HÜSEYİN UYSAL 6 mayıs 2015 saat:13.00
Transkript
HÜSEYİN UYSAL 6 mayıs 2015 saat:13.00
3.ULUSLARARASI İZMİR SANAT BİENALİNDE KONFERANS VERECEK SANATÇILAR VE KONFERANS METİNLERİ HÜSEYİN UYSAL 6 mayıs 2015 saat:13.00-14.00 arası SINIF ÖĞRETMENLERİ VE SANAT EĞİTİMİ Sınıf öğretmenlerinin sanatsal değerlere sahip çıkma ve nitelikli sanat eğitimi uygulaması konusundaki eksiklikleri, ciddi birer problemdir. Çünkü sınıf öğretmenleri, bireyin hayatını doğrudan ya da dolaylı olarak etkileyecek olan, o değerli başarı temelini inşa etmektedirler. Bu inşa sürecinde oluşan; yanlışlık, uyumsuzluk ve eksiklikler gün geçtikçe büyüyerek ilerlemekte ve ne kadar yol kat ettiğini de gözler önüne sermektedir. Nitelikli sanat eğitiminin uygulandığı ortamda, çocuk, kendisini sübjektif güzel olan ile özgürce ifade edebilmektedir; bu da özgüvenin, kişiliğin, yaratıcılığın ve estetik beğeninin gelişmesinde önemli rol oynamaktadır. Böylesine değerli kazanımları elde eden birey, ileride hangi mesleği seçerse seçsin kendisine ve topluma karşı her zaman yararlı olacaktır. Çünkü sanat eğitimi esnasında çocuklar; disiplinli çalışan, problemlere karşı duyarlı, fikir üretebilen, zihinsel denenceler içerisinden seçim yapabilen ve haz duyan özgür bireylerdir. Görsel Sanatlar dersinin boyama, kesme, yapıştırma ve güzel (!) resim çizme dersi olarak görülmesi, Müzik dersinin sadece şarkı söylenen ders olarak düşünülmesi ve Edebiyat dersinin teorik bilgiler ezberlenerek, ara sıra kitap okunulan ders olması; coşkuyla akan ırmağın önünü kapatmaktan başka bir şey değildir. 6 ile 10 yaş arasındaki çocukların Görsel Sanatlar dersini sınıf öğretmenleri yürütmekte ve ciddi hatalar yapmaktadırlar. Görsel Sanatlar dersi kapsamında resim yaptırılırken, çocukların en yaratıcı olacakları dönemde, çocukları klişe konularla kısıtlamakta; bu da yetmiyormuş gibi çocukların güzel (!) çizemediklerini düşünüp, onlara güzel (!) çizmeyi öğretmeye çalışmakta ve kullanacakları renge kadar müdahale etmektedirler. Bunlar büyük yanlışlıklardır, çünkü çocuk resmi; kişilik, tecrübe ve huy özellikleri sonucunda ortaya çıkmaktadır. Bundan dolayı çocuk resminde ideal güzel resmi aramak; çocukların bireyselleşmesini ve özgürlüğünü engellemek anlamına gelmektedir. Her çocuğun resimsel üretimi birbirinden farklıdır. Hatta ünlü sanat tarihçi ve estetikçi Herbert Read, anlatım yönünden çocuk resimlerini kategorize etmiştir. Bunlar; organik, lirik, izlenimci, ritmik örüntü, dokusal form, şematik, dokunsal, dışavurumcu, sıralayıcı, bezeyici, romantik ve yazınsaldır. Bu kadar farklı değerler ile üreten çocukları tek düze indirgemek büyük hata teşkil etmektedir. Bir bireyin şanssızlığı, onun sınıf öğretmeni olmamalıdır. Ellerinden özgürlüğü alınan kişiler, ne birey olur, ne de o bireylerden nitelikli toplum. Bizler sanatçı ve sanat eğitimcileri olarak; kimimiz çocukluk dönemimizde aldığımız nitelikli eğitimden dolayı şanslıyız, kimimiz de büyük mücadelelerden galip geldiğimiz için. Ancak şunu unutmamalıyız ki; Bizler şanslıyız ve geleceğe şans vermek zorundayız! Halilhan DOSTAL 6 mayıs 2015 saat 14.00-15.00 arası SANAT PAZARI ve İLETİŞİM Toplumun değişen gereksinim, yargı ve tercihleri yanı sıra