„HİZMETÇİLERDEN BAHSEDİYORUM“
Transkript
„HİZMETÇİLERDEN BAHSEDİYORUM“
DEM Monatliche Kultur, Kunst u. InformationsZeitung GAZETESÝYLE ÇALIÞMAK ÝSTERMÝSÝNÝZ? O halde bizimle iletiþime geçiniz! Jahr/Yýl: 2 Ausgabe/Sayý: 13 1 Mai 02 Tel: 0711 3000 711 1,00 EURO UYUÞTURUCU E-mail: redaktion@dem-jans.de Almanya okullarýnda Alevilik dersleri baþlýyor Acaba çocuðum uyuþturucu kullanýyor mu? Aileler, uyuþturucu kullanan çocuklarýný hangi davranýþ deðiþiklerinden anlayabilirler? GÜL, AÞK VE GÜZELLÝK Ýnsanlýðýn tanýdýðý ilk çiçeklerden biri olan gül, aþký, büyüyü, umudu ve ihtirasý simgeler. Gül, kusursuz güzelliðin ve mükemmelliðin sembolüdür. Berlin Okul Senatörlüðü Berlin AAKM‘nin, okullarda Alevilik dersleri verme dilekçesini kabul etti. Þimdilik 10 Grundschule‘de planlanan derslere 200e yakýn öðrenci katýlabilecek. sayfa 6‘da sayfa 20‘de sayfa 3‘de Bavyera Ýçiþleri bakaný Günther Beckstein; „HÝZMETÇÝLERDEN BAHSEDÝYORUM“ Bavyera içiþleri Bakaný Günther Beckstein, 23 03 2002 tarihinde, Parlamentoda Göçmen yasasý ile ilgili Yeþiller’e hitaben yaptýðý cevabi konuþmasýnda göçmenlere hakaretler yaðdýrdý. Göçmenleri hamallýk ve temizlikten baþka iþe yaramayan hizmetçiler olarak tarif etti. „...Münih havaalanýnda bagaj hamallýðý yapabilecek durumda olanlarýn göçünü düþünüyorsunuz. Aile birleþimi hakký olan ve çocuklarýný okula göndermemizin þart olduðu ve genel olarak entegrasyona tabi tutulmasý gereken hizmetçilerden bahsediyorum. Kalifeyeli iþçilerden deðil.“ dedi. sayfa 3‘de CÝRÝT PKK, KADEK OLDU! Cirit, bir diðer deyimle Çavgan, yüzyýllardan beri oynanan bir ata oyunudur. Bir çok yerde olduðu gibi geleneklerimizde At, mukaddes ve vazgeçilmez bir unsurdur. Belçika’nýn baþkenti Brüksel’de 16 Nisan‘da düzenlenen basýn toplantýsýnda PKK’nin ismini deðiþtirerek, Kürdistan Özgürlük ve Demokrasi Kongresi adýný aldýðý resmen açýklandý. sayfa 2‘de sayfa 5‘de Sýr perdesi çözülüyor Avrupa “Irkçý þoku” yaþýyor Bediuzzaman Said-i Nursi, Isparta mezarlýðýnda yatýyor! L e Pen’in ikinci tura kalmasý Fransýz halkýný sokaklara döktü. Protestolarýn yükseldiði sokalarda “Aðlýyorum, Fransýz olmaktan utanýyorum” yazýlý pankartlar dikkat çekti. 2 7 Mayýs darbesinden sonra Urfa’daki mezarlýðýndan çýkarýlarak bilinmeyen bir yere defnedilen Said Nursi’nin mezarýnýn Isparta’da olduðu ortaya çýktý. sayfa 5‘de sayfa 4‘de Überzeugung und Toleranz: Wir dürfen nicht selbst zu Taliban und zu Nazis werden. D ie meisten von uns würden ohne zu zögern von sich behaupten, sie seien tolerant. Nicht wegzuleugnen ist jedoch, dass die Intoleranz gegen Andersdenkende, Anderslebende, Andersliebende, Anders- oder Fremdartige, Andersglaubende und Andersaussehende Mitmenschen immer noch einer der grundlegendsten Übel der heutigen Zeit ist. sayfa 10‘da Doðu Türkistan büyük baský altýnda G ünümüzde hala devam eden Doðu Türkistan’daki Çin iþgali 1700’lü yýllarýn ortalarýnda baþlamýþtýr. 17 ve 18. yüzyýllarda Doðu Türkistan’da yaþanan iç savaþlar hem halkýn birlik ve beraberliðini zedelemiþ, hem de devletin gücünü zayýflatmýþtý. sayfa 8‘de Ortadoðu‘nun solan renkleri; Bedeviler, Çerkezler, Dürziler, Nusayriler, Yezidiler... O rtadoðu kültürleri içinde sönmeye yüz tutmuþ, yanlýþ tanýtýlmýþ, unutulmuþ inançlarý öðrenmek isteyenlerin muhakkak okumasý gereken bir baþucu kitabý. Faik Bulut son yýllarda sönmeye yüz tutmuþ Ortadoðu kültürleriyle ilgili hayli kapsamlý güzel bir kitap hazýrlamýþ. sayfa 13‘de Demir eksikliði Anemisi A nemi (kansýzlýk) kan hastalýklarýnda en sýk rastlanýlan belirti olup kandaki Hemoglobin (Hb) düzeyinin beklenenden daha düþük çýkmasýna denir. sayfa 15‘de SULTANS OF THE DANCE‘IN KURUCUSU VE SANAT YÖNETMENÝ MUSTAFA ERDOÐAN; „Dans bizim hayat tarzýmýzdýr. Sahnede eseri yaratmadan, önce kendimizi yarattýk.“ Figen Genç‘in ropörtajý sayfa 12‘de Sayý 13 Mayýs 2002 www.dem-ajans.de Cirit Oyunu C irit, bir diðer deyimle Çavgan, yüzyýllardan beri oynanan bir ata oyunudur. Bir çok yerde olduðu gibi geleneklerimizde At, mukaddes ve vazgeçilmez bir unsurdur. Cirit Oyunu, döneminin en büyük tören ve sportif oyunudur. 16. yüzyýlda Osmanlý tarafýndan bir Savaþ Oyunu olarak kabul edildi. 19. yüzyýlda bütün Osmanlý ülkesi ve saraylarýnýn en büyük gösteri sporu ve oyunu oldu. Cirit, ayný zaman tehlikeli bir oyun olduðundan 1826 yýlýnda II. Mahmut tarafýndan yasak edildi. Fakat daha sonra yine Osmanlý Ülkesi’nin baþta gelen meydan ve savaþ oyunu olarak her tarafa yayýldý. Cirit Oyunu, daha 40-50 yýl öncesine deðin Anadolu ve Mezopotamza‘da yaygýn bir oyun olduðu halde son yýllarda sadece Balýkesir, Söðüt, Konya, Kars, Erzurum ve Bayburt yörelerinde yaþamaya devam etti. 20-25 yýldan beri Konya ve Balýkesir’de tarihe karýþtý. Buna raðmen halen Anadolu’nun hemen her köþesinde düðünlerde ve bayramlarda köy delikanlýlarý ve kasaba halký Cirit Oyunu’nu oynamaktadýr. Büyük þehirlerimize karþý köy ve kasabalarýmýzda yaþamaktadýr. Sinop köylerinden Gaziantep’e, Bursa’dan Antalya’ya kadar Doðu, Batý, Güney ve Kuzey Anadolu’da köylerimizin güreþle beraber baþlýca yiðitlik ve savaþ oyununu teþkil etmektedir. Halkýn ilgisini çekmek için cirit meydanýnda davullar ve zurnalar çalýnýr. Ayrýca Yurtdýþý Ýran, Afganistan ve Türkistan‘da hâlâ canlýlýðýný ve geleneðini sürdürmektedir. 1972 yýlý eylül ayýnda Konya Turizm Derneði’nin teþebbüsüyle Konya’da bir Cirit Oyunlarý Þenliði düzenlenmiþ, bu þenliðe Erzurum ve Bayburt Cirit Takýmlarý katýlmýþ ve büyük baþarý saðlanmýþtýr. Cirit Oyunu Konya’da yeniden geleneksel olarak canlandýrýlmaya çalýþýlmaktadýr. Cirit Oyunu’nda iki takým bulunur. Bu takýmlar 70 ilâ 120 metre geniþliðindeki bir alanda karþýlýklý olarak alanýn en gerisinde 6‘þar, 8’er veya 12‘þer kiþi olarak dizilirler. Ciritçiler bölgesel giyimleriyle atlarýna biner. Sað ellerine atacaklarý ilk ciriti, diðer ellerine de yedek ve yetecek miktarda cirit alýrlar. Ýki tarafýn birinden bir atlý öne fýrlar, karþý dizinin önüne 30-40 metre kadar yaklaþýr. Karþý tarafýn oyuncularýndan birisinin adýný seslenerek meydana davet eder. Sað elindeki ciriti ona doðru savurur, sonra geri döner, atýný kendi dizisine doðru mahmuzlar. Karþý tarafýn davet edilen oyuncusu hýzla onu takip eder, elindeki ciriti geri dönüp kaçan karþý taraf elemanýna fýrlatýr. Bu kez ilk oyuncunun çýktýðý sýradan diðer bir ciritçi onu karþýlar. Ýkinci diziden çýkan, sýrasýndaki yerini almak için süratle yerine dönmeye çalýþýr. Bu defa rakibi onu kovalar ve ciritini atar. Oyun böylece sürer. Cirit isabet etti- BÝZÝM SAYFA ren ciritçi takýmýna bir sayý kazandýrýr. Eðer ciritçi attýðý çavganý rakibine deðil de ata isabet ettirmiþse bir sayý kaybeder. Ciritçi karþý taraf oyuncusundan kendisini sakýnmak için çeþitli hareketler yapar, atýn saðýna soluna, karnýnýn altýna, boynuna aðar. Bazý ciritçiler rakibi kaçýp dizisine ulaþana kadar üç-dört cirit savurarak isabet ettirmek suretiyle sayý toplar. Bu arada baþýna, gözüne, kulaðýna cirit isabet eden bazý oyuncularýn yaralandýðý olur. Bu türlü isabetler neticesinde ölenlerin olduðu bile vakidir. Bu durumda ölen, er meydanýnda ölmüþ sayýlýr, yakýnlarý þikâyetçi ve dâvacý olmaz. Babalarý ölen çocuklarýyla öðünürler. Öte yandan cirit oyununda ölüm olmamasý için, daha evvelleri hurma ve meþe aðacýndan 70-100 santim uzunluðunda, 2-3 cm. kutrunda yapýlan ciritler, daha sonralarý kavak aðacýndan yapýlmaya b a þ l a n m ý þ t ý r. Sopalarýn uçlarý silindir þeklinde kesilerek yuvarlatýlýr. Kabuklarý yontulur. Bu isabet halinde bir yara açýlmasýný ve ölüm tehlikesini yok etmek için alýnan bir tedbirdir. Seyredenler ciritçileri ve atlarý teþvik için çeþitli þekilde baðýrýr, onlarý heyecana getirirler. Ciritçiler arasýnda birbirine hasým olanlar varsa, bunlarýn karþý tarafta yer almamasýna dikkat edilir, ayný dizi içine dahil edilirler. Gençler büyüklerinin bu görüþüne boyun eðer. Büyükler de bu töreye uyarlar. Eski ciritçilerden bir kurul, oyunun sonucunu ilân eder. Cirit sona erince, cirit oyununu düzenleyenler baþarýlý olanlara ödüller, ziyafetler verir. Cirit Oyunu daha sonra Avrupa’ya ve Arabistan ülkelerine sýçramýþtýr. 17. yüzyýlda Fransa’da, Almanya’da ve diðer ülkelerde de Cirit Oyunu yayýlmýþtýr. Konya Turizm Derneði’nin 1972 eylülünde düzenlediði Cirit Oyunlarý Þenliði dikkatleri tekrar bu ulusal sportif savaþ oyununun üstüne çekmiþ bulunmaktadýr. Bütün Yurt’da ilgi görmesi ve canlanmasý bu tür oyunlarýmýz için bir kazanç olacaktýr. CÝRÝT OYUNUNDA KULLANILAN TERÝMLER Deðnek; Diðnek, Deynek: Çeþitli yörelerde cirit oyununa verilen ad. Cirit Havasý: Cirit oynanýrken davul ve zurna ile özel ritimlerde çalýnan ezgilerin tümü ya da bir tanesi. At Oyunu: Ciritin Tunceli ve Muþ yöresindeki adý. At Oynatma Havasý: Tunceli ve Muþ yörelerinde ciritten önce at oynatma için özel ritimlerde çalýnan ezgi ve ritimlere verilen ad. Rahvan: Atýn iki ayakla koþar gibi ayný yanda bulunan ayaklarýný ayný anda atarak yaptýðý, biniciyi sarsmayan bir yürüyüþ þeklidir. Rahvan At: Biniciyi sarsmadan yürüyen at. Týrýsa Kalkmak: Atýn çaprazlama ayak atarak hýzlý ve sarsýntýlý yürüyüþüne denir. Dörtnal: Atýn en hýzlý koþuþu. Hücum Dörtnal: Atýn en hýzlý koþuþunun daha ilerisinde bir süratle hedefe at sürme. Adeta: Atýn düz yürüyüþü. Aheste: Atýn aðýr aðýr, arka kalçalara yüklenerek yürüyüþü. At Baþý: Ýki atýn bir hizada oluþu. At Cambazý: Ciritte at üzerinde beceri ve hüner gösteren binici. At Oynatmak: Ciritte hüner göstermek. Sipahi, Sipah, Ýspahi: Eskiden Yeniçeriler zamanýnda bir sýnýf atlý askere denirdi. Fakat iyi at binen kiþilere de at oyunlarýnda becerisi olan oyunculara da çeþitli yörelerde bu adlar kullanýlmaktadýr. Seymen Olmak: Ulusal giysilerin yöreye ait olanlarýnýn düðün nedeni ile Ankara dolaylarýnda giyilmesine denir. Menzil: Ciritte at üzerinde sýra biçiminde duranlara verilen ad. Alan: Cirit meydanýna verilen ad. Cirit oynanan yer. Þehit: Ciritte isabet alýp ölenlere verilen ad. Acemi: Savurduðu ciriti ata deðen oyuncuya denir. SÝZDEN GELENLER Avrupanýn Türkiye Oyunu T ürkiye coðrafyasý, tarihi ve kültürüyle Avrupa ve Asya arasýnda bir köprü vazifesinde bulunmaktadýr. Türkiye kuruluþundan bugüne kadar da siyasi, ekonomik ve toplumsal yapýsýyla Avrupalý dostlarýyla birlikte hareket etmektedir. Fakat ne acýdýr ki devlet Politikasý sürdüren Dýþiþleri Bakanlýðý ve Ýdarecilerimiz Avrupalýlarýn Türklere sadece ümit verdiklerinin bilinci ve tahlili içerisinde deðillerdir. Avrupa Ortak Topluluðu ülkelerinin çýkarlarý Avrupa’nýn Ýran ve Irak sýnýrlarýna kadar dayanan bir coðrafyaya kadar uzanmasýný doðru bulmaz, çünkü Avrupalýlar Ortadoðu’da lerken bir yaþlý adam yanlarýna yaþanan Problemlerin içerisine yanaþýr ve sözcüklere bütün acýlarý düþmek istemezler. Bu nedenden de yükleyerek sorar... Ahhh yavrularým anlaþýldýðý gibi, Türkiye’yi Avrupa Ortak ne kadar zordur böyle yaþamak Topluluðu’nun içerisine bir türlü almak deðil mi??? istemezler. Fakat AT’nu doðuya doðru Ýkizlerden biri döner yaþlý büyütmek isterler. Yani Polonya’yý, amcaya ve der ki „ düþün bir hele Bulgaristan’ý Çekoslovakya ve benzeri bey amca, ülkeleri ise yakýn bir süre içerisinde Ya diðer yarým ölse...” Avrupa Ortak Topluluðu içerisine alaKýsadan hisse deyip, yaþanýlan caklardýr, çünkü Almanya ve Fransa ne kadar zor olursa olsun daha çok bunun gerçekleþtirilmesinden yanadýr, baðlanmalý mý hayata??? Yoksa çýkarlarýna ve Devlet Politikalarýna bahanelere mi teslim olmalý! uygundur. Afrika“da kaç çocuk daha ilk Türkiye’nin Baþbakaný Sayýn Bülent senesini doldurmadan gözlerini Ecevit yetmiþli yýllarda, da Baþbakanlýk kapýyor açlýktan ve yaptý. O dönemde Soðuk savaþ çok sefaletten...Savaþlarýn yaptýðý yýkýmetkin olduðu, ve bundan kaynaklanan dan öte, açlýða ve sefalete Stratejik deðeri askeri açýdan çok mahkum býrakýlan binlerce insan! önemli olan, Türkiye ve Yunanistan’a Dünyanýn herhangi bir yerinde Avrupalýlar resmi bir yazý ile Müracaat , su dakikada birilerinin benim ederek, bu iki devletinde 1981 yýlýna bulup beðenmediðim yemeði bulkadar Avrupa Ortak Topluluðuna Tam mamaktan öleceðini bilmek... üyelik yapmak için resmi baþvurularýný Ne yapabilirim, onlarýn kaderi yapmalarýnýn önemi vurgularlar. deme zahmetinden kurtulmak için; Ne yazýktýr ki zamanýn Baþbakaný, bir þeyler yapabileceðimizi Robert Lisesi Mezunu, Þair, Sayýn Bülent düþünüp, harekete geçmelisiniz... Ecevit þu deðerlendirmeyi yapacaktýr. Gökyüzü hepimizindir, babaAvrupalýlar kendi ekonomik çýkarlarýnlarýmýzdan aldýðýmýz emaneti çocudan dolayý Türkiye’yi Ortak Topluluða klarýmýza gönül rahatlýðýyla teslim çaðýrmaktadýrlar. Bu bizim çýkarlarýmýza etmek için; herkesin yapacak bir uygun deðildir diyerek. Avrupalýlarýn þeyi olmalý... isteklerini reddeder, çünkü kendisini yönlendiren Bürokrat kesim doksanlý yýlSadýk Karslý lardaki siyasi geliþmeleri görecek tahlilleri yapamadýklarý ortadadýr. Sovyetler ve Real-sosyalizm yýkýldýk- Neden acýlarý ve aðrýlarý yaþamak zorunda kalýyoruz. N eden acýlarý ve aðrýlarý yaþamak zorunda kalýyoruz. Yaþamak direnmekse , direnmek için mi yaþamalý yoksa yaþamak için mi direnmeli! Çeliþkiler yumaðýna dönüþen hayatý sorgularken: özeleþtirinin soðuk kýskacýnda yalnýzlýða mi yüklenmeli. Yalnýzlýk anlatýlmaz derken, yaþamak mý; derin yaralar býrakan yalnýzlýðý. Her þeyin içinde birde toplumsal kompleksimiz ve bununla geliþen kendini ispatlama yarýsý... Ülkede çekilen yokluk içinde mutlu olma telaþýyla, yaþadýðýmýz bu ülkede varlýk içinde anlaþýlmaz yokluklar. Doðan günle güneþi selamlarken var olmanýn dayanýlmaz hafifliðini hissetmeli yinede insan. Ders niteliðinde küçük bir öykü... “Günlerden bir gün bir yerlerde, yapýþýk iki kardeþ ayný anda gözlerini açarlar dünyaya. Bu kardeþler ne yazýk ki birbirlerine yapýþýktýrlar: doktorlar cesaret edemezler ayýrmaya ve bu ayný yumurta ikizleri sýrtlarýndan yapýþýk þekilde büyürler. Günler aylarý, aylar yýllarý kovalar, bu iki pýrlanta gibi genç belirli yaþa hep birbirini taþýyarak gelirler yani birisi yürürken diðerini taþýmak zorundadýr.Yine böyle yolda yürür- tan sonra, Türkiye’de Avrupalýlar Açýsýndan Askeri Stratejik önemini yitirmiþtir. Bunun bilincinde Olan AT uzun bir süre içerisinde Avrupa’nýn güvenlik yapýsýný koruya bilmek için AT’nun Askeri bir gücünün kurulmasý gereðini görmektedir. Bu Gücün kurulmasý içinde NATO ve ABD’nin ister istemez onayý gerekiyor. NATO içerisinde halen güvenlik politikasýndan dolayý Stratejik önemi büyük olan Türkiye AT’na tam üye olamamaktadýr. ABD ve Ýngiltere her ne kadar Türkiye’ye destek vermekteyse de bu destek Avrupalýlarý ikna edememektedir. AT 1999 Yýlýnda vermiþ olduðu karar ile , Türkiye’nin tam üyelik alabilmesi için, çok önemli deðiþikliklerin yapýlmasýný Türkiye’den beklemektedir. Türkiye’nin bu istekleri kýsa bir süre içerisinde gerçekleþtirmesi zordur. Zorlada güzellik olmaz. Ekonomik açýdan deðerlendirme yaptýðýmýzda Türkiye’nin durumu iyi deðildir. Siyasi duruma gelince Türkiye’den istenilen Reformlar gerçekleþtirilememektedir. Türkiye içerisinde Halen Ýnsan haklarý ihlalleri ve benzeri Problemler bulunmaktadýr. Anayasa deðiþiklikleri Problemleri çözmemektedir. Problemlerin çözümü pratikleþtirilmelidir. Halkýn büyük bir çoðunluðu ilkel þartlarda hayat mücadelesi vermektedir. Memur ve iþçi almýþ olduðu Maaþla idare edememektedir. Ülkenin zenginlik kaynaklarý halka eþit olarak daðýtýlmadýðý sürece, fýrsat eþitliði gerçekleþtirilmediði sürece, ülkenin problemlerinin çözümünden bahsetmek mümkün deðildir. Kýbrýs ve Kürt Sorunu Avrupalýlar tarafýndan devamlý olarak dile getirilen Sorunlarýn baþýnda gelmektedir. Kürt Lideri Celal Talabani ile derin bir Diplomasi irmiði Dokuyan Dýþ Ýþleri bakanlýðý bürokratlarý, her ne kadarsa içteki problemlerin çözümü için politikalar üretememektedir. Avrupa Ortak Topluluðuna girebilmek için Devlet Ýdaresinin Modernleþtirilmesi, Liderler Sultanlýðýnýn ve Torpilin kaldýrýlmasý, Ýnsan haklarýnýn korunmasý, uluslararasý Politikalarýn, kalýcý ve inandýrýcý olmasý gerekir. Aksi halde yapýlan bazý deðiþikliklerin sonuç vermeyeceði bellidir. Dr. Ümit Yazýcýoðlu/ Berlin Dr.Yazicioglu@t-online.de redaktion@dem-ajans.de sayfa HATÝCE ELDENÝZ 2 heldeniz@dem-ajans.de Ýnsan kendi yaþadýklarýyla edindiði bilgiye dayanýrsa insan olur B ir meraktýr almýþ baþýný gidiyor. Onu merak ediyorum, bunu merak ediyorum. Kýsacasý ilgi alanýma giren her þeyi merak ediyorum. Okuyorum, dinliyorum, sorulara cevap aramak için çeþitli kaynaklar karýþtýrýp duruyorum. Ama nedense bir türlü sorularýma bir cevap bulamýyorum. Yazýlanlar da, söylenenler de ne doyurucu ne de aydýnlatýcý oluyor. Kuskusuz ilgi alanýma giren konular hakkýnda sayýsýz kitap, makale, araþtýrmalar yazýlmýþ ve insanlara bilgi olsun diye sunulmuþtur. Her ne kadar da doðru olsa yazýlanlar ve gerçek yaþananlarý anlatsalar da, beni ne aydýnlatýyor, nede beni ilerletebiliyor. Okuduðum, öðrendiðim konular, aldýðým bilgiler ancak kendimi uluorta ya müdafaaya, ya kanýtlamaya, yada bilgiçlik taslamaya yarýyor. Bunun ötesine de gitmiyor. Eh ben otururda sadece baþkalarýna karþý iyi bir imaj býrakayým ve ne denli bilgili olduðumu göstereyim de beni tepeden görsünler havalarýna girerek kitap okursam elbette hiç bir soruma cevap bulamam. Hatýrlýyorum da geçmiþte birileri ile sohbetlere girdiðimde, ard arda isimler ve alýþýlmamýþ terimler dizilirdi. Yani yazarlar, Araþtýrmacýlar, filozoflar, psikologlar ve bu konulara özel olan terimler kullanýlarak aralarýna da bir kaç anlaþýlabilecek kelimelerde katýlarak bir konu anlatýlýrdý. Aðzým açýk bakardým bunlarý söyleyenlere.. „vay be ne kadar da çok biliyor ya“ derdim kendi kendime. Bu isimleri bu terimleri bende kullanmaya baþladým. Nede olsa „gündem“ ve “gündemi takip etme zorunluluðu var.” Hani gündemi takip etmesen geri kalýrsýn, gelir kalýrsan da gündemi takip edenlere yetkin cevap veremesin. Yetkin cevap ise az buçuk bilgili olduðunu kanýtlar. Kanýtladýktan sonrada bulunduðun çevrede kabul görürsün, kabul gördüðün içinde sahte bir gurur oluþturup, bir maske deðil, 10 maskeye bürünürsün. Bu durumun kalýcý olmasý içinde elinde ne gelirse onu yaparsýn. Nede olsa böylelikle hem kabul görüyorsun, hem insanlar sana önem veriyor, hem de kendine olan güvenini kazanmýþ oluyorsun. Benim gibi evin yarýsýný hiç okumadýðý kitaplarla doldurmuþ ve onlarý okumuþ gibi yapýp ne denli bilgili olduðunu savunur. Birileri gibi borç etmiþ harç etmiþ ama son model bir arabaya binmiþ, “ortalýkta fýr dolanýr” misali nede baþarýlý bir iþ adamý olduðunu veya diðer birileri gibi hayatý anlamýþ ve üstün akýla sahip, her insaný çözecek kadar güçlü sanarak alim, bilim adamý olduðunu savunur. Birileri de bir kitap çýkarmýþ, bir roman yazmýþ, bir medya kurumunda bir parçasý görünmüþ, “aydýným”, “ünlüyüm” pozisyonunda görür kendini. Fakat bu tarzýn ne derece boþ olduðunu, bu sözde edinilen bilgilerin aslýnda hiçte bilgi kategorisine girmediðini, insanlarýn yaþayarak bu bilgileri elde ettiðini daha sonradan fark ettim. Eh sonuçta bende bir insaným ve belirli evrelerde geçiyorum. Yaþadýðým yerin ne olduðu konusunda, kim olduðum konusunda, nasýl olduðum konusunda þu veya bu þekilde bir arayýþ içerisine giriyorum herkes gibi. Bir o yola gidiyorum bir bu yola. Bazen þaþkýn bir ördek gibi saða sola kayýyorum, bazen de kararlý bir þekilde düz yürüyorum. Ýþte bu esnada bana ait olmayan ve beni hiç anlatmayan biçimlere girip bana ait olmayan bir “ ben”’liði sergilemeye kalkýþýyorum. Anlatým tarzýmý alabildiðince karmaþýk bir hale getiriyor, kimsenin anlamadýðý terimleri kullanarak sözde diðer insanlara bir fark atýyorum. Giderek basit ifade etmekten yoksun bir biçimde ne kendimi anlýyorum nede dünyadaki geliþmeleri anlýyorum. Bu tarz beni yanlýþ yola götürdüðü gibi, beni özümden uzaklaþtýrýyor da, beni insan olma yolunda yavaþlatýlýyor ayný zamanda. “Çocuk düþe kalka büyür” diye bir söz var. Evet insan kendi tecrübeleri ile vardýr, insan kendi hayatýnda yaþadýklarý ile bir bilgi bir düþünce oluþturmuþtur. Belki dýþarýda aldýklarý bilgiler ona bir ön bilgi olmuþtur. ama sonuçta insan kendi yaþadýklarýyla edindiði bilgiye dayanýrsa insan olmaya bir adým daha yaklaþacaktýr. DEM® NACHRICHTEN UND WERBEAGENTUR Hack str. 3 70190 Stuttgart Tel: 07113000711/ 12 Fax: 0711 4205003 Hatice Eldeniz Herausgeber/ Geschäftsführerin Þükrü Yýldýz Chefredakteur www.dem-ajans.de redaktion@dem-ajans.de Der Verlag übernimmt keine Haftung für den Inhalt der Anzeigen und Anzeigentexte. Die von Verlag gestalteten Anzeigen sind urheberrechtlich geschützt. Sayý 13 Mayýs 2002 www.dem-ajans.de HABER Bavyera Ýçiþleri bakaný Günther Beckstein; „HÝZMETÇÝLERDEN BAHSEDÝYORUM“ belirtti. B avyera içiþleri Bakaný Günther Beckstein, 23 03 2002 tarihinde, Parlamentoda Göçmen yasasý ile ilgili Yeþiller’e hitaben yaptýðý cevabi konuþmasýnda göçmenlere hakaretler yaðdýrdý. Göçmenleri hamallýk ve temizlikten baþka iþe yaramayan hizmetçiler olarak tarif etti. Göçmenlere bakmak yetmiyormuþ gibi bunlarýn çocuklarýný da entegre etmenin büyük masrafa mal olduðunu söyleyen Günter Beckstein, yýllarýný Almanya’nýn inþasýna vermiþ insanlara hakaretler yaðdýrdý. Yeni göçmenler gelecek Yeþillerin „Münihte 50 000 iþgücüne ihtiyaç var, göçmen yasasýnýn 19 maddesi iþçi açýðýný kapatmak için düzenlenmiþtir“ açýklamasýna verdiði yanýtta „19. madde´ye göre kalifiyelilerin göçmenliði deðil, Münih havaalanýnda bagaj hamallýðý yapabilecek durumda olanlarýn göçü düþünülüyor. Siz, iþ piyasasýný, hizmet sektöründe çalýþabilecek isçilerle doldurmayý düþünüyorsunuz. Aile birleþimi hakký olan ve çocuklarýný okula göndermemizin þart olduðu ve genel olarak entegrasyona tabi tutulmasý gereken hizmetçilerden bahsediyorum. Kalife iþçilerden deðil. Bu büyük bir sorumsuzluktur“ dedi. Göçmenlerin kalifiyesinin Münih Havanalýnda bagaj hamallýðý ve temizlik iþlerinde çalýþmakla sýnýrlý olduðunu söyleyen Beckstein, yeni yasayla yeni göçlerin geleceðini, Milli çýkarlar tehlikede Yasanýn karar altýna alýnmasý öncesi ve sonrasý tartýþmalarda, muhafazakarlar göçmenlik yasasýnýn tamamen Almanya’nýn sosyo-ekonomik yapýsýna ters düþtüðünü ve milli çýkarlarýn tehlikede olduðu düþüncesini savunmakta. Parlamentonun muhafazakar kanadý, göçmenlik yasasý ile birlikte, entegrasyonda daha çok çaba harcamalarý gerektiðini, sosyal devletin sýrtýnda göçmenlik yasasýnýn meydana getirdiði açýlma ile birlikte gelecek olan kalifiyesiz insanlarýn, topluma adapte edilmelerinin büyük masraf gerektirdiðini savunurken, soruna tamamen ekonomik çýkarlar doðrultusunda yaklaþmaktalar. Yasada neler var? Yasanýn birinci paragrafýnda ”göçmenlerin yönlendirilmesi ve sýnýrlanmasý” açýklanýyor. Paragraf, göç yasasýnýn ”göç imkanýný ancak entegrasyon ve ekonomik imkanlarý da dikkate alarak” saðlayabilecek. Göç Yasasý‘nýn temel hedefi geniþ kapsamlý bir yabancýlar hukuku oluþturmak. Böylece bugüne kadar geçerli olan beþ oturma sýfatý ikiye düþürülerek, yalnýzca sýnýrlý ve sýnýrsýz oturma izni verilecek. Tahammül (Duldung) kalkacak. Uzman iþçilerin göçü kolaylaþacak. Yabancý iþçiler iþ ve iþçi bulma kurumu tarafýndan, iþ piyasasý olumsuz etkilenmediði sürece izin alabilecek. Ýþ Almanya okullarýnda Alevilik dersleri baþlýyor B erlin Okul Senatörlüðü Berlin Anadolu Alevileri Kültür Merkezi‘nin, okullarda Alevilik dersleri verme dilekçesini kabul etti. Böylelikle Anadolu Alevileri Kültür Merkezi, Berlin Okul Yasasýna göre dini bir kurum olma statüsü kazanmýþ oldu. Almanya Alevi Birlikleri Federasyonu‘nun üç yýldan beri Alevilik Dersleri ile ilgili yoðun çalýþmalarý ve Anadolu Alevileri Kültür Merkezi‘nin Berlin Eyaletindeki taban çalýþmalarý meyvesini verdi ve ilk defa okullarda Aleviliðin ders olarak okutma olanaðý doðdu. Alevilik Dersleri için 06.05.2000 tarihinde AABF‘nin desteði ile Berlin Okul Senatörlüðüne dilekçe veren Anadolu Alevileri Kültür Merkezi, Özel kurslar Sürekli olarak Almanya‘ da kalan yabancýlar entegrasyon adýna özel kurslara katýlým hakkýna ve ayný zamanda görevine sahip olacaklar. Kurslarda lisan ve yasalarýn yaný sýra, Alman toplumu ve medeniyetiyle ilgili ders verilecek. Kurslarýn faturalarý birlik ve eyaletler tarafýndan karþýlanacakken, kurslara katýlanlar tarafýndan da ”uygun görülen bir miktar” ödenmesi öngörülüyor. Tiyatro bitrmedi Muhalefet partileri yeni yasanýn anayasa krizine yol açtýðýný iddia ederken, Cumhurbaþkaný Johannes Rau tarafýndan imzalandýðý takdirde 1 Ocak 2003’te yürürlüðe girecek. Göçmenlik yasasýnýn federal Almanya hükümetin´de karara alýnmasýnýn ardýnda gerek Alman basýnýnda, gerekse Almanya’nýn hak ve hukuk savunucusu olarak tanýnmýþ simalarý, hükümet´de yapýlan bu oylamanýn iyi sergilenen bir tiyatro sahnesinden öte gitmediði deðerlendirmesinden bulundular. derslerin amaçlarýný Alevilik derslerine ilgisi olan velilelir ve içeriðini, AABF Ders Plan Tel: 616 58 700 dan bilgi alabilirler yada bizzat Komisyonu‘nun Anadolu Alevileri Kültür Merkezi-Cemevi, hazýrlamýþ olduðu „Alevilik Dersleri Waldemar Str. 20, 10999 Berlin-Kreuzberg’e Ders Planý gelip ilkokul çaðýndaki çocuklarýný kayýt yapabilirler. Taslaðý“na dayandýrdý. Ders planýnda; Allahyakýn öðrenci katýlabilecek. Alevilik derslerini verecek Muhammed-Ali, Bektaþi- öðretmenler, AABF bünyesinde hýzlandýrýlmýþ meslek lik, Dört Kapý Kýrk Makam, içi kurslara tabi tutuluyorlar. Alevilik dersleri, okullarla önemli günler, rýzalýk, ve Okul Senatörlüðü ile ortaklaþa organize edilecek. semah gibi Alevi öðretisi Almanca olarak verilecek. konularýn yanýnda, karKonu hakýnda basýna bir yazýlý açýklamada buludeþlik, hoþgörü, kadýn nan AABF Genel Baþkaný Turgut Öker ve Berlin Anadolu erkek eþitliði, dinler Alevi Kültür Merkezi Baþkaný Metin Küçük, Aleviliðin ilk arasý diyalog gibi kez okullarda ders olarak verildiðine dikkat çekerek, Berlin okullarýnýn diðer eyaletlerde de Alevilik derslerinin verilme olaeðitim amaçlarý ile naklarýnýn saðlanacaðýný kaydettiörtüþen deðerlerin ler. Açýklamada “Alevilik derslerinin verilmesi de öngörül- herkesi memnun edecek bir sevimekte. yede verilmesi, bizim için çok onurlu Alevilik Dersleri, bir toplumsal görevdir. Bu görevin Aðustos 2002 den itiba- sorumluluðunun bilincindeyiz. Bu ren Berlin‘in Kreuzberg, konuda Senatörlüðün ve diðer Mitte, Neuköln ve Char- kurumlarýn bize destek olacaðýna lottenburg semtlerinde inancýmýzý belirtiyor, Alevilik dersyaklaþýk 10 Ýlkokulda lerinin hepimize hayýrlý olmasýný dili(Grundschule) planlandý. yoruz.” Dendi. Derslere tahminen 200e FÝNANZBERATER SERVÝCBÜRO AVUKAT MUSTAFA DOGAN ALMANYADA E mlak Bankasý maðdurlarýnýn Avukatý olarak bilinen Av. Mustafa Doðan 22-31 Mayýs 2002 tarihleri arasýnda Almanya‘ya gelerek, Almanya da yaþayan Türk vatandaþlarýnýn hukuki sorunlarýyla ilgilenecek. Aðýrlýk olarak Aile- Miras Hukuku ile ilgilenen Av. Doðan, Türkiye yeni medeni kanunu konusunda ve yurtdýþýnda yaþayan vatandaþlarýn diðer sorularýna cevap verecek. Doðan‘ýn çalýþma bürosundan yapýlanan açýklamada, Av. Doðan‘la iliþkiye geçmek için Almanya‘da þu numaralar kunllanýlabilinmekte: Tel: 0711 420 50 01 / 0711 3000711 idaresi tarafýndan bir engel çýkmadýðý sürece, yüksek okul mezunlarý Almanya‘ da çalýþabilecek. Almanya‘ da serbest meslek dalýnda çalýþmak isteyen yabancýlar, olaðanüstü ekonomik talep olduðunda, engelsiz çalýþabilecek. Inh. Hüseyin UÇURUM è è è PRÝVAT KREDÝ EV KREDÝSÝ SATLIK DAÝRELER Almanya‘nýn her yerinde Bütün krediler birleþtirilerek tek kredi haline getirilerek eizene kredi verilir! STUTTGARTER STR. 6, 71522 BAKNANG Tel: 07191 36 72 84 Fax: 07191 367285 Mobil: 0173 9735 380 hueseyin.ucurum@leonberger.de redaktion@dem-ajans.de sayfa eflatunî 3 ÞÜKRÜ YILDIZ Dirimizin bereketinden nasiplenmediði topraklara ölümüz gitsin... Y eni bir þiddet dalgasý geliyor... Hani unutmak istediðimiz, olmasýn diye dileklerde bulunduðumuz, göz yaþlarýnýn ve kýlýçlarýn topraða gömdüðünü düþündüðümüz þu günlerde... Filistin 80’li yýllarýn havasýna döndü... Afganistan tanýnmaz bir hale gelmiþlerin ülkesini oynuyor. Yaðmurdan kaçanlarýn doluya tutulmasý gibi... Avrupa’da ýrkçý partilerin bir biri ardýna zafer haberleri geliyor... Irak bombalanacaðý günleri sayýyor... Zaman tekrar þiddetten yana yol alýyor... Korktuðum yýllarý geride býrakmýþken, bizden sonrakilerin korkusunu þimdiden iliklerimde hissetmenin kötü ruh hali içerisindeyim... Hani biz kurbanlarýyýz bu çýkmazlarýn, bizden sonrakiler olmasýn dileði var ya, dilek iþte.. Sosyal-ekonomik çýkmazlar Avrupa’ya savrulmuþ bizleri kurban gibi. Topraklarýmýzda binlerce kilometrelerce uzakta, hayaller kuruyoruz. Dirimizin bereketinden nasiplenmediði topraklara ölümüzün gitmesi için... Bedenimizin kendi topraðýmýzda filizlenmesi için... Bu isteðin benden öteye gitmediðini bilmek ne kötü. Çocuklarýmýz, her gün bizden bir parça olmaktan ayrýlan ve yaþadýðýmýz bu vatanýn unsurlarý haline gelenlerimiz... Kýrmýzý topraðýn bereketinden mahrum býraktýklarýmýz... Onlarý bu memleketlerde neler bekliyor... Anamýn benim için istemedikleri... Ýstemeyeceði... Bu konuda ne kadar sorumluluk taþýyoruz. Kendimiz olmak için neler yapýyoruz. Entegrasyon ne anlama geliyor? Beni benden almak mý uyum oluyor? Yaþamak istediklerimi, kimsenin yaþam alanýna müdahale etmeden sürdürmek, topraðýmdan aldýklarýmý yaþamak istiyorum. Binlerce yýllýk mirasýn bana býraktýklarýný çocuklarýma devretmek istiyorum... Sadece isteyebiliyorum, biliyorum, yükümlülüklerini en az kendim yerine getiriyorum. Kimseye de bu konuda “sorumlu davranmalýsýn” diyemiyorum.. Korkularýmý yazýyorum iki sayýdýr. Bana ait korkularý... “Sizde korksanýz” diye düþünüyorum... Sadece kendimle sesli konuþuyorum... Bayilerdeki sizin gazeteniz DEM Bir yýllýk bir çalýþmadan sonra 12. sayýmýzý siz deðerli okuyucularýmýza olan güvenimizle bayilere teslim ettik. Beklediðimiz gibi ilgi büyük oldu. Tabi bunun çeþitli nedenleri var. Bunlara deðinmeden bayilerdeki ilk sayýmýz -erken olmakla birlikte- gönül rahatlýðýyla söyleyebiliriz ki, hýzla tükendi. Avrupa’da doðmuþ ve burada yaþayan bir nesillerin sorunlarý baþta olmak üzere, yeteneklerini yansýtmak