Tıbbi ve Aromatik Bitkiler Bülteni Sayı 4 (Temmuz 1990)
Transkript
Tıbbi ve Aromatik Bitkiler Bülteni Sayı 4 (Temmuz 1990)
ANADOLU ÜNiVERSiTESi 0 TIBBİ BİTKİLER ARAŞTIRMA MERKEZi ~ ırmım~ w A!ll(Q)MJ\.'IT'Jl]I{ Im1tırıitlıi..JBIR. ım ınrır.:ırınm Sayı4 Temmuz 1990 GÜL ÖZEL SAVISI Rosa damascena Miller Isparta Gülü TAB BÜLTIBNl SAYFA 2 ANADOLU ÜNİVERSİTESİ TIBBİ BİTKİLER ARAŞTIRMA MERKEZİ nıaıaı ı BIKSAN A.Ş. Savı4 ı990 Temmuz 1 VIE AIR.OMAT!K Ja!TK!!LIEIR. la 1Ü!LTIENı Değerli Okuyucular Içindekiler Sayfa - 1 l. Ulus l ararası Uçucu Yaglar, Koku ve Tat Maddeleri u marı z. Kongresi Hindistanda yapıldı o o Danışmanlık o Proses Geliştirme Projelendirme o Tasarım Mühendisliği O Fizibilite Çalışmaları o O Çalışmayan Araştırma Geliştirme Fitokimyasal ve Farmasötik Birimlerin Rehabilitasyonu - 4.Dogal Ürünler Kimyası Sempozyumu Yapıldı ........... - UluslararaSl Uçucu Yaıtar, Patfümeri ve Aromatik Maddeler 4 4 Topl antısı Antalya'da yapıldı ................ - 1RT sordu Başer yanıtladı .. 6 7 - Osmanlı lmparatorlu~u döneminde Anadolu'da yag gillü yetiştirilmesi ve gül yagı ................ ................ 8 - Türk Uçucu Yag Endüstrisine Genel Bir Bakış ......... ........... ll - Türk Gül Yagınm Üretimi ve Özellikleri .................... .... 13 - Gençler Niçin Parfüm o o Kalite Kontrol O Eğitim Üretim Kullanıyor? hizmetinizde. ........................... 16 illAM'ın Uluslararası Uçucu Yaglar, Parfümeri ve Aromatik Maddeler Konferansında Sundugu Bildiriler ................. 19 - 9.Bitkisel Oaç Hammaddeleri Toplantısı Kaulım Fonnu ..... 21 - TEAM'dan haberler ............... 23 - TBAM DlALOG Bilgi Bankasına Baglandı ............... 23 - konularında ....... ........................... TBAM çalı şan la rının yoQun ara~ırma larında n arta kalan zamanda bOyOk özve rı gösterere h az ırl ad ı kl a rı bu bülten tOm çaba l arım ı za raQ men a rz u l ad ı Q ı mı z s ıklı kla bas ıl a m am a klad ır . Bu gecikmeden ötürü b ı z leri baQ ı ş l ayacaQ ı nı z ı Bu bültende okuyacaBını z gibi, TBAM Hindistan'da düzenlenen 11. Ulus lararası ~ucu YaQiar, Koku ve Tal Maddeleri Kongresi, Pakistan'da üzenlenen 4. DoQal UrO nler Sem~oz y, u m u, Antalya'da düzenlenen Ulus la ra rası Uçu.cu aQ ar, Partümen ve Aromatik Maddeler Ko nferans ı 'na Universitemiz adı n a katı l d ı. Antalya'daki Konferans'a sunduQumuz biri sözlü beşi ise posterolmak ozere 6 bildiri haricinda Eczac ı lı k Fakültesinden de bir sözlü bildiri olmak Ozere Üniversitemiz Konferansta 7 bildiri ile temsil edildi. Dili ingilizce olan Konferanstaki panellerden birine ben de konuşmacı olarak kat ıl d ım . Başarılı geçen konferansta sunulan bazı pos ıer bildiriler ise yaz ı k k ı bilimsellikten u zakıı. Konferans ı n Bilim ko mites in ın bir üyesi olmama rağme n bazı bildirilerin haberim ve onay ı m olmadan konferans program ın a al ınmas ı bu aksaklı ğ ın do{Jmasına neden o l m u ~tu . Dünkan ı n önde gelen partümeri ve uJucu yaQ kuruluş arı ile ıi r etlerinin Ost düzeyde ıem s il edil i ğ i böylesine önemli ~~sa"k7!1:e;~ni~~W~~f~;~~~it~~~~~~niçi~~:ı~~~~:ıea!~~ sa klı k l a rı n tek rarl an mar,acaQ ını Omidederim . Ulkem izde uçucu yağ ar ve partümeri kon usunda ilk defa düzel')jenen ulus l araras ı kongre münasebetiyle bu sa~ımı z ı "Gül Ozel Sayısı "olarak dOşOndOk. Konferansta Tür bilim adamlarınca sunulan dört ilginç bildirinin metinleri de, bu say ı mııda c5,er almaktadır. Son olarak TBAM Bilgi Merkezi'nin DIAL G Bilgi Ban kas ı na on-line baQ iand ı Q ı n ı müjdelemek istiyorum. 350'nin üzerinde veri tabanına sahip bilt ba n kası n da ilaç, eczac ıl ı k , t ı p ve kimya a l an l a rı nda ~o say ı da mevcut. Li teratür ta ra m a larını ko lay l aşt ıran bu izmeti TBAM d ı ş ı ndak i ku l l a nı c ıl ara da vermeye baş l a m ı ş bulunuyoruz. Yeni bir TAB BOlteninde tekrar bu l uşma k d il eğiy l e. Prof.Dr.K.Hüsnü Can Editör Anadolu Üniversitesi Yunusemre Kampüsü 26470 ESKİŞEHlR Tel: 150580 (10 hat) 13661 Teleks: 35147 esak tr Telefax: (22) 153616 BAŞER Anadolu Universilesi Tıbbi Bitkiler Araşu.ı:ina Merkezinin Yayın Organıdır. TAB Bü LTENI . Bültende çıkan yazılar Bülten adı kaynak gösterilerek yayınlanabilir. Anadolu Üniversitesi adına Sahibi: Rektör Prof.Dr.Yılmaz Büyükerşen Yazı İş leri Sorumlusu: Prof.Dr.K.Hüsnü Can Başer Yönetim ve lletişim adresi : Anadolu Üniversitesi, Tıbbi Bitkiler Araşunna Merkezi, 26470 Eskişehir Tel: (22) 150580 (10 hat)/3661-2 Telex: 35147 esak trTclefax: (22) 153616 SAYFA TAB lBÜL1'1ENl 4 SAYFA TAB BÜLTENi 5 HiNDiSTAN'DAKi KONGREYE PROF.DR.K.HÜSNÜ CAN BASER DE KATILDl Sempozyumun açılışı Pakistan IslamCumhur~eti Cumhurbaşkanı Gulam lshak Han tarafından yapıldı. ı 956 y ılından beri her üç yılda bir düzenlenen Uluslararası Uçucu Yağlar, Koku ve Tat Maddeleri Kongres inin onbirincisi ı 2- ı6 Kasım ı989 tarihlerinde Hindistan'nın başkenti Yeni Delhi"de yapıldı. 48 ülkeden ı 300 delegenin katıldığı kongrede, . uç ucu yağ l ar, koku ve tat maddelerinin her yönüyle tartı şı ldığı ıoo ü aşkın bildiri sunuldu. Delegeler, bilimsel oturumlar haricinde zengin Hint kültürünün ve leziz Hint mutfağının nefis özellikleriyle yakından ilgilenme fırsatı da elde ettiler. Dünya'daki tü m koku ve tat endüstrilerinin temsil edildiği bu önemli kongreye ülkemizden K.Hüsnü Can Başer, O.Zeki Konur, Necati Güler, Murat Yasa, Nuri Erçetin, Hüseyin Erdoğmuş, Mişel Gülçiçek ve Ali Hür katıldı.Türk Gül Yağı ve Diğer Uçucu Yağlar Üreticiler Derneği (AREP) adı na Necati Güler' in, 26-30 Mayıs ı 990 tarihlerinde Antalya'da düzenlenecek olan "Ulus l ararası Uçucu Yağlar, Parfilmeri ve Aromatik Maddeler Konferansı" nın tarutımı amacıyl a sunduğu multivizyon gösteri delegelerin büyük beğenisini kazandı. Kongrenin bir diğer ilginç yaru 5 cilt Bildiri Kitabuun son gün delegelere dağıtılmasıydı. ı 2. Ulu s l arara s ı Kongre ı992'de Viyana (Avusturya) da düzenlenecek. 4. DOGAL ÜRÜNLER SEMPOZYUMU YAPILDl 4. U luslararas ı Doğal Ürünler Kimyası Sempozyumu ve Pakistan-ABD İki Ulus! u Uygulama Semineri 27 Ocak-2 Şubat 1990 tarihleri arasında Paki s tan'ın Karaebi şehrinde yapıldı. Karaebi Üniversitesi H.E.J. Kimya Araştırma Enstitüsü tarafından iki yılda bir düzenlenen bu uluslararası sempozyumun bii'· ö zelliği doğal madde kimyas ı konusunda dünya çapında üne sahip bilim adarnlarının davet edilmesi ve sempozyumun 7 günlük yoğun bir programla sürmesi. Diğer bir özelliği ise bildiriler kitabuun kısa süre soma ünlü yayınev l erince basılmas ı. Sempozyumun açılış ı 27 Ocak ı990 günü Pakistan İs l a m Cumhuri yeti Cum hurb aşkan ı Gul am l sh ak Han tarafından yapı ldı. 25 ülkeden 25 0 bilim adamının katıldı ğ ı sempozyumda 13 ülkeden bilim adam ları 56 tebliğ sundu. Doğal ürünler kimyası alanında en son sentez, izolasyon ve yapı aydın l atma teknikleriyle , buluşların an l a tı l dı ğ ı sempozyum a Nobel ödüllü Prof.Dr. H.C.Brown y anınd a organik ki myanın büyük isimleri Prof.Dr.C.Djerassi, Prof.Dr. H.Budzikiewicz, Prof.Dr.A.l.Scott, Prof.Dr. E.Wenkert, Prof.Dr. G.S tork, Prof.Dr. K.L.Rinehart, Prof.Dr. H. H. Wasserman gibi bilim adarnlarının katılmasıyd ı. H.E.J. Kimya Araştırma Enstitüsü, Karaebi Üniversitesine bağlı Yüksek Lisans Enstitüsü olarak görev yap ı yor.Tüm Pakistan'da bir y ılda alınan doktor a l arın %50 sinin yapıldığı Enstitünün kurucusu Pakistan-Hindistan alt k ıta s ının en büyük bilim ada ml arı ar as ınd a say ıl a n Prof.Dr.Salimuzzaman Siddiqui. Halen 93 yaş ında olan Prof.Siddiqui, ilerlem iş yaşın a rağmen bilimsel araşt ırmaları fi ilen yürü tüyor ve sürekli yayın yap ı y or. En stitünün Müd ürü Prof.Dr. Atta- ur Rahman, Pak i stan' ı n en başarı lı bilim ad am l arı arasında sayılan dinamik bir yapıya sahip, üretken bir bilim adam ı. Prof. A tta- ur-Ralım an'ın gayretleriyle Enstitü eş ine cndcr rastlanan güzelliktc ve etkinlikte bir kimya araştırma enstitüsü haline gelmiş. ı oo k i şilik kadroya sahip Enstitüde ı5 0 kadar öğren ci yüksek lisans ve dok tora ça lışmas ı yapıyor. Fiziksel olarak sürekli büyüyen ve En s titüde bitkilerden h em labor atu var hem de pilot ölçek li ekstraksiyonlar yan ınd a izolasyon, yapı tayini ve analiz için en modem imkanlar bulunuyor. Yeni kurulan far makoloj i l ab o r a tuvarl arında biyolojik aktiv ite tay inleri yap ılı yor. D o ğa l b ileş i k l er in sentezlerinin de yapılabildiği Enstitüde E.!., F.l., F.D., C.!., FAB yapabilme özelliklerine sahip üçü double-focusing, biri GC'ye bağlı dört kütle spektrometresi; 60, 300 (2 adet), 400 ve 500 MHz gücünde beş nükleer manyetik rezonans (NMR) spektrometresi, X-ray difrak tometresi, CD spektropol ag e li şe n rimetresi, Amino asit analizörü, arnina asit sekuensır'ı, 30 adet Yüksek- B asınçlı Sıvı, 20 adet Gaz Krom atografı, I R, FT-IR, UV Spektrofotometreleri gibi modem c ihazlar mevcut. Enstitil öylesine kendine yeterli halde ki elektrik jeneratörü ve kesintisiz güç kaynağı kurulmu ş . Organik çözücüler teknik kalited e a lınıp kurulu tes isl erde sa fl aş tırılıyor. S ıvı helyum ve s ıvı azot üretimi için de Enstitü bünyesinde tesis kurulmuş. 