ATT ve AABT`ler İçin Kaynak Kitap-Lügat
Transkript
ATT ve AABT`ler İçin Kaynak Kitap-Lügat
LÜGAT Lügat abdominal (subdiyafragmatik) itme manevrası göbeğin hemen üstünden ve ksifoidin epey altından, üst batına üst havayolu obstrüksiyonunu açmak için 6-10 manuel itişten oluşan seri; Heimlich manevrası olarak da bilinir. abdüksiyon ekstremitenin orta hattın dışına doğru hareketi. abrezyon vücudun bir kısmının sert veya pürüzlü bir yüzeye sürtünmesi sonucu deri kaybı. abruptio placentae plasentanın rahim duvarından erken ayrılması. abse doku erimesiyle oluşan bir boşlukta lokalize bir şekilde pus birikmesi. ABÖS ani bebek ölümü sendromu. acil doğum seti acil aracında bulunan ve acil doğum için gerekli malzemeleri içeren kit. acil kardiak bakım (AKB) ulusal kongrelerde devamlı değinilen ve acil kardiak bakım konusundaki tekniklerin incelendiği ve revize edildiği konu. acil tıbbi kimlik kartı veya rozeti bir bilezik veya kolye olarak takılan ve hastanın herhangi bir ciddi tıbbi problemi konusunda uyaran kart veya rozet. acil tıbbi servisler (ATS) sistemi bazı profesyonellerin ve ajansların hasta ve yaralılara hastane öncesi acil bakım sağlamak için birleşik çabaları. acil tıbbi teknisyen (ATT) hastane öncesi acil tıbbi sistemin temel yaşam desteği verecek şekilde eğitilmiş bir mensubu. açık (birleşik) kırık üzerindeki derinin de parçalanmış olduğu kırık. açık (pencere) batın yaralanmaları batına yabancı bir cismin girmiş ve peritonla kaplı boşluğu dışarı doğru açmış olduğu yaralar. açık göğüs yaralanmaları bıçak veya kurşun gibi bir yabancı maddenin göğüs duvarına penetre olduğu göğüs yaralanmaları. açık yara ağız, burun, anüs veya vajinayı örten mukozayı veya deriyi parçalayan bir yabancı cismin neden olduğu yara. adale çekmesi gerilmiş veya yırtılmış kas. addüksiyon ekstremitenin orta hattın içine doğru hareketi. Adem elması larenksin üst kısmında, tiroid kıkırdağın oluşturduğu sert çıkıntı (erkeklerde kadınlara oranla daha belirgindir). adrenal bezleri kandaki tuz seviyesini ve bazı cin- sel fonksiyonları kontrol eden hormonları yapan bezler. afazik konuşamayan. agonal solunum düzensiz, havaya aç soluklar, bazen ölen hastalarda duyulur. ağır kurtarma komplike ekipman, son derece güç veya ters durumlarda hasta çıkartma, duvarları yıkma, araçları parçalama gerektiren kurtarma operasyonları ve büyük yapısal hasarlı binalardan kurtarma operasyonları. ağız dudaklar, yanaklar, dişetleri, dişler ve dil. ağızdan-ağza ventilasyon ATT'nin ağzının hastanın ağzı etrafını kapattığı ve ATT'nin hastanın ağzına soluk verdiği tip suni solunum. Hastanın burun delikleri elle kapatılır. ağızdan-buruna ventilasyon ATT'nin ağzının hastanın burnunun etrafını kapadığı ve ATT'nin hastanın burnuna soluk verdiği solunum şekli. Hastanın ağzı kapalı tutulur, ancak bazen hasta soluk verirken dudaklar aralanır. ağızdan-buruna-ağza ventilasyon ATT'nin ağzının bebeğin ağız ve burnunun etrafını kapattığı ve ATT'nin her ikisine de aynı anda soluk verdiği suni solunum şekli. ağızdan-maskeye ventilasyon ATT'nin hastaya hem bir maske ile ek oksijen verdiği hem de aynı anda kendi ciğerlerinden hava verdiği suni solunum sistemi. ağızdan-stomaya ventilasyon larenksleri cerrahi bir müdahale ile alındığından, trakeal stoma bulunan hastalar için suni solunum. ATT tüpe soluk verir. Genellikle hastanın ağız ve burnu trakeadan yukarı hava kaçmasını engellemek için kapalı tutulur. ağrının U-N-B-C-Z'si hastanın ağrısını tanımlar (uyarıyor, nitelik, bölge, ciddiyet, zaman). AIDS bkz. edinsel immün defekt sendromu. ajanslararası radyolojik yardım planı (ARYP) radyoaktif maddeleri içeren bir kaza durumunda profesyonel danışmanlık ve yardım vermek üzere kurulmuş ulusal plan. AIK ayrılması akromioklavikular eklemin çıkması; omuz ayrılması. AIK eklemi bkz. akromioklavikular eklem. akciğerler kanı havalandıran organlar; göğüsün yan boşluklarını doldurur ve birbirlerinden kalp ve mediastinal yapılarla ayrılırlar. akromioklavikular (AIK) eklem omuzun üst LÜGAT kısmındaki eklem, skapula ve klavikulanın kemikli çıkıntıları ile oluşur. akromion çıkıntısı skapula ucunun lateral uzantısı, omuzun en üst noktası. aksilla koltukaltı. aktarma değişik haberleşme sistemleri arasında kurulmuş özel bağlantı - örneğin, bir telsiz transmisyonunun telefon hattı ile taşınmasına olanak veren bağlantı. aktive kömür toz haline getirilmiş ve emici özelliklerini arttırmak için işlem görmüş kömür; genel amaçlı antidot olarak kullanılır. akut batın peritonun ani irritasyonuna ve şiddetli ağrıya yol açan bir batın problemi mevcudiyetini belirten terim. akut epiglotit epiglotun bir bakteriyel enfeksiyonu. Çocuklarda havayolu obstrüksiyonuna neden olabilecek derecede şişmeye neden olabilir. akut kolesistit safra kesesinin enflamasyonu. akut miyokardiyal enfarktüs (AME) kalp krizi; kasın oksijensiz kalması nedeniyle kalp kasının ölümü. akut pulmoner ödem genellikle akut miyokardiyal enfarktüsten sonra meydana gelen, akciğerlerde şiddetli sıvı birikimi. akut semptomlar ani başlayan semptomlar. akut üriner retansiyon daha çok yaşlı erkeklerde görülen, genellikle prostat bezinin büyümesiyle birlikte olan ve mesanenin üretral çıkışının tıkalı olduğu ve hastanın idrar yapamadığı bir durum. alfa partikülü radyoaktif bir atomun çekirdeğinden çıkan pozitif şarjlı partikül. alfa radyasyon az tehlikeli bir tür iyonize edici radyasyon; bu ışınlar kolaylıkla bakır, birkaç cm. hava veya ince giysilerle engellenir. alın yüzün gözler üstünde kalan kısmı. alkali elektropozitif bir elementin bir elektronegatif hidroksil iyonu veya benzer bir iyonla bileşiği. Alkaliler şiddetli yanığa neden olabilirler. alkalin pH'ın normal düzey olan 7.45'ten yüksek olması. alkalozis aşırı soluma durumu, hiperventilasyon gibi, karbondioksit "üflenir". Hasta soluk yetmezliğinden şikayetçidir. Bu genellikle psikolojik stres altında görülür. alkol karbonhidratların maya ile fermentasyonundan elde edilen bir sıvı. alkolik halüsinasyon duvarda yürüyen veya hastaya saldıracakmış gibi görülen fantastik figürlerin hayali; alkolden çekilme sendromunun sonuçlarıdır. alkolizm alkol bağımlılığı; hastanın sağlığını, sosyal ve ekonomik etkinliğini etkileyen aşırı kullanım. allerjenler kişinin hassas olduğu ajanlar. allerji normal insanı pek etkilemeyen maddelere, olaylara veya fiziksel durumlara aşırı reaksiyon. allerjik allerjisi olan. alopesi saç kaybı. alt havayolu larenks, trakea, ana bronşlar ve akciğerlerin içindeki diğer hava pasajları. alt üriner traktüs mesane ve üretra. altmış-devre paraziti çevredeki elektrikli aletlerin yarattığı parazitten ötürü ATT-D'nin manuel defibrillatörün monitöründen ritmi analiz etmesine engel olan bir sorun. alveol akciğerlerdeki oksijen ve karbon dioksit değişiminin yapıldığı hava kesecikleri. ambulans şoför ve hasta kabini bulunan ve hasta kabininde iki ATT ve nakil sırasında en az bir hastaya yoğun yaşam desteği verilebilecek şekilde yerleştirilmiş iki hasta sedyesi olacak şekilde dizayn edilmiş acil tıbbi bakım aracı. ambulans sefer raporu hasta acil bölümüne ulaştırıldıktan sonra ATT tarafından doldurulan kalıcı sefer raporu. ambulans sokak formu ATT’nin acil bölümüne telsizle vereceği bilgileri yazması için kısa form. Amerikan Standart Sistemi büyük gaz tüpleri için emniyet sistemi, gaz çıkışları yalnızca uygun regülatöre uyacak şekilde vidalıdır ve böylece regülatör yanlış bir tüpe bağlanamaz. amfetaminler genel moral yükseltme, iş başarısını arttırma veya uykuyu engelleme için kullanılan uyarıcılar; tanınan tipleri "hız", "yükseltici" ve "Bennies"dir. amfizem pulmoner hava keselerinin aşırı derecede dilate olduğu ve oksijen-karbon dioksit değişiminin zayıf olduğu bir akciğer hastalığı. Süratli ve sığ solunuma neden olur ve çoğunlukla kalp faaliyetinin sekonder engellenmesine yol açar. amino asitler proteinlerin temel yapılarını oluşturan organik bileşikler. amnezi hafıza kaybı. amniotik kese rahimde fötüsü saran en iç membran. amniotik sıvı rahimde fötüsü çevreleyen ve onu yaralanmadan koruyan sıvı. ampütasyon vücudun bir kısmının kesilmesi. ana bronş trakeanın biri sol diğeri sağ akciğere giden iki ana bronşundan biri. ana şikayet "Neyin var?" veya "Ne oldu?" sorusuna hastanın ağzından ilk çıkan cevap. anafilaksi allerjinin şoka neden olan en şiddetli türü. anafilaktik şok allerjik bir reaksiyon nedeniyle meydana gelen şiddetli şok. anal kanal sindirim sisteminin en uç noktası. anatomik pozisyon hastanın ayakta dik, muayene LÜGAT edene bakar, kolları yanda ve avuç içleri öne bakar şekilde pozisyonu. anestetik hissiz. anestezi yaralanma veya ilaç verilmesi sonucu his kaybı. anevrizma kan damarının zayıflamış, şişkin kısmı. angülasyon düz çizgiden ayrılma, kırık bir kemikteki gibi. ani bebek ölümü sendromu (ABÖS) uyku sırasın da tamamen sağlıklı bir bebeğin bilinmeyen bir nedenle ölümü; beşik ölümü olarak da bilinir. anisokori pupillaların birbirine eşit boyda olmaması. angina pektoris kalp kasına yetersiz kan akımının neden olduğu, göğüste sıkışma ile göğüs ağrısı. anoksi oksijensizlik. anoreksiya iştah kaybı. anoreksiya nervosa tamamen besinsiz kalana dek hastanın gittikçe daha az besin alması durumu, daha çok genç kadınlarda görülür. Altta yatan şiddetli bir psikolojik bozukluğun neticesidir. antekubital fossa dirseğin anterior kısmındaki çukur. anterior superior iliak çıkıntılar batının iki yanında, göbek düzleminin hemen altında öndeki sert kemik çıkıntıları, bunlar krista iliakanın anterior uçlarını oluştururlar. anterior yüzey vücudun, muayene edene bakan, ön yüzeyi. antibiyotik bir organizma tarafından verilen ve diğer bir mikroorganizmayı öldürebilme kapasitesine sahip kimyasal madde. antidot bir zehirin etkisini ortadan kaldıran madde. antihistamin histaminin etkilerini ortadan kaldıran ve allerjik bir reaksiyonun semptomlarını rahatlatan bir ilaç. antivenin bir zehirin antitoksini (tedavisi). anus sindirim kanalının distal veya terminal ucu. aorta kalbin sol tarafından çıkan ve vücuda tekrar oksijene olmuş kan taşıyan ana arter. aortik valf kalbin sol ventrikülündeki aortik kapağı koruyan ve sol ventriküle geri akımı engelleyen valf. aorto-koroner bypass kalbin hasarlı koroner arterlerini devreden çıkartma operasyonu; suni veya bacaktan alınan bir damar aortadan direkt olarak koroner artere obtrüksiyon noktasının gerisinden dikilir. apandisit apandiksin enflamasyonu. apandiks batının sağ alt kadranında çekumun alt ucuna bağlı küçük tübüler bir oluşum. Apgar skoru yeni doğan bir bebeğin beş bölgede durumunun değerlendirildiği bir sistem: kardiak hız, solunum, kas tonu, refleks ve renk. apneik spontan solunumu olmayan. aqueous humor gözün lensinin önündeki sıvı. araç transmisyonu enfeksiyöz organizmanın vücuda kontamine yiyecek veya su veya kontamine ilaç, sıvı veya kanla vücuda alındığı tip hastalık bulaşması. araknoid beyin ve medulla spinalisi saran üç doku tabakasından ortada olanı; dura mater ve pia mater arasında yer alır. arı sokması kiti arı sokmasına karşı şiddetli allerjileri olan hastalar için ilaç kiti. aritmi anormal kalp ritmi. arterioller arterlerin küçük dalları. arterioskleroz arteriyel duvarların içlerindeki yağ asitleri tarafından kalınlaşması ve tahrip olması ile tanınan bir hastalık; arterler dilate olma ve oksijenle zenginleşmiş kan taşıma yeteneğini kaybeder. arteriyel basınç arterlerden akan kanın basıncı. arteriyel basınç noktaları arterin kemikli bir çıkımı üzerinden geçtiği veya cilde yakın olduğu noktalar; buralarda arter palpe edilebilir ve arteriyel nabız alınabilir. arteriyel rüptür bir serebral arterin rüptürü. arterler kalpten dokulara kan taşıyan damarlar. artikülasyon eklemi iki kemiğin temas ettiği nokta. artiküler ekleme ait. artiküler kıkırdak kemiklerin uçlarını örterek eklem yüzeyini oluşturan kıkırdak tabakası. asetabulum kalça ekleminin, femoral başın içine yerleştiği soket kısmı. aseton normal idrarda az miktarda, diabetik idrarda ise yüksek oranda bulunan renksiz bir sıvı; rutin enerji gereksinimi için yağların kullanımının bir son ürünü. asidoz vücutta asit birikimi veya alkali kaybı nedeniyle oluşan bir durum. asistol kalpte hiçbir müsküler veya elektriksel aktivite bulunmaması; kalp atışı olmaması. asit bir elektronegatif elementin, bir veya daha fazla elektropozitif hidrojen iyonuna sahip bileşiği. Asitler şiddetli yanıklara neden olabilirler. askı boyun etrafından bağlanan ve yaralı bir üst ekstremitenin desteklenmesi amaçlı üçgen bandaj veya kumaş. aspirasyon inhalasyon sırasında kusmuk gibi yabancı maddeleri akciğerlere almak. aşı öldürülmüş veya canlı mikroorganizmalardan hazırlanmış olan ve bir hastalığa bağışıklık kazandırmak veya bağışıklığı arttırmak için verilen preparat. aşırı doz bir ilaçtan yüksek dozda alınması. LÜGAT aşırı parazit ATT-D'nin defibrillatör monitöründen ritmi analiz etmesini engelleyen problemler. Aşil tendonu bacağın baldır kaslarını topuk kemiğine bağlayan tendon. atelleme sert bir destek sağlayan bir cihazla yaralı kısmın sabitlenmesi. atlama kiti hastanın ilk tedavisinde, genellikle ATT-sürücü aracı park ederken araçtan hemen inen ATT tarafından kullanılan hafif, dayanıklı, su geçirmez kit. atom bir elementin kimyasal reaksiyona girebilen en küçük partikülü. atrium kalbin iki üst bölümünden biri; kulakçık. atriyel fibrillasyon atriumların düzensiz, yetersiz titremeleri, düzensiz ve genellikle süratli ventriküler kalp atımına yol açar. atriyel flutter atriumların ventriküllerin atımına bağlı olmadan dakikada 300' e kadar çıkan atışları. ATS sistemi bkz. acil tıbbi servisler (ATS) sistemi. ATT-ara (ATT-A) intravenöz terapi, kardiak defibrillasyon veya ileri havayolu sağlanması gibi ileri yaşam desteğinin spesifik konularında eğitim görmüş ATT. ATT-defibrillasyon (ATT-D) programı tam eğitilmiş ATT'lerin daha ileri eğitime tabi tutuldukları ve kardiak arrestteki hastalara defibrillasyon yapma sertifikası verildiği program. ATT-paramedik (ATT-P) intravenöz terapi, farmakoloji, kardiak monitörizasyon ve defibrillasyon dahil olmak üzere ileri yaşam desteği; entübasyon da dahil olmak üzere ileri havayolu sağlanması ve diğer ileri değerlendirme ve tedavi yöntemleri üzerinde yoğun eğitim görmüş ATT. aura genel bir epileptik nöbetin ilk fazı. Hasta tarafından nöbetin başlamak üzere olduğunun hissidir. AVPU skalası hastanın şuur düzeyini ölçme skalası (uyanık, verbal, ağrı, şuursuz). avülsiyon bir deri parçasının tamamen kopmuş olduğu veya bir flap halinde kalktığı yaralanma. ayak kişinin ayak üstüne bastığı ve yürüdüğü, alt ekstremitenin distal kısmı. ayak düşmesi ayak ve ayak bileğinin dorsifleksör kaslarının, ayağın düşmesine ve yürürken parmakların sürtülmesine yol açan paralizisi. ayakbileği eklemi ayağın fleksiyon ve ekstansiyonunu sağlayan menteşe tipi eklem. ayrılan çerçeve (faraş) sedye önce uzunlamasına ikiye ayrılan ve sonra iki yarısı hastanın altına kaydırılan sedye. Yarılar kilitlenen braketlerle birbirine tekrar bağlanır. Bu sedyeler tam omurga sabitlemesi için yeterli değildir. bacak alt ekstremite; özellikle diz ile bilek arasındaki alt kısım. bağlantılar kurtarma halatları. bağlayıcı sinirler merkez sinir sistemi içinde bir sinirden diğerine sensör veya motor empulsların aktarılmasını sağlayan sinirler. bağımlı lividite bir ölüm belirtisi; yere temas eden vücut yüzeyinde, genellikle sırtta, kan birikir. bağımlılık çekilme semptomlarının belirmesini engellemek için kişinin sürekli artan dozlarda ilaca ihtiyaç duyduğu birleşik fiziksel ve psikolojik durum. bağımlılık (iptila) bir ilacı kullanmak ve onu her yolla elde etmek için dayanılmaz bir istek veya ihtiyaç ile tanınan durum. bakım standardı kişinin bakım yaparken uyması gereken hareket şekli. bakteri enfeksiyona neden olan mikroorganizma. bakteriyel menenjit bulaşma tehlikesi olan bir menenjit türü. balon şırınga yeni doğanlar ve küçük bebeklerde nazikçe aspirasyon ve irrigasyon için kullanılan belli bir hacme sahip (60 cc) kauçuk veya plastik alet. barbitüratlar sinir sistemini deprese eden ilaçlar; kişi uykulu veya sakin görünecek şekilde şuur durumunu değiştirebilirler. Sokakta, barbitüratlar "Goof Ball" olarak tanınır. barsak sindirim sisteminin mide ve anus arasında kalan kısmı. basınç-kompanseli flowmetre kalibreli bir tüp içinde yüzen bir top kullanılan tip akışmetre. Top tüpün içindeki gaz akışına göre yükselir veya düşer. basınç noktası kan damarının kemiğe yakın olarak geçtiği nokta; bu noktalar bastırılarak kanama durdurulabilir. basınç regülatörü tıbbi gaz tüplerine basıncı uygun düzeye indirmek için bağlanan regülatörler. basiler arter beyin tabanında birleşen iki vertebral arterin oluşturduğu arter; basiler arterin beyin tabanında iki karotis arterlerle birleşerek beyin sapı çevresinde bir damar çemberi oluşturacak şekilde bağlantıları vardır. basit kısmi nöbet nöbet aktivitesinin vücudun bir veya iki ekstremitesine kısıtlı olduğu kısmi epileptik nöbet. baş bükme-çene kaldırma manevrası hastanın başını mümkün olduğunca arkaya bükerek havayolunu açma, batın toraks ve pelvis arasında yer alan ve temel sindirim ve boşaltım organlarını içeren iki temel vücut boşluğundan aşağıda yer alanı. batın