerinin en büyük pazarı ve tedarikçisi olmasından dolayı AB sanayi politikasındaki gelişmeler Türkiye ekonomisini doğrudan etkilemektedir. 1. Yeni Sanayi Politikası Yaklaşımı Avrupa, 2020 Stratejisi ile AB sanayi politikası yaklaşımında 2000’li yıllarda gelişen entegre sanayi politikası yaklaşımını benimsemiştir. Avrupa’nın geçmiş 30 yılda sanayi politikasına yaklaşımı incelendiğinde küresel ekonomik gelişmelere bağlı olarak politika yaklaşımının farklılaştığı görülmektedir. 1980’li yıllarda devletin ekonomiye müdahalesini en aza indirmeyi öngören serbest piyasa ekonomisi mantığıyla sanayi politikası uygulamalarından uzak durulmuştur. Bu dönemde kabul edilen Washington Mutabakatı sanayi politikasızlığının sanayi için en iyi yöntem olduğunu ileri sürmüştür (İyidoğan, 2012). 1990’lı yıllarda sanayi politikaları AB gündemine tekrar alınmıştır. 1992 yılında Tek Pazar Programı’nın uygulanmasıyla birlikte AB, rekabet edebilirliği amaçlayan yatay sanayi politikaları uygulamaya başlamıştır (Aiginger, 2012). Devlet müdahaleleri sınırlandırılarak sektörel politikalardan uzak durulmuştur. 2000’li yıllarda küreselleşmenin etkisini artırması ve gelişmekte olan ülkelerin rekabet baskısı ile AB, yatay sanayi politikalarının yanında kısıtlı da olsa sektörel politikalar da uygulamaya başlamıştır. Bu süreçte, AB tarafından 2002, 2003, 2004 ve 2005 yıllarında yayınlanan sanayi politikası bildirilerinde yatay sanayi politikaları ile sektörel politikaların birlikte kullanımı öngörülmüştür (European Commission, 2011). Avrupa 2020 Stratejisi’nin öncü girişimlerinden olan “Küreselleşme Çağı için Entegre Sanayi Politikası” girişimi kapsamında yayınlanan 2010 tarihli Komisyon bildirisi “Sanayi Politikasına Yeni Yaklaşım” başlığı altında politika yaklaşımını tanımlamıştır. Daha öncekilerden farklı olarak yatay politikalarla sektörel politikalar birbiri ile ilişkilendirilerek, entegre sanayi politikası yaklaşımı tanımlanmıştır (European Commission, 2010). 19 AĞUSTOS 2015 MAKALE AVRUPA BİRLİĞİ 2020 STRATEJİSİ'NİN SANAYİ POLİTİKALARI AÇISINDAN DEĞERLENDİRİLMESİ VE TÜRKİYE SANAYİ POLİTİKALARI ÜZERİNE BEKLENEN ETKİLERİ Bildiride Avrupa sanayisinin karşılaştığı sorunların aşılması için farklı sektörlerin farklı çözümlere ihtiyacı olduğu belirtilmiştir. Bütün sektörlerin önemli olduğu ve Avrupa Komisyonu’nun her sektöre özel yaklaşımlar geliştireceği belirtilmiştir (European Commission, 2010). Avrupa 2020 hedefleri doğrultusunda belirlenmiş sektörlere özgü politikalar tasarlanmıştır. Birbirleriyle ilişkilendirilmiş yatay ve sektörel politikaların bütünleşerek uygulanması olan entegre sanayi politikası yaklaşımı ile 2020 hedeflerine ulaşmak için tasarlanan AB sanayi politikaları, öncekilere göre daha etkin uygulama olanağı sunacaktır. Sektörlere özel hazırlanan yatay politikalar, politikaların hedeflere ulaşmadaki etkisini artıracaktır. AB’nin sanayi politikası yaklaşımının etkileri Onuncu Kalkınma Planı’nda görülmeye başlanmıştır. Onuncu Kalkınma Planı yatay politikaların yanı sıra sektörel politikalara yer vermektedir ve bu politikaların birbiriyle ilişkilendirilmesi yönünde adımlar atmaktadır. Ayrıca Onuncu Kalkınma Planı hazırlıkları sürecinde oluşturulan Sanayide Dönüşüm Özel İhtisas Komisyonu raporunda, daha önceki raporlarda kısmi olarak yer verilen sektörel politikaların çok detaylı bir şekilde ele alındığı görülmektedir. 2. Hedefler Açısından Değerlendirme Türkiye sanayi politikası belirlenirken 2023 Vizyonu doğrultusunda hedefler belirlenmiştir. 2023 Vizyonu hedeflerine ulaşabilme yolunda sanayinin katkısının büyük olacağı tespitiyle Onuncu Kalkınma Planı’nda sanayi politikası ve sanayiyi etkileyecek yatay alanlar kapsamlı bir şekilde ele alınmıştır. Plan hedefler açısından Sanayi Strateji Belgesi ile paralellik göstermektedir. Planda, Strateji Belgesi’nin vizyonu olan “Orta ve yüksek teknolojili ürünlerde Avrasya’nın üretim üssü olmak” hedefi imalat sanayinde dönüşüm başlığı altındaki hedefler arasında sıralanmıştır. Hem Sanayi Strateji Belgesi hem de Kalkınma Planı, sanayide dönüşümü gerçekleştirerek yüksek katma değerli yapıya geçmeyi ve yüksek teknolojili sektörlerin payını artırmayı amaçlamaktadır. Türkiye sanayi politikası amaçsal olarak AB sanayi politikası ile paralellik göstermektedir. payının 2020 yılında % 23’e ulaşmasını hedeflemektedir. Gayri safi sabit sermaye oluşumu yatırımların artmasının göstergesidir. AB ve Türkiye için bu değer 2012 yılı için sırasıyla % 17,9 ve % 20,3’tür. Türkiye AB ortalamasının üstündedir. AB’de kriz öncesi bu değer 2007 yılında % 21,3’e kadar çıkmıştır. Türkiye için geçmiş yıllara bakıldığında en yüksek değer olan % 22,3’e ile 2006 yılında ulaşılmıştır. % 23 hedefi, yatırım ortamının iyileştirilmesi ve KOBİ’lerin finansmana erişimi alanlarındaki politika araçlarının etkin uygulanması ile mümkündür. Avrupa Komisyonu’nun 2012 tarihinde yayınladığı sanayi politikasını güncelleyen bildiride¹ sıraladığı hedeflerden birincisi sanayinin GSYH içindeki payının 2020 yılında % 20 olmasıdır. Türkiye ve AB-27 için bu değer 2012 yılı için sırasıyla % 19,3 ve % 15,2’dir (Kalkınma Bakanlığı 2013, European Commission 2013). Onuncu Kalkınma Planı 2018 yılı için sanayinin GSYH içindeki payının % 20,4 olmasını hedeflemektedir. Türkiye hâlihazırda hem AB hem de ulusal hedefine yakındır. Bahse konu hedefe ulaşmak için mevcut durumunu koruması gerekmektedir. AB’nin hedefe ulaşması için % 4,8’lik bir artış gerçekleştirmesi gerekmektedir. AB’nin hedefe ulaşması son yıllardaki küresel gelişmelere bakıldığında riskli olarak değerlendirilebilir. Son yıllarda sanayi üretiminin AB’den gelişmekte olan ülkelere kaydığı görülmektedir. AB’nin bu hedefe ulaşması ancak Doğu Avrupa ülkelerinin iş gücü maliyetleri avantajlarını verimlilik artışı ile desteklemeleri ile olabilecektir. Onuncu Kalkınma Planı’nın 2018 yılı için yüksek teknolojili ve ortanın üstü teknolojili sektörlerin imalat sanayi ihracatı2 içindeki payına ilişkin hedefi sırasıyla % 5,5 ve % 32,1’dir. 2012 yılında bu değerler sırasıyla % 3,7 ve % 31,4 olarak gerçekleşmiştir (Kalkınma Bakanlığı, 2013a). Dünya Bankası verilerine göre AB’nin 2011 yılında yüksek teknolojili ürünlerin imalat sanayi ihracatı içindeki payı % 15,5 olarak gerçekleşmiştir (World Bank, 2013). Türkiye’nin Sanayi Strateji Belgesi ile belirlediği “orta ve yüksek teknolojili ürünlerde Avrasya’nın üretim ve tasarım üssü olmak” vizyonunun gerçekleşmesi için etkili ve kapsamlı faaliyetler yürütülmektedir. Bildiri ile Komisyon, gayri safi sabit sermaye oluşumunun GSYH içindeki 3. Avrupa 2020 Stratejisi Kapsamında Avrupa Birliği ve Türkiye’nin Performansı Dünya Ekonomik Formu, 2012 yılında AB’nin akıllı, sürdürülebilir ve kapsayıcı büyüme performansını ölçmeye yönelik “Avrupa 2020 Rekabet Gücü Raporu”3 hazırlamıştır. Raporda üye ve aday ülkelerin Avrupa 2020 ile belirlenen vizyon hedefler doğrultusunda belirlenen yedi önceliğine göre performansları ¹European Commission, Industrial Communication Update; A Stronger European Industry for Growth and Economic Recovery, 2012. Onuncu Kalkınma Planı'nda verilen TÜİK verileridir, altın ihracatı hariç değerlerdir. 3 The World's Economic Forum, 2012, Europe 2020 Competitiveness Report: Building a More Competitive Europe. 2 20 AĞUSTOS 2015 ölçülmüştür. Rapor, ülkelere performanslarına göre 1-74 arasında endeks puanı vermiştir. Raporun sonuçlarına göre, Avrupa bütün olarak dünyanın bilgi temelli ekonomiler konusunda lider ülkelerinin gerisinde olmakla beraber, bu ülkeleri yakından takip etmektedir. Ancak bu konuda üye ülkeler arasında büyük farklılıklar bulunmaktadır (World Economic Forum, 2012). Rapor’da oluşturulan endeks değerleri, Avrupa 2020 Stratejisi’nin yedi girişimi kapsamında AB-28, AB-15, AB-13 ve Türkiye için ortalama alınarak Şekil 1 hazırlanmıştır. AB-15 ülkeleri incelendiğinde ortalamayı genel olarak düşüren ülkeler Yunanistan, İspanya, İtalya olmaktadır. Bu ülkelerin son ekonomik krizden en çok etkilenen ülkeler olması dikkat çekicidir. Ab’ye 2004’ten sonra üye olan on üç ülke (AB-13) ile karşılaştırıldığında sadece girişimcilik ekosistemi alanında AB-13 ortalamasının üzerindedir. Girişimcilik ekosistemi alanında yapılan sıralamada 13 AB üyesi ülkeyi geride bırakmaktadır. Bu alanda geride bıraktığı ülkeler arasında AB-15’e dahil olan İspanya ve Portekiz de bulunmaktadır. 2020 hedeflerine ulaşmada en büyük katkıyı sunması beklenen yenilik alanında ise dört ülkeden daha iyi durumdadır. Sonuç Avrupa’nın 2020 Stratejisi ve sanayi politikası genel olarak değerlendirildiğinde, iddialı hedefler öne sürüldüğü görülmektedir. Bu hedeflere ulaşmanın önündeki tehditlerin başında, gelişmekte olan ve yükselen ekonomilerin sürekli artan rekabet güçleri gelmektedir. 4 İkinci olarak ekonomik kriz sonrası bütçe disiplini sağlama adına kısıtlanan ülke bütçeleri ve AB bütçesi nedeniyle yatırımlara ayrılan kaynakların stratejinin hedeflerine ulaşmada yetersiz kalma riski vardır. Son olarak tedbirlerin belirlenmesinde üye ülkelerin ekonomik yapısı arasındaki ciddi farklılıkların göz ardı edilmekte olması ve tüm ülkelere uyacak tek bir yaklaşım belirlenmesinin getirdiği riskler sayılabilir. Ab’ye aday ülke konumunda olan Türkiye’nin uygulanacak politikalardan etkilenmesi kaçınılmazdır. Ayrıca, Gümrük Birliği ile ekonomik olarak AB ile entegre olmuş bir Türkiye söz konusudur. Toplam ticaret hacminin % 40’ından fazlasını AB Çevresel Sürdürlebilirlik Türkiye AB-13 AB-15 AB-28 Sosyal İçerme İş gücü Piyasa ve İstihdam Eğitim ve Mesleki Eğitim Yenilikçilik Dijital Gündem Girişimcilik Ekosistemi 0 1 2 3 4 5 6 7 Şekil1. Avrupa 2020 Önceliklerine Göre Rekabet Gücü Endeksi Karşılaştırması (World Economic Forum, 2012). 7 en iyi durumu 1 en kötü durumu belirtmektedir. 21 AĞUSTOS 2015 MAKALE AVRUPA BİRLİĞİ 2020 STRATEJİSİ'NİN SANAYİ POLİTİKALARI AÇISINDAN DEĞERLENDİRİLMESİ VE TÜRKİYE SANAYİ POLİTİKALARI ÜZERİNE BEKLENEN ETKİLERİ ile yapmakta olan Türkiye, sanayi politikasını belirlerken AB’nin yeni sanayi politikasını dikkate almak zorundadır. Bu bağlamda, çalışma kapsamında yapılan araştırmalarda, Sanayi Stratejisi Belgesi ile Türkiye ve AB sanayi politikalarının büyük oranda uyum içinde olduğu tespit edilmiştir. Onuncu Kalkınma Planı ile 22 Avrupa 2020 Stratejisi ve Avrupa’nın yeni sanayi politikasına büyük ölçüde uyum sağlanmıştır. Kaynakça • Aiginger, K. (2012). A Systematic Industrial Policy to Pave a New Growth Path for Europe. WIFO Working Papers. (421/2012). November 1th 2013. http://www.wifo.ac.at/jart/prj3/wifo/resour ces/person_dokument/person_dokument. jart?publikationsid=43653&mime_type=ap plication/pdf. • Devlet Planlama Teşkilatı. (2003). Türkiye Sanayi Politikası(AB Üyeliğine Doğru. Ankara: DPT Yayını • European Commission. (2010). Communication from the Commission: An Integrated Industrial Policy for the Globalization Era Putting Competitiveness and Sustainability at Centre Stage. COM(2010) 614. Brussels: European Commission. • European Commission. (2011). EU Industrial Policy and Global Competition: Recent Lessons and Way Forward. European Competitiveness Report 2011 (201-224). Luxembourg: Publications Office of the European Union • European Commission. (2013). Commission Staff Working Document, Turkey 2013 Progress Report. SWD(2013) 417. Brussels: European Commission. • İyidoğan, S. (2012). Türkiye’nin Yeni Sanayi Politikası Yönelimi: Entegre Sanayi Politikası Yaklaşımı Önerisi. Amme İdaresi Dergisi, 45(2), 29-52 • Kalkınma Bakanlığı. (2013). Onuncu Kalkınma Planı (2014-2018). Ankara: Kalkınma Bakanlığı Yayını • World Economic Forum. (2012). The Europe 2020 Competitiveness Report: Building a More Competitive Europe. Geneva: World Economic Forum • World Bank. (2013). Science and Technology Data Set. World Bank Database, December.20th.2013. http://data.worldbank.org/topic/scienceand-technology AĞUSTOS 2015 MAKALE TÜRKİYE-AVRUPA BİRLİĞİ MÜZAKERE SÜRECİ VE SANAYİ POLİTİKALARI Serhat UĞUR / Sanayi ve Teknoloji Uzmanı (Avrupa Birliği ve Dış İlişkiler Genel Müdürlüğü) Avrupa Birliği’nin (AB) temelleri 1951 yılında dönemin en önemli sanayi madeni olan kömür ve çelik konusunda iş birliği temelinde kurulan Avrupa Kömür Çelik Topluluğu (AKÇT) ile atılmıştır. 1957 yılında AET ve Avrupa Atom Enerjisi Topluluğu’nun (AAET) kurulması ile sanayi konusundaki iş birliği hız kazanmıştır. AB’nin sanayi konusunda ABD ve Japonya gibi ülkelere nispetle geri kalmaya başlamasıyla AB’de sanayi politikaları önem kazanmıştır. 1992 yılında Maastrich Antlaşması imzalanmış AKÇT, AET ve AAET birleştirilmiş ve AB kurulmuştur. Bu Antlaşma ile AB’nin sanayide ulaşmayı hedeflediği üç hedef belirlenmiştir. Bu hedefler; verimlilik artışına dayalı olarak rekabetin, yatırımların artabilmesi için uygun iş ortamının geliştirilmesi ve sektörün endüstriyel dönüşüme ayak uydurmasını desteklemektir (Güney ve Akbay, 2008). Ancak 2000’li yıllarda teknolojik değişimin sanayi politikalarında sebep olduğu değişkenlik sebebiyle AB’nin politika arayışları Lizbon Anlaşması ile devam etmiştir. 