2000 adet temel kaynak kitaba sahip kiltüphaneye 88 adet bilimsel dergi sürekli olarak geliyor ve bu haliyle kütüphane Pakistan'daki en iyi imkanlara sahip kimya kütüphanesi addediliyor. Prof.A tta-ur-R alıman'ın v erdiğ i bilgilere göre Pakistan'da okur yazar oraru %30, ancak nüfusun sadece %8'i ilk öğretim, %2'si orta öğ re tim, %0.2'si ise yüksek ö ğretim imkan larınd an yararlanabiliyor. Her y ıl müsbet bilimler a l anında Pakistan'da 25-30 doktora yapılırken, bu rakam Hindistan'da 3000. Pakistandaki doktoral arın %50'si HEJ Kimya Araş tırma Enstitüsü'nde yapılırken, gerisi diğer 22 Üniversite ve 130 araş tırm a merkezinde ge r çe kl eş i yor. En stitüde y apıl a n doktoralarda ulusl arara>ı standartiara uyum açıs ından tezler batılı 2 ünlü bilim adamı t ara fından değerl endirili yo r ve ikisi de olumlu rapor verirse tez kabul ediliyor. 2 Ş ubat 1990 tarihinde Pakistan Bilim ve Teknoloji Bakanı' nın da katılımı y la yapılan kapanı ş tö reninden sonr a sempo zy um faa liyetleri sona erdi. 'fAB ıa ÜL'flENI SAYFA ULUSLARARASIUÇUCU YAGLAR,PARFÜMERIVE AROMATIK MADDELER KONFERANSI27-30 MAYIS TARiHLERi ARASINDA ANTALYA'DA YAPlLDI Uluslararası Uçucu Ya~lar, Parfümeri ve Aromatik Maddeler Konferansı 27-30 Mayıs 1990 tarihlerinde Antalya'da yapıldı. Kısa adı IFEAT olan Uluslararası Uçucu Yağlar, Koku ve tat maddeleri Ticareti Federasyonu ile Türk Gül Ya~ı ve Di~er Uçucu Ya~lar Üreticileri Deme~i (AREP) tarafından ortaklaşa düzenlenen Konferans Dedeman Otelde gerçeklej ti. 160'ı yabancı 260 delegenin kayıtlı olarak i z ledi~i Konferans'ta 29 sözlü ve 13 paster bildiri sunuldu, 3 panel düzenlendi. Konferans'ın açılış oturumu Prof.Dr. K.H.C.Bajer'in bajkanlığında yapı ldı. IFEAT Ba§kanı R.V.Neal, AREP Bll§karu 6 O.Zeki konur ve IFEAT Yürütme Kurulu Başkanı T.Yamada'n ın açış konuşmalarından sonra bilimsel tebliğierin sunuluşuna geçildi. Konferansın 2 . gününde Isparta ve Burdur'daki muhtelif Gül yağ ı Tesisleri gezildi. 3. gün düzenlenen üç panelde uçucu ya~larla ilgili çe§itli konular tartıjıldı. "Farklı Üretim Yönteml eri" panelinde TBAM Müdürü Prof.Dr.K.H.C.Ba§er'de konuşmacı olarak yer aldı. Konferansın son gününde IFEAT'ın Dünya konseyi topl antıs ı yapıldı ve Konferansı organize eden Gül ya~ı ve Di~er Uçucu Yağl ar Üreticiler Derneği (AREP) bajkanı Eczacı O.Zeki Konur' a IFEAT'm Şeref madalyası verildi. Yabancı delegeterin de övgüsünü kazanan konferansın düzenlenmesinde ve bajarısında en büyük pay sahibi olan O .Zeki Konur ve Neca ti Gü ler'i bu vesi leyle kullarız. Konferans 1991 düzenlenecek. yı lınd a Endonezya'da UÇUCU YAGLAii PAR VE AROMATiK MADDELER KONFERANSI Konferansı n açılış oturumu Prof.Dr.K.H.C.Başe~in başkanl ı gı nda yapıld ı 'fAJa ıa ÜLırENI TATSORDU BAŞER e VANITLADI Uluslararası Uçucu yaglar, Parforneri ve Aromn1ik Maddeler Konfe· ransı hakkında TBAM Müdürü ProfDr. K. Hüsnü Can Başer ile TRT Anıalya Radyosu'ndan Prodükıör Yalçın Dogan ve Spiker Nur Demirayak'ın yaptıgı söyleşi 31 Mayıs günü sabah kuşagırıda Türkiye Radyoları ortak programında yayınlandı. Konferansın içerigi ve sonuçları hakkında bilgileri içeren bu şöyleşinin metni aşagıya çıkarılmıştır. SORU : Kısa adı IFEAT olan Ulus l ararası Uçucu Yaglar ve Koku Maddeleri Ticareti Fedc~syonu ile Türk Gülyagı ve Di ğer Uçucu Yağlar Üreticileri Derneği (AREP) tarafından düzenlenen Uluslararası Uçucu Yaglar, Parfümeri ve Aromati.k Maddeler Konferansı 26-30 Mayıs tarihleri arasında Antalya'da yapıldı. Şu anda bu konferans hakkında bilgi almak üzere Anadolu Üniversitesi Tıbbi Bitkiler Araşunna Merkezi Müdürü Prof.Dr. K.Hüsnü Can BAŞER ile birliktcyiz. Sayın BAŞER, böylesine önemli bir konferansın ülkemizde yapılmasının önemini nasıl izah edersiniz? BAŞER : Şunu söyliyebilirim, Ülkemiz, Gül yağı üretiminde Bulgaristanla birlikte başı çekmektedir. Türk Gül yagı dünya parfümeri endüstri sinde yerini almış, standard ın ı yerleştir miştir. Uçucu yağ üretimi için gerekli olan distilasyon tekniği ve teknolojisi ülkemizde mevcuttur. Ülkemiz ayrıca 3000 civarında kokulu bitki türüyle yeni koku maddeleri kaynağı yönünden büyük bir potansiycle sahiptir. Bu potansiyelin dünyanın önde gelen şirketlerince tanınmış olması sebebiyle bu konferansın Türkiye'de düzenlenmesi düşünülmüştür. SORU : Konferansın içerigi hakkında bilgi verinnisiniz? BAŞER : Memnuniyetle, Konferansta kokulu bitkilerden elde edilen gıda ve parfümeri sanayilcrinde geniş kullanımı olan uçucu yağiann üretimi ve ticaretine yönelik sorunlar tartışıldı. 29 sözlü ve 15 paster bildirinin sunulduğu konferansta aynca Isparta'daki Gül Yağı fabrikalanna bir gczi düzen lendi. 3. gün yarılan 3 panelde şu konular tartışıldı: Sovyetler Bırliği ve Doğu Avrupada ticaret imkanl arı, Uçucu yağ üretim yöntemlerindeki son gelişmeler ve kalite standartlan. Bu arada IFEA Tm Dünya Konsey Toplantısını SAYFA 7 takiben 35 yıl ı aşkın süredir ülkemi zde gü l yagı üreteciligi yapan eczacı Zeki Konur'a IFEA Tın şeref madalyası verildiğini de belirtıneden gcçemi· yeccğim. Daha önce dört kişiye verilm i ş olan bu mada l yaıun 5. sinin ülkemize ve rilmiş olmas ı ıun rabiki ay n bir değeri var. SORU Konferansa olan ilgiyi nasıl açık· larsınız? BAŞER : Efendim, bu ilgiyi şu şekilde açık l a mak mümkün. Konferansta dünyanın önemli pariümeri ve esans üreticileri ile ticaretini yapan kuru luşlar en üst düzeyde temsil edildi. 160 yabancı delegenin kalıldıgı konferansa ülkemizden lO sanayi kuruluşu ilc üniversitelerden 100 sanayici ve araştınnacı delege olarak katıldı. SORU Bu konferansın ülkemizde düzenlenmesi ülkemiz açı sından ne gibi olumlu sonuçlar getinniştir? BAŞER : Ülkemizin tanıLılması ve Antalya'nın turizm potansiyelinin vurgulanması açı sından kon· ferans son derece başarılı ol muştur. Konferans öncesi ve sonrası düzenlenen turlada ülkemizin ve bölgenin tarihi, turistik ve kültürel zenginlikleri hakkında delegclerin daha iyi izlenimlere sahip olmaları sağlanmıştı r. Aynca delegeler gü lyağı üretim tesislerinin modemliği ve temizligi konusunda hayranlıklannı dile getirm işl erd ir. Bunun uçucu yağ sanayilllizin geleceği açısından önemli olduğu kanaatindeyim. SORU Konferans ülkemizin zengin potansi· yelinin degeriendirilmesi yönünde ne gibi katkılar sağ l amıştır? , "· BAŞER : Blınu bir örnekle cevaplayabilirim . Konferansa katılan bir yaba ncı dclegeyc 9enzer bir soruyu sorduğumda ş u cevabı aldım. "Ülkenizdc böyle bir potansiyel yönünden hem kokulu bitki türü zenginliği hem de sanayi alt yapı sı olmasa bi· zi.ın burada işimiz ne?" Sa nırım, bu cevap sizin sorunuzun da kısa bir cevabı olmuştur. SORU Sayın Başer, konferansta sapıanan ileriye dönük belirlemeler hakkında neler söyleyebilirsiniz? BAŞER : Ge l işen dünyada hayat s tand a rdı yükseldikçe parfümcri, koku ve tad maddelerine ilgi a rttı ğından uçucu yağ üretiminde önümüzdeki yıllarda artış beklendiği vurg ulandı. Sovyetler Birliğ i ve Doğu Avrupa ülkelerinde gözlenen son gelişmelerin bu ülkelerde olu şan tüketim potansiyelini a rttırdı ğı ve bu yüzden yeni r::~~~~~~~~~ g~;J:ı1~~t~~~ğt!:ltrı~~~i~a- SORU : Sayın Başer, konferans sonuçlarının ülkemizin mevcut potansiyelirtin d eğerlendirilme sine olumlu katkılarda bulunması dil eğiyle teşekkür ediyoruz. BAŞER : Bizim de dileğimiz bu. Ben de teşekkür ediyorum. ırAJB JBÜL1rnN1t SAYFA OSMAN LiiMPARATORLUGU DÖNEMiNDE ANADOLUDA VAG GÜLÜ YETiŞTiRiLMESi VE GÜLYAGI Prof. Dr. TurhanBAYTOP Istanbul Üniversites i Eczacılık Fakültesi, ISTANBUL 1. GİRİŞ: Romalılar döne minde Anadoluda gül çeşitleri yetiştirilmesine karşılık güly ağı bilinmiyordu . Dioscorides'de kayıtlı olan "Rosaceum Oleum" hakiki bir gülyağı o lmayıp gül ç içeklerinin zeytin yağında bir süre tutulması ile elde edilen, gül kokulu, bir hulasadır (7, 13,1 8,1 9). Gülyağı'nın ilk defa Hindistan'da e lde edi!diği ve bu yeni ürüne Moğo l imparatoru Cihangir Şahamaledilerek, "Attar-ı C ihangir" ismi verildiği bir çok yayında kayıtlıdır 8 20 ( ' ). 