boşluğu diyafragma ve pelvis arasında yer LÜGAT alan ve tüm batın organlarını içeren boşluk. batın eviserasyonları batın organlarının açığa çıktığı yaralanmalar. batın faciası akut batının en şiddetli formunu ifade eden bir terim; peritonite yol açan şiddetli bir batın-içi sorun mevcudiyeti. batın kadranları batının bölündüğü dört eşit parça; göbekte kesişen iki hayali çizgiye ayrılırlar. Kadranlar sağ üst, sağ alt, sol üst ve sol alttır. batmış yabancı cisim bıçak, ağaç kıymığı veya cam gibi deriye penetre olan ve içerde kalan yabancı cisim. battaniye çekişi ATT’nin hastayı battaniyeye sararak emniyetli bir yere çektiği yöntem. bayılma psikojenik şok; genellikle kısa süren ve ciddi olmayan geçici bir şuur kaybı. baz bir tuzun asitlerle birleşerek tuz oluşturan nonasit kısmı; alkali. bazal kafatası kırığı kafatası tabanının kırığı; serebrospinal sıvı kulak, burun veya bir skalp kesisinden sızabilir veya kulaktan nedeni bilinmeyen bir hemoraji olabilir. belirtiler ATT'nin hastada gözlemlediği kanama veya kan basıncı gibi durum. besinler vücudun beslenmesini sağlayan maddeler. beta partikülleri radyoaktif maddelerin çekirdeklerinden oldukça yüksek enerji düzeylerinde çıkan negatif şarjlı elektronlar. beta radyasyon alfa ışınlarından derine penetre olabilen ancak giyecekler, cam ve ince metal levhalarla etkin şekilde durdurulabilen bir tür iyonize edici radyasyon. beyin vücudun kontrol organı; şuur merkezi; fonksiyonlarına duyu, çevreye reaksiyonların kontrolü, duygusal cevaplar ve yargı da dahildir. beyin sapı beyinin medulla spinalis ve serebrum arasındaki, serebellum ile çevrili bölümü; solunum gibi yaşam için gerekli fonksiyonları kontrol eder. beşik ölümü bkz. ani bebek ölümü sendromu. bıngıldak bebeğin kafasındaki iki yumuşak bölgeden ön tarafta yer alanı. bilgilendirerek rıza kabul etmeden önce uygulanacak her yöntemi anlayan ve böyle bir kararı vermeye yeterli zihinsel ve fiziksel kapasitede olan kişi tarafından verilen rıza. bilgisayar-yardımlı sevk (BYS) sevk memuruna acil bir telefonla gelen bilgileri bir bilgisayar terminaline girmesi olanağı sağlayan gelişmiş sistem. bilinçli ara hastanın şuursuzluk dönemleri arasında normal göründüğü zaman. bir kemiğin boyunu kemiğin başı altındaki kısım. bir kemiğin şaftı uzun, düz, silindirik orta kısım. birinci derece yanık epidermisin yalnızca yüzeysel olarak etkilendiği yanık; örneğin, güneş yanığı. birleşik (açık) kırık üstteki derinin de hasar görmüş olduğu her kırık. biseps kası humerusun ön tarafını örten büyük kas. blowout kırıkları orbit (göz soketi) veya orbit tabanını destekleyen kemiklerin kırılması. boğmaca şiddetli öksürük nöbetleri ve yüksek ötme sesi oluşan akut bir bakteriyel bulaşıcı hastalık. boğulma su içine batma sonucu soluk kesilerek ölme. boğulmak solunumun kesilmesi; kişinin solunumunun engellenmesi; oksijen yetmezliği yaşanması. boğulmaya yakın suya battıktan sonra en azından geçici kurtuluş. boş organlar mide, barsaklar, üreterle ve mesane gibi, içinden maddelerin geçtiği tüpler. boşaltmak idrar yapmak. botulizm yiyecek zehirlenmesinin en şiddetli türü; genellikle uygun şekilde konservelenmemiş ve bakteriyel toksinler içeren giyeceklerin yenmesiyle meydana gelir. Bourdon skalalı flowmetre basınçlı tıbbi gaz tüpü üzerinde, akım hızını kaydedecek şekilde kalibre edilmiş basınç göstergesi. böbrek taşları böbrekten ve üreterlerden geçen ve mesaneye inene kadar son derece şiddetli ağrı yapan taşlar. böbrekler idrar gibi metabolizmanın son ürünlerini boşaltan ve vücuttaki tuz ve su oranlarını regüle eden iki retroperitoneal organ. bradikardi kalbin anormal derece yavaş ancak düzenli atması. brakial arter dirsek ve omuz arasında kolun iç tarafındaki arter; bebeklerde kan basıncı ölçmek ve nabız almak için kullanılır. brakial pleksus spinal sinirlerin dallarından çıkan sinir ağı; boyun ve aksillada bulunur. bronşioller bronşların çapı 1 mm'den az olan ince dalları, duvarlarında düz kas ve elastik lifler bulunur. bronşlar trakeanın sağ ve sol akciğerlere inen iki ana dalı. Akciğerlerde daha küçük havayollarına dallanırlar. Sağ akciğerde üç ana bronş oluşur. Sol akciğerde iki ana bronş oluşur. bulaşabilirlik süresi enfeksiyöz bir ajanın bir taşıyıcı tarafından bir başkasına bulaşabilmesi ihtimali olan zaman. bulaşıcı (nakledilebilir veya enfeksiyöz) hastalıklar bir kişiden diğerine geçebilen hastalıklar. bulimya hastanın belirgin şekilde fazla yediği ve sonra fazla yiyecekten ötürü kilo almamak için LÜGAT kendisini kusmaya zorladığı durum. Altta yatan şiddetli bir psikolojik bozukluğun belirtisidir. burkulma eklemin kısmen veya geçici olarak yerinden çıktığı ve destekleyici ligamentlerin çekildiği veya yırtıldığı eklem yaralanması. burun yüzün, koku alma organı ve solunum sisteminin bir parçası olan bir organı. burun deliği burunun dışarı açılan iki deliğinden biri. büyük damarlar aorta, pulmoner arterler ve venler ve vena kava gibi kalbe giren veya kalpten çıkan büyük damarlar. büyük el pansumanı el yaralanmaları için bandaj ve atel. büyük trokanter kalçanın lateral kısmında, kalça ekleminin hemen altında yer alan ve birkaç kasın bağlandığı kemik çıkıntı. Celsius (C) termometrede suyun donma derecesinin 0, kaynama derecesinin ise 100 ile belirlendiği bir ısı ölçme sistemi; santigradla aynı. cep maskesi ATT'nin hastayı kendi akciğerleri ile ventile ederken, aynı zamanda ek oksijen vermesine de olanak veren, oksijen girişli bir maske. cevap verme görevi bir resmi kuruluşa bağlı ambulans servisinin kendi bölgesinden gelen çağrılara cevap verme sorumluluğu. Ticari veya gönüllü bir servisin, böyle bir hizmeti reklam etmediği veya lisansında mecburiyeti olmadığı takdirde böyle bir mecburiyeti yoktur. cinsel kötüye kullanma genellikle fiziksel hırpalama ile birlikte tecavüz. CO2 karbon dioksit. Colles kırığı distal radiusun, yaralanan bileğin bir yemek kaşığının yandan görünüşü gibi bir kıvrım aldığı gümüş çatal deformasyonuna yol açan kırığı. CRAMS skalası travma belirleme sistemi (dolaşım, solunum, batın, motor ve konuşma), kurtulma olasılığını belirlemekte kullanılır. Curie beta partikülü radyasyonunu ölçme birimi. çağrı kodlu tonda bir telsiz sinyali veya bazen sesli bir mesajın küçük bireysel telsiz alıcılarına ulaştırıldığı uyarı sistemi. çapraz-parmak tekniği hastanın ağzını açma metodu; ATT başparmağını işaret parmağının altına kaydırır ve hastanın alt ve üst dişlerini iterek ağzı aralamaya çalışır. Sonra, parmaklarıyla çekerek ağzı açar. çekilme kendini bir durumdan fiziksel veya fizyolojik kurtarma. çekirdek ısısı kalp, akciğerler, beyin ve diğer hayati organların ısısı. çekme adale çekmesi; çekilmiş veya yırtılmış kas. çekum içine ileumun açıldığı, kalın barsağın ilk bölümü. çene kaldırma manevrası bkz. baş-bükme çene kaldırma manevrası. çıkan kolon kolonun batının sağ tarafında dikey durumda olan ve karaciğerin alt kenarına kadar uzanan kısmı. çıkartma güç bir durumdan veya pozisyondan çıkartma; genellikle hastanın parçalanmış bir arabadan veya sıkıştığı diğer bir yerden kurtarılması anlamındadır. çıkık kemik uçları arasında temasın kalmadığı eklem yaralanması. çıkış yaralanmaları dalıştan çıkarken, özellikle hava embolisi ve dekompresyon hastalığı gibi yaralanmalar. çizgili kas mikroskop altında karakteristik çizgileri olan kas; volunter, iskelet kası. çocuğa tecavüz çocuğun cinsel kötüye kullanımı. çocuk kötüye kullanımı çocuğun fiziksel veya duygusal olarak kasıtlı şekilde yaralanması. çözme serbest bırakma; çıkartma. dağıtıcı davranış hasta veya diğerleri için tehlikeli olabilen veya tedavide gecikmeye yol açabilen davranış. dalak batının sol üst kadranında büyük gland-gibi organ; temel fonksiyonu kan hücrelerinin normal yapımı ve imhasıdır. dalgıç hastalığı dekompresyon hastalığı; dalgıç çok süratli yukarı çıkarsa kanda oluşan azot baloncukları. dalma refleksi çok soğuk suya atlayan veya dalan hastalarda vagus sinirlerinin bradikardi veya kardiak arreste yol açabilen ani refleksi. damak ağzın tavanı. defans hareket ağrı yarattığından yaralı kısmı kullanmayı reddetme; peritoneal boşlukta enflamasyon ve ağrıyı belirten involunter kas kontraksiyonu. defibrillasyon ventriküler fibrillasyon olarak bilinen öldürücü bir kardiak aritmiyi sona erdirmek amacıyla hastanın göğüs duvarından kalbe elektrik akımı verilmesi. defibrillatörler ventriküler fibrillasyonlu hastalarda kardiak ritmi kaydetmek ve bir elektrik şarjı oluşturmak ve bu hastalara vermek amacı ile kullanılan portatif, akülü cihazlar. deformite bir vücut kısmının distorsiyonu (normal şekilden çıkması). dehidratasyon vücuttaki suyun kaybı. dejenerasyon hastalık nedeniyle normal, sağlıklı dokuların dejenerasyonu. LÜGAT dejeneratif artrit eklemlerin erimesi. dekompensasyon yetersiz kan dolaşımı nedeniyle soluk alma yeteneğinin kaybı. dekompresyon hastalığı bir dalgıç çok hızlı su yüzüne çıktığında kanda oluşan azot baloncukları. Kan damarlarını tıkayarak, o bölgenin normal kan beslemesini almasını engeller. dekonjestanlar müköz membranların konjestiyonunu ve şişliğini azaltan ilaçlar. dekontaminasyon kontamine edici maddenin kişi veya ekipmandan temizlenmesi. delil zinciri ATT'lerin delil toplamada kanuni yetkililere yardımcı olan protokolü; tıbbi nedenler haricinde hiçbir şeye dokunmama ve hareket ettirmeme, yırtık giysileri ve tüm yaralanma bölgelerine dikkat etme ve kaydetmeyi içerir. delirium halüsinasyonlar, serebral uyarılma ve fiziksel huzursuzlukla belirlenen ve genellikle kısa süreli olan bir zihinsel rahatsızlık. delirium tremens (DT) çekilmeden sonraki bir ile yedi gün aralığındaki sürede genellikle görülen, şiddetli ve çoğunlukla öldürücü alkolden çekilme komplikasyonu. Huzursuzluk, ateş, terleme, zihin bulanıklığı, dezoryantasyon, ajitasyon, halüsinasyonlar ve konvülsiyonlarla karakterize olurlar. dementia hastanın irrasyonel olarak davrandığı, şiddetli ruhsal bunalım durumu. deplase kırık ekstremitede deformasyona yol açan kırık. depolarizasyon kalbin kas hücreleri yüzeyindeki elektrik şarjlarının pozitiften negatife değiştiği iki elektriksel prosesten biri. depresanlar uyanıklığı, fonksiyon yapabilme kapasitesini azaltan, refleksleri yavaşlatan ve solunum ve kalp hızlarını azaltabilen ilaçlar. depresyon hastanın hiçbir şey yapmak hatta hareket etmek istemeyebileceği bir psikiyatrik bozukluk. Bu hastalar koopere etmeyebilir veya cevap bile vermeyebilir. deri dermis ve epidermisten oluşan ve subkütanoz doku üzerinde yer alan, vücudun dış örtüsü. Vücudun en büyük organını oluşturur ve vücudu çevreden yalıtmak, bakteriyel saldırıdan korumak, ısıyı kontrol etmek, sıvıları tutmak ve dış çevreye ait bilgileri sinir uçları vasıtasıyla beyine aktarmak işlevleri arasındadır. dermis saç folikülleri, ter bezleri, sinir uçları ve kan damarları içeren, derinin iç tabakası. dışkı fekal atık madde. diabetes mellitus vücudun insülin yetersizliği veya yokluğu nedeniyle normal şekilde şekeri kullanamadığı bir hastalık; "şeker hastalığı". diabetik diabeti olan; diabete ilişkin. diabetik ketoasidoz vücudun enerji için şeker yerine başka maddeleri kullanması nedeniyle kanda asit metabolik ürünlerin (ketonlar) birikmesi ve böbreklerden aşırı su ve şeker kaybının yol açtığı durum. diabetik koma diabette su kaybı ve artmış asidite nedeniyle şuur kaybı. diaforezi terleme. diastol ventriküllere kan dolarken kalbin gevşemesi. diastolik kan basıncı kalbe kan dolarken ventriküler gevşeme esnasında kaydedilen alt kan basıncı; küçük tansiyon. difenbahya çiğnendiğinde dilde şişme yapan bir tropik bitki; şişme havayolu obstrüksiyonu yaratabilir. difteri boğaz, bademcikler, burun ve bazen cildin şiştiği, lokal ağrı ve şişme görülen bir bakteriyel enfeksiyon. dil-çene kaldırma manevrası hastanın dilinin ve çenesinin parmaklarla tutulup yukarı kaldırılması ile hastanın ağzını açma metodu. dilate şişme, genişleme. direnç organizmanın enfeksiyöz ajanlardan etkilenmeme gücü. dirsek eklemi humerus, radius ve ulna arasındaki eklem. disfaji yutma sırasında batma veya rahatsızlık hissi. disfonksiyon bozuk veya anormal fonksiyon. dispne soluk almada güçlük veya ağrı. distal ekstremitenin üç kısmına yakın yapıları tanımlayan terimi gövdede orta hattan veya referans noktasından uzakta olan bölge. distansiyon şişme veya gerilme. disüri idrar yapmada ağrı, yanma veya kaşınma hissi. divertikülit kolondaki ufak ceplerin enflamasyonu. diyafragma toraksın alt yüzeyini oluşturan ve göğüs ve batın boşluklarını ayıran müsküler kubbe. Diyafragmanın (ve göğüs duvarı kaslarının) kontraksiyonu akciğerlere hava getirir. Gevşemesi akciğerlerden hava atılmasını sağlar. diyare anormal sıvı nitelikte, çok fazla sayıda barsak hareketi. diz eklemi distal femur ve proksimal tibia arasındaki artikülasyon. dizigotik ikizler fraternal ikizler; aynı veya farklı cinsiyette olabilirler. doğum bebeğin annenin gövdesinden ayrılması. doğum kanalı vajina ve rahmin alt kısmı. doğumun ikinci devresi serviksin bebek doğana dek tam dilatasyon süresi. doğumun ilk devresi sancıların başlamasından ser LÜGAT viksin tam dilate olmasına kadar olan süre. doğumun üçüncü devresi bebeğin doğumundan plasentanın ayrılmasına kadar olan süre. Dokuzlar Kuralı yanmış vücut yüzeyini belirlemek için bir yöntem; vücut her birinin vücut yüzeyinin yaklaşık % 9'unu teşkil ettiği bölümlere ayrılır. dolaşım aşırı yüklenmesi aşırı miktarda İV sıvı verilmesi. dolaşım (kardiovasküler) sistemi arterler, arterioller, kapillerler, venüller ve venlerin oluşturduğu karmaşık bir birbirine bağlantılı tüpler sistemi; kalp bu sistem vasıtasıyla kan pompalar. dorsal omurga 12 kaburgaya bağlanan 12 omur; sırtın üst kısmı. dorsalis pedis arteri birinci ve ikinci metatarsaller arasında, ayağın anterior yüzeyindeki arter. dorsal posterior arkaya veya yukarıya ait. dorsifleks bir eklemi posterior yönde hareket ettirmek. dört-kişi kütük yuvarlama kişiyi bir omurga tahtası veya düz bir sedye gibi bir taşıma cihazı üzerine yerleştirme yöntemi, hasta bir yanına sonra da sedye üzerine yuvarlanır. dudaklar ağzın etli alt ve üst kenarları. duodenum ince barsağın mideden jejunuma geçen, ilk veya en proksimal kısmı. dupleks tek bir kanaldan simültane şekilde mesaj verip alabilme. dura mater beyin ve medulla spinalisi saran üç tabakadan en dışta yer alanı. duyma sinirleri duyma uyarılarını beyine aktaran sinirler. düşük fötüsün rahim dışında yaşamını sürdürebilecek derecede gelişmeden (yaklaşık 20 hafta) doğumu, doğal nedenlerle (spontane düşük) veya uyarılarak gerçekleşebilir. düşük hacim (hipovolemik) şok vücut sıvıları veya kan kaybı nedeniyle oluşan şok. düz kas çizgisiz, involunter kaslar; sindirim kanalının büyük bir kısmını oluştururlar ve hemen her organda otomatik faaliyeti sağlamak üzere bulunurlar. düzenlilik nabzın düzenli aralıklarla atma özelliği. ebe doğumda yardımcı olan kadın. edinsel immün defekt sendromu (AIDS) bir virüsün yol açtığı ve ilk olarak 1978'de tanınmış olan öldürücü bir hastalık. Kan, semen, vajinal akıntılar, kemik ve anne sütünün bu hastalığın naklinde etkili olduğu belirlenmiştir. ejakülasyon penisten semen atılması. ekimoz çürük; cilt altından içeri doğru kanama nedeni ile ciltte renk değişimi. Başlangıçta mavimtraktır, sonraları biriken kandaki kimyasal değişimler sonucu yeşilimtrak sarıya dönüşür. eklamsi gebelik sırasında şiddetli hipertansiyon nedeni ile oluşan konvülsiyonlar. eklem (artikülasyon) iki kemiğin birbiri ile temas ettiği birleşme noktası. eklem kapsülü eklemi saran, sinoviyal sıvı içeren fibröz kese. eksanguine ölümüne kanama. ekskresyon vücuttan madde atılması. ekspirasyon soluk verme, ciğerlerden dışarı hava verme. ekstande etmek düzeltmek (eklemi). ekstansiyon bir ekstremitenin eklemden düzeltilmesi. eksternal genitaller genitallerin pelvis dışında yer alanları. eksternal göğüs kompresyonu sternumun alt yarısına ritmik şekilde kompresyon ve rahatlama uygulayarak suni dolaşım sağlama yöntemi, kalbi sternum ve omurga arasında komprese etme etkisi vardır. eksternal kanama bir yaradan dışarı aktığı görülebilen hemoraji. eksternal maksiler arter yüze kan dolaşımı sağlamada büyük etkisi olan, alt çenenin iç yüzeyinde mandibulaya anterior pozisyonda olan arter. ekstrasistoller düzensiz kalp atışları. ekstremite gelişi bebeğin ilk olarak başı yerine kolu veya bacağının göründüğü doğum. ekstremiteler kollar ve bacaklar. ektopik (dış) gebelik fötüsün anormal bir yerde, genellikle Fallop tüplerinde oluşması. el bileği önkol ve el arasındaki eklem. el bileği düşmesi radial sinirin yaralanması sonucu bilekte veya parmaklarda güçsüzlük. elektrik şarjı belli bir miktar elektrisite. elektrik şoku vücudun herhangi bir yerinden elektrik akımı geçmesinin neden olduğu etkiler. elektrik yanıkları elektrik akımına maruz kalmanın neden olduğu yanıklar. elektrokardiogram (EKG) kalpten geçen elektrik akımının kaydı. Sonuçlar bir kağıt şerit üzerinde veya katod ışın monitöründe veya (genellikle) ikisinde birden görüntülenir. elektrolit vücut sıvıları ve hücrelerdeki tuzların iyonik komponentleri. elektrolit solüsyonları elektrolitler içeren ve intravenöz terapide kullanılan sıvılar. elektromekanik disosiasyon