Ay ile Konuşan Adam
Transkript
Ay ile Konuşan Adam
Ay ile Konuşan Adam Bölüm 1 Avni kim mi?.. hım mm. bilmem?!. Bir düşüneyim.. .. Bizim Avni hiç bir özelliği olmayan, yani sadece sıradan birisi. Kendine göre kuralları olan bir deli bir çocuk işte, bizim Avni. Her zaman başladığı işi bitirmeyi ister, bazen bitirir. Dürüstlük ister, çünkü dürüsttür. Yalan sevmez. Saygısızlığa katlanamaz. Karşısındakileri kim olurlarsa olsunlar, insan olarak kabul eder. Çevresindeki, insanlardan sadece faydalanmak isteyen yalakacılar dan hoşlanmaz. Sözünün eridir, verdiği sözlerden dönmez. Mertlik kurallarına uyar. Fakat bu kuralları uygulamaya gelince, karşısında kilerini kırarım korkusuyla, düşündüklerini uygulamaya bile cesaret edemez. Avni ye birisi kötülük yapsa, yada Avni'ye bir zarar verse Avni, “Onların da muhakkak kendi açılarından doğru olduğuna inandıkları konular vardır, kendi çaplarında her halde haklılardır” diyen biri bizim Avni. Avni genelde hayatında başından geçen , yaşadığı olaylara da , iyi yönleri ile yaklaşmaya çalışan, pozitif düşüncelerle dolu. Arkadaş canlısı ve her şeyi bilinçli olarak olumlu yönleri ile görmeye çalışmış bir kişi, Neden, dünyevi konularda görüş açısının bu türde olduğunu sebebi Avni ye sorarsak alacağımız cevap <<Karamsar olursak elimize ne geçer, sonuçta kendi düşüncelerimizi onlara zorla kabullendiremeyiz ki.>> olur.. Avniyi tanımlamaya çalışırsam, “senin benim gibi” dediğimiz, zatı muhteremlerden biri işte. Yani benim bildiğim Avni’nin yaşadığı sürece bu yaradılışta birisi olması idi şimdi nerdedir bilinmez.. Avni yi daha tanımak için dönüp kendi çocukluğumuza bir bakmalıyız. Hepimiz çocukluğumuzda yukarda anlatmaya çalıştığım özellikleri taşıyorduk. Yani bu DNA bilgileri ile doğduk. Ama hayat kimilerimizi bu yoldan yürüttü, yani para pul ve maddiatı ikinci planda tutarak insanlara yaklaşan, onları sadece insan oldukları için değerlendiren insanlar olarak saf ve sade cıkarsız güzellikleri aratır oldu. Yada bu özverileri unutturarak, tek tanıdığı şeyin, en önemli değerin "para" olduğuna inandırdı. Bu özveriye inanan, herşeyi bununla ölçen, “para yoksa insanlıkta yok” diyerek insanlara yönelişimizi hep "para" değerleri çerçevesinde olmasını öğretti yada sağladı. Sonuçta düşünürsek doğumdan ölüme kadar sadece “para” için çabalayanlar var, ve hali ile, paraları olmaz ise, yanlız kalaya mahkum olan, paraları çokkende yanlız kalmaya mecbur insanlar oluştu. Fazla uzatmama gerek yok sadece bir etrafınıza bakın yeterli. Muhakkak sizde göreceksiniz. Herkezin gösterişmerakını, en yakın insanların yoksulluğunu 15.11.2006 19:30:00 Copy rigth 2006- Mertol Gürzel 1/359 arttırırcasına çoğalttıklarını. Bir örnek verirsek. Çocuğunuz! Nike ayakkabısını yinede alacak. Đster siz aç gezin, yada evinizde yiyecek içeceğiniz olmasın O alacak. Neden nankör bir çocuk olduğu içinmi? Hayır normal insani değerleri ile çevresinde kabullenmediği için alacak ve almak mecburiyetinde. Ama inanın bana Dünya böyle. Bunun yaşadığınız ülkeye, dine, dile veya çevreye bağlayamazsınız Dedik ya dünya böyle. Bir parça konu dışı olacak ama.. Yani gittikçe kafamı kurcalayan bir Konu var o da HAK "Đnsan haklarımı yoksa "Para" haklarımı? "Savaş/Barış haklarımı" yoksa yine konu dönüp dolaşıp gelip "para" haklarındamı takılacak? "Kadın hakları” desek!. Neyse bu konuya girmeyelim "Kadınlar zaten her zaman haklıdır". Ama genelde "Kadın Hakkı" diye bir şey yoktur. Efendim? Ne dediniz? Yoksa siz Kadın Hakkı'yı tanıyor musunuz?, Vah, vah, vah ne zaman ameliyat olmuş? Cinsiyetimi değiştirmiş bizim Hakkı bey? Valla duymadım!. Ay ayol O olsa, olsa Hakkoş olmuştur şimdi. Tabiyki şaka yapıyorum. Ama herşeye rağmen Kadın haklarını bile korurken Erkeklerede hak vermemiz gerekecek noktaların olduğunu unutmamalıyız. Demek istediğim her madalyonun 2 yüzü var bu hiç unutulmamalı. “Benim hakkım” diğer kişinin hakkını çiğnememeli. Bu kadar Politika yeter sanıyorum...... ---Abi ya kapat şu radyoyu. Bak yine konudan saptın politikaya başladın.. biz burada seni değil Avniyi anlatıyoruz.. AVNĐyi.. tamammı canım anlaştıkmı. Bak bırakırım şimdi.... Nerde kalmıştık?? nerde kalmıştık yahu?? hah buldum .. Đnsanların tek cânîî gönülden ve yürekten ve karşılık beklemeden uğraştığı benim tanıdığım bir tek hak varsa O da çocuk hakları. ---Burası doğrumu yazıldı yaw anlayamadım..câni gönül.. cağni miydi. Ya Can dan gelen gönül işte..ee can ile gönül aynışey değilmi yaw.. üff Birde şu araptürkçe kelimeler olmasa? Bu da Ne demek şimdi?.. Uf Abi ya öyle konulara giriyorsun ki kafam karıştı Hakkı? Makkı? olum abi... Paran varsa bütün Hak'lar senin. Paran yoksa! ... Ama burada da bu sefer “Para kak’ı” tökez oluyor. öyle ya karşılık alınmadan yapılan bir işte gereken parayı nerden bulacağız.. Değilmi? Sizin anlayacağınız. Buyurun işte gene "Para Hakk’ı” galip geldi. Şimdi bu konuları Avni ile konuşursak; Kusura bakma.. Abi aslında dükkan senin yani..... Kimsiniz? Tanışıyor muyduk??. <<Valla bilmem birde onlara soralım neden böyleler? Acaba onların doğruları neler..Neden böyle yaparlar.>> diye kesip atar..... Evet Editörümüz haklı biz gelelim konumuza Nerde kalmıştım.. Bizim Avni öz temellerine yıllardır sağdık kalmış bir insan olarak , insanlık canlısı Yani işte öylesine bir Avni işte. Günlerden bir..... Pardon!!! bir, saniye... Avni yi yatışmam gerekiyor. Gene bizim Editör’le tartışmaya girmiş --- Neden hepimiz aslında bir Avni değil miyiz? Avni.. alt tarafı öylesine bir Avni dedi ya ! Bunda ne var neden alınıyorsun hemen öyle? Bak Avni ayıp ettin şimdi şura da ne güzel seni çekiştirip duruyorduk ne olmuş yani?. Başkaları çat mat E-Mail vs. ile uğraşıyor, Bazı kişilerin hiç bir şeye vakitleri yok. Bende seni çekiştiriyorum...... Tamam... tamam oldu. Üzülme bir çaresine bakarız. Senden bahsederken daha dikkatli oluruz... Kusura bakmayın bizim Avni işte. bazen çok alıngan oluyor....Evet nerde kalmıştım Ha tamam evet hatırladım çocukluğunda Avni Đstanbul'un güzel köylerinden birinde doğmuş ve büyümüş, yani Đstanbul'un keyfini çıkarmış biri. Ay ile Konuşan Adam --- Avni bırakırım bak yazmaya ne olmuş yani Ha hanım Köy ha Kadıköy Ha Bakırköy sonuçta hepsi köy. Bir de senin köyünde Akıl hastanesi var ondan da utanırsın diye açık, açık yazmadım. Kapa çeneni biraz sabret) Bu güzel köyde Avni’nin keyfi yerindeymiş aslında Annesinin sıcak kucağında yaşıyor ve okula gidiyormuş. Öyleden sonraları güzellik uykusuna akşam üzeride 5 çayına kalkarmış. Avni! şimdi nasıl böyle daha mı iyi? ..... Bak şimdi!. Şimdide kapıyı kapatıp çekti gitti. Neyse geriye gelir gene. Gelmezse de kendi bileceği bir şey yoksa bu sayfayı sizler gibi oda herhangi bir Internet kafe' den yada ilerde kitabı alarak okur. Beyenmiyorsan oturda sen yaz.. Avni! Bizanslıların surların dışında bakırhane ve daha sonrada barut ve silah depoluğu olarak kullanılmış, dökümhaneleri varmış. Kurtuluş savaşında da Fransızların el koydukları Osmanlı silahlarının saklandığı ve buradan ilk olarak anadoluya cumhuriyet ordularına kurtuluş şavaşı için boşaltılan depolar varmış adını buradan alan yani tarihimizde epey bir rol oynamış olan bir ilçemiz Bakırköy. Eskiden. Bakırköy köylükten seneler önce çıkmış, Đstanbul un en büyük bir ilçesi idi. Eskiden diyorum çünkü şimdi Bakırköy denilince akla ilk olarak sayıları gittikçe artan, super Store denilen Mega, Alışveriş merkezleri ile dolmuş, çok şirin ve güzel olan çarşısı, yıkılarak istasyondan başlayarak deniz istikametinde kadar yapılan yer altına inşa edilen ikinci bir yol ile daha da büyümüş, (750m) Đnsanların adeta çığ düşercesine gidip geldikleri bir yer. Bakırköy, nüfusu şehir denilecek kadar artmış olan (3Milyon) , Kendine öz Marinası, gökdelen oteli, ve bir çok müzik barlara, eğlence yerlerine sahip. Artık Bakırköy denildiğinde sadece tımarhanesi akla gelmeyen bir ilçe.. Tımar Hane yani aslı Farsçadan gelen <<Tımar>> sakinleştirici, <<Hane>> ev, yer, mekan. Böylelikle bir Bakırköylüden Tımarhanenin ne demek olduğunu da öğrenmiş olduk. Hâlen Türkiye’nin en büyük akıl ve ruh hastalıkları, hasta haneleri orada. Bakırköy, adı geçen sağlık hizmetlerinin yanı sıra, Đstanbullun en canlı metropol unvanını almaya yaraşan tek ilçesi. Tamam kabul Đstanbul da daha bir çok yer var ama , Hava alanı Marinası, eğlence ve alışveriş merkezi bir arada bulunan yer başka yok. Avni zamanında, deniz, temiz hava, doğanın yeşili ve mavisini görerek, uçsuz bucaksız o denize bakarak, denizin temiz havasını alarak yaşamış. Ataköy Yelken kulübün de, Basketbol ye aktif olarak da yelken sporları kadrosunda görev almış. Yelken yarışlarında dereceler kazanmış Okulda başarılı arkadaşlarının arasında sevilen biri. olarak yaşarmış. 15.11.2006 19:30:00 Copy rigth 2006- Mertol Gürzel 3/359 Bizim Avni Bu ilçemizin eski halini hatırlar sadece, Eski dediğime bakmayın sadece bu günden 20 sene öncesi. Sizinle birlikte şimdi Đstanbul'un bu ilçesinin 20 sene önceki haline dönelim, yardımcı olması için altta iki resim görüyorsunuz. Sağ taraftaki Eski Bakırköy soldaki ise bugünkü Bakırköy. Avni'nin kızlarla da arası çok iyi imiş. Ağabey, kardeşçilik oynarmış kimseye dokunmadan incitmeden, hep saygılı olarak, aynı uzak doğuda yaşayan shaolin rahipleri gibi yaşarmış. Hatta bir keresinde orta okulda ki kızlar onu yılın en iyi giyinen erkek öğrencisi olarak seçmişler . Bunu da yaptıkları bir anket sonucunda ortaya çıkartmışlar. Bizim Avni de bunu duyunca utancından yerin dibine girmiş. -- Neden olmasın yani? Fantezinizi kullanın biraz. olabilirde yani.. .... Aslında, Avni sıralarda, ablasının yanında kaldığından dolayı kimseye yük olmamak için, Pantolonunu kendisi yıkar, kalorifer üzerinde sabaha kadar kurutur, sonra ütüler, arkadaşı Haluktan ödünç aldığı, hardal rengi ceketiyle birlikte giyermiş. Olurda pantolonu yada gömleği inat eder kurumaz ise, Avni sabahleyin kalktığında ütü ile kurutur sonra giyer ve okula gidermiş. Hatta eniştesinin bağladığı Kravatı hiç çözmeden tam 8 ay kullanmış. Çünkü bir türlü kravat bağlamasını beceremezmiş. Bu sıralarda, annesi Đzmit'te kaldığından o da eniştesinin ve ablasının yanında kalıyormuş. Hatta eniştesinin annesi halimoş devamlı kızarmış. Avni ütü yaparken evi yakacak diye. Avni cumartesi olmasına çok sevindirirmiş. Cumartesileri annesi gelir, Avni'de huzur içinde kendi evlerinde tasasızca yaşarmış. Ama annesi gitmek zorunda kalınca da, Avni'nin içine bir burukluk çökermiş. Ablasının yanında kalmaktan çok hoşlanırmış Avni. Eniştesininin annesi, Halimoşun yeğenine bakarken tavırlarını izlermiş, Sanki Halimoş yeğeninin öz annesi gibi. Her ne kadar Ablası işten gelince oğlu ile ilgilense de sanki bu iki kadın arasında gizli bir rekabet hissedermiş Avni. Arada bir Avni'nin içine huzursuzluk çökermiş, kendisini yalnız hissedermiş. Ne zaman Avninin içine yalnızlık çökse, dalgakıranın kayalıklarında bulurmuş Avni kendini. Đşte bu vaziyette günleri ders çalışarak Yelken kulübü ile dalga kıran arasında gidip gelerek geçermiş Avni'nin. Arkadaşlarından, yada ailesinden biri onu arasa, tüm mahallede çınlayan fiğiiiii fiiyuuiiiit ıslık sesi ona ulaşır ve duyarmış. arkasından eve gelir akşam yemeği vs. yerlermiş sonra emsalsiz, eşi benzeri olmayan, tek kanal TRT'nin programlarına bakarlarmış. gece olunca da yatarlarmış Ay ile Konuşan Adam Avninin gençliğinde yani, O zamanlar veya falan yokmuş! Bu sebeple insanlar ya duman işaretleri ile kızılderililergibi yada ıslıkla haberleşiyorlarmış. --- Taş devri zamanı nede olsa. Đşte insanların kemünökasyon öncesi zamanlarındaki halleri. Birbirlerini görsel olarak görmek zorunda kalıyormuş ne Kadar acı. Düşünün bir kere Birine SMS, E-Mail yollamak yerine O kişi ile bire bir yani karşılıklı konuşmak zorundasınız. Bugün yani günümüzdeki insanlar artık öylemi? Birbirlerini görmek yerine cep var "Beni çepten ara emi", El yazısı mektuplar yerine makineyle yazılan hiç bir kişisel özelliği olmayan, mimik taşımayan E-Mail ler var. Ne kadar modern ve kolay dünyada yaşıyoruz. Bu kadar kolaylıklar içinde utanmadan durup stresten bahsediyoruz.. Unutmadan sizlere dünyada ki insanların tekniksel açıdan birbirlerine bu kadar yaklaşmalarına rağmen, Ne kadar uzaklaştıklarına örnek olarak kaç örnek vereyim... Ne yazıkki gerçek. Birbirini çok sevdiğini iddia eden iki kişi: - "Ah hayatım sana yazacaktım ama walla 5 dakika vaktim Yoktu !" ....."Yemin etme bari çarpılacaksın!!!...Bir E-Mail en fazla 3 dakikanı alır..." - "Senin başka hiç işin yok mu? Siz orda hiç çalışmıyorsunuz galiba "........ - "Aslında ben seni hep aramak istedim."..... ....Eve geç gelen çocuk: - "Anneeeee, konturum bitmiş arayamadım." - Annesi "Ulan salak! jetondamı satmıyorlar.... Hem sen burda evin önünde değilmiydin?" .. Anne çağırır - " Kızım çabuk ağabeyine sms yaz yemek hazır" - "Abim odasında çatlıyo (chat yapıyor).anneee." - "Ha o zaman E-Mail yolla da yemeğe gelsin".. Aslında benim burada anlatmak istediğim insanların hayatları çeşitli imkânlarla kolaylaştıkça, insanlar nankörleşiyor ve en önemli insanlık değeri olan yüz yüze, insanın yüzünde bulunan 250 den fazla adaleyi hiçe sayarak mimiklerini ve özverilerini kullanmaktan uzak kalıyorlar. Hatta günümüzün Dilencileri bile değişti. Artık öyle “Allah rızası için 10 lira” falan yok “N’olurbe Abe.. bi 5 kuntur versene bana “lar türedi meydanda. 15.11.2006 19:30:00 Copy rigth 2006- Mertol Gürzel 5/359 ADK Ataköy deniz sporları Avniyi cevresi her ne kadar "Ne kadar güzel, Avninin sadece sporsal alışkanlıkları var." "Hep temiz hava ile bir arada." "Sigara veya bilardo gibi alışkanlıkları yok.!" Gibi görselerde Avni’nin derdi bambaşkaydı, öyle ya hatta ata sözü bile var bunun için, <<Dışı seni, içi beni yakar>> Siz birde Avni’ye sorun bakalım yaşadığı bu örnek hayattan ne kadar mutlu. Avni hep bu sözleri duydu hayatboyu. "Sakın ha ! etrafta kötü konuşma sonra ne derler"...... "Sakın ha! Sen paşa torunusun" ..... " Sakın! Polislik olma müsayit bir yerine cop sokarlar" .... " Sakın kızlarla dalga geçme. Ablana yapılmasını istemediğini başkalarına yapma." “ Sakın sakın!” vs. vs. daha neler, neler. --- Sakın dedinde aklıma bir şarkı geldi.. Sakın bir söz söyleme sözünü duyan olur. Sana benim gibi göz koyan olur.. lay... lay... lom... Acaba bu çocuk bir kez bile olsa rahat yaşayabildi mi?. Şöle hatayaparak.. Avni yelken ve su Yelken Sporundan gerçekten de hoşlanıyordu. Avni kendisini denizin ortasında kıyıdan uzak, dalgaların arasında gördüğünde, sanki yalnızdı ama bir çok kişi ile birlikte idi. Kendisini bu sebeple hiç yalnız hissetmiyordu. Denizin şıkırtısını dinliyor. Onlarla konuşuyordu Avni. Denizi ve suyu tanıyordu. Maviliklerdeki sağanak denilen rüzgarları kullanmasını da biliyordu. Đstediği yöne ve yere gidebiliyor. ve hatta tehlikeli manevralar bile yapabiliyordu. Kendi kendine Denizlerin hakimi idi O. Ölürsem denizin maviliklerinde öleyim diye düşünüyordu. --- Bak gene aynı şey işte. Bu Avni salağı neden ha bire ölümden bahsediyor Bu çocuk hep ölümle iç içe yaşıyor yani öleceğini benimsemiş bile. ölümü kabulleniyor. Editörcüğüyüm Sen hiç dünyada sürekli yaşayan insan gördün mü? yani saçmaladın şimdi. Birde ha bire lafa karışıp durma .... Avni, tahta çok eski ve boyasız teknesine her bindiğinde değişik bir gurur içinde oluyordu. Dışardan görenlerin dilenci teknesine benzettikleri O teknedeki Gıri macun renklerin, teknelerin asıl boyası olan mavi renkle karışmasındaki Şavşatlı görünüş , aslında sadece tekne yol alırken boyadan oluşan pürüzlerin, teknenin Aquadinamikliğini, yani seyir halindeki teknenin sürat’ ini düşürmemesi için. Bir anlamda, su tutmasın diye özenle zımparalamalarından dolayı oluşan görüntü idi. Bu sayede tekneleri diğer teknelere nazaran daha az su tutuyor ve bu sayede daha surhatle yol alabiliyordu. Teknenin bu kadar pürüzsüz olması için verdikleri uğraşı Avniyi gururlandırıyordu. Ay ile Konuşan Adam Avni’lerin yelken kulübünün asıl misyonu, yelkenle söyle bir zevk gezintisi yapmak değil, bilakis her sene çeşitli yarışlardan getirdikleri kupaları sıralamak ve kulublerine ünvan üzerine ünvan almaktı. Onlar adeta Ataköy yelken kulübünün neferleriydiler. Bunuda her başarıyla biten yarışmada yeterince ispatlamış oluyorlardı. Avni bu kulübe üye olduğunu günden beri, takım arkadaşları da Avni’yi kısa zamanda benimsemişlerdi. Genelde Avni arkadaşlarına savaşa giden Komandoların yaşaya bildikleri arkadaşlık duyguları ile bağlanırdı. Gerçek anlamda "Birimiz hepimiz, hepimiz birimiz için" Parolasına uygun dostlukları vardı. Senelerce süren. Avni Zeytinlik mahalesinde oturuyordu Avni’nin yaşadığı bu mahalle , tek bir zeytin ağacı bulunmamasına rağmen ve hatta hiç ağaç olmamasına rağmen yine de adını sanki eskilerde zeytinlikler varmışçasına Zeytinlik mahallesi olarak almıştı. Deniz kenarı olması nedeniyle onlarca yıl önce zeytinlik olduğu tahmin edilebilinir. Tüm mahalle birbirini tanır sever, sayar, ve yardımlaşılırdı. Hatta Mahallede bulunan kilisenin Papazı bile onları da, Müslüman ve Hıristiyan ayrımı yapmazsızın eğlence, tanışma kahvaltılarına çağırır. Yeni gelen Musevi ve ermeni asıllı komşularla tanışılır eğlenilirdi. Fesatlık girmeden her kez kendi doğrultusunda ama cumhuriyet çatısında yaşamayı benimsemiş bir mahalleydi burası. Avni’nin de bu çok hoşuna gidiyordu. Avni’nin benimsediği ve inancıda zaten böyleydi “her kez insandı”, Avni için, Fakir, Zengin Yaşlı Genç farkı yoktu. Her kez saygısını alırdı Ayni’den. Avni kimselere kin tutamaz. sadece araya sınır koyar ama merhabasını esirgeyemez, her nedense? Dalga Kıran Ve Avni Dalga kıran olayı Avni ye, sakinlik ve huzur aradığı zamanlar, bulaşmıştı. Avni, sıkıntılardan kaçıp dalgakırana gittiğinde emsalsiz bok ve yosun kokuları arasından, Marmara'nın meltem esintisinin getirdiği deniz kokusundaki iyod oranı, Avni'ye bir güven veriyordu. Dersine daha iyi konsantre oluyordu. Ne zaman Ablası ve eniştesi evde yeni evliliğin verdiği mutluluk içinde kapışsalar, Avni buraya yani dalgakıranına kaçardı. Gelip derslerini burada yapardı. Aslında ders yapmaya da ihtiyacı yoktu Avni’nin. Ama dersleri tekrardan hiç bir zarar gelmez mantığını uygulardı. 15.11.2006 19:30:00 Copy rigth 2006- Mertol Gürzel 7/359 Avni'ye seneler öncesi ilk okul hocası, nasıl ders çalışılacağını, nasıl öğrenileceğini öğretmişti. O da hocasından yıllar önce aldığı taktikleri kullanırdı. Örneğin okuldaki teneffüs saatlerinde oturur, o gün hangi ödevler verilmişse yapar, yada çok uzunsa yapılacak ödevlerle alakalı notlar alırdı. eve gelince hemen vakit geçirmeden yapardı. Yani dersleri taze, taze zamanında insan beyninin kalıcı uzun zaman hafızası denilen hücrelerine yerleştirirdi. Avni için dalgakıranda ödev yapmanın zevki daha değişikti. Daha çok zevk alırdı. Hem Arkadaşı da vardı Ömür. Ömür okulu terk etmişti, Yani artık ödev, mödev sorunu yoktu. ---Biz burada mödev diye anlamsız ve olmayan bir sözcüğü, boşuna, sadece ödev sözcüğünü kuvvetlendirmek için kullandık.. Hani olurda enterese eden olur diye yazı yom .... Genelde Ömür Avni ile ne zaman okul bitişlerinde buluşurlar, Eve uğrayıp haber verdikten sonra, birlikte dalga kırana gelirler, Ömür balık tutar Avni de ona katılırdı ama dersler bittirdikten sonra. Lüfer Balığı Bir seferinde gene Avni derslerini çalışırken, Ömür balık tutuyordu. Ömür birden bağırdı. - "Avni koş LÜFER vurdu" Avni de oturduğu yerden. - "Hadi be sende güpe gündüz kıyıdan Lüfer balığımı tutulurmuş dalga geçme" dedi ama aynı anda gerçektende Ömür çapari ile lüfer çekiyordu. Balık tutanlar bilir lüfer zor tutulan bir balıktır. Geceleri kıyılarda herkesin görebileceği gibi, bir sürü balıkçı teknesi Lüfer lambasını alarak açılırlar. Sabahlara kadar, denizde kalırlar. Gece karanlığında ışığı gören lüfer balıkları, atılan zoka ucundaki, yemlere saldırır. Ve yakalanır. --- Hani oda şansın varsa bazen, arada bir bazı, bazı gelsen bile karnım razı.. .... Baştan gördüklerine inanamayan Avni alel acele, defter ve kitaplarını çantaya tıkıştırarak, Ömür'e koştu - "Avni hemen öbür oltayı ver tuttuğumuz istavritleri de yem olarak bağla" dedi. Avni hemen denileni yaptı ömür'e bu sefer zoka tipinde, bir olta hazırladı verdi. Kendine de bir olta hazırladı, hazırladı hazırlamasına ama! Ömür bir yandan çaparı ile istavrit, aynı anda diğer olta ile lüfer tutuyordu. Đşin içinden çıkılacak gibi değildi balıklar azmış, ne görseler saldırıyorlardı. Ay ile Konuşan Adam Baktılar olmuyor, başedemiyorlar, Ömür sadece balık tutmaya Avni de balığı olta'dan alıp kovaya koyarak zaman kazanılmasına yardımcı oluyordu. Her ikisini de bildiği bir gerçek vardı O da sebebi her ne ise bu balık akını sadece bir kaç dakika sürecek olan bir seraptı. Ne kadar çabuk davranırlarsa o kadar kârlı çıkacaklarıydı. Aradan çok geçmemişti ki balık tutmada daha deneyimli olan Ömür tam Avni yi uyaracakken olan oldu Lüfer denilen bu küçük köpekbalığı kılıklı vahşi barakuda kökenli mahluk, Avni’nin parmağını kapmıştı. Bir türlü bırakmıyor birde seni yerim dermişçesine dik dik Avni’nin gözünün içine bakıyordu. Arkadan Birkaç dakika geçtikten sonra ve balığa çeşitli işkenceler yaptıktan sonra. --- Suusss Abi napyon yaw işkence mişkence Avrupa dinliyo valla.. Sana nobel mobel vermezler ona göre.... Avni parmağını zorlukla balığın gaddar dişlerinden kurtardı. Avni’de bu arada "Acaba kuduz olur muyum?" diye düşünüyordu ----Ne gülüyorsunuz Nerden bilsin? Doktor mu?.... Avni’nin gerçektende ciddi, ciddi düşündüğünü gören Ömür, Avni ye sordu. Ne oldu diye - "Ömür belki sana komik gelecek ama bu hayvan çok agresif saldırıyordu acaba kuduz falan olabilir mi. Birde pisi pisine göbekten iğne yemek varya ondan soruyorum." - "Eh.. iyi be Avni. Birde kunduzlar gibi kinci olsunlar bari... O zaman işte seni tanıdıkları için bu lüferin ailesi senin peşinden dolaşır. Kan davası açarlar. Sen de bütün lüferler seni kovalayacağı için, denize, falan bir daha girmeyi unutursun".. - "Ya ne bileyim ben öylesine aklımdan geçti şimdi. birde meret ne biçim ısırmış hâla acıyor". - "Yok balıklar beyinsiz olurlarmış ve çok çabuk unuturlarmış. Sen hiç Japon balıklarının nasıl senelerce denilen yuvarlak cam akvaryumun içinde yaşayabildiklerini biliyor musun?" Avni’nin şaşkın bakışları altında Ömür anlatmaya devam edti. Avni gerçekten şaşırmış ne gerçek ne hayal unutmuş saf saf dinliyordu. - "Japon balıklarının yapılan araştırmaya göre sadece 20 saniyelik hafızaları varmış sonra unutuyorlarmış. Yani şöyle düşün.....Balık kendine geldiğinde <Glup... glup "a a a .?!! ne kadar güzel hava kabarcıkları ne kadar güzel bir su, her yer tertemiz.. küt... kafayı cama çarpınca. Nerdeyim ben? Neden bu kadar dar burası? Đmdat! Đmdat! Burada yeterince su yok! Boğuluyorum! Daral geliyor.. Yardıma koşun... 20 saniye geçince her şey gene baştan << Glup... glup "a a a .?!! ne kadar güzel hava kabarcıkları ne kadar güzel bir su, her yer tertemiz.......> Đşte böyle Avni Japon balıklarının hayatları her 20 saniyede silinen hafızayla sürer gider.." 15.11.2006 19:30:00 Copy rigth 2006- Mertol Gürzel 9/359 Sonunda Ömür’ün Avni ile dalga geççiğini Avni de anlamıştı. Baştan bozulsa da düşüncesinin ne kadar saçma olduğunu anlayan Avni de ardından gülmeye başladı. Avnilerin Lüfer seferi akşama kadar 18 tane lüfer ve bir sürü, Istavritle tamamlanmış oldu. Doğruyu söyleyelim, 18 Lüferin yanı sıra bir plastik kova dolusu istavrit ve çinakopta tutmuşlardı. Kovaları eve getirdiklerinde. Avni’nin ablası gözlerine inanamamıştı. O akşam pişirmek için Avni’nin ablası, balıkları ayıklamış, unlamış, hazırlamıştı. Tam pişirme faslına başlayacaklarken. Bir de bütün bunların üzerine "Çocuklar balık aldım" diyerek Avni’nin eniştesinin eve gelince hepsi gülüşmüşler. Arkasından da oturup afiyetle balıkları yemişlerdi. Ertesi gün gazeteden öğrendiklerine göre, Nerdeyse Đstanbullun her yerinde bu olay duyulmuş profesyonel balıkçılar akın etmişti. Avni ile Ömür’ ün okuduklarından anladıklarına göre. Çinakop balıkları Đstavriti Avni’lerin bulundukları gazlı çeşme koyuna sıkıştırmış. Çinakopun peşinde olan Lüferde Çinakopu sıkıştırmıştı suyun içi balık kaynıyordu bu olay gerçekten ender rastlanan bir olay olmaktan ötürü gazetelere haber olmuştu. Dalgakıran merakı bu. Avni bu. Bu dalga kırana ne zaman üzüntülü olsa yada kendini yalnız hissetse, Ömür olmasa bile gelir. Dalga kıranın emsalsiz kokuları ve deniz esintisinin getirdiği iyot kokularından güç alır. Derin nefes alır. Martılarla konuşur. Dalgakıranın üzerinde, yalnız kalarak, adeta yapayalnız, olarak yalnızlığını giderirdi. Yani Avninin ikinci adresidir bu balıkçı koyunu cevreleyen dalgakıran. ---- Nasıl oluyor anlamadım ama nede olsa Avni bir türlü bunu da becerir. "Yalnız kalarak, yalnızlıktan kurtulmak" Nasıl oluyor ya gene de anlamadım??!!.. ... Her ne kadar Avni kendini yalnız hissetse bile, aslında öyle pek olaysız yada can sıkıcı olan hiç bir günü geçmiyordu. Avni hayatından mutlu, hayatını dolu dolu yaşıyordu. Düşündüğü zaman onu kapsayan bu yalnızlık duygusuna Avni’nin kendisi bile, bir anlam veremiyordu. Nesi eksikti? Neden kendini yalnız hissediyordu?. Neyi arıyordu Avni.. Bilinmez.. Belki de hiç bir zamanda anlayamayacak. Yada Bulduğu zaman kaybedecek. Şımartılmasımı yoksa babasızlıkmı onu bezdiren. Tek bildiği yanlızlık, ama mutluluk içindeki yanlızlık. Belkide konuşmaması.. Ay ile Konuşan Adam Đmdat! Yetişin !! Ev Yanıyor! Avni ilk okulu annesi ile yaşarken Şirinevler de bitirmişti. Daha sonraları orta okul zamanlarında ise Şirinevler ile Bakırköy arasında gidip gelirdi. Bakırköy sahil kenarında olmasına rağmen, Avni'nin evli olan ablası Bakırköy de oturduğu halde, Şirinevler, deniz kenarından yaklaşık 5-10 km içerde, hava alanının pistlerini direk gören, Bakırköy’e nazaran daha sakin, ferah, bahçe içinde olan bir mahalydi. Her ne kadar meşhur E5 kara yolu bakırköyle Şirinevleri ayrmıışta olsa Avni’nin çocukluğunun geçtiği bir bahçeleri olan bir mahalleydi. O zamanlar ---Şimdi şehrin ortası oldu artık... Bırak denizi görmeyi Smoktan(Duman) karşı sokak yani E5'in arkası görünmüyor. Biraz deyip koyduralımalım simdi :(Dedikodu) Ay kardeş duydunmu yav! Şirinevler de sanki Amerika ile Iran'ı ayıran bir sınır var, Yani başka bir değişle E5 karayolunun ayırdığı iki mentalite bir tarafta Rollskate kullanan şortlu kızlar, A5 karayolunun diğer ucunda ise, yolun üzerindeki köprüyü geçer geçmez, yolun öbür tarafında çarşaflara ve şalvarlara bürünmüş sarıklı insanlar....Yaaa! Gerçi aslında güzellik bu iki farklı görüşün, mantalitenin bir arda yaşayabilmesi. Herkes bir birine karşı. saygılı.. Yani gerçektende öyle her ne kadar dıştan öyle gözükmese de öyle. .. keh.. kem,,, küm.. eeeee ..) Avni ilk okulu bu şirin yerde yani şirinevlerde bitirmiş. Orta okulu Bakırköy de okumaya başlamış hafta arasında Bakırköy de ablasının yanında kalıyormuş. Şirin evler ile Bakırköy arasındaki yolu gidip gelen Avni mecburen yağmurlu havalarda minibüsle, güzel havalarda uzun sazlıkların ve tarlaların arasından geçen, az kullanılan, Ataköy ile E5 Oto yolunu birbirine bağlayan küçük patika halindeki, ancak 2 arabanın yan yana geçebileceği, kırık bakımsız, kaldırımsız, asfalt yol olan bu yolu tepermiş. Avni ne zaman Annesinin evine gitse, orada daha 8 yaşındayken yediği ilk arkadaş kazığını unutmaz, aklında her şey canlanır ama gene de bozuntuya da vermezmiş. Avni küçükken okuldan eve geldiğinde, annesi evde yokken evin merdiven boşluğunda oturup, canı sıkıldığında merdiven demirleri ile oynayarak gürültü yapar, 3 katlı toplam 12 daireden oluşan bu apartmanın sakinlerini kızdırmayı her zaman başarırmış. Yedi yaşındaki erkek çocuklarının haylazlıklarından biri olan Ateşle oynama merakı, o yaşlarda Avni’yi ve aynı apartmanda oturan arkadaşını da sarmış. Bir gün okuldan eve geldiklerinde öylen yemekleri yedikten sonra arka bahçede buluşmuşlar. Amaçları tıpkı Tarkan filmlerinde gördükleri gibi bir ateş yakıp, sucuk pişirmek. Bellerinde tahta kılıçlar. sırtlarında, bahçedeki söğüt ağacından kopararak yaptıkları. Ok ve yay. Kellerine bağladıkları evden aşırdıkları onlar için avlanan tavşan görevini gören sucuklarla birlikte ateş yakmaya hazırlanmışlar. Evin bahçesi apartmanın her yanını saran yarım futbol sahası genişliğinde, ön tarafı çok temiz güller içinde olmasına rağmen, Arka taraf perişan olan, hem nasıl güzel ve bakımlı olmasın ki? Orda "tapucu amca" vardı o zamanlar Rahmetli kuş uçurmaz. Avni’lere ha bire bahçeyi temizletirdi. 15.11.2006 19:30:00 Copy rigth 2006- Mertol Gürzel 11/359 Nedense ön bahçenin tersine arka bahçeye kimse bakmadığından çalılık içinde idi. Otlar Avni ile arkadaşının boyunu aşan, kuru ottan oluşan çalılıktı. Bu bahçenin yol ile bahçe arasına tuğladan yapılmış bir katlı her daireye özel kömürlükleri de vardı. Bu sırada bizim iki kafadar, Battal Gazi ve Tarkan, avlarını pişirmek için yakmaya çalıştıkları odunları, kömürlüğün yanınna betonun üzerine koydukları ve altına kağıt falanda yerleştirdikleri halde, bir türlü yakamamışlardı. Olmuyordu. Ellerinde nerdeyse kibrit kalmamışı. Halbuki bizim kafadarlar neler kızartıp yiyeceklerdi O ateşin üzerinde, Tarkan’ın yakaladığı tavşan, battalın vurduğu geyik. Bizim ikili bu hayalleri kura dursun bir yandan da tekrar Avni ve Hasan olup beraber etraflarına bakınmışlar ateşin neden yanmadığını hemen anlamışlar. Hava rüzgarlıymış. Kağıtları tutuşturduklarında ateş hemen sönüyormuş. Sağa sola bakınmışlar ve sonunda karar vermişler. Arka bahçedeki Otların içine girip rüzgardan, ateşi koruma altına alarak orada yakacaklarmış. Daha sonrada yanan odunları Piknik yerine taşıyacaklarmış. Nede olsa onlar Battal Gazi ile Tarkan.. Böyle doğru buldularsa doğrudur. Yani olur... Karar verdikleri gibide yapmışlar. Sonbahar mevsiminde olduklarından otlar kurumuş. Arka bahçe sanki kurumuş bir mısır tarlası havasındaymış. Uzun ve kuru olan otların arasında, ateş yakabilmek için, otların üzerine basa, basa çiğneyerek otları yere yatırmışlar. Sonrada bu kuru otların üzerine kağıt ve kağıdın üzerine de odunları koymuşlar. Görüntünün tıpkı Tarkan filmindeki gibi olmasına da dikkat ediyorlarmış. Dikkat etmesine dikkat ediyorlarmış ama işte o an bir den bire çalılar tutuşmuş bizim iki kafadar otların rüzgarın etkisiyle tutuşup birden büyümesine bir anlam verememişler. Onlar bir anlam verene kadar zaten otlar bir den kocaman alevlerle yanmaya başlamış. Bizimkiler hemen söndürmeye çalışmışlar, ama ateş söneceğine daha çok yanıyormuş ve etrafı sarıyormuş. hemen çabucak üzerine işemeye başlamışlar ama gene de sönmemiş. -----pis ateş nooolcak ... Hasan eve gidip bir sürahi su almasının gerektiğini söylemiş ve hemen gitmiş ortalıktan kaybolmuş. Avni ateşle boğuşuyor üzerine ne bulursa atıyormuş. Avni ateşe ne atarsa atsın, ateş daha da büyüyormuş. ---- Tabiyiki büyür adam kağıt tahta ne kadar yanan şey varsa atmıştır ateşe. Durdurun yaw şunu kendiside yanacak. Bu arada aklıma gelmişken yazayım bir keresinde Avni Kapı zilinin içindeki elektrik bobinini görmüş onu iplik makarası sandığı için. ve arkadaşı Hasanada kızdığı için, Hasanların ziline ille de o makara bitene dek basacam diye tutturmuş basmış basmış, bir türlü zilin makarasının bitmediğini görünce üzülmüş tam ümidini kesmiş hayal kırıklığına uğrayacakken Allah’tan elektrik kesilmişte komşular kurtulmuş gürültüden, yoksa bu inatla ne kadar daha zile basardı belli olmazdı...Önemli olan burada Avni’nin zilin makarası bittiği için durduğuna inanması.. Allah’tan zil pilli değilmiş... Alevler bütün bahçeye yayılmış. çevreden bir sürü insan koşmuş gelmiş ateşi söndürmeye çalışmışlar. Çevredeki insanlar panik halinde koşuşurlarken, bir ara Avni’nin gözü Hasanların camına takılmış hasan camda duruyormuş. Aşağı bakıyormuş. Hasan ablasının yanında olduğu halde birde gülüyormuş. Avni aşağıda Ay ile Konuşan Adam kala kalmış etrafını ateş sarmış. Çevredekiler Avni yi kucaklayarak ateş çemberinden kurtarmışlar. kenara oturtmuşlar. Bir süre sonra ateş sönmüş ve bu patırdı gürültü arasında onu yalnız bırakan arkadaşı hasan aşağıya gelmiş. Avni ağabeyinden bir sürü azar işitmesinden dolayı bitmiş bir halde yerde, oturup dururken alt katta ki birileri ateşi kim çıkarttı diye Avni ye sormuş. Avni de benle Hasan diyince, Hasanın ablası ve Hasan bunun doğru olmadığını ve Ateşi tek başına Avni’nin yaktığını, Hasan’ın ise bütün gün evde ablasının yanında olduğunu söylemişler. Avni ortada hem de birde yalancı durumunda kalmış. Hasan sadece karşısında pis, pis gülümsüyormuş. Đşte bu Avni’nin yediği ilk arkadaş kazığı olmuştu. Ama nedense kimse Hasan ve ablasını anlattığı senaryoya inanmamışlar. Avni ye de kızmamışlar. Hatta iyi oldu sivri sinekler öldü diyerek avutmuşlar. Üstüne üstelik, sadece, hıçkıra, hıçkıra içten iç ten ağlayan Avni yi avutmak için, çiklet vermişler. Hasan çikleti görünce ne kadar arkasından bende yaktım bana da verin demişse de Yaşlı dede Hasan'a Avni’nin bu çiklet i ateş çıkardığı için değil doğru söyleyip hasan gibi yalancılık yapmadığı için verildiğini" anlatmış . ---- Bu olaydan çıkaracağımız ders: Boyundan büyük bir şey yapmaya kalkarsan ve sonucuna katlanman gerekecekse sakın ha gaflet e düşüp te başkalarına güvenme....Birde suçunu hafifletmek için başkalarına atma Başa ne gelecekse o çekilir.... Avni bu sayede doğru söylemenin güzelliğini bir kere daha öğrenmiş olmuştu. Bu olay Avni ne zaman annesinin evine gelse aklına gelir hoş bir gülümsemeyle de olsa hatırlar ama insanların nedenli kalleş olabileceğini düşünür. Haline Şükreder... Zaten Avni babası öldüğü geceden beri bir daha hiç yalan söylemeyecekti. Buna yemin etmişti. Galiba zaten babası Avni yalan söylediği için ölmüştü. Uzun seneler buna inanmıştı Avni. O geceyi çok iyi hatırlıyordu Avni . Babasının her gece eve geldiğinde okuduğu Tom Misk kitabını kurcalamış ve bir sayfasını yırtmıştı. Bunun üzerine babası sorduğunda ellemediğini söyleyerek yalan atmıştı. Babası çok kızmıştı. Avni uyumuş babası da ertesi sabah erkenden, şeker almak için evden gitmiş. Yolda kalp krizi geçirmiş, hasta hane ye kaldırılmış ama , ertesi sabahta hasta hanede ölmüştü. Ona babasının öldüğünü büyük ağabeyi söylemişti. "Bak Avni babamız öldü yani bir daha hiç gelmeyecek onu bir daha göremeyeceğiz" demişti. Aslında Avni Ağabeyini karşısında görünce şaşırmıştı, çünkü Avni’nin ağabeyi Ankara da oturuyordu ve Đstanbul’a aynı gece doğan kızının doğum haberini vermek için gelmiş ama kader bu ya babasının ölüm haberini almıştı. Bazen hayat ne kadar garip rastlantılardan oluşuyor. 15.11.2006 19:30:00 Copy rigth 2006- Mertol Gürzel 13/359 Gerçi babasının ölümüyle Avni’nin yalanı arasında hiç alaka yoktu. Babası çalışırken kalp krizi geçirmiş bunun üzerine ölmüştü ama bu rastlantı Avni ye iyi şok olmuş. Bu olayın üzerinden 7 sene daha geçmiş olmasına rağmen Avni ne zaman bu eve gelse ayni şeyi hatırlardı üzülürdü ama Tapucu amcalarının onları çöpçü gibi orayı burayı toplattığı aklına gelince gene de gülümserdi Tapucu amcada Avni’nin babasından 3 sene sonra ölmüştü rahmetliler Kara gözlüklü Avni. Bir keresinde arkadaşı Ömür ile birlikte bisiklet kiralayıp Şirinevler’e doğru birbirleri ile yarışarak giderlerken. Yolun tam ortasında yürüyen 4 tane delikanlı Avni’nin önüne çıkmıştı. Bu delikanlılar Ataköy ana yolunun genişliğinden faydalanarak yan yana yürüyorlarmış Avni tam sollamayı düşünürken, arkasına baktığında hızla bir arabanın ona doğru geldiğini fark etmiş. Firene basıp duracakmış aslında ama, kiralık bisiklette firen nerde? Arkasından Ömür geliyormuş. Kendini yere atsa ezilecek, önünde o yolun tam ortasında giden 4 delikanlı. firen yok.... Araba geliyor çarpsa olmaz.... son anda önündeki 4 delikanlıya çarpmamak için ikaz etmesinin gerektiğini düşünmüş Avni. Ama Zil yada korna yok... . Korna deyince bizim Avninin aklına gelen tek şey "Ebüüüüüveeeee" yani Gırgır dergisindeki Korna-Kamil'in kornası misali bağırmak olmuş. Avninin var kuvvetince Abüüüüveeee diye bağırışından sonra O dört delikanlı kenara kaçmışlar kaçmasına ama ödleri de patlamış. Avni de çarpmadan yanlarından geçip gitmiş. Arkasından gelen araba geçmiş. Arkadan Ömür’ün "Avni dikkat!!" demesiyle Avni ayaklarının altından bisikletin gittiğini ve kendisinin havalandığını hissetmiş. Tam O an suratında bir sızı ve bir sıcaklık oluşmuş bir den kendisinin yerde olduğunu ve bu dört kişinin onu tekme tokat dövdüğünü görmüş. Yani aslında artık pek görememiştir bence. Sadece hissetmiştir bana kalırsa. Daha sonra yerde bir kaç dakika daha kalmış. Ömür yanına gelmiş yüzünü silmiş silmesine ama, nereye.? Ne yapsalar kan durmuyor. Tek yapılacak işin Avni’yi yelken kulübüne götürüp yüzünü yıkamak olduğunu düşünmüşler ve böyle de yapmışlar --- Zavallı daha çok geçti rahmetli henüz 13 yaşında hüngürr.. ... Kulübe geldiklerinde kulüptekiler Avni yi bu halde görünce ayaklanıp arabalara atlayarak, bütün Ataköy'ü arayıp taramışlar, 4 delikanlıyı bulmak için epey uğraşmışlar. Ama, Avni de adam tanıyacak suratta kalmamış doğrusu. Zaten Avni şişen gözleri yüzünden göremiyormuş. Bu hâli ile kimi tanısın ki?. Eve geldiğinde annesine bisikletten düştüğünü söylemiş ama annesi pek inanmamış --- Ulan bir de şöyle adam akıllı annenden dayak yeseydin ne iyi olurdu .... Nedense o günden bu yana kimse Avni ne zaman gerçekleri söylese pek inanmaz her yaşadığı bir hayal gibi gelir, insanlara. O değil de Avni, gerçekleri anlatmak için kullandığı enerjiyi yalan dolan için kullansa çooooktaaan köşeyi döner ya da politikacı olurdu ... Ay ile Konuşan Adam ********* Bölüm 2 Orta Okul Yılları Yukarda da anlatmaya çalıştığımız gibi , Avni’nin hayatı Đstanbul da Bakırköy de dolu, dolu kendi ülkesinde kendi dili ile konuştuğu insanlarla geçiyordu. Gene heyecanlı günlerden birini yaşayan Avni okula Bisiklet kazasından dolayı oluşan gözlerinin morluğunu gizlemek için, ışıkların yanmadığı okul koridorunda siyah gözlükleri ile dolaşırken, tasasız dertsiz, sosyal bilgiler dersindeki sözlüden oluşan boşluktan faydalanıp, bir ders sonrası yapılacak Đngilizce imtihanına hazırlanırken. bir gün bir şey olmuş Sınıfta Ablasının Đsviçre'den getirdiği bir yaz boz Tahtası ile yanında oturan kankası dımbıldım, a yazılı olarak, dımbıldımın, hangi karikatürü, çizmesi gerektiğini bildirirken, yani aslında bugün her yerde satılan üzerine yazılabilen sonrada herhangi bir şeyle üzerinden geçerek silinen 15x20cm ebatlarında içi sıvı dolu olan bir yazı tahtası, hoca fark edecek olursa hemen silmeye hazır olacağı için kullanıyordu. ---- üfff be abi... içimi baydın... Rekor kırdın ha... Amma uzun bir cümle oldu bu ya!.... Anlaya bravo doğrusu... Pes valla.. Şuna kısaca yaz boz levhasıyla oynuyorlardı desene......... Kara gözlükleri de hocalar bozulsa bile gözünden çıkart mayan Avni, oturdukları sıra baştan 3. sıra olduğu halde, ve aynı anda sevgili hocaları, ampul Şevket sözlü yapıyormuş. Avnilerin hemen önünde kızlardan biri ki, bunlar zaten ikiz kardeşler, Herhalde kıskanmış olacak ki, Avni den bu yaz boz tahtasını istemiş Avni de vermiş, ama korkudan da nerdeyse titriyormuş. Ya Şevket hoca görürse el koyar diye. Bir kaç dakika sonra Avni'ye tahta geri gelmiş. Avni’nin de içi rahat etmiş öyle ya Şevket hoca fark etmemiş. Tahtayı alıp eline baktığında Bu yaz boz dalaveresinin üzerinde, 3 Kalp varmış birinde N/K ikincisinde F/H ve üçüncüsünde de sadece A/? yazılıymış Avni 3. kalp teki A ‘nın kendisi olduğunu biliyormuş ve aslında ikizlerin küçüğü olan bu muzır kızın, Avni’nin her zaman hayran'ı olduğu ilk sırada oturan kız'dan bahsettiğini çok iyi biliyormuş ama gene de bozuntuya vermeden boş olarak yaz boz dalaveresini geri vermiş kız tekrar geri yollamış. B sefer daha büyük yazılı tek bir kalp resmi ve gene (A / ?) yazılı ama altında da Neden saklıyorsun ki 2 senedir bilmeyen mi kaldı? diye de bir not varmış Avni çok şaşırmıştı. Nasıl olur? Ben bu konu üzerine hiç bir kimse ile konuşmadım ki. diye kendi kendine düşünmüş ama bu fırsatta son kez geçer elime demiş ve. işte bu sayede hayatında yapacağı en büyük hatayı --- Enayi Avni, Salak Avni, N'olcak. Aman duymasın!! Salak.. sinirden kahroluyorum... Şimdi hayat boyu Avniyi dinle işin yoksa..... Ve Avni aynı yazının altına "Tamam doğru ama ben ona layık değilim ki? hem bu gözlerle artık böyle bir şey nasıl söylerim ki? diye yazmış. Tahtayı geri vermiş...... 15.11.2006 19:30:00 Copy rigth 2006- Mertol Gürzel 15/359 Yazmış ama... --- Enayi Avni ne olacak başına geleceklerden hiç haberi yok..... Teneffüste zaten sınıf başkanı olduğu için her yapıyor bu arada da sınıfın toz kokusundan ve , gri renginden kurtulmak için, sınıfın kalın cam pervazının üzerinde oturarak, bir parçada N'oolcak şimdi??? diye düşünüyordu. ---cam açık olduğu halde 3. kattan aşağıda koşturan çocuklara bakarak... Deli valla.. . Yani dalgın bir vaziyette teneffüsün bitmesini bekliyormuş bizim Avni. Biz buna Avni'nin hayatının en uzun 15 dakikası da diye biliriz. Birde buna kızın tepkisini bekleme sürecini saymaz isek. Öyle ya nede olsa Avni hayatında ilk kez gerçekten sevdiğini hissettiği, kendine bu kadar yakın bulduğu birisine resmen haber uçurmuş oluyordu. Aslında Avni böyle bir şey yapmak istemezdi. Hem zaten birlikte çıkma denilen olayın nasıl olacağını da henüz kestiremiyordu. Dışarıda her zamanki gibi diğer arkadaşları güle oynarken, onlar dışarılarda koşuştura dursun Avni ona verilen sınıf nöbeti görevini yerine getiriyordu. Nede olsa sonuçta O tam bir erkek olmuş olaylıda olsa bi'tanesine arkadaşlık teklifi etme zorunda bırakılmıştı. Bu arada Avni’nin kafası düşüncelerden kaynıyordu. Teneffüsten sonra Đngilizce sınavı vardı, Aynur hanımın dersi idi. Hoş Avni bu hocasına da aşıktı ve onun için zamanın en yüksek notu olan 10'ları dizerdi ama gel görelim şimdi yapılacak Đngilizce sınavından, aklında bir şey yokmuşçasına Avni'nin kafası bomboş. Sadece kafasına, bir dönence olarak takılan soruların dışında. - Acaba söylemese miydim? - Ya bizim cadı gidip ona söylerse.? - Ah salak Avni ne yaptın? - Bu kız senin Bi'tanen değil miydi? Ona nasıl böyle bir teklif getirebilirsin? Sanki çıkma teklifi gibi oldu. - Yok ben ona layık değilmişim de vs. Ulan direk teklif etsen bu kadar kötü bir şey değildi... Ah ben ne salağım! - O benim Bi’tanem.. Onu görmem bana yetiyor aslında. Onun burada olduğunu bilmem bana yetiyorken.... - Daha kanka'ma yani dımbıldım'a bir şey söylememişken... - Yoksa söylemiş miydim? Ya ben ona her şeyi söylüyorum aslında. - Ya, şimdi Bi'tanem bana bozulurda benimle konuşmazsa, ben onsuz nasıl yaşarım? Avni kafasına takılan soruların yanı sıra en çok, bu güne kadar dalgakıranda denize karşı haykırdığı ve bir kaç martı dışında, her kez den sakladığı yavaş ama derin gelişen sevgisini kimseciklere bahsetmediği bu kızı, yani Bi'tanesini kaybetmekten çok korkuyordu. Bir yandan da << Ama nede olsa, bizim ikizlerin küçüğü nankör bir kız değil söylemez >> diyerek kendini avutuyordu. --- Bırak oğlum Avni kadın değil mi? güvenilmez!! Kadın değilmi? Söyler o söyler. ,,,, Orta okulun 1. sınıfından beri Avni nerde olsa, ne yapsa yanında olan bu kızı, kendisi hiç bir zaman onun la birlikte çalışmak istediğini teklif etmese de, sınıftaki öğrenciler tarafından Avni'nin yanında göreve seçilen bu kızı nasıl oldu da. başkalarına belli ettiğimi fark edemedim demiş kendi kendine. - << Neden herkesin benim ondan hoşlandığımdan haberi oluyor da, ben kendi kendime yok olmaz böyle bir şey, diye düşünüyordum. >> - << Hem ben 1. Sınıfta 1. Dönem spor kolu başkanı seçildiğimde sınıftaki öğrenciler onu aday göstermiş ve başka kimse olmadığı için Bu kara kıvırcık saçlarının arasından Ay ile Konuşan Adam sanki fener gibi parlayan yeşil gözlerine bu güne kadar bakmaya korktuğum o kızı seçmişlerdi. Aslında ne kadar güzeldi sanki karanlıklar içinden bir tünel okyanusa açılan. senin o güzel gözlerin. >> --- Şimdide şahirleşti inek mööö..... 2. Dönem de ise, bu sefer Avni geri çekilmiş ama, sınıf kara kızı başkan Avni'yi de ona yardımcı seçmişlerdi. Avni bu arada kendi kendine << Oğlum Avni dur... Sen bir kere sarışınlardan hoşlanırsın unuttun mu yaaaaa >> diyerek avunup duruyordu. 2. Sınıf ve 3. Sınıfta başka insan kalmamış gibi Avni Sınıf başkanı Bu kız da gene kasten hesaplanmış gibi onun yardımcısı olmuştu. Avni yazı yazmayı, rapor tutmayı pek sevmediği için aslında çok ta iyi oluyordu. Kendi kendine.. düşündü << Acaba adının Ceylan anlamına gelmesi ile benim aptal kafamın bu güne kadar fark edemediği çok güzel ve sempatik bir kız olduğundan mıydı acaba? Yoksa yeşil yumurtaların sarı bağırsaklarındaki balık yavruları, vatan ormanlarında uluyor muydu? Ne dedim ben şimdi yani!!?? Allah, Allah ne oluyor bana ya??!! >> ---Aptal zaten önünde duranı hiç göremedi ki hep Köpek kemik misali erişemediğine göz dikti. Gerçi sonunda çoğu şeyi elde etti ama çokta zorlandı...i Avni nasıl olmuştu da Bu kızın yeşil gözlerine bu güne kadar bakamamıştı . Hem ne kadar güzel gülüşü vardı hem bu gözler ne kadar benzersizdi. Sanki Yeşil bir camın üzerine, tane tane çizilmiş sarı kahverengi mor ve bir sürü renklerden oluşan çizgiler ile iris etrafında bir Taç misali duruyor ve dikkatli bakıldığında konuşmasındaki mimiklere ve gamzelerine bu güzel açık yeşil gözlerin içindeki irisin de büyüyüp küçülmesi ile katılıyor ve sonuçta ortaya Avni’nin hiç bitmesin diye sayıkladığı görüntü çıkıyordu. Hele çevik ve zayıf, ama güzel zarif vücudu ile --- hop hop ayıp oluyor çoluk çocuk var?.... yani okul üniforması ile olan görüntüsü dedik --- Ha iyi o zaman ... Birde okulda yasak olmasına rağmen giydiği hatlarını gösteren o üniforma yok muydu anlatılamayacak kadar güzel biriydi. Aslında bu kız, Avni için camekan bir vitrine koyulmalı ve sadece seyredilmeliydi. Salak!! Ee eee?? devam et heyecanlı oluyor... Hatta Avni, geçen hafta resim dersinde olayı aklına getirdi. Bu kızın babası resim hocalarıydı ve resim dersinde Portre çizmek için sınıftan sarışın ama yuvarlak yüzlü bir kızı kürsü ye çıkartmış, Bu kızın ü zerinde Portre çizilirken nelere dikkat edilmesi gerektiğini anlattığında, Avni’nin huzursuzluğunu görüp neden şikayetçi olduğunu sormuştu. Bunun üzerine Avni - "Neden kızınızı çıkartmıyorsunuz hocam? O nun yüz hatları daha zarif ve anlamlı, resim açısından çizmesi daha kolay olurdu." demişti. Hocası ise kızgınlıktan kızarmıştı. Avni 3 sene içinde geçen bütün olayları inceledikçe kendi kendine <<Ben ne kadar aptalmışım ya! >> ----Afferim!! anladı sonunda ben hep diyorum ama anlayan kim.. <<Neden anlayamadım ki? Bu güne kadar ben kimden? neyi? sakladım 15.11.2006 19:30:00 Copy rigth 2006- Mertol Gürzel 17/359 ki? sanki>> kendi kendini yargılıyor bizim Avni, tam kendisini mahkemesiz infaz etmeyi düşünürken birde aklından <<Hem ben ona layık olamam ki. O çok hoş ve güzel biri benden hangi sebepten dolayı hoşlansın ki?. Daha ben ona bu güne kadar hiç onun hoşuna gidecek bir şey yapmadım ki. Hatta dün param yoktu bir turşu suyunu bile onunla paylaşmadım. Ama hayal etmesi bile güzel bir şey doğrusu, Acaba ben onu sevebilmenin güzelliğini mi seviyorum?>> Diyerek söylenip duruyordu. Đşte tam O sırada olan oldu. Avni sınıfın cam kenarında yarı dışarıda, yarı içerde otururken, kendi kendine saçmalarken, çok büyük bir gürültüyle sınıf kapısı açıldı.... Aynı esnada kapı arkasında duran Vazo kırıldı. Ardından kapı hızını alamayıp duvara vurmasının etkisiyle gene kapandı. sonra daha yavaş olarak açıldı. Karşısında "O" duruyordu. Yani galiba oydu Avni’nin zaten güneş ışığında fazla durmuş olması, birde kapı sesinden irkilerek kafasını sınıfın içerisine doğru çevirmiş olmasından oluşan karanlığa bakmanın verdiği kısa körlük, görebildiği tek şey sınıfın tozlu havasından içeri sızan güneş ışığının yarattığı sis'e benzer bir görüntü. Kapının önünde duran bir insan Profili. Bu gölgenin yüzünün bile seçilmesi çok zor olan biri. Kapıda duran Profil içeri girdi. Arkasından kapıyı sertçe kapattı. Avni gene yerinden sıçradı. Çok yavaş adımlarla Avni ye yaklaştı. Odada sadece bu kız, Avni ve sessizlik vardı. ----- O da kim? Sessizlik diye birini tanımıyorum! ---- Hışşşt Oğlum sessizlik hey sen çekil aradan Senaryoda, sessizlik diye biri yok .. ---- Gençleri yalnız bıraksana lan! ---- Döverim bak şimdi ha! .... Amma heyecanlandım ya üff olur şey değil Kız yavaş, yavaş Avni ye bir kedi gibi yaklaştı. --- Miyauuuu... Kıvrak çekici Koyu kumral altın gibi parlayan dalgalı saçları ve o gözler, o gözler yok muydu? Avni’nin bu arada gözleri yine karardı. ----- Olum Avni kafama takıldı bak kızın saçları kumral mıydı siyahsı mı karar versene aa meraklandım şimdi... Aman Avni Kendini Pencereden Atma Kız Avni ye doğru yaklaştı Artık Avni titriyor kaçacak delik arıyordu kızın keskin ve o küçük çekik gözlerindeki pırıltı ve yiyecek gibi bakan kedilerin kamburlaşıp sırtlarını dışarı çıkarıp saldırı pozisyonuna geç tikleri bir görünümde, birde Avni'nin gözleri bu kızın gözleri görünce, onlara kenetlenince. Avni biliyordu sonunun geldiğini Acaba aşağıya atlasam mı diye düşündü o an. Gayri ihtiyari camdan aşağıya bakıyordu ki beyninden vurulmuşa döndü ve bir den.... ............................. Ay ile Konuşan Adam Kız Avni’nin karşısında dikilmiş ona bakıyor burnundan soluduğunu Avni hissediyor ama sadece gözleri Avni’nin gözlerine kilitli bir vaziyette bekliyordu küçülüp büyüyen iris,i Avni’yi yine büyülüyordu adeta. Aralarında sadece birkaç santim vardı ---- Hadi Avni....... cesaret öp kızı öp......... O ooooooo ! Nerde ! O Avni bir kere Namusu bozulur çocuğun.... Ulan sen bu kafa ile gidersen çoook kaçıracaksın fırsatları... Kızlarda unutma aynen seningibi düşünüyorlar.... Kız Avniye - "Avni.. Avni.. Avni Bana bak!.. kim kime layık değilmiş bakalım? Ben seni 3 senedir beklerken, o mukaddes ağzını açta bana tek bir şey söyle derken bu komik sebepten dolayı mı kendine güvenerek bir şey söylemiyordun aptal çocuk" Dedi Avni Đşte O an ölüp dirildi hatta hayalinden gök yüzüne doğru yükseldiğini düşündü vücudunu sımsıcak bir şeyler sarmış başı dönüyor midesi bulanıyordu ---- Çüşş olum bi bakışta halime mi kaldın yoksa Çocukluk n,olcak..... Ve O günden itibaren bu ikili gerçekten birlikte çıkmaya başladılar ve gerçekten birbirlerini çok seviyorlardı.Arkadaşlıkların bu seviyeye gelmesinden aylar geçmesine rağmen sanki hiç ayrılmayacak bir ikili idiler. Kız arada bir Avni ye - "Seni o kadar seviyorum ki çiğ, çiğ yiyebilirim" diyor Avni mutluluktan uçuyordu. Avni artık belki de hayatında ilk defa bu kadar mutlu oluyordu neşesi yerinde havasından geçinmiyor ve tüm okul 1200 Talebesiyle olayı biliyor ve ikisini de çok seviyorlardı. Avni girdiği her ortama neşe saçıyor Fıkralar müzikler şarkılar Cumartesi günleri sinemalar Yüzmeler ve hatta bir keresinde gene öğretmensiz geçen bir günde Kız Avni ye; "Seni o kadar seviyorum ki. Sanki sıkı, sıkı sarılarak içime sokmak istiyorum seni" demiş Avni de ona ---- Salak dedik ya... "Hadi be sende. Birde yeseydin bari" demiş kızda bunu üzerine onun sol elini ağzına götürerek ısırmaya başlamış bir ara <<Acıyor mu?>> diyerek sormuş. Avni de <<Yoo acımıyor>> demiş ----- Dedik ya salak birde Erkekliğe kaka sürdürmez.... Sonra birden kızın ağzı kan içinde kaldığını gören Avni elini çektiğinde, kızın o beyaz inci tane dişlerine bir şey olduğunu sandığında bakmak istediğinde kız ona şaşkınlık içinde << Sen beni bırak kendi eline bak>> deyince, Avni kendi elinin kanlar içinde olduğunu görmüştü ve o günden buyana işte bu kızın diş izlerini Sol Elinde taşımaya mahkum edilmişti. Kızın gözleri yaşlanmış binlerce kez özür dilemişti Avni’ den ve onu çok ama çok sevdiğini söylemişti. Aslında Avni de onu çok ama çok seviyordu. Tanıyanların hepsi onlara ilerde evlenebilecek bir çift gözü ile bakıyorlardı. Ama daha çok küçüktüler. Öpüşmek bir yana dursun elleri birbirlerine deyse utanırlardı. Belki de ilk aşk denilen bu gelişmelerin bu kadar sade ve temiz olması Avni de yaşayacağı son dakikaya kadar sürecek olan. Unutulmaz bir anı. Yada sonsuz sevgiyi tanımasına daha çok küçük yaşta olanak veren bir insan olarak kaldı. Daha doğrusu Avni için ömür boyu sürecek sonsuz sevginin şablonu oldu. 15.11.2006 19:30:00 Copy rigth 2006- Mertol Gürzel 19/359 Günlerden bir gün Avni gene kızı alıp evine götürürken Karların üzerinde ceylan yavruları gibi yuvarlanırlarken birbirlerine sımsıkı sarılırlarken Avni ne kadar çok sevdiğini söylemişti. Avni’yi büyüleyen, kızın ona bakışları Avni ye bakarken tepeden tırnağa süzmesi. Avni ye bakarken çok zevk ve gurur duyduğunu resmen belirtmesi oluyordu. Sanki Avni onun yanındayken bu kız etraftakiler adeta haykırırcasına. << Hey millet bu delikanlı bana ait >> dercesine duruşu vardı. Dik ve kendinden emin. Avni kendini sonsuza kadar onun yanında emin hissediyordu. Avni ye yaşam kuvveti ve anlamı veriyordu. ---- Bizim Avni zaten Bu oyuna her zaman düşer... Orta Okul Bitiyor Sene sonu, olmuş artık orta okul çağına veda edeceklerdi, Orta okuldan sonra her kesin hayat yolları ayrılıyor her kes okul bitişine kadar çok güzel anları oldu gezdiler eğlendiler birlikte turşu suyu içtiler Mutlumu mutluydular. Bu ara Dersleri bile unuttular ama birbirlerine karşı gösterdikleri dayanışma ile sonuçta gene her seneki gibi okul ilklerine girebildiler Tabiiyi ki kız Avni’den daha çok not aldı. Avni yi de bu denli Akıllı bir kişi ile arkadaşlık yapabilmesi mutlu ediyor ve onun başarısı için her şeyi yapıyordu. Ama okulun bitişine 2 gün kala karşı sınıftan uzun boylu bir çocuk çıka geldi ve Kız a çıkma teklif etti. Avni bunu duyduğu an beyninden vurulmuşa döndü ve paniğe girdi. Ne yapacağını şaşırdı... Aslında Avni bundan sonra neler oldu pek hatırlayamıyor. Ve ardından okul bitti diplomalar alındı veda partileri derken. Yaz tatili geldi çattı. Artık Minibüs duraklarında beklemeler ve içilen turşu suları yoktu. Avni okulların tatile girmesi ile birlikte, eniştesinin, idare amirliği yaptığı bir bankanın dinlenme tesislerinde telefoncu olarak çalışıyordu. Avni’nin buradaki görevi resepsiyonculuk yapmaktı. Telefon santralında da görevli olduğu için, günde 21 saat çalışmak zorunda kalıyordu. Avni çalışmaya başlamadan önce girdiği Askeri okulların imtihan sonuçları da belli olmuştu. Fakat annesi Avni’nin Đsviçre ye ablasının yanına gitmesini istiyordu. Avni ne yapacağını şaşırmıştı. Eniştesi ise Avni’nin Türkiye de başarılı olacağını savunuyordu. Bu ara da Avni’nin başka bir problemi daha vardı o çok sevdiği Kızı, Bi'tanesini arayamıyor, kızda onu arayamıyordu. Yada aramak istemiyordu. Aslında son kez buluştukları görgülü pasta hanesinde Avni ona nerede çalıştığını göstermişti. Keşke evlerinde telefonları olsa diye düşündü Avni. Nedense birden bire her şey bitmişti. Yani aslında Avni’nin kafasına takılan olay daha bir iki hafta öncesi, her şey yolunda gidiyordu. --- Nasıl bulsun telefon melefonmu vardı şimdiki gibi, Cepler mesajlar yok tabi o zaman eee etrafta sıkı yönetim de var nasıl ateş yaksın da dumanla haberleşsinler yani!!!... Avni Bi'tanesini bir yandan O nu göremiyor ama ortak arkadaşlarından onun o uzun boylu hergele ile çıktıklarını duymuştu, bir kere. Avni’nin içi içine sığmıyordu. Aslında bu durumda ne yapılır o da bilmiyordu. Gidip onları bulup dövemezdi ya. Hem bunu kız istediyse Avni’ye ancak şey yemek düşerdi. Avni hem çalışıyor hem de gururuna yedirip kıza soramıyordu. Henüz ayrılmamışlardı bile. Ne olmuştu. Nerden çıkmıştı bu olay. Bir yandan Đsviçre hikayesi, bir yandan çalıştığı işin zor şartları, bir yandan özlem aşk. Aynı anda 4 mevsim. Đyide sonsuz aşklar biter miydi hiç??!! ----Bu soruyu daha çook sorarsın.... Avni’nin içi kavruluyordu. Sanki günlerce yemek yememişçesine, aklı başında değil hata üzerine hata yapıyordu bizim Avnicik çalışırken. Ankara yerine Adana'yı bağlatıyordu. Ay ile Konuşan Adam Yelken kulübündeki arkadaşları hemen, hemen her gün Dinlenme tesislerinin iskelesine gelir Avni’yi on, on beş dakikalığına bile olsa alıp götürürlerdi. Avni’ye Đstanbul’da Danimarka dünya kupasına katılabilmek için, Marmara kupasının Türkiye finali olarak yapılacağını, Avni ve tekne sininde daha önceki yarışlardan aldığı dereceler sayesinde finale kaldığı için bu yarış’a da kayıtlandığını, anlattılar. Bu yarış diğer anlamda, Danimarka dünya kupasına açılan yol’du. Bizim Avni eniştesi izin vermediği halde Fenerbahçe rıhtımında yapılan Türkiye elemesi yelken yarışlarına katılmak istiyordu. ---Deli dedik ya.... Belki bu onun için kurtuluş olacak ve kaçacaktı Kamptan, kendisinden, Đsviçre'den ama en önemlisi sevdiğinden. Ondan güzel gözlü bir tanesinden. Avni her şeyi ayarladı. Pazar günü olduğu için eniştesi kampta olmayacaktı, iş yerinden arkadaşı ise Avni’nin yerine bakacaktı. Birisi sorarsa Avni izinde denilecekti. Kimsecikler duymadan Avni gene akşam üzeri kamp’a deniz yoluyla gelecekti, kapıdaki bekçilerin bile haberi olmayacaktı. Arkadaşları ile anlaştılar sabah saat 6.30 da yelkeni Avni’nin flokçusu kullanarak kıyıya yakın iskeleye getirecek, Avni ise eniştesinden izin almadan yelkene atladığı gibi ver elini deniz... Mavilik,.... Boğaz ve Fenerbahçe ve yarış Sonra ilk 10 ve Danimarka dünya kupası. Aslında başarılı bir yelkenci olduğunu her kez biliyordu her ne kadar Fenerbahçe çocukları Bakırköy’den geldikleri için, "deliler geldi" diye alay etseler bile. Avni çok iyi biliyordu her zamanki gibi gene Avni’lerin kulübü Bakırköy Yelken Kulübü kupayı alacaktı bu zaten her yarışta böyle oluyordu. Şımarık çocukların aşağılamaları Avni yi hiç korkmuyordu zaten. Avni hayallerinden birisi de ölümünün denizde olmasınıydı. Bunu hep nasıl olacağını hayal ederdi. Yada Hava harp okulunu bitirince gök yüzünde olmasını istiyordu. ---Daha hiç uçağa binmedi de ondandır.... Arkadaşları ile anlaştıkları gibi oldu hayatında ilk kez ihanetlik ederek, eniştesine haber vermeden kaçtı. Ama bunu yapmalıydı yoksa bu kadar olumsuzluk arasında yaşanmaz, birde içini kavuran o kız. Hiç onu unutabilir miydi acaba? Danimarka ya bile gitse, hatta dünya şampiyonu bile, olsa hiç O güzel gözler o kızın gözleri gider miydi aklından. Neyse Avni’nin morale ihtiyacı vardı, gerçektende ve bu yarışa katılmalı. ---Zaten hep böyle yapar. Đçi daralıp çok sıkılırsa . Ya, sıradan insanların yapamadıklarını başarır ve kendine saklar. Sorsalar kimselere söylemez yada Aşık olur bu Avni... Ve istediği gibide oldu. Ne kadar şanslıydı. Aslında şansı ve kaderi onu şımartıyordu özgürdü. Her açıdan özgür. Şimdi istediği gibi denizde idi. Yapılacak tek iş <<Yelkenler fora..... ilk hedef Fenerbahçe şımarık zengin çocuklarını yenmek ve kupayı kulübe kazandırmaktır.....ileri...>> komutu ile engin denizlere açılmaktı. Bakırköy ile Fenerbahçe arası 20 deniz mili. Şansları da vardı rüzgar 15.11.2006 19:30:00 Copy rigth 2006- Mertol Gürzel 21/359 tam onların istediği gibi geliyor ve nerdeyse hiç tiramola atmadan (Yön değiştirmeden) Boğaza girmeye çalışan onlarca geminin arasından geçerek Fenerbahçe ye geldiler. Ve O unutulmaz yarış. Rakiplerin hepsi sanki Bakırköy’den gelen Ataköy Yelken kulübüne düşman olmuşlarcasına olduk olmadık yerde protesto vesaire vererek, kendilerinde olan kullandıkları süper Fiber teknelerle hala baş edemedikleri Bakırköylü eski tahta tekne çocuklarına engel oluyorlardı ve hatta gurup olarak çalışıp her imkanda yollarını kesiyorlardı. Daha açık anlatmak gerekirse yelken yarışlarında Startta alınacak pozisyon çok önemli rüzgara en yakın ve aynı anda Start hattına yakın olan yarışa avantajlı başlar en az 20 30 metre fark kazanılabilir. Ve Start. Sonra atılan 9 tur. Sonunda Finiş Avni’nin kullandığı teknesi yarışı ikinci olarak, bitirdi. Birinci olan tekne kendi kulüplerinden yani Ataköy deniz kulübünden arkadaşlarıydı. Sonuçta ilk ona girebilmenin yanı sıra Türkiye şampiyonasını kazanmışlardı. Siz ayniyi kupayı alırken ve ardından kıyıya yakın yaptıkları şeref turunda seyircilerin alkışlarından aldığı zevki görecektiniz. Bunun verdiği neşe Avni ye bir kaç dakika da olsa Aşkını unutturabilmiş gene eski neşesi yerine gelmişti. Geri dönüşlerinde hem rüzgar azdı hem de günün verdiği yorgunluk doğrultusunda kıyıdan gezerek tekrar Ataköy banka dinlenme tesislerine doğru yol aldılar kıyıdan gidiyorlardı çünkü Avni birden gene düşünceye dalmış ve kendinden geçmişti içinden bir hüzün meydana gelmişti. Arkadaşları sevgilerinden dolayı her iki kupayı Avni’ye kulübe vermesi için emanet etmişlerdi. Çünkü Avni ye güvenebileceklerini biliyorlardı. Avni bir ara bu iki kupaya bakarak düşündü. Sanki bu onun son turu idi. Sanki bu sularda bir daha yelken kullanamayacak ve onu biricik aşkını, yavrusunu hiç ama hiç göremeyecekmiş gibi bir sızlanma hissetti midesinden yukarı sanki üzerinde 100 Kg yük vardı. Avni , Đsviçre ye gitme durumunun onaylandığını pasaport ve diğer evraklar hazır olduğunu da biliyordu. Ağabeyi onu haftaya alıp buralardan götürecekti. Pekiyi ama Avni buralardan nasıl kopabilirdi ki, Kafasına koymuştu bir kere en fazla Lise ve yüksek okul 7 sene sonra gerisin geriye Türkiye ye dönecekti. Ağabeyi Avni yi ablasına yani Đsviçre'ye bırakacak sonrada kendisi Danimarka ya gidecekti. Pekiyi ama ortada şimdi bir sorun daha vardı. Avni nasıl söyleyecekti. Zaten yarışı kazanmalarının sayesinde Danimarka ya Yelken federasyonu tarafından götüreceğini? Avni buralardan nasıl gidebilirdi. Onu Bi'tanesini nasıl terk edebilirdi Bitanesi Avni’yi istemese bile Avni ye Bitanesi’nin varlığını hissetmek yeterdi. Ay ile Konuşan Adam Ama nerdeydi simdi yoksa gerçekten tatile mi gitmişlerdi ondan mı hiç haber alamıyordu ondan. Yoksa Avni’yi unutmuş mu idi gerçekten de. Bu düşüncelerle giderlerken sahil kenarında geçen sene yaz tatilinde Avni’nin cankurtaran olarak çalıştığı Ataköy plajına geldiler Avni buralardan ayrılacağının bilincinde olarak bir kez daha içeri girmek. Son kez olsun bu plajda Bitanesi ile olan anılarını tazelemek istedi. Okul zamanı nerdeyse her güzel olan hafta sonunda sınıftaki diğer öğrenciler ile buraya gelirlerdi. Tekne ile Dubaların olduğu yere yanaştılar. Daha sığ sulara giremiyorlardı Avni etrafına bakıyor tanıdık bir yüz kişi arıyordu ama yoktu. Aslında Avni'nin beklediği gelmeyecekti. Bunu Avni sezinliyordu ama umudunu da yitiremiyordu. Đçindeki hisler ona sabretmesini söylüyordu.. Avni bu plajda bu kalabalığın içinde aslında sadece bir tek kişiyi arıyordu. Onu arıyordu. Ne olurdu son bir kez görseydi hem Bitanesi başkasının yanında bile olsa fark etmezdi ki. Avni hiç Bitanesi’nin yanına bile gitmeyecek ona soru bile sormayacaktı.Sadece uzaktan bir kerecik görebilse idi ne güzel olacaktı. Su.... Yeşil Gözler...... veeee "O".... Avni kafasını öne eğdi ve hüzünlendi. Avni’nin gözleri sulanmış için, için ağlıyordu kafasını utancından kaldıramıyor, kaldırsa bile batmak üzere olan güneşin kızıl görüntüsü bile onu hatırlatıyordu. Nereye baksa onu görüyordu. Sessizce içine kapanıp konuşmadan su hışırtısını dinleyerek bir eli yelkenin yekesini tutarak diğer eli ile kendini tutarak teknenin sallantısına bırakmış bir şekilde kıçta ayakta duruyordu. Tekneyi tüm umutlarını yitirmiş vaziyette açık denizlere doğru yönlendirdi. Đşte tam O an arkasından gelen bir ses ona "Sizinle burada mı karşılaşacaktık küçük bey" dedi. Avni o an elinde bulunan yelkenin ipini ve aynı elle tuttuğu yekeyi bıraktı ve kendini hiç arkasına bakmazsızın denize bıraktı. Tanıyor, biliyordu bu ses onun sesiydi. Yüz yaşına bile gelse 100 kızın arasından tanırdı onun sesini. Avni su dan önce, hayal görebilmiş olabileceğinin korkusuyla kafasını, gözleri hizasına kadar çıkarttığın da, koyu kumral, olan fakat batan güneşin ve suyun etkisiyle, altın sarısı ve ıslak saçların yarı yarıya kapattığı o cam göbeği yeşili gözler ona bakıyor ve gülümsüyordu. Birbirlerine gene sarıldılar gene eskisi gibi kopmazcasına tüm sevgileri ile sarıldılar. Etraflarındaki insanlar onların umurunda değildi. Kıyıda kızın annesi olduğu halde sulara gömüldüler ölmek istercesine. Hadi lan! Bizim Avnimi? atma! Uydurukçu! Amma abarttın ha!... Anlat anlat heyecanlı oluyor ! eee sonra? 15.11.2006 19:30:00 Copy rigth 2006- Mertol Gürzel 23/359 Daha sonra kıyıya çıkıp konuştular olanları anlattılar. Nede olsa son görüşmelerinden bu yana aradan tam dört koca hafta geçmişti. Kız Avni ye okuldaki uzun boylu kel oğlanın ... çocuk kel olur mu ya? Gencecik daha. Avninin aklında öyle kalmış olmalı. Vah zavallı... çıkma teklif ettiğini, haberci yolladığını ve bir kere pasta haneye gittiklerini, Ama Avni’nin bi'tanesi’nin onunla çıkmak istemediğini, ona bunu söylediğini ve zaten çıktığı bir arkadaşı olduğunu da eklediğini anlattı. Avni’yi de çok aramış. Herkese sormuş ama bu güne kadar Ayniden ne haber alabilmiş nede Avni’ye bir haber yollaya bilmişti. Buna çok üzüldüğünü ve her gün saatlerce ağladığını defalarca haber yolladığını anlattı. --- Vah vah kızım Avni yer ama biz yemeğiz bunları. Đnsan aradığı zaman bulur anladın mı toy garibim.... Ama tek duyduğu şeyin Avni’nin yurt dışına gitmiş olduğunu ve buna anlam veremediğini. Avni’nin bi'tanesini kesinlikle bırakmayacağını düşündüğünü ve bu yanlış anlaşılmanın bitmesi ve Avni’ sine kavuşması için her gece dua ettiğini anlattı. Avni işte hata yaptığını o zaman anladı.(Sanmayın ha! daha kaç kez aynı hatayı yapacak) Avni ona nasıl gerçekten de Đsviçre’ye gideceğini anlatacaktı ki? Hem de bir hafta içinde. Sadece <<Yavrum ben yurt dışına gitmek zorundayım. Hem de haftaya>> diyebildi kelimeler boğazında düğümleniyor konuşamıyordu bi'tanesi ona sarıldı ve için, için ağlaştılar hem de annesinin yanında. Artık Avni Ondan ayrılmıştı ama birlikte sevgilerinin sonsuz olacağını biliyorlardı ve her fırsatta görüşmeye karar vermişlerdi. Belki de böylesi daha iyi olacaktı. aralarındaki bu sevgi kalacaktı belki de Avni’nin tasarladığı 4. 5 sene sonra Avni elektrik mühendisi yada Atom mühendisi veya Uzay fizik Mühendisi vs. olarak döndüğünde evleneceklerdi. Avni; 2 ve ya 3 sene içinde nişanlanmalarını ve okulları bittikten sonra evlenmelerini istediğini ona söyledi. Üzülerek sarılarak severek ayrıldılar. Kız Avni’ye uzun, uzun o yeşil muzır gözleri ve cilveleri ile gülücükler atarak el salladı. Sanki Avni o gün teknesiyle yola çıkıyordu. Bi'tanesinden ayrılalı, henüz bir kaç gün olmamıştı ki, Avni’ye gelen haberler doğrultusunda. Avni’nin gideceğinin üzüntüsüne dayanamayan Avni’nin Bitanesi'ni, sağ olsun gene o cadı kız arkadaşları, Bitanesi daha fazla üzülmesin, kendini avutsun diye, Okuldaki O uzun boylu oğlanı bulup aralarını yapmışlardı. Yani Avni’nin Bitanesi’nin birlikte çıktığı birisi olmuştu. Avni bunu duymuş ama Kızın ona hiçbir şey söylemeyip gizlemesine içerlemiş gene kendi kabuğuna çekilmişti. --- Avni hata! Sen hele bir git kıza sor... Duyul tular unutma 3. derece inanç. Bu ne demek oluyordu? Bir kadın nasıl olurda hislerini zevkleri ile değişebiliyordu.? Bunu daha çook soracaksın sen bekle daha Oğlum bunlara neden kadın demişler sanı yorsun bak açıklayayım. Köreltirler erkeklerin gözlerini Aldatırlar hep seni. Dırdırları hiç eksik olmaz. Işlerine gelmezse seni beni. Ne dediğini değil, yaparlar sadece kendi istediklerini. Đlk harflere bak .... Anladın mı Avanak Avni şimdi?? Ay ile Konuşan Adam Kampta artık Avni için günler geçmiyor. O başkasının kollarında ve Avni gene yalnız olarak ortada kalakalmıştı. Avni’nin kötü durumda olduğunu gören, Avni’nin Arkadaşları,ı Avni’nin üzüntüsüne dayanamayıp, birazda kafasına çelip <<Avni şayet istese her kızı alabilir>> ayakları ile seferberlik ilan etmişler, Avni ye artık aşkını unutması gerektiğine inandırıp, cesaretlendirip kampta çok olan güzel kızlardan birine çıkma teklif etmesini söylemişler. Bir nevi dişe diş. Göze göz davranması gerektiğine de inandırmışlardı. Artık tutun tutabilirseniz Avni’yi. Öyle bir dolduruşa geldi ki aşkolsun yani. Hem zaten Avni haklıydı Hayattan müthiş bir tokat yemişti. Çok kötü kazıklanmıştı. Arkadaşlarının katkıları sayesinde Avni’nin Kampın kızlarına çıkma teklifi etmesi sağlanmıştı. -- Đyi strateji ama ha hoşuma gitti. 15.11.2006 19:30:00 Copy rigth 2006- Mertol Gürzel 25/359 Bölüm 3 Avni yola çıkmadan bir gün önce...... Avni yola çıkmadan bir gün önce kamptaki her kıza çıkma teklifinde bulundu. Dedik ya Aptal diye ama aferim avni yaparsan böyle yapacaksın Đnanması güç ama hepside Avni’nin bu teklifini kabul etti. Avni de hepsine, yarın nasıl olsa gidiyorum diyerek, aman en yakın arkadaşına bile söylemeyin, sonra ayıp olacağını anlatarak, kızların 5 ini de kafaya aldı o gün hepsiyle ayrı, ayrı bulaşarak flört etti güldüler, eğlendiler. Ama nedense Avni çıktığı bu 5 kızında bir yerlerinde hep Onu buluyordu. Avni’nin içi rahattı. Nasıl olsa kızlarla bir kötülük yapmayacağını, yani ileri gitmeyeceğini bildiği için sade temiz bir flört’ün zararı olmazdı. Aklı sıra nede olsa yarın sabah yola çıkacaktı. Seneye Allah kerim kim kalacak, kim görecek diye düşünüyordu. Aslında en güzel günlerinden birini yaşayarak kafasına hiç bir şey takmadan, koklaşarak gülüşerek, eğleniyordu. Hayatı başka gözlerle görüyordu. Hepsi başka düşüncelere sahip, kızlardı. Ama ileri gitme istekleri, Avni’yi şaşırtacak kadar çoktu. Bir ara Avni “Acaba Bi’tanem onunla ileri gitmediğim için mi benden soğudu” diye bile düşündü. Ertesi sabah tam yola çıkacaklarken başka bir olay tam anlamıyla Avni’nin dünyasını başına yıktı. Gidemiyorlardı. Evet doğru..gidemiyorlardı. --- Aman Allahım gidemiyorlar şimdi OK'u yedin Avni.... Arabanın şanjmanı bozulmuş 1 hafta daha kalmaları gerekiyordu. Zaten Avni de “o küçük vosvos’un içinde ağabeyi yengesi 10 yaşında ve 2 yaşındaki yeğenleri ile nasıl 2500 Km yol gidilirdi ki” diyordu. En iyisini araba yapmış sonunda pes etmişti. Avni kaldı kalmasına, ama sevinçten havaya uçan 5 kızı bir hafta boyu nasıl idare etti o da bilmiyor. Sağ olsun olayı bilen arkadaşları tam vücut tam yürek olup yardımcı olarak Avni yi hiç bir zaman iki kızla bir araya gelmelerini ve kızların bir şeyleri fark etmelerini engellediler yani hiç bir zaman iki kız karşı karşıya yüz yüze gelmediler. Sadece 6. bir kız olayı mahvetti. Avni kızı kamp içindeki Diskoda tokatlamıştı --mübarek birde Ibo kesildi başımıza, gerçi bu ilk ve son olacaktı ama.Kesinlikle Avni’nin gururu ile kimse oynayamazdı. Bu kız çok güzel olmasına rağmen Avni’nin çıkma teklif etmediklerinden di. her ne kadarda Bu kız bankanın Genel müdürünün kızı bile olsa. Bu şekilde Avni ye davranamazdı. Aslında Avni de çoktandır gözü olan sarı uzun saçlı alımlı olan bu kız, Avni’nin işlerinin yoğun olduğunu ve sadece görev aşkı ile yarım iş, bırakmayacağını bildiği halde. Avni işini bitirip henüz müziği başlamamış diskonun ortasında, nereye oturacağını, gideceğini ince, ince hesaplayan Avni’nin yanına gelerek. yüksek ve kinci ton bir sesle tepeden bakarcasına aşağılayıcı bir tonla - "Nerde kaldın?" Bu iç gıcıklayan dominant ses aslında Avni yi nasıl gıcık ediyordu bilemezsiniz. - "Sen olmadan diskoya başlamak yada başlatmak istemiyorlar bunu biliyorsun" demişti bunun üzerine Avni Ay ile Konuşan Adam - "Benim gelmem şart değil ki siz 30 kişisiniz başlasaydınız. Hem ben seninde bildiğin gibi baban için Ankara’ya bir telefon bağlantısı ısmarlamıştım onu bekliyordum. 25 dakika sürdü” dediği halde, kız ona - "Sen, pis bir işçi gibi, çalışıyorsun beni burada bekletiyorsun ama!" demesi üzerine zaten yorgun ve üzgün olan Avni üzerindeki yüklerin verdiği bir bilinçsizlik içinde istemeden kıza bir tokat indirmişti. Kız birden bire ne olduğunu anlayamadı. Bu ona bayılan insanları ayıltmak için kullanılan yada yeni doğmuş bebeği canlandırmak için atılan tokat etkisi yapmıştı. Kız birden bire kendine geldi söylediği sözün ne kadar ağar olduğunun farkına vardı. Avni ise çok bozulmuştu. Kız ağlayarak, yalvararak Avni’den çok özür dilediyse de, Avni için hiç bir şey ifade etmiyordu. Ama Avni’nin içi kan ağlıyordu ne durumlara düşmüştü Avnicik. Aynı Robotlar gibi ortalıkta dolanıyordu.. Ertesi gün bu kızın babası Avni’nin karşısına dikilmiş ve ona "Aferin delikanlı benim yapamadığımı sen yapmışın kızım akıllanmışa benziyor Bu sabah kalktığında hiç böbürlenmeden günaydın babacığım dedi" demişti. --- Bizim salak arada bir kahramanda oluyormuş meğer... Aynı günün öyleden sonrası kapıya gelen rahmetli babasının Askerlik arkadaşı ve aynı anda babasının kuzeni olan, ama Avni’nin ismini duyup hiç görmediği bir tuğ general kamptaki resepsiyonun kapısına gelmiş ve Bir Asker yollayarak Avni’yi dışarı çağırtıp onu Azarlamaya başlamıştı - "Sen Rütbeli bir subayın çocuğusun hiç utanmadındı babanın şerefini düşünmedin mi" diye sormuş ama buna Avni bir anlam verememişti. Babasını bu adam nerden tanıyordu ki. Hem babasını Avni hiç üniforma ile görmemişti çünkü babası daha Avni doğmadan Askerden ayrılmıştı. Tamam Rütbeli olmasına rütbeliydi Avni’nin babası da, ama ancak General olacak kadar rütbesi yoktu daha o zaman bu Adam babasının arkadaşı olamazdı olmasına da pekiyi babasını nerden tanıyordu?? Avni bunları düşüne dursun, General devam ederek - "Senin bu yaptığına şerefsizlik denir Askeri Okul imtihanlarını Yüksek derecede kazanabileceğin halde ukalalık edip imtihan sorularının doğrularını müspette kağıdına asıl kağıda ise yanlış yunluş şeyler yazarak hem askeriyeyi hem de aileni nasıl küçük düşürürsün sen" deyip bir tokat atarak kızgın bir şekilde Avni’nin hiç unutamayacağı siyah arabaya binip gitmişti. Avni tokadı unutmuş, düşünüyordu <<Yahu nerden çıktı şu imtihan müspetteleri ortaya şimdi. halbuki biz Ekrem ile, imtihanı zaten kazanmak istemiyoruz diye can sıkıntısından müspettelere cevapları yazıp sonrada çöpe atmıştık. >> Aslında bu adamın dedikleri doğruydu ama Avni’nin tek istediği kaçmak buralardan gitmek sevdiğini unutmaktı nasılda satmıştı ama Sevdiği... Bi’tanesi.... Sonsuz aşkı... Avni yi. Gene hüzünlenmeye başladı. Acaba bütün bunların bir anlamı yada olanları açıklayacak bir cevap var mıydı? Varsa Avni bunu 15.11.2006 19:30:00 Copy rigth 2006- Mertol Gürzel 27/359 öğrenecek miydi? Günün birinde Birtanesi karşısına çıkıp <<Durumlar sandığın gibi değil di. Aslında ...>> diyerek Avni ile konuşacak mıydı? ...Yok gerçektende Birtanesi onu hiç sevmemişti, Birtanesi o kadar sevecen ve neşe dolu bir insandı ki belki de , Avni’yi Birtanesi’nin bu tavırlarını, kendisini seviyor olarak algılamıştı. Aslında böyle bir şey yoktu. Zaten Avni ona ilk günden de dememiş miydi. <<Ben sana layık değilim >> diye. Geçerli olanda zaten buydu. Hoş Avni Birtanesi ne Bi’tanem diyor toz kondurmuyordu. O ne yapsa haklıydı. --- Lite erkek noolcak.... Avni ve Vatos iki Arkadaş Bu sırada Avni’nin aşağılanmasını gören bir kaç kişi ve Avni’nin kız arkadaşı’nın şaşkın bakışları arasında sıyrılarak , kıyıya doğru, restoranın bahçesini denizden ayıran parmaklara doğru Avni ilerledi. Avni şuh olmuş hiç bir şey duymuyor, düşünmüyor, görmüyordu. Avni’nin yanına gelenler, ne olduğunu soranlar ve hatta Kız arkadaşının onu durdurmaya çalışmasına rağmen, herkezin arasından geçen Avni kendini, üzerinde elbisesi olduğu halde, denize attı. Memoli oldu birden hani filmde varya dilsiz memoli yüzerek Yunanistan’a sevgilisinin yanına gidiyor Yahu film anlatıyoruz ama Avni’ ninkisi gerçekten o filmdeki kıza benziyordu yani ve arkasına bakmadan yüzdü. Her şey ona çok gelmeye başlamıştı. Eniştesi bir taraftan, annesi ablası ve ağabeyi diğer yandan, onun geleceğini tartışıyorlar, <<Đsviçre'de okursa büyük adam olur>> fikrine karşı eniştesi <<burada zaten başarılı bırakın burada kalsın, Hayat zorlukları ile boğuşmasın>> fikri Ailesinin ne kadar acımasızca Avni adına, Avni’yi hiç hesaba katmadan karar alabiliyordu. Avni’nin çevresinde onu 1 saniye bile yalnız bırakmayan arkadaşlarından ayrılmak düşüncesi. Avni’ye çok ağır geliyordu Avni’ye hem kalmak, öyle ya kalırsa şayet bütün arkadaşları liseye kayıt olmuşlardı bile, ama Avni onun hiç bir okula kaydı yoktu. Kayıtlar nerdeyse kapatılacaktı. Aslında Đsviçre’ye gitmeyecek olsa Türkiye de kendini bir okula yazdıramazsa ne olacaktı. Đsviçre’ye gitse orda ne yapacaktı? Đsviçre’yi tanımıyordu, aslında merak etmiyor da değildi duyduklarına göre oralarda her şey daha serbest, ve kolaydı. Đstikbal oralarda yerlerde duruyordu. Giderse , giderse ne yapacaktı? Ya sevdiği Birtanesi ne olacaktı? Hiç ömründe bir daha o gözleri görebilecek miydi. Avni aynı anda 4 mevsim yaşıyor, yanıyor ve donuyordu. Yüzüyor, yüzüyor, hem de ağlıyordu. Ataköy'den nerdeyse Yeşilköy rıhtımı arasında ortalarda bir yerlerdeydi. Karşıdan Yeşilköy iskelesinin Fenerleri gözükmeye başlamıştı hava kararmaya yüz tutmuştu. (Boğulacak durdurun şunu) Avni, kesildi. Nefes almakta zorlanıyordu. Sırt üstü yatmayı düşündü. Sırt üzerine döndü. Fakat, o an, altında kıpırdanan dev gibi bir gölge gördü. Avni’yi bir ürperme almıştı, korktu. Sonu gelmişti artık. Her zaman istediği oluyordu. Denizde ve ölümle burun buruna. O anda karadan 500 600 metre uzaklaştığını fark etti. Ürktü Altındaki gölge 3 - 5 metre aşağısında suyun içinde daireler çiziyor. Sanki Avni’ye saldırmaya hazırlanan bir köpek balığını andırıyordu. Balığa benzeyen bu gölge çok hızlı hareket, ediyor. Avni altında olduğunu hissettiği gölgenin ne olduğunu göremiyordu. Bu şey Avni’ye saldırsa bile, Avni’de ne kaçacak nede savaşacak güç vardı. Avni çok iyi bir yüzücüydü. Şu an çaresiz kalmış, panik içinde titriyor Ay ile Konuşan Adam ayaklarının gerildiğini kollarının tutmadığını hissediyordu . Su onu aşağıya çekmeye başlamış. Avni’nin vücudu epey ağırlaşmıştı. Avni hayatında ilk kez korkuyordu. Parmaklarını hissetmiyordu artık, parmakları uyuşmuş, ayaklarını çırpıp çırpamadığını bilemiyordu. Avni’nin vücudu, pes etmiş, Avni’yi yalnız bırakmıştı. Yada korkudan taş kesilmişti. Avni bütün ümitlerini yitirdiği anda, arkadaşı Ömür yanında sandalla belirdi. Ömür Avni’ye kolunu uzattı. Avni’nin delice denize doğru gittiğini ve suya atladığını gören Ömür ilk eline geçirdiği sandala atlamış Avni’nin peşi sıra gelmiş, yol boyunca seslenmiş, fakat Avni hiç bir şeyi duyamayacak kadar dalgın ve eşit tempo ile süratli yüzdüğünden Ömür onu nasıl olsa yorulacak düşüncesi ile yavaş, yavaş takip etmişti. Avni bunun farkında bile değildi. Zaten Ömür Avni’nin bu durumda ne kadar sinirli olduğunu biliyordu. Ömür’ün Avni’ye Birtane sinden yediği kazıktan sonra ki huysuz tavırlarına nasıl katlanabiliyor bunu bir türlü Avni anlayamıyordu vefakâr denilen arkadaş Ömür buydu işte.... Avni Ömür’ü yerli yersiz ne kadar kırdığını şimdi anlayabiliyordu. Avni’nin sandala çıkacak gücü kalmamıştı. Ömür onu çıkarttı o an yanlarında bir motorlu tekne belirdi. Nerden geldiğini fark etmemişlerdi. Bizimkilerin şaşkın bakışları altında, bu tekneden 2 dalgıç suya atladı. Dalgıçların aradıkları şey, Avni’yi korkutan, bir köpek balığı değil, 2.5 m kanat genişliğinde bir Vatoz balığı idi. Vatoz balıkları insanlara saldırmazlar. Garibim zaten saldırmamıştı da. Ona her zaman olduğu gibi yine insan denilen doğanın en vahşi hayvanı saldırmış, bu dalgıçlar, çoluğu çocuğu baktığı sevdiği var mı diye sormadan onu vurmuş, Hayvan zıpkına bağlı olan misinayı yani ipi koparıp kaçmış, Avni’nin yüzdüğü yerin altında birkaç kez kendi ekseni etrafında döndükten sonra halsiz kalıp ölmüştü. ---Tıpkı Avni gibi, iki kader arkadaşı karşı karşıya gelmiş. Avni de ipini kopardı kaçtı ya hani..Onu da insanlar vurmadımı?. Avni ve Ömür Dalgıçların Vatoz u sandallarına yüklemelerini seyrettiler ve kürek çekerek sahile geri döndüler. Avni susuyordu belki de ilk kez. düşüncelerini Ömür'e bile anlatmıyor zaten anlatamıyordu bu Ömür’ü de üzerdi. Artık Avni Her şeye hazırdı nede olsa ölümden dönmüş ve daha mantıklı düşüne biliyordu. Bu olaydan birkaç gün sonra ağabeyinin arabası tamirden geldi. Avni bulduğu Arkadaşlarına tek, tek sarılarak veda etti. Bu sefer gerçekten de Đsviçre yolunu tutacaktı. Đstanbul'dan gitmeden önce olur ya belki son kez görürüm diyerek unutamadığı sonsuz aşkın sahibi Birtanesi’nin evinin önünden geçti bekledi belki cama yada bakkala falan iner görürüm diye.Ama zaten görse bile konuşmayacaktı ondan kaçacaktı. Onu son kez görmek, görebilmek, kendini ölüme giden mahkum gibi hisseden Avni’nin son arzusuydu. Sadece bir kere uzaktan. 15.11.2006 19:30:00 Copy rigth 2006- Mertol Gürzel 29/359 Avni sonsuz aşkının, babası, hocasını evlerinin önünde motorunu temizlerken gördü. Hocasının motorlara olan merakı Avni’yi şaşırttı. Kendi babasını anımsadı. Avni’nin hafızasında kendi babasının da motorunu temizlerken yanında duruşunun görüntüleri hâla canlıydı. “Bi’tanem’ in babası demek motorda kullanıyormuş” dedi içinden, yanına gitti. Hocası ile vedalaştı. Hocası nereye gideceğini sordu. Avni’de anlattı hocası bu fikrin ülkenin içinde olduğu politik bunalımlar yüzünden çok akıllıca buldu. Đsviçre'ye gidip orada okuluna devam etme fikrini benimsemiş ve hatta geçen senelerde Avni’nin annesiyle bile bu konuyu konuşmuş olduklarını ifade etti. Bu arada Avni kızın evde olduğunu bile öğrendi, Babasının ısrar etmesine rağmen, yukarı çıkıp vedalaşmaya cesaret edemedi Hocasına söz vermişti geri gelirken sadece Đsviçre'de yapılan üzerinde TCDD yazan Demiryolu ve kara tiren olan köstekli saatten getirecekti. Bir kaç dakika sonra avni oturduğu köşeden kalktı. ve evlerinin yolunu tuttu. Aslında hocasının gözleri nasılda kızına benziyor diye düşündü içinden. Eve doğru yürümeye başladığında yol köşesinde epey bir duraksadı..... Arkasına baktı...... Aklından - "Belli oluyor. Anlaşılan o ki; Benim ülkemi terk etmemi her kez istiyor. Sanki anlaşmışçasına, yeminleşmişçesine, her kez aynı dilden konuşuyor. Yok oraya gidersen okursun. Adam olursun. vs. vs. ama kimse bana ne düşündüğümü neler hissettiğimi sormuyor." Avni yine sessizce ağlıyordu. Kapı önünden kovulan bir köpek gibi kuyruğunu ardına sıkıştırmış, geriye baka, baka ağlıyordu. Gurbet'e Yolculuk.... Avni yaptığı bu son gezisinin ardından eve geldiğinde araba hazırlanmıştı. Ciddi, ciddi yolculuk başlıyordu artık. O gece erken yatıldı. Avni uyuyamadı. Hayatında daha hiç yapmadığı bir şeyi yaparak gece evden gizlice çıktı. Birtanesi’nin evinin önüne gitti. Karşı apartmanın duvar dibine bir dilenci gibi çöktü. Sabaha kadar evi gözledi. Bunu neden yaptığını anlayamıyordu. Đçgüdüsü Avni’ye bunu emrediyordu. Avni’nin eski şansı yanında olsa şimdi Birtanesi kalkar aşağıya inerdi. Nedense bu tür rastlantılar olmuyordu. Alt katta otursalar Avni her şeyi göze alır camdan içeri girerdi. Avni sadece gözlerini yukarı dikti. Sabaha kadar bekledi. Saat 5.00 gibi güneş doğarken yola çıkılacaktı. Avni’yi büyük ağabeyi Đsviçre götürecekti. kendisi de oradan Danimarka’ya geçecekti. Avni yi de Đsviçre'deki ablasının yanına bırakacaklardı. Yolda düşürülen bir paket gibi. Avni o gece uyumadı. Avni eve vardığında ev halkı kalktıklarında kahvaltıdan sonra zaten pipilikli olan ağabeyinin hışmından kurtulmak için sessiz sedasız bir kenarda durdu. Ağabeyinin çok katı görünen bir kişiliği vardı. Yola çıkarken kimseye görünmek istemiyordu. Hoş kimsede yoktu zaten. Avni’nin ne bir arkadaşı gelmişti nede Birtanesi. Gerçi Ömür'le önceden vedalaşmışlardı ama Avni de ayrılığı henüz daha yeni, yeni anlıyordu bu mahalleyi ve arkadaşlarını belki de son kez görecekti. Sahi nereye gidiyordu Avni? Yani aslında daha önceleri de gitmişti Đsviçre ye ama güneşi olmayan, yosun yeşili, bir yer vardı aklında Đsviçre'den kalan. ---- Bu gün sorsanız şimdi bööğğğğ der ve ekler 'O kadar ünlü olduk ki; anlatamam biz burada her gün televizyona çıkıyoruz. "sis altında kalan bölgelerde hava 6 derece" diye...... Ay ile Konuşan Adam Araba yüklendi her kez arabaya bindi ve yola çıkıldı. Arkalarından sular döküldü eller sallandı. Tam köseyi dönerlerken birden Avni bir şey gördü. Ömür ve kolundan tuttuğu, Avni’nin Birtanesi... Arkalarından peşleri sıra koşuyorlardı. Avni rüyamı gerçek mi demesine kalmadan araba döndü. Avni korkusundan ağabeyine bir şey diyemeden kafasını önüne eğdi ve bir daha yol boyu konuşmadı ..---- Daha doğrusu çenesi düşük olduğundan sadece gerektiğinde konuşmuştur. Yani dakikada 3 kez falan Gidilecek olan bu yol gerçektende Avni için ilk kez gittiği bir şeydi. Daha evvel babası öldüğünde ablası annesi ile Avni’yi yanına çağırmıştı ama uçakla gitmişlerdi. Bu nedenle gene de çok merak ediyordu nasıl gideceklerdi oralara. 3 gün 3 gece Avni’yi de büyükten sayarsak 3 büyük 2 çocuk birde bir sürü eşya hem de Vosvos la (Volks Wagen böcek) Şaka, maka Türkiye bitiyordu artık. Đstanbul arkalarında kalmıştı levhalardan okuduğu kadarı ile büyük çekmeceyi geçip Kumburgaz doğru geliyorlardı. Avni o anda gene hatırladı. Daha geçen sene o Birtanesi burada yazlıktaydı. Avni Arkadaşlarının arabası ile evet iyi hatırlıyordu. Siyah bir Chewrolet Nova idi bu kocaman bir Amerikan arabası. Bu arabayı çok zengin olan arkadaşının babası Avni’nin arkadaşına henüz yaşı 15 olmasına rağmen yaş günü hediyesi olarak almıştı. Arkadaşı arabayı Avniye'de kullanması için verirdi. Avni de işte bu arabayla geçen sene o kızların yazlığı olan buraya gelmiş ve birlikte o zamanlar daha henüz çıkmadıkları halde 3 hafta boyunca her günleri beraber geçmişti. Bu ara Avni’nin annesi zaten Đzmit'te kalıyordu. Ablaları da her gün çalışıyorlardı. Hem eniştesi ve ablası Avni’nin kalacağı arkadaşlarını tanıyorlar bu sebepten ona birkaç hafta orda kalması için izin vermişlerdi. Avni’nin Birtanesi yanı başından ayrılmıyor hep Avni’nin gözlerinin içine bakıyordu. Avni o zamanlardan biliyordu onu çok sevdiğini, ve galiba bu geçen olaylardan sonrada artık bir tanesini zaten kolay, kolay unutamayacaktı. Aklında gene tek bir şey vardı oda Birtanesi’nin daha sabahın körü olmasına rağmen neden ve nasıl gelmişti. Her şeyi bir yana bırakın evden nasıl çıkmıştı. Yani anne ve bana uyurken onları nasıl atlatmıştı. Bir yandan da <<Nasıl olsa mektup yazar öğrenirim.>> diyerek kendini teselli ediyordu. Aslında içinden <<Đnşallah ilk mektubu o bana yazar.>> diye düşünüyordu. Hem zaten birlikte geliştirdikleri bir alfabe vardı bu alfabeyi bir Avni birde tek aşkı biliyordu başkada bilen yoktu bu sayede istediklerini yazıyorlar ve mektup başkasının eline bile geçse okuyamıyordu. Mr. james Bond pardon my name is Bond Avni Bond. Bir yandan yol Avniye çok uzun geliyordu. Ama çok ta çabukta geçiyordu daha öylen olmadan Gümrüğe geldiler. Ağabeyi hemen yol kenarında durdu Kravatını taktı arabayı düzenlemesi için yengesine ve arabada oturan yeğenlerine talimat verdi pasaportları aldı ve polis kulübesine doğru gitti Avni merakından arkasından baktı bu Polis Kulübesi küçük bir 15.11.2006 19:30:00 Copy rigth 2006- Mertol Gürzel 31/359 kulübeydi içinde bir polis oturuyordu. Polis ayaklarını masanın üzerine uzatmış arkada çalan TRT1 radyosundan gelen sanat müziğine tempo tutarak oturuyordu. Avni Arabanın penceresinden kafasını iyice dışarı çıkartmış olayları izliyordu. Kulübede olan polis ayakları masaya uzatmış olduğu halde, pasaportları aldı. Baktı. Sonra panikle toparlandı. Kendine çeki düzen verdi Avni’nin ağabeyi ilgisiz dursa bile Avni bulunduğu yerden aralık olan kapıdan olan biteni görüyordu. Polis hemen pasaportlara bir göz attı ve buyurun beyefendi iyi yolculuklar gibi bir şeyler söyledi sonra geri verdi. Avni hemen yengesine gördüklerini anlattı. Yengesi'de polis bizim kırmızı pasaportları görünce resmi bir kişi ile karşılaştığı için korkmuştur dedi. Aslında gayet normaldi bizim Avni şimdi daha iyi anlayabiliyordu Ağabeyinin görevinin ne kadar önemli olduğunu. ---- Sen bekle daha Avni cim gurbetçi olunca senden alırlar hınçlarını bu memurlar sen hiç merak etme Gurbetçi Avni’yi bulunca soyup soğana çevirmeden de bırakmazlar oh olsun sana işte..... Sınır bölgesine girmişlerdi artık. Avni aslında Tek bir polis kulübesinden geçince kendini Sınırdan geçti sanıyordu. Araba Avni’nin bu güne kadar gördüğü futbol sahası gibi aydınlatılmış büyük bir park yerine doğru ilerliyordu. Burası ana bana günüydü adeta bir sürü komik plakalı Arabalar vardı hem de Mercedes, BMW falan. Ama arabaları kullanan tipler hiç Avni’nin hoşuna gitmemişti. Hepsi eşkıya gibiydiler pazen baskı, etekler eşofmanlı erkekler. Saç sakal birbirine karışmış tipler. Avni yalnız olsa korkardı bunlardan. Türkiye'ye ne biçim kılıkta Türkler geliyordu. Senide göreceğiz. Hele dur sen Yengesi Avniye bunların Almanya da veya Avrupa'nın diğer ülkelerinde çalışan Türkler olduğunu ve çoğunun binlerce kilometre yol gelerek ülkemize tatillerini yapmaya gelen gurbetçi Türkler olduğunu söyledi. O zaman Avniye mantıklı geldiyse de, neden bu vaziyette geldiklerini hala anlamamıştı. Bu arada Avni’nin ağabeyi bir iki saat sonra, öncelikli, yani devlet memuru olduğundan dolayı biraz torpilli olarak işlemleri yaptırmış ve geri gelmişti. Yolculuk Başlıyor.... Yolculuk tekrardan başlamıştı Avni’nin ağabeyi arabaya oturmuş çalıştırmış ve yavaş, yavaş gerçek sınır çıkış kapısına doğru yaklaşıyorlardı. Sınır çıkışı yapılan son kontrolde Avni’nin pasaportu için bir zorluk çıkardılar. Hoş gerçi o zamanlar vize falan yoktu ama bu seferde yurt dışında öğrencilik belgesi vs. gibi bir sürü takıntılar vardı. Avni yurttan çıkmak için bu kadar sorun neden yaşanıyor diye kendi kendine sordu. Doğrusu, banka falan soymamışlardı. Kimseyi de dolandırmadılar. Zaten yaşı daha on beş. Düşündü durdu kendince acaba dedi bazı güçler onun gitmesini mi istemiyordu. Zaten gitmek isteyen kim ki? Avni kendi Vatanında özgür herkesle anlaşıyor, seviliyor, okulunda başarılıydı. Ne yapacaktı ki, oralarda. Yapa yalnız kalacaktı belki. Hem acaba kimlerle tanışacak, kiminle görüşecekti. Kendi kendine içinden şunu söyledi, "Hiç değilse orada göl var ve bir sürü yelken görmüştüm kayıt olurum" orada bir kafası kızarsa açılırdı o ensiz bucaksız Zürich gölüne. Sonra birden aklına geldi o göl boydan boya 2 saatte etrafında tur atılıyordu. Ay ile Konuşan Adam Aslında çok küçüktü orası. Neyse dedi içinden, “Baktım ki olmadı bende 3 - 4 sene kalır okulumu bitirip dönerim geriye”. Hem Tek aşkı onu beklerdi muhakkak. Sonra diplomalı Avrupa görmüş biri olarak geri dönerse, hem iyi bir hayat yaşarlardı hem de fiyakalı bir düğün yapardı aşkına. Çocukları da olurdu. Onlarda ilerde pamuk nine ile pamuk dede olurlardı. Herkesin sevdiği hep aranan sevilen ihtiyar olurlardı.Alırlardı torunlarını dizlerinin üzerine anlatırlardı. sevgilerinin nasıl başladığını, gençlere. Ölümsüz aşklarını. Bu arada araba ilerlemiş ve iki sınırın arasına gelmişlerdi şişman sarhoş görünümlü bir polis onların sağdan giderek komik bir çukurun içinden geçmelerini işaret etti Avni pek bu olayı yadırgamadı nede olsa 5 6 santim derinliğinde sadece lastiklerin ıslandığı bir çukurdu bu. Araba tam bu çukurun içinden geçerken, Avni bir an arkasına baktı arkada hafif esen rüzgarda çalkalanan Türk bayraklarını gördü büyük bir duvar ve kapı vardı, içinden demek ki kapı kule burası dedi Aynı anda kara bir tiren yanlarından Türkiye istikametinde geçmekteydi. Avni’nin içi buruldu, içinden sessizce haykıra, haykıra ağladı. Đlk kez oluyordu bu ciyak, ciyak yaygaralar basarak, ağlamaya alışık olan Avni gene haykıra, haykıra ağlıyordu ama, hiç bir ses çıkmıyordu ağzından. Đstese de çıkartamıyordu. Ne bir gık nede bir hece düğümlenmişti. Kalakalmıştı öylesine --- Đlerde artık hep böyle ağlayacak ama bunu bilmiyor salak.... Avni o anda, ağabeyi ile içinden konuştu, "Ne olur bırak beni gideyim köyüme geri döneyim. Bak bu tirene binerim, Đstanbul da inerim" içinden ağladı ama onu duyan hiç kimse olmadı. Avni arabanın arka camından bakıyor. Kucağında yeğeni uyuyor. O uzun ve yürüyüş temposuyla giden tiren yanlarından yavaş, yavaş Đstanbul’a doğru gidiyor ve gözden kayboluyordu. Artık emekleye, emekleye Bulgar sınırına gelinmişti, Nerdeyse Đstanbul’dan üç dört saatte geldikleri Kapıkule’den gözle görülebilen Bulgar gümrük kapısına varmaları iki misli zaman almıştı. Avni saatine baktığında saat 23:00 oluyordu. Aslında gurbet ile Anavatan arasında gidip gelen bu milyonlarca insana resmen eziyet ediliyordu. Avni Osmancık filmini anımsadı. O filmde Osmanlı, imparatorluğunun kuruluşu anlatılıyordu. O zamanların en önemli sorunu söğütte yaşayan insanların ki sayıları üç beş bin i geçmez, Yaylaya çıktıklarında Bizanslılara “Baç”, Bir nevi hibe, yada Mafyaya verilen koruma paraları gibi akıl almaz bir uygulamaya tutulmalarıydı. Ve halk Osman bey’e Türk “Baç” ödememeli ey Osman diye, diye sonunda Osmanlı imparatorluğu kurulmuş, ve dünyaya 750 sene hakim olmuştu. Şimdi şu halimize bakın. Sadece çalışmak için gurbete giden insanların çektiklerine, hiç akıl alıyor mu bunlar!? Đlk sınır kontrolü yapılıyordu. O sırada Avni ağabeyinden çekindiği için yengesine neden o çukurun içinden geç tik’lerini sordu. yengesi de "O çukuru Bulgarlar Türkiye den ülkelerine hastalık gelmesin diye yapmışlar" dedi. 15.11.2006 19:30:00 Copy rigth 2006- Mertol Gürzel 33/359 Avni !!!???, -"Efendim anlayamadım. Yani araba tekerleklerinden mi hastalık bulaşmasını önlemeye çalışıyorlar, yani Türkiye’deki arabaların lastikleri hasta mıymış? Bu şakası tabi! Hava ne oluyor yada geçen insanlar onlar temiz mi?” Yengesi sadece -“bekle daha neler göreceksin" dedi. ---- oğlum Avni sen anlayamazsın bu psikolojik salgın önlemi yani insanlar üzerinde yapılan psikolojik baskı daha çocuk nasıl anlasın... dan darandan dan, dan ,,,007 ile yönetiliyordu bende kafa buluyorum..... O zamanlar Bulgaristan kominizim Nitekim az sonra Bulgar polisleri Avni’leri durdurup tifo ve Titanız hastalığı için kakalarını bir kibrit kutusuna koyup getirmelerini söyledi. Avni bu isteğe daha çok şaşırdı - "Hayda ne yapacağız şimdi?" diye sordu zaten sinirli olan ağabeyi - "Nemi yapacağız tabii ki bok yapacağız ve adamlara vereceğiz” dedi Ağabeyinin bu lafı Avni’yi çok üzdü. Aslında biliyordu bu sadece Bulgarlara karşı ağabeyinin tepkisi idi. Neyse iş başa ---- kıça.... düşmüştü. Durdular arabadan indiler. O ana baba gününde, gece karanlığında, üzerlerine düşen, bu uluslararası önemli görevlerini yapabilecek bir yer aradılar yok. Yani var da binlerce insan kullanıyor yani anlatmaya kalkarsak ortalık kokar yani etrafı bok götürüyor yada başka bir değişle kendin yapmana hiç gerek yok başkasının yaptığı fazlalığı şayet üzerine basmazsan kibrit kutusuna koyup verirsin olur biter. Tam bu arada, Avni beyaz "Çin Kes" ayakkabılarının, renk değiştirip kahverengi kokan bir hâl almaması için uğraşırken, O emsalsiz kokuların içinde nereye yapsak nasıl yapsak diye aranırlarken, yanlarından, geçen bir gurbetçi. - “Ne yer arıyorsunuz birader? Alın yerden verin adamlara zaten kim kontrol ediyor ki? Sen masaya veriyorsun, onlar arkadan çöpe atıyorlar iş zulüm yapmak, birde tabiiyi ki kibrit kutusunu 1 levaya satmak. Başka gayeleri yok. Siz sıranızı kollayın. Yoksa yarına çıkamazsınız" dedi. Adamın bu sözlerine Avni’lerde güldüler. Aynen bu adamın dediği gibide yaptılar. Bu sayede Avni’de ilk kez olarak başkasının yaptığı bok ile tanışmış oldu. Hem de ilk kez bu kadar yakından. Aslında orda anladı ki, başkalarında da bir bok yok insanların hepsi aynı bok. ---- Hey hey abi ya amma terbiyesizce alatmaya başladın ayıp oluyo.... Neden onların yaptığı iyi bok mu yani?! Araba sırasına geldiklerinde, ellerindeki tanesi yüz elli kuruşa gelen kutucukları verme kuyruğu dahil olmak üzere, kağıt mağıt damga gibi az olmayan kuyruklardan da geç tikten sonra, saat dört buçuk gibi Bulgar gümrüğünden geçmişlerdi. Yani bir bok, uğruna, hiç bir bok yapmadan harcanan boktan boş bir zaman. Gümrük kapısını geçmişlerdi geçmesine ama önlerinde gümrük alanından çıkıp Bulgaristan yoluna girmeleri için gene bir kuyruk belirmişti. Sebebine gelirsek. Fazla bir şey değil canım son Pasaport kontrolünde Bulgarlar Adam başı 20 Mark para alıyorlardı Sebebi ise: Efendim nedenmiş!, Yol bastı vergisi! Neyse bunu da geçtiler. Ay ile Konuşan Adam Sabah olmuştu kuyruklar bitmişti. Avni arkasına baktığında bir sürü insan ve araba farları, ve sesler vardı. Arkalardan bir yerlerden gelen Bulgarca yayınlanan Türkçe müzik duyuluyordu Avni biraz kulak verdi bu radyodan epey bir politik propaganda yapılıyordu yani resmen komünist propagandası. artık Türk bayrakları da görünmüyordu. Avni şaşırdı nasıl oluyordu da Türkçe komünist propagandası yapabiliyorlardı bu Bulgarlar ayıp olmuyor muydu. O seneler zaten ortalık epey karışıktı Đstanbul'da korkudan geceleyin sokağa çıkamıyorlar, korkmadan çıksalar bile, bu sefer de sokağa çıkma yasağı yüzünden çıkamıyorlardı. Hep sağcı solcu kavgası vardı. Günde 20 kişi ölmezse o gün olay olmamış gibi davranılıyordu. Gün geç meye dursun bir yerler havaya uçuyordu. Bir de burada bu Bulgarların açıkça Türkçe olarak yaptıkları propaganda vardı. Avni çok şaşırmış ve çok bozulmuştu. Vay hergeleler vay diye düşündü demek ki yurt içindeki huzursuzluğu bunlar sağlıyorlardı. ”Ne olurdu sanki böyle şeyler olmasaydı da o da Đstanbul'da kalsaydı ve okusaydı” diye düşündü. Hem annesi neden korkuyordu ki sanki... Avni hiç bir şeye karışmıyor politikadan da nefret ediyordu. O daha çok barıştan insanların birlikte mutlu yaşamalarından yanaydı. Dümdüz yolda giderlerken yine durdular ve beklemeye başladılar. Avni daha sormadan, ağabeyi arabanın camını kapattı ve anlattı. O zamanın Bulgaristan Komünist bir ülke idi ve yabancılar komünizmin geliştirdiği yüksek teknik bilim dallarını çalamasınlar diye, gizli ajanlar olmasın diye, birde Bulgar halkının faşistleri görerek ahlakları bozulmasın diye arabaları 20 arabalık konvoylar halinde geçiriyorlarmış. Önde karton arabalara benzeyen ve yamru yumru giden bir sari-mavi polis arabası vardı Ha sahi birde komik yazılı “CAT” yazısı ile arkalarından takip eden siyah kişilerin kullandığı siyah bir araba ortada da bir sürü gurbetçi arabası sanki otlamaya götürülen sürüler gibi. Yani aslında gurbetçi Türkler bunlar için hem ajan, hem faşist, hem hasta, hem de ahlak bozucu nebiliyim ben işte değeri olmayan 5 sınıf bir sürü insan yığını. Yok ya hatta insan bile değil karantina altına alınmış bir sürü fare. Sonunda konvoy hareketlendi şehir içlerinde 30 şehir dışında 50 yada 70 gidiyorlardı. Fakat ne kadar karanlıktı sokaklar şehirlerin içinde sokakları aydınlatılması için kullanılan lambalar kendilerini zor aydınlatıyordu. Birde Avni’nin aklına geldi. “Bunlar Türkiye'ye elektrik satıyordu”. Nasıl satabildiklerini Avni şimdi anlıyordu. Evlerinde en fazla 10 mumluk lamba kullanıyor ve ürettiklerinin genelde bol keseden harcayan Türkiye'ye pazarlıyorlardı Artık siz düşünün bu şartlar altında 485Km kaç saatte alınır. Birde sınırdan sınıra Durma yasağı yani ölsen duramazsın. Zaten ölmeye de hakkın yok . Aslında bu gün bile değişmeyen ve genelde dostumuz dediğimiz ülkelerin düşüncelerince doğru ya! << Sadece insanlar ölür.>> Bizlerin yani gurbetçilerin ölmeye bile hakkı yok. 15.11.2006 19:30:00 Copy rigth 2006- Mertol Gürzel 35/359 Neyse zaten nerdeyse 26 saattir uyumayan Avni uyudu. Rüyasında tabiiyi ki kendini James Bond Tek aşkını da, Bond kızı olarak Rusya'da görev peşinde olduklarını görüyordu. Gerçi vosvos’un içinde hele arkası o kadar büyüktü ki ne bacak uzatılıyor nede kafa yaslanıyordu birde onun kucağına yatan 5 yaşındaki Aliş vardı zaten yaz olduğundan dolayı hava sıcaktı. Uyandığında Bulgaristan'ın çıkış gümrüğüne gelmişlerdi. Avni’nin ağabeyi gene aynı işlemler için gitmiş arabadakiler gene hapis duruyorlardı. bir kaç saat sonra ağabeyi geldi ve bir yandan sinirden köpürüyor, bir taraftan da komik bir sırıtışla gülümsüyordu. Bulgar gümrüğünü terk ederek Yugoslavya'ya geldiler. Yugoslav gümrüğünde, aslında sadece 1 saat bekleyerek geçtiler. Ağabeyi Bulgaristan a, çıkışta bu güne kadar hiç duymadıkları ve hiç görmedikleri halde bir de çevre katkı vergisi ödemişti. Bir iki saat gittikten sonra ağaçlı bir yerde durdular. Avni’nin dikkatini konvoy olmaması çekti. Çimlerin üzerinde yarım saat aradıktan sonra dokunulmamış bir alan bularak oturdular ve piknik yaptılar. Avni’nin ağabeyi Yugoslavya'nın 1000Km olduğunu söyledi. Yani yarı yol ve bu ülkeninde, yarı komünist olduğunu söyledi. Yani Rusya federasyonuna bağlı, Ruslar ne derse onu yapıyorlardı. Fakat Bulgaristan ile bu ülkenin arasında çok fark vardı. Burada halk hiç değilse bir parça daha özgürdü. Yöre halkı etrafta dolanıyor yada konuşuyorlardı hem de << komşi nereye? kaset var mı? Komşi!>> diyorlardı. Ama etraf berbattı her yer b.o.k dolu idi. Bunun tek sebebi hiç bir yerde ne çöp nede WC vardı su zaten yoktu. Avni de ihtiyacı geldiğinde bir kenara çekilip ıçarım ben böyle memleketin içine diyor ve herkes gibi ihtiyacını gideriyordu. Avni Yugoslavya içinde bir keresinde bir WC ye girmişti. Küçük ihtiyacını karşılamak için. Büyük bir rahatlama ile ihtiyacını gidermişti. Sonra? Sonramı! hayatın gerçekleri ile tanıştı birden. Ayağı ıslanmıştı! ---- Ee e bu kadar olacak nede olsa Avrupa'ya çıktılar ya Evet, evet doğru görüyordu yukardan yaptığı aşağıdan hortumla gene yere akıyordu. Allah, Allah dedi içinden ne biçim iş direk yere işese daha iyi idi yani?!! Yolculukları defalarca kazalar sebebiyle bölünüyordu. Saatlerce duruyorlardı. Bekleniyorlardı. Sağda solda yanmış çarpışmış arabalar Yaralılar. Cankurtaran sesleri ile geçip gidiyordu. Yugoslavya'da bir gece uyudular ve sabah saatlerine doğru yola Belgrat tan çıktıkları için akşam üzeri Zagreb'i geçerek Trieste- Đtalya sınırına yönlendiler. Avni Tuna nehrini yani Belgrat'ı görememişti ama Zagreb çok büyük bir şehirdi Apartmanların hepsi Ataköy'ü andırıyor çok düzenli ve temiz görünüyordu. Sokakta Bulgaristan'ın tersine işe gitmek için otobüs bekleyen bir sürü insan duruyordu. ve hepsi uzun boylu idi. Yol Boyu Kazalar Yolda dikkati çeken en önemli konulardan birisi, nerdeyse her 10km de bir kaza olması ve kaza sonucu durmalarıydı. Bu kazalara sebep olan nedenler neydi? Tümü gurbetçi olan bu kazazedelerin tüm amaçları ya Türkiye'ye yada Almanya'ya çabuk ulaşmak. Bu nedenle uykusuz araç kullanmak. Gereksiz yerde sürat yapmak. Düello edercesine olur olmaz araç sollamak. Aşırı yük. Yani sizin anlayacağınız bize Ay ile Konuşan Adam bir şey olmaz hikayesi.. << Benim arabam seninkini geçer......>> << ben en akıllı ve iyi şoförüm. abi .....>> << bir keresinde bi solladım abi ..... >> << Ben içerim ama sarhoş olmam tamam mı >> ----anadınnmı?........ Sonuç her yerde bırakılan binlerce trafik şehidi... Birde çarpıştıkları arabalar genelde gene kendi vatanlarında insanlar Đtalya'ya girilmişti. Trieste ye gelmişlerdi artık Akdeniz üzerinden güneş yavaş, yavaş yükseliyordu. Gerçi yükselmeseydi Avni nerde olduklarını ve ne tarafa gittiklerini anlayamayacaktı. Đtalya'ya geldiklerinde Otoban denilen gidiş ve gelişi ayrı yolla ilk defa karşılaşıyordu Avni. Avniye enteresan gelen şey arabaların diledikleri gibi hızlı gidebilmeleri, Yolda sadece arabaların ve kamyon otobüs gibi taşıtların olduğuydu. Bisikletli insanlara, yayalara, karpuzcu vs. Gibi işportacılara rastlanmıyor olmasıydı. Başka bakışla Đstanbul'daki E5 kara yoluna benziyordu ama sadece arabalar için bom boştu. Hatta otobüs durakları bile yoktu. Karşılarına gelen ilk benzincide durdular. Avni dışarı çıktığında Otobanda giden araçların ne kadar hızlı gittiklerini, bu sefer duydu içinden “bunlar E5’te böyle hızlı gitseler, her dakika kaza olur” diye düşündü. Durdukları bu benzincide. Her şey vardı. Evet hatta WC ve WC' lerinde el yüz yıkamak için su. Hatta normal olarak arıtma kanalına inen boruları olan tuvaletler. Bir sürü arabalı genç gelmiş "iyo miyo" "çinko çento" diyerek çok hızlıca konuşuyorlardı yani bizim Karadenizlilerden bile hızlı tek kelime anlamak imkansızdı. Ve el hareketleri sanki birbirlerini dövecek gibi idi Avni aman inşallah almanca böyle değildir diye düşündü. ---- Avni, Đsviçre'nin almanca konuşulan bölümüne gideceği için kendisini önemli biri gibi hissediyor.... Orda geceleyeceklerdi. Avni bu Đtalyanların hırsız olduklarını duymuştu yani çok hırsızlık olduğunu Đtalya'da biliyordu. Arabaların kapılarını sıkıca kapattılar, Avni içinden bu ağabeyimde amma korkak diye düşündü. ama yorgun oldukları için derin bir uykuya daldılar.. Ertesi günü kalktığında Yani zaten iki büklüm yattığı arabanın arka koltuğundan çeşitli çıtırtılar ile uyanıp gerildiğinde karşısında kocaman bir güneş ona bakıyordu meraklı, meraklı nereye gitse onu izliyor gözünü çevirmiyordu Avni’den. 15.11.2006 19:30:00 Copy rigth 2006- Mertol Gürzel 37/359 Karşılarında o kocaman otoban vızır, vızır geçen arabalar Benzincinin önünde onlar gibi uyuklayan bir kaç arabadan başka yoktu. Neyse yola çıktılar. Đtalya'nın Avni’nin haritadan anladığına göre üst tarafında idiler ve sanki bir çizmenin üst kenarını yalayarak Đsviçre sınırı olan Como şehrindeki gümrükten Ordular ileri deyip Osmanlının yapamadığını yaparak Đsviçre'ye gireceklerdi. Yola çıktıklarında Başka bir konu Avni’nin dikkatini çekti Otobanda onlar tam tamına 100Km ile ilerlerken yanlarından vızır, vızır arabalar onları solluyorlardı. A bak Bu Ferrari dedi yeğenine yeğeninden hiç tık yok. küçük yeğeni daha 2 yaşında olmasına rağmen “Ferrari” deyip duruyordu ama ufaklık her geçen arabaya “Ferrari” diyordu. Avni içinden keşke erkek yeğenlerim olsaydı da onlarla laflasaydık diye düşündü. Milano'ya geldiklerinde Avni şaşkın ördek gibi etrafına bakıp duruyordu. buradaki evlerinde çoğu Ataköy gibi koca, koca evler binlerce arabalar. Oradan oraya geç meye çalışan insanlar. Tam bir metropol. Burada ağabeyi arabayı kenara çekti ve başladılar Đsviçre yolunu aramaya. Ay ile Konuşan Adam Đsviçreyi Arıyoruz... ---- Daha şimdi buradaydı nereye gitti ya!.... Avni’nin ağabeyi bildiği her lisanda soruyordu. Đsviçre, Switzerland, swiss, Schweitz ama bilen yok Herkes inek gibi bakıp omuzlarını kaldırıyor. “Yahu yoksa yolumu şaşırdık”, dedi ağabeyi.. Avni’yi bir korkudur aldı. “Har halde benim canım sıkılıyor” içinden. ”Birde yanlış gittilerse gene 1 gün kaybedeceklerdi. Avni Bu küçük arabanın arkasında oturmaktan bıkmıştı artık.. Ne bitmezmiş bu yolculuk 3 gündür aynı arabanın içindeler. Ne yıkandılar, nede doğru düzgün yattılar bir yatakta Allah, Allah diye mırıldandı bizim Avnicik. Az sonra yaşlıca bir Đtalyan kadın "haa tadeski, tadeskii kozi kozi " dedi her ne demekse onun işaret ettikleri yönde ilerlediler ve birden sınır kapısı ve Avni’nin pullardan tanıdığı o Haçlı bayrak çıktı karşılarına. ama gene kuyruk vardı. Kuyruk nedense çok hızlı ilerliyordu Gümrükçüler pasaportlara bakıp geç diyorlardı onlara sıra geldiğinde artık alışık olan Avni bizi gene oyalarlar dedi. Ama dediği gibi olmadı onlarında pasaportuna baktılar ve geçin işareti yaptılar bizimkiler bastı gaza ve ilerlediler gene otoban da idiler burada o kadar hızlı giden arabada yoktu zaten kocaman levhalarda 100 ve 130 diye yazıyordu. etraf birden sakinleşmiş ve Đtalya da o sapsarı olan otlar yeşilleşmiş aynı golf sahalarını andıran bir görüntü almıştı etraf. Yeni yağmur yağmış gibi evler pırıl pırıldı. ve sanki hep aynı mühendis çizmiş gibi aynı örnekti. Avni son kez arkasına baktı ve artık her şey gerçekleşiyordu yani Deniz burada bitiyordu aslında 5 saattir denizden uzaktılar ama sınırdan sonra alp dağlarından denizin bir daha görünemeyeceğini Avni biliyordu içi buruldu. Ablası ya onu bir daha Türkiye ye götürmez ise Avni Birtanesini nasıl görecekti onu düşünüyordu ve durgunlaştı. Dağlara tırmanılmaya başlandıkça Ardında kalan deniz gittikçe küçülüyordu Gerçi Avni o an 500 600 Km Uzakta kalmış olan denizi göremiyordu ama hissedebiliyordu. Đçinden geç tikleri birkaç tünelden sonra Lugano denilen küçük bir şehre geldiler. Aman Allah’ım dedi Avni ne kadar güzel sanki masal alemi. Sanki ufaltılmış bir oyuncak şehir. Yüzenler yelkenler, sokaklarda gezen bir sürü insan, Hepsi 15.11.2006 19:30:00 Copy rigth 2006- Mertol Gürzel 39/359 çok şık giyinmişler ve yerler tertemizdi. En çok Avni buna hayret ediyordu bu şehirde biraz mola verdiler. Yemeklerini yediler, Avni’nin öğrendiğine göre buradakilerde Đtalyanca konuşuyorlardı fakat Plakalar değişmiş beyaz olmuş ve plakaların arkasında hep Đsviçre bayrağı vardı. Yola çıktılar. Otobana girdiler. Benzin aldılar ve sonra dağlara doğru yöneldiler. Onlar dağlara yaklaştıkça dağlar büyüyor ve havada bulutlanıyordu. Ardından Bir gök gürültüsü koptu ve yağmur. Avni’nin ve yeğenlerinin ödleri koptu ne olduğunu anlayamadılar, savaş çıktı sandılar. Avni içinden <<Tevekkeli değil Đsviçrelilerin hiç bir savaşa katılmamaları şimdi belli oldu. Adamlar Nazilerin top atışlarını Yağmur yağıyor gök gürlüyor sanıp oralı olmamışlardır herhalde>> fikrini buldu. Ve önce inmeye ve saatler süren Tırmanışa başladılar dağların kenarından kıvrılarak sanki bir yılanı andıran yolun üzerinden yukarıya doğru tırmanıyorlardı. Her yan Ormandı. Yukarılara gelince Avni etrafta karların olduğunu fark etti. Ve evet keçiler dağların yamaçlarında duruyorlardı. Yukarılarda bir yerlerde Mola vermek için durdular. Bu mola yerinde ne bir Benzinci, ne Mağaza, nede bir Bina vardı. Sadece sandalyeler ve WC yazan bir kulübe. Kulübe ama Betondan yapılmış bir inşaat. Ağabeyine Avni yavaşça benim hacetim geldi dedi. Ağabeyi de işte orda yazıyor ya dedi. Avni’de O andan itibaren o WC yazısının Tuvalet olduğunu anladı. WC Yazılan bu yere gitti ama yarı yolda durakladı. Yanında bozuk parası yoktu. Neyse bir gidip bakayım dedi. Gitti ama bu kulübede Kadınlar ve Erkeklere özel WC vardı ama paralı değildi. Bu ilk kez oluyordu Umumi tuvalet ve ücretsizdi. Đçeri girdi. Tertemiz bir Alafranga Tuvalet her yer pırıl, pırıl sanki dün yapılmış. Gene hayretlere düştü bu bizim Vatanımızda olsa içine ederlerdi dedi. --- Aşkolsun Avni zaten onun için yapılmış. Ama bizimkiler dışına da ederdi anlamında söyledi herhalde. Yani bozarlardı demek istiyor. üff amma zor.... Yola devam edip sonunda Zürich denilen şehre geldiler burası Avni’nin son durağı idi Yani Avni’nin yolculuğu bitmiş oluyordu bu şekilde. Avni buraya kadar dağlardan sonra nasıl geldiğini anlamamıştı yorgun olduğu için uyumuştu garibim. Ay ile Konuşan Adam Bölüm 4 Zürich Kalabalık ve Đsviçre'nin büyük sanayi merkezlerinden biri. Burada genelde Dünyanın her firmasının Posta kutusu olarak bile olsa Đmage temsilcilikleri vardır. Yani sizin anlayacağınız çok güzel olarak tanımlayabileceğimiz bir Avrupa şehri. Ama Dışı Turistleri Đçi ise yaşayanları yakar. Ama durun bu arada unuttuk bizim Avni daha yeni geldi Zürich'e . Biraz sabırlı olalım bakalım neler olacak.... Avni’ler Akşam üzeri saat 17.00 sularında Ablasının Oturduğu Zürich'teki Adrese karanlık ve dar sokaklardan geçerek ulaştılar. Ablası onları karşıladı kendisi özürlü olduğundan. birbirlerine karşılıklı destek olacaklardı. Esasında Avni ablasını çok seviyordu. Bu bakımdan fazlada sıkılmayacaktı. O akşam Avni geç saatlere kadar başından geçenleri ve yolculuğu anlattı. Yorgun olarak uyumaya gittiğinde Ağabeyi yengesi ve yeğenleri çoktan uyumuşlardı Avni’de oturma odasındaki koltuğa kıvrılıp uyudu Ertesi sabah korkunç bir gürültüyle Avni uyandı saatine baktı saat 10.00 oluyordu ve nasıl bir gürültü “Dann” “dann” “dinn” “dannn” Durmak bilmiyordu. Avni ne oluyor diye dışarıya baktı. Her şey yolundaydı kimsecikler yoktu yol uzun ve boştu. Zaten toplasan 6m genişlikte değildi ablasının oturduğu evin bulunduğu yol. Arka tarafa bakan Mutfak penceresine gitti oradan baktı. Burası Avluya bakan bir pencere idi. Dört köşe ortasında bahçe olan etrafı evlerle donatılmış bir Avlu. Karşıdan Şato kapısını andıran bir Kapı gözüküyordu. Bu avlunun Duvarlarını çevreleyen Binalar 6 katlı idi. Yani sanki eskilerin han olarak kullandıkları bina tarzı bir yer. Dışarıda yağmur aynı şiddeti ile yağıyordu. Sanki dibi delinmişti. Ama O gürültüler hala devam ediyordu “Dannn” “diinnnn” “dannn” Avni bir ara camı açtı daha dikkatli dinleyince, bunların kilise çanları olduğunu anladı. Evet gerçekten birkaç kilisenin birden çanları çalıyordu hem de aynı anda. Tıpkı sanki Türkiye'deki ezan sesleri gibi. Avni eyvah yandık nasıl alışacağız bakalım dedi. --- vakti gelmişken bildirelim Sonraları Avni iş yerindeki bir Đtalyan’dan her saat başı çan çalma hikayesinin Barbaros Hayrettin Paşa yüzünden olduğunu öğrenecek eskiden Đtalyanlar denizde bir Kalyon görseler Barba Rossa yani kızıl sakal Barbaros geliyor diye korkularından çan çalarlarmış o günden bu güne bu adet olmuş her saat başı çalıyormuş. Belki de bizim Avni geldi diye korkularından da çalmış olabilirler yani!! ..... 