17.yüzyılın sonlarında bir Türk tüccarı gül ekimini, o dönemde Osmanlı İmparatorlu ğunun bir vilayeti olan Batı Rumeli bölgesinde başlatınıştır (17 ,20). Kızanlık, Eski Zağra ve Karlıova bölgelerini içine alan Batı Rumeli zamanla, gül ekimi yapıl an ve g üly ağı elde edilen dünyanın en önemli merkezi haline gelmiştir (8, 20). 1859 yılında bu bölgenin 140 köyünde 2500 kadar g ülyağı imbiği bulunuyordu (8). Bu bölgede gülyağı taze gül çiçeklerinden bakır imbiklerde, açık ateş üzerinde yapıl an, çift damıtına ile elde ediliyor (8,1 1,14), köylüler tarafından e lde edilen yağlar aracılar tarafından toplanıyor, Gelibolu, İzmir ve İstanbul limanlarından dış ülkelere sevkediliyordu (8). Bölgede 1850 yıll arında elde edilen yıllık gülyağı miktarı 1500-1800 kg arasında değişmektedir (8, 1 1,21). Gülyağı elde etmek için önceleri birçok gül türü ku ll anılmış ise de sonradan bu iş için hemen hemen yalnız Rosa damasee na Miller (Isparta gülü, Şam gülü, Yağ gülü) türünün ç içekleri kullanılmaya başlanmı ştır . Bu türün, çok eski dönemlerde R.gallica L. ile R.phoenicia Boiss. türlerinden o lu şm u ş bir melez olduğu kab ul 8 Uluslararasi Uçucu Yağlar Partümeri ve Aromatik Maddeler Konferansi 26-30 May1s 1990 tarihinde Antalya'da tebliğ edilmiştir. edilmektedir (20). R.damascena türünün oluşmasını sağl ayan her iki tür de Anadolu'da yabani olarak yetişmektcdir (16). Bursa bölgesinde "Hafız" ismi verilen bir gül çeşidinden de gülyağı e lde ed ildiği yayınlarda kayıtlıdır (9,12,20). Dikensiz gövdesi üzerinde çok adette küçük ve kırmızı renkli çiçek meydana getiren bu gül çeşidinden elde edilen yağ, düşük nitelikte olması nedeniyle, bilhassa hakiki gülyağırun kauşurılmasında ku ll anılmıştır (9, 20). 1990 yılında yaptığımız bazı araştırmalara karşılık bu gül çeşidin in halen Bursa bölgesinde yetiştirilip yetiştirilmediğini saptayamadık. z. ANADOLU'DA GÜLYAGI ELDE EDİLMESİ Anadoluda çok eski tarihlerden beri gül çeş itleri yetiştirilmekte, gülsuyu'nun koku verici, ilaç ve bazı tatlıların hazırlanmasında geniş miktarda kullanı lmakta olmasına karşılık, güly ağı e lde etınek için yağ gülü (R .damescena ) ekilmes i ve gü lyağı elde edilmesi, 1877-78 Türk-Rus savaşından sonra Anadolu'ya gelen Türk göçmenleri tarafından başlatılmıştır (5,9). 1880 yıll arından itibaren İstanbul'un Anadolu yakasındaki Göks u deresi boyunca uzanan bazı çiftliklerd e CH ekimbaşı çiftliği) Kızanlık bölgesinden gelen, gül yetiştirilmesi ve güly ağı elde edilmesinde deneyimli, göçmenlerin beraberinde getirdikleri gül fi. danları ve bu kişilerin yardımlarıyla gül balıçeleri kurulmuştur. Bu bahçeler nedeniyle ~ · Göksu vadisi bir süre "G üller vadisi" (Vallee des roses) ismiyle tanınmı ş tır. Anadolu'da ilk g üls uyu ve gülyağı 1885 yılında Bursa'da ve 1886 yı lında da İs tanbu'lda Çavuşbaş ı ç iftliğinde e lde edilmiştir ( 5 .21 ). Gül fidanı, ekiminden 3 yıl sonra ürün vermeye başladığına göre (5) ırAJB SAYFA JBÜLTJENR Çav u şbaş ı çiftliğinde gül yetiştiriciliğine 1883 yılında b aş l anmış olduğunun kabulü gerekir. S ultan A bdülhamid II.nin mülkü olan Çavuşbaşı ç iftliğinde gül yetiştiriciliği ve gü ly ağ ı emdesinde zamanın Hazine-i Hassa ve Maliye Bakanı Agop Paşa (1892-1891) run emek ve katkı ları vardır. Bu çiftliği gezen ve e lde edilen gü ly ağı üzerinde analizler yapmış o lan Mekteb-i Tıbbiye-i Adliye-i Şahane'nin analitik kimya hocası C.Bonkowski Paşa (1841-1905), yapıl an gül yetiştiriciliği ve gü lyağı e ldesi hakkında, kişisel gözlem lerine dayanan, bilgıler vermiştir (5). "Çavuşbaşı çiftligi Kandil/i'den, at ile 15 saat uzaklıktadır. Gül bahçelerinin etrafı çit ile çevrilmiştir. Fidanlar sıra halinde dikilmiş olup, sıralar arasında 160 cm ara lık bulunmaktadır. 3 yıllık olanfidanlar 130 cm bir boya erişmiş olup çok sıhhatli bir görünüme sahiptirler. Buradaki g ül bahçesi Kızanlık kökenli olan Rıdvan aga ve kayınbiraderinin çalışmaları il e gerçekleştirilmiştir. Bu çifılikle ilk gü l hasadı, ekimden 3 yıl sonra, 1886 yazında yapılmış ve yaklaşık 500 okka (650 kg) gül çiçegi elde edilm iştir (5). Gülsuyu ve gülyagı elde etmek için Kızanlık'da kullanılan biçimde bakır imbikler ve Kızanlık'takine benzer yöntem kullanılmıştır. Elde edilen gülyagı hemen hemen renksiz olup 16 derecede, 64 saniyelik bir zamanda, billuri bir kitle haline gelmektedir (5)." İncelediğimiz yerli kaynaklara (1,5,21,22) göre Anadolu'da yağ gülü yetiştirilmesi ve g üly ağı e lde edilmesi çalı şmaları, Kızanlık bölgesinden ge len Türk göç menler tarafından, 1880 yıllarında başlatılmıştır. Bu duruma göre, bazı yabancı kaynaklar (9) tarafından başlangıç yılı olarak verilen 1894 tarihi gerçeği yansıtınamaktadır. Bu ilk denemelerden sonra, Anadolu'da gül yetiş tiriciliğini teşv i k etmek için Melhame Selim Paşa'nın d es teğiyle 1899 yılında Ziraat Bakanlığı tarafından Diyarbakır, Suriye, Trabzon, Adana, Kastamonu, Edirne, Aydın, Bursa, Konya, Ankara, Çatalca, Biga 9 ve İstanbul vilayetlerindeki çiftçilere b ede ls iz o l arak 100.000 gül fidanı dağıtı l mıştır (22). Köylülerin elinde yeterli miktarda gülyağ ı imbiği 'nin bulunmaması, imbik alımı için para veya kredinin temin edilemerhiş olması nedeniyl e bu girişim başarıs ı z lıkl a sonu çlanmı ştır (22). Anadoluda gülcü lü ğü teşvik için Devlet desteği bu tarihten sonra da devarn etıniştir. Yetiştiric il eri bilinçlendirmek için Ticaret ve Z iraat Nezareti tarafından bir kitap yayınlanmış (23), bedava gül fidanı dağıtımı ve emanet imbik verilmesi işlemine devam e dilmiştir (23). 1912 yılında bedels iz verilen g ül fid anı sayısı 357 .750 ve emanet olarak dağıtılan imbik miktarı ise 38 adedi bulmuştur (23). Bu yardırnlar sonucu aynı y ıll arda Anadoluda gül bahçelerinin a l anı 6.915 döntime ulaşmıştır (23). A.Açatay ' ın yapt ı ğ ı incelemelere göre Isparta ve Burdur bölgelerinde de gülcillük 1880 yıllarında Kızanlık bölgesinden getirilen gül fidanları ile başlamıştır (1 ). Bu bölge kısa bir sürede Anadolu'nun gülcülük merkezi haline gel miş (2,3,4,6,10,12,15,23) ve !.Dünya savaşından hemen önce bölgede elde edilen gülyağı miktarı 800 kiloya kadar yükselmiştir (9). Türk-Yunan savaşı (1919-1922) sırasında meydana gelen göçler, yetiştiricilerin büyük bir bölümünün askere alınınası nedeniyle gül bahçelerinin bakımsız kalması, rakip ülkeden baz ı kişi l erin bölgeden gülyağı alarak, tağşiş e ttikten sonra, bu yağl arı "Türk gü lya ğı " ismiyle dış pazarlara sürmeleri ve bu nedenle de fiyatl arın dü şmes i gibi sebepler, bu dönemde bölgede elde edilen gülyağı miktarında büyük düşüşler meydana getirmiştir. lll. KA TIŞTIRMA Osmanlı İmparatorluğu döneminde gülyağı, İspermeçet, Azakeğeri esansı ve bilhassa idris yağı ile katı ş tırılıyordu. Katışıırm a genellikle aracı tüccarl ar tarafınd an yapılıyor ve gülyağma karşı olan ilginin azalmasına neden oluyordu. Bu durumu önlemek için ba zı yaptırımlar getirilmiş ve T AJB BÜLTEN! hatta ı840 yılında gülyağma yabancı madde katanlara ölüm cezası verilmesini öngören bir ferman da yayınlanmışur (5,8). ldrisyağı (Oleum Andropogonis = O.Geranii Rosai = O.Palmae Rosae) Hindistan ve Doğu Hint adalarında yetiştirilen idrisotu (Cymbopogon martinii (Roxb.) Wats GRAMINAE)'nun toprak üstü kısımların dan, subuharı darnıtınası ile elde edilen bir uçucu yağdır. Mısır üzerinden Hicaz'a gönderilir ve buradan da Türk hacılar aracılığıyla Istanbul ve İzmir pazarlarına getirilirdi. ldrisyağı, kokulu madde olarak, gülyağı gibi bilhassa geraniol (% 75-95) taşıdığı için, bu yağ ile yapılan kauşurmanın saptanma sı kolay olmamaktadır. IV. SONUÇ Osmanlı Imparatorluğu döneminde gülsuyu ve gülyağı ı600-ı 700 yılları arasında yaygınlaşmıştır. ı ?.yüzyılın sonlarınd a Türkler gülçiçeği üretimi ve gülyağı eldesini Batı Rumeli bölgesine götürmüşler ve gülyağı üretimi Kızanlık, Eski Zağra ve Kar lıova bölgelerinde kısa sürede gelişmiştir. Gülyağı, Anadolu'da yabani olarak yetişen. Rosa gallica L. ve R .phoenicia Boiss. türlerinin bir melezi olan R .damascena Miller türünden elde edilmektedir. Anadolu'da bu türden gülyağı elde edilmesi ı877-78 Türk-Rus harbi sonunda Kızanlık bölgesinden Anadolu'ya gelen Türk göçmenleri tarafından başlaulmış ve bu durum Devletçe de desteklenmiştir . İlk gül bahçeleri ı880 yıllarında Istanbul ve Bursa'da kurulmuş ise de zamanla bu bölgelerdeki çalışmalar terkedilmiş. buna karşılık Burdur ve Isparta bölgesindeki çalışmal ar ge lişerek devarn etmiş ve bu bölge bugün Türkiye'nin gülyağı merkezi durumuna gelmiştir. Anadolu'dagül yetiştiriciliğinin baş1atıl ması ve yayılmasında emeği bulunan.. Hekimbaşı Salih Efendi, Agop Paşa, Selim Paşa ve ı 877-78 Türk-Rus savaşları sonunda yurt-larını terketmek zorıuıda bırakılan ve zor yolculuk koşullarına karşı lık, yıllarca yetiştirdikleri gül fidarılarını da beraberlerinde getirerek, Anadolu'da gülisıanl ar kuran Kızanlık göçmenlerini burada rahmet ve saygı ile anarız. SAYFA 10 TAB BÜLTBNİ KAYNAKLAR 3. Daytop, T.: Türkiye'nin tıbbi ve zehirli bitkileri 197, Istanbul (1963). 