elektrokardiogramın kalpte yeterli atış hızı ve ritim gösterdiği ancak kalbin dolaşımda palpe edilebilir bir nabız veya kan basıncı sağlayamadığı bir kardiak arrest türü. LÜGAT elektronlar atomların negatif şarjlı partikülleri. emboli dolaşım sistemi aracılığıyla vücudun bir noktasından diğerine geçen kan pıhtısı veya diğer bir cisim. embolizm bir obstrüksiyon yaratan emboli. emesis kusma. emetik kusmayı tahrik edici ilaç. emici göğüs yaraları göğüs duvarının, her solunumda plevral boşluktan içeri ve dışarı hava geçmesine olanak veren yaraları. emme gaz veya sıvıyı mekanik yolla aspire etme. emniyet miktarı basınçlı tıbbi gaz tüpü basınç göstergesinde, bir tüpün yeni bir tüple değiştirilmesini gösteren nokta. endokardit kalbin valfleri veya astarının enfeksiyonu. endokrin bezleri spesifik vücut fonksiyonlarını regüle eden hormonları üreten bezler. endometrium rahmin astarı. endotrakeal entübasyon havayolunu açmak ve muhafaza etmek amacıyla, hastanın burnu veya ağzından trakeaya, ses telleri arasından larenksten geçerek, endotrakeal bir tüpün yerleştirildiği entübasyon yöntemi. endotrakeal tüp (ETT) endotrakeal entübasyonda havayoluna yerleştirilen tüp. enfarktüs kan beslemesi kaybı nedeni ile dokunun ölmesi. enfeksiyon konakçı veya konakçı dokunun bakteriler, virüsler veya parazitler tarafından istila edilmesi. enfeksiyon kaynağı enfeksiyon veya enfeksiyöz ajanın menşei; bakteri, virüs veya parazit taşıyan bir kişi veya bir cisim olabilir. enfeksiyöz ajan bir hastalığın virüs, bakteri veya parazit gibi nedeni. enfeksiyöz (bulaşıcı) hastalıklar bir kişiden diğerine geçebilen hastalıklar. enfeksiyöz hepatit bkz. hepatit. enfiltrasyon intravenöz terapi sıvısının ven yerine çevredeki subkütan dokuya geçtiği durum. engerek yılanı üçgen kafalı, dişli ve burun deliği ile gözü arasından ısıya hassas bir noktası bulunan zehirli bir yılan. enjeksiyon tıbbi amaçlarla bir sıvıyı zorla içeri aktarmak. entübasyon ventilasyonu iyileştirmek için havayoluna bir tüp yerleştirilmesi. envenomasyon zehirli bir ısırıkla kurbana zehir aktarılması. enzim bir maddede değişimi yaratan veya hızlandıran protein. epidermis vücut çevresinde su geçirmez bir kılıf meydana getirecek şekilde birbirlerine sıkıca bağlanmış hücrelerin oluşturduğu cildin dış tabakası. epidural kafatasının altında ve duranın dışında. epidural hematom dura mater dışında kafatasının içinde bir hematom, kan birikimi. epifiziyel düzlem çocuğun kemiğinin uç tarafında, kemiğin büyümesi ve uzamasından sorumlu, transvers kıkırdak levha. epifiziyel kırık çocuğun uzun bir kemiğinde, uygun şekilde tedavi edilmediği takdirde kemik büyümesini engelleyebilen, büyüme levhası yaralanması. epigastrik epigastriumla ilgili. epigastrium batının yukarı orta bölgesi. epiglottis trakeaya hava geçişini sağlayan, ancak yiyecek veya sıvı geçişini engelleyen, ince yaprak biçimli valf. epilepsi beyinde, şiddetli motor cevaplar veya şuur durumunda değişiklikler yaratan, anormal bir faaliyet odağının neden olduğu nöbetlerle ortaya çıkan bir durum. epinefrin kalbi ve somatik sinir sistemini uyarmak için kullanılan bir hormon. epistaksis burun kanaması. erektil doku penis ve klitoristeki gibi, uyarı sonucu kanla dolan geniş vasküler boşlukları haiz doku. eritematoz kızarmış. eritrositler alyuvarlar, kırmızı kan hücreleri. eroin genellikle kötüye kullanılan bir opiat narkotik. etik iyi ve kötünün ne olduğunu inceleyen bilim, ahlak. evaporasyan (buharlaşma) bir sıvının gaza dönüşmesi; vücut ısısı terin buharlaşması ile azaltılır. eviserasyon iç organların bir yaradan dışarı çıkması. ezici yaralanma vücut dokusuna uzun bir süre güç uygulanması sonucu oluşan yaralar. Ezilme yumuşak doku hasarına yol açarak dolaşımı engelleyebilir. Fahrenheit (F) termometrede suyun donma derecesinin 32, kaynama derecesinin ise 212 ile gösterildiği bir ısı ölçme sistemi. falankslar el ve ayak parmaklarını oluşturan ondört kemik. Fallop tüpleri rahimden o taraftaki overe doğru uzanan uzun, ince tüpler, ovum bu tüplerle overden rahime geçer. faraş (ayrılan çerçeve) sedye uzunlamasına ayrıldıktan sonra, her iki yarının hastanın altına kaydırıldığı dar sedye. Yarılar kilitli braketlerle birbirlerine bağlanırlar. farenks boğaz; burun ve ağzın arka tarafındaki boşluk. LÜGAT faringeal farenkse ilişkin. faringeal emme ucu (tonsil ucu) emme hortumu ucuna takılarak, farenksi aspire etmekte kullanılan geniş delikli uçlar. fasya sert, fibröz dokudan bir şerit veya bant. Cildin oldukça altında bulunur ve kaslar için bir dış tabaka oluştururlar. febril ateşi olan. febril konvülsiyonlar çocuklarda yüksek ateşle birlikte bazen görülen, kısa süreli ve tehlikeli olmayan nöbetler. fekal feçese ait. fekal tıkanma barsakta obstrüksiyona neden olan katılaşmış feçes birikimi. felç beyinde bir arterin rüptürü veya obstrüksiyonu sonucu, şuur, his ve istemli hareket azalması veya kaybı. femoral arter kalçanın temel arteri, eksternal iliak arterin devamı. Alt batın duvarı, eksternal genitaller ve bacaklara kan besler. Kasık bölgesinde palpe edilebilir. femoral arter nabzı femoral arterin cilde yakın olduğu kasıkta palpe edilebilen nabız. femoral baş femurun, asetabulumla birleşen, proksimal ucu. femoral boyun femurun baş ve şaftını birleştiren ağır kemik sütunu. femoral kondiller femurun distal ucunda, tibianın superior yüzeyleri ile eklem yapan iki yüzey. femoral sinir kasıkta femoral arterin hemen altında yer alan, bir temel periferal sinir. femoral şaft femurun ana kısmı. femoral ven eksternal iliak vene dönüşen popliteal venin bir uzantısı; kalçayı drene eden temel ven. femur kalça kemiği; pelvisten dize uzanır ve vücuttaki en uzun ve en büyük kemiktir. fenobarbital sedatif olarak kullanılan bir barbitürat ilaç. fıtık anormal bir açıklıktan dışarı doku veya organın taşması. fibrillasyon kalbin kas liflerinin sürekli, koordine olmayan bir şekilde titreşmesi; kalbin kontrolsüz ve etkin olmayan biçimde atışına neden olur. fibula dizin hemen altında ayak bileği ekleminin lateral kısmını oluşturacak şekilde aşağı inen, bacağın dış tarafında ve daha küçük olan kemiği. fizyoloji biyolojinin, canlıların fonksiyonları ve hareketleri ile ve ilgili fiziksel ve kimyasal faktörler ile ilgilenen dalı. fizyolojik vücut veya bir doku veya bir organın durumu veya fonksiyonunun özelliği. flask yumuşak ve gevşek. flebit venin içinde enflamasyon. fleksiyon kıvrılma. flowmetre (akışölçer) acil tıbbi ekipmanda basınç regülatörü üzerine monteli akış regülatörü. Gazın dakikada litre olarak regüle edilmiş akışını sağlar. fontanel bebeğin başında kafatası kemiklerinin henüz tam olarak birbirlerine bağlanacak şekilde gelişmemiş olduğu bölge. foramen magnum kafatası tabanında, beyinin medulla spinalise bağlandığı geniş açıklık. fötal fötusa ilişkin. fötüs rahimde gelişmekte olan bebek. fraktür (kırık) kemiğin sürekliliğinde herhangi bir kırık. frekans 24 saatlik bir süre içinde anormal sayıda idrar boşaltma episodu; bir radyo dalgasının saniyede tekrarladığı devir sayısı. frontal bölge alın. frostbite uzun bir süre soğuğa maruz kalmanın oluşturduğu ve cilt ile derindeki dokularda donma meydana gelen durum. frostnip uzun bir süre soğuğa maruz kalmanın oluşturduğu ancak cilt ile derindeki dokularda donma meydana gelmediği durum. gamma radyasyon insan vücuduna penetre olabilen, X-ışınlarına benzer, iyonize edici radyasyon türü. Bu ışınlardan korunma için kurşun veya beton gibi ağır kalkanlama gereklidir. gangren vücut dokularının, genellikle kan dolaşımı kaybı nedeni ile, ölümü. gastrik distansiyon suni ventilasyonda aşırı basınç kullanılması veya ardarda birkaç solunumun yapılması nedeni ile midenin şişmesi. gastrik lavaj sindirime giren toksik maddelerin atılması için midenin sıvılarla yıkanması. gastrik sıvı midedeki bezlerin salgıladığı sindirici sıvılar; temel olarak hidroklorik asit, pepsin ve mukus içerirler. gastrit mide astarının enflamasyon veya irritasyonu. gastroenterit mide ve/veya barsakların astarlarının viral veya bakteriyel enfeksiyonu. gastrointestinal sistem mide ve barsakların yiyeceklerin sindirilmesi ve sindirimin katı atık maddelerinin boşaltılması ile ilgili organları. gebelik aşılanmış yumurtanın rahimde büyüdüğü ve geliştiği dönem. Normal gebelikler dokuz ayın sonunda tamamlanırlar. gebelik periyodu bebeğin gelişmesi için gerekli süre. geğirme regürjitasyon. Geiger sayacı çevredeki radyoaktivite düzeyini ölçmekte kullanılan bir cihaz; bunlar genellikle gamma radyasyonunu belirleyecek şekilde imal edilirler. LÜGAT gelen taraf bebeğin ilk doğan kısmı, genellikle baş. geliş doğum sırasında fötüsün rahim içinde, rahim ağzına göre yattığı pozisyon. geliştirilmiş 911 sistemi (E911) üniversal 911 acil telefon servisinin teknolojik açıdan en gelişmiş türü; otomatik numara tanımlama (ONT), otomatik arama yeri belirleme (AYB) ve otomatik yeniden aramayı içerir. genel nöbet beyinin çoğunu kapsayan epileptik nöbet; aynı zamanda konvülsif veya tonikklonik nöbet olarak da tanınır. genital sistem erkek ve dişi üreme sistemleri. genitaller erkek ve dişi üreme sistemleri ve erkek üretrası. genitoüriner sistem idrar yapan ve boşaltan organlarla birlikte üreme organları. gerçek rıza kişi tarafından, ATT'ye tedavi ve nakletme yetkisi için gerçekten verilen rıza. geriyatrik yaşlı hastayı tanımlamakta kullanılan bir terim. geriyatrik hastalar yaşlı hastalar. germinal tabaka dökülen veya sıyrılan dış hücrelerin yerine sürekli yeni hücreleri üreten deri hücreleri tabakası. giriş bir kasın bağlantı noktası. giysi çekişi ATT’nin hastayı giysilerinden çekerek emniyetli bir yere aldığı yöntem. glenohumeral eklem gerçek omuz eklemi. glenoid fossa humeral başın lateral olarak, glenohumeral eklemi oluşturmak üzere, artikülasyonu için skapuladaki girinti. glob gözün, içinde bulunan sıvı ile korunan şekli. glikoz bir şeker. gonore sık görülen bir zührevi hastalık, genital müköz membranın bulaşıcı bir enfeksiyonu. göbek batın duvarında, fötüsün göbek kordonuna bağlı olduğu noktada hafif oyuk. göbek kordonu plasenta ve fötüs arasında ipsi bağlantı; doğumdan önce fötüs bu kordondaki damarlar vasıtası ile plasentadan besinleri alır ve atık maddelerini plasentaya verir. göbek kordonu prolapsı göbek kordonunun bebekten önce çıktığı doğum; bebeğin başı doğum esnasında kordona baskı yapar ve bebeğe tüm kan dolaşımını engeller. göğüs-itme manevrası üst havayolu obstrüksiyonunu rahatlatmak üzere göğse uygulanan itme serisi. gövde (sternumun) sternumun üç kısmından biri; (omurun) bir omurun ön kısmı; yuvarlak, katı kemik bloğu. göz görme organı. gözyaşı gözü kurumaktan korumaya ve gözden yabancı cisimleri yıkayama yarayan kaydırıcı bir madde işlevi gören sıvı. gözyaşı bezleri gözü ıslatan ve yabancı maddeleri temizleyen gözyaşlarını üreten lakrimal bezler. gözyaşı kanalları üst ve alt gözkapaklarının iç kısımlarında yer alan ve gözyaşlarını buruna drene eden kanallar. gut kanda yüksek ürik asit oranı ve bir eklemde tekrarlayan artrit ağrıları ile karakterize olan ırsi bir artrit türü. gümüş çatal deformasyonu uzatılmış olan el üzerine düşme sonucu oluşan ve yaralı bileğin bir yemek çatalının profiline benzer bir kıvrım aldığı elbileği yaralanması. güneş çarpması bkz. sıcak çarpması. habis (malin) kanseröz. hafif kurtarma basit araç kazaları ve sağlam binalardan, minimal ekipmanla yaralıların transferini içeren kurtarma operasyonları. hassasiyet allerji. hava açlığı paroksizmler halinde meydana gelen şiddetli dispne; diabetik komada görülür. hava ambulansı aynı zamanda bir hava aracı olan ambulans (helikopter veya sabit kanatlı bir hava taşıtı). hava embolisi akciğer alveollerinin, sudan çıkışta veya basınçsız bir uçakla yükseğe çıkılmasında rüptürü ile kana hava kabarcıklarının karışması. hava ile taşınma enfektif organizmanın hapşırma veya öksürme ile havaya verildiği bir hastalık transmisyon şekli; bakteri veya diğer organizmaları taşıyan mukus damlacıkları diğer bir kişi tarafından inhale edilir. havalı atel önceden şekillendirilmiş, şişirilebilir, plastik tip yumuşak atel. Uygulamadan sonra ağızla şişirilir, asla pompa kullanılmaz. havayolu akciğerlerden içeri ve dışarı hava geçişi için yol; üst havayolunu veya larenksin üstündeki hava pasajlarını açıklar; burun, ağız ve boğaz. Hazmat Parmak Kuralı tehlike bölgesinin boyutlarını belirleme yolu. ATT kolunu başparmağı yukarı gelecek şekilde düz olarak uzatır. ATT başparmağını tehlikeli bölge üzerinde merkezler. Başparmak bölgenin tümünün görüntüsünü kapatmalıdır. Eğer kapatmıyorsa, ATT hala çok yakındadır. Heimlich (subdiyafragmatik itme) manevrası göbeğin hemen üstünden ve ksifoidin epey altından, üst batına üst havayolu obstrüksiyonunu açmak üzere 6-10 manuel itmeden oluşan seri; abdominal itme manevrası. hematemez parlak kırmızı renkte kan kusulması. hematom yara yerinde zarar görmüş doku içinde kan birikmesi nedeni ile oluşan kitle; bütün kı- LÜGAT rıklarda kemiklerin kırık uçlarında oluşur. hematoşezi rektumdan parlak kırmızı kan pasajı. hematüri idrarda kan. hemipleji vücudun bir tarafının paralizisi. hemitoraks göğüsün bir yanı (yarısı). hemoptizi parlak kırmızı kan öksürülmesi. hemoraji kanama; arterler veya venlerden kan kaçması. hemorajik şok kan kaybından ötürü oluşan şok. hemoroidler rektum yakınında venlerin varikoz dilatasyonları. hemotoraks göğüs boşluğunda akciğer dışında, plevral boşlukta kan bulunması. hepatit ateş, iştah kaybı, sarılık ve halsizlik meydana getiren bir karaciğer enfeksiyonu. Kimyasal maddeler, alkol veya ilaçlar veya bir virüs nedeni ile meydana gelir. hepatit A genellikle çocuklarda görülen Tip A (viral veya enfeksiyöz) hepatit. Ciddi sonuçları olmayan bir karaciğer enfeksiyonudur. Yetişkinler çocukları tarafından veya kontamine olmuş deniz kabukluları veya su ile enfekte olurlar. hepatit B (serum hepatiti) kan-kan teması ile (transfüzyon, iğne batırma), müköz membran (tükrük veya balgam) veya cinsel temasla yayılan bir virüsün neden olduğu hepatit. Ciddi bir hastalık olup, uzun süreli yan etkileri vardır. Belirti ve semptomları bulantı, kusma, halsizlik, batın ağrısı ve sarılıktır. herpes virüsü herpes virüsü enfeksiyonu nedeni ile yayılan ve tekrarlayan bir cilt erüpsiyonu. herpetik dolama parmakta herpes virüsü enfeksiyonu. hıçkırık larenksin epiglotun kapanması ile kontrol edilen ani hava solunması. "hız" amfetaminler. hidroklorik asit gastrik sıvının normal bir elemanı. hifema gözün anterior kısmında, irisi kapatan kanama. hiperekstansiyon bir ekstremitenin veya vücudun bir kısmının aşırı ekstansiyonu veya düzeltilmesi. hiperfleksiyon aşırı bükme. hiperglisemi kanda çok fazla şeker; bir diabetik koma faktörü. hipersensitif allerjik. hiperventilasyon kanda karbon dioksit seviyesinin normalin çok altına düştüğü aşırı soluma. Semptomları hissizlik, el ve ayaklarda karıncalanma ve hızlı solumaya rağmen soluk yetmezliği hissidir. hipoglisemi kanda yetersiz şeker; insülin şoku faktörü. hipoksi vücut dokularına giden oksijenin yetersizliği. hipoksik oksijen yetersiz. hipotansiyon anormal derecede düşük kan basıncı. hipotermi donma veya donmaya yakın ısılarda uzun süre kalma neticesinde vücut iç ısısının 35 derecenin altına düştüğü durum. hipovolemi dolaşımdaki kan veya diğer vücut sıvılarının hacminde azalma. hipovolemik (düşük hacim) şok vücut sıvısı veya kan kaybı sonucu oluşan şok. histeri heyecanlılık ve aşırı kendine-duyarlılık, anksiyete, hayali hastalık semptomları ve duygusal kontrolün kaybı ile belirlenen nörotik rahatsızlık. hormonlar diğer bir uzak organın faaliyeti üzerinde regüle edici etkileri olan ve vücutta bir bez tarafından üretilen kimyasal maddeler. host enfeksiyöz ajan tarafından saldırıya uğrayan organizma veya kişi. humeral kondiller dirsek ekleminin medial ve lateral kenarlarını oluşturan kemik çıkıntıları. humerus skapula ile omuz eklemini, ulna ve radiusla da dirsek eklemini oluşturacak şekilde birleşen, kolun destekleyici kemiği. hücre bir membranla sınırlanan küçük bir protoplazma kütlesi; canlı maddede bağımsız olarak fonksiyon yapabilen en küçük ünite. ısırık bir hayvanın dişlerinin meydana getirdiği bir yaralanma; alt ve üst dişlerin temas halinde iken birbirleri ile olan durumu. ısırma takozu dilini ısırmasını engellemek üzere hastanın ağzına yerleştirilen takoz. içe çökük göğüs bkz. yelken göğüs. içten içe (perfore) yaralar bir ekstremiteyi öbür taraftan çıkacak şekilde geçen yaralar. idrar vücudun böbrekler tarafından atılan, üreterlerden geçen, mesanede depolanan ve üretradan dışarı atılan sıvı atık maddesi. iğne üstü kateter intravenöz terapi ile kullanılan bir tür iğne. ihmal önemli ve gerekli bir tekniği uygulamama veya böyle bir tekniği daha ileri bir yaralanmaya neden olacak şekilde dikkatsizce veya beceriksizce kullanma. ikinci tarama ATT’nin hastayı baştan aşağı, yaralara ve deformasyonlara bakarak ve hastanın ağrı veya his duyup duymadığını kontrol ederek son kez değerlendirmesi. ikinci-derece yanıklar epidermis ve dermisin değişen miktarlarda yanığı; bu yanıklar su toplaması ile tanınır. ilaç bir hastalığı engellemek veya iyileştirmek veya insan veya hayvanların fiziksel ve ruhi LÜGAT sağlığını korumak amacıyla ile