Genel Rapor Formatı
Transkript
Genel Rapor Formatı
Değişen Emek Piyasaları ve Gelişen Teknoloji: Yükseköğretim Dünyada Nereye Gidiyor? Dilara AY TSKB Ekonomik Araştırmalar | ayd@tskb.com.tr Eylül 2014 Değişen Emek Piyasaları ve Gelişen Teknoloji: Yükseköğretim Dünyada Nereye Gidiyor? Eylül 2014 TSKB Ekonomik Araştırmalar / Dilara AY Günümüzde yükselen maliyetler, değişen talep ve hızla ilerleyen teknolojiyle beraber mevcut eğitim sisteminin sürdürülebilirliği ve özellikle bir zamanlar toplumda azınlık bir kesimin ayrıcalığı olan, ancak daha sonra hızla gelişen ve yaygınlaşan üniversitelerin yeni koşullara adaptasyonu tartışılıyor. The Economist’e göre global ölçekte yükseköğretim Baumol Hastalığı1 (Baumol’s Disease)’na yakalanmıştır. Buna göre otomobil, bilgisayar ve daha birçok malın fiyatları düşerken kamunun da fonlarıyla destek verdiği üniversiteler ve bazı işverenler aynı hizmet için daha fazla ücret talep edebiliyor. Son 20 yılda Amerika’da üniversiteye gitmenin maliyeti yıllık enflasyonun yaklaşık 1,6 puan üzerinde seyrediyor. Yine Amerika’da 2007-2012 yılları arasında hükümetin sağladığı fon öğrenci başına %27 azalırken ortalama okul ücretleri (enflasyona göre düzeltilmiş) %20 oranında artmıştır. İngiltere’de de buna benzer bir tablo söz konusudur. Yükseköğretimi değişime zorlayan diğer itici güç ise emek piyasalarındaki değişimdir. Üniversiteyle elde edilen derece hala daha iyi bir kariyer için gerekli görünüyor. Ancak dijital çağa geçişle beraber mavi yakalılarda etkisini daha yoğun hissettiren otomasyon, beyaz yakalılarda da benzer etkiyi göstermeye başlıyor. Oxford Üniversitesi’nin bir çalışmasına göre mevcut işlerin %47’si, önümüzdeki birkaç on yıllık süreçte otomatize olma riskiyle karşı karşıya. Değişimin diğer ayağı ise internet. 2008’de başlayan ve günümüzde gitgide yaygınlaşan açık ve uzaktan eğitim (MOOC - Massive Open Online Course) yoluyla insanlar bir üniversiteye gitme maliyetine katlanmadan dereceye sahip oluyor, dersleri dinleyip, eğitimcileri oylayabiliyor. Her ne kadar akreditasyon sistemindeki eksiklik ve okul terk oranlarının yüksek olması tartışılsa da, bunun zamanla iyileşeceği düşünülüyor. Düşük maliyetli ve erişilebilir olmasının yanı sıra daha yaşlı insanlar için de cazip görünen yükseköğretim seviyesinde açık ve uzaktan eğitimle beraber, eğitim küresel bir pazar olmaya başlıyor. Nitekim MIT (Massachusetts Institute of Technology), oldukça başarılı bir Moğol öğrenciyi online elektronik dersinde keşfedebilmiştir. Hükümetlerin desteklemesi ve standart bir akreditasyon sisteminin oluşturulmasıyla birlikte bu yeni model daha çok insan için daha iyi bir eğitim vadetmektedir. Üniversite Eğitimi Gerçekten İyi Bir Yatırım mı? Bundan uzun zaman önce toplumun daha küçük bir kesiminin sahip olabildiği derecelerin bugün, maliyet/fayda dengesi tartışılıyor. Özellikle kamunun eğitimdeki desteğinin daha az olduğu ülkeler bu konuda başı çekiyor. ABD ve Avrupa’da yükseköğretim