4. Daytop, T.: Türkiye'de bitkiler ile tedavi 237, Istanbul (1984). Chambre de Commerce de Constantinople 4(1 75):206 ve 4(176):21 9(1888). 6. Bredemann, G.: The otto rose industry in Asiatic Turkey-Ber.Schimmel Apr. Oct.: 45(1917). 7. Dioscorides: Kitap I, bölilm 53 (Gunther, R.T.: The Greek herbal df Dioscorides 31, London and New Yoı:k, 1968). 8. FlUekiger, F.A. et Hanbury, D.:Historie des drogues d'origine ·vegetale l :468, Paris (1878). 9. Guenther, E.: The cssential oils 5:35, New York (1952). 10. GUrgen, A.R.: Unteısuchung Uber tUı:kische Rosenöle·Commun.Fac.Sci.Univ.Ankara 14 B:l(l967). 11. Hanbury, D.: On otto of rose--Pharm.Joum. 18:504 (1859). 12. Igolen, G.: The Turkish rosc-Scaps, Perfumery and Cosmetics 39:46 1(1966). 13. Joreı, C.: La rose dans l'antiquite et au moyan age, Paris (1892). 14. Kaniız, A.: Donau-Bulgarien und der Balkan 2:108, 110vel23(1877). 15. Krause, K.: Rosenöl indusırie und Duftpflanzen im sUdwcstlichen Kleinasien-Ber.Schimmel l (1926). 16. Nilsson, 0.: Rosa L., P.H.Davis: Flora of Turkey and the East Aegean Islands 4:106, Edinburgh (1972). 17. Orozoff,P.I.: The rose, its history, P.I.Orozoff et fils, Kazanlık (1906). 18. Shepherd, R.E.: History of rose, New York (1 954). 19. Touw,M.:Roscs in the Middle Ages·Economic Botany 36(1):71(1982). 20. Widrlechner,M.P.: History and utilization of Rosa tkımascena -Economic Dotany 35(1): 42 (I 981). 21. Preparation et commercc de l'eSsence de roscs-Le Journal de la Chambre de Commerce de Constanıinople 4(1 66):98( 1888). 22. La culture de roscs en Turquie-Le Journal de la Chambre de Commerce de Constantinople 15(177): 370( 1899). 23. GUlistan tesis ve umanna ve gülyağı taktir ve imaline dair risaledir. Ticaret ve Ziraat Nezareti kUtUphanesi, cilt 9, Deısaadet (1328/1912). ll TÜRK UÇUCU YAG ENDÜSTRISINE GENEL BiR BAKlŞ l. Açatay, A.: GUI ve GUlyağı, 9,lstanbul (1969). 2. Baytop, A.: Isparta ve Beyşehir havalisinde bir botanik gezi·Biyologi 7:1 (1957). 5. Bonkowski, Ch.: De la fabrication de l'essencc de rosc en Asic Mincure, Revue McdicoPhannaceutique 1(4):53(1888) ve Le Journal de la SAYFA O.Zeki Konur'un IFEAT Şeref M ada/yası'nı almadan önce yaptıgı konuşma Saygıdeğer konuklar, baylar ve Diğer Uçucu Yağlar Derneği Başkan ı olarak sizlerin huzurunuzda bulmaktan ve IFEAT madalyası verilmekten büyük gurur duymaktayım. Bir sürü tekrarla vaktinizi almak istemiyorum. Yapmak istediğim gülün lanımı ve gül yağının geleneksel üretimi ile ilgili bazı noktaları özetlemek olacaktır. Daha sonra, endüstriinizin ve ekonomimizin geleceğine de değinmek istiyorum. Daha önce de belirtildiği gibi, Türkiye'de gül yağı üretimi ı888 yılında İsmail efendi tarafından başlauldı. Bu bölgede gül yağının ilk üreticilerinden biri olan babarn Süleyman Konur işini 1. Dünya savaşı öncesinde kurmuştu . Ondan öğrendiğimde, 35 yılı aşkın bir süredir ben de işin içindeydim. İlk günlerde, sadece Köy tipi üretim yapılıyordu. Köylü gül yağıhala köylerde üretilmektedir. Gül alttan odun ateşiyle ısıulan küçük iınbiklerde distillenir. ıO- ı5 kg çiçek sonunda ı8 litre distilat toplarur. Bir yükleme yaklaşık 2 saat distillenir. 50-60 litre distilat toplandıktan sonra 2.bir distilasyona ıabi tutulur ve ı8litre distilat elde edilir. Gül yağ ı bu distilatın üstünde birikir. Karnuya ait ilk fabrika ı936 yılında kuruldu. Şüphesiz ıs ıtmanın buharla yapılması sonucu gül yağının veriminde ve bir ölçüde kalitesinde artış meydana geldi. Bunu konkret üretimi takibetti. Konkret üretiminin endüstriınize girişi ı 952'ye dayanır. Geçen gürıkü gezi sırasında görmüş olmamıza rağmen, Türkiye'de Rosa damascena tanımı h akkında genel bilgiler verdikten sonra, endüstriınize ilişkin diğer konulara girmek istiyonun. Gül tarımının yapıldığı bölgelerde rakım 800- ı200 m. arasında değişmekteyse de, tarlalarm çoğu ıOOO m. civarındadır. Hasat mevsimi mayıs ortasında başlar ve havanın yağmurlu olup olmamasına bağlı olarak 40-50 gün sürer. Hasat başlangıcı bölgeden bölgeye verakım farklılıklarına bağlı olarak ı5 günlük değişmeye uğrayabilir.lkliın sert kış ve sıcak yaz ile karakterize olan tipik kara iklimidir. Hasat mevsiminde genellikle sağanak yağış l ar görülür. Toprak genellikle kumludur. Yağınurl u mevsim lerde, hektar başına gül verimi .ve çiçekten yağ verimi yüksektir. Aralık ve Ocak aylarında, 50 cm eninde ve 50 cm derinliğinde kanallar hazırlan ır ve gübrelenir. Kanallar arasındaki açıkhk 2 metredir. Toprak seviyesinde budama sonucu kazanılan gül dalları bu kanallara yerleştirilir ve kazılmış olan toprak ile örtülür. 2.yıl sonunda bir miktar ürün alınabilir, ancak gül fidanlaruun olgun hale gelmesi en az üç yıl alır. Olgun bir gül tarlası hektar başına ortalama 5 ton ürün verir.Bununla beraber, iyi bakılan bir tarlada verim hektar başına 7-8 ton'a çıkabilir. Bir güllük 20-30 yıl ürün verebilir. Her alu yılda bir, fidanlar toprak seviyesinde kesilerek genç leştirilir. Açmış gül çiçekleri sabahın erken saatlerinde toplanır. Deneyimli bir işçi sekiz saatte 40 kg kadar çiçek Türk Gül yağı bayarılar, konuşma fırsatı TAB IBÜLTJENl SAYFA 12 toplayabilir. Çiçekler fabrikalam veya toplama merkezlerine tarımı yapan aile fertleri tarafından muhtelif nakliye vasıtalarıyl a getirilir. Gül tarımı ve gül yağı üretimi bölgenin ekonomisinde önemli bir yer tutar. Tarım aile malı tarlalarda tUm aile fertlerin in katkısıy l a yapılır. Yani bu "prodııi noble" (Asil ürün) bölge hayatında önemli bir rol oynarken, dünya üzerindeki çeşitli endüsttilerde çalışan pek çok kişi için de önem arzetmektediL Bu konferansta tartışıldığı gibi, dünya ekonomisi hızla değişmektedir. Uçucu yağlar ve buna bağlı olarak koku ve tat dünyamız bu luzlı değişmelerden epeyce etkilenmektedir. Ülkeler arasında politik ve ekonomik ilişkiler, 1992'de gerçekleşecek Avrupa birl iğine yaklaşırken, hızlı ve büyük adımlarla gelişmektedir. Öte yandan, Doğu Avrupa'daki politik değişiklikler, tüm batı ülkeleri için büyük bir potansiyel doğurmaktadır. Türkiye olarak, biz iki tarafla da iyi ekonomik ve politik ilişkiler içindeyiz. Coğrafik konumumuz itibariyle doğu ve batı arasında kültürel, ekonomik ve politik bir köprü durumundayız. Bazı komşularımıza ve diğer Avrupa ülkelerine nazaran küçük alınakla birlikte, türkiye olarak büyüyen bir pazara sahibiz. Son birkaç yıldır, tüketici fiyat değeri önemli artışlar gösterdi. hükümetler ihracat için teşvik verirken, bilhassa, ithalat mevzuatını basitleştirdi . Endüsttimiz ürünleri için gümrük vergileri önemli ölçüde azaltıldı. Çoğu 18-35 yaş arasında ve çoğu şehirlerde yaşayan 60 milyonluk bir nüfusa sahip ülkemizde endüsttinin önemi gitgide artmaktadır. Gıda ve koku tüketiminin artışı geniş anlarnda uçucu yağların kull anımını da artıracaktır. Şüphesiz, demir perdenin açılmasıyla, bundan etkilerrecek nüfus mukayese kabul etmeyecek boyuttadır. Doğu Avrupa'da serbest pazar ekonomisinin uygulanması endüsırirnizin gelişmesine yol açacaktır. Zira, serbest pazar ekonomilerinde uçucu yağların, koku ve tat maddelerinin üretimi ve kullanımı gitgide artış gösterecektir. l!girtiz için teşekkür ederim. SAYFA TAB BÜLTEM 13 TÜRK GÜL YAGININ ÜRETiMi VE ÖZELLiKLERI K.H.C.Başer ', M.Kürkçüoğlu ı ve O.Z.Konur 2 l TBMI, 2 p .Rolxrıeı &: S. Konıu Giil yaA• Fabrikası Gülün taritti insanlık tarihi kadar eskidir. Eski Çin ve Sanskrit belgelerinde gülçiçeginin hoş ko- kusundan bahscdilmiştir. Gül ya~ı ve gül suyunun üretimiyle ilgili ilk bilgilere !bni Haldun'un eserlerinde rastlanmaktadır. lbni Haldun'a göre en iyi gül yagı distilasyonla elde cdilmektcydi. Yag aln suyu 8. ve 9. yüz yılda gül suyu olarak saulıyordu ve Hindistan ile Çin en büyük ithalatçılardı (1 ,2). Tam bir bilgi bulunmamakla birlikte, gül yagı üretimi muhtemelen Iran'da başlamış, 17. yüzyılda gillcülük lran'dan, Hindistan, Kuzey Afrika ve