verilen madde. Her ilaç istenmeyen yan etkilere veya ters reaksiyonlara neden olabilir veya aşırı kullanılabilir. ilaçtan çekilme anksiyete, bulantı, kusma, konvülsiyonlar, delirium, terleme veya kramplarla karakterize olan ve bir müptelanın ilaç alamadığı zaman meydana gelen fiziksel reaksiyon. ileoçekal valf ince barsak içeriğinin kalın barsağa boşaldığı pasaj. Bu valf barsak içeriğinin yalnızca tek yönde -kolondan içeri- geçişini sağlar. ileri yaşam desteği ek ekipman, kardiak monitörizasyon, defibrillasyon, intravenöz yaşam hattı ve ilaç infüzyonu kullanımı. iletken bir akımın geçişine olanak veren madde; su ve birçok metaller iyi iletkendir. iletken olmayan elektrik akımı veya diğer bir tür enerji geçirmeyen. ileum ince barsağın jejunum ve kolon arasındaki distal kısmı. ileus barsaklardan maddeleri iten müsküler kontraksiyonların paralizisi. iliak arterler aortanın alt ekstremitelere kan taşıyan iki dalı. iliak krest pelvik kemiğin kenarı; krista iliaka. ilium pelvik kemikleri oluşturacak şekilde birleşen üç kemikten biri (ilium, iskium ve pubis). ilk cevap veren ani hastalık veya yaralanma yerinde ilk bulunan kişi. ilk tarama en ciddi, hayatı tehdit edici yaralanmaları tespit ve tedavi etme işlemi. ilk yardım yaralı bir kişinin tıbbi bakım sağlanmadan önce acil bakım ve tedavisi. ima edilen rıza kişinin istekli olarak bir duruma girmesi ile ima edilen rıza. immersiyon ayağı ayakların uzun süre ile soğuk ancak donmamış suya maruz kaldığı bir soğuktan etkilenme türü; siper ayağı da denir. immünite bazı kişi veya kuruluşlara, onları yaralı veya zarar görmüş kişiyi kompanse etmekten koruyan, kanuni muafiyetler. immünizasyon enfeksiyöz bir hastalığa direnç geliştirme, yaratma işlemi. ince barsak sindirim tüpünün mide ve çekum arasında yer alan ve duodenum, jejunum ve ileumdan meydana gelen kısmı. indirekt temas enfekte olan kişinin bir konakçı veya taşıyıcı ile temas etmediği, ancak kontamine olmuş bir cisme dokunması ile bir bulaşıcı hastalığın transmisyon şekli. "indirici" bir depresan. inen kolon kolonun batının sol tarafında kalan, mide altından başlayıp iliak kreste kadar uzandığı kısım. inferior kısım vücudun veya bir vücut kısmının baştan ziyade ayaklara yakın olduğu bölgesi. inferior vena kava alt ekstremiteler ve pelvik ve batın organlarından kalbe kan taşıyan iki ana venden biri. infüzyon vasküler sisteme kan veya kan ürünleri dışında sıvı verilmesi. inguinal herni bir barsak kıvrımının kasıktaki inguinal kanala girdiği konjenital bir defekt. inguinal ligament simfiz pübis ve anterior süperior iliak omurga arasında uzanan sert, fibröz ligament. inhalasyon yaralanmaları kimyasal dumanların inhalasyonu ile oluşan yaralanmalar. iniş yaralanması bir dalgıcın vücudunda dışarıdaki basıncın neden olduğu kompresyon yaralanmaları. inkontinans kontrolsüz idrar veya feçeş geçişi. inokülasyon (aşı) aşı virüsü gibi bir hastalık ajanının sağlıklı bir vücuda hastalığın hafif bir türünü ve ardından bağışıklık meydana getirmek üzere verilmesi. inspirasyon soluk alma; akciğerlere hava alma. insülin pankreas tarafından üretilen ve kandaki şekerin vücut hücrelerine girmesini sağlayan bir hormon; hayvanlardan alınan veya sentetik olarak üretilen insülin diabetes mellitus tedavisi ve kontrolünde kullanılır. insülin-bağımlı diabetikler her gün bir veya daha fazla insülin enjeksiyonu kullanması gereken diabetikler. insülin şoku çok fazla insülin alan, normal dozda insülin alan ancak yeterli gıda almayan veya aşırı egzersiz yaparak tüm glikozu kullanmış olan diabetiklerde meydana gelir. Semptomları terleme, titreme, anksiyete, vertigo, çift görme ve bunları müteakip delirium, konvülsiyon ve kollapstır. interkostal kaburgalar arasında. internal jugular ven beyini drene eden ana ven. intervertebral disk iki vertebra arasındaki yastık. intihar kendini öldürme. intihara eğilimli kendini öldürme tehlikesi olan hastayı tanımlar. intoksike alkol veya diğer bir ilaçtan fiziksel ve ruhi kontrolü kaybedecek derecede etkilenme. intra-abdominal batın içinde. intrakranial kafatası içinde. intrakranial basınç katı kemik kafatası içinde beyinin şişmesi. intramüsküler kas içinde. intraserebral hematom beyin dokusu içinde hematom veya kan birikimi. intratorasik göğüs içinde. LÜGAT intravasküler damar içinde. intravenöz ven içinde. intravenöz hat sıvıların direkt olarak vene verilmesinde kullanılan polietilen kateter. intravenöz sıvı terapisi (İV terapi) dolaşım sistemine dolaşımı sağlamak veya yeterli dolaşan kan hacmi sağlamak için sıvı vermek amacı ile kan veya kan ürünleri dışında sıvıların infüzyonu. involunter (otonom) sinir sistemi sinir sisteminin sindirim veya terleme gibi istem dışı fonksiyonlarını regüle eden kısmı. involunter kaslar kişinin bilinçli isteği dışında, ritmik olarak kasılmaya devam eden kas. ipeka bkz. ipeka şurubu. ipeka şurubu Brezilya ve Güney Amerika'nın diğer kesimlerinde bulunan bir çalının kurutulmuş köklerinden elde edilen ve kusmayı tahrik eden solüsyon. iris pupillayı dilate ederek veya küçülterek, göze giren ışık miktarını regüle eden, korneanın arkasında bulunan kas. irrigasyon akan su veya diğer bir sıvıyla yıkama. iskelet iskelet sistemi; vücudun 206 kemikten oluşan destekleyici çatısı. iskelet kası kemiklere bağlı olan ve en az bir eklemi geçen çizgili kaslar. iskemik oksijensiz. iskial tüberositeler butların ortasında hissedilen kemik çıkıntıları. iskium birleşerek pelvik kemikleri meydana getiren üç kemikten (ilium, iskium ve pubis) biri. İki pelvik kemik, sakrumla birleşerek pelvik halkayı oluştururlar. İspanyol Askısı bir vücut kısmına bir bandajın bağlanması ve altından geçirilen bir sopa ile bükülmesi ile oluşturulan bir tür turnike. İyi Samaritan Kuralları yaralanmış veya aniden hastalanan bir kişiye gönüllü olarak yardım eden kişinin iyi niyetle acil bakım sağlarken meydana gelebilecek hatalardan ötürü hukuki olarak sorumlu tutulmasını engelleyen kanunlar. iyonize edici radyasyon vücut hücrelerinde değişime yol açabilme kapasitesine sahip nükleer radyasyon; üç türü vardır: alfa, beta ve gamma. jejunum ince barsağın duodenum ve iletim arasındaki kısmı. joule defibrillatörler tarafından verilen elektrik akımının ölçü birimi. . jugular oyuk sternumun superior kenarı. juvenil diabetik her gün insülin alması gereken çocuk. kabakulak ateş ve tükrük bezlerinde hassasiyet ve şişme ile tanınan akut bir viral hastalık. kabarcık bir allerjik reaksiyon sonucu ciltte oluşan kabarık bölge. kaburgalar torasik vertebralardan gövdenin anterior orta hattına kadar uzanan, her iki yanda oniki adet bulunan, kemik çiftleri. kafatası başın kemikleri, toplam olarak. kafein kahve ve kolalı içeceklerde bulunan hafif bir uyarıcı. kahve telvesi kusmuğu koyu renkli madde, genellikle sindirilmiş kan, içeren kusmuk. kahverengi keşiş örümceği baş ve toraksında keman şekilli bir işaret olan zehirli bir örümcek. kalça femurun innominat kemiğine bağlandığı eklem. kalça kırıkları femurun üst kenarının kırıkları. kalın barsak sindirim tüpünün ileoçekal valf ile anus arasındaki kısmı. Çekum, kolon ve rektumdan oluşur. kalkaneus (os calcis) topuk kemiği. kalp venlerden kanı alan ve arterlere pompalayan boş bir müsküler organ. kalp krizi bkz. akut miyokardiyal enfarktüs. kalsiyum hemen tüm dokularda, özellikle kemiklerde bulunan bir element. kan plazma, alyuvarlar (eritrositler), akyuvarlar (lökositler) ve plateletlerden oluşan karmaşık, yoğun, kırmızı sıvı. kan basıncı dolaşımdaki kanın arter duvarlarına basıncı. kan hacmi dolaşım sistemindeki kan miktarı. kanal ses ve/veya data komünikasyonlarını taşımak üzere tahsis edilmiş frekans veya frekanslar. kanlı nişan serviks içinde oluşan ve doğum başladığında atılan, küçük kan lekeli mukus tıkaç. kanser dokunun habis bir neoplazma oluşturduğu durum. kapalı (künt) batın yaralanmaları direksiyon gibi künt bir cisimle meydana gelen batın yaralanmaları; deri yerinde kalır. kapalı göğüs yaralanmaları derinin parçalanmadığı tür göğüs yaralanmaları. kapalı kırık kırık kemik uçlarının cilde penetre olmadığı ve kırık bölgesinde yara olmayan kırıklar. kapalı yara cilt altında yumuşak doku hasarı olan ancak deri yüzeyinde parçalanma görülmeyen yaralar. kapiller dolum dolaşım sisteminin kapillerlere muayene eden tarafından sıkıldıktan sonra yeniden kan dolaşımı sağlama yeteneği. kapiller perfüzyon oksijen ve besinlerin her hüc- LÜGAT reye ulaştırıldığı ve karbon dioksit ve atıkların alındığı işlem. kapillerler arteriol ve venüllere bağlanan kılcal kan damarları; ince duvarları kan ve doku sıvısı arasında maddelerin değişiminde membran görevi görür. kapsam güvenilir telsiz iletişimi sağlanabilen coğrafik bölge. Genellikle sabit bir istasyon merkez olarak alınır ve mil olarak çap şeklinde belirtilir. kara mobil servisi Federal Haberleşme Komisyonu (FHK) tarafından belirlenmiştir; sabit üs ile karadaki mobil kara istasyonları veya iki mobil kara istasyonu arasında mobil iletişim servisi. karaciğer sağ üst kadranda yer alan büyük katı organ. Safra üretir, gövdenin anında kullanımı için şeker depolar ve sindirim kanalında tüm emilme ürünlerini kimyasal işleme tutar. karadul örümceği zehirli bir örümcek; dişisi siyahtır ve batının alt kısmında kum saati şekilli bir işaret vardır. karbon dioksit (CO2) vücut dokularında şeker metabolizması ile oluşan atık ürün. karbon dioksit dürtüsü arteriyel kanda karbon dioksit düzeyi ile soluk alma uyarısı; karbon dioksit düzeyi ile solunum hızı ve derinliğinin regülasyonu. karbon dioksit narkozu kandaki karbon dioksit seviyesinin yüksek miktarlara ulaştığı ve solunum merkezinin narkotize, deprese olduğu durum. karbon monoksit (CO) karbonhidratların tam yakılmaması sonucu oluşan renksiz, kokusuz, zehirli gaz; solunduğunda oksijen nakli ve kullanımını engeller. karbonhidrat alkollerden elde edilen bir bileşik. Örnekler, nişastalar, şekerler ve sellülozdur. kardiak arrest kalp fonksiyonunun kalbin etkin bir kan akışı sağlayamaması nedeni ile ani duruşu. kardiak çıkış bir zaman biriminde kalbin herhangi bir ventrikülünden pompalanan etkili kan hacmi. kardiak kas kalp kası. kardiak pacemaker kalp kasına dikilmiş tellerle elektrik uyarısı vererek kalpte düzenli bir ritim empoze eden cihaz. kardiak tamponad kalp çevresindeki kesenin kanla dolduğu durum. kardiojenik şok kalbin yetersiz fonksiyonundan oluşan şok. kardiopulmoner resüsitasyon (KPR) nabızsız, soluk almayan hastada suni olarak kan dolaşımı ve akciğerlerden içeri ve dışarı hava hareketi sağlanması. kardiovasküler kollaps bkz. kardiak arrest. kardiovasküler (dolaşım) sistem arterler, arterioller, kapillerler, venüller ve venlerden oluşan bağlantılı tüplerin karmaşık düzeni; kalp bu sistem aracılığıyla kan pompalar. karotis arter nabzı karotis arterin boynun üst kısmında iki yanda cilde yakın olduğu noktalarda alınan nabız. karotis arterler boynun temel arterleri. Boyundan yukarı çıkarlar ve yüz, baş ve beyini beslemek üzere eksternal ve internal karotis arterlere ayrılırlar. Boyunun her iki yanında palpe edilebilirler. karpal kemikler el bileğindeki sekiz kemik. karpometakarpal eklem el bileği ve metakarpal kemikler arasındaki eklem. kasıtlı düşük kasıtlı olarak yapılan düşük. Tahrik edilerek yapılabildiği gibi bir hastane veya klinikte de yapılabilir (kürtaj). kask kurtarma işlemleri sırasında hem kurtarma personelinin tanınması hem de emniyeti amacıyla giyilen bir tür miğfer. katarakt göz merceğinin görüş engellenecek şekilde opaklaşması. kateter vücuda sıvı vermek veya drene etmek amacı ile sokulan boş, silindirik yapı. kateterizasyon hasta idrar yapamadığı takdirde, idrarın boşaltılması için mesaneye direkt olarak bir tüp sokulması. katı organlar vücudun kimyasal işlemlerinin çoğunun meydana geldiği katı doku kütleleri, karaciğer, dalak, pankreas ve böbrekler gibi. Kaynak Koordinasyon Merkezleri ATS servisleri arasında tıbbi kontrol kanalları tahsis eden ve monitörizasyon sürdüren özel iletişim operasyonları. kelebek intravenöz sıvı terapisinde kullanılan bir çelik iğne. kemik bağlayıcı dokuların iskeleti oluşturan sert türü. kemik iliği tüm kemiklerin alyuvar üreten orta kısmı. kemikli ark her vertebranın arka kısmı; birlikte bu kemikli arklar omurga boyunca uzanan ve omuriliği koruyan bir tünel oluştururlar. kemikli kaburga karesi kendi torasik vertebralarından uzanan ve öne doğru dönerek göğüs duvarını oluşturan oniki çift kemik. kendi-kan-glikozunu monitörleme diabetiklerin kanlarındaki şeker miktarını ölçmeleri için bir yöntem. Parmak ucu veya kulak memesinden alınan bir damla kan kimyasal işlem görmüş bir kağıt şeride konur. Kağıdın aldığı renk, renk skalası ile karşılaştırılır. Okumalar desilitre kanda miligram olacaktır. LÜGAT ketoasidoz bkz. diabetik ketoasidoz. ketonlar rutin enerji gereksinimi için yağların kullanılmasının metabolik son ürünü. kıkırdak sert, elastik bir madde içeren bağlayıcı doku türü; eklemlerde, kemiklerin gelişen uçlarında ve burun ve kulak gibi bazı spesifik bölgelerde bulunur. kırık-çıkık bir eklemin çıktığı ve ekleme yakın bir yerdeki kemiğin kırıldığı ikili yaralanma. kızamık ateş, bronşit ve kırmızı döküntülü akut bir viral hastalık. kızamıkçık ateş ve döküntülü viral hastalık; gebeliğin ilk üç ayı içinde anne tarafından geçirilirse fötüste özürlere yol açabilir. Kimyasal Nakliyat Acil Merkezi (KNAM) tehlikeli bir maddenin kimyasal veya ürün ismi, tanımlama numarası verildiği takdirde tehlike uyarı bilgisi veren merkez. kimyasal pnömoni akciğerlere petrol ürünleri veya asit gastrik sıvı aspire edilmesiyle oluşan pnömoni. kimyasal yanıklar toksik bir maddenin ciltle teması sonucunda oluşan yanıklar. Kimyasal yanıkların çoğuna kuvvetli alkali veya asitler yol açar. kinetik enerji hareket yaratan enerji; bir yaralanma mekanizması. kiriş kasları dizin arkasındaki iki kas grubu. klavikula köprücük kemiği. Medial olarak sternuma, lateral olarak da skapulaya bağlıdır. klinik muayeneye ait veya muayene ve/veya tedavi sırasında belirlenen. klinik belirti hekim veya ATT tarafından muayene sırasında belirlenen fiziksel bulgu. klonik müsküler faaliyet genel epileptik nöbet sırasında meydana gelen spazmlar. kodein bir narkotik ilaç; bir depresan. kokain şiddetli bir öfori yaratan güçlü bir uyarıcı. Aslında, güçlü bir lokal anestetiktir. Sokakta "coke" olarak bilinir. koksiks kuyruksokumu kemiği; sakrumun alt kısmında son üç-dört vertebranın oluşturduğu küçük kemik. kol üst ekstremitenin omuz ile dirsek arasında kalan kısmı. kolesterol hayvani yağlarda bulunan ve bazı kişilerin arterlerinin duvarlarında biriken yağ gibi madde; bu birikimler arterleri daraltır ve dilate olma kapasitelerini kısıtlarlar, arterioskleroz denilen proses. kolik güçlü peristaltik dalgaların neden olduğu fasılalı, sancılı barsak krampı. kolit kolonun enflamasyonu. kolloidler intravenöz infüzyonda kullanılan ve Dextran (metabolize olmayan büyük dekstroz molekülleri) ve Plasmanate içeren sıvılar. kolon kalın barsağın ileoçekal valf ve rektum arasında kalan kısmı. kolon vertebral vücudun merkez destekleyici kemik yapısı. koma hastanın uyandırılamadığı şuursuzluk durumu. komatoz komada. kompleks parsiyel nöbet şuurun bulanık olabildiği veya hastanın çiğneme, giysilerini çekiştirme veya amaçsız şekilde yürüme gibi otomatik davranışlarda bulunduğu kısmi epileptik nöbet. kompresyon pansumanı ödem veya kanamayı önlemek için ekstremiteye basınç tatbik edildiği bir pansuman. kondiller bir kemiğin bir veya iki ucundaki çıkıntılar. kondüksiyon ısının daha soğuk bir cisme direkt transferi yoluyla vücut ısısının kaybı, örneğin sıcak bir elin buz veya karla teması. konjenital defekt doğumda mevcut olan fiziksel bir anormallik veya yetersizlik. konjenital lezyon arteriyel duvarda doğumdan beri mevcut bulunan zayıf kısım. konjestif kalp yetmezliği (KKY) soluksuzluk ve kalsiyum ve su retansiyonu ile karakterize olan bir hastalık. Vücutta genel bir şişmeye ek olarak akciğerlerde de sıvı bulunabilir. konjunktiva gözkapaklarını ve gözün açık kısmını örten hassas membran. konjunktivit ("pembe göz") göz konjunktivasının enflamasyonu. konküsyon beyinin, fonksiyonlarında bozukluk yaratan, sarsıcı yaralanması. konstipasyon zor, yetersiz veya çok seyrek dışkı atılması; daha çok fiziksel olarak hareketsiz kalan yaşlı hastalarda görülür. kontakt transmisyonu bir hastalık nakil yöntemi, kişinin enfekte şahısla direkt teması veya üzerlerinde enfeksiyöz ajanlar bulunan cansız maddelerle indirekt teması sonucu. kontaminasyon giyecekler, su, yiyecek veya vücut yüzeyi üstünde veya içinde enfektif organizmaların bulunması. kontamine bakteriyel veya diğer enfeksiyöz ajanlarla enfekte olmuş, kirlenmiş, lekelenmiş. kontr-ajan bir ilaç veya ajanın etkilerini engelleyen ilaç veya ajan. kontr-basınç mevcut basınca karşı olan basınç. kontr-şok bir defibrillatör tarafından üretilen ve verilen enerji. kontr-traksiyon vücudun sabit bir noktasına karşı LÜGAT yönde uygulanan traksiyon. kontrendikasyon tıbbi bir işlemin, tedavinin veya ilacın kullanılmaması gerektiği durum. kontrol konsolu bir telsiz üs istasyonunu işletmekte kullanılan mekanik ve elektronik kontrolleri içeren, genellikle masaya monteli, kapalı