mezunlarının işsizlik oranı ortalamanın altında. Ancak üniversitenin sağladığı fayda öğrenciden öğrenciye değişse de yükseköğretime yatırım yapmak bazı durumlarda riskli olabiliyor. Üniversite mezunları ile lise mezunları arasındaki ortalama maaş farkına ‘üniversite ücret primi’ deniyor. İşverenler nitelikli iş gücüne ihtiyaç duyduklarında istihdamda üniversite mezunlarına talep artıyor ve bu prim yükseliyor. Ancak üniversite mezunu arzı daha az eğitimli iş gücüne göre daha hızlı artarsa bu prim sabit kalıyor veya azalıyor. 1 Maliyetlerin (ücretlerin) verimlilik artışı olmayan emek yoğun sektörlerde artma eğilimi. Değişen Emek Piyasaları ve Gelişen Teknoloji: Yükseköğretim Dünyada Nereye Gidiyor? Eylül 2014 TSKB Ekonomik Araştırmalar / Dilara AY Her ne kadar üniversite mezunlarına olan talep ülkeden ülkeye değişse de özellikle gelişmiş ekonomilerde trend gayet açık. Neredeyse yüzyıldır işverenler mümkün olduğunca en iyi eğitimli gençleri istihdam etmek istiyor. Böylelikle, mezun sayısı hızlı şekilde büyümedikçe üniversite ücret primi yükseliyor. Örneğin ABD’de 20. yy başlarında mezunların kazandığı yüksek primler, savaş sonrası yıllarda üniversiteler daha fazla mezun verdikçe kaybolmuştur. 1970’lerde üniversite mezunu arzı yıllık lise mezunu arzının 5 puan üzerinde büyümüş; 1990’larda ise aradaki fark 2 puana kadar gerilemiş ve ücret primi tekrar artmaya başlamıştır. 15 Yükseköğretim Mezunları İşsizlik Oranları (25-64 Yaş) 2008 2011 İrlanda Yunanistan İspanya Portekiz Slovak Cum. Estonya Türkiye Macaristan ABD Fransa Slovenya Polonya Finlandiya OECD Ort. Rusya Danimarka Brezilya Kanada Almanya Birleşik Krallık İtalya Belçika Çek Cum. İsrail İsveç Japonya İzlanda Yeni Zelanda Meksika Şili Lüksemburg Avustralya Hollanda Norveç Avusturya İsviçre Kore 0 5 % 10 2005 Kaynak: OECD Venedik Üniversitesi’nin yaptığı bir araştırma2, 1990-2005 arası dönemde üniversite seviyesinde okullaşma oranlarının İsveç, Finlandiya ve Danimarka’da %50; İngiltere, İrlanda, İtalya, İspanya ve Portekiz’de ise %30’dan fazla arttığını belirtiyor. ABD’de ise bu oran %26 civarında. Çalışmada altı çizilen bir diğer husus ise Avrupa’daki hızlı değişimin emek piyasasının yeni mezunlara doymasına yol açtığı. Mezun primlerinin 2000’lerde Fransa, İrlanda ve İngiltere’de arttığı, Almanya’da ise düştüğü hesaplanıyor. 2011 yılı OECD verilerine göre, ABD’li yükseköğretim mezunları ortaöğretim mezunlarına göre yılda ortalama %77 daha fazla kazanıyor. Bu oran İngiltere’de %57, Fransa’da %47 ve İsveç’te %25 civarı. Harvard Üniversitesi ve Virginia Üniversitesi tarafından yapılan bir çalışma3, 1965-2008 yılları arasında Amerika’da üniversite eğitiminin indirgenmiş bugünkü değerinin (net okul ücretleri bazında, 2009 fiyatlarıyla) erkeklerde 213.000 $’dan 590.000 $’a, kadınlarda ise 129.000 $’dan 370.000 $’a çıktığını hesaplıyor. Bu artışın büyük bir kısmının ise 2000’den önce ortaya çıktığı belirtiliyor. 