2010 yılı geldiğinde AB hâlâ artan işsizlik, geleneksel sanayi alanlarında rekabet gücünü kaybetmesi gibi sorunlara bir çözüm üretememiştir ve 2020 stratejileri içinde yer alan Küreselleşme Çağı İçin Entegre Bir Sanayi Politikası girişimini uygulamaya koymuştur (Özgöker, 2012). Ab’nin kuruluşundan beri sanayi politikaları konusundaki düzenlemeler, AB ve üye ülkeler için büyük önem arz etmiştir. Bu sebeple aday ülkelerle ilişkilerde yürütülen müzakerelerde de sanayi politikaları önemli bir başlık olarak yer almıştır. Çalışmanın sonraki kısımlarında Türkiye AB ilişkileri, adaylık süreci ve müzakereler kısaca ele alınacak ve sanayi politikası konusunda Türkiye’nin kaydettiği ilerlemeler ilerleme raporları doğrultusunda ele alınacaktır. 23 AĞUSTOS 2015 MAKALE TÜRKİYE-AVRUPA BİRLİĞİ MÜZAKERE SÜRECİ VE SANAYİ POLİTİKALARI Türkiye-AB ilişkileri 12 Eylül 1963’te imzalanıp 1 Aralık 1964’te yürürlüğe giren Ankara Anlaşması ile başlamıştır. 1973’te Gümrük Birliği’ni gerçekleştirmek üzere Katma Protokol imzalanmıştır. 1982’de ilişkiler Avrupa Parlamentosu tarafından askıya alınmış, 1986’da yeniden canlanma sürecine girmiştir. 1987’de Türkiye tam üyelik başvurusunda bulunmuştur. Bu başvuruya Avrupa Komisyonu 1990 yılında Türkiye-AB ilişkilerinin her alanda geliştirilmesini öngören “İşbirliği Paketi” ile karşılık vermiştir. 1995’te Gümrük Birliği’nin Uygulamaya Konulması Kararı alınmış, 1 Ocak 1996’dan itibaren uygulamaya başlanmıştır. 1999 Helsinki Zirvesi’nde Türkiye’nin adaylık statüsü kabul edilmiştir. 3 Ekim 2005 tarihinde de 24 Türkiye’nin siyasi kriterleri yerine getirdiğine kanaat getirilmiş, Avrupa Konseyi Zirve Toplantısı’nda katılım müzakereleri başlatılmıştır. Aynı tarihte Hükümetlerarası Konferans’ta Müzakere Çerçeve Belgesi kabul edilmiştir (Günuğur, 2006). Müzakere Çerçeve Belgesi ile müzakere sürecinin nasıl, hangi organlar aracılığıyla gerçekleştirileceğinin usul ve esasları tespit edilmiştir. 35 adet müzakere başlığı bu belgede sayılmıştır ve 20. sırada İşletme ve Sanayi Politikaları başlığına yer verilmiştir (DPT, 2005). Bu fasıl için 27-28 Mart 2007 tarihleri arasında AB bürokratları tarafından faslın tanıtıldığı ve beklentilerin iletildiği tanıtıcı tarama toplantısı yapılmıştır. 4-5 Mayıs 2006 tarihlerinde ise Türkiye heyeti tarafından Türkiye’nin mevzuatı ve uygulamaları açıklanmıştır. Mevzuat ve uygulamalar arasındaki farklılıklar belirlenmiş ve uyumlaştırma sürecinde takip edilmesi gereken fasıl başlıkları tespit edilmiştir. 28 Eylül 2006 tarihinde tarama sonu raporu Türkiye heyetine iletilmiştir (Günuğur, 2006). Sonuç olarak Türkiye’nin bu fasılda AB Müktesebatına büyük ölçüde uyumlu olduğu belirtilmiştir. Ayrıca Türkiye’nin sanayi stratejisi belgesine sahip olduğu belirtilmiş, ancak stratejinin daha ölçülebilir göstergelere dayanılarak daha AĞUSTOS 2015 İkinci başlıkta Türkiye’nin Rekabet Edebilirlik ve Yenilik Programı’na (Competitiveness and Innovation Programme; CIP) katılması ve ticari alacakların tahsilat sürelerini azaltacak düzenlemeleri yerine getirmesi istenmiştir (European Commission, 2006). Üçüncü başlıkta ise uygulanan sanayi politikalarının uygulanmasına ilişkin tedbirlerin daha tatmin edici şekilde takip edilmesi ve değerlendirilmesi ile sektörlere yönelik spesifik stratejik planlamaların yapılması tavsiye edilmiştir (European Commission, 2010). gerçekçi bir izleme ve değerlendirmeye tabi tutulması istenmiştir. Rekabet gücü analizlerinin geliştirilmesi ve siyasi sahiplenme ile politikaların daha etkin bir şekilde uygulanabileceği ifade edilmiştir. İşletme ve sanayi politikaları ilkeleri, işletme ve sanayi politikaları araçları ve sektörel politikalar olmak üzere üç başlıkta değerlendirmeler yapılmıştır (EuropeanCommission, 2006). Birinci başlıkta rekabet edebilirliğin geliştirilmesi, KOBİ tanımının AB müktesebatına uyarlanması yabancı yatırım ajanslarının kurulması tavsiye edilmiştir (European Commission, 2006). Komisyon, Aralık 2006’da İşletme ve Sanayi Politikaları Faslında müzakerelerin açılmasına karar vermiştir ve 8 Şubat 2007 tarihinde Pozisyon Belgesi AB’ye sunulmuştur (Avrupa Birliği Bakanlığı, 2013a). 18 Şubat 2008 tarihli “2006/35/EC Sayılı Kararın Feshine ve Türkiye ile Katılım Ortaklığının Kapsadığı İlkeler, Öncelikler ve Koşullara Dair Komisyon Kararı” ile Türkiye’ye iletilen Katılım Ortaklığı Belgesi’nde, İşletme ve Sanayi Politikaları Faslına ilişkin olarak sadece “kapsamlı ve güncel bir sanayi politikası stratejisinin kabul edilmesi” kriteri belirlenmiştir (European Commission, 2007). Aralık 2008’de AB Müktesebatının üstlenilmesine ilişkin, Katılım Ortaklığı Belgesi’ne cevaben Ulusal Program açıklanmıştır. Bu programda İşletme ve Sanayi Politikaları ile ilgili olarak kapsamlı ve güncel bir sanayi strateji belgesinin kabul edilmesi başlığı altında, mevzuat uyumu, mevzuatın uyumu ve uygulanması için gerekli kurumsal yapılanma ihtiyaçları takvimi ve mali kaynaklar incelenmiştir (T.C. Başbakanlık Resmi Gazete, 2008). Mevzuat uyumunda sanayi stratejisinin 2009 yılına kadar Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı1 (STB) tarafından hazırlanacağı taahhüt edilmiştir. Mevzuat uyumu, mevzuatın uyumu ve uygulanması için gerekli kurumsal yapılanma ihtiyaçları takvimi kısmında ise uygulama süreci için kurumsal kapasitenin artırılması, stratejinin uygulanması, izlenmesi, değerlendirilmesi ve son olarak da stratejinin paydaşları arasındaki diyaloğun geliştirilmesine yer verilmiş bunun da 2009-2011 yılları arasında gerçekleştirileceği taahhüt edilmiştir. Mali kaynaklar kısmında ise strateji için gerekli birimlerin ve ofis ihtiyacının karşılanması ile mevzuatın uyumu ve uygulanması için gerekli finansman ihtiyacı ele alınmıştır (T.C. Başbakanlık Resmi Gazete, 2008). AB Komisyonu 1998 yılından itibaren Türkiye hakkında düzenli İlerleme Raporları hazırlamıştır. İşletme ve sanayi politikasına ilişkin raporlar, üyelik yükümlülüğünü üstlenme yeteneği başlığı altında yer almıştır. Bu başlık ise İşletme ve Sanayi Politikası İlkeleri İşletme ve Sanayi Politikaları Araçları ve Sektör Politikaları alt başlıklarına alınarak değerlendirmelere yer verilmiştir. İşletme ve sanayi politikaları ilkeleri alt başlığı altında Türkiye’nin sanayi politikasını ortaya koyan Kalkınma Planı, OVP, Sanayi Stratejisi Belgesi, KOBİ Stratejisi ve Bilim ve Araştırma Ulusal Stratejisi gibi dokümanların hazırlanması eylem planlarının oluşturulması ve uygulanmasına ilişkin ilerlemeler takip edilmektedir. Ayrıca, Türkiye’ye doğrudan yabancı yatırımların artması için gerekli ortamın oluşturulması ve bunun için kurulan Yatırım Danışma Konseyi’nin 1 17.08.2011 tarih ve 28028 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanan 649 sayılı Avrupa Birliği Bakanlığı’nın Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Hükmünde Kararname ile mülga Sanayi ve Ticaret Bakanlığı yerine Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı kurulmuştur. 25 AĞUSTOS 2015 MAKALE TÜRKİYE-AVRUPA BİRLİĞİ MÜZAKERE SÜRECİ VE SANAYİ POLİTİKALARI icraatları değerlendirilmektedir. Bunun yanı sıra iş ortamının iyileştirilmesine ilişkin ilerlemeler ve bunun temini için kurulan Yatırım Ortamının İyileştirilmesi Koordinasyon Komitesi’nin (YOİKK) icraatları da raporlanmaktadır. Yukarıda bahsi geçen tüm konularla birlikte Türkiye piyasalarının rekabete açılmasına yönelik Topluluk müktesebatına uyum çalışmaları da değerlendirilmektedir. 2012-2014 yılları arasında bu başlık altında şu gelişmelere yer verilmiştir: • 2012 yılı raporunda TSSB ve eylem planlarının uygulanması ve TSSB’nin 2012 yılı hedeflerini % 85 oranında yerine getirilmesi, 26 • 2013 yılı ilerleme raporunda TSSB ve Eylem Planı (2011-2013) uygulama çalışmaları, 2020 stratejisine uygun şekilde hazırlanan Onuncu Kalkınma Planı’nı (2014-2018) ve Türk Ticaret Kanunu’nda (TTK) yapılan değişiklikler Türk mevzuatındaki ve AB Müktesebatındaki KOBİ tanımının uyumlu hale getirilmesi, • 2014 yılı ilerleme raporunda ise konusunda, “Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı, Türkiye Sanayi Stratejisi Belgesi (2011-2014) ve Eylem Planı’nı uygulamayı sürdürmüş ve gelecek döneme yönelik bir sonraki Strateji üzerinde çalışmaya başlamıştır” ibaresine yer verilmiştir (Avrupa Birliği Bakanlığı, 2013). Bu bölüm altındaki en önemli konu Küçük ve Orta Ölçekli İşletmeleri Geliştirme ve Destekleme İdaresi Başkanlığı’nın (KOSGEB) KOBİ’ler için hazırladığı destek programlarıdır. Bu kapsamda KOSGEB’in kurumsal yapısında şeffaflık ve hesap verebilirliğin önünün açan ve sorumluluk alanını genişleten düzenlemelerde olumlu gelişmeler olarak raporlanmıştır. KOBİ eylem planlarının uygulanması değerlendirilmiştir. 2012-2014 yılları arasında bu başlık altında şu gelişmelere yer verilmiştir (Avrupa Birliği Bakanlığı, 2013): AĞUSTOS 2015 • KOBİ’lerin finansmana erişiminin desteklenmesi, Ar-Ge projelerinin desteklenmesi, Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı tarafından yürütülen SAN-TEZ programı, Bilim ve Teknoloji Yüksek Kurulu tarafından Ar-Ge ve inovasyona yönelik hedeflerin ve önceliklerin belirlenmesi konularına yer verilmiştir. • 2013 ilerleme raporunda bu bölüm altında, iş meleklerine ilişkin yönetmeliğin kabulü, KOBİ yatırımlarına yönelik vergi teşviki, TGB sayısının 43’ten 52’ye çıkmış olması, KOSGEB’in çeşitli programlarla KOBİ’lere sağladığı desteklemeler ve Türkiye’nin CIP’ta aktif şekilde rol alması olumlu gelişmeler olarak değerlendirilmiştir. • 2014 yılında kurulan teknoloji geliştirme bölgeleri ve teknoparklar, Ar-Ge ve yenilikçilik programlarının (kurumlar arası iş birliği konusundaki zafiyetlere de dikkat çekilmiştir) desteklenmesi, KOBİ’lere kredi ve faiz desteklerinin sürdürülmesi, bir sonraki COSME Programı’na başvurulması ve KOPERNİK Programı için yapılan hazırlıklar sıralanmıştır (Avrupa Birliği Bakanlığı, 2013). Sektörlere ilişkin önceliklerin belirlenmesi, sektör stratejileri ve eylem planlarının oluşturulması ve bazı sektörlerden özelleştirmelerle kamunun çekilmesi bu bölümde değerlendirilmiştir. 2012-2014 yılları arasında bu başlık altında şu gelişmelere yer verilmiştir (2014 yılında bu başlığa yer verilmemiştir) (Avrupa Birliği Bakanlığı, 2013): • 2012 yılında kimyasallar, seramikler, demir, çelik ve demir dışı metaller sektörlerine ilişkin strateji ve eylem planı hazırlandığı ifade edilmiştir. • 2013 yılında elektrikli ekipman elektroniğe ilişkin sektör stratejisinin ve ithal girdi bağımlılığını azaltmak amacı ile kabul edilen Girdi Tedarik Stratejisi’nin (GİTES) kabul edilmesi olumlu gelişmeler olarak gösterilmiştir (Avrupa Birliği Bakanlığı, 2013). 2014 ilerleme raporu işletme ve sanayi politikası ilkeleri ve araçları ile bu alanda AB müktesebatının gerekliliklerini karşılama konularında Türkiye’nin başarılı olduğu ifade edilmiştir ve sonuç olarak, bu konudaki hazırlıkların ileri düzeyde olduğu vurgulanmıştır. 2015 yılında yürürlüğe giren ve vizyonu “Orta-yüksek ve yüksek teknolojili ürünlerde Afro-Avrasya’nın tasarım ve üretim üssü olmak olan Türkiye Sanayi Stratejisi Belgesi (2015-2018) ile Türkiye AB’ye konusunda stratejik yönetim yaklaşımını sürdüreceğini göstermiş bulunmaktadır. Böylelikle müzakere sürecinde İşletme ve Sanayi Politikaları faslının başarılı bir şekilde yürütüleceği ve AB ile yaşanan siyasi sorunların çözülmesi halinde kapatılacak fasılların başında yer alacağı öngörülmektedir. • T.C. Avrupa Birliği Bakanlığı. (2013b). İlerleme raporları. Avrupa Birliği Bakanlığı Veritabanı. Nisan 2014. http://www.ab.gov.tr/index.php?p=46224&l =1. • T.C. Başbakanlık Resmi Gazete. (2008).Avrupa Birliği Müktesebatının Üstlenilmesine İlişkin Türkiye Ulusal Programının Uygulanması, Koordinasyonu ve İzlenmesine Dair 2008/14481 Sayılı Bakanlar Kurulu Kararı. 