PDF Versiyonu - Kahve Molası
Transkript
PDF Versiyonu - Kahve Molası
Yazýlan, Okunan, Kopyalanan, Ýletilen, Saklanýlan, Adrese Teslim Günlük E-Gazete - Yýl: 2 Sayý: 434 30 Ocak 2004 - Fincanýn Ýçindekiler ■ ■ ■ ISSN: 1303-8923 Arkadaþlarýnýza önermek ister misiniz? KISAYOLLAR SON BASKI kahvemolasi.com Arþivimiz Yazarlarýmýz Manilerimiz Forum Alaný Ýletiþim Platformu Sohbet Odasý E-Kart Servisi Sizden Yorumlar Kütüphane Kahverengi Sayfalar FÝNCAN/SÝPARÝÞ Medya Ýletiþim Reklam Gizlilik Ýlkeleri Kim Bu Editor? KAPI KOMÞULARIMIZ ■ ■ ■ ■ ■ Taraf tutmak ... Cumhur Aydýn Kurbanlýk Koç ... Mehtap Akdeniz Þükriye ve Þükrü ... Ahmet Þeþen KURBAN BAYRAMI VE SOKAK HAYVANLARI ... Funda Güven Küba'dan Ýzlenimler - 5 ... Cüneyt Göksu SOKAÐIN SÝLUETÝ VURUR SATIRLARA ... KIRKYAMA HÝKAYE TOPLULUÐU Café d'Istanbul...Mustafa Serdar Korucu Dost Meclisi, Tadýmlýk Þiirler, Biraz Gülümseyin, Ýþe Yarar Kýsayollar Editör'den : Ýyi bayramlar!.. Merhabalar, Boðaz köprüsünde metozori bakým yapýldý. Bakým akþam iþ çýkýþ saatinde habersizce ansýzýn baþladý, ertesi sabah sona erdi. Dostlar alýþveriþte görsün, müþteriler trafikte sýkýþýp kudursun, ölen ölsün kalan saðlar saðolsun. Yok valla o trafikte deðildim. Ben canýmý sokakta bulmadým arkadaþ. Mülki amirin 'Yok biþey caným, kopan 1 halat, daha 200 küsur var geride, 30 senede bir biri kopsa, sizi bizi gömer bu köprü alimallah korkmayýn.' deyiþlerine hiç kulak asmadan, halat koptuðundan beri Boðaziçi Köprüsü'nden geçmiyorum. Hiç paranoyak deðilim. Ben malýmý biliyorum o kadar. Hele 10 yýlda bir yapýlmasý gereken bakýmý atladýklarýný öðrendikten sonra üzerinden kuþ olup uçasým bile gelmiyor. Biz garip müþteriler çok þey mi istiyoruz acaba? Altý üstü biraz ciddiyet, ilgi ve tatmin edici bilgi. Kaçak güreþip önlem aldýðýnýzý söyleyerek beni rahatlatamazsýnýz. Önlem dedim de aklýma geldi. Ýþle ev arasýnda tam 4 çift turuncu heyhulanýn yanýndan geçiyorum. Hani þu deprem sonrasý icat ettikleri acil destek konteynerleri. Biri dolu (öyle diyorlar) diðeri boþ 2 koca kutu. Alelacele yapýlýp getirip býrakýlmýþlar bir daha da yakýnýndan geçen olmamýþ besbelli. Bir çift ayrýlmaya karar vermiþ. Biri sola yatmýþ diðeri saða. Toprak biraz daha yumuþarsa sola yatan takla atýp yola düþecek. Bir baþkasý ilan tahtasý olmuþ üzerinde 'Seviyorum seni Nuri Alço' yazýyor. Ýçindekiler ne durumda merak içindeyim. Arena'ya mail attým, yemekçilerle savaþ sona erdiðinde turuncu konteyner operasyonu yapmalarýný istedim. Merak ya... Bayramla kucaklaþmaya 1 gün kaldý. Meleþmeler arttýkça daha çok anlýyorum bunu. Artýk eskisi gibi deðil, öyle her evin bahçesinde 8-10 kurban yok ama olsun. Yolum dün Sanayi Mahallesine düþtü. Arabayý býraktýðým otoparka baðlanmýþ 3 tane kuzucuk melül melül ortalýðý süzüyordu. Baþlarýna geleceklerden habersiz yalanýyorlardý. Kýçlarýndaki renkler onlar için ne ifade ediyor bilemem ama bana hatýrlattýklarýndan mutlu olmuyorum. Sevgili dostlar tahmin edebileceðiniz üzere önümüzdeki hafta yayýnlanmayacaðýz. Tekrar söylemekte yarar var, bunun tembellikle bir ilgisi yok, tamamen teknik bir sorun. Ýþyerlerinin kapalý olmasý nedeniyle dolan posta kutularý ve geri dönen KM'lerle uðraþmak bayaðý zor oluyor. O nedenle böyle tatillerde KM de ara veriyor. Yalnýz üzüldüðüm birþey var Küba yazý dizimiz de 1 hafta ara verecek. Biraz plansýz oldu kusura bakmayýn. Hepinize mutlu ve huzurlu bir bayram diliyorum. Sevdiklerinizle birarada, neþeli, kandan dehþetten uzak bir bayram. 9 Þubat Pazartesi günü tekrar buluþmak üzere hoþçakalýn. Ýyi bayramlar!.. Bir sonraki sayýda buluþuncaya kadar bulunduðunuz yerden bir adým öne çýkýn. Sevgiyle... Cem Özbatur Yukarý Ankara'dan : Cumhur Aydýn Taraf tutmak Ocak ayýnýn 24'ü ile 31'i arasý on yýldýr "Adalet ve Demokrasi Haftasý" adýyla farklý etkinliklerle deðerlendiriliyor. Haftanýn baþý ve sonu evlerinin önünde öldürülen iki insanýn ölüm tarihleri. 24 Ocak 1993'de Gazeteci Uður Mumcu aracýnýn bombalanmasýyla, 31 Ocak 1990'da ise Atatürkçü Düþünce Derneði Kurucu Baþkaný Hukukçu Muammer Aksoy kurþunlanarak öldürülmüþlerdi. Ne acýdýr ki, bir yýlýn hemen her haftasýna düþecek þekilde yaþamýna son verilmiþ aydýnlarýmýz, insanlarýmýz var. Aralýk ayýnda Necip Hablemitoðlu'nu anma töreninde, Ankara Üniversitesi Öðrenci Kulubünden öðrencilerin hazýrladýðý olaðanüstü düzeyli ve içerikli sunuda yitirilmiþ onlarca ülke deðerinin, yurtsever insanýn kýsa portleri'de yer almýþtý. Uður Mumcu'nun aðzýndan aktarýlan þu sözler, düþünceleri nedeniyle öldürülen bu insanlarýn ortak özellikleri olabilir mi? "Ben" demiþti Uður Mumcu. "Atatürkçüyüm. Cumhuriyetçiyim. Laikim. Anti-emperyalistim. Tam Baðýmsýz Türkiye'den yanayým. Özgürlükçüyüm. Ýnsan Haklarý Savunucusuyum. Terörün karþýsýndayým. Yobazlarýn, vurguncularýn, çýkarcýlarýn düþmanýyým." Terör gibi bir kaç sözcüðü çýkarýrsak, kimilerine göre tam bir 'anti deðiþim bildirgesi'. 