2 3 http://virgo.unive.it/elena.crivellaro/Research__files/cwp_30sett.pdf https://www.aeaweb.org/articles.php?doi=10.1257/jep.26.1.165 Değişen Emek Piyasaları ve Gelişen Teknoloji: Yükseköğretim Dünyada Nereye Gidiyor? Eylül 2014 TSKB Ekonomik Araştırmalar / Dilara AY Tüm bunların dışında, birçok gelişmiş ülkede eğitimleri için borçlanan öğrenci sayısı artış eğiliminde. 1993-2012 arasında ABD’de öğrenci kredisi kullanan mezunların oranı %25 yükselmiş ve kredi kullananların ortalama borcu iki katına çıkmıştır. Diğer yandan eğitimin getirisinin kurumun adından başlayarak birçok faktöre bağlı ve hayli değişken olduğu ortada. 1.500 adet yükseköğretim kurumundan mezun olmanın finansal getirisini hesaplayan bir çalışmaya göre, Caltech ve MIT gibi kurumlardan lisans mezunu olmanın 30 yıllık getirisi 2 milyon $ civarında. Listenin alt kısımlarına indikçe getiri azalıyor. Örneğin Valley Forge Christian College gibi bir okuldan mezun olmanın getirisi ise -148.000 $ olarak hesaplanıyor.4 Bazı Okullarda Eğitime Yatırımın Getirisi Sıralama 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 1482 1483 1484 1485 1486 Okul Adı İlk 10 Okul Harvey Mudd College California Institute of Technology (Caltech) Polytechnic Institute of New York University (NYU-Poly) Massachusetts Institute of Technology (MIT) SUNY - Maritime College** Colorado School of Mines** SUNY - Maritime College*** Colorado School of Mines*** Stevens Institute of Technology Stanford University Son 5 Okul Florida Memorial University University of Maine at Presque Isle (UMPI)** Miles College - Fairfield, AL University of Maine at Presque Isle (UMPI)*** Valley Forge Christian College 6 Finansal Destekle 30 Yıllık Yıllık ROI ROI 2012 Maliyet 30 Yıllık 5 Net ROI* Yıllık ROI $221.700 $213.000 $214.300 $2.113.000 $1.991.000 $1.622.000 8,3% 8,2% 7,6% $2.217.000 $2.103.000 $1.728.000 10,6% 11,0% 10,1% $215.700 $90.530 $107.100 $124.800 $170.900 $237.300 $230.100 $1.606.000 $1.586.000 $1.574.000 $1.552.000 $1.510.000 $1.461.000 $1.432.000 7,5% 10,4% 9,7% 9,2% 8,0% 6,9% 6,9% $1.739.000 $1.611.000 $1.607.000 $1.552.000 $1.510.000 $1.574.000 $1.577.000 11,0% 11,6% 11,1% 9,2% 8,0% 9,2% 10,6% $116.100 $79.330 $92.280 $122.100 $114.100 $-114.000 $-124.000 $-136.000 $-167.000 $-178.000 -12,0% <-12,3% <-12,3% <-12,3% <-12,3% $-60.000 $-94.700 $-107.000 $-167.000 $-148.000 -10,1% <-15,0% <-15,0% <-15,0% <-15,0% *Yatırımın Getirisi **Eyalet içi öğrenci için. ***Eyalet dışı öğrenci için. Kaynak: PayScale.com Hangi disiplinden mezun olunduğu da getiriye etki eden bir başka önemli konu. California Polytechnic State University’den Jonathan James, ABD’de üniversite primlerinin değişken olduğunu, mühendislik mezunlarında %125 iken psikoloji ve benzer sosyal alanlarda %40 olduğunu hesaplamış. Ücret primlerinde lisans sonrası çalışmalar da etkili gözüküyor. Yakın zamandaki bir çalışma ABD’de lisans mezunlarının yüksek lisans ve üstü mezunlarına göre kazandıkları ücretin 1963’te benzer olduğunu ancak 2010 yılında aradaki farkın %27 olduğunu ortaya koyuyor. Artışın büyük bir kısmının ise yine 2000’li yıllarda ortaya çıktığı belirtiliyor. 