isteyen gazetemizde insanlarýmýz kendisini buldu. Bu sayýmýzdan itibaren Mehmet Eldeniz‘de aramýzda. DEM ailesine hoþ geldin diyoruz. e-mail: sy@dem-ajans.de REKLAM VE TANITIMDA EN YAKININIZDAKÝ ADRES 0711 / 3000 711 Sayý 13 Mayýs 2002 www.dem-ajans.de Türkiye‘den gelen biberlerde sakýncalý madde bulundu S tuttgart Halinde Türkiye’den gelen biberlerin satýþý yasaklandý. Gýda Kontrol Dairesi tarafýndan Stuttgart halinde satýlan sebze ve meyvelerde düzenli yapýlan kontrollerde Türk biberlerinde bitki ilacý Methamidophos maddesinin oranýnýn en çok 0.01 mg/kg olmasý gerekirken 0.51mg/kg olduðu tespit edildi. Kanser, astým, alerji ve birçok hastalýða neden olan bu maddenin saðlýk açýsýndan son derece zararlý olmasý nedeniyle Stuttgart Halinde Türk biberlerinin satýþý yasaklandý. Türkiye’den ihraç edilen tonlarca biber imha edildi. Stuttgart Þehir Ýdaresi Kamu Dairesinden yapýlan açýklamaya göre daha önce Ýtalyan havucunda, Ýspanyol biberinde tespit edilen bu maddenin 2001 Aralýk ayýndan itibaren Türkiye’den gelen dolmalýk, kýrmýzý ve yeþil biberlerde görülmeye baþlandýðý en son yapýlan kontrollerde tüm biberlerde yaygýn olarak kullanýldýðýnýn tespit edildiði açýklandý. Almanya’daki diðer hallere gelen Türk biberlerinde ayný maddenin olabileceði belirtilerek vatandaþlarýn uyarýlmasý bildirildi. Bu maddeyi bilinçsizce kullanan Türk üreticisinin büyük zarar görebileceði, Türk ekonomisini olumsuz etkilemesinden endiþe ediliyor. Açýk Öðretim sýnavlarý yapýldý! A nadolu Üniversitesi Açýk öðretim Fakültesi’nin birinci basamak ara sýnavlarý Avrupa’nýn 11 deðiþik þehirlerinde Köln, Hamburg, Frankfurt,Münich, Berlin, Brüksel, Paris, Viyana, Bern, Eskiþehir, Burdur ve Stuttgart da yapýldý. STUTTGART’a baðlý Ludwigs- burg, Pedagogische Hochschule’de yapýlan sýnava 150 öðrenci katýlýmýyla, Sýnav Ýþletme , Ýktisat ve Dýþ ticaret olmak üzere Üç daldan sýnava giren öðrenciler 2,5 saat ter döktürdü. Sýnavda Stuttgart Eðitim Ataþesi Rafet Okutan hazýr bulunurken,konuþmasýnda „öðrencilerin her türlü sorunlarýný direk bizlere veya Anadolu üniversitesine bildirmelerinin doðru olacaðý kanaatindeyim“ dedý. Yanlýþ bilgilendirilmeleri öðrencinin aleyhine olacaðýný söyledi ve Anadolu Üniversitesi Açýk öðretim Fakültesi düzeyinde mastýr yapma hazýrlýklarýnda olduklarý müjdesini de vermiþ oldu. Muharrem ayýnýn Aþuresi yapýldý A levi’lerin Kerbala þehitlerini anmak için, yapmýþ olduklarý mahtem ayýnýn son günü yapýlan aþureyi Heilbronn Cem vakfýnda dede Hüseyin Güler´ in dualarý ile tüm Alevi canlara daðýtýlýp yenildi. Dede Hüseyin Güler Kerbela vakkasýnýn tarihçesi hakkýnda konuþurken, gözlerinde yaþlar aktýðý görüldü. Tarih boyunca Kerbal’da þehit düþen Hz Ali’nin oðlu Hz. Hüseyin’in acýmasýzca þehit edilmesinin anýsýna yüzyýllardýr Muharrem ayýnda oruç tutulur. Muharremin birinci günü baþlanan oruç on iki Ýmamlar aþkýna on iki gün tutulur. On dört Masumlar için fazladan oruç tutanlar da vardýr. Muharrem Orucu sýrasýnda Hz. Hüseyin’in susuz þehit olmasý anýsýna su içilmez, kurban kesilmez, týraþ olunmazdý. Akþamlarý Kerbela olayýný anlatan kitaplar okunur dualar yapýlýr. Maraþlýlar bir araya geliyor S on Yýllarda yöresel bazda bir araya gelerek sosyal iliþkilerin kalýcý kýlýnmasý ve kültürleri geliþtirme ve birbirleriyle dayanýþma amacýyla düzenlenen gecelere Maraþlý’larda eklendi. Nisan ayýnýn sonunda Stuttgart Mezopotamya kültür Derneðinde bir araya gelecek olan Maraþlýlar, bir arada kutlamanýn heyecaný içerisindeler. Maraþlýlar gecesine çeþitli konuþmacýlarýn yaný sýra kültürel ve sanatsal aðýrlýðý olan programda, Koma Nurhak, Zeynep Enhas, Emekçi, Ozan Þah Sultan, Grup Nergiz, Ozan Iren Can ve Grubu, Þair Ahmet Dümrül ve sürpriz sanatçýlar yer alacak. HABER redaktion@dem-ajans.de sayfa Avrupa “Irkçý þoku” yaþýyor Le Pen’in ikinci tura kalmasý Fransýz halkýný sokaklara döktü. Protestolarýn yükseldiði sokalarda “Aðlýyorum, Fransýz olmaktan utanýyorum” yazýlý pankartlar dikkat çekti. F ransa’da dün yapýlan cumhurbaþkanlýðý seçimlerinin ilk turunda, aþýrý milliyetçi JeanMarie Le Pen‘in ikinci tura kalarak elde ettiði baþarý Avrupa’da tepki ile karþýlandý. Ýsveç Baþbakaný Goeran Persson ise ‘aþýrý saðcý politikacýlara ve yabancý düþmanlýðýna karþý’ birlikte mücadele çaðrýsýnda bulundu. Avrupa genelinde gazetelerin baþ sayfalarýndaki manþetlerde, Le Pen’in, seçimin birinci turunu ikinci sýrada tamamlamasý ‘þok’ olarak duyuruldu. Almanya Dýþiþleri Bakaný Joschka Fischer, Fransa’daki aþýrý milliyetçi kesimdeki artýþýn endiþe verici olduðunu belirtti. Almanya Dýþiþleri Bakaný Joschka Fischer, Fransa’daki seçim sonucunun çok düþündürücü olduðunu, ancak bu geliþm e y e karþý ne tür tedbirler alýnmasý gerektiðini düþünmek için henüz erken olduðunu, bunun için 2. tur seçimlerin beklenilmesi gerektiðini söyledi. Birlik 90/Yeþiller Partisi Federal Meclis Grubu Eþbaþkaný Rezzo Schlauch da Fransa’daki seçim sonuçlarýnda görülen geliþmenin, Ýtalya, Danimarka ve Hollanda’da da yaþandýðýný kaydederek, ‘Bu durum Avrupa’nýn birleþme sürecini daha da zorlaþtýracaktýr’ dedi. AB Komisyonu Sözcüsü Jonathan Faull, Fransa cumhurbaþkanlýðý seçimlerinin ilk tur sonuçlarýnda ‘AB’nin sorumluluðu olduðu’ görüþünü reddetmedi ve ‘Avrupa kamuoyunun AB konusunda yeteri ve gereði kadar aydýnlatýlmadýðý bir gerçek. Bu yönde daha fazla çaba harcamak zorundayýz. Bunun bilincindeyiz’ dedi. Sözcü Faull, ‘AB Komisyonu`nun üye ülkelerde yapýlan seçim sonuçlarýný yorumlamadýðýný’ söyledikten sonra, ‘Bununla birlikte, Fransa`nýn AB bünyesinde tarihi ve çok önemli bir rolü vardýr. Fransa`nýn, temel deðerlerimize sadýk kalmasý beklentisindeyiz’ dedi. Fransa seçimlerinden ‘alýnacak dersler olduðunu’ belirten, diðer AB ülkelerindeki siyasi geliþmeler ile mukayeseler yapma ihtiyacýndan söz eden Faull, Avrupa genelinde aþýrý saðýn týrmanýþý karþýsýnda hassas olmak gerektiðini ima etti. Sözcü, ‘Jean-Marie Le Pen`in programý, AB ilke ve kurallarýna uygun deðil’ ifadelerini kullandý. AB Komisyonu üyesi Neil Kinnock da, ‘hayretler içinde kaldýðý ve dehþete düþtüðü’ ifadesini kullanýrken, seçim sonucunun ‘Avrupa havuzuna büyük kirli bir kayanýn fýrlatýlmasý olduðunu’ söyledi. Asýrlýk 1 Mayýs bayramý kutlu olsun! Hasan Aydýn/Köln undan 115 yýl önce Amerika’nýn Þikago kentinde iþçiler,emeðin kurtuluþu ve özgürlüðü uðruna büyük bedeller ödeyerek, zulme ve sömürüye karþý direniþ bayraðýný sembolleþtirdiler. Kaný ve caný bahasýna verilen hak mücadelesi sýnýrlarý aþarak, bugün tüm dünyada emekçi ve yoksul kesimler tarafýndan sürdürülmektedir. O gün Þikago’da boðulmak istenen ses, bugün dünyanýn dört bir yanýnda daha fazla özgürlük,daha fazla sosyal refah biçiminde biçimin de yankýlanarak devam etmektedir. En zayýf haliyle bile sermayedarlarýn uykularýný kaçýrabilmektedirler. Bugünün anlamý dejenere edilerek, ideolojik kimliðinden uzak bir biçime sokulmak istenilse de (bahar bayramý vb) emek üzerindeki baský kalkmadýkça, fakir, zengin, biçimindeki B sýnýflaþma var oldukça bu kavga devam edecektir. Ýki bin yýllarýnda sermaye sýnýfýna karþý mücadele hiç de kolay olmamaktadýr, çünkü günümüz yoksul ve emekçi kesimlerinin kafalarýndaki gizli prangalarý çözmek ve görmek hiç de kolay deðildir. Ama zengin, bizi yöneten ve azýnlýkta olan kesiminde iþi tüm güçlerine raðmen kolay deðildir. Ýnsanoðlu her zaman daha rahat, mutlu ve özgür bir yaþamýn uðraþý içinde olmayý amaçlamaktadýr. I.C.B.O Kupasýný Nihat Atamtürk aldý karþýlaþýrken, dördüncü ve galanýn en önemli maçý olan Köln´den Nihat Atamtürk ile Augusburg´dan Akif I .C.B.O Federasyonu bünyesi altýnda 06.04.2002 Köln- Chorweiler da Nihat Atamtürk tarafýndan düzenlenen CHAMPIONS FIGHT NIGHT II profesyonel dövüþ galasý toplam 4 Almanya ünvan þampiyonu maçý, iki þov gösterisi ve 6 tane maç oynanarak sonuçlandý. Birinci Almanya Kik boks unvan m a ç ý n d a Gelnhausen´den Kenan Aydaþ ile Hagen´den Jürgen Hemke karsýlaþýrken, ikinci unvan maçýnda Erwitten´den Rus Eugen Puschkarov ile Wuppertal´den Faslý Monir Elmajdub karsýlaþtýlar. Üçüncü Almanya Kik Boks unvan macýnda Hagen´den Polonyali Franek Lukanowski ile Nürtingen´den Jugoslav Goran V i d a c o v i c Karataþ, Almanya Çin Boksu unvan þampiyonasý maçýnda karþýlaþtýlar. Birinci maçta Alman Jürgen Henke, ikinci maçta Rus Eugen Puschkarov, üçüncü maçta Polonyalý Franek Lukanowski ve dördüncü maçta Nihat Atamtürk kendi klaslarýnda dereceye girdiler. Toplam 500 seyirci tarafýndan izlenen Gala Köln çevresinde büyük bir ilgi gördü. ALÝ KÖYLÜCE 4 alikoeyluece@hotmail.com AY IÞIÐINDA DEMOKRASÝ T ürkiye son dönemlerde yürütülen tartýþmalarda Kürtçe yayýn ve eðitim talepleri farklý mecralarda gündeme gelmektedir. Çeþitli gazete köþelerinde, televizyon programlarýnda ve hatta devletin resmi kurumlarýnda bu konu iþleniyor. Tartýþýlýyor ve adeta bir çaresizlik içinde çare aranýyor. Paranoya haline gelen temel karþýtlýk gerekçeleri ipe sapa gelmeyen mantýðýn kabul edemediði, bölünme kuþkusu ve kendine duyulan güvensizlik gibi etkenlerle sorunlar çözüm mecrasýna bir türlü giremiyor. Ýþin aslý bu ve buna benzer konularda hangi kýstaslarla çözüm aranmasýdýr. Demokrasiyi ne kadar istediði için uyguluyor nede baþkalarýnýn talebi doðrultusunda uymak istiyor. Türkiye’nin bugüne kadar üzeri örtülmüþ tüm sorunlarý þimdi Avrupa Birliði projesi içinde zuhur ediyor. Türkiye AB’ye girmeyi çok istiyor ama nasýl yararlanacaðýný tek taraflý ve birazda kurnazlýk yaparak istiyor. AB’ye karþý gelen kesimler eðer þunu daha net söyleseler belki fikirlerinden dolayý daha çok saygý görürler. Derler ki; biz AB’ye girmek istiyoruz ama ülkemizdeki bütün sorunlarýnda toplumumuz için çaðýn gereði olarak çözeceðiz. Bu dil sorunu, din sorunu, ekonomik dengesizlik, bölgeler arasý geliþim sorunu, iþsizlik, örgütlenme ve ifade özgürlüðü, doðayý koruma sorunu vs. Halbuki çete kabadayýlýðý ve mantýðýyla kendine göre bir demokrasi anlayýþý geliþtirip herkese bunu dikte ettirebileceðini ve sorunlarý da hala bu çað ve süreçte böyle çözeceðini düþünmek, hem büyük bir gaflet, hem de ülke ve toplum açýsýndan büyük bir yaman ve imkan kaybýdýr. 1990’lü yýllarýn baþýnda demokrasi kavþaðýna giren bir çok ülke yýkýla, kalka arayarak, yaratarak ve yaþayarak bir yön çizip adeta düz karda çýðýr açýp yol yapmýþlardýr. Demokrasi kavþaðýnda yönünü bulmak bir çok ülke için zor ve soru iþareti olmuþtur. Hangi yöne giderlerse ne olur endiþesi ile iðne ucu ile kazarcasýna bu günkü ölçü ve standartlar yaratýlmýþtýr. Bu en çok Batý Avrupa’da geliþtirilen bir süreçtir. Hala kusursuz bir demokrasiye ulaþmýþlar mýdýr? Hayýr. Ama kaba hatlarý ile yaþanýla bilinir bir ortam ve standartta oluþmuþtur. Bundan sonrasý daha da kolaylaþmýþtýr. En basit örnek AB bünyesindeki devletlerin yaptýklarýndan dolayý bir birilerine hesap verme ve sorgulama mekanizmalarýdýr. Ýnsanoðlunu yaþam mücadelesi var oldukça en onurlu ve anlamlý yaþam için arayýþýný sürdürecektir. Bu Avrupa’da olabilir, baþka yerde olabilir. Önemli olan insanlarýn dünyamýzýn her hangi bir yerinde insanca yaþama ve paylaþma mücadelesi vermeleridir. Çünkü her kazaným ve geliþme insanlýðýn ortak kullanýmý haline gelmektedir. O halde Türkiye sözle bir etrafýna bakmalý, yönünü bulmuþ ve toplumlarýn eriþtikleri ve geliþtirdikleri imkan ve avantajlarla nasýl daha rahat ve barýþ ortamýnda yaþamdan tad alarak ve yaþamayý daha da anlamlý hale getirdiklerinin sonucunu görmeli. Türkiye 1900’lü yýllarýn baþýnda girdiði demokrasi kavþaðýnda, 80 yýl boyunca dönmekten vazgeçmeli ve yönünü korkmadan demokrasi çýkýþýna döndürmelidir. 80 yýldýr kendi etrafýnda -ekseninde- dönmekten baþý dönen ve kendi etrafýnda yaratýp artýk çýkýþýný kaybettiði labirentten kurutulmak için önce durup etrafýna rahatça bakmalý ve baþkalarýnýn tecrübe ve yaþadýklarýndan bedavadan da olsa dersler çýkarmalýdýr. Yani geliþen dünyamýzýn, geliþen bir ülkesi olacaksa, insani tüm deðerler kapý açýlmalýdýr. Geleneksel anlayýþla kendisinin yapmak istemediðini zaten sonunda yaptýrmaktadýrlar. En iyisi bu kez kendisi erken davranýp olmasý gerekene öncülük edip daha saygýn ve büyük bir ülke olduðunu kanýtlamalýdýr. Aksi halde dünya küçülmüþtür, hiç bir þey kimsenin gözünden kaçmamaktadýr. Sonuç olarak Türkiye’de geleneksel hale gelen politika ve uygulamalar yamalý bohça gibi artýk tanýnmaz hale gelmiþtir. Buna demokrasi mi, teokrasimi, oligarþimi, monarþimi, çete baþýmý diyeceðiz. Çaðýmýzda yani 2000’li yýllarda bütün sorunlarýn çözümü ve çaresi demokrasidir. Eðer eksik bir demokrasi oluþturup, herkese de eþit uygularsanýz toplumsal barýþ da olur, geliþmiþ ülkede oluþur, bölünmez vatanda saðlamlaþýr. Ýnsaný insan eden deðerler tüm insanlar için haktýr. Her insan kendi hakkýna sahip olma bilincini taþýdýðý sürece kavuþacaktýr. Sayý 13 Mayýs 2002 www.dem-ajans.de YURTTAN Sýr perdesi çözülüyor Bediuzzaman Said Nursi, Isparta mezarlýðýnda yatýyor! 2 7 Mayýs darbesinden sonra Urfa’daki mezarlýðýndan çýkarýlarak bilinmeyen bir yere defnedilen Said Nursi’nin mezarýnýn Isparta’da olduðu ortaya çýktý. Serdar Murat’ýn kaleme aldýðý, „Ankara Siyaseti ve Said Nursi“ isimli kitapta, Emniyet Genel Müdürlüðü arþivindeki belgelerle, Said Nursi’nin mezarýyla ilgili bilgiler tam 42 yl sonra günyüzüne çýkarýldý. Emniyet Genel Müdürlüðü Arþivinde „13311/22/32“ numara ile yer alan belgede Said Nursi’nin naaþýnýn 12 Temmuz 1960 günü Þanlýurfa’da Halil-ür Rahman Dergahý’nda medfun olduðu mezarýndan çýkarýldýðý belirtildi. Þanlýurfa Belediye Tabibi Hikmet Öner, Saðlýk Müdürü Celal Ada, Emniyet Müdürü Þükrü Balöz, Merkez Komutaný Sv. Kd. Yb. Ferudun Evtürk, Vilayet Jandarma Kumandaný Yb. Mustafa Gönenç ve hazirun mevtanýn kardeþi Abdülmecit Ünlukul isimlerinin yer aldýðý belgede; „12 Temmuz 1960 Salý günü sabahleyin adý geçen mevtanýn medfun bulunduðu Mevlüt Halil Dergahý’na gelinerek kardeþi Abdülmecit Ünlukul’un huzurunda kabir açýlarak mevta çýkarýlmýþ“ deniliyor. „13311/22/32 sayýlý belgede yer alan „Zabýt varakasý“nda ise Said Nursi’nin naaþýnýn Isparta þehir mezarlýðýna defnedildiði belirtiliyor. Dönemin Isparta Vali Muavini Besim Ulcay, Emniyet Müdürü Zeki Vural, Vilayet Jandarma Komutaný Zekeriya Kantekin, Merkez Kumandaný Yarbay Hamdi Atamer, Merkez hükümet ve Belediye Tabibi Dr. Rýfat Öner ve Mevtanýn kardeþi Abdülmecit Ünlukul’un imzalarýnýn yer aldýðý zabýt varakasýnda þunlar yer alýyor: „12 Temmuz 1960 günü Afyon’a getirilmiþ bulunan mevtaya ait tabut Afyon’dan teslim alýnarak Isparta’ya getirilmiþ ve ayný gün akþamý kardeþi Abdülmecit Ünlukul’da hazýr bulunduðu halde aþaðýda imzalarý bulunan þahýslarýn huzurunda Isparta Þehir Mezarlýðý’na ihzar edilmiþ bulunan kabre defnedildiðine dair iþbu zabýt mahallinde tanzim ve hep birlikte imza altýna alýndý.“ Bediüzzaman Said Nursi’nin mezarýnýn parçalanarak naaþýnýn kaçýrýlmasý þimdiye kadar birkaç kez gündeme gelmesine raðmen bir türlü açýklýða kavuþturulamadý. Bediüzzaman Said Nursi’nin naaþýnýn denize atýldýðý ya da meçhul bir yere nakledildiði iddialarý zaman zaman gündeme gelmiþ, ancak bu konuda TBMM Ýnsan Haklarý Komisyonu bünyesinde bir komisyon kurulmasýna raðmen, merhumun mezarýnýn yeri tesbit edilememiþti. Serdar Murat tarafýndan kaleme alýnan „Ankara Siyaseti ve Said Nursi“ isimli eserde ise, Bediüzzaman’ýn naaþýnýn nereye nakledildiði konusundaki esrar perdesi aralandý. Kitapta Bediüzzaman’ýn naaþýnýn Þanlýurfa’dan alýnarak Isparta’ya nakledilmesini dönemin Ýçiþleri Bakaný Muharrem Ýhsan Kýzýloðlu’nun talimatý ile Diyarbakýr ve Urfa Bölgesi Kolordu Komutaný Cemal Tural’ýn naaþý bizzat Þanlýurfa’dan uçaðýna alarak, Isparta’ya götürmek suretiyle gerçekleþtirdiði belirtildi. Dönemin Milli Birlik Komitesi Üyesi MHP Genel Baþkaný Alpaslan Türkeþ ise bu konuda, „Muharrem Ýhsan Kýzýloðlu bir gün Milli Birlik Komitesi’ne, Said Nursi’nin naaþýnýn nakledilmesi tamam diye bilgi vermiþti“ þeklinde konuþmuþtu. Kitapta ayrýca Baþbakan Adnan Menderes ile CHP Genel Baþkaný Ýsmet Ýnönü ve yine dönemin Baþbakan’ý Süleyman Demirel ile Ýsmet Ýnönü arasýndaki Said Nursi tartýþmasýna da geniþ bir þekilde yer verildi. Kitapta Baþbakan Bülent Ecevit’in Ulus Gazetesi Yazarý olarak „Said Nursi“ hakkýnda yazdýðý bir yazý da yer alýyor. PKK, KADEK OLDU! B elçika’nýn baþkenti Brüksel’de düzenlenen basýn toplantýsýnda PKK’nin ismini deðiþtirerek, Kürdistan Özgürlük ve Demokrasi Kongresi (KADEK) adýný aldýðý resmen açýklandý. Kürdistan Özgürlük ve Demokrasi Kongresi’nin yurtdýþý sözcüleri Rýza Erdoðan ve Adem Uzun’un katýldýklarý basýn toplantýsýnda KADEK’in hedefinin demokratik kurtuluþ olduðu belirtildi. “ANAP çalýþýyorsa ANAP’ý destekleriz” PKK’nin misyonunu yerine getirdiðini söyleyen KADEK yurtdýþý temsilcisi Rýza Erdoðan KADEK’in egemen ülkelerin sýnýrlarýný deðiþtirmeden, demokratikleþtirme yoluyla Kürt sorununu çözmeyi amaçladýðýný bildirdi. KADEK’in bir çatý örgütü olarak, Abdullah Öcalan’ýn „Demokratik Uygarlýk Manifestosu“nu benimseyen siyasi partiler, demokratik kitle örgütleri ve oluþumlarý bünyesinde barýndýrmaya açýk olduðunu vurguladý. HADEP’le iliþki konusunda gelen bir soruya ise Erdoðan, „HADEP eðer Türkiye’nin demokratikleþmesi için çalýþýyorsa HADEP’i, ANAP çalýþýy- orsa ANAP’ý destekleriz“ karþýlýðýný verdi. “Silahlý mücadele durmuþtur” Demokratik kurtuluþ sürecinin örgütü olarak KADEK’in kurulduðunu belirten Erdoðan “Demokratik çözüm sürecinin hassasiyeti göz önünde bulundurularak KADEK kurulmuþtur. Siyasal serhildaný barýþçýl olarak yapacaktýr. Silahlý mücadele durmuþtur.“ Dedi. Halk Savunma Birlikleri KADEK üyesi Halk Savunma Birlikleri’nin KADEK üyesi olduðunu bildiren Erdoðan, „Halk Savunma Birlikleri, MEHMET ELDENÝZ Tatile gidenler için bir kaç önemli bilgi B atý Avrupa ülkelerinde yaþayan 3,5 milyona yakýn Türk vatandaþlarýndan 1 milyon kadarý izinlerini geçirmek veya tatil yapmak amacýyla Türkiye’ye gitmektedir. Önceki yýllarda akraba ve dost ziyareti amacýyla gerçekleþtirilen söz konusu ziyaretlerin son yýllarda turistik gezi ve ticari amaçla da yapýldýðý söz konusudur. Ýzin yapacak yolcularýn gerek gidiþ - dönüþ yolculuklarýný kolaylaþtýrmak, gerek izin ve tatillerini huzur içinde geçirmelerine katkýda bulunmak amacýyla bu yazým da siz okuyuculara, Tatil öncesi hazýrlýklarda dikkat edilmesi gereken konularý, seyahat sýrasýnda gerekli olabilecek bilgileri, izin döneminde yolda, Türkiye’de ve dönüþte karþýlaþýlabilecek olasý sorunlara çözüm önerilerini ele almak istiyorum. Yaz aylarýnda Türkiye’ye giden yolcularýn karþýlaþtýklarý sýkýntýlarý en aza indirmek, yol veya yolculuk koþullarý hakkýnda önceden bilgi saðlamak amacýyla, yola çýkmadan seyahat belgeleri, vize, araçlarý ile ilgili konular, gümrük formaliteleri, demokrasi mücadelesine katký sunacak eðitime tabi olmuþtur. Birlikler meþru savunma konumunda kalacaklar. Kendilerine ve Kürt halkýnýn haklarýna saldýrý geldiðinde,kendilerini savunabile- cekler. Koþullar uygun olduðunda bu güçlere ihtiyaç kalmayacaktýr. Kürt halkýnýn haklarý tanýndýðý, barýþçýl serhildaný þiddetle bastýrýlmadýðý sürece bu birlikler devreye girmeyecektir.“ Türkiye’nin AB üyeliðine destek Erdoðan, “Türkiye’nin Avrupa Birliði’ne girmesi için demokratik alanda mücadele edeceðiz. PKK’yi terörist listesine almak, hem Türkiye, hem de Avrupa için yapýlabilecek en büyük kötülüktür. Avrupa’nýn PKK’yi terör listesine alma gibi bir çabasý olursa, zaten Türkiye’nin demokratikleþmesini ve AB’ye alýnmasýný istemiyor demektir. Bunun için demokratik mücadele edeceðiz.“ Öcalan Kongre Genel Baþkaný Erdoðan, Abdullah Öcalan’ýn KADEK Genel Baþkanlýðý’ný nasýl yürüteceði ve isimi onaylayýp onaylamadýðý sorularýna yanýt verirken de Öcalan’ýn bu süreci 1993 ateþkesiyle baþlattýðýný ve bugüne kadar bunu deðiþik adýmlarla geliþtirdiðini, dolayýsýyla bu adýmý kabul ettiðini belirtti. Öcalan’ýn bizzat aktif olmasýnýn sýnýrlý olacaðýný anýmsatan Erdoðan, bu eksikliðin 11 kiþilik KADEK Genel Baþkanlýk Konseyi tarafýndan yerine getirileceðini söyledi. Ýlk tepki Mesut Yýlmaz’dan Ayný gün Brüksel’de bulunan Baþbakan yardýmcýsý Mesut Yýlmaz, PKK’nin adýný deðiþtirerek KADEK yapmasýný ve silahlý savaþý durdurmasýný olumlu bir geliþme olarak gördüklerini söyledi. Yýlmaz bun raðmen tavýrlarýnda bir deðiþiklik olmayacaðýný da kaydetti. güvenlik, geçilecek ülkelerdeki makamlarýn tutumu, izlenecek yollar konusunda araþtýrma yapmalarý gerekmektedir. Seyahat edeceklerin pasaport ve nüfus cüzdanlarýný yanlarýnda bulundurmalarý gerekir. 16 yaþýndan küçüklerin ayrý pasaport sahibi olmalarý þart deðildir. Bu gibiler, anne ya da babanýn pasaportunda kayýtlý olarak seyahat edebilirler. Pasaportun ve pasaporttaki alýnan oturma izin süresinin en az 6 ay daha geçerli olmasýna dikkat edilmelidir. Almanya’da ikamet etmekte olan 16 yaþýndan küçük Türk çocuklarýnýn geri dönüþte sorunla karþýlaþmamalarý için sahip olduklarý ya da kayýtlý bulunduklarý pasaporta, kendileri için Almanya için oturma izni alýnmýþ olmasý gerekir. Yine mutlaka dikkate alýnmasý gereken diðer hususlar þunlardýr: · Gidilen ülkeye mutlaka kullandýklarý ilaç ve bakim malzemesinin birlikte görülmesi · Bilet hariç yolculuk için yapýlan diðer ödemeler için mutlaka makbuzun alýnmasý · Uçuþ öncesi zamanýnda havaalanýnda bulunulmasý · Zamanýnda yerlerin teyidinin alýnmasý redaktion@dem-ajans.de sayfa yeterki kararmasýn BASKILAR GÖLGELÝYOR GÜZELLÝKLERÝ E kmek küçüldü soframýzda, derman kesildi gýdasýzlýktan. Sinema, tiyatro, hayal oldu, ne misafirliðe gider olduk, ne de konuk edebildik evimizde dostlarýmýzý. Ev kirasýna yetiþtiremediðimiz maaþlarýmýza iþten çýkarmalar da eklenince utanýr olduk çocuklarýmýza harçlýk verememekten. Evet yaþanan bunca olumsuz manzaralara raðmen yok mu bolluk içinde yaþayýp gününü gün eden? Yok mu senin benim bir aylýk maaþýmý, bir gecede barlarda pavyonlarda sadece bahþiþ diye daðýtan. Bu gün güzel ülkemde boðaz tokluðuna çalýþýr hale getirilen kamu emekçileri, iþçiler, memurlar vergilerini de peþinen öderken, ülkemde zor günleri birlikte aþabilme adýna tasarruf genelgeleri yayýnlayan Kurtlu, kuþlu, Arýlý Hükümet ne yazýk ki kendi yayýnladýðý genelgeyi unutmuþ görünüyor.Çalýþan kamu emekçilerinin iki yýlda alamadýklarý maaþlarýný onlar bir ayda alma baþarýsýný gösteriyor, oturumlarda yaptýklarý Ali Cengiz oyunlarýyla. Bu da yetmezmiþ gibi kýsa bir dönem okul önlerinde görülmeyen resmi plakalý araçlar, evler ve okullar arasýnda mekik dokumaya devam ediyor. Kuyruklar oluþurken hastane önlerinde, ilaçlarý alamazken ülkemin yoksul insanlarý gazetelere yansýyor vekillerin yurt dýþýnda trilyonlarý aþan tedavi masraflarý, milyarlarý bulan telefon faturalarý. Ülkemin çalýþan bordro mahkumlarý için hayat daha fazla içinden çýkýlmaz bir hal alýrken, büyüyor yoksulluk ordusu yapýlan özelleþtirmelerle birlikte.Sönüyor birer birer sinema ve tiyatrolarýn ýþýklarý. Kapatýlýyor RTÜK tarafýndan Sesimiz Olan Radyolarýn Frekanslarý. Televizyon ekranlarýnýn izlenemez bir hal aldýðý bu günlerde kendini radyolarda dinlediði türkülerde bulan ülkem insaný; RTÜK tarafýndan komik gerekçelerle kapatýlmasýnýn ardýndan daha da yalnýzlaþarak, kalitesiz TV programlarýný izlemek durumunda býrakýlýyor. 90’lý yýllarýn baþlarýnda Baþkentlilerin düþüncelerini özgürce dile getirdiði radyolarýn çokluðu bizleri hep mutlu ederken, ülkem insaný sevdikleri türkülerle daha da gülümsemeyle bakýyordu yarýnlara. Ekonomik gerekçeler ve RTÜK’ ün baskýlarýna dayanamayan Yorum, Mozaik, Ýmaj, Arkadaþ, Çaðdaþ gibi sesimiz olma baþarýsýný göstermiþ radyolar birer birer kapatýlýrken kamu çalýþanlarý daha da öksüz, daha da yalnýzlaþýy- orlardý. Bu günlerde yaptýðý programlarla çaldýðý türkülerle hep yanýmýzda olmayý sürdüren emeðin sesi Özgür Radyo susturulmaya çalýþýlýyor. 30.9.2000 tarihinde yayýn hayatýna baþlayan FM 108 Radyo Özgür komik gerekçelerle 5 kez susturulurken,Kürtçe türkü çalmaktan iki kere daha kapatýlacaðýný öðrenmiþ olmak, insaný fazlasýyla düþündürüyor. Polis arabalarýnda,askeri garnizonlarda çalýnabilen Kürtçe türküler ne yazýk ki Özgür radyo mikrofonlarýndan çalýnýnca suç oluyor,; kapatýlmaya gerekçe oluþturuyor. Soruyorum yetkililere madem tehlikeli neden bandrol veriyorsunuz kasetlere? Neden radyolarda yasak olan polis arabalarýnda, garnizonlarda serbest? Niye bu çifte standart, niye bu korku? Ayrýca alkýþlýyorum garnizonda, polis teþkilatýnda Kürtçe türkü çalabilen arkadaþlarý. Alkýþlýyorum her þeye raðmen sesimiz olma baþarýsýný gösteren Özgür Radyo Çalýþanlarýný. SORUYORUM... Sayýn RTÜK üyelerine. Cennet ülkemin yoksul emekçilerinin kendi türkülerini dinleyip bilgilenme kaynaðý olan radyolarý tehlikeli bulup, kapatýrken çeþitli TV kanallarýnda bizleri izletmek durumda býraktýklarý gece yarýsý öpücüðü, dekolte, deniz kýzý, biri bizi gözetliyor gibi daha da çoðaltabileceðimiz programlarý kendi çocuklarýyla gönül rahatlýðý içinde izleyebiliyorlarsa kapatýn o zaman Özgür Radyoyu. Çünkü o türkülerimizi söylüyor. Kapatýn Özgür Radyoyu . Çünkü onlar bizi konuþuyor. .Kapatýn ki gün ýþýðýna çýkmasýn cennet ülkemi cehenneme çevirenlerin siluetleri .Kapatýn,Kapatýn çünkü bizde sizlere kapatýyoruz artýk gönlümüzün perdelerini. 8 Devletin vermiþ olduðu dönüþümü olmayan Teþviklerden yararlanýyormusunuz? 8 Emlak için ucuz faizli kredilerinizin olduðunu biliyormusunuz? 8 Yatýrým fonlarýnýn avantajlarýný biliyormusunuz? 8 iþveren teþvikli 400 Euro tasaruf sigortasýndan yararlanýyormusunuz? 8 Sigortalarýnýyýn yararlarýný ve zararlarýný biliyormusunuz 8 Arabanýz ucuz sigortalýmý? Deðilse Kasým ayýna kadar müracat edebilirisiniz. 8 Yeni ehliyet alanlara özel, çok ucuz araç sigortasý imkaný! · Az bagajý olan yolcularýn baþkalarýnýn bagajlarýný alma durumunda kendilerinin sorumlu olduðunu bilmeleri · Dönüsü açýk olan yolcular veya uçuþta tarih deðiþikliði yapmak isteyen yolcular, mümkünse biletini aldýðý yerde teyit ettirmesi daha doðru olacaktýr. · Kayýp bagaj durumunda kayýp edilen yerde hemen iþlemin yapýlmasý þarttýr. Ýþlemi yapýlmayan bagaj, daha sonra dikkate alýnmamaktadýr. El bagajlarýnda yasak olan maddelerin, örneðin Býçak ya da makas gibi kesici ve delici aletler. Spor silahlarý ve mermileri çok sýký güvenlik kurallarý çerçevesinde taþýnabilmektedir ve bildirilmeleri gerekmektedir. Yolcular, bütün bagajlarýnýn üzerine, isim, adres ve gidilen yerin adresinin yazmalýdýr. Bagaj kayýplarý ve hasarlarý varýlan alandaki yer görevlilerine bildirilmek zorundadýr. Havayollarýnýn sorumluluklarý verilen bagajlarda sýnýrlý olduðu için, önemli dokümanlarýn, deðerli eþyalarýn ve ilaçlarýn el bagajlarýnda taþýnmasýna dikkat edilmesi gerekmektedir. Her durumda, bagaj sigortasý yaptýrýlmasý tavsiye edilmektedir. dilarareisen@t-online.de OLGUN ÞENSOY 5 Sayý 13 Mayýs 2002 www.dem-ajans.de Dr. HÜSEYÝN NAZLIKUL Ýnsanýn içindeki Ýnsanýn yükseliþi için barýþ hemen þimdi... hnazlikul@gmx.net TOPLUM UYUÞTURUCULAR Haþiþ (Esrar) deðiþiklikleri ve takip edilme sanýsý ortaya çýkabilir. Afyon ( Opium ):Deðiþik haþhaþ türlerinin özellikle beyaz haþhaþýn kapsüllerinden akan sütün yoðunlaþýp katýlaþmýþ hali.. Eroin Afyonun içinde bulunan Morfinden kimyasal yolla elde edilir. redaktion@dem-ajans.de sayfa luk, kas aðrýlarý, bulantý ya da kusma, gözyaþýnýn artmasý, burun akýntýsý, kýllarýn diken diken olmasý, ishal, uykusuzluk. 