'Tutuculuk'! Bakmayýn siz "Onlar da deðiþirlerdi" þeklindeki abuk sabuk sözlere. Bilenler biliyor, bizse yeni anlýyoruz. Onlar Türkiye'de 'deðiþmeye' direndikleri için, 'deðiþmenin' önünü týkayabilecekleri için öldürüldüler. Öyle bir 'deðiþim'ki bu yüksek sesle karþý çýkan susturuluyor. Artýk bu 'deðiþim' ne demekse ve kimlere hizmet ediyorsa? Ya bizler? Eðer 'deðiþim'den yana taraf tuttuysak ne ala. Ne canýmýz sýkýlýr, ne cebimiz boþ kalýr. Üstelikte havasýný da basarýz. "Deðiþtik ve þimdi 'deðiþim'den yanayýz." diye geriniriz. Yok, 'deðiþim'in karþýsýndaysak. O zaman hem tukaka ediliriz hem de baþýmýza gelmeyen kalmaz.. "Peki her görüþü ciddiye alýrým, incelerim, illa bir düþüncenin arkasýnda olmayý doðru bulmam." dersek. Yani 'tarafsýz' kalsak. Düþünerek ya da düþünmeden susup otursak. Ünlü Macar Yönetmen Szabo'nun önceki yýl sinemalarda ve izleyen dönemde televizyonda da gösterilen son filmi "Taraf Tutmak"ý (Taking Sides) izyenler anýmsayacaklardýr. Film, 2. Dünya Savaþý sonrasý müttefiklerin, dönemin ünlü Berlin Senfoni Orkestrasý Þefi Wilhelm Furtwangler'in Nazilerle iliþkisini sorgulamasý üzerine kurgulanmýþ çok önemli bir siyasi sinema örneðiydi bizce. Sorgulayanýn kimliðini bir yana býrakacak olursak, ki ünlü oyuncu Harvey Keitel çok baþarýlýydý bu rolde, Hitler ve Göbels'in dostu olduðu savlanan yönetmenin birçok yahudinin yaþamýný kurtarmaya çalýþmýþ olmasýna karþýn partiye üye olmadýðý halde yine de dönemin Alman kültürünün en önde gelen simgesi olarak algýlandýðýný öðrenmeye baþlarýz film kareleri aktýkça. Furtwangler israrla dönemin kirli iþleriyle iliþkisi olmadýðýný, katliamlardansa kesinlikle haberi bulunmadýðýný savlayadursun, Hitler'in yaþgününde çalmasý, kendi kariyeri uðruna yoneticilerle buluþmasý, arkadaþlarýnýn kimliklerini gerektiðinde kullanmasý gibi bazý satýrbaþý tavýrlarýyla o döneme uyum saðladýðý, ondan faydalandýðý çok belirgindir. "Ben sanatçýyým, beni hangi amaçlarla deðerlendirdiklerini dikkate alamam." gibisinden savunmalarýna, "Sen insan deðil misin, tuvalete gitmiyor musun, gülmüyor musun, düþünmüyor musun?"þeklinde yanýtlar almasý da kaçýnýlmazdýr ünlü þefin. Yönetmen Szabo filmin sonunda, izleyenleri saðlam bir hesaplaþma ile baþ baþa býrakýr: Olup, bitene tarafsýz(mýþ) gibi kalmak dürüstlük deðildir. 'Tarafsýzlýk', bir anlamda kayýtsýzlýk ve yapýlanlarý onaylama anlamý taþýmaz mý? Sesini yükseltmemekte, son aþamada yapanlar'dan ve yapýlanlardan yana "taraf olmak", "taraf tutmak" deðil midir? Uður Mumcu'nun satýrlarýyla bitirelim. "Biz kendilerini tarafsýz olarak tanýtanlarý tanýmakta güçlük çekeriz. Tarafsýz aydýn olmaz. Tarafsýz aydýn olmak, kamuoyunu dolandýrmaktýr." Cumhur Arkadaþýna Öner Yorum Oku / Yaz Yukarý Ters Köþe : Mehtap Akdeniz Kurbanlýk Koç (Ýkinci Baský) Herkese iyi bayramlar... Þu bayramlar tam otuz senede bir ayný tarihlere geliyor farkýnda mýsýnýz? Bundan yine tam otuz küsur sene önce kurban bayramý sömestre tatiline denk gelmiþti, týpký bu yýl gibi. Her tatil olduðu gibi o tatilimizi de anneannemin yanýnda geçirmek için Fethiye'ye gitmiþtik. Anneannemin Karagözler'deki evine vardýðýmýzda bahçede bizi bir sürpriz bekliyordu. Bir koç. Deliler gibi sevindik. Daha önce kedimiz, köpeðimiz, tavuðumuz, cibimiz olmuþtu ama ilk kez koç besleyecektik. Ýlk iþimiz ona bir isim bulmak oldu. Kuzunun olmadýðý yerde keçinin Abdurrahman Çelebi muamelesi gördüðü memlekette koç olmak öyle hafife alýnýr bir þey deðildi. Þöyle padiþah soyundan, aðýrlýðý olan bir isim olmalýydý. Bizim oralarýn en okkalý aða ismini koyduk ona. 'Osman'. Yan bahçelerden 'beeee', diye keçi zortlatmalarý duyulurken, bizim bahçeden 'Be!!!' diye kýsa ve kararlý bir ses çýkardý. Koç bu koç, hemi de Osman Koç boru deðil!!. Mahallenin aðasý gibiydi, adýna yakýþýr þekilde, tos tos önüne geleni püskürten harbi delikanlýydý Osman. Tam birbirimize alýþmýþ, tepesine binmemize bile ses çýkarmaz hale gelmiþti ki, bayram arifesi denen gün geldi, mahallede bir haraket baþladý. Keçilerin birer birer sesleri sedalarý kesilir oldu. Anneannem evdeki en büyük tencereleri, tepsileri hazýr etmiþti. 'Ne oluyor anneanne?' dedik.. 'Kurban kesilecek' dedi. Abimin kaçtýðýný hatýrlýyorum, gece olana kadar eve dönmemecesine. Ben ise donup kalmýþtým. Yalvardým anneanneme ne olur kesmeyin diye. Sonra uzun uzun anlattý bana neden, niçin böyle olduðunu. Ne anladým bilmiyorum anlattýklarýndan. Tek anladýðým þey Osman'nýn nefesinin kesildiði an çýkan sesti, ölmüþtü. Bundan iki üç sene önce teyzem bir resim getirdi sandýðýndan. Meðer sandýkta saklamýþ yýllardýr bu resmi. Belli ki onun da içi cýz etmiþ, bunca yýl kimselere göstermeye içi elvermemiþ. 'Bakýn bunu hatýrlayacak mýsýnýz?' dedi. Ýki kardeþ resme öylece bakakaldýk yine çocuk olduk, okullu olduk, zeytin dalý topladýk, gebere yapraðý ayýkladýk, su koyduk yoðurt kabýna... Yazýmýn bundan sonrasýnda yaþadýðým hayal kýrýklýðýndan bahsetmiþtim aslýnda.. Abime 'Kurban bayramý ile ilgili bir yazý yazdým, sence ne yazdým? Diye sordum az önce. Hiç tereddütsüz 'Osman'ý' dedi. Yerinden kalktý daha dün koymuþcasýna kendinden emin kütüphane raflarýndan birine yöneldi bir kitap içinden çýkardýðý küçük resmi bana uzattý. 'Bunu da yanýna ekle'. Dedi. Çekildiði aný dün gibi hatýrlýyorum. Fethiye daðlarýnýn eteklerinde bol bol adaçayý, kekik yedirmeye götürmüþtük Osman'ý... Yine bakakaldým resme ve yazýmýn sonunu deðiþtirdim... Bu resme bakýnca çocukluk yýllarýma dair tüm özlemlerimi özetleyen tek bir þey yazmak geldi içimden... De gidi Osman de!... Mehtap Akdeniz mehtap@kahveciyiz.biz Arkadaþýna Öner Yorum Oku / Yaz Yukarý Eniþte'den Eriþte'ler : Ahmet Þeþen Þükriye ve Þükrü Ýsmi cismi pek duyulmamýþtý lokantamýzýn, kýyýda köþede salaþ bir yer olsun istedik. Evimize yakýn olsun, ulaþým derdiyle uðraþmayalým diye. Öyle de oldu, herhangi bir levha bile bulamadýk pencereye asýlacak. Pencereye diyorum çünkü tek görünür yaný orasýydý lokantamýzýn. Kapý zaten ters tarafta kalýyordu, levha bile asýlsa kim görecekti ki ? Cafcaflý birþeyler için ise harcayacak hiç paramýz yoktu. Karýnca, kararýnca birþeyler olsun istemiþtik. Mýsýr Çarþýsý bile iþimizi görürdü gerekli malzemeler için. Önemli olan oraya gidebilecek bir zamana sahip olmaktý sadece. Sanýrým 3-5 sene önceydi ve yine böyle karlý ve soðuk bir kýþ günü öncesinde, hep düþündüðümüz projemizi hayata geçirebildik. Hiç bir zaman isimlerini söylemediler bize, hatta sohbet bile etmedik onlarla desek yalan olmaz sanýrým. Sadece