15.11.2006 19:30:00 Copy rigth 2006- Mertol Gürzel 41/359 Ev sakinleri kalktıklarında --- Đsterlerse uyanmasınlar bu gürültü de... saat 11.00 olmuştu bu ara Avni’nin ablası da kalmış ve Avni’de evde ne bulduysa kahvaltı hazırlamıştı. Yalnız sanki ekmek azdı. Avni hemen büyük bir cesurlukla ben gidip alayım dedi ablasına. Fırının nerde olduğunu sordu. Ablası da Fırın burada yok. Biz Migros tan alış veriş yapıyoruz dedi. Avni Đstanbul da bir kaç kez önünden geçtiği Migros’u hatırladı. Daha iyi ya dedi bende oraya giderim. Ama Ablası gene sözünü kesti. Tamam gidersinde Bugün kapalı. Bugün pazar burada hasta haneler dışında nerdeyse her yer kapalı. Avni şaşırdı nasıl oluyordu da millet aç gezerken dükkanlar kapanıyordu anlayamadı. Ama aptal vaziyetine de düşmemek için hiç bir şey söylemedi. Öyleden sonra hava birden açtı. Sanki hiç bir şey olmamışçasına. Zaten ağustos ayı idi. Hep birlikte gezmeye gitmeye karar verdiler ve Ablası elektro arabasına oturdu. Diğer aile mensupları yürüyerek göl kenarına doğru gittiler. Bayır aşağıya doğru iniyorlardı. Ama Evler o kadar eskilerdi ki yepyeni parlıyorlardı. Yani aslında evlerin sanki hepsi 100 150 yıllık binalar ve yüksek, yüksek yapıtlardı. Taştan örünmüş ve hemen, hemen hepsinin Çatı kenarlarında. Aslanlı Heykeller dolu idi. Fakat Avni’yi bir şeyler gene de huzursuz ediyordu. Etraf çok sessiz idi. Sanki insanlar ortalıkta yok, o kadar kalabalığın içinde Avni bir şey söylese sanki bağırıyor gibi ses çıkıyordu. Zaten hemen ikaz ediliyordu. Sessiz ol Avni, Doğru yürü Avni, Dikkat çekme Avni, Yerlere çöp atma! yasak. Çimlere basma, Pis, pis sırıtma! Bundan sonrada Avni’nin günleri böyle yasaklar içinde geçti. Daha sonraları Ablası Avniye bir Oda verdi. Ablasının 3 Odalı çalıştığı hasta haneye ait bir dairesi vardı. Bu dairenin 1 odası gene hasta hanede çalışsan genç bir Türk çifte ayrılmıştı onlar 2 kişi karı koca olarak aynı yerde tek odada kalıyorlar ama mutfak ve banyoyu ortak kullanıyorlardı. Avni, Ablası, ağabeyi yani anlayacağınız 7 kişi bir evde. Bu da oldukça zor oluyordu. Avni’nin ağabeyi ve ailesi Danimarka ya doğru yola koyulduklarında, Avni kendini çok yalnız hissetti. Sadece ablası ve daha iyi tanışmadığı bu genç aile vardı. Allah’tan onlarda Türk oldukları için hiç değilse Türkçe konuşabiliyorlardı böylelikle Avni bir az olsun yalnızlığını unutabiliyordu . Günler geçiyor ve Avni bu koyu gri ülkede gerçekten yaşıyordu. sonra komşularının kardeşi çıkageldi bu sayede Avni kendine akran diyebileceğimiz yaşta birisiyle konuşmaya başladı. Ama aklında hala O vardı. Yani Türkiye’de daha henüz sebebini bile bilemediği bir komik sevgi ile bağlandığı, neden ayrıldıklarını bile bilemediği Birtanesi. Avni oturdu bir tanesine mektup yazdı ve yolladı. üzerinden 2 hafta geçmişti ki, cevap geldi kız ona hala sevgisinden bahsediyor ve Avniye oradaki kızlar ne alemde diye soru soruyordu. Doğruya burası Avrupa idi burada bütün kızlar kaytan bıyıklı erkeklerin önlerine atıyorlardı kendilerini. --- Değirmen üstü çiçek Oy gızlar naz eylemen....Kaytan bıyıklarını sürsem nerelerine.... Avni bir tanesinin bu vaziyette yazmasına epey içerledi ama buna da bir anlam veremedi. Buralarda bu kadar çok kız, olsa Avni göremiyordu, görse konuşamıyordu. Haftalardır sıkıntıdan patlıyordu. Ama gene de onu ikna edici şekilde mektup yazıyor Ay ile Konuşan Adam ve her defasında sevgisini dile getiriyordu. Yaşadıklarından acılarından özleminden hatta pişman olduğundan tek bir kelime yazmıyordu Birtanesi’ne. Bir gün Avni’nin Ablası elinde bir mektupla geldi. Ablası Avniye oturum izni almış, almanca kurslara yolluyordu. Ama gelen mektup mahalli okul idaresinden geliyor, ve Avni’nin on sene olan ilk öğretiminin burada Đsviçre’de tamamlamasının gerektiğini yazıyor ve okula çağırıyorlardı. Avni Đsviçrede Okula Başlıyor . (hurra) Đlk okula başlayacağı gün, okula giderken Avni’nin çözü aynaya ilişti. Zaten kıvırcık olan Avni’nin saçları uzamış, aynı Bob Marley i andırıyordu. Yüzünde sayamayacağı kadar sivilceler çıkmış. çok kötü görünüyordu. Belli etmiyordu ama bunlar Avni’nin yurdundan ayrılmış ve yalnız olması onun geçen bu 5 6 hafta epey etkilenmiş olduğunu, tanınmaz hale geldiğini anlatıyordu. Avni ayrıca Türkiye’de her gün yaşadığı enerjisini de yitirmişti Okula giderken Avni Ablasının elektro arabasının arkasından yürüyordu. Yürüyordu da sanki onu o arabaya zincirle bağlamışlar ayaklarına da taş bağlamışlar gibi adeta sürünüyordu. Yok hayır okula gitme korkusu değil di Avni’yi düşündüren. Gidecekti elbette Okulun dış görünüşü, Avni’nin orta okuluna nazaran. Lüks ve Moderndi. Ama Avni nece konuşacaktı acaba Türk var mıydı, Hangi Formayı giyecekti, Saçları nasıl kesilecek idi. Ya kitaplar nasıldı, Keşke Đngilizce olsaydı, Avni’nin nede olsa Okulda Đngilizce'si 9 un altına düşmüyordu. Bir kaç kelime daha öğrenir idare ederdi. Ama inanın almanca bilmiyordu. şu “yah” “mah” “danke” “mankeden” de hiç anlamıyordu. daha dün Migros,a gittiğinde Ekmek almak için 90 kuruş yerine 1 Frank verdiğinde kadın bir şeyler demişti de Avni nerdeyse arkasına bakmadan kaçmıştı. Aslında kadın sadece 10 Kuruşunuzu geri alın demişti. birde bu olayı evde anlattığında her kez gülmüş onunla alay etmişlerdi. Sanki kendileri Almanca'yı analarının karnında öğrendiler. Bu düşünceler içinde dalgınca giden Avni birden fazla olarak ne işi vardı bilinmez, ha bire ablasının arabasının tekerleğinin altına sıkışan ayaklarını kurtardıktan sonra okul idaresine ulaştılar. Burada Avniye kareli, şekillerden oluşan şeyler ile imtihana tuttular. Neymiş zeka testi. Neyse Avni bu testler sayesinde aptal olmadığını bir kez daha kanıtlamış oldu. Avni’yi tepelerde bir yerde Bungertwiss denilen --- hah öyle işte adını bile söyleyemez bizimkisi...... okula yolladılar ertesi günü saat 7.00 de Avni okula başladı Okul gerçekten de güzeldi tepede 2 katlı bir bina , kapalı ve açık spor salonu ve hatta küçük ama kapalı yüzme havuzu olan bir okul. Bu okulda üniforma vs. yoktu saça başa bakanda yoktu. Adeta öğrenci geldiğinde sevinir gibiydiler. Yok hayır özel okul değil devlet okulu idi. Sınıflar 16 kişilikti, Avni’yi herhangi bir sınıfa yerleştirdiler, Avni’ye hey sen kimsin diye soran bile olmadı. O günkü derslerde Avni sadece dinledi diğer çocuklar nereye gidiyorlarsa oraya gitti. Onlar eve gidince okulda kimse kalmayınca, O günlük derslerin bittiğini anlayan Avni’de eve gitti. Ders planı bile vermemişlerdi. Avni her gün okula gidiyor. Bazen dışarılar da kaldığı bile oluyordu. 15.11.2006 19:30:00 Copy rigth 2006- Mertol Gürzel 43/359 Orada adet değişikti. Sınıfların odaları yoktu öğretmenlerin odaları vardı ve öğrenciler odadan odaya taşınıyorlardı. Yani Matematik dersi ise matematikçinin odasına Resim dersi ise resimcinin odasına gidiliyordu. Avni okula gittiği iki ayını nasıl geçirdiğini anlamadı. Sanki ona 2 sene gibi geldi. Tek hoşuna giden yer yüzme dersleri ile bir de bazen teneffüslerde öğrencilerin onunla Đngilizce konuşmaya çalışmaları idi. Bu ara Avni okuldan sonraki zamanını Almanca kurslarında geçiriyor. Birkaç kelime öğrenmeye çalışıyordu. Avni’nin ablası gerçekten onu adapte etmeye çalışıyor ve kurs parasından falan kaçınmıyordu. Avni ne yapacağını bilemiyor ve karamsarlığa kapılıyordu gelecekte ne olacaktı almanca öğrenmezse okuyamaz. ama o kadar çabuk ta öğrenemiyordu. Aslında Avni gerçekten de bunalımda idi. Bu kadar stres yetmezcesine, üzerine her şeyine karışan bir sürü büyük. Yani Ablasının arkadaşları vardı. Ablasının arkadaşları bazen çok abartıyorlardı. Mesela; Su isteseler zaten sessiz sedasız olan Avni’ye “bardağa koyda getir!” diye ilave ediyorlardı. Yoksa Avni çenesi düşüklüğünden bir şey anlatırken hiç ara vermediği için, hem konuşuyor hem de mutfağa gidip geliyordu. Bu arada sürahi yi alıp gelse bile, bardakları getirmeyi unutuyordu. Nede olsa gençlik. Ama onu da anlamamız lazım biraz. Yalnızdı bunu bir türlü kimse anlamıyordu evet Avni Yalnızdı. Okul tatillerinde, bütün gün anlamadığı lisandan çizgi filmler seyrediyor. Akşama kadar konuşmuyordu. Evden bile çıkamıyordu birisi bir şeyler soracak diye korkusundan. Akşam olunca da çenesi durmuyor doğru yanlış konuşuyordu işte. Avni Okula Başlamıştı ve her geçen gün okulda bir şeyler öğreniyordu . Sakın aklınızdan geçmesin, sanmayın öyle okulda öğretilen Matematik fizik ve kimya gibi bir şeyler öğrendiğini bizim Avni’nin, gerçek hayat bilgileri. Bizim Avni hayat okulunda. Mesela bir ülkede etnik azınlık, Yabancı olmak, Misafir işçi sınıfı, ne demektir. Bunun gibi özellikleri öğreniyordu. Yani bunu anlatan ne kadar aşağılayıcı konu varsa yaşıyordu. Burada yaşayanlar için yabancılar sadece sabredilen varlıklardı. Bir gün gene böyle saf, saf okula gidiyordu Avni. Okula giderken kendi sınıfından birkaç çocuk, onu yolda görmüş, birden Avni’yi durdurarak ona "hoyte kayn şule" dediler. Tabiiyi ki Avni gene hiç bir şey anlamadı. ama çocuklar ha bire aynı kelimeyi el kol hareketleri ile tekrarlıyor ve onu durdurup Avni’nin geldiği yönü gösterip eve gitmesini istiyorlardı. Avni ancak bu kadarını anlaya bilmişti. Ve çok sinirlendi bunlar benim okula gitmemi istemeyen, buranın serserileri herhalde diye düşündü. Nerdeyse onlarla kavga edip dövecekti. öyle ya Avni onlara karşı gayet saygılı davrandığı halde, onlar Avni’nin yüzüne gözüne hareket çekip onu nerdeyse tartaklarcasına geri yollamak istiyorlardı. Birde gülüyorlardı. Avni gayet ciddi ve korkusuz görünüp onları takmadığını göstermek istiyordu. Hatta omuzlarından tutup Avni’yi geri çevirdiler. Avni şimdi dövecek ti, hepsini hem de bir kerede o kadar kızdı, kızmasına ama, elleri titriyor, biraz sinir birazda korkusundan buz kalıbı gibi donakalmış bir vaziyette duruyordu. Hem bizim Avni onları nasıl dövsün ki, o güne kadar daha hiç gerçekten kavga etmemişti. Sadece bir kez Ataköy'de dayak yemişti o kadar. Burnunu ortasına yediği o çaaat sesini çıkaran yumruğu hala hissediyordu. Ay ile Konuşan Adam Çaresiz döndü arkasına ve tuttu evin yolunu. buna rağmen gene de kendine yediremedi. Birkaç blok geri yürüdü. Ve arkasından bakmadıklarına emin olduğu anda hemen uyanıklık etti ve bir çöp bidonunun arkasına saklandı. Bundan sonra çocukların ortalıktan kaybolmasını bekledi. Zaten bu bekleyiş fazla uzun sürmedi. Çocuklar çekti gitti - "Şu birkaç it kopuğu nasıl olurda beni okulumdan alıkoyabilirlerrrrr. "Kendinizi ne sanıyorsunuz siz." "Ben adamı ne yaparım biliyor musunuz? " "Bide bu Şule denilen hatunda kim ha! hadi söyleyin?" "Beni nerden tanıyor?" "Neden bu Şule denilen kişi Avni’nin okuluna gitmesini istemiyor?" Hoop hop Avni kendine gel bağırıp durma salak gibi !! . Avni gene kendini kaybetti içinden düşünürken bazen bağırıyor. bazen uzaklara bakınıp düşünüyordu bizim avnicik Ama biliyormusunuz insan dil bilmeyince tam olarak böyle oluyor işte kendi kendine kafanızdan başkaların ne düşünebileceğini kurup sanki onlar gerçekten bunu demişler gibi hareket edip genelde kaybeden kendisi oluyor. Birde okuma yazma bilmediğinizi düşünün.. . Đşte tam o sıra Avni’nin aklına Birtanesi geldi. Avni Đstanbul da yaşarken bir gün okuldan Birtanesi ile çıkmışlar ve kızın evine doğru yürüyorlardı. Havada kar yağıyordu kartopu oynayarak eğleniyorlardı Avni onun yüzündeki o mutlu bakışları nasıl unutabilir ki?. Tam kızın evlerine yaklaşmışlarken, etraflarını bir den mahalleli bir kaç delikanlı çevirip, Avni’yi tehdit etmişlerdi. Đşte o anda Birtanesi eteklerini şort olacak şekilde bağlamış, çocukların üzerine bir panter gibi atılarak, çocukları dövmeye kalkmıştı. Aslında olayın böyle gelişmesi Avni’yi pasif durumda bıraktığı için üzmüştü üzmesine ama, her şeye rağmen keşke Birtanesi burada olsaydı şimdi, yada Avni Türkiye de olsaydı, ne kadar iyi olurdu diye düşündü ve gözlerinden yaşlar süzülmeye başladı. Avniye yapılan bu olay çok ağrına gitmişti. Avni Đsviçre’deki okula daha yeni alışıyordu birde böyle bir olay. Bir az daha vakit geçince Avni toparlandı, saklandığı yerden yolun paralel bir sokağına geçti, hızlıca okula doğru yürümeye başladı. Yaşanan bu olay Avni’yi okula geç bırakmıştı. Sadece 4 dakikası kalmıştı, hem koşuyor hem de aklına takılan şu çocukların söylediği kelimeleri ezberliyordu. << Hoyte kayne şule >> , << Hoyte kayne şule>> Koşa, koşa okula gelen Avni, okulun koridorlarının boş olduğunu görünce daha da çok korktu. hemen 1. Kata çıktı. sınıfının kapısına geldi ve dura kaldı. Evet dışarıda kimse kalmamıştı. Anlaşılan Avni geç kalmıştı. Đçeri girdiğinde kim bilir öğretmeni neler diyecekti. Öğretmen ne derse desin Avni bir şey anlamıyordu ya, neyse gene de 15.11.2006 19:30:00 Copy rigth 2006- Mertol Gürzel 45/359 herkesin önünde azarlanmak onu çok üzüyordu. Bir ara tüm cesaretini topladı ve kapıyı tıklatarak içeri girdi. Şok!!! Hem de Mega şok ---- O zamanlar mega kelimesi yoktu. Biz zamana uyduk modernleştirdik.... O da ne içerde kimse yoktu. Avni eyvah yoksa laboratuara mı. indiler diye düşündü Avni. Hemen zemin katına indi orada da kimse yoktu. Spor salonuna baktı. Kimse yoktu. Eyvah yoksa bu gün pazar mı dedi içinden. Yook! daha Pazartesi idi. Hem pazar olsa okulun kapıları kapalı olurdu. Hem sabahleyin okula gelmişti. <<Nereye kayboldu bunlar??>> dedi. Dışarı çıktı okulun bahçesinde dolandı ve aklına biraz aşarda kalan yüzme havuzu geldi oraya kadar yürüdü. kimse yoktu. Tam çıkarken karşısına Kapıcı olduğunu zannettiği bir Kişi çıktı . Avniye baktı ve o da öbürleri gibi “hoyte kayne şule” dedi. Eh bizim Avni aptal değil ya artık anladı galiba bugün okul yok dedi ve eve geldi. Akşam üzeri ablası geldiğinde olanları anlattı ve ablası ona gerçektende “heute keine schule” demenin Bu gün okul yok demek olduğunu anlattı. O Pazartesi Çocuk Atışı denilen (Knabenschiessen) çocukların silah atış yarışması olduğunu ve bu Zürich'e özel bayramda okulların kapalı olduğunu çocukların küçük kalibre silahlarla atış yaptıklarını anlattı. Avni’de keşke bende katılabilseydim ben hava tüfekleri ile çok iyi nişancılık yapabiliyorum dedi. ve Bu günüde böyle geçmiş oldu. Ertesi gün okula gittiğinde, Çocuklar Avniye gene bir şeyler anlattılar. Avni artık tek tük kelimeleri seçebiliyordu. O gün sınıf hocaları Hr. Meier gelerek Avni’nin eline bir kağıt tutuşturdu. Üzerinde Yabancı çocuklar için almanca yazıyordu. Avni bu kelimeleri öğrenmişti artık. Merak etti ve ablasına okutturdu. Ablasının anlattığına göre Avni’yi Çarşamba günü öyleden sonra özel bir okulda daha doğrusu başka bir okulda 3 saatlik almanca kursuna davet ediyorlardı. Avni inşallah burada bir Türk'e rastlarım dedi Ablası Türk varsa gene dalga geçersin almanca öğrenemezsin dedi ise de bu Avni’nin umurunda değildi. Kendisi gibi bir Türk çocuğu ile tanışmak istiyordu artık. Kaç hata olmuştu bir tanesinden mektup bile gelmemişti henüz. Birde bu almanca kursu çıkmıştı Avni’nin başına. Çarşamba günlerini ayrıca seviyordu Avni. O gün hem okul yarım gündü hem de Matematik dersi vardı. Avni zaten gösterilen kesir ve Bilinmeyenli denklemleri daha önce bildiğinden bu derslerden imtihanı falan yapabiliyordu. Gene o gün yazılı vardı Belki Avni’nin öğretmeni ayıp olmasın diye Avni 'ye de Đmtihan kağıtlarını verirdi. Bunu bilemeyeceğiz ama gene de Avni’yi bu olay bile, yani adam yerine sayılıp Đmtihanlara katılabilme hissi, Motive ederdi. Bu sayede Avni’nin bu mecburi okul ziyaretinin anlamı oluyordu. Zaten kendisine karşı yapılan bu olayı Avni haksızlık olarak görüyordu neymiş Đsviçre de okullar 9 sene imiş Türkiye de 8 sene bu sebepten dolayı Avni geri kalan 6 ayı sadece mecburiyet olarak okulda hiç bir şey yapmasa bile devamlılık açısından okula gelip gidecekti. Yani düşünebiliyor musunuz? Sınıfta hiç kalmadan Ortaokulu bitiren ve okuluna liseden devam etmesi gereken Avni, Otomatik olarak 1 sene kaybediyordu. Onun Ay ile Konuşan Adam yaşıtları Lise 1 i bitirirken o daha liseye bile başlamamış hatta almanca olarak lisenin adını bile bilmiyordu. Diğer çocuklar Avni’nin canla başla yaptığı Matematik imtihanından her seferinde Avni’nin Pekiyi almasına şaşırırlardı. Bu da Avniye daha çok haz verirdi, Avni’nin öğretmeni bu duruma çok şaşırırdı. Bir keresinde ablasını okula çağırmış. Avni’nin Türkiye de çok başarılı bir öğrenci olması gerektiğini, Buradaki durumunun çok hüzün verdiğini bu sebepten dolayı Avni’nin içinde olduğu bu 6 aylık dönemi çok ama çok iyi değerlendirip Liseye devam etmesini önermişti. Ablası da aslında Avni’nin okulda Orta derecede bir başarısı olduğunu söyleyince öğretmeni buna şaşırıp demek Türkiye'de eğitim seviyesi Đsviçre'den çok daha yüksek diye bir görüşte bulunmuştu. Avni de içinden kendi kendine "Ne sandın aptal! biz Türkler geri zekalı mıyız sanki?" diye böbürlendi. Aslında Avni bu konuda öğretmenine hak veriyordu. ne yapabilirdi ki, hiç arkadaşı yoktu. Hem okulda nasıl arkadaşı olsun tek lime bile almanca bilmiyordu. Đlk olarak almanca öğrenmeli, kendine arkadaş çevresi yapabilmeli, sonrada okula devam etmeliydi. Avni Almanca Derslerinde Avni’nin öğretmeninin tavsiyeleri doğrultusunda Avni gene Okulun çatısı altında olan yabancıları entegre etme kurumunca düzenlenen Almanca kurslarına her hafta perşembe günleri olmak üzere başladı. Aynı anda Ablası onu özel bir okulda Almanca derslerine kaydetmişti. Yanı sıra yeni dönemde başlayacak olan Okul idaresi tarafından düzenlenen ve her kez için açık olan Yabancılar için almanca kurslarına başlayacaktı, Ve bu kursta öğretmenleri Türk olduğu için Avni bir parça Türkçe de konuşabilecek problemi olursa soracaktı. Haftasına, Perşembe günü. Avniye okuldan öğretmeni tarafından eline bir adres verildi. Avni almanca kurslarının onun gittiği okulda olmadığını anladı. Elindeki adresten arkadaşı yaseminin gittiği okul olduğunu gördü. Hiç değilse yerini biliyorum diye sevindi. ve yemekten sonra yola koyuldu. Avni almanca kursu alacağı bu okulun önüne geldiğinde, bir ara durakladı. etrafına bakındı dışarıda kimseler yoktu. Avni içeri girdi. sınıfı buldu. kapıyı tıklattı ve sınıfa girdi. Bu da ne sınıfta bir tek Avni büyüktü. Sınıfta birkaç ilk okul öğrencisi vardı o kadar. Hepsi şımarık ve oyun oynuyorlardı. Đçeride Abartmasız Albert Aynstein (Einstein) benzeyen masasının üzerinde sanki masası ile kamufle olmuş bir. Adam oturuyordu, (yahu Avni hani adını söylemeyeyim, hanin onun babası vardıya resim hocası oda einsteine benziyordu.....) evet zaten Avni’ nin de aklına hemen gene Birtanesi geldi acaba şimdi ne yapıyordu? gürültü ve hareketlilikler içinde buranın bir sınıf olduğunu yani aslında Avni’nin alıştığı öğretmen içeri geldiğinde saygı olarak ayağa kalkılan. sessiz olunan sınıfı pek andırdığını söylemek bir yana dursun burası daha çok sanki Futbol sahalarındaki soyunma odalarını andırıyordu. Darıma dağınık her kez herkese bir şeyler atıyordu. Burasının ilk okul olmasına rağmen öğrencilerin lakayt ve umursamaz olması Avni’yi epey şaşırtmıştı. Hocanın içerde olduğunu kimse takmıyordu sanki Avni’lerin zamanında sanki sınıfın derssiz yani öğretmensiz geçtiği zamanlardaki gibi bir şeydi. Tek fark içerde öğretmenin olması idi. 15.11.2006 19:30:00 Copy rigth 2006- Mertol Gürzel 47/359 Neyse Hoca ona doğru yaklaştı isim falan soruşturdu yani tanıştılar, ama Avni’nin Almanca öğretmeni her kelimeden sonra sınıfa dönüp Sessiz olun demekten kendini alamıyordu öyle ya zaten gürültüde bir şey duyulmuyordu. Sonuçta Avni bu sınıfa 3 ay boyunca gidecekti gerçi ona hiç bir şey getirmiyordu, Almanca öğrenmesine öğreniyordu ama tek kelime konuşamıyordu artık her şeyleri anlamaya başlamış fakat, konuşamıyordu nedense Đsviçre’de Avni’nin ilk Yılbaşısı Bu geçen 3 Avni için çok zor geliyordu. Nasıl gelmesin ki! kendi okuluna hiç bir şey anlamadan gidip gelmesi yetmiyormuş gibi, birde ilk okul çocukları ile aynı sınıfı paylaştığı bu almanca kursu. Fakat bu Çarşamba günleri geldiği okulun Avni için bir avantajı vardı. oda Bu okulda Avni’nin Arkadaşı Yaseminin de arkadaşı olan bir Đspanyol kız vardı ki sormayın gitsin --- Hooop olum Avni buda nerden çıktı şimdi hiç haberimiz yoktu anlat bakiiym zevkli oluyoo.... Kumral uzun düz kalçalarına kadar uzanan saçlar, kara gözleri olan bir kız. Gerçi konuştuklarından Avni bir şey anlamıyordu ama onun öylesine bakması başını yana eğmesi düz uzun saçlarını boynundan dimdik ve sıkı olan göğüslerinin üzerine getirerek, saçları ile oynaması Avni’yi mest ediyordu. Gerçi onu sadece teneffüslerde göre biliyordu ama olsun Avniye bu yetiyordu. hem Avni’nin hala Birtanesi vardı onun kadar kimse güzel olamazdı. Birde bu Maria arada bir Yasemine selam söylüyordu "Yani Avni bunu öyle sanıyordu" ---Avniii Yaseminde kim ya! Çatlatma anlatacaksan anlat... Yasemin Ya, aslında Yasemin çok iyi bir insan bizim Avni ile çok büyük bir özellikleri var oda aynı gün doğmuş olmaları. –-- Hadi ya!? atma!.... yok gerçektende Yasemin Aynı sene aynı gün 17:05 te Zürich’te doğmuş bizimkisi Aynı sene aynı gün 17.35 te Đstanbul’da doğmuş. --- Demekki yasi abla oluyor yani...... Đsviçre’de yaşayan bir Gurbetçi ailesinin kızı gerçi Erkek Fatma da desek olur, Fakat Türkçe’si çok bozuk ne zaman Avni ile konuşsalar Avni gülmekten katılıyordu ama gel gelelim Almanca bir şey konuşmaya gelse bu seferde Kız Avni’nin konuşmasından katılıyordu. Avni’nin Ablasının çok sevdiği bir arkadaşının kızı. Avni’yi bir kaç kere Diskoya götürmüştü Orada Avni nerdeyse milletle kavga edecekti çünkü konuşulandan tek kelime anlamıyordu ve sanki her kez Avni hakkında konuşuyormuş gibi geliyordu bizim Avniye. Meğerse zaten Đtalyanca konuşuyorlarmış. O günden buyana Avni bir daha diskoya falan Yaseminle gitmedi, sadece evde oturup zıbardı , Birtanesini düşündü hayaller kurdu. Hayallerini kendi kendine yıktı. Böylesine günler geldi ve geçti. Derken Yılbaşı geldi, Daha doğrusu , Yılbaşından 6 gün önce kutlanan ve Đsa Peygamberin doğum günü olarak kutlanan Noel gecesi, Bu gün bizimkiler, Tatildi. Dışarıda kar yağmış ama Đsviçre’nin o sisli ve yağmurlu havası yoktu her yer aydınlık Havada güneş ve mis gibi temiz hava vardı ve her zaman olduğu gibi gene Ablası ile birlikte Ablasının elektro Arabası ve Avni kendi yaptığı kay kay’ı olmakla beraber ver elini doğru Göl kenarı. Avni göl kenarını çok seviyordu orası sanki ona denizi ve uçsuz bucaksız özgürlüğü temsil ediyordu. gerçi bu gölün genişliği Đstanbul boğazından geniş değildi ama olsun gene de insan bulduğu ile yetinmeli. Akşam oldu güneş battı ve Avni’ler eve geldiler . Bu Arada Ablası aylık alışveriş yaptığından Avni’den aşağıdaki kilere inip bir Sepet Patates getirmesini istedi. Ay ile Konuşan Adam Avni denileni hemen yaptı Kilere indi kiler Evin alt katında bulunuyordu fakat Đsviçre’de ki evlerin hepsinde hava savunma için Kalın Beton ve gene Beton Kapılardan oluşan bir yer ve burada her kez’ in Kendine ait tahta çubuklarla ayrılmış küçük, küçük kafesleri vardı. Burada her aile kendine ait şeyleri saklar ve gene tahtadan olan kapılarını kilitlerdi. Avni bir keresinde bu evlerin alt katlarının neden bu kadar kalın nerdeyse Yarım metre kalınlığında olan duvarlardan yapıldığını sormuştu. Cevap olarak ta şayet savaş çıkarsa her kez bombardıman zamanında buralara kaçacak ve bombardımanın bitmesini burada bekleyecekti. içerdeki küçük odaların tahta çubuklardan olması da bunların tehlike anında sökülüp Katlı yataklar haline gelebilmesi idi. Ne kadar enteresan bir teknoloji. Sanki Đsviçre savaş gördü. ( Öyle deme Avni senin daha bilmediğin çook şey var bir keresinde Inglizler Stutgart (Almanya) yerine 2. dünya savaşında Đsviçrenin Schaffhausen denilen kasabasını ve Kruezlingen şehrini yerle bir etmiş sonrada Pardon demişlerdi Yaaa! Bun dan buyana isviçrede yapılan her evin altında Hava korunma Barınakları vardır.) Bizim Avni düşüncelere dalmış hem de düşündüklerini canlandırdığı için yani olabilecek her şeyi yaşadığı için birazda ürpererek patates çuvalına yaklaştı. Gene hayal ediyordur. Aklından çıkacak bir savaşta yerde yatan bir sürü yaralı arasından sadece kendi Aşkını yani o gözlerini bir türlü unutamadığı Birtanesini kucaklayıp bu korunma yerine bırakıp kendisi dışarıya çıkıp uçakları sapan la falan vurup bir sürü uçak düşürdüğünü hayal edip duruyordur gene. Zaten Avni boş zamanlarında tek hobi si bu Avni, bu hayallerle uğraşırken, arkasından gelen bir gürültüyle irkildi ve korkarak arkasına döndü ve çığlığı patlattı koşarak patatesleri bir tarafa atarak yukarıya yani eve kaçtı. Nasıl kaçmasın ki Arkasından Canavar kovalıyordu çuvalların içinde elinde ağaç saçakları sanki iptenmiş gibi darmadağın olan saçları ile biri Avni’nin peşinden geliyordu Ablası Avniye ne olduğunu sordu Avni gene başladı saçmalamaya Ablası hiç bir şey anlamadı. Avni sen sakın hayal görmeyesin dedi Tam orada Kapı çaldı. Kapıyı açtı. Avni’nin karşısında gene o Canavar duruyordu. Canavar Avniye doğru bakarak zaten donup kalan Avni’nin arkasındaki ablasına bir şeyler dedi Avni bu olayı hiç kıpırdaman seyretti zaten istese de kıpırdanamıyordu ki. Sonra Avni’nin yerlere fırlattığı patatesleri Avniye uzattı ve gitti. hüüüüp Arkadan bir kahkaha Ablası Avniye baka, baka gülmekten kırılıyordu. Avni artık hiç bir şey anlamıyor ne olduğunu şaşırmışçasına ortalıkta duruyordu. Gelen Kapıcının oğlu imiş Noel babanın Yardımcısı şeklinde kıyafete girmiş. ondan üzerinde çuvaldan elbise, ipten dağınık saçlar, Kafada gene çuvaldan kapuze, suratı kara, kara lekelerle boyanmış çirkin mi çirkin Biri. Noel Baba ile hediye dağıtacaklarmış. Ba... ba... bak bu işe ulan bunları gören bütün çocuklar korkar ya dedi Avni ablasına ablasında hiç olur mu böyle şey Đsviçre de her kez bu figuru tanıyor.----Bir bizim Avni hariç O da tanı masada olur. zaten O her hangi biri değil ki! O bizim Avni...... 15.11.2006 19:30:00 Copy rigth 2006- Mertol Gürzel 49/359 Bu olayda her kez’in dilene takıldı ve Avni’yi alaya almak için tüm tanıdıklara bir yol daha açılmış oldu. Artık her kez Avni’yi "hey noel baba katili" diye çağırıyorlardı. Avni’de işte bu hareketlere çok, ama çok içerliyordu. Her kez sadece Avni ile uğraşır olmuştu sanki başka işleri yokmuş gibi. Yok ne kadardır buradasın hala almanca öğrenemedin! Bisiklet’i yolun ortasından sürme! Su getirirken bardağa koy da getir ! vs. diye soruyorlardı. Ama Avni’yi en çok üzen olay ise, Avni yelken kullandığından, derslerin de ve okulunda ne kadar iyi olduğundan, Yeni yazılmış olduğu Kung fu dan, Basketbol oynadığından çok sportmen olduğundan vs. bahsettiğinde hep ona söylenen şey Avni sen anlatma insan öyle her yaptığını becerisini, söylememeli ancak sorulduğu zaman söylemeli diyorlardı ve Ağzına tıkıyorlardı lafı Avni’nin. Bu alaylar aylardır böyle sürüyordu --- Sanki soruyorlardı da Avni anlatsın.... Artık Avni öyle alışmıştı ki ablasının arkadaşlarını görünce daha kendi kendine ona söylenilen bu sözleri içinden tekrarlıyordu. ama kafasına da takmıyordu. O her zaman neşeli güler yüzlü mutlu bir çocuk olmaya devam ediyordu. (yüzündeki sivilceler ve 16 yaşında yakalandığın ülser bunun böyle olduğunu anlatmıyor ama hadi neyse Avni sen gene tak maskeni yüzüne) Çok konuştuğu için zaten kendiside söylenenleri ancak yalnız kaldığınca düşünüyor ağrına gidiyor ve üzülüyordu . Ne arıyorum ben burada? nasıl çıkacağım işin içinden diyip duruyordu. Ne zaman gene istanbul’a gideceğim....... Ben ne olacağım??? Aslında Avni açısından hiçte kolay değildi bu olaylar. etrafındaki gelişmeler, ona sorulmadan gelişiyor yetersiz olan ve öğrenemeyeceğini bildiği Almanca’sı. Yani orada yetişmiş olanların seviyesine, nasıl olacaktı da iki üç aylık semester bitimine kadar yetişecek ti?, sonra tarih coğrafya ve diğer yani genellemek gerekirse Matematik dışında bütün derslerde her kez’ e yetişerek ve hatta onları geçecekti, çünkü geçmesi de gerekiyordu. Avniye okulda zaten müzeden bir heykel gibi bakıyorlardı. Sadece gelip çevirip Avni’ye bakıp giden öğrencilerle doluydu etrafı. Kompozisyon "Türklerin göçü". Artık Đsviçre’de yaşam Avni için epey zorlaşmaya başlamıştı. Gittikçe Avni’nin işleri zorlaşıyordu. Okulda Tarih dersinde, geçerli not alabilmesi için Tarih dersine bir kompozisyon yazması gerekiyordu. Hem de almanca ---Almanca mı o da ne? olum daha migros’tan ekmek alacak kadar almancan yok senin... olarak okuyacaktı. Yani iş gene başa düşmüştü. Neyse Ablası yardıma koşacaktı, ve Avni’nin tam 2 ay vakti vardı. Bu arada Avni’yi ablası Türkler için almanca kursuna ve aynı anda Audio Visuelles Sprach okuluna da günde 5 saat olmak üzere gidecekti. Bu arada okulların tatil olması Avni’ye ilaç gibi gelmişti tam 3 hafta kayak tatili olacaktı. ---- Kayakta ne kine? Avni? Şaka, şaka... Neyse Tatil başlamış Avni şu görsel/duyumsal denilen lisan kurslarına gidiyordu. Bu kursun özelliği insanın ağzından söke, söke laf alıyorlar bülbül gibi Avni’yi konuşturuyorlardı. Akşamları da Türklerin kursuna gidiyor geri kalan zamanlarında şu Türklerin orta Asya’dan göçlerini konu alan kompozisyon için bilgi topluyordu. Ne meydanlar us nede başkası Avni her olanağı değerlendiriyordu. Ve sonunda yazdı bitirdi tam tamına 49 sayfa olmuştu. şimdide Almanca’ya tercüme edilmesi kalmıştı. Tatil sonuna kadar Avni hem kompozisyonu hem de gereken resim harita ne varsa bitirdi. Ve su gibi ezberledi almanca olarak okuduğunda her kez hayran kalıyor ve Avni’nin başarısından dolayı seviniyorlardı. Ay ile Konuşan Adam Tatil bittiğinde okul başladı ve Avni okula gittiğinde kompozisyonunu sunmak zorunda kalacaktı ve sundu da Öğretmeninin çok hoşuna gitti Avni’den sınıfa okuması istenildi oda Hatim indirmişçesine ezbere okudu. Đçinden de hep dua etti inşallah kimse soru sormaz diye.. öyle ya sorsalar Avni ne, sorduklarını anlayacak ne de cevap verecek kadar almancası olacaktı. Neyse kompozisyon bitti sınıftan büyük bir alkış koptu. Her kez şaşırmıştı öyle ya hiç almanca konuşmayan birisi almanca şakıyordu adeta. Avni çok gururlandı gözleri yaşardı etrafına baktı. sıraları anımsadı. bu arada teneffüs zili çalmış her kez dışarı çıkıyordu. Avni boş kalan sıraları gözleri ile aradı... evet O yoktu yeşil gözleri ile parlak mutluluk sunan Avni’den gurur duyan O yoktu sınıfta. Avni’nin arkadaşım dediği hiç kimse yoktu sadece Avniye yabancı olan bir sürü talebe ama bunlar daha Avni ile samimiyet bile kurmamışlardı. Avni çöktü yere çöktü sınıfta kimse kalmamış ama Avni’de de güç kalmamıştı artık... Bir ara kendine geldi dışarı çıktı gene okulun tepesindeki terasına gitti orası zaten hep boştu. Tam tarasa geldiğinde yağmur azar, azar çiseliyordu. ve gene o saksofoncu çayda çırayı çalıyordu. burada Avni kendini koyu verdi çığlık çığlığa ağladı. Ne yapabilirdi ki geri dönse kimi bulacak yarım bıraktığı Türkiye’de ki okula nasıl başlayacaktı. Zil çalıp içeri girildiğinde Avni’lerin öğretmeni gene Avni’den kompozisyon istedi. Bu sefer Đsrail hakkında. Avni kompozisyon verecek bu sayede hem Almanca’dan hem de tarihten geçer not alacaktı. Zaten diğer derslerden o kadar problem yoktu yani sınıf geçebilecekti bu çok güzel bir olaydı ve büyük bir şanstı. Yani okumaya devam. hem unutmamalı Avni Remibuehl de okuyordu bu liseyi bitiren dünyanın her üniversitesine direk katılma hakkı kazanıyordu. Avni günlük gittiği gymnasium (lise) yanı sıra akşamları da almanca öğrenmek için Türkler için almanca denilen 9 semester olan Almanca kursuna da katılıyordu bu kursta hem almanca öğreniliyor hem de bir kaç Türk arkadaş tanıyordu hani krolar var ya onlar yani. –Yok ya ne krosu hem sen ne demek istiyorsun öyle kime kıro diyorsun salak - yok ya Avni hemen kızma gene ben sadece hani gurbetçilere Almancı krosu denir ya onu demek istedim. - yok arkadaş seninle bozuşa çağız bak gene. – Tamam, tamam Avni sen devam et - olur mu ya reji dedik sana güvendik şimdi adamda konsantre falan bırakmadın nerde kalmıştım . - hıh siz kusuruna bakmayın Avni işte kimseye toz konduramaz Bu kursta çeşitli yaşlarda ve Türkiye’nin çeşitli yörelerinden ( hııııı sana bakıyorum reji bozuntusu dikkat et öyle sırıtma) tam 12 kişi ve 1 öğretmen vardı Hepside kendi aralarında çok iyilerdi. Avni’de <<bana da zaten arkadaş lazım>> dedi gençler den bir grupla çarşamba günü saat 14.00 da yüzmeğe gitmek için anlaştılar. ama Avni gözüne Đstanbullu bir çocuğu kestirmiş, bu tam benim kafama göre demişti. Çarşamba günü saat 13. 30 da Avni buluşacakları yere gitti bekledi burası Zürich’in ortasından akan nehrin yan kenarı Müze arkasındaki park girişi idi. Hava soğuktu ilk bahar yaklaşıyordu ama yinede dondurucu ayaz kendini gösteriyordu. Avniye göre bu buluşmada hem arkadaşları olacaktı hem de ilk kez halka açık kapalı yüzme havuzuna gideceklerdi belki de birkaç hatunla tanışırdı Avni. --- Sen halt etmişsin Avni ilk önce tanışta sonra konuş..... 15.11.2006 19:30:00 Copy rigth 2006- Mertol Gürzel 51/359 saat 14:00 olmuştu o arada Şügi adında Antakyalı biri geldi. Birlikte başladılar beklemeye, Şügi ile biraz daha konuştular, gerçi Şügi nün şivesinden bizim Avni çok fazla anlamıyor yada yadırgıyordu ama olsun alışırdı Avni daha Đstanbul’dan başka Türkiye’nin hiç bir yerini görmemişti. Zaten hani o kadarda ilgisini çekmiyordu Burjuva Avni noolcak (Reji Sen sus!!!) neyse beklediler, beklediler daha beklediler konuştular, konuştular saat 16 oldu ama hala gelen giden yoktu. Avni Şügi ye yahu bunlar o kadar hevesliydi nerde kaldılar dedi Şügi de o meşhur omuz silkmesi ile iri dudaklarını bükerek bilmem işareti yaptı. Avni Şügi nün bu hareketine bayılmıştı. ve artık beklemeden birlikte gittiler. Diğer gün sonraki gün ve hala Avni kendine gerçekten bir arkadaş bulmuştu sonunda. Ay ile Konuşan Adam Bölüm 5 Yaz tatili yaklaşmıştı artık. Bizim Avni’yi de bir telaş aldı görmeyin, hem yaz tatilinde 6 hafta Avni Türkiye’ye gidecek hem arkadaşlarını görecek hem Bir tanesini bulacak. Hem de tekrar Đsviçre’ye geri döndüğünde Lise 2 den okula devam edecekti. Evet Avni’nin okul idaresinden Avni ye deneme sürecini geççiğini ve sene kaybetmeden diğer öğrencilerle beraber 2. sınıftan devam edebileceği resmen yazılı olarak bildirilmişti. Yani Devam okumaya devam. Dışarıda kuşlar uçuşuyor ve her yer yemyeşil hava güneşli ve Dağların zirvelerine ki karlar ta Zürich’ten görünüyordu. Avni hemen bisikletine atladı 10 Km ileride oturan Şügi süne gitti mektubu ona da okut tu sevindiler. hoş gerçi Şügi okumuyordu ama Avni yi tanıdığı için çok seviniyordu. Hemen bu sefer, nehir’e yüzmeye gittiler. Nehir kenarında bir tepe vardı oradan asfalt yoldan aşağıya kay kaylarına binerek kayıyorlar sonra kay kay’lar kaldırıma vurup durduğunda zıplayarak kendilerini 10 15 m. ileriye atarak suya düşüyorlardı bu onlara çok ama çok zevk veriyordu. sonra akıntıya karşı yüzerek 5 dakikada kıyıya ulaşıp suya atladıkları yerin 30 40 metre ilersinden karaya çıkıp gene her şeyi baştan yapıyorlardı. Hem de tüm gün boyunca. Bundan neden bu kadar zevk alırlardı bilinmez. Bir nevi akıntısı epey kuvvetli olan nehre meydan okumak, bir nevi delilik, sanki Đstanbul da Banliyö trenlerinin açık kapılarında, sörf yapmak gibi bir şey. Şügi ile Avni bu güzel Pazar gününü eğlenerek geçirdiler. Aslında her şey normal görünüyordu Avni okula gitti eve geldi. Okula gitmek artık Avni için çok zevkli gelmeye başlamıştı arkadaşlarını selamlıyor almanca olarak n’ber nasılsınız gibi soruyor onlarda ona güler yüzle selamlıyorlardı. Bu kompozisyon olayı Avni için “sende bizdensin” olayını canlandırmış Avni artık sınıf gurubuna altı ay gibi uzun bir deneme sürecinden sonra katılmış oluyordu. öylen yemeğinde ablası Mektupla içeri geldi bu mektup Zürich şehir idaresi Yabancılar bürosundan geliyordu. Ablasıyla Avni mektubu okudu ve şok! !! - Ne oldu aavni konuşşana Avvniiii Gelen mektup şehir idaresinden di ve Avni’nin çok başarılı olduğunu ama Anne Ve babasının Đsviçre de olmadıklarından dolayı yani bu ülkede vergi ödemediklerinden dolayı Avni’nin devlet okullarında okumasına okul idaresi yeşil ışık yaktığı halde devlet, izin verilmiyor ve şayet özel okula kaydı yapılmaz ise ve ya bir iş bulamaz ise 3 Ay içinde ülkeyi terk etmesi gerekiyordu. Ne olacaktı şimdi. Avni öyleden sonra okula gidemedi akşama kadar düşündü durdu. “Ne yaparım ben şimdi? Türkiye’ye dönsem Lise faslını kaçırdık. Ah aptal kafam, şimdi Askeri okula gitseydim hem okuyor olacaktım hem de Bi’tanem benim yanımda olacaktı.” diye düşündü, düşündü ama her şey için geç olmuştu. 15.11.2006 19:30:00 Copy rigth 2006- Mertol Gürzel 53/359 Đşte O an Avni Bi'tanemi aramak istedi. Đçi sadece Onu istiyordu, Bi'tanesi’nin sesini duymayalı nerdeyse bir seneden fazla olmuştu. Onu telefonla arayamazdı sözü vardı aramamak için. Okula mektup yazması gerekiyordu ama daha 1 hafta önce yollamıştı daha Bi'tanesi cevaplamamıştı ama bir şeyler yapmalıydı. Avni’nin ablası bekle biraz hemen karamsar olma demişti ama gel de sen karamsar olma... Özel okul için 20Bin Đsviçre Frangı sezonda istiyorlar. Okulu bıraksa bu sefer tam bir gurbetçi olacak. Akşam olmasına daha 3 saat vardı oturdu kağıt kalemin başına ve başladı Bi’tanesi ne yazmaya. Avni bir yandan Bi'tanesi’ne mektup yazıyor bir yandan da yazarken de aklından “olsun bende TR ye gider eniştemin yanında bir büro işi bulur çalışırım. buradan kurtulmuş olur Bi'tanem’e daha yakın olurum” diyordu. Hem Ömür okulu bıraktı da ne oldu adam gibi kendi parasını kazanıyor diye düşündü. bir yandan da seviniyordu. Ama Avniye bu ülkenin yaptığını da haksızlık olarak görüyordu. Akşam oldu ablası geldi ve Şügi’de geldi. Akşam yemek yediler dertleştiler bu arada ablası müdürü ile konuşmuş yarın okul bölüm sorumlusuyla konuşulacaktı. o gece geçmek bilmedi Ertesi sabah Ablası izin almış okula gitmişlerdi Okul müdürü hayretler içinde kalarak Avni’nin hocası Dr. Meier ide çağırıp birkaç yere telefon ve Bern ülke okul komisyonuna mektup dilekçe yazdılar. Ama pek umut yoktu. Avni ablasına - “Abla boş ver ben TR ye dönerim orda nasıl olsa enişteler gözlük çerçevesi fabrikası açtılar, orda bana bir iş bulunur” dedi. ama Ablası vazgeçmek istemiyordu kişiliği gerekçesi ile ablası mücadele etmeye bayılıyordu aslında hem sakat bir bakıma yardıma ihtiyacı vardı bir yandan da tuttuğunu koparıyordu aynı anda kendini sorumluda hissediyordu aslında, çünkü Avni’yi buralara kendisi getirmişti. Bu konuşmalar çerçevesinde eve döndüler eve geldiklerinde Postada Türkiye Pullu bir Mektup..... . Avni postada Türkiye pullu bir mektup gördü çok sevindi Hemen açtı hiç sorulur mu bu mektup Bi'tanesin den geliyordu. Aklına cebindeki kendi yazdığı mektup geldi “tüh keşke yollasaydım” dedi içinden. Ama gene heyecanla arka odasına çekildi ve okudu ilk satırlar şaheser di. Hal hatır Bi’tanesi’nin okulundan falan bahsediyordu. Avni gerçektende içinden “Bu durumda bari Türkiye’ye gidip Bi'tanem’in okulunda Hademelik yapsam, baksana beni özlediğini yazıyor. Birtanem hele ben seni nasıl özledim bundan haberin var mı?” diye düşündü. 2 Sütün olarak yazılmış mektubun arka tarafını çevirdi ve işte o an her şey Avni’nin başına yıkıldı. kaderden 2. darbeyi yiyordu hem de şu kelimelerle << Đnsan kalbine söz dinletemiyor. insanın kalbi kendini seveni değil kendinin sevdiğini istiyor, bundan da anlayacağın gibi sana cevabım gene hayır >> Avni ne yapmıştı? yoksa bir şey mi teklif etmişti?, ne olmuştu? Avni mektuplarında hep onu ne kadar çok sevdiğini yazıyordu ama ........ Neden? niçin? bu sorulara cevap ne zaman gelecekti? Avni artık komple çöktü. Şügi içeri girdiğinde Avni zaten karanlık olan odasında yatağının yanında yerde Ay ile Konuşan Adam hıçkırıyordu. ne ablasının işe gittiğini nede Şügi’nin geldiğini gördü. sadece her şey kararmıştı sanki karanlık bir çukura düştü Avni birden. Avni’nin kabahati neydi onu bilmiyordu. mutlaka bir yerlerde bir yanlışlık yapmıştı ama nerde. Yoksa ona bu mektubu birilerimi yazdırmıştı Dip not olarak "lütfen beni bir daha ne telefonla nede mektupla ara" yazıyordu Şügi Avni’nin elindeki mektuba baktı, her zamanki gibi usulca dışarı çıktı........ Avni kaç saat ve kaç kere bu mektubu defalarca okudu bilemiyor ama bir şey kesindi Bi'tanesi’ni ne mektup ne de telefon açabilecekti ama neden? ..................... -----.valla ben den de komentar yok çocuk son darbeyi de yedi. Amma rastlantı darbesi ha! Ne olurdu şu mektup bir kaç ay önce yada sonra gelseydi yani! Hani her şeyi bir kenara atık bu günü nasıl unutacak................... Avni Đsviçre’den atılıyor. Daha doğrusu, daha Mayıs ayı . Fakat Avni’ye Đsviçre eğitim makamlarından gelen mektup doğrusunda okuduğu okulu hemen terk etmesi isteniyor, bu sebeple Avni’nin okula da gitmesi gerekmiyordu. Ne ablasının şahsen yazdığı, ne de ablasının çalıştığı hasta hane’nin müdürünün, Avni’nin okuduğu okul’un müdürünün, Đsviçre eğitim müdürlüğüne ve hatta bakanlığına yolladıkları dilekçelere olumlu cevap gelmişti. Her gelen haber negatif, her gelen cevap aynı. Avni posta kutusunu açtığında, ne zaman Avni adına resmi makamlardan bir mektup geldiğini görse, Avni bir ata sözü gibi hep aynı cümleyi tekrarlıyordu. "Bundan da anlaşılacağı gibi sana gelen cevap her zaman olduğu gibi yine hayır Avni!!!". ----Ya çocuğa büyü falan mı yaptılar, nedir bir den kısmeti kapandı. Avni artık Türkiye’ye de gitmek istemiyordu. Türkiye de bekleyeni kalmamıştı. Bi'tanesi onu resmen ret etmişti. Okullara başlamak içinde geç kalınmıştı. Avni yi Türkiye’ye çeken bir kuvvette yoktu artık. Avni’ye resmi makamlardan gelen mektuplar hali ile tüm tanıdıkları ilgilendiriyor, Đsviçreliler dahil nerdeyse her kez, yapılanı haksızlık olarak dile getiriyordu. Akşamlardan birinde yine Avni için düzenlenmiş olan konferansta, Avni’nin ablası ve diğer tanıdıkların da olduğu bir görüşmede,.olumlu cevap gelse bile Avni’nin yani işlemlere tekrardan başlanması için Türkiye’ye gidip geri gelmesi gerektiği fikri ortaya çıkmış, Ayrıca bu konseyin aldığı başka bir karara göre olaya yani Avni konusuna kısaca “Avni sendromu” olarak adlandırmışlardı. Aslında tabiiyi ki ortada ne sendrom nede konferans vardı. Fakat herkes’in pür dikkat Avni’nin problemine el atmaları. Aslında Avni’nin ablasını çok seven, ablasının arkadaşlarının yardımcı olmasını seyreden Avni ve Şügi, kısa bir süre için bile olsa Avniye acılarını unutturuyor, Şügi Avniye toplandı senin profesörler diyerek, dalga geçiyorlardı. Aslında Avni daha başka ne yapabilirdi ki? Okuldan atılmış ülkeden atılmış Anavatanından atılmış. Kariyer peşinde koşacağım derken ortada kalan 15 yaşında bir 15.11.2006 19:30:00 Copy rigth 2006- Mertol Gürzel 55/359 çocuk. ---- Ha abi aklıma geşmişkene dedinya demin Avni kariyer peşindeydi diye. Đyi ki de yapmamış yapsaydı Avni çalışıp karısı da yiyecekti. Yani (Karı-Yer) hi.hi..... Daha fazla Avni’nin Đsviçre’de kalması için hiç bir sebep yoktu. Đsviçre’ye geleli ancak senesi dolacaktı ama başa gelen çekilir düşüncesi ile gidecekti. Gidecekti gitmesine ama geleceksiz. Hiç bir yerde istenilmediğini bile, bile başaramamış biri olarak, hem de elinde olmadan. Sorsalar Avni nasıl anlatacak neden beceremediğini. En önemlisi Avni sevgisiz dönecekti geriye mağlup..... Tek aşkını da yitirmiş olarak.... Kovalanarak kuyruğunu bacaklarının arasına sıkıştırarak kaçan bir köpek misali ayrıldığı ülkesine şimdi de, sürünerek dilenen, istenilmeyen bir sokak köpeği gibi dönecekti geriye. Bi'tanesi olmadan onu bekleyen...... Avni’nin ablası Avni’ye kapı komşuları’nın ağabeyinin TIR kamyonu olduğunu ve Pakistan’a gideceğini isterse Avni onunla Đstanbul’a kadar gidebilir ve 2 ay sonra dönerken de yine onunla gelebilirdi. Tek sorun yolculuk yarındı. Avni için kaybedecek bir şeyi kalmadığından dolayı ve daha çok kapalı kaldığı evin üç odasının içinde girdiği bunalımdan kurtulmak ve ileriye dönük planlara başlayabilmek için eline geçen bu fırsatı değerlendirmekten başka yapılacak bir şey kalmamıştı. Ya Đsviçre’de kalıp bunalacak yada geriye gidip tekrar başlayacaktı. - Hoppala gene yolculuk.. Ertesi sabah Avni’nin daha önce hiç tanımadığı bu Mustafa ağabey almaya geldi Mustafa ağabeyin arabası bir Mini idi. Avni içinden güldü. “ister misin Avni şimdide bu mini ile gidelim Türkiye’ye” dedi nede olsa kocaman gelişin yani Vosvosla geldiği bu ülkeden tabiiyi ki küçücük mini, mini dönüşü olacaktı. Đlk olarak Basel’e geldiler gece olmuştu Tren garına TIR’ların olduğu bölgeye geldiler. Buradan Mustafa ağabeyin Volvo marka TIR’ına bindiler. ve Almanya’ya doğru yola çıktılar. Avni nereye gidiyoruz dediğinde TIR’ın yağ yani Yemek Margarini dolu olduğunu onu Almanya’nın Hamburg şehrine götüreceğini, sonradan Hamburg’dan alınacak olan inşaat malzemesini de Pakistan’a götüreceğini öğrendi. Avni “Eh hadi hayırlısı” “vakit var boş ver” dedi içinden. Avni nasıl olsa zaten ne Türkiye’ye dönmek nede burada kalmak istiyordu. Esasında Avni hiç bir şey yapmakta istemiyordu. Yol boyunca acaba ölmek nasıl bir his diye düşündü durdu. Hamburg'a geldiklerinde yemeklerini yediler. sabah saat 06.00 olmasını beklediler saat 6.00 da fabrika kapılarını açtı içeri girdiler Kamyon boşaltıldı. Hamburg un başka bir bölümüne gittiler oradan da inşaat demirleri yüklendi. Şimdi bunları da Avni birilerine anlatsa kimse inanmayacak. Tam 3 Saatte sadece 3 adet tavan Trapezi alındı. Yani koca inşaat için sadece 3 parça. Avni yine içinden “yahu bunu da Pakistan da yapsalar ya” diyerek geçirdi. Anlaşmalar gereğince almanlar buradan götürmek gereğindeymiş Mustafa ağabeyde “Avni sus ya! ekmeğimize mani olma” dedi. Sadece Mustafa ağabeyin bir kez Afganistan, Pakistan ve geriye gelişi 2 ay sürüyormuş. Benzin ve yol masrafları dışında 20.000 mark para kazanıyormuş. Avni o an acaba bende bir TIR mı alsam diye düşündü. – o ooo hayallere bak işsiz kaldı ya sen kur babam kur. Daha ehliyetin yok Hamburg’dan Malzemeleri yüklenmesinden hemen sonra, yola çıktılar. Đsviçre sınırına geldiler. Burada Kamyonu Trene yüklenmesi gerekiyordu çünkü Đsviçreliler 20 ton dan daha ağır kamyonların kara yollarından geçmelerini istemiyorlardı. Avni ve Mustafa ağabey, yine aynı tirendeki kabine girdiler, sabaha kadar uyudular Ay ile Konuşan Adam Sabahleyin Đtalya sınırına gelindi. Đtalyan sınırında iki üç saat beklemeden sonra Đtalya’ya girildi. Henüz saat 8.00 e geliyordu ama, hiç durmaksızın Yugoslav ya sınırına kadar gittiler. Bunun sebebine gelince; Đtalyanlar saat 16.00 dan sonra gelen kamyonların işlemlerini yapmıyormuşlar bir de günlerden Cumartesi yani anlayacağınız geç kalınırsa Pazartesine kadar beklenecek. Yer mi? bas Gaza neyse saat 15.00 gibi Trieste sınırına gelindi. Bu ara Avni’yi bir burukluk aldı. Avni bu yolları tanıyordu geçen sene bu yollarda bir sürü ümit’le gelmişti. Gözünün önünde, kazalar, ölüler Türklere çektirilen rezillikler, her şey o kadar canlıydı ki. Acaba bu sefer neler olacaktı. Avni 2 gün boyunca hiç konuşmamıştı. Sadece gerektiğinde. Ne konuşacaktı ki?. Hayalleri yıkılmamışmıydı, Avni’nin. Avni Đsviçre’de kalacaktı. Sözüm ona Elektrik mühendisi olup ülkesine dönüp Bi'tanesi ile evlenecekti. Ama şimdi Avni’yi isteyen bir hiç bir ülke kalmıştı. nede bir daha Okuma şansı. Avni biliyordu kendine iş bulacak ve ilerde kendi iş yerine sahip olacaktı. Ama en kötüsü artık onun için Bi'tanesi yoktu artık. ama yinede olsun kızın onu istememesi onu hayat boyu kaybetti anlamına gelmiyordu ki. Avni onu beklerdi. Artık zaman’da vardı. Hem de ölene kadar. Sonra içinden yok ya bu haksızlık olur diye düşündü. Şayet bir kaza falan olurda ölürse her şeye çözüm zaten gelecekti Avni için. Çünkü O güne kadar her istediği olmuştu. Đki mektubun birden geldiği O kara güne kadar. Ama bir şeyi daha biliyordu Avni ne kadarda güzel yazmıştı Bi'tanesi - Ya Avni kızma ama neydi o? gerçekten çok güzel ve doğru bir sözdü "Đnsan kalbine laf anlatamıyor insanın kalbi onu seveni değil kendi sevdiğini istiyor!" Bu kelimeleri defalarca tekrarlıyordu neden mi? neden olacak Bi'tanesini gördüğünde ona sarılmasın ve hatta ondan saklansın diye çünkü Bi'tanesi onu istemiyordu. Bi'tanesini şaşırtmak veya kızdırmak Avni’nin hiç istemediği bir şeydi. Onu sadece uzaktan görmek yetecekti. Avni için önemli olan Bi'tanesi’nin izini bulsun. Bu yeterdi Avniye onun hayat boyu yakınlarında olmak, yardıma ihtiyacı olduğunda koşmak tek istediği idi. Öyle ya aralarında onları utandıracak hiç bir şey olmamıştı yani her zaman yüz yüze gelebilirler ve hiç bir şey olmamışçasına yeniden görüşmeye başlaya bilirlerdi. Ama bu sefer Avni ona gerçektende layık olamayacaktı çünkü okuyamıyordu artık. Ne bir mesleği nede aile geçindirecek kadar parası olacaktı. “Bir bekle hele” dedi kendi kendine “Hele bir Türkiye’ye varalım.” son sözleri yüksek sesle mırıldanmış olacaktı ki Mustafa ağabey duymuş - “Avni. Sahiden sen bütün yol boyunca bu ana kadar hiç konuşmadın, sadece uyurken ve demin yaptığın gibi mırıldanıyorsun. Ne oldu?” diye sordu.. Avni anlatmaya başladı Bi'tanesi dışında her şeyi anlattı ve ne yapması gerektiğini soruyordu aslında. Mustafa ağabey sabırla dinledi sonra Avni sustu ve Mustafa ağabey bir türkü tutturdu yanık, yanık söylemeye başladı. Avni bir ona baktı bir kendisine sonra Mustafa ağabey - “Biliyor musun Avni? Her insanın kaderi ve yiyeceği lokması önden belirlidir önemli olan bunu bulabilmen. Zorluktan kaçmadan zorlukla savaşa bilmen. Bak ablan senin 15.11.2006 19:30:00 Copy rigth 2006- Mertol Gürzel 57/359 gibi kaçsaydı ve çabalamasaydı, o sakat hali ile şimdi Türkiye’de dileniyor olurdu.” Bu Avniye tokat gibi geldi.. Evet aslında Mustafa ağabey doğru söylüyordu ümit hiç bir zaman bırakılmamalıydı. Ertesi günü sabah saat 5.00 Avni uyandı Yugoslavya ortasındaydılar. Kamyonda kimse yoktu. Bu ara Avni kamyonun şoför mahal’ine geçti orasını burasını kurcalıyordu yani bakıyordu - Ulan Avni 40 Tonluk kamyon bırak oynama ya! başına iş alacaksın 16 Vitesi vardı acaba araba kullanır gibi mi diye düşündü. Tam bu arada koltuğun altında bir düğme gördü. “Acaba bu ne?” diye düşündü eliyle denedi olmadı. Bu düğme epey sert bir düğmeydi. Daha sonra kapıyı açtı kamyon epey yüksekti üç basamakla çıkılıyordu bu sefer ayağıyla bu buttona bastı. Bastı ama ne basış arkasından “Wooaaaowwwnnnn” diye bir ses. Ama ne ses zaten kamyonun etrafı diğer kamyonlarla doluydu. Bu havalı korna sesi kamyonların arasından yankıladı. Bizim Avni paldır küldür, aşağıya. Etraftaki şoförler, koşuştu ama Avni kalkıp üzerini başını temizleyince bir de şu düğme diye gösterince Mustafa ağabey dahil her kez kahkahalardan kırıldılar - Ulan salak gene rezil ettin bizi Reji sen sus. Zaten Avni’nin aklı yerinde değil. Ardından Mustafa ağabey geldi harekete geçtiler. Geçtiler ama Mustafa ağabey bu sefer Avni’yi direksiyona oturttu. Avni’nin daha evvelden araba kullandığını ballandıra, ballandıra anlattığını biliyordu. Şimdi Avni nasıl kullandığını ispatlaması gerekiyordu. Avni direksiyona geçti. Đlk olarak 16 Vitesin nasıl değiştiğini öğrendi sonra boş arazide 4. Vitesi kullanarak kalktı. Tamam! Tamam! biraz sarsıldılar ama sonra durumu düzelti, bizim Avni. Yani 17 Yaşında 25 Tonluk TIR kullanma rekoru da Avni’de idi. Park yerinin kapısına kadar Avni kamyonu kullandı. Kapıda ise Mustafa ağabey direksiyona geçti ve yola devam ettiler Yola çıktıklarının beşinci günü akşamı Đstanbul’a varmışlardı. Mustafa ağabey yoluna devam etmesi gerektiğinden dolayı Avni’yi Şirin evler kavşağında E5 üzersinde indirdi. Avni Türkiye’nin havasını alıyordu. Eve dönmüştü artık. Annesi halen Đzmit’te olduğu halde ve akşam karanlığı çökmesine rağmen ilk olarak minibüsle Đncirliye ve oradan, yürüyerek Bakırköy’e gitti. Zaten Bakırköy’e giden minibüsten inerek yürümesinin tek sebebi, Bi'tanesi’nin evinin önünden geçmek ti. Hava karanlıktı. Bi'tanesi’nin evinin önüne geldiğinde, uzaktan evi seyretti. Seyretti gözleri dolmuştu. Haykırdı. Bağırdı. Đsyan etti. Ama içinden. Kimsecikler duymadı. Başka yapılacak bir şey de yoktu. Bi'tanesi’nin kapısını çalsa ne diyecekti. Babasına hocam ben geldim elinizi öpeyim mi deseydi. Ne yapabilirdi ki. Adama saat getirecekti, daha nerede satıldığını bile öğrenememişti. - Zaten bir şeyde yapma. Avni sen yoluna devam et. Hadi kış, kış. Gece, gece dayak yiyecen şimdi. Zaten beş gündür aynı elbiselerle yatıp kalkmaktan yıkanmamaktan leş gibi kokuyorsundur. Sen yürrü, anca gidersin.... Söze ne hacet Avni tabanlara kuvvet doğru deniz kenarına kayalıklara. Kayalıklara geldiğinde, denize baktı hem de saatlerce sonra ablasının evine gitti. Evdekilerin hepsi, gece yarısı gelen Avni’yi karşılarında görünce şaşırdılar. Avni ile kucaklaştılar. Nerden çıktığını sordular Avni “kaçtım, esaretten” dedi gülüştüler. Yani Avni yine gülüyordu. çünkü ülkesine geri gelmişti. Bundan daha güzel ne olabilirdi ki..... Ay ile Konuşan Adam Yıl 1979.. Türkiye karışmış! Ertesi sabah Avni erken uyandı Fakat bu ara dışarıda büyük bir patlama oldu Avni camdan bakmak istediyse de, ablası engel oldu. - “ne oluyor?” diye sordu. şaşırmıştı. O sıralarda Türkiye politik olarak çok karışıktı, sağ sol çatışmaları. Buna seyirci kalan güvenlik güçleri ve hatta güvenlik güçleri içindeki bölünmeler ve günde, bombalama ve makineli tüfeklerle tarama sonucunda ölen ortalama 15 - 20 kişi. Yani her yer her yerde. Ayrıca geceleri saat 21.00 dan sonra sokağa çıkma yasağı, Yani kısaca Sıkı yönetim... Hatta mahalleler bile bölünmüştü. Bir yandan MHP Milli Hareket Partisi. Yani Sağcıların kontrol ettiği mahalleler. Buna karşın Dev-genç, Dev-sol gibi Solcu guruplar. Daha neler, neler. Avni bu olayı bir türlü anlamıyordu. Evet anlayamıyordu. Çünkü Yurtdışından görmüştü olanları. Yabancıların gözleri ile Türkiye’ye nasıl bakıldığını haberlerden izlemişti. Yabancı insanlar Türklerin bokuna bile karışıyorlardı. Türkleri hiç mi hiç sevmiyorlardı. Pekiyi Türkiye’dekiler? Onlar biraz olsun birbirlerini seviyorlar mıydı ? Ne olacaktı bu gidişin sonu? Avni hemen dışarıya çıktı. Bulabileceğini bildiği tek arkadaşı Ömür’ü aradı. Ömür evden işine gitmişti. Annesinden Ömür’ün Zeytin burnunda Dayısının yanında çalıştığını öğrenmişti. Atladı minibüse zeytin burnuna gitti. Yolda giderken de düşünüyordu. Ne kadar güzeldi aslında herkesin konuştuğu dili anlamak. Bir ara aklına Şirinevler’den Bakırköy’e okul zamanında minibüsle gelip giderken, arada bir muavinlik yapar yol parasını bedavaya getirdiği geldi. Kendi kendine “tamam şayet iş bulamaz isen, oğlum sende muavinlik yaparsın” dedi. Ömürle buluştular, konuştular. Saat akşam üzeri idi dayısı Ömür’e gidebilirsin dedi. Birlikte atölyeyi terk ettiler, yürüyerek Bakırköy’ün yolunu tuttular. Yolda hem konuştular hem de dertleştiler. Avni Ömür’e geçen hafta aldığı olumsuz olaylardan bahsetti. Ömür sabır ile dinledikten sonra, Avniye O kızı artık unutması gerektiğini anlattı. ve hatta – "Sen deli misin oğlum bir seneden uzun bir ilişki mektupla yürür mü? Onun gibi güzel bir kız bulmuştur birini. Hatta kaç birini. Belki de ayda bir arkadaş değiştiriyordur" Avni birden irkildi kendi kendine, "amma salağım ya tam bir sene ye yakın zaman geçti" ve Ömür’e döndü - “Ben ise Đsviçre’de, sadece okul ile ev arasında mekik dokudum. Başka.?!. Hiç, hiç! Gerçektende hiç bir şey yapmadım. Ben salağım galiba biraz.” dedi ve gülüştüler ---- Bunu ben sana hep söylüyorum ya Avni sen hala koca bir salaksın. Aradığın kişi bu gün bile karşına çıksa. Sen yine her şeyi birbirine karıştırırsın ve kızı kaçırırsın... Evet aslında Ömürle tekrar o kadar uzun süreden sonra tekrar görüşmek Avniye iyi gelmişti. Bu ara yürüyerek Bakırköy’ün sahil kenarına gelmişlerdi. Sahil yolunu geçip 15.11.2006 19:30:00 Copy rigth 2006- Mertol Gürzel 59/359 ADK deniz sporları kulübüne gideceklerdi. Karşıya geçtiler etraf gene ana baba günüydü. Nede olsa saat akşamın beşi olmuştu. Karşıya geçtiler, Gelik restoranının yanından geçecekler di ki karşılarında 12- 13 yaşlarında bir çocuk belirdi. Kalabalığın içinde. Yani herkez’in ortasında. - “Hey siz ikiniz!” dedi .. Bizimkiler durakladı. Ömür’ü bir korku aldı. Ömür Avniye hiç oralı olma yürü dedi.. Ama çocuk üsteledi.. Bu sefer sorusunu Avni’ye yönelterek. - “Hey sen hangi takımı tutuyorsun?” diye sordu. Avninin cevabı kesin ve tok geldi - “Fenerbahçe?!” dedi. Ömür yandan - “Avni yürü.!..” - ulan avni başına bela alacaksın adam piskopat falandır sen Ömürin dediğini yap yürü olum orası bakırköy - “Abi sen anlamadın hangi mahalledensin?” - “Avni yürü! Baksana elinde silah var..” - Avni kaç yok ol toz ol ! çocuğun elinde silah var. başına iş alacaksın.... Avni o anda gerçektende çocuğun tuttuğu tabancayı görmüştü. Bu arada Ömür’e ben hareketlenince toz ol dedi. Bu arada ömür çocuğun dikkatini kendine çekmek için Ömür çocuğa - “Oğlum işine git. Bu yurt dışından daha dün geldi. Buraları tanımaz” dedi. Dedi demesine ama çocuk hiç istifini bozmadan Avniye dönerek - “Abi tamam o zaman. Senin de, bize yardım etmen gerekiyor cebinde ne varsa ver” dedi. Bu arada çocuk silahı Avni ile kendi arasında bel hizasında tutuyordu. Avni cebinde kilerini hiç düşünmeden sadece çocuğa, yardım için gerektiğini bilse, verirdi, vermesine ama, gün ortasında. Kalabalıkta. Her kesin içinde. Bu çocuk ne cüretle haraç kesebiliyordu. Bu Avni’nin kafasına pek yatmamıştı. Burası yol geçen hanı mıydı?. Burası Bakırköy ve Avni’nin çöplüğü idi. Avni için yapılacak iki şey vardı. Ya bu düzene uyacak. Kendini güpe, gündüz soydurtacak. Yada son 6 aydır Jacky Loo dan öğrendiğini yapacak. ---- olum salaklaşma 6 ayda öyle funku munku ile kahraman olunmaz. Ver işte ne güzel çocuğun istediğini defol hem bunlar yalnızda değildir. poliissss polisss yok mu? ya git cek çocuk güpe gündüz..... Avni o an Ömür’ü sol kolu ile arkasına aldı. Bu Ömür için koş anlamına geliyordu aynı anda çocuğun Avni’nin cüzdanı’na el atmasını gözlemesi ile Ömür’ün, kaçması arasında şaşırdığı anda Avni’de pozisyonunu almıştı. Aynı anda çocuğun elindeki tabancaya kimselerin olmadığı, yöne doğru bir tekme ve arkasından gelen, bir döner tekme ile çocuğu yere yıktı. Hemen ardından Avni’de, çocuğun arkadaşları gelmeden, tabanları yağladı. Ömür’ün ardı sıra koştu. kaçtılar. Arkalarından bir kaç kez ateş açıldı. Galariya, mevkiine geldikleri, için Galariya da, da polis ve Jandarma çok olduğundan, Avni’lerin peşlerinden kovalayan olmadı... ---- Yaşasın polis...... Avni olayı polise şikayet etmeyi düşündü, fakat Ömür onun kolundan çekerek galariya’nın içine doğru götürdü. Polislerin Avni ile Ömür’e pis, pis bakışları arasında Galariya ya girdiler. Avni Ömür’e - "Polislerde iyi ha o kadar silah sesi oldu kıllarını bile kıpırdatmadılar hem de o kadar insanın içinde. Neler oluyor yahu’ Ay ile Konuşan Adam - “Bak Avni Türkiye felaket değişti. Burada artık böyle şeyler normal. Polis karışmaz çünkü; üniformalı polisler zaten korkarlar onlara da saldırılar oluyor. Biz şikayetçi olsak bizi tutup 2. şubeye götürürlerdi. Öbürlerini bulamazlarsa, birlerini tutuklamaları lazım. Her gün böyle birilerini tutukluyorlar. Suçlu, suçsuz doğru kodese. Bazıları senelerce içerde kalıyor. Orada neler oluyor sen düşün. çıkanlardan çoğu ruhsal çöküntü içinde. Avni şaşırdı ----Bende... şaştım, bu işe daha geçen sene her şey normaldi ya ! Ulan Avni bize güllük gülistanlık mutluluk yuvası olarak tanıtıyordun Türkiye’ni al işte gör. Allah, Allah... Bir yandan duyduklarına bir yandan gördüklerine inanamıyordu. Gençler şehri kovboyistana çevirmişler, soyuyor, vuruyor, kırıyorlar, bir yandan da polisler olaya seyirci kalmak zorunda. Ha birde askerler ve özel tim ,jandarmalar var onlara laf yok. Tuttuklarını aynen. Her gün bir Banka soyuluyor. Bir kahve taranıyor. 10 - 15 kişi ölüyor. Hatta Ömür okul’dan da yani sınıf arkadaşlarından da, bir kaç çocuğun bıçaklanarak öldürüldüğünü, sağ, sol terörünü babaların kendi çıkarları için mafya olarak iç hesaplaşmalarda kullandıklarını. Haraç yani aklına gelen ne varsa şimdi Đstanbul da var. diyerek Ömür geçen bir senenin kısa özetini Avniye yaptı. Ertesi gün tekrar buluştuklarında, Avni ve Ömür yine galeri’ya da, kafeteryaya oturdular. Her taraf öğrenci doluydu üniformalara bakılırsa Lise ve orta okul öğrencileriydiler. Avni diğer arkadaşları merak ediyordu. Ömür’e - “Ömür,yahu hiç tanıdık yok ortalıkta” dedi. - “Sen hâlâ onumu arıyorsun?” diyerek sordu. Avni güldü. Kurban bayramı yaklaşıyordu. - “Bekle yakında nasıl olsa kurban bayramı. Ben bir yolunu bulurum, durumu öğrenirim” dedi. Türkiye’ye geldiğinden beri Avni ev ile eniştesinin dükkanı arasında, bir de ablasının çalıştığı banka arasında dolanıp duruyordu. Bakırköy’de insanlar o günlerde bayram önü alışverişi olduğu için, terör falan unutulmuş gece dışarı çıkma yasağı olduğu halde alışverişe dalmışlardı. Avni ana yolun yanında minibüslere ve istasyona giden yolun, başına saatlerce dinelir ve beklerdi. Hani olurda okul dönüşü belki Bi'tanesi’ne rastlar diye. Bekledi . Bekledi. Bekledi ... - Salak hala bekliyor ister inanın ister inanmayın şayet bir gün 74 sineması’nın köşesindeki kuruyemişçinin yanında bekleyen ve gelip geçen herkese bakan bir iskelet görürseniz işte bu bizim Avni’dir. Ömür’ün çalıştığı saatlerde, yukarıda anlatılan köşede bekleyen Avni’nin, aklına kendi sınıflarından ve aslında Avni’lere, çok yakın oturan şu hani Bi'tanesi ile Avni’nin arasını bulan iki kardeş geldi. Sahil kenarına doğru yürüdü artık bayram arifesiydi. Neye kısmet diye yola çıkan Avni kendi oturduğu sokağa geldiğinde, duraklardı. Aslında ne kadar güzeldi, bizim bu kız kardeşlerden gözlüklü olanı . ----Avniye göre elebaşı olan, Avni’yi Bi'tanesi’nden ayıran cadı.... diye düşünüyordu ki Avni bir baktı işte O kız annesiyle birlikte evlerinin kapısı önünde duruyor. Hemen yanlarına yaklaştı selamladı. Kız Avni ile gayet kuru, bir merhabalaşma ve bir kaç aşağılayıcı ve alaylı, 15.11.2006 19:30:00 Copy rigth 2006- Mertol Gürzel 61/359 tepeden bakıcı bakıştan sonra, - “Ooooh, beyim, iyisiniz bakıyorum.” dedi. Avni bu kızın Avniye neden bu şekilde davrandığını bilmediği için, zaten soramayacağı içinde, sanki kızın bu davranışı normalmiş gibi, tepki göstermeden davranarak konuşmasına devam etti. Bir kızın annesinin yukarı çıkmasını fırsat bilen Avni, Her ne kadar, bu kızın Avni’ye sanki Avni’yi ömründe ilk defa görmüş olduğu enteresan bir yaratıkmışçasına, alt dudağını ısırmış boynunu öne doğru uzatmış, meraklı gözlerle inceleyen aynı şempanze kafesinin önünde durulan şekilde, duruşunu görmeksizin. Bi'tanesi’nin adını söyledi. Daha doğrusu Avni aslında Bi'tanesi’nin, ne yaptığını soracaktı ama sormasına fırsat kalmamış sadece adını söyleye bilmişti.. Gelen cevap Avni için gene bir şok oldu .... - “ Onumu? ooooo valla hiç görmedim.. hem zaten sen unut onu baksana senin keyfin keyif hem buralardan kaçmadan onu çok üzdün ağlattın. nerde olduğunu da bilmiyorum.” - yani Avni’ciğim anlayacağın sana yine biri sen salağın birisin dedi... ! Avni hiç bir yanıt vermeden uzaklaştı. Avni’nin sınıf arkadaşı olan bu iki kardeşten küçüğü, yani şu anda konuştuğu kişi arkasından Avniye, bağırarak - “Avni bizi ara! Mektup yaz haberdar et! ay nooolursun lütfen....” Bu sözler Avniye sanki <<şeytan görsün yüzünü>>, <<defol! Ne cehennemin dibine gideceksen git!>> dermiş gibi geldi. Avni boynu eğik evin yolunu tuttu. Sonra.. Sonramı? Eve varmadan sola sapıp doğru dalgakırana. Avni Arkadaşlarını Arıyor. Avni uzun süre dalga kıranda oturdu. Yapacak işi gücü yoktu. “Ne yapacağım şimdi?” diye düşündü... Zaten ne yapmalıydı? Đsviçre’den haber bekliyordu. Son başvuruların ne olacağını, acaba oturum alabilecek mi? Alamayacak mı?. Yoksa burada mı kalacaktı?. Burada kalsa bu durumlarda ne yapacaktı. Türkiye’de her kez, her kez’den korkar olmuştu. Kalsa kendine hedef olarak Bi'tanesini, öyle, ya da böyle bulacak, uzaktan seyredecek ve hiç bir zaman ona zarar getirecek bir şey yapmayacak ve yaptırmayacaktı. Sanki koruyucu meleği gibi hep onun yanında olacaktı. Buna kendi kendine yemin ediyordu. Hem de yüksek sesle nede olsa hava yağışlı ve kimse dalgakıranda yoktu o mis gibi bok kokusuna karışmış, yosun kokusu deniz ve Avni. Tekrar etrafına bakındı kayaların arasında yüzen bir kola kutusu gözüne takıldı. dalgalara kilitlenmiş kaya oyuğundan dışarı çıkamıyor, o ne zaman çıkmaya çalışsa gelen dalga vuruyor. Giden dalga vuruyordu. Avni iç güdüsel bir hareketle, doğruldu ve bu kutuyu denizden çıkarttı. Arkasındaki çöplerin üzerine koydu. sonrada gülümsedi. Bir ara kendisini görmüştü O aslında Avni’de köşeye sıkışmış Gelen vuruyor... Giden vuruyor ama onu kurtaracak el, tepeden gelip Avni’yi çıkartmıyordu.. Hoş Avni bu kutuyu sonra çöpe atacaktı ama... neyse.. olsun. Gelen gidenden tokat yemekten çöpe atılmak daha iyidir. Önemli olan ise o çıkmaza girmemektir. Avni yerinden kalktı. Çarşıya doğru yürüdü. Avni Dalgakıran ile sahil şeridini ayıran yolun kenarına gelmişti ki, birden bir kaç iri yapılı delikanlı Avni’yi tuttukları gibi çalıların üzerine attılar. Avni sırt üzeri düştüğü için her şeyi görebiliyordu. ve Avni’ye Ay ile Konuşan Adam şans eseri bir şey olmamıştı. Birden şu ufaklık hani vardı ya geçen hafta önlerini kesen silahlı bücür karşısında belirdi. Yanındaki iri yarı olanlara “işte bu” dedi. Bunun üzerine diğer iki ızbandut gibi kişi Avni’yi tutup havaya kaldırdılar. Biri tutup diğeri vuracaktı anlaşılan. Ama Avni hemen etrafı tetkik etti silah bıçak vs. Yoktu. Hemen bir iki çevik hareketle ellerinden kurtuldu karşılarına geçti ve durdu. --- Siz ona bakmayın kalbi 420 atıyordur. Ulan Avni ben seni hiç böyle tanımazdım..... - “Benden ne istiyorsunuz?” dedi. Diğerleri baktılar ki Avni cesur. Şey bu çocuğu hırpalamışsın ve bizim korumamız altındakilere kimse bir şey yapamaz. Avni hiç lafı uzatmadan. Komik bir duruş alarak, - “Bana bakın! Bana Saksı düşmüş mavi ateş Avni derler. Ben öyle politik molitik, anamam tamamı?. Arada bir sigortalarım gevşer, naaaptımı da bilmem ona göre ...” Karşısındakiler şaşırmıştı. Avni üzerini silkti. Arkasına döndü ve yolun karşısına geçti. Trafiğinde yoğun olmasından Avni’yi kimse takip etmedi. Zaten öyle şaşırmışlardı ki Avni’yi muhakkak deli sanmışlardı. Adamlar yolun karşı tarafından bakıp, “En iyisi bulaşmayalım” deyip. başka yöne doğru gittiler. Avni’de bu sayede ilk politik zaferini kazanmış oluyordu. Ama esasında epeyce korkmuştu biraz. Avni bu olayın arkasından çarşıya doğru yürüdü. Haluk’un okulu bırakıp babasının açtığı dükkanda çalıştığını biliyordu. Bu da çarşıdaki pasajın birindeydi ama hem yürüyor hem de gözleri kararıyordu yani artık Avniye yaşananlar çok gelmişti artık dalga kıranına bile doğru dürüst gidemeyecekti. Yarın bayramdı. Haluk’un dükkanına geldiğinde haluk Avni’yi görünce, şaşırdı. Çok sevindi konuştular. oradan buradan Đsviçre’de Avni’nin karşılaştığı problemlerden bahsettiler Görünüşe göre haluk’un durumu iyi idi. Đstanbul’un son zamandaki durumundan belinde tabanca ile dolaşıyordu. Ne de olsa Karadenizli. Hoş beş ederek oradan buradan konuşurlarken, bir ara Haluk – “Hey Avni senin birtanen var ya! O artık bildiğim kadarı ile Bakırköyde değil. Okulu bıraktığını da duydum. Galiba çingenelerden mi ne... bir şoför’e kaçmış. Büyü müyü falan yapmışlar. Evde yokmuş.. Avni?? hallo Avnii olum sananoolduuuuu.........”. Anaaa bu sefer Avni kafayı yedi Avni kendine geldiğinde kayaların üzerinde gene dalga kıranın orada ayakta denize doğru bakarken duruyordu. Birden sarsıldı. Nerde olduğunu ve haluk’un dükkanından sonra nasıl buraya geldiğini bilmiyordu. Avni Arkasından - “Hey arkadaş bir şeyin mi var? Varsa söyle halledelim. Sen bizdensin” sesi ile irkildi. Deminki salaklar üç beş metre Avni’nin arkasından Avni’ye sesleniyorlardı. Avni elleri ceplerinde olduğu halde - “yok sağ ol’un teşekkürler” dedi. içindende hah şimdi çattık işte bir de çeteden olduk dedi. ama düşünemiyordu. Haluğun dedikleri nasıl doğru olabilirdi. Ama uydurması içinde hiç bir sebep yoktu doğrusu. Bir kaç dakika sonra yanına Ömür ve haluk geldi... 15.11.2006 19:30:00 Copy rigth 2006- Mertol Gürzel 63/359 Zaten Avni’yi Đstanbul’da arayan nerde bulacağını bilir. - “yahu birden bire nereye koşarak kaçtın her kez seni hırsız sandı. Bende ne olduğunu şaşırdım. Oğlum ben sana duyduğuma göre dedim, gördüğüm gibi demedim. – “Avni kendine gel burada her kez her şeyi konuşuyor. “ Avni dayanamadı ve haykırdı. - “NEDEN? ve O ŞĐMDĐ NERDE ???? Allah kahretsin okullar’da kapalı her gün mahallesine de gidiyorum bu kadar olmaz yer yarıldı içine girdi.” Bayram sabahı namaz kılındı akraba ve aile ziyaretlerinden sonra Avni kafaya koymuştu bir kere doğru Bi'tanesi’nin evine gidecekti. Ama yolda nerdeyse ölecekti. Eve yaklaşırken nefes alamıyor heyecandan bayılacaktı nerdeyse.. Yanında Ömür olduğu halde evin etrafında bir kaç kez dolandılar. Bayram günü idi ve Avni’nin hocasını ziyaret etmeleri normaldi nede olsa uzun zaman geçmişti aradan sonra kapıya. Kapıdan yukarı kata kadar çıktılar Avni kapıyı çaldı kalbi küt, küt atıyordu. Bir bakıma inşallah Birtanem kapıyı açmaz diye düşünüyordu. Ayakları onu öne doğru itiyordu ama içinden Avni onunla bir daha karşılaşmaktan çok korkuyordu. Neyse Bi'tanesi’nin annesi kapıyı açtı bayramlaştılar Avni hocasını sordu Hocası evde yoktu annesi “bayramlaşmaya gittiler” dedi şeker ikram etti Avni ve Ömür aldılar ama içeri davet edildikleri halde girmediler teşekkür ve selam ilettikten sonra aşağıya indiler. - “Ömür, ya içerdeydi ise öyle ya babasıyla gitmek zorunda değil ki. Belki de geldiğimi görmüştür.” - “Saçmalama!” dedi. - “ Peki ya, Ömür şayet halukun duyduğu olay gerçekse? o zaman ne olacak annesine soramazsın ki << şey teyze kızınız kaçırılmış doğrumu>> diye.. Ömür ne yapacağız şimdi.. “ Evet yapılacak bir şey yoktu. gerisin geriye eve dönülecekti ----- ama Avni için küçük olan bu adım insanlık için büyük olabilirdi ! Yani!... Hani öyle olsa mesela ... Bundan sonra Avni ne yaptıysa, ne ettiyse bir daha Bi'tanesi’nin izine rastlayamadı gittikçe, şu büyülü müyülü hikaye kafasına yatıyor gerçek olabileceğine inanıyordu. Avni kimi görse, kime sorsa, kimse ya Avniye kasıtlı bir şey söylemiyor ya da gerçektende, hiç kimse bir şey bilmiyordu. Yer yarılıp Avni’nin Bi'tanesi içine girmişti. Sormadığı ne taş ne kuş vardı - -----inanın valla soruyor bazen! Ben diyorum ya bu çocuğa yazık oldu. Hâlâ, kıyıdaki martılarla bile konuşuyor, Martılarda zaten salak... bide uslu, uslu onu dinliyorlar..... Ay ile Konuşan Adam Bölüm 6 Avni Đş Arıyor Bu olayların üzerinden haftalar geçti Avni birtanesinin sokağı ile dalgakırandaki kayalar arası çok gitti geldi martılarla konuştu. Ne bir iş nede herhangi bir okula kaydını yaptırabiliyordu yaşı bir kaç yaş daha büyük olsa liseyi dıştan bitirebilecekti ama oda şu anda mümkün değildi eniştesinin yazı hanesinde yardımcılık edip mükellef dosyalarını ordan buraya taşıyor vergidairesi ile mahkemeler arasında dolaşıyordu. Çevreyede iyi alışmıştı artık. ama kader ağlarını örmüştü bir kere o birtanesinin izine rastlamamış hiç bir haberde alamamıştı bütün eski arkadaşları sanki avnide bulaşıcı hastalık varmış gibi ondan kaçıp duruyorlardı. Avninin salaklığı herkezi sorgu yağmuruna tutuyorda ondan herkez bıkmıştır artık Ama Avni unutmuyor unutamıyordu Birtanesini görmeyeli tam 1.5 sene olmuş son mektuptan bu güne 2 Ay geçmişti. Sanki yer yarılıp dibine girdi. Avni artık dayanamıyor ve gerçekler ne olursa olsun öğrenecek ve şayet kaçırma olayı hani büyülü müyülü varsa herşeyi göze alıp gidip bulacaktı onu. Çünkü Avninin gözünde birtanesi doktor olacaktı. ve bunu başaracağından emindi. nasıl olurdu herşeyi yarım bıraksın. bu sebetten dolayı bir yandan duyduğuna inanmıyor, ama birtanesinin hırçınlığı deli dolu oluşu gözünün önüne gelicade yaparmı yapar diye düşünüyordu. Ama Avninin elini kolunu bağlayan tek şey vardı oda birtanesinin son mektubunda yazdığı. ona saygı göstermek zorundaydı bu sanki Avniyi kilitleyen zincir olmuş Avni son sözleri bir türlü kırıp geçemiyordu. Evet Avniyi bağlayan o şözler olmasaydı keşke o zaman gider kapısına dayanır anlatılan yalanın doğru olmadığını görür ve birtanesinin onu istemediğini onun ağzından duyar. içi rahat ederdi ama birtanesi ne yazmıştı "insan kalbine söz geçiremiyor" yani nekadar istesemde boş "Đnsanın kalbi kendini isteyeni değil kendinin istediğini seçiyor" bu kelimedende Avninin birtanesinin başka bir sevdiği olduğu.. Buda kabul genç ve güzel kız Avniyi bekleyecek hali yok herhalde tabiyiki başka birini bulacak .. ve "Bundan böyle bana ne yaz nede ara" Bu da Avni için seni artık görmek istemiyorumdan daha başka bir şey ifade etmiyordu. o zaman madem bu kadar Avniden nefret etmişti sebebi ne olursa olsun o zaman Avniye yapacak birşey bırakmıyordu. -Olum istenilmiyorsun ve istenilmediğin yerde işinde yok yani banasorarsan vazgeç bu sevdadan. Zaten birtanesinin annesinde de Avni bir panik vs. gözlememişti. Avninin günleri böyle geçerken isviçreden beklenilen haber gelmiş gene mustafa ağabeyi ile 2 gün sonra isviçreye gidecekti. Artık Avni için başka secenek kalmamıştı 15.11.2006 19:30:00 Copy rigth 2006- Mertol Gürzel 65/359 burada kalıp her gün birilerinden şamar yemesi artık zor geliyordu ve en zoru da birtanesine çok yakın ama bir okadarda uzak olması. artık kararını vermişti. gidip çalışıp maddi olarak güçlenecek özel mözel okullarda okuyup kendini geliştirecek. Anne sinden ve Ablasından ve Ömürden vedalaşarak ve bu sefer bir daha dönmemek üzere mustafa ağabeyinin tırına gene E-5 oto yolu üzerinden bindi. ve yol boyunca neler yapabileceğini düşündü. ve onun için bir hayat sona eriyor sanki isviçrenin karlı dağları arasına "Kar beyaz dır ölüm, ellerinden gülüm yine yoksun diye düşmanım her güne diyerek gidiyordu." - ya Avni keşke şu anda çalan rahmetli tekin'in şarkısı o zamanlar olsaymış ne kadarda uyarmış ama.... Yolda 5 gün avniye ilaç gibi gelmişti. birde Avni ağlamayı öğrenmişti hemde kahkahalar atarak ağlamayı hüngür hüngür gülmeyi yani ne yapsa etse güler yüzlüydü ama içi kan ağlıyordu. Đsviçreye geldiğinde bu arada evlenmiş olan isviçredeki ablasının kocasının yani Avninin eniştesinin çalıştığı Textil firmasında Kumaş boyamacısı olarak çalışacaktı. herşey tamamdı. yalnız ay başını bekliyordu. gene Ablasında kalacaktı. hemen Şügiyü buldu. onunla nerdeyse gece gündüz 2 gün geçirdiler. Şügide iş bulmuş yumurtacıda çalışıyordu. bu ara folklor e başlamış ve kunfuyada devam ediyormuş. Avni Şügiye türkiyede başına gelen döğüş sahnelerini görsel olarak Şügide denemeler yaparak gösterdi. - oh buldun dağ gibi kapı gibi çocuğu vur vurabildiğin kadar. Allahtan Şügide iyi kendini koruyabiliyor Avni ile Şügi o kadar samimi olmuşlardıki artık içtikleri ayrı gitmiyordu. Yani hep su ve süt içerlerdi. yemeklerde tabiyiki ayrım olurdu biraz. Şügi Çinli hocalarının Avniyi sorduğunu ve gelince hemen tekrar başlamasını istediğini söyledi Avni durakladı düşündü. Biliyormusun Şügi simdi gidecek zaten başka okulum yok ve gidip kungfu yu en iyi şekilde öğrenmem lazım. Şayet günün birinde Birtanem için tekrar türkiyeye gidersem bu sefer kural mural dinlemeden onu bulmam gerekiyor. ve ortalık benim bildiğim gibi değil birtanemin başına birşey gelecek diye çok korkuyorum dedi. Ve ogünden itibaren hem işe ve her gece Kungfu ya gidien Avni, Kungfu çalışmalarına başlar başlamaz ilk günden çinli hocası Avninin yanına gelerek "Anvi" sen bakmak yeni gruba 2 gün öğretmek 3 gün sen öğrenmek var bende olmak sen yedek hoca. dedi zaten Jacky lo hep Avniye Anvi derdi bir türlü Avniye Avni diyemezdi hemde aynen Anvi olarak yazardı. Ama 165 boyunda olan ve döner tekmeyi basketbol potasına atabilen bu çinli adam hem saygıyı hemde sevgiyi hak ediyordu. Avni bu hocasından 12 Yıl boyunca hem metafizik hemde Saolin kungfunun inceliklerini öğrenecek hem kendini konrol altına alabilip trans olabilecek Avniye göre telepati gücünü kontrol edebiliyordu. artık ve bu sayede hemen hemen her gün konsantre olup birtanesini düşünüyordu. sanki onu avniyi bulmaya zorlarcasına.. günler böyle gelip geçtiyordu Sanat ve Kültür Aylar geçmiş Şügi ile Avni birer motosiklet almışlardı hemde kendi çalıştıkları paralardan gerçi 30 Kmh gidebiliyordu ama bun töff denilen motorları biraz kurcalayıp 49 kmh ya kadar hızlandırmışlardı -hıh asi gençlik neolacak Birgün Şüginün folklora gitmesine gıcık olduğu için onunla dalga geçerken. yok adamın biri gelmiş onu kahvede babasıyla otururken görmüş olum gel sen biraz kültür öğren demiş Şügide gitmiş - meeeee! kuzu kuzu geldim .... ve folklora başlamış HEY Reji sen gene dalgamı geçiyorsun işine baksana olum sen!! - tamam tamam olur üf canım sıkıldı bu Avni Ay ile Konuşan Adam için tabiyiki olacak sey değildi. Folklordan nefret ederdi. hoş okulda bir kez oynamıştı ama genede el ele kol kola öğğğ. Tabiyiki Şügi Avnini bu tavrına çok sinirleniyordu ama ... Şügi Avniye o zaman pazar günü sende gel dedi Hem orda çok güzel mavi gözlü bir kız var inan sana birtaneni unutturur. - Avniiiiii Avniii adam gene krize girdi ya gene hareketsiz duruyor ulan Şügi şunun yanında birdaha ...... adını ağzına alma demedikmi tam düzeliyordu şimdi gene uğraş dur.... Pazar günü Avni ile birlikte Şügi motobayk larına bindiler ve folklorun yapıldığı yere geldiler. Avni içeri girdi Şügi sırasıına geçti Ankara efelerini oynuyorlardı. Ali diye bir çocukla daha tanıştılar . Ordaki Kızlara avni bir baktı ı ıhhh değil hiçbiri birtanesini andırmıyor bile. Öyleden sonra tiyatro çalışması vardı Avninin bu çalışma hoşuna gitti. turlara gidilecekti Kurban adında bir oyun oynanıyordu. Sahnede düyün rolü için 1 2 kişi aranıyordu bir tek keilme söylemeleri gerekiyordu bunların yani yedeğinde yedek oyuncusu. Avni bir ara verilen arada Kül tablasını eline aldı ve potesin üzerine cıkarak etrafına baktı salonda tiyatroculardan kimse yoktu sadece folklorcular vardı hocalarda yoktu avni sağ elindeki kültablasını havaya tutarak ve ona bakarak - " OLMAK yada OLMAMAK işte bu sıgara içmeye bağlı sıgara içenler olamaz içmeyenler olur..... ve ah hamlettttt.... beni mahvettt....>> diyerek bağırarak, aşaıya indi. Herkez gülüşürken birden sol tarafta Derneğin başkanı ve tiyatro yöneticisi olan ağabey belirdi ve Avniye ok sen burda kal düğün sahnesinde oynuyorsun dedi.. Annaaaaa Avni dona kaldı o ne anlardıki tiyatrodan. sonra otomatik man Şügi ve Alide heee. dediler ondarda Tiyatrocu olabildiler. Nerden nereye yada neye niyet neye kısmet. Avni ablasına olanları anlattı ablası çok sevindi nede olasa avni kendine bir çevre bulmuş belkide bu sayede yeni hayatına alışacak ve ....bip sansür....... yı unutacaktı. - Evet. Evet ablasıda biliyor bilmiyen varmı? Avni artık hem folklora hem tiyatroya hemde sarışın mavi gözlü kızla -- hooop avni burda birşeyler atladın olum nerde takıldık. ya Kim bu sarışın mavi gözlü idare ediyordu ve günler geçiyordu. Evet Artık Avninin de bir arkadaşı vardı hemde çok güzel ama bu kız Avniyi sinir ediyordu aslında sadece onunla flört etmesi avni ile konuşurken gözlerinin ışıldaması avniye Birtanesini çok hatırlatıyordu. Avni Türkiyeden geldi geleli. hiç bir şeyi unuttmamasına rağmen kafasına sıkı sıkı yerleştirdiği birtanesini sanki bir şablon gibi kullanıyor kiminle tanışsa onun kafasına bu şablonu geçiriyor tartıp inceliyordu. Bu Sarışın kızın, Avnice tek kusuru Türkçe konuşmaması idi yani çok az türkçe bildiklerinden hemen almancaya kayı veriyorlardı. zaten Avninin devamlı türkçe konuşun demesine kızan sarışın 1 2 hafta sonrasında ona burama kadar geldi deyip Avniden ayrılmıştı zaten Avnininde üzüleceği pek birşey yoktu yani kafasına takmadı ha birde Erkek fatma vardı bu kız bir harika idi yani gerçi esmer güzellerden di ama sanki bir erkek gibi barfixte verde taklalar atardı ve dürüsttü -- esasında bu kız Avnini şablonuna daha çok uyuyor ama neyse.... Çok güzel bir grupları olmuştu hem folklorda hem dışarda yüzmeye gezmeye birlikte giderlerdi. Avninin aradığı bir Arkadaş gurubu. Bu arada Avni Ablasının yanından çeşitli sebeplerden dolayı ayrılmak zorunda kaldı yani bir bakıma nasıl türkiyeye gidip geldiyse aynı o şekilde öylen Avniye söylendi 15.11.2006 19:30:00 Copy rigth 2006- Mertol Gürzel 67/359 Akşamleyin avni kendini tek oda bir evde buldu. -- Avni anlatmayacakmısın neden? yok ya reji kalsın bu gibi olayları anlatmak Avniye yakışmaz Aşırı geçimsizlikde yeter yada Enişte benimle konuşmuyor olsun anlayan anlar. Bu arada Avni oturduğu yerden çalışma yerine motoru ile gidiyordu bu yol kışları çok zor - 15 dereceye varan hava ve buz yazları ise şahaser bir gezi idi. Avninin çalıştığı yer göl kenarında ve oturduğu yerden 55Km uzakta olduğu için Avni motoru ile 1½ saatte gidebiliyordu. Avninin yaşı 18e gelmişti ehliyet yapıyordu. Hayatı dolu dolu gidiyor du Hafta arası iş akşam Kungfu Cuma Cumartesi geceleri Disko derken keyif çattığını sanmayın Diskoda çalışıyorlar yani Avninin folklor takımı 3 kafadar 3 de diskodan tanıdıkları. Diskoyu Nazmi adında bir arkadaşları çalıştırıyordu. bu diskotek 16 ile 20 jaş gurubuna hitap ediyor ve alkol yoktu. cumartesi geceleri tıklım tıklım dolu oluyordu arada bir ajdanın vs. şarkılarınıda çalıyorlardı. Bu diskoda bir gece Avni ateşli danslarından birini sunarken havalara uçup zıplarken sağ bacağındaki liftleri kopardı. Hastahanelik oldu o gece ameliyat ettiler. 1 Ay alcı taşıdı, bu ara iş yerine gidip gelmek zor oluyordu avnide bıkmıştı ama ne oraya taşınabiliyor nede işini değiştirmesine yabancılar polisi izin veriyordu. bu aradada Avni boyacılıktan Laborutuara terfiye etmiş kumaşları deniyor ve habire javel suyu hazırlıyordu. hatta Avniden bir kaç yaş büyük olan şefinin formulündeki hatayı düzeltince vay efendin nasıl olurda Avni formüllerdeki yanlışı düzeltirmiş diye şefinden paparayı yedi ama o şefin bir üzerindeki şef avninin düzelttiği formulün firmaya maddi kazanç sağladığını söylemiş ve onu bilgisayarla ölçüm laboruna almıştı Avni hem bilgisayarla çalışıyor hemde keyfi keyifti Ama birgün birden bu bilgisayar çöktü acayip acayip yazılar ardı ardına geldi makina sanki delirmişi Avni çok korktu şef geldi baktı baktı Avninin o durumunu görünce sen bozmuş olamassın dedi ve avniye dışarı çıkıp dolaşmasını önerdi. ama Avni öyle korkmuştuki ona bu sözler sanki istenmiyorsun artık gibi geldi. Avni balkona çıktı ağladı ağladı sonra eve gitti. ertesi gün aynı şey bilgisayar çalışmıyordu teknisyenler gelmişti. tam 3 gün çalışmadı ve 3. gün Avni bilgisayar odasından çok kötü bir koku yayıldığını şefine söyledi odaya gelipte kokuyu aradılar bilgisayarın anabölümünü öne çekince altında ölü bir fare çıktı evet fare fare kabloları ısırmış kısa devre yaptırmıştı. Teknisyenler kabloları değiştirince O bilgisayar denilen mahluk birden hiç bir şey olmamış gibi normal çalışmaya başladı Bu arada Avni ve arkadaşları Diskoda servis yaptıkları için kendilerine The Runners ismi vermişlerdi. Kolsuz kottan oluşan yelekleri ve sırtlarındaki Runners yazısı ve hepsi çevik adeleli delikanlılar olması ve The warios filminden de esimlenmiş olsa ki sanki amerikan grupları gibi dolaşır olmuşlardı sokaklarda. Aynı anda zürichte polis öğrenci çatışmaları başlamıştı bir sürü serseri eşkiya uyuşturucu bağımlısı rockker ler şehre gelmiş her gün polislerin attığı Biber gazı ve öğrencilerin yakıp yıkmaları sürüyordu hemde Avnilerin diskosunun dibinde ve avninin iş yolu üzeinde yani nerde bela Avniye yerleş. Bir keresinde hatta karakola bile götürüldüler sonra ama hemen tekrar serbest brakıldılar suçları diskonun önünde fedai gibi beklemekti. Yani polis heryerde polis nerde suclu var onlara dokunmazlar nerde sucsuz var yürrrü kodese hiç deişmiyor. ama Ne Avni ne ali nede Ay ile Konuşan Adam diğerleri o polislerin silahından çıkan lastik mermileri unutamz herhalde. boşu boşuna her gün kapı önünde olay. Bu runnersler olaylar bittikten sonra rahat rahat dolaşıp tüm zürichte ün yapmışlar ve grup halinde çalıştıkları diskoyu herkeze tanıtmışlardı yani gerçektende her yerde seviliyorlardı ihtiyarlara yardımcı oluyorlar. vs. yani asiler ne yaparsa tam tersini yapıyorlardı. ve göl kenarında ve heryerde çoğu insan tarafından beyeniliyorlardı? nerdenmi? beyenilmese ve güvenilmese Yelken sahipleri onlara temizleme karşılığında neden ytlarını emanet etsinlerki.. mesela yani. he hiçbirisinin bu ğün bile sabıkaları yok. Avni Ehliyet alıyor Artık Avninin türkiyeden isviçreye gelmesinin üzerinden 2 sene geçmişti Avni 18inde delikanlı olmuş ve ehliyet hazırlığına girmişti ilk kez kendi arabasıyla olmasada kendi kullandığı arabayla tatile türkiyeye gidecekti. Şügi ondan önce hem araba almış hemde ehliyet almıştı. Avninin imtihan günü tamda 7 Temmuz yani tatile gidecekleri gün. Avni ağabeyinin arabasıyla gidecek ve Şügide kendi arabasıyla gelecekti. sonra Şügi istanbuldan antakyaya devam edecekti. Avni havanın çok yağmurlu olmasındanmıdır nedir ehliyet imtihanını bir rastlantı sonucunda kazandı. Ehliyeti alır almazda zaten yüklü ve hazır olan arabalarına binip yola çıktılar. italya sınırında Avni arabayı ağabeyinden devraldı ve tam 550 kmlik yolu kendisi kullandı ama...... gece olmuştu. yol otobandı. Avni ardı ardına 6 saat araba kullanmaktan çok yorgundu elleri ve ayakları ağar çekim şeklinde hareket ettiriyordu artık. bir ara Avni bir kamyonu sollarken daldı kendine geldiğinde kamyonun ön tekerleği hizasındaydı sanki haluğun dükkanından çıkarken olan olay gibi ordada kendisini sahilde bulmuştu bu seferde kamyonu sollarken sadece tek bir şey görmüştü oda birtanesinin dev gibi olan yüzü... Avni hemen arabayı kenara cekti ağabeyine devretti yanda oturdu. bu olayı kimseye anlatmadı. Belkide yorgunluktan olabilecek bir kazayı bu hayal engellemiş avniyi durdurup arabayı ağabeyine devretmesini sağlamıştı . kim bilir?. Yolculuğun, Bulgaristan bölümünde türkiye sınırına 20Km kala, tırafik sıkışıklığına yakalandılar, Bulgarlar çıkış işlemlerini zorlaştırmışlar, bizimkiler arabaların yanından ayrılmadan, beklemek zorundalardı. Bu bekleyiş bütün gün sürdü, Sabah saat dokuzdan akşamın beş'ine kadar ancak, 1 km yol alabildiler. Akşam üzeri saat beş gibi trafik açıldı. Avni'nin kullandığı arabanın önünde Şüginin BMW si duruyor, yolun darlığından dolayı hiç bir araba birbirini sollayamıyordu. Bu sırada Şügi Avnilerin arabasında uyukluyordu. Şügi nin arabasının direksiyonunda, Şüginin kardeşi uyukluyordu. Yolun açılması ile birlikte Avni şügiyi uyandırdı. Şügi kalkıp arabasına gidene kadar, yolun ön tarafı boşalmış, kimseler kalmamıştı. Bizimkilerin arkasında binlerce araba bekliyor sabırsızlık içinde kornalara basıyorlardı. Şöförlerin hepsi Şügi'nin ilerlememesine, bozulmuşlardı. 15.11.2006 19:30:00 Copy rigth 2006- Mertol Gürzel 69/359 Şügi arabanın yanına geldiğinde, direksiyonda uyuyan kardeşini, dürtükleyerek uyandırmaya çalıştı, ama yol boyunca korkusundan uyuyamamış olan Şüginin kardeşi uyanmak bilmiyordu. Dürttüler, olmaddı. Salladılar. Yok uyanmıyor. Arabanın kornasına bastılar, Olmuyor kız kalkmıyor bir türlü. Şügi nerdeyse tekmelemeye başlayacaktı ki, birden kız kardeşi uyan dı, sorulu gözlerle etrafına baktı . Nerde olduğunu şaşırmıştı. Amam direksiyondan genede kalkmak istemiyordu. Dakikalar geçiyor gecen zaman sadece bir iki dakika bile olsa, bu arkalarındaki binlerce arabadan oluşan metal çığ'ın ve onların korna seslerinin verdiği stres içinde, sanki Şügi'nin kız kardeşinin uyanması saatler almış gibiydi. Şügi'nin babası ile Şügi kardeşini zorlukla arka koltuğa yatırdılar. Şügi direksiyona geçer geçmez bas tı gaza, bu geçen zaman içinde nerdeyse türkiye sınırına kadar hiç bir yerde durmadan ilerlediler. Kapıkule sınırına geldiklerinde sadece 5 Km sıra bekleyerek vatan'a girdiler. Türkiyeye vardılar. Avninin ağabeyi onları Avninin türkiyedeki ablasına bıraktı selamlaştı bir çay içti ve daha evelden uçakla gelen hanımına yani kayınvaldesine gitti. Avnini annesi zaten o sıralarda isviçrede ablasındaydı. Şügiler o gece avninin ablasında konakladılar Şügi ve koşarak karşılamaya gelen Ömür de bu sayede tanıştılar. zaten anlatımlardan birbirlerini tanıyorlardı. Ertesi gün Şügiler antakyaya doğru yola çıktılar. Avni ve Ömür 2 hafta sonrası antakyaya otobüsle gidip Şügi ile sahil kıyısından istanbula gelecekler burdanda isviçreye gideceklerdi. Şügileri uğrlamanın ardında Avni yanına Ömüride alarak ziyarete gelmiş olan ağabeyinin arabasına atladılar bu en yeni model mustang turbo bir arabaydı yani havalı görünümü vardı. Ömürde keyiflendi ve biraz bakırköyü dolaştılar görgülüde tavuk göğsü yediler --dondurmalımı? Evet donrurmalı sonra olan bitenleri anlattılar --eee sonra dedik! tamam anlatıyoruz patlama.. ve beklenen soru Ömüre geldi O nasıl haber varmı. Ömür Avniye baktı baktı sonra yuh be Avni halamı? diye sordu. Avni arkadaş aklımdan hiç bir zaman çıkmıyorki neden hala olsun. hadi yürü gidiyoruz. Ömür olum dur nereye. nereye mi benim klasik sokak turuna onlara . Ömür ya yapma okullar kapandı tatilde matildedir hem üniversite sınavlarıda bitti belkide istanbulda yoktur. Ömür ne olursa olsun nerde olursa olsun bulacağım gerekirse metafizik yolu ile ama beni görmesi için değil. sadece şu büyülü hikayenin doğru olmadığın bilmek için sana söz şayet görürsek saklanırız. Ömür ve Avni arabya atlayıp Avninin birtanesinin oturduğu sokağa geldiler allahtan bu ara askeri ihltilal olmuş ve türkiye eski haline dönmüş terör merör kalmamıştı. çok güzel bir yaz günü idi. sessiz sakin eve doğru bakarak geçerlerken soldan bir ses Avni diye seslendi. Zaten yavaş giden Avni hemen durdu. soltarafında evin tam karşısında kim duruyordu Mr. Einstein yani Avninin hocası Ömür yakalandık işte dedi. Avnide arabayı kenara çekrken, olum adam hiç bir şey bilmiyor bilse bile koca 3 sene geçti hem ben bir haber almak için ölmeye razıyım. yani isterse öldürsün razıyım yeterki onun nerde olduğunu bileyim uzaktan bile olsa göreyim. Avni arabadan indi hocasının elini öptü. Avni hocam sizi arıyorduk diyince hocası gayet sevecen ve memnun burdayım ya oğlum dedi. sonra avniye işviçregidip gitmediğini sordu. Avnide orda olduğunu anlattı hocası biliyorum anneni gördüm orda Ay ile Konuşan Adam okuyormuşşun dedi. Avni içinden yıkıldı gerçi annesinin öğünmek için etrafındakilere avninin isviçrede okuduğunu söylediği doğruydu ama bu yalana şimdi avni nasıl katılacaktı tiyatro oynamasına rağmen yalan söylemeye alışık deildi ama anne hatırına evet okuyorum dedi. -- naaap tın olum adama söz verdin şimdi birşeyleri bitirip diplomanı göstermen lazım sen yandın Avni uçtun bittin yapılırmı ya !!! Hocası avniye sarıldı avni hocasının elini öptü . Avni hocasına iki kelime arasına denk getirererk birtanesini sordu hocasıda ha onlar tatildekler dedi evde kimse yok bende motoruma bakım yapıyorum ve güldü. Bu gelen cevap Avni için şahaser bir cevap olmuştu gerçi nerde olduğunu hala bilmiyordu ama o büyülü müyülü masal gerçek değildi Avni sevindi. Ve hocası Avniden şayet bulursa isviçrede yapılan köstekli ve TC Demiryolları için özel seri saatten bulursa getirmesini rica etti. Avni yapmaz olurmu ilk fırsatta diyerek tekrar elini öptü arabaya binip uzaklaştılar Arabada Avni Ömür e ya Ömür şu anda 3 şey oldu farkındamısın? Ömür yooo bence herşey yolunda dayak yemedik dedi. Avni oğlum bir düşünsene ben ilk defa hocamızın elini öptürdüğünü görüyorum eskiden bayramlarda bile öptürmezdi. hemde 3 kere ben buna şaşırdım. 2 . olarak ona istemeden okuduğumu söyledim.. ee ben okumuyorum simdi nasıl mezun olacağım bir şeyler yapmam lazım hemde seneye kadar çünki 3. olarak saat istedi hemde şeklini şemalini markasını yazarak o zaman getirmem lazım. Ömür Evet ya doğru dedi. Avni - Pekiyi söylermisin bana ben o nu nasıl unuturum daha evlendi mevlendi haberini almadık... Acaba birtanem nereyi kazandı. Biliyormusun ben onu hep beyaz önlüğü içinde dolaşan bir doktor olarak hayal ediyorum. Ömür şaşkın hadi yaaa dedi. Avni evet kollarında ölmek için... gülüştüler. --- tabiyiki Avninin içi rahat artık birtanesi güven içinde... O iki hafta boyunca Avni O nun istanbulda olmadığını bile bile Onu aradı durdu kendi kendine keşke fırsat varken daha fazla sorsaydım dedi.. simdi Avni için artık geçerli olan 3 cümle vardı: "Đnsan kalbine laf anlatamıyor ......... bundanda anlayacağın gibi beni birdaha arama ........ oğlum bana köstekli tren arması olan saat................. Evet okuyorum ...................." hadi 1. ve 2. ye alışmış ve hali ile kabullenmişti ya hadi 3. dekolay bulunur ama ya 4. sü bunu nasıl yapacaktı avni en zoruda okumaktı tüm çalışmaya başladığı zamandan bu yana tek bir kitap yada satır yazmamıştı avni .. Ama söz vermişti bir kere ya yapacaktı yada yapmalıydı . Pekiyi bu kadar zaman kendini nasıl hayata alıştırıp hiç araştırmamıştı bile bunu muhakkak yapmalıydı hemde döner dönmez. Bu arada ekremi babasının yanında çalışırken gördüler ayak üstü konuştular ekrem hemen seninkisi dişçiliği kazamnış dedi Artık Avnini içi tamamen rahatlamıştı çünkü birtanesini yakında beyazlar içinde görecekti 2. Hafta otobüse bindiller ve doğru Antakyaya Şüginün memleketine 16 saat otobüs yolculuğundan sonra vardılar. Avni olanları Şügiyede anlattı oda sevindi ve 2 gün antakyanın emsalsiz acılı mutfağını tadarak arabayla beraber istanbulun yolunu tuttular. 15.11.2006 19:30:00 Copy rigth 2006- Mertol Gürzel 71/359 Gerçektende Adana, alanya, side, antalya, mersin bodrum, marmaris, kuşadası, ve çanakkale üzerinden istanbul. hemde 2 haftada her yerde durdular yüzdüler ve çok eylendiler. Ömürin ehliyeti yoktu. Avni ve Şügi değişerek kullanıyorlardı. Bir gün geceleyin Şügi kullanıp Avni ve Ömür uyurlarken. Yol bomboş ve upuzun Şügi yakmış BMW2002 sinin 6 Farını araba vne verdiyse gidiyor. birden acı bir firen sesi ile uyandılar araba tam yolun ortasında duruyordu Motoru çalışır vaziyette .. ama Şügi yoktu ortalıkta. açaba arabnın önünemi düştü derken birden açık olan şöför kapısından otların arasında debelenen Şügiyü gördüler bir kolları bir poposu birarada ayakları görünüyordu. Ömür Avniye olum bu tırlattı galiba dedi Avni şaşkın baka kaldı derken Şügi elinde kocaman bir tekir tavşanla geldi. Avninin kucağına bıraktı. Tavşan yaşıyordu. korkudan titriyordu sadece bir kaç sıyrık vardı. Şügi Arabayla tavşan vurdum dedi güldüler. Ömür arkadan olum avcılık yap hem daha ucuz onlar sadece tüfekle mermi atarak vuruyorlar o o o o böyle her tavşana bmw atarsan nolcak halimiz dediler, gülüştüler Şügi yola devam etti. O günün sabahı Side kumsallarına geldiler kumsal diyorum çünki Side tabelası vardıda sadece etraf çöldü tek tük bina ve bir adet anfi tiyatrosu. Ömür arkadan hıı Avni karnım acıktı olum kes şu tavşanı yiyelim bütün gece tavşanı kucağında tutan Avni hadi be sende bu canlı dedi. Ömür neden ben sana canlı canlı yiyelim demedimki. ilkönce kescan sonra derisini yüzcan sonra ateşte bir güzel çevirecenn tam bu sıra Avni olmaz öyleşey diye kükredi belki sevgilisi başka tavşan vardır üzülür.-- Ah zavallı avni gene aklı kimde? Söylediğinin saçma olduğunu avnide anladı ama sadece 3 lü bakıştı ve Ömür senigidi seni diyerek bastılar kahkayı eh avnide sırıtarak gülmek zorunda kaldı yani şöyle hah hah hah gibi.. Bu olayın hemen arkasından Şügi lastiklerinin genişliğine güvenerek sola deniz kenarına doğru girtdi olur du olmazdı derken nerdeyse kumsala geldiler tam orada hafif bir tümsek vardı Şügi bak burdan traktör geçmiş bende izleri ortalarsam geçerim dedi ve geçemedi.... Kumlara saplandılar. aşağı yukarı sağa sola derken hallı kilim falan arabayı 20 dakikada kumdan kurtarıp sert zemine getirdiler -- üf be formula 1 yarışına girseler ekipman olarak 1. olurlardı sonra arabaya oturup kahvaltı yerine gideceklerdiki Ömür bağırdı Tavşan Şügi durdu nooldu diye Ömüre sordular . evet tavşan yoktu piyasada fırsattan istifade tüymüştü. Đkisi birden Avniye tesrs ters bakmaya başladılar. Avni valla ben yemedim dedi.. sonra gene güldüler. tavşan gitmişti Avni içinden bırakın Birtanesine kavuşsun dedi. Diğer ikisi dışından alaylı alaylı Avniye bakarak öldüyse mevlaya yaşıyorsa birtanesine kavuşmuştur bizim tavşan dediler. Avni bozuldu... içinden olsun işte size yemek olacağına sevgilisine kaçtı diye düşündü ama kötü bozuldu taaa ki Şügi kamping ocağında yaptığı çayı getirene kadar. pes doğrusu amm sürmüş ha tam 5 dakika Burdan kalkıp yola koyuldular tam o sırada sulama için yapılan koca bir borunun köprü şeklindeki bölümünün krık olduğunu gördüler Şügi hemen arabayı bu yarığın altına çekti gümbür gümbür su akıyordu hem arabayı hemde kendilerini yıkadılar kurulandılar tam arabaya binecekler ah o ne anahtar. kontak anahtarı kırıldı. araba çalışmaz kilit dönmez hadi iş başa kendi arabalarının kontak mekanizmasını hırsızlar gibi kırarak çalışır durma getirip taaa isviçreve kadar bu vaziyette kullandılar. Tabi bu arada Ömüri istanbula bıraktılar yani zaten Ömür bugün bile para verseniz gelmem diyor. Ay ile Konuşan Adam Avni ve Şügi için bu benzeri olmayan bir tatil olmuştu zaten ilkkez tatil yapıyorlardı anlata anlata bitiremediler. Avninin Karanlık Dünyası. Avni mecburen o karanlık olan dünyasına geri dönmüştü. Güzelim tatil bitmiş Senede 10% güneşli olan bu Alp çukuruna yada Avni için sürgün ülkesine dönmüştü.. Neden mi bu kadar karamsar... Esasında kötü bir yer değil şayet tatil yapmak isterseniz. tavsiye edilecek dünyanın en güzel yerlerinden biri. Ama yaşama bölgeleri gerçektende dağlar yüzünden 70% Bulutların altında kalıyor Tatil yerleri tabiyiki çok daha yukarlarda ve genelde aşağıda yağmur bile yağsa yukarları hep günlük güneşlik. Bu arada Avnide kendi problemleri ile baş başa kalmıştı. Gerçi "Ay Avni yalnız başına yaşayamaz diyen" Yakın akrabaları 1 Seneden sonra türkiyeye geri dönmüşlerdi ama arkalarından bıraktıkları 1000 Fr.lık telefon ücreti, 4 kişinin Hastalık sigortası Faturaları dağ gibi olmuş, birde buna hem ehliyet hemde araba fiyatı ve Tatil masraflarıda katılmış vaziyette, zaten tek oda olan evin ortasındaki masanın üzerinde dağ gibi duruyorlardı. -- Zaten isviçrede hep dağlar var... Bu da ayda sadece 950 Fr. kazanan avni için çok zor bir dönememin başlangıcını ifade ediyordu. Ama avninin içi rahattı artık hiç değilse birtanesinin dişçi olacağını ve büyülü müyülü kaçırılma olayı ile alakası olmadığını biliyordu. Demekki bu senede bekar gezelim havasına takılan Avni için, "Borç yiğidin kamçısıdır" diyerek hayata pozitif bakmanın yolları kolay olacaktı. Ablasının sayesinde ödemelere çözüm bulundu. Telefon Avni için en en önemli ihtiyaçtı. Ayda bir Hem ablası ve ağabeyi unu arayarak konrol etmek istiyorlardı Esasında Telefonun tek bir anlamı vardı oda telefonun arkasındaki kişi... Avni hani olurya birtanem ararsa nasıl bulur diye düşünüyordu --- salak Avni çiddimisin? O seni arasaydı çoktan arardı 1.... 2.si senin telefonun olduğunu bile kimse bilmiyorki. Çaldığı zaman zaten dağınık olan odanda nasıl arıyorsun... sapıttı gene.. Avni boş kaldığı zamanlar kafayı yememek için yemek yapardı.. --- hişşt hişşt olmadı... Resim yapardı diyeceksin be kardeşim .... ha! tamam doğru Danke !... resim yapardı Babasından kalan kabiliyeti kullanırdı. Onlarca birtanesinin resmini çizdi. Çünkü Birtanesi ona zamanında kızlar erkeklere resim vermez demiş, bir vesikalık resmini bile vermemişti. Avnide O nun resimlerini kuru kalemle hafızasından aklında kaldığı kadar, yapardı. Ama kıyaslama olanağı olmadığı için zor olurdu ve hiç bir resim bir birine benzemezdi. Zaten aradan iki sene geçmişti acaba Avni şimdi yolda görse tanırmıydı? Ama artık bunun bile önemi kalmamıştı Avni, tanısabile Birtanesi tanımayacaktı . Ne olmuştuki. Pekiyi neden bu yabanlaşma? Avni ne yapmıştı ona.. Yani sanki Avni Mecnun ama Leyla yok ortada... Pekiyi Avni 15.11.2006 19:30:00 Copy rigth 2006- Mertol Gürzel 73/359 neden bu kızın üzerine bu kadar düşüyordu.... Avni'nin ona bu derecede bağlanmasının, sadece bir nedeni vardı... Avni de, Birtanesinin günün birinde ona geri dönmesi veya mesela Avniyi sevmiş olması falan gibi, bir beklentisi yoktu. Avni onu ölmeden önce uzaktan bile olsa bir kere görebilmek istiyordu. Avninin hayattan tek beklentisi buydu. Onu bir kere görse Avniyi merakından kurtaracak, kafasındaki sorulara cevap bulacak, ve içi rahatlıyacaktı. Bu Avniye yeter ve hatta artardı. Bu gerçektende Platonik, yani gerçekte olmadan ama varmış gibi yaşanan olmayan bir kişiye duyulan bir sevgiydi. Sanki ruhunun eşi'ni arar gibi bir duygu. Aslında geçen zaman içinde Avni artık Birtanesi'nin kim olduğunu bile bilmiyordu, sadece varlığını algılıyor, karanlık kuyunun içine doğan güneş ışığına gitmek istercesine Kendi kafasında yarattığı şablonu'nu arıyordu. Avninin sevgisi, sadece birtanesinin güzelliğine değildi. Avni gerçektende Ona bakmaya doyamazdı, --başka birşey söylemek bile onun güzelliğine leke sürer , Ama genede birşeyi Avni ne istediğini çok iyi biliyordu. Gerçektende Avninin etrafında çok ama çok daha daha güzel kızlar vardı tanıdığı. Bunlar nedense Avninin aradığı koşullara uymazlardı. Yani Avni beyenmezdi. Esasında Avninin aradığı Birtanesinin kişiliği idi.. Sıcak kanlı. Gerekirse hırcın ama uysal. Çılgın ama duygusal. Yüzde yüz güvenebileceği. Onunla Heryere korkusuzca gidebileceği. Dürüst.Ama Sonsuz sevgisini Avniye hissettiren. Herşeyini Avni ile paylaşan. Gerçek dert ortağı. Problem çözücü. Olumlu ve Yaratıcı. ---Eh Avni onu böyle tanımıştı o kaybettiklerini arıyor.. Aslında bir bakıma da Avni kendisinin iki sene içinde kaybettiği özelliklerini arıyor.... Zaten, kader Avniye oyununu oynamış Birtanesinin kötü yönlerini öğrenemeden, Avni'yi matrix Birtanesinin kapsama alanından dışarı atmış, işte O an Avni için sanki zaman mıhlanmış kalmış ve hiç ilerlemiyordu. --- Ha evet Avninin birtanesinin aslında tek bir kötü huyu var. Bunu söylemekte fayda var... Felaket bir şekilde izini kaybettirip ortalıktan yok oluyor... Avninin durumundan belli olmuyormu?.... Bir zamanlar Avni, Birtanesini bulabilmek için Dedektif bile tutmayı düşünüyordu. Bulsunlar, gerektiğinde gözetsinler yardıma ihtiyacı olduğunda avniye haber versinler diye. Ama Avni tuttuğu dedektifin Birtanesine aşık olabileceğini düşünüp vazgeçmişti. Avni için sevmek fiili Ne anlama gelir? --- Prof. Doc.Doc.med..... "Avnisyus" ve "Avniloji" ... -- Bak Avni gene kendini tavana ayaklarından bağlayarak astı. Anlaşılan trans olacak! Bu ara birkaç dakikalığına Avniden kurtulmuşken sen bana acaba gerçekte Avni sevgi üzerine ne düşünüyor bunu açıklasana! Nede olsa sen çok daha iyi tanıyorsun onu. Đyi diyorsun anladığım kadar, Avni Herzaman insanların karakter değerlerini, kişilerin dış güzellik değerlerinden üstün tutar. "Sevmek" onun için 3 bölüme ayrılır. Sevgi üzerine hiç kabul edemediği ise birbirini seven çiftleri gören 3. şahısların, bu çiftleri ayırmak için her türlü fesatlığı yapmaları. Bundan Avni nefret eder... - Sadece seyredilen Sevgi, Yada hayranlık. Karşısına geçer güzelliğine hayran olursun ve saatlerce bakarsın. Dokunamazsın kırılır. Mesela Sandra Bullock, Meg Rayn, Bruce Willis. Dünya güzelleri, yada bir haber programının sunucusu. "Maşşallah Allah sahibine bağışlasın" der kalkarsın. Yani sadece bakmalık bir sevgi bir Arabaya duyulan yada Fotoğrafa duyulan Platonik sevgi. gibi ....... Ay ile Konuşan Adam - Kısa zaman sevgileri. Birlikte olunduğu zaman güzel çılgınca aşk yaşanan ama hiç bir derin his taşımayan "aramazsan, arama!" metodlu yada Aşk dediğimiz genelde sonu hep acı biten ilişkiler. 99% bu ilişkilerin bitmesinin sebebi kıskançlık kavga, aldatma vs. Ha birde yeni moda internet chat mat olayı var. Bu tür hastalıklar -- "öhö. öhöö!! " Şey. Yani! bu tür vakalar genelde birbirlerini tanımadan, istemeden, birbirini değilde başka birilerini sevdiklerine inandıkları halde, birlikte olan, kişilerde ve hatta Kısa bir Aşk sonucunda evlenilen sevgilerde görünür. Mesela: Hiç bir kişiliği aktaramayan soğuk maillerle duygusuz ve sonuçta anlamsız olarak başlayan sadece birlikte geçirilen Aşk dakikaların etkisinde kalınarak başlanılan kalb atışlarının geçici yükseldiği aslında demeye yüreğim varmıyor ama buna da halk arasında insanlar Sevgi diyor.... Çiçim Aylarından sonra Cehennem Hayatı başlayan ve genelde boşanmaya giden Uzunluğu ne olursa olsun kısavadeli Sevgiler. - Sonsuz Sevgi. Bilmem anlatmama gerek varmı. yada mustinin bu şarkısınımı dindelemek, isterdiniz. "benim sevdam sabaha kadar değil. . pazara kadar değil. . sonuna kadar değil. .. ölene kadar.. .." Bu tür sevgilerin aslında başlangıcı bile belli değildir. çinsel ilişki bile gerekmez. Nezaman ve nasıl başlar bilemezsiniz. bazen bir kapı açıldığında rüzgardan uçuşan bir tutam saçla. Şayet birde sevgi karşılıklı ise onu korumak için herşeyin yapılıp sahip çıkılması gerekir. Bu tür sevgiler kıristal özelliğinde, parlak zarif ve naziktir, ama kırıcı değildir. Bu tür sevgiyi tadan insanlar ne yapıp yapıp sevgilerine sahip çıkmalıdırlar. Sevgi karşılıklı ise, birde kişinin şansı var da, hayat arkadaşıyla yani evlendiği yada evlenecek olduğu kişi ile bu duyguları yaşayabiliyorsa. Đşte O zaman "Sonsuz Aşk'a" ulaşılmış olur. Bu duyguların her zaman tazelenmesi ve sıcak tutulması gerekir ve genelde dürüstlük güven ve arada bir, getirilen bir fincan kahve yada verilen bir demet çiçek, kısaca eşe verilen "hatırlanmak duygusu". bu tür sevgilerin yaşaması için yeterli olmaktadır. Sonuçta birbirlerini gerçekten seven kişilerin eşlerinden beklentileri yoktur. Dürüstlük ön plana çıktığında zaten masrafı olmayan, yapılana karşılık beklenmeyen, Problemler çıktığında Damadın kaynanasına, Gelinin kayınvalidesine koştuğu bir ilişki. Ve inanın bitmez... yani ölene kadar.... Bu tür sevgilerin, Avni öldükten sonrada devam edeceğine inanıyor ama onu Allahbilir. Düşünün birkere Bir sevdiğiniz var ne zaman olursa olsun onu tekrar gördüğünüzde, Ona nasıl yardımcı olabilirim diye çırpınıyorsunuz. Onun derdine derman olmaya çalışıyorsunuz. Ve hatta onun tüm hayatını ne durumda olursa olsun kabulleniyorsunuz. Allahın onu size kavuşturduğunu düşünüyorsunuz. Sanki koruyucu bir melek gibi, onun yaşadığı yerde aldığı nefeste yediği yemekte her şeyi ve tüm dertleri ile onu kabulleniyorsunuz artık onun için varsınız. Beilki yanına bile yaklaşmadan, o nun sizi görmesine izin vermeden. Avni işte sonsuz aşkı böyle tanımlıyor. 