sanatın finansallaştığı süreçte, sanat olgusunu oluşturan birimlerin anlayış, refleks, hedef ve üretimleri hızla değişime uğramaktadır. Makro manada dayatılan, mikro ölçekte ve bir anlamda kaçınılmazlık haline gelen bu değişim, yeni bir sanat pazarı anlayışı ve ilişkiler zincirinin oluşmasına neden olmuştur. Düne kadar, estetik beğeni, avangard söylem ve eylemlere zemin hazırlayan ve hatta savunan anlayışın yerini, günümüzde sermayenin egemen olduğu güdümlü üretim ve sunumlar zinciri almıştır. Bu bağlamda, Mehmet Yılmaz’ın deyişiyle; ‘iktidarın ortağı’ olarak tanımlayabileceğimiz küratörün belirleyeceği eksende süre gelen üretimin boy gösterdiği fuar, bienal, trienal vb. uluslar arası platformlar ve yanı sıra geçmişte ‘ikincil pazar’ olarak anılan ve ancak günümüzde spekülatif anlayış ve manipülatif hamlelerin egemen olduğu müzayede salonları, sanat pazarının güncel vitrinleri haline dönüşmüştür. Bu yapının oluşmasında, özellikle bilinçten uzak tüketim ve gösterişin pompalandığı başta yazılı ve görsel medya başta olmak üzere, kültür endüstrisinin üstlendiği etkin rol, yadsınamaz. Sonuç; ‘işbirlikçi ya da iliştirilmiş’ sanatçı, ‘sermayenin tutsağı’ aracı kurum ve ‘şablon’ koleksiyoner. İSA ELİRİ 7 mayıs 2015 saat :14.00-15.00 arası GÜZEL SANAT ESERLERİNDE FİKRİ MÜLKİYET HAKLARI VE UYGULAMALARI Değişen dünyada temel hak ve özgürlüklerin yanında uygar dünyanın öne çıkardığı en temel hak alanlarından biri de emeğin ve fikrin korunması ve düşünce alanının genişletilmesidir. Düşünce en yüksek frekanslı enerjidir. Fikri haklar büyük ölçüde temel insan hakları ile birlikte değerlendirildiğinden ve ayrıca toplumun ekonomik sosyal ve kültürel yaşamının yanı sıra sınai ve teknolojik gelişimini de doğrudan etkilediğinden, fikri hakların korunması hem ulusal yasalarda hem de ikili ve çok taraflı uluslararası ve bölgesel sözleşme ve anlaşmalarda geniş bir boyutta ele alınmaktadır. Son zamanlarda teknolojinin gelişimi, özgün ürünlerin önemini artırmış ve bu özgün çalışmalardan teknolojik olarak yeni yararlanma imkanları sunmuştur. Bu yönüyle teknolojinin gelişimi hak sahiplerinin menfaatine olduğu kadar zararına da olmuştur. Diğer yandan teknolojinin gelişmesiyle birlikte çoğaltma ve yaymaya bağlı hak ihlalleri de çığır atlamıştır. Fikir ve sanat eserlerinin kolayca ve sıklıkla kopyalanması ve eser sahiplerinin haklarının ihlali yasa koyucularını harekete geçirmiş, bu hakları daha iyi koruyabilmek için birtakım yeni düzenlemeler yapmaya mecbur etmiştir. Fikir ve Sanat Eserleri Kanununa göre korunan eser sahibi değil, eserdir. Bu sebeple, hukuka aykırı faaliyet, esere değil de eser sahibinin kişiliğine yönelikse FSEK hükümleri uygulanamayacaktır. Eser sahibi, genel hükümler uyarınca hakkını koruyabilecektir. Bu nedenle, eser kavramının bütün unsurlarıyla yerli yerine oturtulması gerekmektedir. Fikir ve Sanat Eserleri Hukukundaki anlamıyla bir eser, her şeyden önce, "sahibinin hususiyetini taşımak" ve buna ilâveten, "belli tiplerde", "fikir ve/veya sanat mahsulü vasfı arz etmekte olmak" gibi, iki önemli unsura daha sahiptir. Buna göre, güzel sanat eserlerinde, bedii yani estetik nitelik, yönü öne çıkmaktadır. Yürürlükte bulunan kanuna göre