gelirler, yemeklerini yer ve giderlerdi. Dikkatle bakabilecek zaman dahi bulamazdýk çoðunlukla. Ama nadiren gördüðümüzde de mutlu olurduk. Birbirlerinin gözlerinin içine baka baka yerlerdi yemeklerini. Sadece kendi aralarýnda konuþurlar, kimse umurlarýnda olmazdý. Ýlk günden itibaren bizleri de alýþtýrmýþlardý, sipariþ vermezler, o gün menüde ne getirmiþsek onu yerlerdi. Aslýnda yemek konusunda pek coþkulu ya da iþtahlý olduklarý söylenemezdi. Ama sofralarýnda da hiç artýk býraktýklarýný görmemiþtik bunca zamandýr. Demek listedeki yemekler hoþlarýna gidiyordu. Ýsimlerini bile öðrenemez iken, yemekler hakkýndaki düþüncelerini öðrenmek çok saçma olurdu zaten. Ya da ne kadar zamandýr birlikte olduklarýný..? Birbirleriyle nasýl tanýþtýklarýný..? Çocuklarý olup olmadýðýný..? Hep iki kiþi olarak gelirlerdi bildiðimiz kadarýyla. Zaten çok az rastlaþýrdýk kendileriyle. Bazen tek geldiklerini de gördüðümüz olmuþtu ama korkumuzdan soramýyorduk ki; "Bugün neden yalnýzsýnýz ?" diye. Karý koca mý, sevgili mi, yoksa mevsim aþýklarý mý olup olmadýklarýný dahi bilmiyorduk. Tek baþlarýna gördüðümüzde bile cesaret edip soramazdýk. Ya kavga etmiþlerse ? Ya terk edilmiþlerse ? Tekrar bir arada görebildiðimizde mutlu oluyorduk, bize ne barýþýp barýþmadýklarýndan... Bugün gelemediler iþte, sabahtan beri gözlerimiz yollarda ama gelen giden yok. Hava þartlarý onlarý da etkiledi sanýrým. Oysa sabah güneþ kendini göstermiþti karlarýn arasýndan. Þimdi yine yok oldu, telefon ettik Avrupa yakasýnda havalar nasýl diye, daha iyi ama hala bazý yörelerde elektrik yokmuþ. Her sene böyle birkaç günü var bu Ýstanbul'un ve nedense sürekli hazýrlýksýz yakalanýyoruz. Oysa meteoroloji yetkilileri son yýllarda açýkladýklarý 3-5 günlük hava tahminlerinde hiç mi hiç yanýlmýyorlardý. Üstelik bu sene yerel seçimlere de birþey kalmamýþtý þunun þurasýnda. Seçim öncesi tam da kendilerini gösterebilecekleri zamandý oysa. Ama yine karneleri baþtan aþaðý zayýf notlarla dolu geldi bu sömestr tatilinde de. Tek olumlu karneyi bu kez tongaya düþmeyen Ýl Milli Eðitim Müdürü almýþtý. Geçen sene inat ettiði gibi etmemiþ ve bu kez bilime inanarak karneleri bir gün önce vermek üzere hazýr olun demiþti okullara. Neyse, konumuza geri döneyim. Baktýk ki; isimlerini bile bilmiyoruz bu sevgili dostlarýmýzýn, neden Þükriye ile Þükrü olmasýn dedik ? Lokantanýn adý da Þükür olsun, hepsi bir örnek olur böylece. Az önce baktým, Þükür Lokantasý yine hizmetini sürdürmüþ, Þükriye ve Þükrü çiftini aðýrlamýþlar bile, görememiþtim ama pek sevinmiþtim. Demek çifte kumrular yaþýyorlar, ne güzel dedim, ölmemiþler bu soðuklarda sevgili pencere önü güvercinlerimiz... Kavanozu kontrol ettim, yiyecek stoðumuz bu kýþý çýkartýr rahatça.. Uçmasalar gördüðümüzde ve bir kez resimlerini çekebilseydim sizler için dedim ama bir türlü olmadý. Unutmadan yazayým bari dedim, hazýr A.Altan Usta'nýn çaðrýsýný da panoda görünce. Mýsýr Çarþýsý, bir kavanoz ve içine güvercin yemi, kuytu bir pencere önü, mermerin üstü, tabaða bile gerek yok. Þükür Lokantasý'ndan afiyetler olsun Þükriye ve Þükrü'ye...! Bahþiþe bile gerek yok, konan yemleri bitirin yeter dostlar; görüþemesek, söyleþemesek de olur... asesen@kahveciyiz.biz Arkadaþýna Öner Yorum Oku / Yaz Yukarý Kahvecigillerden : Funda Güven KURBAN BAYRAMI VE SOKAK HAYVANLARI Kurban bayramý geliyor. Bu ilk cümleyi yazarken bile içim bir garip oluyor, ne de olsa bayramýn adý "kurban" ve elbette þeker bayramý diye bildiðimiz, herkesin bol bol tatlý yediði Ramazan Bayramý'ndan biraz farklý! Hayvanlarý çok sevdiðim ve öldürülmelerine dayanamadýðým için pek bayram yaþadýðýmý söyleyemem. Aslýnda bu yazýmda amacým sokak hayvanlarýna deðinmekti ama kurban bayramý yaklaþtýðý için biraz bundan da bahsetmek istedim. Elbette kurban bayramý Müslümanlar için önemli. Kurban kesimi uygun þartlarda ve amacýna uygun olarak yapýldýðýnda bir sorun yok. Yani belediyenin belirlediði yerlerde, hayvanlarýn mümkün olduðunca az acý çekeceði þekillerde yapýlan kesimler elbette her yýl umduðumuz ama bulamadýðýmýz bir durum. Çünkü eminim ki bu sene de yol kenarlarýnda, apartman aralarýnda hayvanlarýn gözleri bile baðlanmadan, kör býçaklarla birçok hayvan katledilecek. Birkaç gün önce küçük bir topluluk hayvanlarýn ne kötü þartlara maruz býrakýldýðýný tartýþýyoruz, acaba kurban bayramý bu sene ortalýklar kan gövdeyi götürmeden, akþam haberlerinde vahþet sahneleri gösterilmeden kutlanabilecek mi diye konuþuyoruz. Ne konuþtuðumuzu tam olarak anlamayan bir arkadaþ aynen þu cümleyi kurdu "e hayvanlar bizim için yaratýldý, biz onlardan faydalanalým diye" Biz de aksi bir þeyden bahsetmiyorduk zaten, biz sadece onlara kötü koþullarda bakýldýðýný, kesimlerinin uygun ortamlarda yapýlmadýðýný tartýþýyorduk ama yine de hayvanlarýn sadece etini yediðinde onlardan faydalanabildiðini zanneden bu "pek zeki" arkadaþýmýza hayvanlarý kesmeden de onlardan faydalanabileceðini anlattýk. Üzerindeki kazaðýn, giydiði çorabýn hayvanýn tüylerinden elde edildiðini, yediði peynirin, yoðurdun, yumurtanýn, balýn hayvanlardan elde edildiðini, ayný þekilde içtiði sütün, ayranýn vs. hayvanlardan elde edildiðini ve bunlarý yiyip içmek için hayvanýn canýna kastetmek gerekmediðini söyledik. Hala büyükbaþ hayvanlarla tarlalarýný süren köylüler var. Bir hayvandan faydalanmak demek o hayvanýn etini yemek deðildi, bunu anlatmaya çalýþtýk, artýk ne kadar anladýysa! Yazdýklarým yanlýþ anlaþýlmasýn, her ne kadar hayvanlarýn öldürülmesi daha doðrusu öldürülmelerinde kullanýlan yöntemler benim çok doðru bulduðum bir þey olmasa da söylemek istediðim hayvanlarýn yenilmesinin yanlýþ olduðu deðil. Sadece bir hayvandan faydalanmanýn onun etini yiyerek