15.11.2006 19:30:00 Copy rigth 2006- Mertol Gürzel 75/359 Benim tavsiyem sonsuz sevgizi yaşayın. Hayat çok kısa. Bir Pamuk Nine ve Dedeyi düşünün, kendi dertlerini daha gençken aşmış iki beyaz saçlı nur yüzlü ihtiyar,, yeşilliklerin içindeki kuluberinde oturup, etrafında onlara koşuşan küçük çocuklar ........ Yada alternatif olarak , yaşlandıktan sonrabile devam eden "allah kahretsin seni geberisece bir geberemedin gitti!" lafları Seçenek sizin.. Insanlar secimlerinde özgür ama sonuçlarına katlanmalıdır...." Buna yarım kalan aşklarda dahildir. Karşılıklı başlamıştır ama. Uzaklık, ölüm yada imkansızlık sonucu Ayrılık vardır. Bu durmda bile Sevgi hiç bir zaman ölmez dönüşe bilir ama kaybolmaz aynı Avnide olduğu gibi. Avni zaten bu sonsuz sevginin peşinde.. Avni aslında çok derinlerden biliyor hissediyordu. O nun Birtanem dediği kişi aradan bu kadar sene geçtiği halde Avni'yi bir kez bile, anmadığını, Avniyi unuttuğunu, Avni'nin onun için hiç var olmaması gerektiğini. Fakat bu Avni için o kadarda önemli değil di Avni'nin yaşaması için onun sevgisine ihtiyacı vardı. Aksi taktirde kendisini yalnız ama çok yalnız hissedecekti. Avni'yi ayakta tutan tek sebep Buydu. Kötü talih Avni'ye bu duygunun nasıl olabileceğini çok küçük yaşta birtanesi sayesinde öğrenmişti. Avni biliyordu .... Beklemek..Sabretmek.. Beklediği her kim olursa olsun, nasıl olsa gelecekti. Hiç olmayacak kişilerle vakit harçamaması gerekiyordu. Sonuçta Avni bu sevgisini, kaç kişiye tattırmış ama karşılık alamamış alsa bile bu Avniyi tatmin etmemişti. Avni hala kapı açılacak ve sonsuz aşk yaşayacağı kişi içeri gelecek diye bekler. -- siz inanıyormusunuz? Avni beklermi ? ..... .Gerçekleri görmediği sürece bekler!..... ben pek sanmıyorum ama .... Avni genede bekler!. bekler!. bekler!. bekler .bekler..bekler ..bekler ..bekler ... ... Sonsuz Sevgi? Temiz ve sonsuz sevgidir bitmez. Hoş görü ile sulanır, iyi niyetle beslenir . Nedense bu tür sevgiden hep sevilen kârlı çıkar, sonuçta seven insanlardan sevilen insanlara kesinlikle zarar gelmez. Sonsuz sevgi ile sevilen kişiler bunun tadını cıkartıp kıymetini bilmelidir diye düşünüyor Avni.. ...... Ben yine de bizim avniyede bir bakımada acıyorum. Onu böyle gerçektende sonsuz aşk ile seven kimsesi yok....Belkide hiç bir zaman olmayacak.... Sadece Avninin etrafında bir sürü sahte sevgici olacak. Ona Avninin bu duygularını ve beklentisini bildikleri için. Villalar ve Yatlar karşılığı evlenmeler teklif edilecek.. Bazısıda Avninin düşüncelerini kendi üzerine alınacak ve Beni bu kadar seviyormusun diyecekler. Hatta Avninin karşısına öyle çok sevdiklerini iddia eden ve kendi arkadaşlarına "Senin aşkın bana yetmez! yazarken Avniye gösterip "Nasıl buldun Avni?" bunu erkek arkadaşıma yolluyorum etkileyicimi?" dedikten sonra Avninin Tepkisini anlayamayan yani neden Avninin kusura bakma bu ilişki sanada banada ağır gelecek diyerek ortadan kaybolmasına bir anlam veremeyen sözde Aşıklar çıkacak. - Eski sevgililer? Avniye göre bu tür sevgiler, süreçleri içinde Ne kadar güzel olursa olsun şayet yaşanarak bitmiş bir aşk ise Bu sadece tek taraflı sevginin sonucudur. Yani eşlerden biri aşırı diyeride eh işte öylesine sevmiş.. Genelde çiftlerden biri başka birisini bulunca biter..... Ay ile Konuşan Adam Diğer bıtkınlıktan dürüstçe biten ilişkiler insanda, hatırlayınca sadece bir gülümsemeyi getiren tatlı bir anı olarak kalmalı ama iz bırakmamalıdır. Neden mi? çünki; Karşılıksız sevgi insanı kısa döngü içine atar. Bu sebepten de gelecek olan "Sonsuz Sevginin" önünü kapanır. insan gerçek sevgiyi farkedemez. Karşında gördüğünü farketmez. çünki bu kişiler hep neden beni bıraktı yoksa hiç sevmedimi döngüsü içindedir.. Son olarak insanları sevgileri ile başbaşa bırakmalı onları yönlendirmemeli, Insanın hayatında alacağı en önemli kararı kararı kendileri vermeli ve unutulmamalı Sex ile sevgi birbirinden ayrı çalışan mekanizmalardır. Gerçek sevgide sex'in okadar önemi yoktur. Misal: Gerçekten sonsuz bir aşk ile birleşen eşlerden biri Belden aşağı sakat kalıyor. Sex bitmiştir! Ya Sevgi ?? Ne dersiniz? ben sanmıyorum biteceğini -- Valla bu.. bu çok doğru? Ama Avniye göre biten ilişki tekrar başlamamalıdır. çünki sadece alıştım sana olayı önplana çıkar bu durmda eşler spor yapar gibi bir ayrılır bir birleşirler. Neden Hoş görü yoktur da ondan. Sex ?? Bu konunun Sevgi ile uzaktan yakından hiç bir alakası yok. Sex sadece mekanik olarak yapılabilen iç güdüsel insanlarla hayvanların ortak olduğu tek duygu ... -- Pekiyi hani olursa., ben pek inanmıyorum ya. Birtanesinin onu arayacağını Ama varsayalımki oldu kaderdir bilinmez... Yada avni onu bulurda diyelimki arada başka kimselerde yok Pekiyi avni onun güvenini kazanıp kazanmadığını nerden anlayacak? Bu çok basit. Avni birtanesinin sadece bir arkadaş Dost olarak gelmesinede rağzı olacaktır muhakkak. Avni fazlasını beklemiyor. O nun dostluğunu, güvenini, kazandığını Avni gene birtanesinin tek tanıdığı iki kötü huyundan anlayabileceğine inanıyor. Bunlar dan biri iz bırakmadan ortadan kaybolmak. Diğeride Birtanesinin şu meşhur gizli kutusu. Esasında biliyormusun Avni de kimseye güvenemiyor. kendisine gerçektende dost arıyor her konuyu açıkça ve çekinmeden. yanlış anlarsın anlamazsın gibi pürüzlerin olmadığı dobra bir dostluk. Avni Birtanesini hiç boşlamasaydı çok şey daha değişik olurdu sanırım. şimdi Avni bunun cezasını çok ağır ödemek zorunda. ve de bunu Avni zaten kendiside biliyor Avniyi yıpratan esas konu da bu. Ama henüz kabullenmiyor. Kabullenmeyi yaptığı hatalardan öğrenmeyi Avni daha ilerdeki yaşamında öğrenecek. Belkide Avni sonsuz Aşkı bambaşka birinde bulacak, ve doya doya yaşıyacak, belkide bu alternatiflerin hiç birisine ömrü yetmeyecek, kimse yanında yokken ölüp gidecek. Bunu Kader denilen yolun üzerindeki rayları değiştirecek noktalardaki, Avninin alacağı kararlar göstercek. Ama şu gerçekki sevginin şekli nasıl olursa olsun birtanesini Avni herzaman sevecektir. 15.11.2006 19:30:00 Copy rigth 2006- Mertol Gürzel 77/359 Bak Editörcüğüm. Sende anlamış olmalısınki Avni'nin 3 saplantısı var. Deniz, yelken birde o yeşil gözler. --- Bu üçünün bir araya geleceğine ben hiç inammıyorum -- Bana kalırsa şimdilik böyle düşünüyor oda değişir... . Ne bakıyorsun öyle sen demedinmi demincik yok olmadı demincak.demincuk neydi ya .. boşver .. Zaman herşeyi değiştirir. diye .. yani...Şey sen kesin konuştunda ondan. demek istedim..........!? efem? ne dedin? anlamadım ama neyse...... Aslında Avni mantığına güvenmeli. boşa kürek çekmek, yanlış yerde aramak, haybeye enerji kaybetmek yerine zihnini akıllıca kullanabilir. Bundan sonra aynı hataları kısa döngü gibi tekrarlayıp durmaz. -- Dur bir saniye bak Avni uyandı. Bana kalırsa bunun Adını neden Yarasa koymamışlar? Ayaklarından hep kendini asıyorya. Yani işe yaramazın biriya ondan dedim... tamam tamam bozulma hemen....... Küçük çekirgecik Avnicik miniminicik. Jacky lo Avniye Anvi diye hitap eden onun çinli kungfu ustasıydı. Avniye yanında assistanslıkta yaptırdığı için her gün yanına alır öğretirdi. Meditasyon yaptıkları bir sıra Avninin çok sinirli ve heyecanlı olduğunu gördü.. Anvi senin neyin var diye sordu Avnide hiç içim sıkılıyor dedi. Jacky lo ona vucuttaki yüksek enerjiyi atabilmesi için Tai chi medodları öğretti. bu hareketler gerçektende insanı sakinleştiriyordu. ama bu seferde avni çok çabuk trans oluyor ve başka dünyalarda gibi kendisini hissediyordu. adeta vucudundan dışarı çıkıyor kendi kendini izliyordu. tıpkı Metrix filminde olduğu gibi --- hişşt olum Metrix filmi o zamanlar yoktu kendine gel ayıp oluyooo... Bu gerçek bende denedim oluyor tıpkım Metrix gibi Jacky lo Avninin hocası ama aynı zamanda dert ortağı idi. Avni aklına takılanları Jacky lo a anlatırdı zatten avniye dönem dönem sadece bir şey takılırdı oda birtanesi. Avni bu konuyu Jacky lo la konuşmaya karar verdi öyle ya bitmeliydi artık bu kadarda olmazki. Olan bitenleri Jacky lo a alattı ve tüm acıklığı ile. Avni onu adeta kovalayan birtanesinin söylediği "insan kalbine ....... sözçüğü" ile "Beni bir daha arama" kelimelerinin Avniyi bağladığını esasında bu sebepten birtanesini aramadığını ve hatta birtanesinin ayrılmak isteminde haklı olduğunu. onun özgür bir kişi olarak kendi secimini yapması gerektiğini ve ona aşırı sevgi yanında çok fazla sayğı duyduğunu. O nu kesinlikle arayıp rahatsız edemeyeceğini ama onsuz da yaşayamayacağını anlattı.. Jacky lo avniye - "Anvi söylediklerin ve aldığın kararlar yerinde bu güne kadar davranışlarında da dürüst kalmışsın. O zaman senin üzülme ve utanma zorunda olduğun bir sebep yok. Bundan sonra Telepati ile deneyeceksin, onu her zaman yanında hissedeceksin sadece düşünmen yeter. şayet becerirsen onun gözleri ilede dünyayı görebilirsin. ama sana karşı sevgisi kalmadıysa bu olay gerçekleşmez. telepati telefon gibidir karşı taraf ahizeyi kaldırırsa görüşebilirsin. Yoksa unutmalısın. ama sevdiğin kişinin kişiliğini karakterini unutmana gerek yok zamanla onun yüzünü bile unutacaksın.." - " ama gözleri ile o sevgi dolu gülüşlerin değil" dedi. Aslında Jacky lo haklıydı şimdi varsayalım 10 yıl sonra yanyana gelseler birbirlerini tanırlarmıydı acaba ikiside şişko çoluk çocuk kocalar karılar.. Avni kendi kendine yav bende sanmıyorum tanısın. hem o beni galiba hiç sevmedi sevmiş olsa ayrılık mektubunda dürüst çe ben seni daha fazla bekleyemem kendime kendi yolumu çiziyorum başının çağresine bak vs. gibi daha kızgın kırıcı sözler kullanabilirdi. Başka Ay ile Konuşan Adam bir yada onlarca sevgilisi olduğu belli. Ama bu avninin nedense hiç umrunda değil. normal olarak karşılıyor. ee başkaları ile ilişkiye girmiş olsa diye düşündüğündede olabilir her insan kendi yolunu kendi çizer diyor. ve bu bir insanı sevmeye engel değilki diyor ekliyordu -- Buna kendi kendine terapi yapma derler yan etkileri için doktorunuza eczaneye veya brosürünü okuyunuz.. Yaa alay etme çocukla ne yapsın daha hiç bir kadınla birlikte olmadı. Bu düşüncelere sahip olan yani Avni gibi bedene değilde kişiye ruha önem eren 5 kişi daha getirde konuşalım. atcam bak seni rejilikten ona göre... Aklına ne zaman birtanesi gelse tek tek yaşananları sıralar nereler dönüm noktası nerelerde hata yaptığını düşünürdü. mesela buraya gelmesi baştan bir hata idi. O türkiyede kalmalı ve askeri okula gitmeliydi. O zaman neler değişirdi. buradaki pozitif noktaları topladı ve burda kalmanın avantajlarını topladı 2 ile çarptı 10 böldü karekökünü cıkarttı. ama gerçek hep aynıydı Artık Avninin birtanesi yoktu ve birtanesi zaten avniyi hiç sevmemişti. Ama kadınlar ya hemen sevgilerinden vaz geçebiliyorlar yada sevmedikleri halde rol yapıyorlar .. Bu gerçekle yaşamayı öğrenmeli idi. Ama hisler olarak da bir gerçek vardı Avni birtanesinden o 6 ay içindeki sevgi dolu bakışları annesinden bile görmemişti nedense.. --- Avni gene transa girdin bari köprünü yerde kur sandalye üzerinde değil.... Avni her seferinde gene kendi sınırlarını zorluyordu sanki düşüp biryerini kırsa da kurtulsaydı bu hayattan Mesela 2 sandalya alır bu iki sandalyenin aralarını yetrince açar üzerlerine 2 yastık atar 3. sandalyeyide ortaha koyar hiç bir karşı ağırlık olmazsızın orta sandalyenin üzerinde elleri ile dayanarak ayakları vucuduna 90 derece olana kadar açar sonra bu sandalyelerin üzerine koyar ve ellerini bırakır. yaklaşık her seferinde 5 dakika asılı kalır sonra ellerini yere ve kendisini hop Amuda kaldırır böylede 5 dakika hareketsiz durur. sonrada taklı attarak yere inerdi. Şügi ise her seferinde onun bu haline gülerdi. Şügi bu kadarını beceremesede aşırı dayanıklı ve kuvvetli vucuda sahipti. Birlikte çalışırken Şügi duvara dayanır karnında Avniye tekme çalıştırırdı. Abartısız var gücüyle.. Sonra ikiside ayaklarından duvara asılırlar ve kitap okurlardı. zaten Avninin evi spor salonu gibiydi. Son olaylardan sonra zaten avni kendisini tam olarak spora vermişti. düşüncelerini aklında tekrarladığı soruları bu sayede azaltabiliyordu.. Gene bir gün yanlarında bu sefer Şüginünde olduğu halde ,Jacky lo ile yaptığı özel seansta Hala kafasında konular vardı Avni Jacky lo ya ya hocam geçen de sorduğum soruların cevaplarını benim zaten bildiğimi söylediniz. doğru hareket edip ona saygıda gösterdiğimi söylediniz. Ama aklımdan beni nekarda çabuk unutabildi sorusunu atamıyorum... jack lo Avniye baktı Avni onun tam karşısında seansa başlamak için bekliyordu. Avniye bir daha baktı. kafasını eğerek baktı düzeltti gene baktı Avni irkildi. birazda çekindi tamam tamam sormadım dedi. - "Anvi çabuk sen bağlamak kendini ayaktan o demire dedi. Yani Avni Barfiks demirindeki özel bileklikli kelepçelere bağlanacaktı. Avni için kolay birşeydi bu hemen zıpladı barfiks demirini kavradı 2 kez tam eksen dönü ayaklarını çekti kelepçelere taktı. kendini aşağı sarkıttı. Arkasındanda Jacky lo ya 15.11.2006 19:30:00 Copy rigth 2006- Mertol Gürzel 79/359 - "Tamam Hocam" dedi. - "Bak Anvi sen katılacak tam 1 ay sonra dan imtihanına tayvanda sen şimdi toplamak tüm konsantrasion ve yumruklarını sıkarak kuvvet. şimdi ben sana göstermek nasıl sen kafanı bunaltan sorulardan kurtulmak. Sen şimdi yüz kere ayaklarına dokunmak. her dokunuşta demek senin çözümünü. "O beni sevmedi başkasını secti. hadi başla" - "ya hocam yapma ya... lütfen" - "Anvi Başla!" Avni başladı - "1. O beni sevmedi başkasını secti" - "2. O beni sevmedi başkasını secti" 3 4... Jacky Lo Şügiye iki adet 3 kiloluk halkayı ayak ve kol bileklerine taktı ve duvara bağlı olan yastığa durmadan zincirleme yumruk atmasını söyledi ve yüksek sesle 500 kere sayacaktı. Şügi hemen başladı ve bu arada hem vuruyor hemde Jacky lo ya soruyordu neden Avni bu hareketi yapmak zorunda. Jacky lo Anvi kafasına tam olarak yerleştirmiş. Daha tam olarak bilmeden sanki arkadaşlık ettiği kız onu deligibi seviyorduda sanki zorla bıraktırıldı ve günün birinde geri gelecek. Ama Bu arada gerçekleride biliyor yani her insanın özgürce seçim yapabileceğini. ama bildiği halde kendisinden gizliyor gerçekleri kapatıyor " Anvi 49 60 değil şimdi 50 yüksek sesle say" Bu çalışmada vucudu yorulacağı için beynine hükmedemeyecek ve aynı şeyleri tekrarladığı için kulaklardan gelen beyine arkaplana iyice yerleşecek" Şügi hem vuruyor 250 pek 251 ben 253 öyle 254 olacağını 255 sanmıyorum 256 hocam 257, 258 Salonda çok güzel manzara oluşmuştu Jacky lo ortada yerde oturuyor Avniyi kontrool ediyordu hemde bir yandan Şügiyü salononda Avninin hemde türkçe olarak tekrarlaması gereken "O beni sevmedi başkasını secti" sesi ile Şüginün 301 302 sayıları birbirine karışıyor bazen " 401 O beni sevmedi başkasını secti 78" gibi ilginç sesler cıkıyordu ortaya yaklasık 10 dakikada Avni 100 ü tamamladı Şügide bu arada bitti. Jack lo 1 dk. dinnenme molasından sonra, "Anvi sen şimdi inmek yerde 2 parmak tek el snav çekmek 200, 100 soll 100 sağ. Ok çok basit avni için tek parmak olsa sadece 20 kez yapabiliyor - "Anvi söylemek gene "O kendi seçimini yaptı. Beni bıraktı" Bu şekilde 35. dk çalıştılar sonra teknik döğüş ve surhatli dövüş kondisyonları. Kılıç çiftklıç katalar değnek kataları tekrarladılar.Gidecekleri imtihanda hepsi gerekiyordu ve her gün 2 3 saat çalışıyorlardı. Bu imtihan hersene dünyanın her köşesinden gelen hoca adayları ile yapılıyordu ve Jacky lo nun okulunun teccil alması için gerekiyordu.... Avni acaba benimkide tayvandamıdır? diye Şügiye sordu ve gülümsedi. Şügide bak şimdi jacky duymasın... bu sefer sana olum 1000 baş aşaı mekik yaptırır ben aptalım ben aptalım diye. Şügi ile Avni bir köşeye oturdular. O sırada Jaky lo dışardaydı. Avni Şügiye dönerek - "Ya Şügi ben kafayımı yiyorum neden aklım ve mantığım onu rahat bırak ve unut diyor ama kalbim her yerde onu arıyor inanmazsın türkiyede iken mağzalardaki okul üniformalı kız mankenlerdebile onu görüyorum ya... " dedi. Ay ile Konuşan Adam - " Valla Avni senbilirsin ama unutma ilk planda seneye yaz tatiline kadar yapacakların var. unutma kendine söz verdin okumaya başlayıp diploma alacaktın hani" - "Doğru ya!... Ben gidip bi 500 Mekik yapıp bu seferde "okuycam" "okuycam" diyeyim dedi sırıttılar." Tam bu sırada Jacky lo geldi içeri. - "Çocukar kalkın dedi karşısına aldı ve bakın Tayvana önümüzdeki ay gitmiyorsunuz" ...??! - "Neden?" - "Komite bu sene almanyaya geliyor! " - "Yok ya! bak bu olmadı işte!... tüh! be.... Jacky lo. Tek ümidim tayvana gidince birkaç hatun bulup Avniyi iyileştirmekti" dedi. Jack lo güldü Avni kızdı ve Odadan dışarı fırladı ...... Dışarsı soğuk ve Avninin üzerinde sadece tişort ve geleneksel ince çin pantolonu vardı gök yüzü açık yıldızlaar görünüyordu Avni Şüginün bu tavrına içerlemiş ama genede çok sakindi --- ee neyde olsa jacky lo haklıydıy anvi çabuk 200 mekik yok yetmez 2000 mekik ... Avni gök yüzüne baktı.. Sonra düşündü ya tüm dünya onun bu isteğine karşı gelmeye çalışıyor ya da Avni dünyanın düzenini bozmaya çalışıyordu. Avni birden etrafına baktı kimse yoktu. Zaten Çalışma lokalleri 9 katlı bir fabrikanın taraskatıydı ve diğer binalardan yüksekti etrafına baktığnda sadece diğer binaların çatıları görünüyordu. ve Şügi ile Jacky lo içerde çalışıyorlardı kimseçikler yoktu Avni en uç köşeye kadar gitti. buradan alp Dağlarının karlı tepeleri görünüyor ve Dolunay etrafı aydınlatıyordu avni simsiyah kıyafeti ile köşeye geldi ve parmak uçlarını kullanarak diz bükmeden bir zıplayışta köşe demirlerini üçkene alarak üzerine çıktı -hooop lan düşeceksin ya yapma Avni ya salakmısın ....... Ve ellerini göğe açarak . "MELEĞĐM Birtanem Yeşil gözlüm gelde kurtar beni bunların elinden.. Artık kimse beni dinlemiyor, ve biliyorum sen duyuyorsun... Ama kim olduğumu bile unutmuşsundur sen şurda karşımda dursan ne bağrıyo bu salak dersin" Sonra durdu dağlardan gelen yankıyı dinledi. sonra kendi kendine - "Oğlum birtanen karşında dursa bile sana gelmez. sana bu güne kadar bir kart bile yazmadı. Seni unuttu. Kabullen artık. Onu bekleme.... Aslında , galiba artık gerçek olduğundan, yada hatıralarım beni aldatmadığından bile emin değilim. Ya aklımdaki anılar sadece seyrettiğim bir film is?... en iyisi vaz geçmek boş vermek. Zaten bitmiş olanı gömmek. Ama şablon geçerli kalmalı...Bu günden itibaren onu birdaha anmamalı.. " Bu Avninin son haykırışı ve yalvarışı oldu bu . aşağı indi ve parmaklıkların dibine bacaklarını kenetleyerek oturdu. sırtını dik tuttu gözünü tek bir noktaya vererek düşünmeye daldı. Đsviçreye geldiğinden beri burda bir sürü insan tanımıştı ama Avninin istanbuldaki arkadaşlıkları karşılıksız ve beklentisiz dostluklar, karşılıklı verilen değerlerini ve 15.11.2006 19:30:00 Copy rigth 2006- Mertol Gürzel 81/359 dürüstlük. Ve hatta hiçbirisi ona "bu kötü bir arkadaş" dedirticek kimseyi tanıştıramamıştı. Hiç mi kötü arkadaş, kişi yok? Var ama dedikya zaman Avni için Eylül 1977 de durdu....... Aradığı özellikleri, Avni çoğu kişide bulamamıştı. Bulduğu kişilerde zaten yanındaydı. Ama Đstanbuldan yani hatıralardan kimse yoktu etrafında. Mesela kimse burda ne lodos'u tanıyordu nede haydar ustanın benzeri olmayan turşu suyunu sabahın 07.00 de içme keyfini. Ha! birdde işkembe çorbasının en güzel saat 04.00 dolaylarında içildiğini... ama bu tatilde yaşadıklarından sonra artık Avninin aklında onu aşalayarak bakan bir kaç kişi kalmıştı... Avni herzaman etrafındaki insanları düşündükçe kendine bir soruyu soruyor......... Yoksa Avni için gerçektende 1977 de zaman durmuş avni başka bir boyutamı geçmişti yoksa herkez çok cabuk değişipte Avni aynımı kalmıştı.? belkide değişen sadece Avniydi. Ama bir şeyi şu gecen bir kaç sene Avniye iyi öğretti. Kimseye sırrını veremiyordu. çünki kimse dinlemiyor dinleseler bile hede! hede! he! He diyerek geçiştiriyorlar Kişiye özel şeyler ile zaman zaman alay ediyorlardı. Hemde bunlar en iyi dostları olsa bile.. Bundan böyle Avni hiç ama hiç kimseyle birtanesi hakkında dertleşmeyecek. onlar açsa bile ha evet öyle diyecekti. Avni bu düşüncelere dalmışken aradan kaç saat yada dakika geçti bilinmez Şügi geldi avninin yanına oturdu Avni aynı anda kendi kendine mırıldanıyordu. Avni'nin ne den bahsettiği, hatta neler düşündüğü, hissettiği Şügi için anlaması çok zor bir konuydu. - "uzaklarda değil artık. Mutluluk en çok onun hakkı. Adı bende saklı" - "Avni", - "hı..? " Dalgınca - "Ya bana bak yarın sabah nasıl olsa cumartesi çocukları toplayıp alfamareye gidelimmi?" -- Alfamare su oyunları sentrumu..... - "olur... ama hiç isteğim yok aslında dedi. ve ardından ekledi. - "Aslında dur bir dakika. Gelmesem salak salak evde oturacam.. Ama gelmek istemiyorum. Hem havada soğuk. Boşver esasında Runners ler çoktandır birlikte bir yerlere gitmedi. Tamam oldu varım.." Dedi. Sonra kalktılar. eve doğru yürüdüler. Ev ile Jacky lo nun çalışma yeri arası yaklaşık 5 Km idi Avni bu mesafe için araba kullanmayı sevmezdi. -- E napsın çocuk bir yandan para biriktirecek hemde zaten arabayı çalıştırana kadar giderim diyor. hih hih birde zaten bakırköyden alışık birtanesinin evi de Avninin oturduğu eve 5 km uzakta Avni hergün gidip gele gele...... kih he......... Yolda gelirken Avni Şügiye birden. - "Artık galiba benim birini bulmam gerekiyor. yoksa yalnızlık başıma vuracak. Gruptada tek milli olamyan ben kaldım. Yabancı biri olursa onun da kafasını şişirene kadar, benden bıkana kadar, Birtanemi unutur normale dönerim..... Şügi şaka bir yana, Galiba artık onu unutuyorum. Yani hâlâ deli gibi düşünüyorum ama yüzü gözümün önüne gelmiyor artık.. Yaptığım resimleri benzetemeyip yırtıyorum.. Sanki aramızda geçen o kısacık zaman içinde bana görülen beni bir nevi bataklıktan kurtaran, tekrar Ay ile Konuşan Adam çalışma ve didinme şevketi veren bir Melek. Yani baksana o kadar aramama rağmen kaç senedir hiç göremedim. Yok oldu bu işin içinde bir sihir var. Hem artık ben unu görmektende korkar oldum. ama benim ayakta kalmam için birşeyler gerek bu da sanki beklediğim ruhumun ikizi. Hala bekliyorum sanki günün birinde buluşaçagız ve hiç ayrılmamış gibi kaldığımız yerden devam edeceğiz..ama Kimi bekliyorum sanırsam beklediğim fiziksel olarak birtanem değil ondan ümidimi çoktan kestim ama onun gibi biri, yani ruhumun eşi, benim duygularımı düşüncelerimi anlayacak biri. Belkide Birtanemi şimdi görememem daha iyi . Düşünsene birde hayal kırıklığına uğrarsam ne yaparım. Beklentilerimin aksine, Milletile oyun oynayan çıkarcı, nankör birisi ise,...." - "Ama benim aklımdan çıkmayan başka bir şey daha var bundan 4 sene önce orta 3 te iken ilk dönemdi hatırlıyorum annemler isviçreye geldikleri için ben gene evde yalnız kalıyordum. bir gün haluk geldi, ve kek yapmaya karar verdik. hoş gerçi tereyağ yazıyordu biz zeytinyağı kullandık. ğiştikten sonra belediye toplayıp kaldırım inşaatında taş olarak kullandı. Atsan cam kırardı... Neyse biz pastaları hazırlarken bana "Avni sana birşey soracağım bir gün birisi sana Birtanen 25 Yaşında ölecek dese ne yaparsın??? -- yok yaaa bu çok çiddi bir konu çocuklar yapmayın ya yoksa birşeymi var ortada??? - "Nededin bundan hiç bahsetmemiştin daha ?? Doğrumu. - "Yok ya sükrü Haluğun boğazından kaldırıp duvara yasladığımda "Yok ya hani çok seviyorsun ya öylesine sordum" dedi - "Banabak bu da habire birşeyler buluyor yani" - "Evet buluyorda, mantıksal buluyor kerata. Aklıma şu kırlangıç hikayesi geldi şimdi Keşke şimdi bir kırlangıç olup tüm ömrümü onu aramakla geçirebilsem onun penceresine konup ona uzun uzun bakabilseydim. Jaky lo ya göre Budistler insanlar öldükten sonra hayvan olarak dünyaya tekrar döneceklerine inanırmış Budistmi olsak ne.. bu hayatta ben onu birdaha göreceğime inanmıyorum -- Yok daha neler Avni üşüttün gene... Ama düşün birkere, Sevilen bir insanın değeri onu kaybedince birden bire sonsuz oluyor. Yani ben birtanemle beraberken. hiç bir zaman kaybetmeyeceğimi sanıyordum sanki hiç ayrılmayacaktık. Ama şimdi..... şimdi bana karşı ilgisi olduğundan beri şüpheleniyorum. - "Pekiyi şimdi ne yapacaksın? Herşeye boş mu vereceksin? - "Esasında en iyisi o " Yani herşeyi bırakıp gitmek ıssız bir adaya deniz kenarına sonsuza kadar yüzmek... yüzmek yüzmek" Ama sanırsam bunu yapamayacağım. Demin balkondayken. .. tam bu arada Şügi atıldı. - "Evet seyrettik şovunu cıkmış korkuluklara bağrıyordun... ben baştan kendini atacaksın sandım, koşacaktım ama Jacky lo "DUR dedi. Avni ölümden korkmuyor korkmadığı sürecede birşey olmaz" dedi ve seni izledik ulan bu Jacky her şeyi biliyor ya.... 15.11.2006 19:30:00 Copy rigth 2006- Mertol Gürzel 83/359 - "Ne siz duydunuzmu? bende o kadar kontrol etmiştim etrafta kimse varmıydı diye. Neyse.. ben sanırsam artık birtanemin aklımda kalan özelliklerinde biri gelene kadar bekleyeceğim. Nasıl olsa birtanem olmasa bile biri gelecek günün birinde... - " Ya Avni sanki kızlarla problemin varmış gibi davranıyorsun daha geçenlerde o sarışın mavi gözlü kız gözünün içine bakıp seni yiyordu. sonra o hastabakıcı vardıya ... hani siz hostes sanmıştık ?? Sonra senin ufaklık Avnisiz biryere gitmiyor.. - " Bak Şügi gene bozuşmayalım, Ufaklığıma laf yok. O dünya şekeri bir kız, sanki benim öz kardeşim. tamam ben onu çok seviyorum ama bu başka bir sevgi. " - "Bak Şügicüm benim demek istediğim o değil ben 1 kişiyi istiyorum... kapı açılsın ve içeri girsin ve ben işte o diyeyim. Yani şablona tam tamına uysun. ama bu arada artık bende normalleşip kendime koyduğum sınırları kaldıracağım belki bu arada şablonu mamlonu yok ederim. Kafayı yiyeceğim ya senelerdir uyuyamıyorum. - " Hah afferim şimdi kızlar bayram edecek. Avni bizim brocke shield ile cıkacakmısın seni yemeğe davet ediyorduya... - "Bakarız! Güzel bir kız. birde brocke shielde gibi hareket etmese benden tam not alacak." "Hey Şügi şurada bizim diskonun arkasında birini hırpalıyorlar koşşşş" -- Hayda şimdi noluyo durun ya bakın it kopuk olmasın..... Zaten ortalıkta esrar keşler koşturuyor ??? BlueFire Bu arada bizim ikili yüyüre yürüye zürih in en pis mahellesi olan lagn strassenin arka sokaklarından çalıştıkları diskonun arkasına kadar gelmişlerdi dışarda hala dolunay vardı. Saat 11:00 geliyordu. Avni ve Şügide sırt çantaları sırtında runners ceketlerin üzerinde Deri ceketleri olmak üsere uzaktan tam bir serseri görüntüsünde olay yerine doğru koştular. Gerçekten de Diskonun arka loş ve karanlık olan avlusunda 8 - 10 Rocker the varios yazan bir grup Avnilerden olan kız aptu lakaplı apoyu tartaklıyorlardı. Bunlar resmen iri yarı motorlu rock çulardı yani her türlü pisliğin bulunduğu kişiler. Almışlar kız Apoyu Runners ceketini cıkartması için zorluyorlardı. Anlaşılan Runners ceketleri Rocker ceketleri olduğu halde onlara göre deri ceketlerin altına giyilmesi Rocker kurallarını bozuyordu birde ince kowboy gravatları onları çileden çıkartmıştı.. - "hey siz! bırakın onu diye bağırdı" - "BlueFire!" dedi -- (Avninin gruptaki lakabı) Rocker ler şaşırmıştı ama hemen 2 kişi avniye saldırdı diğerleride Şügiye "küçük Ayı" (çüssesi yüzünden) saldırdı. Felaket bir kavga başladı bir ara bıçaklar cıktı ortaya. Kız Apo bu arada kendini kurtarmış rampaya cıkmıştı 3 kişi bıcaklarla Avniyi çevirdiler Kız Apo hemen rampada yanında bulunan süpügenin sopasını çıkarttı Bluefire dedi ve Avniye attı. Avnide bu sopayı kullanarak çevik hareketlerle bu üç kişiyi saf dışı bıraktı işi bittiğinde Şügide 2 sini yakalarından tutup avlunun dışına sürüklüyordu.. allahtan Şüginün kuvveti hepsinede yeterdi..-- Gene temizlik yapıyor.. (Ayıcık nolcak) Rocker ler toparlanıp motorlarına binip gittiler Avni ve Şügi Kız Apoyuda alıp Cuma günleri kapalı olan diskoya girdiler.. Đçerde Runnersen diğer 3 Elamanı vardı Büyük Ay ile Konuşan Adam Ayı, Yıldırım ve bizim Ali.... Avni kıriz masasını topladı konuştular durum değerlendirmesi yaptılar. olay Disko alanına dahil olduğu için polise şikayetçi olabilirlerdi. ama bu da Ortalığı kızıştırır tüm Rocker leri onların başına müsallat ederdi. Aynı Mahallenin çetesi aslında gerçek Hels Angels lardı bunların hepsi 40 ın zerinde defalarca hapse girip çıkmış kişiler ve 60 ın üzerinde elamanları vardı.. Avni bunlardan birine geçenlerde motoru yolda kaldığı için yardım etmiş arabası ile mekanları olan kafeye kadar getirmişti hemede Runners cekedi olarak ve runnerslerin Diskoyu yöneten servis elemanları olduklarını ve hatta onlarıda birşeyler içmeye diskoya çağırmıştı. Ama zaten gelmeyeceklerinide biliyordu adamlar içki satılmayan 16 - 20 yaş arası diskode ne yapsınlar ki zaten. O zaman yapılacak bir şey vardı bu geceki ve hiç burda görmedikleri grubu hels angelese sikayet edeceklerdi. Ertesi gün sabah 9.00 da buluşan Kız Apo ve Avni Ole Ole bar denilen Hels angels in mekanına gittiler üzerlerinde Runners Yelekleri ve gravatları olduğu halde. içeri girdiklerinde Hels Angelsten sadece 1 kişi oturuyordu. ama dünki Varios grubu da tam 12 kişi ile oturuyordu. avni direk bunların masasına yürüdü ve "hey siz yabancılar çete başınız kim ve burada ne arıyor ve neden arkadaşımızı tartakladınız." diye sordu Bu Varios grubu hiddetlendi ve ileri geri bağıra çağıra söylenmeye başladılar. Kız Apo Bu grubun Masasının üzerine iki elini koyarak tam küfrü basacaktiki Avnini iki omuzunada dev gibi iki el kondu. Arkasından gelenleri Avni görmemişti bile. yan gözle bir baktı bunlar Hels Angels ti. - "Burda ne oluyor" diye kükredi biri kalın ve tok sesi ile. hepsi sustu. "Sabahtan beri anlattıklarınızı dinliyoruz. Karışmadık ve hatta yaptığınızı doğru bile sandık. ama bilinki buraya geldiğin sürecede unutmayın Bu küçükler bizim himayemizde onlara ve giyimlerine lkimse karışamaz şimdi defolun" Tüm Varios grubu kalktı ve gittiler birdaha da Avnilere musallat olmadılar çünki gelmediler. Bu arada Runners bir kez daha kimseyle dalaşmamanın faydalarını görmüş oldu. 15.11.2006 19:30:00 Copy rigth 2006- Mertol Gürzel 85/359 Bölüm 7 Tatlı Son Bu olayın tatlıya bağlanması tüm runnersleri sevindirmişti öylenüzeri arabalarına binerek Alphamare nin yolunu tuttular burda eylendiler. Ama Avni gene neşesizdi. Ablasıyla pek görüşemiyordu Ağabeyleride kendi hallerinde ve uzakta oturuyordu diğerleride zaten türkiyede idi yaşadığı hayatın serserilik olduğunuda biliyordu. Gerçi daha kimse başını belaya sokmamıştı ama ne zaman bela geleceğide belli değildi. Çalıştırdıkları bu diskonun mahallinde her türlü gece yaşantısının pislikleri oluyordu. Avni "Pazartesi olsada okulları araştırsam" diyordu. AlpaMare ye geldiler 2 saat olan zamanlarını iyi değerlendirmek için hareketli bir şekilde tüm kızakları denediler açık havada olan kükürtlü sıcak havuza girdiler. ve bu ara 2 kız Avniyle Şügiye bakınıyordu ve Avninin başı ağrıyordu. kısa bir flört ten sonra Şügiye artık kendini açacağını söz veren Avni kızları diskoya davet etti . Ve akşam diskoyu açtıklarında kapıda bekleyen ilk müşteri onlardı. Dans mans derken...... Avninin bir kız arkadaşı oldu. ama önden tedbirli olan Runnerslar geçensefer yaptıkları gibi Avni milli oluyor diye bağırarak kızları kaçırmadılar. Bundan sonra Avninin bir kız arkadaşı olmuştu Sisi. Sisi 17 yaşında ve staj yapıyordu yani ayda 400Fr. maaş alıyor ve zaten ayrı yaşayan anne ve babasından babasının yanında kalıyordu. Avni birkaç kere ona gitti aile ile tanıştı. Sisi Avniye geldi derken hop Sisi avniyle aynı evde kalmaya basşladı. Bu arda Şügide birini bulmuş ortalıkta görünmüyordu. Büyük ayı kafasına bir Amerika tutturmuş gidiyordu. esasında Avniyide almak istiyordu yanına ama avninin gözü şu okulu bitrip türkiyeye gitmekti.. Seneler sonrası, günün birinde haber geldi büyük ayı gerçektende Amerikaya giderken Ispanyada gemiden atılmış ve türkiyeye kadar otostopla gelmişlerdi ama daha sonra türkiyede amerikada yaşayan bir kızla evlenip her şeye rağmen Amerikaya gitmişti. Yaz tatili yaklaşıyordu Avni ve Şügi Kungfu imtehanını kazanmış Jacky Lo nun resmi belgeli hocaları olmuşlardı. Bu ara Şügi askere gitmeye hazırlanıyordu Yaz tatilinden sonra Şügi askere gidecek 2 ay kalıp gelecekti. Avni ise bu arada liseyi dıştan bitirme yolunu bulmuş özel bir okulda hem okuyor hemde yarım gün bir Araba garajında servis elemanlığı yapıyor, geceleri bir barda barmenlik yapıyordu. Bu arada sisinin okul ve yaşam masraflarınıda ödüyordu. hafta sonlarıda bir bankanda bilgisayar bölümünde kağıt çıktıarını düzenliyordu. Aslına bakılırsa Avni nerde para kazanabilecekse orada çalışıp eğitimi için gerekli olan parayı toparlıyordu. Tatil yaklaşıyor: Avni Artık çalışma temposunu arttırmış ve bu arada da Folklor ve Tiyatro çalışmalarında da ileri düzeye gelmişti. Yaza kadar daha yapacak çok işleri vardı. türkiyeden hiç bir haber gelmiyordu. avni ne zaman bir Yeni birilerini görse, Birtanesini yine hatırlıyor, burulyor ama eskisi kadar içine kapanmıyordu. Avni sisinin Ay ile Konuşan Adam her nekadar, sadece kendi cıkarları için Avni ile beraber olduğunu bilse de, bu Avninin pekte o kadarda umrunda değildi. Kaybedecek masraflardan başka bir şeyi yoktu. Evet sisi Avni ile otutuyordu Sisinin annesi uzakta babasıda zaten bir başka kadınla yaşıyordu bu ara Tabiyiki Avni iyi geliyordu. Bekardı Evi boştu kira mira derdi yoktu. Esasında Avni içinde iyiydi Sisi sayesinde almancasını epey düzeltmiş. Hatta isviçre almancası konuşuyordu artık. Hem de evde yalnız değildi.. Çünkü yalnız kalmaktan hala sıkılıyordu aslında gene düşüncelerini kontrol altına alamayacak ve sadece onu düşünecek diye.. Lise imtihanlarını vermeye az kalmıştı. Gittiği özel lise Avniye o zamanlar işviçrede dıştan okuma imkanı olmadığı için Frankfurt üniversitesi açık eğitim Fakultesi Informatik bölümüne kaydını yaptırmıştı ayda 2, 3 sefer Frankfurta gitmesi gerekiyordu Tatilden sonra. Avni Diskoyu da bırakacatı ve Bankada JCL ögrenerek system engeenering bölümündeçalışacaktı. Günler hızla ilerliyor ve bu arada bizim Askere arabayla gidecek olan Şüginün arabası bozulmuştu. Avni'nin ufaklığının kuzeni Arif Şüginün silindir jontası bozuk olan arabasını Avni ve Ali olduğu halde tamir etmeyi üstlenmişti. Bunuda Zürichte tren istasyonunun arkasındaki arsada yapacaklardı. Avni Şügiye bir bakıma kızıyordu maddi durumu diğerlerinden çok daha iyi olduğu halde bu eski arabayla ta Burdur'a 3000Km lık yolu kat edip askere gidecekti. Üstelik dönüşü kış aylarına rastlayacaktı. Hadi hayrlısı diyordu içinden ama bir de Şüginün bu yolu tek başına gideceğinden de korkuyodu biraz. O gün arabayı yaparlerken tüm motoru açmışlardı. Ali Direksiyonda oturuyordu. Arif motorun üst bölümünü sökmüş bu aradada Şügi Kabriotör ü sökmüştü. Bu sökme işi gerçekleşirken, motorun silindirlerinin içine radyotörden sular karıştı. Bu suları temizlemek için Arif , Aliye "kontağa basta silindirleri döndürüp suları temizleyelim dedi". Denileni Ali kitap okur vaziyette kafasını kaldırmadan ön tarafa hiç bakmadan anachtar çevirdi. vırınnn vıy vıyy vıyy vıyy . Araba birden Alev aldı yanmaya başladı.. Şügi Kabrotörden benzin borusunu çıkartırken pompaya giren yerinden değilde pompa çıkışından sökmüş kader bu ya bujileride elektrik kabloları üzerinde durur vaziyette motorun üzerinde açık bırakmıştı. ve beklenen oldu marşa basıldığında bujilere elektrik gidip bujiler çat cut ateşlemeye başlamıştı ama önemsenmedi bir kaç devirden sonra benzin pompası benzini motorun üzerine fışkırtmaya başlayınca olan oldu. Dev gibi alevler arabanın öntarafında yükselmeye başladı. Ali elindeki kitabı bırakıpta marşa bamayı bırakana kadar bütün motor yanmaya başlamıştı. Ateşin üzerine hemen üzerine su ve ceket vs. atarak söndürdüler.. Ödleri patlamıştı. Bu olayın sonucunda zorlukla temizledikleri, motorun içindeki silindirler bu sefer resmen su ile dolmuştu.. Çıkan ateşin ve ardından gelen söndürme tahbikâtından sonra işler biraz uzadı ama daha fazla zarar vermeden arabayı tamir ettiler. Bu gün bizimkiler arasında bir anı 15.11.2006 19:30:00 Copy rigth 2006- Mertol Gürzel 87/359 olarak kalmış, Nezaman araba çalıştırılması için marşa basılacaksa, aralarında bu görevi yerine getirebilecek bir uzman arkadaşları ve tek bir isim vardı, oda Ali. Şayet benzin ve ateşleme kapsamında uzman arıyorsanız şüphesiz Şügi. Su ve ceket atarak söndürme uzmanımız Avni ----- zaten çocukken çalı çırpı karton atarak ateş söndürmekte şirin evlerden tecrübesi var... Her zamanki gibi Cumartesi Runnersler yine toplandılar göl kenarına indiler. Elleri ile koymuşlar gibi Avniyi burdada kayacıkların yanında buldular. Gerçi sadece üzerine oturulacak gibi tek bir kaya parçası vardı, ama olsun Avni için burası hayallerin birleştiği yer oluyordu. Runnerslerin buraya gelmelerinden sonra. Yelken kulübüne inip Dragon'u sefere çıkmaya hazırladılar ardında da göle açıldılar. O gün aralarında şimşek te vardı. şimşek genelde James Dean takılır sıgara içer ama aslında ne kadar cool gözükmeye çalışsa da, gerçekte çok sinirli ve surhatli biriydi ondan zaten Runners, lakabı şimşekti. Onu servis yaparken bir izlemelisiniz. geçenlerde aynı anda 40 Bardağı bir tepside taşıma şampiyonu olmuştu. Yani Avnilerin diskosunda. Diskoda genelde herşey alışa gelmişin dışında geçerdi. Mesela: Siz hiç Diskoteğe gelen 600 - 900 kişinin birbirini ismen tanıdığını gördünüzmü. Disko Claudine de var.. Siz hiç 40 Bardağın bir tepsi üzerinde taşındığını gördünüzmü? Disko Claudine de var.. Siz hiç (artık var) Alkolsüz içkilerin karıştırılıp koktely yapılıp "ahududu" adında isviçrelilere verildiğini gördünüzmü. Önemini anlatayım isviçreliler bir türlü ahududu diyemezler ve ahudu olarak söylerlerdi. bu kokteyin karışımını sadece Avni yapardı. yani avniye özel bir içecek. Aslında içine bir parça tat versin diye Ahududu şurubu koyardı bu şurup isviçrede olmadığı için türkiyeden getirirlerdi. Bu sebeptende sadece Avni yapardı çünki bir sır gibi Ahududu şurubunu dolaba kilitler ve anahtarıda kimseye vermezdi. Ama çok meşhur olmuş gecede 150 - 200 adet yaptığı oluyordu. birde hazırlarken yaptığı şovda mühteşemdi. --- Avniye özel pist boşalır ve Avni dans şovu başlardı. Biraz kungfu biraz folklor karışımı yaptığı dans ve elindeki Koteyl şişesi ve üzerindeki pilot üniforması. ah ah keşke video olsada göstersek.. Taki bacağını bu dansta kırana kadar. . Disko Claudine de var.. Yelken Runners'lerin her hafta sonu ödünç alarak gezdikleri bu yat aslında sakallı ve pipolu hans adında bir kaptana aitti. gene kapalı ve yağmurlu bir gün avni yelken kulubüne yakın olan kayalıklarında otururken. bu adamın tekneyi düzenlediğini görmüş, yanına gitmişti. Tanışmışklar ve konuşmuşlardı. Avni türkiyeden aldığı açık deniz lisansını ve diğer Yelken maceralarını anlatmıştı adama avninin vede hans ın Avniye kanı ısınmıştı. Hans aslında bir pilottu swissairde çalışıyordu. ama yelkenine gelecek hiç vakti yoktu. bu sebepten yelken hep suda kalıyor ve epey bir bakım istiyordu. Bu tekneyi Runnersler gene yat kulubünde olan vinç ile karaya kaldırıp. yanlarında getirdikleri. Müzik, Mangal, ve çadırla burada 1 gece kalıp. hem kamp yapmışlar hemde 2 gün içinde 2 tonluk yatı tepeden tırnağa. kazımış, onarmış tekrar boyamış ve suya indirmişlerdi. Hans onların bu haline hep gülümsüyordu. Buna karşılık Hans tüm masrafları karşılamasına rağmen. Avniye kullanım hakkı vermişti. Avnide ne zaman kaçmak su görmek istese yaz kış bu tekneyi alır zürich gölüne açılırdı. Zürich Ay ile Konuşan Adam gölü gitti geldi 3 saat. Geceleri ise sadece suyun hışıltısını dinlemek ve yıldızları seyretmek için, tekne içinde kaldığı çok oluyordu.. Bu günün bir özelliği vardı. Haziran olmasına rağmen isviçre şartlarına göre hava aşırı sıcaktı. Runnerslerden Avni dışında kimse Yelken nasıl kullanılır bilmezlerdi. Sadece Avninin katamaranla yaptığı. Elfreni çekme metodu herkezin hoşuna gittiği için bu hileyi öğrenmişlerdi. Yani sert havalarda iskeleye 3 metre kala yelkenleri elleri ile ters çevirip gelen rüzgarı Frenleme için kullanmak ve 10 cm. kala durup ipi kaptıkları gibi iskeleye atlamak. Bu nu Hans bile öğrenmişti. Bağzen suya düşmeler oluyordu katılıyorlardı gülmekten. Tekne ile Zürich gölü turu attılar sonuna kadar gittiler. geri dönüşlerinde onları süper bir süriz belkiyorlardı. Şimşek hem sıgara içiyor hemde "cool man" ayaklarına yattığı için ayak bağı oluyordu galiba birazda su tutuyordu ama belli etmiyordu. zaten nereye koysan orda "coolman" takılıyordu. Tam bu sırada Hava birden değişti. 15 Dakika için limanların hepsinde kırmızı ışıklar yanmaya başladı. Bunun ne anlama geldiğini Avni çok iyi biliyordu. Ne yapması gerektiğinide. Tek Sorun Dragon tipi teknelerin yarış için yani 2-3 kişi için tasarımlanmış olan teknede 6 kişilerdi ve sadece 2 kişinin zor oturabileceği küçüklükte, aslında balon yelken vs. kullanımı için yapılmış kabina. Avni en yakın limanın nerde olduğunu düşünürken. - Şügi "Avni heryerde bir sürü kırmızı lambalar yanıp sönmeye başladı havada daha saat 5 olmasına rağmen karardı bu ne anlama geliyor" diye sordu - "Fırtına çıkacak anlamına geliyor ve tekneleri kıyıya çağırıyorlar." Bu sırada şimşek - "Hadi gidelim ben sıkıldım" - " Olur şimşek.... üflede gidelim o zaman.... Sen hiç etrafta rüzgar, sallanan bir yaprak görüyormusun. yelkenler 1 saaten beri yalpa yapıyor ve kıyıya daha en azından 1 km var." Avninin aklına istanbuldaki ADK nın Dragonu ile Adalara gidişleri aklına geldi. O günde bu güne benziyordu ama çok farklıydı aslında. O zaman teknede Haluk, Hocaları Selim ağabey, Olcay ve Avni vardı. Bu günün tersine O gün hava lodosla başladı yani "full action" Adalara kadar gittiler. gittilerde büyük ada anca gözükmüştüki rüzgar bitti. 1 saatten fazla oldukları yerde beklediler motorlu tekneler genmiler etraflarından gelip geçiyorlardı. ama Avnilerinkisi nerde rüzgar olacakta gidecekler. bir ara gene Haluk patafatsızlık edip "Ya selim ağabey biz yüzerek çekelim" diyince Selim abide emir vermiş atlayın çekin demişti. Avni ve Haluk olcay kaztarmıştı ama zaten onun denizin ortasında yüzecek kadar cesareti yoktu. Avni ve Haluk üzerlerinde pantolonları olduğu halde suya atlamış 2 tonluk tekneyi yüzerek Vapur iskelesine kadar çekmişlerdi. Çokta yorulmuşlardı. Büyük Ada iskelesine tırmandıktan sonra Suyun dibine bakıpta bir sürü camgöz denilen köpek balıklarını görünce epey şok geçirdiler. Bunlar gerçi çöp toplayan 50cm boyunda insana saldırmayan köpekbalıkları. ama kızıpta büyük abilerini çağırırlarsa vay halinize. 15.11.2006 19:30:00 Copy rigth 2006- Mertol Gürzel 89/359 Arkasından bir midye tavacı bulup adamın bütün midyelerini silip süpürmüşlerdi. Avni hiç unutmuyor tam tamına 12 liralık midye yemişlerdi, tanesi 20 kuruştan siz hesaplayın >> --- Gençler bilmez eskiden türkiyede, Lira'nın bir küçüğü daha vardı onada kuruş derlerdi...... Bu ara Şügi Avninin gene düşünceli ve ruhsal olarak oralardan uzaklaştığını fark edince - "Avni. Bir saattir elimizle kürek çekiyoruz. inip yüzerek çeksekmi" dedi Büyük Ayı suya atladı. Kız Apo arkasından, ve musti yani teknede bir tek şimşek ve Avni kaldı. Avide şimşeği öne yolladı yüzenlere ip vermesi için. Aslında arkada kalıp coolman lik yani kıllık yapmasın diye. Bundan sonra Şügi suya atladı. Atlar atlamaz çıktığında elinde küçük bir çanlı balık vardı. Şügi balık sürüsünün içine atlamıştı. - "Hey bakın Balık yakaladım" - "eee oğlum biz sana boşuna Ayı demiyoruz... Ayılarda nehirde balıkları elleri ile avlıyorlar" beş On dakika geçmemiştiki. Rüzgar çıktı ama ne rüzgar... Suya atlayanlar apar topar tekneye tırmandılar. ve üşüyorlardı Tekne devrilmek üzere idi dalgalar patlamış gök gürlüyordu. Yani gerçektende Orkan havası vardı. Avni paniklemiş olan arkadaşlarına güven vermeye ve onları yönetmeye çalışıyordu nede olsa kaptan o... Bu sırada yırtılmaya yüz tutumuş yelkenleri tekne surhatle giderken. Yarılamak gerekiyordu ilk olarak Şügi ön (flok) yelkeni indirdi. Zorlukla topladılar büyük ayı ve diğerleri kabine girmiş kapaktan ön yelkeni suya düşürmeden içeri çekiyorlardı. Şügi daha sonra diğerleri ile birlikte teknenin yattığı yönün karşısına geçerek (rüzgar üstü) tekneye karşı yük verip devrilmemesini sağlıyorlardı. Avnide büyük Yelkeni yarıya indirmiş dümeni yönlendirerek en yakın limanı araştırıyordu. Tekne şahaser bir surhatle ilerliyordu. yağmur yağmaya başlamış 30 metreden sonra birşey görünmüyordu. Avninin yanında şimşek sıgara yakmaya çalışıyorudu. Avni kükredi. - " Şimşek.... manyakmısın ya. bu havada sıgara hiç yanarmı. yürü kabine" zaten olaydan ürkmüş olan diğerleri - "Şimşek doğru kabine" Avni yalnız kalmış herkez pür dikkat horizonda birşeyler görmeye çalışıyorlardı artık limanların kırmızı ışıklarıda görünmez olmuştu. Avni suyun altındaki göremeyecekleri kayalara çarpıp tekneye hasar gelmesinden korkuyordu. Tekne yan yatmış olduğu halde Avni arkada yeke bölümünde ayağa kalkmış ileriyi gözlüyordu. Şügi yarım açık olan yelkeni zor tutuyordu. - "Ya çocuklar bizden süper Regatte yarış timi olur biz bu surhatle Amerikaya kadar gideriz. Đlerde hürriyet heykeli göründü diye bağırdı" Herkez güldü.. Bir bakıma Avninin kendi de korktuğu halde yaptığı bu cesaret göstrisi diğerlerninde korkusunu almış ve sanki artık zevk almaya başlıyorlardı. Bu vaziyette 3 saate gittikleri yolu 20 dakikada geldiler kendi limanlarını bulmuşlardı. yanaştılar ama tekne çok surhatliydi yelkeni aksi tarafa çevirmek çok zordu. - "Şügiye yardım edin. Büyük ayi buruna git çarpacağız.." diye bağırdı ama allahtan surhati tam zamanında azaltmış ve büyük ayının iki bacakla yaptığı tampon vazifesi tekneye hasar getirmemiş, fakat üzerinden bir araba geçebilecek genişlikteki tahta iskeleyi epey sallamıştı. -- bak bak iyiki çocuğun ayakları sıkışıp kalmadı gençlik işte..... Karaya çıktılar. Ay ile Konuşan Adam tekneyi toparlayıp kapattılar 4 tarafından. bağladılar. allahtan zürih gölü küçük bir yerdi ve dalgakıran dalganın tümünü durdura biliyordu o Anda Avninin aklına gene istanbuldaki dalga kıran geldi. Lodosta Dalgalar bakırköy dalgakıranını aşar arkaya düşerdi. Nerde eee? Bu maceradan sonra arabalara binişerek doğru Aavninin evine.. Yarım litrelik bira bardaklarının içinde ilk olarak sıcak çay sonra aynı bardaklarda çorba keyfi. Bene şansları yaver gidip ucuz kurtulmuşlardı... Runnersler Dağılıyor Bu olayların yaşanmasından bir kaç hafta sonra runnersler son kez buluştular. Şügi askerliğe gidecekti. Büyük Ayı Amerikaya. şimşek iş arayacaktı (Jeames Dean takılacak), Kız Apo ne yapacağını bilmiyordu ve musti türkiyeye dönecekti. Yani Yaz tatilinden sonra Avni gene yalnızkalacaktı. Runners ceketlerini çıkarttılar ve bir daha giyilmemek üzerine dolaba kaldırdılar. Çok hatıraları vardı. Gelecek cumartesi herkez dağılacaktı. Cumartesi geldi Zürich Otobüs Garına geldiler. Büyük Ayı. Musti. Otobüslere bindiler. Şügide hazır olan arabasına bindi arkalarından alaturka su döküldü ve gittiler. Avni bir hafta sonra türkiyeye gidecekti. siside gelecekti. ve geldikten sonra okulunu bitirmiş olan sisi kız arkadaşları ile ibiza ya tatile gideceklerdi. Avni ve Sisi ilersini göremiyorlardı sisi ingiltereye falan gidip kariyer yapacaktı o sıralarda araba tamircisi olan avni ona yetmeyecekti hatta sisinin ailesi avni türk diyerek aşağılıyor sisiye <<Sisi iyi düşün günün birinde sen bir müdür olacaksın ve senin kocan bir türk. ve oto tamircisi bu nasıl olur>> demişler, buda Sisinin aklına yatmıştı. sözüm ona Sisi Avniyi çok seviyordu ama gerçekler karşısında devam ettiremeyecekti. -- hadiii yürrrü ense traşını görelim ben Avni yerinde olsam onun şaçını başını yolarım.... Avninin Türkiye tatili suya düşüyor Gecen zaman içinde Sisi ve Avni Kapalı garajı ve bahçesi olan 3 oda bir eve taşınmışlardı. daha henüz altı ay bile olmamıştı bu ev hem daha pahalı ama daha geniş bir evdi. Avninin sisininde ders yaptığı bir odaları vardı. Bu oda oturma odası ile sürme bir duvarla ayrılıyordu. Bahçede Şügi ile mangal yakıp Bira içerlerdi. Dışardaki Garajda avninin mavişine ayrılmıştı. ---- Olum Mavişte kim... Maviş çoktandır Avninin istediği ama maddi yönden bir türlü almadığı Renault R5 A Turbo marka arabasıydı. Daha henüz araba gelmemişti ama. Ismaranmış Banka sözleşmeleri yapılmış , sadece arabayı alıp doğru türkiyeye yola çıkma kalmıştı. Cuma günü işlemler bitmiş ama Plakalar için Pazartesi olmasını bekliyordu. Gerçi Avni Arabayı aldığı garajda çalışıyor tüm isviçreye lastik dağıtıyor hem daha iyi kazanıyor hemde hertarafı görüyordu. çalışmasıda lazımdı daha birtanesinin babasına en sonunda bulduğu saati alacak okul taksitleri yatacak bu evin kirası ödenecek vs. vs. birde arabanın taksitleri.. Ama arabanın farlarına baktığında sanki birtanesini görür gibi oluyordu. 15.11.2006 19:30:00 Copy rigth 2006- Mertol Gürzel 91/359 Bir Pazar günü Avni uyandığında Aynı yatakta Sisinin diğertarafında, yatan silvi'yi gördü ---- E çüş artık buda kim... Silvi Sisinin tersine süper bir vucuda sayip, hemde kendsini her fırsatta Avniye çıplak göstermeye bayılan kızıl saçlı bir kızdı. Sisinin nedense en iyi okul arkadaşıydı. Aslında, yemeye doyulmayacak manken gibi bir fıstık. Yani Avisyus un sevgi bölümündeki 1. katagoriye giren biri.. Bir gece önce gelmiş. Avnilerde kalmış ama oturma odasında yatmıştı.. Avni herhalde uyur gezer dedi ve gülümsedi. Banyoya gitti. duş aldı traş oldu. Tam dişlerini fırçalarken.. Kapı açıldı üzerinde sadece silip olduğu halde silvi banyoya girdi. "Hımm çok tatlı kokuyorsun" diye Avniden bir yanak aldı. üzerinde olan son şeyide çıkararak duşun altına girdi. ---- Anaaaa. .... ya! anaaa... Avni arkasından baka kaldı. Hayatında o güne kadar gördüğü en güzel şeyleri görmüştü.. -- Ana Avni ne duruyorsun kız sana düpe düz yüz veriyor hadi olum fırsat bu fırsat saldır. ... Avni Dişlerini fırçalamaya devam etti naylon perdenin arkasından Silviyi seyrediyordu. Öyle ya Sisi ile aralarında hiç bir zaman sevgi olmamıştı, Ask heyacanıda çoktan bitmişti. neden olamsın diye düşündü. Sonra birden yok ya dedi. Etrafı toparladı. Silviye Havlu bıraktı kapıyı kapatıp banyodan çıktı. bu arada Sisi de kalkmış kahvaltı hazırlıyordu. Avni Sisiye Silvinin nerden kalktığını biliyormusun dedi Siside evet dün gece rahat yatamamış benim yanıma geldi dedi.. Avni "Şu yabancı kızları ne kadar acayip oluyor?!" diye düşündü. "Tabiyi ya onlar daha rahat burda kimse kızlara sarkıntılık yapıp, saldırmıyor. Kızlarda kimseleri baştan çıkartmıyor, Aslında kuru bir çıplaklık, yani bizde kız erkek arası ilişkiler konusunda ne varsa bunlarda tersi. Daha doğrusu insanların güvenlerini sarsacak hiç birşey olmuyorki. Bizede gördüklerimizle yetinip, üzerine bir bardak soğuk su içmek kalıyor bu durumda." Bu tür düşüncelerle Kahvaltı sofrasını hazırlayan Sisiye bakan Avni, tekrar kendisi için önemli olanın ilişkilere son dakikaya kadar sağdık kalmanın önemli olduğunu hatırladı. -Hah ha ha güleyim bari. Olum çok duyduk bunkları. Ama kadınlar başka bir güvence bulduklarında ne kadar severlerse sevsinler hemen yeni olanın yanına atarlar kendilerini. gel budalalık etme boşver . Seninkindede öyle olmadımı. Sen hiç senin kadar seni seven kadın gördünmü. Hey Avni sana diyorum olum duysana ya ben.. bak hiç oralı oluyormu..... Yaz tatili başlamış Okul tatil olmuş, Folklor de tatile girmiş Avninin türkiyeye gitme olayı da suya düşmüştü. Ablası 1 hafta içinde Doğum yapacak bu sebeptendolayı Annesi türkiyeden gelecekti Avninin ablası sakat olduğu için Şimdiden doğum için hastahaneye yatmış. gözetim altındaydı. Siside tatile gitme olayını öne almıştı. Avni den ayrı kız arkadaşları ile Đspanya'ya tatile giidecekti. Avnide zaten Bankadaki işe daha fazla konsantree olması gerekiyordu. Bu nedenle bu yaz tatil işi yattı ama arabası Mavişe çok seviniyordu. şimdi onun gerçek bir arkadaşı olmuştu.. Dertleşecek konuşacak gerçi hiç bir zaman cevap veremeyecekti ama.. --- Zaten Araba Avniye cevap verse avni bayılır.. Bu arada Avnide gelişme var sadece Martılarla, dağlar taşlarla değil şimdi arabalarlada konuşmaya başladı.... Kahvaltıdan sonra Avni, annesini almaya havaalanına gideceklerdi. Avni’nin annesi olan bitenlerden habersiz, Sisi’yi çok seviyordu. Avni annem ile Sisi tek kelime bile anlaşamıyorlar, belkide ondandır diyerek düşünürdü. Silvi de uyanıp geldikten sonra Ay ile Konuşan Adam kahvaltıya oturdular. Her zaman olduğu gibi Silvi tüm güzelliğini göz önüne seriyordu. Avni’nin Hava alanına gideceğini öğrenen Silvi, Avni’nin kendisini eve bırakmasını istedi. Uçağın gelmesine 2 Saat kala Silvi ve Avni evden çıktılar. Avni Silvi’yi Anne ve babasıyla yaşadığı evine götürüyordu. Silvi 21 Yaşına gelmişti ama hala bir erkek arkadaşı yoktu. Bu sebepten dolayı gidecekleri tatile seviniyordu. Avni ile Sisinin arasının bozuk olduğunu biliyor ve Sisi’yi anlamadığını defalarca Avni’ye söylüyordu. Silvi eve varana kadar Avni’ye kur yaptı Avni’nin saçlarını okşadı. evlerine geldiklerinde Avni’yi dudaklarından öptü güldü ve bahçelerinin çitinin arkasından kayboldu. Avni bu kıza ne oldu şimdi diye düşündü. Neden bu kadar mutlu. “Adam sende” dedi içinden. “Sisi hep söylüyor ama zaten ayrılmaya niyeti yok. Durum böyle olduğuna göre, sadık kalmaya devam.. Đçimde bir tuhaf oldu doğrusu.” --- Eeee Avni şanslı çocuksun yani, Silvi’ yi görüpte için bir tuhaf olmasaydı ben şaşırırdım .... Annesi Hava alanına gelmişti. Annesini alan, Avni annesiyle birlikte yeni taşınmış olduğu henüz annesinin daha göremediği, Avni’nin evine gittiler. Nede olsa Avni’nin annesi Avni ile Sisi’ye etrafa karşı ayıp olmasın diyerek dedikodu falan çıkar düşüncesiyle Türkiye’de acele tarafından, bir nişan yapmıştı. Yani oğlu şunun evini ve nişanlısını görüp oradan, Avni’nin ablasının yanına gideceklerdi. Geceleri de Avni’nin Ağabeyinde kalacaktı. Avni’ye düşen görev ablası hasta haneden eve gelene kadar. annesine şoförlük yapmak olacaktı. Bu aslında Avni’nin de işine geliyordu bir iki gün sonra Sisi Tatile gidecek, Bu sayede zaten tatilde de olan Avni fazla yalnız kalmayacaktı.. Avni genelde yalnız kalmaktan korkuyordu. Çünkü yalnız olduğu zaman hep Birtanesi’yle yaşıyordu. Ormana gitse ağaçlarda. Yelkene gitse suda onu görüyordu. Ne Sisi nede Silvi nede başkası Avni’yi bu düşünceden alabiliyordu. Đsviçre’ye geldiğinden bu yana kaç sene geçmişti. Hatıralar, hayal olarak bile olsa Avni genelde hatırlıyordu, Birtanesi’ni. Tek değişiklik yaşlanmanın verdiği olgunlukla kimselerle dertleşemiyordu. Artık kimseye anlatamıyordu. Ama hâlen içindeydi. Çok ender Şügi ile acaba ne yapıyordur, gibilerinden Geyik yapıyorlardı. Son zamanlarda zaten Şügi’nin de kız arkadaşı vardı, Şügi’ Kungfu’yu da bırakmıştı. Gittikçe Avni ile aralarındaki ortak ilgi alanları azalıyordu. Son zamanlarda Avni Şügi’ye de bozuluyordu biraz. <<Yok Arabaya binerken ayakkabıları çıkarın, iren kızıyor>>. <<Yok ben yelkene gelmeyeyim Iren bekliyor.>> <<Yok oraya gitmeyelim buraya gitmeyelim, yani iren>>. Tam anlamıyla Ligth erkek. Yani sonuçta Şügi’nin bu Đren’in den artık Avni iğrenmeye başlamıştı. Sisi ve birkaç kız arkadaşı Ibiza’ya tatile gitmişlerdi. Şügi de aynı hafta Askere gitti, Folklor Tatil di. Yani Avni için gene yalnızlık dönemi başlıyordu. Avni yine kendine bir meşgale bulmuş tatil süresince Jacky lo’nun Đsviçre’deki güvenlik timleri için açtığı yakın düğüş kurslarında eğitmenlik yapıyordu. Bu Avni için ekstra kazanç sağlamasına katkıda bulunuyor, bir yandan da enteresan kişilerle tanışmış oluyordu. Mesela onların sayesinde, “Streste araba kullanma ve özel güvenlik teknikleri” kurslarına 15.11.2006 19:30:00 Copy rigth 2006- Mertol Gürzel 93/359 gitmiş, merakından Body Gard eğitimi yapmış, Bu kurstan elde ettiği sertifikayı bir kenara atmıştı. Avni her katıldığı kursta ve sonunda aldığı Sertifika yada Diplomaları topluyor,diploma diplomadır deyip öğretmenine verdiği Diploma alma, sözünü aklına getiriyordu.. Avni öğretmenine verdiği ikinci sözü yerine getirmek için, Đsviçre’deki her Saat firmasını yazılı veya telefonla aramış, aldığı cevap ise, sadece TCDD için yapılan bu saatlerin serisi’nin bitmişti. Sonuçta Avni cep saatini alamamıştı. Fakat bir sonraki tatilde öğretmeni’ne kapağında Đsviçre demir yollarının olduğu, köstekli saati götürecekti. Avni Yine Yalnız...... Ablası doğum yapan Avni’nin bir yeğeni daha olmuştu. Annesi artık Ablasının yanında kalıyordu. Avni Sisinin tatile gittiği 2 hafta içinde Đsviçre milli BG diplomasını ve lise Diplomasını almış Frankfurt’taki Fakülteye kaydını yaptırmıştı. Bundan böyle semestir başlangıcından itibaren her iki haftada bir Cumartesi günleri Frankfurt’a gidecekti. Sisi Cumartesi tatilden geldi Avni karşılamaya gitti. Kızların Avni’ye karşı soğuk davranmaları, Adeta Avni’den kaçmaları, Avni’ye Türkiye’deki o gözlüklü okul arkadaşının Avni’ye karşı soğuk davranışını hatırlattı. Avni bunun altında bir iş yattığını sezinliyordu. Trenden arabaya kadar Sisi hiç konuşmadı. Yorgun olduğunu söyledi. Eve geldiklerinde Avni ona yakınlaşmak istedi. Nede olsa o kadar zaman özlemişti. Fakat. Sisi Avni’ye bir şeylerin konuşulması gerektiğini anlatmıştı. Avni zaten hazırdı. Sisi’nin Avniden ne isteyeceğini ve ne olduğunu tahmin edebiliyordu. Konuşmalar doğrultusunda Avni’nin tahmin ettiği doğruydu. Evet Sisi tatilde bir Almanla tanışmış onunla beraber olmuş, fakat nasıl olsa Avni ile ayrılacaklarını bildiği için bunun böyle olması arzulamış, Sisi’ye göre onun Avni’yi unutabilmesi için gerekiyormuş -- Vah vah vah. zavallı.... Ulan Avni şunun gözünün üzerine birtane .... Avni Sisinin anlatmasını olgunlukla karşıladı ve dürüstlüğünden ötürü teşekkür etti. Zaten böyle olması daha iyi idi. Avni’den sorumluluk kalkmış olacak kendini daha iyi hissedecekti. O gün karar verdiler Yatak odalarını Ayırdılar, Avni çalışma odasında kalacaktı. Bu arada Avni’yi teselli eden biri de vardı, Silvi. Silvi nerdeyse her gece Avniler de kalıyordu. Nedense geceleri uyuyamadığı zaman Sisinin yanına gitmektense Avni’nin koynuna girip yatıyordu. Avni’de huyunu bildiğinden, ondan çok zevk almasına rağmen ona sarılıp kardeş, kardeş yatıyordu. Bu arada Sisi Annesinin yanına taşınmaya karar verdi. Avni’nin arabasıyla arada bir eşyalarını taşıyordu. Bazen Silvi ile Avni yalnız kalıyorlardı tatilde olup bitenleri en ince noktasına kadar Avni Silvi’den öğrendi. Buraya kadar her şey yolunda gözüküyordu. Hem Avni’nin canı sıkılmıyor hem de sisi evden ayrılıyordu. Ertesi hafta Avni beyninden vurulmuşa döndü. Cumartesi günü sisinin yeni arkadaşı Ralf Almanya’dan gelecekti Sisi de onu karşılayıp babasının evine götürecekti. sadece 1 saatliğine araba gerekiyordu. Avni’den Mavişi istedi. Avni verdi vermesine.... Sisi Ralf’ı alıp babasının evine götürdükten sonra arabayı teslim etmek için Avni’ye geldikten, sonra Avni Sisi’yi son kez babasına bıraktı. O günden beri Avni Sisi’yi bir daha da görmedi. Avni Sisiyi bıraktıktan sonra birden aklı başına geldi. - “Ne yapıyorum ben? ... Manyak mıyım? Yoksa.... Kadına bak ya!” dedi. Bastı gaza. hem nereye gittiğine bakmadan gidiyordu. Kendi kendine kızıyordu. Ay ile Konuşan Adam – “Ulan...... Ehliyetini ben aldırdım... 3 sene boyunca tek bir kuruş harcatmadan ben baktım.... Türkiyelere 5 yıldızlı otellere ben tatile götürdüm.... Şimdi Okulu bitti, tam maaşla çalışmaya başladı. Avni’yi sildi attı..... Ulan ben Avanak mıyım? Yok bu da sorulur mu hiç! ....Evet Avanağım. Hem de dünyanın en büyük budalası, Yok yere birine takıl 10 sene hatırasını sür, ardından milletin sümüklüsüyle senelerce uğraş bir teşekkür bile etmesin..” Avni en çok Sisi’ye mavişi vermesine sinirleniyor bunu kendine bir türlü yediremiyordu. Sisi’den apaçık yediği kazık, Avni’yi yine eskilere götürdü. O sırada Teypten: << Nerden aklıma geldi kim bilir gezdim dolaştım şehri şöyle bir. Her şey yerinde kendi halinde bir bende hüzün bir bende çile." şarkısı çalıyordu... Avni arabanın içinde olduğu anda çıldırırcasına ve avazının çıktığı kadar... sesi kısılana kadar BĐRTANEMMMMM diye bağırdı --- Bende gelmeyecek sandım... Avni’nin sinirleri sonuna kadar gevşemişti. Kahkahalarla ağlıyordu. bu arada Maviş’in benzin bitmiş, araba sendeleye, sendeleye yol kenarında durdu. Avni 4lü ikaz lambalarını yaktı. Kaç saat araba kullandığını bilmiyordu. Yorgunluktan yanından geçen kamyon ve arabalarının mavişi sallamasına aldırmaksızın, hava soğuk olmasına rağmen uykuya daldı........ Sanırsam Avni’ye gerekiyordu bu. Sinirleri epey gergin di ve kimseye belli etmiyordu. Bu durum Avniyi çok yormuş ve bunalıma itmişti. Patlaması gerekiyordu. Şimdi de yorgunluktan komaya girdi. --- Şiiiittt bana bak lan... buna bişi olmasın? ....hiç böyle olmamıştı daha.... Avni’nin kendine kızdığı konu sonucu olmayan bir ilişkiyi bile, bile devam ettirmesi. Hatta böyle bir ilişkiye başlaması Avni’ye çok dokunuyor. Avni her zamanki inancıyla, sadece Kafasındaki şablona uyan gerçek eşini yani Avni’nin ruhunun ikizinin gelmesini beklemeliydi, yapmadı. Bu ilişkinin de sonucunda, sadece üst yüzeyi boyalanmış, eski binanın dış cephesi gibi, ilk yağmurda güzelim boya akıp gitmiş, altta duran eski küflü duvar, tüm çıplaklığı ile ortaya çıkmıştı. Avni için boyaları akmış duvar, yani Birtanesi’ni unutmak için yapmış olduğu ilişkinin güzelliği bitmiş, Kader Avni’ye << ... Hu hu seni unutmadık bak yine yalnızsın, yine aldatıldın... oh olsun... daha peşindeyiz keh keh...>> demişti. Avni’nin geçmişinde yaşanılan her şey aklına geliyor bunu da Avni’nin sinirleri kaldıramıyordu. Avni baygın değil.. sadece çok yorgun. Bundan sonra sanırsam Avni bir daha da sonsuz aşkı’nı bulana kadar kimseyle hayatını paylaşmayacak her şey yerinde güzeldir, yani üstlerdeki Elma yukarda kalsın... diyecektir. Sonuçta Avni sabit bir kız arkadaşı edinmez artık. ---- Zaten bu tempo ile giderse nereye yetişir ben bilmem... Avni kendine geldiğinde sabah olmuştu. Çevresine baktığında şehrin ortasında 2 tekerleği kaldırımda olmak üzere duruyordu. Duruyordu da bütün gece boyunca yanan ikaz lambaları aküyü zayıflatmıştı. Marş basmıyordu. Arabada benzinde kalmamıştı. Etrafına baktı. ilerde benzinci vardı olmasına. Avni nerdeydi ki? saate baktı sabah 5.30 .. Arabadan çıktı arkada duran su şişesini aldı 1 litre benzin alıp benzinciye kadar gidecekti. Dışarısı ve çevre Avni’ye yabancı geliyordu. Hiç Zürich’e 15.11.2006 19:30:00 Copy rigth 2006- Mertol Gürzel 95/359 benzemiyordu.. Benzinciye geldiğinde benzinci uyanıktı Almanca olarak sorduğu “ben nerdeyim?” sorusuna Ticino- Lugano diye cevap aldı. Avni afalladı... Kendi, kendi ne <<ya olamaz! Ben buraya nasıl geldim?>> sorusunu sordu. Zürichten Lugano 300 Km’lik bir yoldu. Avni tüm gece araba kullanmış olmalıydı. hiç bir şey hatırlamıyordu. Benzinini aldı teşekkür etti mavişin yanına geldi tekrar benzinciye mavişle birlikte döndü depoyu fulladı, Ardından Zürich’e döndü.. Aklında her şey vardı. Sisi, Silvi olan bitenler. Fakat kendisi nasıl Tesin’e kadar, gelmişti. Bunu bilmiyordu. Dönüşte kahvaltı falan yaparak cebindeki son kuruşu da harcayarak eve geldiğinde saat 8.00 olmuştu. Ablasına ve ağabeyine gitmek istemiyordu. boş duran yatak odasına baktı. Bu evde kalamazdı artık. Çünkü hep enayiliği aklına gelecekti en güzeli iş yerine yakın tek oda bir yer bulmak dedi. Oturma odasına gitti. tam bu sıra Oturma odasında koltukta elbiseleriyle uyumakta olan Silvi’yi gördü. Kız üzerine örtü bile almadan koltukta uyuya kalmıştı. Üzerini örttü Ona Çay yaptı. Silvi uyandı Avni’nin boynuna sarıldı. “Nerde kaldın?” diye sordu. “Bütün gece seni bekledim. Merak ettim..” Avni ona sokakta gezindiğini ve sakinleşme ihtiyacı olduğunu söyledi. Silvi kalktı banyoya gitti Duş almak için soyundu duşa girdi. Avni onu seyrediyordu. Aklından geçen “Sisi beni hiç böyle merak etmemişti, Sisi olsa çoktan biner taksiye gider faturasını da masaya getirip koyardı” diye geçirdi. Silvi’yi duş yaparken uzun, uzun seyretti. Artık sıkılacak çekinecek bir sebep yoktu. Sisi gitmiş Avni hür ve özgür kalmıştı. Silvi ile Avni her ne kadar birlikte çok güzel anlar geçirseler de bu sadece yatakta kalıyordu. Avni onun Avni’ye alışmaması için kesinlikle, Ne özel hayatına karıştırıyor, Nede kendisi ona karışıyordu bu vaziyette 1 yıla yakın zaman birlikte oldular. Silvi gitti, gitti tekrar geldi. Birini buluyor çıkıp gidiyor, sonra canı Avni’yi istiyor ona geliyordu. Aralarında olmadı diyecek kadar az temas vardı ama Silvi her seferinde “Seni özledim” diyerek geliyordu. Avni’nin tek konuşup dertleştiği arkadaşı vardı oda ufaklık. Ufaklık 17 yaşına gelmişti. Avni ona büyüklerin yakınları dışında hiç bir zaman Ağabey diye hitap etmesine izin vermedi. Her ikisi de her derdini gelip birbirlerine anlatıyorlardı. Bitlikte geziyorlardı. Avni onun mimiklerine ne zaman dikkat etse tanıdık bir simayı hatırlıyordu. Bu sayede Avni ufaklığa karşı kardeşlikten öteye bir his duyamıyordu. Elinden geldiği kadar ağabeylik taslayıp. Arada bir hırçın ve aksi davranışları ile ufaklıkla Avni arasında olan dengenin sağlanmasına özen göstermişti. --- Ya bana bak bu ufaklıkta çok tatlı biri Avni neden ufaklığı bu kadar sevdiği halde onunla çıkmayı denemiyor... Bak editörcüğüm Gayet basit Avni’yi bir parça tanıdıysan anlarsın. Yanılgı durumunda yani şayet şablona uymazsa ufaklığını bir daha görememekten korktuğu için.. Yani bizim Avni o kadar çok ufaklığını kalbine gömmüş ki. günün birinde ilişkilerinin bitmesinden korkuyor ondan yanaşmıyor. Hatta ufaklığın kuzeni bir gün Avni’ye geldiğinde ufaklığın büyütülmüş bir sürü fotoğrafı’nı duvarda görünce bu soruyu Avni’ye sormuş Avni de aynı cevabı vermişti. "Ufaklığı kaybetmeyi ben kaldıramam" demişti. bu Avni için gerçektende doğru düşünce, Birtanesi’ni kaybedince ne oldu? Ardından Sisinin yaptıkları?. bunun üzerine bir yenilgi daha mı? Avni biter...... Her şeyin olduğu gibi kalması daha uygun..Bunu Avni böyle buluyor.. Kaza ve Hasta Hane...... Ay ile Konuşan Adam Tatil sonu Avni gene işe başlamıştı. Sabahları lastik dağıtıyor Akşamları bankada çalışıyordu. Haftada 1 gün cumartesileri Kung fu pazarları da Folklor ve ders çalışarak vaktini geçiriyordu Şügi askerden dönmüştü. Kız arkadaşından fırsat buldukça. Avni ile buluşuyorlardı. Avni tek odalı eve geçmiş. Kendini derslerine vermişti akşamları işten gelince ders çalışıyordu Yoga falanda eskisi gibi yapamıyordu artık. Yani Aktif hayat gittikçe pasifleşiyordu. Şügi’nin Avni’den gittikçe uzaklaşmasından Avni ne kadar sıkılırsa sıkılsın. Avni, Şügi, Arif ve Ali’nin Norveç e seyahate gideceklerini Biliyordu. Avni’yi ise bu seyahate çağıran olmamıştı. Avni de gururuna yedirip <<Bende sizin ile geleyim.>> dememişti. Zaten, Avni böyle tepeden atlama bir şey yapmış olsaydı, bu hariçten gazel okuma gibi algılanacaktı. Bizim yolcular yoğun bir hazırlık içindeydiler zaten. Bazen Avni onlarla birlikteyken can sıkıntısından, kimsenin pek Avni ile ilgilenmemesinden, ayrıldığı oluyordu. Zaten Arif de Şügi’nin evinde oturuyordu. Şügi’nin babası ve kardeşi Türkiye’ye temelli dönmüşlerdi. Şügi ile Arif iki bekar aynı evde oturuyorlardı. Bir akşam üzeri telefon çaldı. Telefondaki Arif idi Şügi’nin nerede olduğunu Avni’ye soruyordu. Đki tane Đsveçli kız bulmuşlar, Şügi’de ilk önce kızları arkasından da akşam yemek için tavuk almaya Zürich istasyonuna arabasıyla gidip gelmesi gerekiyormuş ama 2 saat olmuş Şügi’den haber yokmuş. Avni Şügi’yi iki gündür görmediğini söyledi. Hatta "Siz Norveç e gitmediniz mi?" diye de sordu. Aslında Avni guruptan sebepsiz yere dışlanılmasına içerliyordu, birazda kırgındı. Arif yok daha değil bu cumartesi gideceğiz dedi. Ama Avni Arif'in gerçektende telaşlı olduğunu hissetti. Şimdi Avni’de meraklanmıştı Şügi’nin orada burada takılma huyu yoktu. Şügi geldiğinde mutlaka, hiç değilse telefonu çaldırmalarını Arif den istedi. Ama Avni’yi de bir huzursuzluk aldı. Şügi hiç bir zaman ve hiç bir kimseye verdiği saatten 5 dakika sonra gelmemiştir. Aklından acabalar geçiyordu huzursuz bir şekilde derslerini bitirdikten sonra yattı ama uyuyamadı. Gece saat 2 gibi telefon çaldı. Avni açmadı. içinden “hınzırlar kızlarla işlerini bitirdiler, ancak şimdi arıyorlar.” diye düşündü ve sırtını döndü yattı. Ama telefon durmak bilmiyordu bu sefer telaşlandı. Telefonda Arif vardı.. Arif Avni’ye “Hemen kalk” dedi. Avni "Şügi hâlâmı gelmedi?" diye sordu. Arif gelmedi “Çünkü kaza yapmış. ağır kaza şu anda Zürich hastanesinde yoğun bakımda!”....................................................................... dit...dit......dit.....dit......dit.....dit.....dit.....dit............................................................ ................................................................................................................... Avni ne diyeceğini bilmeden fırladı giyindi. doğru hasta haneye gitti. Şügi gerçekten de kaza yapmıştı. Avni, orda beklemekte olan Arif'i gördü bu arada Ali’de hasta haneye gelmişti. Fakat onları içeri alamıyorlardı. Hasta hanede bulunanların, Şügi ile Akrabalıkları yoktu. Tanıdık derecesi arkadaşlık diye, Yoğun bakım yerine almıyorlardı. Bizimkiler sabah olup ta baş hekim gelene kadar orada beklediler. Başhekime Şügi’nin Đsviçre’de şu anda hiç akrabası bulunmadığını sadece kendilerinin olduğunu anlattılar. Baş hekim talimat verdi Şügi’yi görebilecek ve Şügi’nin 15.11.2006 19:30:00 Copy rigth 2006- Mertol Gürzel 97/359 ihtiyaçlarını gidereceklerdi. Yoğun bakım odasına geldiklerinde. Şügi komada gibi baygın yatıyordu 5 dakika ancak kalabildiler. Hasta bakıcılar odadan herkesi dışarı çıkarttılar. Doktor yanlarına geldi. Şügi’nin dün gece, yani Arif'in Avni’yi aradığı sıralarda. Zürich istasyonunun hemen yanında ortalama 60 Km sür hatla karşıdan, gene aynı hızla gelen 13 Numaralı tramvay la kafadan ve fren yapmaksızın. Çarpıştığını, Şügi’nin başından yara aldığını, beyin kanaması geçirdiğini, Şügi’nin kendine geldiğini ama beyin kanamasının durmadığı için, ayaklarından aldığı darbelerden dolayı sol ayağındaki baldırının yarısının koptuğu için, Doktorların Şügi’yi kasıtlı ve kontrollü olarak ilaçla uyuttuklarını ve bu durumun 1 ile 2 hafta, sonuçta kanamalar durana kadar süreceğini bir çırpıda söyledi. Doktorun anlatımlarından sonra Bizim üç’lü biri hep hasta hanede nöbet tutacaktı. Arif çalışmadığından gündüzleri Ali ile Avni geceleri sabaha kadar, Şügi’nin yanında kalıyorlardı. Şügi orada ölü gibi yatıyor. ve arkasından Hayat makinesi denilen aletler <bip> <bip> <bip> diye öten bir sürü başka ölçüm aletleri. Bunların kabloları Şügi’nin vücudunda. Sanki bakıma alınmış bir robot gibi Şügi’yi komple örtüyordu. Şügi’nin vücudunda yüzlerce kablo vardı desek yalan olmaz Ertesi gün Avni ve Arif . Polise başvurdu. Polisten kaza raporunu almak o kadar da kolay değildi ama hiç değilse olayı bilen ve Avnilerin durumunu anlayan bir polis, raporu Avni’lere okudu. Kaza saat 22 gibi Avni istasyon istikametinden kendi evine doğru yola çıkmış. Tramvay şoförüne göre bir ok gibi hiç fren yapmadan ve direksiyon kırmadan tramvayın üzerine gelmiş. Çarpışmadan sonra Vatmanın ne olduğunu anlaması, şaşkınlığını yenmesi ve frene basma süresi arasında tramvay Şügi nün arabasını altına almış, 300 m sürüklemiş. Vatmanın kendisi kazadan sonra bunalıma girmiş. Tedavi görüyormuş. Hem Vatman da hem de Şügi’de yapılan alkol testi olumsuz muş. Her ikisinde de alkol yokmuş. kazanın neden olduğunu arabada yapılan mekanik incelemeler sonuçlanınca öğrenilecekmiş Polis ten çıktıktan hemen sonra . Ali’yi de alarak hep beraber Şügi’nin arabasının çekildiği yere gittiler. Arabayı buldular. üzerindeki örtüyü kaldırınca arabanın bulunduğu depo alanının işçileri dahil herkes şok yaşadı. Bu arabadan canlı çıkmak imkansızdı. Allah Şügi yi korumuş tu. Arabanın kırmızı rengi ile Şügi’nin parçalanan şoför koltuğundaki, kanı birbirine karışmış. Arabanın ön tarafındaki motor ve diğer kapsamlar abartısız ortadan ikiye ayrılmış ve tramvayın hala arabanın üzerinde kalan önündeki boynuz denilen kalın demirden bağlantı noktasının kesildikten sonra geri kalan kısmı fren gaz ve debriyaj la tek bir vücut olacak, sanki özel kaynatılmışçasına, arabanın içine girmiş direksiyon komple koltuğa sıkışmıştı ve araba gerçektende bir "V" görümünü almıştı. Başka bir değişle Tramvay arabanın şoför mahal’ine kadar girmiş paramparça etmişti. Arabayı çeken kişiden duyduklarına göre tramvayında zaten ön tekerlekleri arabanın üzerindeymiş, O kaza mahal’ine geldiğinde 4 saat itfaiye tramvayla Şügi nün arabasını ayırtıp. Şügi’yi içinden çıkartmışlar........... Şügi’nin arabasını da inceledikten sonra, bizimkiler hemen hasta haneye gittiler. Kaza olalı üç gün olmuştu. Hasta haneye geldiklerinde. Daha önceden haber verdikleri Şügi’nin babası uçakla Türkiye’den gelmişti. Şügi’nin babasının almancası yok diyerek, Şügi’nin babası Kemal amca, hasta haneye gelirken yanına Ali öğretmeni almıştı. Ali öğretmen Türkiye’den, Đsviçre’de yaşayan Türk çocuklarına, ders vermek Ay ile Konuşan Adam için yollanılan, kadrolu öğretmenlerden birisiydi. Kemal amcanın elleri kolları titriyor, konuşmasından bir şey anlaşılmıyordu. Ali hoca doktoru karşısına almış bilgi alıyordu. Doktor kibar ve sabırlı olarak Ali hocaya anlatıyordu. - "Şügi’de kazadan ötürü beyin kanaması var. Şügi’yi şu an suni komaya soktuk uyutuyoruz. 1 ile 2 hafta sonra ilacın dozunu azaltıp kontrol edeceğiz. Gerçi dünden beri beyin kanaması da durdu. Şimdi beyninin içindeki toplanan kanların boşalmasını bekliyoruz." Dedi Bizim meşhur öğretmen Ali bey Şügi’nin babasına döndü ve - "Kemal ağabey Şügi’nin beyin çalışması durmuş. Oğlun komada. Şimdilik makine ve ilaçlarla uyutuyorlarmış 2 haftaya kadar kendine gelir mi? Gelmez mi? diye bilinmiyormuş" değince --- Yuh be! oha!! çüş!! artık bu kadarda olmaz.... Avni Arif ve Alinin bir anda beyinleri döndü. Kemal amcanın elleri kolları titremeye ve ayakları çözülmeye başladı. Odadaki sağlık elemanları, Kemal beye yardım ederken. - "Yalancı köpek öylemi tercüme edilir dedi ve Ali öğretmeni hademeler gelmeseydi nerdeyse orda gebertecekti. Tabiatı ile Arif ve Ali’de işe karışınca hademeler araya girdi tatlı bir dille Ali öğretmen oradan uzaklaştırdılar. Arkalarından, Arif la Ali Kemal amcayı yatıştırıp olayın öyle olmadığını söylerken Avni hala Arkasından "Defol" diye bağırıyordu. Avni Arif ye döndü ve "Arif ver bir sigara” dedi sigarayı Alinin hayretli bakışları önünde 24 yaşında olduğu halde ilk kez yaktı ve içti... Aslında aralarında sadece Arif sigara içerdi. Avni, şaşkınlıktan ne yapacağını bilemeyen Kemal amcaya o kadar anlattıkları halde, Şügi’nin iyiye doğru gittiğini söyledikleri halde, Kemal amca kime inanacağını şaşırmış saf, saf oturuşunu görünce.. - "Bak Kemal amca. Şurası gerçek ki, Ali öğretmenin dedikleri doğru değil. Sen belkide bize de inanamıyorsun. Kendinde almanca konuşamadığına, almanca’yı anlamadığına göre, sana önerim, al eline telefonu ablamı ara. Biliyorsun ablam hem tercüman hem de zaten ömrünün yarısı hasta hanede geçti onu çağır, ona sordur." dedi bu Kemal amcanın da aklına yattı. Hemen Avni’nin ablasını telefonla aradı. Avni’nin ablası Hastaneye geldi durumu öğrendi bir kez daha Kemal beye her şeyi anlattı. Ancak bundan sonra Kemal amca rahatlamış ve Şügi’nin başından ayrılmaz olmuştu. Şügi hala hasta hanedeydi hemen, hemen her gün ziyaretçisi geliyordu. ufaklık ve Arif , Ali ve Avni zaten her gün ordaydılar. Şükürler olsun Şügi’nin durumu gün geç tikçe düzeliyordu. Doktorların dediği gibi 5 gün sonra suni solunum cihazını, çıkartmışlar. Şügi’nin o dev gibi vücuduna bu görevi devretmişlerdi. Şügi’nin yüzü artık görülüyordu. Arada bir gö kapakları da oynuyordu. Doktorlar iki hafta sonra dedikleri gibi, Şügi’ye verilen narkozun dozunu azatmışlar. Bunun belirtileri olarak, Şügi baygın olmasına rağmen arada bir hareket ediyor kolunu bacağını oynatıyordu. Doktorlar her gün test yapıyorlardı. Sol kolu dışında 15.11.2006 19:30:00 Copy rigth 2006- Mertol Gürzel 99/359 tüm organlarından pozitif cevap almışlardı. Yani görünüşte Şügi’nin organları sağlam ve çalışıyorlardı. Bu ara Avni, Arif ve Ali için günlük yaşam iş ve hasta hane arasında gidip gelerek geçiyordu. Avni yakın olduğu için öyleleri de hasta haneye uğrar Kemal amcanın isteklerine kulak verir, yerine getirirdi. Gerçek arkadaşlık bu günler için derdi Kemal amca . Kazanın üzerinden bir buçuk ay geçmişti. Bir pazar günü hasta haneye gittiklerinde yatakta ölü gibi yatan, Şügi bir haftadır narkoz almamasına rağmen, hala uyuyor ve kendisinden hiç bir belirti vermiyordu. Doktorlar “Şügi’nin bilinci yerinde mi değil mi bilemiyoruz. Her gün test yapıyoruz ama henüz ağzından tek bir kelime alamadık” dediler. Vücut olarak kırıkları düzelmek üzereydi. Çene kemiğindeki kırıklar nerdeyse kaynamıştı. Tek görülen şey bacaklarında his vardı. Gıdıklanınca kendini geri çekiyordu. ama sol koldan hala cevap yoktu. Bir de sol bacağının baldır dediğimiz adalesi komple yoktu. Bu adalenin yarısından fazlası parçalandığı için ameliyatla kesmişlerdi. Ama Şügi yürümesini yeniden öğrenecekti. Doktor bunları anlatırken Birden.. Şügi "Baba" dedi. Kemal amca, hemen yanına koştu doktorlar ve odada olan herkes den, tık çıkmıyor. Beliyorlardı. Bu Şügi’nin aylardır ilk söylediği kelime olmuştu. Şügi’nin hafıza olayı ne durumdaydı? Odadakileri tanıyacak mıydı?. O an için herkesin merak ettiği konuydu. Şügi titrek bir sesle - "Baba kaç gündür sana soruyorum. Asker arkadaşıma 10 fr. borcum vardı. Ödediniz mi? Bir de Zürich’teki Đrfanın bana 20 Fr. borcu var onu alın asker arkadaşıma ödeyin" Kemal amca gözleri sevinç yaşlarıyla dolu - "olur sen merak etme” dedi Odadaki herkes sevinçten ne yapacağını bilemiyordu herkes hasta hanede oldukları için içlerinden sevinç çığlıkları atıyorlardı. Tek, tek Şügi’nin yanına gittiler “Beni tanıyor musun” diye sordular. Şügi’de sadece başını sallayarak yanıtladı. Doktor gelip herkesi dışarı atana kadar Bu sorgulama oyunu devam etti. ---- Ben Şügi’nin yerinde olsam işime gelmeyenlere Yoh tanımıyorum derdim kih kih..... Bundan sonra iş doktorlara kalmıştı Şügi’ye günlük testlerini yapıyorlardı. Onları camın arkasından seyreden Kemal amca ne diyeceğini şaşırmış durumda üzgün bakıyordu. Avni bunu fark etti onun yanına gitti. - "Ali, Kemal amca neyin var" - "Şügi hafızasını kaybetmiş benimle konuşacağına ıvır zıvır geveliyor" dedi Ali Kemal amcanın gözleri yaşlandı kenara oturdu. Avni ve Ali ardından Arif onun yanına geldiler. - " Kemal amca ne diyordun bu düşündüğün doğru değil.. Şügi çok mu çok cimri’dir bunu bilmiyor musun?" - "Ve gerçektende o iki kişiyle parasal problemi oldu. belkide aklına gelmiştir dedi" - "Ama bana “beni tanıyor musun?” diye sorduğumda başını sallarken adam sende kimsin der gibilerinden ters, ters bakıyordu" Ay ile Konuşan Adam dedi - "Olum Ali, 30 kişi aynı anda, tek, tek “ben kimim” diye sorarsa buna bir de en iyi arkadaşları da katılırsa kızmıştır. Ondan öyle davranmıştır. Bekle bir iki gün geçsin. Bana kalırsa Narkozdan hala normal konuşamıyor" diyerek duruma aydınlık getirdi. Bu olaz Şügi içinde kolay olmamıştı. Şügi narkozun etkisiyle konuşamıyordu ama günler öncesinden yanında neler konuşulduğunu duyuyordu. Nerde olduğunu da biliyordu. Fakat neden hasta hanede olduğunu daha kavrayamamıştı. O gün hepsi daha mutlu bir şekilde hastaneden ayrıldılar. Günler sonra Şügi daha çok kendine gelmiş, ayaklanmış yani oturabiliyordu. Kazanın olduğu günden üç ay sonra Şügi’yi bir başka hastaneye fizibilite çalışmaları için yolladılar. Bu hasta hane şehir dışında bir yerdeydi. Şügi’nin babası, Vizesi bittiği ve Şügi’nin daha iyi durumda olduğunu görünce içine sinerek tekrar Türkiye’ye dönmüştü. Şügi gün geç tikçe kendine geliyordu yapılan tedaviler sonucu, artık yürüyebiliyordu. Kendi yemeğini yiyordu. Tek başına her ne kadarda hoşuna gitmese yıkanabiliyordu -- Tabiyiki hemşireler her gün onu yıkarsa bende olsam kendi kendime yıkanmaktan hoşlanmazdım doğrusu.... keh..keh..keh.. Avni okuldaki derslerin yoğunluğu yüzünden bankadaki işine daha ağırlık vermiş, şoförlük işini haftada üç güne indirmişti. Avni ne zaman mal götürmek için tur’a çıksa Şügi’ye hasta haneye uğruyordu. Hafta sonu onu hastaneden alıp tekerlekli sandalye ile Folklora, göl kenarına gidiyorlar. gene 4 lü olarak eğlenebiliyorlardı. Avni gitmese Ali, Ali gitmese Arif muhakkak gidiyordu Şügi’nin yanına... Arif da aynı Avni gibi dışarıda yani ömrü yollarda geçiyordu. Arif Elektro montör olarak çalışıyordu. Avni’nin bankada çalıştığı sırada Avni’yi acilen, güvenlik müdürlüğüne çağırdılar Avni’yi çağıran resmen 1600 şubesi olan bankanın Güvenlik müdürünün kendisi idi. Avni şaşırdı “acaba bir hatamı yaptım?” diye düşündü. “Normal bir şey olsa, acilen hemen şimdi çağırmazlar.” Avni hemen arabaya atladı bankanın bilgisayar bölümünden banka merkezine kadar gitti. Hem de iş arkadaşlarının kuşkulu bakışları arasında. zaten onu yabancı diye çekemezlerdi. Selam verse duvara bakanlar çoktu. Şügi ile telefonda konuşsa ne kadar komik bir lisan diye aşağılayanlar da vardı. Avni günün birinde patlayacaktı ama.... Ve hatta Avni’nin güvenliğe gitmesinin gerektiğini duyan şefi onun yanına gelerek Avni’nin sorumlu olduğu işi, bu olay aydınlanana kadar kendisine aldığını ve Avni’nin bilgisayar girişlerini de kapattığını söyledi. Zaten 1 senedir ne izin kağıdı zamanında gelir nede kurs başvurusu. Avni birşeylerin döndüğünün farkında idi ama Fesatların Fesatlığının fazla süremeyeceğini de iyi biliyordu, Allah’a havale ediyordu. Her şeye rağmen içinde de bir kuşku vardı. Heyecanlanmış ve belkide hayatında ilk defa korkuyordu. Avni hakkında bir Fesatlık planladılar da Avni’nin üzerine bir suç atacaklar ise diyerek Avni çok korktu. Ama gitmese olmaz bu sefer kaçtı denilecek ve her şey daha da kötü olacaktı. Acaba bilgisayarlar “Hack” edilmişte Avni mi sorumlu tutuluyordu? Yoksa kendi kontosundan 50 frank fazla para çekerek eksi rakama düştüğü içinmiydi bu çağrı. Zaten 15.11.2006 19:30:00 Copy rigth 2006- Mertol Gürzel 101/359 gitmedende öğrenemezdi bunu. gidecekti --- Olum zaten yoldasın ya bir gün kendi kendine kuruntu yapmaktan kalp krizi geçirip ölcen başımıza ... Avni güvenliğe geldiğinde öylen vaktiydi yani Ofiste onu çağıranlardan kimse yoktu. Avni’ye 13.30 dan sonra gelmesimni söylediler. Avni’nin kapıları açmaya yarıyan. Kartıda hala çalışıyordu. Bu kart bankanın bilgisayar olan her bölümüne girebilmesini sağlıyordu. demekki kötü birşey yok diye düşündü avni yemek yemek için, dışarı çıktı. Avni bu arada zürihin merkezine kadar gelmişti. Ne yapayım diyerek düşünürken aklına, "Şu bizim Bitanem da buralarda bir yerlerde çalışıyor bir uğrayayım" dedi --Sakın ha! avni yapma!....Ceylan adını verdikleri kişi aslında Avni'nin bir arkaşının küçük kardeşiydi. Annesi hep kızını bu isimle çağırdığından ve gerçektende cok güzel olasından dolayı kızın ismi böyle kalmıştı. Ceylan Avniyi görünce çok sevindi o gökyüzü mavisi gözler yaşlandı sevinçten. hemen yemek yemeğe gittiler. Şügiden havadan sudan konuştuktan sonra bir ara, Yemekte Ceylan Avni’ye - "Bak Avni biliyorum. Sen Sisi’den ayrılalı uzun zaman geçti. Bu güne kadar bekledim ama artık benimde sabrım kalmadı..." Bu ara kız titriyordu. Avni neyin var gibisine, her zaman yaptığı gibi sevecenlikle Ceylan’nin yanağını okşadı. Fakat kız bozulurcasına. - "Bırak Avni konsantremi bozuyorsun” dedi. Avni hemen elini çekti tamam oldu gibilerinden mimik yaptı ama işin sonu nereye varacak diye de düşünüyordu. Bu kızın Avni’ye karşı olan hayranlığını herkes biliyordu. Avni kıza - "eee devam et o zaman.” Dedi. Kız yutkundu. Durakladı, bir şeyler düşündüğü belli oluyordu. - "Kaç senedir seni tanıyorum. Sende beni tanıyorsun. Ama beni bu gün öyle bir hayal kırıklığına uğrattın ki anlatamam" Şimdi de şaşırma sırası Avni’ye gelmişti. - "neden? seninle yemeğe çıktığım için mi. Bunu sen ne zamandır istiyordun. Yok restoran olayında desem, restoranıda sen seçtin" - "Hayır, Hayır değil. Sen görgülü, kibar ve saygılı bir insansın. Beni duvar yanına oturtup kendin karşıma oturdun. Bizde bilirsin, umumi yerlerde kızlar erkeklere sırtları dönük bir vaziyette oturtturulmaz mı?. Ben senden bu kabalığı hiç mi hiç beklemiyordum, buna çok ama çok içerledim" dedi. Avni rüzgarın hangi yöne estiğini fark edebiliyordu. Kısa olarak kıza - "Özür dilerim o zaman ama, benimde bir bildiğim var. Sen devam et” dedi. - "Bak Avni bir şey daha var. Sana kızdığım konulardan en büyüğüde bu. Sen sisi den ayrıldıktan sonra bana geleceksin diye bekledim. Ama hiç aramadın. Birde şu ufaklıkla çok ilgileniyorsun. Senin onunla gülüşmen beni mahvediyor. Bende karşına, benden başka biri çıkmadan, dedim ki sana söylemenin zamanı geldi. Avni. ben seni istiyorum. Biliyorsun kendime ait dayalı döşeli Yalova’da deniz kenarında Villa’m var. Yelken ve denizden hoşlandığını da biliyorum. Đstediğin an önüne bir yat ta alabilirim. Ağabeyimden yeşil gözlü ve kıvırcık saçlı birisinden hoşlandığını da öğrendim. Bende kumral kıvırcık ve yeşil gözlüyüm. Fiziksel bir engel bulabileceğini de sanmıyorum. Ben senin için yaratılmışım. Gel benimle evlen gidelim buradan sana iş yeri falan da açarız. Hem zaten hiç çalışmasan da olur" --- Hadi Avni kedi olalı bir fare tututn sonunda iyisin iyisin..... Avni tahmin etmeyeceğiniz kadar soğukkanlı kızın karşısında oturuyordu. Bir az durakladı. Aslında kızın dedikleri doğruydu. Bu kızı aslında Avni dış görüntüsü olarak Ay ile Konuşan Adam her zaman beğeniyordu. Gerçektende çok ama çok güzel biriydi. Erkeklerin dudaklarını uçuklatacak kadar da düzgün bir vücuda sahipti. Birtane’sinin şablonuna görüntü olarak uyuyordu. Ama..... Avni’nin aradığı hiç bir zaman Birtane’sinin kopyası değildi. Avni için önemli olan karakter di. Avni Durakladı ve.. - "Bak güzelim dediklerin doğru. Şimdi sana ilk olarak seni neden? şu karşıda barda oturan yakışıklı delikanlılara dönük oturttuğumu söyleyeyim. Benden çok daha yakışıklı erkekler, ne bileyim senin için çıldıracak kişiler mevcut. Onları göresin diye. Hem sen “ufaklığı” bu işe karıştırma o benim kardeşimden daha yakın..... Teklifine gelince... Đlk kez ağabeyinden bana karşı duyguların olduğunu duyduğumda şaşırmıştım. Ama zamanla geçer diye düşündüm ve mümkün olduğu kadar sen den uzak kaldım. Gördüğüm kadarı ile fazla bir şey getirmemiş. Güzelim sen çok güzel bir kızsın bu gerçek. Hem Türk olarak hemde isviçrelerin arasında gördüklerimin en güzeli" --- Birtanen. Ne oldu ondan damı güzel..... (Reji bozma! Ya! Çaktırma ama ne yazık ki evet! Gerçekten de ondan çok daha güzel, Allah özene, bözene bir Pazar günü yaratmış. ) Aslında Bu kızın böbürlenmesi kendini beğenmişliği, birde epey yoğunca uydurukçuluğu olmasaydı. Avni başka bir kusur bulamazdı ve onun peşinden koştururdu. Fakat çocukluğundan beri tanıması, her türlü huylarını bilmesi Avni’ye kesin kez Hayır dedirtiyordu. Avni için yarattığı şablona uyan ruh önemliydi. Avni arada bir duraklıyor ona söyleyeceklerini düşünerek söylemeye çalışıyordu. - "Ama sana karşı bir sevgi duyamıyorum. Hem sen çok daha gençsin daha 20 yaşına bile basmadın. Đstersen gönlünü eğlendir benimle. Yani istediğin kadar benimle ol. Sonuç değişmeyecektir. Ben derim ki , bırak böyle kalalım senin yakınında olayım. Ama seni utandıracak bir şey olmasın aramızda. Her zaman yüz yüze gelebilelim. Başımızı öne eğmeden. " --- üf be lafa bak... Abi bu Avni kıza, resmen birtanesinin Avniye söylediği, Neydi ? Hani vardı ya “insan kalbine laf atlatamıyor “ Neydi işte öyle bişi.. O cümlenin kibarca’sını söyledi hem de bir şiir gibi.. Zavallı kız acıdım şimdi.. Bunun üzerine Ceylan hiç düşünmeden hızlıca - "Avni sana bu konuyu düşünmen için 6 ay fırsat veriyorum ona göre düşün taşın yoksa beni bir daha bulamazsın. Bilmiş ol.” Dedi. Havadan sudan konuşmaya devam ettiler. Kız Avni ile aralarında geçen konuşmayı unutmuş gene gülüp anlatıyordu. Aradan bir kaç zaman geçti ve Bankaya gitmesi gereken Avni kalktı. Bankanın yolunu tuttu. Yolda giderken de düşünüyordu. Avni yine geçmişe takılmış, banka güvenliğinin onu neden çağırmış olabileceğini bile unutmuştu. “Demek ki Birtanem de epey zorlandı bana o satırları yazarken ne kadar zormuş bir insana "Đnsan kalbine söz geçiremiyor kendini isteyeni değil kendinin istediğini istiyor bundan da anlayacağın gibi sana cevabım gene hayırdır demek." Gerçi, Avni kendini tekrar zorladı hatırlamak için. Acaba ona bir şey mi teklif etmişti de, ondan sanki soru sormuşçasına böyle bir cevap gelmişti. Avni bir türlü bu soruya, cevap bulamıyordu. “Mutlaka ters bir şeyler yapmışımdır.” Diyerek yoluna devam etti. 15.11.2006 19:30:00 Copy rigth 2006- Mertol Gürzel 103/359 --- Ya abi Avni yürüye dursun..... Neden bu kızı beyenmiyorki Avni görünüşe göre çok iyi tanışıyorlar hem de güzel parası da varmış oh ne ala hiç çalışmayacak gel keyfim gel böylesini yemede yanında yat... (Bak Reji anlatayım. Tamda üzerine bastın ayağını kaldır. Avni sisi’den bu yana neden yalnız --- Yani sürekli çıktığı biri yok demek istedin..... Evet çünkü o hala Hayalindekini bekliyor, Yani aklında yarattığı, bu arada Birtane’sinin bile içine sığmadığı, şablonunun kızını. Bu en önemli neden. Đkinci nedene gelirsek seninde dediğin gibi Avni bu Kızı iyi tanıyor. Hata aslında bu kızın annesinde, kızım Ceylan sield oğlum bilmem ne diye, diye çocukları şişirdikçe şişirdi. Avni’yi korkutanda kızdaki bu kibir. Sen biliyor musun kendini başkası sanan biri ile evlenmenin ne olduğunu? Bana kalırsa en iyisini yaptı Avni ve üzmeden halletti. Hem bak 6 ay düşünme zamanı bile aldı.. ---- Kız çok üzülür mü sence. . kim Ceylan mı? Yok hayır.. Unutmuştur bile.. Avni zaten kızın ağabeyinden biliyor bir başkasıyla kız sözlü gibi. Sadece gözü Avni de belkide, şansını denemiştir Kimselerin yapamadığını yaptım diyerek öğünmek içindir. Kim bilir.. Günahını almayalım. Bu Arada hala kendi kendine neden hep ben? diyerek soran Avni nerdeyse bankanın önünden geçip gidecekti. Avni bankanın giriş kapısını son anda fark etti. Kapıyı kendi kartıyla açarak personel bölümünden içeri girdi Güvenlik masası şefinin odasına gitti. Kapıyı çaldı. Kapıyı açtı. Masasında oturan kelli-felli Müdür ayağa kalktı - "Ohh Herrn Avni” dedi “hoş geldiniz. buyurun oturun " Avni artık hiç bir şeye anlam veremiyordu. Adam Avni’nin karşısında ayağa kalkmıştı. birde türkçe "merhaba" dedi Avni’de "Merhaba" dedi oturdu . Hal hatır sorduktan sonra Müdür Avni’ye onu neden çağırdığını söyledi. Konu avni’nin hiç beklemediği bayağı enteresan bir konuydu.. Güvenlik kendi bünyesi içinde araştırma yapmış ve aradıkları kişiye en yakın olan ve Avni’nin Jacky Lo zamanında verdiği güvenlik dersleri kapsamında en iyi güvenlik bilgileri olduğunu bir tavsiye üzerine bulmuşlardı. Banka dünyaca ünlü Mari Maka adında Afrikalı bir şarkıcıyı sponsora ediyordu. Bu kadın Đsviçre’nin 4 şehrinde konserler verecekti. Avni’den istenilen bu kadına hem şoförlük hem de korumalık yapmasıydı, yani kadını gözetsin istiyorlardı. Bir yandan kadının politik faaliyetleri dünyanın her yanından bilindiği gibi, Afrikadaki siyahilerin bağımsızlığı için uğraşması, kadına binlerce düşman getirmişti. Ama kadın asla koruma istemiyordu bir şey olursa olsun diyordu. Avni gizlilik açısından en uygun kişi idi, çünkü Avni’yi kimse tanımıyordu. Kadın onu sadece şoför zannedecekti. --- Ah ne güzel tıpkı Avni gibi onun damı Bitanesi onu bırakmış vah vah .... Avni bu görevi hem soul müziğine olan merakından dolayı, Birde son zamanlarda yaşanılanlardan sonra, Avni için hava değişikliği getireceği bilincinde Avni gururlanarak kabul etti. Arkasından Güvenlik müdürüne kendi çalıştığı bölümde olan biteni şefinin Avni’nin güvenlikten çağrılması üzerine yaptıklarını ve söylediklerini anlattı ve ondan Avni’nin şefini arayıp durumu izah etmesini istedi. Avni iş yerine döndüğünde Şefi böbürlenerek hoş geldin Avni seni kutlarım dedi ama hala kendine yediremiyordu. Avni’de için den "Yehh. Bir sıfır dedi" Akşamleyin Avni Şügi’ye gitti Hasta hanede Şügi gene o eski sevecenliğine kavuşmuş tekerlekli sandalyeyi nasıl kullanabildiğini Avni’ye gösterip hünerlerini sergiliyordu. Avni’ye de “Al bakalım Avni, oradan bir tane de sen” dedi. Onu da tekerlekli sandalyeye oturttu başladılar birlikte oynamaya. Sanki eski zamanda olduğu gibi hani Ay ile Konuşan Adam her yerin buz tuttuğu sırada bisikletler ile buzlu yolun üzerinde yaptıkları bale gibi. Gene eskisi gibi kovalamaca oynuyorlardı ama o giden bisikletinin üzerinde ters dönüp Nasrettin hoca gibi poposuyla bisikleti kullanan Şügi yoktu. Bu Avni’yi çok üzüyor, adeta ne zaman ayağa kalkacak diye düşünüyordu. Şügi’nin yaşadıklarından sonra. Bu bütün olan bitenlerden sonra . Avni onu bu halde görebilmeye bile şükrediyordu. Şügi nün sevinçi yüzüne vuruyordu. Avni “ne kadar cesur birisi. Ben olsam galiba kaldıramaz yaygarayı basardım. Şügi’den, daha bu güne kadar bir yakınma bile görmedim. Olana şükredip daha kötüleri var diyordu hep.” Ertesi gün yani Cumartesi günü Arif ile Ali gelip Şügi’yi alacaklardı ve Arif'in nişanlısıyla tanıştıracaklardı Şügi hafta sonunu onlarla geçirecekti. Gerçi. Her şey yolundaydı ama Avni onlara katılmayacaktı. bir bakıma Şügi’de gene hasta haneden çıkacağına seviniyordu. Çünkü Şügi’yi çıkartmak Askeriyeden asker çıkartmakla aynı idi. Doktor raporu vs. gerekiyordu. Zürich’teki Şügi ile Avni’nin gittikleri Folklor gurubu da krizlere girmiş. Avni’nin ufaklıkla aralarının açılmasına sebep olan aynı kişiler, Folkloru da dağıtmışlar yani Pazar günleri artık folklor yoktu.. Avni’nin bu hafta sonu ne kadar rahat kalacağını gösteriyordu.. Avni bu gün başına gelenleri anlattı Şügi’de Avni için sevindi Ceylan e bir parça acıdı ama Şügi, Avni’yi iyi tanıyordu Avni bir daha asla yürümeyeceğini bildiği ilişkiye girmeyecekti. Girseydi zaten Şügi’nün gözünde satılmış, şerefsiz kişi olacaktı. Şügi “Mari Makanın keşke bende güvenliği yapsaydım” dedi. Avni Şügi’ye onu tanıyıp tanımadığını sordu çünkü Avni Şügi’nin Soul merakını biliyordu. Şügi "Oğlum sende tanıyorsun" dedi Avni hangisi o diye sordu Şügi "Do say do say" Evet Avni bu şarkıyı ve ritmi çok seviyordu ve şimdi daha çok gururlandı. Zürich konserine Şügi’yi de getirecekti. Buna söz verdi Avni aynı gece Jacky lo’ya uğraması gerekiyordu Şügi ile öpüştüler ve Avni ayrıldı. Şügi’den sonra Jacky lo’ya uğrayan bir parça çalışan Avni, eve geldiğinde gece epey geç olmuştu o gece ödev falan yapmadı.. Zaten Ertesi günü cumartesi olduğundan kursları da yoktu .. Yere oturdu bağdaş kurdu ve Ke-O-Rem trans’a geçti --- Eyvah yinemi epeydir yapmamıştı Ne oldu yoksa her şey yeniden mi başlıyor.... Avni konsantre olmuş onu arıyordu ona çok ihtiyacı vardı Şügi’ye artık her şeyi anlatamıyordu. Yani Kısacası Avni’nin konuşacağı kimsesi yoktu. Gece boyu zihinsel onu aradı içine büzülüp ağladı, ağladı. Yine sinir krizleri geçiriyordu. Hem de bu sefer buna hiç bir sebebi yokken. Her şey yoluna girmişken. Ama Avni’nin içindeki burukluk onu yiyip bitiriyordu. Bu gün öğlen yaşadıkları Avni’ye çok koymuştu.. Hep Anı sorunun cevabını arıyordu. Kendi kendine verdiği sözleri gerçekleştiriyor, en az iki sene sonra diplomasını da alacaktı ama. Yaşı 26 ya geldiği halde aklındaki O soruyu hep tekrarlıyordu. <<Neden? Niçin?>> neden kader hep ona şamar atıyordu. Bu konuda. Sadece yalnızlık bitmemişti. Başka her şeyi yerindeydi. Avni'nin hayallerinde brtanesi artık yoktu. Türkiye’den haber de gelmiyordu. Her telefon çalışında yüreği hopluyordu acaba diyerek. 15.11.2006 19:30:00 Copy rigth 2006- Mertol Gürzel 105/359 Ke-O-Rem ‘ Avni, hiç alışa gelmemiş bir vaziyette birden bıraktı. Ayağa kalktı. Masanın yanına gitti. Sonra bir sigara, ardından bir sigara daha yaktı. Olmuyordu eskisi gibi kendisini O na odaklayamıyordu Birtanem olayı sadece Avninin kafasında gelişen kim olduğu bilinmeyen bir Kız'a dönüşüyordu. Bir Mitos. Evsane. Hayalmi gerçek mi belli değil. Yatağa kıvrıldı. Uyudu. Ertesi sabah saat 9.00 da kapı çaldı. Avni kapıyı açtığında karşısında Silvi duruyordu. --hah yaşa silvi sen çok yaşa ... Avni uyku sersemliği ile gözünü ovuştururken Silvi içeri daldı. - "Seni en çok böyle seviyorum" dedi. Avni’yi yatağa attı. Sonra kedisi Avni onu seyrederken soyundu. Avni bu kızın en çok bu huyunu seviyordu. Sanki sabahleyin evinden işine giden kadın akşam eve geldiğinde, nasıl rahat ederse Silvi’de Avni’ye geldiğinde aynı rahatlıkla kendini evinde gibi hissediyordu. Avni - "Altı aydır nerdeydin?" diye sordu Silvi anlatırım dedi ve cumburlop Avni’nin yanına. Avni’yi sanki hiç görmemişçesine kokluyor, adeta yiyip bitiriyordu. Avni Silvi’ye ona bu konu ve Avni’ye karşı beslediği istek ve duygudan, içinde taşıdığı bu aşırı istek için çok minnettardı. Avni bir ara kalktı Anne ve ablasını aradı gelemeyeceğini bildirdi sonra devam --- eee detay yokmu yani ... hoş anlatsa başi, “O” nun hikayesi ile Emmanuelle filmini yapanlarla belaya girecek ya hadi neyse... Avni bu doyumsuz kadınla hayatında yaşamadığı duyguları yaşıyordu. Ertesi sabah yani nerdeyse Silvi’nin geldiğinden 24 saat sonra uyandığında gene Silvi yatağın üzerinde o benzeri olmayan güzel ve kusursuz vücudunu sergilercesine uyuyordu. Avni Silvi’nin başında oturdu ona baktı. Aslında bu kızı Avni sevebilirdi. Hem de Sisi’den çok daha fazla. Ama onun huylarına alışabilecek miydi.. Yok hayır. Alışamazdı. Avni kendi kendine, “Allah’tan Silvi var sapıklar gibi ihtiyaçlarımı sokakta aramıyorum.” diye düşündü. Bu ara Silvi uyandı. Yatağın üzerinde oturdu. Avni kalem kağıt aldı masasına oturdu başladı Silvi’yi çizmeye Bu kadın o kadar güzeldi ki çizerken bile Avni mest oluyordu. Ama sadece libido olarak. Duygu olamayan bir mest olma türü.. Silvi Kız Avni’ni onun resmini yaptığını fark etti ve hiç verdiği pozu bozmadan. - "Avni ben dün sabahın köründe nerden geldim? biliyor musun?" dedi. Avni çizimini bırakmadan - "anlat" dedi Silvi - "Nişanlımı güney Amerika’ya yolladım hava alanından" Avni zaten bu kızdan her türlü deliliği beklediği için. - "Ya demek nişanlandın" dedi Silvi - "Evet hem de 2 hafta sonra evleniyorum" dedi. Avni nerden esti bilinmez. - "iyi tesadüf bende" dedi Kız Avni’nin gözünün içine o parlayan gözleri ile bakarken. Avni ona - "Bana bunu dün niye söylemedin?" Ay ile Konuşan Adam diye sordu Kız - "Aman Avni seni bilmiyor muyum. Söyleseydim şayet beni bu kadar çıldırtma yerine bir kahve yapar eve yollardın, Ama seninle beraber olmak bana çok büyük zevk veriyor rizikoya giremezdim" dedi Avni sadece baktı. Kız - "Avni neden benimle birlikte yaşamak istemiyorsun ki? hem o zaman ben her zaman senin için her yerde birlikte olurdum. Benim için din dil fark etmiyor türkçe bile öğrenirdim... Senin çocuklarının annesi olmayı senin eşin olmayı çok istiyorum" Avni bu tepkiye iyice şaşırdı. - Bak Silvi bu konuyu defalarca konuştuk. Her şey iyi başlıyor sonu hüsranla bitiyor. Ben bunu artık kaldıramıyorum. Ama teklifini düşünmek bile insanın aklını başından alıyor çünkü gerçektende seninle hayat boyu birlikte olmak dünyanın en güzel duygusu. Ama düşün nasıl olsa, yürümeyecek, çoluk çocuk ortada kalmak mı isterdin?" Silvi Avni’ye doğru kollarını açarak - “O.K Avni. Boş ver. Gel bana dedi” ve sanki hiç bir daha bir araya gelmeyecekmişçesine defalarca seviştiler. Silvi zaten Avni’nin ne yapacağını biliyordu, onu iyi tanıyordu. Aslında Silvi için fark etmiyordu ama, asla Avni, Evli birisiyle yapamazdı. Yani bu gün gerçektende son gündü.. O gece gene son kez birlikte duş aldılar. Avni Silvi’yi annesinin evine götürdü. Bu sefer uzun, uzun ayrılık öpüşmesi yaptılar. O günden bu güne Avni bir daha Silvi’yi görmedi. Eve döndüğünde saat 12 ye gelmişti bu iki günün yorgunluğundan olsa gerek Avni yatağına büzüldü ağlaya, ağlaya uyudu. -- Ulan Avni beklediğin kişi böyle çıkmassa görürüm seni Ne istiyorsun anlamadım ki ya sabır. Sabır. sabreden derviş beklemekten gebermiş.... Olum hiç bir kadında senin birtanen gibi karakter ve aynı anda Silvi gibi yetenek olamazzz . Hiç kime diyon! herif döndü sırtını yattı. ---- Tüh ya, böyle diyorum ama üzüldüm bak şimdi. Abi sen kıvrılmış ağlayarak uyudu deyince... Ama neden ağladı ki? Her şey yolunda gitmiyor muydu. Bankadan çok süper iş aldı hem de extra ücret alacak 3 gün boyunca 5 yıldızlı otellerde kalacak. Okumak için ek para kazanacak . Şefi ile arası hiç değilse bu bakımdan düzeldi biraz. Silvi geldi. Okul eh iyice gidiyor diyelim... Ama bu durumda giderse daha da düzelecek.. Şügi’de daha iyi... Maddi sorunları da azalıyor yani neden hala kendisine eziyet ediyor Bu çocuk.... (Bak Reji. Hazır Avni uyumuşken anlatayım.. Hani derler ya “Görüntü aldatır.” diye, ya da "Dışı seni yakar.. içi beni.." denilen sözler vardır. Đşte öyle bir durum. Avni aslında her şeyin iyiye gittiğinin farkında. Ama. Sadece geçici bir dönem için. Sen biliyorsun . Burada Lisede yaşadığı olayların hepsini anlatmadık. Yabancı ve hatta Türk olduğu için Avni ne zorluklar çekti. O na hatta hocaları bırak Avni okuyup ta ne yapacaksın? 100 Tane diploman olsa bile sana kimse iş vermez diye Ne kadar. Baskı yaptılar. Burada dışardan pek görünmüyor ama gerçektende özellikle Okuyan yabancı kitlesine aşırı baskı var. Söylesene Đsviçre’de doğup büyümüş, daha doğrusu okullarının tümünü burada yapmış ve Üniversiteye kadar başarmış kaç Türk var? --- 15.11.2006 19:30:00 Copy rigth 2006- Mertol Gürzel 107/359 istatisliklere göre neyddi 0.021 Yani burada yaşayan yabancıların arasında okuya bilen Türk çocuklarının sayısı...... Yani tam olarak ben söyleyeyim sadece mezun olmuş 3 Kişi var.. Sen okuyabilenlerin neden bu kadar az olduğunu sanıyorsun. Avni’ye yapıldığı gibi bir sürü problem yapıyorlar da ondan. Bunu Avni iyi biliyor. Yani umudu Frankfurt’ta. gerçi daha yarım sömestre daha orada okuyacak ama, hiç değilse ona Đsviçreli Avni diyorlar.... Oda bu sayede ortada kaytarıyor. Hoş Avni gerçi sadece hocalarla görüşüyor ama önemli olan onun diplomayı alıp arkadaşlarının yanına gittiğinde bende bir şeyler yaptım diyebilmesi. Bankadan aldığı işe gelince: Bu iş sadece 3 günlük oradan alacağı belkide hayatını rizikoya atacağı para sadece 1000 Fr. extra bu da Avni’nin 1 Aylık yemek parası. Ama O bankaya daimi işçi olarak girmek istiyor. Bunu da O şefi dediğin adam zaten prensipte karşı.. yani şimdi yaptığı tanıdığı iş değil de başka bir bölümde çalışması lazım.. Bu da diplomasına bağlı daha en az 3 sene uğraşacak ta ki daimi olarak bankaya girebilsin. Buda Avni’ye başka bir yük. Şügi ise tabiatı ile iyileşecek önemli olan onun sağlığı... Şimdi gelelim Bardağı taşıran son damlaya.: -- Silvi değilmi? bunu söyleyeceğini biliyordum Evet. Gerçektende öyle burada detayına girmedik. Avni silvi’yi en az Sisi kadar tanıyor yani 3 sene boyunca. Bu kız ta ilk günden beri Avni’ye çok ilgi gösteriyordu. yani Avni leb demeden leblebiyi anlıyordu. Sisinin kibirlenipte gelmediği yerlere çoğu zaman Silvi Avni ile birlikte gidiyordu. Hem de aralarında ilişki yokken. Yelkene çıkıyor, sinema dese Avni ne isterse ondan hoşlanıyor. Hatta restoranda bile Aynı şeylerden hoşlanıyorlar nerdeyse Kız Avni’nin ruhunu okuyordu -- Tıpkı Onun gibi değil mi yani Avni’nin birtanesi gibi.... Evet tam tamına öyle. - Pekiyi Silvi yi neden kabul etmiyor. ben bunu anlayamadım. Bunun tek bir nedeni var. Silvi’nin senelerdir Avni’ye gösterdiği ilgi, Avni’nin Türkiyeden gelmeden önceki o son 3 4 ay içinde gördüğü ilginin aynısı. Bakışlarını fark ettiysen aynı Avni’nin tanımladığı gibi. Bir de kızıl şaçlı ve mavi gözlü. Yani nerdeyse Avni’nin şablonunun tüm nitelikleri bu Kızda var.. Olmayan tek şey güven... Yani varsayalım Avni Askere gitse. Döndüğünde kızın kucağında çocuk görmeye hazırlıklı olması lazım. Kısaca. Görüntü ve ilgi tamam ama Niteliklerden haber yok. -- Ya abi o kadar sene Avni de iyi dayandı ha. bence Avni koca bir Avanak... Neden öyle diyorsun fırsatları değerlendirip, zaten beğenmediği kınadığı, buranın toplumunun insanları gibimi olsun? Avni dün ve bugün olan olayı bir tek sebepten hoş gördü. Buralı gençlerin aldıkları terbiyeyi bildiği için. Ben çok iyi hatırlıyorum Sisi Avni’nin yanına gelmeden önce Sisinin evinde yani Avni için Sisinin babasının evinde Sisi ile Avni odada kalmak ne kadar zor geliyordu.. Ama bunu başkası yapsa Affetmez kapıya koyardı.. Sonuçta Aslında her şey pozitif görünse bile Avni’de henüz bir ilerleme yok Avni bunu sezinliyor ondan ağlıyor. Ama hep şükrettiği bir konu ki bunu işleri ne zaman düzelmeye doğru gitse şükretmek, şükretmek çünkü her şey tam terside olabilirdi. -Ve biliyor ki gelecek günün birinde dönence şey pardon o Barış ağabeyin şarkısıydı ne diyordum ya. Karışım kafamdı.. üf Kafam karıştı. Avni’nin durumu zor .. ee bunu biliyoruz Neydi ya..??!. .... Ve biliyor ki gelecek bir gün Birtanesi diyecektin -Hah evet Birtanesi. Sence gelecekmi... Bilemem ama Avni onu da artık beklemiyor. Geçen seneler Avniyi çok değiştirdi. Şablon gelişti değişti. Şimdi ki asıl soru <<Acaba Ay ile Konuşan Adam Birtanesi bu şablona sığacakmı?>> Avni Kafasında geliştirdiği bu şablona yüz de yüz uyacak birini arıyor Avni. ) Mari Makanın konseri .. Zürich’teki konserine Mari, Şügi’yi sahnenin üzerine çıkarttırmış. Şügi tüm konseri buradan sahneden izlemiş ve çok mutlu olmuştu. Konserden sonra da onlar la birlikte sahne arkasında olmanın zevkini çıkardı Şügi. Avni bu üç gün boyunca bu Afrikalı grupla kalmaktan çok büyük zevk aldı. Mari Maka nın bir de torunu vardı Avni ile aynı yaşlarda bir siyahi bir kadın. Bu kadının da sesi Allah vergisi aynı Anneannesi kadar güzeldi. Onunda 4 Yaşlarında bir oğlu vardı. çok şekerdi. Hepsi Anneannelerinden çekiniyorlardı Mari sadece Avni’yi görünce gülümsüyordu. Normalinde çok Aksi bir ihtiyardı. Nede olsa ülkesinin Đngilizlere karşı baskıdan kurtarmış birisiydi. Defalarca Mandela ile birlikte, hapis’e atılmış çıkmış. Hayatın çemberinden geçmiş şimdide kendine öz kaprisleri ile aynı Amerikan filmlerinde olan tombul Siyahiler gibi bir kadındı. Buna nazaran Torunu.. Aynı Latoya Jackson tipinde fıstıkmı fıstık. Hele bir sesi vardı.. Sanki Sesi de ona benzeyen bir kadındı. Bugüne kadar tanıdıklarının içinde en çok Zenci olmasına rağmen bu kadının Đngilizce konuştuğu, halde ses tonunu konuşma şeklini Avni çok beyeniyordu. Tıpkı .... Kadının bir de oğluyla ilgilenişi vardı görmeyin. Haylaz Avni’yi de peşinden çok koşturdu.. Ama bu 4 Yaşındaki bacaksız. Bir bateri çalıyordu sanırsınız profi Baterist. Bu ufaklığı Annesi çok sahneye çıkarmak istedi. Ama Anneanne küçük diye karşı geliyordu.. Düşünün simsiyah bir aile ama insanlık konusunda 100 tane kendini beğenmiş Đngiliz beyazını cebinden çıkarır. Bir gün konser öncesi Genevre de salona gelirken içinde bir kaç kişinin bulunduğu 500lük bir Mercedes peşlerine takıldı. Avni bu tür olabileceklere karşı hazırlıklı olduğu için, surhatini arttırdı Arkadaki arabada arttırdı... Avni yavaşladı Arkadaki de. ama hep 100 m ara bırakarak arkalarından geliyorlardı. Avni’ni aklına Güvenlik okulunda araba sürücüleri için verilen kurslarda öğrendikleri geldi.. Isıracak köpek havlamaz.. Yani laf sataşması yada fanatiklik yapsalar yanlarına gelirler bağırır çağırırlar aynı salon girişlerinde yaşananlar gibi.. Bunlar sadece izliyorlardı.. Yani Avni için tehlike çanları çalıyordu Mari’ye sıkı tutunmasını söyledi. Marinin torunu şu fıstık Avni’nin yanında oturuyordu. Altlarındaki Araba Audi A8 4.5 kuşun geçirmez bir limosindi. yani aslında sorun yoktu.. Avni güvenlik icabı otelle Salon arasındaki tüm yollardan gitmiş ve öğrenmişti. ilerlerinde bir kavşak vardı burası ıssız olan tek bölge idi başka yönden geçemiyorlardı. Gangsterler Birden süratlendiler. Avni aynı süratte gidiyordu. Takip eden araba tam sollama amaçlı yanlarından geçerken. Avni camın açıldığını ve silah çıktığını gördü. Arkalarındaki araba tam Mari’nin oturduğu hizaya geldiğinde yandaki arabadaki adam silahını ateşleyeceği sırada, Avni var gücü ile frene bastı.. önlerindeki kavşağa Avni hızlı girdiği için arkasındakiler düz gideceğini düşünüp sollamaya kalkmışlardı. Avni’nin frene basacağını sezemediler. Avni frene bastıktan sonra sola sertçe saptı ve gaza bastı. bu arada soğuk kanlılıkla Polise telsizle bildirdi ve gittiği istikameti de 15.11.2006 19:30:00 Copy rigth 2006- Mertol Gürzel 109/359 bildirdi. Daha evvelden uyarılmış olan Cenevre polisi tetikteydi gangsterler dönüp Avni’nin peşine tekrar düştüler ama Audide Audi idi . 