6 kýsa bir süre yaþamýn güzel olduðunu söylerler, kalp çabuk atar, böylece fayla enerjiyle dans edenler kendilerini büyük bir topluluðun bir parçasý olarak duyumsarlar. Bulantý, korku, panik, halüsinasyonlar olabilir. Çok terleme ve ateþ yükselmesi sonrasý vücudun su kaybý halinde birden bire fazla su veya sývý içilmesi beyinde sulu madde birikmesi ve þiþme bir ölüm nedenidir. Hint keneviri çiçek ve yapraklarýnýn kurutulup doðranmasý veya havanda dövülüp kaba tülbentten geçirilmesiyle ilistin’de akan kan bizim elde edilen yeþil ya da gri bir karýþýmdýr. kanýmýz.... Ýnsan olmanýn bedeli Kolaylýkla kýrýlabilen esrar renkli toprabu derece aðýr olmasa gerek. Kokain LSD klar halinde bulunur.Torba içinde ya da Cenin’ de yaþanan vahþet ve katliamlar Kokainin etkisi çok çabuk, alýndýkÇýkýþ maddesi doðada çavdar-mahpreslenmiþ bir þekilde satýlýr.Kurutulmuþ insanlýk tarihine yerleþecek kara bir sayfa olacaktýr. Bu ayýp hepitan saniyeler sonra baþlar ancak kýsa muzunda bulunur. Sentetik olarak üretoz esrararýn koyu yeþilimsi bir rengi mize aittir. Cenin’ de yaþananlarýn engellenmesi için toplum sürer.Uygulandýðý bölgelerin duyartilen LSD’ nin bilinç deðistirici bir özelliði olarak, birey olarak kýsacasý insan olarak ne yaptýk? En acý ve travardýr. Genelde tütüne karýþtýrýlýp sigara Haþhaþ: lýlýðýný yok eder,gözbebeðini büyültür, vardýr. jedik olan ise bu acýlarý ve vahþeti yaþatanlarýn, jenosidi yaþamýþ gibi içilir. Ender olarak çaya katýlarak Yapraklarý almaþýk ve düzensiz par- damarlarý büzer, yüksek dozda tanAlanlarýn dünyayý algýlama þekli olan bir halk tarafýndan gerçekleþtirilmiþ olmasý... Dünya adeta içilebilir veya yemeklere katýlarak yeni- çalý bir bitkidir.Tek çiçek açar. Meyvesi siyonu yükseltir. Etkisinin yarým saati deðiþir. Örneðin ýþýk daha parlak gözüsesiz sedasýz bir bekleyiþ içinde... Filistin e karþý yürütülen acýlir. kapsül þeklindedir. Doðu haþhaþýnýn geçtiði ender görülür. Bunlar aþýrý masýz bu savaþ, yoksa ABD’nin bölgede yürütmek istediði bir Marihuana ise kenevirinin yaprak, (papaver somniferum) beyaz çiçekli sevinç, zevklenme, aþýrý uyarýlma, neþe- kür. Renkler daha koyu olarak algýlanýr. temsili savaþ olmasýn! W.G. Bush tarafýndan Þaron’ un bir barýþ sap ve çiçeklerinden yapýlan karýþýmý çeþitinden afyon elde edilir. Kýrmýzý çiçe- lenme, olur olmaz þeylere gülme, saç- Sesler yüksek ve alçaklaþýr. Resimlerin insaný olduðunu açýklamasýný yoksa nasýl yorumlamalýyýz! (ot). Sigara gibi içilir. Kurutulmuþ yaprak kli çeþitinden de afyon çýkarýlýr ama malama, dansetme, iþtahsýzlýk, kan biçimleri deðiþir.Sanrý (Halüsinasyon) olgusu vardýr. Bazýlarýna sanki kendi 21.yy da bir avuç insanýn daha fazla para kazanmasý sigara gibi sarýlýnca adý (Joint) bunun deðeri azdýr. basýncý ve kalp hýzýnýn artýþý olarak vücutlarýný tek ediyorlarmýþ gibi bir pahasýna dünyayý kana bulamalarý karþýsýnda susmayý yeðliyKannabis (Cannabis), Kenevir bitkiOpioidler Opiate veya opioid keli- sýralandýrýlabilir. Ancak bu kýsa süren oruz. Oysa zor olan barýþtýr. Barýþý yeþertmek için çevremizdeki sinin kýsaltýlmýþ adýdýr. Cannabis bitkisi meleri haþhaþ bitkisinin özütü olan kendini yükseklerde hissetme halini duygu gelir.LSD aslýnda kristal þekilde olmasýna raðmen pazarlamada genelzorluklarý aþmak için ne yapýyoruz? Evet barýþ için ve insanlýðýn genellikle kesilip, kurutulduktan birdenbire çöküntü, kendini kötü likle damlatýlarak kaðýtlara emdirilmiþ kalýcý olmasý için insanlýk adýna ne yapýyoruz? Birey olarak bu sonra parçalandýktan sonra sigahissetme, depresyon, paraolarak satýlýr. Hap þeklide vardýr. Horrorsorumluluðu, benliðimizin hangi köþesinde hissediyoruz. Ýnsraya sarýlarak ya da nargile noya, yani yoðun bir iniþ takip anlýðýn ve insanlarýn doðaya ve barýþa ihtiyacý vardýr. Dünya trip (korkulu kabus rüyalarýnda olduðu biçiminde içilir. Esrarýn uyuþtueder. Bazýlarý bu düþüþü hepimizin... Etrafa düþen bombalar yaþamý zehir etmekte ve gibi olmayan korkunç þeyler görme) rucu özelliðinden sorumlu olan önlemek için daha da fazla dünyanýn her neresine düþerse düþsün, doðaya býraktýðý kirlilik olayý anlatmasý zor feci bir durumdur. bileþik tetrahidrokannabinoldür kokain almayý denerler.Bu sonra ve derin izler hep ayný kalacaktýr. Bu kirlilik düþtüðü yerde sýnýrlý Korktuðu þeylerden kaçmaða çalýþýr(THC) En etkili esrar, bitkinin durumu daha da kötüleþtirir. kalmayýp dünyanýn her tarafýna yayýlmaktadýr. Doða kirliliði kadar ken otomobil altýnda kalanlar veya tomurcuklarý veya yapraÇok fazla alanlarda acayip davaðýr olan diðer bir kirlilik ise insan kirliliðidir. Ýnsan kirlenmesi yüksek yerden düþenler olmuþtur. Uçaklarýndan alýnan ranma hatta þiddete eðilim olaetrafýmýzý bir zýrh gibi sarmaktadýr. Etrafýmýzdaki insan kirliliði, bileceðini veya su üzerinde yürüyesiyah-kahverengi reçibilir. Bir süre sonra uyuduktan insanlýðýn, içinde tutsak edildiði kafes her geçen gün biraz bileceðini zannedenler olmuþtur. nemsi maddenin kurusonra uyanan kendini yorgun daha daralmaktadýr. Arkadaþlarýnýza dikkat ediniz. tulmasýyla elde edilir. ve sinirli hisseder. Bu savaþýn arkasýnda ne var, kimler var? Bu savaþ kimlerin Buna haþiþ veya Kokain psikolojik baðýmlýlýk iþine yarýyor? Kimin çýkarýna geliyor? Kimi temsilen bu savaþ 21 haþ denilmekteyapar. Baþka yy dünya kamuoyunun gözü önünde bu kadar barbarca sürdir. uyuþturucu maddelerin dürülüyor? MADDE BAÐIMLILIÐINDAN Esrara tolekullanýmýna götürür. Barýþ bugün her zamankinden daha çok “insanýn içindeki rans geliþir, psiburuna çekme sonrasý insanýn” varlýk yokluk çizgisindeki amacý oldu. Günümüzde barýþ kolojik baðýmlýlýk delinme, kilo kaybý olur. artýk soyut bir özlem deðildir, bugün barýþ somut bir hedef haline yapar fakat fizyoCrack denilen þekli gelmiþtir. Geçmiþ yy.da da barýþý isteyenler vardý. Özellikle barýþý A. Madde baðýmlýsý insanlara nasýl lojik baðýmlýlýk isteyen insanlarýn içinde kadýnlar önemli bir yer almýþlardý. En daha saftýr ve fazla yardým edebilirsiniz? yaptýðýna dair eski barýþçýlar kimdir, diye soracak olursak bunun yanýtý KADINkokain içerir.Piþirme tozu deliller kuvvetli LARDIR. Kadýnlarýn barýþçý olmalarý için çok haklý nedenleri vardýr. (yemek sodasý) ile Baðýmlýlýðýn temel göstergesi uyuþturucu deðildir. ÝrriTabiatý olarak insaný dünyaya getiren bir kadýn, üretici ve o kadar kokain karýþtýrýlarak elde sorunu bulunduðunun inkar edilmesidir. süre içinde taþýdýðý bir varlýðýn ne kadar deðerli ve zahmetli tabilite (çabuk edilir.Bir veya iki kez Baðýmlý insanlar genelde problemlerini yadolduðunu bilir. Kadýný barýþçý yapan etken, belki de annelik içgüsinirlenme), denenmesi baðýmlýlýk sýrlar. düsüdür. Barýþý savunmak her zaman zor olmuþtur. Bugün barýþ huzursuzluk, uykuyapabilir ve cravinge Þu bilgiler iþe yarayabilir: opium dan gelmektedir. Afyon bitkisi için panzer, tank ve silaha karþý kendini siper eden ve barýþ suzluk, iþtahsýzlýk ve hafif bulantý g i b i (özleme) yol açabilir Neþelendi· Kiþiyle onun kendisi üzerine konuþ, baþka morfini de kapsayan 20 kadar opium çýðlýklarýný atan Filistinli analarýn sesine herkesin kulak vermesi çekilme belirtileri yüksek dozlarda kanrici ve zevk verici etkisi sadece insanlar hakkýnda deðil. alkaloidlerini içerir. Eroin , kodein , yetmez. Filistinli analarýn istem ve taleplerine sahiplenmek bir nabis kullanan insanlarda madde kul5 dakika sürer, arkasýndan 20 · Konuþmadan önce ne diyeceðini düþün, insanlýk görevi olarak karþýmýzda duruyor. Barýþ bugün daha bir lanýmý aniden kesildiðinde görülür. hydromorphone dopal opiatlar veya dakika içinde titreme, adale · Konuþtuðun kiþiye kendisine ve sorunlarýna önem taþýyor. Sigara halinde içildiðinde öforizan etkisi onlardan sentezlenen opiatlardan çekilmeleri, yorgunluk, çöküntü ilgi duyduðunu göster. Tarihe baktýðýmýzda genç erkekler çoðu zaman savaþ yandakikalar içinde görülür, yaklaþýk 30 bazýlarýdýr. Eroin morfinden 2 kat daha hali gibi hoþ olmýyan etkileri · Duyduklarýný ve bildiklerini baþkalarýna lýsý olmuþlardýr. Geçmiþ yüzyýllardaki savaþlar, gençlerin önündakika içinde en yüksek noktasýna ulaþýr güçlüdür. Kullanýmý aðýzdan, burun gelir. diðer uyuþturucu madanlatma. deki gelecekti! Zengin olmanýn, daha büyük bir topraða sahip ve 2 ila 4 saat devam eder. Yemekler yoluyla, damardan ve ya deri altýna deler ile kombinasyon ölüme · Eðer ciddi bir tehlike görüyorsan yardýmcý olmanýn yolu savaþtan geçiyordu. içinde de aðýzdan alýnabilir. Aðýzdan enjekte etmek yoluya olabilir. yol açabilir. yüksek tansiyon ve olabilecek kiþi ve kuruluþlarýn adreslerini Kullaným þekli: Eroin baðýmlýsý Bugünün gençleri erkeði ve kadýný savaþa karþý olmak alýndýðýnda ayný etkiyi elde edebilmek temin et.(Almanya’da, Beratungsstellen, Klikalp sorunlarý olanlarda daha zorundadýr. Çünkü onlarýn savaþta hiçbir çýkarlarý yoktur. Savaþ için 2-3 kat daha fazla alýnmasý gerekli- günde 0,5 ile 3 gram arasý takriben üç çok dikkat edilmesi gerekir. Rock niken, Jugendhilfe, Telefon-Notruf) birkaç silah tüccarýnýn yaný sýra bazý egemenlerin hakimiyetlerini dir. Göz kanlanmasý, kalbin hýzlý atýmý, doz eroin kullanýr. Eritilerek enjekte yolu denilen, küçük içmeye hazýr · Önemsememe, inkar etme, kabullenmeme daha da geniþletmesi için yapýlmaktadýr. Savaþ herkesin geleile damardan veya toz halinde buruniþtah ve aðýz kuruluðu gözlenir. gibi durumlarýn sýk görüldüðünü önceden miktarlarda satýlýr. ceðini yok etmekte. Günümüzde savaþ artýk erkekliðin simgesi dan çekilerek alýnýr. Tehlikeler: bilmen gerekir. deðildir. Savaþta cesaretin simgesi olamaz zaten. Opioid kullanýmý sýrasýnda ya da · Eðer bu iþi yapmayacaðýný fark edersen o Esrar vücutta Alkoldan daha uzun Artýk barýþ isteyen sýrf anneler deðil tüm insanlar olmalýdýr. hemen sonra geliþen, klinik açýdan Ectasy kendin yardým ara. bir süre - tahminen 2 ay - kalýr. Filistin’de barýþ çýðlýklarýný atan KADINLAR’ ýn yanýnda gençler ve belirgin olarak uygunsuz davranýþsal Tamamen sentetik olup hiç · Tekrar tekrar konuþma teklif et. o Daha tesiri geçmeden insan kenerkekler de yer almýþlardýr. Barýþ isteyenler sýrf Filistin de deðil ya da psikolojik deðiþiklikler (örn. bir doðal madde olmaksýzýn dini içmemiþ gibi ayýk hisseder. Dikkat: onlarý yalnýz býrakmayan ve Ýsrail devletin ve Þaron’un barbarlýðý üretilir. Kimyasal maddesi B. Eðer ben kendimde baðýmlýlýk problemi Ýçtikten 4-5 gün sonra araba veya baþka baþlangýçtaki neþeden sonra ilgisizlik, karþýsýnda cesaretli çýkýþlarýyla Ýsrailli barýþ savunucularýnýn da MDMA’dýr. Sentetik desenlenhuzursuzluk, sinirlilik halinin vücuda fark edersem , kendim ne yapabilirim? bir taþýt kullanmayýnýz. seslerine kulak vermek ve ciddi bir kamuoyu yaratmak gerekyansýmasý, yargýlama bozukluðu, miþ uyuþturucular grubundan · Bu halde ilk adýmý atmýþ bulunuyorsun. o Ruhsal sorunlara yol açabilir. mektedir. Þaron’un Filistin halkýna karþý sürdürdüðü bu barbarca toplumsal ya da mesleki iliþkilerde olan Ecstasy son zamanlarda · Güven duyduðun bir kimseyle sorununu o Esrar Broþit ve Astým gibi solutemsili savaþ tüm insanlýðý karþý iþlenen bir suçtur. Bu kirli savaþ gençlerin partilerde ve diskotekbozulma görülür.Bunun yanýsýra serkonuþ. num yollarý hastalýklarýnda tehlikelidir. tarihe kapkara bir sayfa olarak anýlacaktýr. lerde çok kullandýðý bär madde semlik hissi , sözü aðýzda gevelercesine · Bu kiþiye problemi baþkalarýna açmaÝki Jointin içerisindeki katran miktarý 6 Barýþ gelecektir, savaþ ve þiddet ise yok oluþ. “Ýnsanýn içindeki haline geldi. Genellikle hap, konuþma, dikkat ya da bellek bozumasýný rica et. ila 12 sigaradakine eþittir. Ýnsanýn” yükseliþine hiçbir güç engel olamayacaktýr. Kaybeden bazen kapsül veya toz þeklinde kluðu opioid alýmýný düþündürür.Aþýrý · Yardým edebilecek kiþi ve kuruluþlarýn o Esrar Erkeklik içinde tehlikelidir. Þaron ve onun destekleyicileri olurken, kazanan ise er veya geç satýlýr. doz Koma, solunumun yavaþlamasý, adreslerini bul. Hayalarda meni (sperma) yapýmýný azalinsanlýk olacaktýr. Amphetamin kökenli sentehipotermi, hipotansiyon ve kalbin yavaþ · Yardým kabul etmek kolay deðildir am týr. Spermada bozukluklar oluþabilir. tik bu uyarýcýnýn yararsýz olduðu zorunludur. atmasý aþýrý doz semptomlarýdýr. Koma, o Esrar içen hamile iddiasý doðru deðildir. bir tek · Kendi açýklamalarýna ve söz veriþlerine gözbebeðinin iðne ucu gibi küçülmesi“ Acaba çocuðum uyuþturucu kullanýyor mu? Aile- anneler doðmamýþ çocutabletin bile ölüme yol açabileinanma. ve solunum depresyonuyla gelen da zarar verebilirler. ler, uyuþturucu kullanan çocuklarýný hangi dav- klarýna · Bir defa daha, bu son , bunu herkes yüz ceði bilinmektedir.Tahminen 20 hastada opioid aþýrý dozu ilk akla gelen o Aniden gelen korku kere söylemiþtir. Bu soruna dahildir. dakika içerisinde etkisi baþlar þey olmalýdýr. Kesildiðinde görülen ranýþ deðiþiklerinden anlayabilirler? durumlarý, duygu durum Bedensel ve Ruhsal çok kötü bir duruma yoksunlik belitileri þunlardýr : huzursuz- ve 4 ile 6 saat sürer. Alanlar lýnan bütün önlemlere raðmen, sabaha doðru yorgun ve huzursuz olur, düþmeyi bekleme. bu korku tüm dünyada pek çok yataktan kalkamaz. ailede yaþanýyor. Uyuþturucuya karþý Çevresindekilerden sürekli para ister. denenen etkili yollardan biri de ailelerin Ama parayý nereye harcadýðýný açýklaDoðu’dur. bu konuda bilgilendirilerek uyanýk tutul- yamaz. Para bulamayýnca alabildiðine Sümbül yüzyýllardýr, ilkbahar malarýný saðlamaktýr. hýrçýnlaþýr. Ýþtahý kaybolur, devamlý kilo havasýný tatlý kokusuyla süslemiþ, Aþaðýda sayýlanlara dikkat eden bir kaybý görülür. þairlere ilham kaynaðý aile çocuðun uyuþturucu baðýmlýsý olup Okuldaki baþarýsýnda ani düþüþler olmuþtur. Onsekizinci olmadýðýný anlayabilir: gözlenir. yüzyýlýn ortasýnda Fransa unan mitolojisine göre kiye ziyareti Eve gelmeyen çocuk neler yaptýðýný Kralý 15ci Louis’nin metresi sümbül adýný, Hyakinthos s ý r a s ý n d a saklamaya çalýþýr, gerçeði gizlemek için Çocuðunun uyuþturucu kullanolan Madame de Pom(Avrupa dilinde sümbül) s ü m b ü l yalan söyler. Bazen de o gece nerede dýðýndan kuþkulanan aile ne yappadour, Versailles saraadýnda bir Yunan delikanlýsýndan ö r n e k l e r i olduðunu ve neler yaptýðýný gerçekten malýdýr? yýnýn bahçesinin almýþtýr. Hyakinthos, Apollon’un t o p l a y a n , hatýrlayamaz. Böyle bir durumda paniðe kapýlsümbüllerle donatýlmasýný can ciðer arkadaþýymýþ. Bir gün Alman doktor Sakin biri olarak tanýdýðýnýz çocuk mamalý. Çocuðu karþýsýna alýp samimi ve kýþýn saray camlarýna disk atma yarýþýnda Apollon’un Leonhardt Rauaniden sinirli ya da aþýrý vurdumduy- olarak konuþmalý ve uzman bir psikiyatrisümbül resimleri nakþedilmeattýðý disk Hyakinthos’un baþýna wolf, topladýðý maz, umursamaz, hiçbir þeyle ilgilemez ste götürmeye onu ikna etmeli, uzmanýn sini isteyerek, sümbülün Fransýz çarpmýþ. Delikanlýnýn boynu bir örnekleri Avrupa’ya bir kiþiliðe bürünür. tavsiye ve telkinlerine uymalýdýr. (Bazý seçkinleri arasýnda popüler bir çiçek gibi kýrýlmýþ, çimenler al kana götürmüþtür. 1700’li Çocuk okuldan kaçmaya baþlar. hastanelerde bulunan bu konu ile ilgili çiçek haline gelmesini saðlamýþtýr. boyanmýþ. Apollon arkadaþýnýn yýllarýn baþýnda sümbül Özellikle öðle saatlerinde, uyuþturucu bölümlere de baþvurulabilir.) Sümbül günümüzde de stil ve zaracesedini kollarý arasýnda alýp, „Ah, popüler çiçeklerden bir aldýktan sonra sýk sýk okuldan kaçSon olarak þunu söyleyebiliriz ki fetin sembolüdür. senin yerine ben ölseydim“ demiþ. haline gelmiþ ve 2.000’den fazla masýyla dikkati çeker. uyuþturucu baðýmlýlýðýndan kurtulmak Sümbül, Osmanlý þairlerinin ve O anda çimenler yeniden göver- türü yetiþtirilmeye baþlamýþtýr. 10. Mart09.Haziran 2002 Eski arkadaþlarýyla görüþmemeye güçlü bir irade ve üstün bir gayet ister. çiçek üstadlarýnýn da çok sevdikleri miþ ve Hyakinthos’un öldüðü yerde Sümbülü ilk yetiþtirenlerin antik tarihleri arasýnda Blick baþlar, yeni yeni arkadaþlar edinir. Kiþi istekli ve gayretli ise baðýmlýlýktan ve yetiþtirdikleri bir çiçektir. Divan güzel bir çiçek açmýþ ve bu çiçeðe Yunanlýlar ve Romalýlar olduðu Bunlar yaþça ondan büyük olurlar ve kurtulabilir. þiirinde genellikle sevgilinin saçlarý Hyakinthos yani sümbül denmiþ. düþünülmektedir. Hem Homeros hiçbir zaman onun evine gelmezler. Ne yazýk ki tedavi oranýnýn düþük Solitude- Solitudenstrasse sümbüle benzetilir. Osmanlýlar da, Bu efsanenin kaynaðý, muhteme- hem de Virgil, bitkinin kokusunu Teninin rengi hastalýklý gibidir. Yüzü olduðu baðýmlýlarýn pek çoðu “yaþayan sümbül gül ve lale kadar hayran121, 70499 Stuttgart’da len yabani sümbüllerin üzerinde, eserlerinde anlatmýþlardýr. Bu solar, gözler çukurlaþýr, bakýþlarý ölü” durumunda topluma yük olacak lýk toplamasa da, þiirin, süsleme Yunan alfabesinde aðlama sesini sanatçýlarýn bildiði ve modern Ressam Þükrü Kýlýnç’ýn resimleri anlamsýzlaþmaya baþlar. Uyku saatleri þekilde yaþayýp genellikle de kaza, zehirsanatlarýnýn ve bahçelerin önde gösteren „A“ harfine benzer þekil- sümbül türlerinin genetik atasý olan sergilenecektir. Serginin açýlýþý deðiþir. Gündüzleri uyuma ihtiyacý duyar- lenme vs. gibi bir nedenle genç yaþta gelen çiçeklerinden biridir. „Dört ler olmasýdýr. sümbül, Hyacainthus Orientalis 10.Mart 2002 tarihinde saat ken geceleri uyuyamaz. hayata veda ederler. Bu nedenle, en iyisi çiçek“ üslubunda gül, lâle ve karanSümbül Avrupa’ya Türkiye’den olarak bilinen bir sümbül türüdür 15.00 de yapýlacaktýr. Uyuþturucuyu gece almýþsa bütün bu illete hiç bulaþmamak ve bulaþangelmiþtir. 1573 yýlýnda yaptýðý Tür- ve anavataný Türkiye ve Orta filin yanýnda yer alýr. gece gayet canlý olmasýna karþýn lardan uzak durmaktýr. F KURTULMA YOLLARI A RESÝM SERGÝSÝ Sümbül Y Sayý 13 Mayýs 2002 www.dem-ajans.de ÝLAN DEM AJANS SÝZÝN KURULUÞUNUZDUR ARAYIN; 0711 30 00 711 redaktion@dem-ajans.de sayfa 7 Sayý 13 Mayýs 2002 www.dem-ajans.de ÝSLAMÝ BAKIÞ redaktion@dem-ajans.de sayfa Günümüzde hala devam eden Doðu Türkistan’daki Çin iþgali 1700’lü yýllarýn ortalarýnda baþlamýþtýr. 17 ve 18. yüzyýllarda Doðu Türkistan’da yaþanan iç savaþlar hem halkýn birlik ve beraberliðini zedelemiþ, hem de devletin gücünü zayýflatmýþtý. Dr. HALÝS ÖZKAN 8 hozkan@dem-ajans.com Yazarýmýz tatilde olduðundan, yazýsýný bize ulaþtýramamýþtýr. D o ð u Türkistan Konsolosluðu’nda çalýþmaya baþlamýþtýr. Batý Türkistan’da bulunduðu süre boyunca, Doðu Türkistan’daki baðýmsýzlýk yanlýsý kiþilerle baðlantý kurmuþ ve çalýþmalarýný büyük baský altýnda birçok þekilde yardýmda bulunabilirler. Doðu Türkistan halkýnýn yaþadýðý zulmü dünya kamuoyunun ve uluslararasý kuruluþlarýn dikkatine sunacak her türlü giriþim, bu konuda yapýlacak en ufak bir katký bile önemli bir hizmet olacaktýr. G ünümüzde hala devam eden Doðu Türkistan’daki Çin iþgali 1700’lü yýllarýn ortalarýnda baþlamýþtýr. 17 ve 18. yüzyýllarda Doðu Türkistan’da yaþanan iç savaþlar hem halkýn birlik ve beraberliðini zedelemiþ, hem de devletin gücünü zayýflatmýþtý. Ayný dönemde Çin’de Mançu Hanedanlýðý dönemi baþlamýþtý. 1911 yýlýnda Mançu Çin Ýmparatorlere kendi geleceklerini tayin etme ve alýnýyor ve idam ediliyordu. luðu yýkýlýp, yerine Kuomintang kendi kendini yönetme hakkýný vere- Toplu sürgünler ise zulmün Partisi’nin lideri Sun Yat Sen önderliðin- ceðini deklare etti. Ancak iktidara gelir bir diðer yüzüydü. Yurtdeki Çin Cumhuriyeti kurulduðunda, gelmez, önceden verdiði sözleri bir larýndan sürülen Doðu Türkistan halen esaret altýn- anda göz ardý etti ve „Sincan iki bin Müslümanlarýn bir kýsmý, daydý. yýldýr Çin’in ayrýlmaz bir parçasýdýr, bu zorlu iklim þartlarý nedeni Kuomintang rejiminin Doðu Türki- nedenle Çin’i federe devletlere bölme- ile yolda hayatlarýný kaystan halkýna yaptýðý iþkence ve zulüm, nin hiçbir manasý yoktur. Bu talep tarihe betti. 1949-1965 arasýnda 1931 yýlýnda halkýn ayaklanarak ve sosyalizme düþmanlýk anlamýna 26.300.000 Doðu Türbaðýmsýzlýk ilan etmesi ile sonuçlandý. gelir“ açýklamasýný yaptý. (Lydia Hlubn- kistan Müslümaný Doðu Türkistan isyanýný tek baþýna chy, The East Turkic Review, No 4) öldürüldü. bastýramayacaðýný anlayan Çin, Ardýndan baský ve zulüm baþladý. Müslümanlar bir gizli olarak yürütmüþtür. En büyük yardým, tüm bu zulmün Sovyetler Birliði ile gizli bir anlaþma Ýlk olarak, Mao ile görüþmek üzere yola yandan sistemli olarak katledilirken, Bu vatansever insanýn yaþamý gerçek kaynaðý olan dinsizliði fikren imzalamýþtý. Bu gizli anlaþma çýkan Doðu Türkistan Cumhuriyeti’nin bir yandan da onlarýn yerlerine Çinli- boyunca þerefle sürdürdüðü baðýmsýz- çürütmek, bunun yerine hakký ve güzel uyarýnca, Ruslardan silah ve askeri önde gelen liderleri esrarengiz bir uçak ler yerleþtirilmekteydi. Doðu Türkistan’ý lýk mücadelesi bugün de ayný hýzla ahlaký hakim kýlmak için fikri bir mücadestek saðladý. Ancak buna kazasýnda hayatlarýný kaybettiler. Daha bir Çin eyaleti haline getirmek isteyen devam etmektedir. Þu anda uluslara- dele yürütmektir. Dünyanýn dört bir oðu Türkistan topraklarý bin raðmen Müslümanlarýn baðýmsýz- sonra da Doðu Türkistan’ý kendi Maoist rejimin bir diðer yöntemi ise, rasý arenada Doðu Türkistan için faa- yanýnda haksýz yere öldürülen, „Rabbiyýl boyunca Ýslam yurdu lýk hareketinin bastýrýlmasý mümkün topraðý olarak gören ve elinden býrak- zorunlu kürtajla „aile planlamasý“ydý. liyet gösteren yirmiye yakýn vakýf ve miz Allah’týr“ dedikleri için yurtlarýndan olmuþtur. Ancak yarým olmadý. 1933’de Kýzýl Ordu karadan mak istemeyen Kýzýl Çin hükümeti, Bu uygulamalar bugün de halen dernek vardýr. Bu dernekler Doðu Türki- sürülen, inançlarý uðrunda iþkenceye asýrdan fazla bir süredir, Doðu TürDoðu Türkistan’a girerek Müslü- Müslüman halka karþý acýmasýz bir devam etmektedir. stan Milli Kurultayý (ETNC)’nýn þemsiyesi uðrayan insanlara yardýmcý olabilmek kistan topraklarýnda Müslümanlar, man kuvvetleri maðlup etti. Müslü- soykýrýma giriþti. Ýlk savaþ Müslüaltýnda toplanmýþtýr ve Doðu Türkistan mümkündür. komünist Çin yönetiminin iþgali altýnda manlar Kýzýl Ordu birliklerince toplu manlarýn inançlarýna karþýydý. Dini Bir özgürlük kahramaný: halkýnýn sesini dünyaya duyurabilmek Tüm inananlarýn eþit sorumluluða yaþamaktadýrlar. Urumçi olarak katledildi, camileri ve mes- eðitim veren tüm okullar kapatýldý, din Ýsa Yusuf Alptekin için çalýþmalar yürütmektedir. sahip olduðu bu konuda, Allah’ýn ayetÜniversitesi’nin duvarýnda yer alan ve citleri yýkýldý. adamlarý tutuklandý, büyük kýsmý da Çin’e baðlý Doðu Türkistan Eyalet inde belirttiði gibi, „... Kim cehd ederse 2 Ekim 1988 tarihli Ýngiliz The Indeöldürüldü. Camilere Mao’nun resimHükümeti’nin Genel Sekreteri olarak Vicdani Sorumluluktur (çaba gösterirse), kendi nefsi için cehd pendent gazetesinin bölge sorumlusu Doðu Türkistan’da leri ve Komünist Parti’nin bayraklarý görev yapan Ýsa Yusuf Alptekin, tüm Tüm bu zulüm ve iþkencelere karþý etmiþ olur...“ (Ankebut Suresi, 6). Bir Andrew Higgins’in deyimiyle „katýksýz “Kýzýl Dönem” asýldý ve Müslümanlara bu resim ve hayatýný Doðu Türkistan’ýn haklý Doðu Türkistan halkýnýn, haklarýný baþka ayette ise Allah iman edenlerin ýrkçý düþünce ile zehirlenmiþ bir zihniÝktidarý ele geçirmeden önce bayraklara saygý gösterilerinde bulun- davasýný uluslararasý arenada anlat- savunma veya kendilerini koruma bu sorumluluðunu þu þekilde belirtyetin göstergesi“ olan bir yazý, Çinlilerin 1945’de gerçekleþtirilen 7. malarý emredildi. Müslümanlarýn bir maya ve Müslümanlarýn esaretten imkaný yoktur. Ancak dünyanýn dört miþtir: „... Yeryüzünde bozgunculuðu Uygur Türkleri’ne bakýþ açýsýný yansýtKongre’de Mao, komünistlerin, ikti- kýsmý Pan-Türkist, bir kýsmý da Pan-Ýsla- kurtulmasýna vakfetmiþtir. 26 yaþýn- bir yanýndaki Müslümanlar, ihtiyaç önleyecek fazilet sahibi kiþiler bulunmaktadýr: darý ele geçirince farklý etnik köken- mist olduklarý gerekçesi ile gözaltýna dayken Batý Türkistan’daki Çin içindeki bu savunmasýz insanlara malý deðil miydi?..“ (Hud Suresi, 116) „Uygur erkeklerini sonsuza kadar kölemiz yapalým, Uygur kadýnlarýný da asýrlar boyunca fahiþemiz.“ “Onlar, ‘çirkin bir hayasýzlýk’ iþlediklerinde: Bölgede 1 milyon kadar askerini silah altýnda tutan Çin, Doðu „Biz atalarýmýzý bunun üzerinde bulduk. Türkistan’da Müslümanlarýn attýðý her Allah bunu bize emretti“ derler. De ki: adýmý kontrol etmektedir. Yollarda kurul„Þüphesiz Allah, ‘çirkin hayasýzlýklarý’ muþ olan askeri denetim noktalarýnda tüm araçlar tek tek durdurulup içleri emretmez. Bilmediðiniz bir þeyi Allah’a karþý aranýrken erkekler hakarete uðrayýp mý söylüyorsunuz?” (Araf Suresi, 28) tartaklanmakta, Müslüman kadýnlar ise zulmediyorlar“ ayet vardýr; bunlardan biri þöyledir: “Onlara: tacize uðramaktadýrlar. Çin’in baskýsý, (Yunus Suresi, „ Allah’ýn indirdiðine ve elçiye gelin“ denilyollarýn tutulmasý veya askeri birliklerin 44) hükmü diðinde, „Atalarýmýzý üzerinde bulduðumuz þey sýk sýk evlerde arama yapmasý ile de romantizmin bu bize yeter“ derler. (Peki,) Ya atalarý bir þey bilsýnýrlý deðildir. Japonya’da yayýnlanan çarpýk anlayýþýný miyor ve hidayete ermiyor idilerse?” (Maide Mainichi Daily News gazetesi bu aðýr en güzel þekilde Suresi, 104) baskýyý 29 Haziran 2000 tarihli ifade etmekteSonuç sayýsýnda þöyle aktarmýþtýr: dir. Bir insanýn Allah’ýn istediði gibi salih bir (Doðu Türkistan’da) Çin’in denetimi Ý n s a n l a r , imana sahip olabilmesi için, romantizm gün geçtikçe artmakta ve daha da Allah’ýn kendile- bataklýðýndan kurtulmasý zorunludur. Kuran’da, dayanýlmaz bir hal almaktadýr. Halkýn rinden ne iste- „Þüphesiz Allah, hakkýn ta kendisidir...“ (Hac Kurtuluþ Ordusu her yerde. Ýletiþim sýnýrlý diðini öðrenip Suresi, 62) ayetinde buyurulduðu gibi Allah, ve polis denetiminde yapýlabiliyor. Çok uygulayacaklarý gerçeðin ta kendisidir ve bunu kavrayabilmek az köyde telefon var ve bu hatlarýn omantizm baþlý baþýna bir ideoloji fark çok açýk olarak ortaya çýkmaktadýr: yerde, atalarýndan kendilerine miras kalan için „gerçekçi“ olmak gerekir. Romantizme hepsi dinleniyor. Bir kiþi sadece boþ bir veya dünya görüþü olmaktan ziyade, 1. Kuran’da Allah insana aklýný kullanmasýný, düþünce kalýplarýný, davranýþ ve ibadet þekil- kapýlan insanlar ise dini yaþamaya baþlasalar þüphe üzerine yýllar boyunca tutuklu çeþitli ideoloji ve dünya görüþlerine düþünmesini, Allah’ýn yarattýklarýný incelemelerini devam ettirirler. Ýçinde bulunduklarý þartlarý bile, romantizmin verdiði çalkantýlý ruh hali kalabiliyor. nüfuz eden, onlara duygusal bir atmosfer sini ve bu þekilde akýl yoluyla iman etmesini akýlcý olarak deðerlendirip ona göre davran- sebebiyle, bu konuda kararlý ve istikrarlý olaMüslümanlar keyfi olarak tutuklanýp veren, bu yolla insanlarý akýlcýlýktan uzaklaþtýran emretmektedir. Oysa romantik din anlayýþýnda mak yerine, geleneklerinde var olan kural mazlar. Romantik bazý etkenlerle dini yaþaçalýþma kamplarýna gönderilmekte, bir etkidir. akýl devreden çýkar. Ýnsanlar düþünmeye deðil, ve anlayýþlarý aynen muhafaza ederler. Bu da maya baþlayan, ama kýsa bir süre sonra asýlsýz suçlamalarla idam edilmekte, Din ile romantizmin birbirine nasýl düþünmemeye yöneltilir. Allah’ýn Kuran’da þiddetle uyardýðý bir sap- bundan vazgeçen ve yeniden din dýþý hayata zaman zaman da toplu olarak katledilkarýþtýrýldýðýný anlamak için, dinin temeli olan 2. Romantik din anlayýþlarýnýn çoðunda, kýnlýktýr. Kuran’da bu konuyla ilgili çok sayýda dönen pek çok insan vardýr. mektedirler. Bunun yaný sýra, namaz„ihlas“ kavramýný iyi kavramak gerekir. Ýhlas, bir insanýn kendisine larýný gizli kýlmak zorunda kalmakta, iþin sadece ve sadece Allah’ýn rýzasýný kazan- zulmetmesi, acý oruç tutmalarýna izin verilmemekte, dini mak için yapýlmasýdýr. Bir iþ ancak ihlaslý olarak çektirmesi makbul eðitim almalarý engellenmektedir. Müsyapýlýrsa ibadet olur ve Allah katýnda deðer bir davranýþ olarak lüman nüfusun sayýsýnýn artmasýný kazanýr. Örneðin namaz kýlmak, oruç tutmak, görülür. Örneðin, engellemek için uygulanan metot ise zekat vermek, Allah yolunda çaba harcamak kendilerini çarinsanlýk dýþýdýr: kadýnlara zorla kürtaj ve tüm diðer ibadetler, Allah’ýn rýzasýný kazan- mýha gererek Hz. Sie können das alles bei uns zu angemessenen Preisen geniessen yapýlmakta, birden fazla çocuða sahip mak kastýyla yapýldýðý takdirde ibadet olur. Ýsa’ya yakýnolanlarýn çocuklarý ellerinden alýnAllah Kuran’da, „iþte þu namaz kýlanlarýn vay laþtýklarýný düþümaktadýr. haline, ki onlar, namazlarýnda yanýlgýdadýrlar, nen Hýristiyanlar Doðu Türkistan’a Çin Ýþkencesi D Din adý altýnda uygulanan ROMANTÝZM R REKLAM VE TANITIMDA EN YAKININIZDAKÝ ADRES 0711 / 3000 711 onlar gösteriþ yapmaktadýrlar“ (Maun Suresi, 4-6) buyurarak, Allah rýzasý için yapýlmayan ibadetin geçersizliðini bildirmiþtir. Romantizmin dini çarpýtmasý da bu þekilde olur. Dini, Allah’ýn rýzasýndan baþka bir amaca yönlendirir: Ýnsanlara dini, Allah’ýn rýzasý için deðil de, kendi duygusal ihtiyaçlarýný tatmin etmek için yaþatýr. Romantizm bu ince ama çok önemli olan ayrýmý ortadan kaldýrarak, insanlarý tamamen yanlýþ bir din anlayýþýna sürüklemektedir. Bunun doðal bir sonucu, mistisizmdir. Ýhlas ortadan kalktýðýnda ve din bir tür „psikolojik rahatlama“ aracý olarak görülmeye baþladýðýnda, insanlarý bu psikolojiye daha fazla sokacak mistik etkenler devreye girer. Romantik din anlayýþý ile Kuran’da Allah’ýn bize öðrettiði gerçek dini karþýlaþtýrdýðýmýzda vardýr. Budizm gibi Uzak Doðu dinlerinde aç kalmak, rahatsýz yerde uyumak gibi „kendine zulüm“ örnekleri kutsallaþtýrýlýr. Oysa Kuran’da insanýn kendisine acý çektirmesi gibi bir anlayýþ kesinlikle yoktur. Bir ayette geçen „Þüphesiz Allah, insanlara hiçbir þeyle zulmetmez. Ancak insanlar, kendi nefislerine Als Beigeschmack bieten wir Ihnen auch Getränke an! Preisliste: Erwachsene 5,-/Std. Sch+ler 4.