4 http://www.payscale.com/college-education-value-2013 Mezunun mezuniyet sonrası 30 yıllık çalışma süresinde elde edeceği gelir (-) lise mezunu olsaydı elde edeceği gelir (-) okulun maliyeti (okul ücreti, yatak ve yiyecek ücreti, kitap ve diğer gereç için giderler) 6 Bir yükseköğretim programına yatırım yapmanın 30 yıllık getirisi ile hisse senedi veya tahvil piyasaları gibi başka alanlara yatırım yapmanın getirisini karşılaştırır. 5 Değişen Emek Piyasaları ve Gelişen Teknoloji: Yükseköğretim Dünyada Nereye Gidiyor? Eylül 2014 TSKB Ekonomik Araştırmalar / Dilara AY Yükseköğretimin Geleceği: Standart Üniversite Modeli Sorgulanıyor Üniversitelerin geleceği ve öğretim ve öğrenimin geleneksel metotlarla sürdürülebilirliği The Economist’in de gündemine girmiştir. ‘Üniversitelerde finansman krizi’ konusuna ilişkin olarak, teknolojiye yönelik yüksek maliyetli yatırımların yanı sıra akademisyen maaşları ile hızla yükselen idari maliyetlerin kurumların maliyetlerini artırması tartışılıyor. Hükümetler ise çareyi, üniversiteleri mali yönden daha az desteklemekte buluyor. Özellikle Amerikan üniversitelerinin baskı altında olduğu belirtiliyor ve bazı analistler başta küçük ölçekteki özel okullar olmak üzere önümüzdeki 20 yılda iflaslar öngörüyor. İşin finansal boyutunda, üniversitelerin yükselen maliyetlerini öğrencilere yüklediği düşünülüyor. Şöyle ki, ABD’de kar amacı gütmeyen özel üniversitelerin eğitim ücretleri 2002-2012 arası dönemde reel olarak %28, kamu üniversitelerinde ise 2007-2012 yılları arasında %27 artmış durumda. Ortalama eğitim ücreti 8.400 $ - 19.000 $ arasında değişiyor. Özel üniversitelerde (college) ise ortalama okul ücretinin 30.000 $’ın üzerinde olduğu belirtiliyor. ABD’li öğrencilerin borcu 1,2 trilyon $’a yaklaşıyor ve 7 milyondan fazla insan borcunu ödeyemiyor. Uzun zamandan beri borçlanarak lisans derecesine sahip olmanın mantıklı olduğu düşünüldüyse de durum her zaman öyle değil. Diğer bir ifadeyle, birçok öğrenci için mezun olmasın sağladığı ücret artışı yüksek maaşlı meslek veya işlerde maliyeti geri ödese de bu hepsi için geçerli değil. Çoğu işte mezunlar ancak uzun bir zaman sonra nispeten daha iyi para kazanabiliyor. Asya ülkelerinde okul ücretleri enflasyonu (tuition-fee inflation) önde gelen üniversitelerde son beş yıldır %5 civarında. Latin Amerika’da ise mezunlar havuzunu genişletme amacıyla ücretleri düşük tutma kaygısı hakim. Avrupa ülkelerinde de eğitim ücretleri artış trendinde. Örneğin, İngiltere’de 1998 yılında okul ücretleri 1.000 £ civarındayken 2012 yılında 9.000 £ seviyelerine çıkmıştır. Bunlara ek olarak, üniversitelere çalışan kesimi de kariyerleri boyunca eğitme misyonu yüklenmiş durumda. Küreselleşme ve makineleşmeyle beraber orta seviyede bir eğitim gerektiren meslek türleri sayıca azalmakta ve yeni online iş modelleri