olmayacaðýný söylemeye çalýþýyorum. Ayrýca kurban bayramlarýnda hayvanlarýn neden Avrupa'daki gibi uyuþturularak öldürülmediklerini hala anlamýþ deðilmiþ, o hayvanýn mutlaka o korkunç acýyý çekmesi mi gerekiyor ? Elbette kurban bayramý kutlanacak, benim tek dileðim kurban kesiminin bu ve bundan sonraki senelerde aklýmýzda bir vahþet sahnesi býrakmamasý. Özellikle de Avrupa Birliði'ne girmek isteyen bir ülke halkýnýn sanýrým bu konuda daha da hassas davranmasý gerekiyor. "Her yýlbaþý Avrupa ülkelerinde bir sürü hindi kesiliyor ama" diyenlere de þunu söylemek istiyorum, o hindilerle ilgili duyduðumuz tek haber ne kadar hindi satýldýðýna Ýliþkin! Ama biz her kurban bayramý akþam televizyon karþýsýna geçtiðimizde yol kenarlarýnda kesilen, sahibinden kaçarken kafasýna taþlar atýlarak zapt edilmeye çalýþýlan ineklerle ilgili haberler dinliyoruz. Halbuki kurbanlýklara mümkün olduðunca acý çektirmemek ve usulüne göre kesim yapmak her þeyden önce bir insanlýk vazifesi. Gelelim sokak hayvanlarýna, Herkes vejetaryen olmaya nasýl karar verdiðimi soruyor. Yýllar önce, sanýyorum 1997 yýlýydý, bir akþam haberleri izlerken Ýskenderun'da sokak hayvanlarýnýn imhasýna iliþkin bir haber izliyordum. Hayvanlar toplanýyor daha doðrusu önce öldürülüyor sonra toplanýyordu. Nasýl öldürüldüklerini hatýrlamýyorum, aklýmda kalan sadece bir köpeðin nasýl öldürüldüðüydü! Köpeklerin gözlerini bilirsiniz, bir hüzün vardýr bir çoðunun gözlerinde. Yine öyle hüzün bakýþlý dünya sevimlisi bir köpek bir çöp makinesine atýlýyor, iþin en acýklý yaný pres makinesi çalýþýyor… Yýllar sonra bile pres makinesinin arasýnda kalan ve o korkunç makinenin ararsýnda canlý canlý ezilerek ölüme býrakýlan o köpeðin gözlerindeki bakýþ aklýmdan hiç çýkmadý. Ve o an, köpek ya da koyun, ne olursa olsun hiçbir hayvanýn bunu hak etmediðini düþündüm. Nasýl bir insan bunu yapabilirdi ki? Ama o insan da içimizden biriydi. O programý izleyen yakýn bir arkadaþým ve ben ertesi günden itibaren et yemeyi býraktýk, yani biz daha saðlýklý beslenmek için et yemeyi býrakanlardan deðiliz. Sonra o arkadaþým Ýngiltere'ye gitti, benden daha þanslýydý, çünkü gittiði yerlerde vejetaryen restoran sayýsý çoktu hatta vejetaryen marketler vardý. Ve þimdi her gün birçok yerde hayvanlar zehirlenerek öldürülüyor. Neden? Çünkü sokak hayvanlarý insanlarý korkutuyor, ýsýrýrlar, havlarlar, týrmalarlar vs. ve insanlarýn bulduðu çözüm bu : Zehirlemek! Oysa sokak hayvanlarýný koruma dernekleri bangýr bangýr baðýrýyor "Hayvanlarý zehirlemeyin, kýsýrlaþtýrýn, bize haber verin biz kýsýrlaþtýralým, zaten sokaktaki hayvanlarýn ömürleri kýsa, çoðu arabalarýn altýnda kalýyor. Bu gibi derneklere haber verin hayvanlar toplatýlsýn" Ýki gün önce çalýþtýðým þirketin önünde yavru bir köpek bir kamyonun altýnda kaldý, kamyon þoförü bastý gitti, umurunda deðildi, köpeðin annesi ise þimdi gelen geçen bütün kamyonlara havlýyor. Her gün gördüðümüz o sevimli yavrusu bir kamyonun tekerlekleri altýnda paramparça olmuþtu çünkü. Sokak hayvanlarýnýn çoðunun kaderi bu zaten, çoðu arabalarýn altýnda kalýyor, bir kýsmý zehirlenerek öldürülüyor, bir kýsmý da þans eseri paçayý kurtarýyor. Bir ton çözüm var aslýnda ama insanýmýz kolay yolu seçiyor, derneklerle uðraþmaktansa zehirle gitsin! Sokakta yaþayan köpeðin evinizi koruyan köpekten, sokakta yaþayan kedinin sýcak evinizde oradan oraya zýplayan kedinizden bir farký yok. Hayvanlarý zehirlemekten daha akýllýca çözümler var. Bir de þu avlanma meraklýlarý var. Dün akþam televizyonda bir muhabir avcýlara ne yaptýklarýný soruyor, avcýlardan birinin verdiði cevap þu : "Spor yapýyoruz" Evet, adamýn biri almýyor eline tüfeði, havada karada uçan kaçan ne varsa bam bam bam ! Spor yapýyor, bir ördeði öldürüp zafer çýðlýklarý atýyor, gözleri parlýyor kanlar içinde kalan ördeði eline alýnca...ve buna spor diyor! Elbette birçok duyarlý insan gibi üzülüyor ve elimden geleni yapmaya çalýþýyorum hayvanlar için. Umuyorum ki bu yazý bir parça olsun bu konuyu düþünmenize yardýmcý olur. Herkese vahþet sahnelerinden uzak, mutlu ve saðlýklý bir bayram diliyorum. Funda Güven Arkadaþýna Öner Yorum Oku / Yaz Yukarý Gezgin Kahveci : Cüneyt Göksu Küba'dan Ýzlenimler - 5 "Hasta La Victoria Siempre" Uçaðýn tekerlekleri pistle buluþtuðunda, saat 18:05'i gösteriyordu; 9 saat, 40 dakika süren yolculuðun uykuda geçen saatleri de boþa gitmemiþ, Küba'nýn mücadelelerle dolu tarihi rüyalarýma girmiþti. Havalimanýnda dikkatimi çeken ilk þey, uçaktan anabinaya geçerken, tavanýn, bütün ülkelerin bayraklarýyla süslenmiþ oluþuydu; sanki, Birleþmiþ Milletler binasýna girer gibiydik. Pasaport kontrolünden önce, kendimi bir tuvalete attým. Pisuarlar ve lavabo Amerikan malýydý; belki de devrim öncesinden kalmaydý. Vize kontrolünden sonra, bagajlarýmýzý aldýk ve çýkýþ kapýsýndan geçtik. Gözlerimiz bizi karþýlayacak arkadaþýmýzý ararken, çevreyi inceliyorduk bir yandan da. - Heyyy Ma fren, ver r u fro ?, Italano, Alaman, Espanol ? - ??? - Wanna Taxi ? - ??? Bu aksaný bekliyorduk, hemen yanýmýza gelip Casa Particular pazarlamaya çalýþanlar, taksi teklif edenler oldu. "No" demeniz yeterli, ýsrarcý deðiller. Arkadaþýmýzý gördük, üniversiteden hocasýyla gelmiþti. Maria Luna, sarýþýn, uzun boylu, beyaz tenliydi, açýk renkli, desenli bir hint elbisesi giymiþti. Sýmsýcak bir insandý, bize sýmsýký sarýldý, öpüþtük. Hiç yapmacýk deðildi! Bir arkadaþlarýnýn arabasýyla gelmiþlerdi. Malecon'da önceden anlaþtýðýmýz bir Casa'da kalmayý planlamýþtýk fakat, Maria bir arkadaþýnýn Vedado'daki evini, özellikle görmemizi rica etti. Arabaya doluþtuk ve yavaþça kararmaya baþlayan havada, Havana'nýn banliyölerinden geçerek, þehir merkezine gitmeye baþladýk. Radyoda