Türkiye'ye yayılmıştır. Katip Çelebi 17. yüzyıl baş l annda Edirne civannda gül bahçelerinin varlığından gül suyu üretildiginden bahseder (3). Evliya Çelebi'nin tesritine göre 17. yüzyılın ortalannda İstanbul'da gü suyu satan 300 dükkan bulunuyordu (4). Bulgaristan'da gülcülüğü IS. yüzyılın başlan nda Türkler başlatmı ş ve 1750 yılında Bulgaristan en büyük gül yagı üreticisi haline gelmiştir. Osmanlı padişahı 2.Abdüllıamit devrinde, 1880'lerde devlet teşvikiy l e Türkiye'nin muhtelif yörelerinde sistemli gülcillük başlatılmış ve 1886 da ilk gül yağı Bursa'da üretilmiştir (5). Günümüı.de gül yağı ve gül suyu üretimi sadece Is parta, Burdur yöresinde yapılmaktadır. Buna göre, Türkiye'de gül yağı üretiminin yerini 1934'te Isparta'da fabrika kurulmasıy la modem endüstriyel üret im almıştır. Bugün,pek çok küçük tesis yaronda 6 ana kuruluş modem tesislerde sadece gül yagı ve gül suyu üretimi yapmaktadır (2). Türk gül yağı daha önce muhtelif çalışmalara konu olmuştur (2, 6-8). Bu ara şunnanın amacı köylü ve fabrika üretimi gül yağlannın gaz kromatografik ve GC/MS yöntem leriyle analizini yapmak, fizikokimyasal özelliklerini belirlemek, bil e şimini yabancı gül yağlanyla ka11ılaşurmak; endüstriyel üretiminin her saflıasını ara~tınp. aynı ~artlan laboratuvar ölçekte tamamlayarak işlem perfonnnansın ı kontrol etmektir. Çalışma materyali şöyleydi : 1. Isparta yöresindeki 13 köyde üretilen 15 köylü gül yagı ömegi ( 1989 ürünül4 örnek, 1987 ürünü 1 örnek). 2. Isparta yöresindeki fabrikalarda üretilen 13 fab- rika gül yagı ömegi (1989 ürünü 6, 1988 ürün ü 3, 1987 ürünü 3 ve 1986 ürünü 1 örnek). 3. Bulgar, İran ve Hint gülyağı örnekleri. 4. Laboratuvar ve endüstriyel ölçekli hidrodislilasyonla üretilen taze çiçek 1., 2. ve toplam yaglan . 5. Laboratuvar ve endüstriyel ölçekli hidrodistilasyonla üretilen fermente çiçek 1., 2. ve toplam yaglan. U retim Gül ya~ı taze Rosa damasee na çiçeklerinin hidrodistilasyonuyla üretilir. Köy üretiminde çiçekler 150~ 1000 litrelik galvaniz saç veya ka l aylı bakır imbiklerde açıkalevde distile edilir. Çogu imbikler 300 Litreliktir, baş ve gövde kısmından ibarettir. Gövde kısmının iki yanında saplar va rdır ve toplam üst kısmından daha geniştir. Gövdenin üst kısmına yerleştirilen ve çıkabilen küresel baş, ılık suda ki havuzdan geçen bir boru ile, 9 L cam toplama kabına ba~lıdır. 300 L'lik imbigc 10 kg çiçek ve 60 L su konulur ve 1 saat distile edilir. Bu süre sonunda 2 şişe dol u~ su (18 L) distil at toplanır ancak konsantrasyon azlığın dan yağ ayn lmaz. 100 kg çiçe~in distilas~ yonu sonucu toplanan 200 L civarında distilatın disti llenmcsiyle toplanan 20 L d i stilatın üst yüzcyinde toplanan yağ alınır. Sulu kısun ise saf suyla seyrcltildikten sonra gül suyu olarak satılır. Endüstriyel üretimde genell ikle 3000 litrelik kalay lı bakır veya paslanmaz çeli k imbikler ku llanılır. Her imbik 400-500 kg çiçek ve 1500 ile 2000 L ılık su alır. İmbikler buhar cekedidir ve distilasyon 1.5 saat sürer. Soğutucu ıs ı s ı 35°de tutulur. Distilat 200 litrelik paslanmaz çelik florentin kaplannda toplanır. Ayrılan ya~a "ham ya~", "ilk yag·• veya "direk yağ" denir. Distilaun tadı ac ı olmayıncaya kadar distilasyona devam edilir. "Ya~ altı sulan" veya "Uk sular" 5000 litrelik paslanmaz çelik tanklarda birikurilir ve 3000 litrelik imbiklerde 1-1.5 saat distile edilerek "!kinci yag", "endirek yag" veya "pişmiş yağ" elde edilir. Ikinci yagın yaj1 altı suyu gül suyu olarak satılır. fik ve ikinci yağ l ar süzülür ve cam kaplarda karanlıkta sak:amr. Sezon bitiminde her iki ya~ (paçal edilerek) Türk gül yağı hazı kg 'lık "Kum kuma" adlı kalaylı kaplar- kanşunJarak Uluslarııras ı Uçucu Ya~lar, PartOmeri ve Aromatik Maddeler Konferansını organize eden Gü~a~ı '18 Diger Uçucu Yağlar Ureliciler Derneği (AREP) Başkanı O.Ze~ Konu~a lFEAT şeref madalyası verildi. rlaıur ve 2.5 Köylü gülyaQı Oralimi da s auşa sunulur. SAYFA Genellikle 3.5-4 ton çiçekten lkg gül yağı elde edilir. Yani, verim %0.02'dir. GC ve GC/MS Sonuçları Türk gül yağının GC/MS analizi sonunda belirlenen 85 bileşikten, yağın %96'sını teşkil eden 68'inin tayini yapıldı. Gaz kromatografik analiz sonuçlan şöyle özetlenebilir. a) Köylü yağlannda sitronellol miklan (%25-39) fabrika yağiarına (%30-43) nazaran düşük bulunurken, geraniol ve nerol miklarları köylü yağında %7.5-13.4 iken Fabrika yağında %4.5-7.8 idi. Geraniol miktan köylü yağında %20-30, fabrika yağında ise %8.5-15.5 olarak bulundu. Tek istisna bir köylü yağı örneğinde gözlendi. Bu örnekte sitronellol mikıan %52.15 gibi yüksek bir rakam ken geraniol ve nerol mikıarları fabrika yağlarındaki gibiydi (%11 ve 5.8). Gaz Kromatografi.k sonuçlann mukayesesini basitleştirmek için her ya~ın sitronellol/geraniol oranlan belirlendi. Bu oran daha önce 1934 yılında Bulgar gül yağının kalitesinin belirlenmesi amacıyla Parry ve Seager tarafından kullanılmıştır (!). 15 köylü gül yağından 14'ü 0.85 ila 1.92 arası nda değerler verirken, fabrika yağlannın oranlan 2.30-4.84 arasında değişti. Istisnalar bir köylü yağı örneğinde gözlenen 4.74 ile bir fabrika yağında gözlenen 1.28'di. Öte yandan Bulgar, Hint velran gül yağında aynı oran 1.14, 0.71 ve 4.76 idi. Mukayese için diğer bir parametrefenil eti! alkol ve eti! alkol yüzdeleriydi. Köylü yağlannda fenil eti! alkol yüzdesi %1.85-3.55 arasında deiişirken, fabrika yağlannda aynı bileşiğin yüzdesi %1. 162.60, Bulgar ve Hint gül yağlannda ise %0.88 idi. Geçmişte yapılan uzun tartışmalar sonucu etanot'ün gül yağının doğal bir bileşiği olduğu kabul edilmişti. Türk gül yağındaki eıanol miktan büyük değişkenlik göstennektedir. Köylü yağlannda cıa no! yüzdesi (%0.00-1.67) genellikle düşükken, fabrika yağlannda %0.5-5.2 arasında değ i şir. Yağın doğal ve gerçek bir bileş i ğ i olmasına rağmen, yüksek etanol SAYFA 14 miktarı, işlem sırasında içine değerler Bilhassa yoğun lu k değe rl erin de farklılık daha barizdir. 15 köylü gül sadece biri, 13 fabrika yağından sadece 5'i TSE sınırlan içindedir. 1989 ürünü 6 fabrika yağından 4'ü yoğunluk değerini anulanan sınırlar içinde venniştir. 1989 üıünü 6 fabrika yağından sadece 2'sinin 4 analiz değeri TSE sınırl an içindedir. Bulgar gül yağı örneği yoğu nluk, k.ırtlma indisi ve optik çevinne değerlerini sınırlar içinde vermekle yağından beraber, stearopten miktan TSE'nin üst sınınmn üstünde bu lunmuştur . mez boyutlara ulaşır ve güller distilasyon öncesi monografının 24 saatten fazla beklemek zonında bulunurlar. Bu da çuval içinde bekleyen güllerin kızışıp fennente olmasına yol açar. Ancak, köy distilasyonunda, güller bekletilmeden hemen i ş l enir. Gaz Kromatografik sonuçlar, ana bil eşiklerin yüzde miktarlan açısından köylü ve fabrika gül yağlannın oldukça farklı karaktere sahip olduğunu ortaya çıkannışur. nginç bir bulgu, aynı parametreler göz önüne alındığında köylü gül yağlannın, fabrika yağlanndan ziyade Bulgar gül yağma benzerliği olmuştur. Bu çalışmada, koku yönünden bir değerlendirme yapılmamış, mukayese ya l nı zca yağların fiziko-kimyasal özelliklerine da- yandırılmıştır. Köylü daha düşük fi bilinmekle ve fabrika yağma kaliteli addedilmektedir. Bazı yağının yaııan alıcı bulduğu göre daha düşük tarafından "Kaynamış-lahana koku- su"na sahip olduğu ifade edilmiştir. Bununla beraber, yine de kendine özgü bir talep potansiyeli mevcuttur. Bazı Bu durum, 197l'de gündeme TSE Gül yağlarında ve 2.yağl arda l.yağlara nazaran yakiki misli daha yüksekti. 2.yağlardaki sitronellol mikıannın yüksekliği, kısmen, steoropten miktannın 2.yağlarda daha düşük olmasıy la açıklana bilir. Yani, 2.yağlardaki düşük stearopten miklan laşık yağı gaz kromatogramlarda sitronellol yüzdesinde bir artış meydana getirecektir. getinniştir. 28 örnek üzerinde yapılan değerleri, Kaynaklar 1. E.Guenther, The Essential Oils, R.E.Krieger Publ. Co., Vol.5, pp.3-38 (1952). 2. A.Gürgen, Ankara Y. Ziraat Enst. Der. 6(2) 201 304-307 (1956). . 3. T. Bayıop, Türkiyenin Tıbbi ve Zehirli Bitkileri, Istanbul Üniversitesi Yay., lsıanbul (1963). 4. T.Baytop, Türk Eczacılık Tarihi, lsıanbul (1985). 5. T.Baytop, VI. Biıkisel llaç Hammaddeleri Toplanusı, Bildiri Kitabı, Ed. B.Şener, Ankara (1987). 6. M.Kürkçüoğlu, MSc Yüksek Lisans Tezi, Anadolu Universiıesi, Eskişehir (1988). 7. J.Garnero, G.Guichard, P.Buil, Parf. Cosm. ~ (8) 33-46 (1976). 8. O. Anaç, Perfumer and Flavorist 5(2) 29-32 (1980). 