150 Km ye çıkıştı bile henüz 1 Km gitmediler Avni Polis arabalarını gördü yolu kesmişlerdi aralarından geçti salona doğru devam etti Aynadan görüyordu polisler adamları kıskıvrak yakaladılar.. Avni arabanın içinde kilerine - “Her kez iyimi?” diye sorduğunda ufaklık dahil her kez çok sakindi heyecanlanan yoktu. Avni anladı gene Mari’nin otoritesi anlaşılan korkuya izin yok. O gece Mari sahneye çıktı Afrikan soul yaptı. Avni salon kapısı ile sahne arasında bekledi ama esasında epeyce korkuyordu. Kocaman salon arkasında Sahne kapısı Avni ve salonda deli gibi alkışlayan 1500 kişi. Birisi ayaklansa panik çıksa Avni’yi ezip geçerlerdi.. Ama o gece hiç bir olay olmadı. Otele geri döndüklerinde Avni polise rapor verdi. Saldırganlar GAfrika özgürlük karşıtı sağcı bir gruptu.. Avni saçmalığa bak Siyahilerin yaşadığı vatanı olan Afrika da siyahiler defol diyen beyaz bir örgüt.. Mari’nin yorgun torunu. Bu Afrodit gibi güzel kadın. ufaklık elinde olduğu halde Avni’ye doğru lobi ye geldi. Ufaklığı uyutamamıştı saat 2 oluyordu. Kadın yorgunluktan bitmişti ufaklığı dolaştırayım diye düşünmüştü. Lobide Avni’yi görünce ne yapacağım uyumuyor dedi --- Hop sanki Avni çocuğun babası annesi çocuğu babasına getiriyor.... Avni çocuğu aldı çocuk arada bir Afrikan konuşup Avni’yi dövüyordu Avni’de aldırmadan gülünce, çünkü onunda ufak bir çocuk elinde tutmak hoşuna gitmişti. çocukta gülüyor, sarılıyordu. Aynı annesinin o koyu yeşil gri gözüne sahipti. Yukarıya kadının odasına çıktılar. Avni çocuka ilgilenirken kadın yorgunluktan koltuğa oturmuş kafası düşmek üzere idi çocuğu’da boğuşarak epey yoran Avni, odada tek olan koltuğa oturdu. Kadının yanında otururken ufaklığı kucağına aldı. ufaklık Avni’nin kucağında uyurken kadının kafası da Avni’nin omuzu na doğru eğildi. Avni Bu olaydan çok zevk almıştı.. ---Oh ne kadar güzel bedavadan baba olmuş aile havasına girmiş bizim Avni.. neyse bir kaç dakika sonra çocuğun uyuduğunu görünce kadının başını doğrulttu, çocuğu yatağına götürdü. Geri geldiğinde kadın elbisesi olduğu halde hala uyuyordu. Avni uyandırmaya çalıştı. şansı yoktu.. Onu da kucakladı. Kadın çokta hafif ve yumuşacık ve sıcaktı. Kadın Avni’nin boynuna sarıldı ve Avni kadını yatağına yatırdı. Çok ta güzel bir kadındı doğrusu her Çocukla birlikte her ikisinin de üzerini örttü. ve dışarı çıktı kapıyı kapattı.. --Ana bende düşündüm ki....... (Sen düşün düşüneceğini bu Avni. Avni kimseniz zaafından faydalanmadı daha) ..... Ertesi sabah kahvaltıda Mari’nin torunu ve Mari olduğu halde bücürle kahvaltı salonuna geldi bücür doğru Avni’nin kucağına atladı. Bir şeyler dedi Avni anlamadı. öptü ve Avni’nin kucağında oturdu. Annesi geldi ve gayet kibarca Avni’ye dün gece için teşekkür etti. Avni’nin gözleri ışıldıyordu birden ona olaylar sanki kendisi ve O ve onların çocukları havasına soktu..Avni “ Ne kadar güzel bir duygu olmalı dedi... --- Eee artık vaktide geldi oğlum evde kalmışşın sen! yaş gelmis 24 e bir nışanlı adayı bile yok.ortalarda .. Evet gerçekten de Avni kendisini bu resme yakın buluyordu. ama roller hep aynı idi bu zenci kadında bile gülüşünden gözlerine kadar bir çok yerini birtane’sine benziyor mu diye araştırmıştı --- Bu gidişle başını belaya sokacak.. Neden? --- Milleti bu kadar inceliyerek bakıyor da ondan... Bari şu ufaklığı boşlamasa da... (Ufaklık sanmıyorum Avni için bir eş adayı olsun. Gerçi, Avni bunu çok isterdi muhakkak. Ama onu uzun zamandır tanıyor ve ufaklık ta kendini şu Ay ile Konuşan Adam sonradan görme sosyete grubuna kaptırmıştı bile. Hani şu hafta arası fabrikada işçilik yapanlar var ya hani folklor grubunda. sonra hafta sonları kendilerini gazeteci vs. iş adamları gibi, havalı takım elbiseleriyle çep lerinde metelik olmazsızın çaka satarlar. Yani gazete değil kendilerini ve arkadaşlarını satarlar. Đşte bunların arasından Avni’nin ufaklığı kurtarması çok zor artık. Avni birde ufaklığı kaybetme rizikosuna giremeyecek kadar çok seviyor yani aklından bile geçiremez bu yüzden unut. Hatırla şügi yi nasıl tersledi duyarsa senide tersler şimdi. Ama haklısın bende çok yakıştırıyorum birbirlerine..). Bu hafta sonu Avni’nin dolu, dolu geçti Pazartesi iş yerine geldiğinde arkadaşları Avniyi cenevrede olan olay için kutluyorlardı. Şefi bu ülkede yabancı olduğun halde. Güvenliğin sana bu kadar güvenmeleri. çok saçma demiş geçmişti. Ardındanda - "Senin tükçe konuşmanıda çok yadırgıyorum bu bankanın image sine hiç uymuyor burada yabancı dil konuşmanı istemiyorum."" dedi.. Şefi Avni’ye bunu söylerken diğerleri arkadan. Hitler selamı yapıyordu yani şeflerinin hitlerci olduğunu kast ediyorlardı. şef gitti ardından Avni arkadaşlarına bu adamın dediklerinin doğru olup olmadığını sordu. Yani şükrü veya annesiyle iş yerinden türkçe konuşamayacak mıydı. Arkadaşları Avni’ye aldırmamasını söylediler.. Avni hayal kırıklığına uğradı bütün gece düşündü Ertesi günü işe çıkış verip birdaha da bankanın o bölümüne gitmedi. Bankanın Đnsan kaynakları 10 gün sonra bankanın diğer bölümünde Avni’ye iş verdiler. Böylesi daha iyi olmuştu.. Korkunç Ölüm... Avni’nin gene bu kısa pozitif havadan çıkmış daha doğrusu tam sevindiği zaman felekten bir tokat daha yemişti. Yani ne zaman hayatında bir şeyler iyiye doğru gitse gene bir şeyler oluyor hayatı kararıyordu. Avni sonuçta, her seferinde içinde kaldığı dört duvarın arasına dönüyordu. Geceleri uyuyamaz olmuştu. Ne zaman uyusa hep aynı rüyayı görüyordu. "Sonbahar günü ağaçların arasından. uzun dalgalı saçları ile O karşısına çıkıyordu. "hey! Beyim. seni burada mı görecektik diyordu. Bak ben buradayım. bir arkadaşım ziyaretime gelecek belki bir gün sende gelirsin. " Avni korkarak uyanıyordu.. --- Bu ne demek şimdi? ya... Avni artık hiç bir anlam veremediği kulaklarını çınlatan bu sesler, ardı ardına eko olarak duymaktan, ürküyor. Bu rüyayı görmekten nefret ediyordu. Her uyanışında bir daha uyuyamıyordu. Aklına acaba bir tanesine bir şey oldu onumu çağırıyor diye düşünüyor. Türkiye’deki arkadaşlarını arıyor bilgi almak istiyordu. Bunu bir kerede hatta denedi ama Arkadaşlarından aldığı cevap hep aynıydı " Gene mi Avni?" bir de aklından Halukun söylediği "sana deseler ki Birtanem 25 yaşında ölecek ne yaparsın?" Avni Birtanesi’nin kendisinden bir yaş küçük olduğunu biliyordu. Aslında 25 yaşına girmesine iki sene daha vardı... Avni kendine böyle saçmalıklar düşünmesinden dolayı daha da sinir oluyordu... Ama düşünmeden de edemiyordu. Ne yapardı o zaman.? Ya. Gerçekten de Birtanesi onu bu güne kadar bekliyorduysa birde ya hala Avniyi seviyorsa ne yapardı.? Tam buluştukları anda onu kaybetmek. -Bana hayal gibi geliyor.... (Meraklanma bunu Avni de iyi biliyor.....!) 15.11.2006 19:30:00 Copy rigth 2006- Mertol Gürzel 111/359 ilk bahar olmuş etrafındakiler yaz izinlerine hazırlanmaya başlamışlardı bile. Şügi artık hasta haneden çıkmış..Sigortadan emekli olmuş. hatta Araba bile kullanmaya başlamıştı. Sadece sol kolu tutmuyordu ama yürüyebiliyordu. Moralide iyi idi yani kötü bile olsa bunu Avni’ye belli etmiyordu. Arada bir Avni lastik dağıtmak için tura çıktığında birlikte gidiyorlardı. tüm Đsviçre’yi dolaşmışlardı. Hatta Şügi ona özel yapılmış kendi arabasıyla Türkiye’ye tatile gitmek istiyordu. Ama Avni bu senede pek niyetli değildi. Şügi ye bile söylemeye çekindiği rüyalarından korkuyordu. Ya türkiyeye giderde orda kötü haber alırsa diye ödü patlıyordu. -- Doğru iyi haber gelmez ama kötü haber nispet gibi sürhatle her zaman gelir... Bir gün Avni lastikleri dağıtmak için 2 tur atması gerekiyordu sabahtan. Đsviçre’nin batısına öyleden sonrada doğusuna dağıtım yapacaktı. Sabahın ilk ışıklarıyla depoya gitti bir gün önceden doldurmuş oldukları kamyonu aldı ısınması için çalıştırdı. ama o gün çok değişik bir gündü.. Hava sisliydi.. sanki etrafta hiç bir canlı yokmuşçasına sessizdi. Avni rüyasını nerdeyse gündüz görmeye başlamıştı. Neyse hadi hayırlısı dedi. tam saat 06.30 da yola koyuldu Batı tur u için 350 km gidip gelecekti. yani saat 12 ye kadar tekrar bu noktada olması gerekiyordu. Yola çıktı her yer bomboştu. Otoyolda sadece bir kaç araba vardı. epey yol aldı. gün ağarmış sis dağılmaya başlamıştı. Avni bir yandan radyo dan yol haberlerini dinliyor bir yandan da içindeki karamsarlığı atmaya çalışıyordu. Rüyaları aklına geliyordu. içi sıkılıyordu. Hep ölmeyi düşünüyordu Artık kaldıramıyordu.. Avni turunu tamamladıktan sonra. geri yoldayken radyoda Avni’nin gideceği istikamette yani Đsviçre’nin doğusunda Zürich’e 45 km mesafede. Askeri bir cemse ile Aynı Avni’nin kullandığı tipte bir kamyonun çarpıştığını Askeri araçta bulunan. Patlayıcı madde ve benzinin. halen yanmakta olduklarını 3 ü asker olan bu kamyonun şoförü dahil olmak üzere 4 kişinin hayatını kaybettikleri haberi geldi. Avni birden Avazı çıktığı kadar bağırıp isyan etmeye başladı. "Neden ben değil. ben böyle ölümü hakketmedim mi? Hiç bir işe yaradığımda yok..." diyerek ortalığı çınlatıyordu. Bu kaza haberini dinleye, dinleye Depoya geldi hava günlük güneşlik oldu. Avni yorgunluktan bitmişti. 4 saat olmuştu kaza mahalli hala geçime kapalı idi arabalarda hala yanıyordu. bunları Radyodan dinledikçe Avni’nin içide yanıyordu. Depoya yanaştığında Avni yüklenmiş olan ikinci kamyonu alarak yola çıkmayı istedi ama Depo şefi Avni’nin yanına gelerek onu bürosuna çağırdı. bir kahve içmesini istedi. Bu arada Avni doğu turu için hazırlanmış olan kamyonun başka bir şoför tarafından kullanarak yola çıktığını gördü. Acaba bu işten demi kovulmuştu Avni. Depo şefi Avni’ye sen doğu turuna gidemiyorsun bu daha iyi olur Şügi geldi seni görmek istiyor birazdan gene gelecek. Avni hiç bir şey anlamadı.. Aslında Depo Şefi de Şügi yi severdi ama o gelecek diye hiç Avni’yi turdan alacak gözde yoktu. 5 Dakika sonra Şügi, Ali ve ufaklık geldiler.. Avni epey şaşırdı. Bir şey olmuştu. Ufaklık arabanın içinde hüngür, hüngür ağlıyordu. Şügi Avni’ye Arif 'u bu sabah kaybettik dedi. Avni olduğu yerde yığıldı kaldı. Arif daha evleneli 6 ay olmamıştı. Karısıyla çok iyi anlaşan bir insandı Şügi için yaptıklarını Avni unutmamıştı hasta haneden Çıkınca Şügi’ye 3 ay boyunca o bakmıştı. Avni’ye de her türlü yardımda bulunan çok iyi niyetti koca Arif Artık yoktu! bu nasıl olurdu. Ay ile Konuşan Adam Avni yerde oturduğu halde - "Nasıl oldu?" dedi. - "Sabah saat 6. 30 da işe gitmiş Winterthur a montaja" Avni 6.30 u duyunca şok oldu. - "Saat 7.15 gibi aşırı sisten dahili yoldan gelen içi benzin dolu cemse, ana yola Çıktığını fark etmeden tam sürat kusursuz giden Arif un arabasına çarpmış ve patlamış hiç biri kurtulamamıştı" diye kıp kırmızı gözlerle anlatıyordu. Arabaya bindiler kaza mahalline gittiler ufaklık hem kuzenini hem de ağabeyini kaybetmenin üzüntüsünde hıçkırıyordu. Avni onun başını göğsüne yasladı sarıldı. ufaklık bu sefer sesli ağlıyordu. o kadar ağladı ki Avni’de ve diğerlerinde ağlayabilecek tek damla göz yaşı kalmadı. Avni ona - "Aslında ölen ben olmalıydım" dedi - "keşke ilk önce doğu turundan başlasaydım" Ufaklık kafasını kaldırdı Avni’ye baktı hiç bir şey anlamamıştı ama bu ufaklığı şaşırtmış ve ağlaması durmuş sadece hıçkırıyordu. Kaza yerinde hala dumanı çıkan araçlar gözüküyordu. Arif'in Karısı ağlıyordu Avni’nin yüzüne baktı - "sabah erkenden giderken geç kalabilirim üzülme dedi ama hiç gelmeyeceğini söylemedi" dedi Bu sözler hemen, hemen aynı saatlerde Allahın beni öldürseydin ben hiç bir işe yaramıyorum diyen Avni’ye bir tokat gibi geldi sanki sen neden ölmedin ulan! dercesine bir tokat... Ardından gecen hafta bizim üçlü acıyı azalta bilmek için ellerinden geleni yaptılar. Cenaze defletildi. Ama ölen geri gelmiyordu! sevilen bir insanı kaybetmek çok zordu. Avni haftanın 3 günü bu yoldan geçiyor ve hep o kazanın izlerini görüyor yıkılıyordu. Hep Aklına Arif'in hanımının dediği Sözler geliyor ve kendi düşünceleri geliyordu. Her şey bir rastlantımıydı. 15.11.2006 19:30:00 Copy rigth 2006- Mertol Gürzel 113/359 Bölüm 8 Çökertme Efsanesi Arif'in ölümünden sonra Zürich’te ne tiyatro kaldı nede folklor. Bir nevi her kez kendi yolunu tutmuş kendi haline düşmüştü. Tatil yaklaşıyordu ve Avni gene aynı heyecanla Türkiye’ye gitmeyi hesaplıyordu. Bu sefer Yalnız gidecekti. Hem de kimseler olmadan Sadece Avni ve Maviş. ve 2750Km yol. Cuma günü her zaman olduğu gibi gene 2 tur yapması gerekiyordu. sabah saat 5 te yola çıktı akşam saat 20 gibi turdan geldi. Bavulunu arabaya attı ve Đtalya istikametine yola koyuldu. Acele etmesinin tek sebebi cumartesi kuyruğa yakalanmadan Sınırı geçmek. O sene gemiyle Türkiye’ye ye gidecekti. ve gemi saat 14.30 da Venedigt’en hareket edecekti. Biletler Pasaportlar. ve eşyalar ve para hazırdı. Gece nerde yorulursa orda uyuyacaktı. Mavişte bir bakıma uyumayı Avni çok seviyordu. nedense o küçücük raketin içinde kendisini rahat hissediyordu. Yola çıkmadan 1 ay evvel Avni Dağıtım yaptığı lastik firmasının düzenlediği organizasyonla Almanya Hockenheim da sınavlara girmiş ve Formul3 lisansı almıştı. Geri geldiğinde Garajda bir parçada Mavişle oynadılar. Fabrika çıkışı 114 PS olan ve lakabı Golf Katili olan bu küçük raket Avnilerin parmağı değince birden 190 PS e çıkmıştı. Motorun bu kadar güçten hiçte bir zorlanması görünmüyordu. Ama arabaya bir yığın masraf yapılmış Fren sistemleri Đç kafes vs. güvenlik için ne varsa eklenmişti. esasında arabayı Ralliye girebilecek şekilde değiştirmişlerdi. Avni’nin en çok hoşuna gidende Arabada ekstra geniş ralli lastikleri olmadığı için dış görünüşünün dikkat çekmeyecek kadar sade olmasıydı. Đsviçre’de pist olmadığı için Đtalya’nın sakin ve düz Otobanında denemek istiyordu. --- Abi başına bir iş gelmesin ya ! tehlikeli değilmi..... Avni için tehlikenin bir anlamı yoktu artık. Yavuz işe giderken ölmüş. Şükrü tavuk alacam derken sakat kalmış. Ne değişirdi ki... Avni’nin tek hassas olduğu konu başka kimseye zarar vermesin önemli olan oydu. Avni yola çıktıktan 1 saat sonra yorulmuş arabayı kenara çekip uyudu. Sabah saat 4:30 gibi uyandı durduğu park yerinde akan o buz gibi suyla kafasını gözünü temizledi. Aklında olan tek sey. simdi gidip onu bulmaktı. --- Genemi birtanesi.... Evet bu sefer Onu Bulacaktı. Hocasına aldığı saati’de çantasına atmıştı. Tek istediği nerdeyse kiminleyse fark etmez onu bulacaktı. Yola çıktı Avni hiç bir problem yaşamadan Venediğe gemi limanına geldi yolda sadece 1 kere daha durmuş ve 3.5 Saatte 6 Saatlik yolu gelmişti. Yani Maviş süperdi. Gemiye bindi. bir sürü aile ve kızlarla beraber. Türkiye’ye Đzmir’e vardı. Đzmir, Bursa ve Đstanbul. 3 gün gemi sürmüş 1 gün Đzmir Đstanbul. sabahın köründe Đstanbul’a girmişti. Her yer karanlıktı. Ablasının evine bakır köye gidecekti. Ama her sene olduğu gibi gene ilk olarak Onun evinin olduğu yere gitti. çok yavaş olmak üzere evin önünden geçti lambalar sönüktü. yoluna devam etti ve ablasının evine geldi. Her kez çok sevinmişti Avni’yi görünce. Kahvaltı yaptılar. Kahvaltı sonrası Ablası ve eniştesi çalıştıkları için işe gittiler. Ay ile Konuşan Adam Avni Hemen ardından sokağa çıktı saat daha 8:30 u gösteriyordu. günlerden Çarşambaydı. Sokakta başladı ıslıklarını çalmaya. fiiyfiyuit. fiiyfiyuit. Anlayan anlamıştı Ömür dışarı çıktı koşarak geldi sarıldılar. Konuştular. O sene Ömür kendi dükkanının açmıştı ve dükkanın ismini büyük bir jest yaparak tokmakel yani Avni’nin soyadını vermişti. ama doğru dürüst söylesinler diye Tokmak'el yazmıştı. Avni buna çok sevindi. Gerçektende birbirlerini özlemişlerdi. Bu geçen seneler içinde tek bir satır yazışmamalarına yada çok telefon konuşması yapmamalarına rağmen, koydukları gibi birbirlerini buluyorlar ve bıraktıkları yerden devam ediyorlardı. Avni’de eski arkadaşlarında bunu çok seviyordu. O gün Ömür işe gitti Avni ben biraz dolaşayım dedi ve dolaştı. Avni nerde dolaşır... ---Ben biliyorum Dalgakıran ADK. biraz çarşı, sonra doğru....... Evet tam tamına öyle dediğin gibide oldu. Avni Birtanesi’ni gene bulamadı. Bu sefer utanmadan alttaki dükkana sordu hocam nerde diye. Dükkandaki kişi Yazlığa gittiklerini söyledi ama nereye gittiklerini bilemiyor Avşa olduğunu sanıyordu. Avni hay aksi dedi. gene kaçmıştı. Kendi kendine <<Allah’ım tek bir ip ucu. Odamı yok bana?>> diye söylendi. Ama bir çocuk geldi sizleri soruşturdu denmesin diye. fazlada kurcalamak istemiyordu. Avni çarşıya geldiğinde okul arkadaşının babasının dükkanına gitti ordan arkadaşını buldu. Oda Avni’yi görünce çok sevindi. ITU fizik okuyor du Avni sevindi kendisinden biraz anlattı ve Birtane’sini sordu acaba o ne yapıyordur diye... Arkadaşı bilmiyordu. Avni ben biraz güneye inmek istiyorum 2 hafta sonra Đsviçre’ye gitmeden gelirim dedi ayrıldı. Daha sonra Haluk u buldu. Halukta sevindi. Yukarıdaki sahne aynen tekrarlandı. Ama Halukta hiç bir şey bilmiyordu. Birde ekledi.. Avni ben onu şimdi şurada yolda görsem. yada dükkanıma alışverişe gelse tanımam artık dedi. Avni bozuldu ama. Haluk haklıydı üzerinden 8 sene geçmişti. Koca sekiz sene. Avni bir tek gününü bile onu düşünmeden geçirmemişti. Avni bir iki gün daha Đstanbul’da kaldı olurda geri gelirler diye her gün O sokaktan geçti. Bir yandan da canı sıkılıyordu koca Đstanbul dön dolaş bitmez. Her kez çalıştığı için Avni yalnız kalıyordu çoğu tanıdıkta yazlıktaydı yani Birtanesi de yazlıkta. Avni baktı olmayacak. Ablasına ben biraz Marmaris’e gitmek istiyorum. orada Đsviçre’den bir kaç arkadaş var onlarla görüşmek istiyorum dedi. Ablaları da makul buldular Avni gezip görmesi lazımdı. Avni o yaz Avşa’dan başlamak üzere Đzmir, Kuşadası, Didim, Bodrum Marmaris, Fetiye. Sadece Avni ve maviş tüm sokakları karış, karış aradılar. Avni bulamayacağını biliyordu ama koca 4 hafta bitmiyordu. Birazda tek başına kalmak istiyordu. Bu seyahat zarfında bir tek yerde çok kaldı Bodrum-Bitez de bununda sebebi eskiden beri bildiği bir şarkının gerçek efsanesi olması ve bununda Bitezde geçmesiydi. Orada bu efsaneyi araştırdı Ona çökertmeli Halilden bahsettiler eski bir köy kahvesi vardı oraya 2 gün takıldı denize girdi çıktı ve gene o kahveye geldi. ihtiyarları dinledi onlara Folklor hocası olduğunu bu sebepten araştırma yaptığını anlattı --- Abi ben bu 15.11.2006 19:30:00 Copy rigth 2006- Mertol Gürzel 115/359 Çökermeli Halil evsanesini biliyorum tüh gitti bizim avnicik. Hop Avni Halil bikerem ölüyooo bunu bilesinnn. Dannn. sonra Fertig küt..... (Reji alay etme.) --- Öyledeme ya bu Avni şimdi alır silahı kendisini vurur. Bu köyde Avni’nin çok hoşuna giden köylülerin konuştuğu şiveydi baylıveriyordu gayri ... Ama bir an kendisini unuttu ve gene gülmeye başladı. Hatta onlara Birtanesini nasıl aradığını söyledi. Yaşlılarda güldü Avni’yi alaya aldılar.. eee nede olsa Avni bakırköylü Avniy’di. --- Çökertmeden çıktıda Avni’cim aman başı dumanlı.... (Rejiiii.). --- Tamam, tamam anladık üff.. Avni daha çok tanımadığı yerlerde ve tanımadığı kişilerle görüştü bazen 4 yıldız otelde bazen pansiyon’da bazen de Mavişte kaldı. En çok sevdiği yerde gene Bodrumdaki rüzgar değirmenlerinin olduğu tepede sabahlamak oldu. hafif rüzgar esiyordu ve o tahta Değirmenlerin çıtırdılar ve uzaktan gelen deniz'in sesi. ve sabah güneşin doğuşu.. Sonra Đstanbul’a döndü... bu sefer gidebileceği en uzak yere gitmişti zaten bu arayışının bir şey getirmeyeceğini de biliyordu. Buralara kadar gelip tüm şansını kullanamamak onu daha çok karamsar yapacaktı. Elinde tüm imkanlarını kullanarak Birtanesi’ni bir kere bile olsa uzaktan görme isteği içinde kıvranıyordu. Tek dostu mavişti. Umutsuz bir şekilde Aydın – Đzmir - Bursa üzerinde direk Đstanbul’a gidecekti. Yolda, sadece karnı acıkınca duruyordu. Aklında hep çökertmeli Halil’in efsanesi vardı. Halil’le Avni’nin önemli farkı. Halil’in sevdiği kişi Halil’i de seviyor, karşılıklı sevgi, ama kader ayırtmıştı onları. Hem de bir kaç serserinin oyunuyla. Halil de çok çekmişti. Avni vapura binmek için geldiği Yalova da ve vapurdan kartal' geçerken. şunları düşünüyordu. - "Zaten Birtanem’i görsem ne olacak? Sekiz seneden sonra boynuma sarılacak değil her halde. Yapsa, yapsa karşıma geçer. <<Ne haber. Beni hatırladın mı? beyefendi ben ....>>" .. Avni ne derdi << Seni hiç bir gün unutmadım ki hatırlayayım..>>. Sonra? << A. a a. Avni aşkolsun biz o kapalı kutuyu bir daha açmayacaktık hani..... Ben ayrıca sana cevabımı vermiştim. Đnsan kalbine laf anlatamıyor kendini isteyeni değil kendinin istediğini arıyor beni bir daha arama ama sen hala arayıp beni rahatsız ediyorsun, Beni bundan sonra bir daha kesinlikle rahatsız etme olur mu? >> " --Avni gene gündüz rüyası görüyorsun bırak olayların gelişmesine göre karar ver.... Avni bu korkusu yüzünden zaten Birtanesi’ni sadece görmek ve onun nasıl olduğunu ve iyi olduğunu görmek istiyordu yani sadece bir haber buna razıydı. Avni.. Akşam oluyordu. Kartala geldiler Boğaz köprüsü. Đncirli ve Bakırköy gene ilk önce O sokaktan geçti. Ablasına geldi eve girdi akşam yemeği yediler ve yattı... ... Bundan sonraki günlerini Ömürle geçirdi. Ömür’e Marmaris’in güzelliğini ve Bitez’i anlattı. Ömür onu Đsviçre’den arkadaşlarıyla buluşmak için oraya gittiğini sanıyordu o da sanki onlarla buluşmuş gibi anlattı. Tek bir kelime bir tanesinden bahsetmeden. Çünkü artık utanıyordu Birtanesi’ni millete sormaya. Đsviçre’ye gelmesine 2 gün kalmıştı Cuma sabahı geriye yola çıkacaktı. Dönüşünü Eski yoldan yani Bulgaristan, Yugoslavya Italya üzerinden gidecekti. Yani E 5 e çıkacaktı. Nikah masası.... Ay ile Konuşan Adam Çarşamba günü, Avni Ömür’ü akşam işyerinden almaya gitti. Ömür arabaya bindiğinde suratı ekşimişti. Avni Ömür’e neyi olduğunu sordu. Ömür, ıkındı, sıkıldı ve sonunda – “Avni arabayı kenara çek dur" dedi.. Avni durdu. Ömür - “Yok en iyisi sen dalgakırana git” dedi. Avni Ömür’ün bu dediği de yaptı. Ama dalgakırana gelene kadar tek kelime konuşmadılar. Avni kötü bir şeyin olduğu sezebiliyordu. -- yoksa neden dalgakırana gidilsin ki .. Abi yoksa birtanesi’ne bir şey mi olmuş ..... Dalga kırana geldiklerinde. Avni ve Ömür hiç konuşmadan kayalıkların en uç noktasına kadar gelmişlerdi. Burası Avni’nin kendi kendine martılarla konuştuğu yer di. Ömür birkaç dakika sonra elinde bir kağıt ortaya çıkarttı. - "Avni lütfen.. bak dinle. Çok üzgünüm... - "Ömür ağzında geveleme söyle ne söyleyeceksen. " - "Birtanen evleniyor........... Hem de yarın.... bu kağıtta düğün salonu ve saati yazıyor....." Avni yere çöktü. Her şey bitmişti artık... tüm hayal ölmüştü... Ömür yanından uzaklaştı..... Avni o dalgakıranda yalnız kaldı. Avni aslında bir şey düşünmüyor güneşin batışını seyrediyordu. yanaklarından. göz yaşları damlıyordu. Ama Avni’nin yüz hatları hiç değişmemişti. yani sanki denize bakarken gözüne duman kaçmış bir adam gibi .. Hiç bir şey düşünemiyordu. sadece bir boşluk.. derin bir karanlık. Karanlık bir kuyu açılmıştı içinde sanki. dipsiz bir kuyu ve Avni içine düşüyordu. Bir den Ömür’ün elini omuzun da hissetti. Ömür ona ne yapacağını sordu. Avni sadece - "Bilmiyorum" dedi Ömür gel gidip basalım düğünü benim çırakların çoğu hazır.. Avni - "Salak mısın? Olur mu öyle şey. Bak Ömür ben bu güne kadar bu sevgim sayesinde Sevgilerin zorla elde edilemeyeceğini öğrendim. Zaten ben hiç bir zaman Birtanem beni sevdi de demedim. Böyle bir iddiam da hiç olmadı. Her insan kendi duygularında özgürdür. O beni istemediğini yazılı olarak bildirdi. Ben bunu kabullenemedim. Bırak Birtanem hayatını yaşasın ve mutlu olsun ben her zaman bunu istedim sadece onun mutlu olmasını. Bari mutlumu O ?" Ömür - "Duyduğuma göre evet" dedi Avni – “kimden duydun. - "Bizim selman dan" - "iyi hadi gidelim yarın benim burada ki son günüm yapacak çok şeyim var.” dedi. Fakat eve gitmediler sahildeki bir restorana gittiler ve içtiler. Ama sessiz sakin ve tozutmadan. Nerdeyse hiç konuşmadan, arkasından Avni’nin ablasına gittiler. Ertesi gün Avni mavişi hazırladı yıkadı temizledi. onunla konuştu. Kasetçiden birde Nikah masasını aldı. Akşam üzeri Ablasından ve hala üzgün olan Ömürle vedalaştı saat 20 gibi yola çıktı. Ablalarının hiç bir şeyden haberi yoktu. Onlara mutlu Avni 15.11.2006 19:30:00 Copy rigth 2006- Mertol Gürzel 117/359 maskesi takmıştı ama içi kan ağlıyordu. Bunu sadece Ömür biliyordu. son olarak Ömür’e ... - "Bak Ömür bir daha Türkiye’ye gelir miyim bilmiyorum. Benim için artık hiç bir şeyin önemi kalmadı... Hakkını helal et dedi.". - "Sakın bir aptallık edip kendine zarar verme sakın" diye tembih etti. - "Ha yok merak etme daha bir kaç işim var mesela şu Allah’ın cezası diplomayı almam lazım...” Avni yola çıktı.. Đlk olarak maviş dolu olduğu halde düğün salonunun yolunu tuttu. salonu buldu. Kapıda duran gelin arabasını gördü. kapının önünde mavişten inmeden bir sigara yaktı. Nikah masası şarkısını koydu.. Bitene kadar kısık bir sesle dinledi. Dışarı çıktı. Avni’nin istediği gerçekleri görebilmek, ve sindirebilmek ti. Ama hiç bir tanıdık göremedi sonra kapısına kadar yürüdü. etrafta sadece yabancı kişiler vardı. daha fazla ilerleyemedi, cesareti kırıldı. Geri döndü. Mavişi okşadı. bindi ve gitti. Avni Đsviçre’ye gelene kadar yolun nasıl geçtiğini bilmiyor. sadece ağlıyordu. günler nasıl geçti yolda uyudu mu uyumadı mı bunu bile fark etmedi. Ama Đsviçre’ye evine geldiğinde Cumartesi gecesi saat 23:30 du yani Cuma akşamı 20.00 dan bu yana 25 saatte 2450 Km yol gelmişti.. ---Abi bu konuyu burada anlatma polisler falan duyar ehliyetini alırlar çocuğun..... Avni Pazar gününü uyuyarak geçirdi Pazartesi Şügi’ye olanları anlattı. Bu Avni’nin son kez Birtanesi hakkında konuşması oluyordu. Yinede Avni hep ve her zaman onu arıyordu. Belki artık eskisi kadar sık değil. Bu sefer umutsuz sadece görmek için.. Ama aslında neden arıyordu ki, gerçekte Avni’nin kimseyi aramasına gerek yoktu. Çünkü zaten aklından çıkmayan bu kişi onun beynine yerleşmişti bir kere uzaklarda aramasına hiç gerek yoktu Aradığı zaten onun içindeydi. Avni Foklor eğitmenliğine başlıyor Tatil den sonra, Her şey eski düzenine girmişti. Avni iş ve Kungfu arasında gidip geliyordu. Dersleride ağırlaşmış imtihan zamanına sadece bir kaç ay kalmıştı. Đmtihan Projesi olarak, Avniye büyük bir Firmanın, Çalışma prensiplerini optimalleştirme görevi verilmişti. Kendi ürettiği bu Firmanın dağıtım işleri, depolama işlerinide kendileri yapıyordu. Avni Tüm firmadaki işleri Analize etmesi gerekiyor Bir de, Enformasyonu Optimallaştırıp. Patronların tek düğme ile hangi makinada hangi iş yürüyor,Hammadde stoku ne durumda ne zaman ısmarlanmalı. Üretilen malların müşteriye teslimatı Nezaman, Mallar nerede gibi Enformasyona ulaşmaları gerekiyordu. Bu Proje her ne kadar kağıt üzerinde yapılsada Simultan bir program ile sınavlarda çalışır durumda sunması gerekiyordu. Avni kendi işi yanı sıra Frankfurttaki üniversitede de haftanın 2 gününü geçiriyor Programları üniversite Mainframe- Anabilgisayarında geliştiriyordu. Avni tüm hızı ile çalışırken bir gün telefonu çaldı. Arayan Folklor derneğinden Mehmet ağabeydi. Mehmet ağabey Avniden bu cumartesi günü Uster Derneğine gidip onların folklor çalışmaları ile göz kulak olmasını, istiyordu. Her ne kadar Avni işim çok yoğun dedi isede, ondaki folklor sevgisi, bir de ele gelen imkanlardan istifade etme isteği karşısında duramadı. Aslında Bu yeni dernek Yeni insanlar belkide, Avni'ye değişiklik olacak, karamsarlıktan kurtulacaktı. Davul'un sesini de özlemişti. Ay ile Konuşan Adam Zürihe 10 Km uzaktaki bir kasabada olan USTD Türklerin kültür ve sanat amaçlı, aynı kasabada yaşayan türkiyeden gelmiş insanların, ayrım yapmazsızın tüm insanlara açık olarak kurdukları bir dernekti. Eski bir okulun bir sınıfını Pazargünleri kiralamışlar. Gene burda çalışma yapıyorlardı. Avni' de yanında Şügi olduğu halde bu derneğe, derneğin folklor ekibinin gösterisi olduğu bu cumartesi gittiler. Avniye verilen görev öğretmenlerinin bıraktığı bu grubu ilk olarak o gece sahneye çıkartmak ve diğer haftalarda da bu gurubu eğitmekti..Avni Şügiyle beraber geldiği bu eylencenin yapılacağı salonda, sahnede çalışan bir folklor gurubu gördü. Birisi saz çalıyordu. Başlarında bir de büyük vardı. Avni bu kişiye kendini tanıttı. Rıza bey derneğin aynı anda başkanıydı. Çok candan ve içtenlikle Avniyi ve Şügiyi karşıladı. Bu tanışmadan sonra Avni ve Şügi ön sıralara doğru gittiler. Gurubu seyretmeye başladılar. Folklor gurubu olarak her ne kadar az oyun oynuyorlarsada, Gurup olarak fena değildi. Ama yaşları en fazla 14 tü yani görünüş irtibari ile Avni'ye bu çocukların taktir ve saygısını kazanması açısından epey iş düşecekti. Bir iki sefer oynadıktan sonra çocuklar ara verdiler. Her zaman başı boş guruplarda olduğu gibi kendi aralarında tartıştılar. Bir ara içlerinden en cadısı öntarafa çıktı ve hiç Avni ve diğer kişileri farketmezsizin. Sırtı salondaki indsanlara dönük olduğu halde. - "Nerde kaldı şu hoca denilen P.--Bip . Salak. --Bip . Şere.--Bip..... herif saat 13 te gelecekti saat 3 ü çeyrek geçiyor ortalıkta yok " dedi. Bu ara zaten kızın Avni 2 adım arkasındaydı. Kız farketmeden Avni yanına gitti omuzuna tıklattı, -- insanı böyle faka bastırırlar işte... - "küçük hanım benimi arıyorsunuz dedi?.". Kız kızardı bozardı ve arkasından sırasına geçti. Bunu gören diğerleride sıraya girdiler. Ortada bi Avni ayakta birde bu folklor grubu vardı. Salon bir parça karanlıktı. Avni anca yüzlerini seçebiliyordu. Hepsini gözleri ile tek tek tetkik etti ve - "Merhaba ben Avni.. size göz kulak olmam için beni buraya göderdiler. Ama anlaşılan o ki işimiz biraz zor olacak gibi" Diyerek tanışma faslını başlattı. Gruptaki her kez ismen kendini tanıtması gerekiyordu. Grupta Ayşe, murat, fatoş, serpil, sibel, ve mesut diye çocuklar vardı. Rıza bey arkada baka kalmıştı. Anlaşılan oda fatoşun yaptığı cahilliğin ve sonucları merak ediyordu. - "Sen demek ki adın Fatoş ve görünüşe göre bu grubun en haylazına benziyorsun. Ama bak düşüncesiz konuşmalar nelere yol açıyor, insanlar parlamadan önce 2 kere yutkunmalılar. Söylenecek sözün nereye gideceğine bakmalılar. Sonra konuşmalılar. Bu arada çirkin hitaplardan da kaçınırlarsa artık poblrm kalmamış demektir bunuda unutma" dedi. Fatoşun ablası gelerek - "hocam cahilliğine bağışlayın, aslında bu kadar kötü biri değil. ama bu gece ilk defa sahneye çıkacağız ve hocamız yok ondan da hepimiz bir parca sinirliyiz dedi." Bu grubu çalıştırmanın zor olacağını arkadan Şügide işaret ediyordu. Avni güldü. 15.11.2006 19:30:00 Copy rigth 2006- Mertol Gürzel 119/359 Gurubu o gün pek fazla yormak istemiyor du ama öğrendiklerini sahnede uygulayabilmeleri için. defalarca tekrar ettirdi.. O gece bu grubun ilk defa sahneye çıkmasını bilen Avni onları resmen gaza getirdi. Çok başarılı olduklarını istedikleri anda herşeyi mukemmel yapabileceklerini falan anlattı. Bir ara Şüginin yanına gelen Avni. "Yok" gibilerinden kafa işareti yaptı. Çok zor bir guruptu, nerdeyse herkez birbiriyle kavgalı idi, her kafadan ses çıkıyordu. oynamaktan çok konuşuyorlardı. Şügi de bencede boşa çabalıyorsun Avni bu grup daha hazır değil dedi. Ama beklenenin tersine çok ama çok başarılı bir gösteri sundular. Gösteri sonunda hepsi Avniye sevgi gösterisi yaptılar. Hatta Fatoş o meraklı sevimli gözleriyle hiç konuşmadan hep Avniyi izliyordu. Avnide hah şimdi çattık diye düşündü içinden, Bakalım hıncını ne zaman alacak... Ama ilerki tarihlerde gerçekten de Fatoştan ne bir kötü laf nede bir ukalalık gördü. biraz haylaz biraz cadıydı ama o kadar. Bir iki sene sonra bu kız türkiyeye liseyi okumak için gitti yaz tatilinde geldiğinde tanınmayacak kadar kibar hep efendim buyrunla konuşan bir hanım efendi olmuştu buda gerçek. Avni bundan sonraki haftalar her pazar günü gideceği yeri biliyordu. Avni ufaklığın folklor oynamısına bayılıyordu bu sebepten her defasında ufaklığın gözünün içine bakıyordu oda çalışmalara katılsın diye. ve her fırsatta onuda yanında götürüyorrdu. Folklor a her hafta yeni çocuklar katılıyordu. Avni için önemli olan harmoni yani uyum içinde olmaktı. Bunu elde edbilmek için onlarla çok katı çalışma yapar 6 saatin 4 saaçalışma ile geçirseler bile en az 1 saat sessiz sinama vs. gibi grup oyunları oynarlardı. Bu sayedede gelen çocuklar başkalarınıda getiriyorlar ve gelende zaten bir daha gitmiyordu. Bu sayede gurup gittikçe büyüyordu. Yaz tatili yaklaşıyordu. Avni gene haftalarını 3 bölmüş bir vaziyette yaşamına devam ediyordu. Hafta arası hem bankada o zamanların en gözde bilgisayar bölümü olan Internettei tasarımları ile hemde Lastik dağıtım firmasında yaptığı şöförlükle idare edip duruyordu. Bir bakıma Birtanesinin evlenmiş olması onu her nekadarda gerçeklerle başbaşaya bırakmış olsa bile Avninin inadı yani şu kalbe söz geçirememe olayı onu yıldırıyordu. Tam bir inat ile kendisini çalışmaya vermişti. Artık yüzüp yüzüp verdiği sözlerini tutma aşamasına gelmişti. Yani hedeflerinin sonuna gelmişti. Yani Birtanesinin babasına verdiği okuyup diploma alma sözünü bu sayedede Annesinin anlattığı Yalanı da düzeltmiş oluyordu. Hemde kendisi için düzenli bir iş ve ünvan kazanmasıda tabiyiki cabası bu ara. FTU Informatiker. Hoş gerçi Informatik denildiğinde o zamanlar türkiyede . Aptal Aptal bakınıyor ve sanki informasyonla alakalı bir bilim dalı sanılıyordu. Oda Yaptığı eğitimin sadece bir bölümü olan Analitiker/Programmer lakabını kullanıyordu. Aslında Avnininn okuduğu dalın içine. Đşyeri idaresinden tutta Ekonomik bilimler vs. gibi bir sürü dal giriyordu. Yani şu bilgisayar mühendisi denilen dal. Avni için tek önemi olansa Diplomanın kapsadığı her dalda çalışabilecek olmasıydı. Ama şu anda yep yeni olan SAP ve Oracle veritabanları üzerinde ihtisas yapıp. Internet ve Ağbağlantıları Güvenliği üzerinede çalışma olanağı onun kendini geliştirme özlemini duyduğu en önemli Informatik Dallarının arasındaydı. Bu vesile ilede Diplomayı alacak ve kendisine sadece kendisinin olduğu bir hayat kuracaktı. Aklınca hiç bir kimse ile hayatını paylaştırmayacaktı.. -- Ya Abi tamamda daha geçenlerde şu dul hatunun çocuklarına baktığında içi gitmedimi.... (Reji sen gene Avninin kendini aldattığı gündüz rüyalarındanmı bahsediyorsun.?) -- Evet O konuyu öyle geçtinki sanki hiç yaşanmamış gibi.... Ay ile Konuşan Adam (Zaten Avni içinde yaşanılmış bir olay olarak bakmıyor. çünki çok karmaşık ve Avninin gene hah şimdi Birtanemi buldum dediği türden bir olay bilmem Avni ne der?. O pek değer vermiyor bu konuya... ) -- Ya nederse desin boş ver sen anlat.. Zaten konumuz Avninin hataları değilmi mesela birkişiye bu kadar saplanmış olması hep hayal içinde yüzmesi vs. vs.... (Tamam o zaman anlatalım. Belkide yukardaki konuylada biraz ilgisi var zaten.) Eti Senin Kemiği Benim.... Yada...Etinden Sütünden faydalanacaksın..... Avni geçen bu zaman içinde yeni bir gurupla daha tanıştı. Bunlar 2 Erkek ve bir kadından oluşan ve kendilerine burada yani Đsviçrede bir iş yeri kurmak için çaba gösteren bir guruptu. Aslında içlerinden bir tek kişi bir firma kurmak istiyor, Fikir babasıydı. Fikirleri sağlıklı ve mantıklı idi. Yalnızda yapabilirdi. fakat yalnız yapmak yerine. 3 - 4 ortakla daha kuvvetli bir firma yani dört dörtlük her şeyi ile mükemmel görünüş vermek isteniyordu. Kuruluş toplantılarına Avni, sadece danışman sıfatıyla katıldı. Aslında kurucu olan arkadaş, Avniyi de gurupta mutlaka istiyordu ama Avni iç güdüsüne inandığından dolayı, şu anda bir firma kuruluşlarına katılmanın onun için maddi ve manevi olarak imkansız olduğunu belirtmişti. Avni'ye maddiyatın önemsiz olduğunu defalarca söylenmiş olmasına rağmen, Avninin katılmamakla büyük bir hata yapacağınıda düşünselerde Avni için tek bir şey geçerliydi, Avni şu son 6 Ayıda bitirerek diplomasını alacaktı ve bunu erteleyemezdi. Elinde Avcunda ne varsa bu hedef için kullanmalıydı. Bu Gurupla birlikte olmak Avniyi çok mutlu ediyordu. Aslında Avni için okumuş olmanın insan olmak tan daha fazla önemi yoktu. Okumuş yani diplomalı olmanın her halde getirdiği bir huy olsa gerek, Neden ise daha yapmadıkları işlerle, yaptıklarından daha fazla övünüyorlardı. Her şeyi mükemmel yaptığını iddia eden eksiksiz, görünmeye çalışan kişilikleri vardı. Đçlerinden sadece biri okumamş ama çok güçlü bir iş adamıydı. Bolluk içinde yüzerdi. Bu kişilerle Avni kuruluş planları üzerinde bir kaç hafta çalıştı. Bu gurup dakiler gene sosyeteliğin ve okumuşluğun verdiği bir huy olsa gerek, Bir kişi dışında yani gercek iş adamı olan kişinin dışındakiler, kim arkasını dönse onun alehinde konuşuyordu. Zavallı Avni sadece seyirci kalıyor onların bu telaşlarını izliyordu. En gülünç olanı ise, henüz firma bile yoktu. Ama gün geçtikçe daha hiç bir şey ellerinde yokken, Millet'in miras paylaşması içine girmesi, Avniyi çileden çıkartmıştı. Gerçekten de Avni yeni tanıştığı bu kişilerle bir Firmada görev yapmak ve günün birinde Đstanbula patron olarak dönmek isterdi. Her geçen gün Bu şahaser insanların bir parça daha iç yüzü meydana çıkıyordu. Fakat günün birinde Avniye söylenilen bir laf Avni'yi gerçekten de çok yıktı. Bahis konusu olan, hayatta gerçektende kendini kanıtlamış olan iş adamı için söyleniyordu. Bütün bunlar Firma'nın aşırı miras paylaşmaları sonucunda kurulmadan kapanmasından sonra söylenildi. 15.11.2006 19:30:00 Copy rigth 2006- Mertol Gürzel 121/359 Evet Avni için O gece büyük bir şok olmuştu. Tam kafa dengi birilerini buldum derken.. Bulduğu kişilerin sadece birbirlerinin etinden sütünden faydalanmak istemeleri ona hayat yolunda atılan darbe lerden biriydi... Yani ikisi birlikte olup üçüncü kişinin alehide daha sonra birisini diğer kalan kişinin alehinde söylediği laf, Avni için örnek olabilecek Okumuş sosyeteden birilerinin Avniye söylediği şu sözler, Avni'nin hayalini bir anda yıktı. - "Ahh Avni.... Onun etinden sütünden faydalanacaksın gerisini işe yaramayınca atacaksın" - "Efendim ?!... Sanırsam ben artık işine yaramayınca benim içinde aynı şeyleri mi söyleyeceksin?" - "Aaaa hiç olurmu Avniçimmm sen benim hayat boyu arkadaşımsın....." - "Kızım Bizde ona Eti Senin Kemiği benim derler... Doya doya kullan sadece senin işine geldiği sürece anlamında değil..." - "Öfff Avni biliyormusun sen Arkadaşlarınıda Satarsın....." - "Kim? Ben mi?" ---- Oh olsun Avni sen hala herkezi senin düşündüğün gibi olduklarına inanmaya devam et.. Olum senin türkiyede yaptığın dostluklar artık öldü. artık dünyanın besle kargayı oysun gözünü olayından başka bir şey olamdığını anla salak çocuk...Abiiiya bu hikayeyi neden daha detaylı Avni anlatmak istemiyor.?. (Bak Rejiçiimmm, Sanırsam artık Avni her gördüğü sempatik kişilere güvenmekten bıktı. Bu hikayenin devamı hem okuyucuyu yorar hemde Bu kişilerin yaptıklarını anlatmaya değmez, yapılacak en iyi şey üzerine sünger çekmek. Yani anlatmaya demez bir anı. Sonuçta bu kişiler, bugün bile Birbirlerinin Etinden Sütünden faydalanmaya ve başkalarının sırtından yaşamaya devam ediyorlar... Hayat onlar için içinden çıkamayacakları kısır döngüden başka birşey değil. Avni için bu olaylardan neler öğrendi o önemli. Hem ben de senin etinden sütünden faydalanmaya başlamadan otur sen yazı yazmana devam et...) Avni aynı gece eve geldiğinde duvarları süsleyen 10larca birtanesinin resmine bakarak. - "Bak görüyormusun? Anlıyormusun beni? Neden sana bu kadar ihtiyacım olduğunu!." dedi sonra da kendi kendine güldü. Öyle ya olayın etkisinden kurtulamamıştı. Şayet Avni günün birinde karar veripte hayatını bir kadınla paylaşırsa muhakkak onda dürüstlük, güven ve sevilme yani ne durumda ve şartlarla olursa olsun Avniyi gerçekten sevecek biri.. olacaktı.. Ama sorun Avni bunu nasıl anlayacaktı. Belkide kısmete güvenmeli kendi şansına fırsat vermeliydi. Kendini gene ayaklarından tavana astı.. ve beynini kapattı. vücudundan çıktı. ikinci boyuta ulaşmak ve düşüncesinde dünyayı dolaşarak o nu aramak istiyordu. Yani trans olarak Ke-O-Rem yapıyordu. Ama kimi arıyordu Avni artık bunuda bilemiyordu. Aradığı kişi kadın kim di. Birtanesi??? Artık Avni onada güvenmiyordu. Birtanesi de sonuçta her güzel okumuş bayan gibi Jetset'içine girmiş olabilirdi. Jet Set ne kadar da uygun bir kelime. Türkçedeki anlamına çok uyuyor. SonradanGörme Jet (Hızlı) Set (ayar-konum) Eh afiyet olsun sizde buyurun...--- Hızlıca kondum... kih kih ... Doğru ya insanlar kökten görgülü olmaya bilirdi. görgülü demek ne Demek. --Bakırköydeki Pastahane ... Đnsan'i olmak.... Đnsana değer vermek, kendi çıkarları için başkasına zarar vermektense onunla birlikte zengin olmak..... Đnsanları sevmek.... Ay ile Konuşan Adam Gözünü oymamak.... Yani Etinden sütünden değilde O insanın ruhunun verdiği Pozitif enerjileri toplayabilmek.... Kimseyi düşman görmemek. Avnisyus ne der... --Ne biliiim ben . .. Düşman insanın Enerjisini, yanlış yola kullanmasını sağlar. Negatif enerji doludur. Onunla savaşmaktansa, Enerjini, savaşı gerektiren konuların yok edilmesine kullan...Yok Başarırsan kendin değişmeden onlar gibi davran.. Şayet buna gücün yeterse.....Yada kısır döngüden kurtulabileceğine inanırsan... -- Bişi söyliyeyim mi abi ben artık Avniden korkmuyorum. Birtanesinin Avni den önce evlenmesi, olayı onu bu tutkudan kurtarmışa benziyor..... ve artık gerçektende birtanesinin özelliklerini başka kişilerde aramaya başladı.. Ne diyeyim inşallah bulur... Yoksa evde kalacak yaş nerdeyse 26ya dayanıyor. Benim merakım, sanki gün geçtikçe Avni'nin kafasında Birtanem olayı idollaşıyor, ve Avni'nin şablonu kafasındaki Kişi bakılırsa Birtanesini bile solladı.... Şimdi bulsa onu nasıl şablona oturtabilirki? Sığmaz kardeşim.... kih kih. 15.11.2006 19:30:00 Copy rigth 2006- Mertol Gürzel 123/359 Bölüm 9 Moskova.. ve GörEV........ --- Aklıma bişi geldi. Kadının birine sormuşlar Kocan nerde diye oda görevde demiş adamlar gitmiş.. keh keh kih.. halbukisi adam evde imiş..... yani kadın gör Ev'de demiş ya efendim.. boş ver anlayan anladı zaten.. k keh keh kik. kih.. ih kih...keh.. Avni bankada çalışırken, O zamanlar E-Mailler yoktu sadece çalışılan terminaller arası kısa mesaj olanağı vardı. Yani bu sayede telefon açmaksızın haberleşebiliyorlardı. O sabah Avni işe başlamasından henüz 15 dakika geçmemişti ki bir mesaj geldi. Bu mesaj yine bankanın Güvenlik müdüründen geliyordu. Bu sefer şahsen geliyor ve Avni'ciğim diyerek başlıyordu. Aynı günün öylenden sonrası 15.00 da Avni'yi bürosunda bekliyordu.. Bu sefer Avni, sevindi. "Đnşallah geçen seferki gibi yağlı bir iş gelir de madiyata biraz katkısı" olur diye düşündü.. Saat 14.00 te bu müdürün kapısından içeri girdi. Bu sefer masada eski, tanıdık bir sima daha yer alıyordu. Mr. Avninin sevgili eski şefi. Avni saygıda kusur etmeksizin onuda selamladı ve geçti oturdu. Bu seferde Avni'yi özel bir görev bekliyordu. Fakat Ortada ne bir konser nede korunacak birisi vardı. Doğruda Avniyi, Rusyaya yani moskovaya yollamayı hedefliyorlardı.. Moskova??! Avni epey tedirgindi, ve şaşkındı. Çünkü Bulgaristanı tanıyordu. Hoş artık UDSSR dağılmıştı. Fakat haberlerde yönetim boşluğundan türeyen Mafya ortalığı kasıp kavuruyordu. Haberlerden Mafyanın eski KGB ajanları ile dolu olduğunu ve KGB metodları ile çelıştıklarını duyuyordu. Avniye sunulan bu görevi aslında Avninin şefinin yapması gerekiyordu. Çünki artık Avni o bölümde çalışmıyordu. Fakat Adam açık açık Avninin yeni yapılan Oracle Databankındaki proje çalışmaları ve tasarımlarını göz önünde tutarak bir nevi Avninin bu konuyu kendisinden çok daha iyi bildiğini açıkça ima ediyordu. --- Yok Avni inanma adam dötünden korkuyor... seni ateşe atıyor.. gebersen bile gitti bir domuz türk daha diyecek.... Zaten Avni'nin yapması gereken görev Bir bakıma kendi geliştirdiği programın çalıştığı bankanın Rusyadan bir banka ile ortak olmuş olmasından sonra, Avnininde geliştirmede yoğun katkıları olduğu bu sistemin oradaki bankayada yüklemesi idi. Đş açısından hiç bir problem yoktu. Avni kendisininde katkıları olan bu ürünü avucunun içi gibi biliyordu. Bu teklif Avni için görev olarak basit, ama gideceği yöre açısından çok karmaşık bir olaydı... Biletleri alınmış. haftaya yani Pazartesinden Cumaya kadar orada kalacak. Her şey planlandığı gibi giderse Cuma akşamı gene Zürich'te olacaktı. Karşılığında Bonus olarak Avni'nin hayal edemeyeceği 5 rakamlı bir sayı alacaktı. Bu da Avninin son sömestre masrafına denk geliyordu.. Hatta artıyordu. Avni kabul etmeliydi. Zaten finanzman olarak başka çareside yoktu. Güler yüzle kabul etti. Pazartesi sabahı program band larını almak üzere . Anlaştılar. Pazartesi Avni erkenden gidecek. ve bağzı güvenlik olanaklarını gözden geçirecekti. Avnilerin geliştirdiği bu program, daha doğrusu Applikation'un bu bölümü bankanın tüm mevduat hesaplarını kontrol edebilen. Analiz yoluyla kara para aklamasına imkan vermeyen, denenmiş bir yazılımdı. Sadece yazılım değeri milyonları aşıyordu..Banka Systemi içinde para oynamalarını izliyor. Normal dışı olan kayıtları kontrol ediyordu. Gereksiz para Ay ile Konuşan Adam aktarımları Sebepsiz konto akışlarını ortaya çıkartıyor, ve bildiriyordu. Yani Hortumlamaya karşı bir yazılım dı. Avni bu geceyi pek iyi geçirdi diyemeyeceğiz. Uyumaya çalıştı uyuyamadı. Farketmez dedi kalktı. Bir sigara yaktı. Televizyona bakmaya kalktı ama istemiyordu. Biraz meditasyon Ke-O-Rem yapayım dedi ama düşünceleri çok dağınıktı. Ne de olsa Bern yada Cenevre değil gideceği yer Moskova idi yani Bond filmlerinden tanıdığı karanlık komunizm kokulu, bir şehirdi Moskova, Avni için. Bir de şu mafya olayları bankalarda dönen oyunlar. Yahu dedi ben nereye gidiyorum. Sonra kendini firenledi. Boş ver ya beni nasıl olsa karşılayacaklar. bende bankaya gidip programı yükledikten sonra problem yok . Nasıl olsa 4 günde programı onların programına uygulamak kolay olacak. Fakat Avni dışından kendini ne kadar avutursa avutsun midesinde bir kıpraşma vardı Avninin. Baktıkı olacak gibi değil kalktı kendisine çay hazırladı. Geçti resim tahtasının önüne aldı kalemi eline ve çizmeye başladı. Bu arada çoktandır. Resim yapmamıştı. Ellerini bırakmış sadece parmakları kendi kendine çiziyordu. öyle düşüncelere dalmıştıki, Çizdiği resmin ne kar Birtanesine benzediğin farkına bile varmadı.tek düşündüğü "seni seven kalbim sana deli oluyor anlasana sana dayanamıyorum inanki sensiz mutlu olamıyorum çabuk olalım aşkım, bilsem seni öldükten sonra bulacağım ölüm bana düğün olurdu..." düşünceleriydi. iki üç saat sonra kıvrıldı uyudu.. (Hııışt Ne o? Reji sesin sedan çıkmıyor) --- Bırak be abiçim düşünüyordum. bu Rusya işinin altında bişi yatıyor ama neyse ben sana diyorum bak kolay ve basit bir iş olsa o yumurta kafa Urs giderdi.... hiç Urs böyle işi Avniye kaptırırmı. Bana kalırsa adamı korkutan bişiler var be Abicim.. Çocuk ne güzel gene resim çiziyordu. kaçıncı resim bu 30? 40..? (Bu resimle beraber tam 53 oldu. Çeşit çeşit boyutlarda. Gerçi benim en çok Yağlıboya yaptığı yıldırım ağacı hoşuma gidiyor).. --- Şiişt abi o Avninin babasının resmi ya! Avni daha hiç Yağlıboya yapmadıki.. (Ha?! öylemi ... Olsun benim genede o resim hoşuma gidiyor işte.). Ertesi sabah Avni erkenden kalktı. Nedense hep saat üç te bir kez uyanırdı. Sanırsam gene o rüyayı görmüştü. Zaten uyumaktan korkmasının sebebide şu gördüğü rüyalardı hep... Yine Cenevreye lastik dağıtımına gidecekti. Ama bu sefer şügide gelecekti. Kamyonu aldı oradan Şügi'yi aldı çıktılar yola. Bir ara Şügi Avni'ye Arabanın şoför mahalindeki lastikleri göstererek - "Olum Avni gene doldurmuşşun esmerleri" diye espri yaptı gülüştüler. Şügi - "Ya Avni şurda biraz yer bıraksanda hem ben Vites kolundan rahatsız olmasam hemde yoldan, gerçek bir esmer bulup alsak diyorum, gerçi senin aracın vites koluyla nerdeyse akraba oluyoruz ya.. hadi neyse" Şügi o sırada soförün yanındaki koltukla Avni'nin koltuğu arasında vites kolunu bacaklarının arasına almış vaziyette oturuyordu. Avni Şügiye cevap olarak - "Şügi ilk müşteride zaten bu 8 adet lastikten kurtulacağız merak etme dedi." Şügiye Rusya olayını anlattı. Ne düşündüğünü sordu. Şügi "Aslında güzel bir seyahat 15.11.2006 19:30:00 Copy rigth 2006- Mertol Gürzel 125/359 gibi gözüküyor ama Normal bir yolculuk olsa seni neden yollasınlar" dedi. Avni aynı şeyi ben düşünüyorum dedi. Đlk molada Bankanın Güvenlik müdürünü aradı erstesi günü için Randevü aldı. O gün Şügi ile çok eylenceli bir 730 Km lik tur attılar. Akşam geldiklerinde Avni Şügiyi ve kamyonu teslim etti kendiside Eve geldi. Eve girdiğinde dün gece yaptığı fotorafın karşısına geçti. Kim Yapmış bunu dercesine sorgulayıcı sorularla inceledi. gözleri yaşarmıştı. Kendi kendine bu Resmi, kimse görmemeli dedi. Yani bir nevi Birtanesinin kimliğini ortaya koymuştu. hemde tam unuttum artık görsem tanımam dediği anda. Onun o Dalgalı kumral şaçları ve yeşil gözleri içce burnu bembeyaz dişleri kaşları ile burnu arasında ortaya çıkan "Y" harfine kadar herşey tıpatıp benziyordu.. Kimbilir nerde şimdi diye düşündü. Hemde ne kadar mutludur artık. Bir nevi Avni kendini suçlu hissediyordu. Onun resmini falan yapmak artık yakışmıyordu o başka bir insanla hayatını birleştirmiş ve mesut olmuştu. Yani Avninin ne haddine böyle resimler yapmak. Avni birden duvara doğru yürüdü. tam resimlere dokunacakken. Durdu sanki son bir kez daha bakmak istercesine hepsini inceledi. Biraz daha dursunlar nasıl olsa kimseye zararı yok dedi. Günlerden Perşembe olmuştu. Avni Güvenlik Müdürüne gittiğinde gene herzamanki gibi sevecen karşılanmıştı. Bankada çalıştığı diğer arkadaşlarına ise yaptıkları proje konusuyla ilgili, araştırmaya gidiyordu. Yapacağı görevi söylemesi geçen seferden yasaklanmıştı. Güvenlik müdürüne Avni bu işin karanlık yönlerini sordu. Güvenlik müdürü anlatmaya başladı. gerçektende tehlikeli olabilecek bir görevdi. Banka ortaklarından bile Mafya bağlantıları olanlar vardı. ve sadece isviçre bankasının bu yüklenecek olan program işine geliyordu bu durumdada rusların eli kolu bağlanıyordu. Avni ne olursa olsun programın açık halini kimselere vermemesi gerekiyordu sadece ordaki daimi temsilciye nasıl işlediğini anlatacak diğer tüm konuları zürichten idare edeceklerdi. Bu programın varlığından sadece üst yönetim kurulu üyelerinden başka bilen olmayacaktı yani banka arası deyimle. Gizlilik kapsamı 1. Avninin başka bir görevi ise bunu Pentegon Security Level 5 düzeyinde instale etmesi gerekiyordu. ---- Oda ne ki?... Yani en yüksek seviye koruma. Kısa anlatımla bilgisayarı hava geçirmeyen bir 100m kalınlıkta bir trösöre koyup kilitleyip kilidide kasanın içine koymak gibi birşey.. 550 dikkat edilecek noktası var. --- Üf be Avni bunları biliyormu.... Olum Reji Avni neden okuyor sanıyordun.. Bankanında bu işine geliyor zaten hem programı koruyacak hemde gerekirse kendini koruyacak biri. Rusyada Avniyi bir terçüman karşılayacak. ve direk bankaya götürecekti. Avni daha o gün programı yükleyip Progran kodlarını yok edecekti. Avni tamam dedi ama bir şartla? programın kodlarını bu günden görmek istiyorum. yani bandlara kaydedilmeden ve artı 2. bir teyp de istiyorum dedi. ve bürosuna geri döndü. Bürosuna geldiğinde çiddi işler yaparken kullandığı cam kapıyı kapattı. ve eski çalıştığı bölümdeki bilgisayara bağlandı programın tüm kodlarını başladı baştan aşağı gözden geççirmeye gerçi enteresan olan .. çoğu bölümler Avninin eski şefinin saçma olarak bulup kabul etmedigi yazılım kodlarından oluşuyordu yani Avninin yazdığı bölümler çoğunlukta idi Avni başladı bu yazılımı şifrelemeye hemde sadece kendisinin anlayabileceği şekilde. Anahtarsız olarak yani tek parça kayboldu kaybolur yedeği yok. Zaten hoş avni başarısız olursa tüm kodlar değişecekti. ama Avni ne luzumu var şimdiden değiştiririm dedi. Yanında getirdiği Walkman deki teybi çıkarttı içini açtı. Systemden aldığı özel çevirimi bir Backup teybine yükledi. bu teybide açtı. her iki Ay ile Konuşan Adam teybin içeriğini değiştirdi. yani normal müzik teybi gibi gözükende Avninin şifrelediği programın kodları duruyordu. müzik kasedinden yaklaşık 25 metrelik bölümüde yeni yaptığı kasede ekledi. kapattı. Walkmene taktı ve çalıyordu. müslüm babanın açılı köftesinden bir parça.. Avni bu şarkıyı kimsenin sonuna akadar dinlemeyeceğini biliyordu.. Ardından orjinal bandın üzerine bilgisayarlar arasında ağ ortamında eylence olsun diye yaptıkları Uzay gemili oyun programını yükledi bu Orjinal gibi görünen oyun teybini Güvenlik müdürüne teslim etti. Müzik bandı olan gerçeğini ise Walkmanına taktı ---Zaten jiletsiz olmaz.. Güvenlik Müdürüne sadece programı şifrelediğinden bahsetti. ve bunuda Rusyaya bildirilmesini rica etti. Adam şaşırmıştı.. Avni hiç değilse kimse uzaktan tabancayla beni halledip bandı yürütemez dedi. Güvenlik müdürü sezarnın işaretini yaparak süper bir fikir dedi.. --- Eee nede olsa adam ajan değil ve Avni kadar bond filmi izlememiştir. Cumartesi günü Avni erkenden kalktı günlük antramanını yaptı. Hava sıcaktı. yani 1518 derece arası. bahçe kapısını sonuna kadar açtı. Odaya döndü duvardaki bütün kendi çizdiği Birtanesinin resimlerini itina ile aşağıa indirdi. Dolaptan Birtanesinin ona yazdığı 3 adet mektubu da çıkattı. ---Ya Neyapacak bu ne oluyor taşınıyormuyuz. Bütün resimleri bahçedeki boş duran çöp bidonuna doldurdu. Mektupları son kez okudu. Biraz hüzünlendi çünkü hala bir anlam veremiyordu. yani son mektubu anlayamıyordu bir insan nasıl böyle değişebilirdi. Demek kısmet değilmiş dedi. Onlarıda bidonun içine attı. Etrafına baktı zarar verebileceği bir yer yoktu. Resimlerin üzerine kolonya döktü..--aaa nekadarda duygusal bir davranış...!!?? abi bu resimleri yakacak yaaa aaa yaktı.... çebinden Zipposunu çıkardı ve bidonu ateşe verdi.. yükselen alevlere bakarken cebinden sıgarasını çıkarttı ve o ateşten yaktı . bu arada içinde çok büyük bir ferahlık hissetti. Şayet Avniye bir şey olursa kimse Avni ile birtanesini bir araya getiremeyecek, bu sayedede Avni birtanesini korumuş olacaktı. Son olarak geçen gece yaptığı resme uzun uzun baktı. gene gözlerinden yaşlar damlıyordu. Son olarak onuda ateşin içine bıraktı. --- Ama sanki Avni ölüme gidiyor yani resmen veda ediyor. Ya abi avni ne düşünüyor?.... (Avni, Avni gerçekleri görmeye başlıyor artık. ve bir bakıma kendisini geçmişinden kurtarmak istiyor yani olmayacak duaya ammin dememesini öğreniyor.) Yanan resimler kül olmuş yok olmuştu tam Avni son kez kontrol edeyim derken. Karşısında o komşu yaşlı adam belirdi. Avniye resimlerin çok güzeldi her geçişimde görüyordum yazık olmuş dedi. Ve avniye benimle çalışırmısın dedi?? -- Buda kim? Bu kişi isviçrenin ünlü textilcisi Herr Bollag senyor du. Yani multi milyoner ve aynı anda Avninin ev sahibi. Avniye daha eveldende Sitilist olarak işe almak istemişti. Ama avni bu işe ısınamamıştı. Avni gülümsedi bir kahve içermisiniz diye sordu Yaşlı adam hâlâ kovaya bakıyor ve Avniye yeteneğini kullanmıyorsun diyordu. Bir kaç ,hoş beşten sonra adam kalktı. Avnide Jaky lo nun yanına gitti. Pazar günü Folklordaki çocuklara bir hafta sonrası folklor olmadığını bildirdi. Onlarda Avni abi zaten okullar tatil herkez türkiyeye gidiyor dediler. Öyle'ya Avni gidemeyecekti. Şayet her şey yolunda giderse kazanacağı para ile hem okulun semestre sini ödeyecek hemde işlerinden birini bırakıp daha yoğun imtihanlara hazırlanacaktı. Bu arada diplomayı alabilirse bankada daimi işçi olarak çalışabilecekti. Yoksa Yabancılar polisi çalışma işçi sıfatlı belgesini 15.11.2006 19:30:00 Copy rigth 2006- Mertol Gürzel 127/359 memur olarak değiştirmek istemiyordu. Zaten onlar Avniyi hep şöför , tamirci vs. olarak görmek istiyorlardı. Yani bu ülkede çalışşın kazancının çoğunu Vergi olarak ödesin, hiçbir politik hakkı olmasın. Sonra ya burda ölüp gitsin yada işeyaramz hale gelince ülkesine dönsün gebersin. --- Yok ya!? Eee naparsın burası isviçre....... Hoş geldiniz dünyanın en medeni ülkesine............... Avni rusyaya gidiyor. Pazartesi olmuştu. sabah yol hazırlığını yapan Avni, saat 8 gibi bankaya doğru yola çıktı. Uçagı saat 16.00 da kalkacak ve yaklaşık 19.00 da moskovaya inecekti. Doğru. Bankanın güvenlik müdürlüğüne giden Avni, orda öylen yemeğini yedi ve son talimatları aldı. Moskovada Avniyi bir türk karşılayacaktı. Hava da oldukça soğuk ve karlıydı. Avni demek burda tişörtle dolaşırken simdi birde palto taşıyacağız dedi. Avniye verilen kimliğe göre Transport firması olan bir Türktü. Kartın üzerindeki adreste Deniznakliyat acentası. liman mevkiii moskova yazılıydı.. Avni epey şaşırdı bu işe çünkü Moskova deniz kenarında değildiki liman olsun. neyse dedi içinden. --Bak abcim bendedim dimi ama bu işte biriş var diye... Saat 15 te avni Hava alanında polis kontrolünden geçti. üzerinde takım elbise ve bond çantasının üzerinde Paltosu olan Avni hava alanı güvenlik kontrollerini geçerek. uçağa bindi. tek sıkıldığı şey elindeki çanta idi ve Avni için resmi kıyafetti yani aynen bir bankacı gibi gözüküyordu. Uçak havalandı. Hava çok açıktı, almanyayı geçtiler ordan polonya hava sahasında olduklarını pilot anons etti. Yemek geldi. Avni FirstClas uçuyordu. --- Eeee nede olsa banka ödüyor dimi ya... Uçakta her zaman 2 sivil polisin olduğunu bilen Avni etrafına baktı. arkasında oturan delikanlıyı süzdü. Maşşallah Sivil polisti ama kemerinden sarkan silahın ucu gözüküyordu. Avni Tuvalete gidecekti. Çantayı aldı. Polisin yanına gitti. eğildi "Arkadaş şu çantaya göz kulan oluver ben tuvalete gideceğim" dedi Polis memuru çok şaşırdı. Avni gitti ve geldi. Uçağın içi iş adamlarıyla doluydu zaten yarısından fazlası, First Clastı. Memurdan çantasını alırken adam Avniye "Avni bey nerden anladınız" diye sordu. --Bak bak demek Avninin adınıda biliyormuş... Avni "Size söylenilenler banada söylendi dedi. Ama silahınızın ucu gözüküyor ordan anladım" dedi. Polis memuru mahcup oldu. Saat 18.50 de aşağı içiş için kemerleri bağlayın ikaz lambası yandı. Uçak Alçaldı ama 5 dakika sonra gene yükseldi ve daire çizmeye başladı. Pilot Moskovada Haziran ayı olmasına rağmen siddetli kar yağdığını ve pistin temizlenmesini beklediklerini söyledi. Yaklaşık 1 saat havada daireler çizdikten sonra uçak piste kondu. Bu sırada Avniyi şaşırtan uçaktaki kimsenin alkışlamaması oldu. Öyle ya türk uçağında pilot alkışlanır Avni güldü. hoş türkiyede sinemalarda oynayan aktörlere yuh ta çekilir ıslıkta çalınır amaneyse dedi içinden. Avninin hep aklında bu güne kadar Rusyadan bildikleri geliyordu. Yani James Bond filmleri. bir sürü iri yarı nataşa KGB ajanları hani olurya toplu ve kuvvetli iri yarı çirkin kadınlar. Karanlı hava alanları. Bir sürü gözlemgi Ajanlar. Hani her gelen insanın peşine taktıkları KGB Ajanları eski Ladaların içinde olan karanlık kişiler. Avni aslında ürküyordu. gizli bir görev için gelmemişti ama genede bu görevi herkezin bilmesi onu rahatsız ediyordu. Öyleya bir yandan Mafya, biryandanda mafyanın işine gelmeyecek olan Avninin programı. Ama programın antlaşma çerçevesinde öylede böyle instale edilmesi gerekiyordu. önemli olan program kodlarının başkasının eline geçmeden bu Rus bankasının systemlerine instale edilmesiydi. yani şu anda Avninin yanında olan programın en güvenilmez olan durumu idi yani eline başka birisi geçirse istediği gibi değiştirebilmesini sağlayan açık kodda olması. --- Abi ya exe mexe yapıp kodlayamıyorlarmı Ay ile Konuşan Adam Bu program IBM main frame diye bilinen büyük işletimsystemine yüklenecek. bu sebepten ne yazıkki sadece yüklenmesi gereken systemde kompile edilebiliyor yani bu systemin kullanacağı şekilde makina lisanına ancak ve ancak bu systemin içinde gerçekleştirilebiliyordu. programı?... Uçaktan inmeleri gece saat 21.00' ı bulmuştu. Avni poliskontroluna geldi. etrafına bakındı uçaktaki insanlar sıraya geçmişti. sınırkontrol polis kulubesine gelmişti ama önünde duranlara formular vs. epey uğraştırıyorlardı Vizeler soruluyor neden geldikleri soruluyordu. Avni kulubedeki polisin yanına geldiğinde çok şaşırdı. Sapsarı şaçlı uzun boylu enfes baçakyapısı olan ve mini mini eteği olan fıstıkmı fıstık bir polise oturuyordu. Avni gerçekten bu gördüğü tablo karşısında şaşırdı. Kadın Avninin pasaportunu aldı. çok güzel biri olduğu halde acemi olduğu belliydi. önündeki bilgisayara 2 parmakla yazıyordu. Avninin aklına bu sarışın muhakkak ekrandaki hataları tipex le siliyordur diye düşündü ve içinden güldü. gayri ihtiyari kadına sırıttı. kadında ona sırıttı -- hah güldü vercek.... Kadın arkasına döndü ve birisini çağırdı. Avni içinden acaba hatamı yaptım diye düşündü. Arkadan kapı açıldı --- O da Ne? Hah işte şimdi Avni hapı yuttu.... Arkadan sallana sallana şu bizim Avninin james Bond filminden tanıdığı iri yarı nataşa sallana sallana gelmeye başladı.. Avninin pasaportuna baktı kadına birşeyler söyledi bir yerleri damgaladılar. Avninin ne yapıyorlar diye düşünmesine, fırsat vermeden Pasaportunu geri verdiler. Avni sanırsam türk pasaportuyla isviçreden Vize almam ilgilerini çekti diye düşündü. Kadına gene sırıttı başı ile teşekkür etti aldı eşyalarını yürüdü. 1 - 2 metre ilerde bir kontrol noktası daha vardı burdada başlarında kalpaklar olduğu halde erkek polisler duruyordu. Avninin çantasını kontroll ettiler, valizine baktılar. çantasında duran koca teyble hiç ilgilenmeden Avniye yürümesi için işaret ettiler. Avni gümrük kontrolunden çıktıktan sonra birdaha arkasına baktı. yani o memur kıza. "Rusya amma değişmiş dedei --- Sanki daha önce çok geldinde biliyorsun ha... hem sen önüne bak paşın belaya girecek şimdi..... Kızda ona doğru baktı. Avni karşılayanların beklediği salona doğru yürüdü. Onu türk olan terçüman karşılayacaktı.. Etrafına bakındı.. Bir sürü insan toplanmıştı. Uçakların geç inmesinden dolayı epey kalabalık olmuştu. Yüzlerce insanın arasında ve bu insanların ellerindeki levhalarda kendi adını aradı. 10 15 dakika sonra Avni kendi bekleyenleri görememişti. Ama bankayı gördü. daha doğrusu bankaya benzer birşek gördü. bu duvarda sadece tek bir camı olan bir yerdi. Avni hem burdan para bozdurmak istedi hemde acil işini görmesi için gideceği bir yer aradı. Banka işini kolay halletti. Girişte verilen bildiriye göre ülke içinde yabancı para harçıyamıyordu. yabancı parayı sadece bankalar bozuyordu. Bankadan sonra Avni birdaha etrafına baktı. Rusya çok enteresan bir yerdi. tam Avnilik. Gerçektende orda o anda olan erkeklerin içinde en uzun boylu bizim Avniydi. Entresan konu ise. Bütün o güzel kadınlar uzun boylu ama erkeklerin hepsi kısaboylu idi. Yani genelde Rus erkekleri kısa ve göbekli bakımsız. Kadınlar ise uzunboylu bakımlı ve zayıf . Avninin alana inişinden 3 saat geçmişti. Ama Avniyi karşılamaya gelenlerden haber yoktu. Kocaman salon boşalmış saat 12 ye yaklşıyordu. Avninin etrafına türkiyeden 15.11.2006 19:30:00 Copy rigth 2006- Mertol Gürzel 129/359 alıştığı ne oldukları belirsiz bir kaç adam gelip gidiyordu. birşeyler söylüyorlardı. Avni anlamıyor onlarda ne almanca nede ingilizce biliyorlardı. Avni arada bir polis kulubelerine doğru bakıyordu, hani olurya belki O şarışın diye.. Ama esasında ordaki polisleride kıl etmek hiç işine gelmiyordu. Bu ara yanına bir taksici geldi. Mr. Mr. taxi diye seslendi. Öyleya Avni şimdi ne yapacaktı. Onu karşılamaya gelenlerden eser yoktu. Taksiciye elindeki şu bizim terçümanın adresini uzattı. Taksiçi yes mr. dedi avninin valizini aldı koluna girdi sanki karşılamaya gelen oymuş gibi dışarı çıkarttı. Belli olan buradaki taxicilerde sıradışı milleti götürüyordu. yani karaborsa. Taxide Hava alanı ile şehir arasındaki bu yol için 30$ a anlaştılar. ---Bak bak bak demekki yabancı parada geçiyor ha?.. Avni gerçi 30$ rın o zamanlar Rusyada ne kadar para ettiğini bilmiyordu ama verecekti birkere. Taksiye atladıkları gibi rusca müzik eşliğinde yolda yanyan giden aksi kırılmış bu taksiyle. Liman mevkine geldiler. Aslında Avni kendisini Limosinle karşılamalarını bekliyordu ama esasında Avni için fazla birşeyde değişmezdi. Liman bölgesine geldiklerinde Adresi buldular. Burası gerçektende Limandı Nerdeyse Istanbul kabataş bölgesi kadar büyüktü. Ama Deniz yoktu hava karanlık olmasına rağmen demirli duran kiçük tipli 3 katlı bir yolcu gemisinden başka bir gemide yoktu. Adrese ulaştıklarında. Đlk önce Avni sonra taksi şöförü şok geçirdi. Bu adreste tabela vardı ama büro komple boştu bu büronun çamları vs. kırılmıştı. Şimdi Avni ne yapacaktı. Taksicide şaşırdı. Avni taksiciye Beni bir otele götür dedi. Taksici işte orda diye işaretetti. Biraz önce Avninin gördüğü Gemiyi kastediyordu. Gemiye gittiler. Avni pek bu işe güvenemiyordu. öyle ya tek kelime ingilizce konuşan insana rastlamamıştı. Ya gemi hareket ederde ertesi günü başka bir şehirde uyanırsa ne olacak.. Gemiye yaklaşınca Avninin içi rahat etti Çünkü gemi Donmuş olan ve Avninin o güne kadar gördüğü en büyük Nehirin içinde hapis kalmıştı. ve hiçbiryere gidebilecek bir halide yoktu. Resepsiyona geldiğinde burdaki kişi ingilizcenin yanısıra hatta Almancada konuşuyordu. Avni 15 dolara gecesi için anlaştı. Bu gemi aslında Volga nechrinde tur atan fakat buzların daha çözülmediği için şu anda donmuş olan Volga nehrinin moskova limanında demirlenmiş ve hotel görevini yapan gemi idi. genelde 3 yada şimdi olduğu gibi 5 ay boyunca Volga nehri buzlara esir oluyor ancak yazın buzlar çözüldüğünde tekrardan kuzeydenizinden kara denize kadar seyir ediyordu. Avni odasına çıktığında saat biri geçmişti. Oda temiz bir kabinaydı ama çok küçüktü. geminin güvertesine çıkıp bir sıgara yaktı o anda bembeyaz karların üzerinde bir mercedes limosin belirdi. Avni hah işte beni buldular dedi. Tam seslenecekken arabadan biri beyaz giyimli diğeri siyah giyimli 2 badygard çıktı ellerinde kalişnikof makinalı tüfek vardı. Ardından çok güzel bir kadınının eşliğinde şişko bir adam çıktı. Tam anlamıyla şikagolu gangester görüntüleri vardı.---- Avni len bunlar sana gelmemişler zaten ı ıhh gözüm tutmadı sen bunlarla gitme .... Arkadan bir mercedes daha geldi ondanda dört kadın daha çıktı. Avni uyandı demekki bunlar alem yapmaya gelmişler dedi kahkahalarla gemiye bindiler. Avni on onbeş dakika daha dışarda kaldı hava eksi 15 derece olmasına rağmen gök yüzünü aydınlatan ay sayesinden nerdeyse gündüz gibiydi. Kadınlardan biri balkondan gelip avninin yanağını okşayarak geçti ve gülerek ortadan kayboldu. Ay ile Konuşan Adam Ertesi sabah zaten doğru dürüst uyuyamayan avni güneişn ilk ışıkları ile kalktı. giyindi. Camdan baktığında ne kadar güzel bir yerde olduğunu gördü. Bu nehir tam moskovanın ortasından geçiyordu. Havada tek tük bulutlar gözüküyor ve güneş hertarafı parılparıl parlatıyordu . Tam anlamıyla bir doğa harikasıydı burası. etrafta tek tük tepe olmasına rağmen sanki uçsuz bucaksız denize bakarmışçasına dümdüz bir ovaydı kilometrelerce ilersi görünüyordu öğrendiğine göre Moskova 150Km uzunlukta bir alana yayılmıştı nereye gidersen git moskova. bu nehir sanki bir kolya gibi moskovayı süsülüyordu. Avni bir ara buzun üzerinde dolaşan insanlar gördü. Evet bunlar bembeyaz buz kıraliçesi gibi gözüken nehirin üzerinde yürüyorlardı. ellerinde balıklar vardı biraz daha ileride üçer dörder kişi bir araya gelmiş nehri delmişler balık tutuyorlardı. yani nehir üzerinde yürünebilecek kadar donmuştu. Avni eşyalarını toparladı dışarı çıktı dün gecedenberi yemek yememişti saat altıya yaklaşıyordu. Gemi lobisinde kimse yoktu, kapı açıktı Avni parasını girişte ödediği için sorun değildi çıkacaktı tam o sırada gözüne üzerinde international yazan bir telefon ilişti. Bu gemide resepsiyonun yanında duran bir kabineydi. Telefon talimatlarını okudu yurt dışını araması için bşr sürü numara çevirmesi gerekiyordu. fakat ahizeyi kaldırdığında çağrı sesi yoktu. birdaha denedi olmadı. Resepsiyondaki adam yanına geldi ve telefonun sadece seyir halinde çalıştığını anlattı. Yani avni kullanmak isterse bir iki ay sabretmesi gerekiyordu. Gemiden ayrılan Avni Ana yola doğru yürümeye karar verdi dışarıda aşırı bir soğuk vardı. burnundan çıkan hava nerdeyse buz olup yere düşecekti. Limanla Anayolun arası yaklaşık yediyüz metrelik bir orman şeridinden geçiyordu. yerde dün yağan karla beraker 40 cm. kadar kar vardı. Avni son olarak bu nehre baktı Paltosunu giyd yürümeye başladı. Artık üşümüyordu. nedense bu soğuk isviçrenin o kuru yakıcı soğuğuna benzemiyordu. Zaten kaldığı odada o kadar sıcak sayılmazdı. Avni ana yola ulaştığında otobüs durağını gördü. tam da o sırada otobüs geldi Avni bu otobüse binerek şehir merkezine kadar geldi. Moskova sokaklarında Avninin dikkatini reklam tabelaları çekti nerdeyse her beş yüz metrede bir ĐŞ Bankası ve Mutlu akulerinin reklamları vardı. --- Avni hop oğlum türliyeyemi geldin yoksa rüyamı görüyorsun gene.... Avni içinden gülümsedi burası türkiye olamazdı bu kadar döküntü ve giderken altı delik yol manzaralı. Otobüs türkiyede bile olamazdı. sonra etrafına dikkatli baktı. otobüsteki herkez çok ama çok fakirdi üsteri başları yırtıkpırtık tı ve işe gidiyorlardı. Avni aman allahım ne olmuşl bu ülkeye diye sordu kendikendine Amerikaya kafa tutan dünyanın en güçlü ülkesi böylemi olacaktı.. Avni fakir makir ama benim türkiyem hepsinden daha iyi ve güzel dedi.. 15.11.2006 19:30:00 Copy rigth 2006- Mertol Gürzel 131/359 Moskovaya geldiğinde büyük bir otel buldu avni. bu olete girdiğinde dışarda iken okuyamadığı otelin ismi içerde yazıyordu International hotel of Moskw. Avni tamam dedi bana ayrılan otel burası. resepsiona geldi ayrılan odanın işlemlerini yaptı. eşlyalarını odada bıraktı odalarda telefon yoktu. zaten otel aksaray mevkii otellerine benziyordu. Lobide bir az önce gördüğü gene üzerinde International yazan telefonlara kadar geldi sıra bekledi bir sürü japon turistten sonra avniye sıra geldi ve zürichteki güvenlik müdürünü aradı olanları anltattı nerde olduğunu söyledi. sonra karnını doyurmak için bir yerler aradı. Otelin mutfağını pek gözü tutmadı. ama karşısında MC Donald vardı. oraya gitti büyük bir kahve söyledi ona servis yapan muhteşem güzel fıstığın kocaman açtığı gözleri arasında büyük küçük tartışmalarından sonra avniye gene hayretler içinde yarım litrelik kahve geldi buna Avnide şaşırdı. demekki kızın gözleri ondan o kadar kocaman olmuştu. avni sonradan öğrendiki Ruslar genelde kahve içmezlermiş..--- Acaba kız neler düşündü bizim Avniyi görünce.... Kahvaltısını eden avni otele geri döndü Odasına çıktı iki gündür giydiği takım elbisesini çıkarttı. Henüz saat yedi oluyordu duşunu aldı sivil Avniye rahat olan elbiselerini giydi. bol kesimli bir kot ve kazak. üzerine deri ceketini geçirdi walkman'ını ayak bilegindeki çantaya bağladı. Pencereden baktığında . Moskovanın ne kadar büyük bir ülke olduğunun farkına vardı. aşağıda dev gibi Krimlin kuleleri görünüyordu. Bu şehirde hem eski rus çarlarından kalan binalar ve kültür yanı sıra modern dediğimiz şu hapishaneyi andıran dev yapılar. ama şehir çok düzgündü. -Tabiii olum oraya belediye başkanının türkiyeden tayin etmiyorlar.. Avni bu otelin odasından kendisini saki paristeki eyfel kulesinde gibi hissediyordu Küçük sırt çantasını aldı çantanın içine walkman'ı koydu. Bankanın çantasını yanına aldı ve aşağıya lobiye orda bankanın çantasını kasaya bıraktı. sırt çantasını aldığı gibi doğru dışarıya. Avni yürüyerek krimlin e kadar geldi. geldi ama bu devasal yollarda yürümek Avniye çok iyi gelmişti. öyle ya şehrin içinde 4 şerit gidiş dört serit gelişi olan bir sürü yol. Krimlin meydanının nerdeyse bulamıyordu Avni duvarlarını görüyor ama içeri girebilecek bir kapı bulamıyordu. Sabahtan beri belediye ekipleri yolları ve kaldırımları kardan temizlemekle meşgulduler. Avniyi şaşırtan olay şehrin bu kadar fakir olmasıydı. insanlar bu soğuğa rağmen nerdeyse oraları buraları yırtık pırtık dolaşıyorlardı. Gerçektende görünüm içler acısıydı. Herkez fakirdi. ama zenginlerde zengin. Avni krimlinin kapısında durakladı. Buraya 10 sene önce gelseydim sanırsam sokakta insan bile göremezdim onun yerine sadece asker ve polis kaynardı herhalde dedi. Birde bu koşuşturan insanları görünce. Kimbilir ne dertleri vardır. Genelde her insanın kendine göre bir dünyası oluyor. Tek bir birey olarak kendine bile yetişemezken şu insanların haline bak dedi. Bu sıra önünde kısa boylu ama epey yaşlı bir adam elindeki torbayı çöp arabasına yüklemeye çalışıyordu. belliki çöp arabaları bu bir zamanlar titretmiş olan ülkenin, TSE belgeleri taşıyordu. yani yanları açık teneke bir araba. Avni hemen bu yaşlı adama yardım etti torbaları birlikte çöp arabasına yüklediler. Adam öyle bir şaşkınlık içindeydiki bu soğukta kendisine birisinin yardım etmesi sanki ona Avniyi bir melek gibi göstermiş. O şekildede avniye bakıyordu binlerce kez teşekkür etti Avni tek bir kelime anlamadığı için başını salladı -- Hee hee aynı Cenevredeki arap radyosunundaki haberleri dinlerken ha bire Amin Amin diye duva etmesine benzemesindiyedir herhalde..... Avni tekrar Otele geldiğinde saat 9.30 olmuştu Terçüman Avniyi bekliyordu. nerde kaldığını olup bitenleri vs. anlattılar. Hele adam Avninin kendi başına yaptıklarını Ay ile Konuşan Adam duyunca iyiden iyiye korkmaya başladı. Zaten korkak birine benziyordu her iki adımda bir arkasına bakıyor Avniyi iyiden iyiye huzursuz ediyordu. Lobideki resepsiyondan Bankanın çantasını aldılar. Dışarı çıktıklarında terçüman etrafa bakındı, sonra birden Avninin kolundan tutup yer altı metrosuna indiler. belliki metro ile gideceklerdi. tercüman sadece polisleri görünce sakinleşerek normal davranıyor sonra birden gene eski tavırlarına bürünüyordu. Metro geldiğinde Avni terçümana nesi olduğunu sordu.. ---- Ben bunu hiç tutmadım abiiiii..... Adam kısık bir sesle türkçe konuşma şıiit dedi. ---Hoppa abi ben demedimi ya bunda bir iş var diye.... Az sonra bir vagon daha değiştirdiler sonra bir tanedaha. Avni artık ne nerede olduğunu nede nereye gittiğini biliyordu. Adamı gözden kaçırsa oteli bile bulmaya şansı yoktu.. Son bindikleri vagon rahttı fazla insan yoktu. Adam anlattı. Bu uzun seneler moskovada yaşayan aslında transport işleriyle uğraşan biriydi. Moskovanın hem kominist hemde demokrat halini biliyordu. - "Komunistken daha rahattık, O zamanlar hiç değilse peşimizdeki KGB ajanlarını tanıyor hatta birlikte birşeyler içebiliyorduk. Ama şimdi öyle değil rus federasyonu dağılduktan sonra KGB de dağılmış. ordaki görevlilerin çocu çeşitli mafyalara girmiş. Yani eski işlerine devam ediyorlardı. Bunlara bir iş verilirse kurtulmak kolay değildi. hele Avni gibi bir çerezin" --- Hop lan sana dava aççam şimdi ne diyon lan ha ...... - " neden?" diye sordu. - "Senin kimliğini ve şu çantanın içindekinin önemini en azından üç kuvvetli mafyaya bildirmişler onlar seni arıyorlar. ve bankaya ulaşmadan şu elindeki çantanın alınması gerektiğini biliyorlar" --- Ameninnnnn ben demedimmi ya .... Metrodan dışarı çıktılar. burası devasal ama eski binaların olduğu bir bölge idi binalar en fazla sekiz dokuz katlıydı. geniş yollar ve bir o kadar büyük bahçelerde vardı. Terçüman Bankaya 2 blok kalldığını söyledi. Avni tercümana bu kadar da abartmamasını sakin olmasını söyledi. Tam köşeyi döneceklerken. Yanlarında eski ve siyah rus marka bir araba durdu. Arabadakiler dışarı fırladı bunlarda kim diye düşünmeye fırsat vermeden Avnin kafasına cuval geçirdiler. Avni şimdi hapı yuttuk dedi. Kullanılan metodlar bu kişilerin eğitimli ve deneyimli olduklarını gösteriyordu. Avninin elleri bağlanmış yani resmen bertaraf olmuştu. Bu durumda Avni'nin aldığı eğitimler sakin davranmasını ve kuzu kuzu onlarla gitmesini öneriyordu. Avnide böyle yaptı. Avni gideceği Bankanın binasını görmüştü. Bundan sonra hızla hareket eden arabanın sağ ve sol dönüşlerini izleyerek bankadan itibaren nereye götüreceğini tespit etmesine kalmıstı. Fazla gitmediler bir kere sağa yaklaşık 3 dakika düz sonra sol bir iki saniye sonra gene sağ tekrar sağ ve durulmuştu. Avniye göre yaklaşık 700800 metre gelinmişti. Avniyi tartaklayarak arabadan indirdiler. Avni büyükçe bir kapının açılıp içeriye girildiğini hissetti. Içersi sıcak olmamakla birlikte çok soğukta değildi. Avniyi kiloduna kadar soydular. bir tek çorapları kalmıştı. Avniyi yüzünde torba takılı olduğu halde bir sandalyaya bağladılar bu tahta bir sandalye idi. Maf.... Mafya...Maf' oldu... 15.11.2006 19:30:00 . Copy rigth 2006- Mertol Gürzel 133/359 Odadan çok yumuşak bahar kokulu bir parfüm yayılıyordu. Avni bu salon gibi büyük yerde bir kadının varlığını seçebiliyordu. Adamlar Avninin kafasındaki çuvalı çıkarttılar. Avni kapıya beş altı metre uzaklıktaki bir masanın önünde oturuyordu. Etrafına bakmak istedi. o sırada adamlardan biri, Avninin gözlerini kara bir band ile bağladı. Avni sadece bir spor salonu, yada ona benzeyen bir yerde olduğunu görebilmişti. Bir de ilerde kendini barfiks demirine asmış olan bir kişi daha duruyordu. Alçak, sesziz denilecek kadar bir müzik geliyordu Avninin kulaklarına. Avni önünde duran masaya Avninin eşyalarını tek tek açılmış olduğunu, banka çantasının ve kendi sırt çantasının içindekilerin konulduğunu gördü.. Salonda sadece barfiks demirinin çıkarttığı sesler ve Avninin kadın olarak algıladığı kişinin parfümünün kokusu yayılıyordu. Avni beklemeye mahkum edilmişti. Ne olacağını ve ne yapacağını bilemiyordu. Avniyi neyin beklediğinide bilmiyordu. Ama Avniye yapılanın bu bekleyişin pisikolojik bir baskı olduğunu farkediyor ve Avninin şu anda sakin ve düşüncelerini toplaması gerekiyordu. Đlk olarak Avni nereye bağlıydı. Bir sandalyada oturuyordu ellerinden, bileklerini kesecek kadar açıtan ince naylon iplerle bağlıydı. Bu durumda kalması ona epey acı verecekti. O zaman ne yapıp yapıp kurtulmalydı. Fakat bu parfüm kokusu Avniyi allak bullak etmişti. Evet biliyordu. Bu Channel 5 yada Jod du yani birtanesinin kullandığı parfümdü. Avni kıskıvrak kendi geçmişi ve Acabaların, içinde sıkışıp kalmıştı gene.. --- Avni kendine gel O burda olsa sana böyle davranmalarına kesinlikle izin vermez. ikinciside Bu mafyaların eline düşecek kadar düşmez herhalde.... Avni trans olmalıyım diye karar verdi. tüm beynini etrafını, bir radar gibi kullanmalı, kendi düşüncelerinden kurtulmalıydı.. Fakat konsantre olamıyordu. Gözlerinin kapalı olmasını fırsat bilerek. Daha derinler inmeye çalıştı. Ama O müzik sesi. Yani klasik bir koncerto müziği ve bu müzikteki inişler çıkışlar ona konsantre olmasına imkan vermiyordu. Avni Korkuyordu hemde ilk defa... Birden aklına sezen ablanın bir şarkısı geldi zaten Avni ne zaman Birtanesini düşünse bu şarkı aklından çıkmıyordu. " şimdibana kaybolan yıllarımı verseler, şimdibana seninle bir ömür vadetseler,şimdi bana onunla yaşarmısın deseler, tekbir söz bile söylemeye hakkım yok.. .. Avni bu şarkıyı mııldayarak söylemeye başladı ve sonunda amacına ulaştı. Konsantre olabildi. Sanki gözlerindeki band açılmıştı. Evet karşısında kapı kapının her iki yanında Avniyi buraya getiren O cani kılıklı, ikili tam anlamıyla Rus yarması. Đki yarmanın silahlarından gelen barut kokusu. Bu ikisinin silahını hiç tereddüt etmeden kullanabileceğini gösteriyordu Avni daha dikkatli olmalıydı. Onların önünde üç beş metre ilerisinde Duran masa. Avni bu iki yarmanın nerde olduklarını tesbit etmişti ama önünde yani masanın arkasında daha küçük çüsseli bir kişi daha oturuyordu. Bununda Avninin tercümanı olduğundan Avninin şüphesi yoktu. Günlerce yıkanmamış bu kişinin kokusunu Avninin tanımamasına imkan yoktu. Arkasında Salon çok daha uzuyor ve salondaki çeşitli spor aletlerini Avni sezinleye biliyordu. Ve o kişiyi. O kişi hala jimlastik yapıyor ve bale benzeri hareketler yapıyordu. Avni için sorun olan bu kişi kimdi. Uzun süren beklemenin sonunda Avninin karşısında birden bir karartı belirdi. Ve hala şarkıyı mırıldanmakta olan Avninin yüzüne bir tokat. Avni tokatın gelişini hissetmiş boş bulunmamıştı. Kendisine vuran kişinin bir kadın olduğunu parmaklarındaki zerafetten anlamıştı... --- Olum Avni kadın seni şimdi Şeydecek sen hala dalga geçiyorsun yaaa.... Avni kendisini sakinleştirmiş üzerindeki korkuyu atmıştı. Sadece bekliyordu. Bu kadın Avninin karşısında duruyordu birden Avni sol ayak parmak uçlarına Ay ile Konuşan Adam dokunulduğunu hissetti. Kadın ayağı ile Avniyi tarıyordu. yukarı dizlerine doğru yükseldi. Kadın santimetre santimetre Avniye, dokunuyordu Avni nefis parfüm kokusuna karışmış olan ter kokusunu hissediyordu. Kadın avninin bacak arasına kadar ayağıyla yükseldi sonra sağ ayagına doğru indi. Avni şimdi hapı yuttuk dedi. Ve Avninin baldırlarından aşağı züzüldü çorabına kadar geldi. ve tabiyiki çorabında olan 2. kaseti buldu. --- Eyvah gitti Bankanın programı.. Kadın rusça birşeyler bağırdı. Bu ses odada çınladı. Avninin içi rahat etmişti çünki bu Birtanesi değildi. -- Ulan Avni oydular seni diyorum sen hala ne düşünüzon ya sapık avni... Adamlar koşarak geldiler kaseti alıp masanın üzerine koydular. Kadın Aynı hassaslıkla küçük daireler çizerek bu sefer Avninin midesine kadar geldi. Avninin midesine kuvvetlice bastırdı. Avni hiç kendisini koruyarak karşılık vermedi sanki yumuşak bir vucuda sahipmiş gibi cani acıdığını belli etti. Kadın devam ederek Ayak parmakları ile zaten cıplak olan Avninin göğüs uçlarına kadar geldi ve ayak parmakları ile Avninin meme uçlarını cimçikledi. Bu Avniye gerçektende acı vermişti. Kadının parmaklarındaki picak kadar keskin tırnaklar Avninin göğsünü parcalamıştı daha doğrusu Kesmişti. Kadının ayağı Avninin boynunu sonra cenesine dudaklarını ve burdunu açıta, açıta çıkmış Avninin Burnunu iki parmağına alarak. sıkıyordu. Avni bu tür işkenceye hiç hazırlıklı değildi. Sadece işkence değil bu tür fanteziyi silvi de bile yaşamamıştı Avni ile. Kadın gene ayakları ile hamle yapıp Avninin gözlerini bağlayan bandı açtı. Avni neyle karşı karşıya geldiği O anda anladı. Karşısında şahaser bir kadın duruyordu. Uzun boylu sportmen yapılı. ve şahaser uzun bacakları olan bir kadındı bu. Kadın Avniyi bıraktı arkasına döndü. Avni üzerinde sadece daracık bir tyte ve beyaz dar tişörtü olan bu kadının tüm vucudunu ve uzun sarı saçlarını mas mavi gözlerine vucudunun ne kadar da uyum sağladığını görüyordu. <<Hay allahım sen neler yaratıyorsun, Bunu görünce insan şükür namazı kılmak istiyor>> diye düşündü, ve gene pis pis sırıttı. Başka şartlarda neler olabileceğini düşündü. Ama şu anda her nekadar istemesede bu fıstıktan nasıl kurtulacağını düşünmesi gerekiyordu. Kadın masanın başında Avninin eşyalarını izliyordu. Kadın terçüman sayesinde. avniye sorular soruyordu. Bankanın çantasının şifresini istedi. Avni sustu. Susması üzerine bu sefer At kırbacı ile kadın Avninin göğsüne göğsünü kesecek kadar şiddetle vurdu Avninin gözleri yaşaracak kadar canı acımıştı. Yarmalardan biri gelmiş Avninin saçlarına asılmış kafasını oraya buraya sallıyordu. Avniden ses yok. Kadın Avnide buldukları kasedi Walk man e taktı. Ve Müslüm babanın şahaser sesi karşısında şaşırdı. sanki kulağını akrep ısırırmış çasına kulaklıkları fırlattı Walkmanı yere attı. O anda Walkman kırılmış kaset sağlam olarak dışarı Avni'nin önünde duran masanın altına düşmüştü. Kadın Yarmaların yardımı ile Avniyi epey hırpaladı. Kadın sıgara içiyor elindeki sıgarayıda Avninin kolunda söndürü yordu. Avni Bankanın çantasının kodunu söyledi. 15.11.2006 19:30:00 Copy rigth 2006- Mertol Gürzel 135/359 --- Ya yapma Avni ya gitti şimdi bütün porogram ... Kadının Yarmalarla birlikte çantayı açtı ve içindeki kaseti yarmanın tekine verdi ve kopyalamalarını söyleyerek Adamları yolladı. Avniden hiç bir dayanma görmeyen kadınla tercüman ve Avni salonda kalmıştı. Kadın adeta masanın üzerine oturmuş ve ayakları ile Avniyi gene kurcalamaya başlamıştı. Bir kaç dakika geçtikten sonra, biraz kendine gelen Avni kafasını kaldırdı. Kadın o şahaser bacaklarını Avninin yanağına uzatarak okşamaya çalıştı. Tam işte bu an avni Ayağını bu fıstığın baçağına doladı. Kadının diz kapaklarının arkasından parmakları ile ittirip, Avniden bu kadar çevik ve bacaklarını esnek olarak kullanmasını beklemeyen kadının boşluğundan faydalanarak onu yere yıktı. Yere düşen kadın Kafasını masaya çarptı ve bayıldı. Tercüman şaşırmıştı bağırmaya başladı sandalyeye bağlı olan Avni bağlı olduğu sandalye ile sırtını masaya dönerek, masanın üzerinden sandalye ile birlikte takla atarken, sandalyayı bu adamın suratına, ordanda masaya vurarak kırdı. Allerinide kurtarmıştı. Her ikisininde bayıldığını gören Avni giyindi sırt çantasını taktı hala yerde olan kaseti çantasına attı. Baygın olan kadın kendine geldi, Avni kadının yanına eğildi. yanağını eliyle okşadı "an other day, baby". dedi Kadın şaşkın ama hayranlıklar içinde Avniye bakarken, Avni tıpkı bir maymun gibi. Tavandan sarkan ipin sayesinde, zaten birinci katta olan bu salonun camından bahçeye yani özgürlüğe atladı. Kadın Avninin arkadından koş sada yakalayamayacağını biliyordu. Zaten çanta ve bankanın bandını aldıkları için Avniyi kovalamalarının gereyi olmadığınıda biliyordu. Bunu Avnide biliyordu. Geldiği yolları takip ettiği için Avni gerçektende yaklaşık bir kilometre uzaklıkta olan bankayı buldu Avni bankaya geldiğinde kapıdaki güvenlikçiler onu durdurdular. ama Arkadan zaten beklenmekte olduğunu bilen isviçreli yetkili avniyi aldı. Avninin güvenlikte olduğunu anlatarak bir odaya aldı kahve ve yiğecek ikram etti. Avninin kasetler onların elinde demesi üzerine Adam telefonla isviçreyi aramak istedi. Avni durdurdu.. - "Şu anda Rus mafyası hayatında göremeyeceği bir bilgisayar ag ortamı oyun programını eline gecirdi. Bırakın oynasınlar. onlar durumu anlayana kadar ben işimi bitiririm" dedi. Đsviçreli memur şaşırdı. - "pekiyi program nerde? " diyerek sordu Avni Müslüm babanın kasetini çıkardı. - "Burada" dedi. isviçreli güldü. - "Avni bana anlatılanlardan çok daha şahasersin" dedi. Akşam oluyordu. ama bir daha mafya ile başının belaya girmemesini isteyen Avni. Bu geceyi çalışasak geçirdi. programı yükledi kendi yaptığı şifreyi çözdü. Zaten şifrenin ana anahtarı "birtanem nerdesin" idi. Avni bu kelimeyi program kodlarının arasına hemde her satırına sanki bir virus gibi yazmıştı. hemde kendi oluşturduğu alfabenin kodları ile yani karşılığı çok komik olan ascii denilen bilgisayar kodlarıyla. yani kendisi bile çıplak gözle ayrd edemiyordu. ama gerçektende uğraşmasına değmişti. Avni işini bitirmiş Bankanın kafeteryasında emsalsiz güzel bayanların arasında kahvaltısını etmiş. onların meraklı bakışları ve gülüşleri içinde ordan ayrılıp oteline gelmişti. Artık taksiye biniyor taksiden iniyordu. Ona terçümanın oynadığı bu oyuna bir daha düşmeyeceğini biliyordu. Yanağı hala açıyordu. Otel odasına geldiğinde, Aynada yüzündeki moraltıları gördü. Kapısını kilitledi yatağa girdi uyudu. Ay ile Konuşan Adam --- üfff bende bittim ya Abii ne biçim şeyler oluyor burda insan kimseye güvenemeyecekmi. .. .. Avni kendine geldiğinde akşam oluyordu. Odasının buzdolabından yiyecek bir şeyler buldu dışarı çıkmak istemiyordu. Odasından Moskovanın yarısı gözüküyordu. Avni gerekli çimnastiklerini yaptı. Lambaları kapattı. Bağdaş kurdu ve --- Ay genemi Ke-O-Rem transı... Gözlerini kapattı. Avninin aklına bu kadın onun birtanesini getirmişti. - "Birtanem sendin bana güvence veren, yaşamanın anlamı olan, benim bu duruma gelmemde en büyük rolü oynayan. Senin doğrultunda senden aldığım, seni bir gün bulabilme inancı, beni hep başarılı biri olamaya zorladı. Nerdesin şimdi?.. kiminlesin?. Hiç değilse sen güvence altındasın. keşke seni bir kere olsa görebilsem. Emin olsam, iyi olduğundan. Ama seni tanıyorum bana gene sadece merhaba diyecek ama kendinden hiç birşey bahsetmeyeceksin!. Neden bu kadar kapalı kutusun? Neden her zaman beni meraktan çatlatmayı bu kadar başara biliyorsun?. Neden şu anda seninle konuşamıyorum? Neden Acılarını, korkularını, düşüncelerini benimle baylaşmıyosun? Hayatta olan her zorluğa o zorluk kadar bir kolaylık olduğunu sana gösteremiyorum.. Neden? Neden?" Bir ara sessizlik ve düşünce boşluğundan sonra Avni kendine geldi. Bu düşünce boşluğuna halen üzerinden atamadığı kaçırılma olayı yatıyordu. Kendini savunmasız süt dökmüş kedi gibi hissediyordu. Düşüncelerinin ve duygularının boş olduğunu biliyordu. - " Ya! kimsin sen? Neden ben sana hala bu kadar bağlı ve geçmişte yaşıyorum? Neden hala o ağlamaklı, olduğun <<Güzel bir kadınla konuşmayacakmısın?>> diyerek sorduğun rüyayı görüyorum? Ben neden hala yaşıyorum? Hoş artık yaşamasam daha iyi hayallerim ve hedeflerim sevdiğim insanlar tek tek kayboluyor. Artık, çevrem sadece ve sadece benden istifade etmek isteyen insanlarla dolu. Bundan sonra sadece kendim için çalışmak zorunda kalacağım. Ama seni hiç ve hiç birzaman untumayacağım.. Nerde olursan ol kiminle olursan ol Benim için sadece bir şeyin önemi var.. O gülümsemeni hiç bir zaman kaybetme! Yani sana yanında ben yokken ağlamak yasak!!.... Gülmek sevinmek mutlu olmak, kimle ve nerde olursan ol, tüm iyiliklerin seninle olması, Sana verebileceğim tek emirdir... Gittikçe hafızamdan siliniyorsun seni gözlerimin önüne getiremiyorum. Acaba Sen bunu gerçektende hak ettinmi diyerek kendime soruyorum. Ama Aradığımda sen değilsin galiba, Sen benim ilk tanıdığım ilk defa güzel duygular ile yalan bile olsa sevildiğimi hissettiğim kişi sin. Bu duyguları bulana kadar aramam devam edecek. Biliyorum seninle hiç bir zaman olmayacak. Ama muhakkak birisi çıkacak karşıma bütün duygularımı verebileceğim, Sadık güvenilir, sırtını dayanabileceğim, Biri muhakkak çıkacak karşıma birgün....." Avni gerçektende bunun böyle olmasını istiyordu. Onu olurda bir gün görürse mutlu ve başarılı birisi olarak görmek istiyor onun dostluğunu kazanmak istiyordu. Avni Birtanesini görmeliydi onun başarısından ve mutluluğundan, gurur duymali idi.Bunu ister Birtanesi bilsin isterse bilmesin. Bunun Avni için hiç bir önemi yoktu artık. Birtanesinin evlendiğini duyduğu günden beri ondan hiç bir beklentiside kalmamıştı. 15.11.2006 19:30:00 Copy rigth 2006- Mertol Gürzel 137/359 Sadece onun dostluğunu tekrar kazanabilmek yetecekti. Belkide ona karşı ne suç işlediğini anlayacakt. Ama O gün geldiğinde bunu ona nasıl inandıracaktı. - "Adam sende.... "dedi Avni içinden. - "Gene saçmalıyorum Nasıl olsa O gün hiç gelmeyecek...... Zaten benim bu kadar yakınıp yıkılmam da saçma, Şayet gerçekten isteseydim Annemi 5 sene önce yollar istetirdim. ister evet cevabı gelsin isterse gelmesin.. Ama ben bunu yapamadım ne için, bir yerlere gelip birşeyleri başarmak için, ben sevgiye inandım. Boşa çıktı, Sevenler bekleyeceğine demekki bizi seven hiç olmamış. Herşey O kadar boş ki..........!" Avni mırıldanarak " Elbet birgün kavuşacağız.. .. Bu böyle yarım kalmayacak... Đkimizinde saçları ak.... .... Avni Sırtını döndü ve yattı. -- Abi be Avni artık bence mantıklı düşünmeye başladı.. iyi ha bak bu hoşuma gitti...Ya Abi be çıksın şu kız avninin karşısına çok merak ediyorum ne olacak .. Ne dersin acaba o Avniyi bu kadar önemsemişmidir aceba? ..... . Avni o geceyi moskovayı otel odasından seyrederek geçirdi. gecenin bir sahatinde uyandı, dışarıya baktı. Gene uyudu ertesi günü test sonuçlarını almak için bankaya gidecekti. Sabah erkenden, kalkan Avni odada kendini ısındırdı. Dün gece ki ruhsal boşalımdan sonra Avni kendini daha iyi ve güçlü hissediyordu. Dün akşam uzun zamandır yapmadığı Ke- O-Rem olarak Birtanesine ulaşması ve onun ile konuşması, Ona gene kendine güvenmesini sağlamıştı. Duş yaptı giyindi. Arkasından Mac Donaldda bu sefer küçük bardak kahve alarak kahvaltısını etti. Taksiye bindi bankaya geldi. Taksiden inmeden evelsi gün geçirdiği olayın yaşanıldığı mevkiye gitti. Yollarda hala kar vardı. Taksiden burda indi Mafyanın onu getirdiği salona kadar geldi binayı dışardan inceledi. Burası Rusyanın meşhur Tiyatrolarından birydi Roma yapıtına benzeyen dev girişi olan bir Salondu. kapıya kadar geldi kapıyı açtı kenarda tahta bir kulübenin içinde, yaşlı bir kadın oturuyordu. Avniye bir şeyler söyledi. Avni anlamadı. tuvalet aradıpını söyledi kadın bir şeyler söylendi, Avniye bir yerleri gösterdi. Avni kadının yanından süzülerek içeri girdi... Tuvalet bahanesiyle boş olan binaya giren Avni, sahneye ordanda arkada bulunan soyunma odaları bölümüne geçti. Bu kocaman binanın ortasına kadar gelmişti, sahne arkası sahneden daha büyük etrafta kostümler ve makyaj kutuları duruyordu. Bütün binayı ayıran bir duvar vardı bu duvarun ortalarına kadar bir demir merdiven yükseliyor ve ordada tahta bir kapı vardı. Avni merakından buraya çıktı --- Ya abi Avni ne arıyor Neyin Peşinde bu salak yine .... Kapı kapalı ama arkadan kısık bir sesle gene O evelsi günki müzik geliyordu. Avni dikkatlice bu kapıyı açtı. Burası sahne ışık ve ses konrol merkezi odasıydı. Avni o kadar tiyatro oynamasına rağmen bu kadar kapsamlı ve iyi donanımlı sahne görmemişti. Avni epey heycanlandı. kendisini sakinleştirmesi gerekiyordu. Çünkü bu sefer Avni tanımadığı bir mekana girerek kendi başını belaya sokuyordu. Bu odada etrafına bakındı sadece Reji idare araçlarından başka bir şey yoktu. Ama müzik sesi genede geliyordu. Sahne elektrik ve ses masaının arkasında duvarda duran 20x30 büyüklüğünde yani küçük bir tahta pencere gözüne ilişti. Buraya giti pencereyi açtı. Evet burası Avninin bir gün önce getirildiği yer idi. Yani arka salona açılıyordu. burası da sahne gibi çok büyük bir studyo idi. Aşağıda hala tek masa ve masada duran type den gelen müzik sesi ve arkada barfiks demirinde ısınma hareketleri yapan O kadın duruyordu. Kadın gerçektende çok güzel ve çevikti. Görünüşe bakılırsa çok ta iyi bir şekildde uzak doğu dövüş sanatını biliyordu. Avni Ay ile Konuşan Adam <<keşke bu kadınla bir daha döğüşsemde bu sefere hilesiz olaraktan neyi ne kadar iyi bildiğini öğrensem>> dedi. Kadını uzun uzun izledi. gerçektende çok güzel bir kadındı. Neyse Avni son kez bu kadını rahatlıkla izleyebilmiş ve kendisinin gerçektende artık Mafya tehlikesinde olmadığına inandırmıştı. Avninin tüydüğü cam gene açıktı. Odada sadece bu kadın vardı. Avni arkasından gelen ayak sesleri duydu. Kapıya gittiğinde nöbetçilik yapan kadınla bir üniformalı görevli anlaşılan o ki Avniyi arıyorlardı. Avni loş olan odanın kenarına kendini sakladı. güvenlik ve kadın odaya baktılar. açık olan küçük camı kapadılar. o sıra kablolarrın arasında duran Avniyi görmeden çıktılar. Avni hemen sessizce onları takip etti onlar sahnenin solundan Avnide sağından koşarak gitti. Öntarafa geldiği sırada sanki tuvaletten çıkıyormuş gibi pantolonunu bağlayarak dışarı çıktı güvenlik ve kadının şaşkın bakışları altında "Tank you" dedi. Onlara soru sormaya fırsat bırakmadan . Cıktı gitti. Bu sırada Avni salonda bir gül bulmuştu. Hemen binanın yanından dolaşarak bu gülü camdan O kadının çalıştığı yere attı. kadının cama doğru gelmesini beklemeden Avni o binadan ayrıldı. Avninin uçağının kalmasına 6 saat kalmıştı. Hemen Avni bankaya geldi yolda gelirken <<inşallah bir aksilik yokturda artık şu ülkeden giderim>> diye düşündü. Bankaya geldiğinde tüm testler yapılmış programın kontrolü ve idaresi isviçreden üstlenilmiş ve Avninin bir kaç menü noktasını rusca yapmaktan başka görevi kalmamıştı. Hemen bunlarıda yaptı. Bankadakilerden vedalaştı gülümseyerek yanağında mor leke olmasına rağmen. Bir taksi çevirdi ilk önce kısa bir şehir turu. ordanda hava alanına doğru yola çıktı. Avninin tek üzüldüğü nokta fotoğraf makinasının olmamasıydı. Hava alanına geldiğinde daha 1 Saat beklemesi gerekiyordu bekleme odasında bekliyordu. Uçak açıldı Avni gene kontrol noktalarından Avniyi karşılayan O Manken gibi güzel görevli mini etekli hosteslerin arasından uçak bekleme bölümüne geldi. Bulunduğu yerden Yolcu geçirme bölümü sadece bir camla ayrılıyordu. Avni bu camın önüne oturdu. karşısında Ucaklar gözüküyordu. uçak geldi kapılar açıldı yolcular çıktı Avniler uçağa alınmaya başladı. Tam Avni son bilet kontrol noktasına geldi biletini verdi görevli hostes bileti aldı tetkik ettikten sonra geri verdi. Tam Avni uçağa binecekti bu hostes Avniye dışarı bakmasını söyledi. Yolcu geçirme bölümünde yani camın arkasında beyaz kürlerin içinde O kadın duruyordu. elindeki Avninin gülü vardı kadın bu gülü biraz yukarı kaldırdı selamlar gibi Avniye gösterdi ve o güzel dudaklarına götürdü öptü . cam duvarın üzerinden içeri attı. Avni güle doğru yürüdü. Diz çöktü. kadının Kürk mantosunun önü açılmış emsalsiz uzun ve ince bacakları gözüküyordu. Yerden gülü aldı kalktı. ilk defa göz göze geliyorlardı. Avniyi arkadan hostes çağırdı Avni tekrar bu kadına baktı ve. gene "another day Baby" dedi. kadının üzgün ama sade masum bakışları ardından uçağa bindi. Avni yine soğuk ama güneşli bir ülkeyi daha bırakan Avni, onun kara bulutlu hapishanesine geri dönüyordu.......... Avni isviçreye döndükten sonra, ertesi gün güvenlik şefine rapor verdi. olanları eksiksiz anlattı. Güvenlik müdürü. Bu kadının kim olduğunu bilmiyordu, yada kimin adına çalıştığını. Ama araştıracaktı. Gerçi Avniyi daha değişik konular enterese ediyordu ama, tabiyiki bunu güvenlik müdürüne söyleyemezdi herhalde -- Ya abi Avniye 15.11.2006 19:30:00 Copy rigth 2006- Mertol Gürzel 139/359 neoldu böyle birincisi Avni sarışından hoşlanmaz. Eeee birtanesine benzemeyenide sevmez.... noluyo ya bu çocuğa..... (Avni büyüyor reji büyüyor. Her geçen gün istesede istemesede Avniyi değiştiriyor. Bunu anca kendiside yeni yeni anlayacak. Elbet birgün insanlar 7sinde ne ise 70 şinde de o dur diyen Avni Belirli şertlar altında insanların nasıl değiştiğini anlayacak.) Avni gene Eski yaşamına dönmüştü. Đş yerinde eski günlük yaşam geri gelmişti. Gene Bankadaki işyerinde fikirlerini uygulamakta sadece yabancı olduğu için gene fikirleri kabul edilmiyordu. Kendi kendine bozuluyordu. Yahu ben ne yapsam bana tepeden aşaıya bakıyorlar. Firmada yaptığı işte tek diplomalı olan Avni olmasına rağmen ondan bütün işleri kıyırıyorlar. ve hatta Ona bağzı gelişmeleri bildirmiyorlardı. Hatta bir keresinde Şeker bayramı için tatil verdiği halde, şefi bu haksızlık olur bizim bayramlarımızda sen çalışmıyorsun demiş ama Genel sözleşme gereği kabul etmek zorunda kalmıştı. Bir keresindede Oturum statusunu değiştirip Bankaya direk eleman olarak girmesini sağlayan müsadeyi alması için gereeken bonservisi, şefi 4 ay boyunca zula etmiş Avninin müsadeyi almasıda 6 Ay ertelenmişti. Avni hep gene bu soruyu soruyordu kendisine. Ya dillerini konuşuyorum, dinlerine bile geçsek . ulan şeyimi uzatamamki. Ne yapmak lazım bu adamlara yaranmak için diyordu acaba şöför olarak kalsammı, hiç değilse rahatım diyordu. Ama yapamazdı öyle kolaykolay vazgeçmek yoktu. Avni savaşa devam edecekti. Hem bu banka olayı enteresanttı. bir yandan 5 rakamlı premiye alıyor öbür taraftan , ufacık iş için kavga ediyordu. Tatil bitmiş herkez geri gelmişti. Pazar günü folklor vardı bu arada Avni şügi ile hemen hemen her gün buluşuyordu. Gene göl kenarına gidiyorlardı. Folklora, Artık herşey eskisine gönmüş geçen bir iki haftanın içinde artık Rusyanın bile heyecanı ve anlamı kalmamıştı.... Şüği Avniye bir ara Avninin balkonunda otururken, ve hafif hafif demlenirlerken, Şüği - "Ya... Avni kaç zamandır yakınmıyorsun yani Birtanenden hiç bahsedmiyorsun artık" dedi. Avni, - "Biliyormusun Şügi o benim hayatımı gene kurtardı, Düşünsene bir kere ben O mafya kadını ona benzetmeseydim. Paniğe kapılsaydım. Yanlış yerde yanlış hareket yapsaydım. Yemin ederim anında O iki Yarma anında mıhlarlardı. Beni sadece olaya basit bir oyun gibi bakmam, dikkatimi başka yöne vermem kurtardı. Hoş biliyormusun ölmek yada ölmemek benim için pek fark yok. Arada Ha, binlerce kişi arasında yalnızsın Ha.. bir mezarın içinde yalnızsın. Ne değişirki, Hem ben zaten O kişi yani aklımda bu ğüne kadar geliştirdiğim şablonun artık Birtanem olduğuna inanmıyorum. Nasıl inanayım ki? Onu hiç tanımıyorum. Demek istediğim benim beklediğim kız daki özelliklerin Birtanemde olmasının imkânı yok.. " -----E eee Birtanem olayı Bittimi şimdi... (Evet Avni Büyüdü, Şimdi Oda Farkında artık. Zaman Avni için takıldığı yerden kurtuldu tekrar akmaya başlıyor...) Şüği iyi bir arkadaştı ama bu gibi konularda susmayı tercih ederdi. Avninin ne kadar deli olduğunuda biliyordu. O na akıl vermek Avniyi kudurtmak olurdu zaten... Şüği - " Olsun be Avni, Ben sana hep söyledim Birtanen seni hiç sevmedi diye ama anlatamadım. Hem bak bende yalnızım artık beni de kimse bu durumda beyenmez." dedi. Birbirlerine baktılar ve kahkahayı bastılar. Doğruya sadece birbirleri vardı. Pazar günü Avni folklor geldiğinde çok şaşırdığı bir olayla karşılaştı. eskiden 8 kişinin olmadığı bu Folklor grubu birden 41 kişi olmuştu, duyan gelmiş kaydolmuştu. Avni yanında Şügi olduğu halde Davulunu alıp gene çalışmalara gidiyordu. Bir nebu Grupta Ay ile Konuşan Adam kandini iyi hissediyor onu önemseyen bir çevre bulduğuna inanıyordu. Dernekteki hem büyükler hemde küçükler Avni ile ilgileniyorlardı hatta Aileler Avni gel seni baş göz edelim diye takılıyorlardı her seferinde Avninin cevabı hazırdı " " Yani Avni doğru kişiyi bulana kadar yalnız kalacaktı. Hani Olurda birgün??! Genede zaten Avni son zamanlarda kimseleri beyenemiyordu. Tek hoşuna giden kişi ufaklıktı ama onada bambaşka duygular beslemişti. Bir evlilik söz konusu olamazdı... Diplomalı Avni.. Verilen Söz Yapılır.... Bu Arada Avni Rusya seferinden kazandığı premiye ile hem Okulun son dönem masraflarını ödemiş imtihan günü için Frankfurtta kendisine beş Yıldız bir Otelde yer ayırtmış. Ufak tefek borçlerını ödemiş, imtihanı kendisinin bile beklemedigi güzel bir derecede kazanmış, Diplomasını almıştı O artık Yüksek okul diplomalı Informatik mühendisi idi.. Bu sayede seneler önce verdiği sözü yerine getirmişti. içi rahattı. Artık istediği yerde istediği işi yapabilirdi. Aylar geçmiş, Folklor yolunda gidiyor ekip 3 Ayrı yöreyi oynayabilecek duruma gelmişti. Çalışmalar Avniye zevk veriyordu. Avni kendi folklor hayatında bile bu kadar erkek ve kızın çok olduğu grup çalıştırmamıştı nedense isviçrede yaşayan gurbetçi aileler çok ilginçti kız çocuklarını kültürel faliyetlere yazdırırlar ama erkeklere gelince yok onlar özgür... kızlar folklora tiyatroya erkekler diskoya esrar batağına. onlara birşey olmaz çünkü erkek çocuklar doğuştan özgürdürler. özgür dürlerde ya hapislerde, akıl hastanelerinde yatan esrar keşlere ne demeli. ha bir tek şunu diyebiliriz Onlar özgürlerdi...... Avni diplomasını aldıktan ve işyerindeki bonservis sıkıntıları gibi konuları geçtikten sonra, Tam gün olarak bankada çalışmaya başlamış, o sıralar isviçrede yeni başlamış olan dünyaca ünlü bir kredi kartı offisinde görev almıştı. Bu kart firması Avninin halen çalıştığı bankaya aitti. bu seferde Avni firma içinde ki diğer firmaya gidiyordu. Bu seferki görevi yeni kurulan bu bölümün tüm bilgisayar işlemlerini koordine etmek ve olan programları ihtiyaç doğrultusunda değiştirmekti. Birde görseniz takım elbiselerini giyiyor gravatı takıp bürosundaki yazıhanesine girdiğinde sekreteri hemen o günlük planları önüne seriyor ve neler yapacaklarına karar veriyorlardı -- aha.. demek sekreteri de var hııııı anlayalım yani .... Avninin sekreteri elli yaşlarının üzerinde dört dil birden konuşan evli ve 2 çocuk sahibi tonton bir kadındı. Avni herşeyi ile bu kadına güvenebiliyordu. Avni bu görevede gene vitamin T (tanıdık) sayesinde ulaşmıştı. Yani Güvenlik müdürü ve Informatik genel müdürü bir gün Avniyi çağırıp bu işi ona vermişler Ekipman kurması içinde bütçe vermişlerdi. Avni bu bölümde işe başladığında 2 hafta Bilgisayar konsollarını yerleşmesini beklemişti. Bürosunun camından zürih vadisi görünüyor. öndeki camdan bölmede sekreteri oturuyordu. 2 ay gibi kısa bir dönemde bu kredi kartları bölümüne tam 250 genç işçi alındı Call Center denilen bölümdeki genç kızların her biri manken gibiydi. o bölümün müdürü sapığın biri idi sarışın ve mavi gözlü olmayanın zaten şansı yoktu. Gene bu bölümde 30 40 kişinin üzerinde kadınlı erkekli eş çinseller çalışıyordu, buda daha hoş ve Avniyi herzaman güldüren harmonik bir hava veriyordu. öyle ya hele birde Firma içi 15.11.2006 19:30:00 Copy rigth 2006- Mertol Gürzel 141/359 paparazi ler yok muydu? aynı türkiye gibi herkez herkezin arkasından konuşur kimin kiminle olduğu bilinmezdi. Avni her bölüme girip çıkarak o bölümlerin ihtiyaçlarını parogram yazılımı ile uğraşan, Avninin eskiden çalıştığı bölüme tasarı olarak sunması ve onun söz hakkının eski bölüm şefi yani urs tan daha fazla olması Avniye çok iyi geliyor ve güvenini sağlıyordu. Avni Diplomayı aldıktan sonra ard,ı ardı gelen pozitif değişiklikler ve maddi sıkıntısının kalmaması. ve zaten Kungfuyu da boşlaması onu nedense birden pilot olmaya zorladı. Avni sivil havacılık pilotluk kurslarını almaya başladı nede olsa eski hayal mesleği idi. Avni Uçuyor.. Avni Sivil havacılık kurslarında pek sorun görmüyordu 25 saatlik teoriden sonra pratik uçuş yapabilirdi. Naviatik ve Telsiz kurslarını zorlanmadan geçti nede olsa Yelkenden bu her iki konuyuda biliyordu. Aradaki tek fark gök yüzündeki satların sanal olmasıydı, yani olmayan yolların üzerinde gitmek. Avni ilk olarak tek motorlular için 12 saatlik Simulator kursu aldı. Sonra helikopter pilotu olmak istiyordu. Avninin hayallerini süsleyen aslında başka birşey daha vardı oda pilotluk lisansını alacak, tabiyiki çok çok parası olacak. O geçen yaz gittiği Bodrumun Bitez kasabasında dağdan toprak alacak ev yapacak ve helikopteri teknesi vee... ... orda yaşayacak --Vee . . . si ne oluyo? ... O mu yoksa?... Yok aartık Avninin o yönde bir beklentisi yok aslında o da bilmiyor . . . nın ne yada kim olacağını beşlkide bir köpek olabilir ha Reji ne dersin şöyle sarı tüylü bir Avköpeği...