cývýl cývýl bir Salsa ritmi çalýyordu. Yollarda, alýþýk olduðumuz reklam kirliliði yoktu, duvarlarda sadece devrimle ilgili grafiti, resim ya da fotoðraf içeren büyük panolar vardý. Vedado'daki Casa'mýza vardýk, Maria Luna, 77 yaþýndaki ev sahibemiz Hilda'ya bizden bahsetti ve en önemlisi evinde kalmamýz için bize referans verdi. Kalacaðýmýz odayý gezdik. Rahat görünen yatak, Rus malý eski bir buzdolabý, gürültülü ama iyi soðutan Amerikan malý AC, Ýspanyol malý TV, temiz bir banyo ve elektrikli ýsýtýcýyla çalýþan duþ. Daha ne olsun! Odamýza yerleþirken, kapý çaldý, Hilda kahve ikram etmek için bizi çaðýrýyordu. Geniþ mutfaktaki, küçük masanýn çevresine yerleþtik. Hilda çok güzel Ýngilizce konuþuyordu. Sohbet sýrasýnda, kendisinin biyolog, kocasýnýn nörolog, oðlunun ürolog olduðunu öðrendik! Saðlýðýmýz garanti altýndaydý. Kahveleri, ev iþleriyle görevli haným getirdi. Küba'da kahveler, aksini söylemediðiniz sürece bol þekerli geliyor. Hilda, çok titiz bir ev sahibiydi; evin anahtarlarýný verirken, dýþ kapýyý kilitlemeyi ihmal etmememiz gerektiði, uyuþturucu kullanmanýn ciddi suç olduðu gibi, bazý uyarýlarda bulundu. Odamýza çekildik, bir yandan çantalarý boþaltýrken, hemen televizyonu açtým. Havana'da 3 kanal var, bunlarýn en çok izleneni Cubavision (www.cubavision.cubaweb.cu). Kendimizi sokaða attýðýmýzda hava kararýyordu. Casa'mýz Havana'nýn her yerinden görülebilen, Havana Libre (eski Hilton) otelinin çok yakýnýnda olduðundan, kaybolmamýz çok zordu. Yol yorgunuyduk ama, deniz tarafýna, Malecon'u görmek için kýsa bir yürüyüþ yapmak istedik. Malecon, Ýzmir'deki Kordon'a benzeyen, bir tarafýnda evler ve geniþ bir cadde, diðer tarafýnda deniz olan bir bölgenin adý; ama, benzerliði sadece bu kadar! Ýspanyol sömürgesinden kalan yüzyýllýk evlerde, aileler yaþýyor. Bura ve "Old Havana", UNESCO tarafýndan "Dünya Mirasý" ilan edilmiþ (whc.unesco.org/heritage.htm), yeni yapýlaþma yok, mevcutlar da onarýlýyor. Yol boyunca yanýmýza gelip, ucuz puro, küçük külahlarda kavrulmamýþ yer fýstýðý ya da uzun çubuk þeklinde karamel satmaya, ev ya da paladar (lokanta) göstermeye çalýþanlar oldu. Sahile vardýðýmýzda duvarýn üzerinde oturanlar, sohbet edenler, denizi seyredenler, Rom içenler, herkes özgürce akþamý yaþýyor, evlerden laf atýyorlardý. Bir süre dolaþtýk, ara sokaklardan eve yürürken, ilk alýþveriþimizi de yaptýk; 1,5 Lt su = 1,85 USD. Anne Kurabiyeleri ve kahveden oluþan kahvaltýmýz sýrasýnda, günlük planýmýzý yaptýk. Ýlk hedef, Havana þehir haritasýnýn ve Santiago De Cuba tren biletlerinin alýnmasýydý. Havana, tamamen yürüyerek gezilmesi gereken bir þehir; biz de günde 12-15 km. yürüyorduk. Havana Libre'den haritamýzý aldýk; tren istasyonu hayli uzakta olmasýna raðmen, þehrin içinden geçen bir rota çizerek, yola düþtük. Turist olduðumuz, en azýndan Küba'lý olmadýðýmýz, herhalde çok anlaþýlýyordu ki, üç-dört siyah Küba'lýnýn yanýndan geçerken "Hey Turko!" diye laf atýlýnca, çok þaþýrdýk. Ama neden Turko? Bunu bir türlü çözemedik; kafamýza takýlý, üstelik desenli kýrmýzý bandanalar dýþýnda, bize göre, Türk olmamýzý çaðrýþtýran birþey yoktu üzerimizde. Vedado, devrimden önce, bürokratlarýn, zenginlerin oturduðu seçkin bir semtmiþ; geniþ avlulu evler genellikle villa tarzýnda; giriþlerde çok güzel süslemeler, sütunlar, çok gösteriþli bahçeler var. Ama 1959'dan sonra kaldýrýmlar dahi maalesef bakým görmemiþ. Bir bahçenin önünden geçerken, biraz serinlemek için bahçeyi sulayan adamdan, elimizi yüzümüzü yýkamak için izin istedik. Sohbet her zamanki gibi, 'Where r u fro ?' ile baþladý. Turko olduðumuzu duyunca, ikinci sorusu, 'Ankara'dan mý, Ýstanbul'dan mý geldiðimizdi?' Konuþtukça, ortalama bir Küba vatandaþýnýn, Küba gibi Türkiye'den hayli uzak bir yerde, nasýl böyle bilgili olduðu anlaþýldý; Türkiye belgeseli Küba tv'lerinde de gösterilmiþti. Tv kanallarýnda bir çok eðitim programý var; bizdeki tek kanallý dönemi hayal edin! Televolelerin, Acunlarýn vs.'lerin olmadýðý, Reha Muhtar'ýn Atina'dan bildirdiði zamanlar; herkes akþamlarý Kaptan Cousteau izlerdi, daha "çöküntü" baþlamamýþtý. Ýþte Küba, o süreci yaþýyor hâlâ. Karnýmýz acýktý ve ilk paladar denemesini yaptýk. Elimizdeki listeden, yakýndaki birtanesini bulduk; Paladar Amigos. Tavuk, tatlý patates, salata ve biradan oluþan ilk yemeðimizi yedik. Paladarýn sahibi hesabý getirirken bile, bize Casa ayarlamaya ve satmaya uðraþýyordu. Küba'da, bol miktarda domuz, tavuk ve balýk bulabilirsiniz. Kýrmýzý et az ve pahalý. Koyun etini de kokusundan dolayý yemiyorlar. Yýllar önce adada hayvancýlýðý yaygýnlaþtýrmak için çalýþmalar yapýlmýþ, ancak, Hollanda'dan gelen zehirli yemler yüzünden, bütün hayvanlar telef olmuþ. Hayvan yetiþtiriciline yeniden baþlamýþlar. Malecon'a indik. Sahil boyunca, evlerin önünden, Catedral Meydaný'na doðru yürümeye baþladýk. Çok geniþ bir caddeydi. Gelip geçen arabalar arasýnda, 1950'lerden kalma rengârenk eski Amerikan, Audi, BMW ve Mercedes'e kadar, her türden araba vardý. Eski Amerikan'lar kiralanmýyor. Onlar dýþýndaki her türlü arabayý, kiralamak mümkün. Ara sokaklarda, evlerin önüne çekilmiþ arabalarýn baþýnda bir sürü insaný, kaputa eðilmiþ, tamirle uðraþýrken görebilirsiniz. Yýllar önce Ýstanbul'da, bu arabalar dolmuþ olarak kullanýlýrdý ve þehre bir renk katarlardý, sonra o ruhsuz standart Ford'lar geldi. Küba'da binalarda genellikle, cam yok, tahta ya da alüminyum panjurlar var. Ýþyerlerinde reklam tabelalarý da yok; bir binanýn önünden geçerken onun bir atelye mi, bakkal mý, ev mi olduðunu anlamak için, kaçamak bir bakýþ fýrlatmak gerekiyor. Bu bakýþlardan birinde keþfettik Doble Fuego seramik imalathanesini. Özel sergi alanýnda, Jose Marti'nin 150. yýlý