9. Türk Sıandartlar Enstitüsü, Gül Yağı Monografı, TS 1040, Eylül 1971. tavsi- ye olarak değil, sadece mukayese için ıablo'da verilmiştir. Laboratuvar ölçekli deneyler Bir başka çalışmada, taze ve fennente güllerin yağ verimini ve bileşimini Clevenger hidrodistilasyon apareyinde ineelerneyi planladık. 1. ve 2. yağlar ayn ayn toplandı. Aynca, endüstriyel distilasyon esnasında da 1. ve 2. yağ örnekleri GC analizi için alındı . Sonuçlann kısa özeti şöyledir: l. Laboratuvar ölçekli deneylerde fermente güllerden elde edilen ı. yağl arın etanol miktan %9 gibi yüksek bir rakama ulaşırken, ıaze güllerin l. yağında bu değer %0.02 idi. Ancak, endüstriyel ölçekte taze çiçeklerin 2. yağı, yüksek bir etanol yüzdesi (%6) verdı. 2. l. yağların sitronellol yüzdesi 2. yağ larınicine nazaran daha düşükken fennente gül yağında nispeten daha fazlaydı. Guenther (l ), Bulgar gülyağıyla Fiziko-Kimyasal Parametreler gravimetrik yöntemle tayin edildi (9). Bu yöntemle bulunan değerler genellikle Guenther (l)'in bahsettiği yöntemdekilerden daha düşüktür. Köylü . yağlannda stearopten miktarı %12.20- 19.83 arası nda değişirken, fabrika yağlarında %14.00-25.96, Bulgar gülyağı örneğinde ise %28.94 bulundu. 28 Türk gülyağı örneğinde bazı fizikokimyasal parametreler belirlendi. Du sonuçlann limiı değerleri Tablo da gösterilmiştir. Tabloda, TSE monogher analiz için belirlenen sınır değerler de mukayese için verilıniştir. Bulgar gül yağı de yayınlanan lol mevcuttur. Sitronellol miktan fennente çiçek acilen revize edilmesi gereğini analizierin minimum ve maksimum TABLO : G ül Yağında Bazı Fizikokimyasal Parametrelerin Karşı laştırıl ması Tüm yağlardaki stcaropten mikta rı TSE (Türk Sıandartlan Enstitüsü)'nin gül yağı monografındaki rafında l . yağdaki s iıronellol miktannın 10 misli daha d ü şük ol duğu nu bu lm uş tu, yani, l.yağda %5.5, 2.yağda% 75.8. Bizim sonuçla nmı z bunun Türk gül yağı için doğru olm ad ığuu gösterdi. 1. yağdaki siırone ll ol miktan düşü k olmakla beraber %16 değil %29-37 mencbesindeydi. 2.yağda ise Guenther'in %76'sına ka~ılık %5 1-59 sitronel- TSE monografında verilen ~innemek tedir. önemli miklarda fennente gül kullanıldığını gösıe rir. Bu bilhassa fabrika yağlan için geçerlidir. Zira, sezon ortasında fabrikalara gül akışı kontrol edile- parfümcüler Endüstriyel qülyajlı üretimi gibi çoğu sınılar yapuğı çalışmada an l aş ıl a Tablonun incelenmesinden kolayca cağ ı 15 tarafımızdan belirtilmiştir. ölçülen değerlerde örneğin referans o larak Fizikokimyasal Özellikler Yoğunluk (d) 25 Kırılma indisi (n) 25 Optik çevirme (u ) Stearopıen • 25 (%) Sınır dışı değerler koyu TSE Köylü gülyağı Fabrika Bulgar gü lyağı Türk gülyağı min-max min-max min-max 0.844-0.868 0.796-0.980• 0.8337-0.939 1.452-1,463 1.461-1.474 1.449-1.466 1.464 1.449-1.474 -3.3°/-5.9° -3.22°/· 7.20° -3.62°/·7.20° -3.46° -3.22°/-7.34° 12-23 12.2-19.83 14.00-27.50 28.94 12.2-27.5 min-max yazılmışur 0.8627 0.796-0.980 TAB BÜLTEN! SAYFA 16 GENÇLER NIÇIN PARFÜM KULLANlYOR? Yasemin Yazan Anadolu Üniversitesi, Eczacı/ık Fakültesi, Farmasötik Teknoloji Anabilim Dalı MevlütTöre Anadolu Üniversitesi, Tıp Fakültesi, Biyoistalistik Anabilim Dalı ı 040 Üniversite ÖArencisi üzerinde Parfomlerle Ilgili Anket SonucUluslararası Uç ucu YaA lar, Parromeri ve Aromatik Maddeler K:onferansı, 26-30 Mayıs 1990 tarihleri arasında, Antalya'da tebliA ları, edilmiştir. Bu çalışmada kullanılan parfüm kavramı bireylerin kullandığı eau de toilette'lerı, eau de cologne'ları, kadınlar için parfüınleri ve erkekler için traş sonrası preparaıları içermektedir. Bugünkü bildiğimiz anlarnda parfümeri, 18. yüzyılda başlamış, yalnızca doğal harnrnaddeler içeren gerçek parfilmler 19. yüzyılda yaratılmıştır. Bir sanat ürünü kabul edilen "parfilm"ün endüstriyel safhası, araştırma ve teknolojinin gelişmesi ile birlikte kimyanın katkısıyla başlamıştır. Türkiye gibi gelişmekte olan ülkelerde, sosyo-ekonomik koşulların etkisi ile büyüyen parfilm endüstrisi, fazla miktarda bilgi ve deneyime ihtiyaç duymaktadır. Bu amaç ile, bir ürünün pazarda başarılı olabilmesi için toplumun farklı guruplarının tercihleri ve belirli parfüm için duyulan ihtiyaçları saptanmalıdır . Bu çalışmada, Anadolu Üniversitesi öğrenci leri arasında rastgele örnekleme yapılarak, parfilmden beklentileri ve kabul e ttikleri nitelikler saptanmı şt ır. Bulgular bilgisayar kull an ıl arak istatistiksel olarak değerlendirilmiştir. Başlangıç olarak, %45'i kız, %55'i erkek olan 1040 öğrenciye anket formu dağıtılmıştır. Bu öğrencılerden, kızlardan %96'sırun ve erkeklerden %90'ırun parfilm kullandığı belirlenmiştir. Sosyal hareketliliği ve erkek- kız için fırsat eşitliğini sınırl ayan geleneksel değerlerin engelleyici özelliği bunda etkendir. 449 kız arıketörden, %20 sinin ten rengi esmer, %30 unun koyu kumral, %42 sinin açık kumral ve %9 unun ki sarışındır. 513 erkeğin, %38 inin tenrengi esmer, %20 sinin koyu kumral, %35 inin açık kumral ve% 7 sinin ki sarışındır. Anketörlerin yaşları 17 ve 24 arasında değişmekte iken, erkeklerden %2 sinin yaşları 25 in üzerinde idi. Öğrencilerin yaşlarının büyük yüzdesi 19 ve 21 arasında idi (kızların %60 ı ve erkeklerin %53 ünün). Son iki yüzyıldır, toplumumuzun bireyleri,~erkeklerin dış görünüşlerine özen göstermesini ve parfilm kullanmalarını, erkeksi olmayan davranış olarak benimsemişlerdir. Nitekim, erkeklerin ancak %2l i parfilmleri günlük olarak kullanma eğlimindedir. Kızların günlük kullanım yüzdesi (%45), erkeklerinkinin yaklaşık iki katıdır. Parfilm kullanırnırun, bireyler için nedenleri olduğu mutlaktır (Tablo). Maddi güç gösterisi olması , kötü vücut kokularını maskelernesi ve çekiciliği arttırınası olarak s ınıflandırılan üç neden için, kızl ar ve erkeklerin tercihleri istatistiksel olarak anlamlı farklılık göstermiştir. Kızların çoğunluğu (%61) kötü kokuları maskeleme eğiliminde iken, erkekler (%50) çekicili ği arttırma amacını gütınektedir. Bu da erkeklerin parfilm kullanmanın erkeksi olmadığı görüşünden yavaş yavaş uzaklaşlığını göstermektedir. Bunun özellikle genç nesil arasında saptanması sevindiricidir. TAB IBÜLTlE.M: SAYFA 17 K ızların %49'u ve erkeklerin %51'i parrum satın almadan önce kokuyu bir başkasında duymayı tercih ctmektedır. Aşına oldukları bır kokuyu seçmek bu yaş gurubunun birbirleri ne özenme özelliğini açık bir şeki lde vurgularnaktadır. Rek lamların öğrencileri çok fazla çok dan etkilendiği sonucundan söylenebilir. Oysa, reklamlar genellikle, tüketicinin seçiminde önemli rol oynamaktadır. Sonuçlara göre, eğer reklam gerekli ise, mesaj erkeklere yönelik olmalıdır . Kızların %36 sı parfüınü önce kendilerinde denemek istemiştir. Bu da üreticilerin kızlara ait eşantiyon hazırlanması gerektiğini göstermektedir. Parfilm saun almadan önce, kız ve erkek öğrencileri etkileyen faktörler arasında istatistiksel olarak aıılaııılı fark bulunmuştur. Piyasada bulunan çok sayıda parfümden dolayı, sınıflandırmanın üreticiye olduğu kadar tüketiciye de yard ımcı olacağı şüphcsizdir. Öğrenc iler için, profesyonel s ınıflandırmaya oranla daha basit ve daha anlamlı bir sınıflandırma yapılmıştır. Koku tipleri, baharatlı, tatlı, meyveli, çiçek ve sabun kokuları olarak beş guruba ayrılmıştır . Çiçek kok ularının öğrencilerin çoğunluğu tarafından tercih edi ldiği (kızl arın %70 i ve erkeklerin %56 sı), görülmüştür. Erkekler, baharatlı ve tatlı kokuları, kızlara oranla dört kat fazla tercih etmektedir. Ote yandan, geniş çiçek ailesinin bir elemanı olarak kabul edilen baharatlı kokular, bu yaş gurubu tarafından en az tercih edilen ko ku olarak görülmektedir. Kız ve erkeklerin koku tipi seçimleri arasında anlamlı fark olduğu istatistiksel olarak saptanmıştır. Genel olarak ele alındığında, çiçek kokuları 17 ve 25 yaş gurubu içinde en çok beğenilen kokudur. Farklı yaşlardaki öğrencilerin beğenileri anlamlı farklılık göstermektedir ki bu da yı ldan yıla bile kişilerin felsefelerinde değişim olduğuna ait bir delildir. Farklı tenler için doğru parrumiin seçimi, deneyim sonucu mümkündür. Parfilm ve derinin ~tkil~şimi söz konusu olduğu i~in, farklı ten rengine sahip öğrencilerin seçtikleri koku tipleri ıstatıstıksel olarak değerlendırılmıştır. lstatıstıksel farklılık anlamsız olduğuna göre, koku seçimi ten renginden etkilenmemektedir. . Bugürıki ko~ullarda, parrum üreticileri ve pazarlamacıları tüketicinin parfüm seçimindeki eğ ılıml erı ıle ılgılenmektedır. Anketörlere parfilm seçimlerini etkileyen birçok faktör sorulmuştur . Erkek öğrenciler, kızların aksine, parfümün mutlaka kaliteli ve ekonomik olm asına daha fazla önem vermektedir. Öğrencilerin çoğunluğu kokunun kendi lerine uygun olmasını istemektedir (kız!l!!