-- ya ben diyorum bunun sonu kötü diye baksana Adam taktı bir kere çökertmeli Halile. Evet Avni artık sadece bu hayalin peşindeydi. Öyle ya yapılacak, ulaşılacak başka bir hedef te yoktu piyasada. Yalnız kaldığında. Evine döndüğünde dört duvar, yaşadıklarını kimseye anlatamaz hoş anlatsade kimse inanmaz. Şüği bile Avni ona birşeyler anlattığında Şüği daha dertli olduğundan O başlar anlatmaya. Avni ne yapacağını ve nereye gideceğini artık kestiremiyordu. Bu işin sonu nereye varacaktı aklında Mitoslaşmış, hayal dünyası kahramanı, olmayyan bir sevgili. Ona duyulan gereksizce bir aşk . Hayattan bir sürü beklenti, beklenti. Sonu nereye varacaktı?. Avni gene kendini milyonların içinte yapa yalnız hissediyordu. yeni başladığı iş her nekadar enteresan olsada biliyorduki çok yakında aktivetiseni yitirecek manotonlaşaçak yani tüm programlar yerine oturunca gene Avniye yeni bir, Hedef aramak kalacaktı. Şu uçma kursları onu son sıralarda tek tatmin eden olay oluyordu. Geçmiş geri gelmiyor Avninin kendini çok hissettiği türkiyesi yoktu orda Avni kendini ispatlaması bile gerekmiyordu diğerleri gibi sıradan birisiydi. Yada olacaktı. Dünyada doğru olan ne vardı çüssesine ve kuvvetine güvenemiyordu çünkü Şügi ona örnekti Dev gibi adam ne hale gelmişti. Ya Arkadaşı kızılderili şimdi yoktu. ufaklık. Oda gününbirinde birini sevip çekip gidecekti. Avni şu andaki durumundan bir türlü memnun olmuyordu. Aradabir birtanesinede bozuluyordu. öyleya O hiç Avniyi bir kez olsun anmamış kendine hayat kurmuş mutluluk ve huzur içinde kimbillir nerde yaşıyordu.. Avni için tek kalan şey uçmak oluyordu. Bu epey pahalı bir uğraşıydı. Lisansı aldıktan sonra Avni biliyorduki devam edemeyecekti çünki 2 jet motorlu ve devamı için Amerikaya gitmesi gerekiyordu Californiada iki üç ayda Jet motorlu uçaklara lisans yapabilrdi. Aslındada yapmalıydı Bu Avninin yeni hedefiydi. Avni ayağa kalktı cam kenarına geldi evde Lamba yanmıyor kasette sadece Baarışmançonun kol düğmeleri çalıyordu. Ay ile Konuşan Adam Ay ile konuşan Adam Avni dışarı baktı baktı cama vuran damlalar sanki onun yüzünde patlıyordu. Gök gürültüsü ve şimşek sanki Avninin başında çarpıyor ve işte şarkının o sözleri geldiğinde "Akşam olunca gelir kol düğmelerimin birleşme saati" Avni bastı yaygarayı. gene kahkahalarla ağlıyor hüngür hüngür gülüyordu. -- ?! nasıl oluyo bu ya anlamadım?? .... öhö... Nedense hayat onu tatmin etmiyor hep sanki birşeyler eksik gibi düşünüyordu. Daha fazla yapmalı mutluluğu bulmalıydı. Dışarı çıktı bahçe duvarında oturdu onun ağlaması yağan yağmurun damlalarına karıştı hava ılıktı üşümüyordu. Bir kaç dakika sonra yağmur dindi. esen rüzgar Bulutları dağıttı. Avni Ayı gördü.. Bağırdı "SÖYLE ONA BUNLARI.HER KĐMSE NERDEYSE ÇIKIP GELSĐN...." O gün avni çok yorgundu. Artık Kunfu yok Avniye arada bir para kazandıran özel görevlerde yoktu. Öyle ya Jaky lo para canlısı birisiydi bir sürü Anvi ler yetiştirmişti. Zaten Şükrü gelmedikten sonra Avni gitse ne olacaktıki. Eski tadı yoktu. Arada bir salona gidip Jaky lo nun onu öğmesini dinlemesi ve Jasmin i o güzel kıvrak hareketleri ile sseyretmekten başka bir şey aklına gelmiyordu. Birden gene Avninin aklına geldi -- Kim ?! O mu... Yok! değil bu başka . Geçen yaz Avni türkiyede Eniştesinin dükkanındayken olan olay... Avni Bakırköydeki Eniştesinin dükkanına gittiğinde orda çalışan çok ama çok güzel bir kız vardı Adı Arzuydu bu kızın. Avni bu kızın bakışlarını ve arada bir boyun büküşüne yüzündeki mimiklere --- Eee kime benzer acaba ..... hayrandı. Mesela bir keresinde Avni kendisinden çok küçük olan bu kızı bir maza önünde durarak , orda sergide duran kazak karşısında, hayranlıkla kazağa sevgi dolu bakışlarını, kazağı üzerinde denerken gösterdiği mutluluğu ve alamamanın verdiği üzüntüyü görmüştü. Mesela bu kız konuşmuyor hiç birşey anlatmıyordu, sadece mimikleri onun hislerini ele veriyordu. Avni bu kazağı ona hediye olark aldı, eniştesinin dükkanda olmadığı bir an kıza verdi. Sadece O kızın mutluluğunu görmek için. Kız gerçekten mutlu oldu Avni kızın bir şey söylemesine ve teşekkür etmenin zorluğuna fırsat vermeden. "Hadi giyin ve git sevdiğin kişi seni bekliyor dedi. Kız daha çok sevindi Avninin eniştesinden çekindiği halde, Avni "Ben idare ederim" demesi üzerine, kazağını giyip sevdiği insanın yanına gitti . Avni ondaki mutluluğu izleyebiliyor hissediyordu. Kendi kendine işte ben bu mutluluğu tatmak istiyorum dedi. Ama sonra kızın babasının telefonle kızını aramasıı işleri bozmuş. Avninin eniştesinin kızın babasına depoya yolladım şimdi gelir demesiyle, ortalık düzelmişti. Bunun üzerine Avni Eniştesinden bir sürü Azar ve nasiyat işitmişti. Avni kızı neden yollamıştıki, Babası patronu olarak Avninin eniştesine emanet etmişti vs. vs. diye Avninin eniştesi birşey olursa sorumlu tutulabilirdi. Gerçekten de aslında Avni Eniştesine söyleyebilirdi, kızın arkadaşı ile köşede buluşacaklarını ve 15 dakika içinde geri geleceğini. Hem Avninin eniştesi O kadar kötü birisi değildi, anlayışlı biri idi. Ama genede Kız geri gelince Avninin eniştesinden epey Azar işitti.. Sabırla nasihatları dinledi hiç bozuntuya vermedi, sadece başını öne eydi. Çünkü gururlu idi -- 15.11.2006 19:30:00 Copy rigth 2006- Mertol Gürzel 143/359 Azarlama faslından sonra, kapının dışında duran Avniye doğru gelen kız. Sadece "Neden?" diye bakışlarla Avninin yüzüne bakarken tıpkı Avninin o iki gururunun kırıldığı olayda olduğu gibi. yüz hatlarını bozmadan yanaklarından 2 damla yaş damlamıştı.... Evet bu konudada Avni hatalı ve Avni iki seveni 10 dakika bir araya getirdi içinde suçluydu. Uzun zamanlardan sonra geçen hafta bu iki sevgilinin birbirleri ile Evlendikleri haberi Avniye ılaşınca, onların sonunda mutlu olduklarını bilmek, bir parçada olsun Avni suçunu affettirmiş oluyordu. Ama onun gördüğü bu mutluluk ve sevinç tablosu ona milyonlarca paradan çok çok daha fazlasını veriyordu. Tıpkı.... he he bu sefer ben dedim işte.... Evet Avni bu mutluluğu bundan sonra ancak artık göklerde arayacaktı. O da arayabildiği, yani maddi gücü yettiği kadar. Belki günün birinde........olur ya.....Karşısına gerçektende seveceği çıkacaktı. Avni artık kendince geliştirdiği Birtanesi şablonuna inanmıyordu. Zaten bundan sonrada inanmak ve beklemek Avniye birşey getirmeyecekti. Avni Artık geceleri daha rahat uyuyor ve geleceğe dahaçok umutla bakıyordu. Gerçektende belki kendisine hedef aldığı hiç birşeyi yerine getirememiş, verdiği sözlerin hepsini tutamamıştı ama, istediklerini sonunda öyle yada böyle yerine getirmişti. Uçabilmek duygusu Avniyi çok değiştirdi.... Ay ile Konuşan Adam Bölüm 10 Hayatta Açılan 2. Kapı..... Pazar günü gene folklor vardı Avni erkenden kalkıp Şüğiyi evinden aldı sonra birlikte folklora gittiler. Avni 41 kişiye ulaşan gurupla başedebilmek için, onlara aynı Jacky Lo taktiği uyguluyor onları mafediyordu.. Sanki hepsi askeri kampta eğitim görüyordu. Ama ancak 3e böldüğü bu gurupla başa çıkabilirdi. Arada bir ufaklıkta geliyor. Bir gurubu üstleniyordu. Avni kısa zamanda nerdeyse öğrencilerinin hepsiyle çok iyi bir dostluk bağı kurmayı başardı. Hatta Hedefsiz hayat olmayacağını bildiği için yönetim kurulunun dur ne yapıyorsun demelerine rağmen, gelecek dönemde haziran ayında yapılacak italyanların düzenlediği uluslar arası folklor yarışmasına bile grubu kaydettirmişti. Önlerinde 7 ay vardı ve Avni biliyordu. en az 12 kişilik süper bir gurubu sahneye çıkartabileceğini..buna hem kendini hemde gurubu inandırmştı. Hem yalnızda değildi türkiyeden şefer ağabey gelecekti şeref ağabey profosyenel bir folklorcu hem davulu ile hem zırnasıyla dört dörtlük biriydi... Haftalar haftaları kovalıyordu. gene pazar günü bizim ikili folklora gelmişti. Avni O son Ayla konuştuğu günden beri ---Aylamı oda kim bu kızdan hiç söz etmediniz ? ..... (Olum reji gene saçmaladın AY ile konuştuğu gece dedik hani yağmurluyduya gene bu gün gibi... Yukarda yazıyor gitte oku..... Neyse nerde kaldık.. hah...) O gece den beri Birtanesini artık istese bile düşünemiyor son sözünü söylemişti. Ama Bu pazar başkaydı.... Gene dışarda yağmur yağıyor hava gündüz olduğu halde etraftaki dağların ışığı kesmesinden dolayı karanlıktı. Folklor çalıştıkları yer eski bir okulun sınıfı idi. yaklaşık bir basketbol sahası kadar geniş olsada en fazla iki buçuk metre yükseklikteydi. içerde lamba yanıyordu. Avni nezaman bu sınıfa girse biraz duraklar ve kendi okul zamanlarını hatırlardı. Bu sınıfın kocaman tahta kapısı vardı. Avni herzaman olduğu gibi çocukların analarını ağlatıyor onlara konduksiyon ve jimlastik yaptırıp ısıtıyordu. --- Abi be soba yada radyötörler bozukmu orda ısınsın garibanlar..... elli dakikalık çalışmadan sonra hepsini sıraya sokmuş bu seferde çift sağ çift sol ve birkiüç denilen halkoyunlarımızın temel figürlerini yaptırıyordu ama gözleri hep o kapıda idi Avni gene O kapının açılmasını bekliyor bir yandan da davula tempo vuruyordu. Đşte ne olduysa O an oldu birden kapı aralandı. içeri dalgalı kumral saçlı bir kız kafasını soktu etrafa baktı. Avni reflekssel olarak etrafına bakındı Dernek başkanı yanında duruyordu. Habire Avniyi baş göz etmek isteyen Rıza ağabeye - "ĐŞTE BEN BUNUNLA EVLENECEĞĐM" dedi, --- Amaninnn Avni kafayı bu sefer sıyırttı .... allahtan adam anlamadı. Avni birdaha kapıya baktı kimse yoktu.. Avni birdaha baktı evet kimse yoktu.. Avni kendinden şüphelenmeye başladı. Kalbi ayarı bozulmuş dörtnala giden bir at gibi çarpıyordu. 15.11.2006 19:30:00 Copy rigth 2006- Mertol Gürzel 145/359 Artık tempo mempo, davul, mavul her şey birbirine karışmış Avni şaşırmış. Acaba rüyamı derken birden avni "PAUSE" diye bağırdı. --- o da ne ?? ... Tenefüs......--- Haaaa ! bende kötü bişi dedi sandım ..... Çocuklar bir bir ortalıktan kayboldu hepsi bir köşeye sığındı canları çıkmıştı. Avni elinde Davul olduğu halde Şüginin yanına gitti. - "Şügi gördünmü" - "Neyi??" - "Oğlum kapıdan gireni" - "Yoook kapıdan valla kimse girmedi şimdi çocuklar dışarı çıktılar" - "Ya ben kafayımı yedim. daha şimdi upuzun kumral dalgalı saçlı, zayıf ceylangibi bir kız gördüm" - "Oğlum artık sen bir doktora görünsen iyi edersin gerçektende manyaklaşmayabaşşşşşşşş" " Orda işte masanın yanında Lan Avni nasılda gördün" Evet Avnide gördü rüya değildi gerçektende O gelmişti. demekki Avni arkasına bakınırken O kenardan usulca arkatarafa gitmişti. Avni bir daha baktı ne kadar da güzel ve gülümser bir kızdı... Avni muhakkak tanışmak zorundaydı. Yanlarına doğru gitti, biraz önlerinde Rıza ağabey duruyordu. onunla konuştu. Kızı dikizledi, süzdü yanlarına gitti ama konuşabilecek durumda değildi adeta elleri ayaklar titriyordu. biliyordu bu O idi yani Avninin hayallerinde tanımadan beklediği kişi. Bu sırada Kızın ablası. - "Hocam...Size kardeşimi tanıştırayım" dedi. Avni gözlerini O kızdan ayırmadan - "Hoca değil ben sadece eğitmenim" dedi dedi ama gözlerini ayıramıyordu. Kız Avninin karşısına geçmiş O kadar masum ve gülen gözlerle Avniye bakıyorduki Yemede yanında yat. yada Biblo olarak cam dolaba koy seyretmeye doyamazsın. Yada dünyanın sonu nezaman? Neden insanların 3 bacağı yok. Yeşillenen buzlu yumurtaların bağırsaklarındaki güneş pembe olumu.? Yoksa vatan ormanlarındaki balıklar güle oynaya şarkımı söylüyorlar? Ben neden benim b b ben kimin sen miyim ben --- Abi.. Abi.... durdurya şunu rezil olacak..... (Yok bunlar sadece Avninin aklından geçenler Bu kıza gerçektende aşık oluyor ama garibin bu duyguları unuttuğu için beyni darma dağın.) Kızın ablası tanıştırdı yada tekrarladı belkide Yapmıştır ---- Neyi? .... ha (Ha Kim Nerde?) --- Abi Avniyi anladım da sana nooluyor... (Pıssst.. hiişt hiişt) - "Kardeşim Semi" Avni uçuyordu adeta - "Semi... Semi?.. Tuhaf... " Ablası - "Semiha" Avni memnun olduğunu söyledi. Aldı Semihayı karşısına o kadar ahret soruları sordu ki , Kız nerdeyse sorulardan boğuluyordu.. Avni onunda folklora başlamasını istiyordu. Bu kızın dalgalı saçları omuzlarına kadar iniyor küçük kahverengi gözler, incecik bel uzun boy, Avninin başı dönüyordu. Avni içinden "Allahım bu kızın bana ufakta olsa bir kusurunu göster bu kadar kusursuz güzellik yaratıpta benim önünme neden çıkartıyorsun" dedi. Semiha aslında Jazz balesine gitmek istiyordu ama babası çok katı birisi olduğundan izin yoktu anca bu sene gidebilecekti. Avni neler yapmadıki Ay ile Konuşan Adam kızı ikna etmek için, nerdeyse yerlerde sürünüp taklı atacaktı Zaten onu gördüğünden beri bir iki metre havalarda uçuyordu. O gün Avni folklor çalışmasından öyle bir zevk aldıki inanılmaz. Tabiyiki çocukların canları çıktı hoş hazırlık geliyorlar ve iki üç adet eşortman yanlarında yedek getiriyorlardı. Çalışma süresince Avni sadece Semihayı izledi izledi herşeyini ezberledi. A dan Z ye süzdü. aklı sıra ona birşey belli etmiyordu. Çalışma sonunda Semi Avniye, "Folklora katılma fikrini düşüneyim haftaya bildiririm" dedi vedalaştılar ama bizimkinin gözü kızla birlikte gitti. Avni kendi kendine "Ya hatuna bak gözlerinin içi ışıldıyor Ama çok güzelde gözleri var hani... Hemde düşüneyim diyor Ya insanı çıldırtır bu kadınlar.." Hemen ardından Rıza abeye kim olduğunu sordu.. Rıza ağabey Ustere yeni taşındıklarını 3 kız kardeş olduklarını birinin evli diğerinin yani folklora gelenin nışanlı olduğunu bunun da en küçükleri olduğunu anlattı ve Aydınlıydılar..... --- He? ..Aydın Aydın durbakayım.. Aklıma bişi geldi dumanlı.... Bodrum. Bitez ?! çökertmeden çıktı da halilim aman başı .... Avni ile Şügi geriye dönerlerken Avni şükrüye hep aynı soruyu soruyordu - "Acaba haftaya gelecekmi? Şügi söyle gelecekmi???" Şügi de ona - "Aşıksın sen aşıksın arkadaş " diye şarkı söylüyordu. Arabanın içi çarşamba pazarına dönmüş kimse kimseyi anlamıyordu. yani ne Şügi Avniyi nede Avni Şügiyi dinliyebiliyordu.. Şügi Avninin içinde bulunduğu an'ı çok beyenmiş kafa buluyordu....Öyle ya Avni nerdeyse iki senedir yalnızdı. Arada bi Silvi geliyordu ama onuda zaten Şügi bilmiyordu...Zaten oda artık ortalıktan kaybolmuştu... Avni akşam üstü eve geldiğinde gördüklerine inanamıyordu. Yani ikinci kez kapı açılacak ve Avninin beklediği kişi karşısına cıkacak, yok ya olmaz böyle birşey diyordu. Diyorduda genede aklından gitmiyordu bu Semi.. isme bak ya sanki Sämeli (Đsviçrelilerin küçük ekmeklerine verdikleri ad..... Tamamda Şimdi Avni koca haftayı nasıl geçirecekti. baktıkı olmuyor, O sıralar kız kardeşi ile yaşayan şüğinin evine gitti. Şügi ile konuştu yaşananların gerçek olup olmadığından emin olmak istiyordu. Bu Kız gerçektende dış görünüşü sıcaklığı ve sempatik görünüşü birde O Edalı süzüşüyle tam tamına Avninin beklentisinde ve hatta çok daha ilerisinde bir Kızdı. Sanki Kafkas ekiplerinin ekip başını oynayan kızlar varya işte öyle Sanki küçük bir ceylan orman kenarında insandan ürküp kaçan... Avni Şügiden ayrılıp Ablasına Akşam yemeğine ordanda Ağabeyine gitti. Annesiyle konuştu. Olanları anlattı ama Kadın gerçektende Avninin ne dediğinden birşey anlayamadı Herzamanki gibi gene hızlı konuşuyor, kelimeler makinalı tüfekten çıkarcasına geliyordu. Neyse çoktandır Avniyi bu kadar neşeli görmemişlerdi. Gece olunca Avni Eve gelmeden, doğru göl kenarına gitti Martılarını buldu olanları birde onlara anlattı, sonra kendi kendine güldü. --- Nasıl gülmesin martıların aptal aptal Bu ne anlatıyor diye Avniye baktıklarını bir gözünüzün önüne getirin.. Salak çocuk noolcak..... 15.11.2006 19:30:00 Copy rigth 2006- Mertol Gürzel 147/359 Avni geceleyin eve geldi ve çoktandır. Yapmadığı hatta özlem duyduğu birşeyi yaptı... Yattı ve uyudu hemde uyanmadan sabaha kadar içi huzurluydu artık. Demek düşünceleri bir hayal ürünü değil gerçekti. Yani sabredince herşey oluyordu. Aklına tek takılan acaba Avni haklımıydı. Birtanesini bu kızla değişebilecekmiydi. Yoksa bu Semi birtanesinden dahadamı iyi cıkacaktı..... Avni bu haftanın nasıl geçtiğini bile anlayamadan gene cumartesi oldu Avni türkiyeden gelecek folklor hocasını karşılamaya gidecek onu otobüsten alacaktı. Dernek gerçekten gelişmeleri görmüş ve Avninin yardımına Şeref ağabeyi getirmiş altı ay kalıp Türkiyeye geri dönecekti... Bir yandan Avnide merak ediyordu. Hem şeref ağabeyin Avnide kalmasıa bir avantajdı Avni için..... Folklor ve Kupalar... Cumartesi günü Avni saat 9.00 sıralarında şeref ağabeyi aldı sonra, Şügiyi aldılar orda kahvaltı edildi. Şeref ağbayle eve geldiler. Avni şimdi 2. Kez mutluydu. Hem Davulcu hem Zurnacı hende yeni oyunlar herşey büyük gösteri için hazır gözüküyordu. --Tabiyiki unutmamaımız lazım birde Semi var.... Yani 4/4 lük bir yaşam. Hatta Avni bu hafta içinde gene türk olan bir bilgisayarcıylada tanışmışlar ve bu adamın firma kurma fikirlerinide benimsemişti. O gece Şeref ağabey yorgun olduğu için erken uyundu. Tabiyiki uyuyacak yarın Pazar dimi vay uyanık Avni vay..... Ertei günü Avni saat altıda uyandı O gün çok güzel bir gündü güneşliydi hava dışarda sanki lodos esmişçesine mis gibi Denizsuyu kokusu vardı. Avni hemen duşunu aldı giyindi. Gene teknik çalışmalarına başladı fit olması gerekiyordu. Avni için problem değildi yaklaşık bir saat kendi kendine bahçede çalıştı. Sonra mutfağa gitti Meyva suyu içine bir adet yumurta şeker karıştırdı iyice çalkaladı ve içti. Bu sıra Şeref ağabey kalkmış mutfakta şarkı söyleyen Avniyi izliyordu. Çayları demlediler kahvaltı beyaz peynir zeytin vs. hazırlandı. Şüginin gelmesiyle birlikte Kahvaltı ettiler. Masayı topladılar. Hep birlikte mavişe bindiler .. Doğru folklora... Folklora on beş dakika evvel gelmişlerdi. Avni hemen eşyaları salona taşıdı Şügi ile Şeref ağabey sanki asker arkadaşı gibi samimi olmuşlardı. Gülüp eyleniyorlardı dışarda. Avni onlara biraz bozuk attı hadisenize diye. Tabiyiki Avninin tek merakı Semi Gelecekmiydi. Yoksa ablasıyla haber yollayıp yok sağolmu diyecekti. Bu ara Şügi sıgaram bittsin geliyorum dedi. Avni ?!! Evet Avni tam bir haftadır sıgara içmemişti Hayret nasıl olduda unutmuştu -- Tabi aklında Semiden başka biri olmazsa tabiyiki unutursun... Dur yakma ya! Negüzel hazır unutmuşken bırakmanın en güzel zamanı... Hemen Şüginin yanına gitti daha 10 Dakika vardı başlamaya. Ver birtane diyerek sıgara istedi ve içmeye başladı. Hala Kafasında bir soru Vardı ya Semi gelmezse ne yapacaktı. Bekleyecek sabredecekmi yoksa nu arayacakmıydı. Bunu hala kendiside bilmiyor aslında bir azda korkuyordu. Daha sonra Parkyerini terk ederek Okula girdiler. Bu park yeri Aslında okulun Avlusuydu. geniş elli altmış arabalık bir yerdi. Maviş en önde tam kapının karşısında duruyordu. Folklor çocuklarınında çok ilgisini çekiyordu. ama Avni kullanırken Maviş hala dışgörüntüsü Fabrika çıkışlı olan içinde canavar yatan bir mahluktu. Avni içeri girmeden evvel bir kez daha döndü ve mavişe baktı. Sanki ne yapayım dermiş gibi? Nede olsa şu anda Avninin derdinden tek anlayan Maviş vardı. Onunla konuşurdu her fırsatta. Birtanesini ona anlatırdı hep, Şimdide Semiyi anlatmış sanki ondan Evet Avni Ay ile Konuşan Adam doğru kişi buna bende inanıyorum tastiği almışçasına son korkusunda gene Mavişe bakıp medet umuyor onun göz kırpmasını bekliyordu. Sonra Avnide içeri girdi. Folklorcular Alışığın tersine her zaman Vaktinde gelirler sanki geç kalanlar cezalanacakmış gibi birbirleri ile erken gelme yarışı yaparlardı. ---- Đsterlerse geç kalsınlar Avninin ne yapacağını çok iyi biliyorlar. Başlama saati geldiğinde Avni bütün ekibi karşısına aldı. Onlarla silifke çalışıyordu. Çocuklar bu ağabeyin ismi Şeref türkiyeden sadece bizim için geldi ve bizimle çalışacak. Sizden istediğim çalışmalara tam kadro olarak gelmeniz ve her saniyeyi değerlendirmeniz.. Biliyorsunuz biz burda Vatandan kilometrelerce uzakta ve sadece bulduumuzla yetiniyoruz. Bu açıdan saygılı olalım diyerek izledi. Avni aslında hepsinin önünde çok sakin ve soğuk kanlı davranmasına karşılık içi kaynıyordu. Çünkü Semi yoktu. Ablası vardı ama O yoktu. Avninin tüm morali bozuldu. Geriye döndü Şügiye baktı. Şügi omuz kaldırdı bilmiyorum diye.. Avni çocuklara ısınma hareketlerini yaptırmak üzere Ekip başını çağırdı onlar ısına dursun, Avni Şüginin yanına gitti.. - "Yok" diyebildi sadece. sonra camın kenarına gitti Mavişe baktı. nerdeyse gene haykıracaktı. Ama neden yani ne hakla haykırabilirdiki kızı zorla getiremezdiya. Ara verildiğinde ablasına sorarım dedi. O anda Mavişin yanında O nu gürdü. Semi gelmiş aşağıda idi, hemde mavişin yanında Arabanın önüne geçmiş mavişi okşuyordu adeta, orasına burasına bakınıp duruyordu. Avni Şügiyi çağırdı. Şügi bizim Maviş galiba damat olacak dedi. Şügi aşağıya bakarken o döndü guruba gitti. ve - "Arkadaşlar lütfen tüm bildiklerimizi, Şeref ağabeye gösterelim" dedi. Çocuklar tüm oyunu tekrarlamaya başladılar Avni doğru cama.. Aşağıda kimse yoktu. Bu kız yani Semi bir görülüp bir yok oluyordu. Avni şügiye - "Şimdi nereye kayboldu?" diye sordu Şügi gene herzamanki gibi bilmiyorum diye omuzunu kaldırdı. Avni - "Ulan Şügi birkerede bilsen ya" diyerek onu azarladı. Aradan bir kaç dakika geçti bizim yabani fıstık gene o Tahta kapıdan içeri süzülerek girdi yanda duran masanın üzerine oturdu. Gene üzerinde o daracık eşoftmanı andıran pantolon ve hırka vardı. saçları dağınık. güler yüzleri ile etrafına bakınıyordu. Bu arada şeref ağabey gurubu almış onlarla nerdeyse böylemi oynanır diye alay edip yapamadıkları figurların doğrularını gösteriyordu. Odada bir sürü gürültü davul sesi teybin sesine karışmış Şeref ağabeyin bagırmaları ve "hoh deee" komutları birbirine karışıyordu. Avni ise sadece bir kişiyi görüyordu yani Semiyi. Avni Salonda Sanki kimse yokmuş gibi onun yanına gitti. Semi masanın üzerine oturmuş ayaklarını sallıyor. etrafa gülücükler saçıyordu. Avnide yanına oturdu Semi şöyle bir kafasını çevirip ona baktı. Baktı ama Bu bakış Avniye Blendax şampuan reklamlarında saçları uçan kızlar gibi geldi. Semi Avninin gözlerinin içine bakarak - "Merhaba" dedi. Anlaşılan Bu yeni oyun Seminin hoşuna gidiyordu.. Avni - "Merhaba hoş geldin" 15.11.2006 19:30:00 Copy rigth 2006- Mertol Gürzel 149/359 diye yanıtladı. Semi gene önüne dündü Çalışan gurubu izlemeye başladı. Avni o anda birsürü şey soracaktı. ama dudakları düğümlenmiş tek kelime çıkartamıyordu ağzından. kalbi çarpıyor, düğümleniyordu. Bir ara Semi Avniyi Edalı Edalı süzdü. Avni başı yere eğik süt dökmüş kedi gibi baktı. Bir ara Semi - "Tamam karar verdim folklora geliyorum" dedi, hiç beklemediği bu cevaba şaşıran Avni - "Efendim" diyerek cevaplandırdı. Avni Bir şey anlamamıştıki Seminin güzelliği ve sempatikliği karşısında donmuştu gene trans olmuş taaa gerilere kadar uçmuş geri gelmişti. Semi tekrarladı. - "Folklora diyorum .. bende geliyorum" Avni şapşallığını üzerinden atarak - "Bak buna çok sevindim diyerek Karşılık verdi. Aradan sonra Semide çalışmalara başladı. Başladı ama Grupta iki adet yakışıklı delikanlı vardı Semi boyu gereği onların yanına geçmeliydi. Bu iki delikanlı çok iyi çocuklardı. Ama Seminin onlara bakarak gülümsemesi Avniyi çileden çıkarıyordu yani. Ama ne belli edebilirdi onu deliler gibi kıskandığını nede bir şey söyleye bilirdi. ---- Eyvaaah Avni kıskanmasınıda öğreniyor yandık.. Bu çocuk daha kimseyi kıskanmadıya bu güne kadar.... Folklor bittikten sonra şeref ağabeyi dernek lokaline götürdüler bunu fırsat bilen Avni Semiyi kenara çekti. Biraz konuştu kim olduğunu ne yaptığını nerde okuduğunu öğrendi. Henüz Semi daha 18 yaşına yeni girmiş Ehliyet alacaktı. Zürihte bir yerde çalışıyordu. Avni bunu fırsat bulup kendisininde Zürihte çalıştığını ilk fırsatta bir öylen yemeğine çıkmak istediğini söyledi. Ama Avni tabiyiki gene kesin konuşmadığından dolayı hani bir gün gideriz anlamında birşey oldu Ablası çağıran Semi tam kapıdan çıkacakken arkasını döndü - "Olur" dedi bir gülücük attı ve gitti ... Sadece "Olur". Avniyi bu "Olur" kelimesi altüst etti Şügi yanına geldi. Avni şügiye - "Ona yemek için buluşalımmı dedim bana "Olur" dedi Şügi..... Sadece Olur dedi ne biçim Kız bu ya. .. " dedi Şügi - "!? " Avni kendi kendine düşünürken Şügi - "Olum seni de anlamakta zor ne kadar güzel işte sana olur demiş daha ne istiyorsun?" - "Đyide bu Olur ne anlama geliyor. Yani "Evet olur" dese. neyse yada "iyi olur" , "tamam". Yani anlamsız bir olur" - "Bak Avni tepelerim seni şimdi" dedi Avni güldü dışarı çıktılar. Avninin önünde gene koca bir hafta Vardı. Salı akşamı bu adını duyduğu bilgisayarcı adamın yanına gidecekti. Đşten cıktı ve oraya gitti. Bu ateşli ateşli firma kurmak isteyen ama iyi bir firmanın Ekipmanının da kuvvetli olmasına inandığını söyleyen planlarını açık ve dürüstçe ortaya koyan kişi Avniye epey sempatik gelmişti. Anlattıkları hiçte kötü değildi. yaklaşık on onbeş kişi ortaklı Firma kurulacak, firmanın hisseleri olacak ve Avninin çok işine gittiği için taktığı lakab Sarı çizmeli memed ağa hisselerin yüzde ellibir ini kendisine alacaktı. Avni geldiğinde Kurulma çalışmaları başlamıştıbile. Toplantıya gelenlerin çoğu bilgisayar kullanmasını bile bilmeyen, Ay ile Konuşan Adam vatanlarìndan uzak yaban ellerde para kazanıp kendilerini ve de türkiyedeki ailelerinin geleceğini güvene almak için, alın teri ile çalışan bir gurup gurbetçiydi. Gurbetçi diyorumda kim anlar hallerinden. Onlar vatanlarında yaz tatillerinde soyulmak üzere beklenen, Onlar çalıştıkları ülkelerde bir yabancı denilerek hor görülen,insalar sanki sürgündeler. Onlar ki; kendilerine her türlü uzak gördükleri töreler ve adetlerle karşı karşıya kalmış, bir çözüm yolu arayan, dışgörünüşleri süper güçlü, fakat içlerini sorarsanız acınacak kişiler. Yani bizler gurbetçiler.! Đsviçre gibi bir yerde oldukları halde etraflarındaki, güzellikler arsında, Kendi dertlerine çözümü aramanın çalışarak, didinerek elde etmekte olduğunu düşünen, gurbetçi vatandaşlar, Đsviçrenin Dübendorf köyündeler. Bu köyde geleceklerini bağladıkları bir mesleği öğrenmek amacı içerisinde bir bilgisayar okulunda toplanmışlar, geleceklerine ışık tutacak olan bu mesleği öğreniyorlardı. Bilgisayar deyip geçmemeli. Artık baksanıza küçücük köylerde bile mevcut. Đsviçreliler hatta ineklerini bile bu elektronik makinalar ile sağıyorlar. Hem bu meslek türkiyedede geçerli. Unutulmamalı !! Yani gelecek veren gerçek bir eylem kahvelerde oturacaklarına, kendini eğiten insanlar bence hep öğülmeli ve destek olunmalı. Bu gurubun gittiği okulda böyle. gelecek vaadeden öylesine bir bilgisayar okulu. Genede biz sıradan bir okul dersek belkide haksızlık ederiz. Çünki; Sarı çizmeli Memed ağa darılır! Onun ağzından dinlersek şayet der ki: <<Bu okulda benim yaptığım eğitim Đsviçrededa bir tane. Bağzı kişilerde kurslar veriyorlar, ama onlar milleti soymak için sadece kurs olarak birkaç şey anlatıp öğrencilerine bilgisayar satarak fazla para kazanmak niyetindeler.>> der. Kim bu Sarı Memed ? diyeceksiniz. Anlatayım: Sarı çizmeli Memed ağa, öyle hergün eşine rastlanılan birkişi değil. Bildiğiniz Sarı çizmeli Memed ağalarına, yönelik yöntem uysa bile tam olarak da aynı değil. Mesela bizim Sarı çizmeli memed ağanın traktörü yok... Mercedesi var. Ama Prensipte aynı. Handi Sarı Memed ağa lar derler ya <<Enayiler olmasa bizler aç kalırız..>> diye. Bu Sarı Memed da aynı öyle. Bu Kişi sağolsun Kültürel açıdan da Avniyi çok etkiledi. Mesela Avni şimdi Silifke yöremizin ünlü şarkısı kekliği daha iyi anlıyor.. Hani şarkıda geçer ya.. <<Aslı, yok. Yaylasında bin beşyüz koyunum var benim. --- ha !.. öyle bir tarla olmadığına göre koyunlarda yok.. iyi adam yalan söylememiş hiçdeğilse...... Her kez kesesinden... Yesin içsin! Saltanatım var benim>> ---- Bu da iyi ya... Ben davet edeyim siz cepten ödeyin... Ben tututm bu şarkıyı. .. Yani sizin anlayacağınız, herkezin hayranlıkla baktığı, Đsviçredede kendisine bir isim yapmış olan, hani bildiğimiz politikacıların konuşmalarını andıran, kuvvetli iknâ gücüne sahip, her önüne gelene Tavuk ve Kartal hikayesini anlatan bir kişi. Bizim 15.11.2006 19:30:00 Copy rigth 2006- Mertol Gürzel 151/359 sarı . -- Anlamayanlar için birde benden .. Hani şu kümeste yetişmiş kartal varya kendini tavuk sanan ve yem yiyip gıdak gıdak diyen, ha işte onu gelmiş birgün bir zengin adam almış uçurmuş Kartalda yüce ve göklerin hakimi bir kuş olduğunu anlamış... işte O hikaye..... Memed'in böyle bir kişi olmasındaki, en büyük etken kendisinin nerdeyse Đsviçredede doğduğunu iddia edebileceğimiz, yaşta buraya gelmiş olması. Tüm eğitimini Đsviçrede yapmış, yüksek eğitimini de bilgisayar bölümünde bitirdiğini söyleyen bir kişi. --- Yani bunu O söylüyor. Ortada daha diploma falan yok ... Şııııt Abi ya kim bu gerçektende ya .... Melek falanmı yoksa.. . Yani birden bire öyle çiddi çiddi anlatmaya başladında ondan sordum....Tamam tamam kızma sustum işte.. .. Gelelim bizim gurbetçi vatandaşlara; Günlerden bir gün Akşam olmuş gece karanlığı çökmek üzere, Saat 20.00, Bizimkiler yaklaşık 12 kişi, bilgisayar dersi görüyorlar. Derken öğretmenleri Memed tenefüste aralarından bir kaçını yanına çağırarak dersten sonra beklemelerini tavsiye ediyor. Avni O anda aynı odada gelişmeleri izliyordu. Memed ona daha önce düşüncelerini anlatmıştı. O gün ders bittikten sonra kalan birkaç kişi Memed'in gelmesini bekliyorlardı. Uzun bir bekleyişten sonra toplanan kişilere Memed bey , Bir şirket kurmak istediğini anlattı. Herkez bir den şaşırdı. Memed tüm iyi niyetiyle bu şirketi kurmak istiyorsa onlara ne! diye düşündüler. Fakat Memed bey topladığı kişilerinde bu şirkete ortak olmalarını teklif edince, bir den herkez de bir şeref bir gurur meydana gelmiş ve olup olamayacağını düşünüyorlardı. Öyle ya gurbetçilikten patronluğa kim istemezki. Sabırla dinlediler ve öğretmenleri Memed beyin konuşması bittikten sonra bir sonraki haftaya düşüncelerini ve cevaplarını bildirmek üzere ayrıldılar. Avni eve geldiğinde; Bu şirket’i kurma fikri aklına epeyce yatmıştı. Ablasının da fikrini almak istedi. Ablası pek istekli ve taraftar olmamasına rağmen, “Dikkatli ol! bakalım zaman neler gösterecek” diyerek onayladı. Ama tembih etmeyi de unutmadı. Đşin rizikosu da vardı bütün birikenler uçabilirdi. Yani hazır Avni Semi yi de bulmuşken, Evlilik planları yapmaya başlamışken, Firma kurma hele, hele ortak olarak birisi ile çalışma, ablasına pek mantıklı gelmiyordu. Avni ise ablasını yatıştırmak için - “Abla daha semi 19 Yaşında. Henüz benim ondan hoşlandığımı bile bilmiyor. Daha annem gelecek, Görecek beğenecek vs. vs. Yani senin anlayacağın uzun iş. O zaman kadar firma olayı belli olur..” dedi. Ama yinede Avni'yi bir düşünce sarmıştı. Ne olacaktı şimdi? Firma kurmak için Avni'nin hiç bir girişimi, deneyimi bu güne kadar olmamıştı. Becere bilirler miydi? Ama Sarı ağa, << Bizler bu işi yaparız hiç korkmayın>> dememiş miydi? Yaparlardı da...... Pazar günü folklor vardı. Semi de Folklora gelecekti. Semi bunu açıkça söylemişti. Avni Pazar sabahı Şeref ağabeyi de alarak doğru folklora gitti. Folklora bu sefer Semi de erkenden gelmiş kavun içi eşofmanlarını giymişti. Avni çanla başla bir bakıma hey millet buraların efendisi benim dermişçesine, ortada üçe bölüme ayırttığı gurubu çalıştırıyordu. Şeref ağabeyde Davul ile tempo tutuyordu. Ay ile Konuşan Adam Ara verildiğinde Avni Seminin yanına gitti. Avni’nin onu çok özlediği her halinden belliydi. Semi de Avni’ye daha samimi davranıyordu. Konuşurken Avni’nin gözünün içine bakıyor gülücükler ile hayran, hayran kendisine karşı gösterilen bu ilgiye bir bakıma teşekkür ediyordu. Bu haftanın diğer haftalardan tek değişikliği. Semi ile beraber tam tamına 5 erkek daha folklora başlamıştı sanki Semi’yi duyan folklora geliyordu. Aslındada öyleydi ama bu folklor. insan ne niyetle gelirse gelsin. ilk halaydan sonra kardeş olunuyor. Semi sevecen bakışları ve gülüşleri ile tüm çocukların başını döndürüyordu bu da Avni’yi aslında çileden çıkartıyordu. Avni yinede kimseye çaktırmamaya çalışıyordu. Bu Folklorda Pazar günü sıkı bir çalışma vardı. Bir ara Şeref ağabey alıyor yeni figürler ve oyunlar gösteriyordu. Şeref ağabey işe başladığında Avni de öğrencilerin arasına katılıyor ve öğreniyordu. Yarışmaya 2 ayları kalmıştı. Gurup yerine oturmuş 4 x 8 yani 32 kişi sahneye çıkabilecek duruma gelmişlerdi. Bu arada her fırsatta gösterilere de gidiyorlardı. Gurubun sahne tecrübesine ihtiyacı vardı. Semi 2 çalışmada sahneye hazır duruma gelmiş ve ilk gösterisine çıkmıştı. Seminin çıktığı ilk gösteride en gülünç olan olay ise Gurup ilk olarak Silifke oynayacaktı. ikinci oyun olarak ta Adıyaman. Şeref ağabey Adıyaman’ı Zurna ile çalacaktı ve ekip başı olan arkadaş zurna sesinden adeta korkmuş, bütün sinirleri gevşemiş ağlamaya başlamış ve sahneye çıkmak istemediğini belirtmişti. Đkna yolu ile, yinede onun ekip başlığı altında sahneye çıkıldı. --- Öyle ya, bu güne kadar hep saz ile çalıştılar. Bu zurnada nerden çıktı böyle birden... Sıra yarışmada oynanacak oyunu karoğrafi etmeye gelmişti, Avni her oyuncunun düşüncesini tek, tek alarak onları da yapılacak yarışmaya konsantre olmalarını istiyordu --- Yani ruhsal terör çocuklara da kazanılmazsa suçluluk duygusu verecek...hıh ... Ellerinde olan yarışmaya katılım tutanaklarında Jüri üyelerinin salonda dolaştıkları yani baştan kimin jüri üyesi olduğu belli olmayacağı yazıyordu. Sonuç olarak görülen oydu ki. Đtalyanların hazırladığı, Đsviçre de yaşayan yabancılar Amatör folklor şöleni adlı yarışmada, epey bir profesyonel, yönetim kurulu kadrosu mevcuttu. Elbiselerden, oynanan oyunlardan ve hatta grubun genel durumundan dahi not verilecekti. Bu notlama soyunma odasından, ödül merasimine kadar olan zaman demekti. Yani taşkınlık olmayacaktı. ---- Bu da bizim millet için çok zor bir şey aslında.... Yarışma kurallarının okunduğu bu çalışma gün’ün de Şeref ağabey uster derneği yönetim kuruluna - “bu günden itibaren çocuklara mümkün olduğu kadar çok sahne gösterisi alın” dedi. Çünkü Gurubun sahne tecrübesi o kadar fazla değildi. Avni bile henüz üç, dört ayda bir araya gelerek oluşan gurubun ne kadar çabuk geliştiğine inanamıyordu. Sanki hepsi doğuştan kabiliyetliydi. Bir grubun, toplulukların, bu kadar çabuk kaynaşmasında en büyük etken ailelerin birbirleri ile anlaşabilmeleri ve hep beraber çalışmalara aktif katılmalarıydı. 15.11.2006 19:30:00 Copy rigth 2006- Mertol Gürzel 153/359 Her gün bir aile, verilen molalara börek, poğaça vs. getiriyor. Molalarda bir şenlik havasında geçiyordu. Guruba katılanların en küçüğü on altı en büyüğü yirmi yaşındaydı. Hafta araları Avni, Memed’in yanına gidiyor onun sınıfında, Memed beyin teşvikiyle Avni, öğretmenlik yapıyor ve bu arada kurulacak olan şirketin hazırlıklarına çalışılıyordu. Avni Memed bey’e sonsuz güven meye başlamıştı. Hatta bazen onu adeta sadece kendisi için yollanan, işçi olarak başkasının yanında çalışma acısından kurtaran, iyilik meleği gözü ile bakıyordu. Daha önceden kararlandığı gibi salı günü Memed bey’in şirketinde ortak olabilecek aday kişiler toplandılar. Toplantıda daha Avni’nin tanımadığı diğer insanlar ile yaklaşık 20 kişi bulunuyordu. Avni dışında öğrencilerden oluşan bir gurup vardı. Toplantıda esen hava süper gözüküyordu. Herkes’in içi neşe ile doluydu. Memed bey girdiğinde herkes sabırsızca bekliyordu. Memed bey, neler yapabilecekleri konusunda teklifler getirirken bu teklifler tartışılıp, Avni ve diğer ortak adaylarından da fikirler geliyordu. Meselâ Abuzittin ağabey bilgisayar destekli sürücü, ehliyet imtihanını hazırlanmasını önerdi. Daha sonraları Đsviçre de yaşayan Türk işçilerin temel ihtiyacı olan Almanca kursları ve yurt dışındaki gurbetçi çocuklarının başlıca derdi olan okuldaki derslerin eğitimi ve birçok başka fikirler sunuldu. Ve hatta bu fikirlerin arasında Đsviçreliler için Türkiye de tatilli bilgisayar dersleri bile vardı. Öyle ya Memed ağa bazı kuruluşların ispanya da böyle kurslar düzenlediğini ve tıklım ,tıklım dolu olduğunu söylüyordu. Memed ağa söylediğine göre doğrudur! -- Hemde ne demessin olum Avni bi araştırın ya şu adamı aslı varmı benim midem buandı böööö.... .. Aynı gün konuşmaların hemen arkasından görev taksimleri yapıldı Mesela St.Gallen bölgesi 2 kardeş olan arkadaşlara verildi. Programcılık Hüsamettin arkadaşa, Luzern bölgesi de şabana verildi ve böylelikle hayalde Memed ağanın şirketi hemencecik kuruldu. Hemen haftasına da faaliyete geçti. Bu firmanın ortakları için ise, o günden sonra büyük bir çalışma başladı. Her akşam geç vakitlere değin çalışıyorlardı. Broşür yazımları ve hatta Đsviçre’de ki Türklerin adres kayıtları yapmak için tüm Đsviçre Telefon kitaplarının toplanması. Yazıları türkçe harflerle yazan bilgisayarları olmadığı için almanca yazıyor sonra tipex’le Türkçeleştiriyorlardı. Bu hazırlıklar yapılırken, M O W denilen bilgisayar okulunun bilgisayar salonunu kullanıyorlardı. Bu M O W denilen firma hakkında bildikleri tek konu Memed bey’in bu okula ortak olduğu ve geçmişinden aldığı tecrübelere, dayanarak hareket ettiği idi. Nede olsa O Avni'leri bu işlere sokmuştu. Ne yapacağını iyi bilirdi ve anlıyordu Yani Memed bilinçli olarak hepsini yönetiyordu. Ama nedense Bu MOW’un bürosunu bile kullanamıyorlar her şeyi sınıftaki bilgisayar masalarında zorlanarak yapıyorlardı. Toplantı yapmak için bir masa bile yoktu... Şirketin ismi.... Çalışmalar sürdükçe Yeni şirketin ismi de ortaya çıktı. Bilgisayar Eğitim Merkezi yani kısaca << B E M >> Ay ile Konuşan Adam BEM adında gazetelere ilan verildi, BEM adında öğrenci kayıtlarına başladı. Dersler Yaz tatilinden sonra başlayacaktı. Ve yaz tatilinde de Türkiye de bir yerde hep birlikte buluşacaklar, adeta çalışma kampı yapılacak, bu hafta içinde kimlerin kimlerle uyuştuğu, anlaştığı ortaya çıkacak ve ona göre işler devam ettirilecekti. Yani kısaca Amerikan sitili bir firma kuruluyordu. Firmayı kurabilmek için gereken en önemli konu, yani ortakların ortaklığının onaylana bilmesi için, para yatırmaya gelmişti. Avni’ye kalsa hemen yatıracaktı çünkü geçen zaman içinde Memed'i çok iyi tanıdığını zannediyordu. Memed 190 siyah Mercede’si ile caka satıyor etrafta dolaşıyor, Çalıştığı firmaya milyonlarca Frank ciro yapıyor, sadece primleri ile maaşının, ayda yirmi bin frangı, geçtiğini savunuyordu. --- Ay’da mı çalışıyormuş?... Avni o zamanlar yaptığı, özel işlerden aldığı kazancın yanı sıra ayda sadece üç bin frank para kazanabiliyordu. Bununda bin dört yüz frangı zaten kiraya gidiyordu. Birde okul masraflarını koyarsanız, yani sisi’nin de Avni ile yaşadığı yıllardaki sıkıntıları daha iyi ortaya çıkar. Başka değişle Ayda Avni’den nerdeyse 6 misli kazanan bir adamın Avni gibi birine ne zararı olabilirdi ki bu gerçektende iyilik yapıp birlikte daha çok başarı elde edilebileceğini savunan bir kişi idi. ---- Avni araştırdınmı ???? Toplantılar devam ederken bir gün Memed - "Arkadaşlar Đsviçre de bir AŞ şirket kurabilmemiz için en az 50'000.-- Fr. ihtiyacımız var" dedi ve sözlerine şöyle devam etti - " Bu miktarı düşündüm ki herkes 10'000 Fr. civarında yatırması lazım. Bu parayı haftaya kadar istiyorum. Para benim banka hesabıma yatırılacak. Şayet hepiniz yatırdığı taktirde bu altmış bin frank olacak bende bana düşen 70 bin frangı yatıracağım bu sayede keş 130 bin franklık sermayeli iki adet firma kurabileceğiz. Piyasaları göz önünde tutarsak firmaların biri sadece eğitimle diğeri bilgisayar satışı ile uğraşarak her iki alanda hizmet verecek." Bu söyleş hepsi tarafından alkışlanarak kabul edildi. Avni? ya Avni! Parası var mı? Yoksa bu fırsatı kaçıracak mı? Çünkü Avni gençliğinde gerek sisi yada gerek çalıştığı işlerden ve eğitime harcadığı paralar yüzünden, kenarda fazla parası yoktu. Birde buna Avni’nin evlenme doğrultusunda yaptığı planları da ekleyerek düşünürsek. Avni de kalacak olan para sıfır a sıfır. Avni hemen ablasına koştu. Ablasından borç alacaktı teminat olarak ta Avni’nin bankada yatan okul için olan parasını gösterecekti. Avni kendi parasını yıllık yatırdığı için bozduramıyordu. Yaklaşık üç gün ablasını iknâ için uğraştı. Ancak çarşamba günü ablasının bankaya kefil olmasından sonra aldığı kredi miktarını Parayı Sarı çizmeli Memed ağaya verebildi. Kendi çalıştığı bankayı devreye sokmak istemiyordu. Korkusu şayet Avni’nin firma kurma fikri yayılırsa onu hemen işten atarlardı. Çarşamba günü Avni arkadaşı Dinçer ile buluşup Memed ile buluşulacak olan Banka ya gittiler. Bankanın önüne geldiklerinde Memed henüz ancak gelmişti. Vakit öylen üstü olduğu için Memed onları hemen köşedeki Restoran’a yemeğe davet etti. 15.11.2006 19:30:00 Copy rigth 2006- Mertol Gürzel 155/359 Yemekte şirketin geleceğini hayal ettiler. Memed’in ikna gücü o kadar çoktu ki, Her ikisi de Memed’in anlattıklarını olmuş bitmiş gibi görüyorlardı. Avni'nin arkadaşı Dinçer daha 19' una basmamış genç yakışıklı dinamik bir delikanlıydı. Avni’nin folklor gurubunda oynuyordu. Memed i sadece tiyatro derneğinden tanıyor, fakat onun okuluna gitmiyordu. Avni ile aralarındaki yaş farkının o kadar fazla olmadığı için iyi Avni’nin çok sevdiği bir delikanlıydı, aralarında ki en güzel özellik çoğu zaman konuşmadan bile anlaşabiliyorlardı. Dinçer bu şirkete kendisi bir iş kurmak istediği ve babası da varı ve yoku ile yardımcı olduğu için girmişti. Avni’ye de güveni sonsuzdu. Avni ve Dinçer Paraları Memed’in banka hesabına yatırdıktan sonra, Memed - "Çocuklar paraları sizlerin yatırdığına dahil not düşürüyorum" dedi. biraz heyecanlı gözüküyordu. Bizimkilerin Para yattığına bankadan verilen makbuz’u istemelerine fırsat vermeden - " Yalnız bu Para ödeneğine dahil olan makbuzları şirket kuruluşu için bende kalması gerekiyor" dedi. Onlarda "herhalde doğrudur" düşüncesiyle kabullendiler. Bu arada sadece Abuzittin ağabey parasını elden Memed’e getirmişti. Ertesi hafta yapılan toplantıda, Parasını yatıran sadece 6 kişi vardı. Sarı ağanın sözlerine göre - "Bunlar hem para yatırmadılar hem de bizim işlerimiz için sağda solda kötü konuşuyorlar. Bir keresinde Basel dan gelen hocaya firmanın asıl ortakları ve sahipleri biziz demişler zaten böyle durumlarda milletin ne düşündüğü hemen ortaya çıkıyor" ---- muş.... Paralar yatırılmış Memed’in dediğine göre Firmanın gerçek ve daimi ortakları belli olmuştu. O hafta yapılan toplantının başlıca konularını Didim de birlikte yapılacak tatil ve şirketin nasıl kurulacağı konuşuldu. Avni toplantıda Memed bey’e utanarak şirketin nasıl kurulacağını sordu. Şirketi kim kuruyor? M O W' Sarı çizmeli Memed ağanın söylediğine göre, yardımcı olacaktı. Bu firmanın muhasebecisi, bir haftaya kadar, A.G. firmalara gerekli olan, iş statü ve kuruluş planlarını Memed bey’in şirketi yani BEM için hazırlayacaklar ve vereceklerdi. Öyle ya yemeyenin malını yerler misali, çünkü Avni ve diğer beş ortağın Đsviçre’de ne bir firma kurmuşlukları vardı, nede bir iş düzenledikleri. Đçlerinden sadece bir kişi bu işlerden anlıyor oda Memed. Ve bu gurubun ona güvenleri sonsuzdu. O ne derse yapıyorlar, neyi uygun bulursa izliyorlardı. Zaten bir soru sorduklarında tersleniyorlardı. Onlar Memed’e bir A G kurulsun diyerek Para yatırmışlardı. Fakat halen A G kurulmadığına göre daha henüz ortak değillerdi. Memed beyin ortaklarının tek korkusu Memed beye karşı gelenleri Memed bey alın paranızı çekin gidin diye tersleyerek ortaklıktan soyutlaya bilmesi idi. Adamın parası var ne isterse yapar. Kim isterdi ki böyle parlak geleceği olan bir kuruluşta olmasın. Zaten Memed kurulacak A G de en az %51' hisse hakkı istiyordu. Yani dediği dedik, kestiği kestik bir patrondu.. Tatilden önce Đsviçre de yaklaşık 2000 adrese mektup yollanması planlandı ve yollandı gelişme tanıtıldı ve böylelikle BEM Đsviçre de yaşayan Türklere hem Gazete Ay ile Konuşan Adam kanalı hem de direk mektup yolu ile Memed beyin kurduğu bir firma olarak, tanıtılmış oldu. Yaz gelmiş haziran olmuştu, Avni bir yandan BEM in bürosunda der kitapları hazırlığında bir yandan da broşür basımlarıyla ve kendi iş yerindeki projesi ile uğraşırken bu arada Folklorda ki çalışmaları da götürüyordu. Gösteriye gittikleri bir gece dönüşünde, Avni Semi'yi Evine kadar götürmüş bu sayede Arabada baş başa yalnız kalmışlardı. Bu Avni ve Semi için ilk birbirlerine duydukları hislerin saklanamaz olduğu bir zamandı. saatlerce evin kapısının önünde kuytu bir yerde konuştular. Fakat Avni bir türlü cesaretini toplayıp Semi’ye teklif yapamıyordu. Zaten Semi ile konuşurken başı dönüyordu. Semi de Avni’ye bakarken gözlerini Avni’den hiç ayırtmadan dikkatle dinliyordu sanki Avni’nin ağzından çıkacak sözleri ezberlercesine. Tanıştıklarından bu yana tam dört ay geçmişti. Avni bu ara Semi yüzünden kıskançlıktan delirmişti. ama her seferinde daha çok genç, hali ile kendi dünyasında özgürce yaşamalı diye düşünmeye zorlayıp duygularının bastırmıştı. Ama bu akşam bu akşam teklif edecekti. Avni bir ara durdu... sessizlik oldu. belki beş dakika konuşmadılar her ikisi de önlerine bakıyorlardı. - "Şey Semi !" - "Evet Avni dinliyorum" Seminin her zaman bu tavrı Avni’yi deli ediyordu. Avni içinden “üff zaten biliyorsun beni bu kadar neden zorluyordun” dedi ama ancak Semi’ye - "Pazartesi öylen üzeri buluşalım mı " diyebildi, - "Tabiiyi ki olur memnuniyetle" diyerek bu teklifi yanıtladı. Ardından iyi geceler dilediler uzun, uzun bakışarak Semi arabadan indi Evin kapısına kadar gitti orda durdu Ona hala bakan Avni’ye bakıyordu sonra el sallayarak Evin ana giriş kapısından kayboldu. Pazar günü çalışmada Semi ile Avni nerdeyse hep beraber dolaşıyorlardı. Nerden buluyorlarsa saatlerce konuşabiliyorlardı. Çalışma bittiğinde Semi Avni’ye - “Yarın görüşmek üzere” dedi ve Ablasıyla birlikte gözden kayboldu. Şügi de ardından Avni’ye - " oooo beyim haberimiz yok neler olmuş anlat bakalım" dedi, darılmış olarak. Avni son zamanlardaki yoğunluğundan ve Birtanesi’ni çok anlatmaktan çektiği problemler ve aynı nedenle herkezin aptalca bulduğu Avni’nin sevgisinden dolayı gerçekten, geçen bu kadar zaman süresince Şügi’ye fazla bir şey anlatamamıştı. Göl kenarında bir kahveye oturdular dondurma yiyerek konuştular. Gerçi Şügi şu Memed’i pek tutmuyordu ama Bilgisayardan, ve Bilgisayar piyasasından anlamadığı için Avni onun şüphelerini. eritebiliyordu. --- Hem zaten parayı da kaptırdı şimdi caysa nooolcak yani... Semi ile ilk buluşma 15.11.2006 19:30:00 Copy rigth 2006- Mertol Gürzel 157/359 Pazartesi günü Avni tam sat 11:45 te Seminin çalıştığı yere varmış. onu beklerken sigara üzerine sigara içiyordu. Semi’yi uzun binanın köşesinden döndüğünü görünce hemen sigarasını attı ağzına bir sakız aldı. Bir parçada parfüm süründü. Uzaktan saçlarının uzunluğundan dolayı sanki boynunu eğerek gelen Semi’yi izliyordu. Semi Podest’te yürüyen mankenlerin edasında Avni’ye doğru ilerliyordu. Attığı her adımda üzerindeki ince Max’i elbise rüzgardan bacaklarına yapışıyordu. Avni keşke fotoğraf makinesi olsa dedi... ---- Ya ! Olum... Alsana bi tane şu foto makinelarından.. Rusyada da aynı şeyi dedin durdun... Semi ile Avni daha sonra yakınlarda olan restorana gittiler yemek yediler yemekten sonra Avni birden Semi’ye. - "Semi biliyor musun seni, çok ama çok seviyorum.... Benimle evlenir misin? “ diye sordu --- Çüş lan çüş öylemi sorulur ne yapıyorsun kız daha ondokuzun da Avni .... Avni Bu soruyu sorarken hiç düşünmeden aklına geldiği gibi sormuştu. Semi susmuş Avni’ye hayretler içinde bakıyordu. - "Şey ben daha on dokuzumdayım bu teklif için erken ama senden bende çok hoşlanıyorum. Seninle çıkabiliriz" diyerek Avni’nin sorusunu yanıtladı. Avni bu laf ile tam poposunun üzerine oturmuş oldu -- Oh olsun işte adam şap diye seninle evlenmek istiyorum dermi lan Salatalığın türkçesi olan Avni.... "Kadın dediğin Đstanbul gibi olmalı Fetih'i zor Fatihi tek olmalı".Ha ne dedim ben. Đyi oturdu yerine bu laf...... Bu arada Garson gelmiş hesabı Avni ödemiş Semi ile gene Arabaya binmişlerdi. Semi Arabada Avni’ye - "Biliyor musun ben ilk defa bir erkekle, yani seninle çıkıyorum, ve beni ilk kez sen yemeğe götürdün." dedi Avni şaşırdı. Semi gerçektende o kadar oldun ve bilinçliymiş gibi davranabiliyordu ki ister kelimelerle ister hareketlerle. Bu kelimeler Avni’ye şok etkisi bırakmıştı yani Avni gene ön yargılarının kurbanı olmuştu.. Semi Arabadan inerken Avni ona.. - "O kadar güzelsin ki şu anda seni öpmek istiyorum" dedi - "O zaman neden bunu yapmıyorsun" dedi Avni Semi’yi öptü. Bu öpücük çok kısa ama Avni’nin unutamayacağı tesirde bir öpücük oldu, yumuşak ama etkili. Artık Semi ile Avni resmen çıkıyorlardı. Bu günden sonra her gün hem öğlenleri, hem de akşamları iş çıkışı Avni Semi’yi alıp istasyona bazı zamanlarda evine bırakarak, birlikte oluyorlardı. Aralarında Seminin isteği üzerine, bir antlaşma yapmışlar kapalı kutularından kimselere bahsetmeyeceklerdi çünkü, Semi gerçekten de babasından çok korkuyordu. Önlerindeki pazar Yarışma vardı. yarışmadan sonra tatile girilecekti yani folklor çalışmalarına yaklaşık iki ay ara verilecekti bu sırada Avni Annesini Seminin anneleri ile tanıştırmış. Avni kendi annesine de olan biteni anlatmış. Bu kızı gerçektende istediğini söylemişti Avni’nin Annesi nede olsa eski Osmanlı gelini olarak Semi’yi iki saat boyu çalışmada tepeden aşağıya süzmüş - "Fena değil.. Biraz çok zayıf ama, çok şirin ve kibar beğendim" demişti. Artık Avni emindi gerçektende istediği kişiyi bulmuş ve onun da Avni’ye olan sevgisini her an hissedebiliyor ve kesin olarak ta Semi ile evlenmek istiyordu. Şimdi artık iş büyüklere kalmıştı. Ay ile Konuşan Adam Avni o akşam evine geldiğinde yalnızdı. Kimseyi de aramadı telefonla bile konuşmadı. Şu anda bu yalnızlığa ihtiyacı vardı. Doğru tavanda duran özel kelepçelere Ayaklarından bağlanarak dinç ve dinamik olan vücudunu aşağıya doğru astı. Sakinleşmesi gerekiyor ve olayları süzgeçten geçirmesi gerekiyordu. Kafasının içi bu gün olanlardan dolayı çınlıyor adeta beyni kaynıyordu. Avni kendini baş aşağı asmışken aklına birden Birtanesi geldi. Avni aslında gerçektende senelerden sonra tekrar mutlu ve çoktandır yaşamadığı hisleri tekrar tadıyordu.. Yani Avni Đsviçre’ye geldiğinden beri kendi kültürünü hatta dilini unutmaya başlamıştı. Burada Türkalamanca dedikleri bir lisan konuşuyorlardı. Yani yarı türkçe yarı almanca. Yada başka bir değişle her ikisi de tam değil. Hem Avni Türkiye de okusaydı. Hiç değilse edebiyat tarih genel kültür gibi derslerde görecekti şimdi birisi Avni’ye Namık kemal yada Yahya Beyatlı veya Yunus Emre dese Avni boş, boş bakacak acaba bunlar neden bahsediyor diyecek belkide Kıral’ın çıplak olduğunu gördüğü halde Aptal olmasın diye kralım elbisen çok iyi görünüyor diyecekti...Yani atacaktı ve tabiiyeti ile bilmediği konularda konuşursa kendini rezil edecekti. Avni Bir kaç mekik hareketinden sonra kendini bağladığı kelepçelerden kurtarıp indi. Müzik setinin yanına gitti, Barış ağabeyin plağını pikaba koydu. <<Gelir kol düğmelerimin buluştuğu an>> şarkısı ile . Saat çok erken olmasına rağmen ışıkları söndürdü. Sigarasını ve kül tablasını aldı köşede duran yastığın üzerine bağdaş kurdu ve oturdu. Evet Birtanesi’ni galiba artık özlemiyordu. Avni emindi ondan çok daha iyi bir insanla tanıştığını biliyordu ve aradan çok az bir zaman geçtiği halde, Avni Semi’deki yani ona karşı olan Elektriklenmeyi sanki kendi aralarında yani Avni ile Semi arasında olan elektriklenmeyi bu Yaşadığı günü, aralarında gizli bir kablo bağlantısı varda, tüm bilmek istedikleri aktarılmış gibi hissediyordu. --- Abi ne diyorsun sen ya ben bişi anlamadım .... Avni’nin anlatmak istediği, Yıldırım aşkı... Esasında bu iki kız yani Avni’nin Birtanesi ve Semi hiç mi hiç birbirine benzemiyordu. Avni’yi çeken Semi’ye bu kadar tutulmasının sebebi olan bir benzerlik değildi. Daha çok Avni bu kadar zaman içinde hiç unutamadığı Birtanesi’nin olabileceği tüm değerleri ve nitelikleri kafasında bir araya getirmiş kendine bir şablon yapmış ve bu Şablona da en iyi de Semi uymuştu. Zaten Avni Birtanesi’ni Avni’nin yaptığı bu şablona uyup uymayacağından artık emin bile değildi. Bu arada Avni’nin şablonunu zorlayan O kadar çok kişi olmuştu ki Avni de kendine eş olarak aramada kullandığı şablon gittikçe katılaşmış zorlaşmıştı. Sanki Pamuk prensesin sihirli camdan ayakkabısı gibi.. Avni emindi Semi gerçektende onun aradığı kişi idi. Bu günden sonra Avni ile Semi büyük bir aşk yaşamaya başladılar. Avni avazı çıktığı kadar haykırmak herkese Semi ile olan karşılıklı duygularını anlatmak istiyordu. Ama buna Semi’den izin yoktu. Semi babasından çok çekiniyor ve Avni ile olan ilişkilerinin gizli kalmasını istiyordu. Yani Kimseye çıt yok. hatta Şügi’ye bile yani yapabildiği kadarıyla. Zaten Avni ne kadarda istese, eskilerden beri kızlarla yaşadığı ilişkileri kimselere anlatmaz, anlatamazdı Buna da iki sebep vardı . -- Ya abi ben gene şüpheleniyorum bu 15.11.2006 19:30:00 Copy rigth 2006- Mertol Gürzel 159/359 bizim Avni gene kazık yemesin kadın kısmına güven olmaz sanki bu gizliliğin altında başka birşeyler yatıyormuş gibime geliyo ama neyse görcez gayri ....... Birincisi: Đlişki çok iyi gider ama çeşitli sebeplerden dolayı ayrılınsa her ikisi açısından konuşulan konular kötü sonuç verebilirdi ve Avni kesinlikle onun anlattıklarından başkalarının zarar görmesini istemezdi. Đkincisi ise Avnilerin bir Erkek arkadaşı vardı O bir Türk kızı ile neler, nerelerde e nasıl yaptığını, kızın nasıl olduğunu her seferinde ballandıra, ballandıra anlatır, Şügi ile Avni sanki olayı yaşarlardı. Bir gün bu çocuk O her yerde anlattığı kızla evlendi. Bu seferde Avni ile Şügi o kızı ne zaman görseler Arkadaşlarının anlattıkları akıllarına gelir kızı nerdeyse çıplak görürlerdi önlerinde. Bu sebepten dolayı da Şügi ile Avni bu arkadaşları ile aralarına sınır koymuş fazla görüşmemeye itina gösteriyorlardı. Çünkü bu kız çok güzel ve çekici idi buna birde arkadaşlarının anlattıklarını eklersek her şey filim gibi ortaya çıkıyordu. ... Bu da bizim ikiliye çok geliyordu... Bu sebep örnek alınılırsa ilişkiler yaşanmalı ama anlatılmamalı. Salı günü Avni BEM toplantı için gitti. Firma çalışmaları hakkında Memed Avni ve diğer ortaklarına uzun, uzun demeçler verdi. Yapılacak tatil hakkında olan gelişmeleri ballandırdı, abarttı anlattı. Hatta Memed bey’in diğer ortakları yani M.O.W. den Đsviçreliler de tatile gelecek, helikopterle karşılanıp, Bursa’daki Memed e ait olan mermer fabrikalarının alanları üzerinde gezilerek, Bir nevi Memed bey’in sahip olduğu arazi, Dallas dizisinde olduğu gibi Đsviçrelilere BEM kapitali gibi gösterilip göz boyanacaktı. Bu gezileri yaparlarken Memed beyin Dinçer olacaktı. --- Ohhh ohh gezin bakalım Bursa’da nerede kalacaklar ...... Geceleri de Bursa’da damına helikopterle inile bilinen lüks bir otelde kalacaklar ve hatta bir kaç bayan ve bol dansözlü Đsviçrelileri ağırlanacak geceler hazırlanacaktı. --- Ben demedim mi? şu memedi hiç gözüm tutmadı doğrusu ya hayırlısı Allah’tan ..... Memed bunların firmanın Đsviçre piyasasına girebilmesi için şart görüyordu... Yani birkaç Đsviçrelinin gözünü boyayarak ne kadar güçlü olduklarını göstermek gibi.. Anlattığına göre Memed bey’in ümidi bu firmanın Referans olarak gösterilmesiydi. Yarışma Günü Cumartesi olduğunda sabahtan Avni hemen kalktı Bu gün öyleden sonra yarışma vardı hemen kahvaltıdan sonra yola çıktı uster gitti. dernekte buluşacaklardı. Bu aralar başka bir arkadaşta kalan Şeref ağabeyde oraya direk gelecekti. Grup hazırdı otuz iki Kişi artı iki yedek ile yarışmaya katılacaklardı. Oyuncularında katılımı ile ortaya çok güzel bir karografi çıkartmışlar, iki kere beş dakika olan bu yarışmada, folklorumuzun dört yöresinden üç er oyun sergileyeceklerdi. Zaman ile çalıştıklarından her şey profesyonelce hazırlanmıştı. sadece gösteri kalmıştı. Usterden yola çıkıldığında Avni semi ile Şeref ağabey için Avni’nin getirmeyi unuttuğu zurna uçlarını almak için ilk önce Avni’ye uğrayacaklar oradan yarışma salonuna gideceklerdi. Avni’nin evine geldiklerinde Kapıda Semi durakladı içeri girmek istemedi. Semi bekar bir kişinin evine yalnız olarak girmek istemiyordu bu halinden belli idi. Ama Semi susamıştı, Avni Semi’ye ayakkabılarını çıkartmadan mutfağa gidip suyunu içmesini söyledi. Semi Avni’ye bakınca. Avni ona - "Ben daha Zurna uçlarını arayacağım lütfen.. Hem bu ev bundan sonra senin evin... istediğin zaman denetlenmeye açık ". Ay ile Konuşan Adam dedi Semi güldü. Avni’nin neyi kastettiğini biliyordu yani Avni açık, açık “bekarım ama çapkınlığım yok, istediğin an bana baskın yapabilirsin” diyordu. Semi içeri girmek için hamle yaptı. ama Durdu. Hazırlandı sağ ayağını kaldırdı kapı eşiğinden içeri girerken - "Bismillahirrahmanirrahim" dedi Sonra utandı Avni’ye baktı - “Daha ilk kez bir erkeğin evine giriyorum” dedi.. Avni Seminin bu hareketine bayıldı dura kaldı. Aklına çok uzaklardan bir şey geldi Avni’nin Đstanbul dan tanıdığı bir kız evden çıkarken bir keresinde besmele çekmek uğursuzluk getirdi diye besmele çekmezdi.. Avni gayet memnun güldü.. Avni zurna uçlarını buldu Semi suyunu içmişti tam çıkarlarken Avni durdu Semi’yi kendine çekti ve öptü uzun öpüşmenin ardından. Avni Semi’ye - "Đnşallah benim evime gelişin son değil ömür boyu olur" dedi. Semi’den bundan sonra Avni’nin sık, sık duyacağı O meşhur cevaplardan biri geldi.. - "Kısmet...." -- Aferim ya tuttum bak bu kızı.... Avni ile Semi Yarışma salonuna geldiklerinde gurup soyunma yukarıya odasına çıkmış giyinmeye başlamışlardı. Çocukların hemen, hemen hepsi panik içindeydi. Her şey her yerde ve bir kaos ortamı vardı. Avni ilk olarak takımı 32 kişi oyuncu, 5 müzik, ve 3 Teknik görevli olarak karşısına aldı. - "Herkes beni dinlesin!... Susun lütfen..." --- ooo her kez kendi telaşında kim takar Avni’yi - "SUSUNNNN DEDIMMMM " Herkesin aynı anda birden sesi kısıldı, kimseden çıt çıkmıyordu. ---Avni de iyi yani bi bağırdımı taaa on kilometreden duyulur tıpkı yelkende Selim ağabeyden öğrendikleri gibi.... Sonunda herkesi susturabilen Avni. O meşhur ve dağları deviren konuşmasını yaptı. Çocukların hemen, hemen hepsi moralsiz ve rezil olacaklarından emindi. Avni de bu olayın böyle olmadığını ve diğer grupların onlardan, iyi olmadıklarını anlattı. Bu doğruydu gerçektende Türk halk oyunları hem figür zenginliklerinden dolayı hem de Kostümlerdeki renk ve işlemelerin çok çeşitlikleri zaten kendi başına yarışmada iyi puan almak için yeterliydi. Avni zamanki gibi sadece dereceye girmenin yeterli olduğundan emindi. Yani aslında Avni için kazanmak değil katılmak önemliydi. Ama Bir bakıma guruptakilere de moral vermek gerekiyordu. Avni gruptakiler bu sebepten dolayı ne kadar iyi olduklarını buradan dışarı çıktıklarında herkese her yerde centilmenlik, ve saygı gösterecekler yani hal ve hareket puanlarını alacaklardı çünkü onlar, salondaki diğer gruplardan çok daha disiplinlilerdi. Avni Grubun hepsine nasıl davranmalarının gerektiğini ve panik anında bile sakin serinkanlı olmalarını öğretmiş ve uygulamalı tatbikatlarını yapmıştı. Sahneye altıncı grup olarak çıkacaklardı. Soyunma odasından tekrar teori olarak tüm kaografiyi ele aldılar. Soyunma odasından ses çıkmıyordu, sanki içerde yazılı yapılan bir okul sınıfını andırıyordu. Sahneye çıkmadan yaklaşık yarım saat önce herkes gene taktik, gereği salona indiler kendilerine ayrılmış olan masada diğer yarışmacıların gösterilerini seyrettiler. Sıra onlara geldiğinde, sessizce sahne arkasına gittiler yerlerini aldılar, müzikçiler yerine geçti Avni hâlen gurubun başındaydı Herkes sıraya 15.11.2006 19:30:00 Copy rigth 2006- Mertol Gürzel 161/359 geçmiş ve heyecan doruktaydı. Avni Guruptaki herkese tekrar cesaret verdi, Semi ona çok anlamlı ve korkulu gözlerle bakıyordu. Avni onun yanağından okşadı. elinden gelse herkesin içinde öpecekti. Avni kendi kendine sırıttı. Ama bir gerçek vardı Avni çok mutluydu. gerçektende çoktandır bu kadar mutlu olduğunu hatırlamıyordu. Gurup sahneye çıktı. Müzik zurna saz ve akordeon’dan oluşuyor ayrıca bir davul ve koltuk davulu da mevcuttu. Müzik salonda nerdeyse yankılıyordu. Kronometre Hakemi başlama işaretini gösteren Gonga vurduktan sonra Gösteri başladı. Takım ilk olarak on altı kişi olarak sahneye çıktığında herkes den alkış kopmuştu diğer gruplar ortalama on iki kişiydiler, daha sonra diğer on altılı grup gelince salondan, şaheser bir alkış koptu. Grup şaheser ,oyunları ise süperdi. Sekizer kişilik karografi ile düzenleniş olan oyunlardaki sekizer kişilik gruplar sanki tek bir vücut gibi hareketlerini sergiliyorlardı. Gurup yerden kalkmış sanki havada yüzüyordu. Tamamını beş dakikada oynamaları gereken bütün oyunları bitirdiklerinde, aynı anda hem bitlis yöresinden hem de Gaziantep yöresinden en göze hoş gelen hareketli oyunları oynamışlardı. Yarışmayı tam olarak dört dakika elli beş saniyede bitirdiler. Bu Avni için Zaman hakeminin de tam not vereceğinin bir işareti idi. Yarışmalarda selamlama olmadığı için grup dışarı çıktı ve doğruca soyunma odasına gittiler. Hepsi kan ter içinde kalmış ve hatta aralarında tartışmalar bile başlamıştı. Yani sadece kendi bildikleri hataları ona buna veriştirerek kendilerini eleştiriyorlardı. Avni girince herkes sustu. Avni memnundu olan ufak tefek hatalar göze batmamıştı, ama yarışmanın ikinci bölümü vardı. Verilen aradan sonra yarışmanın ikinci bölümünde de problem olmadan hazırladıkları oyunu sergilediler, salondakiler sanki büyülenmişçesine, Bizim grubu alkışlıyorlardı ve sahneden nerdeyse inmelerine izin vermemişlerdi yinede Jüri daha toplanmamış ve notlama verilmemişti. Notlama başladığında Đtalyan grubu ile Đspanyol gurubu baş başa gidiyorlardı. ama daha bizimkilerin notlaması daha açıklanmamıştı. Avni sabırsızca ayakta dolaşıyordu, Bir ara elinin tutulduğunu hissetti. Evet Avni bir elini o kadar kalabalığın içinde oldukları halde Seminin sol omuz’una koymuş Semi’de onun elini tutmuştu. Salonda yaklaşık , bin kişi vardı Herkes nefeslerini tutmuş sonuçları bekliyordu. Hatta yan masadaki Portekizliler Avnilere işaretle siz kazandınız diye işaret ediyorlardı sanki bütün herkes Avni’nin grubunun birinci olduklarını biliyordu, bir tek buna Avni inanamıyordu. Yani olanların hepsine, Bir yandan Semi ile çıkıyor Seminin sevgisini hissediyor bir yandan, her etrafındaki herkes onları kutluyordu. Jüri üçüncü olan ardından ikinci olan gurupları açıkladı her tarafta neşe vardı. Tüm masalar bizim Türklerin masasına bakıp siz siniz diye işaretler yapıyorlardı. ve Arkadan Birinci açıklandı... --- Kim yaw merakettim hadi söylesene.. Avni’nin gurubuydu birinci olan. Birden Avni kucaklara alındı havada taşınarak sahneye götürülüyordu. Şügi bile tek eli ile masalara vuruyordu. Semi ve diğer kızlar sevinç gözyaşları akıtıyor ama Avni’de gene o eski bildiğimiz burukluk başlamıştı. Avni sevinemiyordu sanki sevinirse bu mutluluk ondan alınacak gibiydi. Sahnede Birincilik kupası Avni’ye verildi Avni’de Ekip başına verdi. Ekip salonda Davul zurna eşliğinde tur atmaya bildiğimiz halayı oynamaya ve diğer ülkelerden olan kişileri dansa kaldırmaya başladı Bu olaydan Komitede memnundu Sahnede bir Avni birde birkaç sahne teknisyeni kalmış aşağıda seyircilerin orda olanları seyrediyorlardı. Birden Avni’nin gözüne Kapı ilişti arada bir açılıp kapanıyordu bu kapı. Avni’nin içi buruldu. Evet Avni ilk kez bir başarı elde Ay ile Konuşan Adam etmiyordu. Daha bir kaç ay önce diplomasını Almanya da en iyi puan olan Bir ile kazanmasından sonra çıkartıldığı poteste diplomasını aldığında da aynı şey olmuştu. O gene yalnızdı. yani Binlerce kişinin içinde hep Avni yalnızdı Yani yanında O yoktu --Genemi ben bıktım ya.... Ama şu anda Avni’nin önündeki manzara Avni’yi çok mesut ediyor ama bu insanların neşesine Avni katılamıyordu sebebini kendide bilmiyordu. --- Abi Kapıya nooldu... Evet kapı.. Avni’nin istediği aslında O kapının açılıp içeri bir tek kişinin girmesi ve Avni ona gururla "Bak ben her şeye sadık kaldım Başarım senin sayende" deme isteği idi. Ama Kapı Avni için hiç açılmadı. gelenler hep yabancı kişilerdi. Daha sonra gurup Avni’yide yanlarına aldı birlikte halay çektiler. O gece yemekler yenildi kendi aralarında kutladılar dernek lokalinde de gene şenlik oldu. Sonuçta Semi de Babasıyla evlerinin yolunu tuttu. ve Avni gene yalnız kaldı. Bir bakıma kimsesi yoktu. Ama çevresinde insanlar kaynıyordu. Avni Semi’yi çok mu çok seviyordu ama Seminin onu ne derecede sevdiğini bile bilmiyordu. Daha henüz bu başarıdan dolayı O bile Avni’ye sarılmamış sadece uzaktan her şey için teşekkür edebilmişti. -- Tabi ya kız etraftan çekiniyor dedikodu yaparlar diye... Şügi’de arabasına binip gitmişti Park yerinde bir tek Avni kalmıştı. Arkasını döndü Mavişin yanına geldi ona bir göz attı sol tamponunu okşadı hadi yürü küheylan gidelim gayri dedi. Arabaya atladığı gibi evin yolunu tuttu. Semi Nereye ??...... Avni eve geldiğinde saat gece on bir olmuştu. Avni Bahçe kapısını açtı, Dışarıda gene Ay tam büyüklüğü ile duruyordu. Bahçedeki masanın önünde duran sandalyeyi çevirdi. Ata biner gibi üzerine oturdu. Gece olmuş herkes evlerine çekilmiş, ama Avni yine yalnızdı. Uzun, uzun ay’a baktı. aklından “acaba gerçektende Ay mesajları taşıyor mudur?” diye düşündü, kendi kendine sırıttı daha sonra kahkaha atarak güldü. Kalktı buzdolabında içinde sadece bir iki yudum kalmış olan Rakıyı aldı. Kendi istediği şekilde az su fakat çok buz koyarak bir bardağa hazırladı. --- Dur Avni ne yapıyorsun Abi ya bu çocuk Rakı içmezdi ne oldu ya... Avni’nin içi bu gece çok rahattı. Kül tablasını da önüne aldı bir sigara yaktı. Arkasından da bir yudum rakı. Ay'da sanki Birtanesi’nin resmini aradı. Ama artık Birtanesi’nin yüzünü göremiyordu. Gene güldü. Ay’a bakarak, ve onu anımsayarak her zamanki gibi ona seslendi. - "Sağ ol dostum. Sağ ol. Allah’a çok şükür her şey yolunda gitti. Yarışmayı kazandık. Semi ile halen beraberiz. Dostum biliyor musun? Sana teşekkür ediyorum hem de çok. Senin sayende, sana olan inancım la bu günlere geldim. Sende her zaman, yanımda olmadığın halde senden aldığım enerji ile bana yardımcı oldun. Seni görmeyeli seneler geçti. Demek ki sen hâlâ çok mesutsun. Bana sanki Semi’yi sen verdin. Hani hatırlıyor musun geçenlerde seninle konuştuğumda demiştim ya. Hadi artık gel! diye. Senin yerine kader Semi’yi çıkarttı karşıma. Ve ben onu şimdi senden de çok sevdiğime inanıyorum. Hem nasıl sevmem ki. Onda sakin bir sessizliğin yanı sıra süper zeka ve mantık ta var. Hele o bakışları, gözlerindeki pırıltı. Ne yapayım dostum haksız mıyım. Yoksa böyle yalnız kalmaya devam mı etmeliyim sence? Ne dersin?. " dedi. Avni Bu sözleri yüksek sesle mırıldanıyordu. Kendi kendine güldü. Rakıdan bir 15.11.2006 19:30:00 Copy rigth 2006- Mertol Gürzel 163/359 yudum daha aldı. sigarasını yaktı ve devam etti. - "Biliyor musun dostum, Seni çok sevdim çünkü, sen bana daha çocukken, her zaman doğru seçimi yapmamda, kendime güvenimin artmasında, yardımcı oldun. Şimdi de Semi yi sevmek istiyorum. Ama ondan korkmadan, yalnız kalma terk edilme korkusu olmadan, gözleri kapalı sonsuza kadar, sürecek bir güvence içinde. Beni anlayacağını umuyorum Dostum.” Bir ara etraf sessizliğe büründü, Bahçeden gelen hışırtı dikkatini dağıtmıştı. Gece ay’ın aydınlığında, tek bir esintisi olmayan, mis gibi ıhlamur kokusunda ve sessizdi. Avni gözleri ile bahçedeki hışırtının sebebini aradı. Avni’nin nerdeyse ayaklarının dibinde bir yavru kirpi duruyor, Bahçede duran naylon torbanın içinde bir şeyler arıyordu. Avni kendisine meze olarak hazırladığı havuçlardan bir tanesini, küçük parçalara bölerek, yavru kirpinin önüne naylonun içine bıraktı. Kirpi Avni’yi fark etmiş, Dikenlerini kabartmıştı, fakat anlaşılan karnı çok açtı kaçmadı sadece Avni’nin hareketlerini izledi, Avni masadaki durumunu tekrardan almasıyla birlikte, havucu bulup kemirmeye başladı. Anlaşılan Kirpi de yalnızdı. Yakınlarında bir canlının olması onuda rahatsız etmemişti. Avni’de tanrı misafiri diyerek adeta bu küçük kirpi ile masa ziyafeti yapıyordu. Avni kendi kendine yaptığı söyleşisine devam etti. Aslında Bu konuları yani Avni’nin herkesten sakladığı sırları birisiyle konuşmaya ihtiyacı vardı. - “Seninle beraber olsaydım, dostum biliyor musun?. Hani ta o zamanlarda, yani hiç ayrılmasaydık. Sen beni yine bırakıp gidecektin. Seninle beraber olsaydım lisede, beni sen hiç göremeyecek tin belki. Ama ben hep orada olacaktım. Hatta senin gittiğin üniversite, senin bitirdiğin bölümden seninle aynı yıl mezun olsam. Yinede sen beni görmeyecektin dostum. Ben sana sadece uzaktan, uzun, uzun bakıp. Senin mutluluğunu yine sensiz yaşayacak senin için sevinecektim. Ama sen bunu hiç öğrenemeyecektin. Mezuniyet balosunda senin yanında otursam sen beni tanımayacaktın. Görmeyecektin ve bilmeyecektin. Ben seni sana zarar vermek için sevmedim dostum. Sadece bu gerçekleri düşünerek seni sevdim gerçekleri bilerek. Biliyorum ki sen hiç bir zaman bana dönmeyeceksin. Belkide istesen de dönemeyeceksin. Gün gelip karşılaşırsak eğer, Ben senin ne yaptığını nasıl yaşadığını bilmek için çırpınacağım sanki can çekişen bir kuş gibi. Meraktan. Ama sen. işte sen, Sorularıma bile cevap vermeyeceksin. Çünkü ben senin hiç bir zaman aklında olmayacağım. Belkide benim ne kadar aptal, yılışkan ve yapışkan olabileceğimin korkusuyla seviyesiz olduğumu düşünüp, ben sana nasılsın?, nasıl yaşıyorsun? eşin çoluk çocuk nasıl? diye sorduğumda bir cevap bile vermeye tenezzül etmeyeceksin......Haksız mıyım? ....... Galiba, her halde, ben bir yerlerde yanlış yapıyorum. Galiba ben insanları anlayamıyorum. Ben her ne kadar insanlara yanaşmaya kalksan insanlar, benden hep kaçıyorlar. Bir hatamı bulabilsem var ya..... Mesela evvelsi gün iş yerinde o çoktandır hazırladığım data bank projesi planını toplantıda sunduğumda, Roger denilen hergele, Planın içeriğine bakmazsızın, hata olmayacağını bildiğinden, sadece gıcıklık olsun diye <<Çizgiler 2 nokta kalınlıkta. Aslında 1 nokta olmalıydı>> diyerek planı eleştirmeye kalkmıştı. Sonunda kendi kendini işten anlamadığını ortaya çıkartarak, mahcup oldu. Beni yoran işte bu. Ve bunun gibi şeyler, benim neşemi kaçıran. Kendime güvenimi yitirmemi sağlayan. Yani ne bileyim işte böyle bir şey. Sonuçta sende yoksun...... Artık gelmeyeceğini de biliyorum..... Sıkıldım hayattan...... Artık bir şeyleri değiştirmenin zamanı geldi....." Avni kalktı yatağına gitti ve yattı. Ay ile Konuşan Adam Pazartesi olduğunda Avni Semi ile buluştu. Semi’nin Zürich’te çalışması hem Avni’nin hem de Seminin işine yarıyordu. Avni Semi'yi çok beğeniyor ve gerçektende sevebileceğine inanıyordu. Ama bir şeyler eksikti. Semi ona çok iyi davranıyor çok sevecen bakıyordu. her sarılışında sanki bir daha birbirlerinden hiç ayrılmayacak gibi adeta yapışıyordu. Ama Avni bir şeylerin eksik olduğunu biliyordu. Semi belkide Avni’yi çok seviyordu bu gerçekti ama.. --- Abi geveleyip durma Ne? aması..maması buldun fıstık gibi kızı götürsene salak Avni.... Avni’ye aslında Seminin bu kadar kendinden emin olması tuhaf geliyordu. Yani Evlilik sözü geçse Semi hemen <<Kısmet>> diyor Avni’nin hevesini kursağında bırakıyordu. Gelecekle alakalı bir şey sorsa Semi hep <<Bilmem.>> <<Kısmet...>> <<Bakarız.. >> gibi sözlerle geçiştiriyor Avni’ye hiç bir seçenek hakkı bırakmıyordu. Avni’de her seferinde <<Kısmete..>> verip ,verdiriyordu.. her şeye rağmen yaşadıkları gerçek Aşk ve sevgi dolu ve her dakikaları mutluluk doluydu. Esasında Avni’yi korkutan da buydu.. Avni aynı olayı ikinci kez yaşamaktan çok korkuyordu. Birtanesi ile ilk başlardan her şey yolunda gidiyordu. Günün birinde Birtanesi ona tepeden inme bir mektupla <<Đnsan Kalbine laf dinletemiyor ........ >> dememiş miydi? Ya şimdide bu doya doya Aşk ve kana kana hissettiği sevgi dolu Semi’si bir gün gelirde Avni’ye <<Insan kalbine laf....> derse Avni ne yapar dı? Avni bunları düşüne dursun bir ara Semi Avni’ye bakarak - "Avni sen nerdesin Allah’ını seversen?. on dakikadır konuşmuyorsun?" dedi Avni kendine geldi. - “Düşünüyordum dedi seninle o kadar mutluyum ki gün gelir bıkarsın diye çok korkuyorum” Bunun üzerine Semi.. güler yüzle Avni’ye bakarken - "Avni ayrılmamız için hiç bir neden yok. Bu tür düşünceleri ben hiç kafama takmıyorum. Lütfen sende takma olurmu?!" Diyerek yanıtladı. Avni’ye bu kelimeleri bu güne değin, daha kimse söylememişti. Avni aslında çıkarcılardan <<Sen benim ömür boyu arkadaşım ve dostumsun!>> laflarını çok duymuştu ama sonuçta, gidenler çıkarları bitince Avni’yi bırakanlar, hep onlar olmuştu. Avni Semi’ye baktı Semi arabanın içinde oturmuş, dışarıda duran Avni’ye bakıyordu. Çok şirin ve hep gülümserdi. Bu kadar ilgilenilmeye ve sevilmeye, Avni hiç mi hiç alışık değildi. Semi Avni’ye - "Biliyor musun Avni? Biz galiba tatilden sonra tekrar Turgau'ya taşınacağız” dedi. Avni ye bu tepeden düşme daha evvelinden hiç bahsedilmemiş olan laflar şok etkisi yarattı. Avni şaşırdı. Bu kelimeleri söylerken Semi o kadar emin ve sakin ve hatta gülümseyerek bakıyordu ki. Avni nasıl bir tepki göstermesinin gerektiğini anlayamadı. Sadece Avni - “Yani artık görüşemeyecek miyiz?.” diye sorabildi. Semi. - “Yok. Avni ben problem görmüyorum, biz her zaman görüşebiliriz. zaten folkloru da 15.11.2006 19:30:00 Copy rigth 2006- Mertol Gürzel 165/359 bırakmak istemiyorum. Ama senin bizim oralara gelmeni de istemiyorum. Çünkü, Babamı bilmiyorsun. Çok kötü şeyler olur. Şayet ilişkimiz ve birbirimize olan sevgimiz ortaya çıkarsa ki, böyle bir şey asla çıkmamalı. Babam bizim görüşmemize ne yaparsan yap izin vermez. Daha Az görüşeceğiz ve ben seni özleyeceğim. Çünkü her seni göremediğim gün benim için karanlık ve yağmurlu bir gün gibi geliyor... Seni galiba çok seviyorum..." Diye yanıtladı Avni çok şaşırmıştı Semi o kadar sakin konuşuyordu ki sanki Semi için hiç bir şey değişmiyordu. Avni - "Ama bu çok kötü bir şey, demin sana söylediğim de işte buydu. Aslında her şey o kadar kolay gelişti ki inanılacak gibi değil..” Semi Gene hiç güler yüzünü bozmadan Avni’ye - "Telefon var ya Avni" dedi. Hemen arkasından konuyu değiştirerek - “Dün yarışma ne kadar güzel geçti. Her şey anlattığın gibi oldu. Sen sanki her şeyi önden seziyorsun. Bunu nasıl yapıyorsun? Sana hayranım bu konuda" Avni bir an içinden <<Evet ne yazık ki öyle dedi ben her şeyi önden seziyorum ve hissediyorum ama sadece iki kişi hakkında. Bir sen birde O. Aslında seninde düşüncelerin de onun gibi. Senin için her şey kolay, ama beni kimse düşünmüyor. Ben hep, Ne zaman sonsuz sevgi desem başıma hep aynı olay geliyor. Sonunda yalnız kalan hep ben. Hep ben! Neden? Neden?>> diyebildi. Avni bu düşüncelerini haykırmak istiyordu, ama Avni’nin dudakları mühürlenmiş konuşamıyordu. Sadece Semi’yi sanki O an ayrılacaklarmışçasına öptü, öptü gene öptü... Sadece - "Semi biliyor musun? Bu aşkın bitmesinden korkuyorum. Senin etrafında O kadar genç ve yakışıklı delikanlılar var ki, Birde gözden ırak gönülden arak sözü var.. Ne desem ki? Beni gün gelir unutursun...Hani söz nişan falanda yok" Bu arada Avni üzgün, başını öne eğmişti. Đstasyona tiren yanaşmış neredeyse kalkmak üzereydi. Semi onun başını yaramaz bir çocuğu okşar gibi okşadı. Semi güler yüzle Avni’ye el sallayarak trene bindi ve gitti. Avni istasyonda dakikalarca bekledi. Semi’nin arkasından baka kaldı. O Akşam Avni eve geldiğinde, aklından her türlü düşünce geçiyordu. Barış Manço’nun slow şarkılarından oluşan kaset’ini teybe taktı. Lambaları kapattı.. Odanın boş duran köşesine gitti bağdaş kurarak oturdu. Ellerini ayaklarının koğuştuğu yerde, kilitledi. Sırtını düzeltti gözlerini kapattı.. Ne kadar olmuştu Birtanesi’ni görmeyeli bunu hesapladı. --- Adam gene trans oldu tabi hesap makinesi gibi maşşallah... Avni’nin Birtanesi’ni görmeyeli tam tamına , yani Birtanesi’ni son gördüğü Ataköy plajından bu güne. (3510 gün 5 saat yada 780 hafta 2 gün 5 saat) yada (114 ay 2 hafta 2 gün 5 saat) geçmişti. Başka bir değişle (9 sene 6 ay 15 gün 5 saat) Avni O günü hiç unutmamıştı. Sanki O zaman yaşananlar, bu gün gibi aklındaydı Avni’nin. Bu gün Avni için zaman sanki O son günde kaldığı yerden devam edermiş gibi geliyor. Sanki geçen bu kadar zaman içinde Avni yoktu. Yani yaşanan olaylar olmamış Avni adeta kendi hayatında misafir olarak dışardan izlemişti. Đlk defa olanlardan sanki o gün gibi etkileniyordu. terk edilmek....... Avni Birtanesi’ni en son gördüğü Ataköy plajını tekrar düşündü. Orada neler olmuştu. Avni Birtanesi’ne Đsviçre’ye gideceğini ve bir sene boyunca görüşemeyeceklerini anlatmış ama... Sonuçta Birtanesi’ni Avni orada bırakmış atlamış teknesine çekip gitmişti. Yani Aslında Avni Aşkı için mücadele etmemiş daha başlamadan yenilmişti. Ay ile Konuşan Adam Tek sevdiği Birtanesi’ni Orada Avni yalnız başına bırakmıştı. Ne düşündüğünü Birtanesi’nin hislerini bilmeden. Yapa yalnız sokakta bırakmış daha sonra geçen bir hafta içinde Birtanesi’nin evine kadar gittiği halde korkusundan onu görmek için yukarı çıkmamıştı. Yani Avni korkakça ve haince Birtanesi’nden kaçmıştı. --Yok Ya?? Bak bunu bu yönünü, hiç düşünmemiştim. ? Avni’nin bu güne kadar çektiği işkenceler zaten bunun yüzünden değil miydi?. Yani vicdan azabı. Avni neden Birtanesi’nden ayrıldıktan sonra Onu ne kadar çok sevdiğini anlamıştı ki. Tamam Sevgisini defalarca haykırmıştı ama Birtanesi Avni’yi duyacak mıydı hiç?. Duysa bile oralı olacak mıydı? Neden oralı olsun ki. Sonuçta hainliği Avni yapıp sevgisi için mücadele etmemiş Birtanesi’ni terk etmişti. Avni bilemiyordu. Acaba Birtanesi onu daha sonraları da sevmeye devam etmiş belkide Avni için açı çekmişti. Avni bunları nerden bilecekti. Avni Đsviçre’ye geldiğinde Birtanesi’nden sadece 3 adet Mektup gelmişti. Belkide Birtanesi bu üç Mektupla Avni’den hıncını almış defteri kapatmıştı. Bunun Avni farkına bile varmamıştı. Avni kendi kendine <<Acaba bu sorularıma bir gün cevap gelecek mi?>> diye düşündü. Gerçek olan bir şey varsa O da, Avni bu sefer kararlıydı O zaman yaptığı hatayı bu gün yapmayacaktı, -Aferim lan! Hatalardan öğrenince böyle tam öğreneceksin işte.... . Gerçi O zamanlar daha on altısında bir gençti ve neyi ne zaman yapması gerekir pek haberi yoktu. Aslında Belkide kıvırcık kumral saçlı, yeşil gözlü, Hırçın ve muzur bakışları olan Avni’nin Birtanesi, Ne zaman Avni gözünü kapatsa bu sebepten yıllarca karşısında duruyordu. Avni bu sefer yapması gereken konuyu çok iyi biliyordu. Bu sefer şayet semi ile benzeri bir olay yaşarsa Teknesinden aşağı inecek.. <<Hey sen bak ben artık buradayım işte tam karşındayım. Hiç bir yerlere de gitmiyorum. Ya şimdi tut elimden yada söz etme özlemekten. çok karışığım zaten tamam mı anlayabildin mi diyecekti. --- Ben anlamadım ne dedi bu ya ... Ha tamam Avni hala Ataköy’de.. fantezi’ye bak olummm... Daha sonraki günlerde de Avni ile Semi hep buluştular, Yine de mutluydular ta ki tatil zamanı gelip Herkes, Avni ve Anne’si de dahil olmak üzere tatile gitmeye başlayana kadar. 15.11.2006 19:30:00 Copy rigth 2006- Mertol Gürzel 167/359 Bölüm 11 Gemi..?.. Cuma akşamı Avni Annesini ablasından aldı. Sabahleyin erkenden yola çıkacaklardı. Şügide kazadan sonra ilk kez araba ile Türkiyeye gidecekti. Sol kolu tekrar çalışmaya başlamış, tam randımanlı olmasada, Şügi koluna sahip çıkabiliyordu. Đyileşme süreci hızla ilerliyordu. Bu seferki yolları Đtalyanın Venedik kentine oradanda Denizcilik işletmesi Gemisi ile doğru Đzmir'e. Avni'nin aklında Semi vardı. Onlar ertesi gün erkenden yola cıkacaklar, fakat Semiler kara yolundan gideceklerdi. Gerçi Semi dahil herkezin ehliyetleri vardı ama, Avni genede Yoldan korkuyordu bir iki gün içinde yugoslavya hattından 2 milyona yakın araba geçecekti. Tüm gurbetçiler türkiyeye tatile gideceklerdi. Ve Semi o kadar aslanın içinde yalnız kalmış bir kedi.. Avni Semiyi kaybetmekten çok korkuyordu, fakat Avni'nin anneside Şügide O yollara dayanamazdı. Yani Avni mecburen Semisiz gidecekti. Geceleyin Semi Annesi ve babası uyuduktan sonra Avniyi aradı. uzun uzun konuştular. Özlem giderdiler. Gerçi daha aynı günün öylen saatlerinde birliktelerdi ama, önlerinde koca bir ay vardı görüşemeyecekleri. Avni için Aydına gitme olanağıda yoktu. Avni kendi kafasına göre "fırsat bulursa genede gidip uzaktan izlerim" diyerek düşünüyordu. Sabah olunca erkenden, saat 5 te kalktılar. Avni yatmadan önce mavişe annesinin ve kendisinin bavullarını koymuştu. Geceden hazırlanmış olan Mavişe bindiler. Şügiyi almak için Avni ve annesi yola çıktı. Şügi hazır bekliyordu. Onuda konvoya katarak doğru italya.... Epey bir yol aldılar, saat dokuz civarında mola verdiler. Đsviçreden çıkmaya az kalmıştı. Akşam varacakları Venedik limanına halen beş altı saat yolları vardı. Çay poğça vs. gibi yanlarında getirdikleri yiyecekleri. Alpdağlarının üzerindeki manzarası daha doğrusu uçurumu bol bir park yerinde aşağıya bakarak yediler. Yaklaşık 2350 m deniz seviyesinden yukarda bulunuyorlardı. Bu çevrede evler yoktu ama, çam ağaçlarının misgibi kokusunu alıyorlardı. Etrafları, belli olduğu kadarıyla onlar gibi ilk molalarını yapan, italyaya tatile giden turistlerle doluydu. Verdikleri bu mola da Şüği ve Avni gene kunfu'dan adeleleri gevşetmek için, bildikleri bir kaç exersizi yaptılar. daha sonra yola çıktılar. Avninin annesi Hanedanlıktan kalan, görüntüsü kafasındaki şapka ve omuzlarına atılı olan pelerinle sanki bahçesinde gezen bir baroniçeyi andırıyordu. Hava serindi nede olsa dağbaşındaydılar. Đtalya'ya indiklerinde isviçrede dağların arasında kilitli kalmış sis ve bulutlar, artık geride kalmış çok sıcak bir hava vardı. Avniler bir sonraki mola için durdukları, Benzinciden hiç durmadan hemen ayrılıp devam etmek zorunda kaldılar. Girdikleri her mola yerinde gölgeler diğer gurbetçi Ay ile Konuşan Adam italyan yugoslaw yolcularla dolmuş, Kafalarını sokabilecekleri bir gölge bile kalmamıştı. Hava sıcaklığı 38 dereceyi geçiyordu. Avniler iki araba olarak gölgelik park yeri arama uğruna nerdeyse yolun yarısına gelmişlerdi. Ancak bir ormanın içinde olan piknik yerinde yarım saat kadar kalıp yollarına devam ettiler. Akşam üzeri saat dört gibi Venedik limanına gelmişlerdi. Gümrük işlemlerini halledip Venediği gezmeye başladılar. Sular altındaki bu batık kentin bir efsaneye göre trabzon yöresinden osmanlıdan önce göç eden kişilerce ilk temel taşlarının atıldığı söyleniyordu. Venedigte büyük katediralın önünde piza yediler tekrar gemiye döndüler. Akşam saat tam dokuzda gemiye binmişler ve türkiyeye doğru yola çıkmışlardı. Gemide Akşam yemeği servisi başlamıştı ama Avni ve Şügi güverteye çıkıp Venediği seyretmeyi tercih ettiler. Avninin Annesi Restoranda kalmış hanım efendiliğini sergiliyor garsonların hızmet etmelerinden zevk alıyordu. Kendine yine kendi yaşlarında bir arkadaş bile bulmuştu. Avni ile Şügi kaptan köşkünün üzerindeki tarasa çıkmışlar oradan etrafa bakınıyorlardı. Güvertede çok az insan vardı. Uzak yoldan gelenler kabinlerine çekilmişler dinleniyorlardı. Şügi Avniye - "Söyle bakalım Avni. O kadar kaptanlık taslıyorsun. Sen bu gemiyi kullanabilirmisin?" dedi Avni - "Kullanmasına ben kullanırım ama, buna Gemi neder? sonra acaba Gemi gidermi onu bilemem!" dedi Gülüştüler. Avni dalgındı. Yine türkiyeye gidiyordu. Aslında cok seviniyordu. Ama kafasında Semini dedikleri, Yani taşınırlarsa ne olacağını bilmemek ile Avni'nin içinde olan bitmeksizin, Türkiyeye gidince Birtanesini arama isteği, Avninin beynini kemiriyordu. Avni Sadece hayatta bu iki kızdan birini istiyordu. Ya biri yada diğeri. Belkide sonuç eskisi gibi olacak, yani her zamanki gibi, Avni her ikisinide kaybedecekti. Geçen bu kadar sene içinde sevgilerini kaybetmeye Avni okadar alışıktı ki aslında, şu anda, bu düşünceler bile onun umrunda değildi. O en çok sevdiği. hani ölürsem ya denizde öleyim kimse nerde olduğumu bulamasın yada havada diye düşünürdü ya işte gene bu düşüncelerle kendini oyalayıp Gök yüzündeki Ay'a denizde pırıltıyan yıldızlara bakıp zevkini çıkarıyorlardı. Avni yavaş yavaş ilerleyen geminin öntarafına parmaklıklara dayalı olarak duruyor Şügi'de sırtını parmaklıklara vermiş geminin arkatarafına bakıyordu. Belki yarım saat hiç konuşmadılar. gemi açık denize açılmış arkalarında kalan Venedik limanının Fenerleri gittikçe küçülüyordu Avni halen öntaraftaki uçsuz bucaksız gözüken denizin derinliklerine bakıyordu. Şügi birden Avninin kolunu dürttü. Osırada Kaptan köşkü'nün üzerindeki Parmaklıklarda aşağısını dikizleyen yani alttakiler, kaptanlar ne yapıyor diye aşağı sarkmış olan Avni, nerdeyse düşecekti. - "Avni" Avniden gelen cevap klasik - "Hııı" - "Olum Avni bana söylesene. Melekler sarışın dalgalı saçlı inçe uzun boylu gülümseyerek bakan beyaz giyimlimidirler ve adamın karşısına beklenilmedik anda 15.11.2006 19:30:00 Copy rigth 2006- Mertol Gürzel 169/359 çıkanlarmıdır." Avni hiç istifini bozmadan ve ardına bakmadan - "Saçmalıyorsun gene Şügi bırak ya.... bende burda zaten deniz kızlarını seyrediyordum rahatsız etme." - "Olum söylesene ya!" - "Nebileyim ya ben hiç görmedim ki" - "Yani sen hani arada bir Ke-O-Rem yaparak vücudundan çıkıp ortalıkta dolanıyon ya belki biliyon diye sordum" Avni halen önündeki deryaya bakarak, deinlerde midye çıkartırcasına, kendi dünyasına dalmışken. - "Yok ya Şügi dalga geçme nerden bileyim. Zaten birini yakalasam bırakırmıyım hiç" Avni bu sefer çok derinlerden iç çekerek cevapladımıştı. Aslında Şügi'nin neden bahsettiğini dinlemek bile Avni'nin işine gelmiyordu. Bu Avni'ye ne zaman Türkiye yoluna çıksa oluyor, ümit ve karamsarlık arasında gidip geliyordu. - "Olum Avni o zaman... Şu anda karşımızda duran ve bize bakan, süper güzellikte bir fıstık. şııışşt Avni dönsene ya! Arkana bak sana bir kere! Amma kayıtsız adamsın ha!" Avni bu lafı duyunca arkasına döndü. Gördükleri Şüginin anlattığı kadar vardı. Bulundukları bu balkona çıkılan merdivenin başında, Arkasından Bacanın ışıkları olduğu için yüzü görünmeyen, ışıkların içinde kaldığından dolayı,hayali ancak kart postallardaki melek resimlerini andıran, allah vergisi güzel vücüdu ile. sarışın, dalgalı saçlı, uzun ve ince vucutlu, beyaz önden düğmeli ince bir elbisesi olan, yaklaşık 20 21 yaşlarında adeta bir melek duruyordu. Bizimkilere doğru bakıyordu. Kız Şügi ile Avninin konuşmalarını duymuş, masum masum ama haylazca gülümsüyordu. Sanki << yakaladım sizi>> der gibi bir hali vardı. Kız yıllardır tanışıyorlarmış gibi, bizimkilerin yanına geldi. Hey beyler ateşiniz varmı diye sordu. --- Hey beyler dikkat ! ...Avni alnını eliyle tutup. - "Yooo.. Ben gayet iyiyim, en fazla otuzaltı buçuk falandır. Sanırsam Bizim bu Şügi'nin ateşi şimdi muhakkak yükselmiştir." Bir şeylere inanamazcasına sırıtarak, sanki gördüğü rüyaamış gibi, soğuklukla arkasını döndü denize baktı. Bu lafın üzerine kız kahkaha attı. Şügi Avni'ye bozuldu. Şügi Avni'ye kızgın, bakarken, Çakmağını kıza uzattı. Geminin gittikçe sürhatlenmesinden dolayı bulundukları kaptan köşkü köprüsünde, yani geminin en ön ve en yüksek tepesi olan bu köprüde, rüzgar epey kuvvetli esiyordu. Kız sıgarayı yakmak için çok uğraştı. Şügide her zamanki gentlemenliğini kullanarak kıza yardım etmeye uğraşıyordu. Kızla Şügi kafa kafaya vermiş rüzgardan korunarak sıgarayı yakmak için siper olmuşlardı. Kız bir ara kafasını kaldırdı. Aynı zamanda yüzüne doğru gelerek rahatsız eden beline kadar uzun, dalgalı, sap sarı saçlarını sol eli ile toplayıp omuzuna attı. Boynunu bükerek, olmuyor gibilerinden Avniyi süzdü. Avni onlara doğru geri döndüğünde, Sanki birbirini yemeye çalışan iki sevgili gibi öylesine yere sinerek durduklarını görünce gülümsedi. Yanlarına yaklaştı. Bu arada gemi hızlanmış rüzgar dahada şiddetli esiyordu. - "Siz bu vaziyette sigaramı yakmaya çalışıyorsunuz? Bu pozisyonda yaksanız, yaksanız ancak . Elbiseleri yakarsınız. Elinizi gözünüzü yakarsınız, birbirinize abayı yakarsınız bence. Ama sıgarayı yakmanız çok zor!" diyerek cebinden Zipo'sunu çıkarttı, uzattı ve ekledi. - "Ak akçe kara gün içindir." Ay ile Konuşan Adam dedi Kız Zipo ile sıgarasını yaktı. Avniye bir bakış attı Tepeden tırnağa süzdü, Avni ile hiç konuşmuyordu. Sadece <<Hey sende kimsi?>> soruları gözlerinden okunuyordu. Anlaşılan Avni gibi aksi birisi ile kız bu güne değin hiç tanışmamıştı. - "Teşekkür ederim dedi" Şügi de - " Eh bende birtane yakayım" Dedi, ve sigarasını yaktı. Şügi ile Kız muhabbeti koyulaştırdılar. Yerde oturup, kendilerini korkuluğun arkasına rüzgardan güvene almışlardı. Birbirlerini rüzgarın çıkarttığı uğultular yüzünden çok zor duyuyorlardı. Çifte kumrular gibi konuşuyorlardı. Avni artık geminin önünden denize bakamıyordu. Bizimkilere adeta duymaları için bağırarak, - "Gelin arka tarafa gidelim orası daha sakindir." dedi. Yangın merdivenini andıran merdivenden indiler Avni ve Şügi önden inmişleri. Kızın elbisesi, merdivenlerden yukarı doğru gelen bu sert rüzgara dayanacak gibi görünmüyordu. Rüzgar kıza bütün hayinliğini yapıyor, yerlere kadar olan uzun eteği sanki bir tül parçası gibi havalandırıyordu. Etraflarında kimse yoktu. Bu sırada Avni ve Şügi kızın aşağıya inmesine aval, aval bakarken, Kız aşağı inmenin çarelerini arıyordu. Kendine gelen Avni Şügi'yi dürttü. - "Gel biz kenera çekilelim de kız aşağıya rahatça insin. Baksana epey zorlanıyor. Nede olsa daha ilkkez karşılaşıyoruz. Yanımızda rahat hareket edecek kadar güvencesi yoktur." dedi - "Şügi eh neyapalım öyle olsun bakalım!.... Yani..aslında bakamayalım." dedi. Avni ve Şügi yan güverteye doğru ilerlediler Kız da sakince aşağı indi. Đndi inmesine ama inerken maxi eteği rüzgarın hışmına uğramış havalanmış çok uzun ve güzel olan bacakları, içindeki tanga giysisi tüm güzelliği ile herşeye rağmen bizimkiler tarafından görünmüştü. ----- eh o kadarda olsun artık. Bu kadar görüntü centilmenliği bozmaz... .. Bu durum aynı anda Bizimkilerin ikisininde utanmalarına ve kızarmalarına sebep oldu. Bakmalarının ayıp olduğunu biliyorlardı. Ama, 8. dünya harikasını da görmemezlikten gelmek imkansızdı. Arka güverteye gittiklerinde Kız Şügiyle ahpaplığı arttırmış, kahkalarla sohbet ediyorlardı. Onlardan bir kaç metre uzakta olan Avni, onları uzaktan seyrediyor ve bir yandan da onların bu sevecen halleri hoşuna gidiyordu. Öyle ya Şüginin kazadan sonra senelerdir bir kızla bu şekilde konuştuğu olmamıştı. Avni geminin kıç tarafından, Venedigten yola çıktıklarından bu yana onları takip, hep gemi ile gelen, dolun Ay'ın sudaki yansısına dalmış, Aklında o nu arıyordu. Avni için tuhaf olan şey, bu sefer Birtanesi'nin hayalini bile göremiyordu, Simdi daha çok Seminin gülümseryüzünü görmeye çalışıyordu. "Acaba ne olacak?" diye düşünüp duruyordu. <<Acaba Semi ile devam edecekler mi?>> Yoksa <<Semi'de Avni'ye oyununu oynayacak. çekip gidecek miydi?>> Saat epey ilerlemiş gece yarısını geçmişti. Avni gökyüzüne yükselmiş olan Aya baktı, Gülümsedi. nasıl olmuştu da, Avni bu güne kadar şu gökyüzünde olan dünyada 15.11.2006 19:30:00 Copy rigth 2006- Mertol Gürzel 171/359 insanların varlığından bile haberi olmayan, hatta kendi enerjisi olmadığı halde, güneşin enerjisini, ışıklarını kullanarak anca kendini belli eden, gerçekte yalancı, dış görüntüsünün herkezi mennun ettiği, fakat iç dünyasını kimsenin bilmediği şu parlak kum ve kaya yığını olan Ay'dan bile umut aramıştı. Bütün bunlar şimdi aklına geliyor adeta yaptığından utanıyordu. Utanmasına utansın fakat Avni'nin bu huyu aynı suç üzeri yakalanan hırsızlara benziyordu. <<Valla çok pişmanım abi... Bir daha tövbe yapmam>> Ne zaman serbest kalsalar. Ardından bir vukuat daha.. Yani Ne kadar pişman olursan ol Aynı tas Aynı hamam... Avni'nin yaşadıkları böyle bir şey. hep aynı beklenti... Avni hala sohbet eden bizimkilere döndü, Yatmaya gittiğini söyledi. ve ardından kabineye gitti. Kabine geldiğinde Avninin annesi yatmış çoktan uyumuştu. . Avni Şüginin yatağını indirdi. kendiside yukardaki ranzaya tırmandı. Geminin motorlarının yaptığı titreşim. ve gürültü arasında uykuya daldı. Avni derin uyku süresinde birden uyandı. Terliyordu. sanki yanında birisi belirmişti. Bu beliren kişi Avninin anımsamasına göre siyah saçlı çok güzel ve sempatik bir kadındı.. Avni onun kim olduğunu anlamaya çalışıyordu. işte bu sıra kadın <<Hey yakışıklı çocuk... Benim gibi güzel bir kadınla konuşmayacakmısın>> dedi... Avni kendine geldiğinde, etrafında kimse yoktu. Evet rüya görmüştü. Şügi'ye baktı Şügi halen yoktu.. yatağı boştu... Avni. <<Kim bu kadın? >> diye kendini sorguladı. Gördüğü rüyadan çok etkilenmişti. Avni huzursuzluk içinde beş altı kere sağına ve soluna döndükten sonra uyudu. Uyurken hep sayıklıyordu. <<Kimsin sen?>> Avni sabah olurken güneş doğarken kalktı. Avni kabin'den çıkarken Annesi ve Şügi halen yorgun, mışıl, mışıl uyuyorlardı. Avni Şügi'ye bakarak gülümsedi. "Kimbilir dün gece kızla daha neler konuştular?" diye düşündü. Yüzünü yıkadı. Avni geminin en yukarsındaki bacaların arasında ki, güverteye çıktı. Üzerinde eşortman vardı. Sabahın ilk aydınlığı belli oluyordu. Henüz daha güneş görülmüyordu. Avni hazırlandı tai chi denilen figurları yaparak günün ağırmasını, karşıladı. Tai Chi uzak çin yörelerinde bu gün bile toplu halde yapılan. Vücut için gerekli her tür hareketi içeriğinde toparlayan. Yavaş yapılan bir dizi hareketler dizisi. Bu hareketler uzaktan bakanlara sanki, yavaş çekim bale görüntüsünü veriyordu. Avninin geminin tepesinde bu tür çalışma yapması. Gemi güvertesini temizleyen, bir kaç gemi personelinin de dikkatini çekmiş uzaktan, hem güverteyi temizliyor hemde Avniyi izliyorlardı. Avni yavaş yavaş başladığı figürleri gittikçe hızlandırmış adeta son sürhat tam güç, neyaptığı gözle takip edilemeyecek kadar hızlandırmıştı. Jaky Lo, görse her halde Avniden gurur duyardı. Avni yaptığı hareketleri gene yavaşlattı. Avninin bir ara yanında belirlenen gölde dikkatini çekti. Şügi gelmiş ona eşlik ediyordu. Avni ile Şüginin hareketleri sanki Synkron yüzücülerin yaptığı baleye benziyordu. Şügi tam randımanla kullanamadığı kolunu kemerine bağlamış, nerdeyse her hareketi Avni ile birlikte yapabiliyordu. Tek kolla yapamayacağı hareketleride değişik başka hareketlerle tamamlıyor, sonra Avni ile aynı hareketlerle devam ediyorlardı. Bu arada güneş oldukça yükselmişti. Bu arada Şügi ile Avni kırk kırk beş dakika, çalışmışlardı birbirlerini selamlayarak sabah antramını tamamladılar. Şügi Günaydın dedi. Bu arada Bizim ikiliyi seyreden geminin kadrosu alkışlamaya başlamıştı. On on beş matroz bizimkilerin şovunu izlemişti anlaşılan. Ay ile Konuşan Adam Ardından kahvaltı yaptılar, kahvaltıdan sonra saat dokuz civarı dünkü kız yine karşılarında belirdi. Avni Şügi ile bu kızın kim olduğunu, dün daha neler olduğunu hiç konuşmamışlardı. Yanlarında Avninin annesi olduğu halde kız gelip Avnilerin masasına oturdu. Saygı ile selamladıktan sonra sohbete katıldı. Avninin annesi kalender bir kişi idi. Kıza kızım senin annen baban nerde diye sordu. Kız annesinin ve babasının olmadığını kendisinin evlatlık olarak, alman bir ailenin yanında olduğunu söyledi. Daha sonra Şügi ile Kız kayboldu. Avnide annesiyle kaldı dertleştiler biraz Semi'den konuştular. Avni'nin annesi, Semi'nin ailesini çok beyenmiş, Semi'yi gelini olarak görmek istediğini Avniye söz arası söyleyince Avni - "Ama anne Semi daha yeni on dokuz yaşına basacak. ve şu anda evlenmek istemiyor. Sanırsam şansım yok." Dedi. Annesi Avniye - " Oğlum bu kaderde yazılıdır. Zaten sen istesende istemesende, kiminle ve nasıl evleneceğin bellidir. Kısmetse olur. Ben sadece benim gelinim olmasını söylememdeki amacım. şu gelen kız gibi birine takılmayasın diye idi." Avni sadece annesine baktı. Tekrar baktı sonra yanağına kocaman bir öpücük kondurdu. Aslında Đşte O Kelime Semi'in de hep kullandığı kelimeyi Avni annesinden de duyuyordu "KADER" Avni kendi, kendine mırıldanarak. <<Aslında doğru kadere karşı değil, ama onunla aynı doğrultuda ilerlemek ve biraz da yardımcı olmak lazım galiba. >> - "Anne Semi'ye kadar ben çok kızla tanıştım, ben de daha Semi'den yani ondan iyisini göremedim. Gerçi bu kız da göründüğü kadar serseri mayın değil. Ama benim için söz konusu olamaz." Gemide öylen yemekleri akşam yemeği daha sonra yapılan eğlence ardından atılan bir kaç göbek vs. gibi şeyler ile arda kalan boş zamanlarını da kitap okuyarak geçiren avni, O gün akşama kadar pek Şügi'yi görememişti. Ancak geç saatlerde Diskoda yapılan eğlenceye bizim çifte kumrular gelmişti. Gece yarısı olmuş Disko kapanacaktı Avni, Annesinin de yatması üzerine, Avni zaten meşgul olan Şügi'ye sadece "ben yukardayım" işareti yaparak, Güverteye çıkmıştı. Geminin disko bölümünde bol bol göbek atan Avni terlemişti. Bu sebepten dolayı geminin arka tarafına yani bacanın arkasına doğru gitti. Burası hem rüzgarsız hem daha sakindi. tek kötü tarafı dalgaların cıkardığı ses buradan bacaların ugultusundan duyulmuyordu. Diskodaki gürültülü gece eylencesinden dışarı cıkmak Avniye çok iyi gelmişti. Gerçi müzik eşliğinde, Avni biraz da olsa kendi sorunlarını unutmuştu. Sonra sahne alan izmir'li folklor gurubunu seyretmekte, avniye çok güzel hisler getirmişti. Fakat bu sefer de Semi'si Avni'nin aklına takılmıştı. Avni Güvertenin en son ucunda duruyor, Sıgarasını içerken geminin bacasının üzerindeki yıldızların bacadan çıkan dumandan kaçışlarını seyrediyordu. ---Abi saçmaladın ya Yıldızlar nerde duman nerde... cık. cık. cık.... Tabiyiki yıldızlar geminin dumanından kaçmıyordu. Geminin dumanı Avni ile yıldızların arasında olduğu için. Bu Avniye böyle görünüyordu. 15.11.2006 19:30:00 Copy rigth 2006- Mertol Gürzel 173/359 Daha sonra Avni geriye Geminin arkada bıraktığı su izine gözlerini çevirdi. ve gene beklediği olayı gördü. Suyun üzerinde birtanesinin gülümseyen yüzünü. Kafasını kaldırdığında da Seminin yüzü karanlık havada Avniye gülümsüyordu. Avni bu görüntüler altında yere çömeldi çin usulü bağdaş kurdu. ellerini bacaklarının düğümlendiği yerde birleştirdi. ve konsantre olarak Ke-O-Rem'e geçti. --- Abi ne oluyor gene anlamadım sanki Avni için herşey güzel gidiyorgibi nerden çıktı bu trans şimdi ya... banane ya oynamıyom işte.bıktım valla ya bu kadar olur.. Avni semiyi çok sevdiğini hissedebiliyordu. Ama hala Birtanesinden kurtulmuş ta değildi. Birtanesini unutmak Avniye imkansız gibi geliyordu. Nede olsa onunla yıllardır herşeyini paylaşıyor, konuşuyordu. Gerçi bu olay size her ne kadar saçma gelirse gelsin. Bu yabancı ülkede Avninin yaşayabilmesindeki tek amaç. Avninin Birtanesi'ni sanki onun her zaman yanında olan bir Dost bir eş yani birlikte yaşıyormuş gibi yanlızlığını paylaşmasıydı. Başka değişle Avninin onu yaşatmasıydı. Etrafında bu güne kadar gerçektende çıkarcı olmayan ve Avninin her derdini anlatabileceği bir kimsesi yoktu. Avninin Ailesi bir bakıma kendi halinde kendi dertleri ile uğraşmaktaydı. Hatta birde çoğu zaman Avni onlara destek olmak zorundaydı. Abla Ağabeylerinin arasında bir sürü problem yaşanır, Avni her seferinde hakemcilik oynardı. Aslında Avninin sorunu varmı yokmu kimsenin pek umrunda değildi. Öyle ya <<Avni şahaser bir işte çalışıyor Ot gibi para kazanıyor>>, <<kendi işini kendi yapıyor?>>, <<Kazandıklarını nereye harcıyor?>> Onları ilgilendiren sadece bu tür sorulardı. Ama kimse <<Avni sen o kadar okula gidiyorsun. çok çalışıyorsun okul masraflarını nasıl karşılıyorsun, daha hasta bile olduğunu duymadık nasılsın?>> Diye sormazlardı. Bu tür konular ne zaman Avni Abla veya Ağabeyine gitse yaşanırdı. Birde Avniyi evlendirme çabaları yok muydu bu çok daha harika bir eylemdi Avni için. Đşte bu tür konular geçince, Aklındakileri kimseye dinlettirememenin acısını duyan Avni kendini yalnız hisseder. Nedenlere cevap aramaya başlar. Đşte O zamnda, sorunlarını genelinde tek dostu Birtanesiyle paylaşır. Onun Resmni çizerek hayal kurarak vakit geçirirdi. Semi Avninin dünyasına, çok değişikbir duygu ve yep yeni bir, his olarak girmişti. Aslında Semi ile Avninin birtanesi hiç mi hiç birbirlerine benzemiyorlardı. Semi daha sessiz, genelde olumlu, sade ve zarif bir kızdı. Buna karşın Avninin hatırladığı kadar, Birtanesi deli dolu tasasız ama bilinçli biri idi. Sadece gizli, kapalı kutu olayı her ikisindede vardı. Birtanesi Avnide bir sürü açık soru bırakarak ortadan kaybolmuş, Semi ise gülümseyerek Avniye "Biz uzağa taşınıyoruz seninle artık sık görüsemeyeceğiz belki folklordan folklora" demişti hemde gülümseyerek. Yani Avni bunun bir ayrılma olup olmadığını anlayamamıştı henüz. Avni Tekrar konsantresini birtanesine verdi. - "Ah Birtanem, ne kadar oldu biliyormusun seni görmeyeli? şu hırçın ama sakin denizin dalgaları bana senin koyu kumral dalgalı, saçlarını hatırlatıyor nereye baksam sen varsın. gözlerinin yeşili bana suyu hatırlatıyor. Đçine dalıp kaybolmak istiyorum. Sanırsam seni en son gördüğüm yerin Plaj olmasıda beni ne zaman denize gelsem, Ay ile Konuşan Adam seni düşünmeye zorlayıp aynı hisleri yaşatıyor. Nerdesin simdi? Şu an karşımda olsan sena sadece parmaklarımla dokunsam saçlarını okşayabilsem, kaşların kirpiklerin O kadar güzelki, hele O burnun yokmu. burnunu okşamak dudaklarını, sevmek isterdim saatlerce seninle uğraşmak isterdim şimdi. - "Her şeyden çok daha fazla özlediğim bir şey daha varsa seninle konuşmak. Bilmiyorum hatırlamıyorum biz hiç seninle saatlerce konuştukmu? Yada sadece seni dinlemek. Biliyormusun sesini ne kadar çok özledim ki. Hele ellerini tutmayı. hatta O kızgın kuduz kedi gibi o güzel gözlerini kısarak sevgi dolu bakışlarını. Ne diyeyim herşeyini özledim senin. Seni ne zaman göreceğim acaba? hayatında bana bir dakika müsade verecekmisin? Sana doya doya bakmama?. Biliyormusun artık sadece seni değil Semiyide çok seviyorum. O da bana aynı senin gibi bakıyor, Bilmiyorum Semiye O nu ne kadar çok sevdiğimi ben Semi'ye gösterbiliyormuyum? Sana belli edebilmiş miydim. Sen biliyor muydun? Yoksa korkumdan yine içime kapanık soğuk bir insanmıydım? Şimdi öyleyim. Neden mi? Çünki artık Semi'den de en az senden korktuğum gibi korkuyorum. O da senin gibi, her şey çok güzelken, en güzel anda bırakıp gidebilir diye. Ben gene yalnız kalıp senin başına dert olacağım diye. Semi de aslında her şeyi ile o kadar sevecen ki nasıl anlatsam sanki Bir film seyredermiş gibi. Bir nevi bir şeytan kadar kışkırtıcı aynı anda bir Melek kadar sakin, sessiz, sevecen. Đkiniz yan yana olsaydınız, kim bilir ne kadar da iyi anlaşırdınız. Siz anlaşırda sonradan benim kıçıma tekmeyi basardınız herhalde. Đnşallah bir gün gerçektende böyle olur. Seni kaybettim, inşallah onu kaybetmem." - "Senden bir tek istediğim var Birtanem bu güne kadar olduğu gibi, beni gene sen koru, Semi şayet yanlış birisi ise beni ona aşık ettirme. Gerçi şu andaki düşüncelerimin şaçmalıktan başka bir şey olmadığını, ve senin seninle bu güne kadar konuştuklarımdan haberin olmadığını biliyorum ama. Đyi ki sen varsın bari hiç olmasa aklımdan hayalimden birisi ile konuşabiliyorum. Sen sanki burda yanımdaymış gibi seninle dertleşmeye alıştım. Bilirsin sen yokkende senden ben memnunum. Biliyorum sen mutlusun. Keyfin yerinde aslında eşini kıskanmam gerekir. Adam eve geldiğinde karşısında hep sen varsın. Ama inan bu görüntüyü düşünmek bile beni mesut ediyor. Zaten bu sebepten dolayı kader bizi hiç bir zaman birleştirmeyecek. Yani Ben her sene yine Türkiye'ye seni bulmak umuduyla gideceğim. Şimdi olduğu gibi. Ne zaman öyle değildi ki? Anlaşılan şu ki, ben bu sene de seni bulamayacağım. Bir de buna Semi'yi kaybetmek korkusunuda eklersek....." -- Abi ya! bende neden Avni semiden korkuyormuş, ona hiç güvenmiyormuş gibi bir his var içimde anlamadım... Avni biraz üzgün biraz kırgın olarak ayağa kalktı. Karşısından Avninin bu halini seyreden biri olsa onun için muhakkak <<Zavallı garip kendi kendine konuşuyor derlerdi>>. Avni geminin demir parmaklıklara yaslanarak denizi yararak giden geminin arkada bıraktığı su izini seyrediyordu. Avni gerçektende artık hislerini kontrol etmekte zorlanıyordu. Çok zor anlar yaşıyor Semi ile yaptığı son konuşumadan sonra Semiye de güvenemiyordu. Avninin aklında olan <<Belkide Seminin de bir sevdiği vardır.>> Yani Turgaua döndüğünde gene onunla birlikte olacak ve sadece bir kaç ay süren flörtü Avniyi unutacaktı. Belkide bu sebepten dolayı Avniyle görüşmek istemiyordu. Yani Avni zürichte diğeri orda. Neden kadınlar hep güvence isterler 15.11.2006 19:30:00 Copy rigth 2006- Mertol Gürzel 175/359 yalnız kalamazlar.. Yada Nebileyim ben işte." -- Olum Avni şimdi saçmaladın işte ortada fol yok yumurta yok gene sen havalara girdin... Bırak bu tasalanmayı artık. Bekle gör. Zaman herşeyi gösterecek. Sabırlı ol ... Avni kendi düşüncelerindeyken Şügi belirdi. Avni toparlandı. - "Avni gene onu düşünüyorsun değilmi? Pekiyi Avni ne olacak? diyelimki Semi ile herşey yoluna giriyor evlilik gözüküyor, Bir den Birtanen karşına çıktı, Bekar hiç evlenmemiş, bir de O da senin gibi seni beklemiş yıllarca, O zaman ne olacak?" - "Şügi ne olmasını bekliyorsunki, Sen söylediklerinin gerçek olabileceğine kendin inanıyormusun? Ben sadece Birtanemi sadece kafamda yaşatıyorum. Onun bundan haberi bile yok. Zaten hoş haberi olsa bile ne değişirki? Acaba şu geçen on yıl içinde, bir kez bile olsa beni düşünmüş, aklına gelmişmiyimdir. Sanırsam şimdi bu sefer türkiye gittiğimde O'nu görsem, karşısına dikilsem, tahmin ederimki bana muhakkak şöyle derdi. <<Sizi bir yerden gözüm ısırıyor siz kimsiniz>> diye bana sorardı. ben de ona <<ben Avniyim >> derdim... Birtanem uzun uzun düşünürdü <<Avni?>>... <<Avni?