kutu gibi bir ekipman. kontrollü frenleme aracı kontrol için frenlerin kullanımı; fren pedalına kontrollü bir şekilde basınç uygulama. kontrollü hızlanma gaz pedalına kontrollü basınç uygulanması veya aracı kontrol için hız kullanılması. kontüzyon çürük; vücuda çarpan künt bir cismin vücuda çarparak deri altındaki dokuyu ezmesi sonucu yaralanma. konveksiyon vücut yüzeyinden geçerek daha serin bir bölgeye doğru hareket eden hava ile vücut ısısı kaybı. konvülsif nöbet genel epileptik nöbeti tonikklonik nöbet olarak da tanınır. konvülsiyon iskelet kaslarının istemsiz olarak kasılması. kornea gözde pupilla ve iris önündeki transparan doku tabakası. koroid retina ve sklera arasında yer alan ve gözü, özellikle de retinayı besleyen kan damarları tabakası. koroner arterler kalp arterleri. koroner bypass bkz. aorto-koroner bypass. kostal ark batının üst kenarını oluşturan yedinci ile onuncu kaburgalar arasındaki bağlantılı kıkırdaklar. kostovertebral açı omurga ve onuncu kaburganın oluşturduğu açı. Böbrekler kostovertebral açının içinde, sırt kaslarının arkasında yer alır. köprü burunda kemik tarafından oluşturulan l/3'lük kısım. Burunun geri kalan kısmı kıkırdaktandır. köşeleme virajdan çıkarken uygun yol durumunda kalabilmek için viraja uygun hızla girme. kötü trip ilaçların neden olduğu kötü veya korkutucu halüsinasyonlar. kötüye kullanım dövme, yanı k, tecavüz, öldürmeye teşebbüs, vs. gibi şekillerde yaralanma türü. KPR bkz. kardiopulmoner resüsitasyon. kramp genellikle bir kasta, ağrılı spazm; batın bölgesinde kıvrandırıcı ağrı; kolik. kranial sinirler beyinden çıkıp kafatasındaki deliklerden geçen 12 çift periferal sinir; bunlar baş ve yüzdeki spesifik fonksiyonları kontrol eden özel sinirlerdir. kranium başın kulaklar ve gözler üstündeki kısmı; kafatası. Beyin kraniumun içinde yer alır. krepitasyon kırık kemik uçları birbirine sürtündüğünde duyulan his. krikoid kıkırdak larenksin alt kısmını oluşturan sert kıkırdak. krikotiroid membran larenksi oluşturan tiroid ve krikoid kıkırdakları birleştiren ince bağlayıcı doku tabakası (fasya). kritik yanıklar en ciddi yanıklar. Solunum sistemi yaralanmaları ile komplike hale gelen yanıkları; kritik bölgeleri veya vücudun % 10'undan fazlasını kapsayan üçüncü derece yanıkları; vücut yüzeyinin % 25-30'undan fazlasını kapsayan ikinci derece yanıkları ve yaşlı veya kritik şekilde has- . ta kişilerin normal kişilerde fazla ciddi sayılmayacak şekilde yanıklarını kapsar. kronik bronşit öksürük nöbetleri ve akciğer dokusunda değişme ile tanınan, trakea ve bronşların kronik irritasyonu. kronik obstrüktif akciğer (pulmoner) hastalığı kronik bronşiyel obstrüksiyonun yol açtığı, havayolları, alveoller ve pulmoner damarların yavaşça dejenere olması. kronik semptomlar yavaş şekilde gelişen semptomlar. krup larenksin akut obstrüksiyonu, güçlü öksürük, ses kısıklığı ve öter gibi soluma ile. ksifoid proses sternumun üç çıkıntısından (manubrium, gövde ve ksifoid proses) biri; sternumun dar, kıkırdakımsı alt ucu. kuadriseps kalçanın ön tarafında, dört bölümlü, büyük ekstensör kas. kuduz merkez sinir sisteminin akut bir viral enfeksiyonu, kuduz bir hayvanın ısırması ile bulaşır. kulak zarı orta kulağın dış duvarının büyük bir kısmını oluşturan ve orta kulağı dış kulaktan ayıran, ince, gergin membran. kuluçka periyodu kişinin enfeksiyöz ajana maruz kalması ile o enfeksiyonun semptomlarının belirmesi arasında geçen süre. kurşun yarası bir tür delinme yarası; hasar miktarı direkt olarak kurşunun hızının karesine oranlıdır. kurtarma zamanında ve güçlü hareketle ölüm veya tahribat tehlikesinden kurtarma. Hafif, orta ve ağır olarak ayrılır. kurtarma aracı kurtarma hizmetleri verebilecek şekilde teçhiz edilmiş araç; ambulansa eşlik etmelidir. kusma mide içeriğinin ağızdan çıkartılması. kusmuk kusulan madde. Kussmaul respirasyonu hava açlığı, derin soluklarla belirgindir. LÜGAT küçüğün rızası reşit olmayan kişinin (genellikle 21 yaşından küçük) verdiği rıza. küçük yanıklar vücut yüzeyinin % 2'sinden azını kapsayan üçüncü derece ve vücut yüzeyinin % 15'inden azını kapsayan ikinci derece yanıklar. künt (kapalı) batın yaralanmaları direksiyon simidi gibi künt bir madde ile batının yaralanması; deri parçalanmaz. künt travma çarpma gücünün yaralayıcı madde ve gövde arasındaki geniş bir alanda yoğunlaştığı yaralanma tipi; çarpma gücü deri vasıtası ile aktarılır, deri parçalanmaz ancak deri altındaki dokular ve organlar hasar görür. lakrimal sistem gözün gözyaşı bez ve kanalları. Langerhans adacıkları pankreas içinde dağılmış olan ve insülin üreten bezler. Langerhans adacıklarının beta hücreleri pankreasın insülin üreten özel hücreleri. larenks ses kutusu; üstte tiroid kıkırdak, altta ise krikoid kıkırdakla oluşan yapı. Trakeaya girişi korur ve ikincil olarak ses organıdır. laringoskop ATT-I tarafından endotrakeal tüp uygularken hastanın ses tellerinin direkt olarak görülmesi için kullanılan cihaz. laringospazm ses tellerinin şiddetli konstriksiyonu. larinjektomi larenksin cerrahi olarak alınması. laserasyon deri, subkütanoz dokular, kaslar ve ilgili sinir ve damarlarda düz veya parçalı bir yara bırakan kesik. lateral orta hattan uzakta. lateral malleol fibulanın ucunda bulunan ve medial malleol ile birlikte ayak bileği eklemi soketini oluşturan kemik çıkıntı. lateral yapılar vücudun orta hattan uzakta kalan yapıları. lazer dağılmayan, monokromatik ve görünür bir ışık huzmesi yaratan cihaz. Yüksek enerjiler dar bir huzmeye konsantre edilir. lens (mercek) gözün görüntüleri retinaya odaklayan şeffaf kısmı. levator palpebrae üst gözkapağını kaldıran kas. ligamentler kemikleri kemiklere bağlayan fibröz eklem kapsülü bantları. Aynı zamanda eklemleri destekler ve güçlendirirler. lisans bazı işlemleri gerçekleştirme için resmi izin. litre metrik sistemde temel hacim ölçüsü. lividite ölümden sonra 15 ile 30 dakika içinde görülen, vücudun bağımlı kısımlarında kan birikmesi sonucu kızarıklık. loblu memelerden (loblardan) oluşan, plasentanın bir yüzeyi gibi. lokalize batın hassasiyeti batının belli bir bölgesinde hassasiyet. lomber omurga en alttaki, beş bağlantısız omurun oluşturduğu sırtın alt kısmı. lomber omurlar lomber omurgadaki omurlar. Louis açısı klavikula ile sternumun birleştiği yerin hemen altında ve ikinci kostovertebral boşluğun hemen karşısında, göğüs kemiğinin çıkıntısı. lökositler akyuvarlar. lösemi kan kanseri; akyuvar üretiminin anormal derecede artması ve kemik iliği ile diğer lenf dokusunda patolojik değişimlerle karakterize olur. lumbosakral pleksus spinal sinirlerin dallarından ayrılan sinirlerin oluşturduğu ağ; alt ekstremitede yer alırlar. lümen kan damarı gibi tüp şekilli bir organın boşluğu; bir arterin iç çapı. madde bağımlığı yenilerek, enjekte edilerek, veya bir ajanın normal kullanımı sonucu meydana gelenden fazla veya değişik etki yaratmak üzere başka bir şekilde alınması ile kısıtlı şekilde yanlış veya aşırı kullanımı. makat gelişi doğumda bebeğin başı yerine kalçasının önce çıkması durumu. maksilla yüzün iki yanında üst çeneyi oluşturan kemik; üst dişleri, orbitayı, burun boşluğunu ve damağı içerir. malleol ayak bileği ekleminin iki yanında yer alan yuvarlak çıkıntılar. mandibula alt çene kemiği. mani hastanın şiddetle ajite olduğu, telaşla hareket ettiği, süratle konuştuğu ancak asla bir cümleyi veya bir düşünceyi tamamlayamadığı psikiyatrik rahatsızlık. manubrium sternumun üç elemanından (manubrium, gövde ve ksifoid proses) biri; sternumun üst çeyreği. manuel kontrollü resüsitatörler ambulanslarda kullanılan, manuel kontrollü resüsitatörler. marijuana "cannabi sativa" bitkisinin üst kısmından elde edilen ve inhale edildiğinde, öfori, gevşeme ve uyku hali yaratan madde. maske ve torba sistemi oksijenin, maskeye tek yönlü bir valfle bağlanmış olan, bir torbaya dolduğu suni ventilasyon sistemi. mastoid proses kafatası tabanında, kulağın hemen arkasında sert kemik çıkıntısı. MEDEVAC helikopteri hastalara hayat kurtarıcı bakımın süratlenmesi ve hayatı tehdit edici şekilde yaralı veya hasta kişilerin hastanelere tıbbi teçhizatlı helikopterlerle taşınmasını amaçlayan yöntem. medial orta hatta yakın. medial malleol tibianın ucunda yer alan ve lateral malleol ile birlikte ayak bileği ekleminin soketini oluşturan kemik çıkıntı. medial yanlar vücudun orta hatta yakın kısımları. LÜGAT mediastinum akciğerler arası yer alan ve içinde kalp, büyük damarlar, özofagus, trakea ve ana bronşlar ile birçok sinir bulunan boşluk. medik-uyarı hastanın tıbbi problemlerini belirten bilezik, kolye veya kart. medikolegal hem tıp hem de hukuku ilgilendiren. medulla spinalis beyinin bir uzantısı, beyin ve vücudun geri kalan kısmı arasındaki mesajları taşıyan sinirlerin hemen hepsinden meydana gelir. Omurganın içinde yer alır ve omurga tarafından korunur. melanin derinin pigmenti. melena katran kıvamında, koyu renkli dışkı çıkartılması. memeler (loblar) herhangi bir yapının bağımlı etli kısmı, kulak memesi gibi. menenjit beyindeki meningeal zarların enflamasyonu; bir virüs veya bir bakteri yol açabilir. meninks beyin ve medulla spinalisi örten üç doku tabakası: dura mater, pia mater ve araknoid. menisküs kemikler arasında yer alan ve eklemin kayma hareketine yardımcı olan kıkırdak yastık. menstrüasyon vajinadan yaklaşık dört-haftalık aralarla meydana gelen kanama, bu kanama ile rahim içinde oluşan doku atılır. menteşe eklemler kıvrılıp, düzelebilen ancak dönemeyen eklemler. merkez istasyon bir alıcı ve bir verici içeren sabit telsiz tesisatı. ATS amaçları için, Federal Haberleşme Komisyonu (FHK) tarafından kara mobil servisi için belirlenen sınıftan olmalıdır. merkez sinir sistemi (MSS) beyin ve medulla spinalis. merkezi tıbbi acil yardım sevkiyatı (MTAYS) ATS servisleri arasında tıbbi kontrol kanallarını monitörize ve tahsis eden özel iletişim operasyonu. mesane idrar toplayan ve muhafaza eden müskülomembranöz kese. metabolik şok kusma, diyare veya aşırı idrar nedeni ile fazla sıvı kaybından meydana gelen şok. metabolizma hayat için gerekli enerjinin gıdalardan elde edildiği kimyasal işlemler zinciri. metakarpal kemikler (metakarpaller) elde, bilek ve parmaklar arasında yer alan beş kemik. metatarsal kemikler (metatarsaller) ayakta, taban oyuğu ve parmaklar arasında yer alan beş kemik. mevcut emirler program tıbbi yöneticisinin bazı özel koşullar altındaki hastaya bazı özel işlem ler uygulanmasına ilişkin direkt emir. mezenter peritondan oluşan ve batın içindeki organları gövde duvarlarından asılı tutan, bütün bu organlara damar ve. sinir taşıyan hassas doku. mide sindirim kanalının özofagus ve duodenum ara- sında yer alan, yiyecekleri alan, muhafaza eden ve ince barsaklara hareketini sağlayan geniş kısmı. mide ülserleri midenin müköz yüzeylerindeki lezyonlar. mikrocurie beta partikülü radyasyonu ölçü birimi. mikrodalga 1,000 MHz ve daha yüksek frekanslardaki radyo dalgalarına verilen isim. Sinyaller özel ekipmanlarla üretilirler. mililitre litrenin binde biri. millicurie beta partikülü radyasyonu ölçü birimi. milliröntgen bir röntgenin binde biri. mineraller yeryüzü kabuğunda bulunan non-organik maddeler. mini-drip setleri İV hattını açık tutmak üzere dizayn edilmiş bir tür intravenöz terapi verme seti; minimal hacim infüzyonu ile akar. miyokardium kalp kası. miyokardiyal kalp kasına ilişkin. miyokardiyal enfarktüs kalp krizi; kalp kasının bir bölgesinde hasar. miyokardiyal kontüzyon kalp kasının çürüğü. mobil aktarıcı istasyon mobil veya portatif telsiz komünikasyonlarının aktarımı için sabit bir merkez istasyon. mobil tekrarlayıcı istasyon kara mobil servisinde portatif telsiz, diğer mobiller veya merkez istasyonlarca üretilen hem telsiz trafiğini aktarmaya yetkili mobil telsiz istasyonu. monitör telsiz mesajlarını aktarmadan alan ve genellikle kaydeden kişi; telsiz mesajlarını aktarmadan dinlemek. monitörizasyon sürekli olarak fizyolojik belirtileri (kardiak, respiratuar) izleme; bkz. ayrıca monitör. mononükleoz ateş, boğaz ağrısı ve lenf bezi şişmesi ile akut bir viral hastalık. monozigotik ikizler tek yumurta ikizleri; cinsiyetleri aynı olmalıdır. morfin bir opium türevi olan narkotik ilaç. motor sinirler kaslara empuls aktaran ve onların hareket etmesine yol açan sinirler. MTAYS bkz. merkezi tıbbi acil yardım sevkiyatı. muaf narkotik eczanede reçetesiz olarak satılabilen ilaç. muhtemel ihmal çeşitli kurallar, idari talimatlar ve kanunlarla öngörülen acil tıbbi bakım standardının ihlali. mukus müköz membranların, vücut boşluklarını kaygan hale getiren, opak, yapışkan sekresyonu. multigravida daha önce doğum yapmış gebe kadın. multipleks aynı frekanstan iki veya daha fazla transmisyonu aynı veya ayrı yönlere aynı anda LÜGAT aktarabilme kapasitesi. müköz membran vücut boşlukları ve pasajlarını örten ve vücut dışındaki çevre ile direkt veya indirekt yollarla temas halinde olan tabaka. münasebet iki birey arasında meydana gelen ve seminal sıvı, prostatik sıvı ve spermin ejakülasyon esnasında penisten vajinaya geçtiği cinsel birleşme. müsküloskeletal sistem vücut tüm kemikleri, eklemleri, kasları ve tendonları, toplu olarak. müskülotendinoz ünite fasyanın kasın altından kemiğe yapışmak üzere uzanan kısmı; eklemi geçer ve o eklemin hareketinden sorumludur. mütasyon yeni doğan nesillerde ırsi değişim. nabazan bir arterin cilt yüzeyine yakın olduğu nokta. nabız kalbin kasılarak sol ventrikülden kanı itip temel arterlere pompalarken meydana gelen basınç dalgası. nabız hacmi kalbin kontraksiyonlarının kaba bir endikatörü. nabız hızı kalbin kontraksiyon hızı. Yetişkinde normal nabız hızı dakikada 60-80; çocuklarda ise dakikada 80-100'dür. nakledilebilir enfeksiyöz veya bulaşıcı; hastalığı nakledebilen. nakledilebilir (bulaşıcı, enfeksiyöz) hastalıklar bir kişiden diğerine bulaşabilen hastalıklar. narkotik merkez sinir sistemi depresanı olan ve sersemlik, hissizlik veya derin uykuya neden olabilen ilaç. narkotize respiratuar sistemin deprese olduğu, normalin altında faaliyet gösterdiği durum; kanda yüksek karbon dioksit seviyeleri nedeni ile meydana gelir. narkoz narkotik bir ilacın neden olduğu sersemlik veya anestezi. nazal kanül buruna takılan bir tüp; bununla burun deliklerine giren parçaları vasıtasıyla oksijen verilebilir. nazal mukoza nazal pasajlarda, mukus ifraz eden bezleri olan, membranlar. nazal septum iki burun deliğini ayıran kısım; membran, kıkırdak ve kemikten oluşur. nazofarenks farenksin yumuşak damağın üstünde kalan kısmı. nazofaringeal havayolu nazal boşluğa yerleştirilen ve nazal tabana uygun şekilde kıvrımlı olan bir suni havayolu nefes-tutma baygınlığı su altında, yüzücünün nefes alması gerektiğini anlayamaması sonucu hipoksiye girmesi nedeniyle meydana gelen baygınlık. nekroz dokuların tahribat ve ölümü. nemlendirme saf oksijenin hastanın müköz membranlarını kurutmaması için suni ventilasyon sırasında nemlendirilmesi işlemi. neoplazma yeni oluşum. nikotin tütünde bulunan ve sigara içme alışkanlığına neden olan hafif bir uyarıcı. nitrogliserin angina pektoris tedavisinde kullanılan bir ilaç; vasküler düz kasları gevşetir ve kalp kasına kan akımı ve oksijen beslemesini arttırır. nitrojen (azot) (N) renksiz bir gaz element; düşük atmosferik basınç koşulları altında kabarcıklar olarak bırakılırsa, arteriyel embolizasyon nedeni ile ciddi hastalığa yol açabilir. nokta hassasiyeti yaralanma veya hastalık bölgesinde, tek parmakla hafifçe bastırılarak belirlenebilen hassasiyet. noktüri gece idrar atma ihtiyacı. non-A, non-B hepatit genellikle transfüzyon veya kontamine bir iğne ile bulaşan viral hepatit; neden olan virüs bilinmemektedir. nondeplase kırık ekstremitede deformasyonun görülmediği kırık. normal sinüs ritmi sağlıklı, normal bir kalbin koordine pompalama kontraksiyonları. nöbet şiddetli konvülsiyonlardan birkaç saniye süreli baygınlığa kadar değişebilen bir epilepsi tezahürü. Nöbetler beyindeki anormal aktivitenin derecesi ve yerine göre sınıflandırılırlar. nörojenik şok medulla spinalis yaralanmalarında görülen ve kan damarlarının çapını kontrol eden sinirlerin paralizisi sonucu dolaşımın kesilmesi. nörolojik sinir sistemi ve onun bozuklukları ile ilgilenen tıp dalına ait. nöron sinir hücresi; sinir dokusunun temel fonksiyon birimi. nöroşirürjik sinir sistemi cerrahisine ilişkin. nörotoksik sinir dokusu için zehirli. nötralize nötral hale getirme; spesifik olarak hidrojen ve hidroksil iyonlarının su meydana getirmek üzere kimyasal birleşmeleri ve birbirlerini zararsız hale getirmeleri. nötronlar atomun elektrik yükü taşımayan partikülleri. nükleer atom çekirdeğine ilişkin. nükleer radyasyon radyoaktivite ile serbest kalan ürünler. nükleus bir atomun kitle ve tüm pozitif yükünün yoğunlaştığı merkezi. O2 oksijen. obesite aşırı şişmanlık; bulunması. obstetrik doğuma ilişkin. vücutta aşırı yağ LÜGAT oklüsif pansuman yarayı kapatan ve onu havadan koruyan pansuman veya bandaj. oklüzyon blokaj. oksijen (02) solunum için gerekli olan ve havada serbest halde bulunan gaz. oksijen değişimi kana oksijen verildiği ve kandan dışa solunan hava ile atılmak üzere karbon dioksitin alındığı işlem. oksijene oksijenle beslenmiş. oksipital bölge bkz. oksiput. oksiput