-/Std. Öffnungszeiten: täglich 9:00 bis 24:00 Ihn. A. Akgün Özel telefon görüþmeleri için odalarýmýz vardýr Tel: 0231 98 12 840 Fax: 0231 98 12 84 22 Händy: 0173 270 62 78 BORSIGPLATZ 12, 44145 DORTMUND Sayý 13 Mayýs 2002 www.dem-ajans.de ÝÞZÝZLERE PARALI KUPON Ý þ ve iþçi bulma kurumu (Arbeitsamt) yükselen iþsiz sayýsýný düþürmek için, yeni bir proje oluþturdu. Pilot proje olarak yürürlüðe giren „iþ bulma Kuponunu“ ( Vermittlungsgutschein) özel þahýslar tarafýndan iþsizlere iþ bulunduðu taktirde kullanýlabilecektir. Ýþsizler artýk kendilerinin seçtiði özel bir kiþiyi iþ bulmak için görevlendirebilirler. Görevlendirdikleri þahýs kendilerine iþ bulmasý durumunda iþ ve iþçi bulma kurumun da buna karþýlýk Kupon deðeri olan 1.500 ile 2.500 Euro arasý para alacaklardýr. HABER IHK ‘DAN YABANCI ÝÞVERENLERÝNE DESTEK T ürk firmalarýný ziyaret ederek hem bilgilendirmek ve hem de meslek eðitimi yeri vermeleri konusunda iþverenleri motive etmeye çalýþan, IHK Baden Württemberg bölgesi yabancý iþverenler sorumlusu Muhammet Karataþ , IHK´nýn yabancý iþyerlerinin geliþmesi ve desteklenmesi için bugüne kadar çok sayýda giriþimde bulunduðunu, özelliklede kalifiyeli eleman yetiþtirmeleri için olanaklar sunulduðunu vurgu yaptý. Yabancý iþyerleri arasýnda Türk iþverenlerinin bu olaya ilgisiz kaldýklarýný söyleyen Karataþ, çok sayýda Türk iþverenlerin, gerek hukuki alanda gerekse eleman ve iþ kurallarý hakkýnda yeterli bilgi sahibi olmadýklarý için çok büyük sýkýntýlar yaþadýklarýný ve IHK´nýn bu sýkýntýlarý gidermek için çeþitli kurs, seminer ve bilgilendirme toplantýlarý yaptýðýný açýkladý. Karataþ, Stuttgart Sanayi ve Ticaret Odasý ve DESBIR( Demokratýk esnaflar Birliði) yanlarýnda meslek eðitimi verecek Türk iþyerlerini motive etme ve imtihana hazýrlama konusunda büyük önem taþýyan kurslar düzenlendiðini, daha önce yapýlan bir kursta baþarý elde edildiðini ve çýrak yetiþtirme yetkisini alabilmek için kurs aracýlýðýyla eðitim verdikleri Türk iþyerlerinde eðitimci sýnavýný baþarýyla sonuçlandýrdýklarýný ve daha çok iþyerinin Türk aþçý okulu eðitime baþladý Ýþsizlik parasý ve yardýmý hakký olan iþsizler, dilerlerse, iþ ve iþçi bulma kurumunda ( Arbeitsamt) iþ bulma kuponu alabilecekler. bu kuponu alabilme þartlarý, en az üç ay iþsiz olmalarý ve halan iþsiz olmalarýdýr. Bu kuponlarýn deðeri 1.500 Euro ( üç ay´dan altý ay´a kadar iþsiz olanlar için) veya 2.500 Euro ( iþsizlik süresi dokuz(9) ayý geçmiþ ise) olarak verilmektedir ve üç ay geçerlilik süreleri vardýr. Kuponun geçerli olduðu süre içerisinde özel kiþiler tarafýndan iþ bulunur ve iþ kontratý meydana gelir ise, iþ bulan kiþiye iþ ve iþçi bulma kurumu (Arbeitsamt) tarafýndan iki taksit olmak üzere kupon bedeli ödenmektedir. Ýlk taksit 1000 Euro olmak üzere iþ bulunduðunda, ikinci taksit ise bulunan iþ durumu altý (6) ay sürmüþ ise verilecektir. Mart 2002 tarihinden bu yana yürürlüðe koyulan sosyal yasa kitabinin 421g maddesindeki bu deðiþiklik süreli olarak denemeye konulmuþtur. redaktion@dem-ajans.de sayfa iþyerlerinde çýrak yetiþtirmeleri için yeni kurslarýn baþlatýldýðýný söyledi. Türk iþyerlerine bu kursa katýlmalarýnýn çaðrýsýnda bulunan Karataþ, IHK ´da ( Sanayi ve Ticaret Odasý) sadece kurslar deðil, genel ekonomiyi kapsayan çalýþmalar yaptýðýný, bu çalýþmalarýn ise, meslek eðitimi, bilirkiþinin devreye konulmasý, dengeli bir rekabet için çaba, dýþ ticaret evraklarýnýn hazýrlanmasý gibi çalýþmalarý da olduðunu, ticaret odasýna üye olanlara ise iþ hukuku hakkýnda, yardým ve danýþmanlýk hizmetleri de sunduðunu söyledi. Ýþyerlerinde kalifiyeli eleman yetiþtirmek isteyen iþyerlerinin, bu kurslara katýlmalarý için IHK ya baþvurmalarý gerektiðini söyleyen Karataþ, Türk iþyerlerine yardýmcý olmaya çalýþtýðýný söyledi. jenin iþsizlik sorununa da bir ölçüde çözüm saðlayacaðýný kaydetti. DES-BÝR Baþkaný Muzaffer Gül ise Türk Aþçý Okulunda eðitim görecek olan aþçý adaylarýnýn meslek edinme manlar tarafýndan daha iyi temsil edilebileceðini söyledi. Stuttgart’ta baþlatýlan projenin baþarýlý olmasý durumunda 3.5 yýllýk Türk Aþçý Okulunun kalýcý olarak eðitimine devam edeceðini söyledi. imkaný bulacaklarýný belirterek Türk kültüründe önemli bir yer iþgal eden Türk mutfaðýnýn Almanya’da iyi yetiþmiþ ele- 11 AY: 11 ay sürecek hýzlandýrýlmýþ Türk Aþçý Okulunun açýlýþý nedeniyle IB Eðitim Merkezinde tören düzenlendi. T ürk lokantalarýnýn aþçý açýðýný karþýlamak amacýyla Stuttgart’ta baþlatýlan Türk Aþçý Okulunda 17 aþçý adayý eðitim görecek. Demokratik Esnaflar Birliði (DES-BÝR) tarafýndan organize edilen Türk Aþçý Okulu projesine Stuttgart’ta baþlanýldý. Stuttgart Çalýþma Dairesi tarafýndan desteklenen projenin baþlamasý nedeniyle IB Eðitim Merkezinde düzenlenen törene Stuttgart Baþkonsolosu Funda Tezok, çalýþma ataþesi Veli Bikirli, Stuttgart Çalýþma Dairesi temsilcisi Ursula Schaulin, IB Eðitim Merkezi Baþkaný Rolf Stech ile 17 aþçý adayý katýldýlar. Stuttgart Baþkonsolosu Funda Tezok Stuttgart’ta baþlatýlan projenin Almanya genelinde örnek alýnmasý gereken bir giriþim olduðunu belirterek projenin gerçekleþ- mesini saðlayan kurumlara teþekkür etti. Türk lokantalarýnýn eðitilmiþ eleman bulma sýkýntýsý çektiklerini ve pro- Yaþlý Kuþaðýn Sorunlarý Þ imdiye kadar yapýlan bütün araþtýrma ve incelemelerde göçmen iþçilerin yaþlý kuþaðýnýn sorunlarýnýn yine eskisi gibi devam ettiðini görülmektedir. Buna göre baþlýca sorunlar þöyle sýralanmaktadýr; -hukuki konumla ilgili sorunlar, -mesleki konumla ilgili sorunlar, -toplumsal konumla ilgili sorunlar, -emeklilik konumuna gelenlerin emeklilik hakkýný elde etmedeki güçlükleri... Yaþlý kuþaðýn genelde Almanca’yý bilmemesi yüzünden gerek normal gerekse hastalýða dayalý emeklilik haklarýný savunamamasý, bu yaþlý insanlarýmýza yardýmcý kuruluþlarýn olmayýþý ve buna ek olarak baðlý bulunduklarý sendikalarýn yeterli ilgiyi göstermeyip yardým etmemesi hak etmedikleri durumu yaratmaktadýr. Ayrýca, hukuki açýdan dezavantajlý durumda olup hukuki güvensizlik duygusunu taþýmalarý, siyasi yaþam dýþýnda tutulmalarý, mesleki kariyer yapma olanaksýzlýðý, eðitimsizlikten kaynaklanan yüksek oranda iþsizlik ve son olarak da barýnma ve konut sorunlarý sýralanmaktadýr. Öte yandan, Alman Çalýþma ve Sosyal Düzen Bakanlýðý tarafýndan yaptýrýlan ve bu yýlýn baþlarýnda kamuoyuna da açýklanan yaþlýlara yönelik araþtýrma çalýþmasý bazý ilginç saptamalarý ve gözlemleri içermektedir. Bu çalýþmada, Türk emeklilerini, Almanya’ya baðlayan etmenlerin; çocuklarýnýn, torunlarýnýn Almanya’da oluþu, bu ülkede saðlýk sisteminin görece daha iyi iþlemesi ve Türkiye’ye geri dönüþ kararý bir kez verildikten sonra bu karardan “geri dönmenin” neredeyse olanaksýz olmasý gibi olgular vurgulanmýþtýr. Bu gibi olgular nedeniyle Türklerin emeklilerinin %60’ýnýn Almanya’da “kalýcý” olduklarýnýn altý çizilerek; bu kitlenin ruhsal ve fiziksel açýdan çok yýprandýðý ve %27’sinin aðýr saðlýk sorunlarýyla karþý karþýya olduðu saptamasý yapýlmýþtýr. Türklerin %30’unun erken emekli olduðu ve ortalama 800 DM aylýkla geçinmek zorunda kaldýklarý anlaþýlmýþtýr. Ayný araþtýrmaya göre Türk ve Ýtalyan emek- HASAN AYDIN 9 haydin@dem-ajans.de TARÝHÝN ÖZNESÝ ÝNSANDIR, DEÐÝÞÝR, DEÐÝÞTÝRÝR D ünya bir penceredir gelen bakar, giden bakar ama kim neyi görür ve nasýl analiz eder o artýk insanýn kabiliyeti ve kiþiliðine baðlý bir durumdur. Herkesin kendi bilgi ve görme gücüne göre bir sonuç çýkarma hakký vardýr. Ama olay ve olgulara yaklaþýmda dürüst olmak, kiþilikli davranmak elbette önem arz etmektedir. Sübjektif niyetlerle yada politik yaklaþýmlarla yaklaþýldýðý zaman hem bilim açýsýndan hem de tarih açýsýndan bir bilgi çarpýklýðýný meydana getirmektedir. Ýnsanýn politik düþüncesi yada niyeti ve görmek istediði gibi bir mantýkla olay ve olgulara bakma hakký olamaz. Türkiye, yazarý,tarihçisi ve politikacýsýnýn bol olduðu bir coðrafyadýr. Bir avuç insanýn dýþýnda sanki herkes ayda yaþamaktadýr. Türkiye ye raðmen Türk’türler. Devletin sömürücü, baskýcý yaklaþýmlarýnýn borazancýlýðýný yapmaktadýrlar. Hiç kimsede dünyadaki genel geliþim normlarýna göre kendi ülkesini deðerlendirmeye tabi tutup ciddi bir eleþtiriyi geliþtirme niyeti de yoktur Tüm bunlarý devletin bekasý için gerekli görmektedirler. Yazar, tarihçi, bilim adamý dalkavukluðu,yalakacýlýðý sanki bir meslek haline getirmiþlerdir. Medya her gün yeni,yeni çocuk doðurmaktadýr. Doðurduklarý bu çocuk ordusuyla toplumun her türlü deðerleriyle oynamayý ve yarattýklarý maymunlarla bu ülkenin gerçek resmini farklý göstermeye devam etmektedirler. Tarihçi de üzerinde oturduðu deðerler sistemini inkar ederek güneþ dil teorisiyle kendisini özdeþleþtirmiþtir. Sanki kültürler, inançlar sade kalmýþ ve birbiriyle alýþ veriþi olmamýþtýr, Anadolu’da, Mezopotamya da baþka kültürler yaþamamýþtýr. Bu mantýkla oluþturulan kimlik bir çok yerel kültür, inanç ve farklýlýklarý dýþarýladýðý gibi tam anlamýyla Türk’lere de bir kimlik kazandýramamýþtýr. (býrakalým Kürdü, Laz’ý, Çerkez’i vb) Türk kendini nasýl tanýmlayacaktýr? Bir çok kültürün yok sayýlma anlayýþý üzerinde kendini tanýmlayamaz her þeyden önce bu tarihi yanlýþtan kurtulmak durumundadýr. Türk toplumu bu kamburdan kurtulamadýðý müddetçe demokratikleþemez. Yeni bir yapýlanmayla bu coðrafyada yaþayanlarýn kendilerini bulabileceði bir üst kimlik yaratmaktan baþka bir seçeneðinin olmadýðýný, çaðýn bunu gerektirdiðini bilmek zorundadýr. Hem Kopenhag kriterleri, hem de çaðdaþ laik,sosyal bir devletin temel anlayýþý ve ödevinin bu olmasý gerekir. Tarihi yanlýþta ýsrar etmek, ýrkçýlýktan, milliyetçilikten, medet ummak ve hazýr lopçuluðu doðal bir yaþam biçimi haline getirmek, yaþamýmýzda çok köklü tarihi sosyolojik nedenleri olsa da tarih boyunca kimseye bir þey kazandýrmadýðý tüm çýplaklýðýyla ortadadýr. Osmanlýlar için söylendiði gibi “þalvarý þaltak Osmanlý eðeri kaltak Osmanlý ekeni yok biçeni yok yemede ortak Osmanlý” Bu mantýðý bir kültür haline getirerek göçebelikte ve talancýlýkta ýsrar etmek toplumumuzu yoksullaþtýrýp,tembelleþtirdiði gibi,körelmeyi ve kendine güvensizliði de beraberinde getirmiþtir. Anadolu Ýnsanýmýz kendinden, deðerlerinden kaçarak baþkalaþmaya çalýþarak kendi nesnel durumlarýyla çeliþir ve çatýþýr hale gelmiþtir. Sonuç ortadadýr siyaset kirlenmiþ, toplumu da kirletmiþtir, sistem tüm kurum ve kuruluþlarýyla büyük bir yozlaþmayý yaþamaktadýr. Üniversiteler bitmiþtir, Kürt kökenli öðrenciler anadillerinden eðitim istedikleri için ailelerinden ve toplumdan izole edilerek geleceðe olan umutlarý karartýlmak istenmektedir. Bu toplumsal yozlaþmada herkesin payý olduðu kadar iþin baþýný da medya çekmektedir, günlük programlarý baþka bir dünya olan Ýstanbul eðlence gecelerinde geçmektedir. Tüm TV kanal muhabirleri çalýþma saatlerini disko, bar, gazino vb yerlerde geçirerek varoþ lümpeniz mini bile geride býrakarak, magandacýlýðý mesleki baþarý haline getirmiþlerdir. Ýnsanlarý doðru bilgilendirmekten ziyade magazin programlarýna kilitlemenin yarýþý içindedirler ve dolayasý ile hortumculardan hesap sormayý, hak,aramayý bir tarafa býrakarak magazin programlarýyla gözyaþlarýna boðulan bir toplum olmaya baþladýk. Medya çocuklarý analý babalý büyüsün, darýsý yeni,yeni doðanlarýn baþýna... Dönerproduktion Fleischgroßhandels GmbH Yaprak, Kýyma, Tavuk, Hindi Döner Çeþitleri Markamýzýn garantisi lilerinin, Alman emeklilerinden çok daha düþük emekli aylýklarý aldýklarý ve çalýþtýklarý süre içinde Türklerin yüzde 76’sýnýn bir meslek sahibi olmadýklarý belirtilerek, Türklerin emeklilerinin ancak %2’sinin Federal Almanya’da yaþlýlara yönelik ucuz toplu taþýmacýlýk ve %53’ünün eðlence türünden sosyal yardýmlardan haberleri olduðu belirtilmiþtir. Türk emeklilerinin yüzde 40’ýnýn kitap okumadýðý, yüzde 60’ýnýn ise yalnýzca Kuran ve kýsmen de günlük gazete okuma alýþkanlýklarýnýn bulunduðu da saptanmýþtýr. Yapýlan bu araþtýrmaya göre, Federal Almanya’daki Türklerin diðer göçmenlere, Türkler içinde de yaþlý kuþaðýn diðer katmanlarýna göre giderek artan ve aðýrlaþan sorunlarý bulunduðu bir kez daha gözler önüne serilmiþtir. Uygun fiyat, hýzlý servis ve aranan kalite Mercan Döner‘de Kalitenin adý Lezzetin tadý Güvenin adý MERCAN DÖNER Donnerstraße 21 44319 Dortmund-Asseln Tel: 0231 217 45 48 Fax: 0231 217 45 47 Mobil: 0179 13 74 767 0179 29 66 768 Sayý 13 Mayýs 2002 www.dem-ajans.de IQ allein macht nicht glücklich E in hoher IQ allein garantiert keinen Lebenserfolg, wie man im Alltag erkennen kann. Diejenigen unter uns, denen ein hoher IQ zu eigen ist, scheitern oftmals trotzdem „an den Klippen ungezügelter Leidenschaften und ungestümer Impulse“. Vielmehr benötigt der Mensch zum Finden des Lebensglückes einen bestimmten Fähigkeitskomplex, dessen Inhalt die rein akademische Intelligenz nicht annähernd deckt. Diese Fähigkeiten hat Daniel Goleman, Lehrstuhlinhaber der klinischen Psychologie an der Harvard University, in dem Begriff der „Emotionalen Intelligenz“ zusammengefasst, der sogenannten „Intelligenz der Gefühle“. In seinem gleichnamigen Buch liefert er eine ausführliche Darstellung dieses emotionalen Alphabets. Dazu gehören Fähigkeiten wie, sich selbst zu motivieren und auch bei Enttäuschungen weiterzumachen, die eigenen Stimmungen zu regulieren und „zu verhindern, daß Trübsal einem die Denkfähigkeit raubt“. Die Frage ist, in welchem Umfang diese Emotionale Intelligenz (EQ) für den Lebenserfolg der Menschen verantwortlich ist. Dabei beinhaltet der Begriff Lebenserfolg nicht nur den beruflichen Erfolg, der insgesamt gesehen doch mit dem IQ korreliert, sondern auch den privaten Lebensbereich, seien es zwischenmenschliche Beziehungen und Partnerschaften oder allgemeine private Erfolge. Goleman kommt anhand DEUTSCH vieler Beispiele zu dem Schluß, daß ein hoher IQ keine Garantie für Wohlstand, Ansehen oder Glück im Leben ist. Für ihn spielt dabei die Emotionale Intelligenz eine überragende Rolle, ob jemand Erfolg im Leben hat oder scheitert. Seine Erörterungen sind logisch und nachvollziehbar. Denn „wer nicht eine gewisse Kontrolle über sein Gefühlsleben hat, muß innere Kämpfe ausfechten, die seine Fähigkeit zu konzentrierter Arbeit und zu klarem Denken sabotieren“. Ob man jedoch den Begriff der Emotionalen Intelligenz völlig von der akademischen Intelligenz entkoppeln kann, bleibt umstritten. Mann sollte diese beiden Größen nicht unabhängig voneinander betrachten, sondern bedenken, daß sie sich in vielerlei Hinsicht bedingen, vielleicht sogar in ursächlichem Zusammenhang stehen. Genie und Wahnsinn liegen bekanntlich nah beieinander. Fermats letzter Satz: D as Buch „Fermats letzter Satz“ handelt von einem einzigartigen mathematischen Rätsel, dessen Ursprung in der Antike liegt. Es ist ein äußerst reizvolles Rätsel, da es von nahezu jedem gewöhnlichen Schulkind verstanden werden kann, aber trotz alle dem nicht einmal die genialsten mathematischen Köpfe in der Lage sind, dieses Problem zu lösen. Jedes Schulkind wird im Laufe seines Lebens einmal mit dem Satz des Pythagoras konfrontiert. Pythagoras war aber nicht nur verantwortlich für eben diesen einen Satz, sondern hat ganz im Gegenteil weitaus mehr erforscht und herausgefunden, als nur diesen Satz. Da das Problem nämlich genau hier bei Pythagoras seinen Ursprung hat, möchte ich noch eine kurze Weile bei diesem ebenso genialen wie auch zwiespältigem Charakter bleiben. Pythagoras sah in den Zahlen mehr als bloß ein Mittel um geometrische Probleme des Alltags wie z.B. beim Bau eines Hauses zu bewältigen. Für ihn waren Zahlen eine Art göttliche Sprache, etwas universelles, und nicht vergleichbar mit irgendeiner sonst vorhandenen „menschlichen“ Sprache. Daher versuchte er auch soviel wie nur irgend möglich über das Wesen der Zahlen und die Zusammenhänge zwischen diesen herauszufinden. Er unterteilte die natürlichen rationalen Zahlen in vollkommene, abundante und defiziente Zahlen. Eine vollkommene Zahl ist diejenige, deren Teiler addiert wieder die Zahl selbst ergeben. Die erste vollkommene Zahl in der Reihe der ganzen rationalen Zahlen ist somit die 6, da ihre Teiler 1, 2 und 3 addiert wieder 6 ergeben. Für Pythagoras war dies Grund genug, um daraus schließen zu können, das Zahlen die göttliche Sprache darstellen. Er war der Meinung, dass die Welt an 6 Tagen von Gott geschaffen worden war. Das sei ein Beweis für die Vollkommenheit Gottes und die Vollkommenheit der Zahl 6. Die Folgen von Ämterpatronage D er maßgebliche Einfluss der Größe Volks Parteien bei der Besetzung von Posten hat zu einer zunehmenden Parteipolitisierung des öffentlichen Sektors geführt. Hiervon betroffen sind nicht nur die Bereiche der klassischen Verwaltung, sondern auch öffentliche Sparkassen, Schulen, kommunale Verkehrsbetriebe u.s.w. Diese Entwicklung hat auch vor der Justiz nicht Halt gemacht. So gehen Praktiker davon aus, dass ca. vier Prozent der Gerichtspräsidenten und Leiter der Staatsanwaltschaften der jeweiligen Regierungspartei angehören. Selbst bei der Auswahl von Schöffen ist das Parteibuch von Bedeutung. Auch Rechnungshöfe sowie der öffentlichrechtliche Rundfunk, wo sich längst eine dominierende Stellung der politischen Parteien in den Aufsichtsgremien herausgebildet hat, werden hiervon erfasst. Gott, der Allmächtige, hätte die Welt auch an einem einzigen Tage erschaffen können, doch zog er es Pythagoras zufolge vor, 6 Tage zu verwenden, um seine und die Vollkommenheit seines Werkes zu demonstrieren. Diese Einteilung in vollkommene, abundante und defiziente brachte aber auch einige Rätsel mit sich. Wie zuvor erwähnt ergibt die Summe der Teiler einer vollkommen Zahl immer wieder die Zahl selbst. Bei einer defizienten Zahl ergeben die Teiler addiert weniger als der Wert der Zahl selbst und bei einer abundanten Zahl ist die Summe der Teiler größer als die Zahl selbst. Nun gibt es auch solche Zahlen deren Teiler addiert um eins kleiner sind als die Zahl selbst. Sie werden als leicht defiziente Zahlen bezeichnet. Es ist Pythagoras und den Angehörigen seines Bundes aber nicht möglich gewesen eine leicht abundante Zahl zu beweisen. Zu ihrer Ernüchterung konnten sie nicht einmal beweisen, dass es keine solche Zahlen gibt. Heute, zweieinhalbtausend Jahre später, sind die Mathematiker immer noch nicht in der Lage, zu beweisen das keine leicht abundanten Zahlen existieren. Die Lösung dieses Rätsels hätte wahrscheinlich keinen alltäglichen Nutzen mit sich gebracht, aber das änderte nichts an der Faszination, die Mathematiker, wie Pythagoras oder Fermat, solchen mathematischen Rätseln entgegenbrachten, sondern steigerte sie im Gegenteil noch. Fermat, der 1601 in Südwest Frankreich geboren wurde, war Richter in Toulouse und nutzte jede Gelegenheit, seiner Leidenschaft, der Mathematik, nachzugehen. Er stieß auf die Arbeiten Pythagoras und beschäftigte sich recht ausführlich mit ihnen. Dabei pflegte er dies zu tun, ohne sich mit anderen Mathematikern zu treffen und auszutauschen. Jedoch schien es Fermat zu gefallen, die Mathematiker seiner Zeit mit kleinen Rätseln, die er schon gelöst hatte, zu ärgern. Er schickte ihnen nur bruchstückhafte Hinweise zur Beweisführung. Unter dem Gesichtspunkt der demokratischen Kontrolle wird diese Entwicklung als besonders besorgniserregend gesehen, denn „letztlich können die Parteien als wesentliche Elemente des staatlichen Willensbildung- und Entscheidungsprozesses nicht zugleich dessen demokratische Kontrolleure sein“. Bei der Ämterpatronage kann unterschieden werden zwischen der „Herrschaftspatronage“ einerseits, wenn es darum geht, eine Machtposition auszubauen, und der „Versorgungspatronage“ andererseits, wenn es um die Versorgung verdienter Parteiangehöriger geht. Meist liegt jedoch eine Kombination von beiden vor. Trotz der fortgeltenden Aktualität hat Ämterpatronage eine lange Tradition. Neu ist hingegen die Selbstverständlich-keit und Bedenkenlosigkeit, mit der diese vielerorts hingenommen wird. Die Folgen von Ämterpatronage liegen darin, dass diese die Chancengleichheit beseitigt, die Leistung untergräbt, Bürokratie aufbläht, Neutralität gefährdet, Politikverdrossenheit fördert und die politische Handlungsfähigkeit einschränkt. Sie führt zu einem sinkenden Eignungsveau der Beschäftigten im öffentlichen Sektor sowie zu einer zunehmenden Akzeptanzkrise von Entscheidungen der als politisiert empfundenen Verwaltung und Justiz. Die Rechtslage zur Ämterpatronage ist eindeutig: Art. 33 Abs. 2 GG, ausdrücklich bestätigt durch Art. 3 Abs. 3 und Art. 33 Abs. 3 GG, enthält ein klares Verbot der Ämterpatronage jedweder Form. Dennoch ist insoweit eine „evidente und schmerzliche Diskrepanz zwischen Verfassungsrecht und Staatsrealität“ festzustellen, so dass die Schlussfolgerung nahe liegt, daß allein mit den bestehenden Vorschriften Ämterpatronage nicht wirksam eingedämmt werden kann. Dr. Ümit YAZICIOGLU redaktion@dem-ajans.de sayfa 10 Überzeugung und Toleranz: Wir dürfen nicht selbst zu Taliban und zu Nazis werden. D ie meisten von uns würden ohne zu zögern von sich behaupten, sie seien tolerant. Nicht wegzuleugnen ist jedoch, dass die Intoleranz gegen Andersdenkende, Anderslebende, Andersliebende, Anders- oder Fremdartige, Andersglaubende und Andersaussehende Mitmenschen immer noch einer der grundlegendsten Übel der heutigen Zeit ist. Im Rahmen der Hamburger Lesetage hat Heiner Geißler, der frühere Generalsekretär der CDU und früherer Bundesinnenminister, am 12. April aus seinem neuen Buch „Intoleranz“ gelesen. Heiner Geißler prangert jegliche Form der Intoleranz von der geschlechtspezifischen Intoleranz, der Frauen gegenüber bis hin zur Intoleranz gegenüber den „Fremden“. Er verschont dabei keine der großen Weltreligionen und auch nicht die führende Weltmacht USA. Die bisher schlimmsten Formen der Intoleranz in der Menschheitsgeschichte sind verübt worden entweder aus religiösen und/oder nationalistisch-rassistischen Gründen. Das Naziregime in Deutschland und das Talibanregime bis vor kurzem in Afghanistan sind Beispiele für die systematisierte Unmenschlichkeit. Heiner Geißler mahnt in seinem Buch zu recht und sagt, „wir dürfen nicht zu Taliban werden“. Man sollte dies angesichts der nationalistisch-rassistischen Gefahr in Europa wie folgt ergänzen: wir dürfen nicht zu Taliban und zu Nazis werden. Die Geschichte zeigt, dass die Intoleranz besonders unmenschliche und brutale Züge annahm und in Pogromen sowie Völkermord endete, wenn religiöse und nationalistische Motive zusammentrafen, wie z.B. in Bosnien oder im Osmanischen Reich gegen die Armenier. Nach dem Zusammenbruch des reellexistierenden Sozialismus ist eine deutliche Zunahme an religiös und/oder nationalistisch-rassistisch motivierter Intoleranz zu beobachten. Sowohl die Attentäter des 11. Septembers als auch einige Vertreter westlicher Staaten, wie der Amerikanische Präsident George W. Bush und der italienische Ministerpräsident Silvio Berlusconi begründen ihre Aktionen mit der drohenden Gefahr für die jeweilige religiöse Kultur. Sie benutzen dabei Begriffe, wie Kreuzzüge, die schlimme geschichtliche Assoziationen hervorrufen. Ein weiterer wesentlicher Aspekt der Intoleranz ist die Rolle der Nationalstaaten, die auch im Buch von Heiner Geißler nur am Rande gestreift wird. Wir erleben eine massive Globalisierung in allen Breichen des Lebens, insbesondere auf den Gebieten Wirtschaft, Finanzen und Kommunikation. Dies verursacht gewollte, aber auch ungewollte Wanderung großer Gruppen von Menschen fast in allen Ländern, so dass die viel beschworene nationale Homogenität, die für den Zusammenhalt des Nationalstaates als unabdingbar angesehen wird, zunehmend ins Schwanken gerät. Einerseits global wirtschaften und Ressourcen global ausbeuten, andererseits aber den Nationalstaat als Machtinstrument für die eigene Abschottung einsetzen, weil man die global erwirtschafteten Reichtümer mit den global Schwachen nicht teilen will, ist die unmenschlichste Form der Intoleranz in unserer Zeit. In der Binnenwirkung suggerieren die Befürworter des Nationalstaates und der nationalen „Reinkultur“ etwas, was in der suggerierten Form nicht mehr, - man könnte sagen, Gott sei Dank nicht mehr-, existiert: Die Protektion des eigenen Nationalmarktes und der „nationalen Leitkultur“, die faktisch und unumkehrbar einer Multikultur ausgewichen ist. Die Idee der Europäischen Union und die Aufgabe der nationalen Währungen leitet eine Entwicklung ein, die langfristig zur Überwindung des Nationalstaates führt. Die Befürworter dieser Entwicklung stehen für mehr Offenheit, für Toleranz und für die Anerkennung unterschiedlicher Kulturen. Hingegen sind die Befürworter des Nationalstaates für den Ausbau einer Festung um sich herum, was aber im krassen Gegensatz zu der Realität steht. Das Schlimme an dieser Einstellung ist nicht ihre Absurdität, sondern dass sie den ideologisch-politischen Hintergrund für den fanatischen Nationalismus liefert, der eine der wesentlichen Quellen der Intoleranz darstellt, ob nun in Deutschland für die Neonazis oder in Palästina, in Kurdistan, in Kaschmir, in Kosovo oder in Osttimor. Der Nationalstaat spielt in der zukünftigen Welt der Multikulturalität eher eine negative Rolle, muss daher Schritt für Schritt durch gerechtere Weltinstitutionen ersetzt werden, wie auch Heiner Geißler vorschlägt. Das Gegenstück der Intoleranz ist die Toleranz. Hier ist die entscheidende Frage, wie man Toleranz und eigene Überzeugung in Einklang bringen kann. Im engeren Sinne bedeutet Toleranz zunächst einmal nicht mehr, als dass man die Existenz von etwas Anderem als das Eigene wahrnimmt und nicht ignoriert. Dies klingt langweilig und ist in dieser Eingeschränktheit tatsächlich langweilig, denn es beinhaltet eine gewisse Gleichgültigkeit dem „Fremdartigen“ gegenüber. Es gewinnt jedoch an Dynamik, wenn Toleranz zur Akzeptanz und weiter zur Anerkennung des „Fremdartigen“ führt. Erst dann führt Toleranz zu einem friedlichen Miteinander. Andererseits darf das Tolerantsein nicht mit der Prinzipienlosigkeit, oder gar mit der Über- einander zu verquicken. Dabei wird Günter Grass die Thematik auf drei Generationen gestreckt; die Mutter des Ich-Erzählers „Krebsgang“ aus der Kriegsgeneration, der IchErzähler und sein Sohn aus der Die Mutter, eine in die Geschichte Nachkriegsgeneration. einfache Frau, vertrieben aus dem 3 0. Januar 1945: Untergang des Flüchtlingsschiffs „Wilhelm Gustloff“ durch sowjetische Torpedos, der 9000 Frauen und Kinder mit in den Tod reißt. 30. Januar 1933: Machtergreifung von Hitler, womit das Unheil seinen Lauf nimmt. Der Namensvater des Schiffes, Wilhelm Gustloff, ein Nazifunktionär, wird am 30. Januar 1935 von einem jüdischen Studenten im schweizerischen Davos ermordet. Am 30. Januar 1945 kommt der Ich-Erzähler während des Unterganges von „Wilhelm Gustloff“ auf die Welt. Erst mehr als 50 Jahre danach findet Günter Grass, 74, Literatur-Nobelpreisträger von 1999, die moralische Kraft und zeitliche Voraussetzung dieses brisante Thema aufzugreifen und auf hohem literarischen Niveau aufzuarbeiten. Das Buch fand große Resonanz in Literaturkreisen und Medien. Der Spiegel widmete ihm in der ersten Februarausgabe die Titelseite: „Die deutsche Titanic“. Das Kind, das in Günter Grass‘ Buch als Ich-Erzähler fungiert, stirbt in Wirklichkeit wenige Wochen nach der Rettung. Die mitreißende Geschichte ist in einer sich langsam herantastenden Weise und in Umwegen vorankommenden Form erzählt: „Rückwärts krebsen, um voran zu kommen.“ Dem politischen Polemiker Günter Grass ist damit eine große Überraschung gelungen. Er schafft es auf eine geschickte Weise, die mit dem 30. Januar verbundenen Ereignisse, Tragödien und Schicksale mit- Osten, möchte, dass ihr Sohn ihre Leidensgeschichte weiterträgt und so „der Nachwelt“ zugänglich macht: „Ech leb nur noch dafür, dass mein Sohn aines Tages mecht Zeugnis ablegen.“. Der Ich-Erzähler, 50 jähriger Journalist, der für linksliberale Zeitungen Artikel schreibt, erzählt diese Geschichte rückblickend nur widerwillig und mit einem gewissen Unwohlsein, gedrängt durch aktuelle Ereignisse, mit denen sein Sohn zu tun hat. Der Sohn betreut mittlerweile eine rechtsradikale Internetseite, in der er diese Geschichte verzerrt darstellt und für rechtsradikale Propaganda einsetzt. Spätestens jetzt merkt der Ich-Erzähler, dass das Schweigen über dieses Unrecht nicht zum Vergessen führt, sondern anderen ermöglicht, es für ihre Zwecke, in diesem Falle für rechtsradikale Ziele, zu missbrauchen. Für den Ich-Erzähler ist es umso bitterer, dass es sein Sohn ist, der diesen Missbrauch betreibt. Die Angst, man würde den Rechten Vorschub leisten und das eigene Unrecht beschwichtigen, stellte für viele Historiker und Literaten eine zu große Hürde dar, als dass sie sich an dieses Thema heranwagen könnten. Es brauchte die moralische Autorität und literarische Kompetenz eines Günter Grass‘, diese Hürde zu überwinden. Dass Günter Grass trotzdem als „nach rechts gedriftet“ kritisiert wurde, zeigt, dass einige festgefahrene Ideologen aus der Geschichte nicht gelernt haben. zeugungslosigkeit verwechselt werden. Tolerantsein beinhaltet die Begegnung und Anerkennung des „Fremdartigen“ bei Wahrung eigener Anschauung und Identität. Das Verstecken eigener Überzeugungen führt nicht zur Toleranz, sondern ebnet allenfalls den Intoleranten den Weg. Die Intoleranz darf nicht toleriert werden. Es ist richtig und notwendig die Intoleranz anzuprangern, wo es nur möglich ist, jedoch genau so wichtig und notwendig ist es, die positiven Beispiele der Toleranz, von denen es bestimmt zahlreiche in dem Weltkulturerbe gibt, herauszuarbeiten und allen Menschen zugänglich zu machen. In allen Kulturen wird man solche positive Beispiele finden. Zu diesem kulturellen Erbe gehört mit Sicherheit das Alevitentum, das von Heiner Geißler leider inkorrekt als „Alivetismus“ erwähnt wird. Es gibt Alevitentum und nicht „Alivetismus“, was eher einen negativen Eindruck bei den Lesern hinterlassen könnte. Außerdem ist Hazreti Ali zwar eine Symbolfigur für Aleviten, jedoch kein Begründer des Alevitentums, wie zahlreiche historische Forschungen ergaben. Das Alevitentum war in seiner ganzen Geschichte offen und tolerant allen Kulturen gegenüber, unter anderem deswegen, weil es noch nie eine Staats- oder Machtreligion war. Im Namen des Alevitentums wurden keine Fatvas für heilige Kriege ausgestellt oder keine Inquisitionen gegen Andersdenkende geführt. Die alevitische Philosophie eignet sich auch nicht für nationalistische Aufhetze und Inhumanität. Aleviten haben den verfolgten Armeniern zu Beginn des letzten Jahrhunderts Zuflucht in ihren Dörfern und Häusern gewährt, obwohl sie selbst großen Gefahren ausgesetzt waren. Gleiche humanitäre Einstellungen findet man heute bei Kirchen, die den von einer Abschiebung in die Folter und den Tod bedrohten Asylbewerbern das „Kirchenasyl“ gewähren und dabei den Konflikt mit dem Gesetz in Kauf nehmen. Die Welt braucht heute mehr Toleranz mit Überzeugung und Standhaftigkeit. Um mit Heiner Geißler zu schließen: „Das beste Mittel gegen die Feinde des freien Denkens ist das freie Denken selbst“. Euklid E uklid ist ein griechischer Mathematiker der um 365 v. Chr. geboren ist und 300 v. Chr. gestorben ist. Sein Geburtsund Sterbeort ist Alexandrien. Euklid hat ein 13 bündiges buch das „Elemente“ heißt. In diesem Buch geht es über die Mathematik. In diesem Buch erklärte Euklid die nach ihm benannte euklidische Geometrie die seit Jahrhunderten die Grundlage der Geometrie ist. Von Euklids leben ist nicht viel bekannt. Er lebte ungefähr eine Generation vor Archimedes und ging wahrscheinlich an die Akademie des Platon in Athen zur Schule. Zu seiner Zeit war das die bedeutendste mathematische Schule der Welt. Danach lehrte Euklid in Alexandria die Geometrie und errichtete dann eine Schule für die Mathematik. An dieser Schule sollte Archimedes später mal studieren. Euklid bewies den Menschen, dass es unendlich viele Primzahlen gibt und lieferte dann auch einen Beweis aus. Die euklidische Geometrie bildete die Grundlage für die technische Entwicklung der abendländischen Kultur und auf ihr beruhen die Grundannahmen der Physik. Außer der euklidischen Geometrie gibt es noch eine hyperbolische- und elliptische Geometrie. Diese Geometrien beziehen sich auf die gekrümmten Räume. Die Euklidische Geometrie verliert ihre Gültigkeit erst bei extremen Größen und Entfernungen. Das wurde allerdings erst in den letzten zweihundert Jahren erkannt! Melike Köylüce Sayý 13 Mayýs 2002 www.dem-ajans.de KÜLTÜR-SANAT redaktion@dem-ajans.de sayfa Besteci, Klasik üslubun son ve önemli temsilcisi Klasik üslubun kiþisel duyguya yer vermeyen mesafeli tavrýndan sýyrýlma eðilimi, melodi çizgilerinde dile gelen Romantiklere özgü geçmiþe özlem duygusu, halk zevkine yaklaþma çabasý hep bu tür özelliklerdendir. Yenilikçiliðin bir baþka yönü, Batý müziðiyle olan iliþkisindedir. Muzika-yý Hümayûnun kuruluþuyla saraya giren Ýtalyan müziðini dinleme olanaðý bulmuþtur. Kulak gücüyle kavramaya çalýþtýðý Batý müziðinin etkisi bazý yapýtlarýnda, özellikle Rast Kâr-ý Nevde -vals ritmini gelenekte bulunan üç zamanlý semai ölçüsüyle verdiði- „Yine bir gülnihal..