>>,, << hangi Avni çıkaramadım >> der. Bende <<Çok eskiden kapıcının yanında çalışırdı, pek tanıyabileceğinizi sanmıyorum size iyi günler bayan>> derdim sonrada çekip giderdim. Gözyaşlarımı ve beni unuttuğu için kırıldığımı görmesin diye. Çünkü unutulmak bana koyuyor. Ama benim istediğim olmuş olur O nu bir kez bile olsa görmüş olurdum. Bu da beni hayat boyu mennun ederdi. Ne diyeyim insan sevdiklerini hep mutlu görmek istiyor işte. Benimse bundan bile haberim yok . işte böyle bir senaryo Şügi." - "Nayır Necla Nolamaz Naşkımız Nöyle Nitmemeli nüngür" Avni uzun uzun Şügiye soru dolu bakar... --- Aynen bende - "Avni sen biliyormusun, aslında bana daha neden bu kadar Birtanene bağlandığını anlatmadın. Tamam çok güzel biriydi belki ama sen ondan sonra bir sürü insanla yani kızlarla birlikte oldun Bu kızın ne özelliği var. Bildiğim kadarı ile aranızda sexuel ilişkide olmadı. Nasıl bu kadar bağlanabiliyorsun O na. Yani sonuçta nasıl olsa normal kadının biri değilmi? - "Bak Şügi, Ben onu tanıdığımda etrafımda Arkadaş diyebileceğim kimse yada aslında Arkadaşlarla kıyaslanmaz, aslında bir sürü arkadaşım vardı. Ama gerçektende ölümüne güvenilecek tek bir insan, yada her konuyu açık açık konuşabileceğin, yani aslında yanında kendini çok rahat hissedebileceğin biri olması. yani sadece O. Nasıl anlatsam, O zamanlar fazla derdimizde yoktu. Hoş gerçi olsa bile ona anlatmaz yani onu sıkmazdım. Amam o nunla birlikte olmak bana kendi derdimi unuttururdu. Tek sorun şu bizim savcının kızları ile birlikteyken bana yüz vermezdi. Senin anlayacağın Gizli kutusunu onların yanında açmak istemezdi. Ama onlar yokken. O ışıl ışıl parlayan ben Yeşil diyorum ama tarif edemem, allah O na her türlü pastel dediğimiz renkleri gözüne sanki kendi elleri ile yerleştirmiş sonra açık yeşil rengin, tonu ile donatmış. Yok Şügi olmuyor O gözler başka kimsede olmadığı gibi tarifi bile yapılmıyor. Biliyormusun bende bir resmi bile yok. Birde Bana bakarken gözlerinin içi büyük bir özlemle parlıyordu. Tepeden aşağı hadi çocuk yürü gidelim demesi ile. benim Adımı ardı ardına tekrarlayarak gülmesi. Her yaklaşışında ellerini sımsıkı tutarken derin nefes alışı. Yani sanki biz birlikteyken tek bir ruh tuk. fazla konuşmamıza bile gerek yoktu sadece beyin dalgaları ile anlaşıyorduk. --- Đlginç yunuslar gibi... Birde kıvır kıvır saçları yokmu. - "Birtanemi sana daha nasıl anlatsam? Senin anlayacağın beni O na bağlayan. Sevgisini gösterbilmesi, bana sahip cıkabilmesi, kararlı olması, kişiliğinin bütün ve Ay ile Konuşan Adam özgür olması. ve birazda hayatta ilk kişi olması, yani beni seven ve sevgisini açıkça gösterebilen birisi. Başka özellikleri, demin seninde bahsettiğin daha yapmamış olduğumuz özellikleri. Nasıl olduğunu bilsemde bilmesemde bence o kadar önemi yok. Anlaya bildinmi?. - "Son bir kelime daha eklemem gerekirse. Şügi'ciğim <<Onunla iken sadece bana ihtiyacı olduğu için yanımda olan biri değildi o. Herşey birlikte yapılırdı. Hemde sadece düşünerek. Konuşmadan kendiliğindn, iki insanın ancak böyle beyin dalgaları aynı atabilir. Aynı şeyleri aynı anda düşünebilir." - "Ben her sene türkiyeye giderken aynı beklentiyi yaşıyorum ve her sene o nu görmek istiyorum ama Kader bizi karşılaştırmıyor. Bundan dolayı yolculukta hep Asabi ve sessiz oluyorum. Esasında Birtanem istese! var ya Şügi. bana inan. O beni dünyanın diğer ucunda bile olsa gelir bulur. Onda Bu nitelik var. Kafasına takarsa yapar , yapar yapmasına da beni kafasına takan yok.. Bu andan itibaren ne Şügi nede Avni tek kelime bile konuşamadı. Avni gene sessizce denize dönerek ufka bakıyor içindede hüngür hüngür ağlıyordu.., - "Şügi şu an aklımı kurcalayan başka bir şey var. Birtanemi görmekten daha çok On dan artık vazgeçtim, yaşanılan duygular sadece bir alışkanlık.. Semiyi kaybetmemem gerekiyor onu bir şekilde ikna etmek Seminin beni sevdiğinden emin olarak, kendime bağlamam gerekiyor. Bunlar şu an benim için çok daha önemli. Biliyormusun sanki her şey baştan tekrarlanıyor. Yaşananlar tekrarlanıyor. Birden karşıma gerçekten sevebileceğim bir kişi çıkıyor. Herşey yolunda gidiyor. Sonra herşey allak bullak oluyor." Sarışın Çingene - "Ne olduki Avni" - "Doğru ya sana anlatmaya fırsat olmadı. Tatilden sonra Semiler gene geriye yani Turgaua taşınacaklarmış. Bu sebepten dolayı benimle bir anlamda çıkmak istemiyor. Yani aslında çıkıyoruz ama, bana Semiye gitmek yasak, Babasından ve dedikodudan korkuyormuş. Yani bana kalırsa bu olayda Bitti artık. Tatil sonu en fazla bir kaç hafta idare eder sonra geçer karşıma <<Kusura bakma Avni insan kalbine laf anlatamıyor kendini seveni değil kendi sevdiğini istiyor >> der Nede olsa alıştık artık. Allahım Pekiyi ne zaman benim sevdiğim kişi bu lafları başkasına benim yararıma söyleyecek. - "O'lum Avni şimdi saçmaladın işte ortada fol yok yumurta yok gene sen havalara girdin... Bırak bu tasalanmayı Biraz sabret, bekle gör zaman herşeyi belli edecektir Kadere bir parça sans ver..". -- Eee Şügi demin aynı şeyi ben dedim olum... Bu benim repliğim allah allah... . Avni deminde dediğim gibi.. Nayır Necla Nolamaz Nanan Evdemi..? - "Şügi alay etme gördüğüm kadarıyla keyfin keyif. Sen zaten beni ne zaman ciddiye aldın ki? Sahi yenge hanım nerde?" - "Ha O mu çok şeker bir kız biliyormusun aynen senin Birtanen gibi insanı gözleri ile yiyor, Hoş onun gözleri gerçi kahverengi ama neyse. Mersindenmiş" - "Sarışın çingene desene" - "Dalga geçme Avni ayıp oluyo bozuşuruz bak. O çok iyi bir insan bana herşeyini anlattı. Babasının ölümünden sonra başından geçenleri, daha küçükken çok kez 15.11.2006 19:30:00 Copy rigth 2006- Mertol Gürzel 177/359 etrafındaki patronları tarafından kullandığını. Almanyada Sevdiği bir çocuğun olduğunu. Ama aşiretli mi? maşiretliymiş mi? ne.. Bu da onların birleşmesine engel oluyormuş, Esasında bekaretini kaybetmiş olmasından dolayı hiç bir zaman Aşiret kabul etmeyeceği için evlenemeyeceklerini de Anlattı. Sanırsam bu yaşadığı olaylar onu bu kadar çılgın olmaya zorluyor. Anladığım kadarı ile gözüne kestirdiği herkese sahip olmak istiyor. Bana bütün gün hep seni sordu. Neden bu kadar soğuk olduğunu. Bende Aslında Avni bu kadar ters tepki vermez ve bu kadar sessiz duramaz sanırsam Avni komple bağlı hem gözleri hem de kalbi dedim, sonra iki ruh arasında gidip geliyo dedim. O da bana farketmez şeyide bağlı değilya dedi. Ne demek istedi anlamadım. Ne yi kasdetsi acaba gerçekten de?. Neyse Zaten kullandığı kelimeler ve kimlerle neyi nerde, nasıl yaptığını anlatması beni çileden çıkartıyor süper fantezili biri. Hele bir Muz nasıl yenir teorisi var aklın hayalin durur. Acaba gerçektende uyguluyormudur dersin?" - "Orospu desene.. Kaç para istiyormuş?" - "Avni neden böyle ters tepki gösterdiğini anlamıyorum. Seni hiç anlıyamıyorum. Bu yüzden de söylediğin söze kızmıyorum. Ama bana kalırsa bu kız çok iyi niyetli, açık sözlü ve hep iyi niyetliliği yüzünden bu hale gelmiş bana anlattıklarını sana anlatsa demin kullandığın o kelimeyi kullanmazdın herhalde. Hem bana samimiyetten sanki bir ağabeyi gibi anlatıyor." diğerek Şügi tüm aralarında geçen konuşmanın detayını anlattı. - "Bak Şügi Bu tür kızlar gerçektende zor durumdalar. Anlattığına göre zorlukta yaşamaya alışmışlar. Onlar bu sebepten kendilerine zor insan ararlar. Senin ve benim gibi erkekler onlar için çok kolay geleceğinden ilişkileri çok kısa sürer. Bıkarlar. Denerler denerler imtihan ederler sonunda beklenti sahibi olunca hadi eyvallah derler, o da şansın varsa.. " - "Anlamadım ne gibi." --- Bende anlamadım amma şifreli konuşuyorsunuz ya açık konuşun biraz... - "Bak Şügi bana gücenme ben senin sende onun yalancısısın. Biliyorum içinden O nu kurtarmak, O na güvence olmak istiyorsun. Benim anlatmak istediğim ise ; Bir insan bu kadar çabuk, hiç tanımadığı insana bu kadar çok sey anlatabiliyorsa ve bu kişi birde karşı çinsten birisi ise. Ve anlatan bu kişi profesyonel yani hayat kadını değilse. Đşte O zaman anlattıkları doğru demektir. Şimdi senin bana anlattığın her şeyi toplarsak. Bakarsın ki bu kız küçük yaşta yaşadığı olayladan, çirkin yani ifal edilmesinden ve senelerce Aynı kişi tarafından metresi gibi kullanılması sonrası, ki ben sadece karşı tarafın başlattığına değil bir olay olması için her iki tarafında istekli olmasının gerektiğine inanıyorum ve o nunda başta istekli olduğunu varsayıyorum. Bu kız zor ve gizli ilişkilere alışmış demektir. " - "Diyorsunki O olaydan sonraki ilişkileri de benzeri zorluklardaymış. Defalarca aldatılmış, O aldatmış. Đçinde bulunduğu şu andaki ilişkisinde de aynı problemler yi yaşıyor. Yani Arkadaşı kıskanç biri, Ona hakaret ediyor bağırıyor çağırıyor suçsuz yere azarlıyor. Hiç bir zaman güvenmediğini belli ediyor. Peki Şügicim bana söylermisin Bu kız O adamla neden hala beraber?. Belkide dayakta yiyordur. Bunlara hep sebep olan şey babanın olmaması. Bu kız bana kalırsa ilişkilerinde Baba arıyor. Kendine bağıran çağıran O na dur diyecek bir baba. Yada ağabey. Bu sebepten dolayı sana yaklaşıyor. Diğer anlattıklarının hepsini unutabilirsin bana kalırsa çoğu fantezi. Đstersen dene ama O na yaklaştığın anda senden uzaklaşacaktır. Bencesen şu anda onun tarafından imtihandan geçiyorsun...." Ay ile Konuşan Adam - " . . . " --- Bendende aynen - " Bak geldi işte " Kızın yukarı gelmesiyle birlikte bu seferde Avni ile de ilgilenmeye başladı. Kız gerçekten çok açık sözlü her şeyi konuşabilen. Ama felaket bir şekilde sınır koymasını da bilen biriydi. Yani koklatır ama vermez denilen cinsten biri. Çok güzel olması, saçlarının sarısı. Avniye Dağdaki papatyaları hatırlattı, Hani gelen geçen arı hep bal alırım umuduyla konar koklar, sonra çekip gider ve günün birinde gelir bir inek hart diye kökünden koparttığı gibi uzun uzun geviş getirerek çiğner ya... işte öyle birşey.. Avni içinden, gerçektende çok sevimli ve sevilecek bir kız başından ne geçtiyse geçsin, herşeyi unutturabilecek bir kişiliği vardı. Güvenilir birimi bilmem ama Allah şansını açık ve iyi etsinde günün birinde gelip bir inek kopartmasın onun yerine bir eczacı alıp ilaç yapsın diye düşündü. Bu ara Avni yine denize bakıyor, Şügi ile kız kendi aralarında kikirdiyorlardı saat oldukça ilerlemişti. Şügi hâlen suya bakmakta olan Avniye hitaben - "Biz gidiyoruz sen en iyisi burda Yanlız kalarak yanlızlığından kurtul" dedi Kızın şaşkın bakışları altında uzaklaşıp gittiler. O gece Avni uzun uzun Suyu seyretti Birtanesi ve Semi arasında gidip geldi. Gerçektende aslında sadece gülerken gözlerindeki ışıltıdan başka hiç benzer yerleri yoktu. Ha! tabi unutmamalı birde kapalı kutu olmaları her ikiside gerçek düşüncelerini açıklamıyorlar buda Avniyi çileden çıkartıyordu. Herkezi çözmüş ama ne Semiyi nede Birtanesini henüz daha çözememişti. Acaba birgün gelipte Avni sorularına çözüm bulabilecekmiydi. Belki Semi ile? Avni suya bakıp gene Aynı soruyu sordu kendisine, Semi beni seviyormu. Peki ama Birtanesi onu gerçekten sevmişmiydi acaba. Peki o zaman Semi neden Avniyi sevsinki. Sevgi.. Avni için bambaşka bir kavram. Avni sonsuz Sevginin peşinde. sabırlı beklemede. tıpkı şimdi olduğu gibi bu bekleyiş içinde yalnız yapayalnız. Ertesi gün olduğunda önlerinde tam tamına 24 saat yol kalmıştı. yani türkiyeye varmak için Gemi Ege sularına girmiş, deniz dalgalanmaya başlamıştı. Avni gene gündoğmadan kalkmış bu sefer Şügi gelmeden exersizerini tamamlamış kahvaltı vaktine kadar gün doğuşunu ardından esen rüzgarı Geminin yalpalamasını seyretmişti. Gemi Havanın açık olduğu halde dalgaların etkisinden sallanıyor, Geminin burnundan vuran dalgalar Gemi ortalarına kadar geliyordu. Avni kahvaltı için annesini ve Şügiyi kaldırmıştı. Kahvaltıya başladıklarında masanın üzerinde sabit olmayan ne varsa bir o yana bir bu yana gidiyordu. Kahvaltıyı yaptıkları bu yemek salonu. Geminin tam ortasında bulunuyor ve Gemi her Dalganın içine girdiğinde önden gelen su lar bu restoranın camına vuruyordu. Kahvaltı salonu boştu. Anlaşılan O ki gemidekilerin çoğunu deniz tutmuştu. Avni annesi ve Şügi dalgalara ve sallanan teknelere alışıktı. Onlar hiç sakinliklerini bozmadan kahvaltılarını yaptılar. Avninin annesi "Avni daha çocukken diye başladı Avninin ve Annesinin kadıköy sirkeci Vapur hattında yakalandıkları dalgaya. Evet Avnide sanki bu günmüş gibi hatırlıyordu. Ama O vapurun sallanışı bam başkaydı. sanki sandal gibi bir sağa bir sola yatıyordu karşıya geçtiklerine herkez dua etmişti. Şu anda bindikleri Gemi istanbuldaki 15.11.2006 19:30:00 Copy rigth 2006- Mertol Gürzel 179/359 Vapurlardan çok daha büyüktü. Bu sefer Avniye göre pek fazla Dalga yoktu. Sonra hep beraber gülüştüler. Bu sırada şu sarışın kız gıkıp geldi masaya oturdu herkeze günaydın demesiyle "Böööööö" diye nerdeyse çıkarma eylemi yapmaya başladı Avni hemen Şügiye. Şügi bu durumda ne yapılacağını biliyorsun dedi Şügi Hay Hay Sir dedi kızı aldığı gibi doğru geminin burnuna götürdü. ordan denizin derinliklerine bakmaya başladılar. hoş gerçi ikiside ıslanıyordu ama, sonuçta 20 dakika sonra Kızın miğde bulantıları geçmiş hatta Gemi tutmaz olmuştu. Şüginin kızı Geminin girdiği dalgalara adapte olmasını öğretmesi de görmeye değer bir şölendi. Kıza Geminin burnunda kollarını açtırmış, ileri bakarak rüzgarı ve geminin dalgaya dalış ve çıkışını gemi ile birlikte hissetmesini, ögretiyordu. Avni ile anneside onları seyrediyordu. Bu sırada olayı fark eden garsonlardan biri Avniye doğru gelerek - "Abi dışardaki ağbi kızla ne yapıyor" dedi. Avni ilk önce buna şaşırdı yani Garsonun bilmemesine. Avni Garsona - "Deniz tutmasın diye idman yapıyor yani dalgalara kızın vucudunun uyum sağlayarak, beyninin dalgalarla bütünleşerek sanki toprak üzerinde yürümek ne kadar kolaysa dalgalı havada gemide yürümeninde kolay olduğunu kıza öğretiyor. Ama bunu aslında sizin bilmeniz gerekmiyormu?" diye garson a sordu. Garsonun verdiği cevap bir denizci için çok enterasan dı. Garson konyalıydı ve gemide çalışmaya başlayana kadar denizi sadece boğaz köprüsünden geçerken görmüştü. Ondan yani denizi bilmediği için daha hiç dalga tutmamış midesi bulanmamıştı. Nerdeyse öylen oluyordu Dalgaların azalmasını fırsat bilen Avninin annesi gemide tanıştıkları bayanlarla arkataraftaki kafeteryaya gitmiş Avni de ön tarafta artık sakince denizi seyreden Şügi ile kızın yanına gitmişti. Kız ve Şügi dalgalardan gelen sulardan sırılsıklam olmuşlardı. Kızın üzerinde ilk gecede gördükleri ince beyaz elbise vardı. Sırılsıklam olan elbised Kızın vucuduna yapışmıştı. küçük ama dip diri olan göğüsleri nerdeyse çıplakmışçasına gözüküyordu. Avni bu görüntüyü uzun zaman unutamayacaktı. Hoş Şügide işin farkındaydı. Avni'nin bu bakışı kızı da rahatsız etti. Kız üzerini değiştirmek için kabineye gitmek istediğini söyledi. Şügi ile beraber gittiler. Avni gene yalnız kaldı. Avni de geminin arka tarafındaki havuzun bulunduğu kafeteryaya gitti Geminin arkatarafında bulunan bu kafeteryada 3m X 5m ve 2m derinliği olan bir havuz vardı. Bu havuz yarıya kadar dolar içinde çoluk çocuk yüzerlerdi, Avni köşeye oturdu kitabını aldı okumaya başladı. Bu sırada diğer gurbetçilerle konuşarak gününü geçirdi Ne Şügiden nede Kızdan haber vardı. Akşam oluyordu. Avni arkada diğer gurbetçilerle Tavla oynayarak vaktini geçirdi bir ara annesinin yanına gitti Akşam yemeğine kadar onunla kaldı.Akşam yemeğinden önce Şügi geldi onları heryerde aradığını söyledi kabinin anahtarını aldı kabine indi. Arkasından Avnide gitti. üzerlerini değiştirip akşam yameğine hazırlandılar. Avni ve Şügi o gün olanlardan tek bir kelime bile etmediler. Yemekten sonra gene klasik olarak disko ardından Gemi arkasındaki büfede çay içmeye gittiler. Bundan bir kaç dakika sonra Bizim Kız çıka geldi, anlaşılana göre epey uyumuştu gözleri mahmur du. Avni ile sohpet ettiler Şügi ile daha soğuk olarak konuştular. yaklaşık bir saat sonra Kız biz yarın erken kalkıp çok uzak yola gimemiz gerekecek bu sebepten ben yatmaya gidiyorum dedi karşılıklı çüsleştikten sonra gitti - Ay ile Konuşan Adam -- Ayıp ya Abi ne biçim yazıyorsun yok yani çüüüş bari.. (Reji çüşleştiler derken Almanyada insanlar birbirinden ayrılırken kullandıkları Laf. yani eyvallah gibi bişey. yani "Tschüss" ) Çaylar kahveler içildikten sonra herkes tek tek büfeyi terkedip hayırlı yolculuklar dileyip odalarına çekilmeye başlamışlardı. Avni gene Geminin Kıç tarafına geçip ufka bakıyordu. Bu sırada Şügide gayet sakin ve o havalı havalı tavırları ile birileriyle konuşuyordu. Avni Şügiyi izlemeye koyuldu. içinden <<Ulan hınzır rüştü gene ne cevizler kırmışındır kimbilir>> dedi. Ama Avni Şüginin bu halinden çok hoşlanıyordu. Yani hiç birşey umrunda değil tasası yoktu hele hele Avni gibi saplantıları yoktu. Ufuğa doğru bakarak Elindeki sigarasını içen Avni şu içinde bulunduğu dakikaların keyfini çıkarmaya ve düşüncelerine takılmıştı --- Ah ulan Avni bir Şügi kadar olamadın bak O ne güzel bulduğunu götüre biliyor sen Olmayan aşklarla olacağı kesin olmayan aşkların arasında boğuş olum sen bu özgür günlerini çoook arayacaksın daha.. Aradan çok geçmeden Şügi Avninin yanına geldi oda ufku seyretmeye başladı. ama hiç konuşmadan. Konuşmadan belki on yirmi dakika geçti. Avni en sonunda Şügiye - "Anlat bakalım bu gün nasıl geçti?" diye sordu. - "Anlamadım" - "Olum anlamayacak ne var öyleden sonra ortalıkta yoktunuz hatunla nasıl geçti diyorum" Hoş her ikiside kızlarla yaşadıklarını kimseye anlatmazlardı ama bakalım ne olacak. - "Anlamadım dedimya" - "Neyi yani günün nasıl geçtiğinimi anlamadın" - "Avni onu anladım anlamasına. Çok çabuk geçti ama şu kızı anlayamadım gitti." - "Sen böyle diyorsan enteresan bir şeyler oldu demek benim tahmininmin dışında" - "Sen zaten hep tek bir şeyi düşünüyorsun. Sen yapmıyorsun diye herkes yapıyor sanıyorsun... Oldu ozaman anlatayım da dinle" Şügi Avniye döndü başladı anlatmaya. Şügi kızla beraber gerçektende üzerlerini değiştirmek için kabinelere gitmişler, Şügi kendi kabinelerinde üzerini değişip kızın kabinesine geldiğinde kız <<kapı açık gir>> demiş Şügi girmiş, Kabinada Kız Şüginin önünde soyunmuş duşa girmişti. Kapısı açık olduğu halde hem duş yapmış hemde Şügi ile konuşmuş. Daha sonra Duştan çıkıp havlusunu beline sarmış gögüsleri meydanda olduğu halde uzun saçlarını kurutmuştu. Şügi ile kızın arasında açık saçık akıllıca aptalca hertürlü konulardan konuşulmuşlar. Bir ara Kız Şügiye artık dayanamıyorum bana erkek lazım demiş. işte tam bu sıra ne olduysa olmuştu Şügi bu sözleri kendi üzerine alınmış kıza <<Ben varım ya!>> demiş. Kız şüginin bu sözlerine tepki göstermediği halde, Şügide <<Biliyormusun seni böyle görünce içim kıpırdıyor seni çok çekici buluyorum>> demiş Kızda buna karşılık Şüginin gözlerinin içine bakarak. << Ama bana başka birinin bu söyleri söylemesini isterdim. Aslında O kişiyi böyle etkilemek isterdim>> demiş. Şügi'yi ulu orta ortada bırakmıştı. Aslında günlerce aç kalan birinin önünde, karşısına oturup, <<bak bende senin istediğin var Nanikk>> diyerek en güzel yemekleri altın bir tepsinin içinde haylazca yemesi gibi bir şey.. 15.11.2006 19:30:00 Copy rigth 2006- Mertol Gürzel 181/359 Bir kaç dakika sessizlikten sonra Şügi ona <<Avni'denmi bahsediyorsun?>> deyince kız ona <<Avni? evet gerçekten entresan bir erkek. Kim bilir nasıl sevişiyordur. Ha biliyormusun ben birini istediğimde onu düşünerek kendime yardımcı olurum. Sonra O kişiye karşı isteğim misteğim kalmaz, Avniyi böyle hallettim.>> deyip gülmüş, ardından da <<Yok, yok, şaka daha Avni'yi tanımıyorum bile. Ben almanyadakinden bahsediyorum demiş. Sonra Ya Şügi sende beni arada bir aynı amaçla düşünsene>> demişti Şügide bunu anlamamıştı. Yani bu kızın ne istediğini. - "Yani Avni anlamadığım şey bu kız benden birşey beklemiyorduysa neden bu kadar açık ve saçık ve içten davrandı?" - "Sana güvendiğinden. Seni herhangi bir erkek olarak görmediğinden. Yada senin bir Dost olduğunu kabullenip bu arada erkek olduğunu unuttuğundan." - "Peki o zaman bir az önce neden bu kadar soğuk davrandı demin adresini bile vermedi." - "Dedimya sana karşı olan güveni yıkıldı kız seni daha ilk günden beri test edip durdu. Haraketlerinden konuşmandan sana tam not verdi ve sana o kadar güvendiki. senden zarar gelmeyeceğini bildiğinden sana karşı bu kadar açık davranabildi ama. işte o an bütün dünyası başına yıkıldı. - "Yapma ya demekki gerçektende iyi düşünceli ve uslu bir kızmış" - "Evet bana kalırsa epeyde sadık birisi baksana seni 2 gün hiç yalnız bırakmadı. Sanki on senelik evliler gibi hep beraberdiniz." - "Ya Avni o zaman ben hata yaptım. Yani peki ne yapsam da nasıl özür dilesem." - "Şügi özür dilemeyi bırak! unut. Bir şey getirmez. Özürünü ispatlaman için zaman yetmez. Ben sana daha başından dedim Bu kıza iki tokat birde saçlarından yolacan ki sen ne itersen yapsın ne dersen sana sen haklısın desin. Bu alışmış bir kere horlanmaya zorlanmaya. Yani <<Đtersen sevilir. Seversen itilirsin>> olayı. Senin gibi nazik bir erkeğin karşısında. içindeki doğruları çıkartırlar ama sonra ne yapacaklarını bilmezler. Aslında aradıklarının güvenilir ve onlara saygı sevgi göstermesi gereken bir olması gerektiğini görmezler, Dost oldukları erkeklerinde sonuçta bir erkek olduklarını unuturlar. Bu problemi kendisi çözmeli yazık kim bilir kaç kişiden daha kazık yiğecek ve daha kimlerin altına girecek ta ki kendi kişiliğini ön plana cıkartmasını <<hey millet ben de özgür bir insanım>> demesini öğrenene kadar.. Ya Ben bu hikayeyi Biryerden hatılıyorum Kimdi O aynı karakterde olan biri daha vardı Adı neydi onun . Bak gördünmü Şügi unutmuşum. Zaman akışına bırak, ben eminim ki sen o istemeden zaten bir şey yapmazdın. Bu konuda sana güvenmesinde haklı. Ama Yapmadığını saygı ile karşılayacak kadar daha olgun olduğunu sanmıyorum. " Şügi Avniye döndü - " Banabak Avni sen herkezi anlıyorsunda şu senin iki hatunu bir türlü çıkartamadın. Onları da ben sana anlatayım. Onlarda sana Kovalarsan kaçar kaçarsan kovalanırsın politikası takılıyor haberin yok." - "Evet Şügi Semi için dediklerinde haklısın ama Birtanemi ben çıkartamadım galiba onları bu sebepten bu kadar çok seviyorum. Yani ben öyle sanıyorum. Birtanemden kopmaktan korkuyorum. Aynı andada Semiyi kaybedeceğim diye Sevmekten korkuyorum. O kadar çok isterdimki şimdi gemiden inerken hiç değilse ikisinden biri limanda Beni beklese yani beni bunu anlıya biliyormusun tek istediğim ikisinden birinin beni sevmesi. Ama biz gene yalnız başımıza arabaya binip gideceğiz. Ha? Yani beni kimsenin sevmeyeceğine ben alışmışım önemli olan sevmesini sevmek değil mi? Sen nedersin?" Ay ile Konuşan Adam - "Birde kafama takılan Gemiye bindiğimizden beri sen çok değiştin her fırsatta beni azarlıyorsun sonra dönüp tek kelime bile etmeden saatlerce denize bakıyorsun. Sana neler oluyor. Gözlerimle görmesem inanmayacağım.. - "Bu güne kadar bende bilmiyordum ama her sene böyle, ne zaman Gemiye binip rota türkiyeye dönerse, Aklımdaki düşünceler sanki atlas Okyonusunda yaşanan kasırgalargibi allak bullak oluyor. Ama Bu sefer daha iyi anlıyorum. Đçimde hala türkiyeye gidince Birtanemi bulma hissi var. Bu sonsuz bir beklenti adeta. ve her seferinde her sene yıllardır. Bende bıktım artık. Bu sene birde Semi olayı var sanırsam beni çok zor bir dönem bekliyor." Şügi Avniye bozulmuştu son olarak sertçe Avni'ye - "Bana kalırsa sen kendi kendine, boşu boşuna, dert ediniyorsun her ikisinin de seni düşündüğü yok" dedi Şügi biraz kızgın olarak ordan ayrıldı ve gitti. Avni yalnızdı Şüginin dedikleri O na çok koymuştu. gözlerinden yaşlar gelmeye başladı gene hüngür hünhür sessizce ağlıyordu. sanki uzun süre kapalı kalan musluklar açılmış depo boşalıyordu. Ufukta sadece Ayın suda ışıması vardı başkada bir şey yoktu herzaman sevgilerinin bu manzarada resmini gören Avni şimdi hiç birşey göremiyordu. --- Abi bu sefer Şügi ayıp etti ya.. Hoş gerçi bu gerçekleri Avnide biliyor ama gene de çocuğa çok koydu. hoş Avni senelerdir bu gerçeklerle yaşıyorya neyse..... Ertesi sabah Gemi erken saatlerde Đzmir limanına geldi. Gemideki yolcular hep bir ağızdan Memleketim şarkısını söylüyorlardı. Her ne kadar Havasına suyuna derken Avni Đzmir limanının Koyu kahverengi suyuna bakarak gülsede havaya hepsi çok cabuk girmişlerdi. Gerçektende Melike demir ağın bu şarkısının önemi yurt dışında yaşayanlar için çok önem taşıyordu. Bir ara Avninin yanına yaklaşan yaşlı bir adam Avniye, "Şu karşıki yamacı görüyormusun" diye sordu. - "Evet " diyerek yanıtladı. - "Orda yukarda oturmak için bir Bank görüyormusun? yanında askerler nöbet tutuyorlarmı?" - "Hayır sadece iki kişi oturmuş başka birisi yok" dedi içinden de çattık gene dedi. - "Orası askeriyeye aittir, ben emekli olmadan evvel oranın Garnizon komutanıydım." Avninin ilgisi arttı yanına Şügi de yaklaştı. Emekli olmama çok az kalmıştı. Garnizonun önünden geçen o yol Garnizon sınırlarını belirleyen çitlerin dışında sivillerin dolaştığı, Askerlerin tanıdıklarının gelince dolaştıkları bir yol. Dedimki Garnizon cevresine bir iyiliğim dokunsun. Çağırdım emir er'imi ve ordaki bütün Bankların tamir edilip boyanmasını Emrettim. ve Boyaları kuruyana kadar başında Askerlerin nöbet tutarak kimseyi oturtturmamalarını söyledim. Emir er'im baş üzerine dedi ve gitti. Sonra emekli oldum. Çocuklarımı ziyarete almanyaya gittim Garnizona da iki üç sene uğramadım. Seneler sonra Đzmire geldiğimde bir ziyaret edeyim dedim. Đçeri girmeden de O yamacı dolaştı. Ordan Körfezin manzarası çok tatlı olur. tam banklara yaklaştığımda iki Silahlı Asker orada devriye geziyorlardı, biraz soluklanıp manzarayı seyretmek için Bank'ın birine oturdum. Daha bacak bacak üzerine atmadan Askerler koşarak geldi bana kalkmamı buyurdular ve orda oturmanın yasak olduğunu söylediler. Bizde kalktık. Belkide yeni 15.11.2006 19:30:00 Copy rigth 2006- Mertol Gürzel 183/359 komutan her sene tamir ve bakım yaptırıyordur diye düşündüm. Daha sonra Garnizona girdim Alay komutanının bürosuna çıktım. Birkaç hoş geldin beş gittin derken. Aklıma takılan Şu gezi yolundaki Banklarda yaşadığım olayı anlattım. Komutan bana Emir defterinde kayıtlı olduğunu ve 24 saat boyunca Askerlerin devriye gezzerek orda nöbettuttuklarını anlattı. Đşte O zaman farkettim. Askerde Komutanların apğzından çıkan Emir dir bu da Emir defterine yazılır, Her gelen komutan kendine göre emirlere bakar. Yeniler Yada kaldırır. Neyse Komutan getirin şu emir defterini dedim. Emir veren komutanın kendim olduğunu görünce çok güldüm. Bunun üzerine şaşıran komutan. Neden güldünüz paşam dedi. Olayın yani neden nöbet tutulmasının gerektiğini anlayınca O da başladı gülmeye. Benim O zamanki Emir Er'im Boya kuruyana kadar yazmayı unutmuş. O günden bu güne kimseyi oturtmamışlar. Sizlerin anlayacağı çocuklar. Halka iyilik yapalım derken kötülüğümüz dokundu kimbilir kaç kişi bana küfür etmişti. Sonra komutan Emri değiştirdi nöbetler kaldırıldı. Buda benim için Đzmir garnizonundan kalan en güzel hatıram oldu. Ama artık uzaktan secemiyorum ne zaman bu limana gelsek aklıma gelip gülüyorum." Avni ve Şügide çok güldüler.. Eee nede olsa askerlik Şügide başladı kendi askerliğinde yani 2 ay içinde yaptıklarını anlatmaya... Bu arada Gemi limana yanaştı arabalar tek tek gümrükten geçti Bizimkiler arbalarına bindikleri gibi doğru istanbulun yolunu tuttular. Istanbula vardıklarında Avnin ablasına ordanda annesinin evine geçtiler saat çok geç olduğu için hemen yattılar. Sabahleyin pazartesi olduğu için Şügi ve Avni Avninin eniştesinin gözlükçü dükkanına gitmek için yola çıktılar. Şirinevlerde bakırköy Ataköy üzerinden yaklaşık on dakika sürüyordu, Ama Avni herzamanki gibi gene incirli kavşağını seçmekte hiçte o kadar zorlanmadı. Açık ve tenha yol dururken trafik sıkışıklığının içinegireceklerdi. Aslında Avninin amacı hep aynı idi Birtanesinin evinin önünden geçmek. Bu sefer korkusuda yoktu. aslında hiçtte umrunda değildi. karşılaşsalar merhabalaşır havadan sudan konuşurdu. Ama herzamanki gibi gene evin krem rengi düz kumaştan olan perdeleri çekili idi. Şügi Avniye. - "Burasımı" diye sordu. Avnide evet ile yanıtlayınca bir kaç dakika soltarafta durdular, - "Şügi anlaşılan epeydir evde kimse yok. baksana camdaki çiçekler solmuş." Đyice bakınca yazın sıcağının olmasına rağmen hava 28derece iken camların hepsi tamtamına kapalıydı. Ev terkedilmişe benziyordu. Aslında altı katlı olan binanın en üst katıydı ama genede tüm bina boş görünüyordu. Avni arabadan indi binanın yanındaki giriş kapısına kadar gitti zillere baktı. enteresan olan altıncı katın zili boştu. Avni arabaya geri döndü. Eve sonbir kez daha baktı. Bindi. Motoru çalıştırdı. Şügiye dönerek. - "Aslında bu benim son şansımdı. Yani en son bu tatilimde onu görebilirsem iyi yoksa inşallah olurda Semi ile evlenirsem bir daha buralara gelme imkanım yok. " - "Aman Avni sanki Semi ile evlenmişsin gibi takılıyorsun. daha üç dört sene bekarsın anam acelen ne. daha beni evlendireceksin ya. Yoksa hepiniz evli bir ben bekar beni iki gün sonra evden atarsınız." Avni düşündü aslında Şügi haklıydı çevrelerinde tek bekar onlar kalmıştı. Avni nerden takmıştı kafasına evliliği. Ama Semiyi kaçırmak istemiyordu. Ama Semi Evlenmek istemiyordu. Ortalık karmakarışık olmuştu. Gaza basıp dükkana gittiler. Ay ile Konuşan Adam Dükkana geldiklerinde Ömer Avnileri bekliyordu. sarılıp kucaklaştılar. daha sonra ömer Avni ile Şügiyi alıp kendi dükkanına götürmek için ayağa kalktıklarında. Eniştesinin yeni elemanı güleryüzlü bir kız içeri girdi onlarla selamlaştı. ve bizimkiler ömerin dükkanına doğru yola çıktılar. Sadece Şüginin aklı geride kalmış ya biraz daha otursaydık vs. gibi kelimeler zırvalıyordu. Genede bizim üçlü ilk olarak ömürün atolyesine ordanda , küçük şehir turuna çıktılar Sarayburnunda çay ve simit yediler. Taksime ve eyübe gittiler Avni Eyüpte yatan Avninin dedelerinin kabiristanlarını Şügiye gösterdi. Akşama doğru Ömür bizimkilerini, alıp Kuruçeşmeye götürdü. Bu arada Memo da onlara katıldı dört kişi olmuşlardı artık. O gece içtiler şarkılar türküler söylediler. Bir ara söz dönüp dolaştı gene Avninin Birtanesine geldi Avni için gene bir haber yoktu. Avni istanbuldaki arkadaşlarına Semiyi anlşattı hepsi çok sevindiler, Avni Semiyi anlatırken gözleri ışıldıyordu. Memo ve Ömür birlikte Sen aşıksın arkadaş şarkıları söylüyorlar Avni ile kafa buluyorlardı. Gecenin geç saatlerinde Avnilere gittiler uyudular. Bakırköy ...... Ertesi gün Avni gene Şügiyi alarak klasik yoldan Bakırköye gitti. Şügi bir türlü anlam veremiyordu. daha dün gelmişlerdi bu evin sokağına ve kimse yoktu neden Avni gene hep bu yolu seçiyordu . Avni Şügiyide alarak doğru dalgakırana gitti. --- Galiba artık Avni yaşlanıyor baksanıza istanbula gider gitmez dalga kırana gitmedi.... Dalga kırana gelene kadar pek fazla birşey konuşmadılar Avni gene düşüncelere dalmıştı. Dalga kıranın çevresinde büzük bir inşaat vardı her yeri hatta suyun içini bile kazıyorlardı ADK kaldırılmış yerini yani o küçük koyu bir sürü balıkçı teknelerinin durduğu doğa harikası yeri --- Hoş gerçi hep lağımdolan bir koy, kokuyordu ama neyse Avni unutmuşa benziyor .... Bir sürü inşaat makinaları kapatmış denize moloz ve kaya dökerek dolduruyorlardı. Avninin levhalardan okuduğuna göre büyük bir Otel ve Yat limanı yapılacakmış, yani yakında Avninin kayalıkları yok olacaktı. Dalga kırandaki kayaların en ucuna giderek Avninin boş boş denize baktığını görünce Şügi dayanamadı Avninin neden hala Birtanesinin sokağından geçtiğini sordu. - "Bak Şügi bunu neden hala yaptığımı bende bilmiyorum . Belki bir umut, Beklenti. Özlem. Belkide kendi kendimi cezalandırıyorum. Biliyormusun isviçreye gideceğim son gün burdaydım O evde idi Babası yukarı cıkmamı istedi, ama ben korkumdan yapamadım. Çok istediğim halde onu son kez göremedim. Acaba bunu O biliyormu. Yada benim hakkımda neler hissediyor?, işte ben galiba bunun cevabını arıyorum. Yada kendi kendime eziyet ediyorum. Anladığım kadarı ile bir şeyleri arıyorum ama bende çıkartamadım neyi aradığımı. Seneler oldu. ama bak Semi olduğu halde bile kendimi O ndan halen kurtaramıyorum ." Đlerdeki inşaatı gösterek " Şu kayalıkların sonunu görüyormusun? Bunlar özgürce ve tüm güçleri ile asırlarca bakırköyü dalgalardan ve tabiatın zor şartlarından korudular. Biz insanlar asırlarca onların güvencesinde sahillerde yaşadık. Kayalar eridiler ama son taneciklerine kadar görevlerini pes etmeden yaptılar. Bak sonunda ne oluyor. Geliyor bir insan oğlu kendi çıkarları ve sadece parasal kazanç için onların üzerlerini 15.11.2006 19:30:00 Copy rigth 2006- Mertol Gürzel 185/359 kapatıp otel vs. yapıyorlar bir de bunun adına çevre güzelliği diyorlar. Şügi anlıyormusun. Ben kendi dururmuma bakarsam kendimi bu Kayalıktan farklı hissetmiyorum. Allah bana bir görev vermiş bir kader vermiş. Sonuçta bu gidişatın bir hayrı olmasa elbetteki ben Birtanemi hemencecik unutabilirdim. unutamadığıma göre bu basit bir sevgiden çok daha öte birşey. Birtaneme karşı olan sevgim beni inanmalısın birçok beladan kurtardı. Ama bütün bu unutulmazlığın sebebini beni neden bu kadar etkilediğini, bana ne olduğunu bende anlıyamadım. Bana zararı olmadığı sürece böyle devam. " - "Aslında haklısın. ama genede bana sanki kendine dizgin yada kendi kendine engel oluyormuşun gibi geliyor bana, herşeyi oluruna bırak. Kendine şans ver hiç değilse Semiye bir şans ver. Olum sen çıldırıcan benide deli etcen bu gidişte bakırköyden ayrılamayacaz." - "Şügi bilmiyormuşsun gibi davranma Semi beni gerçektende ister gibi yapıyor. Ama! o halde neden benden uzaklaşmaya çalışıyor? gidecekleri köy ile bizim evin arası 35km yarım saat değil. Bana bir nevi yasak getiriyor oraya girmemem için. Bunu Birtanemde yapmıştı bana okula ve eve mektup yazma diyerek o son olmuştu bu güne değin bu sebepten hiç bir haber alamadım ondan. Sence Semiye nasıl inanmalıyım. Belkide bir oyuna düşüyorumdur gene. Bana tuhaf gelen bir şey de eskiden, biliyorsun diğerlerinde ne zaman kalben bağlanmaya başlasam Birtanemi rüyanda görüyordum ve bana daha değil mesajı veriyordu. Semi ile tanıştığımdan beri o da artık yok. Đstermisin. Birtanem ölmüş olsun." - "Ağzını hayıra aç. her nekadar tanımasamda tabiyiki istemem O na birşey olmasını ben O nu senden daha çok merak ediyorum. Hadi gel arayalım istanbulu adım adım arayalım belki bir izine rastlarız. Hem beni tanımaz rahat rahat nerde olduğunu öğrenebilirim Avni hadi hemen başlayalım aramaya." - "Şügi boş ver Şügi Istanbul 12 Milyon oldu, belkide babası emekli olmuştur. bir yerlere gitmişlerdir. Önemli olan bu işi benim kalbimde bitirmek. - "Sen bilirsin. Avni hadi ya dükkana gidelim ordakini görmek istiyorum gene" - "Kimi şu dün gördüğümüz eniştemin yanındaki kızımı?" Sonra Avni güldü.. "Olan Şügi az değilsin ha!" - "Neden ben senin gibi ayağıma gelen kısmeti tepecek enayi miyim?" Bunun üzerine Avni gene güldü. havadan sudan hatta Avnilerin eski oturdukları evin önünden geçerek eskilerden anlatarak dükkana gittiler. Avni ile Şügi dükkana geldiğinde Tezgahtar kız daha gelmemişti. Avninin Eniştesi Şügiyi alarak dışarı laborutuara kadar gittiler. Arkalarından Nur geldi yani tezgahtar kızın adı Nur'du ---- Ha bende gökten Nur geldi sanmıştım... Onunla Ömür daha önceden tanıştığı için Avniden Şügiden bahsetmiş kız onları nerdeyse tanıryordu. Havadan sudan bahsederken Avninin aklına şeytanca bir fikir geldi.. - "Nur hadi gel seni bizim ayıcıkla evlendirelim" Dedi bunun üzerine birden sessizlik oldu. Ama sonra hem Ömür hem Avninin Eniştesinin arkadaşı çok olumlu bir fikir vs. neden olmasın diyerek kızın aklını başından almaya başladılar. Avni Bakırköyü dolaşmak hemde bir kaç şey almak için dışarı cıktı. Arkasından daha neler konuşuldu bilmiyordu. Dolaşırken gene kılasik yollardan gitti arkadaşlarını aradı Ekremin babasını buldu Ekrem evlenmiş tatile çıkmıştı. Haluktan eser yoktu kayıplara karışmıştı başkada kimsecikler yoktu ortada. Yani haberde yoktu... Ay ile Konuşan Adam Eve geldiklerinde Avni annesini alarak Ablasının evine gitti. Orda hem Ömür hem Memo hemde yiğenleri toplanmış bir yandan yemek yiyorlar bir yandan da Ömürle Memo şarkı söylüyor. gülüp eyleniyorlardı. Avninin Eniştesinde bu sahne nerdeyse her gece tekrarlanıyordu. Ömür le memo nerdeyse her gece gelip yiyip içiyorlardı. Diğer gecelerde Avni ile Şügiyide alıp istanbulda suyun kirliliğinden dolayı denize girmek yasaklandığından Restorana döndürülen Ataköy Plajına gidiyorlardı. Ordaki müzik gurubunu tanıyorlar ve hatta şarkıcıya Numara ile şarkı siparişi veriyorlardı. içip içip sarhoş olmadan şarkılar söyleyerek eve geliyorlardı. Bir ara Avni Ataköy plajının Eski soyunma odalarının üzerine kurulmuş olan bu restoranın parmaklıklarından aşağı kumsala baktı. daldı Şüginin dürtmesi ile kendine geldi. Diğer iki arkadaşına artık Birtanesinden bahsetmiyordu. nede olsa Ömürle Memo hatta Avninin Eniştesi ve ablası dahil herkez yeni yengeyi duymuştu. Ah Şügi bir de çenesini tutabilse diye düşündü. işte bu sıra Şügiye nerde olduklarını anlattı. Burası Avninin Birtanesini gördüğü en son yer di Avninin beyninde hayaller gerçekleşiyor ve O son günü defalarca yaşıyordu O akşam. Olayı bilen ve Avni ile Şüginin ciddileştiğini fark eden Ömür. Hemen bir Şarkı ısmarladı. 42 Numara. "Avni ve Şügi buda ne" diye sodu Ömür bekle gör dedi. Ve ardından ikinci bahar çalmaya başladı. Ömür Avniye dönerek. - "Bırak Avni şimdi sen ikinci baharı yaşıyorsun" dedi. Doğru ya Birtane devri kapanmış şimdi Semi çağı başlamıştı. Hep birlikte şarkıyı söylediler. ama Ömür le Memo şarkının sözlerini değiştirmişlerdi. <<Đkinci bahar yaşıyor ömrüm , gel benim yarim oluver şimdi, seni gül gibi öpe koklaya gönlümden kalbimden sakınır Semi'm, şimdiki aklımla severim şimdi.>> Avninn de hoşuna gitti, yüksek sesle söylemeye başladılar bunun ardından Sevda şarkısı gene Semi olarak değiştirildi. Hemde Şarkıcıda duymuş o da aynı bizimkiler gibi söylüyorlardı. Memo cesaretli ve sert bir kişi idi. o da Şügi gibi Antakyalıydı. konular açıldı Avniyi sorguladılar, olayları öğrendiler birde ardından dolduruşa getirdiler, daha istanbula geleli 2 gün olmamıştı hep beraber doğru Aydına Semiyi aramaya gideceklerdi. Tabiyiki bu arama olayı gene hesapta kalacak Aydına kimse gitmeyecekti. Bizimkiler içce, eğlene dursun Avni birden oturduğu yerden kalktı saat on ikiyi geçmiş Restoran boşalmıştı sadece müzikçiler ve bizim dörtlü kendi aralarında eyleniyorlardı. Onların gitmelerini bekleyen Garsonlarda başlarında bekliyorlardı Ömür bir meyva tabahı daha ısmarladı. Müzik durmuştu. Avni alkollü olduğu halde bir zıplayışta korkuluğun üzerine sıçradı. Ömür ve Memo korktular. ---Ya noldu gene Avniye estilermi ne olum Avni dur yapma orası bakırköy atarlarsa içeri birdaha çıkamazsın bak benden söylemesi.... Hava sıcak, hafif meltem esintisi vardı. Gök yüzünde Dolun Ay prıldıyor Ayın sudaki yansıması denize vurup, hemen altlarında bulunan plajın, Kumlarını aydınlatıyordu. Korkuluktan kumlara kadar 4.5m bir yükseklik vardı. Avninin cıktığı demir korkulukların tutulacak yeri metal ve yuvarlak bir borudan oluşuyordu. Avni açık Gri takım elbisesinin önünü açmış ceketi rüzgardan hafifçe dalgalanıyor ama Avni taş kesilmiş hiç kıpırdamıyordu. Ömür ve Memo yerlerinden kalktılar - "Avni dur! Ne yapıyorsun? " Avninin hareketsiz olarak korkulukların üzerinde duruşundan şaşkınlığa dönen 15.11.2006 19:30:00 Copy rigth 2006- Mertol Gürzel 187/359 garsonlar, koşarak Avniye doğru geldiler. - "Aman. Dur! ağbi Neyapıyorsun?" dediler. Bu sıra Şügi kalktı ve hepsine hitaben. Beyler sakin olun ve yerinize gidin Avni ne yaptığını biliyor dedi. Bunun üzerine istemeyeistemeye Ömür ve Memo yerine oturdu. Avni hala korkulukta hareketsiz duruyor. ve bekliyordu. Ömür ve Memonun sessiz bakışlarının altında. Avni kollarını yukarı kaldırdı. Parmak uçlarının üzerinde havaya kalktı. Sanki uykudan kalkmış birinin esneme yada Yüksek atlayıcı birinin suya atlamadn önce aldığı pozisyonu aldı. ve Gene zıpladı, kendini kumların üzerine bıraktı. havada bir parande atarak Plajdaki kumların üserine ayaklarını bir panter gibi, çevik ve bir kedi gibi yumuşak olarak kullanarak, gayet sakince bir iniş yaptı. Bunun arkaından Ömür Memo ve garsonlar parmaklığa koştular. Bu arada ancak 40 saniye geçmişti. Avni doğruldu. yürüyerek bir kaç adım attı. yere gene çin şekli bağdaş kurarak oturdu. Memo ve Ömür bu olaya hiç bir anlam veremediler. Ömür Şügiye dönerek - "Şügi, Avni bunu nezamandır yapıyor? Bu marifetlerini bilmiyordum." Memo arkasından - "Birde Avni sarhoş değilmiydi ya! " Şügi bu olanların üzerine kendisini açıklama yapmak zorunda hissetti. - "Arkadaşlar Avni bu!. bazen damda gezer bazen 9. katta Balkon demirlerine zıplar, nerden bileceksin? başka daha neler yapar. Ama anladığım kadarı ile bazı konular onu gerçekten de üzüyor. genelde trans olmak için şu anda kullandığı oturuşu kullanır" Şügi Avni ile Çinlilerin Metalojisi üzerine Jaky lo dan aldıkları kursları , Kungfu eğitimini, Ke- O - Rem ve Avninin bunların yanı sıra yaptığı diğer Securty görevlerini Ömür ile Memoya ve tabiyiki etraflarını doldumuş olan diğer restoran çalışanlarına anlattı. Bu oturuşta Avninin ruhunu vücudundan dışarı çıkarıp etrafta dolaştığını, problemlerini çözmeye çalıştığını, Bu sayede her zaman ki gibi yine sadece Onunla konuştuğunu uzun uzun anlattı. Ömür ve Memo sadece vaybe diyebildiler. Ömür hatta ekleme yaptı. - "Ya aslında bizim Avni eskiden hep dayak yerdi." deyince, hepsi birlikte gülüştüler. aradan On dakika gibi bir zaman geçti. Şügi Hızını alamamış Avninin KE-O-REMtrans olaylarını anlatıyordu. Yok avni bu durmda Bardak kırarmış vs. vs. Herkez pür dikkat Şügiyi dinliyorlardı. herkez kafasını masaya eymiş pür dikkat, Şügiye bakıyorlardı Bu ara Merdivenlerden uslu uslu çıkıp gelmiş olan Avniyi kimse görmedi. Avni Şüginin ensesine doğru yanaştı Kartal pençesi denilen parmak tutuşuyla Şüginin ensesine yapıştı. Cani acıyan Şügi - "Evet beyler ne diyordum bazen Avni ruhunu vucudundan çıkararır etrafta dolaşır. Ama gelipte benim ensemi yakalaması olayı daha yeni. Bunu bilmiyordum" Demesiyle herkez Avninin geldiğini farktettiler, ve bastılar kahkahayı. Şügi - "Avni bırak canım acıyor." diye bağırmaya başladı. Avni - "Başka daha neler yapıyormuşum anlat bakayım" dedi. Şügiyi bıraktı. sonra hepsi gene güldüler. Avni - "Kusura bakmayın bağzen , Aşırı enerji yükleniyorum o zaman aklıma eseni yapmam gerekiyor". dedi. Memo da Ay ile Konuşan Adam - "Olum biz bize öyle bizde de aşırı enerji olduğunda bir kaç hatun bulup işi idare ediyoruz" diye ekledi. Yine hep birlikte gülüştüler. O gecenin masraflarını Ömür üslendi ödemeyi yaptılar gene güle eylene evin yolunu tuttular. Ertesi sabahı Cumartesi idi. Avninin annesi Avniye "Bu akşam eniştenler bekliyor dedi. Seninle şu Firma hakkında konuşacakmış." Avni "Evet gerçektende bu konu hiç geçmedi. dedi. Kahvaltıdan sonra Şügi ile Avni Sarayburnu, Topkapı sarayı, çengelköy. yapıp bakır köye geldiler. Akşam üzeri olmuştu. Şügi dükkanda hem Nurla flört ederek, dükkanın kapanmasını beklerken, Avni gene Bakırköy çarşısında, Đstasyondan sahile kadar olan yolu bir aşağı bir yukarı giderek gene kendi nostalji gezisini gerçekleştirdi. Akşam Eniştesinin Dükkanı kapatmasıyla birlikte, Eniştelerinin evine gittiler. Bütün gün Avni ile konuşmaya fırsat bulamayan Avninin eniştesi. Avni bugün Sarı mehmet denilen biri aradı bana gelecek olan isviçreli ortaklar için bir Otel ayırmamı ve Otelin brifing salonu, yüzme havuzu, Ege sahilinde olması gerektiğini, senin herşeyi bildiğini söyledi ve yani iki gün sonra Đzmire geleceğini söyledi" Kim bu adam bana çok kibirli burnu büyük birisi gibi geldi." dedi Avni Aslında Sarı Memetin iyi biri olduğunu kurulacak olan şirketin müdürü ve en yüksek pay ortağı olduğunu. Bu brifing olayının da Ortaklararasındaki anlayışı tazeleyeck nitelikte olduğundan bahsetti Avninin eniştesi burnunu büktü. "I ıhh benim gözüm tutmadı dedi. Ama Avninin israrı üzerine istenileni yapacak bir arkadaşı üzerinden Aydın Didim'de bir otel ayırtacaktı. Herkez eşleri ile gelecekleri için 15 kişilik bir kadro Didime gitmek için ayarlanılılacak Avni Sarı mehmeti arayacak o da diğerlerini organize edecek ve üç gün sonra bu Otelde buluşulanacaktı. Avninin Eniştesi bizde geliyoruz zaten bir arsa işim vardı dedi. Ertesi sabahına otel reserve edildi Sarı mehmet arandı. yol hazırlıklarına başlandı. Şügi Đstanbulda Avninin annesiyle kalacak sonra Avninin annesinide alıp bir hafta sonra o da Didime gidecekti. yani Avni Sarı memetle yaklaşık 3 gün süren bir brifinge katılmış olacaktı. Hoş zaten Avni ortaklık payını ödemişti. Avninin eniştesinin kafasına bu firma işi, fikir olarak yatmıştı ama, Sarı mehmetin tekliflerini ve paraları makbuz vermeden alması hoşuna gitmemişti. Avni her nekadarda yatırılan paraların makbuzları. Firma kurmak için gerekiyor dediysede.Eniştesi - "Dünyanın neresinde olursa olsun Paralar yeni açılacak olan firmanın kontosuna yatar Bu banka paraların tamlığına dair bir belge veriri ve bu belge ile Firma gereken makamlarda kurulur" dedi. Esasında Avni Eniştesinin ne demek istediğini biliyordu ama nede olsa Sarı mehmet kaçmamıştı daha... Eniştesi - "Avni benim hoşuma gitmedi dedi.. Ama bekle gör." Bu konuşmalardan sonra Ömür Memo Şügi , Eniştesi, Annesi yani hepsi sadece firmadan konuşur olmuşlar, diğer konular unutulmuştu. Buda Avniyi üzüyordu. Ama Tatile gelmeden önce çalıştığı bankada yaşadıkları bölümlerin değişmesi ve yenilenmesindeki Dayısı kuvvetli olan kazanır anlayışlı şef değişiklikleri, Avninin ne 15.11.2006 19:30:00 Copy rigth 2006- Mertol Gürzel 189/359 yaparsa yapsın bu bankada sadece küçük bir şef olarak kalacağına işaret oluyor, Avnide gün geçtikçe kendini daha çok BEM de görüyordu. Bu yaşadıklarınıda Eniştesine anlattı. Eniştesi gün görmüş insandı. - "Avni bak sen orda yabancısın. Adamlar kendilerinden başkasını istemezler, Gel beni dinle, sen elindeki ile yetin çalıştığın işten çıkma. Bekle bakalım BEM de nasıl gelişmeler olacak ona göre bir kaç sene sonra çıkarsın." Ama Avni yinede içinden çalıştığı bankaya çıkışı yazmıştı bile. Bu işyerinde her türlü haksızlık dönüyordu. Artık Avni hep onun gösterdiği başarılardan ve verdiği desteklerden başkalarının karlı çıkmasını kaldıramıyordu. Bu nedenle BEM in yürümesinin yani Avninin <<Tavuk gibi otlarken Kartal olduğunu anlayıp kanatlanıp uçmasının>> gerektiğini daha çok istiyordu. Bu Avniye gelecek içinde çok faydalı olacak kendi geliştirdiği securty, kozeptin BEM üzerinden satışa sunarak patentleyebilir. Bu sayedede Doktorasını tamamlaya bilecekti. Hem Semi ile olurda Evlenirse, çok daha rahat ederlerdi. Didim.... BEM Kuruluyor.... Pazar sabahı erkenden yola cıktılar, Avni daha hiç didim denilen yere gitmemişti. Ablasının ehliyeti vardı. Avni her iki yeğenini yanına aldı Ablasıyla Enişteside kendi arabalarıyla arkadan geleceklerdi. Avninin ablası ilkkez kendi kullandığı arabayla uzun yola cıkacaktı. 60 km ile azami 80km yi geçmiyordu. Sakince ve türkiyenin şehirler arasında hiç ceza ödemeden Đstanbul-Đzmir-Aydın ve didim yolunu kat ederek yeni bir recora imza attılar. Didime vardıklarında saat gece bir olmuştu otele yerleştiler. Ertesi günü diğer misafirler gelecekti. Avni kendi kendine Keşke hazır geçmişken Aydınada uğrasaydık dedi içinden nede olsa Semi orda idi. ama kimbilir Aydının neresinde.? Ama Avninin içi gene huzurluydu çünki Semi ile aynı havayı soluyordu. Sabah Avni erkenden kalktı. saat altı gibi kaldıkları otelin en üst katındaki restoran vazifesinide gören tarasa çıktı. Ekserzizlerini yapmaya başladı. sabah çalışmasını tamamladıktan sonra etrafını inceledi. Kaldıkları Otel dokuz katlı. Avninin bulunduğu bu taras Otelin en üst katında komple çatışından oluşan bir yerdi. Avni işte O an Didimin ne kadar güzel bir yer olduğunu anladı. Etrafında tek tük bodur Ege ağaçları ile dolu. Harabelerden deniz kenarına kadar dümdüz inen geniş bir yol bu yolun etrafında gözüken tek tük oteller ve ikişer katlı, Villararı olan düz bir köy dü didim, Didim aslında dünyaca ünlü Diydma Apollon Tapınağı ve Meduza cadısının bir zamanlar yaşadığı efsanesi olan bir bölgemizdi. Ama nedense insan oğlu buralara çarpıklaşmış inşaat sektörünü yaparken ağaçlandırmayı unutmuş nerdeyse bir tek ağaç bile yoktu. Herkez kalktıktan ve kahvaltı yapıldıktan sonra Avni ablası ve eniştesi, çocuklar otelin havuzunda oynadıkları halde, Altınkum denilen sahile yürüyerek indiler. Burdan Emlakcıyı buldular. Eniştesinin bakmak istediği Arsalara gittiler. Arsalar Apollon harabelerinin altında denize 900m uzaklıkta bir tepenin yamacındaydı. Burdan zor da olsa ilerde deniz olduğu belli oluyordu. Eniştesi ve Emlakcı Avninin ablasını alarak iş Ay ile Konuşan Adam konuşmaları için büroya gitmesini fırsat bilen Avni hemen müsade isteyerek. Otele yiğenlerine gitti. Biri kız biri erkek olan yiğenlerini aldığı gibi doğru denize. Avni yiğenleri ile deniz kenarında oynaştı yüzdü. Su O kadar temiz ve berraktıki insanın sanki içmesi geliyordu. dalga falanda yoktu. Sanki sonsuz bucaksız bir havuzdu. Hatta kız yeğeni bir ara "Dayı burası havuzdanda güzel dedi." Avnininde hoşuna gitti. Burda yaşamak lazım dedi. suyun tadını öylen sıcağına kadar çıkardılar, sonra otele yürüdüler. Öylen yemeğini yediler. Bundan sonra Avni Eniştesi ile birlikte Otelin kafeteryasında hem gelenleri karşılamak içinhemde erkek erkeğe sohbet etmek için çay kahve içerek beklemeye başladılar. Beklenen BEM elemanları da teker teker geliyor ve odalarına yerleşiyordu. sadece Sarı Mehmet bey ortalarda yoktu daha. Hoş Bursadan Didim en az 7 saatlik yoldu. Ama ortalıkta gelen giden yoktu. Akşam saat 18 sıralarında Sarı mehmetler geldi. Yanında karısı ve çocuğuda vardı. Arabadan inmesiyle birlikte, burası ne biçim yer toszu tuzlu, kırmızı halı vs. gibi birrsürü bahanelerle, memnun olmadığını belirten bir sürü hareketlerde bulunarak ve böbürlenerek içeri girdi. O sırada Mehmet i beklemekte olan tüm BEM ortakları şaşırarak bakmasına aldırmayan Mehmet bey iyigünler dedi ve odasının anahtarını aldığı gibi yukarı çıktı, Bu arada Avniye beni rezil ettin gibi bakmayıda ihmal etmedi. O yukarı çıktıktan sonra diğer ortaklar Avninin etrafına toplanarak ne oldu gibilerinden, sorular sormaya başladılar. Avni, Beyler ne olduğunu bende bilmiyorum anlaşılan ya yol onu çok yormuşa benziyor yada belkide bizim sabrımızı tepkimnizi ölciyor bir bekleyelim bakalım ne olacak. diyerek diğer ortakları yatıştırdı. Sarı mehmetin katılmadığı Akşam yemeği şölenininden sonra müzik eşliğinde eylenen BEM in diğer Mehmet in aşağıya inmesinden umutlarını keseren ortakları odalarına kaybolup yatmaya çekildiler. BEM'in ortaklarının buluştuğu ilk gün böyle geçmiş oldu. Sabah dah saat 8.00 olmamıştıki Sarı mehmet hepsini kaldırtmış, Otelın çatı katındaki Tarasına ortak bir kahvaltı masası donattırmış, orda tüm BEM in ortaklarını toplamıştı. Ama ortalıkta daha kendisi yoktu. Gelen ortaklar eşleri ve çocukları yanlarında olduğu halde, kahvaltıya başlamaya korkuyorlardı,. Öyle ya Mehmedin ne yapacağı belli olmazdı, Onların beklememesini fırsatbilip tekrar azarlayabilirdi. --- Anlaşılan bu Sarı mehmetle işleri var bunların ulan adam delimi ne. isviçrede hiç böyle değildi türkiyenin havasımı çarptı nedir. ..... Olum Avni ben eniştene hak veriyorum atın şu herifi yanınızdan..... Yarım saat sonra Mehmet yanlarına geldi. Aşırı sıcak bir yaz ayı ve tatil yöresinde bir otelde olmalarına rağmen. Sarı Mehmet takım elbiseli ve gravatlıydı. Sarı mehmet içeri geldikten sonra etrafına baktı. Buyrun kahvaltınızı yapın! dedi. Masada ilk başlarda bir sessizlik oldu, sonra herkez ordan burdan konuşarak, havayı yumuşattılar. Hatta Sarı mehmette onlarla gülmeye başlamıştı. Kahvaltıdan sonra bir ara Mehmet bardağa vurarak herkezin dikkatini çekti. - "Şimdi bayanlar aşağıya insinler ! tatillerine ve isterlerse dolaşmalarına devam etsinler. Çocukları denize götürsünler. Biz Beyler ile firmanın geleceğini planlayacağız" dedi. Ayağa kalktı. Garsonların şaşkın bakışları arasında. Bayanların tek tek sofrayı terk etmelerini bekledi. Hatta aptullrahman ağabeyin eşi hala oturuyordu. Sarı Mehmet kaş göz işaretleri ile kocasını ihtar etti ve sonunda onunda karısı kahvaltı 15.11.2006 19:30:00 Copy rigth 2006- Mertol Gürzel 191/359 mekanını terketti. Hemen koşuşan garsonlar masayı toparladılar. arkadan gazoz ve su servisi yapıldı. Şimdi bulundukları yer artık açık hava toplantı salonuna benziyordu. Sarı Mehmet tüm bu etkinlikleri ayakta izlemiş ve şaşkın şaşkın bakınan ortaklarına dönerek onları tek tek süzmeye başladı. ve sonra - "Beyler ben karar verdim bu iş böyle yürümeyecek, biz BEM firmasını kuramayacağız. Baksanıza birbirimize saygımız yok, ben sizin müdürünüz olarak, bir iş konuşmasına gitsem bana yeteri kadar saygı gösterebileceğiniz bile mechul. Ben çekiliyorum" -- O ha! ... Sarı mehmedin, BEM firmasının Ortaklar arasındaki ilk kez düzenlediği toplantısında yaptığı konuşmalar bunlardı. BEM Ortaklarının hepsi şok oldular, öy le ya , burda yani didimde toplanan ortaklar ortalama 10bin ile 20Bin işviçre Frangı para yatırmışlar, bir umutla işlerini, bırakanlar bile olmuştu. Sarı mehmedin söyledikleri. Avniyi de çok üzmüştü. Nasıl üzülmesin ki, Avni çalıştığı bankada, ne yaparsa yapsın karier yapamayacaktı. Hem Türk hemde müslüman dı. Bir nevi hayallerini gerçekleştirmek için BEM e ve BEM içinde Sarı Mehmete ihtiyacı vardı. Diğer ortaklarında, düşündükleride benzeri ve en önemlisi daha iki ay önce BEM'e yatırdıkları paralardı. Avni ilk soruyu sorarak Teyfik Fikret ayaklanmasını başlattı. - "Mehmet, O kadar öğrenci kaydettik. Onlar ne olacak?" - "O ne demek Avni sen benimle ne biçim konuşuyorsun sende kimsin? ben size dedimya aramızda hiç saygı yok diye. Bana Mehmet bey diye hitab etmelisin!. Sorunu bir kez daha tekrarlarmısın" --- O Ha! hatta Çüşşş.... Avni bunun Mehmedin stetejilerinden biri olduğunu anladı. - "Sayın Mehmet Budaklı bey. Onca kaydettiğimiz öğrenciler ne olacaktırlardır Efendim ? " - "Tamam bu sefer kabul ediyorum, her ne kadar türkçe kelimelerinde hatalarda olsa, soruyu kabul ettim? --- ee Cevap yok mu ? Avni artık soru sormaktan vaz geçti anlaşılan Şu idiki Sarı Mehmed sorulan sorulara cevap vermeyecekti. Diğer ortaklarda buna benzer kritik sorular sordular. ama cevaplar hep avniye verilenler gibi saçma oyalayacı, anlamsız ve geri sorularla doluydu. Bir ara Sarı mehmet. toplantının yapıldığı tarastan. <<Artık ben sizden bıktım, ne soru sorabiliyorsunuz. Nede verilen yanıtları anlıyorsunuz siz ne kadar aptalsınız dedi. çekti gitti. Geride kalanlar oldukça şaşındı. Ne olup bittiğini anlıyamıyorlardı. ve kimseninde Ortaklıktan ayrılmaya niyetli değillerdi. Sadece Avni hala olanların bir streteji olduğuna inanıyor ve diğerlerini etkilemeye çalışıyordu. Sonunda şayet Sarı mehmet bir daha gelirse on suz Firmayı yönetemeyeceklerini söyleyip. biraz da Sarı Avniyi pofpoflayacaklardı. Avninin tahminine göre Sarı Mehmedin ulaşmak istediği noktada buydu. <<Evet arkadaşlar kararınız nedir.?>> Bu sözlerle birden içeri Sarı mehmet geldi. Sarı Mehmedin toplantıdan çıkmasından yarım saat geçmiş, bizim ortaklar şöyle böyle diyerek tezler üretiyorlardı. Aslında ortada soru yoktu. Hep birlikte << Sensiz olmaz sen yoksan bizde yokuz>> sözlerini söylediler . Sarı mehmet tekrarlamalarını. sonra birdaha Sonra Birdaha. ve sonra bu sözler sloganlaştı. <<Sen BEM hep beraber.>> böyle belki yüksek sesle beş on dakika bağrıştılar. Sonra Sarı Mehmet hepsini susturarak <<Arkadaşlar, ilk sınavı kazandınız. Bu gerekliydi kimlerin ciddi ve kimlerin gayri ciddi olduklarını, Bilmem gerekiyordu. Hepinizde gönülden hazır Ay ile Konuşan Adam olduğunuza göre çalışmalarımızı sürdüre biliriz dedi. Yani sonuçta Avni haklı çıkmıştı bu olanlar sadece Sarı mehmedin bir taktiğinden başka sey değildi. Bu konuşmalardan sonra BEM resmen kurulmuş oluyordu. Kış ayına kadar. BEM Şirketleşecek ve Şirketleşene kadarda Öğrenci kayıtları ve banka hesaplarında BEM AŞ kuruluş aşaması diye bir yazı ile belirtilecekti. Bunun yanı sıra, içlerinde türkçesinin en kuvvetli olduğuna inandığı Avni ve Birsen, i Yapacakları bilgisayar eğitimlerindeki kitapları türkçeleştirmek ile görevlendirmişti. va Avninin işinden çıkıp BEM de çalışması için hep birlikte karar alınmıştı. Avni Bankada kazandığı maaşı alacak ve BEM in ilk daimi işçisi olacaktı. Sarı mehmet ve diğerleri Firma yoluna girene kadar sadece verdikleri kurslardan maaş alacaklar. ve Sene sonu ortaklık payı alacaklardı. Bu olay Avni için her ne kadar riskli bir iş olsada kabullenmeyi istiyordu. BEM in ortakları arasındaki toplantıların geri kalan kısmında. Sadece firmanın hedefleri ilk altı ay ve ilk beş yıl içinde olması gerekenler tartışıldı. konuşuldu. Sarı Mehmed tekrar eskisi gibiydi gravatını çıkartmış yani show bitmiş normal haline dönmüştü. Birlikte yüzdüler yediler içtiler eylendiler. BEM in toplantıları, bitmiş ortakların çoğu tek tek Didim'i terketmişler. Avni Ablası ve eniştesiyle annesinin gelmesini bekliyordu. Ortakların gittiklrerinin ertesi günü. Avni Ablası ve eniştesiyle birlikte eniştesinin kooperatif olarak seçtiği arsaya gittiler, etrafa baktılar, Belediyeden ölçüm ekiplerinin gelmesini, onların çalışmalarını izlediler. Akşam olunca Eniştesi yorulmuş erken yatmıştı. Avni ablasını alarak kaldıkları otelin gene çatı katına çıktılar. Orda birşeyler içerek konuştular. Avni ablasına Semiyi anlattı. Son gelişmelerin hepsini. Đsviçrede yaşananları. Đşviçredeki ablası ve Ağabeyi arasındaki problemlerden konuştular. Bir parça Avni kendi dünyasından kopup Ailesinin dünyasına girmiş oldu. Aslında Avninin ailesindede kopukluklar vardı. En azından ailece çalışamıyorlardı. Avninin Eniştesinin geliştirdiği Koorparatif projesi olumlu geçerse hiç değilse Aile bir araya gelecek gene kuvvetlenecekti. Avninin gerçektende gene eskisi gibi kuvvetli bir aileye ihtiyacı vardı. Eskiden yani bundan on sene önce ne kadar güzeldi. Herkez birbirine bağlı, bir arada yaşarlardı. Sonra ne olmuştu Avni isviçreye gelmiş. Ağabeyi evlenmiş Ablaları evlenmiş. Aile arasındaki dialog genelde Monolog a dönüşmüş, her kez kendi çapında düşünür ve beklenti sahibi olmuştu. Bu da Avniyi aileden uzaklaştırmıştı. Kırgınlıkların çoğu sebebine Avni bir anlam veremezdi. bu sebeptende kendisini olaylardan hep soyutlar, o herkezle iyi geçinmeye çalışırdı. Bu durumda da hep arada kalır çok zorlanırdı. Avninin türkiyedeki ablasıda Avniye hak veriyor ve kendi durumununda aynı olduğunu savunuyordu. Abla kardeş O gece uzun uzun konuştular, Sonra Avninin ablasıda uyumaya indi. Avni Tarasta yalnız kaldı. Karşısında ilerdeki köşede sadece ingiliz bir turist kalmıştı. Bu turistide çok sarhoş olduğundan dolayı, garsonlar odasına inmesi için ikna etmeye çalışıyordu. Avni Bu görüntüler bir anlam veremiyordu. Đnsan hiç bukadar güzel bir yerde. Bu güzelliklerin içinde önününü göremeyecek kadar sarhoş olabiliyordu. bu çok saçma geliyordu. Avni bulunduğu bu tarastan tüm Didim'i izleye biliyordu. Evlerin ışıkları parıldıyor. ilerdeki denizin görünümü Didim Altınkumun gece denizle birleşimi, gerçektende 15.11.2006 19:30:00 Copy rigth 2006- Mertol Gürzel 193/359 büyüleyici bir görünümdeydi. Avni sandalyesini bu tarsın korkuluklarına dayamış, sandalyaye ters oturmuş ellerini korkuluğun üzerinde bağlamış çenesini dayamış vaziyette manzarayı izliyordu. Görüntü ne kadar güzeldi. Neden insanlar olayları dert edinip, bu güzellikleri görmezlerdi. Dünya kocaman ve insanın görmekle ömrünün biteceği kadar çok güzelliklerle donatılmıştı. Acaba Semi ne yapıyor diye düşündü. ama cevap vermedi yorum artık yapmıyordu. Ertesi günü Annesi Şügi ile birlikte Memo ve Ömür olduğu halde Didime geleceklerdi. yola çıkmışlardı. Avni inşallah sağlıklı bir şekilde gelirler diye düşünüyordu. türkiyede gece yolculuk çok zordu otobanlar yok ve geceleyin nedense yolculuk eden kamyonlar ve traktörlerin işikları olmuyordu. 80km hızla giderken insanın karşısına bierden kara bir gölge gibi çıkıyorlardı. Çoğu insanın hayat ışığıda bu sayede sönüyor bir çok aile karanlıklara gömülüyorlardı. sebebi birkaç kuruş olan bir tek lamba Traktorlerin motorlarım kamyonların arkasına takılacak olan... Yada bir yansıtıcı... Avni ışıklara bakmaya devam ediyordu. saat epey geç olmuştu. Annesi Didime gelince Aydına gideceklerdi. Belkide yarın artık yatmalıydı. Avni sonzamnlardaki değişikliğin onun üzerinde yarattığı etkileri, bir ara düşündü. Artık eskisi kadar trans olamıyordu hemde istese bile. O kadar çok şey aynı anda yaşanıyorduki. Avni kendini konsantre edemiyordu bir türlü. Hatta kendisini zorlasa bile Birtanesini de düşünemiyordu. Ne olmuştu Birtanesi onu bu sefer yapa yalnız bırakmıştı. Semi geldiğinden beri, ikl önce bir hayal sonra silik bir hatıra. Gerçi birtanesinin çok üzerinde birisini bulmuştu. Semiyi gerçektende çok seviyordu. Avni için Semiye duyduğu aşk hem uzun sürmüş ve Avniye göre halada sürmekteydi. Şu anda Avninin tek bir sorusu kalmıştı Avniler yarın Aydına yani Semilere gittiklerinde acaba soğukmu yoksa sıcakmı karşılanacaktı. Yani Semi Avniye nasıl davranacaktı.? Avni kalktı odasına indi ve yatağına yattı. Sabahın ilk ışıkları ile Avni uyandı. Sokakta ve kumsalda kimseler görünmüyordu. Mayosunu üzerine giyindi kumsala indi. Kumsalda uyuyan birkaç kişiden başka kimse yoktu. Avni suya doğru yürüdü bu sahil sığı su ancak diz boyu idi. Ortalık yengeç kaynıyordu. Sanki kumun içi Avninin her adımında kaynıyordu. Balıklar yengeçler ve bürsürü, Karanlıkta görünmeyen mahlukat vardı. Avni dizboyu olan suya atladı ve yüzmeye başladı on onbeş dakika sonra mola verdiğinde kendini Didim ile Bodrum yarım adasının arasında olan bu körfezin nerdeyse ortasında buldu. Sırt üstü suya yattı. gök yüzüne baktı. Yıldızlar halen parlıyordu. Yüzü üzerine döndü. Suyun uzerinde yüzükoyun yatıyordu.Güneşin ufuktan doğuşunu seyretti. Bir yandan güneş doğuyordu ama genede yıldızlar gözüküyordu. Gök yüzünde havada büyük ayının hemen yanında duran ve Avninin benim dediği iki yıldızı aradı buldu hala oralardaydılar. Zaten Avni nezaman ve nereden, yıldızlı havalarda gök yüzüne baksa bu yıldızları bulurdu. Birisi büyük ondan iki santimetre kadar uzağında bir sönüp bir parlayan topu iğne başı kadar büyük olan diğeri. Bunlarda tıpkı Avni ve birtanesi gibi birbirinden uzak ama hep birlikte dururlardı. Ufak , yani küçük yıldız hep diğerine göz kırpardı. hadi beni bul dermiş gibi. Avni "Nasıl olsa günün birinde ona o nu nekadar çok sevdiğimi söyleyeceğim." Diye düşündü.. Avninin arkasında Didimim sahil lambaları ve evlerin ışıkları gittikçe küçülüyordu. Ay ile Konuşan Adam Karşısında çok ufakta olsa Bodrum yarım adasındaki evlerin ışıkları gözüküyordu. Avni bir ara acaba Bodruma kadar yüzsemmi diye düşündü. arasındaki uzaklık her halde iki üç saat falan sürerdi, -- Avni amma yaptınlan Motorlarla 4 saat sürüyor..... Sonra kendi kendine güldü. Hadi Avni kendi kendine "Hala iyisin çünki sen bir delisin" dedi. Geriye doğru yüzmeye başladı. Avni karaya çıktığında güneş tam olarak doğmuş saat altı bucuk olmuştu. Avni kumsalda geleneksel idmanlarını yaptı. sonra havlusunu ve diğer eşyalarını alarak otelin yolunu tuttu. Avni otele vardığında Şüginin arabasını gördü Avninin mavişinin yanına park etmişti. Kahvaltı salonunda da diğerlerini buldu. Đstabuldan gelenleri Avninin ablası ve eniştesi karşılamış Ablasının çocuklarıda Anne annelerinin kucağında hasret geçiriyorlardı. Avnide onları selamladı annesi ile kucaklaştı. hoş beş derken gene söz BEM den açıldı Avni Eniştesine işten çıkmasının artık şart olduğunu söyledi. öyleya maaşını tam olarak alacaktı. Eniştesi bu olaya sıcak bakmıyordu. Yani yeni kurulaca bir firmada sabit eleman olarak çalışmanın rizikolarından bahsediyordu Avninin anneside Eniştesinin Avniyi kıskandığı için böyle düşündüğünü savunuyordu. gene millet birbirine girmiş Şügi Ablası Ömür ve memo hep bir taraf olmuşlar birlikte Avninin geleceğini tartışıyorlardı. Avni baktıki olmayacak. Eniştesine hiç değilse bir kaç ay dener olmaz ise başka bir iş ararım dedi öyle ya gelir gider ve öğrençi kontrolü Avnide olacaktı firmanın yürüyüp yürüyemediğini böylelikle görecek ve önden tedbir alabileceklerdi. Sonra kahvaltının konusu döndü dolaştı birden Semiye geldi. Avninin annesi ertesi günü için Seminin annesi ile sözleşmişlerdi bile. Yani ertesi gün Aydına gidileceki. Bu arada Semi Ömür ve Memo Avninin Eniştesi ile Didimde kalarak Arsanın parsellenmesi ve tapu dağılımları gibi işleri halledeceklerdi. Bu gün Avniye her nekadar uzun geldiysede. Diğerleri için çok kısa oldu çünki hepsi gidip uyudular. Avni, akşam üzeri Ömür ve Memoyu alarak halen uyuyan Şügiyi uyandırmaksızın Sahil kenarına indi. Orda eski üç arkadaş birbirleri ile sohbet ettiler. sonra gene sahil kenarında otururlarken Avninin Ablası Eniştesi, Annesi ve Şügide onlara katıldı. Tam çay servisi yapılmıştıki Şügi birden bire - "Hey avni sana bir süprizim var" dedi . Tam bu sırada küçük ve yumuşak iki el Avninin gözlerini kapattı. Ama konuşmuyordu. Şügi Avniye tahmin et dedi. Avni gözlerini kapatan elin bir kıza ait olduğunu biliyordu ama bu Semi olamazdı. Aklından diğer folklordaki kızları düşündü. Başladı bir kaç isim saymaya. tam bu anda onun gözlerini kapayan kişi eğildi ve avniyi kulagına yakın bir şekilde üfledi. Avninin kulaklarından ürperdiğini bilen çok sayıda kimse yoktu, sadece Avniyi çok iyi tanıyanlar bilebilirdi, birde birkaç, Avninin bu sebeten dolayı tokatladığı Berber. Avni pes etti. Bilemeyeceğim dedi. Gözlerini kapatan kız Avninin önüne geçti. - "Duydum ki Avni beye kız bakılacakmış. Dedimki bensiz olamaz" Avni çok şaşırmıştı. Bu Ufaklıktan başkası değildi. Avni - "Sen nerden çıktın?" diye sordu. bir den arkasında Ufaklığın annesini farketti buyur ettiler. Ufaklığın annesi aslında sen burda ne arıyorsun biz burdan yıllar önce ev aldık biz buralıyız siz nerden çıktınız dedi. Gülüştüler. çok güzel bir rastlantı olmuştu bu. Daha önce hiç tanımadığı didim birden bire Avninin sevdği insanlarla dolup taşıyordu. 15.11.2006 19:30:00 Copy rigth 2006- Mertol Gürzel 195/359 Avni Ufaklığı epeydir görmemişti onun parlayan keskin bakışlı küçük gözlerini doya doya inceledi. Hele o burnu ve herzaman gülümseyen o ince dudakları yokmu, Birde tatlı dilli. Konuşmasını dinlemeye doyamazsınız. Ufaklık Avniyi gerçektende her seferinde etkiliyordu ama nedense aralarında bir türlü kıvılcımlar parlamamış yani ilişkileri kardeşlikten öteye gidememişti. Böyleside çok iyi olmuştu aslında onlar gerçektende ömürleri sonuna kadar dost olarak kalacaklardı. Hoşça vakit geçirdikten sonra Otele geri döndüler. Didimde bir kaç gün kaldıktan sonra Şügininde israrı üzerine tekrar Đstanbul'a geri dönüldü. Avni Semiye gidememiş, gitmeyi bırak etrafındakiler şu BEM meselesi yüzünden Semiyibile unutmuşlardı. Zaten neden unutmasınlarki kimi Avninin Aşkları ilgilendirirki. Helikopter ve Bursa...... MOV firmasının kurucu sahipleri Sarı Memedin benim dediği Arsaların ve Mermer fabrikasının üzerinde gezdirilecek, Sarı memed'in amcam dediği Çakmaktaş Holdinginin sahibiyle tanıştıracak, Bursada Karısı kızı bol eylenceli en az 5 Yıldız otelde ağırlanacaklar, ve tekrar Helikopterle Atatürk Havalimanına getirilerek Đsviçreye postalanacaklar. Bu Arada BEM in kuruluşundan ve yapılan ortaklıklardan söz edilmeyecek. -- Üf be amma Zenginlik ha!.... Avnilerin Đstanbula dönmelerinin ikinci günü Sarı Memed Telefonla Avniye bu talimatları veriyordu. Avniye düşen görev onları Atatürk havalimanından bir limousinle karşılayıp. Bursa ya gidecek olan Helikoptere götürmesiydi. Avni Ödemeleri sordu Öyleya Avnide çok para yoktu yanında Sarı çizmelinin istedikleride epey pahallıydı. Sarı Memed Avninin bu sorusuna <<Amma Paracısın sen kartınla ödeme yap isviçreye gelince BEM kasasından alırsın>> cevabını verdi. Avni Memed e Yahu bu adamların BEM ile ne alakası var diye sormaya cesaret edemeden Sarı memed Telefonu kapattı. Neyse Kuş oldum uçarım misali Avni tekrar Bursaya gidecekti. Sarı memedin anlattıklarının doğru olup olmadığınıda bu sayede gözleri ile görecekti. Đsviçrelilerin gelmesine 32 saatten az bir zaman vardı. Telefonu kapatan Avni hemen Havalimanına gitti araştırdı istenilen Limousini ve helikopteri ayarladı. Sarı Memedin planlama gücü gerçektende kusursuzdu. Verilen tarih ve saatte MOV un sahipleri isviçreliler geldi. Avni onları hava alanından karşıladı yaklaşık 1.5 Km uzaklıktaki helikopter pistine gittiler ordan Helikoptere binerek Bursaya uçtular. Bursada, Sarı Memed onları karşıladı, Baştan Avninin gelmesine bozuldu, ama sonradan iyi oldu sen burda otelde bekler organizeleri hazırlarsın dedi. O gece sadece barda oturan, yemekten sonra odalarına çekilip yatan isviçreliler ertesi gün kalktıktan sonra Avni ile kahvaltı yaptılar daha sonra, Sarı memed geldi ve onları Otelin üzerinde hazır duran Helikoptere bindirdi, amcasının yani tek varisi olduğunu söylediği Mermer firmasına doğru gittiler. Avni onların gidişini seyretti. Aklından Kafasına takılan neden Sarı Memed bu üçlüyle yaptığı konuşmalara Avniyi katmıyordu. Tüm masrafları BEM ödediğine göre Avninin bilmesi gerekmiyormuydu. Avni Đsviçrelileri uğurladıktan sonra, Ani bir kararla taksiye atladığı gibi Otobüs durağına ordanda istanbula gitti. Istanbulda Memed, Avni Ömür ve Şügi bir hafta daha birlikte oldular. Akşamları kah Avninin ablasının evinde kah Ataköydeki restoranda vakit geçirdiler. Avni Ömür'e Istanbulun güzelliklerini. Boğazda Kalamıştaki restoranda Midye tava. Sarıyerde Balık Ay ile Konuşan Adam ziyafeti çektirdikten sonra. Tekrar izmir üzerinden gemi ile isviçreye döndüler. Avninin annesi her sene olduğu gibi kışa kadar istanbulda kalıp kışın isviçreye gelecekti. Avni Sarı Memedten isviçeye dönene kadar hiç bir haber almadı. Gerçi onu tek enterese eden şey BEM kurulacakmı yoksa Sarı Memed şu MOW denilen firmadakilerlemi iş yapacaktı. Hayatın Cilveleri .... Đsviçreye döndükten sonra Avni Pazartesi işe başladı, Daha bir saat geçmemiştiki, Banka informatik bölümü müdürü. Bütün şefleri toplantıya çağırdı. Avninin küçük bir grubu olduğu halde. Oda toplantıya katılması gerekiyordu. Đş Artık kabak tadı vermeye başlamıştı. Avni ile bu müdür arasında sadece tek bir şef vardı. Yapılan toplantıda Firmanın tekrardan Reorganize edileceği ortaya çıktı. Avni tüm grubu ile birlikte. Tekrar eski şefinin altına gitmek durumundaydı. Hani şu rusya olayına kadar Avniye çeşitli problemler çıkaran Şefi. Bu durum Avni için pek o kadar sevindirici bir haber değildi. Ama Aslında farketmiyordu Avni nede olsa işten ayrılacak ve BEM de çalışacaktı Sarı Memed öyle dememişmiydi. --- Olum boş ver ya ben bu Sarı Memede gibi bişi .. Avni iyi düşün olummm... Güvenmiyorum sanki Yaz tahtaya alırsın hesabı haftaya Salı akşamı her hafta olduğu gibi BEM ortakları kursların verildiği MOW lokalinde buluştular. Tatilde alınan kararlar uygulamaya konulmuş ve Sarı Memed Tatilde MOW yetkililerine neden Zengince karşıladıklarını anlattı yeni kurulacak firmanın MOW firmasına rakip olabileceği ama sadece türklere yönelik çalıştığından dolayı, aslında kardeş firma olarak çalışacaklarını bu sebepten Sarı Memed Amcasının Fabrika ve arsalarını benim diye göstermiş, onlara anlatmış bu sebepten dolayıda doğrucu olarak bildiği Avninin yanında gelmemesini istemişti. Bu nedenlede Avninin hemen işten çıkıp Öğrenci kayıtları ve ödeme kontrolları, artı Ders kitaplarının yazılımı için BEM de başlamasını istiyordu. Sarı Memed türkiyede BEM'in kafalıklı mektup kağıtlarını vizite kağıtlarını daha bir çok dokumanı bastırmıştı. Hemen O akşam işteki Reorganizasyonu pek benimsemeyen Avni Bankaya çıkışını Yeni kurulacak olan. Firmanın başlıklı kağıdı ile yazıp ertesi günü iadeli tahütlü olarak bankaya postalayacaktı. Avninin 3 Ay çıkışı vardı. Bu süre içinde Avni Bankadaki işini başkasına devredecek eğiticek ve Reorganizasyonda ona kalan bölümü gerçekleştirmiş olacaktı. Yani genede Avni ona düşen görevi yerine getirmiş olacaktı. Böylede yaptı. Çıkışını ertesi günü postaladı. Avninin çıkış dilekçesi, dönmüş dolaşmış Avninin sekreterine kadar gelmişti. Kadın Avniyi kenarı çekip. - "Avni bey çok büyük bir riziko alıyorsunuz. iyi düşünün" dedi. Aslında doğruy du. Daha BEM Şirketleşmemiş Sarı memedin kendi adı altında sanki büyükbir firma gibi ğözüküyordu. Ama Gerçek şu idi ki daha henüz BEM A.G. diye birşey yoktu. Avni - "Olsun baktımki olmuyor. Bu da yeni öğrenci kayıtlarının sayısına bakar, bende 15.11.2006 19:30:00 Copy rigth 2006- Mertol Gürzel 197/359 kendime başka iş ararım" diye düşündü. Daha sonraki günler Avni bölüm müdürünün huzuruna çıkmak durumunda kaldı, ikna edilmeye çalıştı ama Avni geleceğini BEM de görüyordu. Sonunda Müdür Avniye destek olacağını belirtti. Ama genede Avniye elindeki fırsatları iyi değerlendirmesini ve ortakları hakkında ön araştırma yapmasının gerektiğini düşündüğünü nasihat etti. Orta yaşın üzerinde olan bu Bey'in nasihatlarına Avni kulak vermeliydi, ama Avninin aklından hiç bir ortağına karşı güvensizlik gibi bir sorun geçmiyordu hepsi iyi kişilerdi. Hem birde ortaya çıkarsa bu nedemek olurdu çok büyük ayıp etmiş olurdu Avni ortaklarına karşı. Değilmi? --- ııı ıh değil..... Çok saf'sın Avni . .. Banka Müdürü şayet olurda bankanın işleri çıkarsa Avniyi gene eskisi gibi. Saatle Consalter olarak görevler verebileceğini ifade etti. Bu Avni için güzel bir fırsattı hiç değilse aç kalmayacaktı. ve hatta Limitsiz olan kredi kartıbile aynı şartlarda Avnide kalacaktı. Bu Konuşma Avniyi gerçektende rahatlattı. Şimdi sıra dört elle BEM'e sarılmakta kalıyordu. Aslında Avninin gerçektende kaybedecek birşeyi yoktu, Ne Evli nede çoluk çocuk sahibiydi, Nede bir kız arkadaşı vardı. Semi'de 23 yaşından evel kendine yaklaştırmıyordu. --- Eh allahtan bir O akıllı... . Eee sorun yok tabiyiki Avni işten çıkabilirdi. Hem Sarı çizmeli --Hop Reji daha deemeeycan o'lum bekle herkez anlayacak şimdi.... Hep BEM in 800.000 Chf. lik süper bir firma olacağını senede 1 ile 2 milyon Frank ciro yapacağından emin olduğunu anlatmıyormuydu. O zaman sorun yok demekti. Hadi Avni sen yaparsın sıva kolları. BEM hemen O hafta faliete geçti. Herkez dört kolla çalışıyordu. Gaetelerde her hafta 3 gün çeyrek sayfa ilanlar çıkıyor kayıtlar yapılıyordu. Gelen öğrenci kayıtları 150 kişiyi geçmiş isviçrenin dört bir yanında kurs lokalleri organize edilmiş. Bilgisayar kursları başlamıştı. Avni işten geldikten sonra Derlerin olmadığı zamanlarda Kurs kitaplarını hazırlıyordu. Kurs kitapları, dosya şeklinde düzeldiği için her hafta öğrencilere dağıtılıyordu. Şayet öğrencilerden biri <<Hop hocam bu kitapların gerisi nerde? >> diye sorsa hemen sarı Mehmed <<Bunları biz kasitli her hafta veriyoruz ki içinizden şeyleriniz ileri şeylere gelesin gelmesin. Şeylerde herkez öğretilen konulara şey olsun!!>> --- üf anam Ne Türkçe be!... . diyerek sıvazlıyordu. Genelde öğrencilere karşı Memedin forsu çok büyüktü herkez onu hayranlıkla izler adeta taparlardı. Avniyi sıkan tek şey Memedin genelde Avniyi yalnız bırakması BEM Firmasının henüz kurulmuş olmamasına rağmen. Ne bir doğru dürüst Kurs odaları nede Yıllık eğitim planı falan olmamasıydı. Sanki Kapalı çarşıdaki baharatçılara benziyordu yaptıkları çalışmalar. Yani hiç mi hiç Profesyonellik yoktu. Ama genede Avni nede olsa Memed büyük adam koskoca simens fabrikasında müdürlük yapıyor. Herhalde böyle basit işlere vakti yok baksananıza adam ayda 20.000 Cfr kazanıyor. -- Neden ? Sarı çizmeli Aydamı Çalışıyormuş?.. .. Diyerek kendini avutuyordu. Bu durum BEM in diğer ortaklarınında hoşlarına gitmesede, çoğunun zaten Memed'in eski öğrencileri olması ve tam olarak konulardan anlamamaları, sonuçta her işin Avniye yüklenmesini normal karşılıyorlarmış. Ama iş ders kitaplarının dışına çıktığında herkez aslanlar gibi çalışıyorar Kurs veriyorlar, Bilgisayarları götürüp getiriyorlar ve Kurs lokallerini hazırlıyorlar, en önemlisi öğrencileri topluyorlardı. Bu sayede Avni öğrenci Ay ile Konuşan Adam işleri ile uğraşmadan. Kurs planlaması ve kitapların hazırlanması konularında yoğun olarak çalışabiliyordu. Avni gene pazar günleri folklor çalışmalarına gidiyordu. Orda hiç değilse Semi ile buluşuyorar ve pazar günleri her fırsat bulduklarında birlikte geçiriyorlardı. Gene böyle bir günde Avni Semi yi alarak, Kasım ayı olmasına rağmen havaların bir cilve yapıp çok güzel olmasından da faydalanarak Zürich gölüne sandal gezisine götürdü. Zürich gölünün üzerinde mutluluktan yüzen iki sevigili gibi gülerek eylenerek günlerini geçirdiler. Geçen bu zaman zarfında Semi'ler thurgau'a taşınmış Semi genede her hafta Folklora geliyordu Avni artık birisi tarafından Sevilmenin zevki içinde yepyeni duygularla yaşıyordu. Folklorda birçok gencin Semide gözü vardı bunu Avni biliyordu , zürich gölünden Seminin trene bineceği istasyona gelene kadar Avni sadece kafasını kurcalayan bu konuyu düsündü istasyona gelmişlerdi. Akşam oluyor Hava kararmaya başlamıştı. Đstasyonda tireni beklemek için durduklarında, Avni Semiye - "Güzelim ilişkimizi artık hafiften bizim guruptaki çocuklara açıklasak diyorum ne dersin?"> diyerek Seminin fikrini sordu. - "Bunu kesinlikle yapamayız Avni imkanı yok hem babam..... Birde ben sana bu gün birşey daha söylemek istiyorum. Ben şey.... yani seninle ilişkimize ara versek diyorum. Biliyorum buna hiç bir sebep yok ama çok korkuyorum Babamın kulağına giderse çok kötü olacak ve ben seni bir daha hiç mi hiç göremeyeceğim.." ---- HA'DĐ BE!!! . .. Avni şaşırmıştı. Semiye bunun folklordaki diğer çocuklardan Semiye açık açık yakara yalvara ve Semiyi ne kadar çok sevdiğini söyleyen çocuğun sebep olup olmadığını sordu. - "Biliyorsun Sende vardın konuştuğumuz gibi bana geldi teklif etti ve ben böyle bir niyetimin olmadığını bildirdim ve olay bitti. Bir dahada hiç rahatsız etmedi. Problem O değil ben istemiyorum. Folklorada gelmek istemiyorum hiç değilse bir süre" - "Ama ben .. ben .. ne olduğumu anlayamadım. Sen bana benimle olan ilişkini bitirmek istediğini söylüyorsun. Ve buna hiç mi hiç sebep yokken. Ama aslında ben seninle evlenmeyi düşünüyorum.. " - "Avni o kısmete kalmış bir şey kaderde varsa olur. Ben bende işte bundan korkuyorum. Hem biliyorsun yarın Zürichteki işimin son günü öbürsü gün thurgau da yeni bir işe başlayacağım. yani artık zürichle hiç bir bağlantım kalmayacak. Hiç görüşemeyeceğiz" - "Gerçektende Hiç mi?" - "Evet hiç ben senin Oraya gelmeni oralarda görünmeni istemiyorum." Arkasından elveda diyerek uzun uzun Avniyi öptü.. Arabadan indi trene binip el sallayarak gitti. Bu semi'nin son sözleri olmuştu. Avni şoktaydı, hareketsiz bir vaziyette orda kala kaldı. dakikalar sonra motoru çalıştırıp evin yolunu tutu. Evde Şügi ile Gene folklordan Muşti diye bir arkadaşı bekliyordu. Avninin suratı bembeyazdı. Tek bir sey söylemeden mutfağa girdi çay 15.11.2006 19:30:00 Copy rigth 2006- Mertol Gürzel 199/359 suyunu koydu. Buzdolabını açtı. Rakı şisesini çıkarttı. bir duble rakıyı bardağa koydu, gene sakinlikle şişeyi buz dolabına Dondurucudanda Buz taneciklerini bardağa. bardağı eline alarak. Camın önündeki sandalyesine oturu. Şügi ve Muşti onu izliyorlardı. Tek bir kelime bile ağızlarından çıkmıyordu. Sadece Avninin bu davranışına anlam veremiyorlardı. Gerçi Avnide anlam veremiyordu. - "Avni ne oldu şeytan görmüşşün gibi bir halin var." - "Hiç sadece Semiden ayrıldık galiba" Rakısından yudumladı. Şügi ve Muşti aynı anda - "Ayrıldınızmı??" - "Banada Rakı lazım şimdi" diyerek mutfağa gitti. Muşti de Aklısıra Avniyi Avutmaya çalışıyordu. - "Bak Avni, aslında senin yaptığın haksızlık, sen nasıl folklordaki O çocuğa Seminin seninle çıktığını söylemedin onunla alay ettin." - "Ben Onunla dalga geçmedim Semiye söz vermiştim Semiye kalsa hatta sizin bile haberiniz olmamalıydı." - "Bana Seminin iş Telefon numarasını ver yarın arayıp buluşmak istiyorum nede olsa son günü" Avni ve Şügi Muştinin bu teklifine şaşırdılar ---- aynen bende yine öyle ... Napacakmışki?... - "Ne yapacaksın?" - "Semininde böyle davranması normal ne de olsa Kızları bir sürü erkek ister ve kız bunlardan hangsini istediğine kendisi karar verir" Avniye Muştinin söylediği bu sözler mantıklı gelmişti. Nede olsa Belkide Semi Avniye söylemiyordu ama gerçektende asıl gönlü başka birisinde olabilirdi. Hem Muşti Seminin yarın iş yerindeki son günü olduğunu nerden biliyordu? Avni 2. şokunu yaşıyordu. içinden yoksa Muşti ve Semi?? diye düşündü. Ama böyle düşünse bile gerçekleri değiştirmeyecektiki. Semiyi zorla alacak halide yoktu. Demekki hayat ona Sevgi ve Aşk konusunda ikinci darbeyide vuruyordu. O zaman Muştinin semi ile buluşması bir şeyi değiştirmeyecekti. Bu tatsız konuşmalardan sonra Muşti gitti. Şügi olaylardan hiç bir şey anlamamış seminin neden böyle davrandığını anlayamamış. ama ençok her ikisinide şaşırtan. Seminin nasıl olupta bir saniyede değişebildiği olmuştu. Avni Rakısını Yudumlarken ne Muştiyi kapıya kadar geçirmiş nede oturduğu yerden kalkmıştı. Sadece oturup rakısını sessizce yudumluyor ve camdan dışarı bakıyordu. Dışarda yine yağmur yağmaya başlamıştı. Avni Şügiye - "Şügi galiba kadınlar gerçektende isviçrenin havasına benziyor. Baksana iki saat önce günlük güneşlik olan hava şimdi buz gibi. ve yağmur yağıyor. Aynı Birtanem gibi. O da hiç sebep yokken birden bire değişmişti. Siside aynen. ve şimdi Semi... Nedense hemen değişiyorlar. Ben kendimde hata aramaya çalışıyorum ama nafile. Hepsi beni çok sevdiklerini söylüyorlar ama birden bire sanki şeytan görmüşçesine benden uzaklaşıyorlar. Ben nerde hata yapıyorum?" - "Sanırsam sen çok fazla çiddi ilişkiye girmek istiyorsun. Ama onlar bu tür ilişkiye hazır değiller. Sen onları kusursuz bir melek gibi görüyor onların aynı erkekler gibi günlerini gün edip hayatlarını yaşamayı isteyeceklerini unutuyorsun. Bana sorarsan problem burda. Hem Semi daha 19'unda. Ama ben şu Muşti puştunu anlayamadım sanki bana önden planlanmış gibi bir olay geliyor," - "Bende bunu diyorum ya. Semi küçük. muhakkak yaşamak istediği birşeyler vardır. Her nekadar bana ilk defa benimle böyle bir arkadaşlık ilişkisine girdiğini söylesede Ay ile Konuşan Adam ona inanacak kadar tanımıyorum birde şu son haftalarda olanlar benimde aklımı karıştırdı." - "Sahi Avni Muşti kimden bahsetti sen neden haksızlık etmişşin. Bana birisi gelecek ve diyecekki ulan senin sevgiline bende sulanacaam ben ona bakacam ha yazık ulan Avni sana valla Yazık" Avni anlamsız anlamsız Şügiye baktı anlaşılan Avni epey kafayı bulmuştu. Ama içtiği rakının etkisinden çok şu geçen birkaç saat içinde olanlar onu yıpratmıştı. Daha dört saat önce Semi ile ne kadar mutlu ve sonsuza kadar hiç ayrılmayacaklarını sanıyordu. şimdi ise olay sanki bağışıklı döğüşe dönmüş. Sanki Avniye karşı yapılan kasitli bir oyun olmuştu. Avni ne yapmalıydı. Mantıklı olarak düşündüğünde Semi daha çok gençti. Ona saygı göstermeliydi. Muştinin anlattıklarından gerçektende Şügiye hak veriyordu. Hiç bir olay tek başına böyle gerçekleşmezdi. Yani Muştinin hareketlerinde Seminin parmağının işin içinde olması olanağı büyük gözüküyordu. Hem kadınlar kadar kolay seni seviyorum diyebilen mahluk varmıydı dünyada. Belkide gerçektende Semi hayatını yaşamak istiyor Avni onun için sadece bir oyun. Yada Gerçekten doğruları söylüyor, Ortalığı karıştıran Muşti. Pekiyi ama Muşti Avniden ne istiyor nesini kıskanıyor yada sebep ne.? Sadece Folklordaki Semiye aşık olan çocuğun intikamınımı almak istiyor. Avni ne yapabilirdiki bu konuda. Bu olayları uzun uzun Şügi ile konuştular. Şügi tam olarak diğer çocukla olayların nasıl geçtiğini sordu. Bu çocuk Semiye felaket şekilde aşık olmuş ama Avni Semiye kapalı kutularından kimseye bahsetmeyeceğine dahir söz verdiği için ona birşey söylememiş sadece bildiğim kadarı ile Seminin çıktığı birisi var demekle yetinmişti. Yanlarında bulunan Muşti de olayı duymuş ve bu çocukla çok samimi olduğu için sonrada Avniye <<Sen Seminin arkadaşının kim olduğunu söyleyemiyorsan bırak bunu semi yapsın>> demiş Avni Bu çocukla Seminin buluşmasını sağlamış ve Semiyide önden uyarmıştı. Olay böyle ceyreyan etmiş Muşti de Semi ile çıkanın Avni olduğunu anlamış ona bu sebepten garez olmuştu. 12 Bölüm 12 Şimdi, "O" ASKER..... Bu günden sonra Avni Semiyi görmez olmuştu. Onun yokluğuna katlanamıyor, Folklor ona artık zevk vermiyordu. Muşti her hafta sonu Avni ile buluşuyor Semi ile nasıl çıktıklarını anlatıyordu. Bunları duyan 15.11.2006 19:30:00 Copy rigth 2006- Mertol Gürzel 201/359 Avni her seferinde küplere biniyor hırçınlaşıyordu. Avninin işten çıkmasına 2 Ay vardı. BEM in dönem kurslarının başlamasınada 2 Ay vardı. Avni artık herşeyi karamsar görüyor adeta hıncını Şügiden ve ufaklıktan alıuyordu. Ağabeyleri ve ablasıda artık Avniyi anlamaz olmuşlardı. Avni çok değişmiş tek kelime konuşmuyordu. Eskisi gibi ekserzizde yapamıyordu. Đş yerinde konsantre olmasıda imkansızdı. Bunu işyerindekilerde sezinlediler ama Avninin değişikliği kabullenenmemesine yordular. Avni Şügiye anlatsa dinlenilmiyor adeta Alay edildiğini hissediyordu. Birde Muştinin gelip Semilerin çok güzel biryerde oturduklarını Muştinin onlara her hafta sonu gittiklerini Seminin babasıyla Rakımasasına oturup içtiklerini, falan anlatıyordu. Avni karar verdi şu anda yapabileceği tek şey Kalan tatilini kullanıp. Askere gitmekti. Hemen ertesi günü Konsolosluktaki tanıdıkları sayesinde olmazı başardı Asker alma bürosu ile irtinbata geçti Avniyi kısa dönem yurtdışı bedelli bölüğüne Asker olarak kaydettiler. Avni uçağa bindiği gibi doğru Istanbul ordan Otobüsle Burdur. ve 2. Günü Artık Avni askerdi. Avninin kararından Asker elbisesi giymesinin arasdsından tam 2 Hafta geçmişti. Bedelli askerlik ücretini Avni peşin olarak Merkez bankasına şahsen yatırmış bu vesile ile bankadaki tüm parasını tüketmiş oluyordu. 12Bin Fr. Askerlik ve 10Fr. BEM Avninin tek sahip olduğu kapital sadece maviş ve Pilotluk kursları için ayırdığı para kalmıştı. Ama Avni artık Pilot olamak istiyormuydu? bu Avniyi şu anda hiç düşündürmeyen bir problemdi. Şügi Avniyi geçirdiğinde Ona askerlik hakkında bir kaç tip verdi. Avni Askeriyenin girişinde Teslim olak için yapılan kayıtlardaki sırada ki yaklaşık 2500 kişi vardı. Şüginin dediklerinin bir çek liste olarak kontrol etti Aylardan Eylül olmasına rağmen Burdur çok sıcaktı. Burdura gelirken Avni fazla birşey görememşti Burdurun bir gölü olduğunu biliyordu sadece O kadar. Đlk olarak Şüginin tavsiyesinde olduğu gibi Kim olduğunu, Adnını soyadını, Adresini bir kağıda yazdı. Birde Askerlikten sonra ne yapacağını. Sahi? Avni ne yapacaktı. Askerlikten sonra 1 hafta Bodruma gidecek oraya zaten çalışmayan yani tatil sorunu yaşamayan Şügi gelecekti. Bunları Avni not aldı. Şügiye göre Askerlik ne kadar kısa olursa olsun. Mantığın bittiği bir yerdi Şayet Avni rahat etmek ve buram buram kaçtığı problemlerden kurtulmak istiyorsa Askerde beynini kapatacak ve sadece denileni yapacaktı. Ye derlerse yiyecek kalk derlerse kalkacaktı. Altı saat bekleyişten sonra Avni sivil elbiselerini teslim etmiş boyuna en az iki beden büyük ama yeni olan, Resmi elbiseleri giymiş. Dağılım yapmak için kayıt odasına gitmişlerdi. Avninin mangasında 32 Gurbetçi bulunuyordu bunların çoğu Almanyadan, 2 kişi amerikadan bir Ingiltereden 1 kişide Avusturalyadan geliyordu. Avninin şansına, tanıdığı kimse yoktu. Şansına diyoruz çünkü Avni , gerçekten de beynini kapatım bambaşka bir dünyada yaşamak istiyordu, isviçrenin adını bile duymak istemiyordu. Belkide burada yani artık türkiyede kalmalıydı. Ne kaybederdi ki... Başlarında gene Şügi gibi, hataylı bir çavuş vardı. oda kısa dönem çavuşlardandı Yani aslında Öğretmenlik yüksek okulunu bitirmiş ama Evlilik hazırlıkları yaptığı için Yedek subaylık yerine 6 aylık kısadönem askerlik yapıyordu. Kayıt bürosuna gitmeden önce Çavuş meslekleri sordu. Avniye sakın ha mesleğini söyleme. Biz el ense yan yatarken Ay ile Konuşan Adam seni sabah akşam çalıştırırlar dedi. Avnide Kayıtta, Đlk okul mezunu olduğunu söyledi lastikçi olduğunu söyledi. Aralarında Tip olarak Sarı memedi andıran ingiltereden gelen torpilli bir çocuk vardı. O da diğer amerikadan gelenler gibi bilgisayar mühendisiydi ama genede mesleğini ön planda tutmaktan zevk alıyordu. Dağıtımlar ve yatakhaneler belli olduktan sonra Avni Bedelli gurbetçiler için olan bu kısa dönem Askerlik hayatına başlamış oldu. Askerlik herkezin bildiği gibi, günlerin kışlada geçtiği bir esir hayatıydı. Avni daha ilk günden askerlik pisikolojisini benimsemiş gel dediklerinde geliyor git dediklerinde gidiyordu. Avni askerde kendi mangasında olan 32 kişi içinde en cok Avusturalyalı memedle anlaşıyordu. Mangalarında almanyadan gelenlerin çoğunun okuma yazması yoktu. Askeri eğitimi en fazla bir hafta yemin törenine kadar gördüler. Sağa dön, sola dön, Kol uzat, ileri bak. merasim yürüyüşü, derken Yemin töreni ve hafta sonları Antalyaya yapılan geziler Seminerler, seminerler, seminerler, Gece dersleri bir kerede Müziksel gösteri. Burdurdaki organizator süperdi. yaklaşık 15 frank giriş ücreti alındığı halde gelen sanatçılar 4. Sınıf bar sanatçılarıydı. yani müzik olsun Asker zaten enayi medodu kısa dönem bedelli eğitimde bile geçerliydi. Askerliği her şeye rağmen çiddiye alan Avni bedelli askere karşı yapılan bu davranışlardan rahatsız oluyordu. Burası Askerlikten çok toplama kamplarına benziyordu. Yemekler 5. Sınıf restoranlarda olmayan makinelerle eldeğmeden hazırlanıyor. Haftada bir gün çamaşırlar değişiyor. Hatta komutanlar askerler selam vereceğizdiye kafa kol kırmasınlardiye askerlerden uzak dolaşıyorlardı. Avni bile Arkadaşı hüseyinin tanıdığı olan yarbayın yanına çıkmasa ne yüzbaşı ne Albay selamlayacaktı. Zaten çavuşları selamlamıyorlardı. Yüzbaşı sadece Đçtimalara geliyordu. Tek gördükleri üst çavuşlardı. Ama Son hafta yapılan Atış çalışmalarında herşey değişti. Silahlar Tahtakale, 1921 yapımı tahta ve ağırdı. Hiç birinin göz ayarı yapılmamış ve nasıl atılır eğitimi alınmamıştı. Avninin tek avantajı bankadaki görevinden dolayı aldığı Securty eğitimleriydi. Ama Avni silahı sevmezdi. Sıra Avniye geldiğinde hakkında çok kötü bilgiler duyduğu, bu silahtan fazlasıyla çekiniyordu. Öyleya kulağı kopanlar, kolu çıkanlar, bir sürü hikaye. Avni silahı hedefe doğru doğrulttu hakkı olan 3 merminin ilkini. saladı. Memi hedefin tam ortasındaki kare hizasında ama 3 santimetre altını bulmuştu. Avni hemen hedefin 2 cm üderine nısan aldı tekiğe dokundu. bu seferde yaklaşık 1 cm altına mermi vurdu. Avni bu olayın sebebini biliyordu göz ayarları yapılmamıştı. Avni tam 3. mermiyi yollayacaktıki birden Dikkat! diye emir geldi. Avni silahı emniyete aldı ayağa Kalktı ve selam durdu. Hemen 2 adım arkasına Dönem genelkurmay başkanı gelmiş Atışları izliyordu. Komutandan Devam edin emri geldi Avni ve diğer askerler tekrar silahına sarıldı. Avni bu sefer Hedefin ortasındaki karenin 3cm üzerine nişan aldı ve salladı. Tam karenin ortasından vurmuştu. Aslında silah Avninin korktuğu kadar kötü değildi sadece eskiydi o kadar. Zaten yapılan 25m atış için bu silah yeterliydi. Eh bizim diğer gurbetçileride düşünürsek. Yere atanlar silahın kabzasıyla top oynayanlar. Yani aslında Bedellilere mustahak bir silahtı. Atışlardan sonra Hedeflerdeki atış kağıtları toplandı Baş çavuşa götürüldü. Genel kurmay başkanınında orda olması, Birden alay a ciddi bir Askeri 15.11.2006 19:30:00 Copy rigth 2006- Mertol Gürzel 203/359 eğitim alanına çevirmiş herkez saf duruşta, konuşma yok, Her adım sadece emirlerle atılıyordu. Atış kağıtlarının sonucunda Almanyadan gelen bir gurbetçi birinci olmuş sertifikasını almış ama Avni derecelendirmeye bile girememişti. Avninin bulunduğu Mangaya rahat ve arkasından istirahat emri geldi. Bu andan itibaren ikinci emre kadar hekez serbestti. Genelkurmay başkanı Alay komutanıyla birlikte araçlarına binip gitmişlerdi. Avni diğerleri gibi, fırından her seferinde 10000 adet birlikte deldikleri için yumuşak lastik gibi olan ama tadı damakta kalan Simitle, normal sudan biraz daha koyuca olan adına çay dedikleri çaylarını plastik kutularda içiyordu. Birden Başçavuş deli ibrahim dedikleri komutanı köşeden dönerken gördü. Her zaman olduğu gibi o da çay almaya değil Avniye doğru geliyordu. Başçavuş Avninin karşısında kükredi.. "Er Avni Demirkol !" Avni elindekileri bıraktı hemen safduruşa geçti. - "Emret komutanım" - "Doğru Alay komutanının odasına marş, marş. orda bekleniyorsun.!" Avni alddığı bu emre şaşırmıştı ama Neden diye askerde sorma hakkı yoktu. denileni yapacaktı. Komutanı tekrar selamlardı topuk üzerinde gerisin geriye dönerek koşar adım karargah binasına doğru gitti. Yanında Avustruralyalı mehmetde koşuyordu. Yolda koşarken mehmet arkasına baktı Başçavuş görünmüyordu mehmet yorulmuştu. - "Avni yavaş ol" dedi. Avni yavaladı hızlı ama seri adımlarla yürümeye başladı. Baş çavuş geldiğinde zaten mehmet yanındaydı. - "Avni neden seni oraya çağırdılar. biliyormusun?" Avnide çalışma yeri ile karargah arasında olan bu 5Km lik yolu koşmaktan yorulmuştu kenara oturdular. - "Bilmiyorum sanırsam atışla ilgili bir şeydir. Biz geçen hafta hüseyinle Alaykomutanının odasına çıkmıştık tanışmak maksadıyla, Biliyorsun hüseyinin ağabeyide alay komutanı. Orda benim ne iş yaptığımı sormuştu bende onu bankada securty eğitmenliği, ve bilgisayar Genel securty çözümleri ürettiğimi söylemiştim istermisin birde Askeriyeden bana iş çıksın?" - "Ne yaparsın kalırmısın burda." - "Hiç düşünmeden evet karnım doyduktan sonra. Birde biliyorsun anlatmıştım son dönem yaşadıklarım pek iç açıcı değil. Bizim firmanında gidişatı bana biraz askeriyedeki, Konser organizasyonlarını hatırlatıyor. Ben kalırım Mehmet. Kalırım Hem belkide kısmetim açılır O nu görürüm mehmet anlıyormusun Birtanemi" Konuşmalardan sonra kalktılar gene koştular. Mehmette Avni ile geliyordu. Bir sonraki içtimaya nerden bakılsa en az 3 saat vardı ve askerler boş tu. Alaykomutanlığına geldiklerinde. soluklandılar Avni Komutanın odasının kapısını çaldı içeri girdi. Safduruş, selam ve tekmir getirdikten sonra Emret komutanım çaktı" Dışardan Mehmet Avninin hareketlerini izliyordu. Avni aynı Amerikan filmlerindeki subaylara benziyordu. Mehmet korkuyordu. öyle ya Türk ordusunun en yüksek rütbeli subayının karşısında duruyorlardı. "Rahat" Albay emri verdikten sonra Mehmetti de içeri çağırarak kapıyı kapatmasını emretti. Mehmet içeri girdi O da çok ciddi vaziyette tekmil, selamlama olaylarını yaptı "Rahat" Ay ile Konuşan Adam Emri aldı. - "Çocuklar şu andan itibaren asker değil sizlerle sivil olarak konuşacağız. Generaliniz ve biz biliyoruz sizler sadece bir ay içinde Bizleri ziyaret edip gidiyorsunuz. Ama sizlere hiç değilse selamlamayı öğretebilmişiz. ne mutlu bu bize. Diğer Bedelli askerler geldiklerinde" genelde hemserin ne istedin diye selamlarlar. Avni senin atışlarını ve ciddiyetini gören generalimiz seni tanımak istemiş. Ben Generalime bana geçenlerde anlattıklarını ilettim." - "Sağol komutanım" Çekti. Subaylar gülümsedi. - "Avni oğlum şu andan itibaren sivil saygı yeter. Anlat bakayım nerde nasıl yaşıyorsun. ve askeri eğitmini nerden aldın.? " Avniye sandalyeye oturması önerildi mehmette yanında oturuyordu. Avni kısaca isviçrede yaptığı işlerden aldığı mesleki ve Kungfu eğitimlerinden bahsetti. Mehmette kendisinden bahsetti. Bu sefer tavşan kanı demli çaylarını içtiler. Bu arada Avni esasında hayal kırıklığına uğradığını daha ciddi bir askeri eğitimle karılaşacaklarını umduklarını dile getirdi. Mehmette tastikledi.Komutanlar Normal askeri eğitimi eskiden ilk bedelli dönem başlangıçlarında uyguladıklarını fakat yaş ortalaması genelde büyük olduğu için kalb krizi vs. gibi problemlerden dolayı vaz geçildiğini anlattılar. Yaklaşık bir saatlik görüşmeden sonra izin aldılar ve Komutanların yanlarından ayrıldılar. Anlaşılan şuyduki olurda komutanlar yurtdışına çıkarlarsa Avni ve mehmeti bulacaklardı. Bu da aslında Avninin türkiyede temelli kalma hayallerini suya atmış oluyordu. Aslında ne kadar iyi olurdu. Avni ile Kangru Mehmet tekrar kavuşların, bulunduğu bölüme doğru gittiler. Kavuşlarına vardıkları anda Çavuşları onları durdurdu. Ah be çocuklar ne yaptınız. Hiç insan generalin karşısında Normal askeri eğitimden bahsedermi valla Yaktılar şimdi sizi. Hadi gidinde görün anyayı konyayı. Siz ikinizide özel eğitim birliğine tabi ettiler, Bunlar Normal asker bölüğü. Birazda fanatik komanda birliği oluyor kendileri. Bakalım şimdi ne yapacaksınız. Son kalan haftanızı orda geçireceksiniz. Vah zavallılar vah!!" dedi. Bunun üzerine Mehmetle Avninin yüzü güldü ama diğer mangadaki 30 kişi alay etmeye başladılar. Anlaşılan oy du ki alay komutanı emir vermiş Mehmetle Avni normal askeri birlikte Bir hafta eğitim göreceklerdi. Yemek ve içtimadan sonra Özel tabur dan bir çavuş ve Başçavuş Jeep le gelerek Avni ve Mehmeti götürdüler. Avni ve mehmet yeni bölüklerine geldiklerinde aslında fazla uzaklaşmış sayılmıyorlardı sadece üç kilometre ilerde idiler. Ama Şartlar daha ağırdı. öyle saat 12 ye kadar televizyon bakma zırt pırt seminar, üç dört saat serbest kalmak bunlar hayaldi. Saat sekizde yatılıyordu. Avni ve mehmet çevik ve dayanıklı oldukları için katıldıkları takıma hemen ayak uydurdular. Silahları tanımasını ve kullanmasını, temizleme, gibi konuları öğrendiler. Sabahları saat beşte kalkarak idmana ordan kahvaltı, on beş dakika aradan sonra dayanıklılık eğitimi, doğa özellikleri, Hedef belirleme, istikbarat. gibi dersler alıyorlar. Tellerin üzerinden duvarlardan atlıyorlardı. -- Tam Avninin istediği eğitim işte... Hadi Avni gene yırttın valla Tam bir komanda eğitimi alarak, Avni ve Mehmet Askerliklerinin son haftasını bitirdiler. Veda töreni zaten kısa dönem olan askerliklerinin son günü yapılacaktı. 15.11.2006 19:30:00 Copy rigth 2006- Mertol Gürzel 205/359 Avni ve Mehmet gösteri merasimi alanına eski Mangalarında katıldılar. Bakleme sırasında herkez nasıl geçtiğini sordu bizimkiler anlattılar. Mehmetin en çok hoşuna giden gece Kamuflajlı nöbetleri idi ballandıra ballandıra anlattı. Bir ara Avniye bakarak hertarafım kopuyor dedi. Avni bunun üzerine güldü. Alay komutanı Avni ve Mehmeti alayın önüne çağırdı. Her ikiside çakı gibi komanda eğitimi almış asker olarak, Katıldıkları Komando birliğinin bereleri ile birlikte Alayın önünde Komutanı selamladılar. Alay başarı madalyalarını alarak yerlerine döndüler. Gariptir askerde neden se her ay 2 gün izin vardır. Bizim bedellilerdede öyle. Bedellilerin hepsi iki gün önce askeriyeden ayrılacaklar ama iki gün daha asker sayıldıkları için taşkınlık yapmamaları özenlikle tembih edildi. Aksi taktirde akerlikleri yanar ve tekrar 28 gün askerlik yapabilirlerdi. Bu nasihatları aldıktan sonra Askeri Marş ve bando eşliğinde sivillerini teslim alan Askerler. Teker teker Alaydan ayrılmaya başladı. Avni Mehmetle birlikte Marmarise gidecekler orda Reco ve Şügi ile gelecek olan Ömürle buluşacaklar, Bir hafta kalacaklar, daha sonra birlikte. Istanbula dönecekler ordan da herkez ayrılacak Anzak Mehmet Kangurularının yanına yani Avusturalyaya gidecek bizimkilerde Đsviçreye döneceklerdi. Anzak Mehmet ve Avni Otobüse atladıkları gibi doğru Marmarise gittiler. Ömür onlara Marmariste otel ayarlayacaktı. Zaten sezon sonu ve pek turist yoktu. Yolda giderken Mehmet Avniye etrafın ne kadar değişik geldiğini söyledi. Öyle ya nerdeyse bir ay içinde Askeriye ye o kadar alışmışlardı ki dışarsı tuhaf geliyordu. Hatta öylen yemeklerini bile kendileri almaları gerekiyordu. Akşam üzeri Marmarise vardılar. Ömür ve Şügiyi buldular Ayrılan otele yerleştiler. Yemek yiyip konuştular ve O akşam tek konuşma konusu vardı oda Askerlik. Avninin Aklına ne birtanesi geliyordu nede Semi Avni sadece askerde olanları anlatıyor ve herkez kendi başından geçen komik anılarını anlatıyordu. Gülüyorlardı. Marmariste Güneş Başka Doğar..... Marmarise geldiklerinin ikinci günü. Alışkanlıktan dolayı sabahın ilk ışıklarıyla kalkan Avni doğru deniz kenarına koştu. Arkasından son 30 günde ona alışmış olan sadık dostu Mehmette yetişti geldi. Marmarisin kumsalını koşmaya başladılar. Yaklaşık 2 saat süren koşularından sonra Avni geleneksel Mehmetse Askerden aldığı beden eğitimi eksersizleri ile kendilerini dinç tutmaya başladılar. Tam kaldıkları otelin sokağına geleceklerdiki birden etrafta yakın olan bankanın zil sesleri ve ilerden gelen siren sesleri duyulmaya başladı Avniler olay yerine yaklaşık 500m uzaktaydılar. Avni mehmete hadi gel gidip bakalım dedi o Yöne doğru yürümeye başladılar. Birden etraftan silah ve makineli tüfek sesleri duyulmaya başladı Avni ve Mehmet duvarın dibine yaslanarak olayları izlemeye başladı. Anlaşılan O ki ilerde bir banka soyuluyordu daha saat sabahın sekiziydi Marmarisin sokakları boştu. Birden bir çocuğun ağlaması duyuldu, bir arabanın kapıları kapandı silah ateşleri altında içleri ürperten lastik seni önlerinden geçen mercedes marka araba. ve arkalarından Jeeplerle kovalayan Jandarma ekipleri. Görüntü Holywood u hiç aratmıyordu. Az sonra bir gürültüyle araçların durduğu anlaşıldı. Avni Mehmete hadi yürü gidip Ay ile Konuşan Adam bakalım dedi. Mehmet boşver ya bize ne Jandarma orda. hem zaten ateş etmelerde kesildi. Avni mehmete OK ben gidiyorum dedi ilerden Jandarma komutanının Megafonla "teslim ol" çağrısı duyuluyordu. Avni ve Mehmet olay yerine geldiklerinde gözlerine inanamadılar. Marmarisin ortasındaki bu geniş ana yolun sonundaki kavşağın hemen karşısında bir Villa vardı vardı ama ne villa. 3 katlı yüksek duvarlı bahçeli video kameraları sanki Dogabert Duck un Para Deposu. Abartmasız süper korunma teçizatları ile donatılmış Yem yeşil sarmaşıkların kapladığı 3 metre yüksek duvarların içinde giriş kapısından bakıldığında sadece beyaz ön cephesi büyük giriş kapısı. kocaman camları olan bir bina. Çatısı dört köşeli sanki çin tapınaklarını andırıyordu. Banka soyguncuları. Bu Villayı çevreleyen duvarların anayol girişinde olan demir parmaklıklı ana kapısını Mercedesle Parçalayıp girmişler ve aynı anda Mercedesi kapıya yan şekle getirip adeta sıkıştırıp bırakmışlardı bu sayede Avluya girişi ve candarmaların bir harekat düzenlemesini engellemişlerdi. Mercedes kaldırılmadan hiç kimse içeri giremezdi. Ortalama üç metre olan yüksek duvarlarda anlaşıldığına göre Elektrikli koruma tessisatları vardı. Yani Duvara merdiven dayayarak yıldırım harekatıda rehineleri tehlikeye atmadan imkansızdı. Bu binanın arkası Dik yamaçlı dağa yaslanmış duruyor ama o sırp kayalıktan aşağıya sarkmak içinde, Aşırı eğitimli timler gerekiyordu. Bu tür timlerde zaten Marmariste yoktu. Ayrıca Binanın 50m üzerinden geçen yüksek gerilim elektrik hattı da herhangi bir şekilde helekopter ile inmeye imkan vermiyordu. --- Abi anladımda nasıl girecekler binaya. Jandarmaları ne gibi tehlikeler bekleyecek Yazık ya gariban askerlere onlarda vatan evladı değermi ya? . ... Avniler Jandarmanın yanına yaklaştılar. önlerine çıkan asker onları durdurup binaya yaklaşmamasını istedi. Asker onları geri yolladı ve - "Yassah" Bunun üzerine Avni tehsir belgesi ile iki günlük izin belgesini gösterip kendisininde Asker olduğunu anlatınca Asker konuşmaya başladı. Ortalık gittikçe kalabalıklaşıyordu. Banka soyguncularının girdikleri bina Ingiliz dış işlerine ait ve Diplomatların konakladığı binaydı ama şu an boştu içerde bir bekçi olması gerekiyordu. Bina kale gibi korunuyor ve Banka soyguncularının, ellerinde küçük bir rus kız turist ve bu kızın Dedesi vardı. Çocuk yaklaşık 5 yaşlarında idi, Banka soyguncuları, kaçışları sırasında bu ikisini hemen bankanın yanında duran bakkalın kapısında ufak kızın annesini beklerken kaçırmıştı. Bir kaç dakika sonra ortalık ana baba gününe döndü. Jandarma bandaj şeritleri ile alanı kapattı. Artık binanın yaklaşık bir kilometre çapı ablukaya alınmış kimseleri ne içeri nede dışarı bırakıyorlardı. Avnilerin tam arkasındaki köşede bir restoran vardı Şügi ile Ömürde oraya gelmişti. Bizimkiler restorana oturup bakınıyorlardı. Avni ve Anzak mehmet onların yanlarına gittiler ve gördüklerini, bildiklerini birbirlerine anlattılar. Avni ile Şügi olayı başka bir gözle inceliyordu. Bir kaç dakika düşündükten sonra - "Avni galiba bu iş tam BlueFire ye göre, Blufire elinden öper. yani" 15.11.2006 19:30:00 Copy rigth 2006- Mertol Gürzel 207/359 -- tam bende aynı şeyi düşünüyordum. Hadi olum Avni göster kendini... Diyerek bir jest yaptı. Ömür ve Anzak Mehmet şaşırdılar. - "Avni şaçmalama biz biliyorsun halen askeriz başımıza bir iş gelirse askerlik yanar." - "Hay Aklınla bin yaşa Mehmet bende Operasyona nasıl katılacağım diye düşünüyordum. Olum biz askeriz bunlar Jandarma jani onlarda asker. Tamam Şügi sen Bluefire ın elbiselerini bir zahmet getir. Ben komutanla konuşmaya gidiyorum." dedi. Anzak mehmetle Ömür şaşkın şakın bakınıyorlardı. - "Bu mavi ateş yani Bluefirede kim?" diyerek sordu. - "Bana kalırsa bizimkiler gene bir plan yapıyorlar bunlar böyle işte arkadaş dış görünüşlerine aldırma ikiside deli".. diyerek yanıtladı Anzak mehmetin heyecandan huzursuz olduğu belli idi. Ömür Şügi ile Mehmette Avni ile harekatı yöneten komutana doğru yürüdüler. Komutan elinde megafonla içerdekilerle irtibat kurmaya çalışıyordu. Avni Jandarma komutanına yaklaştı, sivil olduğu için yarı askeri selamla selamladı. Kim olduğunu. Harekata katılabileceğini, özel eğitim aldığını anlattı. ilk baştan komutan Avniyi kovdurmaya çalıştı tam Er ler gelip Avniyi yakapaça atacakları an . Avni "Yarbay hulisibeye telefon açın" dedi. Komutan durakladı. Bu yarbay Bölge garnizon komutanıydı. Avniyi tekrar çağırdı. çocuk oyunu olmadığını anlattı. Komutan yüzbaşıydı. nerdeyse Avni ile yaşıt, ve yeni tayin olduğu mavi, çekingen ama cesur gözlerinden okunuyordu. - "Komutanım arayın. Emir alın dedi." O anda iki mavi göz çakıştı. Avni sivil, askeri rütbesi olmayan bir vatandaştı. Ama öyle bir bakışı vardıki Yüzbaşı karşısında sanki general gibi duran bu kişiye güvenmekten başka birşey yapamazdı. Telefona sarıldı ve yarbayla konuştu. Durum raporu verdi takviye çağrıldı. Uzun bir süre başüstüne komutanım başüstüne komutanım. Sağol komutanım.. dedikten sonra. Avniye döndü. - "Avni görev senin. Özel tim gelene kadar tam yetki sende" Avni ile komutan yakınlardaki bir binanın çatısına çıktılar. Bu çatıdan Banka soyguncularının girdiği bina görülebiliyordu. Hemen oraya keskin nişancılar yerleştirildi. Avni sadece Eve konsantre olmuş bakıyordu. Komutanın elinde dürbün inceliyordu. Bu sıra Şügi ve Ömürde çatıya gelmişlerdi. Bulundukları yer. Düz çatı ve üzerinde bacaları olan, bu sayede siper olanağı sağlayan bir yerdi. Komutan dürbünle baktığı binada altkatta 2 silahlı ve üst katta1 kişi olduklarını söyledi. Ama rehineleri görememişti. Avni ve şükrü 3 kişi altta 2 kişi üstte alttakilerde makinalı silah yukardakinlerde. sadece tabanca var fakat cephaneleri arabanın yanında almaya vakit bulamamışlar. para torbalarıda arabanın avluya dönük olan kapısında yerlere saçılı olarak duruyor. <<Çok yazık! Çok... değermiydi!>> dedi. Avni rehinelerde sol yandaki tuvalete kilitlenmiş. işimiz kolay olacak dedi. Bu analizi komutan beklemiyordu. inanmayarak tekrar dürbünle baktı. ha evet diyerek tastikledi. Ama gerçektende bizimkilerin çıplak gözle yaptıkları analize şaşırmıştı. Bu ara Avni Şügiye aferim ödevini iyi yapmışşın dedi. Gülüştüler. Aslında bu teknikleri bambaşka amaç için Kungfudan öğrenmişlerdi. Şimdi bulundukları durum için kullanacaklarını bilmiyorlardı. Yani insanın bir ortama bakarken üçüncü gözlerini açabilme yeteneğidi bu. Aslında gayet basit bir kaç dikkat edilecek yönleri olan yöntemi kullanıyorlardı. Ay ile Konuşan Adam Yapılan plan şuydu: Avni kamufle olarak güpe gündüz gansterlerin içinde olduğu binanın üzerlerinden geçen elektrik kablolarından kayarak binanın üzerine sıçrayacaktı. Komutan dahil hepsi bu fikre sıcak bakmıyor ve korkuyorlardı. Elektrikleri kesseler bile çok riskliydi Kablolar 50m yukardan geçiyor ve oradan atlamak bile tehlikeli idi. üzerini değişmiş Kungfu patiklerini bağlayan Avni kara Ninjalara benzemişti. Komutana baktı. Artık Avninin, sadece gözleri gözüküyordu. Kafasında siyah balıkçı beresi. üzerinde ince ama boğazlı kollarına kadar kapalı bir kazak. Altında gene siyak kunfu şalvarı, ayaklarında özel ayakkabılı avniyi gören komutan adeta donup kalmıştı. Yaptığı kamuflajdan dolayı pırılpırıl parlayan masmavi gözleri ile Avni dikdik komutana baktığında. Onun bu halinden gurur duyan Şügi. Zor işleri genelde ben yaparım. Ama Blue Fire sadece imkansız olanı yapar dedi. Ömür ile Mehmet bir kaç adımdan olanları izliyorlardı. Bizimkilerin tek Avantajı bulundukları yerin çatının kuytusuna düşmesi sayesinde binanın içinde olan gangesterlerin görmesi imkansızdı. hiç bir cam onların olduğu tarafa bakmıyordu. Avni ile Şügi gene birlikte çatının uç bölüme kadar gittiler. "Avni korkuyormusun?" diyerek Şügi Avninin kulağına fısıldadı. - "Evet" - "Ya biz ne halt ediyoruz söylesene, böyle birşey başımıza hiç gelmedi." - "Biliyorum ilk defa" - "Đstersen vazgeç." - "Đmkansız içerde Beş yaşında bir çocuk var. şayet Jandarma silahlı harekata geçerse, sende biliyorsun çocuğun ve dedesinin hiç sansı yok" Ben zaten onları sadece çatıya çıkartabilirsem yeter. kimseyle mücadeleye girmeden yapmak istiyorum. Ben dışarı çıkınca ne yaparlarsa yapsınlar. Beni korkutan tellerden kaymak falan değil rehinelerin içinde bulundukları odanın önünde birisinin olması ve sıcak döğüşe girmek zorunda kalmam. Birde binanın içini tanımıyorum. Tam o sırada bir asker yanlarına geldi elinde askeri bir sandık taşıyordu. Arkasından da yüzbaşı geldi. Bu sandığın içi elektronik çihazlarla doluydu. Komutan sandığın içinden amerikan FBI ların kullandığı gibi, boğazdan sel alan kulaktan veren telsiz cihazlarından birini Avniye verdi diğerlerinide kendisine ve emir erlerine dağıttı. Hiç değilse Avni her an temas içinde kalabilecekti. Askerin elinde birde binanın planları duruyordu. Avni bu planları inceledi. Tek kötü olan rehinelerin olduğunu tahmin ettikleri yerin hemen karşısında düz altkata inen bir merdiven vardı. Yani gizlenecek birşey yok gibiydi. Bu kutunun içinden Avni birde iki adet birbirine çapraz bağlı makara çıkarttı. "Ismarlasam bulamam dedi" Bu makaralar sayesinde aşağıya kayacaktı. 