birçok sektör için tehdit oluşturmaktadır. Oxford Üniversitesi’nde yapılan bir çalışma, önümüzdeki birkaç on yıllık sürede mevcut mesleklerin yarısına yakın bir kısmının otomatize olacağını tahmin ediyor7. Çalışanlar ise böyle bir iklimde emek talebi eğrisinin üzerinde kalabilmek ve niteliklerini artırabilmek amacıyla daha fazla eğitim talep ediyor. Nitekim ABD’de 35 ve üstü yaşta yükseköğretimde okullaşma 1990’larda 314.000 iken 2000’li yıllarda 899.000’e yükselmiştir. Tüm bu gelişme ve değişimler dünyada artık çoğu birey ve kurumca kabullenilen eğitimi ‘hayat boyu öğrenme’ perspektifinden ele alma gerekliliğini ortaya koyuyor. Teknolojik ilerleme ise, kurumları eğitimde dijital uygulamaları artırmaya zorluyor. Uzaktan öğrenmenin yaygınlaşmasıyla bir zamanlar kütüphanelerin tozlu raflarında saklı olan ve ancak azınlık kesimin ulaşabildiği ‘bilgi’ye artık akıllı telefon, bilgisayar veya tableti olan herkes erişebiliyor. Dolayısıyla, bir yandan eğitime olan talep artmaya devam ederken diğer yandan standart üniversite modeline ek olarak internet üzerinden açık/uzaktan eğitim bu talebi karşılama görevini üstleniyor. Haziran ayında yayınlanan ‘TSKB Eğitim Sektörü Raporu’nda da ele aldığımız gibi bu tür uygulamalarla 7 http://www.oxfordmartin.ox.ac.uk/downloads/academic/The_Future_of_Employment.pdf Değişen Emek Piyasaları ve Gelişen Teknoloji: Yükseköğretim Dünyada Nereye Gidiyor? Eylül 2014 TSKB Ekonomik Araştırmalar / Dilara AY eğitim artık zaman ve mekandan bağımsız hale geliyor, öğrenmenin maliyeti azalıyor ve böylelikle erişilebilirlik artıyor. Harvard Business School’dan Prof. Clayton Christensen, MOOC için birçok verimsiz üniversiteyi yok edebilecek, güçlü bir ‘yıkıcı teknoloji’ tanımını yapıyor. MOOC: Geçmişi, Bugünü ve Geleceği İlki 2008’de Kanada’daki bir bilgisayar dersinde gerçekleştiyse de MOOC fikri 2012’de yayılmaya başlamıştır. Bu dönemde üç büyük MOOC piyasaya sürüldü: Harvard ve MIT tarafından ‘edX’, Stanford Üniversitesi Bilgisayar Bilimleri profesörü Andrew Ng ve Daphne Koller tarafından kurulmuş ‘Coursera’ ve ‘Udacity’. Bu üçü şimdiye dek 12 milyondan fazla öğrenciye hizmet sağlamış bulunuyor. Bunun üçte birine yakın kısmı ise Amerikalı. Ancak edX, öğrencilerinin yarısına yakın kısmının gelişmekte olan ülkelerden geldiğini belirtiyor. edX MOOC İstatistikleri, 2012-13 Ülke/Bölge Kayıtlı Öğrenci Ortalama (000) Yaş ABD 138 31 Avrupa 72 28 Hindistan 60 23 Asya Diğer 60 25 Afrika 33 27 Latin Amerika 32 26 Kaynak: edX, The Economist MOOC’lar, The Economist’te ele alındığı gibi Schumpeter tarzı bir ‘creative destruction’ (yaratıcı yıkım) potansiyeline sahip olsa da günümüzde hala birçok üniversite ve işveren tarafından geleneksel yükseköğretim programlarına ilave bir derece olarak görülüyor. Nitekim, Amerika’daki MOOC öğrencileri arasındaki bir ankete göre katılımcıların %70’inin halihazırda bir derecesi bulunuyor. Online ders arama motoru olan SkilledUp’ın kurucusu Nick Gidwani mevcut