31 Aralık 2008 gün ve 27097 (5. mükerrer) sayılı. • T.C. Devlet Planlama Teşkilatı Müsteşarlığı (2005).Türkiye için müzakere çerçeve belgesi ve ilgili diğer belgeler. Ekim 2005. KAYNAKÇA • European Commission. (2006). Screening report turkey, chapter 20-enterprise and industrial policy. Avrupa Birliği Bakanlığı Veritabanı. Mart 2014.http://www.abgs.gov.tr/files/tarama/t arama_files/20/screening_report_20_tr_in ternet_en.pdf • Günuğur, Haluk, (2006). Nasıl bir müzakere süreci. Ankara: AB Derneği/ ATAUM Yayınları, • Özgöker, U. (2012).Avrupa Birliği sanayi politikası – I. (Şubat 2012) Subcon Turkey Yan Sanayi ve Tedarikçi Gazetesi 68. Subcon Turkey veritabanı. Mayıs 2014. http://www.subconturkey.com/2012/Subat/ koseyazisi-Avrupa-Birligi-SanayiPolitikasi---I.html 27 AĞUSTOS 2015 MAKALE KAMU-ÜNİVERSİTE-SANAYİ İŞ BİRLİĞİ POLİTİKALARI VE TARİHSEL ÇIKARIMLAR Ahmet Yaşar ŞAGBAN / Sanayi ve Teknoloji Uzmanı (Bilim ve Teknoloji Genel Müdürlüğü) Bilgi tabanlı ekonomi çağı olarak tabir edilen 21. yüzyılda bilgiyi ekonomik katma değere dönüştürmek olarak tanımlanabilecek “teknolojik yetenek” rekabet edebilirliğin, dolayısıyla da toplumsal refahın en temel unsurlarından biri olarak görülmektedir. Bilgi üretme “Ar-Ge”, bilgiyi yenilikçi bir şekilde ekonomik katma değere dönüştürmek ise “inovasyon” süreçlerini beraberinde önemli kılmaktadır. Ülkeler toplumsal refah seviyelerini yükseltebilme, gelişmişlik seviyelerini daha yukarılara çekebilme adına bir taraftan Ar-Ge’ye ayırdığı kaynakları artırırken, diğer taraftan bu kaynakları etkin bir şekilde kullanabilecekleri yeni 28 bilim, teknoloji ve yenilik politikaları üretmekte, stratejik planlar hazırlamaktadır. Bu politikalar içerisinde teknoloji üretiminin ve inovasyonun merkezi olan üniversiteler ile teknolojik bilginin üretime uygulanması safhasının gerçekleştiği sanayiyi bir araya getirmeye yönelik politikaları ifade eden üniversitesanayi iş birliği giderek önem kazanmaktadır. Katma değeri yüksek, teknoloji-yoğun ve yenilikçi ürünler üretmede üniversite-sanayi iş birliğinin öneminin farkına varan tüm devletler yeni stratejiler ve politikalar belirlemek için uğraş vermekte, bu konuda yeni mekanizmalar geliştirmek, var olanları iyileştirmek için çaba sarf etmektedir. Üniversite-Sanayi-Devlet İş Birliği Modelleri Göker’e göre üniversite-sanayi iş birliği; ülke sanayinin, bilimsel ve teknolojik araştırmalar sonucu ortaya konan bulguları, pazarlanabilir bir ürün ya da hizmete, yeni ya da geliştirilmiş bir imalat yöntemine ya da yeni bir toplumsal hizmet yöntemine dönüştürmede, yani inovasyonda yetenek kazanıp, dünya pazarında iddia sahibi olabilmesinde belirleyici bir role sahip olduğundan ulusal inovasyon sistemin en kritik halkalarından biridir (Göker, 2002). Burada bu iş birliği yapısına devlet de eklendiğinde ulusal inovasyon sisteminin üç ana unsuru oluşturulmuş olunmaktadır. Etzkowitz (2002), üniversite-sanayi-devlet AĞUSTOS 2015 iş birliğinin birbirleriyle ilişkilerini üç modelde tanımlamaktadır (Koç, Mente bt). Birinci model, devlet otoritesinin üniversite ve sanayiye baskın geldiği devletçi bir modeldir. Bu modelde, üniversite ve sanayi arasındaki ilişkiler devlet otoritesi altında yönlendirilmektedir. Önceki dönemlerde devletin kendisine ait sanayi kuruluşlarına sahip olduğu Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği ve bazı Latin Amerika ülkeleri bu modele örnek oluşturmaktaydı. DEVLET SANAYİ ÜNİVERSİTE Şekil 1. Devletçi Üniversite-Sanayi-Devlet İş Birliği Modeli (Etzkowitz, 2002) İkinci model, kurumların birbirleriyle olan ilişkilerinin katı kurallarla belirlendiği ve oldukça kısıtlı olduğu bir yapıdır. Birbirine uzak aktörlerden oluşan bu liberal modele, İsveç politikası örnek olarak verilebilir. DEVLET DEVLET ÜNİVERSİTE SANAYİ SANAYİ Şekil 2. Liberal Üniversite-Sanayi-Devlet İş Birliği Modeli (Etzkowitz, 2002) Üçüncü model ise, bilginin farklı noktalarda çok yönlü karşılıklı ilişkilerle sermayeye dönüştüğü üçlü sarmal modelidir. Etzkowitz’in DNA sarmal yapısından ilham alarak geliştirdiği bu modelde, sarmalın her üç noktasında, firmaların birbirleri arasında geliştirdiği stratejik ilişkiler veya üniversitelerin ekonomik büyüme öngörüsü gibi iç değişimler sarmalın ilk boyutunu oluşturmaktadır. İkinci boyutu ise her bir sarmalın diğerinin rolünü üstlenmesini ifade eder. Üniversiteler akademisyenlere kurdurdukları firmaların şekillenmesine yardımcı olarak sanayinin rolünü, sanayi ise eğitim ve araştırma faaliyetlerini geliştirerek üniversitenin rolünü alabilmektedir. Devlet ise sadece fon sağlayıp gerisini piyasanın görünmez eline bırakma yerine, bir CEO gibi düşünüp ulusal rekabet gücünü artırma adına öncelikler, stratejiler ve hedefler belirlemektedir (Coşkunoğlu, 2011). Üçüncü ve son boyut ise, ileri-teknoloji geliştirme maksadıyla bu üç yapının birbirleriyle etkileşimi sonucu ortaya çıkan yeni fikirlerin biçimlendirdiği iş birliği ağları ve organizasyonlardır (Etzkowitz, 2002). ÜNİVERSİTE ÇOKLU ORGANİZASYONLAR Şekil 3. Üniversite-Sanayi-Devlet İş Birliğinde Üçlü Sarmal Modeli (Etzkowitz, 2002) İçerisinde doğrusal ilişkiden ziyade kamuüniversite-sanayi iş birliğine dair birçok karmaşık ağ yapıları ve ara yüzler barındıran, kurumlar arası sınırların kalktığı, kurumların birbirlerinin rollerini üstlendiği ve sürekli etkileşim içerisinde olduğu, ülkelerin politikaları doğrultusunda farklılık gösteren, sürekli gelişime ve değişime açık olan bu yapı günümüzdeki yeni inovasyon yaklaşımlarının temelini oluşturmaktadır. Dünyada Üniversite-Sanayi İş Birliğinin Tarihsel Gelişim Süreci Üniversite-sanayi iş birliğinin ilk örnekleri; üreticilerin birbirlerinden öğrenmesi ve bilim insanlarının üretimde ortaya çıkan sorunlara çözüm üretmesi amacıyla, temel bir ürünün nasıl üretildiğine dair bilgileri kâğıda aktararak detaylı bir ürün kataloğunun oluşturulmasıyla 17. yüzyılın başlarında İngiltere’de görülmektedir. Francis Bacon tarafından “history of trades” programı çerçevesinde şekillenen bu yaklaşımla gelişen üniversite-sanayi ilişkileri, İngiltere’de başlayacak olan Sanayi Devrimi’nin hazırlayıcısı olmuştur. 29 AĞUSTOS 2015 MAKALE KAMU-ÜNİVERSİTE-SANAYİ İŞ BİRLİĞİ POLİTİKALARI VE TARİHSEL ÇIKARIMLAR 18. yüzyılda Avrupa’da, 19. yüzyılda Amerika’da birtakım üniversite-sanayi iş birlikleri görülse de, özellikle üniversitelerin ‘eğitim’ olan temel misyonuna ‘araştırma’ ve ‘ekonomik ve sosyal kalkınmaya katkı sağlamak’ görevinin eklenildiği 20. yüzyılın ikinci yarısı, üniversite-sanayi iş birliğinin ulusal inovasyon sisteminin en etkin aktörlerinden biri olduğu dönemlerdir (Erdil, Pamukçu, Akçemak, vd., 2013). 20. yüzyılın son çeyreği ise Japonya ve Amerika arasındaki teknolojik rekabete sahne olmuştur. Soğuk Savaş sonrası 30 dönemde Japonya mikroelektronik gibi belirli sektörlerde endüstriyel araştırma programları ile iş birliğine yönelirken, ABD, İkinci Dünya Savaşı sonrası süreçte savunma amaçlı iş birliği yatırımlarını artırmıştır. 1980’li yılların başları, üniversite-sanayi iş birliği temelli Ar-Ge faaliyetleriyle Japonya’nın küresel rekabette ABD’ye üstünlük sağladığı yıllardır. Bunun sonucunda ABD, ulusal rekabetin gelişimi için üniversite-sanayi iş birliğini federal teknoloji politikasının ana unsuru yapmıştır (OECD,1998). Bu gelişme sonrası, ABD 80’li yıllarda Japonya’ya karşı kaybettiği liderlik pozisyonunu 90’lı yılların ortalarından itibaren yeniden kazanmıştır (Nezu, 2005). Bir Japon kuruluşu olan Fujitsu Araştırma Enstitüsü çalışanı Nezu bu durumu şu şekilde açıklamaktadır: “Bu değişimin ana sebebi, Japon firmalarının enformasyon teknolojileri ve biyoteknoloji gibi kilit sektörlerde ABD’li firmalarıyla olan rekabette ağır bir yenilgi almasıdır.” 90’ların sonlarından itibaren artan küresel yarışta Japon endüstrisinin rekabet edebilirliğini artırma adına birtakım yapısal değişikliklere gidilmiş ve üniversitelerde geliştirilen en ileri bilginin sanayinin ihtiyaçları doğrultusunda AĞUSTOS 2015 kullanılması Japonya’nın en önemli konusu haline gelmiştir (Nezu, 2005). Sonuç olarak, 17.yüzyıl sonlarına doğru ilk örnekleri görülen üniversite-sanayi iş birliğinin, İngiltere’de yaşanan Sanayi Devrimi ile Japonya’da mikroelektronikte yaşanan gelişmelerle enformatik devrimine öncülük ettiği ve 1980 sonrası artan küresel rekabette ÜSİ’nin önemli bir rol oynadığı görülmektedir. İçinde bulunduğumuz bilgi çağı, bilginin ve Ar-Ge’nin merkezi üniversiteler ile sanayinin iş birliğini daha da önemli hale getirmektedir. Tarihe bakıldığında belirli zamanlarda bazı teknolojilerin ön plana çıktığı görülmektedir. ‘Jenerik teknolojiler’ veya ‘kilit teknolojiler’ olarak da ifade edilen bu teknolojilerin en çarpıcı örneklerinden biri İngiltere’deki Sanayi Devrimi’ne öncülük eden ‘buhar teknolojisi’dir. Bu teknolojiyle, İngiltere’nin buhar gücü kullanan büyük fabrikalar kurduğu ve üretilen ürünleri buharlı gemilerle ihraç ederek büyük bir ekonomik güce kavuştuğu hemen herkesçe malumdur. Sonraki dönemlerde elektrik ve içten yanmalı motorlar, mal ve hizmet üretiminde önemli değişikliklere yol açmıştır. Günümüzde ise mikroelektronik temelli enformasyon ve telekomünikasyon teknolojileri yine benzer geniş çaplı bir etki oluşturmaktadır (TÜBİTAK, 2004). Burada bahsedilmesi gereken bir diğer unsur ise Stauffer’e (2006) göre bilgiden daha da önemli olan ‘teknoloji öngörüsü’dür (Ülker, 2009). İlk teknoloji öngörü çalışmaları Japonya’da 1971 yılında yapılmıştır. Bu çalışma ile beş yılda bir gelecekteki teknoloji yönü belirlenmeye çalışılmış ve buna yönelik stratejik yaklaşımlar geliştirilmiştir. Japonya’da başlayan bu çalışma başta Avrupa olmak üzere tüm dünyaya yayılmıştır. Türkiye’de ise ilk teknoloji öngörü çalışması 2001 yılında BTYK tarafından TÜBİTAK’a yaptırılmıştır (TÜBİTAK, 2001). Tarihsel süreçte teknoloji öngörüsünün ve doğru politikalarla ileri teknolojilere egemen olmanın ne denli önemli olduğu görülmektedir. İleri teknoloji geliştirmede ise özellikle 1980’ler sonrası ABD ve Japonya örneğinde görüldüğü üzere üniversite-sanayi iş birliği kilit rol oynamıştır. Türkiye’nin bilim ve teknoloji politikaları açısından tarihsel süreci incelendiğinde hemen hemen bütün kalkınma ve strateji planlarında ‘ileri teknolojilere’ egemen olunmasının öneminden bahsedilmektedir. Bununla birlikte, uygulanan politikalarla istenilen hedeflere ulaşılamadığı yine bu dokümanlarda ifade edilmektedir. Teknoloji geliştirmeye yönelik bilim ve teknoloji politikalarına, üniversite-sanayi iş birliğinin dâhil edilmesinin gelişmiş ülkelere nispeten daha geç gerçekleşmesi ve belirlenen politikalar doğrultusunda somut adımlar atılmasında geç kalınması bu durumun başlıca nedenleri arasında olduğu düşünülmektedir. Türkiye, Dünya Ekonomik Forumu tarafından yayımlanan 2012-2013 Küresel Rekabet Raporu’nda üniversite-sanayi iş birliği açısından 144 ülke içerisinde 70.sırada bulunmaktadır (WEF, 2012). Özellikle 2000’li yıllar sonrası Türkiye’de üniversite-sanayi iş birliğini geliştirmeye yönelik birçok mekanizmanın/programın uygulanılmaya başlanmasına rağmen maalesef henüz istenilen mesafenin kat edilemediği görülmektedir. KAYNAKÇA • Coşkunoğlu, (2011). Üniversite-sanayikamu üçlü sarmalında devletin rolü. • Erdil, E. Pamukçu, M. Akçomak, İ. v.d. (2013), Değişen Üniversite-Sanayi İşbirliğinde Üniversite Örgütlenmesi, Ankara Üniversitesi SBF Dergisi, cilt 68, s.95- 127 • Etzkowıtz, H. (2002) The Triple Helix of University - Industry – Government Implications for Policy and Evaluation, Working Paper 2002-11, • Göker, A. (2001). Ulusal İnovasyon Sistemi Açısından Üniversite-Sanayi İşbirliği. "Üniversite-Sanayi-Oda ve Kamu Kuruluşları Arasında İşbirliği Nasıl Geliştirilir " 26-30 Eylül 2001, İstanbul • Koç, K. Mente, A. İnovasyon Kavramı ve Üniversite-Sanayi-Devlet İşbirliğinde Üçlü Sarmal Modeli. Mayıs 2013. • Nezu, R. (2005). Technology Transfer, Intellectual Property And Effectıve UnıversityIndustry Partnershıps: The Experıence Of Chına, Indıa, Japan, Phılıppınes,The Republıc Of Korea, Singapore And Thaıland. World Intellectual Property Organization • OECD. (1998). Special Issue on "Public/Private Partnerships in Science and Technology, STI Review No:23. • TÜBİTAK. (2001). Teknoloji Öngörüsü ve Ülke Örnekleri Çalışma Raporu. • TÜBİTAK. (2004). Ulusal Bilim ve Teknoloji Politikaları 2003-2023 Strateji Belgesi. • Ülker, H. (2009). İnovasyon • WEF. (2012). World Economic Forum. The Global Competitiveness Report 2012–2013. 31 AĞUSTOS 2015 MAKALE YENİLENEBİLİR ENERJİ TEKNOLOJİLERİNİN SANAYİ SEKTÖRÜNDE KULLANIMI KONUSUNDA UYGULANACAK BİLİM VE TEKNOLOJİ POLİTİKALARININ GELİŞTİRİLMESİ Eda ÜNAL / Sanayi ve Teknoloji Uzmanı (Bilim ve Teknoloji Genel Müdürlüğü) Türkiye, geçiş ekonomisi sürecinde olmasının yanında, genç nüfusa sahip, artan üretim ve teknoloji altyapısı ile farklı dinamikleri olan bir ülkedir. Bu dinamikler, ülkenin enerjiye olan ihtiyacının son yıllarda katlanarak büyümesine sebep olmuştur. Ayrıca, ileriye yönelik gerçekleştirilen projeksiyonlar, nüfusun ve ekonomik büyümenin artacağını göstermekte ve bu durum ulusal enerji arzının hayati önem taşıyacağı sonucunu doğurmaktadır. 