þerefine, resim ya da fotoðraflarýnýn modernize edilmiþ halleri, oldukça büyük seramik tabaklara iþlenmiþ olarak sergileniyordu. Ýmalathaneyi gezdik. Seramik sanatçýsý olan Raciel Feria Isidoro'nun yapýtlarýnýn Kolombiya, Ýtalya ve Florida'da sergilendiðini öðrendik. Uzun bir yürüyüþten sonra, istasyona geldik. Sistemi anlamak için bir süre insanlarý izledik; tren saatleri, hatlar vb bilgiler bir panoda yazýlý. Bekleme yerleri kalabalýk, ama bir yerlere gitmeye çalýþan insanlarýn, hiç de aceleci halleri yok. Giþeye gittim; görevli Ýngilizce bilmiyordu, ben de Ýspanyolca! Bir iki denemeden sonra, anlaþmanýn mümkün olmayacaðýný anladýk; karþýlýklý olarak "no entiendo" (anlamýyorum) demekten baþka birþey yapmýyorduk. Taktik deðiþtirdim. Tren'e binmeye çalýþan iki Hollanda'lýdan çok deðerli bir bilgi aldým; Santiago'ya giden trenin biletleri, bu istasyondan satýlmýyormuþ! Baþka bir istasyona gitmek zorunda kaldýk. Oradaki memur da Ýngilizce bilmiyordu ama, sonunda, bir kaðýda gideceðimiz yeri, tarihi vb yazarak anlaþtýk. Bilet fiyatý olan 100 USD'yi verdiðimizdeyse, bir süre inceledi; elinde tuttuðu miktar, onun 5 aylýk maaþýna karþýlýk geliyordu. Biz de aldýðýmýz biletleri bir süre inceledik. Santiago de Cuba yolculuðu da ayarlanmýþtý. Dönüþte Coco Taxiyle Hotel National'e geldik. Coco Taxi, üç tekerlekli mobiletlerin, üzeri kapatýlarak yapýlmýþ, iki kiþilik bir araç türü; hem fiyatlarý, hem de açýk havada yolculuk yapmak için, çok uygun. Hotel National (www.hotelnacionalcuba.com) 1930'da yapýlmýþ. Havana'nýn en eski oteli. Ýnþa edildiði tepe 19. yy'da Santa Clara top bataryasý olarak kullanýlýyormuþ -bu toplardan birisi hâlâ bahçede duruyor. Domuzlar Körfezi çýkartmasý sýrasýnda da Havana savunmasý için bahçesine, yerleri hala korunan, uçaksavarlar yerleþtirilmiþ. Belli mi olur? Yine lazým olur belki! Mimarisinde artdeco, neoklasik ve neokoloniyel tasarýmlar kullanýlmýþ. Johny Weissmuller, Marlon Brando gibi ünlüleri de aðýrlamýþ. Bahçedeki çimenlere oturarak uzun uzun Havana'yý, Meksika Körfezini seyrettik. Casa'mýza dönerken, YARA sinemasýnýn önündeki döviz bürosunda Dolar bozdurduk; 1 USD = 26 Peso. Paralarýn üzerinde Fidel'in resmi yok; Jose Marti, Antonio Maceo, Maximo Gomez, Che gibi, Küba tarihindeki önemli kiþiliklerin resimleri var. Aslýnda, Fidel'in ne heykeli ne de resimleri var ortalýkta; bütün okullarda Jose Marti'nin büstleri var. Fidel kendini bu anlamda çok güzel koruyor: hiç simgeleþtirmemiþ. Arkasý 9 Þubat'ta... Cüneyt Göksu cuneytgoksu@kahveciyiz.biz Fotoðraflar: Serpil Yýldýz Arkadaþýna Öner Yorum Oku / Yaz Yukarý KIRKYAMA HÝKAYELERÝ : KMKYHT SOKAÐIN SÝLUETÝ VURUR SATIRLARA : Leyla Ayyýldýz Sokaðýn kokusundan sürünmüþ rüzgarýn eþliðinde, denizi izleyerek evime doðru yürüdüm. Nedense ayaklarým beni Tenekeci Mustafa'nýn dükkanýna doðru itti. Ondan kalan izlere bakmak istedim. Aysel'i alýp Amerikalara götüren Rýdvan'ýn ufak kardeþi iþletiyordu artýk dükkaný. O dükkan bana geçmiþi, gençliðimizi anýmsatýr hep... Mustafa'nýn oðlu o sýrada çalýþýyordu. Ona abisi Rýdvan'ý ve karýsý Aysel'i sordum. Amerika'dan aldýðý haberleri... Sorumu bile duymayarak, heyecanla 'Selçuk Amca' dedi, 'bak geçen gün ne buldum. Babamýn defteri... Hani tüm mahallenin þeceresini tutardý ya, o defter'. Ellerim titredi, tüm mahallenin yaþadýklarý elimdeydi. Çok heyecanlandým. Kravatýmý biraz gevþetip, bir iskemleye oturdum. Sayfalarý çevirdim. Mahallenin muhtarý Cem bile bu kadar itinayla tutamazdý bu defteri. Ýnci gibi yazýlarla doldurmuþtu her satýrýný. 'Oðlum' dedim, 'Buna ayak üstü bakýlmaz, kim bilir ne anýlar gizli bu defterde. Birkaç günlüðüne bende kalsýn bu, yengenle eski günleri bir yad edelim.'. Sað olsun kýrmadý beni. Elimde defter, kalbim kuþ gibi çýrparak, evin yolunu yeniden tuttum. Kapýyý çaldýðýmda ne þanslý olduðumu düþündüm. Suna gibi bir eþ açacaktý kapýyý. Suna... Sevgili karým... Ýçeriye girip, yanaðýna her günkünden daha çok öpücük kondurdum. 'Elleþme Bey' dedi, gülümseyerek. 'Bilsen Suna, bilsen elimde ne var. Bu akþam yemekten sonra tüm fotoðraf albümlerini açýp, bu deftere bakacaðýz. Ah Suna, ah, bu defterde ne sýrlar saklý kim bilir. Kimler geldi, kimler geçti bu sokaklardan, hangi gölgeler vurdu kaldýrýmlara...' Tüm albümleri açtýk, sararmýþ resimlere, siyah beyaz olanlara, geçmiþe dair her kareye göz gezdirdik. Ve o muhteþem an geldi. Defteri aralayýp, satýr satýr okuduk; Adý Kimlerden Selçuk Mesleði Ölüm Tarihi Kimi zaman Meraklý Sedat tarafýndan Cemal olarak hitap Maliye edilse de gerçek adý; Selçuktur. mezunu Suna Selçuk'un karýsý Zafer'in de aþýk olduðu kýz olmasýna raðmen, Zafer'in ölümüyle Selçuk ile evlendi Selçukla evlenince okumaktan vaz geçti. Aysel Rýdvan'ýn karýsý Mahallenin aþüftesi Mesleklerin en eskisi. Zafer Selçuk, Sami, Aysel, Zafer, Muzaffer sýnýf arkadaþlarý Suna'ya aþýkken, Sami tarafýndan öldürüldü. Ölü Kusto Sami Selçuk, Sami, Aysel, Zafer, Muzaffer sýnýf arkadaþlarý Palavracý biri. Zafer'i öldürdü. Aysel ve Aysel'in annesi Nuriye Hanýmla iliþkiye girdiðini iddia ediyor. Hapiste (Mikrop Ahmet’in iddiasýna göre, bulsa Aysel’in kýzýný da becerecek.) Muzaffer Selçuk, Sami, Aysel, Zafer, Muzaffer sýnýf arkadaþlarý Mükemmel Muzo Mesleði her neyse, o iþi mükemmel yapýp yapmadýðýný merak edenlere meraklý lakabýnýn verilmesine sebep olmuþtur. Lastik Osman Þükran'ýn kocasý Düðünlerde kaykýlarak oynar. Pazarcý Terzi Hasan Selçuk'un babasý 15.03.2001 Terzi 22.08.2003 Zeki Usta Fýrýncý 24.09.2002 Þükrü Usta Lokantacý 14.01.2002 Fikri Þükrü Ustanýn oðlu Tapucu Muharrem Sinan'ýn babasý Sinan Tapucu Muharrem'in oðlu Ýþlerinde dikiþ tutturamamýþ biri. Mimar Müþerref Haným Muzaffer'in teyze kýzý