durumu gazeteciliğin ve yayıncılığın işlevini yitirme sürecine benzetiyor. Bu süreç büyük yayınevlerinin birçok alandaki monopol konumlarını düşük maliyetli bloglar, websiteleri ve uygulamaların yaygınlaşmasıyla büyük ölçüde kaybetmeleri olarak tanımlanıyor. MOOC’ların görünen tüm bu avantajlarına rağmen, dijital eğitimle gerçekleştirilemeyecek ve ancak geleneksel üniversitelerde gerçekleşebilecek bazı farklılıklar bulunuyor. Geleneksel yapıda, yükseköğretim kurumları öğrencilerin münazara tekniklerini, sunum yapma kabiliyetini, iletişim yeteneklerini ve ortaklaşa bir yaşamı öğretiyor/geliştiriyor, sosyal sermaye yaratıyor. edX’ten Anant Agarwal ise farklı bir yapı öneriyor; üniversiteye giriş yılı MOOC aracılığıyla, devam eden iki sene standart yapıdaki gibi üniversiteye gidiş ve son sene öğrencilerin bir yandan part-time çalışabileceği, bir yandan da çalışmalarını online ortamda finalize edebilecekleri bir model. Bu tarz karma bir yapının dört yıllık online lisans derecesinden daha cazip olacağı düşünülüyor. Bazı üniversiteler ise şimdiden müfredatlarına online sınıflar eklemiş durumda. Brezilya’da Unopar Üniversitesi görece daha düşük maliyetli ve online ders materyallerini ve uzaktan erişimi bulunan haftalık seminerleri içeren lisans Değişen Emek Piyasaları ve Gelişen Teknoloji: Yükseköğretim Dünyada Nereye Gidiyor? Eylül 2014 TSKB Ekonomik Araştırmalar / Dilara AY dersleri öneriyor. Amerika’da ise Minerva Üniversitesi Ivy League8 okullarıyla rekabet edebilmek için farklı bir kritere ve çok daha düşük ücrete sahip (60.000 $ yerine 10.000 $ gibi). Buna göre ilk 20 öğrencilik grubun kabul edildiği okulda San Fransisco’daki ilk seneden sonra Amerika dışındaki ülkelerde yaşanarak eğitimin geri kalanı online ortamda tamamlanıyor. Programın tanıtımında, eğitim süreci boyunca bir müddet gelişmekte olan ekonomilerde yaşamanın önemine değiniliyor. Online eğitim firmalarının kazançları ise firmadan firmaya değişebiliyor. The Chronicle of Higher Education’a göre edX, üniversitelere online dersten kazanılan ilk 50.000 $’a ilaveten gelecek gelirlerin bir kısmı karşılığında kendi platformunu kullanmalarına izin veriyor. Diğer alternatif model, 250.000 $’a ek olarak dersin yaratılma aşamasında yardım ve dersin bulunduğu her dönem için ek ücret talebi. Coursera ise hizmet vermeye başladığı 2012 yılından beri, öğrencilerden 30 $ - 100 $ arası talep ettiği sertifikalandırmadan elde ettiği geliri 4 milyon $ civarı olarak açıklamıştır. Financial Times’a göre MOOC’lar genellikle Coursera gibi dış firmalar tarafından geliştirilen teknoloji platformlarına dayansa da birçok okul, ‘in house’ platformlar geliştirmenin yollarını arıyor. Örneğin, Ocak 2015’te online MBA programını hayata geçirecek olan Imperial College Business School’un dekanı Anand Anandalingam, programlarının okulun kendi teknoloji grubu tarafından desteklendiğini belirtiyor. Prof. Anandalingam, programın kampüs bazlı programa göre Londra’daki