32 Öte yandan enerjiye olan talebin yüksekliğine kıyasla enerji temininde % 72’lik bir oran ithal kaynaklardan sağlanmaktadır. Bu ithal kaynakların, büyük bir çoğunluğunu petrol, doğal gaz ve kömür gibi fosil yakıtlar sağlamaktadır. Enerjide söz konusu olan yüksek oranlardaki dışa bağımlılık, ilk etapta enerji arz güvenliğini riske sokmakta, başta üretim sektörü olmak üzere diğer sektörleri de ekonomik yönden ciddi oranda etkilemektedir. Üretimde sürdürülebilirliği sağlamak için enerji arz güvenliğinin sağlanması gerekliliğinden hareketle, geliştirilebilecek önlemlerden bir tanesi de yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanım oranını artırmak ve bu kaynakların teknolojilerinin hedef sektörlerde entegrasyonunun yapılmasını sağlamaktır. Günümüzde, toplam birincil enerji temininin yaklaşık % 10’u yenilenebilir kaynaklardan sağlanmaktadır. Son yıllarda, bu oranın artırılmasına yönelik birçok faaliyet ulusal strateji belgelerinde yerini almıştır. AĞUSTOS 2015 ve çevresel sebeplerden ötürü sanayi sektöründe yapılan en yaygın uygulama, enerji verimli teknolojilerin kullanılması ve sanayi proseslerinde iyileştirmelerin yapılmasıdır. Gelişme potansiyeli olan bir başka alan ise son yıllarda petrol fiyatlarının artışıyla gündeme gelen yenilenebilir enerji kullanımıdır. Şimdiye kadar yenilenebilir enerji ve teknolojilerinin endüstriyel uygulamalardaki kullanımı daha az ilgi çekmiş, bu konuda az miktarda çalışma yapılmıştır. Bu sebeplerden ötürü yenilenebilir enerji kaynak ve teknoloji çeşitlerinin kullanımı üzerine potansiyellerin incelenmesi gerekmektedir. Şimdiye kadar yapılan çalışmalar sanayi sektöründe kullanılabilir ve kullanım potansiyeli yüksek olan yenilenebilir enerji çeşitleri ve kullanım amaçlarının; • Proses ısısı için biyokütle • Proses ısısı için güneş enerjisi sistemleri • Proses ısısı için ısı pompaları • Ham madde olarak biyokütle şeklinde sıralandığını göstermektedir. 2023 yılına kadar elektrik üretiminin en az % 30’unun yenilenebilir kaynaklardan sağlanması hedefi bulunmaktadır. Nihai enerji tüketiminin yaklaşık olarak 1/3’ünün gerçekleştiği sanayi sektörü için de enerji arz güvenliği hayati düzeyde önem taşımaktadır. Enerji maliyetleri, sanayi ürünü fiyatlarını büyük oranda etkilemektedir. Aynı zamanda sanayi sektörü, enerji tüketimi sonucunda oluşan sera gazı emisyonu ile iklim değişikliği üzerinde önemli etkiye sahiptir. Ekonomik Ayrıca, sanayide önemli bir kullanım alanı olan hidrojenin yenilenebilir kaynaklardan eldesi de önemli bir potansiyele sahiptir. 2050 yılında yenilenebilir enerjinin sanayide kullanım oranının % 21’e çıkacağına dair tespitler mevcuttur. Enerjide % 72 oranında dışa bağımlı olan ülkemiz, yenilenebilir enerji kaynak potansiyeli bakımından incelendiğinde başta güneş enerjisi olmak üzere diğer kaynaklarda da oldukça zengin bir profile sahiptir. Bu kaynaklar içerisinde özellikle biyokütle için ham madde rekabeti ve uluslararası ticaret gibi unsurlar ön plana çıkarken, fotovoltaik ve solar termal sistemler gibi güneş enerjisi teknolojileri ve yenilenebilir teknoloji olarak kabul edilebilecek ısı pompalarının düşük proses sıcaklıkları için ideal olduğu belirlenmiştir. Başta sanayi sektörü olmak üzere diğer sektörlerde bu teknolojilerin yaygınlaşmasında başka yeni teknolojilerde olduğu gibi, birtakım engellerle karşılaşılmaktadır. Ayrıca, bu teknolojilerin kullanımı, enerji yönetiminde büyük oranda değişikliği beraberinde getirdiği için diğer teknolojilerin döngüsündeki engellerden farklı olarak birçok faktörden etkilenmektedir. Günümüzde fosil yakıtların yenilenebilir enerji kaynaklarına göre tercih edilmesinin en önemli sebeplerinden biri rekabet edilebilirliğinin yüksek olmasıdır. Dünya çapında fosil yakıtlar yılda 550 milyar dolar kadar destek almaktadır. Yenilenebilir enerji kullanımına yönelik olarak karşılaşılan engelleri yenmek üzere birtakım politika araçlarının devreye sokulması gerekmektedir. Teknolojik ve ekonomik engelleri yenmek üzere geliştirilebilecek araçların başında bilim ve teknoloji politikaları gelmektedir. Bilim ve teknoloji politika araçlarından olan inovasyon sistemi çerçevesinde geliştirilebilecek faaliyetler, bu teknolojilerin maliyetinin düşmesi ve sanayi sektörü başta olmak üzere diğer sektörlerde de kullanımının yaygınlaşması için önemlidir. Ayrıca bu teknolojilerin geliştirilmesiyle yeni sektörlerin ve dolayısıyla ciddi bir ekonomik katkının oluşması söz konusudur. Devletin son yıllarda yürürlüğe koyduğu ulusal belgelerde yenilenebilir enerjiye çok sayıda atıf bulunmaktadır. Özellikle yenilenebilir enerji teknolojilerinin araştırma geliştirme faaliyetlerini destekleyen TÜBİTAK, Enerji ve Tabii 33 AĞUSTOS 2015 MAKALE YENİLENEBİLİR ENERJİ TEKNOLOJİLERİNİN SANAYİ SEKTÖRÜNDE KULLANIMI KONUSUNDA UYGULANACAK BİLİM VE TEKNOLOJİ POLİTİKALARININ GELİŞTİRİLMESİ Kaynaklar Bakanlığı, Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı, KOSGEB ve TTGV programları mevcut bulunmaktadır. Desteklerin sektöre yönelik analizi sonucunda, gerçekleşmiş Ar-Ge projelerinin, daha çok güneş enerjisi alanında yoğunlaşmış olduğunu söyleyebilmek mümkündür. Yenilenebilir enerji alanında Ar-Ge merkezi belgesi almaya hak kazanmış bir işletmenin 34 olmadığı görülmektedir. Konuda Ar-Ge yapan, Bakanlığımız ve TÜBİTAK TEYDEB’ten destek alan şirketlerin çoğunun teknoloji geliştirme bölgelerinde yerleşik olduğu ortaya çıkmaktadır. Genç girişimcileri desteklemek amacıyla kurulmuş olan Teknogirişim Sermayesi Desteği kapsamında bu alanda azımsanamayacak seviyede girişimcinin desteklendiği görülmektedir. Bu sonuçlar ışığında geliştirilebilecek öneriler ise aşağıdaki gibidir: • Mevcut devlet politikaları, yenilenebilir enerjiden elektrik üretimini teşvik ederken sanayide daha çok kullanılan yenilenebilir ısı konusunu vurgulamamaktadır. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı tarafından finansal teşvik ve altyapının yenilenebilir ısı konusunda geliştirilmesi gerekmektedir. AĞUSTOS 2015 • Sanayi sektöründe yenilenebilir ısı teknolojileri hakkında rehber bir belgenin çıkarılmasına müteakip olarak, bu teknolojilerin geliştirilmesi için uzun, orta ve kısa vadede araştırma öncelikleri ve hedeflerin koyulması söz konusu olabilir. • Girişimcilerin kurmuş oldukları şirketleri desteklemek üzere yenilenebilir enerji odaklı kuluçka merkezlerinin oluşturulması ve bu merkezin hangi teknoloji geliştirme bölgesinde konuşlanacağı hakkındaki çalışmaların gerçekleştirilmesi gerekmektedir. • Sektörde demonstrasyon programlarının oluşturulması ve desteklenmesinin uygun olacağı düşünülmektedir. • Sektörün Ar-Ge’sine yönelik sağlıklı verilerin elde edilmesi ve bilgi alışverişinin sağlanabilmesi için ulusal veri tabanının oluşturulması faydalı olacaktır. • İş birlikleri ve farkındalığın artırılması adına uluslararası ağlara katılımın irdelenmesi, bu konuda girişimlerin başlatılması gerekmektedir. • Kamu tarafından sağlanan ve hâlihazırda uygulanmakta olan Ar-Ge ve yenilik desteklerinin yanında bu alan için uygun olabilecek mekanizmaların etkinleştirilmesi söz konusudur. • Bakanlığımızın uygulamakla sorumlu olduğu, sanayi-sanayi ortaklıklarını sağlayan rekabet öncesi iş birliği programının aktif bir hale getirilmesi ve öncelikli alan olarak hidrojen ve yakıt pili teknolojilerinde ortak bir girişimin başlatılması konusunda girişimler başlatılabilir. • Yüksek yatırımların söz konusu olduğu bu sektörde risk sermayesi ve melek yatırımcılık sisteminin geliştirilmesi gerekmektedir. Yukarıda bahsi geçen Ar-Ge ve yenilik önerileri ile teknolojilerin maliyeti düşecek ve böylelikle bu teknolojilerin sanayide kullanımı mümkün olabilecektir. KAYNAKÇA • Barış, K., & Küçükali, S. (2012). Availability of Renewable Energy Sources In Turkey: Current Situation, Potential, Government Policies and the EU Perpective. Energy Policy , 377-91. • Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı Bilim ve Teknoloji Genel Müdürlüğü Resmi Sayfası. http://sagm.sanayi.gov.tr/Mevzuat.aspx?ca tID=718 .Erişim tarihi:10. 5. 2012. • Chiavari, J., & Tam, C. (2011). Good Practice Policy Framework for Energy Technology Research, Development and Demonstratıon (RD&D) . Paris: OECD/IEA. • Erdener, H., Gür, N., Erkan, S., Şengül, E., Eroğlu, E., & Baç, N. (2007). Sürdürülebilir Enerji ve Hidrojen. Ankara: ODTÜ. • Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı.ETKB. (2010). Enerji İstatistikleri-Projeksiyonlar. Ankara: • IEA. (2010 c). Energy Policies of IEA Countries Turkey 2009 Review. Paris: OECD/IEA. • T.C. Resmi Gazete. (2001). 4628 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu. 3/3/2001: 24335. • Taibi, E., Gielen, D., & Bazilian, M. (2011). Renewable Energy in Industrial Applications: An Assessment of the 2050 Potential. Vienna: UNIDO. • Theocharis, D. T., & Yeoryios, A. S. (2005). The Sustainable Diffusion of Renewable Energy Technologies As An Example of An Innovation Focused Policy. Technovation , 25, 753-61. • TÜBİTAK . (2012). TÜBİTAK ARDEB 1003 Öncelikli Alanlar Ar-Ge Projeleri Destekleme Programı. TÜBİTAK Resmi Sayfası http://www.tubitak.gov.tr/tr/destekler/aka demik/ulusal-destek-programlari/icerik1003-oncelikli-alanlar-ar-ge-projeleridestekleme-programi.( Erişim tarihi:1.5.2012.) • TÜBİTAK. (2012). TÜBİTAK TEYDEB 1511 Destek Programı. TÜBİTAK Resmi Sayfası http://www.tubitak.gov.tr/tubitak_content_ files/TEYDEB/1511/1511_ENERJI-2012GE-01.pdf . Erişim tarihi:1.4.2013.) • TÜBİTAK. (2011). TÜBİTAK Ulusal Enerji Ar-Ge ve Yenilik Stratejisi . TÜBİTAK Resmi Sayfası http://www.tubitak.gov.tr/sites/default/file s/ek1_ulusal_enerji_arge_yenilik_stratejis i.pdf. (Erişim tarihi: 1.12.2012.) • TÜBİTAK. (2004). Ulusal Bilim ve Teknoloji Politikaları 2003-2023 Strateji Belgesi. Ankara: TÜBİTAk. • TÜBİTAK. (2010). Ulusal Bilim, Teknoloji ve Yenilik Stratejisi 2011-2016. Ankara: TÜBİTAK. Yenilenebilir Enerji Genel Müdürlüğü Resmi Sayfası . www.eie.gov.tr .(Erişim tarihi: 12.05.2012) 35 AĞUSTOS 2015 MAKALE TÜRKİYE TEKSTİL, HAZIRGİYİM VE DERİ ÜRÜNLERİ SEKTÖRLERİ STRATEJİ BELGESİ VE EYLEM PLANI (2015-2018) Seda ÇOTUK / Sanayi ve Teknoloji Uzmanı (Sanayi Genel Müdürlüğü) Gökçe ÇAKAR / Mühendis (Sanayi Genel Müdürlüğü) sanayiye yönelik ilk sektörel strateji belgesi olup sektörün yeni rekabet ortamına uyumuna önemli katkılar sağlamıştır. Küresel düzeyde bir dönüşümün gerçekleştiği yeni rekabet ortamında, birçok ülkede olduğu gibi ülkemizde de tekstil, hazırgiyim ve deri ürünleri (THD) sektörleri öncelikli sektörler arasındadır. Ülkemiz THD sektörleri, imalat sanayi içinde istihdamda, üretimde ve ihracatta ilk sıralarda yer almaktadır. Bu sektörlerin çok farklı segmentlerde, hızlı ve kaliteli üretim anlayışı, ülkemizi uluslararası arenada vazgeçilmez kılmaktadır. Lokomotif görevi gören büyük şirketlerden ve çok sayıda küçük şirketten oluşan ekosistem, yüksek istihdam yaratarak, ülkenin sosyoekonomik dengesini sağlamada etkili rol oynamaktadır. 36 2000’li yıllardan bu yana kamu-özel sektör iş birlikleri ile yürütülen çalışmalar, sürdürülebilir rekabetin gelişimine önemli katkılar sağlamıştır. 2008 yılında ortaya çıkan küresel kriz, diğer sektörlerde olduğu gibi THD sektörlerinde de etkisini göstermiş, pazarın daralmasına neden olmuştur. Bu noktada, sektörün orta ve uzun vadedeki taleplerine cevap verebilmek ve sektöre arzu edilen doğrultuda yön verebilmek adına Bakanlığımız koordinasyonunda hazırlanan “Tekstil, Hazırgiyim, Deri ve Deri Ürünleri Sektörlerine Yönelik Strateji Belgesi”, 2008-2010 yıllarında başarıyla uygulanmıştır. Belge Türkiye’nin kamu-özel sektör iş birliğiyle yürütülen, Bu belge ile sağlanan bazı önemli kazanımlar şunlardır: • Pamuk üretimini destekleyecek ve verimini artıracak çeşitli çalışmalar gerçekleştirilmiştir. • Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı tarafından verilen kütlü pamuk destekleme prim oranlarının pamuk ekimi öncesinde açıklanması sağlanmıştır. • Belgenin uygulama döneminde lisanslı depoculuk konusunda yapılan girişimlerin ilk meyveleri sonuçlanmış, İzmir Selçuk’ta İzmir Ticaret Borsası öncülüğünde kurulan ilk lisanslı depo faaliyete geçmiştir. • Sentetik elyaf üretiminin artırılması için petrokimya yatırımlarına destek sağlanması kapsamında 2011 yılı sonunda yatırım desteklerinden yararlanan Petkim’e ilave ikinci bir rafinerinin (Star Rafineri) temeli atılmıştır. • Dâhilde İşleme Rejimi Değerlendirme Kurulu oluşturulmuştur. • Azo-boyar denetimlerinin hukuki altyapıya kavuşarak yaygınlaştırılması sağlanmıştır. • Özellikle Ar-Ge, Ür-Ge, inovasyon, marka, tasarım, pazarlama bilincinin geliştirilmesine yönelik faaliyetler yürütülmüştür. • Bakanlığımızca uygulamaya konulan “Kümelenme Destek Programı” kapsamında aynı alanda faaliyet gösteren AĞUSTOS 2015 en az 20 firma, aynı bölgede yer alan sanayi odası ve bir üniversite ile birlikte kümelenme birlikteliği kurarak çeşitli desteklerden yararlanmaya başlamıştır. • Haksız ithalatın önlenmesi konusunda çalışmalar yapılmıştır. Bilgi ve teknolojinin hızla ilerlediği, ucuz işçilikte ise rekabetin sürekli yer değiştirdiği küresel pazarda, sanayi sektörleri için stratejik planları zamanın ruhuna uygun olarak yenilemek gerekmektedir. Onuncu Kalkınma Planı’nda (2014-2018) bu gereklilik “Tekstil, hazırgiyim ve deri sektörlerinin müşteri odaklı, hız ve esnekliği ile üretici özelliklerini geliştiren, tasarım, koleksiyon ve marka yaratabilen, yenilikçi, çevreye duyarlı, pazarlama ve üretim kanallarında etkin olan bir yapıya dönüşümü desteklenecektir” hususu altında yer almaktadır. Bu doğrultuda strateji belgesinin yenilenmesine yönelik çalışmalar başlatılmış, Bakanlığımız koordinasyonunda, 48 kurum ve kuruluştan toplam 170 kişinin katılımıyla, iki çalıştay ve bir istişare toplantısı