bir fikir ve sanat ürününün eser olarak kabul edilip koruma altına alınabilmesi için; a. Sahibinin hususiyetini taşıması, b. Şekillenmiş olması, c. Kanunda sayılan eser türlerinden birine girmesi, d. Fikri bir çabanın sonucu olması, gerekmektedir. Yürürlükte bulunan 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu, eser sahibinin yarattığı eseri üzerinde eser sahibinin mali ve manevî hak ve yetkilerin, bu haklara ilişkin tasarruf esas ve usullerini, yargı yollarını ve yaptırımları düzenlemektedir. Buna bağlı olarak eser sahibinin esere bağlı cereyan eden mevcut haklarının korunabilmesi için, öncelikle FSEK kapsamında değerlendirilebilecek bir "eser" in varlığı şarttır. Yargıtay kararlarına göre, FSEK kapsamındaki ihlale bağlı uyuşmazlıklarda dava konusu fikri ürünün eser niteliği taşıyıp taşımadığı "re'sen" araştırılmalıdır. Fikir ve sanat eserlerinin çeşitli ölçütlere göre türlere ayrılması ve sınıflandırılması mümkündür. Mesela eserler ifadelerinde kullanılan olağan araç ve şekillere göre veya muhteva ve niteliklerine göre yahut eserden yararlanma tarzına göre gruplandırılabilir. YASADA BELİRTİLEN ŞEKLİYLE GÜZEL SANAT ESERLERİ Güzel sanat eserlerini diğer eser türlerinden ayıranın "estetik unsur” olması karşısında estetik unsurdan ne anlaşılması gerektiği, dikkat edilmesi gereken bir konudur. Estetizmin; metafizik, psikolojik, toplumsal, fizyolojik, deneysel boyutları bulunmaktadır. İnsanların değer yargılarına göre güzel, güzellik tanımı olmaz. Dolayısıyla ortaya konan çalışmada sanat eseri sayılmaz. Bu süreçte önemli olan, yaratılan eserin, estetik nitelik taşıma iddiasıdır. Yani ortada bir yaratma olayı söz konusudur. * Yağlı ve sulu boya tablolar, her türlü resimler, desenler, pasteller, gravürler, güzel yazılar ve tezhipler, kazıma, oyma, kakma veya benzeri usullerle maden, taş, ağaç veya diğer maddelerle çizilen veya tespit edilen eserler, kaligrafi ve serigrafiler. (FSEK 4/1/1); * Heykeller, kabartmalar ve oymalar. * Mimarlık eserleri. (FSEK 4/1/3); * El işleri ve küçük sanat eserleri, minyatürler ve süsleme sanatı ürünleri ile tekstil ve moda tasarımları. (FSEK 4/1/4); * Fotoğraf eserleri ve slâytlar. (FSEK 4/1/5); * Grafik eserler. (FSEK 4/1/6); * Karikatür eserleri. (FSEK 4/1/7); * Her tür tiplemeler. (FSEK 4/1/2); Eserin meydana getirilmesinde kullanılan aracın önemi olmadığı gibi, eseri meydana getiren kişinin sanatçı olmasının da yasaya göre önemi yoktur. Eser sahibi, işini profesyonel olarak icra eden bir kişi olabileceği gibi, bir amatör de olabilir. Ayrıca, eserin estetik amaçla meydana getirilmesi de şart değildir, eserde, estetik niteliğin bulunması yeterlidir. Bu durumda hangi maksatla üretilmiş olursa olsun, sanat alanında geçerli kurallara göre, objektif olarak estetik duyulara hitap eden tüm eserleri güzel sanat eseri olarak nitelendirmek mümkündür. Hak Kavramı Hakkın konusunu "hukuken korunmaya değer görülen menfaat" olarak tanımlamak mümkündür. Korunan menfaatin konusu hukukî varlıklar ve değerlerdir. "Eser sahibi, mali haklarından bağımsız olarak ve bu hakların devrinden sonra dahi, eseri üzerindeki sahipliğini ileri sürmek ve eserinin her türlü tahrifine, bozulmasına veya diğer değişikliklerine