yüksek hayat pahalılığına katlanılmamasını sağlayacağına ve Imperial markası sayesinde küresel ölçekte popüler olacağına inanıyor. £32.000’lik ücretin, Imperial’ın Londra bazlı EMBA programına benzer seviyede olması, programı üst sınıf bir online derece yapıyor. Dekan ise bunun bir indirim programı olmadığının ve kampüs bazlı programa göre aynı seviyede öğretim ve hizmet sunulacağının altını çiziyor. Dijital Eğitimin Zayıf Yönleri Tüm bu avantajlarına rağmen online eğitimin bazı eksiklikleri de bulunuyor. Örneğin California’daki bir üniversitede Udacity tarafından sunulan matematik ve istatistik dersleri geçtiğimiz yıl askıya alınmış. Kampüs öğrencilerinin %30’unun geçtiği başlangıç seviyesindeki derste online öğrencilerin %18’inin geçer not alabildiği ve bu aralığın seviye zorlaştıkça açıldığı belirtiliyor. Udacity’nin kurucularından Sebastian Thrun, MOOC’ların pedagojik açıdan hızlı bir şekilde geliştirilmesi ihtiyacına işaret ediyor. MOOC karşıtlarının altını çizdiği bir konu ise yüksek terk oranları. MOOC’a ilk kez katılanların yalnızca %10’unun dersleri tamamladığı söyleniyor. Diğer endişe duyulan konu ise öğrencilerin sınav anında test sorularını başkasına çözdürme ihtimali. Geçen yıl kurulan Alman MOOC platformu ‘iversity.org’, bir gözetmen yardımıyla bu durumun önüne geçmeye çalışıyor. Coursera ise kayıtlı öğrencilerin kişiye özel yazma biçimlerini içeren bir kimlik tanımlama hizmeti öneriyor. 8 ABD'nin kuzeydoğusundaki sekiz vakıf üniversitesinin oluşturduğu birlik. Günümüzde Ivy League, akademik mükemmellik, zor öğrenci alma ve elitizm ile bağdaştırılmıştır. Birlikteki okullar: Brown Üniversitesi, Columbia Üniversitesi, Cornell Üniversitesi, Dartmouth College, Harvard Üniversitesi, Princeton Üniversitesi, Pennysylvania Üniversitesi, Yale Üniversitesi.(Wikipedia) Değişen Emek Piyasaları ve Gelişen Teknoloji: Yükseköğretim Dünyada Nereye Gidiyor? Eylül 2014 TSKB Ekonomik Araştırmalar / Dilara AY Sonuç Günümüzde artık mezuniyetten emekliliğe kadar geçen iş hayatında kişinin bilgisini sürekli güncellemesi önemli gözüküyor. Daha genel anlamıyla, bireysel başarı için bir ön koşul olarak görülen eğitim kurumlarının ötesinde bilgi ve becerilerin geliştirilmesi olarak tanımlanan “Yaşam Boyu Öğrenme” kavramı bugün başta OECD ülkeleri olmak üzere birçok ülkede ortak bir politika hedefi haline gelmiş durumda. Online eğitimle ilgili birtakım çekincelere rağmen dijital ortamdaki derslerin mevcut okulların müfredatına daha çok entegre olması bu durumu tersine çeviriyor. MOOC’lar şimdiden geleneksel üniversite modelini geliştirmeye başlamış gözüküyor. Kampüs bazlı programlarda, öğretim üyelerinin derslerin video kayıtlarını öğrencilere önceden verip, ders zamanını ise konuyu tartışarak değerlendirmesi gitgide yaygınlaşıyor. Türkiye’de de özellikle vakıf üniversitelerinde benzer arayışlar sürüyor. Örneğin yeni kurulan MEF Üniversitesi, öğrencilerin derse gelmeden önce ders videolarını izleyip notlar