gerçekleştirilmiştir. Hazırlanan yeni Belge, Yüksek Planlama Kurulu’nun 18/06/2015 tarihli ve 2015/25 sayılı Kararıyla kabul edilerek, 25/06/2015 tarihli ve 29397 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanmıştır. Türkiye Sanayi Strateji Belgesi’nin “Ortayüksek ve yüksek teknolojili ürünlerde AfroAvrasya’nın tasarım ve üretim üssü olmak” olarak belirlenen uzun dönemli vizyonuna paralel olarak hazırlanan “Türkiye Tekstil, Hazırgiyim ve Deri Ürünleri Sektörleri Strateji Belgesi ve Eylem Planı” 2015-2018 yıllarını kapsamaktadır. Yeni Strateji Belgesi’nin vizyonu “Tekstil, hazırgiyim ve deri ürünleri sektörlerinde teknoloji ve tasarım içeren ürünlerde dünya pazarlarında lider ülke olmak” ve bu vizyon çerçevesinde genel amaç; “Tekstil, hazırgiyim ve deri ürünleri sektörlerini katma değeri yüksek, yenilikçi, bilgi ve ileri teknoloji içeren ürün ve hizmet sunumları ile rekabetçiliğini artırarak dünya ticaretinden daha fazla pay alan sürdürülebilir bir yapıya kavuşturmak” olarak belirlenmiştir. Bu çerçevede ülkemiz hedefleri artık ucuz ürünler üreten Çin, Bangladeş gibi Uzak Doğu ülkeleri ile rekabet etmek değil dünya ölçeğinde kalite ve marka imajı uyandıracak bir sektör inşa etmektir. Çin ve Bangladeş gibi ülkeler tekstil sektörümüz tarafından rakip olarak görülmemektedir. Avrupa’nın ve dünyanın en büyük kapasitelerine sahip olan ülkemiz, üretim teknolojileri ve makineye yapılan yatırımlarda dünyanın ilk 4 ülkesi içinde yer almaktadır. Türkiye tekstil sektöründe Avrupa’nın üretim üssü olmuştur. THD sektörlerinin güçlü ve zayıf yönleri ile sahip olduğu fırsatlar ve karşı karşıya kaldığı tehditler göz önünde bulundurularak Belge’de şu hedefler tespit edilmiştir: • Sektörün uluslararası pazar payının ve rekabet gücünün artırılması, • Üretim altyapısının geliştirilmesi, • Ar-Ge, Ür-Ge, yenilikçilik faaliyetlerinin ve iş gücünün geliştirilmesi, • Yurt içi ve yurt dışı tanıtım - pazarlama faaliyetlerinin etkinleştirilerek sürdürülebilir hale getirilmesi, • Çevreye, insan ve hayvan sağlığına ve standartlara uygun üretimin sağlanmasına yönelik mevzuatın iyileştirilmesi. Bu bağlamda, Eylem Planı’nda belirlenen 32 eylemden bazıları şunlardır: • Akıllı ve teknik tekstiller konusunda çalışma yapılması, • Ar-Ge ve yenilik öncesi iş birliklerinin sağlanması, • Yurt dışı tanıtım ve markalaşma faaliyetlerinin artırılması, • İhracata yönelik sorunların çözümü, • Sektörün finansmana erişim sorunlarının çözülmesi, • Sektörün ihtiyaç duyduğu nitelikli eleman ihtiyacının karşılanması, • Tekstil sektöründe temel girdiler olan pamuk, yün, deri arzının dengede ve kontrol altında tutulması, üretim ve kalitesinin artırılması, • Sektörde kayıtlı kadın istihdamının artırılması, • Mesleki yeterlilik belgesine sahip olan kişilerin istihdamının desteklenmesi, • GDO’suz Türk pamuğunun uluslararası alanda tanıtılması, • İşçi bulma sorunu yaşayan tekstil sektörüne yönelik olarak nitelikli iş gücü temini için sektörde sosyal sorumluluk projelerinin artırılması. Eylemlerin izleme ve değerlendirme süreci Yönlendirme Kurulu tarafından yürütülecektir. Eylemlerden sorumlu kurum ve kuruluş temsilcilerinin yer alacağı Yönlendirme Kurulu, altı aylık aralıklarla Sanayi Genel Müdürü başkanlığında toplanacaktır. Bu doğrultuda eylem sorumlusu ve ilgilisi tüm paydaşların toplantılara düzenli katılımı önem arz etmektedir. Değişen küresel şartlarda sürdürülebilir rekabetçilik için gerçekleştirilecek çalışmalar, ülkemiz ekonomisinde önemli bir yere sahip olan THD sektörleri açısından itici güç olacaktır. 37 AĞUSTOS 2015 SEKTÖREL TOPLANTILAR VE ZİYARETLER TÜRKİYE SANAYİ STRATEJİSİNİN YAPITAŞLARI “SEKTÖREL TOPLANTILAR” VE “SEKTÖREL ZİYARETLER” Sektörel Toplantılar Türk sanayisinin kronikleşmiş sorunlarını dinlemek ve çözmek, sanayicinin devletten ve devletin sanayiciden beklentilerini karşılıklı görüşerek sanayicileri motive etmek ve yönlendirmek için Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Fikri Işık’ın başkanlığında yoğun bir program dâhilinde gerçekleştirilen özel sektör-kamu sektörü buluşma toplantıları sektörlere yönelik stratejik adımların atılmasında kilit rol oynadı. gerçekleştirildi. Toplantılarda ayrıca, sektörü ilgilendiren konularla ilgili Bakanlık kuruluşlarından TÜBİTAK, KOSGEB, TSE ve TPE’nin en üst yetkilileri ile sektörle ilgili diğer bakanlıkların üst düzey temsilcilerinin katılımı sağlandı. Toplantılarda sanayicilerinden alınan fikirlerle "sanayide yapısal dönüşümü" gerçekleştirecek "Türkiye Sanayi Stratejisi 2015-2018" hazırlandı. İvedi yapılması gerekenleri, en hızlı şekilde yapıldı, süreli olanların takibi ise titizlikle yapılacaktır. Her bir toplantı, ilgili sektör çatı kuruluşu STK’nın önderliğinde, sektörün önde gelen temsilcilerinden 40 kişilik gruplar halinde Sektörel Ziyaretler Kamu yönetimi anlayışındaki son yıllarda yaşanan reformlar sayesinde artık vatandaş devlete gitmiyor, devlet vatandaşa hizmet götürüyor. Bu anlayışla yola çıkılarak sanayicinin yaşadığı sorunların yerinde tespiti amacıyla sektörel ziyaretler gerçekleştirilmektedir. Sektörel ziyaretler bir yandan sanayicilerin mevzuat ve politikalar hakkında bilgilendirilmesini sağlarken diğer taraftan sanayide yaşanan engellerin ortadan kaldırılmasına ve yeni sanayi politikası hedeflerinin ortaya konulmasına vesile olmaktadır. Sektörel Toplantılar ının ik Yapılanmas ri ve Teknoloj Yöntemle ktörü, Üretim Türk Çelik Se kisi Çalıştayı Et e iğ rl ili Rekabet Edeb Makina Sektörü Buluşması İlaç Sektö Otomotiv Ana Sana yi rü Buluşm ası Buluşma sı Tekstil , Hazır Giyim, ve Gıd Deri, A a Sekt örleri yakkab Toplan ı tısı luşması ü Bu Tekstil Sektör 38 Elektronik Sektö r Buluşması AĞUSTOS 2015 Sektörel Ziyaretler Hidromek Fabrika Ziyareti Yavuz M otor Fa brika Ziyareti Oto Bozankaya Türk Tra ktör Fabrika Ziyareti TÜMOSAN motiv Fabr BMC F abrika ikası Ziyareti Ziyareti Başak Traktö r Fabrik a Ziyare ti Sistem Madoors iyareti Z a k Fabri ti Ziyare Tesisi e m İşle k Atık Mama Akdaş Dök üm Fabrika Ziya reti VESTEL Fabrik a onik GATE Elektr re Fabrika Ziya Ziyareti ti ASKİ Atı k Su Arıt ma Tesisi Ziy areti OTAM Z iya reti TÜBİTAK-MAM Ziyareti Ankara OSTİM Ziyare ti 39 AĞUSTOS 2015 DÜNYA VERİMLİLİK KONGRESİ 17. DÜNYA VERİMLİLİK KONGRESİ 19-21 EKİM 2015 TARİHLERİNDE KANADA’DA GERÇEKLEŞTİRİLECEK Dünya Verimlilik Bilimi Konfederasyonu (WCPS) tarafından “Verimlilik İçin Büyük Veri - Big Data for Productivity” ana temasıyla ve “her şey değişir” sloganıyla düzenlenen 17. Dünya Verimlilik Kongresi 19-21 Ekim 2015 tarihlerinde Kanada’nın Halifax şehrinde gerçekleştirilecek. Türkiye’nin de üyesi olduğu Dünya Verimlilik Bilimi Konfederasyonu tarafından Dalhouse Üniversitesi, Büyük Veri Analizi Enstitüsü, Digital Nova Scotia ve T4G Limited iş birliğinde gerçekleştirilecek Kongre, ekonomik gelişme, akıllı şehirler, kamu ve özel sektörde gerçekleştirilen en iyi büyük veri uygulamalarını, bu konudaki dünya liderlerini ve uzmanları bir araya getirecek. 800’ün üzerinde uygulamacı ve akademisyen Kongrede “Büyük veri ve veri bilimi verimlilik için nasıl kullanılabilir?” sorusuna yanıt arayacak. Kongre’nin hem uluslararası hem de bölgesel alanlara odaklanması bekleniyor. Kongre’de davetli konuşmacılar, paneller, networking etkinlikleri ve çalıştaylar aracılığıyla akıllı şehirler, ulaştırma, tarım, havacılık-uzay, savunma, insan kaynakları, sağlık ve iklim değişikliği konularında büyük veri analizinin verimlilikteki yeri sorgulanacak. Büyük Veri’nin analiz edilerek işletmeler tarafından kullanılması, iş dünyasının dijital yapılanmasıyla birlikte gün geçtikçe gelişim göstermektedir. 2016 yılı itibarıyla küresel büyük veri teknolojilerinin ve hizmet pazarının 23,8 milyar dolarlık değere ulaşacağı öngörülmektedir. Bu durum, % 30’un üzerinde yıllık ortalama artış oranına ya da tüm bilgi ve iletişim 40 teknolojileri pazarının yaklaşık yedi kat büyümesine denk gelmektedir. Atlantik Kanada, hızlı bir şekilde büyüyen bilgi endüstrileri ve dünya öncüsü üniversite ve kolejleriyle veri biliminde mükemmelliğin küresel merkezi haline geliyor. Halifax, karar alıcıları büyük verinin verimlilik üzerindeki etkilerini araştırmak ve tartışmak üzere bir araya getiren bu uluslararası etkinliğe ev sahipliği yapacak. Üç gün sürecek Kongre, iş dünyasının ve günlük hayatın verimliliğini dönüştüren dört temel yenilik alanına odaklanıyor: • Bağlantılı Vatandaşlar – Ulaşım, kaynak tahsisi, güvenlik, akıllı şehirler ve dahası… • İşletme Verimliliği – Hizmetler ve imalattan güvenliğe, üretime ve ötesine… • Sağlık – Hasta sonuçlarının iyileşmesi, gelişmiş tanı bilim, hastalık tespiti, halk sağlığı ve dahası… • Nesnelerin İnterneti – Rekabet üstünlüğü, tüketici içgörüsü, küresel fırsatlar, pazarlama ve ötesi… 21 Ekim’de son derece etkili büyük veri çözümlerinin tasarım ve inşası hakkında daha fazla bilgi sahibi olmak ve tartışmak isteyen ilgililer için bir Teknik Rota oturumu düzenlenecek. Katılımcılar aynı sabah Google açılış ve panellerinde ve öğleden sonra teknoloji oturumunda bir araya gelecekler. Halifax… Kongre, Halifax, Nova Scotia’da gerçekleştirilecek. Halifax, Kanada’nın doğu sahilinde yer alan çok kültürlü bir şehirdir. New York ve Toronto’dan bir saat uçuş mesafesinde ve Londra’ya Atlantik üzerinden kısa bir mesafededir. Nova Scotia’nın başkenti olan Halifax, uzun ve özel bir küresel ticaret tarihine sahiptir. Tarih ve kültür dolu Halifax, dünyanın denizin etrafında döndüğü modern bir liman şehridir. Kongreye kayıt ve detaylı bilgi için http://bigdatacongress.net/ adresini ziyaret edebilirsiniz. 41 The only conference in 2015 to focus on the Business side of Big Data AĞUSTOS 2015 OECD VERİMLİLİK ZİRVESİ OECD VERİMLİLİK ZİRVESİ 6-7 TEMMUZ TARİHLERİNDE MEKSİKA’DA GERÇEKLEŞTİRİLDİ OECD Verimlilik Zirvesi (Productivity Summit: Global Dialogue on The Future of Productivity: Towards an OECD Productivity Network) 6-7 Temmuz 2015 tarihlerinde Meksika’nın Meksiko kentinde gerçekleştirildi. Meksika devletinin ev sahipliği yaptığı Zirve’ye; Meksika Devlet Başkanı Enrique Peña Nieto ve Maliye Bakanı Luis Videgaray Caso da özel konuşmacı olarak katıldı. OECD Genel Sekreteri Angel Gurría, Meksika ve OECD üyesi ülkeler, üye olmayan gözlemci ülkeler ve OECD çalışanlarından olmak üzere toplam 30 ülkeden üst düzey katılım sağlandı. Toplantıda ülkemiz heyeti Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı Verimlilik Genel Müdürü Anıl Yılmaz başkanlığında, Hazine Müsteşarlığı Devlet Destekleri Genel Müdürü Mehmet Yener, Genel Müdür Yardımcısı Atilla Yardımcı, T.C. Merkez Bankası Araştırma ve Para Politikası Genel Müdür Yardımcısı Doç. Dr. Semih Tümen’den oluştu. Zirve’de açılış konuşmaları ve Meksika’da yeni kurulan bakanlıklar arası (Maliye Bakanlığı, Hazine ve Krediler Bakanlığı ile Ekonomi Bakanlığı) Verimlilik Komisyonu Protokol İmza Töreni’nin ardından oturumlara geçildi. Birinci gün ilk oturumda Meksika Ekonomi Bakanı Ildefonso Guajardo Villarreal’in moderatörlüğünde McKinsey Global Institute temsilcisinin ana konuşmacı ve Arjantin, Kolombiya, İspanya, Meksika ve ILO temsilcilerinin bulunduğu panelde verimlilik alanındaki gelişmeler ve ülkelerin politika seçenekleri tartışıldı. Öğle arasında OECD baş ekonomisti Catherine L. Mann tarafından “verimlilik 42 neden önemlidir?” ve Chicago School of Business’tan Prof. Chang-tai Hsieh tarafından “verimlilik nasıl artırılabilir?” konulu bildiriler sunuldu. Öğleden sonraki iki ayrı oturumda ise verimliliği etkileyen etmenler ve verimliliğin geleceği ve muhtemel politikalar konusu ile verimliliğe dayalı kalkınmayı yeniden düşünmek konuları işlendi, aynı zamanda OECD tarafından hazırlanan Future of Productivity Verimliliğin Geleceği adlı araştırmanın yayımlandığı kitabın tanıtımı yapıldı. İkinci gün ilk oturumda Avustralya ve Yeni Zelanda Kamu Yönetimi Okulu Dekanı Gary Banks tarafından ülkelerin verimlilik artışını desteklemek için oluşturdukları kurumsal yapılanmalar ve politika tercihlerini özetleyen bir sunum yapıldı. Sonraki üç ayrı oturumda yuvarlak masa toplantısı formatında sırayla OECD üyesi ve gözlemci ülkeler kendi kurumsal yapıları ve politika çerçeveleri hakkında bilgi verdi. Oturumların başında daha önce OECD sekretaryasına iletilen ülke anket formlarından derlenen bilgiler çerçevesinde oluşturulan genel özet rapor OECD tarafından sunuldu. Yuvarlak masa oturumlarının üçüncüsünde yer alan ülkemiz adına Verimlilik Genel Müdürü Anıl Yılmaz tarafından Türkiye’deki verimlilik kurumsal yapılanması ve Onuncu Kalkınma Planı Öncelikli Dönüşüm Programları, Türkiye Sanayi Stratejisi ve Verimlilik Stratejisi ve Eylem Planı başta olmak üzere bu alandaki politika ve stratejiler hakkında bilgiler içeren sunum yapıldı. Ülke tecrübelerinin aktarıldığı yuvarlak masa oturumlarının ardından gerçekleştirilen son oturumda ise OECD ECO ve DSTI tarafından kurulması önerilen Verimlilik Ağı’nın nasıl olması gerektiği hakkında ülke görüşleri