“ þarkýsýnda açýkça olduðu görülür. Batýnýn çok sesliliðiyle ilgilenmemiþ olduðu halde, bu müziðin melodi yapýsýný özümlemiþ olmasý nedeniyle bu tür parçalarý armonize edilebilir. Dedenin sanatýna çeþitli düzeylerde bakýldýðýnda, birçok farklý öðeyi doðal bir uyum içinde kaynaþtýrdýðý görülür. Yaþadýðý dönemin karþýt yönlerinin onun sanatýnda bir uzlaþmaya vardýðý söylenebilir. Müziði hem dünyasal, hem de dinsel ve mistiktir. Geleneklere baðlý olduðu ölçüde onlarý geliþtiricidir de. Seçkinlere seslenirken halktan uzaða düþmez. Eski ile yeniyi yadýrgamadan kaynaþtýrýr. Sanatýnýn özü, bu ikiliklerin uyumundadýr. Yüz elli yýldan sonra da geniþ bir dinleyici kesiminin duyarlýðýna seslenebilmesi, sadece sanat gücünün deðil, ayný zamanda, eski zevki yeni zevke baðlayan bir köprü rolünü oynamýþ olmasýnýn bir sonucudur. Ýsmail Dede gelenek içinde bireysel bir sese ulaþabilmiþ bestecilerin baþýnda yer alýr. Bu yüzden üslubu „Dede Efendi tavrý“ diye nitelendirilir. Klasik üsluba baðlý kendisinden sonraki bütün bestecileri etkilemiþtir. Çeþitli kaynaklarda onun benzersiz bir naaþan olduðuna deðinilir. Bir hanende olarak da, Türk müziðinin kendisine ulaþan bütün ürünlerini öðrenmiþtir. Öðrendiklerini öðrencilerine öðretmiþ, onlarýn öðrencileri de bunlarýn önemli bir bölümünü notaya almýþlardýr. Böylece Ýsmail Dede klasik yapýtlar repertuarýnýn bugüne ulaþmasýnda en eski kaynaklardan biri olmuþtur. Ayrýca sultanîyegâh, neveser, sabâbuselik, hicazbuselik, arabankürdî makamlarýný da o düzenlemiþtir. En güçlü yapýtarý sayýlan Mevlevi ayinleri, müziðinin geliþimini ve niteliklerini daha belirgin biçimde yansýtmasý açýsýndan da önemlidir. Her yapýtýnda sanatýnýn ayrý bir özelliðiyle ortaya çýkar. Baþka bestecilerinki gibi onun da pek çok yapýtý kaybolmuþ ya da unutulmuþsa da, iki yüz yetmiþten çok yapýtý aslýna uygun bir biçimde günümüze ulaþmýþtýr. Bu onu klasik repertuarda en çok yapýtýn bulunan besteci durumuna getirmiþtir. Önemli Eserleri: Ayinler, sabâ, nevâ, bestenigâr, sabâbuselik, hüzzam, ýsfahan (kayýp), ferahfeza makamlarýnda; Takýmlar, sultanîyegâh, arazbar, bestenîgâr, nevâ, ýrak, sabâbeselik, hicazbuselik, hisarbuselik, evcbuselik, rast-ý cedid, ferahfeza makamlarýnda; Takýmlar (Kömürcüzade Mehmed Efendi ile) neveser, pesendide, þevkefza makamlarýnda; Buselik Takým (Dellâlzade Ýsmail Efendi ile); Ferahnâk Takým (Þakir Aða ile); Mâhûr Takým (Eyyubî Mehmed Bey ile); Rast Kâr-ý Natýk, Rast Kâr-ý Nev; 70e yakýn Peþrev; k-âr, beste, aðýr semai, yürük semai, þarký, durak, tevþih, ilahi formlarýnda yapýtlar. Ýsmail Dede Efendi (1778-1846) 9 Ocak 1778de Ýstanbulda doðdu, 29 Kasým 1846de Mekke yakýnlarýnda Minâda öldü. Babasý geçimini hamam iþletmeciliðiyle saðladýðý için, Ýsmail Efendi, Hammâmîzade adýyla tanýnmýþtýr. Ancak günümüzde çoðu zaman Dede Efendi diye anýlýr. Ýlköðrenimini yaptýðý okulda, sesinin güzelliði dolayýsýyla ilahicibaþý olmuþtu. Müzikle uðraþan ve evinde meraklýlara ders veren Anadolu Kesedarý Uncuzade Mehmed Efendi okuldaki bir tören sýrasýnda ilahi okuyuþunu dinledikten sonra hemen öðrencileri arasýna aldý. Ýsmail, ilkokuldan sonra, yedi yýl hem Uncuzadenin derslerine devam etti, hem de öðretmeninin yardýmýyla girdiði Defterdarlýk Muhasebe Kaleminde çalýþtý. Bir yandan da köklü bir müzik geleneði olan Mevlevilikin o yýllardaki en güçlü çevrelerinden Yenikapý Mevlevihanesinde zamanýn deðerli müzik ustasý Þeyh Ali Nutkî Dedenin derslerini izlemeye baþladý. Þeyhin kardeþi olan müzik kuramcýsý Abdülbâki Nâsýr Dededen de yararlandý. Ney üflemeyi ondan öðrendiði söylenir. 1798de Muhasebe Kalemindeki görevinden ayrýlarak tekkede çileye girmeye karar verdi. Çilesi sýrasýnda bestelediði, „Zülfündedir benim baht-ý siyahým“ dizesiyle baþlayan buselik þarký, Ýstanbul’un müzikle ilgili çevrelerinde bestecisinin adý üstünde büyük merak uyandýrdý. Ünü kýsa sürede bütün kente yayýlan þarký sarayda da okundu. Kendisi de besteci olan III. Selim, þarkýnýn çile doldurmakta olan genç bir Mevlevi derviþi tarafýndan bestelendiðini öðrenince, onu saraya çaðýrtarak yapýtý bir kez de kendisinden dinledi ve onu hemen saray hanendeleri arasýna almak istedi. Padiþahýn sürekli ilgilenmesinin etkisiyle, üç yýllýk çilesinin son yýlý Nutkî Dede tarafýndan baðýþlandý. 1799da çilesini doldurunca Dede unvanýný aldý. Yenikapýda hücreniþîn (hücre sahibi) olduktan sonra, özellikle ayin günleri, hücresi ondan yararlanmak isteyen müzik meraklýlarýnýn uðraðý oldu. Bu sýralarda bestelediði en güçlü eserlerinden Hicaz Nakýþ büyük yanký uyandýrdý. Yeniden saraya çaðrýldý, bundan sonra haftada iki gün, padiþah huzurunda düzenlenen küme fasýllarýna hanende olarak katýlmaya baþladý. 1802de saraydan bir kadýnla evlendi. 1804te büyük saygý ve sevgiyle baðlandýðý öðretmeni Ali Nutkî Dedeyi, bir yýl sonra üç yaþýndaki oðlunu, 1808de annesini, 1810da ikinci oðlunu yitirdi. Bayatî makamýndaki, „Bir gonca femin yâresi vardýr ciðerimde“ dizesiyle baþlayan bestesi büyük oðlunun ölümünden duyduðu acýyý dile getirir. Türk müziðinde ilk kez kiþisel bir konunun iþlendiði bu mersiye, Tanzimat öncesinin kiþiselliðe ve duygusallýða açýlma eðilimi içinde gözlenen kendine özgü romantik bir duyarlýðýn müziðe yansýmasý sayýlabilir. Ýsmail Dede, sanatýný geliþtirmesine yardýmcý olan III. Selimin 1808de tahttan indirilerek öldürülmesini izleyen IV. Mustafanýn bir yýllýk padiþahlýðý sýrasýnda müzik toplantýlarýna son verildiði için saraydan uzaklaþtý. II. Mahmudun siyasal karýþýklýðý gidermesinden sonra yeniden saraya alýndý. Önce musâhib-i þehriyârî, sonra sermüezzin olduðu bu yýllar, sanat yaþamýnýn en parlak, en verimli dönemi oldu. Ýsmail Dede, Abdülmecid zamanýnda da sarayda ki yerini korudu. 1839da bestelediði Ferahfeza Ayinnden sonra bestecilik yaþamýnda görece bir durgunluk göze çarpar. Kendi sözleri, davranýþlarý göz önüne alýnýrsa, Abdülmecid sarayýný çok yadýrgamýþtýr. Saraydaki havanýn birdenbire „alafrangalaþmasý“, Batý müziði zevkiyle yetiþen yeni padiþah zamanýnda Türk müziðinin, saraydaki varlýðýný eskisinden farklý olarak ancak resmi bir ilgiyle sürdürür hale gelmesi, Dedenin bu çevreden uzaklaþmasýna yol açtý. Öðrencileri Mutafzade Ahmed ve Dellâlzade Ýsmail Efendi ile birlikte padiþahtan izin isteyip Haca gitmeye karar verdi. Hicazda hacý olduktan sonra yakalandýðý kolera nedeniyle öldü. Mezarý Mekkededir. Ýsmail Dede, Osmanlý tarihinin en bunalýmlý dönemlerinden birinde yaþadý. Bir uygarlýk ve kültür deðiþimi üzerinde daha da hýzlanan bir toplumsal çöküþ ortamýnda yetiþti. Yenilik hareketlerinin yarattýðý tepkilerdin doðan kanlý olaylarý gördü. III. Selim döneminin sýnýrlý Batýlýlaþma eðilimlerini, II. Mahmud döneminin hem Doðuya hem de Batýya yöneliþlerini, Abdülmecidin toplu bir yenileþmeyi öngören Batýcýlýðýný izledi. Kabakçý Mustafa Ayaklanmasý, III. Selimin öldürülmesi, Alemdar olayý, Yeniçeri Ocaðýnýn kaldýrýlmasý, Mehterhanenin yerine kurulan Muzika-yý Hümayûn ile ilk resmi Batý müziði öðreniminin baþlamasý, Tanzimat Fermaný, yaþadýðý yýllarýn önemli olaylarýdýr. Yaþama biçiminde, kültür ve sanatta görülen „yeni“ ile „eski“ „geleneksel“ ile „yabancý“ arasýndaki çatýþmaya bu deðiþme süreci yol açmýþtýr. Bunu izleyen iki yüzyýlda Türkiye’nin müzik dünyasýnda baþ gösteren ikilik, daha Dedenin yaþadýðý yýllarda bile büyük gerginlik yaratmýþtý. Dönemin bu çeliþkileri, huzursuzluklarý onun müziðini etkilemiþtir. Ýsmail Dede hem Mevlevi gelenekleri içinde yetiþmiþti, hem de bir saray adamýydý. Sanatý, Yenikapý Mevlevihanesinde ve sarayda bulduðu canlý müzik ortamý içinde geliþip olgunlaþmýþtý. Öte yandan, bir kentli, Ýstanbullu bir halk adamý olarak Ýstanbul halkýnýn eðlencelerine eþlik eden hafif müziðe de deðer vermiþti. Rumeli türkülerini, serhad havalarýný öðrenmiþti. Bestelediði köçekler, türküler, hafif þarkýlar, saraydan çok, kentli halka seslenir. Birçoðu geniþ bir dinleyici kesimine ulaþan parçalarýyla bir „kent müziði“ yaratmýþtýr. Ancak, halk müziðine duyduðu ilgi yalnýzca hafif parçalarda görülmez. Pek çok bestecide, halk müzik motiflerini birkaç form içinde yansýtmakla sýnýrlý kalan halk zevki, onun sanatýnýn tümüne özgü bir nitelik olarak ortaya çýkar. Din dýþý büyük formlardaki çeþitli yapýtlarýn yaný sýra, Mevlevi ayinlerinde de halk ezgisi üslubuyla bestelenmiþ bölümler vardýr. Müziðin her türüne açýk tutumunun bir ürünü olarak yapýtlarý, Türk müziðinin her düzeyde o güne kadar ki geliþiminin geniþ ve yetkin bir özetidir. Itrîden sonra gelen besteciler arasýnda hiçbirinin sanatý Dedenin ki ölçüsünde toplayýcý deðildir. O, gitgide geliþen teknik ustalýðýyla Klasik üslubun bütün ince- liklerini yansýtmýþtýr. Genel olarak Klasik üsluba baðlý kalmýþ olmakla birlikte, çaðdaþlarýnda bulunmayan bir yenilik çabasý da görülür. Yenilikleri, öncelikle melodi yapýsýnda görülür. Dinsel ve din dýþý müzik onda bir bütündür. Her iki türe özgü melodi çizgileri birçok yapýtýnda ayný cümle içinde birleþir. Müziðinin en etkili yaný, bu dengenin kuruluþundaki ustalýktan kaynaklanýr. Türk müziðinde bir bestecinin kiþiliðini, üslubunu ayýrt etmekte en geçerli ölçütlerden biri sayýlabilecek modülasyon (geçki) sanatýnda kendi tekniðinin ürünü olan büyük bir ustalýk gösterir. Bu alandaki en önemli niteliði kalýplaþmýþ modülasyon yollarýndan kaçýnmasýdýr. Ýki makam arasýndaki ortak sesleri bulmak için giriþtiði hazýrlýðý dinleyiciye farkettirmeden, son derece þaþýrtýcý, ama doðal bir biçimde makam deðiþtirir. Bestelerinde daha önce hiç uygulanmamýþ modülasyon örneklerinin sayýsý az deðildir. Bu makam çeþitliliðinin saðladýðý hareketlilik içinde, melodilerindeki akýþýn yükseliþ ve alçalýþlarý müziðine kendiliðinden nüanslanmýþ bir anlatým kazandýrýr. Usullerin kullanýmý ile güftenin usule uydurulmasýna iliþkin yenilikleri de çarpýcýdýr. Yerleþik kalýplarý zorlayan bu tür yenilikleri yapýtlarýna zenginlik katar. Yenilikçi yaný, duyarlýk bakýmýndan, Romantizme açýk bir özellik gösterir. Bir maðara düþün dostum... EFLATUN (Platon) G iriþi boydan boya gün ýþýðýna açýk bir yeraltý maðarasý. Ýnsanlar düþün bu maðarada. Çocukluktan beri zincire vurulmuþ hepsi; ne yerlerinden kýpýrdamalarý, ne baþlarýný çevirmeleri kabil, yalnýz karþýlarýný görüyorlar. Arkalarýndan bir ýþýk geliyor... Uzaktan, tepede yakýlan bir ateþten. Ateþle aralarýnda bir yol var, yol boyunca alçak bir duvar. Gözbaðcýlarý seyircilerden ayýran setleri bilirsin, üzerlerinde kuklalarýný sergilerler, öyle bir duvar iste... Ve insanlar düþün, ellerinde eþyalar: Tahtadan, tastan insan veya hayvan heykelcikleri, boy boy, biçim biçim. Bu insanlar duvar boyunca yürümektedirler, kimi konuþarak, kimi susarak. Garip bir tablo diyeceksin, hele esirler daha da garip. Doðru.. O esirler ki ömür boyu baþlarýný çeviremeyecek, kendilerini de, arkadaþlarýný da, arkalarýndan gecen nesneleri de duvara vuran gölgelerinden izleyecekler. Simdi de maðarada seslerin yankýlandýðýný düþün... Dýþarýdan biri konuþtumu, esirler gölgelerin konuþtuðunu sanýr, öyle deðil mi? Kýsaca, onlar için tek gerçek var: Gölgeler. Tutalým ki zincirlerini çözdük esirlerin, onlarý vehimlerinden kurtardýk. Ne olurdu dersin, anlatayým.. Ayaða kalkmaða, baþýný çevirmeðe, yürümeðe ve ýþýða bakmaða zorlanan esir, bunlarý yaparken acý duyardý. Gözleri kamaþýr, gölgelerini görmeðe alýþtýðý cisimleri tanýyamazdý. Biri, ona: „Ömür boyu gördüklerin hayaldi. Simdi gerçekle karþý karþýyasýn“ diyecek olsa, sonra da eþyalarý bir bir gösterse, „bunlar nedir?“ diye sorsa, þaþýrýp kalýr, maðarada gördüklerini, simdi gördüklerinden çok daha gerçek sanýrdý. Bir de düþün ki tutsaðý maðaradan çýkarýp dik bir patikadan günesin aydýnlattýðý bölgelere sürükledik. Baðýrdý, yanýp yakýldý, öfkelendi... Kulak asmadýk. Gün ýþýðýna yaklaþtýkça gözleri daha çok kamaþtý. Hiçbirini seçemez oldu gerçek nesnelerin. Sonra, yavaþ yavaþ alýþtý aydýnlýða. Önce gölgeleri fark etti, arkasýndan insanlarýn ve cisimlerin suya vuran akislerini. Akþam olunca göðe çevirdi bakýþlarýný, ayý gördü, yýldýzlarý gördü. Zamanla günesin sulardaki aksine bakabildi. Nihayet gökteki güneþe cevirdi gözlerini. Ve düþünmeðe baþladý. Ona öyle geldi ki mevsimleri de, yýllarý da güneþ yaratýyor, görünen dünyanýn yöneticisi o. Esirlerin maðarada gördükleri ne varsa onun eseri.Ve eski günlerini hatýrladý.Ne kadar yanlýþ anlamýþlardý bilgeliði. Mutluydu simdi, maðarada kalan arkadaþlarýna acýyordu. Eski hayatýna, eski vehimlerine dönmemek için her çileye katlanabilirdi. Adamýn maðaraya döndüðünü tasavvur et. Karanlýða kolay kolay alýþabilir mi? Dostlarýna hakikati söylese dinlerler mi onu? Aðzýný acar açmaz alay ederler: „Sen dýþarýda gözlerini kaybetmiþsin, arkadaþ. Saçmalýyorsun. Biz yerimizden çok memnunuz. Bizi dýþarý çýkarmaða zorlayacaklarýn vay haline...“ Ýþte böyle aziz dostum. Sana anlattýðým hikaye kendi halimizin tasviridir. Yer altýndaki maðara: Görünürler dünyasý. Yücelere çýkan tutsak, meseller (idea‘lar) alemine yükselen ruh... Sessizliðin Sesi FÝLÝSTÝN’DE 1 MAYIS ÞENLÝKLERÝ ALEV ALEV SÜRÜYOR ! T ürkiye’de, anýlacak her aya düþen acý payýný hesaplasak ve bireysel acýlarý yok saysak, her aya ortalama toplumsal acý olarak, ülkemin insanlarýný cepheden vuran en az ikiþer acý sayabilirim. Yaþamýmýzý zedeleyen, parçalayan, insanlarýmýzý intihara zorlayan, çocuklarýmýzýn tazecik ve tertemiz beyinlerini karalayan top yekun saldýrý, ne kadar ustaca hazýrlanmýþ bir yok ediþ planýdýr bu ülkede. Ekonomik altyapý bozukluklarýný, hortumlamalarý, egemen siyasi gücün arkasýna sýðýnarak ‘devleti’ ve kendi vatandaþlarýný düþmancasýna soyup soðana çeviren entrikalarý konu etmiyorum þimdilik. 24 Ocak kararlarý, 5 Þubat ekonomik saldýrýsý, 12 Mart ve 21 Mart Newruz toplu kýyýmlarý, 23 Nisan’da Ulusal Egemenlik kavramýnýn kaldýrýlarak, bu kararýn masumane, ÇOCUK BAYRAMI YAPIYORUZ þirinliðinin arkasýna sokuþturulmaya çalýþýlmasýný, 1977 1 Mayýs Taksim kýyýmýný, 6 Mayýs’ý, 15-16 Haziran iþçi ölümlerini, 2 Temmuz Sivas Madýmak Oteli katliamýný, Aðustos Kanlý Pazarýný, 12 Eylülü, Ekim Devriminin etkilerini kýrmak adýna binlerce genç insanýn tutuklanýp iþkencehanelerde telef edilmesini..... kim unutabilir? Mayýs ayýndayýz. 1977 1 Mayýs Taksim katliamýný unutmadýk. Ya Filistin’de ? Bölgede 1 Mayýs Ýþçi Bayramýný, baharýn geliþiyle yaþanýlacak bayram þenliklerini ve sevinçlerini yaþamaya ve kutlamaya hangi Filistinli’nin ruhsal ve bedensel dermaný var. Kasap lakaplý Þaron’un cüretkar saldýrýsý ve toplu kýyýmý sürüyor. Sabra ve Þatilla katliamlarýnýn baþ katilinin, ellerinin kaný kurumadan mazlum insanlara yeniden saldýrýsýný da asla unutmayacaðýz. Þaron’un ve askeri kurmaylarýnýn ne kadar gözlerinin döndüðünü sessiz filmlerden bile görüyoruz televizyonlarda. Þaron tetikçisinin arkasýnda hangi güçlerin olduðunu da...... 1 Mayýs iþçi Bayramý.... Dünya iþçileri bu yýl kaynar kazanlar içinde kutluyorlar bayramlarýný. Bizler mi ?... Gelin gerçekçi olalým, ne yazýk ki seyretmekle yetiniyoruz olanlarý ve çooookça konuþuyoruz. Bir gün bize de sýranýn geleceðini aklýmýzýn ucundan bile geçirmiyoruz. Hem de yýllardýr baþýmýza bunca gelen þeyden sonra.... Kutlu olsun. metealp@mynet.com karþýmda hep resimleriniz beynine gamalý haç çizmiþ bir mayýs akþamý karþýmda resimleriniz ‘yetmiþyedi yýlý’na gidip ‘yetmiþyedi yýlý’ndan geliyorsunuz netleþirken beynimde gözlerimde bulanýksýnýz madrit’ten moskova’ya bir mayýs akþamý paris’te baþka renkler baþka sesler goya truva atý boyuyor aðýz armonikasýyla üstelik merly streep öldü bu gece ‘nükleer barýþ’ adlý bir kadýn oyununda masanýn üzerinde taksim taksim’de resimleriniz birlikte dalýp gidiyoruz hiçbiriniz ölmemiþsiniz ............................................... bir kez daha resimlerinize bakýyorum bu gün kýsýk fenerler gibi gözleriniz tersine aydýnlýk yüzleriniz ............................................... yine bir mayýs akþamý ‘bindokuzyüzü’ yaþadým napoli’de belki de bir roma köyünde ama kesin bir italyan kasabasý meydanlarda kýrmýzýlý resimleriniz asýlý altlarýnda ‘ gel ve gör ‘ yazýsý meydanýn ortasýnda faþist bir beyin komünist bir kediyi ezmiþ UÇURTMAMIZ UÇAR GÝDER!... zlemin sýnýrlarý,tümsekler engel olsa da;daðlarý un eder Ferhat’ýn sevgi örsü-irade çekici. Dostlar, ya-þamý paylaþanlar, biliyoruz ki,’Sevgi-dostluk-esenlik’ gül bahçesine ulaþmak masallar ülkesindedir. Ancak, hoyratlarýn batýrdýðý dikenlere katlanmak gerek. Sevda, paylaþým bahçesini sulamamýz gerek. aþta, iþte seviþte... Ki, karanlýk gönülleri fetheden güller boynu bükük kalmasýn! Umut çiçekleri solmasýn... Evet, ne kadar karanlýklara gömülse de alaca þafaklar, gene de gün doðar; her akþamýn sabahýnda. Duvarlar ne kadar yüksek olsalar da; uçurtmamýz uçar gider göklerde... Uçurtmamýz Uçar Gider Göklerde!... Ne kadar kalýn taþ olsa duvarlar Uçurtmamýz UÇAR gider göklerde Güneþimiz kara zindan aþarlar Iþýklarý SAÇAR gider göklerde! Yarýnlara sarkar,bulut eterden Çocuklar uçurtur,korur beterden Göklere ulaþýr,yel alýr yelden Gönül evin AÇAR gider göklerde Ozan Þiar, açýn‘açý’-odesa Yaþamak,paylaþým,ben,sen‘biz’dese Sevdam zincirlenip düþse kodee Kalsa bile NAÇAR gider göklerde Söz ve Müzik:Ozan Þiar METE ALP meteseler OZAN ÞAH TURNA Ö 11 kahiredeki yeni firavun bunu bilmiyor ilginçtir þýrnaktaki korucu televizyondan izliyor siz bu duruma gülüyorsunuz karþýmda hep resimleriniz resimlerinize bakýyorum yine hüzünlü yine öfkelisiniz oysa bu gün bir mayýs akþamý karþýmda hep karþýmda hep karþýmda hep resimleriniz M.Alp Iþýklar yaþamýn,beynin zindanlarýný bile ‘aþar’ giderler. Ama süfli fikirler, riya zikirler, zorba-karanlýk dünler, bulanýk sular gibi tortu baðlar, yosun tutarlar. Oysa, Umut sularý çaðlar,‘taþar’giderler. Yürekler yüreðe koþarlar... Yer kürede karanlýklar, zalimin zulmü ilelebet sürgitmemiþtir... Iþýklý beyinlerdir, gönülleri ýsýtan sevgidir insaný insan yapan. Paylaþýmdýr caný can yapan, alaca karanlýklarda söken ýþýktýr taný tan yapan... Ýnsaný evrene sultan yapan. Yüreði hapis olanlar, kuramazlar özgürlük sevdasýný,insanlýk davasýný. Sevdamýz;Þiir dizelerimiz, türkülerimizin notalarý özgürce uçuþabilsinler mavi gökyüzünde... Yitik yýldýzlarda, adsýz ve kimsesiz olmaktan sa ;yetik yýldýlarda ‘kalýcý ve atlý’ olmak için menzil tuttuk.... Menzil heder olmasýn. Alev yanmasýn, köz yansýn. Siir,sevgi yanmasýn, kuru-kem söz yansýn!... Gurbette olsak ta,ayaðýmýz topraða basýyor. Acep,‘doðduðumuz yer mi, yoksa doyduðumuz yer mi önemli?.. diye sorulsa...Herkesin yanýtý çok farklý olur. Gene de, doðduðu yersiz ‘doyduðu’yerin; doyduðu yersiz de ‘doðduðu yerin’ bir anlamý olmazdý... Sevdamýz daðlar aþar gider,sýlaya. Turnalar katarkatar semaha dururlar. Bilindiði üzere, Turnalar ‘Kolektif uçarlar...’ Sevgi-dostluk-paylaþým saçarlar. Körpe Çocuklar kadar pak ve masum Uçurtmamýz uçarlar; tutsak kalmazlar. Özgürlüðe yelken açarlar... Var güle güle git. Sýlaya vasýl ol...Adsýz adlara hasýl ol. Ancak, a- çýk alýnlarda, ser açýk olur,sýr açýk olur, yol açýk olur. Yolunuz açýk olsun Turnalar. Yar’a- yarana selam iletin, azýðý dolu kelam iletin. Ki,yýkýlsýn tutsaklýðýn,zilletin!. Özgürlük kokar yelimizde. Alev közlenir elimizde... Turnalar þakýr, bülbüller ötüþür dostluk gülümüzde... Yürekleri ýsýtan bir yapýtýmýn dizeleri ile konuk oluyoruz sizlere: Ser ilen,sýr ilen, yar ilen... Ozan@sahturna.com Sayý 13 Mayýs 2002 www.dem-ajans.de KÜLTÜR-SANAT SULTANS OF THE DANCE‘IN KURUCUSU VE SANAT YÖNETMENÝ MUSTAFA ERDOÐAN; „Dans bizim hayat tarzýmýzdýr. Sahnede eseri yaratmadan, önce kendimizi yarattýk.“ Ropörtaj: Figen Genç ülkelere aktarabilmek de çok sevinç verici. Ateþin etrafýnda pervane olmuþlarýn muhteþem hikayesi SULTANS OF THE DANCE Avrupa çýkarmasýnda.... Ýrlandalý dans grubu River Dance’dan etkilendiniz mi? Mustafa Erdoðan: Oldu. Onlarýn deneyimlerini çok saygýyla karþýlýyorum. Sahne güçleri çok etkileyicidir, çok beðeniyorum. Biz de ayný þekilde hýrslý bir topluluðuz. Bizim yaptýðýmýz sanat eserinin içinde onlardan da esintiler vardýr, ancak daha geniþ kapsamlýdýr. Bizde en az on iki farklý karakterde dans var. “Her medeniyet, mozayiðe yeni bir taþ ekledi. Her taþ yeni bir dansla oturtuldu yerine…” “…çok çok eski bir aðýttýr Anadolu…” “Artýk davullar barýþ için çalmaktadýr. Ýnsanoðlu kendi içindeki iyiliðe yenilmiþtir.” Türkiye dýþýnda nerelerde temsil yaptýnýz?Reaksiyon nasýldý? Mustafa Erdoðan: Ýsrail’deki reaksiyon çok müthiþti. Yirmi bin seyirciye ulaþtýk. Almanya’da ZDF televizyonuna çýktýk. En yüksek reytingi biz aldýk. Türkiye’de de seksen bin yabancý izledi. S ultans of the Dance’in tanýtýmýnda yer alýyor bu sözler. Bale Hocasý Özden Aktürk, ve oyunun kahramanlarýndan “Ýyi Kýz” Mehtap Fidan ve “Ýyi Adam” Gökhan Ayatar’la yaptýðým kýsa sohbetlerde bu projenin onlarý çok heyecanlandýrdýðýný gördüm. Haftanýn altý günü en az sekiz saatlik çalýþmalar sonunda yorulduklarýný söyleseler de yüzlerindeki gülümseme ve gözlerindeki ýþýltý, bunu yalanlar gibiydi. Gitgide yükselen baþarý grafiði de bunun bir kanýtýydý zaten. Akýllýca tasarlanmýþ, inanýlmaz ilgi ve beðeni kazanan Sultans of the Dance, Anadolu halk kültürünün bir ürünü; Mustafa Erdoðan’ýn ýsrarla söylediði gibi, bir þov deðil. Mustafa Erdoðan’la Ýstanbul’daki dans stüdyosunda görüþtük, oturduðumuz yerden çalýþma yapan dansçýlarý izleyebiliyordum. Mustafa Erdoðan, bir hayalin, sýký çalýþma ve birikimin doðru kullanýmýyla nasýl gerçeðe dönüþtürülebileceðinin canlý bir kanýtý olarak karþýmdaydý: Siz, Sultans of the Dance’in kurucusu, genel sanat yönetmeni ve koreografýsýnýz. Mustafa Erdoðan’ý tanýyabilir miyiz? Mustafa Erdoðan: Hakkari’de doðdum. Öðrenimimin bir bölümünü Bu kadar yoðun çalýþmanýz özel yaþamýnýzý deðiþtirdi mi? Mustafa Erdoðan: Özel yaþantý diye bir þey yok. Yani yaþamýnýz yoðunlaþtý mý, farklýlaþtý mý? Mustafa Erdoðan: Ýstanbul þehrinin dýþýnda bir yerde oturuyorum. Her gün dans var. Doðayý sevdiðim için tavuklarla civcivlerle uðraþýyorum. Showland yapýldýðýnda 1998 yýlýnda sahibi Yalçýn Çeviker’in bir “Türkiyeli Proje” yapma hayalini duyduk. Kardeþim Yýlmaz Erdoðan aracýlýðýyla bana teklif yapýldý. Ankara’daki gazetecilik hayatýma son verip Ýstanbul’a geldim. Sanatçý kadrosunu nasýl oluþturdunuz? Mustafa Erdoðan: Gazete ilanlarýna baþvuran dokuz yüz kiþi arasýndan doksan kiþilik bir ekip oluþturduk. Bir buçuk senelik bir çalýþmanýn ardýndan bu topluluk kuruldu. Ýlk oyunu türü olduðunu düþünüyoruz. Üzerinde yaþayan tüm etnik topluluklarýn, bu kültürün vazgeçilmez parçalarý olduðunu düþünüyoruz. Bu çerçevede, benim hazýrladýðým senaryo ve kurguya uyan yaklaþýk üç bin dans figürü içinden yüz yirmi dans adýmýna özgün koreografi ekleyerek çok geniþ bir dans yelpazesi yarattýk. Sultans of the Dance’e en büyük hayaliniz diyebilir miyiz? Baþka hayalleriniz var mý? Mustafa Erdoðan: Sultans of the Dance benim hayatýmdýr. Dans bizim hayat tarzýmýzdýr. ‘Dansý bir yaþam biçimi olarak benimsiyorsanýz, gelin’ dedim dansçýlara. Yaptýðýmýz þey, bizim dans yaþantýmýzýn ilk ürünüdür. Sahnede eseri yaratmadan önce kendimizi yarattýk. Birer dansçý haline dönüþtürdük, bunu yaparken evrensel standartlarý benimsedik. Þu anda kadronuz kaç kiþiden oluþuyor? Mustafa Erdoðan: Dansçý kadrosu yüz kýrk kiþi. Ýki ayrý versiyonda oynuyorlar. Önümüzdeki dönemlerde yeni müzikaller ve dans projeleri yapýlacak. Ankara’da, bir bölümünü Hakkari’de tamamladým. Ýlkokuldan itibaren halk danslarýyla uðraþmaya baþladým. Ýlk evrelerde hakim olduðum bölgeler Doðu ve Güneydoðu Anadolu “halay” karakterli danslardý. Lisede hocalýða baþladým. Hacettepe Üniversitesi Müzikoloji bölümünde diðer yöreleri de öðrendim. Hacettepe Üniversitesi Felsefe Bölümü’nde okudum. Ardýndan Gazi Üniversitesi Kamu Yönetimi Bölümü’nden mezun oldum. 1984-85 öðretim yýlýndan sonra Gazi Üniversitesi Halk Bilim Topluluðu’nun baþkanlýðýný yaptým. Dansýn adýmlarýnýn dýþýnda halk biliminin, yani folklorun diðer alanlarýyla uðraþtýk. Halk dansýnda deneysel giriþimler yaptýk, tiyatral boyutu ön plana almaya çalýþtýk. Bu konudaki teorik donanýmýmýzý geliþtirdik ve kullandýk. Okul bitince gazetecilik yaptým. Çaðdaþ Gazeteciler Derneði’nin yönetim Kurulu üyesiyim. Sultans of the Dance nasýl hayata geçti? Mustafa Erdoðan: Mydonose olan “Fire of Anatolia- Anadolu Ateþi” sekiz-on saatlik günlük çalýþmalar sonucunda gerçekleþti. Grubun eðitimiyle ilgili ne gibi çalýþmalar yaptýnýz? Mustafa Erdoðan: Bale, modern dans, ritm, teorik Anadolu Kültür Tarihi dersleri verildi. Anadolu Tarihi ve Antik Uygarlýk Tarihi benim de uzmanlýk alaným olduðu için, ben de birikimlerimi dansçýlarýmla bölüþtüm. Her dansçý bir enstrüman çalmak zorunda. Böylece kaynaðýný Anadolu antik dans kültüründen, yaþayan halk dansý adýmlarýndan alan,ayný zamanda bale ve modern dansýn olanaklarýný da kullanan özgün bir dans projesi ortaya çýktý. Temel varsayýmýmýz, bu danslarýn temelini oluþturan Anadolu halk dansý adýmlarýnýn, köylü danslarýndan deðil, Anadolu kent kültüründen kaynaklanan, yaþayan kültürlerden etkilenmiþ olduklarý varsayýmýdýr. Anadolu’nun on bin yýllýk kültür tarihinde yaratýlmýþ ve bugün ulaþýlabilen, bulunabilen hangi öðeler varsa, biz bunun Türkiye kül- Sultans of the Dance’i belgeselleþtirmeyi veya film yapmayý düþünüyor musunuz? Mustafa Erdoðan: Bu kadroyla her þeyi yapabiliriz. Film projeleri var kardeþimle birlikte tasarladýðýmýz, benim onun filmine yapacaðým bir katký þeklinde de düþünülebilir. Bunun hikayesini bir film veya bir TV dizisi yapabiliriz, neden olmasýn? Daha önemlisi, buradaki oluþumun bir dans akademisine dönüþmesi gerekmekte. Kýsa süre sonra bir Sultans of the Dance Dans Akademisi kurma ve bizim oluþturduðumuz stili bir okula dönüþtürüp bilimsel bir müfredat uygulamak istiyoruz. Yýlmaz Erdoðan’ýn bu çalýþmada size desteði nasýl oldu? Mustafa Erdoðan: Yýlmaz Erdoðan belirleyici konumdadýr. Hepimizi yüreklendiren kendisidir. Bu proje onun sayesinde hayata geçmiþtir. Türkiye’de böyle bir eserin mutlaka olmasýnýn ve benim bunu yapmam gerektiðini söylemiþtir. Gelip bizzat kendisi teorik, tiyatral duruþ, mimik ve sahne rahatlýðý konularýnda özendirici çalýþmalar yaptý ve kendi ekibini de gönderdi. Zaten Beþiktaþ Kültür merkezi ekibi ve ledi. Siz gösteride dansa katýlýyor musunuz? Mustafa Erdoðan: Sadece final sahnesinde varým. Dansçýlarda beklenmeyen sakatlýklar görüldüðünde yerlerine geçiyoruz. Kendinizi daha çok bir sanatçý mý, yoksa bir iþadamý olarak mý görüyorsunuz? Mustafa Erdoðan: Ben kendimi tarif etmeyi sevmiyorum ama ben bir dans iþçisiyim. Buradaki arkadaþlarýmýzla beraber bedenimizle, sanatýmýzdan arttýrdýklarýmýzla varýz… Yaptýðýmýz eser bir “halk sanatý” ürünüdür. Bu þov filan deðildir. Bunu bir “show land”de yapýyor olmamýz þov yaptýðýmýz anlamýna gelmiyor. Bu on bin yýllýk bir halk sanatýdýr. Çok uðraþtýlar þov demek için ama deðil. Ýlk defa Avrupa turnesine çýkýyorsunuz. 