100m kadar birde halat bulundu geldi. Avni kablolara bir daha 15.11.2006 19:30:00 Copy rigth 2006- Mertol Gürzel 209/359 baktı. Yüksek elektrik gerilim hatları tam binanın üzerinde olmak üzere kavis çizerek binanın arkasındaki dağa yükseliyordu. Bu makaralarla Avni anlaşılan ilk kezde binya atlayamayacaktı. Đlk yapacağı atlamayı 150m yukardan yapacak kullanması gereken ipin kablolara bağlandığı yerden aşağıya 50m metre olması Avniyi sanki JampingJam japarmış gibi aşağıya atacak sonrada Kabloların kavislerinde ilerleyecek makaraların surhatleneceğinden, kendini bırakırsa taş gibi çatıya düşebilir kendine bir şeyolmasa bile gangesterler sesleri duyup alarma geçebilirdi. Avni ancak salıncakta sallanırgibi hızını ileri geri yaparak yavaşlayacak ve sonra binaya atlayacaktı. Harekat emri bekleniyordu. Avni yaptığı planı yüzbaşıya anlattı Yüzbaşı karargahı aramış Muğladan özel tim yola çıkmıştı. bütün bu hazırlıklar sadece yarım saat içinde olmuş Avni hazırdı. Yüzbaşının telefonu çaldığında saar 0915'i gösteriyordu. Telefonda yarbay vardı ve Avni ile konuşmak istiyordu. Avni telefonu aldı. Planını izah etti ve Avni sadece rehineleri korumaya alacak gerisini özel tim halledecekti. Yarbayında Avninin planı hoşuna gitti. --- Tabiyiya yarbay oh karargahında Avninin yapacağı akrobasiden haberi yok adama teller 50 m. ama Avninin tırmanacağı yer 150m desen dudakları uçuklar... Avni arkalarında kalan yüksek gerilim hattı direklerine geldiğinde saat 0930 olmuştu. Avni telsizini kontrol etti. Direğe tırmanmaya başladı. Yüzbaşıdan tamam elektrikler kesildi. emri geldiğinde Gangesterlerin saklandığı binadan Jenerator sesi gelmeye başladı. Bu Avninin işini kolaylaştıracak gürültü olmayacaktı. Anlaşıldığına göre Jeneratör binanın çatısında duruyordu. Avni elektrik direğinin tepesinde elindeki makaralı mekanizmayı hazırlamış bir kartal gibi ayakta bekliyordu. Avninin çıktığı direkten bütün marmaris gözüküyordu. Marmaris in iç denizi etrafındaki dağlar koy ve liman limanda duran yüzlerce yelkenli yat. aslında şimdi bu yatların üzerinde olmalıydılar. Avni arkasından gelen ince siren seslerini duydu. Dağlardan inen polis araçlarının sesleri geliyordu. Anlaşılana göre özel tim gelmişti. Avninin kulağındaki hoperlörden Yüzbaşının sesi duyuldu. Avniye Harekat emri geldi. Yapılan plana göre şatafatlı Özel timlerin gelişi binanın içindeki gangsterlerin dikkatini çekecek ve bu arada Rehinler korumasız kalacak ve avni işini halledecekti. Avni son kez konsantre oldu. Durduğu yer, direğin kabloları taşıyan koluydu ve yaklaşık 50cm genişliğinde olduğundan bu direğin üzerinde yükseklik korkusu olmayan herkez durabilirdi. Havada hiç rüzgar yoktu. Herşey optimal gözüküyordu. Avni konsantre oldu. kendisini bekleyen ve daha önce hiç yapmadığı bu olaya hazırladı. zihinsel birkaç kez planladığı inişi gerçekleştirerek korkusunu ve heyecanını yatıştırdı. Elindeki ipi yaklaşık 50 m. uzunlukta olmak üzere ayarladı. Bu sayede çatıya en yakın noktaya ulaşacaktı. Yelkenden bildiği gemici düğümüyle bağladı. Tek yönlü çekildiğinde çözülmeyen bu düğüm diğer ipten çekildiğinde çözülüyordu bu sayedede Avni dama atlamış olacaktı. Ordudan aldığı özel kuşaklarla sanki paraşütçülerin kullandığı kemerin Beline taşıycı halatı bağladı. çözmek için gereken ipide diğer eline aldı. Sanki etrafta hiç bir ses yoktu kuşlar bile uçmuyordu. Avni son kez kendi kendine "Oğlum kaybedecek hiç birşeyin yok. sana bir şey olursa ağlayanın bile yok boş ver takma kafana dedi. ve kendini 150metreden boşluğa bıraktı. Ay ile Konuşan Adam Sanki suya atlayan bir yüzücü gibi havada kollarını açarak bir kaç saniye uçtu. sadece yüzüne çarpan rüzgarı hissediyordu. Hoşunada gitti. acaba her zaman yapsammı diye düşündü sırıttı. Yüksek sesle bu hoşuma gitti bir daha bir daha diyerek yerdekilere moral vererek herşeyin yolunda olduğunu anlatmak istedi. Đpin Elektrik kablolarını germeye başlayana kadar bir kuş gibi uçtu. Kablolar Avninin mekanızmasını kavramış büyük bir yaylanma ile Avniyi tuttu. Avni havada bir süperman gibi uçmaya başladı. tahmin ettiği gibi çok sürhatle binaya yaklaştı. üzerinden geçti kabloların eğiminden dolayı yamaca doğru tırmandı. nerdeyse Kayalara çarpıyordu. Avninin ağırlığı Avniyi tekrar gerisin geriye aşağıya çekti. Biraz sarsıntılı bir manevra olmuştu bu Avni için ama geri dönüşü tahmin ettiği gibi yavaştı. Binadan 20 metre kadar ileriye gitmiş durmuştu. Tam bu sırada özel timler şahşatalı haraketlerle kapıya ve bahçe duvarına tırmandılar. Hepsi siyah giyinmiş Komandolardı. Bir tek onların gözlükleri daha şıktı. Avni nerdeyse kıskandı. Mikrofondan komutana Komutanım bende onların gözlüklerinden istiyorum dedi. Komutanın ne şaka nede gülmeye isteği vardı. hiç cevap gelmemişti. Avni özel timin konuşmalarınıda duyabiliyordu. Özel tim komutanı . Avniye durumu rapor etmesini söyledi. Avni Bir kaç kez ileri geri sallandıktan sonra. Tam binanın üzerinde durdu Avninin asıldığı yerden Çatıya 3 yada 2 metre vardı. elindeki diğer halatı çözerek kendini çatının üzerine bıraktı. Bir kedi gibi çevikçe çatıya kondu. üzerindeki kemeri çıkarttı. Đpin on onbeş metresini halka haline getirdi, kesti, boynuna taktı. Çatının üzerinde küçük bir havalandırma penceresi vardı oraya sesizce yaklaştı. Pencere yarı açıktı. Pencereyi açtı. Burası tahmin ettiği gibi. Jeneratör odasıydı. içerde kimse yoktu içeri girdi. Đlk ve en tehlikeli etap bitmişti. Avni telsiz ile yüzbaşıya binaya girdiğini bildirdi. Jenerator odasının kapısına yürüdü. Jenerator yaklaşık on dakika çalışıyor 5 dakika duruyor sonra gene çalışıyordu. Avni saatine baktı ve jeneratörün durmasını bekledi. Şayet çalışırken kapıyı açarsa alt kattakiler jeneratörün sesini duyabilir ve içeri birisi girdiğini anlarlardı. Durumu bildirdi. Dışarsdaki özel tim komutanı megafonla soygunculara çağrı yaptı. Bu sırada Jeneratör durmuştu. Avni kapıyı açtı dışarı çıktı kapıyı kapattı. Kapı gürültüye karşı filitreli kapanınca jeneröterin sesi bir sinek vızıltısı kadar az geliyordu. Binanın içi ingilz binaları gibi tasarlanmış, Avninin bulunduğu yerdeki koridor bir kaç metre sonra altkata bakan balnona dönüşüyor. ve alt salon burdan görülebiliniyordu. Fakat şu anda birisi yukarı gelse yada odalardan birinden çıksa Avninin şansı yoktu. Durumu dışarı rapor etti. Koridor ucuna geldi. Duvara yaslandı sesizce durdu. Karşı koridora geçmesi gerekiyordu. ama tek engel geçmesi gereken bölüm yaklaşık 5 metre uzunluğunda bir balkondu. Alttakiler yukarı baktıkları anda Avniyi görebileceklerdi. Dışardan Teslimolun çağrıları geliyordu. Đçerdekiler Dışardakilere bağırıp - "Bizi sağ olarak alamazsınız. Bizi bırakın yoksa bizi ancak rehinelerle birlikte ölü olarak elegeçirirsiniz" Avni nefesini tuttu. içinden <<salaklar>> dedi. Evet çünki Avni rehinelere ulaştığında, dışarıya Rehineler tamam dediği anda dışardaki özel timler öyle yada böyle içeri dalacak ve anlaşılan kan dökülecek zaten hazırlıksız olan banka soyguncuları fermuarlı torbalarla dışarıya çıkarılacak, bir sürü gazeteciler vs. sonra sonra bir kaç gün sonra herşey unutulacak. Değermi hiç. Bu arada Avni karşı tarafa 15.11.2006 19:30:00 Copy rigth 2006- Mertol Gürzel 211/359 geçmek için kendini hazırladı. O sırada dışardan ve içerden karşılıklı atışmalar geçiyordu. Bu sırada "Hey Komutan baskın yaparsanız herşeyi havaya uçururuz >> diyerek Gangesterlerin şefinin bağırması duyuldu. Avni bunu duyunca şaşırdı. Karşı tarafa adeta bir fantom gibi geçti. Altkatta olanları gözleyince, Adeta şok geçirdi. Altkatta yaklaşık 4 kişi vardı ve tepeden tırnağa bellerine dinamit bağlamışlar. Demirden olan demir kapının arkasınada açıldığı şekilde patlamak üzerine dinamitler yerleşmişlerdi. Avni dışarıya rapor verdi. Bombaların gerçek olduğunu söyledi. Komutanlara Gangsterleri oyalamalarının gerekeceğini Avni'nin talimatını beklemelerinin gerektiğini söyledi. Đş Avniye düşmüştü. Avni silahlara karşı deneyimliydi ama Bombalar, daha hayatında bombaları sadece televizyondan görmüştü. Avniye açil bir plan gerekiyordu. Hemen arkasında kalan odada Rehineler duyuluyordu 5. Yaşındaki çocuk <<Mamuşka, Mamuşka>> diyerek bağırıyordu ihtiyar adamdan ses yoktu. Avni içerde başka biri olup olmadığını bilemiyordu. Kapının yanına gitti ve dinledi. Đçerden sadece çocuğun sesi geliyordu. Altkattakiler birbirlerine bombaları yerleştirmekle uğraşıyordu. Avni rizikoyu göze alarak kapının kilidini açtı ayakları ile iterek araladı. Burası banyo idi. Banka soyguncuları küçücük çocuğu bile bağlamışlardı. Dedesi kuvetin içinde bağlı olarak yatan yaklaşık 60 yaşlarında kır saçlı bir adamdı. Avni içeri süzüldü. Arkasından kapıyı kapattı. Kız Avniyi görünce birden birşeyler söyledi ama rusça olduğu için Avni anlamadı. Dedesinin ağzıda bağlıydı. görünüşe göre ufakkız ağız bandajınından kurtulmuş ondan bağırabiliyordu. Avni Banyonun camına baktı. cam kücüktü. sadece cocuk sığabilir ama dedeyi ordan çıkartmak imkansızdı. Avni çocuğu cözdü. cözmesiyle o sapsarı masmavi gözleri olan ufaklık Avninin boynuna sıçradı delilergibi öpmeye başladı. Avni bu kadar sıcakkanlılık beklemiyordu. Çocuğun suratı Avninin kamuflajından simsiyah olmuştu. Bu arada aşağıdan sesler geldi. Avni sadece - "Çık git yukarı bak kız neden artık bağırmıyor" kelimesini duyabilmişti. Hemen Dedesinin ellerini çözmeden, Ufaklığı onun kucağına yani küvetin içine yatırdı sesesiz olmasını işaret etti. Artık herşey çok çabuk gelişiyordu. Dışardan komutan Avniye kulakklıktan Durum nedir diye soruyordu. Avni sadece hem çocuğa hemde komutana <<şşşıııt>> diyebildi. Bu arada Kapı tekmelenerek açıldı. Aynı anda Avni kapının arkasına duvara yaslandı. Gangesterlerden biri içeri daldı. Avni onu ustaca kolundan ve boynundan tutarak hareketsiz bıraktı. gene Jack lo dan öğrendiği bouyun altındaki noktaları kulanarak adamı adeta felç haline geltirdi. Bu durum uzun sürmeyecekti. Hemen ustalıkla adamın dinamit dolu yeleğini çözdü fitilleri dinamit cubuklarından çıkartıp kenarı attı. Adamı bağladı. ağzınıda kapattı Adam kendine gelmiş ama ne olduğunu şaşırmıştı. Ufaklık küvetten çıkıp dedesini çözmeye çalışıyordu. Keretada korkudan eser yoktu. Epey cesurdu. Dede Avniye tank you dedi. Avni dedeye ingilizce bilip bilmediğini sordu. Dede ingilizce biliyordu. Avni durumu Boynundaki mikrofon sayesinde hem dışardaki timlere hemde dedeya anlattı. dışarı çıkamıyorlardı en geç bir kaç dakika içinde diğer gangsterler arkadaşlarını aramaya geleceklerdi. Avni dedeye ufaklığı alıp her ihtimale karşı küvetin içinde beklemesini söyledi Dedeve torunu küvete yattılar. Ufaklık dedenin sakalıyla oynamaya başlayıp. bağladıkları. Soyguncuya dil çıkartıyordu. Avni <<Bak sen demek internasyonal dili öğrendin>> dedi Kız Avniye bakıp gülümsedi sonra her iki gözü ile gözkırptı. ---- bak sen şu yaramaza birde flört Ay ile Konuşan Adam ediyor ha.. .. Avni yakaladıkları soyguncuya yaklaştı. Adam korkuyordu. - " Bak arkadaş Arkadaşlarınıda yakalamam gerekecek. Bu durumda en fazla 10 yıl yer çıkarsınız. bana kalırsa ölmeye değecek kadar bir parada çalamadınız. Birde sizin başkan biraz uçuk bir tip. Bana yardımcı ol onların bir delilik yapmasına izin verme" dedi. Bu arada özel timden Avniye takviye geldiğini bildirdiler. Gelen özel timcilerde Aynı Avni gibi damdan helikopterle tellerin üzerinden indiler. Avniye tamam teması verildi. Avni durumu gelenlere anlattı Jenerator odasından gireceklerdi. Fakat Avniyi korkutan elebaşı olan kişinin gercekten paranojik bir yapısı olmasıydı. Avni koridora çıktı. Özel timden iki kişi gelmişti. Özel tim balkonun sağında Avni solundaydı. Alt katta 3 kişi vardı. Ne olduysa işte o zaman oldu. Birden bir silah sesi duyulmuş özel timden bir kişi omuzundan vurulmuştu. Artık herşey çok hızlı geçiyor Evin içi Makinalı tüfek sesleri ile kaynıyordu. Özel timden diğer asker ve yaralı olan karşı ateşe başladığında ortalık Avninin hiç alışık olmadığı cehennem alanına dönmüştü. Avni hemen alttakiler le polislerin çatışmasından faydalanıp aşağıya zıpladı. Bir koltuğun arkasına siper aldı. Avninin alt kata inmesiyle ortalıktan kaybolması o kadar çabuk olmuştuki. Gangesterler birisinin aşağıya indiğini hissetmişler ama farkına varmamışlardı. Yukardaki timlere dışardakilerde katıldı. etrafta sadece kurşunlar uçuşuyordu. Avni saklandığı koltuğun arkasında nerdeyse hareketsiz kalmıştı. bu sırada yukardan Avniye doğru bir tabanca atıldı. Avni silahı aldı. Saklanan soyguncuları Avni çok iyi görebiliyordu. Aralarında en fazla 4 metre vardı. Avni nişan aldı. Her üçünüde kafalarından vurabilirdi ama öldürmek istemiyordu. Bundan sonra herşey otomatik olarak gelişti düşünmeye vakit yok sadece içgüdüsel hareketler vardı. çatışmaya başlanıldığından 15 saniye ancak geçmişti. Avni mikrofonundan <<Ateş kes>> <<Ateş kes>> diye bağırdı. Ateşin kesilmesi ile avninin silahını ateşleyerek önündeki kolduğun yaylarından faydalanarak havada uçarak soygunculara doğru ilerlemesi bir oldu. Kendilerini demir kapı ile önlerindeki ağır mermer masayı siper ederek duran Soyguncular hem ateşin kesilmesi ve beklemedikleri köşeden Avninin onlara doğru gelmesinden şaşırdıkları iki saniye Avniye yetmiş ve Avni hepsini ellereinden vurabilmişti. Soyguncuların acıyla ellerini tutmaya çalıştıkları anda Avni havadayken bıçağını cıkardı. bir çığlık atarak arkalarından geçerken, soyguncuların bellerine bağladıkları, Avninindaha önce yukarda bağlı duran soyguncunun üzerindeki dinamit lokumların da gördüğünden dolayı, gangesterlerinde üzerlerine bağladıkları kayışları kesti. Bu sırada her üç soyguncuda sırtlarından bıcak darbesi almış oldular. Onlar acı ile inlerken yere takla atarak inen avni ayağa kalktı ve gene yıldırım hızını andıran refleksle dinamit çubuklarını tekmeleyerek uzaklaştırdı. Bu arada yukardaki polis aşağıya inmiş soyguncuları silahı ile hepsine <<teslim ol>> çağrısı yaparken silahlarını almış, Avnı anda diğer Özel tim mensupları camlardan iplerle içeri dalmışlardı.. Avni kapıyıdaki dinamit lokumları fitillerini çıkartarak tesirsiz hale getirdi ve kapıyı açtı. Đçerdeki Timlerin ardı ardına << Temiz>> çağrılarından sonra dışardaki Jandarma ve polislerde içeri hucum ettiler. içerdeki gangesterlerin hepsini kıs kıvrak yakaladılar. 15.11.2006 19:30:00 Copy rigth 2006- Mertol Gürzel 213/359 Avni ortalığın yatışması ile birlikte yukarıya çıktı. Banyonun içine daldı. Bu sefer gördüğü manzara üzücüydü. Çocuk dedesinin kucağında korkudan ağlıyor. dedesi korkudan konuşamıyordu. Bunların hepsi iyi de bağladıkları soyguncuda şok olmuş korkudan tir tir titriyordu. Avni - "Herşey bitti artık serbestsiniz, kurtulduk. dedi Bu kelimeyi avni türkçe söylediği halde ufaklık. hemen dedesini bırakıp Avninin kucağına zıpladı. Habire birşeyler anlatıyordu. çok tatlıydı. silah seslerini çanlandırıyordu. Ama Avni çocuğun rusça söylediği kelimelerden sadece << dav. dav. dıjıv. dıjıv. >> ları anlayabiliyordu. Avni ufaklığa yine türkçe olarak. - "Sen çok polisiye roman okumuşun, ufaklık..." dedi, başını okşadı ve sırıttı. Çocuk bu sefer yine Avniyi öpmeye başladı. Avni dedeye doğru gitti onu küvetten çıkardı, alt kata indiler. Altkattaki özel tim mevsupları kucağında çocuk olduğu halde Avniyi kutluyor omuzunu sıvazlıyorlardı. Özel timcilerin hepsi maskesini çıkartmıştı sadece Avninin kamuflajı boya olduğu için kızın öperek temizlediği yerlerin dışında duruyordu. Her ne kadar olursada oldun Özel timciler için Avni gizli bir kutu olarak kalacaktı. Buda Avni için çok iyi bir durumdu. Dışarı Avluya ordanda anakapıya yürüdüklerinde polisler yerlere saçılmış olan paraları ve diğer delil olabilecek ünsürleri topluyorlardı ve kapıdaki yarı tahrip olmuş çalıntı olduğu belli olan Mercedes kenarı çekilmişti. Avni kapıdan çıktığı anda Gazetecilerin flaşlkarı patlamaya başladı Avni hemen yüzünü sıvazlayarak Kamuflajının kapanmasını sağladı. artık gözlerinden başka bir yeri gözükmüyordu. Özel tim komutanı ve Jandarma komutanı Avniyi gazetecilerden kurtararak kenarı, gazetecilere kapalı alana götürdüler. Çiplerle çevrilmiş ve karahgah haline getirilmiş bu alanda Avniyi süprizler bekliyordu. Burdurdan Albay şahsen gelmişti. Ama en güzeli özel tim komutanı olan Binbaşı, Avninin kuzeni bülent ağabeydi. Gerçi Bülent avniden yaşça büyük ve Avniyi isviçreye gittiğinden beri görmemişti ama Albaydan herşeyi öğreneceğini Avni biliyordu. Halen kucağında sapsarı saçlı masmavi gözlü yüzü Avninin kamuflajından kapkara olmuş kız durujordu. Bu yavrucak olsa olsa on beş kilo ya vardı ya yoktu Avniye kuş gibi geliyordu. Avni çocuğa alışmış nerdeyse onun kucağında olduğunu unutmuştu. Tam Avni hey bülent ağabey naber diyecekti birden Binbaşının arkasından Bir kadın öne çıktı. Kız cocuğu <<Mamuşka.. Mamuşka>> diye çırpınmaya başladı. Nerdeyse yere düşecekti. Çocuğun annesi olan kadın koyu Sarı, dalgalı uzun boylu çok zarif ve ince vucutlu bir bayandı. Sadece bu sefer üzerinde beyaz kürk ile çamyarması iki adamı yoktu. Bu tesadüf karşısında Avni ne yapacağını şaşırdı. Acaba kaçsammı diye düşündü. Onu Moskovada en son gördüğünden bu yana 3 yada 4 sene geçmişti. Belkide beş sene yani Avninin kucağında tuttuğu kız kadar. Avni şaşırdı. Kadın koşarak kızına geldi Avni kızı annesine uzattı. Avni nerdeyse "How are you Lena?" diyecekti. fakat diyemeden Binbaşı ve jandarma komutanı Avninin çocuğu vermesiyle birlikte. Avniyi alıp Albaya götürdüler. Avni Albaya Raporunu olayların nasıl geçtiğini sırasıyla ama kısaca anlattı. Rahat emrini aldı. Bu sıra Şügi, mehmet ve ömürde oraya geldiler Avniyi kutladılar. Komutanlar kendi aralarında konuşa dursun. Bizim dörtlü Avniye neyin nasıl olduğunu soruyorlardı. - "Şıııt bir saniye sakin olun olayları anlatmaktan daha önemli birşey var şimdi" . dedi diğerlerin şaşkın bakışları altında devam etti - "Şügi Rusyayı hatırlıyormusun ? " Bu sefer Ömür ve Mehmet şaşırdı. Ay ile Konuşan Adam - "Evet Avni şu senin Sarışın mafya fıstığı" Tam bu surada Kadın kucağında olan çocuğun anlattıklarını dinlemiş. O şahaser vucutlu kadın, insanın içini kıpırkıpır yapan endamıyla bizimkilere doğru yürüyordu. onunla birliktede Bülent binbaşı. - "Hah işte o arkanda duruyor bizim ufaklığın yani çocuğun annesi" dedi ve başını tanınmaması için diğer yana çevirdi. - "Thank you sir. you keep my child" dedi --- Ne dedi? Nededi? ... çocuğumu koruduğunuz için teşekkür etti. Đşte bu sırada kadınla Avninin gözleri bakıştı. uzun uzun birbirlerine kilitlendiler. Avninin yüzünde hâlâ kamufle boyaları vardı ama gözleri meydandaydı. Aynı anda Bület binbaşı Avniye - "Bunlar bizden sana!" dedi ve Avninin arsızlık ederek istediği özel Timin gözlüğü ile Bordo bereyi Avniye uzattı. Avni gözlüklerini takarken - "Avni ?!" dedi.. Avni sırıttı kadına baktı. - "on other day baybe" Dedi Kadın şaşkınlıktan ne olduğunu anlayamadan, birden gazeteciler kadının etrafını çevirdi. Kadın Bir yandan kucağındaki çocuğun Avniye öpücükler göndermesini seyrederek, Biryandan gazetecilerin soruları ile uğraşma esnasında gözleri Avniyi arıyordu. Bu sırada Avni Komutanlara doğru gitti vedalaştı teşekkür etti. Bülent Binbaşıya Amcama selamlar görüşürüz dedi, Şügi ve diğer arkadaşlarının kolları arasında arkataraftan kimselere görünmeden kayboldular. Avniler otele geldiklerinde hemen Avni kimselere görünmeden odaya çıktı Duşa girdi kamuflajını yıkadı. Akan soğuk suyun altında dakikalarca kaldı. olanları Avnininde kafası almıyordu. nerdeyse bir düş gibi geliyordu avniye. Ama en enteresanı. Hem kuzenini yıllar sonra görmesi. Hemde Lena'nın türkiyeye gelip isviçreli zannettiği Avni ile göz göze gelmesi olacak iş değildi. Avni duşun içinde küçük kızın şekerliğinin cana yakınlığının nerden geldiğini düşündü. sırıttı. Duştan sonra Avni giyindi. saat öyleni geçmişti. Avni halen kahvaltı bile etmemişti karnı acıkmıştı. altkata restorana indi. Avni restorana geldiğinde Bordobereli Binbaşı ve albayında orda olduğunu ve Şügi ile konuştuklarını gördü. Eh tabiyi artık kamuflaj yoktu ve sivildi. Bülent Binbaşı ile sarıldılar, Yarbay olum Avni Asker ailesinden geldiğini neden anlatmadın. Avni komutanlarına Avninin kimliğinin açıklanmadığı için teşekkür etti. Rus kadının kim olduğunu anlattı. Herkez şaşırdı. Arkadan, - " Ulan Avni, varya, zaten rusya hikayene inanmıyordum bugün olanları görmesen ve kadın sana "Avni" demese, burda olanlarada inanmazdım" dedi. Avninin sırtına Sol eliyle bir şaklattı. Komutanlardan aldığı bilgi doğrultusunda Rus kadın Rusyada bir inşaat şirketinde görevli olarak çalışıyordu. Bilgisayar bölümü müdürü idi. Anlaşılana göre bankadan atılmıştı. Babası ile birlikte Türkiyeye tatile gelmişlerdi. Ama kadın evli değildi. ---- Eeee çocuk kimden??? ... Avni aklından, Şügi ağzından "yoksa??" - "Hadibe olamaz biz sadece kavga ettik" dedi. --- Ha evet doğruya sadece tekme tokattan çocuk olmaz .... Kadın türkpolisinin 15.11.2006 19:30:00 Copy rigth 2006- Mertol Gürzel 215/359 çalışmasından çok memnun kalmış ve Avniye bir hediye yollamıştı. Albay hediye paketini Avniye verdi. Herkezin meraklı bakışları altında Avni paketi açtı. Đçinden. Bir gül ve Kadının çocuğu ile olan resmi vardı. Üzerindede bir yazı. "On other day, luky Boy - Lena... //Printf(Yakala beni); " diye bilgisayar kodları ile Avninin rusyadaki mafyaya hediye ettiği bilgisayar oyununun ilk satırları yazıyordu. Avni kahkaha attı. - "Eh öyle olsun. Akıllı kadın demek programın şifresini çözebilmiş. Ammada ağrına gitmiştir ha. Onlar Para aktarımlarını kontrol eden program diye beklerken. Karşılarında Oyun buldular. Hemde köşe kapmaca....." dedi Masadaki herkez gülmeye başladılar. Albay Anzak mehmete garnizonda ki hitamından dolayı - "Eh artık askere gelmeye deymiştir. ha mehmet efendi" dedi Gülüştüler.. - "Komutanım aslında bu kadın boş kadın değil. Şayet olay anında o da dışarda olsaydı çocuğu kaptırmadığı gibi, Banka soyguncularınıda yakalardı. bizde rahatça kahvaltımızı yapardık" diyerek Moskovada yaşadıklarını kısaca komutanlara anlattı. Ardından. - "Biliyormusunuz komutanım ondada benim Birtanemin özellikleri var" Bunun arkasından önde Ömür ve Şügi olamak üzere <<GENE MĐ BĐRTANEN>> Restoranın duvarlarında yankılandı. Komutanlar şaşırmış Avni - "Tamam tamam sustum" diyerek bir kez daha birtanesini sineye çekti. Ama hoş olan Artık Birtanesini hatırlamak Avniye sadece tatlı bir gülümsemeyi getiriyordu Eskisi kadar acı çekmiyordu. Çünkü Avnide artık anlamıştı. Birtanesinin kendisinin Avninin yaptığı şablona uymayacağınıç... Bunun üzerine dayanamayan Ömür. - "Avni haklısın. Bu kadının Endamlı ve alımlı sana doğru yürüyüşünden benimde aklıma O geldi" dedi ve hep birlikte << HÜNGÜRRRR>> diyerek bağırdılar ve güldüler. Avni aldırmadı sadece sırıttı. yutkundu. Semi de yoktu. Kimden bahsedebilirdiki. <<Neyse>> dedi <<boşver>> içinden. Bundan sonra Bizim dörtlü. çok eylendikleri gündüzleri mevsim itibarı ile serin olmasına rahmen denizde yüzerek balık tutarak. geceleri barlarda eylenerek geçirdikleri 3 gün daha marmariste kaldılar. Ömürün marmaris çok hoşuna gitmiş ben buraya yerleşeceğim diyip duruyordu. Ardından Şüginin arabasıyla istanbula döndüler. Şügi anlaşılana göre Nur u kafasına takmış işleri ilerletmiş ve iki üç aylığına türkiyeye gelmişti. Yolda Ömür senin şu şügi yokmu bizi bezdirdi sorma gitsin Senin Ablanlarda kalıyor eniştenle ablana isteyin şu kızı deyip duruyor dedi güldüler. 13 Bölüm 13 Sarı Mehmed Emrediyor..... Ay ile Konuşan Adam Istanbula geldiklerinde Avni ablasına gitti. Eniştesi dükkanı kapatıp geldiğinde Şügi ömürle birlikte dışardaydı. Eniştesi ile masa sohbetlerinden ordan burdan askerlikten konuşurlarken. Birden Eniştesi. <<Ya Avni senin şu Sarı memed varya O aradı acilen geri aramanı söyledi Đzmirde bir işmi ne varmış. Şunu bir ara!>> dedi. Avni Sarı memedi nerdeyse unutmuştu. Son bir ay içinde o kadar şey geçmiştiki nasıl unutmasın. Hem Avni kendini artık buralı yani türkiyede yaşayan biri gibi görüyordu. Avni Telefonla Sarı Mehmedi aradığı anda, Şarkılar söyleyerek Şügi ve ömür içeri girdiler. Onlarda masaya oturdular. sohbete katıldılar. Evde gene şenlik vardı. Sarı Memedle yaptığı telefon konuşmasından Avninin morali bozulmuştu. Bunu farkeden diğerleri şarkı söylemeği bıraktılar herkez pür dikkat Avniyi dinliyordu. Avni konuşulanları kısaca anlattı. - Sarı Mehmed benim izmire gidip Đzmir belediye başkanı ve Đzmir fuar müdürü ile konuşmamı istiyor önümüzdeki nisan ayında yapılacak Bilgisayar Fuarına BEM de katılacakmış. Bende ona daha yeni marmaristen geldiğimi ve Pazartesi iş başı yapmam gerektiğini söyledim. O işverenle konuşmuş geri kalan 1 haftalık çalışmam gereken zamanı bana banka hediye etmiş dönünce sadece bonservis ve diğer işlemler için Bankaya gidecekmişim." Herkez ne kadar güzel bir olay neden moralin bozulduki. diyerek sordular. - "Neden bozulmasın ya? daha BEM Đsviçrede eğitim faliyetine geçmedi birde Türkiyedemi başlayacak. Hem kayıt için gereken 6bin doları benim ödememi söyledi bende para ne gezer dedim. Sen bul ben buraya gelince veririm diyor." ---Bak seennnn!! Olum Avni bu sarı çizmeliyi benim gözüm tutmadı... Avninin ablası - "Sorun değil biz buluruz. çocukların eğitim masraflarını ödemeye daha 1 ay var sen ordan yollarsın>> dedi. Enişteside tastikledi. Ömür bile yardımcı olacağını söyledi. Firmada dönen biteni, Avninin kuşkularını sadece Anzak mehmet biliyordu. Diğerleri kusursuz çalışan bir isviçre firmasının Türkiyede başarılı olacağını savunuyordu. Neyse sonuçta Ablası eniştesi ve diğerleri Avni bir hafta daha kalacağı için sevindiler. Bu arada - "Avni aklımdayken söyleyeyim Seninki sana selam söyledi Semi... Ben senin evindeyken Seni telefonla aradı. Avni nerde epeydir görmüyorum dedi. Çok iyi kız ya, Ha... birde Muşti Puştu. Hapise girmiş kokainden." Avni şaşırmıştı. - "Bunu nerden öğrendin?. Hem Semi ne durumdaymış kız üzülmüştür." --- Hıh.. Sana yaptıklarından sonra birde ah Zavallı yani Ah Zavallı kız deseydin be Avni..... - "Yoook sanmıyorum Muştiyi Semi hiç görmüyormuşki. Ben kasitli ve bilerek sordum. Sadece 2 kere görüşmüşler. Avni şimdi Asker deyince ne zaman gelecek dedi. Bende bilmiyorum dedim. Ya öylemi? dedi. Muşti Puştinin hapise girdiğinide muşti'nin diğer kız arkadaşından öğrendim." Masadakilerin hepsi Şügi'ye yiyecek gibi bakmaya başladılar. Avni için bu haberin ne demek olduğunu biliyorlardı. - "Şügi. Sen ne dediğinin farkındamısın. Yani ben aylarca bir yalanın peşindenmi 15.11.2006 19:30:00 Copy rigth 2006- Mertol Gürzel 217/359 gittim. Semiye neler yaptım biliyormusun. Manalı sözlerle hep azarladım onu. O da garibim ne dediğimi anlamadan hep suratıma baktı "Hıh... umrumda mı.." değil deyip durdu. Neyse bir dönelim ben işin gerçeği nasıl öğrenirim. Hoş gerçi artık folklorada gelmiyor. Duyduğuma göre Winterthurda gidecekmiş.. Her halde bu seferde oradaki hocayı kafasına takmıştır.." - "Hah.. hah.... ha. sen öyle san nanik pişşık. Olum o gene Ustere başladı bile babası her pazar 35Km yolu getirip götürecekmiş." - "Efendim. Şimdi ben boşu boşunamı kendimi, nasıl olsa umut yok diye ölüm tehlikelerine attım unuturum diye askerlik yaptım. Ulan Şügi haberleri alır almaz iletseydin ya nerdeyse Marmariste geberiyorduk. Mezarımızada Ot yoluna gitti niyazi yazacaklardı." Bu sözler üzerine Şügi O meşhur hareketini yaptı herkez gülmeye başladılar şarkılar gene söylenmeye başladı. Bir bakıma Avninin içi rahat etmiş ve Semiyi gene özlemeye başlamış kalbinde gömdüğü derin çukurdan çıkartmak istiyordu. Ama genede birşeyler Avniye dikkat! diyordu. Avni Eskisi kadar artık Semiden emin değildi. Ama çok sevinmişti bu duyduklarına. Ertesi günü cuma günü idi. Avni Bakırköye inip çarşıdan Elbise alması gerekiyordu. Yanında hiç takım elbisesi yoktu ve Belediye başkanının karşısına Đsviçreli bir firmanın elemanı olarak kotla çıkamazdı. Gene her zamanki gibi Avni bu sefer Anzak Mehmeti alarak bakırköye gitti. Hava serindi istanbulda Ekim ayında genelde rüzgarlı olurdu. Ceketlerini giydiler Dalgakırana. Birtanesinin evinin önünden geçtiler. Ama bu sefer hiç komentarsız ve Avni tek kelime bile etmeden. Sadece klasik alışkanlık olduğundan ve yol daha tenha olduğundan dolayı Avni bu yolu seçmişti. Her ne kadar gözü O hiç açık göremediği perdelere takılsabile. Hem zaten birtanesi kimbilir nerdeydi. Belki hocamı görür bir kaç laflarız düşüncesiyle hem ynından ayırmadığı köstekli saati verme bahanesiyle. Aslında Avni sadece kapıyı çalıp verebilirdi. ama bunu hala yapamıyordu. Avninin 3 Hedefinden birtaneside hocasına bu saati vermekti. Ama O kadar üzerinden yıllar geçmişti. Hocasının yüzüne nasıl bakardı. Birde karşısına O çıkarsa ne yapabilirdi. Kendinde O nu görmeye cesaret bulamıyordu. Keşke Marmaristeki cesareti olsaydı. Neden hayattehlikesi altında korkusu yoktuda alt tarafı Sevdiği birisini görecekti neden bu kadar korkuyordu bunu anlayamıyordu. Aslında korkusu O nun aciz birdurumda olması. Yada belkide kocasıyla mutlu görmek. yada... ? Belkide Semiye bir şans daha vermek istiyordu. Avni nerden bilecektiki?. Görmeden sormadan. Ama genede cesareti yoktu sadece düşündü. ve Yollarına devam etti Anzak Mehmet hiçbirşeyin farkına varmamıştı. Çarşıya gittiklerinde Avniye takım elbise aldılar. Bizim kangru mehmet kangru adasına gitmek için alışveriş yaptı. Mehmet pazar günü Avustralyaya geriye uçacaktı. Avnide pazartesi izmire ucacaktı yani bir tek bugün ve yarın istanbulda kalacaklardı. Avni. Takım elbisesini üzerine ayarlattı bir gömlek ayakkabı ve gravat aldı. nerden bakılsa Avniye göre havadan gene boşu boşuna 500. -- işviçre frangı Sadece Sarımemedin isteği için harcanmış oluyordu aslında Avninin bu 8. Takım elbisesi olmuş oluyordu. Ama nesi varsa isviçrede idi. Acaba Sarı mehmed beni neden yolluyor diye düşündü. Bu gibi işleri aslında Sarı Mehmed başkasına bırakmazdı. Hemde işin içinde koskoca şehir belediye başkanı varken, birde şu ödenecek 6 bin dolar olayıda Avniye komik geldi öyle ya Avni askerden gelmişti. Parası olmadığınıda söylemişti ne luzumu vardı Ay ile Konuşan Adam şimdi Avni ablasından borç alacaktı halbuki BEM in kasası dolu olması lazımdı. Avni askere gelmeden önce yaklaşık 100 öğrenci kayıdını yaptırmış ve okul ücretlerini yatırmışlardı. Alışverişlerini yaptılar daha sonra Avni takım elbiselerini almak için tekrar butiqe gitti. Orda takımlarını giyindi. saat 14:00 a yaklaşıyordu. Avninin ablasına Bankaya gidecekleridi. Butikten sonra çantacıdan birtanede pilot çantası aldılar. Bankaya ulaştıklarında Avni sanki Büyük bir iş adamına bürünmüş dimdik duruşuyla da epey alımlı görünüyordu. Banka da bekleyen korumayıda bankada çalışan diğer elimanlarıda tanıyordu. Herzamanki gibi emin adımlarla bankaya girdi, Ablasının Ofisi 2. katta idi, seri adımlarda, çocukluğundan beri alışık olduğu şekilde ikişer ikişer merdiven basamaklarını geçerek yukarı çıktı. Avniyi görüpte bakan memureleri selamladı. Zaten hepsini tanıyordu. Nede olsa cocukluğunda çoğu okul dönüşlerinde uğrar eve lazım olacakların listesini alır eve giderdi. Bir bakıma bu banka binası Avniye kendi evi gibi geliyordu. Nede olasa hayatının yarısı Bakırköyde Merkez Ortaokulu ile çarşı ve kayalıklar arasında geçmişti. Avniler ablasının bürosunun olduğu kata geldiklerinde gene hızlı hızlı yürüyerek, Avnini ablasının bürosuna girdiler. Bu arada Avni kibarca gene herkezi selamlıyordu. Fakat ilginç olan Avniler nerden geçseler, Memur ve menmureler de bir hareketlenme görülüyordu. Ayağakalkanlar, masalarındaki dosyaları eline alanlar. Avni aldırış etmedi nede olsa genç fıstıkların dışında daha yaşlıları Avniyi çocukluğundan beri tanıyordu. Avni Ablasının Bürosuna geldiğinde içerde birkişi daha vardı. Çamdan olan büronun kapısında 2. Müdür ve Avninin ablasının ismi yazılıydı. Avni mehmete Levhayı gösterdi. Bak bu benim ablam dedi. Ablası Mehmet ile Avniyi gördü içeri çağırdı. Đçerdeki kişi huzursuzlandı. önünü ilkledi saygı ile Avniyi ve Anzak Mehmeti selamladı. Mehmet ingilizce olarak Avniye. - "Avni. Bu ne hürmet yahu sanki müdür geldi." dedi. Ablası içerdeki bey'e rahat olmasını ve Avninin kardeşi olduğunu söyledi adam ha öylemi dedi. Ablası Avniyi tepeden tırnağa süzdü. - "Valla Avni seni çoktandır böyle resmi ve yakışıklı kıyafette görmemiştim. Ah nekadarda yakışmış, kardeşime." dedi sarıldı. Sonra - "Ha sahi gel benimle. Bizim müdürün bilgisayarlar için sana bir sorusu var" diyerek Avniyi tuttuğu gibi peşinden nerdeyse sürükledi. 2. katta çalışan memurelerin hepsi birden önlüklerini giymiş. Nerdeyse denetlenmeye hazır asker gibi bekliyorlardı. Avninin ablası durumu farketti. - "Ne oluyor size?.... Kardeşim Avni askerden geldi. " Birden memurlarda bir rahatlama sesi geldi. içlerinden biri . - "Müdüre hanım biz de şu bahsedilen, geleceği bildirilen yıldırım müfettiş sandık ödümüz koptu" dedi Avni sadece sırıttı Altkata Müdürün odasına girdiklerinde aynı huzursuzluk orda vardı. Birde mini etekli memure müdürbeyle epey samimi duruyorlardı. Müdür Avniyi görünce birden 15.11.2006 19:30:00 Copy rigth 2006- Mertol Gürzel 219/359 ayağakalktı önünü ilikledi. Mini mini memure arka odaya tüydü. Avninin ablası hemen duruma müdahale etti. - "Kardeşim Avni. Hani görmek istemiştiniz" dedi Bunun üzerine müdür dışarı seslenirken. - "Herkez rahatlasın müdüre hanımın kardeşiymiş" diyerek seslendi. Artık Avni kendini tutamadı Mehmetle bakıştılar gülmeye başladılar. Buna müdürde gülümseyerek karşılık verdi. Gerçektende anlatılan genç ve dinamik bir müfettişin olduğu ve bugün yarın şubeyi denetlemeye geleceğinin konuşulduğunu, Eh Avnide millete tanıdık geldiği için herkezin onları müfettiş sandığını, Alt kattaki koruma memuru, alarm verdiğini, bu sebepten dolayı ufak bir panik yaşandığını, anlattı. Eh nede olsa hepsi memurdu. Gelecekleri müfetişlere emanetti. Avni masum masum alçak sesle - "Çok hoşuma gitti. Bana göre de bir müfettişlik falan yokmu?" diyince bu sefer müdür ve ablası kahkahayı bastılar. Banka müdürünün yeni alınan Unix/Oracel sistemleri hakkında bilgi almak istediği için arka odada duran IBM A400 bilgisayarlarını denetlediler. Müdür verilen paranın fazla olduğundan korkuyordu. Avni sistemi iyi buldu. Ama kısa zaman içinde sadece dıştan görebiliyordu. hoş progları denetlemeye kalksa haftalarını alırdı. ama sözleşmeli firma iyi ve temiz iş yaptığı belli oluyordu. Đstanbul koşullarına uygun yapılmıştı kilima ve elektrik kesintilerine karşı güç kaynakları bile vardı. En önemlisi yeni modeldi. Avni mehmete aslında türkiyeye yerleşip bu ve benzeri sistemleri teknik yardım firması açsak çok daha iyi olacak dedi. Müdür ve sistemden sorumlu operatöre problem çıkarsa Avniyi arayabileceklerini söyledi. Bir iki fincan çay içtiler ve bankadan ayrıldılar. Avniler o gece Kangru mehmete istanbulu gezdirdiler. Gece geç saatlerde eve geldiler. Ertesi gün Son alışverişlerini yaptılar. Pazar günü çekmeceye gittiler. denize baktılar. Istanbulun Lodosuyla Mehmeti tanıştırdılar. Akşamına Ataköydeki bankanın dinlenme tesislerinde akşam yemeği yediler. Avni mehmet ve Şügiye, isviçreye gelmeden önce orada geçirdiği, maceraları anlattı. Ömür Vatos balığının büyüklüğünü anlatmaya doyamadı. ve Pazartesi günü. Sabahtan kalktılar, Anzak mehmeti Kangrular ülkesi Avusturalyaya yolcu ettiler. Arkasından bir saat sonra Avni izmire gidecek ve akşam 9.00 uçağı ile dönecekti. Hava alanında Mehmeti uğurladıktan sonra. Ömür Şügi ve Avninin eniştesi. Restoranda Avninin uçağını beklemeye başladılar. Avni eniştesine, Aslında izmir olayının kafasına yatmadığını anlattı. öyleya BEM daha küçük bir firma idi. daha Avninin maaşının ödenip ödenemeyeceği belli değildi. Birde Fuar olayı. altından nasıl çıkacaklardı. Eğitim kitaplarını isviçredeki Millieğitim destekli SIZ (Đsviçre Đnformatik Sertifikası) doğrultusunda Dr. Lichti denilen kişi ile hazırlıyorlar türkçeleştiriyorlardı. Bu sayede isviçredeki öğrençiler mill komitenin yaptığı imtihanla diploma alıp geçerli bir mesleğe sahip olabiliyorlardı. Ama bu olay Türkiyede nasıl gerçekleşecekti. Millieğitime nasıl kabullendireceklerdi. Hem Avninin bildiği kadarı ile türkiyede kurs açmak için üniversite diploması gerekiyordu. Buda sadece Avnide vardı. Birde Avni otobüsle ordada bir otelde kalsa çok ucuza gelecekti. Neydi bu uçakla gitmek vs. şahşavatası anlıyamıyordu. Hem ne gerği vardı. Eniştesi Avniyi teselli etti doğrusuda buydu. Avni gelişebilecek olaylara baştan karşı gelmemeliydi. Bir açıdan Kötümser olamak yerine iyimser olarak geleceye şans Ay ile Konuşan Adam vermeliydi. Geleceğin neler getireceğini kimse bilemezdi. Belkide sarı Mehmetin hesapları doğru çıkar. Çok iyi çalışan, örnek. iyi bir eğitim kuruluşu kurallar ve hepsi türkiyeye dönerlerdi. Zaten Avninin mezuniyet diploması okul açmak için yeterliydi. Bu açıdan Avni ondan istenileni yapmalı ve kendilerini büyük ve çalışan bir şirket gibi satmalıydı. Nil !?..... Uçağa binilmesi için çağrı yapıldığında Avni kalktı vedalaştı. Gerçi akşama tekrar istanbula geri dönecekti ama ne olur, ne olmaz diye düşündü. Bekleme odasına geldiğinde saat 10.05 olmuştu. Izmir seferi yapılacak uçak 10:30 da kalkacaktı. Avni köşede olan bekleme koltuklarına oturdu. Oturduğu yerin sol tarafında duvar sağtarafında geniş bir koridor koridorun sonunda ise Alana bakan dev camlar vardı. Avninin oturduğu yerden nerdeyse bekleme salonunun tümü gözüküyordu. Avni koltuğuna anca oturmuştuki Mikrofondan geçikme nedeniyle Đzmir uçağının 30 dakika rötar yapacağı bildirildi. Bu sırada Avni önünde duran camdan dışarı bakan, süper güzellikte bir bayan gördü. üzerinde daracık bir kot vardı. Görüntü nerden bakılsa hava alanını seyretmekten çok daha iyi idi. Kadın geçikme haberini duyunca huzursuzlandı kendi kendine söylendi. Epey sinirli tavırları vardı. Avni "Kim bilir kime gidecekti zavallı geç kaldı çok üzülmüştür" diye düşündü. Daha düşüncesini bitirmeden. Kadın omuzlarını silkti döndü güneş gözlüğünün altından Avniye baktı. Gökyüzü mavisi şahaser gözleri vardı. Đşte bu sırada Avni gayri ihtiyari sırıttı. Ama tekrar önüne döndü. oralı olmadı. Kadın hiç istifini bozmadan podyumda şov yapan mankenler gibi geldi Avninin Karşısında ki koltuğa oturdu. Gerçi her yer boştu ama şimdi bu kadınla Avni nerdeyse dizdize oturuyordu. Kibarlığı elden bırakmayan Avni bacaklarını duvartarafına çevirdi ve bacak bacak üzerine attı. Bu sayede kadının önü açılmış ama çantasıda nerdeyse Avniye değecek kadar yakınlaşmıştı. Havaların serin olmasına rağmen kolunda ceketini tutuyor ve üzerinde işlemeli bir dekolte buluzü bulunuyordu. Öyle hiçte çekingenliği falanda yoktu ve oturduğu yere bile sahiplenip geniş geniş oturabiliyordu. Yani yırtık birisiydi. Anlaşılana göre ya çok zengin yada manken vs. idi. Avni dikkatlice baktığında, karşısında oturan bu kadının VJ denilen televizyonda sabah programı minimini etekleri ile sunan, aslında avninin çok hoşuna giden, sipikerdi.<Ah çok kırıldım... patladım... sıkıldım.. ayol..>. modunda dişi bir varlık. Kız hemen Avninin karşısına oturur oturmaz dizlerinin arasındaki çantasından birşeyler almak için eğildi. atkuyruğu gibi bağlı olan saçlarını başı çantasına doğru eğikken çözdü çantadan birşeyler çıkarttı. Avninin gözü ister istemez kadının dekoltesine kaydı. Çok uyumlu bir görüntü vardı yani tepeden tırnağa on puan verilebilinirdi. Kız gene aynı kendinden emin hareketlerle başını sürhatle kaldırdı. Kadının saçları nerdeyse Avninin yüzünde kırbaç gibi patlıyordu. Avni hayranlıkla kadını seyrediyordu. Kız gözlerini dikmiş Avniye bakıyor süzüyordu. Avnide gayet sakin sıgarasını içiyor, salondaki kalkış tabelasını inceliyordu. yani aklısıra bayanı dikizlemiyor rahat bırakıyordu. Bir ara göz göze geldiler. ----- eee sonra anlat hadi ya 15.11.2006 19:30:00 Copy rigth 2006- Mertol Gürzel 221/359 heyecanlı oluyor... Avni birileri ile her seferinde gözgöze gelince neler olduğunu hatırladı. Avni ayağa kalktı. O sırada halen yayılma hareketlerini sürdüren, kadının üzerinden atlamak için pardon diyerek müsade aldı. Kız şaşırmış - "A.a.a. Đnanamıyorum. Siz türkmüsünüz?" Kızın bu şımarık davranışına avni sadece sırıtarak baktı. Koridora doğru önündeki bu şahaser engeli aşmak için giriştiği atılım!ı başarı ile gerçekleştirip, öbür tarafa geçtikten sonra Avni bir ara durakladı.. - "Bilmem, ama Pardon bildiğim kadarıyla fransızca bir kelime belkide fransızımdır." cevabını verdi. Karşısında erkeklerin gevşemesine alışık olan bizim ünlü, Avninin bu cevabına içerlemiş, başını <<hıh>> diyerek sağa duvara doğru burnu büyükçe çevirmişti. Avninin aklına isviçredeki şu "Brocke shilds" olayı geldi. Tekrar sırıttı. Derin bir nefes aldı. ve kıza - "Ben kendime kahve alacağım sizde bir şey istermisiniz?" diyerek sordu. Kız bu sefer Avniyi tepeden tırnağa süzdü. Oturduğu halde tepeden bakarak. - "Ben bir kola alayım." dedi. Avni kızın süper kusursuz vücüdünu da düşünerek - "Diyet kola ??" diye sordu. Kız bu sefer kedi yavrusu misali usulca << ıhıı.>> diyerek başını salladı. --- Aferin len ... Avni Kahvesini ve kola.. yani diyet kolasını ve bir adet Avni tavladın kızı. çoktandır okumadığı GırGır dergisini aldı. Geriye geldi ve oturdu. Kıza kolayı uzattı. GırGır dergisini açtı ve okumaya başladı. Karşısındaki kız Avninin beklemediği, hiç alışık olmadığı şekilde davranmasına biraz içerlemiş olacakki; çok şaşırmış ve jestik hataları, ardı ardına sıralıyordu. Yani hata üzerine hata yapıyordu. Kolayı açamıyor tırnaklarını nerdeyse kırıyor. <<Off tırnağım>> diyordu. Bir ara çantasıdan telefonunu çıkartırken düşürdü. Başka bir değişle, Avninin ona karşı kayıtsız kalması kızın kendine güvenini yitirtmiş olaylara hakim olamıyordu. Avninin bu soğuk davranışı ve arada bir kıza bakarak sırıtışı kızı çileden çıkartıyordu. Kız adeta avniyi süzüyor hatta Avninin elinde yüzük olup olmadığını bile inceliyordu. Avnide durumun farkında, habire Saklandığı GırGırın arkasından sırıtıyordu. Hatta Avni Kızın hareketlerinden, bu beceriksiz tavırlarından zevk aldığını, arada bir bakarak jestik mimiklerle belli ediyordu. Kız karşısında üflüyor püflüyordu. Avni'nin bilgisi doğrultusunda, zaten programlarında da bu kız öyleydi konuşmazsa patlayacak biri. Kız artık dayanamadı. - "Okuduğunuz dergi çok enteresant galiba, böyle içine dalıp sırıttığınıza göre." dedi. Avni - "Yok aslında o kadar da enteresan değil Zaten gazete değil mizah dergisi. Ama epeydir okumamıştım. Bilirsiniz Biz fransızlar pek türkçe bilmek yok okumak." dedi. Kız Avninin cevabına epey kızmıştı. Đçinden bu adam kendini ne sanıyor? dediği mimiklerinden anlaşılıyordu. Hatta kızın hain, hain bakmasının altında yatanıda Avni nerdeyse görüyordu hemde trans olmadan. Avniye göre aslında kız bu mimikleri ile, ayağa kalkıyor çıyak cıyak <<Hey. Sen. adam... Benim kim olduğumu Ay ile Konuşan Adam biliyormusun?>> diyor. Birde hain, hain bakışlarından da, <<Ben sana gösteririm ulan.>> diyordu. Avni havayı yumuşatmak bir bakımada kızın daha fazla üzerine gitmemek için. tam kızın haince baktığı bir sırada. elindeki GırGır'ı aniden indirdi. katladı. kenera koydu. Ellerini dizlerinin üzerine koydu ve karşısında bu seferde korku ile duran kız'a - "Biliyor musunuz? TV deki programlarınızı fırsat buldukça izliyorum. Çok iyi ve başarılısınız. Buna birde güzelliğinizide katarsak. Hayranlıkla izlediğim programlardan birisi de sizinkisi." dedi. Bunun üzerine zaten bakışlarından dolayı suç üstü yakalanan kız. Avninin sevecen ve samini gülümsemesine daha fazla dayanamadı ve başladılar konuşmaya. Bu meşhur kızın çenesi en az Avni kadar düşüktü. Hatta televizyondaki programlarında bile, sesi kısılana kadar konuşuyordu. ama gerçektende çok mimikli sevecen bir yüzü vardı. Tam avninin istediği gibi al karşına oturt kurulmuş makina gibi. Hayatboyu konuşşun. Hatta Camaken bir dolapta saklanmaya değer bir güzellik. Avni ile Kız Uçak izmire gelene kadar konuştular. Bu arada Avni kızın bilet farkınıda ödeyip, Avni ile birlikte, birinci sınıfta oturmasını sağlamıştı. Nil çok tatlı bir kızdı. Çalıştığı TV kanalı bir yere yollarsa, 1. sınıf uçuyordu. Diğer durumlarda, şimdi olduğu gibi mesela özel amaçla annelerinin yanına, giderlerse uçak biletlerini kendisi ödemek zorundaydı. Avniyi de en çok bu şaşırttı. Her zaman Medyanın takip ettiği görsel meşhur bir kişi. gayet sade bir vatandaş gibi ortalıkta dolaşıyordu. Bu arada kız sadeleşmiş. Bekleme salonundaki meşhurluk maskesini atmış 23 yaşında gayet normal açık sözlü bir vatandaş oluvermişti. Kız anlattı. Eğer TV kanal'ı onu bir yere yollarsa şahşafatalı. Medya takipleri, kasitli olarak medya tarafından düzenleniyordu. Yani Paparazi sadece planlanmış olarak peşlerine takılıyordu. ve dur denildiğinde duruyorlardı. Avni - "Demek ki senin bu gün özel ziyaret amaçlı uçağa binmenden dolayı ben ne epey şanslıyım, desene?" dediğinde . Kız Avninin yanında oturuyor ve başını avninin omuzuna yaslayıp kendine rahat bir pozisyon arıyordu. Kız Avniye başını amuzundan kaldırmadan - "Sana neden bu kadar çabuk ısındım yaaa!?... Ha... istersen telefon edeyim inişte Paparazilerin hepsi karşılasınlar << Dikkat dikkat Nil ilk defa bir erkekle göründü >> başlığı ile karşılasınlar" Buna Avni dahil, yanlarında oturan, epeydir onları dinledikleri belli olan diğer yolcular da gülerek yanıt verdiler. Eh bu durum karşısında avnide biraz utandı tabiyiki. Đzmire vardıklarında meşhur kızımız kafasındaki kırmızı eşarplı şapkasını giyerek kamufle oldu. dışarı çıktıklarında Kız taksi çağırdı. Aynı sırada Đzmir Belediyesinden bir makam Arabası geldi.. <<Avni bey?>> diyerek şöför seslendi. Kız kendisini hala beklemekte olan taksiye binerken durakladı Avniye baktı göz göze geldiler, Kız Avniye - "Bu akşam görüşüyoruz?! mu ?" diye sordu. Esasında bu hem soru hemde emirdi. Avni bu sefer kendi kendine yutkundu. - "Tamam, uygun. Saat kaçta?" 15.11.2006 19:30:00 Copy rigth 2006- Mertol Gürzel 223/359 dedi. Nil Avniye doğru geldi hırçın bir tavırla - "Saat dokuzdan sonra alabilirsin beni Avni bey!" dedi ve bir kağıt uzattı. Döndü taksisine bindi ve gitti Taksi alandan uzaklaşırken, Kız sanki küçük bir çocuk gibi el sallıyordu. Avni Resmi arabanın kapısını açmış Kızın arkasından bakıyordu. Sonra oda arabanın arka koltuğuna oturdu. Yolda şöför Kızın adını söyleyerek, Avninin Kız ile nereden tanıştıklarını sordu. Avni <<Ha biz mi? Uçakta tanıştık. Anlaşılan hatun herkeze iş veriyor>>. diyemezdiya . Şöföre. - "Biz Nil hanımla orta okulu beraber okuduk. Babası öğretmenim olur. Bu akşam onları ziyaret etmem gerekiyor dedi." Şöför beklemediği bir cevapla karşılaştığı için şaşırmıştı. Genelde herkez olmayan şeyleri abartarak kendilerini ön plana çıkartırlar , geyik muhabbetine katılırlardı. Bizim Avni ise başkasının gururunu ve şerefini korumak için doğruyu söylememişti. Olurya Paparaziye bu seferde Avni yüzünden yem olursa Avni üzülürdü. Belediyeye geldiklerinde saat 15.00 olmuştu. Avniyi Sarı mehmedin ballandıra ballandıra anlattığı gibi Đzmir büyük şehir belediye başkanı değil, sadece fuar müdürü bekliyordu. Ve gerçekte ise Belediye başkanın haberi bile yoktu. Avni olayı anlamıştı yani Sarı memedin neden şahsen gelmediğini anlamıştı. demek problem buydu. Şayet belediye başkanı Bekleseydi Avni tıpış tıpış isviçreye Sarı Mehmed izmire gidecekti. Đçinden şu Mehmed amma çok havaya girmesine bayılıyor. diye düşünüyordu. Ama şirket bahasına katlanmalıydı nede olsa Sarı Mehmed Genel müdür ünvanını bütün ortaklardan almıştı. Đyi olanda Avniyi eğitim müdürü tayin etmişti. daha doğrusu izmirdekiler öyle olduğunu anlatmıştı. Bu fuar müdürü Avninin günleri nasıl geçiyor diye sorsa Avni yanmıştı. <<Eh işte ortalığı süpürmek sıraları temizlemek kitap yapmak kahve getirmek arada bir ders vermek>> diyemezdi. Mecburen oda müdür rolüne soyundu oyuna katıldı. Demek ki iş hayatı ve patronluk. Yalan ve politikadan ibaret olan bir olaydı. Avni ile fuar müdürünün görüşmesi uzun sürmedi. Fuar müdürü fuarın yapılacağı yerin planını ve şayet kabul ederlerse fuar yakınındaki bir lokali BEM e kurs lokali olarak verileceğini anlattı Fuar planlarını ve katılma ücreti olan 8Bin doları aldı. sonra bir memuru ile birlikte Fuar salonunu gezmesi için Avniyi yolladı. Avni ve memur fuar salonuna baktılar. çok büyük bir fuar alanıydı. Sarı mehmet 4 bölümden oluşan komple bir alanı BEM için kiralamıştı. Ve Yapmadıkları daha doğrusu daha başlayamadıkları eğitimleri ve yapmayı planladıkları olayları öyle anlatmıştıki. Avni ile gelen memur nerdeyse Avniye bir Holding patronu gibi davranıyordu. Hoş gerçi Avnide öyle gözüküyordu. Saat beş gibi Avni Fuardan ayrıldı. Kordon boyunda yürüdü. Uçakta birlikte geldikleri kızı düşündü. Nil çok sevecen biriydi. Aralarında hiç birşey olmasa bile hoşça vakit geçire bilirdi. Aslında Avninin buna çok ihtiyacı vardı. Ufaklığın kanadaya gittmesinden beri nerdeyse kimse Avni'ye karşı bu kadar sevecen konuşmamıştı. Acaba ona gitmelimiydi. Hem şu an için hâlen bekardı. Yani hiç bir açıdan problem yoktu. Aslında kızın görüntüsünü ne zaman aklına getirse içinden gülmek geliyordu. Düşünülecek olursa Avni çoktandır hiç bir kadını hatta böyle süper bir kızı bu kadar etkileyememişti. Normalinde Avni pısırık kalır kızların her zaman beklediği erkeklerin sıfatına girerdi. Yani peşlerinden kuyruk gibi koşan deli divane olan dili 5 karış dışarda bir tip. Ama bu sefer Avni kendisinden çok emindi. Hatta olayların gelişmesi çok garip olmuştu. Avni izimir Kordondaki deniz kenarındaki bank'a oturdu. Denize baktı. Martılar uçuyordu. Aklına bir şarkı geldi "Bu Ay ile Konuşan Adam gece saat 10 da buluşalım kordonda ..." Şarkıyı mırıldanarak, söyledi. Bir sıgara yaktı. Kendi kendinede. <<Neden olmasın>> dedi. <<Ben daha bekarım, baksana Semi'nin ne yapacağı belli değil. Birtanem ortalıkta yok. Ufaklık kanadada. Ulan ben salak mıyım neden duruyorum burda>> dedi. Kalktı kendine bir otel buldu. Fuara ve kordona yakın 5 yıldızlı bir otel. Otele yerleşti. <<Anasını satayım fuardakilere yaranmak için takım elbise alıp buraya uçakla birinci sınıf gelmek zorunda kalan ben. bir de pansiyondamı kalacam>> dedi. Nasıl olsa Paralar benden çıkıyor. --- Ye kürküm ye . Sarı çizmeli mehmet haftaya öder hesabı misali ohhhbe ... <<Boşver Avni gönlünce yaşa>> dedi. ---- Aferin lan Avni adam oluyorsun..... Avni istanbulu aradı ertesi gün saat 11de istanbulda olacağını bildirdi THY ye telefon açıp bileti erteletti. Avni otelden BMW marka bir araba kiraladı. Akşam saat dokuzda anlaştıkları gibi bizim şu meşhur Nil hanımı evinden aldı. Sonra izmiri dolaştılar............................................................ Avni ertesi gün kalktı, hazırlandı hava alanına gitti uçağa bindi ve istanbula uçtu. Uçakta uçarken, çantasından GırGır'ı çıkarttı okudu aslında GırGır'ı okumak için eline aldığında bir gün önceki olaylar aklına geliyor ve gülümsüyordu. Her şey o kadar güzel geçmiştiki. Ismarlasan bile böyle olmaz. --- eee abi ne yaptın ya?! Bas bayağı konudan konuya atladın ya.... Anlatsana şunu doğru dürüst. Neden sustun gene... Bittide ondan --- Abi olurmu ya Kızla neler yaptılar nereye gittiler... Bilmem Avni bunu bana bile anlatmadı.. ---- Abi başlaycam şimdi senin yazarlığına ha!... ıçtı işin içine.en heyecanlı yerinde kestin attın....... Bak sana bir fıkra anlatayım ---Bırak ya! ben fıkra mıkra istemiyorum Avni o gece neler yaptı onu anlat..... Adamın biri gemi ile seyahat ederken birden Gemi batmış... --- Yok ya ... Adam yüzerek kendini yakında olan Issız adaya zor atmış. Palmiyelerle süslü ısız bucaksız kumsalı olan bir adaymış bu. Adam hem mutlu hemde gördüğü manzara karşısında etrafına bakınırken, birde bakmış kendine doğru koşarak sarışın bir kadın geliyor. --- Hadibe!!. şansa bak .. Kadın güzelmi güzel üzerideki elbiseler paramparça nerdeyse yarıçıplak bir vaziette adama yaklaşmış. Adam bir bakmış kadın bizim şu Claudia hani manken olanı -- Yok artık bu kadarıda olmaz... Gel zaman git zaman anlamışlarki onları kurtaracak kimse yok. Zaten o güne kadar aralarında çok uslu, uslu zaman geçirdiklerindende dolayı, dayanamamışlar. Başlamışlar sevişmeye. bir gün bir hafta bir ay. devamlı birlikte olmuşlar. Ne olduysa birden bire adamda sıkıntı belirtileri başlamış. Claudiaya yaklaşmaz olmuş. Đsteksiz davranmaya başlamış. Claudia hala istekli ama adam ha bire başım ağrıyor migrenim tuttu gibi bahanelerle claudiyayı başından savıyormuş. Adam gittikçe claudiadan soğuyormuş. Claudia adama sevgilim neyin var? diye sormuş. Ne olur anlat bana. Sen iste yeterki istediğin fanteziyi yapalım. Đstersen ip atlayalım demiş --- Oha!!! .... Adam yok claudiacım ben 15.11.2006 19:30:00 Copy rigth 2006- Mertol Gürzel 225/359 seni hala istiyor ve seviyorum ama birşeyler eksik demiş. Claudia anlat hayatım hemen giderelim demiş. Adam düşünmüş taşınmış nasıl söylesem ki? demiş Sonra birden tamam buldum demiş Arkada yaptıkları kulübeye gidip ceketini getirmiş. Claudia Bu ceketi al saçındanda kendine bıyık yap akşam saat beşte kumsala gel demiş. Claudia şaşırmış. --- Çüşşşş sapıttı... "Yaw bu adam acaba sapıkmı erkeklerlemi ilişkiye giriyor diye düşünmüş". Ama adamı o kadar çok seviyormuş o kadar çok seviyormuşki. kıramamış istediğini yapmış . Ceketi giymiş. saçlarından bıyık yapmış geçmiş kumsalda hazır duran ve sandalya ya ve masa görevi yapan kutulardan sandalya olanının üzerine oturup beklemeye başlamış. Claudia otururken Arkasında Adam gelmiş. Claudianın omuszuna bir tokat patlaşmış. <<Ulan Haydar biliyonmu bir aydır kimi yatağa atıyorum >> demiş ...... --- ??!!! Bunun Avni ile ne alakası var anlamadım ? ? Sen hiç Avninin tanıştığı hatta samimi olduğu kişilerle nerede ne yaptığını, nereye gittiğini anlattığını duydunmu. Ben şahsen Avninin, diğer erkekler gibi öğünme meraklısı olduğuna daha hiç rastlamadım? Avninin Şayet fıkradaki gibi bir kişiliği olsa anlatırdı hemde sadece bunu değil kaçtanesini. Bu sebepten bak ben merak ediyormuyum sende etme. hem yakışık almaz ayıptır.. şimdi anladınmı... --- Heeee... hıııı... Yok anlamadım. Ben ....... Đşte benim sana anlatmak istediğimde bu zaten .... olsaydım anlatırdım.. Sen O değilsin O bizim Avni... Avni anlatmazzz... Aslında Avninin aklına daha geçen sene başından geçen bir olay geldi. Aynı Avni'nin bu gün yaşadıklarına benziyordu. Kendi kendine <<Neden?>> diye sordu. <<Neden hep aynı olaylar?>>. Đlk önce çok şirin sevecen hayatboyu birlikte yaşanılacak bir ömür için uygun kişiler ama, hep ama, sonra gene bir sürü amalar mamalar sonuçta <<Yok hayır olmaz>> lar. Geçen senede Avni çok ama çok sevdiği birisini evine götürmüştü. Ağustos ayı idi, Nedense o gün hava 21 Dereceden 12 Dereceye düşmüştü. Herkes titriyordu soğuktan, Avni o çok sevdiği ve hoşuna giden, aslında çok istediği kızı hava alanından alıp evine götürmüştü, ev ile hava alanı arası. bir buçuk saatlik yoldu saat epey geç olmuştu, Avni orda kalacaktı. Kızın evinde başka kimse yoktu anne ve babası halen tatildelerdi. Avni ile o yanlızdılar. aslında her ikiside birbirinden çok hoşlanıyorlardı. Yemek yediler, Sonra birlikte diz dize televizyon seyrettiler, uzun uzun konuştular. gülüştüler gözleri sanki kilitlenmişçesine hiç ayrılmadı. gece çok soğuktu. evin içinde ceketsiz oturulmayacak şekilde soğuktu. Avni çok heyecanlıydı. onu küçük bir kedi gibi kollarının arasına almıştı. iç içe sımsıkı sanki gece otlaklarda dolaşan koyunlar gibi oturuyorlardı. Sonra uyuma vakti geldi. herkez kendi odasına çekildi. Kız ona <<Başka bir arzun varmı Avni?>> diye sordu. Avninin esasında neyi istediğini çok iyi biliyordu, belkide o da kaçınılmaz ve son kez olan bu fırsattan en iyi şekilde yararlanmak istiyordu. Avni <<Hayır teşekkürler>> ---- Salakkkkkk... dedi, kız gitti bir daha geldi bahtaniye getirdi, gene sordu <<Başka birşeye ihtiyacın varmı, bir şey istiyormusun>> diye. Avni gene mecburen <<Hayır teşekküler>> dedi. -- sap salak!... Kız gitti. Avni o gece huzursuzluktan uyuyamadı. aslında ne istediğini biliyordu. Onu kollarının arasına alarak huzur içinde uyumak belki biraz saçlarını okşamak. Onun sıcaklığını hissetmek.. Ama bu o kadar kolay değildi. Sadece bir kerelik olabilecek bir ilişkiyede Avni onunla giremezdi. Onu zedeleyebilir aklına bir sürü acaba? lar bırakabilir kendisine bağlıyabilirdi. Buda olmazdı. Ay ile Konuşan Adam Olmamalıydıda. Çünkü, sonları yoktu. Kız iki ay sonra Budapeşteye gidecek oradaki sözlüsüyle evlenecek ve orda kalacaktı. Yani imkanları yoktu. Avnide zaten bu gidişatı bozmaya niyeti yoktu. Sisi ile yaşananları unutmamıştı. olmayacak bir duaya amin diyemezdi. Ama ertesi sabah Kahvaltıdan sonra Avni geri dönmek için yola koyulmaya hazırlandığında Avni kıza << Sana bir kez sarılabilirmiyim diye sordu. Kız <<Madem çok istiyorsun sarıl o zaman>> dedi. Avni kıza sanki birdaha ayrılmayacaklarmış gibi sarıldı boynunu saçlarını kokladı. Ama doyamadı, kızda halinden çok memnun gözüküyor sarıldıkça saılıyordu. Avni nekadar çok istenildiğinin farkındaydı. bir gece bir gece daha kalabilirdi hatta kızın, anne ve babasının tatilden gelesiye kadar onunla olabilirdi. Bu kızın ağzından çıkacak tek bir kelimeye bakardı. Avni Kal!... Aralarında geçenleri kimse bilmezdi. Avni için bu bir sır olarak kalırdı. ---- Ya abi madem bu kadar istiyorlardı neden birlikte evlenmiyorlar.... Evlenemezler dedikya kız macar, Macarlar için türkler sadece oldukları yerlerde iyiler. Ama genelde tüm diğer Arap topluluklarında dahil olduğu, türk olayan her insanın türkler hakkındaki düşüncelerinde olduğu gibi düşünürler bu sözü Avni kimlerden duymadıki.. <<< En iyi Türk. ölü olandır >>> Yani Evlendirmezler..... Sonu olmayan ilişkiyede Avni girmez. Eh zaten biliyorsun Avni fırsatçıda değil.. Sonuç hep aynı.... . Aslında Avninin kendi kendine sorduğu, hatta kendine kızdığı konuda bu.... Neden? Neden? diye sormasınında sebebide bu, eline geçen fırsatları neden kullanamıyor. Bu durumlarda Avni kime yada kimlere sadık kalmaya çalışıyor. belkide kendi kendine.. Bu soruları Avni hep ama hep tekrar yaşıyor ve sorguluyor. Yani Dünyada yaşananlar aynı insanlar sadece bir kez değil defalarca aynı imtihanlardan geçiyorlar. buda sanki avni için çözülmemiş bir konunun tekrarı. --- Bence yıllarca kendi kendine hep Neden diye soracağına yapmalıydı be abi.. Ya abi ?! o zaman Avni bunu neden beyenmedi kız hem türk hemde nekadar tanınmış biri. Gayet basit. Avni için bir kız ile yani bizim izmirli ile bir ilişkiye, girerse bu ciddi ileriye dönük bir ilişki olmalı. Buda Kıza karier kaybettirir. hiç kimse Evli bir manken yada medyada tanınmış birini istemez. Avninin gerçi o gece neler yaptığı bilinmez ama. Aralarında çiddibir ilişkinin olmasına daha kız hazır değil O halen meşhur olmanın verdiği sarhoşluk içinde. Avni, kızın herzaman rastlayamayacağı bir tip. Ne paraya nede şöhrete ihtiyacı var. bu sebeple Avni kıza enteresan geliyor. Eh bunuda Avni biliyor. Avni için onu tanıması ona yeterli.... Hem baksana gene pişmiş kelle gibi sırıtıyor. Bak hostesler Avninin yanında oturan Bayram Meralden çok Avni ile ilgileniyorlar. Buda şu anda Avninin saçtığı Pozitif enerjiden dolayı. Adam meşhur politikaçının yanında ama diğer kişilerin ilgi odağı. Sanki yurtdışında yaşayan tek bilgisayar uzmanı Avni. Bulunmayan hint kumaşı. Hoş gerçi ülkede uzman kalmadı ya.O da başka bir konu... Avni istanbula geldiğinde öylen olmuştu. Doğru taksiyle Bakırköye Eniştesinin dükkanına gitti. Her zamanki gibi Şügi'de ordaydı. Nurla sohpet ediyorlardı. Avni Eniştesi ile birlikte yakınlarda olan pastahaneye gidip Firmaları BEM hakkında konuştular. Avni Đzmirde olanları anlattı. Yani Sarı Mehmedin anlattıkları ile olanlar 15.11.2006 19:30:00 Copy rigth 2006- Mertol Gürzel 227/359 birbirini tutmuyordu. Yapılacak olan Fuar ortadoğunun en büyük bilgisayar fuarı olacaktı. BEM de buradan en şahşafatlı yeri kiralamıştı. Orda ne sergileyeceklerdi bunu Avni bilemiyordu. Ama Eniştesi halen Mehmedin anlattıklarına inanmıyordu ama fikri benimsemiş Avniden, olayları sadece iş çerçevesinde bakmasını altında gerçek aramamasını. Đş dünyasının genelinde Görsel bilanslar vs. reler döndüğünü, Herkezin az vergi ödeme yarışında oldukları halde milyarlarca lira kazandıklarını anlattı. Akşamına gene bizim dörtlü arkadaşlar toplanmışlardı. Şügiyi alıp dışarı çıktılar. Şügi kafayı Nur a gerçektende takmış evlenmek. Đstiyordu. bu sebeptende daha Türkiyede kalıp kışı burda geçirecekti. Hoş Ömür ve Mehmet onu yalnız bırakmıyorlardı, Ama Şügi Avninin ablasında kalacaktı. Gerçi rahatsız olacaklardı ama Avninin hem ablası hemde Eniştesi Şügi senin gibi bizimde oğlumuz diyordu. Avni 2 gün daha kalıp Đsviçreye doğru yola cıktı. Dersler Başlıyor ..... Perşembe gecesi olmuş tu Avni'nin, isviçredeki evine gelmesi, hava herzamanki gibi yağmurlu, ve soğuktu. hissetmişti Halbuki daha bir kaç saat önce Đstanbuldaydı ve terliyordu. Burası Avninin yaşadığı yerdi. Đlk kez isviçreye geldiğinden bu yana on beş sene geçmişti. Alışmalıydı. Alışmak çok zor geliyordu aslında. Ne zaman vatana gitse şenlik, neşe, dolu günler geçiriyordu. Avni Hava alanının önünde sıralanmış olan taxilerden birine atladığı gibi evine gitti. Avni Kapının önüne geldiğinde, kapının önünde durakladı. Posta kutusu ağzına kadar dolmuş taşmıştı. Kapıyı açıp içeri girdi koridorun kenarına bavulunu bıraktı. Giriş katında oturuyordu. Kapı açık olduğu halde dışarı, postakutusunun yanına gitti mektup ve gazete ile dünya kadar el ilanından oluşan postaları aldı. oturma odasına girerken elleri dolu olduğu için ağağıyla kapıyı iterek kapattı. Oturma odasına geldiğinde, askere gittiği günden beri, masanın üzerindeki kül tablası bile olduğu gibi duruyordu. Uzun süredir havalandırılmamış olan evin içi kötü kkuyordu. Avni o kadar acil evden çıkmıştıki çöpü bile atmamıştı. Dolapta kapalı olarak duran çöp te kendini salmış içindekiler iyice erimiş, kokmaya başlamıştı. Allahtan havanın soğuk olması ve şüginin mutfak camının pervazını açık bırakması sayesinde kurtlanma veya çürüme olmamıştı. Gerçi içi boştu ama bir elma koçanı kalmış mosmor olmuştu. <<Şügi şu çöpü atsaydın keşke>> diyerek mırıldandı Avni. Çamların, kapıların kısaca açılacak ne varsa Avni hepsini açtı. Çöpün ağzını bağladı. Kışlık çeketini giydi, dışarı çıktı. Hava kararmış sadece dışarda laternelerden gelen inçe bir ışık vardı. Havadan kar taneleri dökülmeye başlıyordu. Đsviçrenin havası gene Avniye hoş geldin diyordu. Kar gittikçe şiddetini arttırdı. Bu ülkede kar yağdığı zaman nedense çok güzel olurdu hava en az 10 derece daha ısınırdı, etraf sesizleşiyor ve bu beyaz örtü, hertarafı kaplıyordu. Caddelerin ışıkları ve evlerden gelen ışıklar bu beyaz örtünün üzerinde yansıdığı için Hertaraf aydınlanıyordu. Şayet birde Ay varsa o zaman nerdeyse gündüz gibi heryer gözüküyordu. Avni çöpe gidip gelene kadar her taraf bem beyaz olmuştu bile. Avni eve geldi Evin içinindeki kötü koku gittikçe azalmış normal hale gelmişti. Avni bütün odaların camlarını kapattı. Sadece Oturma odasındaki Balkon kapısı açık kaldı. Ay ile Konuşan Adam Aslında Ablasını ve ağabeyini telefonla aramak istedi. Saat akşam sekize geliyordu, Avni çok yorgundu. Ben en iyisi yarın hem işyerine son kez giderim ordan dönüştede ablamlara sonrada akşamada ağabeyimlere uğrarım diye düşündü. Sandalyesini aldığı gibi balkon penceresinin önüne oturup dışarı seyretmeye başladı. Bir saat kadar sonrada yattı. Ev ona bomboş geliyordu. ---- kadeşim gelmesine gerek yok zaten boş.... Her şey ölü gibidi. Avni yalnızdı. geçen bir ay ne kadarda güzeldi. Hergün birşeyler yaşamıştı başından geçen olayları tekrar tekrar düşündü. Fakat askerlik ve sonrası anıları bitince iiçine gene karanlık basıyordu. Aslında geçen şu bir ay içinde o en çok Semiyi düşünmüştü. Hatta kendiside şaşırdı ne kadar az istanbulda kalmış ve birtanesini aramak için hiç bir şey yapmamıştı. Ama Her gece karanlık bastığında Semiyi düşünüyordu. Kimbilir Avnisiz nasıl memnundu. Neyse nasıl olsa Pazar olacak ben folklora gideceğim onu göreceğim dedi. Şayet Şüginin dedikleri doğruysa Semi pazar günü folklorda olacaktı. Avni onun koşarak boynuna sarılmak, seminin ona seni çok özledim demesini bekliyordu. Acaba olacakmıydı... Avni cuma sabahı kalktığında saat daha yedi olmamıştı. Radyoyu açtı isviçredeki haberleri dinledi. Radyodan bir frank olan Benzine 20rappen zam geliyordu yani benzinin litresi 1.20 oluyrdu. Avni bunlar valla salak dedi benzine 20 kuruş zam yapılırsa hayat 20% pahalaştı demek. efendim neymiş havayı kirleten araba sürücüleri, cezalandırılacakmış. Bu isviçrenin halkı ne kadar da aptal yarın gidin bakın ekmek kaç frank olacak. Ama neyse daha yeni geldik kızmaya başlamayalım. hadi avni kalk daha çok iş var yapılacak dedi. Perdeyi açtı. Dışarsı bembeyaz olmuştu. Havada düne nazaran bir parça daha sıcaktı. Avni duşunu aldı giyindi. kahvaltısını etti. Postakutusunu boşalttı. Her zamanki gibi sadece Ödeme kağıtları vardı. hemde onlarca birikmişti. Masanın üzerine bıraktı. Ceketini giydi eldivenini aldı. doğru Garajın kapısına gitti. Garaj kapısını açtı. Tek Arabalık Box şeklinde olan Garajın kapısı yukarı kalkıyordu, Avni kapıyı kaldırdığında Mavişin O hep güler yüzlü , sevecen bakışıyla karşılaştı. Đçine bindi Marşa bastı. marş bir bastı iki bastı sonra tık yok. Avni tamam maviş biliyorum havalar çok soğuk ama yapacak çok iş var sen bana lazımsın dedi. bir kaç kez gaz pedalını pompaladı. marşa bir daha bastı. Akü zayıflamıştı. ama. iki çevirişten sonra motor çalışmaya başladı. Avni <<Hurra Maviş hiç değilse sen beni seviyorsun..>> dedi. Avni arbanın direksiyonuna oturdu. arbanın içi çok soğuktu. Aslında daha dün istanbulda, yazlık ceketle dolaşıyordu. ama burada hava 5 derecenin altına düşmüş, yani buzdolaplarının içindekisoğukluk kadar soğuktu. Hava gene koyu gri renge brünmüş, ama oturduğu yerden dışarıya baktığında ilerde bölüm bölüm bulutların arasından göneş ışıldıyordu. Avni Mavişin direksiyonunda dışarı bakarken Kendi kendine <<Kaldır başını Avni dışarı bak ilerlerde biryerlerde Güneş var. Hersey korktuğun kadar karanlık olamaz>> dedi. Avni cebinden Eldivenlerini çıkarttı giydi, vitesi bir'e taktı, tam debriyajı kaldıracaktı. Durdu. <<Hay allah Mavişte daha Yazlık lastikler var!>>. Đş başa düşmüştü bir kere. Motoru kapattı, Arabadan indi. Garajın arka köşesinde duran mavişin kışlık lastiklerini ortaya çıkarttı. Hava epey soğuktu. Dışarda karların kaplamadığı tek köşe kalmamıştı. Lastiklerin garajda değişmesi 15.11.2006 19:30:00 Copy rigth 2006- Mertol Gürzel 229/359 gerekiyordu. Arkalardan bir yerlerde durması gereken krikoyu aradı. Bir yığın ıvır zıvırın arkasındaki dolaptan buldu. Mavişi kaldırdı. Arka lastikleri, sonra ön lastikleri değiştirdi. Bu işlerden sonra eve dönüp ellerini yıkamak zorundaydı. Eve gitti. Banyoya girdi. Çamaşır makinası sabununu aldı ellerini yıkadı. Gerçektende ellerdeki yağ lekelerini omo dan başka şey çıkaramazdı. --- Hop ab reklam yapma ya oraya Beep falan koy adamlar reklam parası ödemiyorlar.... Ama iyi iş ha bende deneyeyim...Sana Beyazında beyazı var fıkrasını anlatayımmı?? --- ??! Ellerini yıkarken Avni, birden Aynada kendini gördü yüzünde gene o izmir dönüşündeki ifade vardı. sırıtıyor. Kendi kendine gülümsüyordu. Bu mutluluğun sebebini Avnide anlamıyordu. ama Huzurluydu. Askere gitmiş üzerindeki büyük yükten kurtulmuş. Hiç beklemediği bir sürü olay yaşamıştı. Şimdi ise gene karanlık dünyasına geri dönmüştü. ama sırıtıyordu. Cebindeki paralar suyunu çekmiş, Son üç gününü Birinci sınıf yaşamaktan kredi kartına epey yüklenmişti. ama genede huzurluydu. Sanki gizliden gizliden. Yıllarca beklediği birşey olmuş, yada olacaktı. Avni Aynadaki kendi memnun haline baktı... baktı... <<Bu güne kadar yıkılmadın ayakta kaldın seni kim yıkacakmış şaşarım>> dedi. ---- Avni büyük söyleme olum nolur ne olmaz..... Avni gene garaja geldi, Mavişin marşına bastı. tek kontakta maviş çalıştı vitese taktı dışarı çıktı. Garaj kapısını kapattı ve doğru bankanın insan kaynakları bölümüne gitti. Đsviçre gibi bir ülkede kar'ın ilk yağdığı gün yollarda, her zaman problem oluyordu. Kar temizleme araçları gelip yolları temizleyene kadar. trafik birbirine karışıyordu. Avni zorlukla bankaya ulaştı, PArk yerleri karla kapanmıştı bu sebepten her hangi bir yer buldu arabayı park etti. Girişe gitti. Receptiondan görüşmesi gereken kişi ile irtibata geçti. on onbeş dakika beklemeden sonra içeri girdi. Avni bankadan çıktığında biraz sinirliydi. Avninin duydukları, Sarı mehmetin dediklerine pek uymuyordu. Tatilini bir hafta uzatıldığından Bankanın haberi yoktu. Neyse bir kaç dakika sonra herşey ortaya çıkacak, Sarı mehmetin kime bildirdiğini öğrenecekti. Allahtan bankanın insan kaynaklarından çok fazla problem çıkmamıştı. Hem Avninin hemde Bankanın istekleri doğrultusunda, cözüm bulunmuştu. Avni bir hafta daha çalışacak yaptığı projeyi, diğer konuları kendisinden sonra gelene devredecekti. Buna karşılık Maaşını tam alacak, ve Banka tamam diyene kadar. çağrıldığı zaman bankanın emrine hazır olacaktı. Zaten bunun başka türlü olamayacağını Avnide biliyordu. Bankada çalışıyorsanız çalıştığınız bölümün ağırlığına göre, Çıkış verdiğiniz anda ya hemen işi bırakmanız gerekiyor, yada yasalara göre banka sizden işten çıktıktan sonrada faydalanabiliyor. Bu da Avni için sorun değildi Avni zaten artık BEM'de yani kendi firmasında çalışacaktı. Akşam üzerine doğru Avni, BEM'in bürosuna geldi içerde kimse yoktu. Kapıyı anahtarıyla açtı içeri girdi. Kahve makinasını çalıştırdı. Son öğrenci kayıt durumlarına baktı, Daha ancak kayıt dosyalarını elinden bırakmıştıki, içeri güle oynaya Sarı mehmetle Dinçer geldi, Selamlaştılar Dinçer Avniye sarıldı kucaklaştı Sarı mehmet uzaktan seyrediyordu. Sarı mehmet Avniye izmirdeki durumu sordu. Avni anlattı, Fuar için kayıt yapılmıştı mayıs ayında BEM Fuara katılacaktı. Sarı mehmet sevindi. Avni Ödemelerin faturalarını çıkarttı masaya koydu. Sarı mehmetede bu gün işyerinden hesabını kestirdiğini, Fazla yaptığı bir hafta tatilin bankanın haberi olmadığı için, problem çıkarttığını anlattı. Sarı Avni biraz çekimser evet olabilirdiye Ay ile Konuşan Adam cevapladı. Avni ters ters baktı. - "Kusuruma bakma Mehmet bizde verilen söz tutulur söylenilen şey yapılır, olamayacak ise vaadedilmez" - "Sen needemeek istiiyorsun Avni benn ben zamaan tutmadım dediğmi?" - "Burda anlatmamı istermisin yoksa Dinçer gittikten sonramı anlatayım? Dur! Neden olmasın iki misal aklımda daha birinci olarak istanbuldayken bana telefonda Benim işyerimi aradığını monika ile görüştüğünü, izin aldığını, ve benim izmire gitmemin gerektiğini anlattın. ikinçi olarak Đzmirde Belediye başkanının beklediğinden bahsettin, yani davetli olduğunu ve senin yerine benim gitmemin gerektiğini yoksa ayıp olacağını bahsettin. Đzmire gittiğimde sadece siyah resmi hizmetete mahsusu bir renault12 bekliyordu ve Fuarlar müdürüde bana - "Bize yaptığınız müracaat üzerine diyerek konuşmaya başladı>>. Belediye başkanının ne senden nede BEM den haberi var. üçüncü olarak 7 Bin Doları bana peşin olarak ödettin. Acaba yönetim kurulu kararı varmı? Daha devam edeyimmi? Sarı mehmet Avninin bu çıkışında anlaşılan hazırlıklı değildi. Birkaç dakika sustuktan sonra. Avninin Faturalarını Dinçer'e göstererek <<Şunları muhasebeye koyun ay sonu Avniye ödeme yaparsınız..>> dedi. Bunu duyan Avni daha çok kızdı. ama belli etmedi. Daha sonra Sarı mehmet gayet sakin ve uysal tavrı ile masaya oturdu. - "Ya Avni valla çok üzüldüm. Bana gelen haberde gerçektende Belediye başkanımız sizi bekliyor, lütfen bu fuara katılmanız gerekiyor türkiyenin yeni teknolojiye ihtiyacı var dediler Bende bu sebepten seni direk yolladım. Monika ile gerçektende konuştum. Đstersen sor ama sanırsam kasitli yaptılar bir kaç hafta daha çalış diye ama sorun yok onlara çalıştığın saatler için fatura yazarız"dedi --- Avni sakın inanma bu bildiğimiz sarı çizmeli mehmet ağa taktiğinden başka birşey değil. Seni aldatıyor. üzerine gelse haksız olduğunu Dinçerde anlayacak ondan korkuyor .... inanma sakın ..... Nedense Sarı Avninin bu tavırları Avniyide sakinleştirdi. --- oooo ne diyoz adam duymuyorki.... artık hava tartışma havasınsdan çıkmış normal konuşma havasına girmişti. Sarı çizmeli konuyu değiştirdi fuarda neler yapabileceklerini anlattı. Đzmir fuarının içinde BEM e okul binası teshis edilecek onlarda burda uyguladıkları türkçe bilgisayar eğitimini Türkiyede uygulayacaklardı. hatta adanada bile şube açma olanakları vardı. Fuara çok büyük Hardware yani bilgisayarla alakalı ne gibi araç ve gereç varsa en yenilerini götürecekler, türkiyeye bomba gibi bir giriş yapmış olacaklardı. Akşam saat sekiz gibi BEM in diğer ortaklarıda büro olarak kullandıkları BÖM den kiraladıkları bilgisayar sınıfında buluştular. O gece kurs yoktu. Sarı çizmeli gene eski acımasız patron havasını almış Avniden fuar olaylarını anlatmasını istiyordu. Avni izmirde fuarlar müdürü ile yaptıkları görüşmeyi ve fuar binasını ayrıntıları ile anlattı, tek anlatmadığı fazladan yaşadıklarıydı bu da kimseyi zaten alakadar etmiyordu. Sarı Mehmet abarta abarta Fuarın onlara neler getirebileceğini, firmanın parası varken katılınması gerektiğini inandıra inandıra anlatıyordu. Bu sırada - "Yalnız ufak bir pürüz var. Fuara katılabilmemiz için yatırılmış olan paranın yanı sıra 15.11.2006 19:30:00 Copy rigth 2006- Mertol Gürzel 231/359 aranan bir şey daha var. o da teccilli bir Firma olmamız. ama altı aydan fazla zaman geçtiği halde ve 130kişinin üzerinde, Kursparasını ödemiş öğrencimiz olduğu, benim firmanın daimi işçisi olarak çalıştığım halde, Henüz firmayı kurmuş değiliz. en geç 2 ay içinde firmayı kurmamız gerekiyor" dedi. Avninin yaptığı bu hatırlatma Sarı mehmetin kursağına yapışmış gibi Sarı Mehmet yutkundu. Diğer ortaklar arasında konuşmalar ve mırıldanmalar başladı. Kimsenin firmayı terketme vs. gibi niyeti yoktu ama Avninin söyledikleride doğruydu. Ortakların toplam 70Bin isviçre frangını peşin yatırmış olmaları ayrıca yapılan Kayıtlardan gelen ödemelerin toplam fiyatları yarım milyon isviçre frangını geçiyordu. Buna karşılık, BEM in sadece kurs yerleri için verdiği ayda toplam 2500Frank ile Avniye maaş olarak verilecek 4Bin frank masraf vardı. Her geçen gün öğrenci kaydı artıyordu artık Sarı Mehmet kendi payını ödemeli ve firmayı kurmalıydı. Yoksa fuara katılamayacaklardı. Sarı Mehmet kendini ortakları tarafından köşeye sıkıştırılmış hissetti. Gene kekelemeye başladı, ama bu sefer çabuk toparladı. - "Arkadaşlar söylediklerinizin hepsi doğru, ama bilindiği gibi 3 firma kuracağız şimdi artık yeterli paramız var ben ise sizlerin ödediği paraların toplamını getireceğim, bu işlemler için hemen pazartesi günü muhasebeciye gidip, başvuralarıl işlemlere başlanılsın. Gene biliyorsunuzki Parke ve diğer sektorlerede girip holding yapacağız. Bu güne kadar beklememiz bundan dı ama şimdi artık beklememize gerek kalmadı Firmaları hemen bu Pazartesi kuralı." Sarı mehmetin bu konuşması memnuniyet ile karşılandı ve hepsi pozitif olarak gene herzamanki gibi 4 kolla işe koyuldular önlerindeki haftanın dersplanları kurs defterleri hazırlandı. çoğaltıldı dosyalandı. Nede olsa önlerindeki pazartesi firma resmen kurulacaktı. Avni gevce yarısını biraz geçtiketen sonra evine gelmişti. Evin içi sessizlikten çınlyordu. insanın hayatında ne kadar çabuk herşey değişiveriyor diye düşündü. Odanın ortasında duran masaya geldi. Masanın üzerindeki postalar, giriş kapısının yanındaki bavul hala duruyordu. Toplamaya ne vakti vardı nede isteği. Nasıl olsa yarın cumartesiydi. Ertesi günü kalktığında halletmeye karar verdi. Yorgundu, zaten bundan böyle işe giderken nerde kaldın? geçkaldın! diye soranlar olmayacaktı. Nede olsa Avni artı kendi patronu ve kendi firmasında çalışıyordu. Yatağa yattı, hava soğuk olduğu halde camı araladı, gece lambasını yaktı. Duvarlarda Avninin yapıp astığı birtanesinin resimlerinin izleri belli oluyordu. Resimler senelerdir duvarda asılı kalmış, sıgara dumanından beyaz duvar sarılaşmış, resimlerin altı beyaz kalmıştı. Avni çok yorgundu ama uyuyamıyordu. gözlerini yatak odasının camsız duvarlarının keşiştiği köşeye çevirdi, orda tuvet'in içinde askere gitmeden yapmaya başlamış olduğu Semi'nin resmi duruyordu. Avni yorgunluktan nerdeyse bayılmak üzere idi, Beyni aşırı gürültülü diskodan dışarı çıkmışcasına uğulduyordu, ama uyuyamıyordu. Birden yorgunluktan vucudunun titrediğini hissetti, kalktı camı kapattı. Sonra sandalyeyi ters çevirerek sanki resim yapacakmış gibi, üzerinde Seminin yarım resmi olan tuvetin karşısına oturdu. Birden Aklında bu güne kadar başından geçenler sıralanmaya başladı. Sanki ölüm döşeğinde olan insanlar gibi. Türkiyeden nasıl çocuk yaşta gelmişti. Birtanesi, Birtanesinden ayrılışı, sisi, iş yerleri, Ordaki şefler, avniyi tutan yada ayağını kaydırmaya çalışan Ay ile Konuşan Adam kişiler, Rusya, Askerlik, Askerlikten sonra Marmariste yaşadıkları, Rusyada birkez görmüş olduğu kişiyi marmariste tekrar görmesi, Sarı mehmet ve BEM olayları. Semi.. Semi . evet en önemlisi Semi idi. Avni nitekim Seminin Avniye karşı yaptıklarından sonra Askere gitmemişmiydi? Semi onu nasıl bırakıpta Muştiyle çıkmıştı. Hemde hiç haber vermeden. Aslında Semi doğruları söyleseydi ne olurdu. Avniye Avni ben muşti ile çıkmak istiyorum diyebilirdi. Bunu Avni daha rahat kabullenebilirdi. Ama Semi ne yapıyordu. Aynı Birtanesi gibi. Kapalı kutu. Kapalı Kutu...... Kapalı kutular.. Demekki Avninin yaşadıkları raslantı değildi. Kader gerçekten önden çizilmiş ve insanların karşılarına birden fazla kendilerini düzeltebilmeleri için fırsat veriyordu. Bir bakıma Avni aynı olayı tekrar çözmek zorunda kalıyordu ama, artık eskisi kadar üzülmüyordu. Askere giderken hissettiği, artık ölmem lazım bu hayatın tadı tuzu kaçtı düşünceleri yoktu. Seminin resminden bile kaçmıyor. Karşısında dimdik durabiliyordu. Hemde içinde hiç bir kıpırdaşma olmaksızın. Peki şimdi ne yapmalıydı. Kimden fikir almalı kiminle konuşmalıydı. Semi genelleme yapılırsa Avniye ne yapmıştı. Bir Analiz programcı olan Avni bunu oturup araştırmalıydı. Sonuçta Avni Semiyi Muşti nin ellerine bırakmamışmıydı. Aslında Semiye güvendiği için olmuştu bunlar onun 20 yaşında gencecik ve tecrübesiz biri olduğunu unutarak. Şimdi yapılacak olan Birtanesi ile olan olayları Semi ile yaşadıklarıyla kıyaslamalı. Hatalarını öğrenmeli ve ona göre karar vermeliydi. Ya Seminin peşini bırakmayacak, sabredecek, bekleyecek. Yada Semi artık Avniye acı vermezken unutacaktı. Semi daha 20sine ancak varmıştı. Birtanesi 16sında yoktu. Seminin başkasıyla ilişkisi olduğunu, ilişkisi olduğu kişiden direk duymuş, Birtanesinin ilişkilerini yada Avni varken başkalarıyla çıktığını Avni sadece varsayılarla yada ondan bundan duyarak öğrenmişti. O halde, Olaya sakince yabancı gözle bakıldığında Avninin sevdiği her iki kişide haklıydı. Avni Birtanesini gerçektende çok sevmiş onu aklında 15 seneden daha uzun bir süre için yaşatmış sevgisini bir gün bile olsa unutmamıştı. Semi daha çok yeni tanıdığı bir kişiydi, sıkı bir çocukluk hayatı geçirmiş hayat tecrübesi hiç olmayan bir kız. Peki Avni için herşey bitmişmiydi. Şügi, Türkiyede iken semi aradı, muştiden birşey söylemedi ne zaman geleceğini sordu dememişmiydi. Semi folklorada gelecekti. Muştinin nerde olduğunu bilen yoktu. Bu durumda Avniye kalan tek şey sabırla beklemekten başka birşey olamazdı. Avninin yapabileceği tek şey <<Geleceğe ve kadere şans vermekti>> Hem izmirde yaşananlar.... Avni Đzmirde yaşadıklarını aklından geçirdi, gideni yollamak geleceğe güvenmek ne kadar güzel birşeydi. Bu fikirleri Avni izmirde kapmıştı. Đzmirde geçen bir gece ve yarım bir gün... --- Hah şimdi işte be abim oluyo bak avni anlatmaya başladı..... Avni bizim tatlı sunucu kızı akşam almış, izmirin kordon boyunu gezmişler, Bir yerde oturup bira içmişler, konuşmuşlar konuşmuşlar. daha sonra kordon boyu yürürlerken birden salldallardaki balıkçıları görüp, nerden akıllarına geldiyse, balık tutmaya başlamışlar, Yaşlı bir balıkçının sandalına binerek, Lüfer ışığı altında ---- Sevişmişler 15.11.2006 19:30:00 Copy rigth 2006- Mertol Gürzel 233/359 he. he. ... Hayır! lüfer balığı tutmuşlar. Daha fazlası bizi ilgilendirmez. -- ..... Sonra sabahın ilk ışıkları ile birlikte kızı evine götürmüş. Hatta kız uyuduktan sonra onun uyumasını uzun uzun seyretmiş, Kızın yüzü ile o küçücük tatlımı tatlı burnunun üzerinde dokunmadan parmakları ile sanki resmini çizermiş gibi gezmiş, sonra birden ceketini almış çıkmış gitmişti. Avni genede bu kızın beyin gücü ve zekasını, kusursuz fiziksel güzelliği, Avninin gözünün içine bakışları, başını Avninin omuzuna yaslaması Avniyi çok etkilemişti. Nede olsa okumuş kişiler bambaşka oluyorlardı. Kimbilir şimdi birtanesi nerdeydi. Şayet O da okumuş ise zaten Avninin artık şansı yoktu. Aslında avniye yapacak fazla bir olanakta kalmıyordu. Avnide sevgi ve duygusal yönden kendini bütünliyebilmesi için elinde kalan tek koz. Semiyi, daha doğrusu seminin neler yaptığını inceleyecek, olup biteni tartacak ve elinden geldiği kadar sabrederek bekleyecek. Avni kararlıydı Birtanesine karşı yaptığı hatayı Semide yapmayacaktı. Baktıki olmuyor. Unutmasınıda öğrenecek Hayatına yalnız olarak devam edecekti. Nede olsa Đzmirdeki ve onun gibi daha tanışacak çok insan vardı Avni için... O zaman uygulanacak tek yöntem. Sabretmek.... sabretmek.... sabretmekti... Cumartesi günü Avni kahvaltı için ablasına gitti. Ablasıyla uzun uzun dertleştiler, Askerlikten BEM den ve bir sürü ailevik konulardan konuştular. Ablasından sonra Avni alışverişe gitti Ev tam takır kuru bakırdı. Ekmek bile yoktu. Akşam olduğunda da Avni ağabeylerine gitti. Onlarlada uzun uzun konuştular olan bitenleri anlattılar. Akşam yemeğinden sonra Avni eve döndü. Avni evi toparlamaya başladı. ödemeler yapılacak masanın üzeri toparlanacaktı. Avni Bankadan son maaşını almış, ama biriken faturalara yetmiyordu. Mecburen gene bankadaki tassarruf hesabına başvuracaktı. Aslında Avninin içinde bulunduğu ortam Avninin gittikçe canını sıkıyor. Kurulu düzeni olmasa türkiyeye kaçmak istiyordu. Pazar günü saat 9.00 da usterde olmak üzere Avni folklora gitti, aslında gidip bakacaktı Avninin aniden askere gitmesinden sonra bir öğrencisi folkloru çalıştırmakla görevlendirilmişti. Avninin asıl istediği Semiyi görmekti. Yolda aşırı kar yağışı yüzünden zorlukla ve yavaş ilerliyebiliyordu. Hertaraf bembeyaz olmuş ağaçlar ve evler kar'a bürünmüştü. Pazar sabahı olmasına rağmen, yollar genede kalabalıktı. Avninin önünde 17 Kmlik bir yol vardı. Aslında bu yolu son 10 senedir, gidip geliyordu. ama Bu sefer değişik duygularla gidiyordu. Çocukları görecekti. Avni folklor gurubunu çok özlemişti. Aslında Semiyide çok özlemişti. Artık Avni ile birlikte olmasa bile, semiyi görmek ona yeterliydi. Nede olsa Avninin kaderi böyle yazılmıştı. Avni sevdiklerini sadece uzaktan görebiliyor, bağzende hiç göremiyordu. Avni folklor yerine vardığında saat 9.30 olmuş gurup çalışmaya başlamıştı bile. Avninin içeri girdiğini görünce halkoyunları dansçıları arasında kıpırdaşmalar oldu ama Avniyi tanıdıkları için ve oyunu bırakırlarsa azarlanacaklarını bidikleri için ara verilene kadar sabrettiler. Oyunlara Ara verildiğinde hepsi çığlıık çığlığa Avni abi gelmiş diyerek Avninin etrafını çevirdiler, Avniye binlerce soru sormaya başladılar. Avni gülmekten gözleri yaşarıyor ama grubu bir türlü yatıştıramıyordu. Onlarada askerliğinden kurdukları firmadan havadan sudan anlattı. Aslında Avni herpsini o kadar özlemiştiki teker teker boyunlarına sarılmak bile az geliyordu avni için. Ama Semi yoktu.. Ay ile Konuşan Adam Çocular teker teker Avninin yanından ayrılınca bu seferde gurubu çalıştırmakla görevli olan arkadaşı Avninin yanına geldi bir sürü rapor verdi çalışmaların gidişatından bahsetti. Görünüşte herşey normal gidiyordu. geçen iki ay içinde guruptan birtek semi ayrılmıştı diğerleri ordaydı. Dernek başkanı Semininde geleceğini, sanki Avniyi ilgilendiren tek sorunun bu olduğunu anlamışçasına Avniye anlattı. Ama bu gün gelememişlerdi, Seminin babası telefon açmış, yoğun kar yağışı sebebiyle gelemediklerini bildirmişti. Avni dernekten soyutlandığını beklerken, görünüşte herkez Avninin halen devam edeceğinden emin gözüküyordu. Aranın bitmesinden hemen sonra. Gurubu çalıştıran arkadaşta sırasına geçti meydan Avniye kalmıştı yine. Avni ortaya geçti guruba baktı. Herkez tam görünüyordu. Her seferinde olduğu gibi yoklama defterine göz attı, Seminin ismi hala yazılı duruyor ve Ayrıldığını söylediğinden bu yana sadece 4 hafta gelmemişti. Avni o gün kendisini işine veremiyor beyninde binlerce soru taşıyordu. Bu sebepten grubun öğrendiği bütün programları tekrarlamalarını istedi. Çocuklar ilk oyun programı dahil olmak üzere hepsini oynadılar. Bu 32 kişilik gösteri gurubu bulunan 40 kişilik kadro nerdeyse 70 in üzerinde 5 yörenin oyununu oynaya biliyordu. Avninin en çok zevk aldığıda her oyunun ismini herkezin bilmesi idi. Avni folklor bitişinde, yöneticilerle dernek salonunda yaptıkları sohpetten sonra Evinin yolunu tuttu. Eve geldiğinde gene 4 duvar onu bekliyordu. Camları açtı, evi havalandırdı, Teybe içinde ayrılık şarkıları dolu bir kaset attı. Geleceğe dönük planlar yapmaya başladı. BEM Şirketleşiyor....... Pazartesi günü BEM kuruluşuna başlanacaktı, Sarı mehmed öyle demişti. ertesi gün saat 9.00 da Sarı mehmedin muhasebecesine ordanda Notere gidilecekti. Her zamanki gibi dakik olmayı benimsemiş olan Sarı mehmed saat 9.00 yerine 10.00 da BEM'in bürosuna teşrif etti. Birlikte kahvelerini içtiler ve arkasından Mehmed in muhasebecisine gittiler, Muhasebeciye Avni girmeden Muhasebecinin binasının yanındaki kafede beklediler Avni ile Dinçer Mehmed'in bu tür gizli kapaklı işlerine akıl erdiremiyordu ama genede her halde nekadar parası olduğunu bizden gizliyordur. Hani olurya gözümüz kalır Hey mehmed sende para var olum kursana şu şirketi deriz diyerek aralarında konuştular ama aslında çok beklemişlerdi firmayı kurmak için. Akulun faliyete geçeli nerdeyse 6 ay olmuştu. Yaptıkları ilanlar öğrenci kayıtları aslında olmayan bir firma için yapılmıştı. Allahtan bu gün resmi kayıtlara başlanacak hiç değilse kuruluş durumunda olan bir firmada olacaklardı. Hem Avninin maaşı nasıl ödenecekti, hem elden maaş alsa Vergisi, sigortası gibi durumlar için BEM'in resmen kayıtlı bir firma olması gerekiyordu. Biraz moralsiz görünsede Mehmed muasebeciden çıktı. Bizimkilere muhasebeciye çok bozulduğunu, hala Bilancoyu çıkartmadığını, anlattı. Anlaşılan Mehmedin derdi BEM'i kurmaktan çok gene geç kalıp 20Bin frangın üzerinde gelir vergisi ödemekti. Dinçer Avniye' "şiiit duydunmu Avni ağabey bu 12x20000 demek ya Mehmed epey iyi para kazanıyormuş" dedi. Notere gittiler, Noterde şirket kurmak için başvuru formunu 15.11.2006 19:30:00 Copy rigth 2006- Mertol Gürzel 235/359 aldılar. Sonra tekrar büroya döndüler. Avni ile Dinçer bu işten pek birşey anlamadı. Aslında içlerinden bir kişide bu formları almak için Notere gidebilirdi. Neden hep birlikte gitmek zorunda kalmışlardıki. Büroya döndüklerinde Mehmed bir çeşit hararetli telefon konuşması yaptı. içlerinde tek cep telefonu olan zaten Mehmed'ti, Öyleden sonra benim bankaya uğramam lazıım dedi ve gitti. Anlaşılan işler ertesi güne kalacaktı. Akşam diğer ortaklar da geldi Avni durumu onlarada aktardı. Ama o gece Mehmed bir daha gelmedi. Notere gittiklerinin üzerinden 2 hafta geçmişti, Mehmed her seferinde, Şirketin adı başka bir şirket olarak kayıtlı biz OBEM yapalım, ben daha fazla araştırayım, muhasebecim daha bilançoları bitiremedi. gibi bir sürü sebeplerler Firmanın kuruluşu hep erteleniyordu. Avninin yaş gününede çok az kalmıştı. Firma kuruluş çalışmalarının başlamasından bu yana bir ay geçmişti, artık ortaklar arasında sabırsızlık başlıyordu. Bir gece, kursa Mehmed' yanında bir isviçreli ile geldi. "Arkadaşlar benim finans danışmanım diyerek tanıttı. Bu bey kursları inceleyecek ve bize firma kurmaız için gereken 5bin isviçre frangını ödemeksizin firmamızı kuracak. dedi. Öğrencilerin arasında Avni ve diğer ortaklar sustular bir şey sormadılar ama akıllarından geçen soru hepsindede aynı olacakki Danışman ve öğrenciler gittikten sonra, Mehmed'e "Mehmed bizim neden finanz danışmanına ihtiyacımız var bırak verelim 5bin Frangı herhangi bir muhasebiciye kurduralım firmayı>> dediler . Bunun üzerine Sarı mehmed sert bir dille <<Siz anlamazsınız, bu işler böyle yürür. Hem biz 3 firma kuracağız 50 şer Bin Fr. limitli, Eğitim firması ile Hardware Satış firması, birde BEM Holding kuracağız. Benim payımıda sermaye olarak kullanacağız. Biliyorsunuz bizim firmanın ismini bir hotel zinciri almış biz ancak holdingleşirsek ilerde onlarıda satın alabiliriz. sonra biliyorsunuz Türkiyeden gelen teklifide değerlendirip Đzmir Fuarında bir eğitim firması daha açacağız, onuda bu Holding içine alıp, sizlerin her Evden arabaya kadar tüm ihtiyaçlarını Holdingin kasasından harcayıp, vergiden kurtulacağız. Bu finans danışmanıda bizim hangi şartlarla Borsaya katılabileceğimizi araştırmak şartıyla geldi. Borsaya girdiğimizde hisse senetlerinden de 2 misli kazanç elde etmiş olacağız. >> ---- Bak sen bizim sarı çizmeli mehmed nelerde biliyormuş .oğlum buna dikkat edin !!!... Bu konuşmanın üzerine Ne Avniden nede diğerlerinden hiç bir tepki gelmedi. öyle ya Mehmed gene herşeyleri ayarlamış BEM i güvene alıyordu. Hem zaten ne diyebilirlerdiki, hiç birinin Borsadan anladığı falan da yoktu. Sarı mehmedin uzun çabalarına rağmen bir türlü firma kurulamıyordu, ilk firmayı kuracağız dediklerinden bu yana 2 ay geçmiş öğrencilerden baskı ve Đzmirdeki fuar danda BEM'in katılması için, teklif üzerine teklif geliyor, önçalışmalara başlanmış BEM i bekliyorlardı. Bizim BEM yöneticileri buna karşılık, Hep birlikte karar alarak BEM Firmalaşanakadar 4 ortaklı, adi firma şeklinde karar verdiler, Bu firmanın kuruluşu, kollektif ortaklık şeklinde olacaktı. Notere gidildi formular bu sefer noterin huzurunda dolduruldu. Yalnız tek bir sorun vardı. O da kollektiffirma gereği içlerinden bir kişi firmanın ismini kendi soyadı ile taşıması gerekiyordu. Birkişinin soyadını taşıması demek, ilk ortak ve diğer ortaklardan öncelikli olmasını gerektiriyordu. Herkez için durum açıktı Sarı Mehmed firmaya adını vermeliydi, Nede olsa genel başkan oydu. Tam isim yazılması gerçekleşecekken Sarı mehmet Noterden izin istedi, ortaklarını geriye çekti. Ay ile Konuşan Adam - "Arkadaşlar, Biliyorsunuz firmaya benim adımı vermek mecburiyetinde değiliz. Hem zaten bu isimde geçici bir süre kalacak, Hem benim şirketimle karıştırılmasını istemem, Benim önerim hepimizin aynı koşullarla ortak olduğu bu şirketin adını bu gün doğum günü olan Avnini soyadını yapalım Ne dersiniz.?" Avni bu teklif karşısında şaşırmış, diğer ortakların hepsi memnuniyetle karşılamıştı. Avni sesini çıkartmadı, kendisi için gurur verici bir teklif olduğuu söyledi. Hem sadece bir kaç aylık olduğundan ötürü, sorunda değildi. Zaten muhasebesinide Avni yapacaktı, kabul etti Form imzalandı ve BEM AG (A.Ş.) yerine BEM - A. Demirkol ve ortakları olarak kuruldu. --- Vay be! Adamın günahını aldık ... O kadarda kötü değilmiş yani.. Bu burun büyüklüğü altında sen git Firmanın adını Avninin adı yap.. Bravo doğrusu.... Firma Kurulmuş ve herşey yoluna girmiş gözüküyordu görünüşe göre Sarı Mehmed, AG olarak firmayı değiştirebilmek için epey çaba harcıyordu, Finanz durumlarını inceleyen isviçreli bankacı zaat nerdeyse BEM in bütün sınıflarını denetlemişti. Adam Gelirlistesini gider listesini kontrol etmişti. O güne kadar herkezin gözünden kaçan tek bir nokta vardı oda Yatırdıkları Para. Zaten bu o kadarda önemli değildi zaten çünki Ortaklık paylarını. Sarı Mehmedin kontasına (Kurulacak olan BEM firması ortaklık payı notu ile yatırmışlar hemde notu almanca bilmeyen ortaklarda anlayabilsinler diye türkçe yazmışlardı. ve yatırdıkları gün aldıkları parayı yatırdıklarına dahir olan makbuzu işlemler için Mehmed e vermişlerdi... --- ?! Sonuçta Yatırdıkları 120Bin frank Sarı mehmedin kontasında kilitli hesap olarak duruyordu. Yani sadece firma kurulursa firmanın kasasına devredilecek kurulmaz ise ortakların tümünün ortak olarak çözecekleri hesap olarak bankadaydı. Yani daha doğrusu bunun böyle olduğunu Sarı Mehmed anlatılıyordu. Bu sebepten ötürü Arada bir Avninin maaşı aksıyor ve bağzı firmanın ödemeleri gecikiyordu. Kapitaldan faydalanamadıkları için iş döner sermayeye yani öğrencilerin ödemelerine kalmıştı. Öğrencilerde ödemelerini aksatıyorlar Avni üzüle sıkıla hatırlatıyordu. Bazen 1000 Franga muhtaç oluyorlar, ve avni maaşını alamıyordu. Đzmir Fuarı...... BEM in faliyete geçmesinden ve şirketleşmesinden 6 ay geçmişti ilk bahar başlamıştı Mayıs ayında izmire gidilecekti. Đzmir için hazırlık yapıyorlardı. Çeşitli firmalara baş vurulmuş, Teknolojinin son ürünlerinden, örnekler alınmış vaktin en büyük bilgisayar kuruluşundan ilk olarak fuarda tanıtım amaçlı ve sonra BEM bu arada Kiralanan kendi binasına taşınınca orada kullanılmak üzere 21 bilgisayar alınmıştı. Fiyatlarda yüzde 50 liye varan indirim yapılmış. Aynı bilgisayarlardanda Đzmir Fuar şubesi açıldığında orda kullanılmak üzere 40 adet bilgisayar siparişi verilmiş, bunlara karşılık karşılığında Senet verilmişti. senet 3 ay vadeli olup, planlanan ve yapılan hesaplara göre, Fuar sonunda ödenecekti. --- Uff uf uf işler epey yoğunluğa ve yürürlüğe girdi desene ! ..... Fuara katılım planı şöyle yapılmıştı. Đzmire gidiş dönüş Gemi ile olacak, gümrük ve diğer işlemler ile Fuarda çalışacak Mehmed'in organize ettiği Hostesler, bunların eğitimleri. ve yapılacak otel konaklama vesair organizasyonu Mehmed bizzat fuardan 15.11.2006 19:30:00 Copy rigth 2006- Mertol Gürzel 237/359 önce kiralanan minübüsle izmire 2 hafta öncesi giderek, halledecek diğer ortaklarda fuar zamanı Đzmire uçakla, yanlarında götürecekleri isviçreli firmanın satış/Teknik elemanı ile Eğitim planını yapan Dr. lercher ile gideceklerdi. Bütün bu harcamalar için ortalama 30Bin Fr. kadar daha nakit paraya ihtiyaç vardı. Kriz masası toplandı. Fuar'a gidilmesine bir hafta kalmıştı. Dr. Lercher kimdi. --- hah bende tam bunu soracaktım..... BEM Đsviçrede Đsviçre sanaii odalarınca tanınan, Bilgisayar eğitim- programını SIZ adı altında almanca olarak türklere, hem isviçrede hemde Đzmirde açılacak olan okullarında Sunacaklardı. Bu eğitim için gereken, bütün broşür ve yardımcı kitapcıklar hazırlanacak Okula gelen öğrenciler, 1 ile 2 yıl içinde, almanca ingilizce ve iki senelik bilgisayar eğitimiyle Bilgisayar uzmanı olacaklar, Türkiyede senede bir kez yapılacak olan imtihanlara isviçreden, imtihan komisyonu gelerek yapacaktı. Đzmir Fuarında tam anlamıyla SIZ ve BEM tanıtılacaktı bu sebepten Dr. Lercher, gelerek seminar verecek, Sarı Mehmedin anlattığına göre izmir belediyesinden otobüslerle okullardaki çocuklar fuara getirilecek Dr. Lercherin seminarlarını izleyeceklerdi. Bütün bu hazırlıkların yanı sıra, gösterişli mankenler fuar süresince çalıştırılacak, işe başlamadan önce, gelebilecek her türlü sorulara cevap verebilecekleri şekilde Sarı Mehmed tarafından eğitileceklerdi. Bu da 3- 5 kadar kız 1 hafta boyunca işie alınacaktı. Buda ortalama 50Fr. günlük üçretle ayrıyetten beşbin isviçre frangı yapıyordu. Ama görünüşe göre para kalmamıştı. Her ne kadar BEM borca girmiş olsa bile Sarı mehmed, reservedeki paraları açmıyor hatta karısı sorduğunda <<Hayır o paralar şirket kurmak için kullanılacak..>> diyordu. Geriye bir tek şey kalmıştı. Fuardan çekilmek. Fuardan çekilme fikri Avniden gelmişti. Herkezi bir kaç dakika donduran bir çözümdü. Sarı mehmed kükredi. - "O ne demek O? ! Biz nasıl çekiliriz irtibatımız ne olacak, her türlü hazırlığı yaptık. bütün herkeze rezil oluruz. Belediye başkanı bile bize Bizim fuara katılmamızı izmire getireceği yenilikler açısından, seçim kurtarıcı gözü ile bakıyor. Kesinlikle katılamayız. Çeşitli firmalardan 300Bin frangın üzerinde malzeme topladık. hepsi bunları Türkiyede pazarlamamız, için bize verildi. Bu malzemelerin kendilerini satsak bile, şu anda eksik olan paranın 3 mislini kazanır hemde Avninin bu güne kadar alamadığı maaşıda öderiz. Bize acilen kredi lazım!" Mehmed Avniye baktı. Dinçer'e baktı, Alptuğ a baktı. "Kim kredi alabilir? sadece 50Bin frank. --- Oooo Sarı çizmeli mehmed ağa başladı gene olum o zamanlar en yüksek maaş 5Bin frank.... Avni kendisinin maaşı olmadığını hatırlattı öyle ya BEM den 5 aydır maaşını alamıyordu. Dinçer <<babanla görüşmem lazım ama zor>> dedi. - "Mehmed neden bu kadar panikliyorsunki? sen bu paraayı bulamazmısın, hani şu isviçreli firma vardıya hani bize kuruluşta yardım edeceklerdi senin ortakların, hani Bursayı helikopterle gezdirmiştik. Birde Sahi Amcan bize koltuk çıkamazmı? Yada sen hala çalışıyorsun krediyi alabilirsin. Hepimizden çok daha iyi pozisyondasın. sana hemen kredi verebilirler" Dedi. Avni soruları gerçektende tüm saflığı ile sormuştu. Mehmed, bir ara bocaladı. Bu tür imkanları, şimdiden kullanmanın firmanın imajıni bozabileceğini söyledi. Sonra bir ara Alptuğ ile yanyana geldiler bir şeyler konuştular. Ertesi gün buluşacaklardı. Kredi çekilecekti Alptuğ krediyi kendi adına alacaktı. Ay ile Konuşan Adam Bunuda duyan Avni artık Sarı mehmedin dediklerinede güvenemiyordu. Şayet Mehmedin her dediği doğru olsa, Sarı mehmed neden bu kadar, sorulan sorulara cevaplamada zorlanıyordu?. Sarı mehmed gittikten sonra sadece Dinçer ve Alptuğ kalmışlardı birlikte konuştular. Avni ve Dinçer Alptuğa çekilen paranın firmanın Yeni hesabına yatırılmasını. Aksi taktirde birşey olursa Alptuğun geri talep etme şansının olamayacağını anlattılar. Yatırdıkları paralar öyle yada böyle nedenlerden halen BEM in resmi banka hesabına nakil edilmemişti. hem isviçrede sabit konto vs. yoktu. bu nedenle Alptug mutlaka BEM in resmi kontasına Parayı yatırıp sonra kasadan tekrar almalıydı. ve Memede resmi şekilde verilmeliydi. Cuma olmuştu. Mehmed son sistem Elektronik aygıtmlarla dolu minübüsle italya ve gemi ile izmire gidecekti. Öylen üzeri konuşulduğu gibi Mehmed ile Alptuğ bankaya kredi den gelen parayı almaya gittiler. Dinçer Alptuğu tekrar tembihledi. Avni ile dinçer minübüsü yüklediler. Akşam üzeri, Mehmed ve Alptuğ geldiler. Minübüsün önünde fotoğraf çekildiler. ilerde Firma büyüdüğünde on sene önce böyleydik diyerek bakacakları, firmanın duvarlarına asacakları fotoğrafları olacaktı. Birlikte Sarı Mehmedi uğurlamak ve son talimatları Sarı Mehmedten almak için büroya cıktılar. Dinçer ve Alptuğ dışında diğer ortaklardan kimse yoktu Mehmed biraz heyecanlı gözüküyordu. Hemen toplantıyı yapıp yola çıkmak istiyordu. Bir ara - "Mehmed ağabey. Hayrullah ağabeylerle diğer iki kardeşler artık gelmiyorlarmı?" diye sordu. - "Arkadaşlar O iki kardeş dedikleriniz bizi yüz üstü bırakarak ayrıldılar paralarınıda geri aldılar." Bizimkiler şaşırmıştı. Hep bir ağızdan - "Nezaman ayrıldılar? Bizim neden haberimiz yok?" diye sordular . - "Çocuklar bizim onlara ihtiyacımız yok hem onlara kar payı vermezsek bizler daha karlı çıkarız. Bana Pazartesi gelerek ayrılma taleplerini dile getirdiler. Türkiyede iş yapacaklarmış. Hemde bize rakip okul açacaklarmış. Bizde tartıştık. Salı günü paylarını geri ödedim, Faiyleri ile birlikte. Bizimle alakaları kalmadı. " - "Bize ne zaman söylemeyi düşünüyordun?" diye sordu. Avni bozulmuştu. - "Moralinizi bozmak istemedim. Fuar önü iyi olmaz diye düşündüm. Sonra söyleyecektim. Hem herşeyi size sormak ta zorunda değilim nede olsa ben genel müdürüm. Şimdi bunları bırakalım ben sizlere talimat vereceğim. Avni. Sen bana 8 bin frank daha vereceksin bu ödemeler için gerekir. Sonra perşembe günü sizler uçakla izmire geleceksiniz. Beni Fuarda bulun. Simdi ben yola cıkıyorum sizlere iyi haftalar." - Avni "Tamam ama Memed, acelen ne? Gitmeden önce fuara götürülen Malların listesini sigorta için, Bilet ve Alptuğun çektiği kredi ödemelerinin makbuzlarını muhasebe için alabilirmiyiz?" diye sordu. Mehmed sinirli bir vaziyette - "Tamam tamam ama cabuk olun yoksa gemiyi kacıracağım" Dedi 15.11.2006 19:30:00 Copy rigth 2006- Mertol Gürzel 239/359 Masa başına tekrar oturulmuştu. Bu sefer Mehmed daha sinirli ve yapılan, listede ortaya cıkan eksikliklere çeşitli bahaneler uyduruyordu. Mesela Dev ekran ve kafa göz denilen üçboyutlu göstergeç listede yoktu. Her ne kadarda mehmed israrla Listeye alınmasına gümrüksel olaylardan dolayı, satıldığı taktirde gümrük işlemlerinde zorluklarla karşılaşacaklarını ifade etsede. Bizimkiler bağzı olayların tuhaf gelişmesinden birde her biri 40 Bin frank olan aletlerin sorumluluğuna Sigortasız giremeyeceklerini anlatarak, türkiyeye gidecek her aleti sigorta listesine aldılar. Sıra Alptuğun çektiği krediye gelmişti. Mehmed ve Alptuğun anlattıkları ne Avninin nede Dinçerin aklına yatmıştı. Mehmed ile Alptuğ krediyi almışlardı. sonra anlatıkları gibi daha kolay olur diye BEM in zürıchteki şubesi yerine. Hava alanındaki Banka şubesine gitmişlerdi. Fkat havaalanında acı gerçekle kariılaşmışlardı. Şayet anlaştıkları gibi Parayı yatıracak olurlarsa ancak Pazartesi çekebileceklerdi. Buda Mehmedin işine gelmiyordu. Mehmed Cuma gecesi yani bu gece yola cıkmak zorundaydı. Yoksa Minübüsle Cumartesi gecesi yola cıkacak olan Gemiye yetişmesi olanaksızdı. Mehmedde kendi banka şubesine geç kaldığından dolayı Alptuğun aldığı krediden fuar sonunda Mehmedin isviçreye gelir gelmez ödeme şartıyla 20 bin frang alıyor. Bütün bunlar resmiyet kazansındiye Bankadan aldıkları, faturaların üzerine yazıp çizip BEM in hesabına geçirilmek üzere Masaya koydular. --- Yaztahtaya birdaha tuk hesabı kitabı Sarı cizmeli mehmetağa bir gün öder hesabı.. daradimmm ... Ben diyordum zaten bu işin sonu kötü kardeşler..... Avni şaşırmıştı. Dinçerde Aklına yatmadığını söyledi, aslında anlatılanların hepsi makuldu ama BEM in banka hesabına geçmemiş olan paraları muhasebede nasıl göstereceklerdi. Avni firmanın kuruluşunda her işlemin BEM hesabına işlenmesini şart koşuştu. Bu durumun daha Muhasebetik senenin başında olması yani muhasebenin bakkal hesabı gibi tutulmasına aslında hiçbiri taraftar değildi ama olaylar öyle gelişmiştiki yapılacak birşeyde yoktu artık. Alptuğun da kendi verdiği kredinin kendilerinin arasında olduğunu diğer paraların firmaya verilmiş kredi olarak işlenmesini kabul etmesi üzerine. Herşeyi tekrar kaleme alarak hallettiler. hep birlikte imzaladılar. Mehmedde firmadan yanında harcirat olarak götüreceği 20bin frang ile kendine özel aldığı 8binfrangı makbuz karşılığında almış oldu. Bu arada Avniye bozulduğundan Avninin işleri gereksizyere karıştırdığını iddia ederek o zamanlar isviçre dışında çekmeyen cep telefonunu Dinçere bırakarak telefon gelirse açmasını talep ederek sinirli olarak yola cıktı. Büroda Avni Dincer ve Alptuğ yalnız kalmıştı. Durumun karışıklığı hepsini yormuştu. Ama nasıl olsa kimsenin Mehmedin geri gelmemesi yada yanındaki malları satması gibi problemi yoktu. Akıllarına takılan. BEM in resmi olarak kuruluşundan bu yana daha henüz Mehmed in banka hesabında olan öğrencilerin yatırdığı ödenekler gelmemişti. Sadece son kaydolanların bunlarda sadece 6 kişi idi onların ödemeleri direk olarak banka hesabına yatmıştı. Bu meblada en fazla 2 haftalık masraflara yeterdi. Ama bizimkiler bundada sorun görmediler. nede olsa Mehmed ödemeyen öğrencilerin listesini getirmişti nerden bakılsa toplam 180 öğrencisi olan BEM in daha en azından 120 öğrenciden alacağı vardı. Pazartesi ödemesini yapmamış öğrencilerin listesini çıkartacaklar ve ödemeleri talep edeceklerdi. Hep birlikte muhasebeye oturdular. Asıl şok Pazartesi günü yaşandı. Payartesi sınıfında ödemesini 3 ay geçtiği halde yapmamış olan 6 öğrenci vardı. Kurs sonunda, Avni bu öğrencileri yanına çağırdı ve Ay ile Konuşan Adam ödemelerini nezaman yapacaklarını sordu. Fakat aldığı cevap karşısında şaşırdı. özür dilemek zorunda kaldı. Sorduğu her kez ödemesini Mehmedin Hesabına 2 ay öncesinden yatırmışlardı. Durumu Dinçer ve Alptuğda duymuştu. Öğrenciler karşı rezil olmuşlar ama kontrollerden kaçmıştır herhalde bahanesini uzdurmuşlardı. Şaşkın şaşkın otururlarken saat 22.00 olmasına rağmen Kapı açılmış içeri Mehmedin hanımı gelmişti. Mehmed ona pazartesi şirkete uğrayıp Avniden 5 evin harciratları için beşbin isviçre frangı almasını söylemişti. Kadın kirazı ve diğer ödemeleri yapacaktı. Bizimkiler gene şaşkındı. Kasada 6Bin frang vardı oda o gün ödemesini yapan iki öğrenci sayesindeydi. Kadın zordurumdaydı. BEM de zordurumdaydı. BEM in kursbinasının Aylık kirası altı bin franktı. Ama genede kendi aralarında aldıkları karar doğrultusunda Mehmedin karısına beşbinfrang ödeme yaptılar. Kadın gittikten sonra nasıl olsa Mehmed gelince mecburen şirketi büyütmek için ayrılan ortakların ödemelerini ve Mehmedin kontosuna yatırılan öğrenci ödemelerini BEM in kontosuna yatıracaktı.. Sorun kalmıyordu hatta Firma kara geciyor Avni maaşını alıyor. BEM in borçlarıda ödenmiş oluyordu. O zaman yapılacak tek şey <<eller cebe beyler.