dile getirildi. OECD bünyesinde son dönemde verimlilik ile ilgili çalışmalara artan bir önem verilmektedir. Verimlilik alanında ülkeler arası karşılaştırmayı hedefleyen çeşitli araştırma projeleri (DynEmp ve MultiProd) başlatıldı. Bu çalışmalara Bakanlığımız da Verimlilik Genel Müdürlüğü ile katılmaktadır. Ayrıca yakın dönemde OECD yönetimince ülkelerin kendi içinde yürüttüğü çalışmaları ve bu çalışmaları yapan kurumları bir araya getirecek yeni bir yapılanma önerisi de geliştirildi. OECD Verimlilik Ağı (OECD Productivity Network) adı ile önerilen bu yeni yapı hakkındaki görüşler bu toplantıda da dile getirilmiş olup önerilen yapının şekillenmesinde öncü çalışmaları yapacak Yürütme Komitesi’nde (Steering Committe) ülkemizin de yer alması teklif edilmiş ve OECD sekretaryasınca da uygun bulunmuştur. Yeni yapılanmanın, ülkelerin görüşleri doğrultusunda OECD’nin çeşitli konularda düzenlediği Global Forum formatında başlatılması ve gelecekteki gelişmelere göre kurumsal yapısının şekillendirilmesi fikri ağırlık kazanmıştır. Kesin tasarım ülkemizin de içinde olacağı Yürütme Komitesi’nin çalışmaları sonucu belirlenecektir. Zirve, bir sonraki zirveye ev sahipliği yapmak isteyen Portekiz’in önerisi üzerine 2016 yılında Portekiz’de tekrarlanmak üzere sona ermiştir. Zirve ve OECD'nin verimlilik alanındaki diğer faaliyetlerine http://www.oecd.org/economy/the-futureof-productivity.htm adresinden erişilebilir. AĞUSTOS 2015 RAPOR ÖZETİ OECD RAPORU: “VERİMLİLİĞİN GELECEĞİ” Gülçin MANZAK AYDIN / Sanayi ve Teknoloji Uzmanı (Verimlilik Genel Müdürlüğü) OECD’nin gelecekteki büyümenin önündeki engelleri tespit ettiği ve bunlara yönelik çözüm önerileri geliştirdiği raporu ‘Verimliliğin Geleceği’ (Future of Productivity) adıyla Temmuz ayında yayımlandı. Raporda OECD ülkeleri özelinde belli başlıklara ağırlık veren genel bir verimlilik değerlendirmesi yapılmaktadır. Giriş ve sonuç haricinde dört bölümden oluşan raporun ilk bölümünde; OECD ülkeleri verimliliğinin geçmiş trendleri karşılaştırmalı olarak incelenmekte, krizin etkisiyle derinleşen durgunluğun olası sebepleri üzerinde durulmakta ve gelecekte sağlanacak verimlilik artışının kaynakları araştırılmaktadır. Verimlilik üzerine teknik değerlendirmelere ayrılan ikinci bölümde; küresel üretimde öncü firmaların oluşturduğu sınır (global production frontier), yeniliklerin yayılması (diffusion of innovations) ve firma heterojenliği ve kaynakların yeniden dağıtımı (firm heterogeneity and reallocation) konuları ele alınmaktadır. Küresel düzeyde verimlilik artışının yollarının araştırıldığı üçüncü bölümde; küresel bilginin yaygınlaşmasını (spillover) sağlamak, verimli firmaların sıçramalarına izin vermek ve beşeri sermayeyi kuvvetlendirmek amaçları üzerinde yoğunlaşılmaktadır. Bu kapsamda dördüncü bölüm, tüm bu süreçler için kamu politikasının rolüne ve katkısına odaklanmaktadır. Bu yazının devamında, yukarıdaki önbilgiye ek olarak raporun ulaştığı sonuçlara yer verilecektir. Buna göre raporda beklentileri karşılamaktan uzak 43 AĞUSTOS 2015 RAPOR ÖZETİ verimlilik trendlerinin ardında yatan nedenler arasında, bu süreçte bilgiye dayalı sermaye (knowledge-based capitalKBC) birikiminin durgunlaşması ve açılan yeni işletme sayısındaki azalmanın altı çizilmektedir. Ayrıca bu nedenler verimlilik bağlamında yapısal bir sorunun varlığına işaret kabul edilmektedir. Verimlilik değişimlerini daha iyi yorumlayabilmek için raporda, farklı verimlilik düzeyindeki firmalar birbirinden ayrı ele alınmaktadır. Bu ayrımdan hareketle, küresel düzeyde en verimli firmalar (küresel öncü firmalar), ulusal düzeyde en gelişmiş firmalar ve geride kalan (laggard) firmalar arasındaki verimlilik düzeyi farklılıkları yorumlanmaktadır. Buna göre 21. yüzyılda ortalama verimlilik düzeyinde istenen artışlar yakalanamamış olmasına rağmen küresel öncü firmalar için verimlilik artışları görece yüksek seyretmiştir. Açıkça ifade etmek gerekirse OECD ekonomileri içinde en gelişmiş 100 imalat sanayisi firmasının iş gücü verimliliği 2000’li yıllarda yıllık ortalama % 3,5 artarken, geride kalan firmalar ortalama % 0,5 artış sağlayabilmiştir. Ancak bu firmaların yaşlandığı göz önünde bulundurulduğunda radikal yenilikler ve verimlilik artışının durgunlaşma tehlikesi ortaya çıkmaktadır. Hizmet sektöründe firmalar arasındaki bu ayrışma daha fazla göze çarpmaktadır. Hizmet sektörünün, çoğu ekonomi içindeki payının artma eğiliminde olması, bu durumu daha da önemli kılmaktadır. Bunun yanında lojistik, finans ve iletişim gibi hizmetlerin, firmaların küresel değer zincirlerine dâhil olabilmesi açısından da dikkatle ele alınması gerekmektedir. 44 Rapordaki ilginç bulgulardan bir tanesi; raporun şu anki verimlilik durgunlaşmasının temel nedeni olarak yeniliklerin yavaş veya yetersiz düzeyde gerçekleşmesini değil, ortaya çıkan yeniliklerin ekonomi geneline yayılım hızının düşük olmasını (bu durum yayılım mekanizmasının bozuk olması olarak da adlandırılmaktadır) işaret etmesidir. Buna göre küresel öncü firmalar ve diğerleri arasındaki verimlilik düzeyi farkı dikkatleri üç alana yoğunlaştırmaktadır. Bunlardan ilki; ulusal düzeyde gelişmiş firmaların küresel öncü firmalar seviyesinde geliştirilen yeni teknoloji ve bilgiyi kullanabilme yeteneğidir. İkincisi, ulusal düzeyde gelişmiş firmalarda var olan teknoloji ve bilginin geride kalan firmalara yayılımıdır. Üçüncüsü ise küresel öncü firmaların rekabet üstünlüğü kaynağı olan örtük (tacit) bilginin artışıdır. Sonuçta raporda önerilen şekliyle, küresel öncü teknoloji ve bilginin yayılımından elde edilecek toplam fayda, kıt kaynakların en verimli firmalara yeniden tahsisini sağlayacak politikalar aracılığıyla artırılacaktır. Raporda ele alınan bir başka alan beceri uyumsuzluğudur. Araştırma sonuçları, OECD ekonomilerindeki çalışanların dörtte biri için işler ile çalışanların becerileri arasında uyumsuzluk olduğuna işaret etmektedir. Bu uyumsuzluğun zaman içinde artmaya devam edeceğine yönelik araştırma bulguları ve beşeri sermaye birikiminin durgunlaşması bu sorunu halletmenin önemini bir kez daha artırmaktadır. Ayrıca bu alanda görece yüksek oranlar iş gücü piyasasında eşleştirme konusunda katılığa ve ücret eşitsizliğine işaret etmektedir. Bu noktada bu sorunu aşmak üzere üretilen politikalar, firmaları daha uyumlu becerilere sahip insanları istihdam etmek konusunda teşvik ederek eşitlik yönünde katkı sağlayacaktır. Zira insan kaynaklarının beceriler ve istihdam alanları açısından daha etkin tahsis edilmesi ile iş gücü verimliliğinin bazı ekonomilerde % 10’luk bir artış sağlayabileceği de bulgular arasındadır. Raporda, verimlilik artışını sağlayacak politikalar aşağıdaki şekilde maddelendirilebilir: • Kamu finansmanı ve temel araştırma organizasyonu alanlarında iyileşmeler sayesinde araştırmacılar için doğru teşvikler sağlanacak ve verimliliğin küresel düzeyde ulaşılan uç sınırı ileriye doğru genişletilecektir. • Uluslararası bağlantıların artışı ve çok uluslu girişimlerin Ar-Ge öncülüğündeki kilit rolü -temel araştırma ve Ar-Ge vergi teşvikleri, kurumlar vergisi ve fikri mülkiyet hakları gibi- ilgili politikaları koordine edecek küresel mekanizmalara duyulan ihtiyacı ortaya çıkarmıştır. • Küresel düzeydeki öncü yeniliklerin ulusal düzeyde gelişmiş firmalara yayılmasıyla sağlanan verimlilik artışı; ticaret serbestisi, küresel değer zincirlerine katılım ve nitelikli iş gücünün uluslararası hareketliliği ile desteklenmektedir. Küresel değer zincirlerinde yer almanın uluslararası ticarete yönelik engellerin kaldırılmasından ve hizmetlerin düzenlenmesinden elde edilecek faydayı artıracağı öngörülmektedir. • İyi işleyen ürün, iş gücü ve risk sermayesi piyasaları; ulusal düzeyde gelişmiş firmaların belli bir ölçeğe ulaşmasına, küresel piyasalara girmesine ve küresel yeniliklerden faydalanmasına yardımcı olacaktır. Bunlar; kaynakların AĞUSTOS 2015 etkin olmayan firmalara yönelmesini önlemeyi amaçlayan -iflası aşırı cezalandırmayan etkin yargı sistemleri ve iflas hukukunu içerecek şekildepolitikalar kadar önemlidir. • Üstün yönetim pratiklerinin uyarlanmasını destekleyen ve etkin olmayan iş yapılarını korumayı teşvik etmeyen rekabetçi ve açık iş ortamı, firma içi verimlilik artışlarını desteklemektedir. Aynı zamanda güçlü rekabet, var olan teknolojilerin geride kalan firmalara yayılımını hızlandırmaktadır. • Ar-Ge mali teşviklerini, firma-üniversite iş birliğini ve fikri mülkiyet haklarının korunmasını içeren yenilik politikaları; uygulamalı araştırmayı temel araştırmanın, yerleşik firmaları genç firmaların karşısında avantajlı kılmayacak şekilde tasarlanmalıdır. • Firmaların piyasaya giriş ve çıkışı önündeki engelleri azaltmaya yönelik ve iş gücü piyasalarında etkin eşleştirme sağlayacak çerçeve politikalar beceri uyumsuzluğunu azaltarak verimlilik performansında artış sağlayabilecektir. • İş gücü hareketliliğini kısıtlayan ve beceri uyumsuzluğunu artıran – mülk edinmede yüksek işlem maliyeti gibi…– politikalara yönelik reformlar ve hayat boyu öğrenmenin desteklenmesi, yavaşlayan büyüme ve artan eşitsizlikle mücadelede giderek daha önemli hale gelmektedir. Özetle raporda verimlilik artışının sürdürülmesi için piyasalara yönelik reformlar ve başarısız olan firmaları aşırı cezalandırmayacak iflas yasaları, firmaların yeni teknolojileri deneyimlemesi için teşviklerin artırılması, kaynak tahsisinin daha etkin hale getirilmesi ve küresel değer zincirlerine katılımın faydalarının maksimize edilmesi önerilmektedir. Bunların yanına istihdam hareketliliğini kolaylaştıracak politikalar olarak ikamet hareketliliğini artıracak konut piyasası politikaları, hayat boyu öğrenmeyi teşvik politikaları, işe alma ve işten çıkarmaya yönelik çok yüksek ve öngörülemeyen maliyetler yüklemeyen iş güvencesi yasaları eklenmektedir. Bu politikalar verimli firmaların büyümesine çalışan becerilerinin uyumsuzluğunu azaltarak katkı sunacaktır. Hükümetler ayrıca yetkinlik geliştirmeye odaklanarak ve insan becerilerinin istihdam edilirken etkin tahsis edilmesini sağlayarak bu süreci destekleyeceklerdir. Verimlilik artışını yeniden harekete geçirmek ve paylaşım eşitsizliğini gidermek için hükümetlerin firmaları bilginin yayılımı konusunda desteklemesi gerektiği ifade edilmektedir. ‘Verimliliğin Geleceği’ raporu, gelecekteki büyümenin önündeki engelleri belirleyen ve ortadan kaldırmaya yönelik politikaları ortaya koyan bir çalışma olarak önem taşımaktadır. Rapora hâkim fikir olarak, verimliliğin ‘daha çok çalışmak’ yerine ‘daha akılcı çalışmak’ anlamına geldiği ve daha fazla çıktı üretmek için yeni fikirler, teknolojik yenilikler ve yeni iş modelleri ile girdilerin daha iyi bir araya getirilmesi gerektiğinin altı çizilmektedir. İngilizce raporun tam metnine http://www.oecd.org/eco/growth/OECD2015-The-future-of-productivity-book.pdf adresinden erişilebilir. 45 AĞUSTOS 2015 2015 VERİMLİLİK PROJE ÖDÜLLERİ KROMSUZ DERİ ÜRETİMİ PROJESİ (SEVİMLİ DERİ SAN. VE TİC. LTD. ŞTİ.) 2015 Verimlilik Proje Ödülleri “Orta Büyüklükteki İşletme Kategorisi” Birincilik Ödülü Günümüzde her konuda olduğu gibi, sanayide de, ekolojik-doğa dostu üretim yapabilmek, daha sağlıklı çalışma ortamı ve tüketiciye en az zararlı ürünü sunabilmek çok önemli hale gelmiştir. Bu doğrultuda, deri üreticisi olarak biz de, metal içermeyen (kromsuz) uygulama geliştirerek, daha az kimyasal içeren deri üretimi hedefleyen projemizi hayata geçirme kararı aldık. Kromsuz deri üretimiyle standart sepileme işlemine göre daha az kimyasal kullanımı, daha kısa işlenti süresi ve bağlantılı olarak daha az enerji ve su sarfiyatı avantajlarının sağlandığı fakat standart sepileme ile kazanılan bazı kriterlerin (yumuşaklık, uygun büzüşme sıcaklığı, küfe karşı iyi direnç, görülebilir yağ damarlanmalarında azalma vb. kaybedildiği bilinmesine rağmen, geliştirdiğimiz kromsuz uygulamayla bu olumlu özellikler de kaybedilmemektedir. Böylece kaliteden ödün vermeden çevreye sağlanan olumlu etkilerin yanı sıra, pazarda da büyük farklılık yaratılmıştır. Uygulama ile kromlu üretimin deriye kazandırdığı kalite avantajları ile kromsuz üretimin çevre ve insan sağlığına zarar vermeyen yapısı bir araya getirilerek ideal bir üretim uygulaması gerçekleştirilmiştir. Sonuç olarak, bu uygulama ile elde ettiğimiz olumlu sonuçları, kendimizi gün geçtikçe geliştirip, müşteri memnuniyetini 46 Ödülü, SEVİMLİ Deri Adına Yönetici Asistanı Ebru Elif YILDIRIM aldı. de gittikçe artırarak global pazarda daha sağlam bir yer edinmek adına kullanmayı hedefliyoruz. AĞUSTOS 2015 PET ŞİŞE ŞİŞİRME MAKİNALARINDA ENERJİ VERİMLİLİĞİNİN ARTIRILMASI PROJESİ (MAHMUDİYE KAYNAK SUYU LTD. ŞTİ.) 2015 Verimlilik Proje Ödülleri “Orta Büyüklükteki İşletme Kategorisi” İkincilik Ödülü Fabrikamızda, dört farklı enerji tipi kullanılmaktadır. Bunlar; elektrik, doğal gaz, LPG ve mazottur. 2014 yılında, fabrikada kullandığımız enerjinin % 84’ü elektrik enerjisidir. Elektrik tüketiminin % 30’u ise pet şişe oluşumunda kullandığımız preform şişirme makinalarından kaynaklanmaktadır. 