kraniumun (kafa) en posterior (arka) kısmı. olekranon prosesi ulnanın, ulna ve radyusun humerusla birleştiği dirsek ekleminin çoğunu oluşturan, superior ucu. omurga (kolon vertebral) vücudun merkez destekleyici kemik yapısı. omurga tahtası spinal yaralanma veya şüphesi olan hastaların çıkartılmaları ve naklinde kullanılan tahta; ayrıca sedye görevi de görür. omurlar kolon vertebralin 33 kemiği; 7 servikal, 12 torasik, 5 lomber, 5 sakral ve 4 koksigeal omurdan oluşur. omuz ayrılması AIK ayrılması; akromioklavikular eklemin çıkığı. omuz köprüsü üst ekstremitenin klavikula, skapula ve humerustan oluşan proksimal kısmı. opium analjezikleri afyon tohumlarından elde edilen opiumun doğal veya sentetik türevleri olan ağrı ilaçları. Bunlara eroin, morfin, Demerol, Dilaudide ve metadon bunlara dahildir. optik sinir görme duyularını beyine aktaran kranial sinir. oral içerik ağzın içeriği. orbikularis okuli göz çevresinde, kasılarak gözkapağının kapanmasını sağlayan, dairesel kas. orbit göz çukuru. organik beyin sendromu garip veya irrasyonel davranışlara neden olabilen nörolojik hastalıklar. organizma yaşama faaliyetlerini sürdürebilecek şekilde teçhiz edilmiş birey; canlı. orifisler vücudun açıklıkları (ağız, burun, anus, vajina). orijin bir kasın daha sabit ucu veya bağlantısı. orofaringeal orofarenkse ilişkin. orofaringeal havayolu üst havayolunun dille blokajını engellemek üzere ağza yerleştirilen suni havayolu. Hava ve oksijenin serbest pasajını ve aspirasyon için serbestçe ulaşımı sağlar. orta hat alın ortasından, burunu ve göbeği geçerek yere kadar inen hayali dikey hat. orta kulak kemikçikleri ile timpanik kavite. orta kurtarma kurtarma aracında normal olarak bulunan spesifik ekipmanın kullanımını içeren kurtarma operasyonları. orta yanıklar kritik yanıklardan daha az ciddi yanıklar. Vücut yüzeyinin % 2-10'unu içeren (eller, ayaklar, yüz ve genitaller hariç) üçüncü derece yanıklar; vücut yüzeyinin % 15-25'ini içeren ikinci derece yanıklar ve % 50-75’ini içeren birinci derece yanıklar bu gruba girer. os calcis (calcaneus) topuk kemiği. oskültasyon organların içindeki sesleri, genellikle stetoskopla, dinleme; hastanın kan basıncı ölç_ menin bir yolu. oskülte etmek dinlemek. osteoporoz yaşlı kişilerde kalsiyum kaybı nedeniyle kemiklerin anormal kırılganlığı; etkilenen kemikler kolayca kırılır. otonom (istemsiz) sinir sistemi sinir sisteminin sindirim veya terleme gibi istemli olarak kontrol edilemeyen fonksiyonları regüle eden kısmı. overler seks hormonları ve ovumları (yumurta) üreten dişi bezleri. ovum bir spermle aşılandığında, aynı türden yeni bir birey geliştiren dişi üreme hücresi. ödem vasküler veya lenfatik boşluklardan dokulara sıvı kaçtığı ve lokal veya genel şişmeye yol açan durum. ödem sıvısı dokulara sızan su gibi sıvı. öfori iyi hissetme duygusu. ölçmek itfaiye görevlileri tarafından kullanılan ve duruma ilişkin bilgileri süratle toplamak, problemi analiz etmek ve ne şekilde hareket edileceğine karar vermek anlamına gelen terim. önkol üst ekstremitenin dirsek ve bilek arasında kalan alt kısmı. ötme istenmeyen telsiz sinyallerini veya parazitini bastırmak, ancak ortadan tamamen elimine etmemek için kullanılan birkaç tip telsiz_ alıcı devresi. özofageal gastrik tüp havayolu (ÖGTH) ek gastrik dekompresyon tüplü özofageal obtüratör havayolu; midedeki gazın dışarı atılmasına ve böylece gastrik distansiyonun azaltılmasına yardımcı olur. özofageal obtüratör havayolu (ÖOH) özofagusa sokulabilen plastik, yarı katı tüp; delikli olan üst üçte birlik kısmı farenks seviyesinde kalır ve akciğerlere oksijenle zenginleştirilmiş havanın serbestçe geçişine olanak verir. özofageal reflü (retrosternal yanma) özofagusun alt kısmına reflü yapan ve onun cidarına saldıran gastrik sıvıların neden olduğu, sternum altında yakıcı ağrı. özofageal varisler özofagus duvarında, karaciğer hastalığı olan kişilerde oluşan, dilate venler. Bu genleşmiş venler rüptüre olursa, meydana gelen kanama öldürücü olabilir. LÜGAT özofagus farenksten mideye uzanan yaklaşık 25 cm uzunluğundaki kollabe olabilir tüp; özofagus duvarındaki kasların kontraksiyonu yiyecek ve sıvıların mideye itilmesini sağlar. P dalgası elektrokardiogramda atriumların depolarizasyonunu temsil eden dalga. pacemaker kalın kas veya deri katı altına emplante edilen ve kalple direkt temas halinde olan kabloları vasıtasıyla elektrik empulsu verip muntazam bir kardiak ritim ve hız sağlayan cihaz. paket yılı sigara içiminin ölçüsü; yılda her gün bir paket bir paket yılıdır. paketleme hasta veya yaralının olay yerindeki ilk acil tedavisi yapıldıktan sonra nakil için fiziksel stabilizasyonu ve hazırlanması. palmar avuç içine ait. palpe etmek hissetmek; dokunarak muayene etmek. pankreas mide arkasında transvers şekilde, dalak ve duodenum arasında yer alan büyük, uzun organ; sindirim enzimlerinin temel kaynağı olup şeker metabolizmasını regüle eden insülin hormonunu üretir. pankreatik sıvı pankreas tarafından salgılanan ve yağ, nişasta ve protein sindiriminde aktif olan birçok enzimi içeren sıvı; pankreatik sıvı pankreatik duktuslardan direkt olarak duodenuma akar. pankreatit pankreasın enflamasyonu. pansuman bir bandaj. paradoksik hareket yelken göğüste yaralı kısmın, göğüs duvarının normal hareket yönünün aksi yönünde hareket etmesi. paralizi şuurlu bir hastanın istemli olarak hareket edememesi. paranoya hastanın insanların (ATT dahil) kendisine tuzak kurduğuna, kendisini incitmek veya öldürmek istediğine inanabildiği psikiyatrik bozukluk. parasempatik sinir sistemi otonom sinir sisteminin damarların genleşmesine, kalp hızının yavaşlamasına ve kas sfinkterlerinin gevşemesine neden olan kısmı. paratiroid bezler kan, kemik ve vücut sıvılarındaki kalsiyum düzeylerini kontrol eden bezler. parazit bir telsiz frekansında istenmeyen her tür telsiz sinyali. Diğer bir vericiden veya diğer elektromanyetik radyasyon kaynağından gelebilir. parazit diğer bir organizmanın üzerinde veya içinde, kendi iyiliği için diğerine zarar veren organizma. parçalı kırık kemiğin ikiden fazla parçaya ayrıldığı kırıklar. parietal bölgeler kraniumun temporal bölgeler ve oksiput arasında kalan daha lateral kısımları. parietal periton peritonun batın ve pelvik boşlukların duvarlarını ve diyafragmanın alt yüzeyini örten kısmı. parietal plevra göğüs duvarını örten düz, parlak doku tabakası. parmak probu ATT’nin hastanın ağzının içindeki bir yabancı maddeyi işaret parmağını kanca gibi kıvırarak çıkartmaya çalışma yöntemi. parsiyel nöbet genel nöbetlere oranla beyinin daha az bir kısmını ilgilendiren epileptik nöbet. patella diz kapağı; kuadriseps kasının tendonu içinde yer alan spesifik bir kemik. patolojik kırık kemik zayıf veya hastalıklı olduğundan, minimal bir güçle meydana gelen kırık. pedal ödem ayak ve bacaklarda biriken sıvı; bir kalp hastalığı belirtisi olabilir. pediatri 15 yaşına kadar çocukların tedavisini içeren tıp dalı. pelvik enflamatuar hastalık Fallop tüpleri ve çevredeki pelvis dokusunun enfeksiyonu. pelvik çıkış pelvik kavitenin alt sınırını oluşturan, gastrointestinal kanal, dişi üreme sistemi ve üriner kanal için açıklıkları olan kas tabakası. pelvik kavite pelvis duvarları içindeki boşluk. pelvik köprü sakrum ve iliak kemiklerin oluşturduğu ve batın ile pelvisin organlarını içeren kemikli yapı. pelvis sakrum ve iki pelvik kemikten oluşan ve gövde ile alt ekstremiteleri birleştiren kapalı kemik halkası. pembe göz (konjunktivit) gözün konjunktivasının enflamasyonu. penetran (açık) batın yaralanmaları batına yabancı bir maddenin girerek peritonla çevreli boşluğu dışarıya açtığı yaralanmalar. penetran göğüs yaralaması bıçak veya kurşun gibi bir maddenin göğüs duvarına penetre olduğu yaralanma. penetran yaralanma çarpma gücünün deri ve yaralayıcı madde arasındaki küçük bir temas noktasında yoğunlaştığı yaralanma. Yaralayıcı madde deriye penetre olur ve bir kesik oluşturur. penis erkekte üriner boşaltım ve kopülasyon (cinsi münasebet) organı. penisillin bazı küflerin kültürlerinden elde edilen bir antibiyotik. pepsin midede üretilen tek sindirim enzimi; protein sindirimi başlatır. peptik ülser pepsin faaliyeti nedeniyle mide veya duodenumda oluşan ülser. perforasyon bir kısım veya maddede meydana gelen delik. LÜGAT perfore timpanik membran rüptüre kulak zarı. perfore yaralar bir ekstremiteyi baştan başa geçip öbür taraftan çıkan yaralar. perfüzyon kanın bir organ veya dokuya arterlerinden girip venlerinden çıktığı ve böylece doku beslenmesi ve atık alınmasını sağladığı işlem. periferik sinir sistemi sinir sisteminin 31 çift spinal ve 12 çift kranial sinirden oluşan kısmı. Bunlar sensör veya motor sinirler olabilir. periferik sinirler beyindeki hücrelere ve hücrelerden elektrik empulsları taşıyan sinirler. perikardiyal kese kalbi ve büyük damarların köklerini saran kese. perikardiyal tamponad kalp dışında, perikardiyal kesede kan veya diğer sıvıların bulunduğu ve kalbe anormal basınç yaptığı durum. perine pelvik taban ve pelvik çıkıştaki ilgili yapılar. peristalsis gastrointestinal kanalın duvarındaki kasların kontraksiyonu ile oluşan ve besinleri sindirim kanalı boyunca ilerleten solucanımsı hareket. peristaltik kontraksiyon kasların barsaklardaki besinleri hareket ettirmek için hareketi. periton başın boşluğunu saran (parietal periton) ve batın organlarını saracak şekilde içe dönen (viseral periton) membran. peritonit batını saran membranın enflamasyonu. periyodik semptomlar fasılalarla görülen semptomlar. peroneal sinir fibulanın başı altında bulunan ve ayak bileğinin hareketini kontrol eden, ayağın üstüne duyu sağlayan sinir. pH asidite ve alkaliniteyi belirten skala; pH değeri 7 nötrali, 7'den düşüğü asidite (asidoz), 7'den yükseği alkalinite (alkaloz) belirtir. pia mater beyin ve medulla spinalisi saran üç tabakadan en içteki. pilorik stenoz mide çıkışının obstrüksiyonu, pilorik kasın aşırı büyümesi ile karakterize olan konjenital anormallik. pin-indeks emniyet bağlantısı basınçlı gaz tüplerinde uygun bağlantı yapılması için bağlantı parçasındaki bir seri pimin tüpteki bağlantı noktasındaki deliklere uymasının gerekli olduğu bir emniyet sistemi. pinna dış kulak. placenta abruptio plasentanın rahim duvarından erken ayrılarak, ciddi kanama yapması. placenta previa plasentanın rahim ağzı üzerinde gelişmesi; ciddi kanama oluşur. plasenta (son) gebelikte rahim duvarına yapışan ve bebeğin beslenmesini ve atıklardan kurtulmasını sağlayan özel bir organ. Bebeğin doğumundan sonra, plasenta da doğum kanalından atılır. plastik kateter embolisi intravenöz sıvı terapisinde ven ponksiyonundan sonra kateterin ucunun iğne ile kesilmesi sonucu oluşan komplikasyon. plateletler kandaki küçük disk şekilli elemanlar: kan pıhtısı oluşmasında -kanamayı durduran mekanizma- çok önemlidirler. plazma kanın kan hücrelerini ve besinleri taşıyan ve boşaltım organlarına atık maddeleri nakleden sarı, yapışkan elemanı. plazma genişleticiler intravenöz terapide kullanılan ve Dextran (metabolize olmayan büyük dekstroz molekülleri) ve Plasmanate içeren sıvılar. pleksuslar karmaşık sinir ağları. pletorik görülen tüm damarların kan dolması nedeniyle deride koyu kırmızı-mor renk. plevra akciğerleri saran düz, parlak doku tabakası. plevral boşluk parietal plevra ile viseral plevra arasındaki potansiyel boşluk. "Potansiyel" tabirinin kullanılmasının nedeni, normal şartlar altında bu boşluğu akciğerlerin doldurmasıdır. plöretik ağrı plevral yüzeylerin irritasyonu veya hasarı nedeni ile her solukta batıcı ağrı. plöretik göğüs ağrısı bkz. plöretik ağrı. plörezi normal olarak akciğerlerin rahat hareket etmesini sağlayan kaygan plevral yüzeylerin yaralanma veya hastalık sonucu kayganlığını kaybederek akciğerlerin birbirine sürtünmesi sonucu friksiyon ve ağrıya yol açtığı durum. pnömatik anti-şok giysisi bkz. pnömatik kontrbasınç cihazları. pnömatik kontr-basınç cihazları vücudun alt yarısı için şiddetli pelvik, kalça ve femoral kırıklarda stabilite sağlamaya ve şoka karşı koymaya yarayan büyük havalı ateller. pnömatik pantolonlar bkz. pnömatik kontrbasınç cihazları. pnömomediastinum mediastinumda, dispneye yol açan, hava veya gaz bulunması. pnömoni akciğerde akut bakteriyel saldırı ve enfeksiyon. pnömotoraks göğüs kavitesinde plevral boşlukta, ancak akciğer dışında, hava bulunması. polidipsi sürekli susuzluğu bastırmak için devamlı sulu içecekler alınması; kontrol edilmemiş diabetin klasik semptomudur. poliomyelit ateş, başağrısı, gastrointestinal semptomlar, boyunda sertlik ve paralizi ile akut viral hastalık. poliüri sürekli ve sık sık idrara çıkma; kontrol edilmemiş diabetin klasik bir semptomudur. ponksiyon yarası bıçak, buz kıracağı, kıymık veya diğer bir sivri uçlu alet veya kurşun batması sonucu oluşan yara. LÜGAT poplietal arter popliteal boşlukta (dizin arka yüzeyi) yüzeysel femoral arterin bir devamı. posterior arka; arkada. posterior spinöz proses sırtın orta hattında derinin hemen altında her vertebranın palpe edilebilir çıkıntısı. posterior tibial arter medial malleolün hemen arkasındaki arter; ayağa kan besler. posterior yüzey vücudun arkada, muayene edenden uzakta olan kısmı. postiktal durum genel nöbetin üçüncü ve son evresi - konvülsiyondan sonra rahatlama ve kendine gelme devresi. Hastanın şuur düzeyi deprese olabilir ve havayolu mukus, kusmuk veya gevşeyen faringeal kaslarla obstrüksiyona uğrayabilir. PR aralığı elektrokardiogramda kalbin elektrik sinyalinin atriumlardan ventriküllere geçiş süresinin ölçümü. prekordium kalbin üzerindeki göğüs duvarı. prekordiyal kalbe anterior durumda olan prekordiuma ilişkin. prekordiyal kardiak aktivite göğüs duvarında kalp üzerinde hissedilen atış; arteriyel bir nabız olmadığından güvenilmemelidir. prematüre bebek gebeliğin 8 ayından önce doğan veya doğumda 2.5 kg'dan az olan bebek. prematüre ventriküler kontraksiyonlar (PVK) bkz. ventriküler prematüre kontraksiyonlar. priapismus penisin kalıcı ve ağrılı ereksiyonu. primigravida ilk bebeğini doğurmakta olan kadın. profesyonel standartlar acil tıbbi bakımla ilgili kuruluş ve derneklerce hazırlanmış matbu öneriler. proksimal gövdeye yakın olan yapılar. prominens öne çıkış. prostat bezi erkek üretrasını mesaneden çıktığı noktadan çevreleyen bez; seminal sıvının bir parçası olan bir sıvı üretir. prostat hipertrofisi prostat bezinin selim büyümesi. protein amino asitlerden oluşan karmaşık organik bileşikler; hücrenin temel elemanıdır. protez eksik bir vücut kısmı için suni yapı. protonlar atomun pozitif şarjlı partikülleri. psikiyatrik zihinsel hastalıkların incelemesi, tedavisi ve önlenmesi ile ilgilen bir tıp dalı olan psikiyatriye ilişkin. psikojenik şok bayılma, beyine kan beslemesinde geçici bir azalma nedeni ile oluşur. psikoz zihnin son derece rahatsız durumu; gerçekle ilişkinin hatalı olması veya tamamen kaybolması ile tanınan mental hastalık. ptyalin tükrükte bulunan ve nişastaları basit şekerlere dönüştüren sindirim enzimi. pubik simfiz (simfiz pubis) iki pubik kemik arasındaki sert fibrokartilaj yapıda eklem. pubis birleşerek pelvik kemikleri oluşturan üç kemikten (ilium, iskium ve pubis) biri. pulmoner akciğere ait. pulmoner abse hasarlı veya hastalıklı akciğer dokusunda oluşan abse. pulmoner arter kalbin sağ ventrikülünden akciğerlere giden temel arter. pulmoner arterioller akciğerlerdeki küçük arteriyel dallar. pulmoner dolaşım oksijensiz kanı kalbin sağ ventrikülünden alıp, akciğerlere, oradan da sol atriuma taşıyan dolaşım, küçük dolaşım da denir; akciğerlerden geçerken kandaki karbon dioksit bırakılır ve oksijen alınır. pulmoner emboli dolaşımın venöz kısmında oluşan bir pıhtının, o sistemde hareket ederek, kalbin sağ tarafından pulmoner artere geçmesi ve orada yerleşmesi. pulmoner fibroz akciğerde leke. pulmoner kapillerler akciğerde alveollere (hava kesecikleri) bitişik durumda olan kapillerler; burada oksijen ve karbon dioksit değişimi gerçekleşir. pulmoner kontüzyon akciğerde ezilme sonucu çürük. pulmoner ödem akciğerdeki dokular ve hava boşluklarında anormal sıvı birikimi. pulmoner venler akciğerlerde oksijenlenmiş kanı alıp kalbin sol atriumuna taşıyan dört ven. pulmoner venüller akciğerlerdeki küçük venler. pupilla gözün irisi ortasındaki yuvarlak açıklık. pus akyuvarlar ve sıvıdan oluşan sıvı enflamasyon ürünü. pürülan pus içeren. QRS kompleksi elektrokardiogramda ventriküllerin depolarizasyonunu belirten dalga. rad abzorbe olan radyasyon dozu; gamma ve xışınları radyasyonunu ölçme birimi. radial arter kolun temel arterlerinden biri; başparmak tabanında palpe edilebilir. radial arter nabzı radial arterin deriye yakın olduğu bileğin başparmağın hemen altına gelen kısmından alınabilen nabız. radial sinir elin arka tarafının büyük bir kısmına his taşıyan ve elin bilekten ekstansiyonunu kontrol eden sinir. radial sinir felci radial sinirde hastanın el veya parmaklarını gerememesine yol açan yaralanma; "bilek düşmesi" meydana getirir. radial stiloid el bileğinin lateral (başparmak) kıs- LÜGAT mındaki kemik çıkıntı. radius önkolun başparmak tarafındaki kemiği. radyan enerji bir kaynaktan yayılan enerji; elektromanyetik dalgalar, radyo dalgaları, görülen ışık, x-ışınları