aldığı ve sorular hazırladığı, ders esnasında ise öğretim üyesi rehberliğinde soruların öğrenci gruplarınca tartışıldığı ve yanıtlandığı “Flipped Classroom” eğitim-öğretim modelini hayata geçirmiş bulunuyor. John Henry Newman tarafından 1858 yılında yayınlanan “The Idea of University”de üniversite, kişisel ilişkiler yoluyla iletişim ve düşüncenin dolaşımının gerçekleşmesi için bir yer olarak tanımlanıyor. Sanal ortamda kişisel ilişkileri geliştirmek için sınırsız seçenek olsa da Newman, kişisel temastan yoksun bir yükseköğretimi buz tutmuş, taşlaşmış, demir yığını bir üniversiteye benzetiyor. Bu tabir, yüksek teknolojili eğitim uygulamalarını tam olarak tanımlamasa da açık/uzaktan eğitim programları ve benzeri uygulamaların yüksek maliyetli ve nispeten daha stresli yükseköğretim modeline alternatif olma açısından önü açık görünüyor. MOOC’ları talep eden kesimin ortalama yaşları ve çoğunun halihazırda lisans mezunu olması, lisans derecesinde edinilen bilginin artık insanlara yetmediğinin bir kanıtı. Önümüzdeki dönem, başta çalışanlar olmak üzere farklı kesimlerin taleplerinin artmasıyla online/uzaktan eğitimin daha da yaygınlaşacağı düşünülmektedir. Bütüne bakıldığında, yükseköğretim hala güvenilir bir yatırım gibi duruyor. Ancak finansal getirisini artırmak birçok faktöre bağlı. Toplumumuzda yerleşik olan ‘altın bilezik’ yaklaşımı uzun süre daha geçerliliğini koruyacak gibi duruyor. Değişen Emek Piyasaları ve Gelişen Teknoloji: Yükseköğretim Dünyada Nereye Gidiyor? Eylül 2014 TSKB Ekonomik Araştırmalar / Dilara AY Bu doküman Türkiye Sınai Kalkınma Bankası A.Ş.’nin uzman kadrosunca güvenilir olarak kabul edilen kaynaklardan elde edilen verilerle hazırlanmıştır. Notta yer alan görüşler ve öngörüler, not kapsamında belirtilen ve kullanılan yöntemler ile sektör temsilcileriyle yapılan görüşmelerle üretilen sonuçları yansıtmakta olup bu verilerin tamlığı ve doğruluğundan Türkiye Sınai Kalkınma Bankası A.Ş.'nin herhangi bir sorumluluğu bulunmamaktadır. Notta yer alan sonuçlar, görüşler, düşünceler ve öngörüler, Türkiye Sınai Kalkınma Bankası A.Ş. tarafından açık ya da gizli olarak bir garanti ve beklenti oluşturmaz. Diğer bir ifadeyle; bu dokümanda yer alan tüm bilgi ve verileri kullanma ve uygulama sorumluluğu, doğrudan veya dolaylı olarak, bu rapora dayanarak yatırım kararı veren ya da finansman sağlayan kişilere ait olup, elde edilen sonuçtan dolayı üçüncü kişilerin doğrudan ya da dolaylı olarak uğradıkları zarardan Türkiye Sınai Kalkınma Bankası A.Ş. hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz. Bu doküman ileriye dönük tahminleri de kapsamaktadır. Türkiye Sınai Kalkınma Bankası A.Ş., bu tahminlere ulaşılamaması ya da Doküman’daki bilgilerin tam ve doğru olmamasından sorumlu tutulamaz. © 2014 Bu dokümanın tüm hakları saklıdır. Türkiye Sınai Kalkınma Bankası A.Ş.’nin izni olmadan raporun içeriği herhangi bir şekilde basılamaz, çoğaltılamaz, fotokopi veya teksir edilemez, dağıtılamaz.