2014 yılında toplam elektrik tüketimimiz 6.8 milyon kWh,1.496.000 TL’dir. Şişirme makinalarındaki tüketimin en önemli nedeni, pet şişe oluşumu sırasındaki proses gereği kullanılan malzemeyi (preformu) ısıtan fırın lambalarıdır. Makinada kullanılan enerjinin % 89,9’u fırın ünitesindedir. Ödülü, MAHMUDİYE Kaynak Suyu Üretim Mühendisi Murat ARSLAN aldı. Fırın lambaları enerji tasarruflu yeni dizayn lambalar ve taş yünü malzemesi Blower Energy Consumption 200 100 80 kWh 150 60 100 40 50 20 0 C1 kWh Percent Cum % reflektörler değiştirilerek ünitenin enerji tüketimi % 28 oranında azaltılmıştır. Proje başlamadan önce fırın ünitesi grubuna analizör takılmış ve düzenli olarak yapılan ölçümlerde tüketim 162 kWh olarak gözlemlenmiştir. Yeni dizayn lambaların ve reflökterlerin değişimi ile bu tüketim % 28 azalmış ve 116 kWh olmuştur. Yıllık enerji tüketimimiz 240.000 kW azalmıştır. Bu sayede 149.520 kg karbon emisyonu engellenip, doğaya 240 adet ağaç kazandırılmıştır. 0 Oven 164,0 89,9 89,9 Reductor 11,5 6,3 96,2 Other 7,0 3,8 100,0 Şekil 1. Blover Enerji Tüketimi 47 AĞUSTOS 2015 2015 VERİMLİLİK PROJE ÖDÜLLERİ BASINÇ DÜŞÜRÜCÜ ÜRETİM VERİMLİLİĞİNİN ARTIRILARAK ÜRETİM MALİYETLERİNİN DÜŞÜRÜLMESİ PROJESİ (YILDIZ GAZ ARMATÜRLERİ A.Ş.) 2015 Verimlilik Proje Ödülleri “Orta Büyüklükteki İşletme Kategorisi” Üçüncülük Ödülü 1979 yılında kurulan firmamız, İstanbul Esenyurt’ta bulunan kendi fabrikasında kaynak kesme ve ekipmanlarının imal ve satışını gerçekleştirmektedir. Küresel rekabetin etkileri, yurt içinde lider olma rolünün sürdürülmesi ve operasyon kârlılığının artırılması amacıyla yalın üretim metotlarının kullanılmasına karar vermiştir. Firmamız yalın üretim çerçevesinde; maliyet azaltma, süreç iyileştirme ve şirket verimliliğinin yükseltilerek kârlılığın artırılması sonucunda dünyada kendi sektöründe önümüzdeki 10 yıl içerinde ilk 10 firma arasına girmeyi amaçlamıştır. Bu amaç doğrultusunda proje konusu olarak üretim kapasitemizde % 41’lik paya sahip olan sanayi tipi yüksek basınç tüplerindeki gazı istenilen seviyeye ayarlamaya yarayan Basınç Düşürücü ürün grubunun imalat ve montaj proseslerindeki üretim verimliliğinin artırılmasına belirlenmiştir. Yapılan çalışmaların neticesinde, kazanımlar ise şu şekilde gerçekleşmiştir: • Montaj üretimi kapasite kazanımı 64.800 adet/yıl • Ciro kapasite artışı 4.500.000 TL’lik • Üretim ek kapasite kazanımı 75.600 adet/yıl sağlanmıştır. • Direkt işçilik ücretlerin ciro içindeki payı ise % 28’den % 20’ye düşürülmüştür. 48 Ödülü, YILDIZ GAZ ARMATÜRLERİ Genel Müdürü Ali Tolga KAYAOĞLU aldı. İyileştirme Hedef Konuları Önceki Durum Proje Hedefi Ulaşılan Durum İyileşme Miktarı Kullanılan Teknikler Akış Gün Süresinin Azaltılması (gün) 140 105 55 85 Değer Akış Haritalama, Problem Çözme Teknikleri, SMED, Hat Dengeleme, Kanban, SOT. Montaj Hattı Üretim Süresinin Düşürülmesi (sn) 880 648 432 448 Kaizen, Hat Dengeleme, Problem Çözme Teknikleri Günlük Basınç Düşürücü Üretim Adedinin Artırılması (Adet) 480 650 750 270 Görsel Yönetim, Hat Yönetimi Gövde Üretim Süresinin Düşürülmesi (sn) 33 25 25 7 Makine Adam Diyagramı, Spagetti Diyagramı Verimlilik artırma çalışmalarına ek olarak imalat bölümünün anlık izlenmesi için ProVIEW sisteminin ve üretim bölümleri görsel yönetim sistemlerinin kurulması gibi üretim takip yönetim çalışmaları, personel yetkinlik çalışmaları ve proses süreç iyileştirme çalışmaları da bu projeye destek amacıyla birlikte yürütülmüştür. AĞUSTOS 2015 ENJEKSİYON BÖLÜMÜ ENDİREKT KADRO ORGANİZASYON DEĞİŞİKLİĞİ PROJESİ (FARPLAS OTO YEDEK PARÇALARI İMALAT, İTHALAT VE İHRACAT A.Ş.) 2015 Verimlilik Proje Ödülleri “Orta Büyüklükteki İşletme Kategorisi” Teşvik Ödülü Projenin amacı enjeksiyon üretim alanında endirekt kadro olarak adlandırılan kalıp bağlama, malzeme verme vb. operasyonları yapan birimler arasındaki iletişim problemlerini daha basit bir organizasyon ile azaltmak, çalışanlarımızın kuvvetli olduğu yönleri tespit ederek onların bu kuvvetli yönlerini ön plana çıkarabileceği pozisyonlarda görevlendirmektir. Basit organizasyonun oluşmasından sonra kadro ve kademeler arası çalışan havuzları kurularak, belirlenen kadroları bir sonraki adım için sürekli hazırlamak, böylece sürekli eğitilen ve geliştirilen bir organizasyon oluşturup fabrikamızın büyüme noktalarında yetişmiş eleman ihtiyacını kolayca karşılayabilmektir. Yapılan çalışmalar sonucu; iki kişi proses uzmanlığı için teknoloji verimlilik bölümüne, dört kişi forklift ve malzemeci olarak depo birimlerine kaydırılmıştır. Beklemelerin elemine edilmesi sonrası iş boşluğu oluşan çalışanlarımız da üretim bölümü içinde üretim operatörlüğü görevlerine kaydırılmışlardır. Yapılan çalışmaların etki ettiği diğer kazanımlar da aşağıda belirtilmiştir. • Görev tanımları benzer olmasına rağmen farklı bölümlerde görev almış aynı işi yapan elamanlar aynı çatılar altında toplanıp, tek elden yönetimleri sağlanmıştır. Ödülü, FARPLAS Genel Müdürü Ali Rıza AKTAY ve Üretim Müdürü Aykut BAŞOL aldı. • Pozisyonların uzmanlaşması sağlanmıştır. • Teknoloji ve Verimlilik bölümüne kaydırılan proses yönü kuvvetli ustalar sayesinde takip eden 1 yıl içinde yaklaşık 700.000 Avro’luk çevrim süresi dolayısı ile de kapasite iyileştirmeleri yaptığı kaydedilmiştir. • Üretim kadrosu içinde verilen eğitimler ile setup operatörleri eşit seviyelere getirilmiş ve aynı görev tanımını yapan 8 kişinin aynı vardiyada olması sağlanmıştır. Devamsızlık, hastalık vb. durumlarda birbirlerinin yerine hızlıca boşluk dolduracak duruma gelinmiştir. • Oluşturulan havuz sistemi ile üretim bölümü içinde bir sonraki göreve hazır sürekli kadrolar bulundurulmuştur. Fabrikamızın 2014 yılındaki büyümesi paralelinde, iki adet takım liderimiz beyaz yaka vardiya sorumlusu kadrosuna, bir adet takım liderimiz de yalın üretim bölümümüze beyaz yaka tekniker, bir adet takım liderimiz de üretim bölümümüze üretim sorumlusu olarak kaydırılmıştır. Beyaz yakaya kaydırılan bu dört arkadaşımız yerine ve büyüme paralelinde oluşan iki adet daha takım lideri ihtiyacı için setup kadrolarımızdan toplam altı kişi takım liderliğine terfi etmiştir. Bu altı setup operatörümüz yerine de enjeksiyon operatörlerimizden yine altı kişi kaydırılmıştır. 49 AĞUSTOS 2015 BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ ALANINDA GÜNCEL GELİŞMELER* * Bu sayfalar; Avrupa Birliği Uzmanı Sadık Çiçekli, Cenk Ufuk Yıldıran, Kaan Kırtay, Sanayi ve Teknoloji Uzmanı Gökhan Gökçeoğlu tarafından hazırlanmıştır. 50 AĞUSTOS 2015 51 AĞUSTOS 2015 BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ 52 AĞUSTOS 2015 53 AĞUSTOS 2015 YERLİ TASARIMCI BAŞARI HİKAYELERİ* ALTERA TASARIM STÜDYOSU 10 yılı aşan deneyimi ile ulusal ve uluslararası alanda önemli başarılara imza atan Altera Tasarım Stüdyosu, 2003 yılında Sevin Coşkun ve Mustafa Emre Olur tarafından ürünlerin görünüş, kullanım ritüelleri ve etkileşimlerinde öngörülen çağa yönelik, yenilikçi değişimlerin yapılması misyonuyla kuruldu. Altera Tasarım Stüdyosu, endüstriyel ürün tasarımı ve tasarım danışmanlığı konularında hizmet veriyor. Farklı sektörlerde hayata geçirdiği projelerde özgünlük, duygu, hayal gücü ve estetik gibi artistik kavramları ergonomi, teknoloji, üretilebilirlik ve pazarlanabilirlik gibi teknik kavramlarla buluşturan üstün ürünler yaratma vizyonuyla ürün tasarımı yapıyor. Altera, teknoloji ve bilgiyi insan odaklı yaklaşım doğrultusunda yorumlayarak nitelikli estetik öğelerin fonksiyonellikle birleştiği, pazarda rakipleri ile rekabet edebilen yaratıcı ürünler tasarlamayı *Bu sayfalar, Türk Patent Enstitüsü (TPE) tarafından hazırlanmaktadır. 54 hedefliyor. Aynı zamanda ortaya çıkacak ürünlerin ergonomisini, üretim kolaylığını ve malzemesiyle olan ilişkisini de yönlendiriyor. Aydınlatma ürün tasarımı, ev ve ofis mobilya tasarımı, yapı gereçleri tasarımı ve tıbbi ürün tasarımı ağırlıklı çalışmalarının yanı sıra, ev gereçleri tasarımı, kişisel ürün tasarımı, oyuncak tasarımı ve etkinlik tasarımı alanlarında da projeler geliştiriyor. Her farklı sektör için tasarım sürecini ihtiyaçlara göre AĞUSTOS 2015 yeniden şekillendiriyor ve projeyi konsept aşamasından üretim aşamasına kadar taşıyor. Altera, bir fikri ürüne çevirirken ilk önce bu ürünün, kullanıcının nasıl bir parçası olacağını ve ona nasıl bir deneyim sunacağını kurguluyor. Bir ürünün tercih edilmesini kullanıcıyla arasındaki deneyim ilişkisiyle ve ürünün güçlü hikâyesiyle ilişkilendiren Altera Tasarım; kullanıcı merkezli, ezber bozan, yaratıcı rekabetçi düşünce odaklı ürünler tasarlamayı tercih ediyor. Bu hedefler ve ilkeler doğrultusunda tasarım yapan Altera Tasarım Stüdyosu ulusal ve uluslararası alanda önemli başarılar elde etti. Heper+Moonlight Aydınlatma için tasarladığı “Delight” Led’li Yol Aydınlatma Armatürü ile son olarak A’Design Award 2015’te Winner Award ve Design Turkey 2014’te Good Design Award ödülünü aldı. Arlight Aydınlatma için tasarladığı “Eterna” Modüler Aydınlatma Armatürü ile Design Turkey 2014’te Good Design Award ve A’Design Award 2013’te Winner Award aldı. 2010 Design Turkey Ödülleri’nde ise Çebi Kilit için tasarladığı “Joy Collection” isimli kulp ve askı koleksiyonu ile Superior Design Award’a ve Heper+Moonlight için tasarladığı Wings Led’li Yol Aydınlatma Ürünü ile de Good Design Award’a layık görüldü. Altera Tasarım’ın ayrıca İMMİB, İMİB, İstanbul İç Mimarlar Odası, Delta Ofis Mobilyası, Mosder, Fiat, DuPont Corian, IIDA, Lisbon Ideas Challange ve Core77 tarafından ödüllendirilen birçok ödülü bulunmaktadır. 55 AĞUSTOS 2015 PROJELER KARS’IN TARİHİ KİMLİĞİ CANLANIYOR Osmanlı-Rus Savaşı sonunda 40 yıl Rus işgalinde kalan Kars’ı askeri vilayet ilan eden Ruslar, 1878 yılından 1917 yılına kadar şehirde yeni bir imar çalışması başlatmışlar. Yeni bir şehir planı kuran Ruslar özellikle 1706 yılında Rusya’nın kuzeyinde Baltık Denizi tarafında uygulanan mimari anlayışı Kars’a taşımışlar. Hollanda’dan getirdikleri mühendislere uygulattıkları yeni şehir planına göre Kars ili, birbirini dik kesen ızgara planlı caddelerden oluşmuş. Bu geniş caddelerin üzerine 1890 yılından başlayarak 1917 yılına kadar Baltık mimari tarzında düzgün kesme bazalt taşından tek ya da iki katlı nadir olarak da üç katlı binalar yapmışlar. Giriş cepheleri yalancı sütunlar, bordür kabartma taşlarla süslenmiş ve iç mekânları da genelde uzunca bir koridor etrafına iç içe açılan oda ve salonlardan oluşan bu binaların iç mekânlarında şömine biçiminde PEÇ adı verilen ısıtma sistemi de dikkat çekiyor. Büyük bir bölümü tescil edilerek koruma altına alınan Baltık mimari tarzındaki bu binaların bir kısmı şahısların mülkiyetinde konut olarak kullanılırken bir kısmı iş yeri, bir kısmı da resmi kurum olarak hizmet veriyor. “Tarihi Kimliği ile Kars Kenti” Projesi, yerli ve yabancı turistlerin büyük ilgisini çeken bu binaların restore edilerek Kars ilinin sahip olduğu zengin tarihi dokunun gelecek nesillere taşınmasını amaçlıyor. Serhat Kalkınma Ajansı (SERKA), Proje için 2011 yılının Ekim ayında Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı’nın yürüttüğü Rekabetçi Sektörler Programı’ndan yararlanmak için başvuruda bulunulmuş. Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı’nın 107 proje arasından kabul ettiği ve AB 56 Proje Künyesi Proje Adı Tarihi Kimliğiyle Kars Kenti Projesi Yürütücü Kurum Serhat Kalkınma Ajansı Bütçe 9.648.375 Avro Hedef Kars ilindeki tarihi sokak ve binalarda cephe iyileştirmeleri ve çevre düzenlemeleri yapılarak turizme kazandırılması ve eğitim, danışmanlık faaliyetleri ile tanıtım-promosyon faaliyetlerinin düzenlenmesi. Türkiye Delegasyonu’nun onayladığı sayılı turizm altyapı projelerinden biri olmuş. Avrupa Birliği ve Türkiye Cumhuriyeti mali iş birliği ile desteklenen Proje kapsamında, Kars ilindeki tarihi sokak ve caddelerde iyileştirmeler yapılması, tarihi binalarda cephe iyileştirmeleri ve çevre düzenlemeleri yapılması, kültür varlıklarının ve doğal güzelliklerin ortaya çıkartılarak turizme kazandırılması için eğitim, danışmanlık faaliyetlerinin yapılması, gerekli strateji belgelerinin hazırlanması, tanıtım - promosyon faaliyetleri düzenlenmesi hedefleniyor. Proje ile örnek bir kamu-özel sektör iş birliği modeli oluşturularak turizme katkı sağlanacak. AĞUSTOS 2015 Bu arada bizim Tarihi Kimliği ile Kars Projesi’nde Ani Harabeleri ile ilgili çalışmamızda da Ani Ören Yeri koruma amaçlı imar planı doğrultusunda hazırlanan Uygulama Projesi’yle aydınlatma noktaları, yürüyüş yolları, bakı noktası, bilgilendirme-yönlendirme levhaları gibi unsurlar da Proje bütçesinden yapılacak.” Doç. Dr. Hüsnü Kapu - Serhat Kalkınma Ajansı Genel Sekreteri “Bu çok özel bir proje, çünkü başvuran projeler arasında kabul edilen sayılı turizm projelerinden biri. Başarısı biraz da oradan gelir. Arkadaşlarımızın titiz çalışmaları bu anlamda sonuç verdi. Temel amacımız; 2023 Türkiye Turizm Stratejisi ve Kars’ın marka kent kimliğiyle paralel olarak turizmde rekabet gücünü artırmak, var olan değerleri, kültürel varlıkları hem görsel anlamda hem de altyapı anlamında geliştirerek bu tarihi kent kimliğini korumak ve bölgeye pozitif bir değer olarak geri dönüşünü sağlamak. Bunun dışsal etkisi, faydasını da kentin sakinlerine geri döndürmek. Temel amaç bu. Bunun da bütçesi yaklaşık 9,5 milyon Avro. Şu anda o konuda ciddi bir duyarlılık da var. Öncelikli olarak Ordu Caddesi’ni seçtik, çünkü orada kamu binası çok fazla, dolayısıyla müdahale şansımız da çok. Kamulaştırma hususunda zorlanmayacağımız bir yer. Proje tamamlandığı zaman Kars’ta tarihi ve kültürel dokusuyla yaşayan bir şehir merkezi ortaya çıkmış olacak. Hem turistlere hem gelecek nesillere bu kültürel mirası aktarmış olacağız. Uğur Çalışkan / SERKA Araştırma, Strateji Geliştirme ve Planlama Birim Başkanı “Tarihi Kimliği ile Kars Kenti” projemiz için İstanbul Teknik Üniversitesi ile bir protokol imzaladık. Sayın Rektörümüzü davet ettik, nezaket gösterdiler, kendisini burada ağırladık. İTÜ, bir kamu hizmeti olarak bu projenin bütün teknik çizimlerini üstlendi. İTÜ Mimarlık Fakültesi ile Şehir ve Bölge Planlama Bölümü birlikte çalışarak Kentsel Tasarım Projesi’ni geliştirdiler. Uygulama projelerini oluşturdular. Öğrenci grubuyla beraber geldiler ve bir yıldan fazla çalıştılar. Bütün kenti incelediler. Hangi alanlarda çöpler toplansın, kar nerede depolansın, potansiyel yeşil alanlar nerede olsun, araştırma enstitüleri, alışveriş ve yeme içme aksları nerelere konuşlansın, hepsinin çok detaylı çalışmasını yaptılar. Bir anlamda kentin fotoğrafını çektiler. 