veya nükleer radyasyon. radyasyon ışık, kısa radyo dalgaları, ultraviyole veya x-ışınları yayılması; sıcak cisimlerin soğuk çevreye ısı vermesi nedeniyle soğuk bir odada duran kişide vücut ısısı kaybı. radyo-telefon aktarma istasyonu (RTAİ) bir telsiz sisteminde mevcut birkaç VHF frekansı arasından temiz bir kanalı otomatik olarak seçebilme olanağı veren tarama kapasitesi. radyoaktivite atomları oluşturan partiküllerden spontane enerji radyasyonu. radyum klinik terapide kullanılan radyoaktif bir element. rahim fötüsü tutan ve besleyen müsküler organ; serviks kanalıyla vajinaya açılır. rakun gözleri gözlerin çevresinde ekimoz oluşturan bir tür kafatası kırığı. raller alveollar ve bronşlarda sıvı içinde kabarcıklar oluşturan havanın sesi, boş bir teneke kutu üzerine kum dökülmesi sesine benzer. refleks her tür istemsiz hareketi bkz. ayrıca refleks yayı. refleks yayı sıcak bir ocaktan elin çekilmesi gibi refleks bir harekette kullanılan nötral yay; sensör, kısa devre yapan farklı bölge ve motor sinirlerini ilgilendirir. regürjitasyon midenin çok dolu olması nedeni ile geri tepen hava veya sıvının atılması, geğirme. rehabilitasyon hastanın yeniden kendine yeter duruma döndürülmesi. rekompresyon hastanın büyük ölçüde alçalmış basınca maruz kalmasından sonra basıncın restore edilmesi, örneğin, bir dalgıcın çok süratli su yüzüne çıkmasından sonra. rekompresyon bölmesi vurgun yemiş veya basınçlı oksijen alması gereken hastalara atmosferik basıncın üzerindeki basınçlarla hava verilmesine olanak verecek şekilde hazırlanmış basınç odası. rektosigmoid kolon kalın barsağın rektumla birleşen alt kısmı. rektum kalın barsağın en son, uç noktası. renal böbreğe ilişkin. renal kolik üreterin bir böbrek taşı ile obstrüksiyonunda, üreter peristaltik hareketle taşı ilerletmeye çalıştığında meydana gelen şiddetli ağrı. renal pelvis üreter ve böbreği birleştiren koni şekilli toplama bölgesi. repolarizasyon kalbin iki elektrik hareketinden biri, kalp hücresi yüzeyindeki elektrik şarjının pozitiften negatife dönmesi. reses boşluk veya kavitede, resmi muafiyet resmi kuruluşların hareketlerinin legal sonuçlarından muaf olmaları doktrini. Günümüzde, eyaletlerin yarıdan fazlası resmi muafiyet doktrinini bırakmışlardır. respirasyon solunum. respiratuar distres solunum güçlüğü. respiratuar merkez beyin sapında karbon dioksit düzeyini belirleyen ve solunumu kontrol eden bölge. respiratuar şok yetersiz miktarda oksijen solunması nedeniyle oluşan şok. resüsitasyon ventilasyonu sağlamak için, suni solunum ve dolaşımı sağlamak için kardiak masaj kullanılarak hayata veya şuurlu hale döndürme. retina gözde görüntülerin yansıtıldığı, ışığa-hassas bölge; gözün arka tarafında ışık görüntüsünü optik sinirle beyine taşınan elektrik empulslara dönüştüren hücre tabakası. retrograd amnezi bir yaralanma öncesinde meydana gelen olayların unutulduğu hafıza kaybı. retrolental fibroplazi yenidoğan bebeklerde gözün lensi arkasında opak fibröz bir membranın oluştuğu hastalık; yüksek oksijen konsantrasyonu buna neden olur. retroperitoneal peritonun arkasında. rezervuar durgun su veya kanalizasyon gibi, enfeksiyöz organizmaların barındığı ve çoğaldığı yer. rıza razı olmak. Bkz. gerçek rıza; ima edilen rıza; bilgilendirerek rıza. rigor mortis hastanın vücudunun hareket ettirilmek istendiğinde direnmesi ile tanınan bir ölüm belirtisi. En iyi kıvrık bir ekstremite düzeltilmek istendiğinde görülür. rol yapma hasta rolü yapma. ronşlar solunumda ıslık, horlama gibi sesler. rotasyon bir eksen etrafında döndürme; internal rotasyon: içeri doğru; eksternal rotasyon: dışarı doğru. röntgen standart ısı ve basınç şartları altında bir santimetreküp kuru havada bir ünite iyonizasyon yaratacak radyasyon miktarı. rubella kızamıkçık. rubeola kızamık. rüptür bir organ veya dokunun yırtılması. saç folikülü saç üreten küçük organlar; her saç için bir tane olup, yağ bezi ve bir küçük kas ile birliktedir. safra karaciğer tarafından salgılanan ve ince barsağa safra kanalı ile aktarılan bir sıvı. Normal yağ sindirimi için gereklidir. safra kanalları karaciğer ve ince barsak arasında LÜGAT safra aktaran kanallar. safra kesesi karaciğerin alt yüzeyinde bulunan ve karaciğerden salgılanan safrayı toplayıp, safra kanalından bunu duodenuma akıtan armut biçimli kese. safra kesesi taşı safra kesesi veya kanalında, temel olarak kolesterol kristallerinden oluşan, küçük sert oluşum. safra traktüsü karaciğerden ince barsağa safra aktaran kanal sistemi. sakroiliak eklem sakrum ve ilium artikülasyonu ile meydana gelen eklem. sakrum pelvik halkayı oluşturan üç kemikten (sakrum ve iki pelvik kemik) biri. saman nezlesi havadaki polenlerin yol açtığı sık rastlanır bir allerji sorunu; semptomları burunda akıntı ve tıkanma ile hapşırmadır. santigrad suyun donma derecesinin 0, kaynama derecesinin ise 100 ile gösterildiği bir termometre sistemi; Celsius ile aynı. sargı (askı) göğüs etrafından geçen ve yaralı kolu göğüse bağlı tutan bandaj. sarılık karaciğer hastalığında görülen cildin sarı rengi. SDC bkz. solunum destek cihazı. sebum yağ bezlerinin ürettiği ve epidermal hücreleri izole eden yağlı madde. sedye iki kişinin yatan bir hastayı kaldırıp taşımasına olanak veren taşıma cihazı; hastaları ambulanstan içeri veya dışarı veya ambulans içinde hareket ettirmeye yarar. selim (benin) iyi huylu; habis (malin) olmayan. Sellick manevrası bir ATT’nin krikoid kıkırdağa bastırarak diğer ATT'ye endotrakeal entübasyon sırasında ses tellerini rahatça görmesine olanak verdiği teknik. sellülit enfeksiyon nedeniyle deride yayılan kızarma ve şişme. semen penisten ejaküle edilen ve sperm içeren seminal sıvı. seminal sıvı semen. seminal veziküller sperm ve seminal sıvı için, prostatta üretraya açılan saklama kesecikleri. sempatik sinir sistemi sinir sisteminin damarların büzülmesine neden olan, terlemeyi stimüle eden, kalp hızını arttıran, sfinkter kaslarının kasılmasına neden olan ve vücudu strese cevap vermeye hazırlayan kısmı. semptom hastanın ATT'ye söylediği şey, örneğin "başım dönüyor". senil dementia yaşlanma süreci sonucu mental kapasitelerin kaybı. senkop bayılma. sensör sinirler dokunma, tat, soğuk, acı ve diğer benzer hisleri taşıyan sinirler. sepsis kan zehirlenmesi; kan veya diğer dokularda zararlı mikroorganizmalar veya onların toksinlerinin bulunması. septik şok damarların duvarlarına hasar veren enfeksiyonun yol açtığı şok. septum vücut boşlukları veya yumuşak doku kütleleri arasında ayırıcı duvar veya membran; kalbi sol ve sağ yanlarına bölen duvar. serebellum beyinin üç bölümünden biri, bazen "beyincik" de denir; beyinin çeşitli aktivitelerini, özellikle vücut hareketlerini kontrol eder. serebral arterler beyine kan besleyen arterler. serebral emboli vücudun herhangi bir yerinde oluşmuş ve beyine gelmiş olan bir kan pıhtısı ile serebral arteriyel arterin tıkanması. serebral hematom beyin dokusu içinde bir hematom veya kan birikmesi. serebral konküsyon beyinde fonksiyonların bozulmasına yol açan sarsıcı yaralanma. Beyin dokusunda kalıcı fiziksel hasar oluşmaz. serebral kontüzyon kafada kanama, şişme ve beyin hasarı yaratabilecek bir darbe sonucu beyin dokusunun ezilmesi. serebrospinal sıvı araknoid ve pia mater arasındaki boşlukları dolduran sıvı. Beyin ve medulla bu sıvı içinde yüzer durumdadır. serebrovasküler hastalık beyindeki kan damarlarının dejenerasyonu. serebrovasküler kaza (SVK) felç; beyinde bir arterin obstrüksiyonu veya rüptürü sonucu şuur, his ve istemli harekette ani azalma veya kayıp. serebrum beyinin üç tabakasından biri, bazen "gri madde" de denir; hareket, duyma, denge, konuşma, görme, duygular ve kişiliği kontrol eden birkaç lobdan meydana gelir. sert ateller sert maddelerden yapılan ve yaralanma bölgesinde hareketi engellemek amacıyla yaralı ekstremitenin yanlarına ön ve/veya arkasına yerleştirilen ateller. sert damak ağız tavanının anterior kısmını oluşturan kemik levha. sertifikasyon özel bir eğitim ve sınavlardan sonra bazı nitelikler ve yeteneklerin resmi olarak belgelendirilmesi. serum hepatiti hepatit B; kan-kan teması (transfüzyon, iğne batırma), müköz membran (tükrük veya balgam teması) veya cinsel temasla bulaşan bir virüsün yol açtığı hepatit. Uzun süreli yan etkileri olan ciddi bir hastalıktır. servikal boyunluk yaralanma sonrası boyunu kısmen sabitleyen boyunluk. LÜGAT servikal omurga omurganın boyunda bulunan yedi omurdan oluşan kısmı. servikal omurlar omurganın, boyunda bulunan, ilk yedi omuru. serviks rahimin alt, dar ucu. serviksin dilatasyonu doğumdan hemen önce, bebeğin başının geçebilmesi için serviksin açıldığı devre. servissel standartlar ATT’nin bağlı olduğu ambulans servisi veya teşkilatının spesifik kural ve prosedürleri. ses kutusu larenks. sevk memuru çağrılara servis ünitelerine aktaran, acil görevlere araçları ve ATT'leri gönderen kişi. sfigmomanometre kan basıncını ölçmekte kullanılan bir alet. sfinkter kasları bir kanal, tüp veya açıklığı, kasıldıkları zaman kapatacak şekilde çevreleyen dairesel kaslar. sıcağa maruz kalma insanın lokal veya genel olarak, korunma mekanizmalarını yetersiz kalacağı şekilde aşırı dozda enerji alması. sıcak bitkinliği bkz. sıcak kollapsı. sıcak çarpması vücudun ısıyı azaltma sistemlerinin yetersiz kalması sonucu vücut iç ısısının süratle yükselmesi durumu. Tedavi edilmeyen güneş çarpması öldürücüdür. sıcak hat iki nokta arasında tahsis edilmiş telefon hattı. Her zaman açık ve her iki uçtaki bireylerin kontrolündedir. Alıcı kaldırıldığında hat hazırdır. Dışarıdan bu hatta girilemez. sıcak kollapsı sıcağa maruz kalma sonucu terlemeden ötürü vücudun çok fazla su ve elektrolit kaybetmesi ile meydana gelen hafif şok; sıcak bitkinliği veya sıcaktan bunalma da denir. sıcak krampları yoğun egzersiz sonucu, özellikle bacak kaslarında, ağrılı adale spazmları. sıcaktan bunalma bkz. sıcak kollapsı. sırt vuruşları üst havayolu obstrüksiyonunu açmak için ATT’nin eli ile hastanın omurgasına, skapulalar arasından vurması. siatik sinir alt ekstremitelerin temel siniri. sifilis sert yaralar, ikincil deri erüpsiyonları ve ileride kalp ve beyinde komplikasyonlar oluşturan akut, bakteriyel zührevi hastalık. simfiz kıkırdak ve fibröz dokudan oluşan ve minimal harekete olanak veren eklem. simfiz pubis (pubik simfiz) iki pubik kemik arasındaki sert fibrokartilaj eklem. simpleks tek frekansta çalışabilme; telsiz transmisyonları her iki yönde de olabilir ancak aynı zamanda olamazlar; bir taraf aktarır, öbürü alır. sindirim yiyecekleri barsak tarafından emilebilecek şekilde temel kimyasal komponentlerine ayırma. sindirim sistemi gastrointestinal kanal (mide ve barsaklar), ağız, tükrük bezleri, farenks, özofagus, karaciğer, safra kesesi, pankreas, rektum ve anus. sinir kökü spinal bir sinirin proksimal (en yakın) ucu. sinir sistemi beyin, medulla spinalis ve sinirler. sinirler medulla spinalis ve beyinden çıkan dallar; sensör, motor veya ikisinin bileşimi olabilirler. sinoviyal sıvı sinovyum tarafından üretilen ve bir eklemin artiküler kıkırdağını besleyip, kayganlaştıran sıvı. sinüsler boşluklar için kullanılan genel bir terim, kraniumda venöz kan için kanallar veya kranial kemikler içindeki hava boşlukları gibi. sinüzit bir sinüsün enflamasyonu. siper ayağı ayakların uzun süre ile çok soğuk, ancak donmamış, su içinde kalması ile oluşan bir soğuğa maruz kalma türü. siroz progresif karaciğer hasarı, genellikle kronik alkol bağımlılığı ile ilgilidir. sistemik bütün vücutta genel olarak, ateş, titreme veya halsizlik gibi. sistemik dolaşım kalbin sol ventrikülünden oksijenlenmiş kanı alıp, bütün vücudu dolaştırdıktan sonra sağ atriuma geri getiren dolaşım; "büyük dolaşım" da denir. sistemik hipotermi vücut ısısının sistemik olarak 35 derecenin altına düşmesi. sistit mesanenin enflamasyonu. sistol kalp kasının, sol ventrikülden kanı aortaya pompalayan, kasılması. sistolik basınç bkz. sistolik kan basıncı. sistolik kan basıncı kalbin ventriküler kontraksiyonu sırasında kaydedilen yüksek kan basıncı; büyük tansiyon. siyanotik mavimtrak bir renkte olan. siyanoz dolaşımdaki kanın zayıf oksijenlenmesi sonucu deride mavi renk. skalp kraniumu örten ve genellikle saçı taşıyan, deri. skapula kürek kemiği. sklera gözün akı; gözün hassas, ışığa duyarlı iç tabakasını koruyan sert, dış tabakası. skleral ikter gözün sklerasında sarı renk, sarılık belirtisi. skrotum penis tabanında, testisleri ve onlarına kanal ve damarlarını saran kalın deri tabakası. sokak ilaçları "sokakta" satıcılar veya diğer bağımlılardan alınan, bir doktorun vermediği, ilaçlar. sokma bir bitki veya hayvanın zehiri nedeniyle oluşan yara. solar radyasyon güneşten gelen radyasyon. solgunluk cilt renginin yokluğu. LÜGAT solma cilt renginin azalması veya kaybolması. solunum destek cihazı (SDC) kontamine bir bölgeye giren kurtarma personeline hava vermek için komple bir ünite; maske, kontroller ve hava beslemesinden oluşur. solunum sistemi vücutta normal solunuma yardımcı olan tüm yapılar. solunum traktüsü solunum organ ve yapıları, temel olarak burun, larenks, trakea, bronşlar, bronşioller ve akciğerler. solüsyon setleri intravenöz sıvı terapisinde kısa bir sürede büyük hacimlerde sıvının infüzyonu için dizayn edilmiş setler. somatik sinir sistemi sinir sisteminin istemli olarakkontrol edilebilen fonksiyonları regüle eden kısmı. somnolan uykulu. son (plasenta) fötüsün beslenmesi ve atıklardan kurtulması için gelişen, rahim duvarına bağlanan özel bir gebelik organı. spazm bir grup kasın, ani, şiddetli, istemsiz kontraksiyonu. sperm ovumu aşılayan erkek hücre. spinal kanal omurların arka taraflarının oluşturduğu, medulla spinalisi içeren ve koruyan tünel. spinal sinirler omurlar arasından geçerek medulla spinalisten ayrılan 31 çift sinir. Deri ve diğer organlardan sensör empulsları medulla spinalise aktarırlar. Ayrıca, medulla spinalisten motor empulsları vücudun o bölgesindeki kaslara iletirler. spontan düşük hiç bilinen bir neden olmadan meydana gelen düşük. sputum akciğerlerden ekspektore olan madde, özellikle mukus; balgam. status epileptikus bir seri epileptik nöbetin, arada şuurun tam olarak normale dönemediği şekilde, birbiri ardına meydana gelmesi. sterilize etmek steril hale getirmek veya bakteriyel kontaminasyondan temizlemek. sternoklavikular eklem sternum ve klavikulanın birleştiği noktada oluşan eklem. sternokleidomastoid kaslar boyunun iki yanında yer alan ve kafanın hareketine olanak veren kaslar. sternum göğüs kemiği. stetoskop kan basıncı ölçerken ve kalp, solunum ve barsak hareketlerini dinlemede kullanılan bir alet. stiloid prosesler radius ve ulnanın uçlarında, elbileği eklemi soketini oluşturan kemik çıkıntılar. stimulus hastada aktivite uyandıran veya uyandırmaya çalışan şey. Stoke sedyesi hastaları yüksek yerlerden veya zor yol şartlarındaki ortamlardan kurtarmaya yararlı, uzun plastik kabuk biçimli, sepet sedye. stoma bir açıklık veya ağız. stres kırığı kemiğin sık sık, tekrarlayan streslere, örneğin uzun mesafeli koşma veya yürüme, maruz kalması sonucu oluşan kırık. stridor soluk almada duyulan tiz ses; krupun temel belirtilerindendir. strob lamba ATT’nin kol veya kemerine takılabilen, hafif, portatif lamba. ATT'lerin birbirlerine ve gelen araçların ATT'leri görmesine olanak verir. su torbası rahim içinde, fötüsü saran amniotik kese ve içindeki amniotik sıvı. subatomik parça atomdan daha küçük partikül. subdiyafragmatik itme (Heimlich) manevrası göbeğin hemen üstü ve ksifoidin epey altından, üst batına, üst havayolu obstrüksiyonunu açmak için, 6-10 manuel itmeden oluşan seri; abdominal itme manevrası. subdural dura altında ve beyinin dışında. subdural hematom beyinin dışında, dura mater altında bir hematom veya kan birikmesi. subkütan derinin altında. subkütan amfizem yumuşak dokuların içinde hava bulunması, palpe edildiğinde çok karakteristik bir çıtırtı hissine yol açar. subkütan doku dermisin hemen altında bulunan ve vücudun yalıtkanı olarak görev yapan, daha çok yağdan oluşan doku. subkütan olarak derinin altında. substernal göğüs kemiğinin altında. suda havalanma tekerlekler bir su tabakası üzerinde döndüğünden, yere temas etmemesi sonucu bir aracın ıslak bir yolda kayması. suni dolaşım harici göğüs kompresyonuyla dolaşım sağlama yöntemi. suni havayolu burun veya ağızdan sokularak akciğerlere hava ve oksijen pasajına olanak veren alet. suni solunum bkz. suni ventilasyon. suni ventilasyon havayolunu açarak, ağızdan-ağza veya ağızdan-buruna ventilasyon ile ve mekanik cihazlar kullanılarak solunumun sağlanması. superior başa doğru; vücudun üst kısmında. superior kısım vücudun ayaklardan ziyade başa yakın olan kısımları. superior vena kava üst ekstremitelerden, baş, boyun ve göğüsten kalbe kan taşıyan, vücudun en büyük iki veninden biri. supin sırtüstü yatar durumda veya yüzü yukarı dönük. suprakondiler kırık humerusun distal ucunda, kırık hattının kondillerin hemen üzerinden kemik boyunca geçtiği, kırık. LÜGAT sünnet derisi glans penisi örten deri kıvrımı. süperfisiyel temporal arterler skalpı besleyen, temporomandibular eklemlerde kulağın hemen arkasında palpe edilebilen arterler. sütürlü karşı yüzeylerin birbirlerine fibröz