veya onur veya şöhretine zarar verebilecek her türlü küçük düşürücü fiilleri önlemek hakkına sahiptir. Manevî hak, gayri maddî nitelik arz eden ve eser ile onu meydana getiren arasındaki şahsî münasebeti ifade etmek için kullanılan bir terimdir. Manevî haklar; eseri meydana getirenin kamu nezdinde eser sahibi olarak bilinmesini, eser sahibi olarak kişiliğine, ismine ve eserine saygı duyulmasını istemek ve eseri dolayısıyla kişiliğine ve eserin bütünlüğüne karşı saldırılara hukukî yollardan karşı koymak gibi yetkilerden oluşur. Manevî haklar; eser sahibinin mahremiyetini, mesleki statüsünü, şeref ve şöhretini, ifade hürriyeti ve eser sahipliğinden kaynaklanan kişiliği ile ilgili diğer menfaatlerini koruması amacıyla tanınmış yetkilerdir. Bunun sonucu olarak, mezkûr haklar eser sahibinin şahıs varlığına giren değerler kapsamında mütalaa olunur. YÜKSEL BOZ ÖCAL 8 mayıs 2015 13.30-14.30 arası Seramik Yüzeylerde Sırların Boyutluluğu Sır Tabakalarının Kullanımı II Bu çalışmada, yapılan sanatsal seramiklerin üzerinde, tozlama yönteminden tarafımdan geliştirilen sırlama yöntemiyle, bir başka deyişle “sır tabakaları” ile sırlamayla, seramik yüzeylerde oluşan dokusal etkilerle yeni görünümler kazandırılması ve yeni anlatım dili oluşturulması konusuna yer verilmiştir. Öncelikle; sırlama tekniğini oluşturan yapıştırıcı (CMC) çözeltisinin ve sır tabakalarının hazırlanışı hakkında bilgi verilmiş , CMC kullanımının seramik renklendiricileri ile (oksit) ortaya çıkardığı farklı görünümler de gösterilmiştir. Çalışmada 10 dak. sürede öğütülen kalay katkılı ayrışma sırların kullanılmıştır. Bunlarla oluşturulan sır tabakalarının, farklı yapı ve konumdaki yüzeyleri olan birimlerin üzerinde, üç farklı kalınlıkta ve 960 oC pişme derecesinde renklendirici oksitlerin sır altı, sır içi ve sır üstü uygulanması konularına da yer verilmiştir. MERİH TEKİN BENDER 9 mayıs 2015 saat 13.00-14.00 arası SANATSAL YARATMA SÜRECİNDE DUYGUSAL ZEKA Duygular ve onlardan kaynaklanan duygulanım olmaksızın, sanatsal yaratmadan söz etmek mümkün değildir. Sanatçı, meydana getirdiği eserinde, duygularının etkisiyle ve imgelem gücüyle biçimlenmiş düşüncelerini cisimlendirmektedir. Duygular, sanatçı yaratımına katkıda bulunduğu için, olumlu bir doğrultuda değer kazanıyor demektir. Bu durum, sanatsal yaratma sürecine karışan bir değişken olarak, sanatçının duygusal zekâsının değerlendirilmesini gerektirir. Bu çalışmada, sanatsal yaratma, sanatçı duyarlılığı ve sanatçının duygusal zekâsını kullanım şekli, ressam Lucian Freud örnekleminde “sanat eseri analizi” yöntemi kullanılarak değerlendirilmeye çalışılmaktadır. Sanatçının 3 eseri incelenecektir. İnsanın duygu durumunu figüratif eserleri üzerinde etkili biçimde yansıtan önemli bir sanatçı olan Lucian Freud, konuya tipik bir örnek oluşturması nedeniyle seçilmiştir. Anahtar Sözcükler: Duygusal zeka, sanatsal yaratma, Lucian Freud, sanatçı, sanat eseri
Benzer belgeler
FİKRİ HUKUK BAĞLAMINDA GÜZEL SANAT ESERLERİ
maddeye aktarılış şeklidir. Şeklin korunabilmesi için, şekillendirmenin eser sahibinin kendisine özgü yeteneklerini (hususiyetini) aksettirmesi gerekir. Konumuz olan güzel sanat eserleri, Fikir ve ...
Detaylı