Diðer adý Jale, Sami'nin sevgilisi. Aysel'in günlüðü ve Selçuk’ a yazdýðý mektup onda Tenekeci Mustafa (yani ben) Selçuk'un babasýnýn asker arkadaþýyým. Bakmayýn tenekeci olduðuma, böyle güzel kayýtlar tutarým. Tenekeci Rýdvan Tenekeci Mustafa'nýn Aysel ile evli oðlu Avukat Tamer tarafýndan kumarhanelerden para çalýyor iddiasýnda bulunulsa da ABD'de okuyan bir Doktor. Doktor Selim Zafer'in kardeþi Aysel'e aþýk. Memduh Bey Aysel'in babasý. Zengin bir partici. Taner Aysel'in erkek kardeþi. Nuriye Haným Aysel'in annesi Mikrop Ahmet tarafýndan onun da aþüfte olduðu söyleniyor. Þükran Lastik Osman'ýn karýsý Pazarda Lastiðe veresiye yapýp, sonunda evlendi. Þükrü Ustanýn ölümüyle lokantayý iþletiyor. Tapu Kadastrocu Kuyumcu Kamil Aysel'e giden yolun geçtiði adres. Cabbar Lastik Osman'ýn yakýn arkadaþý. Bekir Öðretmen Lokantacý Kuyumcu Aysellerin öðretmeni. 24.12.2002 17.07.1998 Minik Zafer Selçuk'un büyük oðlu. Ölüp, Suna’yý Selçuk’a býrakan Zafer’in anýsýna bu isim verildi. Þule Hemþire Esmer bomba. Ali Eniþte Selçuk'un eniþtesi. Arý Seyfo Kahvecigillerden Mahallenin kurucusu. Mahalleyi çocuðu gibi sever, üstü açýlmýþ bebelerden bile haberdardýr. Üstlerini örter. Yazar Meraklý Sedat Kahvecigillerden Mükemmel Muzafferi hep merak eder. Yazar Çýtýrcý Tuba Kahvecigillerden Devli halüsinasyonlar görür. Zeki Usta’nýn en çýtýr ekmeklerini o yer. Yazar Bonus Cüneyt Kahvecigillerden Karanlýk güçlerle iliþkisi olduðu düþünülür. Her türlü iþkence yöntemini bildiði iddia edilir. Yazar Ýkiz Tarkan Kahvecigillerden Köpek eðitimi konusunda uzmandýr. Yazar Mikrop Ahmet Kahvecigillerden Zaten aþüfte olan Aysel ve annesi Nuriye onun yüzünden mahallenin diline daha da düþmüþtür. Yazar Arap Beyhan Kahvecigillerden Selçuk’un rüyalarýna hep Aysel’i itelese de, Selçuk Suna’sýndan vaz geçmez. Yazar Avukat Tamer Kahvecigillerden En güzel ‘Suna’ þiirleri onun elinden çýkmýþtýr. Yazar Böcük Zeynep Kahvecigillerden Aysel’i anlar ve korur. Aysel’in psikolojisini mahalleye izah etmeye çalýþýr. Yazar 1071 Hüseyin Kahvecigillerden Selçuk’un sýnýf arkadaþý, okul numarasý 1071 1998 yýlý depreminde bilincini yitirdiðinden kendini Dicle nehri kýyýsýnda zanneder. Yazar Eriþteci Eniþte Kahvecigillerden Mahalledeki tüm baldýzlarýnýn desteði ile yaþlýlar evinin temelini elcaðýzýyla atmýþtýr. Yazar Mahallenin Mahalleden Mýhtarý Cem Ondan iyi kayýt tutsam da bu haneyi doldurmak sýkar. Muhtar Kitap Kurdu Ýde Okur, okur, okur. Hikaye Kurdu Mahallenin sevgili çalýþkaný Bu kutuyu ben ölünce bir baþkasý dolduracak. Suna da, ben de gülmekten yerlere yattýk. Kimler gelip, kimler geçmiþti. Bizim Tenekeci Mustafa da ne Tenekeciymiþ ama, kaçýrmadýðý tek bir an kalmamýþ. Ulan Tenekeci, hiç iþin gücün yok muydu?, Hiç mi yorulmadýn bunlarý sýralarken. Rahmetlinin ruhu þad olsun. Ne güldük, ne güldük. 'Vay be Tenekeci, vay be Tenekeci, sen çok alemmiþsin' diye ben hala gülerken Suna'nýn durgunlaþtýðýný fark ettim. 'Sahiden rüyalarýnda gördün mü Aysel'i, Selçuk? ' diye mýrýldandý. 'Aysel'in günlüðü... Aysel'in günlüðü... Müþerref Haným... Aysel'in günlüðü...' Leyla Ayyýldýz Devamý varrr... KIRKYAMA Hikayelerinin tamamýný aþaðýdaki adreste bulabilirsiniz: http://www.kahvemolasi.com/xfiles/ozel/kirkyama.asp Arkadaþýna Öner Yorum Oku / Yaz Yukarý Café d'Istanbul par Mustafa Serdar Korucu Merhaba, Bugün sizlerle ilk olarak kadife sesi ve melankolik þarkýlarýyla kendine bir hayran kitlesi oluþturan Dido'dan "Life For Rent"i, ardýndan Berlin Duvarý'nýn yýkýlmasýnýn ardýndan Doðu Almanya"da yaþayan bir aleyi mercek altýna alan "Elveda Lenin!"i ve son olarak Avrupa tarihi uzmanlarýndan John Stoye"un kaleminden çýkmýþ olan "Viyana Kuþatmasý"ný paylaþacaðým. Keyifle dinlemenizi, izlemenizi ve okumanýzý dilerim. DIDO / LIFE FOR RENT : Ýlk albümü "No Angel"ýn dünya çapýnda büyük ilgi görmesinin ardýndan Dido, çýkarttýðý ikinci albümü "Life For Rent" ile hayranlarýnýn karþýsýna çýkýyor. Ýngiliz sanatçýnýn ilk albümü 1999 yýlýnda yayýnlanmýþ ve ilk olarak çok büyük sükse yaratmamýþtý. Ancak o yýllarda büyük bir çýkýþ yakalayan Eminem, "Thank you" adlý þarkýsýna "Stan" þarkýsýný nakarat olarak koyunca iþler deðiþmeye baþladý. Ýnsanlar bu þarkýdaki güzel sesli kadýnýn kim olduðunu merak etti ve onun Dido olduðunu öðrendi. Ýþte bu tarihten itibaren bu albümde büyük bir satýþ ivmesi kaydetti; Dido birden adý en çok konuþulan kadýn sanatçýlar arasýnda yer almaya baþladý. Sanatçý iþte bu rüzgarý hazýr arkasýna almýþken ikinci albümünü de yapýyor ve ilk albümünü aratmayacak kadar kaliteli bir çalýþma ortaya koyuyor. Bu sayede müzik dünyasýnda tek albümle þöhrete ulaþan ancak sonradan kaybolan sanatçýlar arasýnda yer almaktan kurtuluyor. Dido'nun yeni albümü piyasaya veriliþinin 5. gününde 255 bin kopya satarak Oasis'in 1997'de yayýnladýðý albümü "Be here now"un (üç günde 696 bin) ardýndan Ýngiltere'de en hýzlý satan albüm oldu. Albümün öne çýkan parçalarý, þimdiden kimsenin dilinden düþürmediði "White Flag" ile "Do You Have A Little Time", "See The Sun" ve "Sand In My Shoes". Pekçok müzik tarzýný içinde sentezleyen havasýyla Dido'nun son albümü mutlaka dinlenmesi gereken bir albüm. ELVEDA LENÝN! / GOOD BYE LENIN! : Yakýn dünya tarihine en büyük damga vuran olaylardan biridir Berlin Duvarý'nýn yýkýlmasý. Sosyalizmin büyük yara alýþý ve kapitalizmin zaferi ile sonuçlanan bu dönem bütün dünyada büyük yanký bulmuþ ve tarihin akýþýný deðiþtirmiþ sayýlý olaylar arasýna girmiþtir. II. Dünya Savaþý sonrasý yalnýzca ideoloji farklýlýðý nedeniyle ikiye ayrýlmýþ olan Almanya'nýn tekrar birleþmesine ve doðudaki sosyalist rejimin çökmesine neden olan, sonuç olarak sosyalizmin tekrar ayaða kalkamayacak kadar yaralanmasýna