ın %51 i ve erkeklerin %39 u). Bunun yanısıra, öğrenciler parfilm ün kendi tenleri üzerinde kalıcı olmasını istemektedir. Parfilm seçimi ile cinsiyet arasında anlamlı fark bulunmaktadır. Bir parfilmlin en önemli özelliği güzel bir koku içermesidir. Diğer özellikleri moda, hayat felsefesi ve tarzı ile değişkenlik göstermektedir. Parfilmlin birçok özelliğinden, altı sı arıket formunda sorulmuştur. Oğrenciler için en önemli özelliğin koku olduğu belirlenmiştir. Parfümiln arnbalajı, ismi, üreticisinin ismi, hacmi ve fiyatırun bu yaş gurubundaki erkekleri kızlardan daha çok etkilediği görülmektedir. Do l ayısı ile, parfilm özellikleri seçimi ile cinsiyet arasında anlamlı fark bulunmuştur. Üniversite öğrencileri, geleneksel kurallardan dolayı hala ekonomik olarak ailelerine bağımlıdır. Öğrencilerin ailelerinden gelen gelire bağlı olarak bir hayat tarzlarının olduğu tabiidir. Bu gerçek akılda tutularak, öğrencilerin parfüm satın alma sıklığı sorulmuştur. Kızların %43 ü ve erkeklerin %38 i istedikleri zaman parfilm satın a ldıkl arını belirtmişlerdir. Erkeklerin saım alma sıklığı kızlara oranla daha nadirdir. Başkalarının ne tip parfüm kullandığına veya kendilerine daha uygun bir parfilm bulunup bulunmadığına bakmaksızın hep aynı tip kokuyu kullanan kişiler vardır. Diğerleri, ortarn koşullarından ~tkilenerek yeni tip parfilmiere yönelir ler. Parfilm değiştirme sıklığı sorulan kızların %47 sı, erkeklerın %30 u sıkça değiştirdiklerini bildirmişlerdir. Kızların %53 ü ve erkeklerin %70 i, şanssız bir seçime yol açmamak için, parfilm markasını değ iştirm eye yanaşmamaktadır. Parfilm şişesinin sunuluşunun koku ile ilişkili olduğu gerçeği ile, şişe tipi seçimi değerlendirilmiştir. Kız ve erkeklerin tercihleri istatistiksel olarak anlamlı farklılık 'fAB ıaOLTJENt ıs SAYFA göstermiştir, çünkü dökıne tipi tercih eden erkeklerin yüzdesi, kızlardan iki kat daha fazladır. Fakat ögrencilerin çogunluğu (kızların %84 ü ve erkeklerin %65 i) atamizerli şişeleri tercih etmektedir. Parfilm kullanımı, beceri ve deneyim konusudur. Kullanılan parfüme ve vücudun özelliklerine göre, kişiler parfümü farklı vücut bölgelerine uygularlar. Kızların (%36) ve erkeklerin (%39) yüksek yüzdesi parfümü boyunlarına sürme egiliminde iken, kızlar bilek ıçlerını ve kulak arkasıru, erkekler ise yüzlerini uygularna için tercih eımekıedirler. Bu, istatistiksel olarak anl amlı farklılık göstermeketedir.Kozmetiklere karşı genel olarak iki tip reaksiyon ~ardır:yrirner irritasyon ve alerji. bazı maddelere çok duyarlı kişilerde alerji görülebilir. Bu, ıstaustiksel olarak anlamlı farklıl ık göstermektedir. Ko~etiklere karşı görüle~ ~lerjik reaksiyonlardan, %1 ve %1.5 unun parfümlere baglı oldu~u ıkiyayında rapor edılın~şur•. Kızlardan %20 sı ve erkeklerden %16 sı alerjik reaksiyon gordüklennı belırtmış lerdır kı bu da problemın büyüklügü hakkında bir fikir vermektedir. Parfüm kanşımında, hem dogaı hem de sentetik hammaddeler bulunabilir. Genellikle, üretici, harnmadd~nin orijini ne olursa olsun, kalitesinden emin olmak için çaba gösterir. Fakat, kaliıe kontrollerının yanısıra parfilmierin taşıma ve saklama koşullarının da güvenceli olması gerekmektedir. Eger bu kurallardan bir tanesine uygulamazsa, alerjik reaksiyonlar görülebilir. Bugün yaşadıgımız sosyal koşullarda, parfürneri pazarında hem yerli hem de i!hal orijinli çok fazla sayıda parfilm tüketicilere sunulmuştur. Orijin tercihi açısından ögrencilere ~oruldugunda, ögrencilerin bü~ük çogunlugu (kızların% 76 sı ~e erkeklerin %66 sı) orijinin önemlı olınadıgıru belırtmışlerdir. Öte yandan, kızlar ve erkekler ııhal markal arı, yeriilere oranla a tercih etmektedir. Son.ydlardaki koşullar, parfilm sektöründe hızlı büyüme için çok uygundur. Parfüm, her zamanki sihırlı gücünü sürdürmektedir. Toplumun belirli guruplarının ihtiyaçları saptanarak, bir ~arfümün pazardaki şansı arturılabilir. Bu da var olan ürünlerinden yola ç ıkılarak saglanabilır. Teşekkür : Bu çalışmada verdigi destek ve kullanıma sunduğu Tıbbi Bitkiler Merkezi'ndeki olanaklar için Prof.Dr.K.H.C.Başer'e teşekkür ederiz. Araştırma TABLO: GENÇLERIN PARFÜM KULLANIM NEDENLERI KIZ NEDEN Maddi güç gösterisi Vücut kokulannı ERKEK No % TOPLAM No % No % 10 2.23 7 1.37 17 1.77 273 60.94 224 43.75 497 51.77 156 34<82 255 49.80 411 42.81 9 2.01 26 5.08 35 3.64 448 100 512 100 960 100 maskelemisi Çekiciliği arttırması Koınbinasyon TAB 18ÜL'flENll SAYFA ı9 TBAM'IN ULUSLARARASIUÇUCU YAGLAR, PARFÜMERI VE AROMATIK MADDELER KONFERANSlNDA SUNDUGU BILDIRILER Tüm bildiriler Ingilizce sunoldugundan aşagıda Türkçe özetleri verilıniştir. Türk Gül Yağının Üretimi ve Özellikleri, K.H.C.Başer, M.Kürlu;üoglu, Z.Konur (Sözlü Bildiri, Bildirinin kısaltılınış Türkçe metni bu bültende yer alınaktadır). • Micromeria c~ngesta Uçucu Yağının Bileşimi, N.Kırımer, T.Ozek, K.H.C.Başer (Poster bildiri). Ülkemizde yetişen 6'sı endemik 14 Micromeria türünden biri olan M.congesta Boiss.et Hausskn.ex Boiss .(Larniaceae) 'nın kurutulınuş toprak üstü kısımları Gaziantep yöresinde "Kaya yarpuzu" adıyla çeşni ve çay olarak kullanılmaktadır. Bu bitkinin uçucu yagıyla ilk defa yapılan kimyasal çalışmalarda fiziko kimyasal özellikleri tespit edilıniş, gaz kromatografık ve GC!MS (Gaz Kromatografisi-Kütle Spektrometrisi) yöntemi kullanılarak yapılan araştırmalarla bileşimi ortaya çıkarılınışur. Uçucu yagda bulundugu belirlenen 51 bileşikten yagın %95'ine karşılık gelen 42'si tayin edilmiş, ana bileşik olan piperitenon oksit, sütun kromatografisi ile izole edilerek spektroskopik yöntemlerle yapısı aydınlatılmışur. Buhar ve su distilasyonuyla %! verimle elde edilen uçucu yaglardaki ana bileşiklerin yüzde • oranları şöyledir: Piperitenon oksit (%49-45), pulegon (%10-12), D-verbenon (%8-9),, piperiton oksit ll (%5), piperiton oksit ı (%4), D-limonene (%4-3), ~-pinen (%3), sinerolon (%3-2). Micromeria cinsinde varlıgı ilk defa belirlenen bileşikler ise şunlardır : 2,5dietiltetrahidrofuran, 2-hekzenal, ~-tujen, p-allilanisol oksit, karvakrol, ill-karveol, öjenol, piperiton oksit I ve ll, piperitenon oksit, p-sirnen-8 -ol, sinerolon, D-verbenon, germakren B,~ izobisiklogermakren, a-kubeben, (-)-spatulenol. • Türk Kimyon Tohumu Yağının Bileşimi, K.H.C.Başer, M.Kürlu;üoglu, T.Ozek (Poster bildiri) Kimyon (Cuminum cyminum L.) Türkiye'de doğal olarak yetişmemekle birlikte Iç Anadolu bölgesinde tarımı yapıl an bir bitkidir. Tohumları çeşni olarak kullanılmakta, tohumlardan elde edilen uçucu yagından ise parfilmeri ve likör yapımında yararlanılınaktadır. Bu çalışmada OC ve GC/MS teknikleriyle Polatlı ve Karaman ınenşeli 8 örnek ile 1 Mısır ve 3 Hindistan menşeli toplam 12 örnek yanında, Eskişehir ve Emirdag menşeli droglardan buhar ve su distilasyonuyla elde edilen 6 örnek incelenmiştir. Analizler sonucunda belirlenen 39 bileşikten, yagın %96'sına karşılık gelen 30'unun tayini yapılını ş ve miktarı %ı 'in üzerinde olan 9 bileşigin yagda %92 orarunda bulıındugu anlaşılınıştır. Yagın %47 sini teşkil eden aldehitlerden, kuminaldehit, p-menıha-1,3 dien-7-al, p-menıha-1,4-dien-7-al'in yağlardaki bulunuş yüzdeleri sırasıyla 20-40, 2-49, 4-13 arasında değişkenlik göstermiştir. Diğer ana bileşikler y-terpinen (% 7-23), ~-pinen (3-18) ve p-sirnen (5-!2)'dir. Oğütüldükten soma buhar distilasyonuna tabi tutulmuş kimyon yağında ana bileşikler sırasıyla kuminaldehit, a -fellandren, ~-pinen, p-menıha-1,3-dien-7 -al ve p-menıha-1,4-dien7-al olarak bulunmıışken; hidrodistilasyonla elde edilen öğütülınemiş kimyon yağında pmenıha-1,4-dien-7-al miktarlarının çok yüksek olduğu gözlenmiştir. Kimyon yağında daha önce rapor edildiği gibi, perilaldehit ve kurnin ester bulunmadığı anlaşılınış olup terpinolen, pizopropil fenol, a-trans-~-bergomoten, tirnal ve karvakrol'ün varlığı ilk kez bu çalışınada rapor edilmiştir. TOPLAM • Dorystoechas hm;tata Uçucu Yağının Bileşimi, K.H.C.Başer, N.Oıtürk (Poster bildiri) Dorystoec/ıas hastaıa Boiss. et Heldr. ex Benılıarn (Larniaceae) Antalya bölgesine has "tek TAB la IÜJLTJENll SAYFA 20 cins-tek tür" monotipik bir bitkidir. Yörede "Çalba" veya "Akb~ak" adıyla kokulu bir çay hazırlanmakta kullanılır. Bu çalışmada, Thermessus ve Kemer'den toplanm ış çiçekli ve yapraklı dal lar, yapraklar, çiçekler ve odunsu gövdeden buhar ve su distilasyonl arıyla elde