18 Mayýs Hollanda ve 21 Mayýs’ta Almanya’da baþlayacak olan bu uzun soluklu turne için özel bir hazýrlýk yaptýnýz mý? Mustafa Erdoðan: 140 dansçý içinde 80 kiþilik seçilmiþ bir kadro belirledik. Diðer altmýþ kiþi Türkiye’de devam edecek. Rotterdam’a giderken, biz buradakinden farklý olarak yeni bir kostüm konsepti, sahne konsepti, dekor ve müzik konsepti geliþtirdik. Dramatik kurguyu, dünyalý seyircinin daha kolay anlayabileceði hale getiriyoruz. Sembolleri daha açýklamalý yapacaðýz. Her temsil, yeni bir baþlangýçtýr bizim için. Avrupa bizim dünyaya ilk çýkýþýmýz ve ilk tanýtýmýmýz olduðu için çok çok önemsiyoruz. Orda yabancý seyirciyle oturan Türkiye insanýnýn redaktion@dem-ajans.de sayfa Yaþamýn Güzelliðine FÝGEN GENÇ “KUÞ KANATLA UÇAR, ÝNSAN DÝLEKLE” Ý stanbul Boðazý’nýn baþucundayým. Avrupa’yý Anadolu’ya baðlayan yegâne þehirde sürüyor yaþam. Anadolu’yu yaþarken Avrupa’daki Anadolulu insaný düþünüyorum. Yüzyýllardan bu yana dünyanýn doðusundan batýsýna göç olmuþ. Göçebelik, insanýn ruhunda mý var, yoksa yaþadýðý coðrafya mý yetersiz? Ýstanbul da bu göçlerden fazlasýyla nasibini almýþ. Yeditepe diye adlandýrýlsa da Ýstanbul’un önünde yýðýlý daðlar yok, denizler var. Ankara’da yaþarken daðlarýn, tepelerin hayallerimin önünü kestiðini düþünürdüm. Bu düþüncem, benim yaþam tarzý olarak müziði seçmem ve sektörün kalbinin Ankara deðil Ýstanbul’da atmasýyla da ilgili olabilir. Her iki þehri de yaþadýktan sonra gördüm ki, insanýn hayallerini sýnýrlayan þey etrafýndaki daðlar deðil, kendi kafasýndaki engellerdir. “Kuþ kanatla uçar, insan dilekle”... Bu Azeri þarkýyý ilk dinlediðimde çok etkilenmiþtim. Ýnsanýn, yaþamýn zorluklarýyla baþ edebilmesi, dileklerini gerçekleþtirebilmesi için, bir kuþun kanatlarýna sahip olmasý gerekiyor, bazen sahip olduðu þeyler yetmeyebiliyor... Ýdealler için çok dað aþmalýsýn çünkü. Bazen de dostluk bir kanat oluveriyor. Bir dost, en zor zamanlarda sizi kanatlandýrabiliyor, hayatýn zannettiðiniz kadar zor olmadýðýný size anlatýveriyor, yaþamýnýzý kolaylaþtýrabiliyor. Kuþun kanadýnda zannedip de ulaþýlamaz dediðiniz dileklerin aslýnda ne kadar yakýn ve ulaþýlabilir olacaðýný size gösteriveriyor. Sevgili dostum Elif Tonguç benim için öyle... Sað ol Elif!... 2002 yýlýnda hâlâ insanýmýzýn temel ihtiyaçlarý güvenceye alýnmamýþken, hayatý güzelleþtirmede üst boyutta yer alan sanatýn yaþamasý kolay deðil. Tuðlalar doðru oturtulmalý ki çatýyý kurabilelim. Mayýs-Haziran aylarýnda ilk Avrupa turnesine çýkacak olan Sultans of the Dance’ýn genel yayýn yönetmeni Mustafa Erdoðan ile ekibinde yer alan eðitimci ve dansçýlarla sizin için görüþtüm, sohbetleþtik. Siz onlarýn dansýný görmeden önce, duygu ve düþüncelerini röportajýmda bulabilirsiniz. Mustafa Erdoðan da dileklerini kuþun kanadýna yüklemiþ, Hakkari’den Ankara’ya ve en sonunda Ýstanbul’a gelerek Sultans of the Dance’ýn kurulmasýný saðlamýþ. Anadolu Ateþi adlý muhteþem eserde, Orta Asya Þaman Türkleri’nden, Zerdüþt ve Yezidi Kürtlerinden, Alevi semah figürlerinden esinlenerek kullanýlan motiflerle Ege’den Güneydoðu Anadolu, Akdeniz’e kadar geniþ bir coðrafya ve tarih yer alýyor. Tanrýlarýn Daðý, Nemrut Ateþ Töreni, Ateþ Irmaklarý, Ateþ Danslarý, Hayat Aðacý gibi isimler taþýyor bu danslar. Ýnsan kendi özünü bulabiliyorsa, sanat ürünü daha çok geçiyor halka. Bu iki taraflý bir süreç aslýnda, önce bu halkýn binlerce yýllýk birikiminden esinlenerek bir sanat eseri oluþturuyorsunuz, daha sonra o eserin anlattýklarý dönüþerek hayatýn içine yerleþiyor, sende yer ediyor, bu kazanýmlarla hayat yeniden þekilleniyor, yeni sanat eserleri için ilham verici boyuta geçiyor. Hocam Timur Selçuk’un hep söylediði gibi, “insanýn gönül teline seslenmek lâzým”. Bunun için kuþun kanadýndan inmek gerekse bile... figengenc@mynet.com Mustafa Erdoðan: Mydonose Showland, bu projenin yapýmcýsýdýr. Ýlk grupta daha kýsa boylu ve kilolu bayanlarýn olduðu, daha sonra deðiþtiði yönünde haberler çýktý, doðru mu? Mustafa Erdoðan: Ýlk kadro ne ise þu an aþaðýda çalýþýyor. Formlarý dans standartlarýna uygundur. Doktor kontrolünde çalýþýyorlar. En baþýndan beri hep ayný koreografi mi var, yoksa yenilikler oldu mu? Mustafa Erdoðan: Proje sahneye çýktýðýndan beri kendini sürekli yeniliyor. Türkiye’de kýsa sürede büyük bir baþarý elde ettiniz. Kaç temsil yaptýnýz, kaç kiþi izledi? Mustafa Erdoðan: Türkiye’de baþarýlý olacaðýný öngörüyordum. Þaþýrtýcý bir biçimde inanýlmaz ilgi aldý. 3 Mayýs 2001’den itibaren 160 temsil. Bunun içinde Ýsrail turnesi var: Altý oyun oynadýk. Türkiye’de ise Sultans of the Dance’i yedi yüz bin seyirci izledi. Bu Türkiye tarihinde ulaþýlmýþ en büyük rakamdýr. Bu ülkede pek çok proje yapýldý, hepsini saygýyla anýyorum. Türkiye halký dünya standartlarýnda bir eseri görmeyi çok istiyordu, bu baþarý öyküsüne çok muhtaçtý ve kendinden olan bir baþarý öyküsüydü. Bunu baþka 12 bu grup bir aile. Ýki kardeþiniz Yýlmaz, Deniz ve siz sanatla ilgileniyorsunuz. Bu aileden mi kaynaklanýyor, yoksa eðitimleriniz mi sizi yönlendiriyor? Mustafa Erdoðan: Ailede bizim babalarýmýzýn ve amcalarýmýzýn okumaya çok eðilimi vardýr. Babamýz edebiyat öðretmenidir. Benim açýmdan Necdet amcam çok belirleyicidir. Arkadaþ gibiyiz. Komik bir aile olmamýzýn çok etkisi vardýr. Bu unsurlar bizi etki- gurur duymasý için elimizden gelen her þeyi yapýyoruz. Bir tür milli takým sorumluluðu hissediyoruz. Aðýr bir sorumluluk. Çalýþma saatleriniz nasýl? Mustafa Erdoðan: Geliþ saatimiz bellidir, gidiþ saatimiz belli deðildir. Yaptýðýmýzdan ikna olana kadar çalýþýyoruz. Mydonose Showland’in bu projedeki konumu nedir? Baleden gelen dansçýlarla folklorden gelenlerin uyumu nasýl gerçekleþti? Mustafa Erdoðan: Bale sanki farklý bir disiplin gibi algýlanýr. Ayrý bir pozisyon veriliyor, sanki diðer dans türleriyle örtüþmez gibi görünüyor. Bize göre bale eðitimi her dansçýnýn almasý gereken olmazsa olmaz koþuldur. Özellikle klasik bale. Kendi çalýþmamýzýn altyapýsýný kuruyoruz. Ortalama bir dansçý çizgisi buluyoruz. Avrupa’daki okuyucuya iletmek istediðiniz mesajlarýnýz var mý? Mustafa Erdoðan: Ýzleyecekleri hikaye, tamamen onlarýn hikayesidir. Bu kültürel motifler, Türkiye halkýnýn kendi hikayesidir. Bizden sonra kendilerini bir parça daha iyi tanýyacaklarýný iddia ediyoruz. Avrupa seyircisi de evrensel barýþa inanan Anadolu halkýnýn hoþgörüsünü yakýndan görme imkaný bulacaktýr. Sayý 13 Mayýs 2002 www.dem-ajans.de KÝTAP redaktion@dem-ajans.de sayfa ORTADOÐU’NUN SOLAN RENKLERÝ Bedeviler, Çerkezler, Dürziler, Nusayriler, Yezidiler... Dr. Hüseyin Nazlýkul O rtadoðu kültürleri içinde sönmeye yüz tutmuþ, yanlýþ tanýtýlmýþ, unutulmuþ inançlarý öðrenmek isteyenlerin muhakkak okumasý gereken bir baþucu kitabý. Faik Bulut son yýllarda sönmeye yüz tutmuþ Ortadoðu kültürleriyle ilgili hayli kapsamlý güzel bir kitap hazýrlamýþ. Bugün birçok insanýn sadece adýný duyduðu Nusayriler, Dürziler, Çerkezler, Yezidiler, Bedeviler gibi özgün yaþam biçimlerinin, köklü geleneklerin, mistisizmin yaþatýldýðý kültürleri yerinde incelemiþ ve günümüz koþullarýndan anlaþýlabilir hale getirmiþtir. Ortadoðu’yu karýþ karýþ gezerek, bu kültürleri/inançlarý yaþadýklarý bölgelerde görerek, yetkili aðýzlarla karþýlýklý konuþarak kitabýný kaleme almýþ. Kitabýn özellikle Yezidiler ile ilgili bölümü son derece çarpýcý ve etkileyici olmakla birlikte bu toplumu tanýma fýrsatý veriyor okuyucuna. Faik Bulut bu çalýþmasýný yerinde ve güncel bir tavýrla kaðýda dökmüþ. Söz konusu geleneklerin ve kültürlerin temsilcileriyle konuþarak sorular yöneltmiþ, yanlýþlarý düzeltmiþ. Bunlarýn neler olduðunu kitabýn içinde belgelerle bulacaksýnýz. Kitapta çok önemli saptamalar mevcut... Araþtýrmacý yazar Faik Bulut ülkemizin yakýn dönemde yetiþtirdiði en deðerli çalýþmalarýndan biri. Onun kitaplarý belirli bir düzeyi içerdiði gibi nesnel, önyargýsýz tavýrlarý yeðleyen kiþiliði ile genç kuþak araþtýrmacýlarýna örnek oluyor. Yazarýn Ortadoðu kültürleri üzerinde yaptýðý ‘saptamalar’ yol gösterici nitelikte. Çerkezlerle ilgili bölümü okurken Osmanlý tarihini de bir baþka gözle tanýmaya baþlýyorsunuz ve bazý gerçek- lerden haberdar oluyor okuyucu. Çerkezlerin I. Dünya Savaþý dönemlerinde uðradýklarý haksýzlýklarý daha iyi anlýyorsunuz. Bedevileri okurken, yazarla birlikte çölü geçiyorsunuz, yerel ikramlarý tanýyorsunuz. Hele bir kahve (mýrra) seremonisi var ki, anlatmak olasý deðil. Olaðanüstü otantik ve seremonidir bu. Japonlarýn çay ikramlarýný anýmsatýyor adeta. Bedevilerin günlük yaþam içindeki katý kurallarý kendi coðrafya bölgelerinden olduðu kadar kültürlerinden de kaynaklanýyor. Onlar da Osmanlý ile sürekli sorun yaþamýþlar. Bunlarýn yaný sýra, Ortadoðu Kitaplý dinlerin ortaya çýktýðý, peygamberlerin yaþadýðý, kutsal emanetlerin bulunduðu bir yerdir. Nusayriler ise tam anlamýyla bir gizemli sýrlar ülkesi sanki. Her nedense bu kültürün sahipleri inatla / ýsrarla yanlýþ ve farklý gösterilmek için ne gerekiyorsa yapýlmýþ. Nitekim günümüzde Nusayri inancýný yaþayan topluluklar kendileriyle ilgili yanlýþ yorumlardan dolayý bir hayli kýrgýnlar... Yezidiler ise kitabýn en etkileyici bölümünü oluþturuyor. Bugüne kadar Yezidiler ile ilgili yazýlan kitaplarýn üstünde bir deðer taþýyor. Mezopotamya’nýn karmaþýk kültür altyapýsýný oluþturan, Psikiyatri ve Sinema Analysis, Editör Cornell Üniversitesi Týp Fakültesi KonsültasyonLiyezon Psikiyatrisi Onursal Profesörü G len O. Gabbard ve Krin Gabbard’ýn kaleme aldýðý bu kitabýn okuyucularý, hem Amerikan filmlerinde ve kültüründe psikiyatrinin yerine dair pek çok þey öðrenecekler hem de film izlemekle eþdeðer bir haz alacaklar. Sinema, psikiyatri ve psikanaliz arasýndaki aþk-nefret iliþkisi, þiddeti hiç azalmaksýzýn devam ediyor. Psikiyatri ve Sinema’nýn ilkinden 20 yýl Dr. Arnold M. Cooper The American Journal of Psychiatry, Editör Yardýmcýsý The International Journal of Psycho- Ormanda ölüm yokmuþ Adem ile Havva dost olunca ... Y asemin ve Emin, zamansýz ve mekansýz, baþlangýcý ve sonu olmayan bir kurguda salýnan iki ana kahraman. Simgeler, metaforlar ve bilinç kýrýlmalarý ile donatýlmýþ hikaye, kimilerine göre ünlü Ýrlanda’lý yazar Samuell Beckett’i anýmsatýyor. Bir ormanda yalnýzca birbirlerine tutunarak yürüyorlar. Fark etmeksizin rüzgardan korunmaya çalýþýyor, birbirlerinin çevresinde dolanýyorlar. Birbirlerinin yaralarýný sarýyor, açýðýný kapatýyor ya da bulduklarý deliði daha da deþerek büyütüyor, kimi zaman çatýþýyor, kimi zaman bir bütünün iki yarýsý oluyorlar. Ýki dostun hikayesi bir ormanda düðümleniyor. Bu düðüm hiç çözülmüyor. Yasemin ve Emin iki yakýn dost. Emin, resim yapmayý býrakmýþ bir ressam, Yasemin çocukluðundan beri roman Dr. Arnold Richards Journal of the American Psychoanalytic Association, Editör Psikiyatri ve Sinema’nýn ikinci baskýsýný literatürde görmekten büyük memnuni- yet duyuyorum. Hem filmlerdeki psikiyatristleri konu edinen hem de film eleþtirilerinde psikanalitik metotlarý kullanan bu önemli çalýþma þimdi yeni filmleri ve yeni teorileri de içerecek þekilde güncellendi. Sonuçlar gerçekten etkileyici ve bu büyüleyici alanlarla ilgilenen herkesin okumasý gereken bir kitap. Peter Lehman Arizona Üniversitesi, Medya Sanatlarý Yüksek Lisans Anabilim Dalý Baþkaný Psikiyatri ve Sinema, insanlarýn hayallerine yeni yollar çizmek için buluþtular. Zaten, eleþtirmen Parker Tyler da sinemayý ‘çalýþan insanýn psikanalitik kliniði’ olarak tanýmlamamýþ mýydý? Derin bir kavrayýþýn ürünü olan bu paha biçilmez çalýþma, þimdi ikinci baskýsýyla, romantik bir çekiciliðe sahip bu kliniðin hem ruh ikizi hem de rakibi olan sinemanýn sunum yollarýný aydýnlatýyor. zykaya@t-online.de ÝNSANLIK KAN AÐLIYOR A dem Peygamberle birlikte dünya´ya geldiðimden bugüne, yanar yüreðim yanar. Yanardaðýn fýþkýran alevleri arasýnda akan Lavlar gibi yanmakta. Düþtüðü yerleri, aktýðý dereleri, vadileri kavurup yakmakta sanki bir daha canlý köküne kezzap suyu dökmüþçesine. Düþündükçe ürperiyorum! Bu kadar zalim olmam imkansýz diye kendime gelmeye çalýþýyorum. Bütün dünyanýn gözü önünde kendi topraklarýnda katliama uðrayan insanlarý Düþündükçe insan olarak yürekler kan aðlamaz mý? Ortadoðu‘nun kaderi mi bu? Bu Bölgenin insanlarý neden zulüm altýnda inliyor. Hiç mi baþlarýný kaldýrýp yukarý bakmýyorlar. Bu Katliamlar nereye kadar sürecek. Bu Ortadoðu da katliamlarý ne zaman bitecek, kim bu katliamlarý durduracak. Dedim ya Adem peygamberle dünyaya geldim. Nice devletler, nice Ýmparatorlar, nice krallar nice peygamberlerle gezdim dolaþtým. Bazen söz dinledim ummana daldým. Bazen isyan ettim kýskançlýk ve egoma kapýlarak. Kral oldum imparatorluklar kurdum. Çok güçlü görünmek için yýkýlmayacak sandýðým ordular kurdum. Kimse bana eriþmesin diye mal mülk sahibi oldum. Milyonlarca dönüm araziler, tavlada sürülerim oldu. Milyonlarca, kasalarým da toplarca altýnlarým, gümüþlerim oldu. Sandým ki hiç bir güç beni yenemez heyhat ne yazýk ki tarihi þartlar gelince aldandýðýmý gördüm. Çöküp gittim. Bazen benden daha azgýn bir kralýn kýlýcýnda, bazen daraðaçlarýnda bazen de korkumdan kaçtým. Kimse bulamasýn diye en sonunda tekrar ademe döndüm. Geri dönüp dünyaya býraktýðýmda ne kaldý? Ýnsanlýk dengesi saðlam oturmamýþtý. Yollarla paraya, orduya çýkar Sandým. Yollarla devlete, imparatorluða, her türlü zulme çýkar Sandým, aldanmýþým. Düþünemedim yollar bilgiye ve insanlýða çýktýðýný kavrayamadýðým için söndüm. Dünya kapýsý insan çýkmýþ olsa idi. Bu kahýr, bu zulüm olmazdý þimdiki yasalara. Ýnsan haklarý evrensel beyannamesine gerek kalmazdý. Bunu dahi kavrayamayan devletler insan haklarýndan dem çalmaktalar. Amma gizli ýrkçýlýðý, katmerli baskýlar yine kendileri uygulamaktalar. Ýþte Avrupa’daki insanlarýmýz. Kýrk yýldýr bu ülkede yaþayan insanlarýmýz dininden, dilinden, ýrkýndan dolayý ikinci sýnýf muamelesi görmektedir. · Bir madende çalýþan bir yabancý mühendis ve teknikleri içine sindiremezler. Çok nadirdir yönetici olmak. · Aðýr sanayide bütün aðýrlýk yabancý iþçilerin üzerindedir. Söz sahibi deðillerdir. Sadece üretmektir iþleri. · Gemi sanayisinde Türkler iþçidir. Yönetici asla deðildir. Yazýn sýcaðýnda Doppel Botlarda kaynak yapmak, Brene ile kesmek biçmektir. Sýcakta piþmektir. Kýþýn ise dýþarýda soðukta, karda yaðmurda çalýþmaktýr. Genç yaþta hastalýk sahibi olmak. Deyim haline gelmiþtir. “ Yazýn içeri, kisin dýþarý” Bir Ustabaþý bulamazsýn olsa bile yaþatmazlar. Bilirim acýsýný. Çünkü bu çalýþmada on yýlýmý verdim. · Okullarda okul aile birliði baþkaný göremesin olsa bile sýnýf aile birliði baþkaný ýrkçý biri bunu içine sindiremez. Okul müdürü de katýlýr. En kýsa zamanda dýþlanýr. Hani nerde Alman anayasasý 6. maddesi! Hani nerede Helsinki, Paris, Moskova anlaþmalarý. Görüyoruz ki Avrupa çifte standartlar iþlerine gelince uygular, iþlerine gelmezse kaðýt üzerinde kalýr. F. Almanya´nin tek gayesi vardýr. Sömürmek. Hem de insan kani emerek. Önemli olan kendi yaþamasýdýr. Diðerleri önemli deðil. Ben bilirim bunlarý ben ademden bu güne peygamberlerle, krallarla geldim yaþadým. Çünkü ben insan oðlu insaným ben. Benim yaþým altý bini bulur. yaklaþýmýyla 80 sonrasý edebiyatýn önde gelen isimlerinden biri olan Latife Tekin’in Ormanda Ölüm Yokmuþ adlý kitabýnýn üçüncü basýmý Everest Yayýnlarý’ndan çýktý. yazdýðý öyküleri biriktiriyor. Emin, karamsar dünyasýyla didiþirken aþk dýþýnda hemen hiç birþeyi umursamýyor artýk, Yasemin onu ayakta tutmaya çalýþýyor. Emin hayal dünyasýnda yaþarken, Yasemin gerçeklere tutunmaya çalýþýyor. Kadýn ve erkek arasýndaki algý, duygu ve düþünce farklýlýklarýnýn haritasý bu iki kahraman aracýlýðýyla Latife Tekin üslubuyla yeniden çiziliyor. Yasemin ve Emin, yapraklarýn arasýndan ayýkladýklarý dostluklarýyla þimdiye kadar görülmedik bir Adem – Havva portresi olarak çýkýyor karþýmýza. Deðiþik üslubu ve ÝBRAM ERDEM ANADÝL C sonra yayýmlanan bu ikinci baskýsýnda, Glen ve Krin Gabbard filmografilerine yaklaþýk 150 film daha eklemiþler. Canlý ve açýklayýcý bir anlatýmla, sinema meraklýlarý ve ruh saðlýðý alanýnda çalýþanlar için kelimelerden ve fotoðraflardan oluþan bir þölen sunuyorlar. Eðer sinema üzerine yazýlan kitaplar için bir ödül heykelciði olsaydý, kazanan hiç þüphesiz Psikiyatri ve Sinema olurdu. kitaplý dinlerle yakýn iliþkiler kuran, felsefi anlamda aykýrýlýðýný koruyan Yezidiler’i nesnel bir gözle tanýtýyor yazar. Þeytana tapma adetlerini, soylarýný, daha birçok bilinmeyeni birer birer okuyucunun önüne seriyor. Ortadoðu kültürleri içinde sönmeye yüz tutmuþ, yanlýþ tanýtýlmýþ, unutulmuþ inançlarý nesnel ve düzeyli bir çalýþmayla yeniden öðrenmek isteyen herkesin okumasý gereken bir kitap. Faik Bulut araþtýrmacý kimliðini hiçbir siyasi ve dinsel / etnik çýkarýmlara baðlamadan, bu konuda ödün vermeksizin aydýn / yazar anlayýþýyla yansýtýyor. Bölgede gördüklerini, yaþadýklarýný önceden oluþturduðu kültürel altyapýnýn yardýmýyla konuya ilgi duyanlara kaynak kitap olacak bir düzeyde hazýrlamýþ. Kitabýn rahat okunmasý yazarýn usta anlatýmýndan kaynaklanýyor. Bölgedeki tarihsel olaylarý, etnik yapýlarý, yerel gelenekleri, önemli kiþilerin anýlarýný kýsa söyleþilerle tamamlamasý kitabýn ayrý bir güzelliðini oluþturuyor. Ortadoðu kültür mozaiðini yakýnda tanýmak isteyen her insanýn okumasý gereken önemli bir baþ yapýt. Kültürel farklýlýklarýn yaný sýra kültürlerin zenginliðinin kökleriyle karþýlaþacaðýnýza emin olabilirsiniz. ZÜLFÝKAR YALÇINKAYA 13 a n l ý l a r arasýnda yaþamsal önem taþýyan belki de tek iletiþim aracý dildir. Genel olarak gözle, elle, yüzle ve bedenle gerçekleþir bu. Sevgiyi, acýyý, açlýðý, umudu, umutsuzluðu küçücük bir im anlatýverir. Bu bir destana denk de düþebilir. Ýnsan boyutundaki þans dilin ses aþamasýna yükselmedir. Düþüncenin, buna baðlý olarak eylemin söze dönüþtürülmesi, anlatýlmasý insan için yeryüzündeki en büyük utkudur. Bilginin, geleneðin, emeksel üretimin söze dönüþmesi, dilden dile aktarýlmasý giderek bunun yazýlý halde saklý tutulmasý insanýn ufuklarýný hýzla daraltmýþ, yaþadýðý sonsuz gezeðeni avuçlarýnýn içine almasýna neden olmuþtur. Gezegen üstünde binlerce kavim, klan, grup yaþamýþtýr. Ortak olan insani duygularý deðiþik seslerle adlandýrmýþlardýr. Yüce duygularý þiirsel söyleyiþlerle terennüm etmiþlerdir. Sonra yazýnsal anlatýmlar çeþitlenmiþ ve insanýn kazanýmlar hýzla artmaya baþlamýþtýr. Buna karþýn binlerce dil tarihin karanlýklarýnda yok olmuþtur. Çok kötü bir yazgý. Ama bunlarýn uçup gitmesi olanaksý. Kaçýnýlmaz olarak komþu dillerle alýþ veriþte bulunmuþ, akrabalýklar kurmuþlardýr. Sonra da o kanlý kavgalarda ölümle buluþmuþtur. Ýnsan ölümlüdür. Ölünce azot olur topraða karýþýr. Dillerin mezarlýðý yoktur. Cenaze törenleri de. Ama onlar da organik varlýklardýr. Ama insanýn zýttý bir yapýyla diller baþka dillerin içine gömülür. Baþka bir deyiþle biçim deðiþtirerek baþka bir dili besler, yeþertir ve orada yaþamaya devam eder. Buradan çýkarak; bir dilin yok olmasýnýn ana nedeni ; daha üstün,zengin savaþçý bir ulusun, yok ederek kazanma emellerine dayandýrýlabilir. Barbar çaðý savaþlarýnýn sonucu ýrklar, uluslar ve dillerin kaybolmasý bu yüzdendir. Bir ulusu yok etmenin en akýllýca biçiminin o ulusun dilini kirletmek, bozmak, giderek yozlaþtýrmak olduðunu yýllar önce bulgular ve tanýklar sonucu bilgeler söylemiþtir. Bu kural bu gün de deðiþmemiþtir. Emperyalist güçler, baþlangýçta askeri güçle, sonra misyonerlerle, sonra kültür saldýrýlarýyla, eðitimi iþgal yoluyla alt ettiler sömürdükleri uluslarý. Bu yüz yýl için ön görülen altý bin dilin yok olma aþamasýna geldiðidir. Küreselleþme, globalizm insana insanilikten çok barbarlýðý kazandýrdý. Bu gezegen çölleþmeden tartýþýlmasý gereken asýl konular ele alýnmalýdýr. Ýnsanlýðýn buna gereksinimi var. Oysa ne güzel zenginliktir on bin, yirmi bin dilin solumasý, düþündüðünü þiirlerle, öykülerle, makalelerle anlatmasý. Ýnsanýn gerçek zenginliði dildir. Silahlardan, petrolden elde edilen para deðil. Ýnsanlýk kaybedecekse- ki, öyle görünüyor- Dilleri öldürdüðü için, ölüme terk ettiði için kaybedecektir. Ne acý bir yazgý, ne iç karartýcý bir yargý. Eski bilgeler, uluslarý; düþünen uluslar, düþünmeyen uluslar , diye ikiye ayýrýrlar. Bu peþinen düþünmeyenleri mahkum etmektir. Oysa onlarýn da düþünen ulus olmalarý insanlýðýn kazancýdýr. Buna neden bakýlmaz, bu ana gerçeðe neden gidilmez? Bu kayýp niçin hesaba katýlmaz? Soru sorma yetenekleri geliþmemiþ, geliþtirilmemiþ uluslarýn dilleri bu nedenle tehlikenin ilk sýrasýnda yer almaktadýr. T a v e r n e Timbales Die kleine gemütliche Musikkneipe Inh. Ali Osman „Alex“ Reitzensteinstrasse 36, 70190 Stuttgart (Ost) Tel: 0711 262 37 71 Sayý 13 Mayýs 2002 www.dem-ajans.de ÝLAN redaktion@dem-ajans.de sayfa Takýda farklý bir çizgide... Akdeniz’in mavi akþamlarýnda huzurunuzu bulacaksýnýz... Þehir merkezine 20 km, Adana havaalanýna 80 km mesafede bulunan tatil köyümüz Mersin Çeþme otoban çýkýsýna 5 Km mesafededir. Mersinin en güzel kumsalýna sahip 60 bin m² arazi üzerine kurulmuþ olan Ataköy palmiye tatil köyü Denize 0,200 metre, Deniz cepheli, 168 Abart Daireden oluþmaktadýr. Tesisimiz 30 bin m² yeþil alana ve 5 bin m² kumsalý bulunmaktadýr. 350 kiþi kapalý ve bin kiþi kapasiteli acýk restorandý, 200 kiþilik kapasiteli kafeteryasý ile 300 bin m² alana yayýlmýþ basketbol, voleybol sahasý, Teniskordo ve çocuk oyun alanlarý ile bay bayan kuaförü her türlü ihtiyacýnýzý gidereceðiniz alýþveriþ yeri, Launder bulunmaktadýr. Oliympik yüzme havuzu ve çocuk havuzu bulunan tatil köyünde Akdeniz’in mavi akþamlarýnda havuz barda içkinizi yudumlarken huzurunuzu bulacaksýnýz. Her daire 64m² olup Amerikan usulü mutfak ve salon ile yatak odasý, Banyodan oluþan Stüdyolarýmýzda komple mutfak gereksinimleri, Splitklima, uydu TV yayýnlarý ve telefon bulunmaktadýr. Tüm Almanya ve Avrupa‘da Rezervasyonlarýnýz için: Dilara Reisen Hack str.3 70190 Stuttgart Tel: 0711 420 5001 Fax: 0711 420 5003 e.mail: dilarareisen@t.online.de 14 Sayý 13 Mayýs 2002 www.dem-ajans.de Uzaðý görme sorunu için yeni tedavi onaylandý A merikan Gýda ve Ýlaç dairesi uzaðý görememe sorununu tedavi için yeni bir metodu onayladý. Göz üzerindeki þeffaf kaplama ve cornea da küçük alanlar radyo frekanslarý kullanýlarak yaratýlan enerji ile küþültülüyor. Laser olayýnýn tersine göz üzerindeki tabakanýn lazerle kesilmek yada dokularýn kaldýrýlmasýna gerek duyulmuyor. LASIK adý verilen laserle tedavi için ortalama yaþ 40 yaþlarýnýn baþý olarak kabul edilirken bu süreç 58 yaþýndaki kiþilere de uygulanabiliyor.Doktorlar bu operasyondan 24 saatle 48 saate kadar gözde bazý rahatsýzlýk hissedilmesine karþýlýk bu durumda tamamen bir iki gün içinde kayboluyor. Zil zurna sarhoþ olunca beyin hücreleri ölüyor Y apýlan son bir araþtýrma çok fazla miktarda alkol alýmý sýrasýnda insanlarýn yüksek rakkamlarda beyin hücrelerini öldürdüklerini ortaya koydu Kuzey Carolina Üniversitesi uzmanlarý yaptýklarý araþtýrmada çok miktarda alýnan alkolün kiþilerin beyinlerindeki hücrelerin ölmesinin yanýsýra beyin doku yoðunluðunda da büyük azalmaya neden olduðunu gördü. Doktorlar özellikle süratle ölen beyin hücrelerinin koku alma, hissetme bölümlerinde olduðunu ve olayýn yüksek alkol alýmýmdan 2 gün sonra meydana geldiðini kaydediyorlar. Uzmanlara göre günde alýnan bir iki kadhin beyne ciddi bir hasar yapmadýðý ancak otutulup þiþeyle biten içkilerin bu durumu yarttýðý belirtiliyor. Spor yapma sigara tiryakilerini kansere karþý korumuyor A merikalý araþtýrmacýlar, yürüyüþ yapan veya yüzüp öteki spor hareketlerini düzenli yapan sigara tiryakilerini bu yapýlan sporlarýn akciðer kanserine karþý korumadýðýný tesbit etti. Maryland eyaletindeki ulusal kanser enstitüsü uzmanlarýnýn yaþlarý 50 ila 70 arasýndaki 30 000 kiþi üzerinde 10 yýl süreyle yaptýklarý araþtýrmada sigara içen spor yapan kiþilerin sigara içen spor yapmayan kiþilere oranla akciðer kanseri riskini yüzde 30 daha azalttýðý görülmüþ. Ancak araþtýrma sigara içmeyenlere karþý içenleri karþýlaþtýrdýðýnda miktar çok daha yüksek olarak çýkýyor. Hazýr meyva sularý iddia edildiði kadar vitamin yüklü deðil A merikalý diet ve beslenme uzmanlarý meyva ve sebzelerden alýnan vitaminlerin ancak bunlar tazeyken tüketilmesi durumunda bol miktarda olduðunu ileri sürdü. Uzmanlara göre çabuk içilmeyen bir portakal suyu içindeki C vitaminin tamamýný kaybedebiliyor. Dondurulmuþ meyva sularý ise bu miktarý yüzde 50’lilere kadar uzatabiliyor. Mineral ve vitaminlerin oldukça hassas olduðuna iþaret eden Washington Üniversitesi uzmanlarý, meyva ve sebzelerde bu kýymetli maddeleri ýsý, ýþýk ve havanýn öldürdüðünü vurguluyor. Suyun bazý vitaminleri yok ettiðini anlatan uzmanlar büyük parçalar halinde yýkamayý tavsiye ediyor. Þiþmanlarýn hayali zayýflama hapý galiba gerçek oluyor A merikalý doktorlar, saðlýklarý için spor yapýp zayýflamalarý gereken ama spor yapamayan kiþilere ayný spor yapan kiþilerdeki avantajlarý veren bir hapýn yolda olduðu müjdesini verdi. Dallas’taki Teksas Üniversitesi Týp Merkezi tarafýndan yapýlan açýklamada fareler üzerinde yapýlan bir araþtýrmada CaMK adlý bir tür proteininin kaslarda ayný spor yoluyla kazanýlan boyutlarda fiziki deðiþikliðe neden olduðu belirtildi. Doktorlar farelerde bu ilaçla kaslarýnýn ayný spor yapan farelerin kaslarýna benzer güce eriþtiðini belirtti. Bunun dýþýnda uzmanlar baþka bir proteininde beyne doyduðu mesajýný verdiðini kaydetti. SAÐLIK-YAÞAM redaktion@dem-ajans.de sayfa Demir eksikliði Anemisi A nemi (kansýzlýk) kan hastalýklarýnda en sýk rastlanýlan belirti olup kandaki Hemoglobin (Hb) düzeyinin beklenenden daha düþük çýkmasýna denir. Anemi nedenleri arasýnda %90 ile demir eksikliði anemisi ilk sýrayý almaktadýr. Dünyada erkeklerin ortalama yüzde 20’si kadýnlarýn yüzde 35’i,gebe kadýnlarýn %50 si çocuklarýn ise yüzde 40‘ý anemiktir.Geliþmiþ ülkelerde 0-5 yaþ arasý çocuklarda kansýzlýk yüzde 4-20 iken az geliþmiþ ülkelerde ayný yaþ grubunda kansýzlýk oraný yüzde 80’lere kadar çýkmakta, ülkemizde ise bu oran %50 civarýndadýr.Demir eksikliði tüm yaþ gruplarýnda özellikle 6-24 aylar arasýnda bebek ve çocuklarda aneminin en yaygýn nedeni olarak kabul edilmektedir. Hemoglobin kýrmýzý kan hücreleri (eritrosit) lere rengini veren ve oksijenin kanda taþýnmasýný saðlayan bir proteindir. Demir ise hemoglobinin temel yapýsýna giren bir elementtir.Akciðerlerde alýnan oksijenin hemoglobine baðlanarak dokulara aktarýlmasýnda büyük önem taþýr. Demir vücuda dýþarýdan aldýðýmýz gýdalar ve yýkýlan hücrelerden açýða çýkan demirin yeniden deðerlendirilmesi ile girmektedir. durumlar:Ülser kanamalarý, kadýnlarda adet kanamalarý gibi akut veya kronik kan kaybý, paraziter enfeksiyonlar, özellikle yaþamýn ilk yýlý ve adelosan dönemi gibi hýzlý büyüme dönemlerinde demir gereksinimi artmakta ve anemiler görülebilmektedir. Demir eksikliði anemisinin nedenleri: · Yetersiz demir alýmý:Gýdalarla dýþarýdan alýnan demirin yetersizliði halinde oluþur. Sosyo-ekonomik düzeyi düþük toplumlarda, beslenme alýþkanlýklarý yanlýþ olan toplumlarda sýk görülmektedir. Ek besinlere geç baþlama, aþýrý inek sütü kullanýmý bebeklerde anemiye sebep olabilir.Vejeteryan beslenme, yanlýþ uygulanan zayýflama rejimleri, yeme bozukluklarý da anemiye neden olan sebeplerdendir. · Doðumla ilgili nedenler: Prematürelik, çoðul gebelikler anemiye neden olabilir. · Demir gereksiniminin arttýðý Belirtiler: Hafif olgularda hafif solukluk dýþýnda herhangi bir belirti vermeyebilir. Sadece yapýlan kan tahlilleri ile taný konulabilir. daha aðýr olgularda iþtahsýzlýk, sindirim bozukluklarý, kabýzlýk, bazen aðrýlý yutma gibi sindirim bozukluklarý ortaya çýkabilir. Tüm kansýzlýklarda görülen çarpýntý, eforla oluþan nefes darlýðý, baþdönmesi, kulak çýnlamasý, halsizlik, çabuk yorulma görülebilir. Hekim muayenesinde deri ve mukozalarda solukluk, dilde kýzarma, kabarcýk ve küçük çatlaklar görür. Aðýr olgularda aðýz köþelerinde çatlaklar ve dalak büyümesi görülebilmektedir. · Demirin Emilim bozukluklarý Kronik ishaller, Kronik enfeksiyonlar, Sindirim sistemi anomalileri , Malabsorbsiyon sendromu gibi demir emiliminin bozulduðu durumlarda anemi görülebilir. · Kurþun zehirlenmesi: Özellikle sanayileþmiþ toplumlarda özellikle akaryakýtta ki kurþunun havaya karýþmasý ile oluþan kurþun zehirlenmelerinde demir eksikliði anemileri görülebilmektedir. Önlem olarak yiyeceklerin bol su ile yýkanmasý ve üzeri örtülü kaplarda saklanmasý önerilmektedir. Bazý hastalarda toprak yeme gibi belirtiler ortaya çýkabilir. Taný: Hekim muayenesi ile birlikte yapýlacak kan tahlilleri taný koydurur. Depo demir düzeylerini yansýtan serum ferritin düzeyi düþmüþtür.Total Demir Baðlama Kapasitesi artmýþtýr. Kýrmýzý kan hücrelerinin boyutlarý küçük ve renkleri azdýr. (mikrositer hipokrom). Tedavi: Tedavi de en etkili ilaç demir sülfattýr. 2 yaþýndan küçük çocuklarda kahvaltýdan yarým saat önce günde bir kez; 2 yaþýndan büyüklerde ise yemeklerden yarým saat önce günlük dozun 3 e bölünmesi önerilmektedir.Tedaviye ortalama 3 ay devam edilmelidir.Aþýrý demir yüklenmesine neden olmamak için beþ aydan daha fazla demir kullanýlmamalýdýr. Bebeklerde demir eksikliðini önleme yollarý: · Ýlk bir yýl bebeðinizi anne sütü ile besleyin. · Eðer anne sütü yetersiz ise bebeðinize demir le güçlendirilmiþ mamalar verin. · Ýlk 2-3 aydan sonra ek demir verin · Çocuðunuzu demir içeriði zengin gýdalarla besleyin. · 1-2 yaþýndaki çocuðunuzun içtiði inek sütünü günlük 500 ml ile sýnýrlayýn. Daha fazlasý aldýðý demir içeriði fazla gýdalardan emilimi azaltýr ve anemiye sebep olur. · Kurþun zehirlenmesi olan bebeklere demir eksikliði de oluþur. · Bebeðinizi haftanýn birçok günü demir içeriði zengin et, tavuk,balýk, yumurta, fasulye ve kuru hububatlarla besleyin. · Bebeðinize bol bol c vitaminince zengin gýdalar verin (Portakal suyu vs.) C vitamini demirin emilimini arttýrmaktadýr. · Çocuðunuzun kansýz olduðunu düþünüyorsanýz mutlaka doktorunuza görünün. Doktorunuz yapacaðý basit bir kan tahlilinden sonra gerekli demir preperatlarýný size yazacaktýr. P yanlýþ bir yargý vardýr; ‘gerçekten bana ilgi gösterseydin, benim neden hoþlandýðýmý bilirdin’ diye. Bu önemli bir hatadýr. Böyle düþünerek istenenin ya da tercih edilenin eþler arasýnda konuþulmamasý cinsel etkinlikte tatminsizliðe yol açar ve bu durum yýllarca devam edebilir. Yaralanmaktan ya da diðer kiþinin egosunu yaralamaktan korkan her birey, partnerinin ne istediðine kendisi karar vermeye çalýþýr. Bu yüzden de sanmalarla Dr. Med FAHRETTÝN ADSAY saðlýðýnýz KEMÝK ERÝMESÝ O steoporoz kelimesi yani Os: Latince kemik, Poroz: Yunanca delik, açýklýk anlamýna gelmektedir. Hastalýðýn tanýmý: Osteoporoz kemik tuzlarýnýn azalmasý, kemiklerin bir anlamda içinin boþalmasý ve çabuk kýrýlabilir hale gelmesi veya kýrýlmasýdýr. Kemikler her organ gibi yaþayan, deðiþen, geliþip bozulabilen bir organdýr. Kemiklerin içinde iki çeþit hücreler kemiklerin içerden boþalmasýný ve kemiðin içinde deliklerin oluþumunu saðlar. Daha iyi anlaþýlmasý için söyle bir basitleþtirme osteoblast kemiði yapar, Osteoblast kemiði bozar. Bu her insanda kemiðin geliþmesini gerektiriyor normal bir durumdur. Kemik dokusunun oluþmasýnda Osteoblast 35 yaþýndan sonra ise Osteoblast aktivesi aðýr basar yani kemik dokusunun tuzlarý azalýr, büyümesi, geliþmesi gerilir. Giderek kemikler büzüþür. Normal olarak her insan yas ortalamasý olarak 80 sene yasarsa kemik dokusunun önemli bir bölümü böylece kayba uðrar. Kadýnlarda normal yani fizyolojik kemik kaybý 80 yaþýna geldiðinde %50 kemik dokusu kayba uðrar. Erkeklerde ise kemik doku kaybý en azýndan %25 dolayýndadýr. Hastalýðýn belirtileri: Boy uzunluðu en az 4 cm. kýsalmasý, sýrt kemiðin deforme olmasý sýrtýn eðri durmasý. Aniden baþlayan ve geçmeyen sýrt aðrýlarý, sýrt ve kalça, ya da diðer kemiklerin çabuk kýrýlmasý en belirgin belirtileridir. Tabii ki her sýrtý aðrýyan osteoporoz hastasý deðildir. Her þeyden önce aðrýnýz varsa doktorunuzla görüsün. Doktorunuz sizin þikayetleriniz ve belirtiler çerçevesinde kemiklerinizin röntgenini çekecek. Gerekli gördüðü takdirde sizi Osteodensimteri, computor için kanýnýzý alacak ve hastalýðýn olup olmadýðýný size bildirecek. Osteoporoz hastalýðýn tedavisi: Hastalýðýn tedavisi için bir çok ilaçlar mevcuttur. Mesela Vitamin D-3, Kalsiyum, Fluorid, Kalsitonin, Ostorojen hormonlarý, Bifosfonat gibi ilaçlar vardýr. Osteoporoz hastalýðý daha çok menopoza giren ve yaþlý kadýnlarda rastlandýðý için özelikle iç kanamasý olmamýþ kadýnlara Ostrogen hormonu doktor kontrolünde verilmelidir. Her hastalýðýn tedavisinde olduðu gibi insanlarýn kendi baþlarýna eczaneye gidip ilaç alýp kendilerini tedavi etmek kadar yanlýþ ve tehlikeli bir þey yoktur. Ayrýca Parat hormon bozukluðu olan, Kalsiyum azalan böbrek hastasý olanlara mutlaka kalsiyum verilmeli. Kýþ aylarýnda Vitamin D-3 mutlaka verilmeli. Hastalýk nasýl önlenir? Hastalýðý önlemek için her insanin düzenli olarak hareket etmesi, spor yapmasý, özelikle kadýnlar beden eðitimi yapýp, kemiklerin erimesini, kaslarýn bozulmasýný önleyebilirler. Çünkü hareketsizlik Osteoporoz hastalýðýnýn diðer önemli bir nedeni de Kalsiyum eksikliðidir. Kalsiyumlu bol yiyecekler mesela her gün bir bardak süt içilmelidir. Yaþlý insanlar uyku yapan, insan reaksiyonunu azaltan ilaçlardan mutlaka uzak durmalýdýrlar. Yazýnýn sonunda sunu önemle belirteyim manifest olmayan, Osteoporoz hastalýðýnýn teþhisini koymak, bütün teknolojik geliþmeleri, muayene metotlarýna raðmen hiçte kolay bir teþhis deðildir. Özelikle doktor meslektaþlarýmýn teþhisi koymadan önce itinalý bir muayene yapmalarýný tavsiye ederim. Çünkü yazýmda da belirtildiði gibi, istediðim her 50 veya 60 yaþýndaki kadýnda Osteoporoz hastalýðýný bulabilirim. Bu yaslardaki insanlarda ne kadar fizyolojik kemik erimesi var? Ne kadar osteoporoz var ciddi bir tartýþma konusudur. Eþler arasýndaki iletiþimsizlik cinsel istek azalmasýna, uyarýlma ve orgazm bozukluklarýna kadar bir çok sorunu da beraberinde getirebiliyor sikiyatristlere göre , mutlu bir cinsel hayat için gerekli koþullardan birinin saðlýklý iletiþim olduðunun altýný çizerek, „Eþler arasýnda yaþanan cinsel uyumsuzluk ya da cinsel tatminsizliðin önemli nedenlerinden biri de cinsel konularda yaþanan iletiþim eksikliðidir“ Eþlerin cinsel beklentilerini net bir biçimde ortaya koymalarý gerektiðine dikkat çeken psikatistler, „Eþler arasýnda oldukça sýk görülen 15 telikleri kopma noktasýna getirir“ Çok mahrem þeyleri paylaþan yürüyen iliþkilerde eþler hep karþý tarafýn kendisini anlamasýn beklerlerse sonuçta iletiþimin bozukluðu yaþanýr. Bu da kimi zaman evliliði ya da birlik- eþler arasýnda bile hala kendi arzularýný ifade etmekten çekinen örnekler olduðuna dikkat çeken Psikatrisler, „Bu ifade sorunu genelde kadýnlarda görülür. Bu yetiþtirme tarzý ile alakalý bir durumdur. Kadýn, cinsel isteðini eþine ifade ettiði takdirde kötü kadýn olarak damgalanacaðý kaygýsýný taþýr“ Psikatristler, eþler arasýndaki bu iletiþimsizliðin cinsel istek bozukluðundan uyarýlma ve orgazm bozukluklarýna kadar bir çok sorunu da beraberinde getireceðini belirterek, „Bu sorunu aþmak istiyorsanýz birilerini sizi anlamasýný beklemek yerine, isteklerinizi, beklentilerinizi net bir biçimde partnerinize söyleyin“ uyarýsýnda bulundular. Aromaterapi T ýpký þifalý bitkiler gibi,aromaterapi de bitkilerle yapýlan terapidir.Botanik terapilerden farklý olarak bitkilerdeki küçük bezlerde bulunan yaðlardan yararlanýlýr. Bu kimyasal maddeler insanlarýn biyokimyalarý ile iletiþime geçerek vücudu ve zihni canlandýrýrlar ve mide bulantýsýndan duygusal rahatsýzlýklara kadar pek çok rahatsýzlýða iyi gelirler. Yaðlar aðýz yolu ile alýnabilir ya da deri üzerine uygulanabilir. Aromaterapi diðer duyu organlarýndan on bin kez daha güçlü olan koku alma duyusunu harekete geçirdiðinden zihin ve beden açýsýndan oldukça güçlü bir uyarýcýdýr. Yaðlar duygularý dengeler ve acýya,gerilime ve hastalýklara yol açan nedenleri ortadan kaldýrýr.Bunun yanýsýra antisept olmalarýndan konjeksiyon azaltmaya kadar ek çok tedavi edici özellikleri vardýr. Bu yaðlarýn alkol, ester, keton, fenol ve aldehit gibi yüzlerce kimyasal maddeden oluþtuðu bilinir. Alkol ve esterinin tedavi edici özellikleri fazladýr ve diðerlerine göre daha güvenlidir. Diðer pekçok doðal tedavi tekniði gibi aromaterapininde kökeni eski çaðlara dayanýr. 