neden olan bu olayý ele alan "Elveda Lenin" Doðu Almanya'da yaþayan insanlara ayna tutmaya çalýþan bir film. 1989 yýlýnda Doðu Almanya'da yaþayan Alex'in annesi, kendini sisteme adamýþ olan komünistlerden, sosyalist hareketin önde gelenlerinden biri olan bir kadýndýr ve yaþadýðý bir olay sonucu kalp krizi geçirir. Kadýn, sekiz ay boyunca komada kaldýktan sonra hayata geri döner. Komada kaldýðý süre boyunca dünyü çokdeðiþmiþ, Berlin Duvarý yýkýlmýþtýr. Ancak koma zavallý kadýnýn kalbini zayýf düþmüþtür ve yaþayabileceði herhangi bir þok onun ölümüne neden olabilecektir. Yani Alex annesinden duvarýn yýkýldýðýný, uðrunda savaþtýðý sosyalizmin de duvarla birlikte yerle bir olduðunu ve kapitalizmin büyük bir zafer kazandýðýný saklamaya çalýþacaktýr. Genç adam, herþeyin eskisi gibi olduðuna inandýrmak için bütün çevresini uyarladýðý 'oyunun' parçasý haline getirerek, Lenin'in zafer kazandýðýna dair bir gerçeklik oluþturmaya baþlar. Saklamalarý gereken daha pekçok þeyleri vardýr. Her Doðu Almanyalý'nýn yaptýðý gibi eski mobilyalarýný, giysilerini atmýþ yenileriyle deðiþtirmiþlerdir amua þimdi herþeyi eskisi gibi yapmak zorundadýrlar. Alex'in kardeþi Ariane ise bu arada okulu býrakmýþ ve kapitalizmin saðlam kalelerinden biri olan, dünyaca ünlü fastfood devi Burger King'e girmiþtir. Üstelik, Batý Alman bir sevgilisi de vardýr. Yani annelerinin yaþamýný ortaya koyduðu idealin yýkýlýþýna çocuklar çok çabuk ayak uydurmuþlardýr. Müzikleri Amélie'nin unutulmaz soundtrack'ini de yapan Yann Tiersen'in elinden çýkan "Elveda Lenin" Wolfgang Becker imzalý. Þimdiden 2003 Berlin Film Festivali, Avrupa Film Festivali, Lola Film Ödülleri gibi pek çok festivalde ödül kazanan film, Oscar Ödülleri için en iddialý "En Ýyi Yabancý Film" olarak gösteriliyor. Yakýn siyasi tarihe ayna tutan, aile iliþkilerine ve arkadaþlýða yoðunluk veren bir film olan "Elveda Lenin" kaçýrýlmamasý gereken bir film. VÝYANA KUÞATMASI / JOHN STOYE : Üç kýtaya hakim olan Osmanlý Ýmparatorluðu'nun en önemli savaþlarýndan birini konu alýyor kitabýmýz. 1683"teki Viyana Kuþatmasý"ný. Bu olay hem Osmanlý hem de Avrupa tarihi açýsýndan büyük bir öneme sahiptir. Bunun nedeni bu savaþýn imparatorluðun kaderini tamamýyla etkilemesidir. Çünkü bu savaþtan sonra Osmanlý duraklama dönemine girecek, yavaþ yavaþ Avrupa'daki topraklarýný kaybedecektir. Avrupa tarihi uzmanlarýndan John Stoye, kaleme aldýðý eserinde Veziriazam Kara Mustafa Paþa, Viyana garnizonu komutaný Kont Starhemberg, Ýmparator Leopold ve Lehistan'ýn son büyük kralý Sobieski olarak belirlemiþ ve bu önemli olayý çeþitli yönleriyle ele almýþ. Ancak yazar ana karakterlerle sýnýrlý kalmamýþ, bunun yanýnda olaylardan fazlasýyla etkilenmiþ olan sýradan insanlara da yöneltmiþ kalemini. Bu yönüyle de sýradan tarih romanlarý arasýnda farklýlaþan bir eser ortaya koymuþ Stoye. Tarihi olaylarý yaþayanlarýnýn gözünden izlemeyi sevenlerin ve buönemli olay hakkýnda daha eniþ bir perspektif kazanmayý isteyen herkein okumasý gereken bir eser "Viyana Kuþatmasý". http://www.kahvemolasi.com/cafe.asp serdar@kahveciyiz.biz Arkadaþýna Öner Dost Meclisi Fotoðraf: Þeref Bilgi <#><#><#><#><#><#><#> Yorum Oku / Yaz Yukarý Kahve Molasý, siz sevgili kahvecilerden gelen yazýlarla hayat bulmaktadýr. Her kahveci ayný zamanda bir yazar adayýdýr. Yolladýðýnýz her özgün yazý deðerlendirilecektir. Kahve Molasý bugün 4.101 kahveciye doðru yola çýkmýþtýr. Yukarý Tadýmlýk Þiirler ... Hayat böyle tatlý, Yaþam öyle farklý ve hoþki.. Ne düþündüðüm kimi ilgilendirir... Düþüncelerimin tek sahibi benim... Ufuktaki karanlýk benim aydýnlýðým.. Baþkalarýnýn acýsý benim duygusallýðým.. Ne düþündüðüm kimi ilgilendirir.. Fikirlerimin tek sahibi benim.. Belki sevinçler benim hüzünlerim, Belki tepedeki sýcak güneþ benim umutlarým.. Ben bunlarla varolaným.. Ne düþündüðüm kimi ilgilendirirki.. Ruhumun düþünsel özgürlüðünün tek sahibi benim... Osman Taplamacý Yukarý Biraz Gülümseyin Acelesi vardý herhalde!... Yukarý Ýþe Yarar Kýsayollar - Þef garson: Akýn Ceylan http://www.askoxford.com/pressroom/archive/cod/smspress/?view=uk ...WERV U BIN? PPL R starting to use SMS abbreviations all the time, OTOH not everyone understands what BCNU means. 2 SIT W/ SOM1 by MOB or email, SMS abbreviations R GR8. IOW, JIC SOM1 sends U a MSG like this, U need a COD 2 decipher it. HTH :-)... Ne olduðunu anlayamadýysanýz lütfen link'e týklayýn. http://aceylan.8m.com/rejim.htm Azimli iseniz fazla kilolarýnýzdan kurtulmanýz mümkün. Karbonhidrat rejimi olarak tanýmlanan ve kendiniz için bir beslenme alýþkanlýðý kazanmanýza yardýmcý olacak sistem detaylarýný bulabileceðiniz açýklamalar bu sayfalarda. http://www.japonca.cjb.net/ Son bir kaç gündür Japonyadan gelen misafirimle daha sempatik bir iletiþim kurmak amacýyla Japonca kelimeler araþtýrma ihtiyacý duydum. Bu konuda az ama yeterli miktarda kelime daðarcýðýyla bana faydalý olan web sayfasýný sizlere de tavsiye ediyorum. http://www.akman.de/canakkale/index.htm Çanakkale ve çevresini merak edenler için kaynakça...Mitolojiye göre Deniz Tanricasi Thetis cok alimli ve cok güzel bir Tanricadir. Kronos'un oglu, Gök Tanricasi Hera'nin kardesi ve kocasi, Tanrilarin Babasi ve Krali Zeus ile Deniz Tanrisi Poseidon bile Thetis ile evlenmeyi cok istemektedirler. Masal bu ya kahinler Thetis´in doguracagi erkek cocugun babasindan daha güclü ve akilli olacagini söylemislerdir... akin@kahveciyiz.biz Yukarý http://kahvemolasi.com/sayilar/20040130.asp ISSN: 1303-8923 30 Ocak 2004 - ©2002/04-kahvemolasi.com istanbullife.com Kahve Molasý MS Internet Explorer 4.0+ ve 800x600 Res. için optimize edilmiþtir. Uygulama : Cem Özbatur - Her hakký saklýdýr. Yayýn Ýlkeleri