edilen uçucu yağlar üzerinde gaz kromatografisi ve gaz kromatografisi-kütle spektrometrisi (GC/MS) yöntemleriyle yapılan analiz sonuçları açıklanmıştır. Daha önce bu bitkinin yaprak ve çiçeklerinden hidrodistilasyonla elde edilen uçucu yağlar üzerinde yapılan gaz kromatografık çalışmada u-teıpineol, teıpinen-4-ol ve kafur ana bileşikler olarak rapor edilmişken, bu çalışmada ilk 2 maddeye hiç rastlanmarnıştır. Ayrıca varlığ ı bildirilen izoborneol, u-tujon, ~-ıujon, ~-teıpineol, geranil asetat, sitronellal, neral ve geraniol'ün de varlığı doğrulanarnarnıştır. Yağın %96 -99'ıına tekabül eden 84 bileşik belirlenmiştir. Yağın %14.4-21.9'unun seskiteıpenlerden ibaret o lduğu anlaşılmıştır. Ana bileşikler şunlardır: 1,8-sineol, u -pinen, borneol, kafur, guaiol, karyofilen, ~-pinen, ~-mirsen, 6 3-karen. • Ziziphora tenuior L'un Uçucu Yağı, E.Sezik, G.Tümen, K.H.C.Başer (Poster bildiri) Ziziphora ıenuior L. (Larniaceae) Anadolu'da yaygın olarak yetişen, Balıkesir'in Kazdağ yöresinde "Karınağrısı Otu" veya "Morkız Çayı" adl arıyla çay olarak sindirim sistemi rahatsızlıklarında ~arminatif amaçla kullanılan bir bitkidir. Bu çalı ş m ada Edremit Kazdağ ve Bursa Uludağ'dan toplanan örneklerden hidrodistilasyonla elde edilen uçucu yağların gaz kromatografik ve GC-MS yöntemleriyle yapıl an analiz sonuçl arı açıkl anm ı ştır. Her iki örnekte bulunduğu belirlenen 33 bileşikten 23'ü tanımlanmıştır. Anabileşik pulegon'un yüzdesi Kazdağ örneğinde %87.06, Uludağ örneğinde ise %86.29'dur. Ayrıca, upinen, karnfen, ~-pinen, sabinen, mirsen, 1,8-sineol, y-teıpinen, 6-metil-3-heptanol, 1-nonen3-ol, mentofuran, izopulegon-l, izopulegon-Il, limonen ve 3,7-dimetil -okt-1,5,7-trien-3-ol'ün TAB JaÜJL1'lENi SAYFA 9.BITKISEL ILAÇ HAMMADDELERI TOPLANTISI17·19 MAYIS 1991 TARIHLERINDE ESKIŞEHIR'DE DÜlENLENECEK Anadolu Üniversitesi Eczacılık Fakültesi ve Tıbbi Bitkiler Ar~tırma Merkezince düzenlenecek olan toplantının ana konusu "Bitkisel drogların biyolojik etkileri" olarak belirlendi. Ana konudaki bildiriler ile çağrılı bildirilerin sözlü olarak sunulacağı toplantıda, tıbbi ve aromatik bitkileric yapılan bilimsel ar~tırmalarla ilgili serbest bildiriler, paster olarak sunulabilecek. Toplantının son günü Eskişehir civarına bir botanik gezi düzenlenecek. Toplantıya katılma arzusunda olanların 2. duyuru formunu daldurarak en kısa sürede organizasyon komitesine ul~tırılmaları rica olunur. 3. ve son duyurusadece b~vuru yapanlara gönderilecektir. · ortaklaşa ----------------~---------------------~ BAŞVURU FORMU 17-19 Mayıs 1991 tarihlerinqe Eskişehir'de düzenlenecek 9. Bitkisel llaç Hammaddelen Toplantısına katılmak ıstıyorum . Lütfen 3.duyuruyu gönderiniz. Tarih: yağdaki varlığı saptanmı ştır. Satureja parnassica subsp. sipyka Uçucu Yağının Bileşimi, G.Tümen, E.Sezik, K.H.C.Başer (Poster bildiri) Satureja parnassica Heldr.et Sart. ex Boiss. subsp. sipylea Davis (Larniaceae) • Türkiye'nin endemik bir bitkisi olup Balıkesir yöresinde "Dereçayı" veya "Kokulu Çay" adıyla bilirtir. Öksürük ve sindirim sistemi rahatsızlıklarında çay olarak içilir. Hidrodistilasyonl a elde edilen uçucu yağd a varlığı belirlenen 46 bil eşikten 38'i GC-MS analizi sonucunda tanımlanmış tır. Yağın anabileşiği karvakrol'dür (%46). Monoterpcn hİdrokarbonlar yağın %25.6 ' s ını, monoterpen alkoller ise %9.49'unun teşkil etmek tedir. Seskiterpen hidrokarbonların miktarı çok daha azdır. Imza: Ana konuda bildiri sunacagım Poster bildiri sunacaıtım Dinleyici olarak katıTacagım o o o A,dı, Soyadı Unvanı Görevi Adresi Telefon No Teleks No TelefaksNo Formun gönderilecegi adres Prof.Dr.K.H.C.Başer 'famlı üretim Yöntemleri" panelinde ll!AM MüdürO Prof.Or.K.H.C.Başe(de kon~mııco olarak yer aldı. 21 Organizasyon Komitesi Başkanı 9.Bitkisel)laç Hammaddeleri Toplantısı Anadolu Universitesi Bezacılık Fakültesi 264 70 Eskişehir · TAB lB OL11BNl KONGRE AJANDASI O 1-6 Eylül1990 Celebraıion of 75th Anniversay of the Research Insıitüte forMedicinal Plants-Hungary, Buda)<a· lasz'Budaııest, Hungary (Tıbbi Bitkiler Araşunna Ensıitüsü(Macaristan)'nün 75. kuruluş Yıldö· nümü Kutlamalan) Başvuru : Res.Inst. for Med. Plants. P.O.B.l 1. Budakalasz, H-2011, Hungary. O 3·7 Eylül 1990 SOth International Congress of F1P ,Istanbul, Turkey (SO. Uluslararası Eczacılar Federasyonu Yıllık Kongresi) Başvuru : Alexandentraat ll, 2514 JL, The Hague, The Netherlands. O 3-8 Eylül 1990 3rd Planı Life of Southwest Asia Sym.P,"sium, Berlin, F.R. Fennany (3. Güneybau Asya da Bitki Hayau Sempozyumu) Başvuru : Prof. W.Prey, Institut für Systematİche Botanik and SAYFA 22 Pflanzengeoraphic der Frezen Univershat Berlin, Altenstein Sır. 6, D-1000 Berlin, F.R. Gennany.2C o 20 Eylül1990 Plant Proteins : Structure and Function, Haıpanden, UK (Bitki Proteinleri: Yapı ve Etki) Başvuru: Prof. P.R. Shewry, Institute of Arable Crops Research, Long Ashton research Station, Long Ashton, Bristol BS18 9AF, England. O 26·28 Eylül1990 Bioflavour 90, Forum Hotel, Glasgow, Scotland, Başvuru : Penny Moon, Elsevier Science Publishers Ltd., Mayfield House, 256 Banbury Road, Oxford OX2 7DH, UK. o 15-17 Ekim 1990 International Congress on Tnaditional Medicine ~t~:ic~a~~~a~16~rht~~r~~aliJ~~\:~:as:! Kongresi) Başvuru: Prof.Dr.Satarjadi, Airlangga Univ., Jalan Airlangga 4·6, Suraboya, lndonesia. TAB lB OL11EN! TBAM'DAN HABERLER e 7-8 Aralık ı 989 tarihlerinde TBAM'da GC/MS semineri düzenlendi. Serninere hıce karalar Firmasıyla Shimadzu elemanları yanında endüstriden de oniki iştirakçı katıldı . TBAM personelinden Hülya-Aydın T annverdi çiftinin kızları Ezgi 2 Nisan ı 990 tarihinde dünyaya geldi. Ezgi'ye hoşgeldin der, yaşarnında mutluluklar dileriz. e TBAM uzman personelinden Kimya Mühendisi Sarniye Fıçıcıoğlu aramızdan ayrılarak Istanbul'da bir ilaç fabrikasında çalışmaya başladı. Arkadaşımıza yeni işinde başarılar dileriz. e 26-30 Mayıs ı990 tarihleri arasında Antalya'da düzenlenen Uçucu Yağlar, Parfümeri ve Aromatikler konferansına, bir sözlü, 5 pester bildirisi ile kanlan TBAM ekibi, verilen bildirileri izledikten sonra, sıcak Antalya gecelerinde yılın yorgunluğunu atarak zinde bir şekilde Eskişehir'e döndü. e Iki arkadaşımız Temel Ozek ve Sedat Hakkı Beis 1987 yılındalstanbul Teknik Üni- versitesi Kimya Mühendisliği Bölümündeki Yüksek lisans çalışmalarını tarnarnlıyarak Kimya Yüksek Mühendisi ünvanını aldıktan sonra Anadolu Üniversitesi Eczacılık Fakültesi Farmakognozi Anabilim Dalında kanldıkları Yüksek Lisans programını Nisan 1990 da tamamlayıp, Araştırma Görevlisi kadrosuna geçerek kariyerlerini sürdürebilme imkanına kavuşmuşlardır. Arkadaşl arımızı tebrik eder, başarılarının devamını dileriz. 23 e Anadolu Üniversitesi Eczacılık Fakültesi Araştırma görevlilerinden Kadriye Badakbaş, Tuncer Benkli ile GU!ben Vuruşkan ise Mustafa Şen ile dünya evine girdiler. Yeni eviilere mutlu ve başarılı yaşarn dileriz. TBAM, DlALOG BILGI BANKASINA BA~LANDI e e Istanbul Üniversitesi Mühendislik Fakültesi Kimyagerlik Bölümünden ı989 yılı dönem birincisi Zerrin Erdemgil TBAM ailesine kanldı. ESKIŞEHIR 17-19 MAYIS 1991 SAYFA TBAM Bilgi Merkezi ABD'de kurulu DIALOO Bilgi Bankasına on-line bağiantıyı gerçekleştirdi. ffiM PC(}. 80-0?ı Bilgisayar ve Lazer yazıcı donanımı 'na modem aracılığıyla PTT'nin TURPAK ·servisi sayesinde gerçekleşen bağlantı ile TB AM' ın litaratür tarama sorunları büyük ölçüde çözüme ulaştı. 350'rıin üzerinde veri tabanında 200 milyon'u bilginin bulunduğu DIALOO bilgi bankası Chemical Abstracts, Biological Abstracts, Index Medicus, Biotechnology Abstracts, Clinical Abstracts, De Haen's Drug Data, Pharmaceutical News Index, Merck Index, Food Science and Technology Abstracts, Cancerlit, CAB Abstracts, Biocommerce Abstracts, Analytical Abstracts, Chemical Engineering Abstracts, RINGDOC, Drug Information Fulltext, World Patent Index, US Patent Abstract, Chinese Patent Abstracts vb. önemli abstract serileri ile Beilstein, Kirk-Oıhmer, Heilbron, MartindaJe, Agrochemical Handbook Industry Data Sourcebook vb., önemli bilgi kaynakların dan luzlı bilgi tatama imkanına sahiptir. aşkın TBAM Bilgi Merkezi, bilgisayarlı bilgi tarama ve derleme hizmetini de bu vesileyle vermeye başlamıştır. Bu sayın ı n ç ı kmasında yardı m cı olan Anado lu Üniversitesi Bas ı n Yay ı n Danışman ı Kenan ŞANLIER'e katkıla· rı ndan do l ayı teşekkür ederiz . . lovonta . N ane • ..'1 ' o Popatyo ;" •it Biberiye '" Melissa Mersin Kekik ıf Adaçayı b it k i şam puan• Günlük