materyal ile dikilerek kapatılmış veya tamir edilmiş olduğu yarayı anlatır. SVK bkz. serebrovasküler kaza. şakaklar (temporal bölgeler) kraniumun yan kısımları. şasi seti aracın ağırlığının şasi veya çerçeve üzerinde değişik noktalara aktarılması. şırınga bir damar veya boşluğa sıvı enjekte etmek veya buralardan sıvı çekmek için kullanılan alet. şok kardiovasküler sistem kollapsı durumu; tüm vücudu ilgilendirdiğinde yetersiz perfüzyon durumu. şok pozisyonu bacaklardaki genişlemiş damarlardan kanın çekilip, aktif dolaşım için kalbe dönmesi amacıyla bacakların yukarı kaldırılıp, dizlerin düz tutulması. şuur durumu hastanın şuur veya şuursuzluk düzeyi. şuursuz şuurunu kaybetmiş. T dalgası elektrokardiogramda ventriküllerin repolarizasyonunu gösteren dalga. taçlanma doğumda, bebeğin başının vajinal açıklıkta görüldüğü devre. tahsis edilmiş hat spesifik noktadan-noktaya iletişim amaçları için kullanılan özel bir telefon devresi. talus ayak bileği kemiği. tampon tahmini belli bir aracın belli bir hızda seyrederken ne kadar fiziksel hareket alanına ihtiyacı olduğu bilgisi. tansiyon pnömotoraks akciğerden plevral boşluğa sürekli hava sızdığı ve hastanın aldığı her solukla boşluktaki basıncın arttığı durum. tarayıcı alınan frekansın bir mesaj trafiği içeren bir frekans bulunana kadar otomatik olarak anında değiştirildiği telsiz alıcısı. Mesaj bulununca, mesaj bitene kadar alıcı o frekansa kilitlenir. Sonra işlem yeniden tekrarlanır. tarsal düzlem üst gözkapağına şeklini veren sıkı bağlayıcı doku ağı. tarsal kemikler ayağın arka kısmını oluşturan yedi kemik (talus, kalkaneus ve diğer beş kemik). taşıyıcı bir bulaşıcı hastalığı aktarabilen ancak o hastalığın semptomlarını taşımayan kişi veya hayvan; bir vericinin ürettiği üzerine ses veya diğer bilgi taşınmayan temel telsiz sinyali (dalga). taşikardi kalbin hızlı ancak düzenli çarpması; yüksek nabız hızı. taşipne solunum hızında belirgin artış. tecavüz zorla cinsel münasebet. tehlikeli madde tanımlama numarası tehlikeli madde taşıyan tanker, araç .veya vagonun uçlarındaki turuncu levhada ve maddenin ambalajı veya sevk evraklarında yazılan dört haneli kimlik numarası. telemetrik transmisyon program tıbbi yöneticisinden arazideki tıbbi personele telsiz transmisyonu ile iletilen talimatlar. temel yaşam desteği mekanik cihazların yardımı olmadan, ilk cevap verenlerin solunum veya dolaşımdaki bozukluğu düzeltebilecekleri, acil hayat kurtarma işlemleri. temporal arter yüzün iki yanında yer alan ve skalpı besleyen arter; temporomandibular eklemde kulağın hemen altında palpe edilebilir. temporal bölgeler kraniumun yan kısımları. temporomandibular eklem mandibula ve kraniumun birleştiği yerde, kulağın hemen önündeki eklem. tendonlar skeletal kasları kemiklere birleştiren, sert, ipsi yapıda fibröz doku kordonları. ter bezleri ter salgılayan bezler. terketme ATT’nin acil tıbbi tedaviye devam edememesi. termal yanık sıcağın neden olduğu yanık; en çok rastlanan yanık türü. terminal hastalık ölümle sonuçlanacağı bilinen hastalık. testiküller (testisler) hormonlar ve spermleri üreten özel hücreleri içeren erkek genital bezleri. testisler erkek üreme bezleri. teşhis belirti ve semptomlarından bir hastalık veya yaralanmayı tanımlama. tetanoz kas spazmlarının "çene kilitlenmesi", sırtın yay gibi kasılması ve nöbetlere yol açtığı bulaşıcı bir hastalık. tetanoz profilaksisi aşırı vücut katılığı ve kas spazmları ile tanınan, potansiyel olarak öldürücü bulaşıcı bir hastalık olan tetanozu önleme tedavisi. Thomas (traksiyon) ateli bir alt ekstremite kırığı veya çıkığını immobilize eder ve ekstremitede sürekli bir uzunlamasına çekmeye olanak verir. tıbbi muayeneci ölüm nedenini bulmak için vücutlarda post-mortem muayeneleri yapan resmi görevli. tibia bacağın iki kemiğinden büyüğü. tibial krest tibianın kuadriseps tendonuna girişinden ayak bileğine kadar olan alt ucu. LÜGAT tibial plato tibianın diz ekleminin iç yüzeyini oluşturan üst kısmı. tibial tüberosite tibiada kuadriseps tendonunun giriş için çıkıntı. timpanik membran kulak zarı. tinnitus kulak çınlaması. tiroid bezi trakeanın üst kısmında bulunan, kanalsız bir bez; vücudun genel metabolizmasını kontrol eden tiroid hormonu thyroxin üretir. tiroid kıkırdak larenksin üst kısmını oluşturan sert kıkırdak çıkıntı; Adem elması. toksik zehirli. toksinler zehirler. tolerans kişinin bir ilacın sürekli kullanılması sonucunda ilacın normal etkilerine giderek artan direnci, ilaç bağımlılarında olduğu gibi. ton cihaz kontrol amaçları veya selektif olarak bir alıcıya (çağrı cihazı gibi) sinyal vermek amacıyla kullanılan kontrollü yükseklik ve frekansta telsiz sinyali veya taşıyıcı dalgası. tonik-klonik nöbet beyinin büyük bir kısmını ilgilendiren genel epileptik nöbet; konvülsif nöbet de denir. tonik müsküler kontraksiyonlar vücudun garip şekiller almasına neden olan ve genel epileptik nöbette görülen sert adale kontraksiyonları. tonsil uçları (faringeal emme uçları) farenksin aspirasyonunda emme hortumu ucuna takılan geniş delikli uçlar. top-ve-soket eklem kıvrılmayla birlikte internal ve eksternal rotasyona da olanak veren eklem. topografi vücudun dış özellikleri. topografik anatomi vücudun yüzeysel noktaları. toraks göğüs; gövdenin boyun ve batın arasındaki üst kısmı. torasik kafes göğüs. torasik omurga 12 kaburgaya bağlanan 12 omur, sırtın üst kısmı. torasik omurlar servikal ve lomber omurlar arasındaki 12 omur. torba-valf-maske resüsitatörler ek oksijen vermek için ekipman; şişip, sönebilen bir torba, bir yüz maskesi ve yüz maskesi ile torbayı birleştiren ve oksijen beslemesine bağlanan bir valften oluşur. torba-valf-maske sistemi % 90'dan fazla oksijen içeren hava verme yöntemi; bkz. torba-valfmaske resüsitatörler. torso gövde. tragus kulak kanalının hemen önünde yer alan küçük, yuvarlak, etli çıkıntı. trakea soluk borusu; akciğerlere giren - çıkan hava için ana geçiş. trakeal stoma boyunda trakeayı direkt olarak deriye bağlayan açıklık. traksiyon bir cisme uygulanan çekme veya germe. traksiyon ateli bir alt ekstremite kırık veya çıkığını sabit tutar ve ekstremite üzerinde sürekli bir uzunlamasına çekiş sağlar. trankilizanlar hastanın şuur durumunu etkilemeden sakinleştiren ilaçlar. transfüzyon vasküler sisteme kan veya kan ürünlerinin verilmesi. transmisyon bir enfeksiyonun dağılma şekli: temas, hava ile taşınarak, araçlarla veya aracılarla. transmisyon yolu bir enfeksiyonun dağılma yolu: temas, hava ile taşınarak, araçlarla veya aracılarla. transvers kolon kolonun batının üst tarafını bir uçtan diğerine geçen kısmı. travma fiziksel veya psikolojik yara veya yaralanma. Trendelenburg pozisyonu uzun omurga tahtasının ayak kısmını yukarı kaldırarak elde edilen şok pozisyonu. triseps kası üst kolun arka tarafındaki kas. triyaj acil yardım imkanlarının kazazedelerin hepsine anında yardım etmeye yeterli olmadığı durumlarda, her birine yapılması gereken bakımın öncelik derecesine göre hastaları ayırmak. trokanterler kemiklerde tendonların giriş noktalarındaki çıkıntılar; özellikle femurdaki iki çıkıntı, büyük ve küçük. tromboz kanın pıhtılaşması. trombus bir damarı tıkayan pıhtı. turnike bir ekstremite etrafında bağlanıp, bir sopa ile sıkılan bandaj gibi bir alet. Diğer yollarla kontrol edilemeyen kanamaları durdurmak için kullanılır. tüberküloz (TB) genellikle akciğerleri etkileyen kronik bir bakteriyel hastalık. Belirti ve semptomları öksürük, halsizlik, kilo kaybı, göğüs ağrısı ve kan öksürülmesidir. tüberositeler kemiklerde tendonların giriş noktalarındaki çıkıntılar. tükrük ağızda tükrük bezleri tarafından salgılanan su, protein ve tuzların karışımı olan bir sıvı; yiyecekleri daha kolay çiğnenebilir hale getirir ve sindirim için nişastaları parçalamaya başlar. tükrük bezleri ağız ve farenksi nemli tutmak için tükrük salgılayan bezler. VHF (ultra yüksek frekans) 300 ile 3,000 MHz arasındaki radyo/telsiz frekansları. ulna ön kolun, başparmağın aksi tarafında yer alan, iç ve daha büyük olan kemiği. ulnar arter kolun temel arterlerinden biri; medial bilekte, beşinci parmağın tabanında palpe edilebilir. ulnar sinir dördüncü ve beşinci parmakların duyu- LÜGAT larını kontrol eder; elin kas hareketinin çoğunu kontrol eder. ulnar stiloid bileğin medial yanında (küçük parmak) hissedilen çıkıntı. ultraviyole ışık spektrumda mor ötesinde yer alan görülemeyen ışıklar. uyanıklık şuuru yerinde olma durumu; duyuların yarattığı etkilere zihnin cevap verebilir olması durumu. uyarıcılar zihni aktive eden ve kalp hızında artış, kan basıncında yükselme, hızlı solunum ve öfori veya kendini iyi hissetme duygusuna yol açan ilaçlar. uygulama seti intravenöz sıvı tedavisi için kullanılan ekipman; solüsyonu tutan bir sıvı kabı, tüpler ve bir damlama haznesinden oluşur. Minidrip setleri minimum hacim infüzyonu ile akar, İV hattını açık tutmak amacı için kullanılırlar. Solüsyon setleri kısa bir süre içinde büyük miktarlarda sıvı infüzyonu amacıyla kullanılır. üçüncü-derece yanıklar dermisi aşıp subkütan yağa kadar inen veya bu tabakadan daha içerilere penetre olan yanıklar. ülser deri veya müköz membranlarda yüzeysel doku kaybının neden olduğu yüzeyde bir lezyon, genellikle emflamasyon da vardır. ülseratif kolit kolonda kronik ülserasyon. ünilateral tek tarafta. üniversal pansuman kalın, emici malzemeden yapılmış, yaklaşık 23x91 cm ebadında, küçük bir boya getirilecek şekilde katlanmış pansuman malzemesi. üreme prosesi aşılanma, gebelik ve doğum prosesi. üremi böbreklerin yetersiz çalışması sonucu kanda metabolizmanın atık maddelerinin birikmesi sonucu oluşan toksik durum. üreterler böbreklerden mesaneye idrar taşıyan küçük, boş tüpler. üretra mesaneden vücut dışına idrarı taşıyan membranöz kanal. üretral akıntı idrar ve semen haricinde erkek üretrasından dışarı çıkan her tür madde. üriner sistem kandan filtre edilen ve idrar olarak atılan bazı atık maddelerin atılmasını kontrol eden organlar. ürtiker deri üzerinde kabartılarla karakterize olan bir allerjik reaksiyon. üst havayolu larenksten yukarıdaki tüm hava pasajları: burun, ağız ve boğaz. üst üste şoklar defibrillasyon sırasında birinci şok verildikten hemen sonra ikinci ve bazen de üçüncü şokun verilmesi. vagus siniri larenks, akciğerler, kalp, özofagus, mide ve batın viserasının çoğuna hizmet eden onuncu kranial sinir. vajina rahimi dış kadın genitalleri ile birleştiren müsküler, elastik tüp; cinsel temas sırasında penis buraya girer. vajinal akıntı ergenlik ve menapoz arasındaki dönemde sağlıklı, gebe olmayan her kadında ayda bir meydana gelen kanlı akıntı. Diğer her tür akıntı anormaldir. vaka kanunu özel vakalarda jürinin verdiği karar ile oluşan kanun. Valium trankilizan ve adale gevşetici olarak kullanılan bir ilaç. vallekula dil tabanı ile epiglottis arasındaki boşluk. vasa deferentia testiküllerin spermatik kanalları. vasküler kan damarlarını ilgilendiren veya içeren. vasküler hacim venlerin kapasitesi. ven fonksiyonu bir ekstremitede intravenöz tedavi için iğnenin bir vene batırıldığı nokta. vena kava kalbin sağ üst bölmesine kanı toplayan iki büyük venden biri. inferior vena kava: alt ekstremitelerden ve pelvik ve batın viseralarından kanı toplayan venöz gövde. Superior vena kava: üst ekstremitelerden, kafa, boyun ve göğüsten kanı toplayan venöz gövde. venler kapillerler ve venüllerden kanı toplayıp kalbin sağ atriumuna taşıyan damarlar. venöz basınç venlerden akan kanın basıncı. venöz turnike enjeksiyon bölgesinin üstünden, venlerden kan akımını engellemek için takılan bir bant, arteriyel akım engellenmez. ventilasyon akciğerler ve çevredeki hava arasında hava değişimi; solunum. ventilatör solunuma yardımcı bir cihaz. ventrikül kalbin iki alt haznesinden biri. ventriküler ekstrasistoller düzenli ritim arasında dağılmış ek ventrikül atışları. ventriküler fibrillasyon (VF) kalbin temel pompa haznelerinin sürekli, koordine olmayan kas titreşimlerine girdiği bir tür aritmi; kardiak arreste en çok yol açan aritmi. ventriküler prematüre kontraksiyonlar hasarlı bir ventrikülde oluşan ekstra kalp atışları; ventriküler taşikardiye neden olabilir. ventriküler taşikardi kalbin vurumlar arasında haznelerin dolmasına yeterli zaman kalmayacak şekilde hızla attığı bir tür aritmi. venturi maskesi standart bir yüz maskesine takılan bir tüp vasıtasıyla belirli bir konsantrasyonda oksijen verilmesini sağlayan bir solunum cihazı. venüller kapillerlerden kan toplayan küçük venler. vertebral arterler beyine kan besleyen iki serebral arter; beyin tabanında birleşerek basiler arteri oluştururlar. LÜGAT vertigo baş dönmesi. VHF (çok yüksek frekans) 30 ve 300 MHz arasındaki radyo/telsiz frekansları. VHF spektrumu ayrıca kendi içinde "yüksek" ve "alçak" olmak üzere iki banda ayrılır. viral menenjit bir virüsün neden olduğu menenjit veya beyinin meningeal örtülerinin enflamasyonu; menenjitin viral türü genellikle su veya yiyecekle nakledilir. virülans ışık veya havaya maruz kaldığında bir organizmanın yaşayabilme süresi. virüs bir tür enfeksiyöz hastalığın spesifik ajanı; spesifik olarak, bakterilerin geçemediği ince filtrelerden geçebilen bir tür mikrop. Eksik bir organizmadır; tek başına yaşayamaz, mecburi bir hücre içi parazitidir ve host organizmanın hücreleri içinde yaşar. visera vücudun iç organları. viseral periton peritonun tüm batın organlarının yüzeyini örten kısmı. viseral plevra akciğerleri örten düz, parlak doku. vital belirtiler yaşam belirtileri; nabız, solunum, kan basıncı ve ateş. vital istatistikler hastanın yaşı, cinsiyeti ve yakınları. vitaminler birçok yiyecekte bulunan ve vücutta normal metabolizma için gerekli olan organik maddeler. vitreous humor gözün lensi arkasındaki sıvı. volunter kas istemli kas; beyinin istemli kontrolü altında olan ve arzu edildiğinde kasılıp gevşetilebilen kas; iskelet kast. volunter sinir sistemi bkz. somatik sinir sistemi. vulva eksternal dişi genitalleri. watt-saniye defibrillatörlerle akımının bir ölçüsü. verilen elektrik x-ışınları çeşitli maddelere penetre edebilen ve fotografik levhaya etki eden, teşhis ve tedavi amacı ile kullanılan elektromanyetik dalgalar. yağ adipoz doku; vücutta yumuşak yastıkçıklar oluşturan ve rezerv enerji sağlayan beyaz veya sarımtrak doku. yağ asitleri yağlardan elde edilen asitler; kontrol edilmemiş diabetiklerde tehlikeli düzeylere ulaşan asidoza katkıda bulunurlar. yağ bezleri sebum denilen ve kıllar boyunca salgılanan yağlı maddeyi üreten bezler. yalıtkan ısıyı iletmeyen madde; bir elektrik akımının tamamlanmasına engel olan, her madde (lastik gibi). yan etki bir ilacın verilmesine amaç olan etkisi dışındaki etkiler. yan geliş bebeğin rahimde yan yatar durumda olduğu doğum. yanık ısıya, kimyasal maddelere veya elektriğe maruz kalma nedeniyle oluşan lezyon. yansıyan ağrı medulla spinalisin ağrıya neden olan organ ile aynı bölgesine bağlı olan uzak bir vücut bölgesinde duyulan ağrı. yapışkan soğuk, nemli. yaralanma mekanizması yaralanmayı meydana getirmede etken olan faktörler. yarı uyanık şuuru kısmen yerinde. yarım düşük düşüğün rahim içinde fötüs veya plasentanın bir kısmının kalmasıyla meydana gelen bir komplikasyonu. yaşam vasiyetleri hastanın resüsite edilmek veya mekanik yaşam destek sistemleri ile canlı tutulmayı istemediği yolunda spesifik talimatlar içeren hukuki evraklar. Yaşam Yıldızı lisansiye ambulanslar olarak federal şartnamelere uygun olan araçların yanları, arkası ve tavanında yer alan amblem. yelken göğüs (ezik göğüs) (içeri göçük göğüs) üç veya daha fazla kaburganın birden iki yerden kırıldığı ve parçalar arasındaki göğüs duvarının serbest hareket eder halde kaldığı durum. yelken segment yelken göğüs kırığında kaburga kırıkları arasında kalan ve hasta soluk aldığında aksi yönde hareket eden göğüs duvarı parçası. yeşilağaç kırığı bir kemiğin şaftının yalnız bir kısmından geçen yarım kırık; yalnızca çocuklarda meydana gelir. yetişkin başlangıçlı diabet yetişkinleri etkileyen daha hafif bir diabetes mellitus tipi. İnsülin üretilmekte ancak yetersiz kalmaktadır. Bu hastaların çoğu diabetlerini perhiz veya pankreası stimüle eden ilaçlarla kontrol edebilirler. yumuşak atel havalı atel veya hafif destek sağlayan yumuşak materyalden mamul atel. yumuşak damak boğazda geriye doğru bulunan müköz membran ve kas kıvrımı. Ağızda çiğnenen yiyeceği tutmak ve yutma işlemini başlatmak üzere dizayn edilmiştir. "yükseltici" bir uyarıcı. yüz kafanın göz, burun, yanaklar, ağız ve alının yer aldığı ön kısmı. yüz maskesi yüze uyan ve hastaya gaz verilmesine olanak veren maske. yüzdürme cihazı kişiyi suda batmaktan koruyan, can yeleği gibi, alet. yüzen kaburgalar sternuma bağlı olmayan onbirinci ve onikinci kaburgalar. zehir yenildiği, solunduğu veya abzorbe edildiği LÜGAT veya tatbik edildiği, vücutta oluştuğu takdirde zigoma yanağın köşeli kemiği, frontal kemik, maksilla, temporal kemiğin zigomatik prosesi küçük miktarlarının kimyasal reaksiyonlarla ve sifenoid kemiğin büyük kanadı ile artiküle yapılarda hasar veya fonksiyon bozuklukları olur. yaratan her madde. zehir (venom) hayvanların salgıladığı ve ısırık zührevi hastalık cinsel münasebetle nakledilen hastalık. yaralarına bıraktığı toksik maddeler.