2016’da inşaata başlamak istiyoruz. İhale dosyalarının bütün hazırlığını bitirip, 2015 yılını bu anlamda iyi değerlendirmek istiyoruz. Bir noktadan başlayıp belli bir standart yakalarsak şehrin tarihi eski kent denilen kısmında bu standardı uyarlayabiliriz. Ondan sonra biz kendi kaynaklarımızla devam ettirebiliriz. 57 AĞUSTOS 2015 PROJELER yansıtma açısından çok doğru, mükemmel bir nokta. Bakü-Tiflis-Kars demiryoluna varmadan TANAP Projesi var. Bu Proje ile burada ciddi bir nüfus artışı olacak zaten, otellere ihtiyaç olacak. Özellikle beş yıl sonra demiryolu işlemeye başladığında çok daha yoğun bir akım olacak.” Fahri Ötegen - Kars Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı “Bizim şehrimizde geçim kaynağımızın yüzde 80’i hayvancılığa dayanıyor, buna bir şekilde ortak olabilecek tercihen ikinci geçim kaynağımız ise turizm. Bu açıdan da düşündüğümüz zaman Avrupa Birliği ve Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı’nın ortak mali desteğini almaya hak kazanan bu projenin gerçek anlamda turizme bir katkı sunacağından eminiz. Yani bu gerçekten önemli bir proje.” Yasin Dursun - Kars Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu Müdürü Kültür varlığı açısından baktığımızda çok doğru bir nokta Ordu Caddesi. Bu tam bir sokak sağlıklaştırması olacak. Hem sokağın mimarisini hem de siluetini 58 Yusuf Çelik - Otel Müdürü “Ordu Caddesi’ni tarihi olarak restore ettikten sonra Kars’ın yöresel ürünleri olan kaşarı, balı, el işlemeleri, kale bibloları gibi ürünlerin satıldığı dükkânların bir arada bulunabileceği bir nokta haline getirmek. Cazibe merkezi olması. Bunun turizme, otelcilere yansıması, bize gelen turist gruplarının tek adres altında her şeyi bulabilecekleri bir kolaylık sağlar. Şehir karmaşasından, şehir trafiğinden bir nebze dahi olsa kurtulurlar. Kullanmış oldukları transfer araçları için tek nokta, belli fiyatlar, belli mesafeler hepsi belli bir düzen içinde olacak. Bu Proje’yle ilgili eğitimler, toplantılar olacak. Bu toplantılar süresince Kars şehrimizde bulunan otellerde konaklamalar, toplantılar yemekler organize edilecek; ticari açıdan bir gelir kaynağı olacak. Şehrimiz için büyük bir gelir kaynağı olacak. Biz de üzerimize düşen ne varsa yapmaya hazırız.” AĞUSTOS 2015 59 AĞUSTOS 2015 SUMMARY INDUSTRIAL STRATEGIES Industrial Strategy, sector-specific strategies and long-term vision of industry There is a rapid transformation in the world, from industrial society to information society, from labour intensive technology to high-tech and from national economy to global economy. In this new order, countries with information production and information management activities have competitive advantage on a global scale. Without information production and information management, the countries are out of the race in global competition conditions. When this process is taken into consideration, it is seen that industry is the leading sector in developed countries. It is important for Turkey to accelerate development of manufacturing industry, and to increase the share of high-tech value-added products in its exports and production in order to be high income economy avoiding middle income trap. The Ministry of Science, Industry and Technology carries out its activities in accordance with the vision of ‘lead the way in making Turkey one of the ten most developed countries in the world with its strong competitive economic structure based on innovation, entrepreneurship, and high-tech value-added production’. In order to realize this vision, development of policies, strategies, plans, programs and ensuring their implementation is among the important activities of the ministry. 60 Industrial Strategy Document of Turkey (2015-2018) The fact that 94 % share of manufacturing industry in Turkey’s total exports shows that Turkey is an industrialized country. However, substantial part of our industry currently has low tech and produces low added-value and this structure is not in accordance with competitive industry. Policies aimed at changing technological structure of industry require long-term evaluation process. In this sense, implemented policies and their outputs of the last fifteen years concerning transition of the industry from low tech products to medium tech products would be an instructive policy instrument in transition period of Turkish industry to high-tech production. The priorities of Turkish industry are domestic production, technologic production and cleaner production. Industrial Strategy Document of Turkey (2015-2018) is approved by High Planning Council Industrial Strategy Document of Turkey (2015-2018) has been approved by High Planning Council with its decision dated 18.06.2015 and numbered 2015/24. The principal axis of the document is domestic, innovative and cleaner production. The strategic targets of the document are; ‘development of high-tech and valueadded domestic production , ‘transformation of industrial structure to competitive, green and resource-efficient one’ and ‘development of industry in terms of supporting social and regional development with qualified workforce’. Evaluation of ‘EU 2020 Strategy and Industrial Policy’ and its impact on Turkey’s industrial policy As a general review, EU 2020 Strategy and industrial policy have ambitious targets. One of the primary threats that prevent EU from attaining its goals is the evergrowing competitive power of developing and rising economies. Second threat is the risk of falling short of resources in reaching strategic targets because of budget cutting in EU economies and investments for maintaining budget discipline. Third threat is the risk of a single approach in economic measures for many countries with different economic structures. Turkey is inevitably affected from EU 2020 Strategy as a candidate country and it is integrated with EU economically through customs unions. Since the share of EU in total trade rate of Turkey is more than 40%, Turkey has to take EU Strategy into account. In this regard, Industrial Strategy Document of Turkey (2015-2018) corresponds with industrial policies of EU and Turkey. Tenth Development Plan of Turkey is adapted with EU 2020 Strategy and Industrial Policy to a large extent. Development of scientific and technological policy in use of renewable energy in industrial sector Turkey is an economy in transition that has diversified dynamics in terms of its young population and progressive production and AĞUSTOS 2015 technological infrastructure. These dynamics stir up incremental growth in Turkey’s energy need. Furthermore, forward projections indicate population increase and economic growth and this situation results in national power supply. On the other hand, the share of external sources in energy supply is 72 % due to high energy demand .These resources are fossil fuels as petrol, natural gas and coal. High dependence on foreign sources in energy carries risks with regard to power supply security at the first stage and this external dependence affects production and other sectors seriously. 17th World Productivity Congress will be held in October, 19-21, 2015 in Canada 17th World Productivity Congress will be held in October, 19-21, 2015 in Halifax, Canada. Main theme of the congress is ‘Big Data for Productivity’ and its motto is ‘everything changes’. The congress is organized by collaboration of World Confederation of Productivity Science –Turkey is a member of the confederation-, Big Data Analysis Institute, Digital Nova Scotia and T4G Limited. This congress brings together more than 800 people including academicians, world leaders and specialists. They would question place of big data analysis in productivity on areas of economic growth, intelligent cities, big data processing applications in public and private sector, transportation, agriculture, aerospace industry, human resources, health and climate change. They would search answers to the question of ‘how can big data and data science be used for productivity?’ Turkey’s Strategic Document and Action Plan in Sectors of Textile, Ready-Made Clothing, and Leather Products Textile, ready-made clothing and leather products are Turkey’s primary sectors in manufacturing industry, production and exports in global competition. Global economic crisis in 2008 had an impact on every sector including textile, ready-made clothing and leather products. At this point, ‘Strategic Document for Textile, Ready-Made Clothing, and Leather Products Sectors’ which has been prepared by coordination of the Ministry of Science, Industry and Technology, was implemented successfully in 2008-2010. This document has been the first sectorspecific strategic document in industry that was carried out with collaboration of Turkey’s public and private sector and this document contributed to accordance of the sector to competitive environment. 61 AĞUSTOS 2015 SANAYİ GÖSTERGELERİ / INDUSTRY INDICATORS Sanayi Üretim Endeksi (2010 Ort.=100) - İmalat Sanayi Üretim Endeksi (2010 Ort.=100) Industrial Production Index (2010 Avg.=100) - Manufacturing Industry Production Index (2010 Avg.=100) Kaynak: TÜİK - Source: TurkStat İmalat Sanayi Kapasite Kullanım Oranı (%) Capacity Utilization Rate of Manufacturing Industry (%) 62 Kaynak: Merkez Bankası - Source: Central Bank of The Republic of Turkey AĞUSTOS 2015 BİLİM VE TEKNOLOJİ GÖSTERGELERİ / SCIENCE and TECHNOLOGY INDICATORS Türkiye ve Seçilmiş OECD Ülkelerinde 1000 Çalışan Başına Araştırmacı Sayısı (Tam zaman eşdeğeri) (2013) Total Researchers Per Thousand Total Employment in Turkey and Selected OECD Countries (Full time equivalent) (2013) Türkiye ve Seçilmiş OECD Ülkelerinde Toplam Araştırmacı Sayısı Yıllık Büyüme Oranı (Tam zaman eşdeğeri) (2013) Total Researchers Annual Growth Rate in Turkey and Selected OECD Countries (Full time equivalent) (2013) Kaynak: TÜİK, OECD MSTI - Source: TurkStat, OECD MSTI Türkiye'de ve Seçilmiş OECD Ülkelerinde Toplam Araştırmacı Sayısı (Tam zaman eşdeğeri) (2002 - 2013) Total Researchers in selected OECD Countries and Turkey (Full time equivalent) (2002 - 2013) Türkiye'de Toplam Araştırmacı Sayısı Yıllık Büyüme Oranı (Tam zaman eşdeğeri) (2013) Total Researchers Annual Growth Rate in Turkey (Full time equivalent) (2013) Kaynak: TÜİK, OECD MSTI - Source: TurkStat, OECD MSTI 63 AĞUSTOS 2015 ULUSAL VE ULUSLARARASI VERİMLİLİK İSTATİSTİKLERİ NATIONAL and INTERNATIONAL PRODUCTIVITY STATISTICS İmalat Sanayi Verimlilik Değişimleri (Yıllık ve Üç Aylık) ve Üç Aylık için Eğilimler Productivity Changes in Manufacturing Industry (Annually and Quarterly) and Trends for Quarterly Data Kaynak: Türkiye Ulusal Verimlilik İsta s kleri ve EUROSTAT - Source: Na onal Produc vity Sta s cs of Turkey and EUROSTAT Seçilmiş Avrupa Ülkeleri Son Dört Çeyrek Çalışan Kişi Başına Üretim Endeksi Ortalaması ve Ortalama Yıllık Değişim Oranları / Index of Production Per Person Employed; Average of Last Four Quarters and Annual Average Rate of Growth For Selected European Countries Kaynak: Türkiye Ulusal Verimlilik İsta s kleri ve EUROSTAT - Source: Na onal Produc vity Sta s cs of Turkey and EUROSTAT 64 ULUSAL VERİMLİLİK İSTATİSTİKLERİ / NATIONAL PRODUCTIVITY STATISTICS