5000 yýl öncesine ait kayýtlar,o zaman hoþ kokulu yaðlarýn, kabuklarýn ve reçinelerin, baharatlarýn ve aromalý sirkelerin týpta, mumyalamada ve dinsel törenlerde kullanýldýðýný göstermektedir. Bugün aromaterapi bütün dünyada özellikle Avrupa’da çok yaygýndýr.Avrupada ki eczaneler raflarýnýn bir bölümünü aromatik ilaçlara ayýrmýþlardýr.Fransa’da bu ilaçlar ulusal saðlýk sigortasý kapsamýna alýnmýþtýr. Konsantre yaðlarý kullanmadan önce bir baþka yað ya da losyonla sulandýrmanýz gerekmektedir. B ve E vitaminleri içeren bitki yaðlarý kolayca absorbe edilir. Üzüm çekirdeði, yalancý safran ve tatlý badem yaðlarý buðday tohumu, zeytin ve avakoda yaðlarýndan daha hafif yaðlarla karýþtýrýlarak, kuru ciltleri nemlendirmek amacý ile kullanýlabilir. Yaðlý, iltihaplý ve akneli ciltler için jojoba yaðý kullanýlmalýdýr. Eðer kullandýðýnýz malzemenin fazla yaðlý olmasýný istemiyorsanýz emülsiyon edilmiþ yaðlar ve sudan yapýlan losyonlar kullanýn.Ancak herhangibi bir karýþýmý kullanmadan önce cildinize küçük bir parça uygulayarak cildinizin vereceði tepkiyi görmeniz þarttýr. Sayý 13 Mayýs 2002 www.dem-ajans.de Abdurrahman Alýca D evekuþu çölde geziyormuþ. Kaz havada uçarken yorulmuþ. Aþaðý bakýnca devekuþunu görmüþ. Yanýna konmuþ. Oracýkta arkadaþ olmuþlar. Günlük yaþamlarýndan söz etmiþler. Konuþma ilerledikçe, arkadaþlýðý dostluða çevirmiþler. Daha sonra dostluktan vazgeçip kardeþ olmuþlar. Kardeþlik baðlarý onlarý daha da yakýnlaþtýrmýþ. Kaz, çölün yaþamýna uymakta zorluk çekiyormuþ. Kardeþinin durumunu devekuþu anlýyormuþ. Çölde beklenmedik bir fýrtýna baþlamýþ. Fýrtýna devekuþunu rahatsýz etmemiþ. Fakat kaz fýrtýna bitinceye kadar, ölmekten zor kurtulmuþ. Devekuþu buna çok üzülmüþ. Fýrtýna dinmiþ. Çöl gene yanmaya baþlamýþ. Gündüzün kavurucu sýcaðýný, gecenin dondurucu soðuðunu kaz çekemez olmuþ. Akþamýn serinliði baþlayýnca, ikisi çölde gezmeye çýkmýþlar. Bu arada da karýnlarýný doyurmaya çalýþýyorlarmýþ. Devekuþu gezileri bitmeden karnýný doyurmuþ. Kardeþi kaz, tüm becerilerini ortaya koyduðu halde, açlýðýný giderememiþ. Devekuþu diþlerini fýrçalarken, kaz aðzýna bir lokma sokmamýþ. Karnýný doyuran devekuþu, bulduðu yiyecekleri kardeþine getirmiþ. Fakat kardeþi beðenip bir tanesini yememiþ. Sadece açlýktan ölmemek için, bazýlarýný istemeye istemeye zorla yemeye çalýþmýþ. Böylece ölmekten kurtulmuþ. Ýki kardeþ yuvalarýnýn yakýnýnda dolaþýyorlarmýþ. „Böyle giderse, çöllerde öleceðim. Daha yaþým küçük. Ölmek istemiyorum. Bana izin verirsen, vatanýma dönmek istiyorum.“ demiþ kaz. „Ben de buralardan memnun deðilim. Sabahýn serinliðinde yola çýkalým.“ Demiþ devekuþu. Buna ikisi de sevinmiþler. Akþam devekuþunun yuvasýnda yatýp geceyi geçirmiþler. Sabahýn alacakaranlýðýnda yola çýkmýþlar. Az gitmiþler uz gitmiþler. Yuvalarýndan çok uzaklara varmýþlar. Çöl tepelerinin arkasýndan, güneþ yüzünü göstermiþ. Güneþ yükselince, kumlar köz gibi kazýn ayaðýna yapýþmýþ. Kaz aðzýný açmýþ. Ayaðýna yapýþan kumlardan yürüyememiþ. Kaz: „Bundan sonra, ben seninle yolculuk edemeyeceðim, biraz daha yürürsem ölürüm.“ demiþ. Kaz aðlamaya baþlamýþ. „Ölüyorum!...“ diye baðýrmýþ. Devekuþu aðlayan kardeþinin tepesine dikilip, onu güneþten korumuþ. Biraz sonra kaz aðlamayý býrakýp susmuþ. Devekuþu kardeþini sýrtýna bindirmiþ. Yola çýkmýþlar. Bir suyun kenarýna varmýþlar. Kana kana su içmiþler. Ellerini yüzlerini yýkamýþlar. Orasý yeþil bir vaha imiþ. Çevrede geziye çýkmýþlar. Devekuþu yiyecek bulamamýþ. Bunu gören kaz, kendi karnýný doyurmadan; bulduðu yiyeceklerin hepsini devekuþuna vermiþ. Önce kardeþinin, sonra da kendi karnýný doyurmuþ. Hurma aðacýnýn gölgesine oturmuþlar. Dinlendikten sonra, gölün kenarýnda dolaþmaya baþlamýþlar. Kaz gölü görünce, içi gitmiþ. Daha fazla dayanamamýþ. Gölün sularýna kendini býrakmýþ. Devekuþu kardeþinin boðulduðunu sanmýþ. Biraz sonra kaz, baþýný suyun üstünde göstermiþ. Kardeþini su üstünde gören devekuþu çok sevinmiþ. Oracýkta, þýkýr þýkýr oynamýþ. Ý k i kardeþ gölün kenarýnda biraz dinlenmiþler. Bundan sonra gidecekleri yolun planýný yapmýþlar. Artýk çöl gerilerde kalmýþ. Vahadan gülüp oynayarak ayrýlmýþlar. Deve kuþu ile kaz, çok mutlularmýþ. Her geçen gün, kazýn vatanýna yaklaþýyorlarmýþ. Bu durum da hoþlarýna gidiyormuþ. Gide gide, bir ýrmaðýn kenarýna varmýþlar. Irmaðýn geniþliðinden, karþý kýyý görünmüyormuþ. Kaz ýrmaðýn kýyýsýna varýr varmaz, suya atlamýþ. Karþý kýyýya varmak için, hýzlý hýzlý yüzmeye baþlamýþ. Bir ara yorulur gibi olmuþ. Dönüp arkasýna bakýnca, kardeþi devekuþunun, ýrmaðýn kenarýnda beklediðini görmüþ. Hemen geri dönmüþ. Devekuþunu sýrtýna bindirip, yüzmeye baþlamýþ. Devekuþu sýrtýnda, yüze yüze kýyýya varmýþlar. Bir de ne görsünler, kazýn yuvasýnda kendilerini bulmuþlar. Bu durum çok hoþlarýna gitmiþ. Ýki kardeþ ömür boyu birlikte yaþamýþlar. Onlar ermiþ muratlarýna biz çýkalým kerevetine. KELOÐLAN VE KUYUDAKÝ DEV B ir varmýþ, bir yokmuþ, evvel zaman içinde, kalbur zaman içinde develer tellalken, pireler berberken, ben annemin beþigini týngýr mýngýr sallarken; ülkenin birinde bir kasaba varmýþ. Bu kasabanýn kenar mahallelerindeki bir kulübede, çok fakir bir keloðlan ile ihtiyar annesi yaþamakta imiþ. Keloðlan çok akýllý ve becerikli olmasýna raðmen çalýþmaktan hoþlanmaz, tembel tembel evde oturmayý, ne buldu ise yiyip, içmeyi ve uyumayý severmiþ. Tembel mi tembel, saçsýz kafasý ile de çok çirkin olduðu için herkes ona keloðlan dermiþ. Keloðlan’ýn ihtiyar annesi ise el çamaþýrý yýkar, hem kendini, hem de tembel keloðlaný beslemeðe çalýþýr, zorluklar içinde geçinirlermiþ. Her nasýlsa Keloðlan’ýn caný çarþýya çýkýp dolaþmak istemiþ. Bir de bakmýþ ki, uzakta bir kalabalýk var. Kalabalýðýn ortasýnda bir adam baðýra baðýra bir þeyler söylüyor. Kalabalýktaki insanlarda onu dinlermiþ. Bizim Keloðlan’da kalabalýða sokularak bu adamýn dediklerini dinlemiþ. Adam meðer þehrin tellallarýndan biriymiþ. Keloðlan’ýn dinlemekte olduðu tellal þöyle demekteydi. -Aðýr bir iþ için bir adama ihtiyaç vardir. Bu iþi görecek adama yüz altýn verilecektir. Talip olacak kimse varsa ortaya çýksýn.... Keloðlan etrafta toplanan kalabalýktan ses seda çýkmadýðýný görünce ve bu iþin sonunda yüz de altýn verilecegini öðrenince tellal’a: -Bu iþi ben yaparým, yalnýz bu yapýlacak iþi hemen bana söyle, demiþ. Tellal Keloðlaný þöyle bir süzdükten sonra, gözü tutmamýþ olacak ki: -Oðlum, sen bu iþi yapamazsýn, iþ çok zordur. Bunu ancak akýllý, becerikli ve cesur adamlar baþarabilir. Ben bunlarý sende göremiyorum, deyince Keloðlan: -Ummadýðýn taþ baþ yarar. Ben bu iþi baþarýrým, diye cevap vermiþ. Etrafta toplanan kalabalýktan alaylý gülüþmeler yükselmiþ. Bu sýrada tellal onun biraz da fakir haline acýyarak: -Pekala oðlum...Madem ki kendine güveniyorsun sana þimdi yapacaðýn iþi tarif edeyim...Uzak bir ülkeden mal getirmeye gidilecek... Yolculuk at sýrtýnda olacak, ama sen bu yolculuða katlanabilecek misin?.. diye sorunca. Keloðlan: -Ben yaparým dediðim her þeyi yaparým. Elbette katlanýrým, karþýlýgýný vermiþ. Tellal: -Madem ki bu kadar güvenin var, bende sana bu iþi veriyorum...Paraný þimdi mi, yoksa dönüþte mi istersin? Keloðlan da: -Þimdi verinde birazý yanýmda bulunsun, geri kalanýný anneme harçlýk býrakýrým, der.Bu þartlarla anlaþmaya varan Keloðlan sevinçle annesine koþarak durumu anlatýr ve yanýndaki parayý annesine býrakarak veda edip yapacagý iþe gider. Toplantý yerine gelen Keloðlan, yolculuðun hazýr olduðunu ve kafilenin kendisini beklemekte olduðunu görür. Kafile baþkaný Keloðlan’a hazýr olup olmadýðýný sorar. hazýr olduðunu öðrenince küçük redaktion@dem-ajans.de sayfa 16 Hazýrlayan: Döne Köylüce Güneþ sistemi gezegenler: 4 ,5 milyar sene önce güneþ oluþtuðunda bütün gezegenler günesin artýklarýndan oluþmuþtular. gezegenler yýldýzlarýn etrafýnda dönüyorlar . OYUN DEVEKUÞU VE KAZ ÇOCUK Bizim güneþ sistemimizde 9 tane gezegen var. Ýsimleri; Merkur, Venus, Dünya, Mars, Jupiter, Saturn, Uranus, Neptun ve Pluto. Güneþe en yakýn olan Merkurdür, en uzak olanýda Plutodur. Içlerinde en güzeli de Dünyadýr. Dünyanýn dýþýndaki gezegenlerde hayat olup olmadýðý henüz kanýtlanmamýþtýr. MERKUR VE PLUTO : Merkür’de hayat yok, çünkü güneþe çok yakýn olduðundan çok sýcak. Plutu’da güneþten çok uzak olduðu için çok soðuk. Bezirgan Baþý: E n az 10 kiþiyle oynanan bir oyundur. Oyuncular aralarýndan iki kiþi seçerler. Bunlardan biri „altýn saat“ diðeri „altýn bilezik“ adýný alýr. Sonra ikisi yüzyüze dururlar, elele tutuþup ellerini havaya kaldýrýrlar. Tek sýra halinde dizilmiþ olan diðer çocuklar: Aç kapýyý bezirgan baþý/ Bezirgan baþý.... Kapý hakkýn ne verirsin?/ Ne verirsin? Arkamdaki yadigar olsun/ Yadigar olsun tekerlemesini söyleyerek bunlarýn arasýndan geçerler. Dizinin son çocuðu yakalanýr, kulaðýna „altýn saat mý istersin altýn bilezik mi?“ diye sorulur. Verilen yanýta göre çocuk soruyu soranlardan birinin arkasýna geçer. Bu iþlem tüm çocuklarýn iki gruba ayrýlmasýna dek sürer. Sonra her iki grup çocuklarý birbirlerinin bellerinden sýkýca tutarlar. Orta yere çizilen bir çizginin iki tarafýnda yer alan gruplar birbirlerini çekerek güç gösterisine girerler. Çizgiyi geçen grup oyunu kaybeder, yenik düþer. Oyun bu þekilde çocuklar býkýncaya dek sürer. staki hava - 60 oC. Mars da %0,13 Oksijen %95,30 Karbondioxid vardýr. Bu yüzdende insanlar Marsda yaþayamýyorlar. Ama Ýnsanlarýn bir umutlarý yinede var. Bazý Testler yaparak Marsý daha araþtýrýyorlar. (Devamý gelecek sayýda) VENUS Venusda hava +480 oC olduðu için Ýnsanlar orda yaþayamýyorlar. Venusun havasýnda %96,40 Karbondioxid ( CO2 ) ve %0,002 Oksijen (O2) bulunmaktadýr. Buda bir nededir. Çünkü Ýnsanlarýn yaþamalarý için Oksijene ihtiyaç vardýr. Venus Dünyanýn kardeþi olarak da tanýnýyor. MARS Marsda eskiden yaþam varmýþ. Mars 230 Mio. km güneþden uzak. Mars donmuþ bir gezegendir. Mar- Birdir Bir (Uzuneþek) En az 4 oyuncuyla oynanan bir oyundur. Oyuncular arasýndan önce iki kiþi ebe seçilir. Seçilen ebeler sýrtsýrta verirler, eðilip ellerini dizlerine baðlarlar, popolarýný birbirine dayarlar. Diðer oyuncular sýraya girip bunlarýn üzerinden atlarlar. Atlama sýrasýnda düþtükleri takdirde yanýp ebe olurlar. Çocuklar atlarken „birdir bir, ikidir iki, üçtür üç, dörttür dört....“ diyerek atlama iþini sürdürürler. Sonuncusu ise atladýktan sonra ebe oyuncularýn yanýnda yer alýr, eðilir. Ebe üzerinden atlanýrken bazý sayýlarda kimi güldürücü hareketler de yapýlýr. Örneðin yedinci oyuncu „yedilim yedili, yediðim tekme“ der, diðer oyuncular tarafýndan ebe tekmelenir. Sekizinci oyuncu atlarken „sekizim seksek“ der, tek ayak üstünde durur. Bundan sonra atlayacak oyuncularýn atladýktan sonra tek ayak üstünde durmasý zorunludur. Sekizinci oyuncu kendinden sonra atlayan oyuncularý seksek olarak istediði gibi dolaþtýrmak hakkýna sahiptir. Dokuzuncu oyuncu atlarken „dokuzum durak“ der demez seken oyuncularýn olduðu yerde kýmýldamadan durmasý gerekir. Onuncu oyuncu atlarken „onum orak, Fatih’in toplarý“ der, ebelerin sýrtlarýný yumruklamaya baþlar. Oyun yeni ebenin belirlenmesiyle ayný tarzda sürüp gider. kafile hemen atlara binerek yola koyulur... Ýki gün durup dinlenmeden yol alýrlar. Üçünçü gün Keloðlan’ýn at sýrtýndaki yolculuktan vücudunun her tarafý aðrýmaya baþlar. Ama verdiði sözü ve aldýðý parayý düþünerek sabýrla yola devam eder. Artýk akþam yaklaþmýþtýr. Kafile baþkaný mola için kervaný durdurur. Keloðlan biraz dinleneceði için sevinmiþtir. Ama bu sevinci çok sürmez. Atlar baðlandýktan sonra kafile baþkaný kendini çaðýrýr. Keloðlan’a der ki: kuyuya inme hazýrlýgýna baþlar. Etrafýný saran yol arkadaþlarý Keloðlan’ýn beline kalýn bir ip baðlarlar, kuyuya sarkýtýrlar. Keloðlan kuyunun yarýsýna gelince sað tarafýnda karanlýkta aniden bir kapý açýlýr. Adamýn biri Keloðlan’ý kuçakladýðý gibi bu kapýdan içeri çeker... Neye uðradýðýný anlayamayan Keloðlan kendine gelince, bir de ne görsün!.. Geniþ bir bahçe ve bu bahçenin ortasýnda büyük bir saray durmuyor mu?.. Sarayýn bahçesinde güllerin arasýnda Dünya güzeli bir kýz oturmuþ, arkasýnda bir dudaðý yerde, bir dudaðý gökte iri ve koyu siyah renkte bir zenci ayakta durmakta. -Keloðlan, þurada bir kuyu görüyorsun... -Evet, der bizim Keloðlan. -Ýþte þimdi, o kuyuya ineceksin... Korkmazsýn deðil mi?...Keloðlan kuyunun yanýna gider bir saðýna, bir soluna ve eðilip içine bakar, kafile baþkanýna dönerek: -Ne var bunda korkacak, elbette inerim. Der keloðlan korksa bile korktuðunu belli etmemege çalýþarak çiçeklerin arasýnda bir tavus kuþu dolaþmaktadýr. Þaþkýnlýkla bunlarý seyre dalan Keloðlan birden arkasýnda gürleyen bir sesle aklý baþýndan gider. Dönüp bakýnca, ne görsün?... Koca bir dev. Arkasýnda durmuyor mu!.. Dev korkunç bir sesle: -Eyyyy, adem oðlu!... Söyle bakalým, þu gördüklerinden hangisi daha güzel?.. Keloðlan korkudan tir tir titremeðe baþlar. Ne cevap verecegini þaþýrýr ama, biraz sonra aklý baþýna gelir ve biraz düþündükden sonra:-Gönül neyi severse güzel odur sultaným, der. Dev, aldýgý cevaptan memnun gibi görünür ve Keloðlan’a tekrar sorar. -Þu kýz çok güzel, þu tavus kuþu çok hoþ ama, þu zenci çok çirkin, çok kötü!.. Buna ne dersin?.. Keloðlan artýk ilk þaþkýnlýk ve korkudan kurtulmuþtur. Yine cevabý yapýþtýrýr: -Gönül neyi severse, güzel odur sultaným, diye tekrar ayný cevabý yapýþtýrýr. Aldýðý cevaptan çok hoþlanan dev, Keloðlan’a: -Aferin, sen akýllý bir çocuða benzi- yorsun diye Keloðlan’a hemen yanýndaki, aðaçtan kopardýðý üç tane büyük nar’ý verir. Ve: -Al bu narlarý. Dönüþte annenle birlikte yersin, diyerek Keloðlan’ýn yanýndan ayrýlmýþ. Meðer Dev, her kuyuya inen insana bu sorularý sorar fakat, bir türlü istediði akýllýca cevabý alamayýnca çok kýzar, hemen kellesini uçurur, sonra da etlerini yer, kafatasýný sarayýn duvarlarýna asarmýþ. Böylece kuyuya inenlerin çoðu, Dev’in bu soru- larý karþýsýnda kimi kýz güzel, kimi tavuskuþu diye Dev’e cevap verirlermiþ. Bu cevaplardan memnun kalmadýðý için kuyuya inen bir daha yukarý çýkamazmýþ. Dev’in yanýndan ayrýlan Keloðlan tekrar çýkýþ kapýsýna gelip yukarý nasýl çýkacaðýný düþünürken birden yukardan, su almak için sarkýtýlmýþ bir kovanýn kendisine doðru geldiðini görünce, Keloðlan hemen bu kovadan tutarak yukarý çýkar. Keloðlan’ý sapasaðlam yukarý çýktýðýný gören arkadaþlarý, þaþkýnlýktan aðýzlarý bir karýþ açýk, gözlerine inanamazlar ve birbirlerine bakýþýrlar. Zira kervancýlar bu kuyudan su almak istedikleri zaman her seferinde Dev’e bir insaný kurban vermeleri adetmiþ. Yol arkadaþlarý onu böyle sapasaðlam, güler yüzlü görünce tabii þaþkýnlýktan kendilerini alamamýþlar. Kafile baþkaný merakýný yenemiyerek keloðlan’a: -Þimdiye kadar bu kuyuya salladýðýmýz adamlardan hiçbiri geri dönmemiþtir. Sen nasýl oldu da bu kuyudan saðlam çýktýn evlat?... Keloðlan güler yüzle þu cevabý verir: -Nasýl çýktýysam çýktým.. Çýktým ya!... Siz ona bakýn. Yeniden kafile yola koyulmuþ. Varacaklarý o uzak ülkeye varmýþ. Atlara mallarý yükleyerek memlekete dönmüþler. Keloðlan elindeki Nar’larý sevinçle evine dönünce, annesi yine her zamanki gibi, el çamaþýrý yýkamakta bulur. Annesi de oðlu geldiði için sevinmiþtir. Yemekler yenir. Yemekten sonra da Keloðlan, Dev’in verdiði Nar’lardan birini çýkarýp yemek için ikiye böler. Bir de ne görsün? Dev’in verdiði Nar tanelerinin her biri meðer çok kýymetli birer mücevher deðilmiymiþ... Bunun deðerini anlayan Keloðlan, zaman zaman bunlarýn her birini azar azar satmýþ.. Ve Keloðlan öylesine zengin olmuþ ki, artýk ne kelliði kalmýþtýr, ne de çirkinliði, ne de annesinin çamaþýrcýlýðý. Mutlu bir hayata kavuþmuþlar.. Onlar ermiþ muradýna, biz gidelim diðer masallarý okumaya... Sayý 13 Mayýs 2002 www.dem-ajans.de N ew York’taki apartmanýnda vurulduðu zaman John Lenneon’un kaný bulaþan bir resim açýk artýrma ile 13 000 dolara satýldý. Bir bardak su ile Lennon’un cam kenarýnda otururken görüldüðü resim 1980 yýlýnda vurulduðu zaman Yoko Ono tarafýndan çekilen resmin yeraldýðý çerçeve ve cama John Lennon’un kaný bulaþmýþ bulunuyor. Londra da açýk artýrma ile satýlan resmin sanatçýnýn bir koleksiyonunu hazýrlayan gurup tarafýndan satýn alýndýðý bildirildi. Silah zoruyla kadýn öpen Eminem 100 000 dolar ödedi Ü nlü þarkýcý Eminem bir barda silah zoruyla bir kadýný öpmesi nedeniyle 100 000 dolar ödedi. Ancak zaten silah taþýmasý daha önceki bir olaydan mahkeme kararýylayasaklanmýþ olan þarkýcýnýn ceza mahkemesi tarafýndan nasýl cezalandýrýlacaðý bekleniyor. Bunlarýn dýþýnda ünlü hip-Hopster baþta kendi annesi olmak üzere çok sayýda kiþi tarafýndan da dava edilmiþ bulunuyor. Bunlar arasýnda eski sýnýf arkadaþlarý ve bir baþkasýnýn parçasýný izinsiz alýp kullanmasýda bulunuyor. Hayatta kalan iki Beatle’s birlikte sahneye çýkýyor H ayatta kalan iki Beatle gurubu elemaný Ringo Star ile Paul Mc Cartney Las Vegas’ta iki konserde birlikte çalýp söyleyecek. Konser biletlerinin 125 ila 350 dolar arasýnda satýldýðý söyleniyor. Ancak giþelerde bilet kalmadýðý için konser biletlerinin karaborsa da daha da fazlaya gideceði tahmin ediliyor. Bu konserin, kumarhaneler kentindeki otelin iptal edilen Mike Tyson ile Lennox Lewis karþýlaþmasýnýn yerini almasý için düzenlediði belirtiliyor. Yýldýz savaþlarý filmini görmek için þimdiden sýraya girdiler S tar Wars veya Türkçe adýyla Yýldýz savaþlarý filminin 16 Mayýs tarihinde vizyona girmesine altý hafta kala þimdiden filmi ilk görenler arasýnda girebilmek için sinemalar önünde kuyruða girmeye baþladý. Þu anda 60 kadar kiþinin vardiyalý þekilde kuyruða girdiði sinema önünde kendilerine göre bir teþkilatlanma oluþturduklarý söyleniyor. Yerel polisin kendilerini tanýdýðýný ve daha ünce de bir baþka Yýldýz savaþlatrý filmi için haftalarca kuyrukta beklediklerini belirten fan kulübü üyeleri geceleri özellikle kuyruða takýlan kiþilerin çok ilginç olduðunu savunuyor. Liza Minelli’nin annesi kýzýna dava açtý L iza Minelli’nin 94 yaþýndaki üveyannesi yaþlýlara karþý kötü davrandýðý için üvey kýzý hakkýnda dava açtý. Kendisini sürekli olarak karanlýk bir odada yalnýz býraktýðýný anlatan Lee Anderson Minelli, kocasýnýn kendisine bir ev býraktýðýnýn ancak Liza’nýn bu evi sattýðýný, ve geçenlerde büyük tantanalarla evlenen üvey kýzýnýn kendisi ile yptýðý anlaþmayý bozarak ortadan kaybolduðýunu ileri sürdü. Liza Minelli tanýnmýþ Film direktörü Vincent Minelli ile kýsa bir evlilik yaptýðý sorunlu aktris Judy Garland’ýn ortak çocuklarý. 2002 Yaz Modasý Y az yaz yaz....... 2002 Yaz Modasý ve koleksiyonlarý vitrinlerde yer almaya baþladý bile. Bu yaz herkesin zevkine uygun tasarýmlar ve stiller var. Neler moda Romantik roman romantik, kýþýn üzerimize çöken karabulutlardan sonra k a d ý n l a r , kumaþlar, iç çamaþýrlar, ayakkabýlar, desenler her þey bu yaz çok romantik. Renklerde yazýn prensesi beyaz, kýrmýzý ise aðýrlýðýný bu yaz gece kýyafetlerine vermiþ gibi.. Her þey romantik ama bir o kadar da diþi! Týð iþi elbiseler, püsküller, saçaklar, kelebek motifli elbiseler, hasýr topuklu espadriller, denizci pantolonlarý, taþlý ve boncuklu tokalar, hippi tarzý desenler, minik çiçekler, geometrik desenler, dize kadar çýkan baðcýklý ayakkabýlar, çiçekli gerdanlýklar, þifon elbiseler, dekolteli tasarým- lar, pastel tonlar, ipek gibi hafif kumaþlar, renkli ve kalýn kemerler, kovboy çizmeleri, püsküllü çanta ve kemerler, dökümlü kumaþlar, fýrfýrlý etekler, gömlekler ve elbiseler, yapraklar, dallar, Hindistan, Afrika, Uzakdoðu esintileri, iþlemeler ve bol kesimler incecik askýlar, dantel ve þifonlarla kýsacýk elbiseler, siyah-beyaz , beyaz-siyah.... MAKYAJ HATALARI 1 . Yüzü aydýnlatmak için çok açýk renkli veya pembeye çalan bir fondöten seçmek hatalý bir seçimdir.Eðer fondöteniniz açýk renkte olursa teninizi griye döndürür.Pembeye çalan fondöten ise yüzünüze yapay bir hava verir.Bu yüzden sarýya çalan koyu renkte ve cilt renginizle uyumlu bir renk seçin.Böylece doðal bir görünüm yakalayabilirsiniz. 2. Elmacýk kemiklerinin üzerine allýk sürmek:Allýk sürmeden önce yüz yapýnýzý iyice inceleyin.Uzun bir yüzünüz varsa allýðý elmacýk kemiklerinin alt kýsmýna uygulayýn.Geniþ bir yüzünüz varsa allýðý þakaklarýnýza uygulayýn.Dolgun yanaklý kiþiler kahverengi allýktan kaçýnmalýlar. 3. Pembe ve kayýsý rengi pudra kullanmak:Pudra teni renklendirmek için deðil matlaþtýrmak ve kadifemsi bir yumuþaklýk saðlamak için kullanýlýr.Bu yüzden þeffaf,renksiz bir pudra seçin.Pudranýn kalýp gibi yüze yapýþma- masý için T bölgesine ve ifadenizi donuklaþtýrmamak için göz çevresine fazla sürmeyin. 4. Alt göz kapaðýna kalem çekmek:Gözleriniz eðer birbirine çok yakýn ise alt göz kapaðýna kalem çekerek orantýsýzlýðý daha çok gözler önüne serersiniz.Alt göz kapaðýnýn iç tarafýndan baþlayarak gözün yarýsýna kadar açýk renkli bir kalem çekin.Dýþýna doðru ise koyu renkli bir kalem kullanýn. 5. Yorgunluðunuzu kapatmak için göz kapaklarýný kapkara boyamak:Mutsuz ve yorgun görünmek istemiyorsanýz ,üst göz kapaðýnýza açýk renk far sürün,alt tarafýna koyu renk uygulayýn. 6. Alt kirpiklere rimel uygulamak: Alt Neredeyse her yerde fýrfýr ve volan var.Bütün bluz,elbiselerin yakalarýnda kollarýnda kat kat fýrfýrlar ve volanlar boy gösteriyor.Valentino yeni tasarýmýnda Pantalon kenarlarýna ve dizden aþaðýsýna da bu fýrfýrlarý uygulamýþ. Ayakkabýlarda ise moda dolgu topuða döndü.Özellikle alt dolgu kýsmý mantardan yapýlmýþ olanlar çok gözde olacak bu yaz.Bu yaz ister kabul edin ister etmeyin çizme giyeceðiz.Ýster Harley çizmeler,isterseniz de burnu açýk çizme giyin ama kurtuluþ yok mutlaka giyilecek.Tiril tiril eteklerin,fýrfýrlý elbiselerin, incecik þifondan yapýlan kýyafetlerin romantik dokunuþlarý çizmeler ile bu çizgilere çok az da olsa seksi bir görüntü katýyor. Senelerdir ceketler unutulmuþtu. Bu yaz ceketler dolaplardan çýkýyor.Yaz akþamlarý için ceketler vazgeçilmez olacak.Özellikle country tarzý olanlar,safari ceket,etek ve pantalon takýmlar,ince poplin ve keten ceketleri bu yaz çok sýk göreceðiz. kirpiklerinize rimel s ü r e r s i n i z kirpikleriniz örümcek aðý gibi görülür ve bakýþýnýzý aþaðýya doðru çekersiniz.Sadece eyelýner ile ince bir çizgi çizebilirsiniz. 7. Dudaklarý dolgun göstermek için kalem çekmek: Dudaklarýnýzý dolgun göstermek için açýk renk bir dudak kalemi seçmelisiniz.Þeffaf veya parlak bej renkleri dudaklarý dolgun gösterir. 10.Dudaklarý ince göstermek için koyu renk ruj kullanmak: Yapýlmasý gereken açýk renkte mat bir ruj seçmek.Dudaklarýnýza kapatýcý ve fondöten sürerek kalýn dudaklarýnýzý inceltebilirsiniz AYLIK FALINIZ AYLIK FALINIZ AYLIK FALINIZ AYLIK FALINIZ AYLIK John Lennon’un kanlý fotoðrafý satýldý MAGAZÝN redaktion@dem-ajans.de sayfa kýz kulesi... Acýya bir armaðan Mutlu Aþk.. T eflon Aþklar peþindeyiz. Þöyle bir sürtünüyoruz birden ýsýnýr gibi oluyoruz. Bir har, bir ateþ, bir yangýn, aman-aman! Sonra birden biri ay gazý kapatýyor sanki. Piþen her ne idiyse çoðu zamanda seks çarçabuk tüketiliyor. Ham hum þara lop öylesine özentisiz bir sofrada, þarapsýz ve sohbetsiz. Ve herkes yoluna, teflonlar dolaba. Ýþte size küçük Aþklar. Evli erkekler, iþadamlarý, özgür ama evli. Evlilikleri onlar için özgürlük kýsýtlayýcý bir þey deðil. Tanýdýðým tüm -evet tüm- evli erkekler kadýnlara ilgi duyarlar, iliþki kurmak istiyorlar, kuruyorlar. Sanki adamlar, dayanýlmaz, karþý konulmaz olaðanüstü kimseler. Hele birde paralarý varsa. Hepside birbirine benziyor. Yemeðe davet etmek için bulduklarý bahaneler, seçtikleri restoranlar, sonra evlerine davet ediþ biçimleri. Doðal Hiç bir þey yok ortada, hep yalan, hep sahte, hep uydurma. „Evlilik çok monoton bir þey, aslýnda gerekli ama olmuyor iþte, bir þeylerin eksikliðini duyuyor insan, zaten karýmla pek bir iliþkimiz kalmadý, odalarýmýzý bile ayýrdýk… Ama çocuklar.. aile.. toplum.. Sürdürmek zorundayýz iþte, ne yapalým. Ama ne kadar mutsuzum bir bilsen, ne kadar muhtacým, karýma acýyorum ama gidecek bir yeri yok ki..“ Hiç biride diyemiyor ki karýmý seviyorum ama seninle de birlikte olmak istiyorum. Ev içi yaþamlarý, koþa koþa eve gitmeleri, her kaçamak için soluk soluða uydurulmuþ toplantý ve iþ yemeði yalanlarý. Ýsteksizde olsa o geceleri eþleriyle Merhaba Bundan böyle bu köþemde sizin sorularýnýza ve sorunlarýnýza cevap vermeye çalýþlacaðým. „Yaþadýklarýmdan öðrediklerim“ diye izah ettiðim bilgilerimi sizinle paylaþmaktan mutluluk duyacaðým. Bana sorunlarýnýzý ve Mayýs ayýnda sizin için oldukça rahat koþullarýn varolacaðý gözleniyor sevgili Koçlar. Sizin için özellikle aþk ve eðlence içeren her konuda hareketlenme getiriyor. Kendinizi yaratýcýlýk içeren her konuda çok iyi ifade edebileceðiniz bir devredesiniz. Bu devrede risk içeren konular da ilginizi çekebilir ve inisiyatiflerinizi deðerlendirmek için çaba gösterebilirsiniz. Sinirsel rahatsýzlýklarýnýzý saðlýðýnýzla daha yakýndan ilgilenerek asabilirsiniz. Mayýs ilk yarýsý sizin için biraz gerilimli gibi gözükse de ikinci yarýda çok daha rahat koþullar söz konusu olacak sevgili Boðalar. Bu dönemde eviniz ve güvenliðiniz için masraf yapma ve ailenizle bir arada olma isteðiniz artabilir. Aþk yaþantýnýzda da canlanma hissedebileceðiniz bu devrede sevgilinizle birbirinize her zamankinden daha yakýn hissetmeniz mümkün. Bu ay sizin için deðiþken koþullarýn varolacaðý gözleniyor sevgili Ýkizler. Burcunuzda ilerleyen Saturnun Plutoyla karþýtlýðý yaþamýnýzda deðiþtirmekte direndiðiniz konularda zorlanma yaratabilir . Esneklik ve uyum yeteneðinizi kullanmanýz gereken bir devredesiniz. Fakat dikkat bu arada masraflarýn artmasýna da hazýrlýklý olmalýsýnýz. Bu ay sizin için oldukça rahatlatýcý koþullarýn varolacaðý gözleniyor sevgili yengeçler. Pek çok konuda inisiyatif sahibi olacaðýnýz þanslý bir devreyi iþaret ediyor. Ýliþkilerinizde rahatlama gözlenirken tüm giriþimleriniz için uygun fýrsatlar karþýnýza çýkabilir. Karþýt burcunuzda ayýn beþinde gerçekleþecek olan Dolunay iliþkilerinizde önemli konularý gündeme getirebilir. Bu Ay yaþam enerjinizin ve sevincinizin oldukça yüksek olacaðý gözleniyor sevgili Aslanlar. Her türlü giriþim için cesaretli olabileceðiniz bir devreyi haber veriyor..Akýlcý davranabileceðiniz bu devrede planlama ve ifade gücünüzün de artacaðýný gözleyebilirsiniz. Yeni anlaþmalar ve koþullarýn varlýðý sizi rahatlatacak ve geleceðe daha olumlu bakmanýzý saðlayacaktýr. Ayýn ilk yarýsýnda sizin için zorlu gibi görünen koþullarýn varlýðý sozkonusu olsa da ikinci yarýda oldukça rahatlayabileceðiniz gözleniyor. Özellikle meslek ve aile yaþantýnýzda gerçekleþtirmekten kaçýndýðýnýz deðiþimlerin sizi daha da zorlayabileceðini belirtiyor. Esnek olmak ve özellikle de organize çalýþmaya önem vermek en büyük çözümünüz olacaktýr. yaþantýnýzda önemli geliþmeleri gündeme gelecektir. 17 ZELÝHA oflaya pofluya seviþme- ler, çocuklarýyla mutlu baba oyunlarý, aldatmalar çoðaldýkça eþlere alýnan armaðanlar, offf Allahým hep ayný. Büyük Aþk, büyük endiþelere, büyük korkular, büyük ihanetler, büyük kinler, büyük acýlara yoldaþlýk eder. Büyük bir aþkýn hiçbir tarafý küçük kalamaz, ona göre. Büyük bir Aþk için ödeyeceðimiz bütün bedellere katlanýlýr. Çünkü böyle bir Aþký Hiç yaþamamýþ olmanýn getireceði yaþam fakirliði çok daha katlanýlmazdýr. Aþk ne kadar þiddetliyse ayrýlýklar ve kavgalar da o denli þiddetli olur. Hiç kavga etmeyen aþýklar mý? Birbirlerini deðil ebeveynlerini bulmuþlardýr. Mutlu Aþk yoksa bu aþkýn suçu deðil. Aþk iki eli dolu bir eski ilahe, birinden mutluluðu, birinden acýyý veriyor. Acýyý almadan öbürünü almak mümkün deðil. Acýdan korkana inadýna acýyý verip öbür elini kapatýyor. Acýsýz mutluluk olmuyor. Aþký, acýsýndan, kederinden, tedirginliðinden, ayrýlýðýndan, üzüntüsünden, yarasýndan ayýklamaya çalýþma. Acýya bir armaðan Mutlu Aþk.. Aþk yaþamýn ilkesi, Aþk için yaþayacaðým heyecansa yaþamamýn çekirdeði, heyecansýz kalmayacaðým, ünse ünlü olacaðým, iþse iþimde en yüksek yere geleceðim, paraysa zengin olacaðým, boyun eðmemekse eðmeyeceðim, tümü birdense tümünü yapacaðým. Onlar kendi çýkarlarýna uygun kalýplarýna sokamayacaklar beni, onlarýn korumasý altýna girmeyeceðim, benim onlardan hiçbir eksiðim yok, bunu onlara kanýtlayacaðým. Hiç kimsenin muavini olmayacaðým. Çünkü olduðumu kanýtlamak için üzerlerine durmadan solucanlar atmam gerekiyorsa, atacaðým. sorunlarýnýzý mektup veya e-mail ile iletebilirsiniz. Adress: Hack str. 70190 Stuttgart e-Mail: zeliha@dem-ajans.de Burcunuzun yöneticisi Venusun Ay baþýnda Toplum ve meslek yaþantýnýzda dikkat çekebileceðiniz bir devreye iþaret ediyor sevgili Teraziler. Ýþ yaþantýnýzda yepyeni fýrsatlar ve terfiler söz konusu olabilir ve kendinizi en iyi þekilde temsil edebilirsiniz. Beklemediðiniz yardýmlarýn da sizi çok rahatlatabileceði gözleniyor. Mayýs da sizin için rahat koþullarýn yanýnda zorlayýcý enerjilerin de iþbaþýnda olabileceði gözleniyor sevgili Akrepler. Kendinizi geliþtirme fýrsatlarýnýn artabileceði verimli bir devreye iþaret ediyor. Her turlu yeni konu ufkunuzu geniþletecek alternatifleri beraberinde getirebilir. arkadaþlarýnýzdan alabileceðiniz desteði ve organize çalýþmalardan elde edebileceðinizi kazançlarý da gündeme gelecektir. Mayýs ayýnda sizin için bir çok fýrsatýn söz konusu olacaðý gözleniyor sevgili Yaylar. Yaratýcýlýðýnýzý kullanabileceðiniz her alanda size farklý alternatifler sunuyor. Özellikle aþk yaþantýnýzda belirgin bir canlanma hissedebilir ve kendinizi sevdiðinize daha iyi ifade edebilirsiniz. Ayýn ikinci yarýsýnda meslek yaþantýnýzda ön plana çýkabileceðiniz ve yeni konularda anlaþmalar yapabileceðiniz bir zamana iþaret ediyor. Bu ay Dolunay ayýn beþinde sizin burcunuzda gerçekleþiyor sevgili Oðlaklar. Özellikle sizi ve ailenizi ilgilendiren konularda önemli geliþmeler gözleyebilirsiniz. Ýç dünyanýzdaki gerilimlerin saðlýðýnýzý ve çalýþma þartlarýnýzý da etkileyebileceðini belirtiyor. Vücudunuzla ilgili önlemleri þimdiden almak ve saðlýðýnýz için çalýþma þartlarýnýzý yeniden düzenlemek uzun vaade de rahat. Bu Ay karþýt burcunuzda ilerlemeye devam eden Güneþ ve Merkür birebir iliþkilerinizin ön plana çýkabileceði bir devreye iþaret ediyor sevgili kovalar.. Yeni anlaþmalar ve akitlere oldukça açýk olabileceðiniz gözleniyor . Saðlýk sorununuz varsa ay baþýndan itibaren bu konuda düzelmeler hissedebilir . Bu ay sizin için deðiþken þartlarýn sozkonusu olacaðý gözleniyor sevgili Balýklar. Satürn ve Pluto polarizesinden negatif etkilenmemek için aile yaþantýnýz ve mesleðinizle ilgili konularda sabit fikirliliklerden kaçýnmak lehinize olacaktýr. Eþiniz veya ortaðýnýzla birbirinizi daha iyi anlayabileceðiniz bir devredesiniz. Sayý 13 Mayýs 2002 www.dem-ajans.de ÝÇÝMÝZDEN BÝRÝ Güney Özdemir 1 995 yýlýndan bu yana Almanya´nýn Frankfurt kentinde yaþayan Cizreli Güney Özdemir Almanya´nýn çeþitli kentlerinde þiir geceleri düzenleyerek Þiir hayranlarý´nýn birbiriyle buluþturma sevincini hem yaþýyor hem de yaþatýyor. 21. Ocak 2001 den „ Þiirlerin gizinden senin yüzün“ adlý þiir kitabýný çýkardýktan sonra þiir gecelerini düzenlemeye baþladýðýný söyleyen Güney, 2003 yýlýnda, Kürtçe, Zazaca, Türkçe ve Almanca bir þiir kitabý çýkaracaðýný açýkladý. Ülkem Artýk her þeyden sonra Ülkem´de Yasak bir sevda Gül açýyor Þiir kokuyor bahçesi Ve Üstümüzden Perdeler çekilip Gerçek yüzümüz Göründü nihayet Mart 2002 Eflatun bir efkar çöküyor içime Ýlk oluyor, eflatun bir efkar çöküyor içime Çaresizim, elini ver diyebilir miyim Hazal gözlerin nerede gülüm? Sensiz olmanýn hançeriyle yaralýyým þimdi ... Sonraya kalsýn þimdi bunlar... Þükrü Yýldýz SÝZÝN SAYFA YOLCUM Kendim Yolcum uðrarsan Maraþ’a Kucak Kucak selam söyle Uçtan uca baþtan baþa Kucak kucak selam söyle Hayatta çektiklerimi kalbime yazanlardaným Aþk için kalbime, mezar kazanlardaným Keder gördüm acý gördüm Gurbet ele ömür verdim Gittiðin yer baba yurdum Kucak kucak selam söyle Sýzlamaya baþlarsa içimdeki, yaralar O zaman dile gelir, hain hatýralar Daðlara bekçi durana Tarlada çapa vurana Ahmet Dümrül´ü sorana Kucak Kucak selam söyle Beni anlatan bu içli þiirlerimdir Çünkü; onlar benim hayatta çektiklerimdir... Bir küçük kýz Yirmi birinci yüzyýlý selamlarken Bir köy tepesinde/ ayaðýnda lastikleriyle Üzerinde eski-püskü elbiseleriyle Ýnsanlarýn vicdanlarýna asýlmýþtý Þaþkýnlýk akardý gözlerinden sýcak sýcak gülümserdi Anlamazdý insancýklarý Hele hele yasadýðý çarpýþmalarý Doðuda yaþardý Kimliði vardý ama sayýlmazdý Dili yasaktý/ inancý yasaktý Yasaklar içinde sorular sorardý/ sorular yasaktý Cengizhan Yýlmaz YALNIZLIK ÞEBNEM EZÝK/ 1 Nisan 2002 NEREDE YANLIÞ YAPTIM Gerçekler Ahmet Dümrül 12.06.1992 Yalnýzlýk vurgun olmuþ Yüreðime. Sürgün geçen akþamlarda Arar olmuþum Seni yine. Aðlýyorum kaderime Boðulmuþum Yalnýzlýðýn pençesinde. Ömrümden bir gün daha Tükenmekte. Kapýmý çalanlar Dönmemekte. Yitirilen zamanlarda Bir kýr daha Düþtü saçlarýma. Yaþlý gözlerim Titreyen bacaklarým Boþ odalarda Seni aramakta. Terliklerin yataðýmýn Baþucunda. Bir gün, bir gün………daha geçse de Yaþlanmýþ bedenim Ebediyette dinlense. Ruhum seni bulsa Bu yalnýzlýk bitse…. redaktion@dem-ajans.de sayfa Oysa çiçeklerle bezemek isterdi El ele tutuþmak ortalarýnda Meydan okumak dünyaya Güvercinler uçurtmak;kelepçeler kýrmak Ve haykýrmak „silahlarla deðil amcalar“ küsüþün sövgülerimiz slogan sloganlarýmýz sövgü hani kýrgýnlýklara küsmekti dostluk küsüþün ne duruyorsunuz belki bir yolunu bulur anlaþýverirsiniz ansýzýn kendine iyi davran açlýk somali’de anlamsýzsa sevgi kurban edilmiþse porno filmlere grevler burjuva þarkýlarý söylüyorsa sen yine de kendine iyi davran yarýn gerekeceksin kendi kendine son kurþunu sýkmadan insanlýk kendine Duymalýsýnýz sesimizi Yok belki oyuncaklarýmýz Ayaðýmýzda pabuçlarýmýz Renkli deðil dünyamýz Ýsteðimiz bir avuç özgürlük Yanar karanlýðýn içinde gözlerimiz Bir býraksanýz bizleri Bir okuyabilsek Eþitliði/ kardeþliði öðretirdik sizlere O karanlýk gecelerde yalnýzbaþýma Kalýnca dertlerimle ben baþ baþa Hep sorarým bu soruyu kendime Acaba nerede yanlýþ yaptým diye *** Hiç yabancý gelmez bu kelime bana Gezinirken bir oraya bir buraya Anam da hep sorardý kendi kendine Acaba nerede yanlýþ yaptým diye *** Ne huzur gördüm ne eylence Ne kadar kötülük varsa hayatta Hepsi geldi üstüme üstüme Mümkünmü sormamak kendime Acaba nerede yanlýþ yaptým diye *** Genç kýz olursun her yer tozpembe Herkesin geçtiði yoldan geçersin Mutlaka bir gün evlenirsin sende Nasýl sormazsýn ki kendi kendine Acaba nerede yanlýþ yaptým diye *** Ýþte örnek deðil midir ortada Neden koca demiþler adýna Yetmez mi onlar kadýný kocatmaya Hayatýný zýndana çevirmeye *** Ýçin için ömrünü kemirmeye Ne sorup duruyorum sanki ben Bu soruyu her gün kendi kendime En büyük hatayý yapmýþým iþte Zaten evlenmekle Sadýk Can mete alp ÞÜPELÝ KORKU Nefes almakmýydý yaþamak,yada sonsuzlukla pençeleþip ölüme direnmekmi?Yada mühim olan neydi.Yaþadýðýný anlamak yada ölümün kollarýnda olmana raðmen ölümle yaþamaya alýþamamak.Neydi bu içimizdeki þüpeli korku yada neden yaþamýn vazgeçilmez bekçisi korkuydu.Ölüm yaþamýn anlamýydý oysa hayatýmýzýn en küçük noktasýnda.Peki o halde neydi bu anlamakla anlamamak arasýndaki büyük çeliþki. Yaþamak uðruna birþeylerden vazgeçmek ne garip þey.Oysaki yaþmk var önüne serilen her güzelliði sevmek var inadýna,aðlamak,gülmek ve düþünmek.Nefes alýp vermek ne garip þey.Sadece yaþamakmý oysa ben yaþadým diyebilmek yada ölümede gülebilmekmi? Ve yaþamý düþünürken gözlerini özlemekmi,ölüm nedir ki? Tanýmlayabilirmisin kendince. Gözlerinin bittiði yeri anlat bana.Ölüm sensiz çekilmez,gözlerin bana uzakken ölümü sevemem ben.Sen bana uzakkenyaþadým diyemem.Sensizliði anlat bana.Sen bensizliðin soðuk koynunda kendinle kaldýnmý hiç yada yalnýzlýðý nefes gibi çektinmi içine,sevdinmi? Özlemeyi bildinmi sen kavuþmak istercesine delice.Ayaklarýný çektinmi göðüsüne kadar soðuk gecelerde,ýsýttýmý yatagýn seni ben olmadan.Karanlýk odalarda duvarlarla konuþup günleri saydýnmý sen.Ölümü hissettinmi bensizken yada yaþamýn yok olduðunu anlayabildinmi ben yokken. Olcay Çaldýr Aysel Denizeri/ Almanya, 2001 Bir küçük kýz Yirmi birinci yüzyýlý selamlarken Haykýrýyor ve haykýrýþlarý/ haykýrýþlara çarpýyordu Ve küçücük beyniyle/ çeliþkilerini yaþýyordu BULMACA 18 Helin Birinci yaþýna çiðköfte yoðurarak girdi. Anteplilerde gelenekmiþ:-) Ýyiki doðdun Helin Þairim sokaktan toplarým þiirlerimi yaðmurlu aþklardan greve durmuþ fabrikalardan fýrtýnalardan umutlardan doðmamýþ gelecekten dememiþ mi þair “sokaktan gelmeyenin sokaktan alacaðý yoktur” SOLDAN SAÐA: 1. 1. 1901 -1986 yýllarý arasýnda yaþamýþ, 1 kýdem numaralý Hesap Uzmaný olan ve 1949 Büyük Vergi Reformunun hazýrlayýcýsý ve ilk Hesap Uzmanlarý Kurulu baþkaný / 2. Bir icra türü - 4369 sayýlý yasa ile Motorlu Taþýtlar Vergisi Kanununda yapýlan bir norm deðiþikliði / 3. Gerçek ve tüzel kiþiler arasýndaki hukuki yükümlülüklerin yerine getirilmemesi durumunda Devletin müdahalesi ile yükümlülüklerin zorla yerine getirilmesi-Vergi konusunun vergiye tabi olmamasýna yönelik olarak yasa hükümleri ile yapýlan sýnýrlamalarýn genel adý / 4. Osmanlý Ýmparatorluðunun mülki taksimatýnda geliri 2000 ile 100000 akçe arasýndaki dirliklere verilen adÝskambilde birli / 5. Yasal sürenin geçmesi suretiyle vergi alacaðýnýn kalkmasý 6. GeniþlikSermaye, kapital 7. Tersi Ek vergiye tabi ve reklam yasaðý olan içeceklerin içerdiði bir madde / 8. Tersi GVK’nun 18 inci maddesindeki istisnadan yararlanan bir sanatçý türü / 9. Bir þeyin yapýlmasýný saðlamak için verilen talimat-Gelir vergisi mükelleflerinin vergilerinin ilk taksitlerini yatýrdýklarý ve beyanname verdikleri ay / 10. Teslimi KDV ne tabi bir enstruman-Bir þeyi asmaya yarayan alet-Bir hesap uzmaný adý / 11.Hayvan barýnaðý-Dolaylý yoldan anlatma-Herhangi bir satýþ yapýlmamasýna karþýn iki tacirin birbirine eþit veya yakýn miktarlarda borçlu olduklarýný gösteren bono türü / 12.Bir „Tahir“ türü-KDV ne tabi bir içecek. YUKARIDAN AÞAÐIYA: 1.Ýcra ve iflas iþlemlerinde paralarýn paylaþtýrýlmasý sonucunda alacaðýný tümüyle tahsil edememiþ olan alacaklýya elde edemediði miktar için verilen belge / 2.Tersi mükelleflerin vergi aylarýnda döktükleri bir ter türü-Katma Deðer Vergisi Kanununda „Vergiyi doðuran olay“ baþlýklý maddenin sayýsý-Vergi kanunlarýnýn yorumlanmasý sýrasýnda ilgili maddelerde öncelikle bakýlmasý gereken husus / 3.Teslim etme, verme-Ekonomik sýkýntý / 4.Vergi Usul Kanununun I. Kitabýnýn 8. Kýsmýnýn 3. Bölümünün adý-Bir çoðul eki-Hayvan barýnaðý / 5.Tersi vilayet-29.7.1970 yýlýnda kabul edilen 1319 sayýlý Kanunun adý-Gözleri görmeyen / 6.Devletin yönetiminde yetkili olan amirlere verilen ad-VUK’nun 267 nci maddesinde düzenlenen bir deðerleme türü / 7.Ýngilizce evet anlamýna gelen kelime-Teslimi genel oranda KDV ne tabi olan bir petro kimya ürünü / 8.Hukukda geçersiz olan iþlemlere verilen genel ad-Tersi vergi mevzuatýný öðrenmek için gerekli olan karakter biçimi / 9.Emir .. -Tersi her yeni vergi düzenlemesinde müþavirlerin düþtükleri hal-i ruhiye-Bir renk / 10.Kamu ortaklýðý senetlerinin kýsa adýTersi bir soru-Ýstanbul Ticaret Odasýnýn kýsa adý / 11. Tersi vergi kaçýran mükellefler vergi incelemeleri sýrasýnda dilerler-Bir çok örneðin içinde gerçek olan, orijinal / 12.Ýhtimal-Mesafe ýslak saçlarýmda seksenlik bir else dinamo sansaryan tabutluðunda iki yýl dirençse gökçe þairim fýrtýnalar aðlasýn ihanetler yanlýþlýklar ne sakalla saçýmýn arasýnda medyaya meraklý bir baþým var ne de sanat adýna insanlarý kullanan iþim þairim rýfat ýlgaz’dýr tanýdýðým niyazi akýncýoðlu GÜLERMÝSÝN, AÐLARMISIN? kurþuna dizilmiþ bir yürekse vapstrolorca boðulmuþ bir umutsa gani bozarslan külse küllerinden umut doðuran metin altýok behçet aysan uður kaynar ABD NASA üssü bir açýklama yapar ve dünyanýn büyük bir göktaþý yaðmurunun etkisinde kalacaðýný ve insanlýðýn yok olma tehlikesiyle karþý karþýya kalabileceðini duyurur. Dünya ülkeleri yetkililerinin hýzla önlem almalarý gerektiði bildirilir. Türkiyede ki yatýrýmcýlarýn olaya ilk tepkisi ise þöyledir: „Koþalým dolar alalým.“ þairim sýrtýný yere vermem þiirin ve býrakmam soytarýlara ah sevda ah beni eriten devingenlik kolay deðil þiire ulaþmak kolay deðil yaþamak salkým saçak insanlarý yarýnlarý her nefes alýþýmýzda alacaðý olan canlarý yani adamlarý yani adam gibi þairim her düzen borçludur þiire her þiir alacaklý insanlardan terden toplarým þiirlerimi açlýklardan yorgunluðundan seviþmelerin þiir olurum genel grevlerde ölüm oruçlarýnda iþte sevgili budur hikayesi þairin þiirin yani artýk yaðmurlu aþklara gözgözeliklere deðil þiirin macerasý pisliklere ihanetlere medyatiklere þiir hariç eyvallahým yoktur kimseye þiir ki doðurur hayatý büyütür o gülü binlerce diken arasýndan evet sevgili bil ki yalnýz þairdir þiir denen sevdanýn emekçisi patronu ömrü onlar onlar ki soytarýdýr bu arenada okumadan yaþamadan yazmadan ‘þair’ olurlar þiir sanýrlar yazdýklarýný artýk paydos hak yemelere çiðnenmesine sokaklarýn alýnterinin aþklarýn FIKRALAR artýk paydos insanlýðýn insanlýðýný emenlere kendi aynalarýnda gülenlere ve adam olmayanlara artýk paydos þairim þiirdir tek can borcumun sahibi H. Hüseyin Yalvaç YERLÝ GUÝNNES REKORTMENLERÝMÝZ REHA MUHTAR-Yetiþkin, saðlýklý bir sýðýrý 4 soruda yere yýkma rekoru. TANSU ÇÝLLER- 1 cümle içinde en çok pot kýrma rekoru. DENÝZ BAYKAL -Baraj altýnda en çok kalma rekoru. HINCAL ULUÇ- Kahkaha atarak cam sürahi parçalama rekoru. FATÝH TERÝM-Ýtalya’da 1 sene içinde 2 kere tahta geçip 2 kere tahttan indirilen tek imparator olma rekoru. Ayrýca, sadece mimiklerini kullanarak bir maçý baþýndan sonuna anlatabilme rekoru.( Uzatma ve penaltýlar dahil ) BEYAZ-Çaðladan ayrýlabilme rekoru. VJLER-10 dakikada 20 kere „evet“le baþlayan cümle kurabilme rekoru. HÜLYA AVÞAR-Bir koltuða bostan tarlasý sýðdýrma rekoru. BANU ALKAN-Þarký söyleyerek bir göl dolusu kurbaðayý kaçýrma rekoru. MAÝL BÜYÜKERMAN-Konusu ne olursa olsun her soruya mankenlerden bahsederek cevap verebilme rekoru. AJDA PEKKAN-Hiçbir vesikalýk fotoðrafý birbirine benzemeyen kadýn rekoru. MUSTAFA TOPALOÐLU-Uzaya çýkmamýþ tek uzaylý rekoru. OKAN BAYÜLGEN-2 saatlik bir canlý yayýnda en çok insan aþaðýlama rekoru. ORHAN PAMUK-En çok sattýðý halde en az okunan yazar olma rekoru.. ERKAN MUMCU-En hýzlý çýkýþ, en hýzlý fýrça yeme ve en hýzlý özür dileme rekoru. MUSTAFA DENÝZLÝ-Bir sonraki sezonun Avrupa maçlarý için bu sezon 6 Þampiyonlar ligi maçýnda takýmý saklama rekoru. AHMET ÇAKAR-Telegol programýnýn 1 dakikasýnýn bile olaysýz ve gerilimsiz geçmemesini saðlama rekoru. SÜLEYMAN DEMÝREL- 40 yýl ülke yönetip hiçbir terslikten sorumlu bulunmadýðýný ve ülke için hâlâ umut olduðunu iddia edebilme rekoru. BÜLENT ECEVÝT- En heyecan veren Baþbakan olma rekoru. (Her an düþecekmiþ izlenimi verip milletin yüreðini aðzýna getirerek) Ýlaveten, en çok sindirememe rekoru. Sayý 13 Mayýs 2002 www.dem-ajans.de ÝNCELEME Türk Ýþçilerinin Avrupa‘ya getirildiði 1960 tarihinden itibaren Türk Ýþçi Çocuklarýn Öðretim Sorunlarý -II- kaçmakta ve sokaklarda vakit geçirmektedir. Hapishanelerde insafsýzca baskýdan kurtulmak isteyen çocu- Dr. Halis Özkan KÜLTÜR KOMÝTELERÝNE ÝÞTÝRAK EDENLER VE AVRUPA KONSEYÝNE GÖNDERÝLENLER: Ç eþitli ülkelerin Karma Kültür Komiteleri ile yapýlan görüþmelerde ve alýnan kararlarda belirtilen hususlar Türk tarafýnca yerine getirilmemiþtir. Diðer taraftan Türk tarafýna, komitelere iþtirak edenlerin çoðu konudan ve çocuklarýn içerisinde bulunduklarý acý durumdan, bihaber kiþiler olmuþtur. Özellikle, bakanlýklarda bu konuyu bilmeyen kiþiler görev yapmakta, ve çoðu zaman Avrupa Konseyine iyi lisan biliyor diye gönderilenler olmuþtur. Gönderilen kiþiler her ne kadar Almanca konuþuyorlarsa, yazmaktan mahrumdurlar. Ýngilizce biliyorum diye bakana not hazýrlayýp verenler, Türkiye‘ de Türkçe öðrenen Avustralyalý öðretmenlerin yardýmý ile hazýrlamýþlardýr. Bununla demek istiyorum ki: Kayýp olmuþ nesillere darbe vurulmuþtur. Gayri samimi beyanlarla onlarýn dertlerini dert katmak, makamlarýný aldatmaktan vazgeçilmelidir. Yoksa, Türkiye’nin ve Türk çocuðunun zararý daha da büyük olacaktýr. DÝÐER ÜLKELERÝN ALDIKLARI TEDBÝRLER Türk iþçisi çalýþtýran ülkeler, kendi imkanlarý nispetinde, bir çok tedbirler almýþlardýr. . .Örneðin: Almanya’nýn çeþitli eyaletleri, ayrý ayrý tedbirler almýþtýr. Hessen eyaleti HAZIRLIK SINIFLARI AÇMAKLA, BAVYERA EYALETÝ MODEL SINIFLAR’ AÇMAKLA, BERLÝN GESAMTSCHULELER (Birleþtirilmiþ sýnýflý okullar) açmakla tedbirler almýþtýr. Bunun yanýnda okul öncesi eðitime de deðiþik eyaletler deðiþik biçimlerde önem vermeye baþlamýþlardýr. Ancak bana göre alýnan tedbirler yetersizdir ve Türk hükümeti ise üzerine düþeni yapamamaktadýr. Daha doðrusu ne yapacaðýný bilememektedir. Bunun sebebi, organizeye iþin erbabý olan kiþilerin getirilemeyiþidir. Ülkelerin iste- dikleri evsafta Öðretmen ile eðitim ve öðretim araçlarýnýn hizmete sokulmamasýdýr. Alman hükümetinin defalarca yazmasýna raðmen, hükümetimiz Almanca bilmeyen öðretmen ve özellikle EÐÝTÝM MÜÞAVÝRÝ GÖNDERMEYE DEVAM ETMEKTEDÝR? Herne suretle olursa olsun, siyasi veya politik nedenlerle, görevinden alýnan bir eðitim müþavirinin yerine, onun yerini doldurabilecek bir kiþi gönderilmelidir. Eðitim müþavirleri gönderilmeden önce mutlaka, seminerler düzenlenmeli ve onlara gidecekleri ülkelerin eðitim, ve öðretim sistemleri hakkýnda, bilgi verilmelidir. Örneðin: Son Berlin seyahatimde kendisi ile konuþtuðum Alman yetkilileri: . . . Türkiye‘ den gönderilen ders kitaplarýnýn bedellerini ödediklerini beyan ettiler. Kaldý ki oradaki Eðitim Baþ müþaviri Yardýmcýsý ise, bakanlýðý yazdýðý müteaddit yazýlarý ile Berlin Senatosunun kitap parasýný ödemediði olmuþtur. Hessen Eyaleti aldýðý karar ile kitap paralarýný, ödemektedir. Bu karar Yýllardan beri yürürlüktedir. Fakat Milli Eðitim Bakanlýðý bundan istifade edememektedir. Bunun sebebi organizesizlikten ileri gelmektedir. - Dahasý var. Avusturya aldýðý kararla, yabancý iþçi çocuklarýnýn ana dillerinde okumaya mecbur olduklarý ders kitaplarýnýn bedellerini ödemektedir. Bugüne kadar Türkiye bundan istifade edememiþtir. Bu, eðitim müþavirlerimizin ders araç ve gereçleri ile kitaplarýn nasýl tedarik edeceklerini bilmemelerinden ve öðretmenlerimizin de bundan dolayýsý ile bihaber olmalarýný açýkça meydana koymaktadýr. ZÝYARETLER: Bakanlarýmýz yanlarýna kalabalýk bir kitleyi alarak, Türk iþçilerinin bulunduðu Avrupa ülkelerine gittiler. Orada yerinde tepkilerde bulunmaktadýrlar. Dönüþlerinde bulunmaktadýrlar. Dönüþlerinde gördüklerini unutan bakan ve genel müdürlere þu hususu anlatmakta fayda mülahaza ediyorum. Muhtelif yazarlar tarafýndan iþçi çocuklarýnýn eðitim ve öðretimi ve integrationlarý ile gelecekleri konusunda bugüne kadar tam 406 eser yayýmlanmýþtýr. Bunlarýn yanýnda çekilen filmlerin, sayýsý da bir 0 kadar kabarýktýr.Yerli ve yabancý bütün basýnda yapýlan yayýmlarýn sayýsý sýnýrsýzdýr. Ülkelerin ekranlarýna getirmedikleri gün yoktur. Ülkelerin yetkililerinden mevcut film ve yazýlmýþ eserlerden getirtilse de onlarýn yaptýklarý tavsiyelere göre hareket edilse acaba daha iyi olmaz mý? Fuzuli vaatlerin önüne geçmiþ olunur, itimatsýzlýk yaratýlmaz ve döviz harcamanýn önüne geçilir. Eðitimde daha etkin rol oynanýr, kanýsýndayým. TÜRKÝYE NE YAPMIÞTIR? Türkiye’nin bugüne kadar kaybýný ilan etmeye mecbur olduðumuz üç nesle hemen hemen hiç bir hizmet götürememiþtir. Götürülen hizmet çocuklarýmýzýn istikballerine bir katkýda bulunamamýþtýr, diyebilirim. Örneðin: 1) Denklik konusu denmiþ. Bu hususta bazý tespitler yapýlmýþ. Fakat mevcut daire iþlemiyor. Vatandaþýn getirilip elden verdiði belgeleri ve posta ile gönderdiði diploma ve belgeler aylarca deðerlendirilmiyor. Çuvallar dolusu belge öylece bekliyor. 2) Türkiye‘ ye gelmek mecburiyetinde kalan vatandaþýn çocuklarýna sahip çýkýlmamýþtýr. Onlara tahsillerine devam imkanlarý saðlanamamýþtýr. 3) Bir meslek veya branþ sahibi olarak Türkiye‘ ye dönen çocuk ve gençlere iþ yeri saðlanmamýþ ve getirdikleri sertifikalar deðerlendirilmemiþtir. 4) Öðrenimlerini Almanca veya diðer bir yabancý lisandan, yaptýran okullara kayýtlarý yaptýrýlmamýþtýr. 5) Kontenjan okullarý kapýlarýný iþçi vatandaþýn çocuklarýna kapatmýþtýr. 6) Vatandaþlara yurt dýþýnda kontenjan okullarý ile ilgili duyurular yapýlmýþ, esasta kayda deðer bir þey yapýlmamýþtýr. Bu ise vatandaþýn hükümete karþý itimat ve güvenini sarsmýþtýr. 7) Kitaplar ile istenen ders araçlarý yeterince ve gönderilenler ise vaktinde ve düzenli gönderilememiþtir. 8) Yurt dýþýnda yaptýrýlan, „Ýlkokulu Dýþarýdan Bitirme Sýnavlarý“ þikayetlere konu olmuþtur. 9) Ders kitaplarýnýn paralarýnýn tahsil edilememiþtir. 10) Görsel, iþitsel ders araçlarýnýn hizmete sokulacaðý vaat edilmiþ, fakat yapýlmamýþtýr. 11) Okul öncesi eðitim için hiç bir çaba gösterilmemiþtir. 12) Kullanýlan TürkKültür Sýnýflarý tabiri yanlýþtýr ve yanýltýcýdýr. 13) Hazýrlýk sýnýflarý, yanlýþ izah ediliyor ve vatandaþlara izah edilmiyor. Birleþtirilmiþ sýnýflar ile (Sonderschule)ler‘ in anlamlarý vatandaþlara da Türk hükümeti yetkililerince izah edilmediðinden, vatandaþýmýz çocuklarýný okullara göndermekten imtina ediyorlar. (Açýklama yapýlacak) 14) Öðrencilere dayak atan öðretmenler hakkýnda hiç bir iþlem yapýlmamýþtýr. v.s. v.s.... NELER YAPMALIYIZ? Türkiye‘ de basýna intikal eden rakamlar yanlýþ ve þaþýrtýcýdýr. Ýliþkim olan Ülkelerin yetkilileri ile yaptýðým görüþmelerde Türk makamlarýnca verilen, 37O.OOO sayýsý hakikati yansýtmýyor denmektedir. Bu rakam 1 milyonun üstündedir, deniliyor. Ben de ayný kanaatteyim. Bu büyük kitle Avrupa‘ da hala anne ve babanýn aðýr baskýsý altýnca inlemekte ve böyle bir baskýsýndan da kurtulabilmek için evden klarla doludur. Bunlarla ilgilenen zaten yok. Dünya çocuk Yýlý nedeniyle, Türkiye’mizde basýn ve diðer görsel ve iþitsel yayým organlarýnda devamlý çocuklardan bahis etmektedir. Fakat bütün bu basýn ve yayýn organlarý ile konuþmacýlar - Memleketimizde dayak atýlan çocuklardan, - Yurt dýþýnda baba otoritesini saðlamak üzere dayak atýlan, - Genç kýzlardan, gençlerden ve çocuklardan, - Tarlada, bahçede çalýþtýrýlýp, elleri, ayaklarý nasýr tutan çocuklardan genç kýzlardan ve gençlerden, - Oyun, oyuncak, kitap ve gazete ile çocuk dergilerinden, oyuncaklardan, normal yemekten, - Çýraklýk yapýyor diye gece yarýlarýna, ta günün en erken saatlerinden itibaren iþe giden çocuklardan redaktion@dem-ajans.de sayfa ve hiç pahasýna çalýþtýrýlan gençlerden ve bu haksýzlýklarýn çözümünden, Hýzla oluþan kentleþmelerde, çocuk oyun sahalarýndan, yeþil bahçeler ile oyun yerlerinin olmayýþýndan, Üniversite ve yüksek okul imtihanlarýnda muvaffak olmayan gençlerin nereye gittiklerinden, -Yurt dýþýna kaçan ve imkansýzlýklar içinde kývranýp çevresine intibak edemeyip gayri meþru yollara baþvuran gençlerden, genç kýzlardan, - Çocuklarýmýzýn ve gençlerimizin kapitalist güçlere nasýl teslim edildiðinden ve bunlarýn, kurtuluþlarýndan, bahis edilmiyor ve çareler düþünülmüyor. Sormak gerekiyor: - Dünyanýn tüm ülkelerinde, çocuklar ve gençler, gelen misafire takdim ediliyorlar. Misafirin yemek yediði sofraya alýnýp onlarla konuþuluyor. Nerede olursa olsun onlara þahsiyet kazandýrmak için her türlü imkanlardan istifade ediliyor. Türkiye’mizde gençlerimize, çocuklarýmýza þahsiyet kazandýrmanýn yollarý üzerinde hiç bir teþkilat faaliyet gösterememiþtir. Avrupa’da bulunan anne ve babada otorite kaybýndan korkarak, çocuklarýna þahsiyet kazandýrma yoluna gitmiyor. Vatandaþýmýz çocuðunu polise bildirme korkusu içerisinde kývranýp gitmektedir. Korkularýndan çocuklarýný polise göndermemektedirler. Bu ise çocuklarýn okula devam etmemelerine sebep teþkil ediyor. Özellikle kýz çocuklarýnýn evde küçük kardeþlerine, bakmaya mecbur kalýyor. 19 ÖNEMLÝ DÝÐER HUSUSLAR: - Genel Müdürlüðün tenkis‘i. - Genel Müdürlükteki personel, - Öðretmenlerin gönderilmesi için yapýlan imtihan þekli ve olan kayýplar ile aksayan tedrisat, - Ek ÝÝ‘ deki notlarýn izahý, - TÜRK- ÝÞ‘ in iþçi çocuklarýnýn eðitim ve öðretim problemleri ile uðraþmasý, - Bakanlýklar arasý koordinenin nasýl saðlanmalý, tek taraflý, kararlar ve getirdikleri zarar, - Yerli ve yabancý yayýn organlarýnýn faydalý olmadýklarý, - Nereden baþlansa, neler anlatýlsa az gelir. Periþanlýk diz boyu. Müspet söylenecek hiç bir, kelam bulamýyorum. Bulmamýza da imkan yoktur, böyle giderse. En iyisi yabancýlarýn çocuklarýmýza Yardýmlarýný serbest býrakmaktadýr. Yýllarca tertiplenen seminerlere iþtirak ettim. Konularý yerinde gördüm. Defalarca yetkililere raporlar verdim. Çarelerini izah ettim, fakat gene yapan yok, gene derde deva olan yok. Çocuklarýmýzýn çaresizlik içinde kývranýyor, Türkiye‘den ümitlerini kaybetmiþ olarak yaþlarýný dolduruyorlar. 03.03.2002 tarihinde TRT ÝNT‘de Milli Eðitim Bakaný Sayýn Metin Bostancýoðlu, EG Milli Eðitim Bakanlarý toplantýsýnda önemli önerilerde bulundu. Ancak Sayýn Bakanýn önerileri, çok önemli olmakla beraber, Türk Hükümetlerinin bugüne kadar uyguladýðý eðitim politikalarý ile çözülemez. Yurtdýþýna eðitim ve idari amaç ile gönderilen personel, politika‘dan arýndýrýlmýþ olarak çalýþtýrýlmadýkça ve bu kurumdan hangi ülkeye giderse gitsin, gittiði ülkenin dilini bilmiyorsa, öðrencilere fayda yerine zarar getirir. Politika eðitimden elini çekmedikçe, çözümsüzlük sürüp gider. 0190 /888838 Gül, aþk ve güzellik baþa kalmasýný temsil eder. Buna göre, açýlmýþ gül, can sýrrýný açýða vurmaktýr. Gül, Bektaºilik’te de önemli bir semboldür. Hazreti Ali, rivayete göre son nefesini vermeden önce Selman’dan bir deste gül istemiº ve hemen getirilen gülleri kokladýktan sonra ruhunu teslim etmiþtir. Bu bakýmdan gül destesi, nefeslerde Bektaþilere has bir tasvir olarak sýk sýk karþýmýza çýkmaktadýr. Bektaþilerin ve Mevlevilerin giydikleri bir çeþit cübbeye de Destegül denir. Gül, ortaçað batý edebiyatlarýnda da gözde bir çiçektir. Roman de la Rose, Fransýz edebiyatýnýn Ortaçað Gül açýlýr yaz olur Güzellerde naz olur Ben yârime gül demem Gülün ömrü az olur Ý nsanlýðýn tanýdýðý ilk çiçeklerden biri olan gül, aþký, büyüyü, umudu ve ihtirasý simgeler. Gül, kusursuz güzelliðin ve mükemmelliðin sembolüdür. Ýngilizce’de gül, Latince’de kýrmýzý anlamýna gelen rosa kelimesinden gelir. Ama gül kýrmýzýnýn yanýsýra, pembe, sarý, þeftali veya beyaz renklerde de yetiþir. Botanikçiler bugüne kadar 200 yabani gül çeþidini tanýmladý ve sýnýfladý. Nabukadnazor sarayýný döþemek için gül kullanýyordu. Ýran’da gül, gül yaðý için üretiliyordu. Yunanlýlar ise gülü, Afrodit’in sevgilisi Adonis’in kanýna benzetiyorlardý. Efsaneye göre gül, Afrodit’in çiçeðiymiþ ve Afrodit’in ilk eþi olan Adonis, Mars tarafýndan öldürülünce kanýndan kýrmýzý bir gül meydana gelmiþ. Romalýlar ise ziyafetlerde o kadar çok gül kullanýrdý ki, en azýndan bir misafirin tavandan dökülen gül yapraklarý altýnda boðularak öldüðü bilinmektedir. Efsaneye göre Nemrut’un Ýbrahim peygamberi mancýnýkla içine attýðý ateþ de Tanrý’nýn emriyle gülbahçesinedönüþmüþtür. Doðu mitolojisinde de gül, aþkýn her çeþidinde sevgiliyi temsil eder. Bülbül ise onun aþkýyla yanýp tutuþan aþýktýr. Bir baþka efsaneye göre, gülün rengi eskiden kýrmýzý deðilmiþ ve bülbüle de hiç yüz vermiyormuþ. Gülün bu kayýtsýzlýðýna dayanamayan bülbül, günün her birinde gidip onun gövdesine konuvermiþ. Dikenler bülbülün göðsüne batýnca akan kan gülün RENKLER dibine dökülmüþ ve köklerinden damarlarýna doðru yayýlmýþ. Gül, iþte o günden sonra kan kýrmýzý açmaya baþlamýþ. Ýslam mitolojisi ve tasavvuf anlayýþýnda ise, gül ilahi güzelliði temsil eder. Çiçeklerin doðuþu hakkýnda Taberi Tarihi’nde bir efsane vardýr. Adem ile Havva’nýn üzerinde kuruyup yere dökülen cennet yapraklarýnýn güzel kokulu bitkiler halinde uç verdiði söylenir. Gül de bu bitkilerden biridir. Daha da ilginç olan diðer bir efsane, gülün Hazreti Muhammed’in terinden doðduðu rivayetidir. Mevlitlerde gülsuyu ikram edilmesinin de temelinde bu inanç yatmaktadýr. Gül, dini ve metafizik anlamlarý dolayýsýyla, sadece þiirde deðil, bezeme sanatýnýn da her dalýnda severek kullanýlmýþtýr. Osmanlý sanatýnda gül, on sekizinci asýrdan sonra natüralist üslupla en yaygýn biçimde resmedilen çiçektir. Tasavvufi sembolizmde gonca halinde gül birliði, açýlmýþ gül ise birliðin çokluk halinde görünüþünü temsil eder. Gülþen, yani gül bahçesi gönül açýklýðý, yahut kirinden pasýndan temizlenerek ilahi güzelliðin yansýmasýna hazýr hale gelmiþ kalptir. Gonca, halvet halini, yani insanýn kendisiyle ve Tanrý’yla baþ- sonlarýnda çok sevilen alegorik eserlerinden biridir. Roman de la Rose’da, gonca gül genç kýzý, bahçe de sarayý temsil etmektedir. Gül, Müslümanlýkta olduðu kadar, Hýristiyanlýkta da önemlidir. Haç ortasýndaki beþ yapraklý gül, saf özü (quinta essentia) temsil etmektedir. Ortaçað filozoflarý, saf özün, toprak, su, hava, ateþ ve hava elemanlarýnýn üstünde bir eleman olduðunu düþünüyorlardý. Kýrmýzý Gül: Seni seviyorum, sana aþýðým. Pembe Gül: Zerafet, incelik, hafiflik Sarý Gül: Arkadaþlýk ve neþe Kayýsý Gül: Arzu ve heyecan Beyaz Gül: Saflýk ve gizem