>> O hafta talihsizlikler birbirini kovaladı. Her akşam aynı sorunla karşılaşmışlardı. Mehmedden aldıkları listeden sadece 5 kişi ödemelerini yapmamış. Onlarada BEM in ödeme kağıtları verilmişti. Diğerlerindende ödeme makbuzlarının kopyasını almışlardı. Gerçektende ödenen ödemelerin hepsi Mehmedin kontosuna yapılmıştı. Hatta BEM Kurulduktan sonra bile Mehmed kendi ödeme kağıtlarını öğrencilere dağıtmıştı. Burdada aslında sorun yoktu önemli olan öğrencilerin hepsi ödemişti bir tek BEM kendi kirasını ödeyememişti. Bunuda hallettiler. Sadece ve sadece kendileri için yapılmış olan bu çok gösterişli binanın BEM e ayit olan katı için ev sahibi iç donanım Duvarlar halılar vs. için yüzbin isviçre frangının üzerinde. masraf yapmıştı. Ama Aidatı gecikmeli ödeme bildirisine karşı çıkmamıştı. Ama genede alışkanlık olmamalıydı. Sonuçta BEM in borcu 70Bin frag gözüküyordu. Alacaklı oldukları sadece sekizbin frank. Geri kalan Bu halen açık olan bir soru bilinen tek şey öyrencilerin ödemiş oldukları mebla ve bizim ortakların daha doğrusu geri kalan ortakların ödemiş oldukları mebla ile Mehmedin harcirat olarak götürdüğü mebla. Bizimkilerin tek dayanakları Mehmed mehmed gelirse herşey düzelecekti. o Zaman sorun yoktu. Şu anda halletmeleri gereken. Fuar için gitmeleri gereken izmirdeki kendi harcayacakları giderler ve Dr. Lecherin biletleri ve harceratı. Yani asıl acil giderler cepten ödenecekti. Gerçi Dincer ve Alptug çalışıyorlardı ama Avninin Maaşı yoktu sadece BEM de çalışıyor ve zaten Maaşını bu durum karşılığında alamıyordu. Fuar Başlıyor Çarşamba, günü bizim üçlü ucağa atladıkları gibi izmire gittiler. Đzmirden Fuara ordanda Otele gittiler. Perşembe sabahı fuar başlıyordu. Bölge televizyonları ve TRT de çekim yapacaklardı. Bizimkiler bu çok büyük fuar salonunda, kendi bölümlerini buldular. Allahtan Mehmed ve minübüs ordaydı. Hemen işe koyuldular bilgisayarları yerleştirdiler. Fuarda küçük çapta Avninin yaptığı programla öğrenciler arasında bilgi 15.11.2006 19:30:00 Copy rigth 2006- Mertol Gürzel 241/359 yarışması yapılacaktı ve birinci olan öğrenciyede dev bir swatch saat armağan edilecekti. işler gece saat 23 e kadar sürdü. Bu arada Mehmedle fazla konuşamadılar. ama hepsi Mehmedten olan bitenler için cevap bekliyorlardı. Gece otele geldiklerinde bizimkilere 3 yıldız business klas otelde yer ayırtılmış, Mehmed ise bir ev tuttuğunu orda kalacağını daha ucuz olduğunu söylemişti. Esasında en uygunuda buydu Dinçer neden hep birlikte senin evinde kalmıyoruz dediğinde, yalnız olmadığını söyledi. Ertesi sabah fuarda çalışacak gösterişli güzel mankenler gelecek, Fuar akışı için son durum konuşulacaktı. Bizimkilerin hepsi Lacivert takım elbiselerini giymişlerdi. Zaten Mehmedin talimatındada bu vardı. Bu arada Mehmedden şirket hakkında toplantı taleb etmelerine karşın Mehmed işi olduğunu gitmesi gerektiğini söyledi. Birde aynı örnek hepimiz bir firmanın elemanları gibi olalım, yarın bunları takın diyerek 3 adet mavi gravat yatağın üzerine attı kapıyı kapattı ve gitti. Mehmed gittikten sonra bizimkiler neye uğradığını anlamamışlardı. Mehmed 9.5 milyona her bakkalda satılan, ortaokul cocuklarının ve belediye otobüs şöförlerinin kullandıkları lacivert renkte yünlü, üçr gravattı yatağın üzerine atıp gitmişti. Avni hem kızarak hemde gülerek <<Çocuklar allahtan lastikli değil normal bağlanacak şekil>> diyebildi mecburlardı madem herkez aynı şeyi takacaksa takılacaktı. Fuarın ilk gününde Avni ve Dinçer büyük bir heyecanla kalktılar. Đlk olarak berberde traş oldular takım elbiselerini giydiler Dinçer ile Avninin Takım elbiseleride takım elbiseydi hani! Đnce saf yün kumaştan ve 350Milyona alınmıştı. Lacivert ve ince çizgiliydi. Bunların üzerine renk olarak uyan, ipek açık mavi ve koyu mavi arasında desenli gravatları vardı . genede bir örnek olsun diye, ucuz gravatlarını taktılar. Ama Alptuğda Aynı kalitede takım elbisenin Lacivert ile kırmızıya yakın bir rengi vardı. Avni ve Dincer takıldılar. Eyvah Mehmed kızacak diye çünkü Mehmet hepimiz lacivert takım giyiceğiz demişti. Fuarın kapıları Belediye reisinin gelmesi ile açılmıştı. Fakat enteresant olan, herkez sadece Mehmed ile ilgileniyordu. BEM'in diğer üç ortağını kafasına takan yoktu. BEM Standına ilgi büyüktü. Fakat bu ilgi, Mankenlerden dolayı değildi. Kızların hiç birisi aslında manken falan da değil üniversite öğrencisiydi ama her ne kadar normal görünüşte olsalarda, süper akıllı ve sevecen davranışları ile standa gelenleri bağlıyorlar ilgileniyorlardı hatta olmayan okulun olmayan kurslarına Mehmedin emri ile kayıtlar yapıyorlardı. Avninin yarışma programı çok ilgi çekmiş haftalarca hazırladıkları, Sorular biter diye korktukları. Yarışma sorular yeterli gelmişti. Stand dolup taşıyordu. Fakat ne olduysa öylen vakti oldu küçük bir mola verdikleri anda Mehmed. Kıyafetinden dolayı Alptuğu felaket bir şekilde herkezin önünde azarladı. Buna Avni ve Dincer çok bozuldular Mehmedbbey kendisi Açık gri maviye yakın renkte pırılpırıl bir takım elbiseyle ipek gravatıyla karşılarında duruyordu. Bizimkilerde şöför kıyafeti ile orda duruyordu. Bu yetmiyormuş gibi birde Mehmed ortakları ile değilde sanki işçileri ile konuşuyordu. Dincer Mehmed abisini kenarı çekti. Akşam saat sekizde otelde olmasını söyledi. O ğün başladığı gibi ortaklar arasında soğuk bir havada sona erdi. Fuardaki kızlar bile olanlara bir anlam verememişler olsalar gerek Bizim üçlüyü isviçreden gelen elemanlar sandıkları için olsa gerek, Biz haftalığımızı kimden alacağız diye soruyorlardı. Allahtan buna cevap hazırdı. Harceratlar Mehmeddeydi. --- Yaz tahtaya hesabı...dan tam. t....... Ay ile Konuşan Adam Akşam Fuar bitişinde hemen fuar girişine yakın olan otel odalarına gittiler. Otelodasında mini bir toplantı yaptılar. Mehmed gene atıp tutmaya başladı. Nerdeyse Alptuğ yerin dibine girecekti. gravatının rengine kadar karışıyordu. Bu seferde Avni sinirlendi. Yaş olarak Mehmed ile bir yaş araları vardı ve ağabey demesine gerek yoktu. Đlk olarak mehmedin neden patron rolüne büründüğünü sordular. soru cevap savaşının arasında son muhasebe durumu ortaya döküldü nerdeyse her şeye Mehmedin cevabı hazırdı. Patronculuk oynamasının sebebi ise türkiyede işler böyle yürüdüğünü bizimkilerin önemsememeleri gerektiğini anlattı. Bizimkilerde önemsemediler nede olsa muhasebeye göre Artık yüzde elliden fazla hissezi ben alacağım diyen mehmedin şu anda yüzde yüzelli borcu vardı. Ama sadece muhasebede Mehmed isviçreye geldiğinde nasıl olsa herşey düzelecekti. Fuarın ikinci gününde bizimkiler kendi gravatlarını takarak gittiler artık sen şöyle ben böyle giyineceksin olayı kalmamıştı. Fuar daha kalabalık ama organizeli geciyordu sözü edilen belediye başkanı BEM standına uğramadan önlerinden geçmişti. Yani olay Mehmedin abartısından başka birşey değildi bu arada Dr. Lechner gelmiş seminarını altı kişi karşısında vermişti. Yani oda kendi çapında Otobüsdolu öğrenci getireceklerini söylediler gelmedi dedikten sonra, Neden kendisini herkezin Doktor olarak çağırdıklarını sordu. Ama o kadar ciddi ve masum sorduki, --- Yoksa değilmiymiş... Dincer - "Siz doktor değilmisiniz yani bilgisayar doktoru? akademisyen? Yani vizite kartınızda Dr. Math. M Lechner Yazıyorda " diye şaşırarak sordu allahtan konuşmalar almanca yapılıyordu. - "Yok doktor değilim olduğumuda idda etmedim. Benim vizitekartımda yazan DR. nin anlamı Direktor yani müdür. Math da benim akademisyen ünvanım yani matematikçi.." Bunun üzerine bizimkiler epey saşırdılar adama Kahve ikram ettiler. sohbet ettiler meydana gelen yanlışanlaşmalardan dolayı özürdilediler. BEM'in standının tam ortasında yer alan bu masada Lercher ile konuşurlarken, kalabalık olan Fuarın içinde bir den sarışın kıvırcık saçlı bir kadın havalı, havalı, onun arkasından koşuşturan gayeteciler olduğu halde, aldırmadan, hızlı, hızlı standa doğru geliyordu. Dincer birden - "Avni ağabey bak kim geliyor dedi ve bu?! bu ! Bu bizim şu meşhur sunucu Nil değilmi?" dedi. Avnide farketmişti evet oydu izmirli güzel. Ama Dinçerin gelen bu meşhur şahsın Avni ile tanıştığın dan ve zaten direk ona geldiğinden haberi yoktu. Kız Avninin karşısında durdu gazeteciler ve kameralar da arkasından gelmişlerdi. Avninin yanına geldi. - "Kurslarınız hakkında bilgi almak istiyorum" dedi. Avni hemen durumun farkına vardı. Kız tanıştıklarını gazetecilere belli etmek istemiyordu. Hemen Avni kızı standın iç bölümüde yer alan bilgisayarların olduğu yere götürdü. Dincer ise baktıki gayetecilerle başa çıkamayacak Alptuğun yardımı ile gazetecilere BEM projeleri hakkında bilgilendirmeye bu sayedede bir parça meşgul etmeye başladılar. Bu sayede Avni ile kız gene yalnız kalabilmişlerdi bu sıradada BEM 15.11.2006 19:30:00 Copy rigth 2006- Mertol Gürzel 243/359 standında çalışanlar kızın gözünün içine bakıyorlardı. Zaten kız BEM'i daha öncesinden Avninin anlatımlarından biliyordu. Avni yarışma programını gösterdi yarışmaya bizim izmirli fıstıkta katıldı. Onun sayesinde BEM birden Medyanın ilgi noktası olmuştu. Kızın etrafını, gazeteciler sarmıştı. bizim izmirli fıstıkta, Gazetecilere - "a a a çok oluyorsunuz ama bakın burda çocuklar bilgi yarışması yapıyorlar birazda onlarla ilgilenin" dedi. Gazeteciler gerçektende sanki patronlarından emir almışçasına Yarışmayı çektiler, katılımcı cocuklarla reportaj yaptılar, Dinçerle reportaj yaptılar. Hareketli gecen bir kaç dakikanın ardından Kız usulca Avninin kulağına - "Bu akşam aynı saate aynı yerde, tamamı?" dedi. Avninin evet misali başını sallaması üzerine kız gene geldiği surhatle arkasında gazeteciler olduğu halde kalktı gitti. Kız ile Avni arasında olan konuşmayı sadece Dinçer farketmişti. Avniye seni gidi diyerek kafa sallıyordu. Bunun üzerine, Avnide almanca olarak bu meşhur kızın Avninin daha evelden tanıdığı bir kişi olduğunu anlattı. Avni O akşam gene geçen seferki gibi kızı aldı. Kordon boyu yürüdüler. Kolkola olmalarına rağmen konuşutular kız kendisini Avninin yanında gerçektende çok mesut hissediyordu. Nede olsa Avni dert ortağı olmuştu. Belkide Avni onun gerçek özel hayatını, düşüncelerini anlayan, kararlarını paylaşabileceği biri olmuştu. hatta Avni isviçrede olduğu halde ona telefon açar ve yapacağı iş hakkında bilgilendirir veya fikir sorardı. Kız gene tüm saflığı ile Avniye açılıyor hatta erkek arkadaşını anlatıyordu. Kızın aslında belli oluyorduki paylaşacak kimsesi yok hatta erkek arkadaşına bile Avni kadar güvenemiyordu aslında Avnininde buna ihtiyacı vardı gerçektende ne olursa olsun değişmeyecek bir arkadaş, dost. - "Nil neden Standa geldin ki? bir de bütün gazetecileri peşine takarak?" bunun üzerine kız - "Aslında artık hiç umurumda değil, biliyor musun ?. Öyle ya Seni ben kimden saklıyorum saklasam, saklasam diğer fıstıklardan saklarmam gerek. Dedim ki <<ulan siz benim peşimi bırakmıyorsunuz bari işe yarayın tanıtın şu BEM i>> daha fuarın kapısına taksi ile gelmiştim ki peşime takıldılar oh olsun birazda çalışsınlar dimi ama?." Kızın Avniyi saklamasına gerek yoktu. Avninin şöhret peşinde olmadığını biliyor. Hem zaten Avni bekar dedikodusu olmaz. Açıkçası kız ileri düşünüyordu yani anlaşılan Avni ile ciddi bir ilişkiye girebilirdi. - "Sen delisin yani en az benim kadar delisin." dedi. - "Biliyorum, Bunu senden öğrendim ya unuttunmu? bu nu sen acaba biliyormusun?" diyerek masum, masum, ama muzurca Avninin yüzüne o şirin gülüşü ve pırıl pırıl parlayan gözleri ile baktı. Avni sadece bu kızın bakışlarında gerçek sevilmenin ne olduğunu hissede biliyordu. Her ne kadarda gözler ve saçlar benzemese bu bakışlar Avninin seneler önce yaşadığı hisleri canlandırıyordu. Ama genede başlamaması gereken bir sevgiydi bu şayet başlarsa sonu çok acı bitecekti. Avni türkiyeye dönemeyecek, Kız karierinden vazgeçemeyecekti o zaman sonunda problem olacak bir ilişkiye başlamanın, anlamı yoktu. Avni kızın yanağına kocaman bir öpücük kondurdu kız döndü Avniye sarıldı. --- Tamam abi.. sen ne dersen de... oldu bu iş bitti. Avniyi sattık.... he. he.. Ay ile Konuşan Adam Birden karşılarından Dinçer ile Alptuğ isviçreden gelen tanıtımcılarla birlikte, stand elamanlarıda yanlarında olduğu halde onlara doğru geliyorlardı. Avni utandı ama kız artık kaçmıyor hatta, sıkı sıkı Avninin koluna girmiş, gene tatlı tatlı gülümsüyor, avniye halâ muzurca bakıyordu. Aslında gelenleri baştan gazeteci zannederek korkmuşlardı. Dinçer Restoran reservasyonu yapıldığını hep beraber yemeye gieceklerini anlattı. Pazar günü fuarın son günüydü böylelikle Mehmed acil bir karar verip herkeze izmirin en lüks deniz üzerindeki restoranında yer ayırtmıştı. Oraya gidiyorlardı. hava serindi. Avninin misafirinin üzerinde kot ve zarafetini gösteren beyaz tişört, sportif kapşollu bir ceket, başında işe Lacivert NY yazılı Newyork Yankees Basebal takımının basebal şapkası vardı. Nil bir ara Avniye. - "üzerimi değiştirmeliyim" dedi. Avni buna daha çok şaşırdı. - "Sen hani gazetecilere reklam olmaktan korkuyordun>> diye sordu. Kız guruba doğru dönerek - "Sizler O kadar güzel bir gurupsunuzki sizlerle reklam olmak bana kıvanç verir." dedi. Bunun üzerine Avni - "Meraklanma gayetecileri zaten yaklaştırmayız. Bir yolunu buluruz biz." dedikten sonra, Dinçere dönerek. almanca olarak - "Hangi parayla gidiyoruz?" diyerek sordu. - "Memed abi ayarlamış, herşey yolunda. Yani anlayacağın Firma ödüyor.. --Olmayan para ile.... Bizim Gurup yürüyerek neşe içinde yanlarında gelen italyanın türkçe öğrenmek ve standdaki kızlarla flört etmek için gösterdiği çabalara gülerek izmirin ortasındaki denizin üzerindeki Gazinoya yaklaştılar. Zaten ortalıkta Mehmedin anlattığı gibi başka deniz üzerinde olan Restoran yoktu. Yakın olduğunu ve yürüyerek gitmelerinide o istemiştir. O da ne?. Ellerindeki adres orası değil. Bizim sarışın fıstık hemen adrese baktı. - "Ben burayı biliyorum körfezin ilersinde çeşme yolu üzerinde bir otelin restoranı burası" dedi. Dinçer şaşırdı. Avni aldırmadı. - "Gerçektende orası hoş bir yer. boş yere yapılan müzik gürültüsü olmayan bir yer. Ama en az birkaç kilometre bakın levhası burdan gözüküyor" dedi Bunun üzerine 3 adet taksi cevrip, binerek gittiler. Restorana geldiklerinde burası gerçektende bir otelin altkatındabulunan deniz kenarında yani daha doğrusu, denizle restoranın arasında yaklaşık 500m çift şeritli iki yönü ayrı otoyol olan bir Otel yni parmak uçlarınıza basarsanız ilerde deniz olduğunu hissedebilirsiniz. Avni ile Dinçer bakıştılar Avni sırıttı. Dinçer kızmıştı. Đçeri girdiler. Đçeri girerlerkende bizim sunucu kafasına kapşolunu geçirdi. --- eee nede olsa alışkanlık... Girişte Avni, şef garsonu çağırdı Şeften rahat etmek istediklerini, tek bir gazeteciye ve flaşlara tahammüllerinin olmadığını gayet ciddibir şekilde --- Babalar gibi yani ... görmek istemediklerini anlattı. Şefin eline on milyon bahşiş bıraktı. Avni biliyordu bu tür yerlerde paparazilerin adamları olur, gelen ünlüyü paparazilere 15.11.2006 19:30:00 Copy rigth 2006- Mertol Gürzel 245/359 bildirenlere beş milyon lira komisyon verirlerdi. Avni genede içeri girer girmez etrafı incelemiş ve kaçış noktalarını belirlemişti. Şayet böyle bir durum olursa hazırlardı. Aynı konuları Dinçerinde düşündüğünü biliyordu zaten genelde hiç konuşmasalarda aynı doğrultuda düşünürlerdi. Kendilerine ayrılmış olan masada, sarışın fıstık, Avni ile masanın arka köşesinde oturmuşlardı. Gurubun gene neşesi yerinde, gülüşerek italyanın yaptığı cambazlıklara kahkahalar atarak eyleniyorlardı. Bu sırada sayın patron Mehmed içeri geldi. Fakat, herkezin onu merhaba Mehmed dedikten sonra gene italya dönedükleri için, kimsenin onunla ilgilenmeyeceğini farkeden Mehmed italyanın ön planda olmasını kendine yedirememiş ve yeterli oteriteyi sağlayamamıştı. Herkez Frankonun nasıl türkçe yemek sıparişi yaptığını izliyor, gülüşüyorlardı. Bunu Mehmed kabul edemezdi kendi kendine homurdandı. Ama ordakilerin hiç birisi kasitli yapmıyordu. Franco O kadar türkçe konuşacağım diye çabalıyorduki; haliyle dikkatler ona çevrilmişti. Aslında Mehmed bizim bekarların gülüşmelerindende rahatsız olmuştu. Hem bu nedemek oluyordu. Kocaman genel müdür içeri giriyor kimsenin umrunda değil. Yemek servisi yapıldığı anda bardağa kaşığı ile vurarak, Mehmed dikkatleri üzerine çekip patronluk konuşmasını yaptı. Konuşması sırasında o günün süprizi yani gazetecileri BEM standartına nasıl getirdiğini, anlatıyordu Bu Sadece Mehmedin yaptığı ön çalışmalar sayesinde olmuştu ve çok pahalıya patlamıştı. Bu tür fuarlarda devamlı meşhurbirilerinin organize edilmesi gerektiğini, bu şekildeki organizelerin aşırı bir performans gerektiğini, anlatıyordu. Aynı anda sunucumuzun<<Kim bendenmi bahsediyor? Ne oluyoruz? >> gibilerinden karşısındakilere işaret etti. Sonra, bizim sunucu O sevecen ve muzur bakışları ile yüzünü Mehmede cevirdi. - "alo Memedbey huuu hu .." dedi. Sarı Mehmed beyde ona kim halo dediğinin farkına bile varmadan. <<Merhaba>> diyerek yanıtladı ardından, konuşmasına devam etti. Aslında işin doğrusunu bilenler, yani bizim meşhur sunucunun neden oraya geldiğini bilenler, Dinçer ve Alptugta dahil olmak üzere kıkırdamaya kasıklarını tutmaya başladılar. --yuh pes valla ... Bu kadar da olmaz yani. ...., Herkez gülmemek için kendini zor tutuyordu. Dinçer hemen yerinden kalkıp durumu Mehmede izah etti ve o bayanın demin kendisine merhaba diyen kişi olduğunu ve oraya neden geldiğini anlattı. Bunun üzerine herzamanki gibi pişkinliğini sürdürmesini iyi bilen Patron Mehmed ani bir dönüş yaparak. Aslında oraya kimi getireceklerini baştan belirtilmediğini ilave etti yani organizatörler organize yapmışlardı önemli olan bunu düşünmek ve planlamaktı. teşekkür etti konuşmasını bitirdi. Bu sefer kız Avniye <<Herzaman bu böylemidir>> demesiyle masada bulunanların hepsi kahkaha atarak güldüler. Bu seferde baltayı taşa vurmuş olan Mehmed gülüşmelerin nedenini anlamadı. Aslında gülmelerinin nedeni Sunucumuz sadece avni için geldiğini karşısındaki kızlarara hararetli bir şekilde işaretle anlatmış, sonra sımsıkı Avninin koluna sarılmış kahkaha atmaya başlamıştı. Kız O kadar güzel gülüyorduki masadaki herkez kendini tutamıyorlardı.Olanlardan sonra Mehmed işi olduğunun anlatarak izmirin tanınmış bir holding grubunun yönetim kadrosuyla yemekli toplantısı olduğunu bahane ederek restorandan yemek yemeden, ayrıldı. Mehmed gittikten sonra herkez neşe ile yemeklerini bitirdiler Avni sarışını evine götürdü. Uzun süre konuştular kendisinden semiden bahsetti gene yanyana Ay ile Konuşan Adam oturdular, Avni kızın hayatını hiç değilse şimdilik, değiştiremeyeceğini anlamıştı. Uzun konusmadan sonra bunu kızda anlamıştı. Ne olursa olsun hayat boyu dost kalma sözü verdiler, kızın gene uyumasını bekleyen Avni, onun uyurken aldığı mesut masum çocuk havasını bozmadan üzerini örttü uzun uzun seyretti aşıkmı oluyorum yoksa? diyerek düşündü, kalktı otele Dinçerlerin yanına geldi. Vedalaşmalarına gerek zaten yoktu onlar dosttu ve gerçek dostar hiç bir zaman ayrılmazlardı. Avni yatarken saate baktığında saat sabahın dördü olmuştu. Ha bu arada tabiyiki restorandaki masraları Dincerden çıkmıştı. Yani BEM kasasından.. --- Sorun değil sarı cizmeli öder hesabı... Pazar günü fuarın son günüdü. Saat on sularıydı standda çalışan kızlar, ve geceleyin rakıyı çok kaçıran franco gelmişti. Standı organize ettiler Sarı Mehmed ortalıkta görünmüyordu. Fuardaki diğer firmalar ile bizim BEM in mehmed dışındaki diğer ortakları çok ısınmışlardı. herkez herkeze saygı ve sevgide kusur etmiyordu. Hatta BEM Standının önündeki masalarda bir araya gelmişlerdi. Bir ara gene dayanamayan izmirli fıstık bu sefer kapşolu ile kamufle olmuş bir şeklde geldi. oturdular. Hep beraber konuştular. Kız Avni diyor başka birşey demiyordu. ama çok sevecendi. Avni çalışırken bile onunla ilgileniyor. Merdivenleri tutup bilgisayarları taşıyordu. Bir ara Dinçer Avni abi bak aşk insanı ne hallere getiriyor diye almanca takıldı Alptuğ güldü. Avni dadece çıktığı merdivenin üzerinden muzurca aşağıya bakarak sırıttı. Aslında kız Avnininde çok hoşuna gidiyordu ama onunlada hayat boyu dost kalmak bir iki gün sürecek aşktan çok daha iyi olduğunu biliyordu. <<Çabuk başlayan aşklar tadına varana kadar. daha sonra en çabuk unutulanlardır>>. diyerek Dinçere gene almanca olarak yanıt verdi. Yani Avni bu sefer kendini kaptırmamaya niyetliydi hem Semi vardı.O ana kadar kim olursa olsun genede Seminin eline su dökemezdi. Avnide umut vermek niyetinde değildi. Kızımız bütün olanlardan habersiz merdiveni tutuyordu. ne oluyor gibisine Avniye baktı. Avni aşağıya inerken bizi birbirimize çok yakıştırıyorlar dedi. Kız utandı. Avni kızın karşısına geçti çenesini tuttu yüzünü yukarı kaldırdı. Kız bu sefer gerçektende utanmış gözleri dolmuştu. Avni Nil'in yanağını tutarak - "Senden seni gerçekten de sevdiğimi bilmeni isterim, Ama ilerde ayrılacağımızı bile bile lütfen... Ben seni her zaman görmek her ne zaman bana ihtiyacın olduğunda yanında olmak isterim. Bunu sende biliyorsun" dedi. Kız bunun üzerine o güzel mavi gözlerindeki sulanmayı parmakları ile sildi <<Bende>> dedi sonra neşesi gene yerine geldi. Dinçer arka standda memleketlilerini bulmuş onlarla çay içiyordu. daha henüz salonun kapıları açılmamıştı. Dinçer birden Avni abi diyerek Avniye doğru geldi. Alptuğuda çağırarak arkaya doğru yürüdüler bizim fıstık standdaki kızlarla italyanla kalmıştı. - "Avni abi neler oluyor ya Memed ağabey burdaki herkeze BEM in sadece kendi firması olduğunu bizlerle sözleşme ve antlaşma yapılamayacağını bizlerin BEMin isviçredeki kadrosunda çalışşan türkler olduğumuzu, geri kalan 15 kişinin isviçreli olduğunu anlatmış kafayı yiyeceğim ya adamlar Mehmedbey size nekadar maaş ödüyorsa verelim gel sen bizim yanımızda çalış diyorlar." Bu olaya hem Avni hemde Alptuğ içerlediler. Bu nedemek oluyordu Mehmed kendini 15.11.2006 19:30:00 Copy rigth 2006- Mertol Gürzel 247/359 ne sanıyor neden bu kadar havalarda uçuyordu. Bu konuya hemen açıklama getirmeliydiler. Bu konuşmları yanlarına gelen sunucu kızımızda duymuştu. Bizimkilerin seslerinin kesildiği bir sırada. Avninin kolunun altına girerek. Şimdi ne yapacaksınız ben bu gidişatı iyi görmüyorum diyerek korkusunu dile getirdi. Avni kısaca BEM in durumunun ne halde olduğunu anlattı. BEM Ortakları, karar vermişti. Mehmed kenara çekilip sorgulanacaktı ve Mehmedin olayları düzeltmesi istenilecekti. Patron mehmed sonunda geldi. Bizimkiler onu uzaktan izliyorlardı. duvarın yanında 4 kişi ayakta durarak Mehmedin kızları azarlamasını seyrediyorlardı Mehmed gene patronluk taslıyor ona buna bağırıp çağırıyordu. Kızlardan biri ağlayarak Avniye doğru geldi artık katlanamayacağını söyledi masanın üzerinde neden kahve taslarının halen durduğunu göstererek azarlamıştı. Kahve tasları, Avnilerindi ve daha halen doluydular. Kızın koşarak gittiğini Mehmed görmüş arkasındanda bizimkileri farketmiş onlara aralarında 30 metre mesafe olduğu halde orda ne yapıyorsunuz çabuk buraya gelin demişti. Dinçer Mehmed Abi bir saniye gelirmisin diyerek yanıtladı. Mehmet onlara doğru yürümeye başladı. Kızlar Standa doğru gittiler bizimkiler 4 kişi başbaşa kalmışlardı. - "Bu ne rezillik standın başında kimse yok siz burda dalganızı geçiyorsunuz. Kızlar laçkalaşmış. şıllıklar gibi onunla bununla flört kahve taslarını bile kaldırmamışlar." deyince Avni dayanamadı. - " Đşte şimdi tam burada dur!" Avninin ciddiyetini, diğerlerininde korkuyla bakmak yerine kızgınca Memede baktıklarını gören Mehmed işin ciddi olduğunu anladı. - "Onlar bizim kahve taslarımız. ve gördüğün gibi hâlâ dolular" sözleri ile Dinçer çıkışınca arkasından Alptuğ - "Kızlar şıllık değil aynı dünki gibi gayet işlerinde ciddi kişiler, ayrıca köle değil insanlar." diyerek ekledi bundan sonra son söz Avniye kalmıştı. - "Hatırlatırım bizlerde senin ortakların isviçredeki işçilerin değiliz." Herzamanki tavırları ile havalarda uçuşan sarı Mehmed, hemen alttan alma taktikleri ile ne olduğunu neden Mehmede bu kadar sert çıkıştıklarını Mehmedin gece gündüz harıl harıl çalıştığını, bütünbunları BEM'in geleceği için yaptığını anlattı. - "Mehmed ağabey BEM in geleceğide pek parlak değil geldiğimizden beri öyle Patron havalarına girdin ki firma ne alemde diye sormadın bile. Ödemediklerini iddia ettiğin öğrencilerin hepsi ödeme makbuzlarını getirdiler aylar önce ödemelerini senin hesabına yapmışlar. Hem buraya gelirken yanında tonla para getirdin. Fuar yönetiminin cıkarttığı hesap sadece 2500 Frang. diğer harcamalar nereye gitti. Binlerce frag tutar dediğin, şimdide şıllıklar diyerek hitap ettiğin kızlara sadece 15 milyon günde vermeyi vaad etmişin. yani 15 Frang. Onların maaşını 50 Franktan ödersen çok iyi yaparsın." Bu tür tepkilere alışık olmayan Mehmet şaşkındı fakat arkasından Alptuğ da lafa katılarak - Alptuğ "Bir de bizden bankana uğrayamadığını söyleyerek kendi ev masrafların için aldığın 8 bin franktan sonra yenge geldi beş bin franklık kira vs. faturalarını ödememizi söyledi. Kadına sadece 100 frank bırakıp gitmişşin." - Avni "Kısacası kasada bu ayki kirayı ödeyemediğimiz ve gelmek için kendi masraflarımızı, sözüm ona Doktor Lercherin yol paralarınıda, kendimiz ödediğimz Ay ile Konuşan Adam halde sadece 150.00 frank para var".. - Memed "Ödemesini yapmayan öğrenciler?" - Avni "Sadece dokuzbin beşyz frank alacağımız var" - Dinçer "Bunları bir kenara bırak. bizi basit işçilerin olarak burdaki firmalara tanıtmana ve gravatlara ne demeli" - Memed "Arkadaşlar biliyorsunuz parasal problemimiz yok ben gelince para aktarımı yaparım sorun biter benim hesabımın bakiyesine çoktandır bakmadım gidince hallederiz. ama sizin yaptıklarınız çok daha kötü. Burda benim itibarımı rezil ettiniz. bana saygı gösterip restoranda ayağa kalkmak yerine. gülüp dalga geçtiniz" - Dinçer "Ben onu bunu anlamam bu akşam fuar bitiminde yapılacak olan partide herkeze bizim kim olduğumuzu anlatacaksın . isviçreye geldiğinde muhasebe yapılacak o kadar." bu konuşmalardan sonra Mehmed hayli bozuk bir şekilde dışarıya bizimkilerde Standın başına döndüler. Nil halen sinirli olan Avninin yanına geldi. Başını omuzuna koydu. Tavana baktı. Bir ara döndü - Nil "Şimdi ne olacak? Bili yormusun ben böyle tatsızlıkları hiç sevmiyorum.. " - Avni " Ne olsun isviçreye gelince hesap verecek sonra duruma bakacağız, Belkide bir daha ki görüşmemizde başını belaya sokmuş yada gırtlağına kadar borçlu fakir bir Avni göreceksin." dedi. - Nil "Daha iyiya benim için bir şey değişmiyor Avni her zaman aynı Avni kalacak ister fakir ister zengin" Diyerek Avninin yanağına öpücüğü yapıştırdı. Bu sefer, etrafında duran insanlara aldırmadan, çünkü oradakilerin yamukluk yapmayacağını biliyordu. Avninin gene gözleri doldu tek bir damla düştü. Đçi sızlıyordu. Esasında Avninin hiç istemediği birşey vardı o da kızın bu tür problemlerle, yüklenmesiydi. Onun şirin yüzünün bir an bile olsun çatmasına katlanamıyordu. Olayları yaşamış olan birisine açıklık getirmemekte imkansızdı. Bu arada Fuar açılmış insanlar gene standlara dolmuştu o gün yarışmaların son günüydü ve birinci olan kişiye de, Panoda asılı duran dev Swatch saat verilecekti. Yarışmalara katılmış olan herkez ordaydı. aldıkları puanları eşit olanlar için son bir bilgi yarışmasıdaha yapılacaktı. Bu sefer zaman daha kısıtlıydı. Yarışma hazırlıkları yapmaya başladılar. Bizim güzel sunucuyu gören çocuklar onun başına toplanıyor o da sanki masal anlatan bir nine gidibi onlara yarışma hakkında bilgi veriyor çocuklar onu dinliyordu. Bütün bu olaylar olurken en güzel olan etrafta tek bir gazetecinin olmamasıydı. Avni bir ara yanında Dinçer olduğu halde, Stand şefliği yapan elemana. sunucumuzun bu bilgileri nerden aldığını sordu. Eleman <<Valla bilmiyorum Avni bey, bayan çok zeki bir kez anlattık. Program dahil her konuyu biliyor.>> Avni gene gülümsedi aslında Avniye tam hayat arkadaşı olacak biri idi. Avni rizikoya girmeliymiydi hem onu hemde kendisini yakacağını bilebile. --- Bence girsin abi hayat kısa... Bilgi yarışmalarına başlanıldığında gene patronluk havalarında Sarı Mehmed geldi. Yarışmalar yapıldı finale kalanlar yarıştı birinciliği. Harry Potter e benzeyen 12 yaşında bir genç kazandı. Dinçer tam Saati asılı olduğu yerden indiriyorduki, Mehmed geldi 15.11.2006 19:30:00 Copy rigth 2006- Mertol Gürzel 249/359 saat orda kalsın, Akşam Fuar bitişinde gelip alırsın dedi çocuk hayalkırıklığına uğramış bir şekilde gitti. ---- annnaaaa bu çocuğa saati bile vermez şimdi...... Akşam üzeri Avni sunucumuzu uğrlamak üzere dışarı çıktığında Dinçerden hava alanına kadar gideceğini ama kapanıştan önce döneceğini bildirdi. Avni bunu yapmalıydı. çünkü kız bütün gün Avniler için çalışmıştı. O orda diye BEM standı dolup taşmıştı hemde hiç karşılık beklemeden. Avnide zaten bundan dolayı gururduymuş kıza tam not vermişti. arada bir dostluğun beraberliğin ne kadar önemli olduğunu bilen insanlara rastlamak Avniyi mutlu ediyordu. Gerçektende para herşey demek değildi. Nede olsa milyonlarca para diyen Mehmedin yapamadığını sadece insanlık gösterdikleri için kadrodaki herkez başarabilmişti. Avni birde o akşam Şüginin istanbuldan geleceğini ertesi günüde Şügi ile gemi yoluyla isviçreye gideceklerini tekrar Dinçere hatırlattı. ilgilenmesini istedi. Hoş birşey demesine gerek yoktu, Bunu Dinçer zaten biliyordu ama saygıdan dolayı söylemek zorundaydı. Kız gözleri yaşlı bir vaziyette mutluluğunu dile getirerek BEM Standında çalışan herkezle vedalaştı herkez duygusallaşmıştı. Hatta ziyaretçilerin çoğu aslında istemeden aralarından ayrılan sunucumuzun durumundan etkilenişti. çocuklar abla bir imza diyerek etrafını kuşatmışlardı. Kalabalıktan kurtulup kendilerini dışarıya atan bizim ikili Fuarın kapısına Şüğinin yanaştığını gördüler. Kızın uçağının kalkmasına yarım saat vardı. Avni Şügiye merhaba hoş geldin anahtarı ver diyerek Şüğinin şaşkın kızın olayı komik bulduğu için gülümsiyen bakışları arasında arabaya atlayıp gittiler. olaydan hiç bir şey anlamayan Şügi sora sora Standın yerini buldu gitti en güzel köşeye kuruldu Dinçerle Alptuğun anlattıklarını dinledi. Bunun böyle olacağını bilen Avni kızı yetiştirmek için gayet seri ama hızlı olmayan kullanım tarzıyla adeta izmirin trafiğini delerek kızı tam vaktinde hava alanına getirdi. Kız çantasını alarak koşarak dışarı cıktı. Burası iç hatlar bölümü yani Avni ile kızın ilk kez Ayrıldıkları yerdi. Ama o gün akşamı buluşmak üzere ayrılmışlardı şimdi ise nezaman görüşecekleri belli değildi. Uçağa biniş çağrı anonsu yapılıyordu. Kız Avninin boynuna sarıldı nefes almazcasına öptü. sonra - "Görüşürüz Avni, hepiniz çok süperdiniz. Sizlerden ben hayatı öğrendim." Arkasını döndü kapıya doğru yavaş yavaş bir iki adım attı Avni adeta dona kalmış onu seyrediyordu. Kız birden arkasını döndü.. - "Unutma seni seven bir kişi daha var..." dedi ve hava alanının giriş kapısından kayboldu. Gercektende bu kız Avniyi seviyordu. Hareketleri durup dururken gelip sarılması. Avni'nin yanında iken Dünyada başka hiç insan yok ta onlar yanlızmışcasına sadece onunla ilgilenmesi. Her zaman gülümseyerek Avni'nin gözlerine bakması..... Bu kızın son sözleri Avninin aklından silinmiyordu. Avnı olayı ikinci kez yaşıyordu. Aynı duygular. ve gene isviçreye gitmesi gerektiği için Ayrılık. Avni kendini artık daha fazla tutamıyordu. arabaya oturdu. gaza bastı. hava alanı çıkışındaki son polis kontrolünden kontrolden sonra. Avazı cıktığı kadar bağırarak ağlıyordu. ---- Hayda şimdi neden ağlıyor bu salak fıstık gibi kızı kaçırdı işte... Aslında Avninin gerçekten aradığı kız bu kız olabilirdi. Sevgi açısından Semiye karşı olan hislerini, Semiyi düşündükçe duyduğunu derin sızıyı ve bu tür hislerin başlangıcı olan birtanesini unutamamıştı. Şimdi gene yalnız kalacağını biliyordu. Kenarda biriktirmiş olduğu para güneşte kalan yağ gibi akıp gidiyordu. Birde bunlar Ay ile Konuşan Adam yetmiyormuşçasına BEMdeki gelişmeler Aslında Avninin bütün bu hislerin aynı anda yaşaması adeta bir patlamaya dönüşmesiydi bu. Sen anlamazsın --- Efem... Avni fuara geldiğinde Fuar kapanmış içerdekiler veda partisine başlamış bir aradan da standlarını topluyorlardı. Fuar idaresince verilen meşrubat ve şabpanyaları patlatıyorlardı. Avni içeri geldi Şüginin yanına oturdu çalan müzik arasında sohpet ettiler Avninin Şügiye birşey anlatmasına gerek kalmadan Dinçer ve Altuğ herşeyi anlatmıştı zaten. Dinçer habire Sarı Mehmedin yanına gidip bir şeyler konuşuyor Sarı mehmedde ters ters bakıyordu. sonra Mehmed birden ortaya çıkıp arkadaşlar diyerek herkezi susturdu ve BEMin ortaklarını tanıttı ayriyetten türkiye şubesinin kurulduğunu ayrıca faliyete geçeceğini anlattı. Sarı mehmedin anlattıklarına bir tek kendi ortakları inanmamıştı. Veda kokteylinden sonra BEMçiler eşyaları listeleri kontrol ederk minübüse yüklediler. Sarı mehmet çarşamba yola cıkacak, ama gümrük gerekçesiyle minübüs gümrüğe bu gece teslim edilmesi gerekiyordu. Bu da aslına bakarsanız bizim ortakları memnuneden haber olmuştu. Pazar gecesini izmirdeki otellerinde geçirdiler. sabahleyin kahvaltıya bekledikleri halde sarı Mehmed gelmedi. Avni ve Şüginin gemisi saat 15. te hareket edecekti. Avni ile Şügi diğer arkadaşlarını hava limanına götürdüler isviçreye yolcu ettiler. daha sonra limana geldiler yemek yediler konuştular, Şügi geçen üç ay içinde istanbulda neler yaptığını Nur u istemeye gittiklerini söz yaptklarını anlattı. Ömür ve mehmetle ne kadar hoş ve güzel vakit geçirdiklerini anlattı. Gemi saatinde gemiye bindiler gemi nerdeyse boştu ilk bahar ayları olduğu için, fazla yolcu yoktu. Gemi yavaş yavaş izmirden ayrılırken Şüği ile Avni geminin arka tarafındaki balkondan izmirden uzaklaşmalarını seyrediyorlardı. Gene geriye dönüş başlamış Avni için bir rüya daha bitmişti. Avninin ağzını gene pıçak açmıyordu. Şügi artık alışıktı. Avninin yanına sokuldu sıgara ikram etti. Avni sıgarayı yakerken, - Şügi "Avni peki şimdi neyi düşünüyorsun gene Birtanenimi, Semiyimi, yoksa şu ufak şirin yaratığımı?" - Avni "Hah. bak işte Şügi Yaratık sözünde haklısın, O tanıdığım hiç bir kimseye benzemiyor. Hani derlerya cinler insanlarla birlikte yaşarlar. Ama Cin olduklarını kimse bilmez diye. Đşte bu Cin gibi bir kız. Ne zaman moralim bozulsa yanımda bitiveriyor. Hani çiny dizisinde olduğu gibi. En Olumsuz ve hayalerimin çöktüğü anda birden geliyor. Bizi.... tamam tamam kabul. beni neşelendiriyor. Sonra gidiyor. Ben ona karşı ne verdim en fazla mutlu olduğunu hissettiği bir kaç dakika. Sonra ? Bakma ayrılırken çok cesur ve sevecen gözüküyordu. Sanki O işine gidiyor ve döndüğünde ben burda olacakmışım gibi. Bunun tek sebebi ise beni üzmemek. Kimbilir kendisi şimdi ne durumda. Kimbilir ne zaman bir daha görüşürüz. Birde benim ona karşı avantajım televizyonu açtığımda ben onu hep göreceğim. Ne yazıkki onun haberi olmadan, Hemde herkezin gördüğünden bambaşka bir gözle, kimselerin bilmediklerini bilerek. Ve sanırsam severek bakacağım bir kişi daha oldu. Ama nedense sanki kardeşim gibi. Herşeye rağmen Semi ağır basıyor Semi aklımdan hiç çıkmıyor." - "Birşey daha var Şüği. Ben şu an onu düşünüyordum. Al işte sana koca milyonluk 15.11.2006 19:30:00 Copy rigth 2006- Mertol Gürzel 251/359 şehir. Đzmir. Daha iki hafta öncesine kadar Bu şehrin içinde hiç durmadan geçer giderdik. Ne bizim için anlamı vardı. Nede Şehrin bizden haberi. Bildiğimiz tek şey, Geminin geldiği ve gittiği yer. Bu güne kadar içinde birkaç gün kalmayı düşünmediğimiz bir şehir. Ama şimdi bu şehrin nerdeyse herşeyini biliyorum. Sakladığı sırlarınıda. Sonra şu an bulunduğumuz noktaya bakıyorum. Arta kalan çöken büyük bir Umut, ve bir hatıra daha. Sonunda gene kalbime atılan bir çeltik. Şimdi bu hislerle gidiyorum. Nereye gidiyorum aslında hiç bir yere mechula bir yolculuk işte. Özlüyorum Şügi... Bir yelken turu bile yapamadan gene gidiyoruz işte. Ufukta izmirin ışıkları nasılda küçülüyor, bizden uzaklaşıyor... " - Şügi "Gene şair gibi konuşuyorsun ama çok güzel, hem isviçrede seni Semi beklemiyormu?" - "Bütün problemde burda, bana inan Şügi. Şimdi gidiyoruz. Beni tek beklemeyen şey, varsa oda muhakkak Semidir. Bir tek onun beni beklemediğini biliyorum kim bilir şu anda muştisiyle nasıl mesuttur." - "Olum dedikya Semi seni sordu Muştiden birşey bahsetmedi. Hem muşti içerde..." - "Bu bizim bildiğimiz. Olayların böyle olduğunu, gözlerinle gördünmü? yada sana bunu Semimi söyledi.. .. Evet Şügi yani biz mechule gidiyoruz. Semi yok, Birtanemin yaşadığını bile henüz bilmiyorum. Ayağıma gelen en iyi kısmetide varacağı noktayı bildiğim ve korktuğum için geri teptim. BEM'in gidişatı mechul nereye gider ne olur belli değil. Mehmedin Firmaya firmayı kurtaracak paranın üç misli borcu var ama acaba dediği gibi paralar bankadamı artık onada güvenmiyorum. Üç aydır maaş alamadığım gibi birde çepten masraf yapıp fuara katıldık. Çeptede kalmadı. Yani ben gelecek ay ne yapacağımı, kirayı bile nasıl ödeyeceğimi bilmiyorum. Allah bana kuvvet versin insanlar herşeylerini kaybederlerse kolaylıkla katil olurlarmış. Aslında şurdan denize atlayıp yüzmek, istiyorum." Avni gene doluydu. - "Ya abi! pekiyi onu yani izmirliyi neden teptinki. Madem bu kadar Semi'den umutsuzsun." - "Birincisi çok uzak. Đkinciside, çok uzak. Üçüncüsü onun daha özgürlüğe ihtiyacı var. Kariyerini ve okulunu bitirmesi lazım. Onu alıp isviçreye götürüp hayatınımı zehirmi edeyim? yoksa ben buraya gelip yerleşip işsiz güçsüz onun başına dertmi olayım. Ne yapayım sadece öylesine bir ilişki için ise çok iyi bir insan. En önemlisi sevgiyi ve sevmesini, bunların hepsini göstermesini bilen bir kişi. Nasıl yaparım onun hayatını nasıl karartabilirim. Bırak sevgisini kazanmışken, tadını çıkarayım, doya doya birileri beni seviyor diyeyim. Belki sanal, manal olacak ama insanların birbirlerini sevmesi çok güzel bir şey böyle kalsın. Đlerde geriye dönüp baktığımda gülümseyecek güzel bir anı olsun. Yoksa yaşamanın ne anlamı var. Dünya, sadece kaygan karanlık yumuşak bir çukur olmamalı girip çıktığımız. " - "Avni gel bir bira içelim sonra akşam güneşinde gene tepeye cıkar meditasyon yaparız" Dedi Avni gülümsedi - "Biliyormusun meditasyon yapmayalı kaç ay oldu. Galiba ben günlük stresten, kendimi unutmuşum. Gidelim anasını satayım" dedi. Avni bir bakıma kendi dertleri ile son günlerde Nur sayesinde sevinçten havaya uçmak üzere olan Şüginin neşesini kaçırmak istemiyordu. Nede olsa Şügi mutluydu ve Mutlu olmaya Avniden daha çok ihtiyacı vardı. Her ikiside nerdeyse kimsesiz Ay ile Konuşan Adam denilecek kadar yalnız büyümüşler ve bu güne kadar birbirlerine destek olmuşşardı. En iyi ve en kötü günleri birlikte yaşamışlardı. Başka ne isterlerdiki. Şügi hep demezmiydi birisi ona Nasılsın? diyerek sorduğunda. <<Nicelereinden çok çok daha iyiyim>> Haklıydı. gerçektende şükür etmeleri gerekiyordu. hemde çok sonuçta <<Nicelerinden çok çok daha iyi durumdaydılar.>> hiç değilse yalan dolan iş yapmıyorlardı. alınları Ak'tı. Zorlukların üstesinden gelmesini bilirlerdi muhakkak. önemli olan baş öne eğilmesin. 14 Bölüm 14 Sarı Çizmeli Mehmet ağa........... Geçirdikleri uzun yolculuktan sonra Şügi, Avninin evinde gecelemişti. Her zaman olduğu gibi türkiyenin güzelliklerini insanların arasındaki, Neşe sevinç, kader, üzüntü ama umutla parlayan yüzlerden uzak. Soğuk, havası gibi kendileride soğuk insanların arasına gelmişlerdi. Sabahları kalkacaklar komşuları günaydın bile demeden kaçıp gidecek. Sadece selam demekle yetenecekleri kocaman bir ülkeydi işte burası. Komşularından birisi kalb kırizi geçirse kimsenin haberi olmaz. ancak günlerden sonra <<Evden kötü kokular geliyor pis insanlar>>, diyerek Polise şikayet edilir, Polis gelip baktığında ise zavallı komşuyu ölü olarak bulur. Böyle garip insanların olduğu bir ülkeydi burası. Sanki yeteri kadar kural yokmuşcasına birde kendi kuralları vardı. Geceleri saat 21'den sonra gürültü, yasak herkez parmak ucunda yürümeli. Çamaşır vs. sadece akşam 19a kadar yıkanır. Cumartesi saat 16 dan sonra taşınma, gürültü veya parti vs. yasak. Düşünün bir kere. Bizimkiler bir araya gelince neler oluyor diye.. Đşte bu kadar kültür farkı olan bir yer isviçre. Türk insanının insanlık açısından neye ihtiyacı varsa burda ayıp yada yasak. Mesela iki erkeğin uzun süreler geçtikten sonra bir araya geldiklerinde kucaklaşmaları gibi şeyler burda tabu.. Böyle olaylar isviçreliler tarafından normal olmayan insan ilişkilerine girmekte. Hatta Sakın yanlışlık yapıpta yaşlı komşunuzun alışveriş paketlerini taşımayı talep etmeyin. Polis bile çağırabilir korkusundan. Gerçi birazda haklılar insanlık görmemişlerki, onlar için <<Acaba altında Ne yatıyor?>> sorusu hayat 15.11.2006 19:30:00 Copy rigth 2006- Mertol Gürzel 253/359 konusu olmuş. Hatta Polis saati denilen ülkedeki tüm restoranların kapandığı gece saat 22.00 bile Herkezin tanıdığı makinalarını hemen hemen türkiyedeki her textil firmasının kullandığı Sulzer'ın italyan veya türk işçiler geceleri restoran ve barlarda içip içip sarhoş olduklarını ve ertesi gün randıman veremekiklerini öne sürerek kanun teklifinden sonra isviçrede uygulatmaya geçirmiş. Avni, günlerini nasıl geçireceğini bilemiyordu artık. BEM e gidip muhasebe ile uğraşacak, Problemlerle boğuşacak. Bir yandan öğrencilerden gelen sorular. Biryandan ödenmesi gereken kira. BEM den iş bekleyen Firmalar. Her ne kadarda yorgunluk atmak için evde kalayım dediysede yapamıyordu. Pazar olmasına rağmen BEM'in bürosuna gitmeliydi. Avni gene uyuyamıyordu. Erkenden kalktı. Bir parça kültürfizik çalışayım dedi. olmuyordu. Trans olayım. Yok oda olmuyor. "En güzeli kahvaltı hazırlayayım" diyerek sabahın sekizi olmamıştı oturdu kahvaltı hazırlamaya. Aslında Şügi olmasa onuda yapmayacaktı ama genede. Yaşamak için BEM'in dertlerine çözüm aramaktan başka önemli konularda vardı. Şügi, kahvaltıdan sonra, evine gitti Avni de Telefonla, Dinçer ve Alptuğu aradıktan sonra BEM'in eğitim merkezine gitti. Büroya geldiğinde Avni, Dinçer ve Alptuğ gelene kadar. BEM için özel olarak Mehmetin diretmesiyle yapılan, bu bilgisayar eğitim merkezinin, Nerden nereye geldiğini bu zamana kadar olan kısa yaşantısını ve geleceğini düşündü. Dış çephesi roma yapıtlarını andıran beyaz binanın girişlerinde de ikişer sütun bulunuyor, Dış kapı açıldığında karşınıza yukarı çıkan merdivenlerin altında duran çıplak çocuk heykelinin elinde tuttuğu balığın ağzından su akan, bir havuz . Giriş katında olan, soltarafta gene BEM Elektronikğe ait olacak şekilde tasarlanmış, satış ofisleri. Girişin sol tarafa döndüğünüzde Eğitim bölümü. Eğitim bölümüne girdiğiğizde karşınıza kafeteria olarak tasarlanmış, altıgen şeklindeki salon çıkıyor, bu salon ancak dört adet yuvarlak masa alacak kadar büyüktü. Eğitim bölümünde bulunan bu salonun solunda kalan Dinçerin bürosuyla Avninin reseption olarak kullandığı, büronun arasında duran duvarda Beyaz basit bir dolap bu dolabın üzerinde bir Kafe makinası, yanında duran bardaklar. Resepsion ile, Mehmet beyin bürosuyla arasında olan duvarda, Avninin Sisinin afrikalı üvey babasından satın aldığı, Afrika motifli siyah kumaş üzerine rengarenk işlenmiş, Avcı, afrikalı zenci kadınların ve çeşit çeşit kuşların bulunduğu yağlı boya tablo. Sağ tarafta 2 adet Bilgisayar donanımlı sınıf. Son olarakta altıgenimizin giriş kapısının tam karşısında bulunan ikinci çıkış kapısı görünüyordu. Her odaya ayrı telefon numarası ve telefon çekilmişti . Herşey çok güzel planlanmıştı. Aslında Firmanın gelirleri ile hesaplandığında Bu eğitim merkezini son sistem bilgisayarlarla ve gerçek eğitim yada her okula ağit olan sıra bilgisayar masası, duvar yansıtıcısı ile iki sınıf odasınıda donatacak kadar gelir mevcuttu. Kaba hesaplamaya göre binanın 1 senelik kisası ve BEM Elektronik dahil, her iki firmayıda tepeden tırnağa donatıyor, ve hatta Avni Dincer ve diğer öğretmen arkadaşlarda, maaşlarını alıyor, hatta gelecek dönem kayıtlar için verilen gazete ilanlarına bile yetiyordu. Bu sadece isviçrede yaşayan türklerden eldeedilecek kazanç. Planlanan gündüzleri isviçreli firmalara almanca kurs vermek, kurs lokallerini kiralamak, Bilgisayar satmak, Firmayı yüzde yüz faliyete geçirmek. Yani Sarı mehmet kar payı olarak yeterinden fazla kazanç elde edebiliyordu. Ay ile Konuşan Adam Şimdi.... Şimdi... Đçler acısı bir eğitim merkezi. Kurs odaları var. Masalar var, sandalyeler var. bilgisayarlar için her türlü kablo düzeni ve kablolar hazır. En önemlisi her akşamı dolduracak kadar öğrenci kaydı var ve eğitimler başka firmalardan kiralanan eğitim sınıflarında halen devam ediyor. Ama Bilgisayarlar yok. Tahta yok. Yansıtıcı yok. Koridorda her şey çok gösterişli. ama kahve yok. BEM Elektronik bölümü her an bilgisayar satışı yapabilir. ama içi bomboş. dört duvar sadece bir kaç oraya buraya atılmış karton kutu. Pekiyi bütün bunlara sebep ne? Avni bu soruları yerde oturduğu halde kendi kendine soracakken içeri Alptuğ ve Dinçer geldi. Selamlarştılar kucaklaştılar. hep birlikte sınıfların kapısından içeri girmeden baktılar. <<Dinçer Bilgisayarlar halen gelmedi. Yarın telefonla sormak lazım.>> dedi. Avni <<Evet gayet boş gözüküyor>> diyerek ekledi. havadan sudan konuştuktan sonra. Avninin masasının üzerinde duran postaları. Birlikte açmaya başladılar. yapılacak iç çoktu. Nede olsa bir haftadır büroda kimse yoktu. Gelen mektuplarda neler yoktu ki. Yeni dönem kurslara kayıt olmak isteyenler. Yıllık eğitim planı ve broşürü isteyen dernekler. Bir kaç Fatura. Bu arada Dinçer Bilgisayarları ısmarladıklar firmadan gelen mektubu okuyordu. - Dinçer "Avni ağabey baksana bir problem daha çıkıyor. Adamlar okul için ısmarladığım bilgisayarları ya peşin fiyatla, yada fuara yolladıkları bilgisayarlar ile diğer tecizatın tesliminden sonra üç taksitin ilkinin ödemesi koşuluyla yollayacaklarını bildirmişler" - Avni "Đyi ya işte nasıl olsa Mehmet yarın gelecek minübüsün de geri teslim edilmeşi yerekiyor onlarada malzemelerini bırakıp bilgisayarları alırız. Problem nerde" - Dinçer "Tamamda benim bildiğim kadarı ile okul bilgisayarlarını 30 gün vadeli olarak fatura karşılığı aldık. Türkiyeye giden mallarında zaten sigortası var, bana gelen mu mektup normal gelmedi işin içinde bir bit yeniği var gibime geliyor." - Avni "Neyse bunları yarın yada salı günü Mehmet geldiğinde konuşuruz nasıl olsa AŞ meselesi kalmadı bankadaki paraların çözülüp işleme girmesi gerekiyor. Yani bu hafta Firma kurulmalı. Şayet firmayı kurarsak, kurduğumuz gün bütün faturaları ödeyip faliyete geçmemiz lazım. Mehmetin hesabına yatan öğrencilerin ödeneklerinide düşünürsek. Durum o kadar da kötü değil. Tamam biliyorum başından beri firmanın bütün gelirleri firmaya yatmalıydı ama bu konuda bizlerde pek fazla üzerinde durmadık. Zaten bu gün muhasebe durumunu çözemeyeceğiz. Kayıtlarda neyin nekadar olduğu belli. Gelin biz en iyisi bu gün bir senelik eğitim planıyla beş senelik bütçe planı yapalım." Üçü bir arada yıllık eğitim planı ve beş senelik bütçe planını yapmaya koyuldular. yaptıkları işin taslağını hazırlayacaklar Mehmetin gelmesiyle birlikte. Firmayı kurup Mehmetin getirdiği finanz danışmanına sunacaklar ve gerekirse banka kredisi alacaklardı. Bu işten en çok Alptuğ seviniyordu. Mehmet geri geldiğinde ona borç olarak verdiği yirmibin frangı alacak firmaya yatırılan diğer yirmibin frang ise kar payı olarak işlenecek, bu sayede onunda kar payı artacaktı. Bu durumda hepsi eşit olmuş olacaklardı. ve artık şayet Mehmette yüzde ellinin fazlasını getirirse o zaman gene 15.11.2006 19:30:00 Copy rigth 2006- Mertol Gürzel 255/359 patron olmaya hak kazanacaktı. Gerçi Memedin patronluk havalarına girmesi pek hoş olmuyordu, genede umutları zamanla bu konulardada eşitlik sağlanacağındaydı. Yapılan Eğitim planına göre haftanın üç gecesi kendi lokallerinde, cumartesi ve pazar günleri, diğer derneklerin lokallerinde kurslar verilecek bu sayede her dördüde isviçrenin ayrı ayrı köşesinde eğitime katılarak çalışmış olacaklardı. Hafta arasında olan kurslarlada Avni ilgilenecekti. Halen Alptuğ , Dinçer ve Memed başka firmalarda çalışmaktaydılar. Gene yapılan bu plana göre en az altı ay sonra ilk kez öğrencilerinin devletçe tanınan sertifikalarını alabilmeleri için yapılan sınavlara hazırlayabilecekler. Bundan sonra Hr. Lercherin sorumlu olduğu SIZ imtihanları çercevesinde altı aylık dönemler olarak öğrenci kayıtlarına başlayacaklardı. Avni kursları almanca olarak gündüzleri isviçrelilere. boş kalan günlerdede bilgisayar sınıflarını özel firmalara kiralanması için girişimlerde bulunacak, BEM in her dakikasından faydalanacakları, bir Firma haline getireceklerdi. Hesaplar ve planlarla geçirdikleri bu pazar günü akşamı, Memedin geldiği gün tekrar bir araya gelmek üzere ayrıldılar. Avni ablasına ordan da Ağabeyine gitti. ballandıra ballandır fuarı' türkiyedeki şanslarını onlara anlattı. Ablasında istanbuldaki eniştesinide arayarak bilgilendirdi. Akşam yemeğinden sonra evine döndü. Folklordaki durumu sormak için dernek başkanını telefonla aradı. Folklor grubu halen Avni abilerini bekliyordu. Pazara gitmek için söz verdi. Memed Pazargünleride avusturya sınırına yakınlarında olan köydeki türk derneğinede kurs veriyordu ama bu Avniyi etkilemiyordu nede olsa Pazarları Avninin folkloru ve tek boş günüydü bunuda herkez biliyordu Avni için folklorün nekadar önemli olduğunu. Avni düne nazaran daha huzurlu bir şekilde yatmaya hazırlanıyordu. Bir ara telefon defterini kurcaladı. <<Acaba semiyi arasammı>> diye düşündü. Ama ne gereyi varki. <<Neden beni aradın?>> diye bir soru ile karşılaşırsa ne cevap verecekti. Avninin hayatı herzamanki gibi erken kalkma ile geç yatma arasında BEM e gidip gelerek geçecek olan bir hafta olarak başlamıştı. Avni BEM in ofisine geldiğinde, gelen giden telefonlar, mektuplar, ve hazırlanan kurs kitapları arasında yoğun bir pazartesi olarak başlamıştı. Cumartesi ve Pazarkurslarının yapıldığı derneklerden gelen sikayetleri not alan Avni, her yeni duyduğu kelime karşısında dona kalıyordu. bir sürü şikayetler geliyordu. Aslında, Dernek eğitimleri Memedin eski firması zamanında başladığı için, pek BEMi alakadar etmiyordu. Ama Avni mexburen herşeyi not alıp Memede iletmesi gerekiyordu. Bütün pazartesi Memedten bir haber çıkmadı. Salı günüde Memedten haber yoktu. Salı akşamı Dinçer büoya uğrayarak Memedten haber varmı diye sordu. Ayrıca Dinçer Alptuğla birlikte çarşamba günü toplanmaları gerektiğini söyledi. çarşamba günüde Memedten haber çıkmadı. Çarşamba akşamı BEM'çiler toplandı. Memed gene yoktu. bu sayede ilk soru yanıtlanmış oldu. Çarşamba akşamları, BEM ortakları rutin olarak toplanırlardı. akşam saat 19.00 gibi telefon çaldı. <<Halo ben BEM türkiye şubesinden sekreter Banu, sizi Memed beyle bağlıyorum.>> Dinçer, Alptuğ ve Avni şaşırmışlardı. Avni telefonun hoperlörünü açtığı için hepsi duymuştu bu telefondaki sesin. <<BEM'in türkiye şubesinden Banu>> dediğini. -- Hoş geldin.. Bayram namazına... Buda kim abi ya birde Banu çıktı başımıza..... Ay ile Konuşan Adam En sonunda bey telefonda. Memed telefonda gayet iyi bir ses tonuyla bilgilendirici bir sesle.. - Memed "Đyi akşamlar çocuklar ben Memed. Gemiyi kaçırdığım için ancak haftaya gelebileceğim bilgilendireyim dedim. Ayrıca, yarın Obisten 40 Adet bilgisayar alınacak ve gümrüğe teslim edilecek. Biz onları burdan gümrükten alacağız. Hepsini sattım hemde yüze 60 bir kâr la" - Dinçer "Memed ağabey Obis bize peşin olmaksızın yada sende olan fuarda kullandığımız malları geri iade etmeksizin mal vermiyor." - Memed "Bak Dinçer çiğim sorun değil O zaman okuldakileri tekrar paketleyin yollayın. Gelince okula yenilerini alırız." - Avni "Hangi bilgisayarları eski sharp'larımı?" - Memed "hayır Yenilerini. Obisten alınanları" - Dinçer "Memed ağabey dedimya Obis bize peşin olmaksızın malzeme vermiyor diye" - Memed "Sebebini anlamadım neden ama, o zaman Dinçer benim masamda Hamiline yazılı bir Senet var. 90 gün vadeli onu doldurun ve verin o zaman yollarlar. Bende kısmetse cumartesi günü yola çıkıyorum gelince diğer konuları hallederiz. - Avni " Tamam oldu o zaman biz seni yarın ararız telefon numarasını bırakabilirmisin." - Memed "Tamam yazın 0256 655 25 52, Burası BEM in türkiye şubesi. Ben alel acele firma kurmak zorunda kaldım siparişler epey yoğun bu sebepten dolayıda zaten gemiyi kaçırdım. Keşke araba ve malzemeler benim adıma kayıtlı olmasalardı gemiye koyardım siz italyadan alırdınız." - Avni " Eh o zaman hayırlı olsun başka ne diyelim, yalnız unutmadan. Derneklerden kurslar alehine şikayetler var Lichtensteine 3 haftadır gidilmiyormuş." - Memed "Ha avni doğru bir zahmet Lichten steinla Basel i de sen bir kaç hafta idare edebilirmisin? Nerde kaldıklarını kendileri biliyor. Dernek lerin adreslerinide gene çekmecemden bulabilirsin." - Avni "Tamam ozaman sen sağlacakla gelde yeni kurs planlamasına göre ayarlarız. " Memed Telefonu kapatmıştı. Bizimkiler dakikalarca konuşmadılar. Akıllarından Nerden çıktı bu firma diye geçiriyorlardı. - Dinçer "Arkadaşlar ben gene anlayamıyorum. Obis bana bu gün aradığımda, BEM in hiç bir şekilde problemi olmadığını, sadece ortaklarından biri ile finasproblemleri olduğunu. Bu sebepten dolayı en fazla yüzbin Frank fatura yapabileceklerini. daha fazlasını peşin olarak almalarının gerektiğini söyledi. onlara merkezden gelen talimat böyleymiş." - Alptuğ "Nedemek oluyor bu biz topu topu 20Bin franklık bilgisayar sparişi yaptık. O zaman limitimiz daha var." - Dinçer " Bizim bilgilerimiz doğrultusunda evet, Ama Memed 40 bilgisayar ve diğer bir sürü bilgisayar malzemesi ısmarlamış. Bunlar Avusturya üzerinden direk türkiyeye yollanacakmış. Ve en önemli konu tüm sparişler BEM Elektronik adına yapılmış Memed ağabeyin talimatıyla." - Avni "Durun biraz... Yani BEM'in okulunun nerdeyse 100Bin Fr. borcu var. Birde 100Bin frank bilgisayar sparişi. en önemlisi bütün bu sparişlerden bizlerden kimin 15.11.2006 19:30:00 Copy rigth 2006- Mertol Gürzel 257/359 haberi var? yoksa sizlere söyledide bana mı söylemediniz? Kimin haberi var bütün bunlardan. Ben derimki. Memed isviçreye gelmeli, oturup bir güzel hesaplar yapılmalı. Firmaya olan borcunu artı bizlerin yatırdığı sözüm ona kilitli hesapta duran paralar firmaya yani BEM e aktarılmalı son iki ayda sizlerden aldığı ve derneklere olan şahsi borçları ödemeli, ondan sonra senet menet ne yapacaksa yapsın. Kime ne satacaksa satsın. Bütün bu olan bitenleri tekrardan gözden gecirmeliz. - Dinçer "Ben Avni ye katılıyorum sen nedersin Alptuğ " - Alptuğ " Evet en doğrusuda bu olur zaten benide zor durumda bıraktı söz verdiği gibi bana olan borcunu gecen hafta ödemeliydi, Bu gidişle bankalarla başımız belaya girecek." Sarı Memed'in Đsviçreye Dönmeli...... Herşeye rağmen Perşembe günü Dinçer izin alarak, Avni ile birlikte Obise gittiler, yanlarında Senetide götürdüler. Aslında bir gün öncesi konuşulduğu gibi sadece peşin para karşılığında verilecek olan mallar, ve şube yönetmeninin bizimkiler güvenme doğrultusunda olan iyimserliği doğrultusunda değişti ve Obis BEM e ait olan nerden geldiği bilinmeyen Senedi kabul etti. Fakat şube şefide aman çocuklar dikkat edin 90 günde ödenmeli yoksa isviçre yasalarına göre yedi sene hapis cezası var. demeyide ihmal etmedi. Sarı Memed Senede BEM Elektronik yazarak ve kaşde kullandığı için ikinci imza gerekiyordu. BEM Elektroniğin idare amiri Dinçer olduğundan o da imza atmak zorunda kaldı. 40 Bilgisayarı orada kontrol ettiler ve spariş Avusturyaya yollanıldı Daha ertesi gün istanbul gümrüğüne teslim edilecekti. Memed beyin talimatına göre uçakla transport edilecekti. Ellerindeki senet alınan malın sadece yarısını karşılıyordu. Dinçer ve Avni dün Memedle yaptıkları telefon görüşmesinide anımsayarak. Malların gümrükten para ödenmesi karşılığında alınması üzerine talimat verdiler. Ismarladığı malların hepsini, sattığını söyledimiş ve kaporo aldığınıda belirtmişti. sorun olmamalıydı. Cumartesi günü Avni Dinçerle birlikte Basel'e Bilgisayar kursları için gittiler. Burası Bir Mescid lokaliydi. Kurs arasında ezan okundu, hep birlikte namaza oturdular. ikindi namazından sonra kurs devam etti. Aslında Ne Avni nede Dinçer böyle bir uygulamaya alışık değildiler. Hatta hoşlarına bile gitti, öyle ya isviçrenin her yerinde mescid yoktu hem senelerdir isviçrede hiç ezan sesi duymamışlardı.. Kurstan sonra yöneticilerle bir araya geldiklerinde. Hemen hemen yöneticilerden hepsi Memedin uygulamalarına ve methodlarına karşıydılar, BEM in eğitim planlarını kendileri için daha uygun olduğunu, bir seneden fazla Memedbeyde kurs yaptıklarını ama Çalıştıkları yerlerde Memedbeyin verdiği sertifikaları tanınmadığını anlattılar, tam dışarı çıkacaklarken, geçlerden birisi yanlarına geldi, Başkanın çağırdığını söyledi. Avni ve Dinçer Mescid başkanının bürosuna gittiler. Başkan enteresan bir kişiydi, sürekli dişlerini sıkarak konuşan başını sağa sola doğru tik sel hareketlerle oynatan tam tamına 2. şube memurlarını andıran bir kişiydi. sonradan öğrendiklerine göre bu mescid sağ tarafın aşırı tutuculuğunu yapan bir mesciddi. Başkan Memed beye iletilmesine yönelik ama genede ithar ve tehtid dolu mesajlar veriyordu. Anlaşılan Memed sözleşmeye uymamış, Kurs aidatlarını peşin istediği halde üç aydır kurs lokalinin kirasını vermemişti. Başkan bizimkilerini gözünün tuttuğunu ama Memedle yapılan işlerde daha akıllıca davranmaları gerektiğini de ekledi. Dönüş yoluna Ay ile Konuşan Adam çıktıklarında Avni ve Dinçer aslında çok büyük bir çıkmazın içinde olduklarını seziyorlar ama çıkış yolunuda henüz bulabilmiş değillerdi. Neyapabileceklerini konuşa konuşa geldiler. Bir ara Dinçer, - "Avni ağabey kurs defterlerini gördünmü bunlar bizim kitaplar yani BEM'in senin yazdığın. Memed bunları kendi özel kurslarında nezamandır kullanıyorki. Hem bunların ödemeleri Memedin kontosuna gidiyor sakın ha kira borcunu falan üstlenmeyelim" ..... Akşam Avni eve geldiğinde başı ağrıyordu. Pazar günü Avni Lichtensteina gidecekti ordada Memedin katılmadığı bu sefer BEM'in kursları vardı bir hafta daha erteleyemezlerdi. Fakat söz vermişti folklorada gidecekti. Sabah saat 09.00 da folklorda olacak saat 13.00 da ise lichtensteina yani 160Kmlik yol yapacaktı. Avni içinden <<Dayan Maviş >> dedi. Avni folklora geldiğinde çocuların hepsi neşeliydi Avniyi gene görebilmişler ve onunla çalışabilecekleri için. Ve Semide gelmişti. evet gerçektende Semide ordaydı. Semi bir ara Avninin yanına geldi. Merhabalaştılar. Avni onu tekrar görmekten mutlu olduğunu söyledi. Semide <<Bende>> diyerek tastikledi. Bir ara, mola verdiklerinde Seminin babasıylada Avni konuştu. Bilgisayar kurslarından falan bahsetti. Türkiyedeki fuardan anlattı. Folklorü bu sebeplerden dolayı bir parça boşladığını kabul etti. Seminin babasıda futbol derneğinin başkanıydı. Onlarda bilgisayar kursu planlıyorlardı. Bunu BEM üstlenmeliydi. Avni görüşelim dedi. Bu akşam Lichten stein dönüşünde Avni Seminin babasının derneğine gidebilirdi nede olsa aynı yolun üzerindeydi. Tam Bu sırada Semi Avni kurslara bende gelmek istiyorum dedi. Seminin babasıda toplantı olduğu için o gün erken gitmek zorundaydı ve Semi trenle geri dönecekti. Avni cesaretini toplayarak Sert tavırları olan aslında Avninin çekindiği Seminin babasına <<Đsterseniz Semi folklor çıkışında benimle Lichtenstein a gelsin. Kurs 13.00 de başlayacal 16.00 da bitecek. ordan sizin oraya gelmemiz sanırsam 17.30 olur. Bu teklife Semi sevinçli hareketlerle, Babası ise tamam makul saat 18.00 dede ben yönetim kurulunu toplarım dedi. Semi ile Avninin görüşemedikleri nerdeyse koca bir sene olmuştu. Folklor sonrası Mavişe binerek Lichtensteina gittiler. Yolda sadece Avni BEM den ve Problemlerinden anlattı. Kendi haklarında tek bir söz etmediler. Kurs bitiminde Bodensee tarafında göle manzaralı bir yerde mola vererek birşeyler yediler. Gene Avni ağzını açıp tek laf yapmadı aslında Muştiyi sormak istiyordu. Semide tek bir söz etmedi. çok rahat görünüyor. Gölü seyrederlerken. hatta Avninin koluna giriyor, başını omuzuna dayıyordu. Akşam üzeri Avni Seminin babasının lokaline gittiğinde yönetim kuruluna BEM eğitimini anlattı. Diploma şartların sürecini, fiyatlarını. Başlama günü için dernek araaştırma yapacak ve BEM e bildirecekti. Seminin babası Avniyi akşam yemeğine evine davet etti. Avni yolu bilmediği için Semi ile önden eve gittiler. Semi gene çok sevecen ve gülümser yüzüyle Avniyi dinliyordu. Avni Semiyi daha henüz hiç kızgın yada sinirli görmemişti. Đçeri girdiklerinde Seminin yeni evlenmiş olan ablası ve enişteside ordaydı. Avniyle tanıştılar. Seminin Eniştesi türkiyede öğretmen yüksek okulunu bitirmiş, türkiyenin çeşitli yörelerinde 15.11.2006 19:30:00 Copy rigth 2006- Mertol Gürzel 259/359 öğretmenlik yaptıktan sonra evlenmiş buralara kadar gelmiş, saygı değer bir kişiydi. Aslında mizah anlayışıda Avninin mizah anlayışına uyuyordu kanları hemen ısını verdi. Avni O gece kendini gerçektende kendi evinde gibi rahat ve huzurlu hissetti. Aslında başka türlü hissetmesinede gerek yoktu. Gerçektende Sevdiği kızın eviydi burası. Seminin ailesiyle sonuçta 2 yıldır tanışıyorlardı. Avninin yabancılık çekmesini gerektiren birşey yoktu ortada. Hoş gerçi Folklor eğitmeni olarak ama sonuçta yabancı değildi. Akşam yemeği hazırlandı Seminin babasını beklediler. Avni kendi kendine Acaba Muşti çıkıp gelirmi diye düşündü. Ama aslında Efe görünümlü bir vuruşta dağları yıkacak olan bu adamın böyle bir şeye nasıl müsade edeceğinide pek anlayamıyordu. Avni için bu akşam, isviçrede yaşadığı süreç içinde nerdeyse ilk denilebilecek huzurlu bir aile ortamında yemek yemesi oluyordu. Semi Masanın mutfağa yakın tarafında oturuyor, ne lazımsa koşup getiriyor, ve her seferinde Avniye, o sempatik gülümsemesiyle bakıyordu. Seminin babasının gelmesiyle ardından Seminin annesinin <<Nerde Kaldın?>> sorulu bakışlarından sonra sofraya oturuldu. Yemek arasında Avni gene gülümsüyor, konuşuyor, anlatıyordu ama kendisininde farkettiği bir konuyu Seminin Ablası daha evel farketti. - Avni sen çok değişmişsin! Bilmem ama sanki şimdi çok daha ciddi ve düşüncelisin ne oldu?>> diye sordu. Bu sorunun üzerine masaya bir sessizlik çöktü. Avni uzun süre durakladı. ağzındaki lokmayı bitirdi. Peçeteyle dudaklarını sildi. Yutkundu. --- Abi şimdi nerden başlayacak anlatmaya? semidenmi? izmirli fıstıktanmı, BEM'den mi? işsiz kaldığından daha doğrusu maaşsızlıktanmı? Belkide birtanesinden?... - "Aslında sanırsam bende büyük bir değişiklik yok. Bizim firmanın gidiş hattı pek belli değil. Örneğin ortaklarımızdan biri, işler çeviriyor haberimiz olmuyor, Türkiyeye gittik geldik bir sürü problemler vs. çıktı karşımıza. Anlayacağınız kafam bir sürü cevap bulunması gereken soru ile yüklü sanırsam bundan dolayı bir parça sakin görünüyorum." Avni tam kafamda çözülmesi gereken bir sürü sor var derken, Semi ile göz göze geldiler, Semi gayri ihtiyari gülümsedi ve başını öne eğdi. Sanki Semi olan bitenden kendisininde bir parça suçlu olduğunu hissetmişti. Hem nasıl hissetmesinki Avni Semiye öyle bir bakış bakmıştıki altında sanki koca bir hayat hikayesinin getirdiği sorular yatıyordu. Hoş Seminin ablası aptal değilya oda bağzı olayları sezebiliyordu Semi ile Avninin arasında esen elektrik dalgalarını .. --- Abi aralarında oturuyordur da ondan hani derlerya kapı arasında durma ceyran çarpar diye..... Bu ara anlatılanları dinleyen Seminin babası, Avniye - "Bak Avni ben sadece seni tanırım. Biz bugün yönetim kurulundada aynı konuyu konuştuk. BEM senin adına kurulu bir firma. Yani ilavesinde, senin soyadın yazılı. Bu da bize ve diğer öğrenci ve müşterilere karşı seni sorumlu tutar. BEM vs. zamanla unutulur senin ismin kalır. Bu sebeple ortaklarını çok iyi tanı ve faka basma. Firmanın verilen sözleri senden sorulur, firma adına kim söz vermiş olursa olsun sorumlu olan sensin." Avni kısaca - "Evet biliyorum beni yoranda aslında bu!" diyebildi konunun daha fazla büyümesini istemiyordu, aslında. Kim bilir belki Avni ilerde bu ailenin içine girecekti. Avninin ne kadar aptalca davrandığını bilmeleri işine gelmiyordu. Seminin babası devam etti. Ay ile Konuşan Adam - "Bak avni ben başkalarını tanımam ama izmir esnafının belirli özellikleri vardır. mesela dükkanlarına girince muhakkak birşey almalısın. yada elini verirsin, seni yutarlar. Yada daha içerdeyken senin kim olduğunu unuttururlar. Yani izmirde iş yapmak her kişinin harcı değildir" - "Desenize boşuna gavur izmir dememişler" bu lafın üzerine hepsi gülüştü. Aslında işin mizahı buydu ama Maasadakilerin hepsi çok iyi biliyorduki Đzmir harika bir şehir. Nede olsa hepsi oraya yakın yaşıyorlar. ayrıca insanları türkiye geneline nazaran daha iyimser daha cana yakın. daha ileri görüşlü. Ama bir kere esnafları yüzünden adları çıkmış bu lafın anlamıda eskiden izmirde yapılan ticaretin çoğu rum yada Musevi vatandaşlarla yapılırmış o zamanlarda ağzı yananlar bu lakabı takmışlar izmire. Yemek faslından sonra çav kahve ve pastalar yenildi saatin ilerlemesiyle birlikte Avni kalktı. Eve doğru yola cıktı kapıda herkezle vedalaştı semi ilede vedalaştı. Semiye - "Belki pazarları artık folklora bir süre gelemeyeceğim bu sebepten dolayı sık görüşemeyeceğiz bizim Sarı Memedin ne zaman geleceğine bağlı bu gün gördün ne kadar yorucu oluyor, kendine iyi bak!" diyebilmişti, Kapıdan cıktıktan sonra binanın soltarafına doğru gitmesi gerekiyordu araba binanın solundaki park yerindeydi. Gece karanlıktı. Ay vardı ama bulut tarafından kapanmıştı her ne kadar parçalı bulutlu olsa bile genede etraf karanlıktı. Avni tam sol duvardan dönerek evin arka cephesine gelmiştiki birden Arkadan tahta bir kapı açıldı. Gelen semiydi, Birlikte arabaya doğru gittiler Semi çok heyecanlı ve kıpır kıpır görünüyordu. Avni içinden kendi kendine <<Đstermisim simdi muşti buna evlenme teklifi etmiş olsun bunu anlatmak için bu kadar heyecanklı olsun>> diye düşündü. Arabaya kadar geldiler Avni Mavişin kapısını açtı içine oturdu Semi gene heyecanlı heyecanlı yukarı evlerinin penceresine doğru baktı. Tam Avni iyi geceler diyecekken Semi birden eğildi Avninin dudaklarına tek bir öpücük dokundurdu, yanagını okşadı - "Kendine iyi bak bana daha lazımsın!" dedi, Avni şaşırdı sadece - "Sende bana" diyebildi arabayı çalıştırdı gaza bastı. Avni köşeyi dönerken Semi hala arkasından heyecanla el sallıyordu. Avni gök yüzünde bir den bulutların dağılıp Ay ışığının ortaya çıktığını hissetti. Semilerin oturduğu yer gerçekten çok geniş bir Vadiyi kapsıyordu ve ilerdeki dağlar isviçrenin sessizliğinde sanki Ay ışığının dağlardan gelen yankılarını Avni işitir gibi oluyordu. Tırmanışlar ve Đnişler... Avninin önünde zürihe giden otoban çıkabilmesi için, Semilerin oturduğu vadiyi otobandan ayıran virajlı dağlık yol vardı. Bu yolun en güzel yanı Maviş ile virajları tırmanmak olacaktı. Aslında bu tırmanış ve inişler Avninin bir bakıma hayatını anlatıyordu. Gök yüzünde Ay tam olarak pırıldıyor bir kaç yıldız gene Avniye gülümsüyordu. Avni çok surhatli olarak sanki kaçargibi virajları tırmanmaya başladı 15.11.2006 19:30:00 Copy rigth 2006- Mertol Gürzel 261/359 camı bir parça aralıktı. Dışarda Mavişin lastiklerinin virajlardaki cıvıldısı duyuluyoryordu. Avni nerdeyse tepeye varmıştı. Yamacı aşabilmesi için Avninin önünde tek bir Viraj kalmıştı. Bu virajdan sonra Semilerin Vadisinden ayrılmış olacaktı. Birden son virajın soltarafında, 300m ilerde Avninin gözüne, uçurum tarafındaki bir park alanı belirdi. Avni ani bir hareketle bu park yerinde durdu. Maviş asfalttan toprak zemine girmesiyle Avninin aniden direksiyonu kıvırıp elfrenine asılmasından epey zorlanmış nerdeyse Avni içinde olduğu halde uçurumdan uçarak, bu vesile ilede Avninin bütün sorunlarına çözüm getirecekti. Ama olmadı yamacın yanında durdu. Avni inmek için kapıyı açtığında olanların farkında bile değildi. Mavişin hışımla girdiği toprak zeminde yönü değişmiş araba 180 derece dönmüş burnu geldikleri yöne bakıyordu. Avninin buda pek umrunda değildi. Aslında Avninin yanında başka birisi oturuyor olsa zaten arabadan inerken uçuruma düşerdi. Mavişin sol yanı ile uçurumu ayıran parmaklıklar arasında sadece beş yada on santimetre vardı. Avni <<Şansa bak istesem böyle park edemem!>> dedi ve sırıttı. Avni için sadece "şu an" yani içinde yaşadığı zaman süreci önemliydi. Karşısında sadece parça parça havada yüzüşen bulutlar, uzaktaki dağların zirveleri bir kaç pırıldıyan yıldız ve Ay gözüküyordu. Avninin bulunduğu yerin yüksekliği ve uzakta alçakta olan ay Avniye sanki Ayın seviyesinde havada uçuyor hissi veriyordu. Avni Yamacın yanına gelipte aşağıya baktığında Semilerin Vadisinden 700 ile 800 metre yüksekte olduğunu farketti. Çok uzaklardan Seminin köyünü ve hatta onların evini görebiliyordu. Bulunduğu yerin yakınlarında yolun dağ tarafından, çan sesleri geliyordu. Gece yarısı dışarda uyuklayan isviçrenin mutlu Lila inekleri. Avninin mavişle yaptığı manevradan pek hoşlanmamışlar, anlaşılan huzursuz olmuşlardıki hepsi ayaklanmış, simdide yatacak başka yer arıyorlardı. --- Bana sorarsan inekler artık Lila değil korkudan mosmor olmuşlardır. he. he.he... Etrafta tek bir bina yada ev yoktu. Sadece ineklerin tellerle çevrili otlağı, yol ve mavişin motorundan gelen genleşen Metalin çıkarttığı çıt çıt çıt sesler uzaktan öten uhu kuşlarının uhultusu. Yani aslında inekler ve Avni. Avni bulunduğu yerin ne kadar güzel olduğunu düşündü. Ayın pırıltısı arasında avni kendi yıldızını aradı. ve buldu. Aslında Avni hem aya hemde yıldızlara küskündü. Onlara O kadar yalvarmış o kadar yalvarmıştıki birtanesine haber götürsünler diye bu güne kadar bir şey olmamış. Bunun tersine Belkide onlar Semiyi getirmişlerdi. Aslında Avni kendi kendine gene alay ediyordu. Biliyorduki insan allahtan bir şeyi tüm kalbiyle isterse olur. Önemli olan istenilenin başkalarına kötülük yada sadece kendine özel bir istek olmasın. Nede olsa allaha inanmak herşeyden önce gelir. Avni uçurum tarafında duran Mavişin tavanına sağ ayağını kaldırdı. Arabanın üzerine koydu. elleri ile ayak bileğini tuttu Başını dizine koyarak bacağının üzerine yattı. Bu pozisyonda Avni kendisini yalnız hissetmiyordu. Masada geçen konuşmaları kafasından geçirdi. Avni esasında Seminin babasının anlattıklarını biliyordu. Firma başlarından geçen bir sürü kurulum problemlerinden sonra dört ortak olarak kurulmuştu ama, Avninin soyadı hep ön plandaydı. aynı Obisin seneti kabul etmesindeki sebepte Avninin adı firmanın ilavesi olmasydı. Avni artık yavaş yavaş Ay ile Konuşan Adam idrak ediyordu. şimdi daha iyi anlıyordu neden Sarı Memed Avninin yaşgününü bahane ederek onun isminin firmaya verilmiş olabileceğini. Öyle ya ben hep patronun diyen bir insanın kurulacak firmaya başkasının ismini verdirmesi. Şimdi Avniye bu hareket ve Firmanın AŞ olamaması çok komik geliyordu. Pekiyi şimdi ne olacak. Şayet firma kötü giderde bir sürü borç harç ve en kötüsü öğrenciler onlara dolandırıcı gözü ile bakarlarsa ne olacak. Avni nasıl ve hangi yüzle Semiyi babasından isteyebilecekti. Başka bir değişle ne olursa olsun Kursiyerlerin kurslarının bitirilmesi ilk etapta yapılması gereken işti. Diğer kazanç yolları kapansa bile, nitekim Sarı Memedin türkiyede ne amaçla firma kurduğu bile belli değildi. Hem türkiyedeki firmanın başına kim geçecekti. Kim yönetecekti Avni görünüşe göre eğitimle ilgilenen tek insandı. Sarı Memed ha bire yeni olanak aramak peşindeydi Dinçer daha çok Satışla ilgileniyor Alptuğ ise teknikle. Aslında bizim dört kişininde iş dağılımları optimaldı. Birde Sarı Memed arada bir problem yapmasa ne kadar güzel olacaktı. Đsviçreye geleceği ilk gün onunla oturup konuşulması gerekiyor maddi problemlerin acilen çözülmesi gerekiyordu. Aslında Keşke yeni eğitim binasına daha geçmeselerdi. Eski kiraladıkları yerde kalsalardı aylık 600fr. lık kirayı cepten karşılayabilir ve başka masraf yapmaksızın, kursları bitirebilirlerdi. Nerden de Sarı Memedin planlarına uyup ayda 6500Fr. olan bu binanın külfetine girmişlerdi. Gerçi çıkış verseler 3 ay içinde kurtulurlardı, ama esasında kurtulmakta isteyen yoktu. Uçurumun alt kesimlerinden gelen bir pırıltı, avniyi bir an olsun düşüncelerinden böldü. Semilerin evinin oradan bir araba çıkıyordu, anlaşılan Ablaları evine gidiyordu. Avni Semiyi düşündü onun O gülümseyen heyecanlı yüzünü görür gibi oldu. Acaba burda herzaman bekleyip muşti Semi ilişkisini gözetlesemmi diye düşündü. Sonra <<Saçma>> diyerek düşüncesini bozdu. Öyle ya şimdi Semi olayı bu sefer Avni yüzünden bozulacaktı. Firma vs. bir sürü problemlerden dolayı Semiye soğuk davranmak zorundaydı. Belki bu karar sonuöçta Semininde nikahını uzaktan seyretmek zorunda bırakacaktı Avniyi, genede böyle yapmalıydı. Prensiplerine aykırı geliyordu. Başına bir sürü problem açmış elindeki avcundaki birikimlerini BEM için harcamış cebinde sadece on frank parası olan bir insandı. benzin bitse alamayacaktı. genede savaşmayı bırakmamalıydı. Pazartesi günü okurken çalıştığı Taxi firmasına gidecek gene taxi kullanacaktı. Bir yerlerden para kazanması gerekiyordu. Başka yapacak iş yoktu. Hemde Sarı Memed gelipte BEM'nAvniye olan maaş borçlerını ödese bile ileri görüşlü olup ek kazanç yapmalıydı Avni. Kendi Kendine düşüncelere takılıp kalmış olan Avni birden sağ bacağında bir uyuşukluk ve üşüdüğünü hissetti saate baktığında nerdeyse 45 dakikadır bu pozisyonda düşüncelere dalmıştı. Parmak uçlarını hissedemiyordu. Doğruldu yavaşça ayağını aşağı aldı. Ayağı gerçekten uyuşmuştu. Ayağının üzerine basamayan Avni yere çöktü oturdu. şimdi sanki yürümesini yeni öğrenen bebekler gibi ayaklarını iki tarafa açmış popsunun üzerine yerde oturuyordu. Avni bir kaç dakika sonrası kendine geldi. Arabaya bindi, çıktığı Virajlı dağın otoban tarafından aşağıya indi eve geldiğinde saat on ikiyi geçmişti. Bu arada düşünceleri kafasında geçen bir sürü <<Acaba?>> soruları Avniye neyi nasıl düşündüğünü 15.11.2006 19:30:00 Copy rigth 2006- Mertol Gürzel 263/359 unutturmuş. Kafasında esen fırtınalardan hiç bir sonuç çıkartamaz olmuştu. Aslında Seminin ona bakışları onu öpmesi bile Avniye <<Geridön mesajı>> vermiyordu. Daha doğrusu Avni bunu algılayacak durumda değildi. ---- Ya Abi Avni bütün bu sorunların altından nasıl kalkacak? tüh tamda Semi ile herşey yolunda gidiyormuş gibi gözükürken? Valla zavallı çocuk.. . Pazartesi , ve salı günü Alptuğ Avni ve Dinçer firmanın muhasebesini yapmakla geçirdiler. ne yaparlarsa yapsınlar, son satın aldıkları bilgisayarları geri verip okul için sıpariş edilen bilgisayarlarıda geri verseler ortalıkta en azından yüzellibin Frank açık gözüküyordu. Bu hesabın içinde sadece kurs döneminin sonuna kadar yapılan masraflar vardı. Öğrencilerin hepsi borçlarını ödemiş ve bizim BEM'cilerin öğrencilerine Kursları bitirip diploma verme borçları kalmıştı. Bu kurslar bitecekti ve bitmeliydi, Bu nedenle Sarı Memed gelir gelmez, Bankadaki BEM için açılan Depo hesabını kapatmalı, kendi borçlarınıda ödeyerek Firmaya Para aktarmalıydı. Durum bunu gösteriyordu. Çarşamba günü Avni erkenden büroya geldi. Bir kaç öğrencinin kızgın telefonlarına cevap verdi. Öğrenciler kızgındı çünki, Sarı Memed onlara derse başlarken yanında götürmesi gereken Kurs Kitaplarını götürmemişti. Kimseyede haber vermemişti. Avni dosyaları Perşembe günü posta ile yollayacağına söz verdi. Dosyaların kopyalanması gerekiyordu. Bunlarıda ancak Hr. Lercher'in ofisinde yapabiliyordu. Hem daha ucuzdu hemde zaten antlaşmalarına göre Lercher'in kopyalanan Dosyaların sayısını bilmesi gerekiyordu. Yeni eğitim dosyaları Đsviçre alanında her nekadar türkçe olarak hazırlanmış olsalarda O'nun lisansı altında dağıtılabiliyordu. Yani Lercher'in Kaşesi gerekiyordu. Avni mumuneleri alarak 12 Adet dosya hazırlamak için Lercherin bürosuna geldiğinde, Lerherin sekreterliğini yapan Kızı Avniye beklemesini söyledi. Avni beklerken. Lercher gelerek Avniden Lisans ücretlerini Peşin ödemesini istedi. Avni şaşırdı. Böyle bir antlaşma yoktu. Lercher Gelişen olaylardan sonra başka türlü olamayacağını bildirdi. Avni Kısaca düşündü. Kasada Para yoktu. Avnidede para yoktu. O zaman iş Kredi kartına kalmıştı. Siz hazırlayın ben bankaya kadar gidiyorum dedi. Ve çıktı. Kredi kartının Limitini zorlamak Avninin işine hiç gelmiyordu. Nede olsa bir kaç Aydır kredi kartları ile yaşıyordu. Ama kasadada Para yoktu. Avni <<Neyse nasıl olsa Bu gün Memed geliyor>> dedi. Karttan gereken parayı alarak Lerchere ödeme yapma koşulu ile Kurs dosyalarını aldı. BEM Eğim merkezine geldi. Dosyaları paketledi adresledi. BEM'in posta kutusunu boşalttı. Posta kutusunda olan Sarı ihbar kağıdını da alarak postahaneye gitti. Postahaneye vardığında uzun süre kuyrukta beklemek zorunda kaldı. Ardından Sıra Avniye geldiğinde. Postahanenin elemanının Uster derneğinin yiğeni olduğunu farketti. Bu kızda çok tatlıydı çok sevecen bakışları vardı. Avni paketleri uzalttı kız kontrol ederek aldı. Arkasından ihbar kağıdını aldı ve Avniye bir zarf uzattı. Zarfın içinde... 10 gün içinde ödenmezse iflas makamlarına başvurulacağına dahir yazılmış ve içinde iki ayında meblası olan Kira makbuzu vardı. Ev sahibi hiçbir şey söylemeden BEM i ihbar etmişti. Avni aslında şimdi şokun altına girdi. Simdi ne yapacaklardı. Neyse Avninin aklına <<Nasıl olsa bu akşam Sarı Mehmet burda>> diye düşünce geçti. --Ya Gelmeyse ??.... Đşte şimdi poku yediniz..... << Ya Gelmezse? Ne yaparız biz? >> - Ay ile Konuşan Adam -- Onun ben senden önce söyledim bikerem...... Öyleden sonra Avni hep bu düşüncelerle ve hesaplarla akşamı adeta yor etti Akşam üzeri Dinçer ve Alptuğ geldiler. Memedi sordular daha yoktu. Avni bu gün başından geçenleri anlattı hepsini bir ciddiyet aldı. Ne yapacaklardı saat 21'i geçmiş ne Memedin kendisi gelmiş nede telefon gelmişti. Tam acaba türkiyeyi arasakmı diye düşündükleri anda... Kapı açıldı. Sarı Memed içeri girdi. - Memed " Đyi akşamlar millet. Geç kaldım ama ancak geldim." Bizimkiler Nerde kaldın demeden Memed devam etti. - Memed "Acelem var hemen gelin arabayı kontrol edin bana her şeyin geldiğine dahir yazılı makbuz verin hemen yola cıkacağım. - Avni "Bir dakka geç bir otur şuraya biraz soluklan" - Dinçer " Evet daha muhasebeye bakmadık." - Alptuğ " Memed bana olan borcunu getirdinmi? " Sarı mehmet şaşırmıştı. - "Ne hesabı yapacaksınız bilmiyorum ama hadi yapın" dedi. Bunun üzerine masanın etrafına oturdular. Muhasebeyi izmir masraflarını herşeyi masaya döktüler, Memed ondan hesap sorulmasına bozuluyordu ama içlerinde oldukları durumlardan dolayıda genelde gerçekleri kabulleniyordu. Tüm izmir fuarının masrafları hesaba dökülmüş, Her nedense BEM'in türkiye şubesinin, nasıl ve neden kurulduğuna ve nekadar masrafı olduğuna dahir, ne bir makbuz nede bir çizelge hesaplara Memed tarafından sunulmuştu. Bu bizim BEMcilere her nekadar kafalarında soru işareti bıraktıysada Memedden izmir şubesi için tek bir soru sorulmamıştı. Zaten Memedin izmir fuarı için yaptığı harcamalarda faturasını gösteremediği on üçbin frang açık vardı. Bu para her nedense 2 Hafta içinde uçmuş gitmiş olan BEM in kasasına ayit para idi. Diğer öğrenci hesaplarınıda yani alacaklarını da eklediklerinde Sarı Memedin o güne kadar olan borcu yüz yirmi bin frangı geçmiş oluyordu. --- Yokya! Ay! inanmıyorum ...... Sarı Memed'e eksik olan türkiye harciratının farkını Elden makbuz yaparak imzalattılar. Memed Alptuğ ile ertesi günü buluşup parasını ödeyeceğine söz verdi. Ayrıca gereken parayıda Yarın kendi Banka hesabından BEM in hesabına aktaracaktı. Sarı Memed kesinlikle depo olarak kullanılan parayı çözmeye taraftar değildi. Çünkü, bu paralar Şirketleşmek için gerekiyordu. Sarı Memed bankadadki hesabı çözmek yerine, Đzmirli Sağ holding'ile işleri ilerletim onların Bilgisayar satış noktalarında Obis satmayı planlıyor şayet bunu gerçekleştirdiği anda, Bankadaki paralarla hemen BEM Holding kurulmasını planlıyordu. Bankadaki paraları çözmek yerine, Sarı Memed arabasını feda edip satar ama Depo parasını bozdurmazdı. Zaten Arabasına yüksel bedel ödeyecek olan birini bulmuş ve Ertesi gün tekrar gemiye yetişebilmek için yola çıkması gerekiyordu yani arabayı götürüp satacaktı. Paralar depo da kaldıkça. daha fazla değeri artıyordu bu da firmalar kurulduktan sonra alacakları, kontokorent için önemliydi. 15.11.2006 19:30:00 Copy rigth 2006- Mertol Gürzel 265/359 Ertesi gün Akşamı, Alptuğ geldiğinde Sarı Memedi bulamamış, BEM'in kontosunada sadece 9bin beşyüz frank yatmıştı. Sarı Mehmette hanımından öğrendiklerine göre. Memed arabasıyla türkiyeye gitmiş ve hanımınada para lazım olursa BEM e uğramasını tembih etmiş ne zaman geleceğini de bildirmemişti. Yapılacak tek bir şey vardı Memedi kontrol etmek ve içlerinde bulundukları ay için kira ve telefon masrafları için gereken parayı cepten ödeyeceklerdi. Bu da Avninin gene para alamayacağına işaretti. Avninin kendi evinin kirasını ödemesi için paraya ihtiyacı vardı. Gelişmeler doğrultusunda Avni ya işsizlik kurumuna başvuracak yada Taxicilik yapacaktı. Cuma günü bu doğrultuda harakete geçti. Olanbitenleri öğrencilere, hissettirmeme kararı aldılar. Bir yandan Memede güvenemiyorlar, bir taraftanda ya doğruysa diye düşünüyorlardı. Đçlerinde bulundukları durum belkide gerçekten geçiciydi. Belki bir iki aya kalmaz her şey düzelirdi. Bu kararların alındığında Dinçer ve Alptuğ Türkiyeye malzemeleri götürmek için kiraladıkları arabayı ve içindeki malzemeleri tek tek aldıkları yerlere teslim ettiler. AVIS firmasından 5bin franga yakın bir Fatura ile geri geldiler. Avni işsizlik kurumuna başvurmaya gittiğinde onu yeni problemler bekliyordu. Avnini 15 seneden fazla çalıştığı ve işsizlik sigortası ödediği halde, bu sigortadan faydalanamıyordu. Çünki firma sahiplerinin böyle bir imkanı yoktu. Yani Sarı Memedin Avniye attığı kişisel kazıklardan biri de buydu. Sözüm ona Avniye Jest japıp Yaş günü dolayısı ile Firmanın isminin yanına Avninin soyadını yazdırmasıydı. Şimdi gerçektende Avni Firmanın Statusel sahibi gözüküyordu Yani BEM Demirkol ve ortakları. Bunu Avni nasıl farkedememişti. Đşsizlik kurumundan Avninin aldığı bu cevap karşısındada yapılacak birşey yoktu. Avni Đşsizlik kurumundan çıktıktan sonra, eskiden çalıştığı Bankaya gitti. Bankadaki insankaynaklarına haftafa iki üç gün çalışabilmesi için müraccat etti. Ama hiç şans yoktu bankalar eleman almayı durdurmuşlardı. Bahaneleride körfez savaşı. Burdanda olumsuz cevap alan Avni eskiden çalıştığı taxi firmasına gitti. Orda işini ayarladı ve Geceleri taxicilik yapacaktı. işe gece on ikiden sonra başlayacağı için bu BEM deki işleri aksatmayacaktı. Avni sabah eve gelip on ikiye kadar uyuyacak sonra BEM e gidecek gece kurslar bittikten sonra tekrar Taxiye giderek disko önlerinde ve istasyonlarda müşteri kovalayacaktı. En güzel olan ise avni için günlük yeğmiye ile calışacaktı ve ödemelerini yapabilecekti. Avninin tekrar işe başladığından bu yana üç hafta geçmişti Đşler yorucu oluyordu. Halen Mercedesini alıp türkiyeye gitmiş olan Sarı Memedten haber yoktu. Avniyi üzen olay türkiyedeki şirketin sekreteri Avniyi arayıp Sarı Memed beyin Telefon masraflarını ve kira vs. büro giderlerini BEM den istemesini talep etmesini söylediğini ve çıkan tutarın Fax ile BEM e yollayacağını söylemesi Avniyi bitirmişti adeta. Bu adam Ne yapıyordu? Avni Kıza türkiye ile BEM in hiç bir alakası olmadığını Sarı Memedin türkiyedeki Firmayı kendi hesabına özel kurduğunu bu nedenle sorumluluk üstlenemeyeceğini anlatsada Avni genede yıpranmıştı. Bu Telefondaki kız ve bir kaç elemanda Sarı Memede güvenmiş ve onun yanında Aylardır çalışmışlardı. Belkide maaşlarını bile alamamışlardı. Avni Kıza Bizim kasamız da da sadece bir kaç yüz frank kaldı. Bizde çok zor durumdayız, kelimelerini söylerken nerdeyse ağlayacaktı. Ay ile Konuşan Adam Avni eve geldiğinde çok yorgundu ceketini kenera attı biraz sinirli biraz üzgün ve düşünceli olarak çayını demledi. Mutfakta kuru ekmek kalmıştı bunu çayına batıra batıra yerken aklından. Nasıl olupta bu durumlara düştüğünü düşündü. Evet yani nasıl uyumuşlardı Sarı Memedin anlattıklarına nasıl olupta inanmışlardı. Holdingler kuruluyor Firmalar açılıyordu. Hatta şu anda türkiyede 20Milyona kurulmuş 2 Milyarlık şirketleri bile vardı. Ama hepsi bir balon, öyle bir balonki şişirilmiş, şişirilmiş, patlamaya hazır. Son durumlara göre Anlaşılan o ki Sarı Memedin bir kuruş parası yok. Bir de buna ek olarak Avnilerin yatırdığı 100Bin frank ile ilk yılda edinilen 250Bin frankın üzerindeki öğrencilerin ödemelerinden elde edilen gelirde yok. Pekiyi ama ya Giderleri nasıl ödemişlerdi bu güne kadar. Avni düşündü. Tabiyiki hiç hesaplarını yapmadıkları Çepten ödenekler. Ya bunlarıda toplarsak. Avni yemek masasından kalktı Gömleğini gravatını çıkarttı, Köşesine gitti. Bağdaş kurdu ellerini diz kapaklarının üzerine koydu. ---- Abi ya Avni nezamandır yapmamıştı bunu yani "Keorim" bizim trans dediğimiz olay, Bunu hep Birtanesini düşünürken yapıyordu, bu sefer neden yapıyor acaba? .... Avni "ke-o-rem" vaziyetini alınca kalp atışlarını kontrol edebiliyor nerdeyse kalbini durduracak kazar yavaşlatıyor, Ve kan basıncı adeta vücüduna değil sadece beynine geliyordu. Bu sayede'de kafasını kurcalayan konuları yada Birtanesini aradığı zamanlar onunla irtibate gecebilecegini sanıyordu Yani aslında sanki Avni Keorim olduğu zaman kaderini değiştirebiliyordu. Avni Ke-O-rem vaziyetinde dururken ilk defa aklında ne Birtanesi nede Semi olarak Ke-o-rim oluyordu. Avninin tek düşüncesi "içinde bulundukları durumdan nasıl kurtulacaklar?" dı. Đlk olarak aklından Hayatta ne kadar önemli konular varmış! demek. Bu güne kadar ben hiç bir problem yaşamamışım. Ama bunada çok şükür. Bu günlere kadar rezil olmadan gelebildik. Bundan sonrada allah kerim inancımızı yetirmeyelim bu yeter! diye düşündü. Sonra en önemlisi okulun kirasını ne yapmaları gerekiyordu. Bu konuda ne Avninin nede diğer ortakların tecrübesi vardı. Öyle ya tecrübeleri olsa bu duruma gelirlermiydi. Ama Artık Avni emindi. Türkiyeden gelen telefon artık BEM olayına son damgayı vurmuştu. Avni çözüm düşüncelerine, gelişen olayları tarafsız olarak inceleyip, analize edip, bakması, sonucu en uygun olarak değerlendirmeleri gerekiyordu. BEM için yapılacak aslında iki olanak vardı. Ya kapatılacak, yada finanzman bulunacak ve devam edilecekti. Firmanın devam etmesinin getirileri ve kapatılmasının dez avantajlarını araştırmaları gerekiyordu. Kapatılınca olacakları Avni kestiremiyordu. Şu ana kadar elindeki iki dez avantaj Kurslara devam eden öğrencilerin kurslarını bitirmek ve kira dahil kalan borçlardan kurtulmak, ama bunu dürüst ve ödeme yoluyla yapmaları gerekiyordu. Bunun araştırmasını yapmalılardı.. Avni kalktı yatağına gitti saat 5.00 olmuştu bir kaç saat uyuyup BEM e gitmesi gerekiyordu.. Avni BEM, in bürosuna geldiğinde , saat 1400 olmuştu. Dincer ve Alptuğu telefonla arayarak akşamına gelmelerini istedi. Akşam Dinçerle Alptuğ gelince Durum konuşması yapıldı. Avni' Dincerden Avukat ve Muhasebeci ayarlamasını, ve firmanın bütün durumlarının danışmanlara sorulmasını. Bilirkişilerin ne fikir vereceğini öğrenmesini rica etti Alptuğ da Sarı Memedin Finanz danışmanı dediği kişiyi bulacak 15.11.2006 19:30:00 Copy rigth 2006- Mertol Gürzel 267/359 ve nasıl devam etmemizi soracaktı. Tam bu sırada çekmecede duran Sarı Memedin telefonu çaldı, Bizimkiler birbirine baktılar. Dinçer Telefonu buldu açtı. Konuştu. sonra. - Dinçer "Avni abi burda Memed abinin bankasından arıyorlar Mercedesin Leasing lerinin 6 aydır ödenmediğini, söylüyor ne diyeyim?" - Avni " Yanlışlık olmasın Arabayı Memed peşin almamışmıydı, sanırsam bu Memedin ısmarladığı, 500SLC spor mercedes olmasın?" - Dinçer "Avni abi yok 190 Mercedes için." Ama Dinçer telefonda Arabanın Memed ile türkiyeye gittiğini söylemişti bile. Telefonu gelip kapattığında bizimkilerin bir den kafalarından aşağıya kaynar su ve soğuk su dökülmüş gibi olmuşları. Büroda kimse konuş muyordu bir sessizlik çökmüştü. Öyle ya Memed 500SLC mercedes ısmarladığından falan bahsediyordu. Hatta şimdiki arabasıyla fazla Km de yapmak istemiyordu satılırken değeri daha artsın diye. Dinçer telefondaki kişinin, Arabaya çalıntı muamelsi yapmaları gerektiğini, söylemişti. Birde masanın üzerinde bir kaç açılmış mektup duruyordu. Mektupların biri Ev sahibinden, diğeri Obisten gelmişti. birde türkiyedeki sözüm ona BEM temsilciliğinden gelen Fax.. Yani hepsi hesap yüklü mektuplardı. Alptuğ ve Dincer bu mektupları okudular. Artık durum sonuca ulaşıyordu. yani BEM iflas edecekti hemde Ev sahibinin verdiği 10 gün içinde. BEM iflasın eşiğinde Acılı haberlerin peş peşe gelmesinden bir gün sonra hiç vakit geçirmeden. Dincer ile Avni Ev sahibi ile konuşmaya gittiler Alptuğda iş yerinden izin alarak olabilecek varsayım doğrultusunda Sarı Memedin Finans danışmanına gitti. Akşam üzeri buluştuklarında ise durumlar bir gün öncesinden daha kötüydü. Ev sahibi sadece ödenmemiş iki ayın değil yapılan sözleşme doğrultusunda maximum 6 Senenin kirasını talepedebiliyordu. Elindeki sözleşmeyi fest edebilmek için ise 50Bin işviçre frangı hava parası talep ediyordu. Kira konusunda yapabilecekleri birşey yoktu. Obis ise Senedin bitmesine 15 gün kala, Hapis tehtiti ediyordu. Ya yollanılan bilgisayarlar geri getirilecek yada, borç ödenecekti ama öylede yada böyle, okul için gereken yeni bilgisayarları unutmaları gerekiyordu. Yani Kursları zaten kendi mekanlarında yapamayacaklar, Hatta çoğu kiralanan yere BEM in veya Sarı Memedin borcu olduğu için kiralayamayacaklardı. Acıkta yaklaşık 40 öğrencinin, eğitimi vardı. Bunların kalan 3 Aylık eğitimleri cepten karşılanacaktı. Aldıkları karar doğrultusunda hemen harekete geçtiler. Hemen türkiyeye yani Sarı Memede telefon açıldı. Herzamanki gibi kendisi yoktu veya sekreter orda olmadığını söyletiyordu. Avni ne olursa olsun artık diyerek. 2. Müdürü istedi. Henüz hiç görmedikleri. 2. Müdür ünvanını taşıyankişi ile uzun uzun konuştular. Kirli çamaşırlar ortaya döküldü. Alınan bildi daha kötüydü. Sarı mehmet onlarında başını belaya sokmuş, Borçlandırmış arabasını satacağım diye tuturmuş, illede Gümrükteki malları almak için diretmişti. Şu an da ise söylentilere göre söke taraflarında birilerinin yanındaydı. Ayrıca Havasından geçilmiyor isviçreden desteğimiz var hikayeleri anlatıyor. Kimsede soramadığı için, her telde cambaz oynatıyordu. BEM in ikinci müdürü, Aslında aynı koşullardaki Sarı Memedin türkiyede ki ortağı, olayları duyunca epey üzüldü BEM Her nekadar Avninin Sarı Memedi rencide etmemesine caba harcadıysada, izmirdeki kişiler aptal değillerdi ve Sarı Memedin Ay ile Konuşan Adam yalanlarını anlamışlardı. Avni ile kooerperasyon içinde Gümrükteki malların geri çekilebileceğine dahir talimatı yazacak ve gümrüğe verecekti. Çünki kimsenin Sarı Mehmetin 7 sene hapise girmesi işine gelmiyordu. Nede olsa herkes Memed'in çok miktarda borcu vardı. Bir gün sonrası gerçektende Malların Obise iadesi için gereken talimat türkiyeden geldi. Avni eniştesi sayesinde Yüklü bir Depo ücreti ödenerek Malları Obise doğru geri yollanmasını organize etti. Dincer ve Alptuğ Banka olaylarını ve hesap durumlarını incelemişlerdi. Gerçi Mallar gümrükten geri geliyor, ve Obis aynı üçretten geri alıyordu ama öğrenciler ve kira konusu vardı. Dinçer ve Avni biryerlerden borç alıp açıktan Hava parasını ödeyeceklerdi. Fakat BEM i kurtarmak imkansızdı. Alptuğun gittiği Finanz danışmanı, aslında gerçekten bankada çalışan Finans danısmanıydı ama BEM den haberi bile yoktu. O sadece Sarı Memedin kendi firmasından olan Borçları nasıl kurtarırım diyerek peşine takılan bir banka müfettişiydi yani Sarı Memed, Kendi firmasındanda öğrenemedikleri kadar yüklü bir mebla ile firmaya borçluydu. Bölüm 15 Sarı Mehmedin bir kuruş parası yok Sonuç olarak meydana şu çıkıyordu: Ortalıkta ne Sarı Mehmed'in depo olarak bankaya, şirketi kurmak için yatırdığını para, nede her zaman kendisini göstermek istediği kadar zenginlik yada kendisine ait her hangi bir miktarda para vardı. Sadece borç... Sarı Memed borcu olduğu alacaklı bankaya. BEM Firmasını kendi firması gibi gösterip, yaptığı kazançlarla borçlarını ödeyeceğini söz vermiş. Bankayı buna inandırmış BEM ortaklarının şirketi kurmak için yatırdıkları, ortaklık paylarını da, kendi şahsi borçlarını ödemek için kullanmış. BEM'in bir kuruş kapitali kalmamış ve kasa bakiyesi kocaman bir "0" ı gösterir olmuştu. ------Yaz tahtaya bir daha....... bir gün alırsın hesabı......... Sarı çizmeli mehmet ağa..... gün olur öder hesabı ... Haydaaaaa.... Ben biliyordum böyle olacağını zaten..... Ayrıca Sarı Mehmed yeni Mercedes ısmarlanmadığı gibi, hâlen kullanmakta olduğu ve Türkiye de okutmak istediği mercedesin sadece bir kaç ay taksiti yatırmıştı. Demek ki bankadan borç alması ve kendi istekleri doğrultusunda kullandığı. Ortaklarının ortaklık bedellerini de geriye ödemesi olanaksızdı. Bütün bu olan bitenler sonucunda, şimdi yapılması gereken ve en zor konu ise, bütün bunların öğrencilere aktarımıydı. Zaten öğrencilerde gelişen olayları sezinlemişler, huzursuz olmuşlardı. Dinçer geçti ellerinde kalan, ve Avniye ait olduğu 15.11.2006 19:30:00 Copy rigth 2006- Mertol Gürzel 269/359 için el konulmayan son bilgisayarının başına, her öğrenciye şahsen yazılmış "olağan üstü davet mektubu" hazırladı . Bu mektupla öğrenciler toplantıya davet edilip durum görüşülecekti ve "Zararın neresinden dönülürse kâr" anlamında konu izah edilecekti, onlarla birlikte çözüm aranacaktı. Bu böyle olmalıydı. Bütün bu aksiliklerin üzerine birde öğrencilerin arasında oluşacak dedikodularla uğraşamazlardı. Birde adlarını dolandırıcıya çıkartamazlardı. Tanıdıkları, uzman ve deneyimli kişilere danıştıklarında aldıkları cevap genelde hep aynı oluyordu. Her kes kalıplaşmış gibi tek şey söylüyordu. <<Ya döner sermaye için gereken, eksik mevduat bulunmalı ya da, Zararın neresinden dönülürse kâr anlamında, iflas edilmeli>>. Akşam üzeri Avni Şügi ile buluşup, birlikte göl kenarına gideceklerdi. Gerekirse Avni, Kiradan kurtulabilmek için istenilen miktarı Şügi'den borç olarak alacak, daha sonra ödeyecekti. Avni aynı teklifi abla ve ağabeyine de götürecekti. Dinçer'de babasına konuyu açacak ve mecburen konuşacaktı. Aslında Dinçer beceriksiz yakıştırmasını duymamak için babasıyla konuşmak istemiyordu. Başka bir anlamda olaylar sülale boyunca artacak, büyüyecek, işe karışanlar daha çok olacaktı . Ama elden başka bir şey gelmezdi. Firmaya acilen para gerekiyordu. Başka türlü BEM in sonuca bağlamak imkansızdı. Dinçer ve Alptuğ üzgün olarak toplantıdan ayrıldılar. Sarı Memed'ten hâlâ haber yoktu. saat 16.00 olmuştu, Avni tam büronun kapısını kapatıp çıkacakken, bir den telefon çaldı. Avni koştu telefonu aldı. Beklentisinin tersine telefondaki Sarı Mehmed değil eski çalıştığı bankadaki Güvenlik müdürü idi. Avni'ye yeni bir iş teklifi yapıyordu. Avni'nin banka adına Avustralya ya iki ya da üç haftalığına gitmesi gerekiyordu. En güzel olan haber de Avni'nin bu işten alacağı Ödenekler eski çizelge doğrultusunda yapılacaktı. Yani Avni'ye şu anda borçlarını ödemesi için gereken para miktarı çıkmış oluyordu. Bir gün sonrası bankada buluşmak üzere sözleştiler. Avni Şügi'ye geldiğinde eskisi gibi gülümsüyordu, Şügi'nin meraklı, meraklı "Anlat Avni ne oldu?" sorularının yanı sıra göl kenarına geldiler. Şügi Avni'nin gülümsemesinin altında ne olduğunu soruyordu. Öyle ya BEM in battığını biliyordu ama Avni'yi bu kadar keyifli bulacağını tahmin edemiyordu. - "Olum Firman batıyor sen gene pis pis aynı neydi adı .Tom Cruese gibi sırıtıyorsun. Nedir anlamadım. Olum sen tamamen sıyırdın artık. Yok, yok , Kafayı yedin galiba ", - "Yok daha henüz yemedim sonraya saklıyorum, kafa boşu boşuna öyle yenmez ilerde Limon sıkarak yiyeceğim.... - Şügi Bavullarını hazırla Avustralya ya gidiyoruz!" Avustralya mı? o da Nereden Çıktı? - "Ha...tabii ya.... Aptal değilim ya anladım! Borçlar ödenemeyecek kadar çok... Pılı pırtıyı toplayıp kaçıyoruz.. . Peki olum Türkiye Ay ile Konuşan Adam ye neden gitmiyoruz ki? ... Dur bir dakika ..Düşünelim... Sarı Mehmet orada da başını belaya soktu. Şimdi sizi Mafya Polis falan, tefeciler arıyor.... Tabii ya neden daha önceden düşünemedim..ne aptalım ben.. - " Valla... Şügi müthişsin, Bende bile bu kadar fantezi yok. Aslında dur bakayım öylede yapabiliriz, Hem Namımızda yükselir <Ulan adamlara bak bir sürü insana gelecek vaat ederek okula tıkıp paralarını alıp ortalıktan tüydüler> .... falann derler idare edip gideriz işte.....belki ilerde Politikacı bile oluruz." dedi ve güldü --- Salak neden gülüyorjki daha geçenlerde öyle olmadımı yani.. Şu milletti fabrika Kuracam diye uyutan dolandırıcıyı gerçektende Millet vekili yaptılar, Neydi o Düzbasan... Yan basan... neyse aklıma gelmiyor.. Avni bürodan çıkmadan Şügi ile yaptığı telefon konuşmasından bu ana kadar olan gelişmeleri Şügi ye anlattı. Şügi derin bir nefes aldı. Sonra <<Tamam ulan anca beraber kanca beraber geliyorum>> dedi. Sadece iş bir gün sonrasına Avni'nin bankaya gidip talimatları almasına kalıyordu. Gizli bir iş ise Şügi gelemezdi. Ama Avni'de zaten yaşlanmış eskisi gibi O Bluefire günlerinden eser kalmamıştı. Avni'nin ruhu yorgundu. Tüm bu yaşananlardan sonra Seminin yüzüne bakacak güveni kendisinde bulamıyordu. Öyle ya nede olsa Seminin babasının dedikleri bir bir ortaya çıkıyordu. Adam <<Oğlum dikkat edin daha siz farkına bile varmadan sizi dolandırırlar diyordu. Deli Mahmut ağabeyde ha bire Sarı Mehmed'i kastedip. Bana bakın bu adamı hiç gözüm tutmadı. Bunun için öyle aile içine falan sokulmayacak tiplerden diyorlar>> diyordu. Acaba bu lafın altında ne yatıyordu kim bilir. Neden aile arasına memed sokulamazdı ki. Bu lafı namus suçu işleyenler için kullanılmıyor muydu. Gerçi Deli Mahmut ağabeyin çevresi çok kalabalıktı. Yani "kuş gribi" patlasa CNN den önce haberi olurdu. ---Amma yaptın Reji ya.. Ha!. O na "kuş uçsa haberi olur" derler ve bu bir değim dir. Senin dediğin yeni bir grip salgını. Hah pardon anlatılan zamanda daha Grip mirip Aids vesayre daha moda değildi. Yada Vardıda Medya bilmiyordu. Deli Mahmut belki bilir. ... Şügi ile Avni O gece göl kenarındaki, eskiden Runnerslerle gittikleri yere gittiler. Bu sefer orda beş altı kişilik geç grubu oturuyordu. Enteresan olan, bu gençlerde Türklerdi ve yanlarında kız arkadaşlarda vardı. Çocuklar bizimkilerinin Türk olduğundan habersiz kendi aralarında yüksek sesle konuşuyorlardı. Şügi ile Avni yakınlarında bir yerdeki taşın üzerine oturarak onları dinlediler. Aralarında geçen konu gene kadın erkek konularıydı. Yok erkekler şöyle kadınlar böyle vs.vs biraz sonra konuştukları esas konu ortaya çıktı. çocuklardan biri diğerlerine 30 yaşındaki, erkeklerin artık ihtiyarlamış olduklarını kendilerine flört bile bulamayacaklarını anlatıyorlardı. Anlatan çocukta 26 yaşındaydı. Anlaşılana göre kendisinden çok daha küçük yaşta olan bir kız arkadaşı vardı. Ayrılmayı düşünüyorlardı. Kız Đsviçreli idi. Bu sırada Şügi Avni'yi dürttü fısıldayarak. - "Bak seninle Sisinin durumu" - "Şıişşşt. sus biraz" 15.11.2006 19:30:00 Copy rigth 2006- Mertol Gürzel 271/359 Çocuk, kız arkadaşına şimdiden ayrılmalarını tavsiye etmiş sebebi de kızın okulu bittikten sonra ayrılırlarsa Erkek kendisine bir daha eş bulamazmış. Kızda bu durumu gerçekten benimsemiş. Başka bir eve çıkmış. Bu konuya yirmi yaşlarında bir kızın yüksek ve hararetli konuşması son noktayı vurdu ve.... Aynı anda Avnide bir tokat yemiş oldu. --- Ne oldu Reji kız Avniyi nerden tanıyormuş ki.?..... Olum anlam olarak fiziksel tokat değil... --- Ha anladım abi. şey virjuel yok virtuel... Abi ya bu virtuel entellektuelle akrabamı? - Kız " Benim için zaten otuzundan yaşlıları ile evlenmek olanaksız yani seninki doğru söylemiş Kim ister ki mesela 35 yaşında bir erkekle evlensin düşünsene senin yaşın 25 adamın yaşı 35, sen 40 olunca tam hayatının en hızlı çağlarında iken kocan 55 yok valla ben olsam O adamın yüzüne bile bakmam.... Bu arada Grup kalktı hararetli koşmalarına devam ederek uzaklaşarak gittiler. Bizim ikili, gene Tek başlarına Göl kenarında kalmışlar dolun ayın göl üzerindeki ışıltısını seyrediyorlardı. Bir süre konuşmadılar. Sonra Avni Şügi'ye dönerek. - Avni "Biliyormusun Şügi?, Bizde nerdeyse 30 oluyoruz. Ben bu güne kadar yani Semi'yi görene kadar daha Evlenmeyi aklıma bile koymamıştım. Şimdi galiba Seminin benden neden bu kadar uzak durduğunu anlayabiliyorum. Nede olsa aramızda beş yaş fark var. Belki de bana Moruk gözü ile bakıyordur. Bu sebepten sanırsam evlenme konusuna pek yanaşmıyor her halde. Hem ablasının dediğine göre, Semi benim için annesine " O kadar iyi ise sen evlen demiş." Benim biricik aşkımın düşüncelerine yani aslında bizim Semi ile olan konumuza daha bu gözle hiç bakmadım. Var sayalım evlendik. yürümedi 40 - 50 yaşlarında boşanacaksın. Valla Erkek olarak yandık yani.. Baksana kız ne diyor! Pekiyi o zaman benim gibileri neden Đdeallerini, sadece bir kez evlenmek için ararlar, anlamıyorum." - "Valla seni bilmem Avni. Ben kendi planlarımı yaptım Yaza düğün var. Sana gelince ...... Senin başına ne geldiyse hep senin şu Bitane'ne olan tutkun yüzünden oldu. O kadar kız vardı ki seni isteyen onların hiç birini görmedin. Şimdi de tam istediğini buldun. Ona da yeterince ilgiyi göstermiyorsun. Senin güvercin hikayesinde olduğu gibi gibi bir gün O da uçup gidecek. Sen kalacaksın tek başına. Avni Başını öne eydi. Gözleri dolmuştu. Şügi yine doğruyu söylüyordu. Gerçektende Avni'yi mutlu edebilecek bir sürü kız vardı. Ama Avni ömrünün yarısını Bitane'm diyerek sayıklamış geri kalanını da Semi diye sayıklamakla geçireceğe benziyordu. Avni kalktı yerden bir taş aldı. gölün berrak sularında kaydırdı. Taş tam sekiz kere sekmişti ---- Bunun anlamı Ne? şimdi.... - "Bak Şügi! Doğrusun. Beni bazı saplantıları olan bir manyak olarak tespit etmekte de haklısın. Zaten Bitane mi bir daha bulmam imkansız bulsam bile bir şey değişmeyecek. Tek istediğim onunla havadan sudan konuşmak. Fakat nedense son zamanlarda aklıma getirmeye çalışsam bile, hatta Ke-O-Rem pozisyonlarında bile onun yüzünü göremiyorum. Acaba nasıl gözüküyordur şimdi? onun yerine Semi'yi görüyorum. Benim aslında Seminin Sevgisine ihtiyacım var. Birlikte çıktığımız zamanlarda Aşkı tattık. Sevgisiz de evlenilemez ki. Seversen hoşgörün olur. Bende bu sebepten dolayı Semi'yi zorlamak istemiyorum. Đstiyorum ki bunu O anlasın ve hazır olduğu zaman bana evet desin. Bu da sabrı gerektiriyor bende bu sebepten dolayı işte arada bir çileden çıkıyorum. Avni bulundukları göl kenarındaki taşlık mevki ye doğru gelen , küçük patika yola doğru döndü. Bir az önce burada bulunan gençlerin gittigi istikamette doğru. Adeta Ay ile Konuşan Adam bağırarak. - "Kızım Evlenmek için Yaş değil Sevmek ve istemek lazım. Ama sen bunu, yapacağın bir kaç evlilikten sonra, daha ancak anlarsın ... Hatta belki de sen kırk yaşındayken senin sevdiğin, seni seven adamın 60 yaşında olduğuna baka baka anlarsın...." Şügi kendini tutamadı ve bastı kahkahayı... Avni şaşkınlıkla ona baktı. Şügi Avni yi parmakla işaret ediyordu. Avni üzerine başına baktı "Acaba pis bir yere mi oturdum" diye düşündü - "Şügi ne gülüyorsun? Bir şeymi var?" - "Sana gülüyorum... Biliyordum Kızın dediklerini kafana taktığını. Ve bunun altında Avni kalmaz diye içimden geçirmiştim" - "Valla öyle ya Şügi gerçektende kafama taktım. Ulan biz kadın değiliz ki. 40'ında da zengin bir koca bulalım. sev sende sev mesende fark etmez parası varsa OK deyip oturalım. Kadın olsak muhakkak bizimde peşimizden koşan bir erkek buluruz. Ben mutsuz ve tek başına olarak Deniz kenarında, sandal üzerinde, balık tutarak ihtiyarlamak istemiyorum." - "He. he. Avni diyorum da hani gerçektende Kız olsak şimdi. Sana sarılıp sarmaş dolaş ağlardım. Kadınların nedense böyle bir şey yapmaya hep hakları var. Erkek ağlamaz Erkek kuvvetlidir. Erkek kadınlar çıplak olsa bile bakamaz. Đki erkek birbirine sarılsa hemen inbe falan derler. Ulan düşünsene aslında Erkek olmak ne kadar da zor. Sevdiğine ağlayamazsın. Deli derler. Bir kıza senden çok hoşlandım desen hemen altında sex yatıyor diye yüzüne bir daha bakmaz. - "Bakıyorum Şügi <gemi> olayı hâlen aklında !. Ama dediklerin doğru doğru. Bende geçenlerde kurstan bir kıza, senden pozitif enerji aldığımı hissediyorum dedim 100 de 100 bana karşı döndü. Artık o kadar samimi davranmıyor. Acaba ne anladı? Ben aslında insan olarak seni kendime yakın hissediyorum demek istemiştim. Ama sonuçta ağzımdan yanlış kelime çıktı bir kere. - "Olum şu Avustralya işini anlatsana" Avni ile Şügi kalkarak yakınlarda olan bir Kaffenin yolunu tuttular. Avusturalya Yolculuğu............. Kahveye geldiklerinde kahvenin bahçeşinde dışarda oturdular. Avni gezinin akış planını Şügiye anlattı. Bankanın Avniye verdiği görevinin ne olduğunu henüz Avni tam olarak bilmiyordu ama Sydney denilen bir yere gideceklerdi. Đşleri erken biterse Avni dönüş yolunu Newyork üzerinden yapmak istiyordu. Orada yapılacak olan sadece senede birkez düzenlenen CERT seminarına katılmak istiyordu. Bir nevi dünyayı dolaşmış olacaklardı. Uçak Sydney e giderken Tayland da aktarma yapacaklardı. Bir bakıma Avusturalyadan Amerikaya geçecek şekilde seyahat ederlerse tek, tek her iki ülkeye gitmekten çok daha ucuza geliyordu. Duruma göre plan yapacaklardı. Anzak Mehmedi de Melbourne giderek bulacaktı. Aslında Avni hayallere başlamadan evvel, aklında olan "Acaba bakalım yarın neler getirecek?". sorusu ile yaşadığı bu gün içinde 2 haciz kararı, hiç tanımadığı bir kızdan gelen <yaşlı> tokadı. Bankanın Avniye yaptığı bu iş teklifi. Aslında aynı günde çok şey değişebiliyordu. Avni bu tür 15.11.2006 19:30:00 Copy rigth 2006- Mertol Gürzel 273/359 olayları sık sık yaşamıştı . Bir den Avninin aklına hayatını bir kaç saat içinde değiştiren O iki mektubun geldiği gün geldi. Fakat her şeye rağmen Avninin yinede umudu vardı. Birsonraki Cuma günü, Avni ile Şügi akşam saatlerinde, AU Airlines e binip kendileri için ayrılan Business Klas koltuklarına oturmuşlardı. 12 Saat uçak ile seyahat edeceklerdi. Havalandıkları daha henüz üç saat olmamıştı. Uçakta Şügi orayı burayı kurcalıyor Hosteslerle bildiği kadar ingilizce kelimelerle sohpet ediyordu. Daha doğrusu italyanca almanca karışımı bir ingilizce kullanıyordu. Avni ise koltuğunu geriye yatırmış camdan dışarı bakıyordu. Avninin oturduğu yerden ay gözüküyor du. Bulutlar bu sefer altta kalmışlar Ayın önünü kesemiyorlardı. Avninin Ay'a doğru baktığını ve sessiz olduğunu gören Şügi ona takılmadan edemedi. - "Hey BlueFire haw are yu? ar yu workinggg?" - "Ulan Şügi bari uçakta otururken aynı soruyu sorma. Ama bu soruyu özlemiştim eskiden bankada çalışırken, her telefon açtığında, hep aynı soruyu sorardın. Bende bozulurdum. Keşke gene iş verselerde Daimi olarak çalışsam sende gene telefon açıp "Are you working" diye sorsan." - "O'lum ne bozuluyorsun hemen. Bak bir saattir Aya bakıp duruyorsun gene Ay'la mesaj ayakları falanmı diye sordum. Hem bu metodlar eskidi artık. Şimdi SMS falan var" - "Yok Şügi artık ay'la konuşmuyorum. Küstüm ona. O Tepede durup dünyayı aydınlatmak, Bir de gelen iri gök taşlarına kalkan olmaktan hep benin Bitaneme yolladığım mesajları yarı yolda unutuyor. Ona haber vermiş olsa <<Bak Avni seni hâlâ arıyor>> diye Bitanem beni çoktan bulurdu. Bu şakası.. Ama gerçektende demin benimde aklımdan geçti. Yahu ben elimden gelse Dünyanın gidişatını değiştirebilirmişim, onu bulmak için. Şimdi, Bitanemi bulmak için en küçük çabam bile kalmadı. Bu BEM beni çok yıprattı, Şügi. Zaten ne yapabilirim ki? Şu anda Semiden bile korkuyorum. inşallah döndüğümüzde her şey yolunu almış olurda şu bizim BEM işinin çözümüne gideriz. Yani kazasız belasız bir atlatsak." - "Sahi ne oldu sizin BEM in durumu aradan bir hafta geçti Sarı Mehmed gelmedimi daha?" - "BEM'i kapatmaya karar verdik hoş bu isteyerek değil mecburen oldu. Bana yani Eve 3 Haciz ve on larca ödeme talimatları geldi. Zürich makamlarına iflas için baş vurduğumuzda ise, bize iflas edemeyeceğimizi muhasebe olayında bir firmanın üç beş senede ancak elde edebileceği kâr a sahip olduğumuzu. Đflas edersek dolandırıcı durumuna düşeceğimizi söylediler. Aslında doğru. Gelir giderin en az üç katı. hemde Ortakların hepsi muhasebetik olarak, yani kağıt üzerinde maaşını almış olarak gözüktüğü halde." Kısa bir düşünceye dalan Avni, Bakışlarını camdan dışarı verdi. Uçağın iki katlı olan camınının yansımasında Ay sanki kalb şeklini almıştı. Avni Ay'a bakarak gülümsedi. Ay ile Konuşan Adam "Görüntüler bile aldatıyor." diyerek düşündü. Şügiye anlatmaya devam etti. - "En kötüsüde Şügi Paralar Sarı Mehmette. Bu durum üzerine Haciz memurları Savcılığa suç duyurusu açmamızı şart koştular. Biz Sarı mehmedi her yerde aramamıza rağmen hâlâ cevap alamadığımızdan dolayı, mecburen Karakola baş vurduk. Yazılı toplantı tutanaklarındaki BEM'in ortağını bulmak üzere tükiyedeki Memed'in firmasına verdiğimiz talimatlarımızın, sonuclarının gelmesinin beklenmesi şartıyla verdik. - "Avni bu tutanakları kabul ettilermi bari" - "Aslında kabul edilecek bir resmiyeti yok Haciz kurumuna karşi hepimiz Memed'in suç ortağı sayılıyoruz. Adamlar <<Paraları birlikte Türkiyeye yatırım yaparak burada ki borçlarınızı eritmek istemediğiniz ne malum>> diyorlar. Bir sürü türk burada bu türle ve sosyal sigortaları aldatarak adeta isviçreyi soyuyorlarmış. Biz, Sarı Mehmedi Interpol'la aratıp kahraman yaptırmayalım dedik. Şimdi Alacaklıların hepsi iflas makamına başvurmaları gerekiyor. Bürodaki malzemeler. Benim bilgisayar dahil olmak üzere, firmanın bütün eşyaları Đflası yöneten haciz makamlarınca zapta geçirildi. Birileri ortalıktan götürmesin korkusuyla. Kurs verdiğimiz diğer lokallerden de bilgisayarları topladık. Bunlar zaten Mehmede aitti. Bu halde olduğu halde kursta kullanıldığı için onlarıda zapta aldılar. Ama kapılar falan mühürlenmedi. Biz öğrencilere ve Sarı mehmede yollamak üzere bir ay sonrasına acil toplantı daveti yolladık. Benim için kötü olan Seminin babasıda oraya gelecek. Ablam Sarı mehmedi bulsa dövecek. Dinçer sinirinden Sarı mehmedin resmini kalemle delik deşik etti. Bende nerde bulsam yüzüne tüküreceğim. Adama dokunamıyorum ki..... - "Yok ya Avni o kadarda değil hani o sizin toz kondurmadığınız Memed abiniz değilmiydi.?" - "Ne demessin ? Doğru öyle idi. Birde unutmadan adam benden bir yaş küçük. .." - "Biliyormusun Şügi benim bütün planlarım en az yirmi sene atar. Baksana şu andaki firmanın borcu. pisi pisine imzalanan 5 senelik kira senedide dahil olmak üzre nerdeyse bir milyon isviçre frangını buluyor. Adamı iyice bir döverek benzetsem sakat falan bıraksam alacağım ceza en fazla 5 sene. 20 Sene borç ödemekten daha kolay." - "Yapma Ya!...." - "Allahtan bu iş çıktıda hiç değilse Ev sahibinin hava parasını ödeyip yarım milyondan kurtulacağız. Ha! unutuyordum birde şu benim izmirdeki Nil aradı. Mehmed hakkında hiç iyi seyler söylemedi. Sökede biryerlerde gece alemlerinden falan bahsetti. Bir arkadaşı izmirde bilgisayarcıymış. onlardan duymuş Nâmı epey ünlenmiş. Ama ben gözümle görmeden bir şey diyemem. Bu konu şimdilik dedi kodu dan öteye değil." - "Avni anlatsana. Sana verilen görev ne imiş yani bu sefer Bu iş te ne yapacağız. Yani Avusturalyada." - "Sahi Şügi unutuyordum. Sen tatil yapıp mümkün olduğu kadar etrafta görünmeyeceksin. Ben Bankanın Ortak olmak istediği şirkete, bilirkişi olarak gidip ürettikleri ürünün dünya piyasasındaki durumunu ve kalitesini araştıracağım. Sanırsam, yeterli bilgiyi birifinglerde aldım. Aslında sadece bir kablo firması. ama ışık taşıyıcı kablo. Adamların en az 3 adet icadı ve Patentleri var. Başka yapmam gereken 15.11.2006 19:30:00 Copy rigth 2006- Mertol Gürzel 275/359 de yakın koruma kurallarında olduğu gibi bir kaç gün izlemek. Örneğin ortaklarının günlük durumlarını incelemek, biraz araştırmak. Nereye takılıyorlar, hangi iş ortakları ve bağlantıları falan, Sonradan görme kişiler mi yoksa bilinçli zenginler mi. Ufak çapta hafiyelik, işte. Gerçi insanların özel hayatını değil iş doğrultusunda gerçek olanı araştıyoruz. Şimdilik tam yetki bende. Evet dersem anlaşma olacak hayır dersem tekrar gözden geçirecekler. Düşünsene biraz Benim borcum başımdan aşmış başka birisinin alacağı 180Milyon US doların, verilip verilmemesine karar vermek için beni yolluyorlar. Đşe bak! Şayet kararda zorlanırsam. Bağlantıya geçip yardım isteyeceğim. Bu arada mahali bankaların bilgisayarlarını kullanmakta tam yetkiliyim. Aslında ağrıma giden, bütün bu yolları ben senelerdir biliyorum. Neden bizim BEM işine balıklama atladık. insan ufakta olsa bir araştırma yapardı yani Amma aptalmışım. - "Hah Lafı ağzımdan aldın bende kendi kendime şimdi şuna nasıl yapsamda <<Aptalsın!>> diyeceğim diye düşünüyordum" Avni Şügiye ters ters baktı. Kafasını camdan dışarı çevirdi Aya baka, baka uyudu. Şügi her zaman olduğu gibi neşesi yerinde, uçaktaki kapalı devre müzik kanalındaki Blues yayınını bulmuş, Başını koridora cevirmiş gelen gidenleri izliyor. Tek kelime anlamadığı halde ekranda oynayan filme bakıyordu. Sabaha doğru uyandıklarında okyanusunu geçmişler seol üzerinde idiler. Kalkıp tuvalet işlerini bitirdikten sonra ucağın üst katındaki Bar'a giderek kahvaltılarını yaptılar pilot kabinini dolaştılar. Şügi Avni'yi göstererek, uçak taklidi yapıp --- desene aynen ossuruktan teyyare purrrttrtttrtt... Avni hakkındaki düşüncesini anlattığında, Pilot Avniye uçuş deneyimi olup olmadığını sordu. Avnide sadece pırpır dediğimiz Cesnalarla bir kaç uçuş dersi aldığını anlattı. Kahvaltıda bir ara Şügi Avniye - "Avni seni hiç anlamıyorum. Ammada alttan alıyorsun her şeyi. Senin bir kaç saat dediğin kurslar nerdeyse altı ayı geçmişti. 1985 te aldığın Paraşüt, Delta kursları ardından Marmaristeki Elektrik tellerinden yaptığın Đpli uçuşu da katarsak, o o o o nerdeyse şimdiye kadar, paraları şayet BEM e kaptırmasaydın uçuş lisansı almış çoktan pilotluk yapıyordun. Bunları yapamayan, hayalini bile kuramayan kaç insan var biliyormusun? Örneyin sadece şu anda yapacağın iş. Başkaları bu görevi alabilmeleri için bilmem ne kadar diploma ve imtihana girmesi gerekiyor. Sana göredi tanıdıkları ve yapacağından emin oldukları için ve en önemlisi sana güvendikleri için verdiler. Saydıklarımın hepsini sen, tekbaşina başardın. Üstelik kimse sana destek yada yardımcı olmadı. Sadece köstek olanlar çıktı. Olum bu kadar kendini, küçümseme. Tanı biraz kendini." Bu seferde Avni, Şüginin her şıkıştığında yaptığı gibi umuzlarını kaldırdı suratını muşmula gibi buruşturdu ve - "Hı. .." diyerek yanıtladı ikiside gülüştüler. Đki saat kadar sonra da Sydney hava limanına inişe geçmişlerdi. Uçaktan Şügi nerdeyse bütün hosteslerle yanaktan öpüşerek ayrıldı. Pilotlarda Avniyi nezaketle ile uğurladılar. Sydney gerçektende zengin bir şehirdi. Asya kıtasına yakın oluşundan dolayı, çok fazla Çinlinin çalıştığı hatta 2. Lisan nerdeyse Çince idi. Bizimkiler Hava alanındaki polis kontrolünden çıktıklarında Nerdeyse öylen oluyordu. Anlaşılan buralara fazla türk gelmiyordu. Polisler uzun süre pasaportlara baktılar. Bir şeyler sordular. Tek kötü olan olay ise. Ülkeye giriş formlarının sadece ingilizce olmasıydı. Yani Şügi form doldurmada yaptığı her hata için tekrardan sıraya giriyor Ay ile Konuşan Adam bir daha yazıyordu. Avni yardımcı olamıyordu. Ama Şüginin sempatikliği ordada galip gelmiş. Polis kızın birini bulup Formu doldurtuyordu. Her ne kadar Avni, yardımcı olmak için müracaat etsede onu geri çevirdiler ---- he he he bit tabi bu arada binlerce kilo esrar silah vs. ülkeye girmiştir herhalde. Bunlar bizim garibanlarla uğraşırken. .... Yarım saat bir süreden sonra Valizlerini almıslar, Yolcu çıkış kapısına gelmişlerdi. Hava çok sıcak ve dışarda Avusturalya ya özgün müzikler duyuluyordu. Bizim ikili heyecanlıydı. Yani hayatlarında ilk kez geliyorlardı. Hoş bu sefer Avnin avantajına lisan biliyordu. ve Rusyanın tersine hava epey sıcaktı. - Şügi << Avni olum Antalyaya geldik>> dedi. Önlerinde duran taksi kolonuna doğru yürüdüler. Tam bu sırada yanlarına Avisten bir hostes geldi. Uzun boylu kıvırcık saçlı ama açık gri gözlü olan ve görünüşünden Havaian olduğu anlaşılan bu kadın, Avniye ismen hitap ederek Avni için Araba reservasyonu yapıldığını bildirdi. Avninin Arabayı seçmesi gerekiyordu. Kızla gittiler. Şügi Avniye <<Banka herşeyi düşünmüş oğlum>> dedi Avnide <<Moskovanın acısındandır herhalde>> dedi. Avis'e geldiklerinde Avni Şüginin hayalinde hep olan üstü açık Craisler Calange marka arabayı seçti anahtarları aldı. Kıza yarına kadar nereye park edebileceğini sordu. Arabayı oraya bıraktı. ve Havaiian Fıstığın şaşkın bakışları içinde Taxi durağına geldiler Taksiye binerek Onlar için ayrılmış olan Deniz manzaralı otellerine geldiler. Avni Taksiyle gitti çünki Uçakla 12 saat insanı sanki Dip vurgunu yemişçesine sersem ediyordu. Birde Gece bindikleri uçaktan Gece inmişlerdi. Yani Mahali saat gece idi . Aslında zamana karşı gelmişler bindikleri saat ve tarihte hedeflerine ulaşmışlardı. Bu kafa ile birde kendileri araba kullanmaya kalksalar her halde oteli bulamazlardı. Geldikleri Otel ancak 6 Katlı klasik Ingiliz yapısında bir oteldi. Odalarına çıktıklarında hayretler içinde kaldılar Odalarının 6. katta olmasına rağmen bütün Sydney Beach yani Sahil ve kumsal ayaklarının diplerindeydi. Anlaşılan bulundukları Mevkii de gökdelen yoktu. Şüginin Odası güneye Avninin odası hemen yanı başında olmasına rağmen Kuzeye bakıyordu. Her iki odada Nerdeyse Avninin Zürihteki Evinden büyüktü. Bu sayede bütün şehri görebiliyorlardı. Yorgun Olduklarından Hemen ikiside odalarına kapandı ve arkalarında kalan Saat Farkına alışabilmek için uyudular. Sydney, Asyatik Cenneti...... 15.11.2006 19:30:00 Copy rigth 2006- Mertol Gürzel 277/359 Geçirdikleri uzun yolculuktan sonra ancak ertesi gün, sabahın köründe uyanan Avni, ilk iş olarak Şüginin kapısını Tıkladı. Şüginin homurtulu sesleri arasında kapıyı açmasıyla - "Uyan Ayıcık, Kumsala gidiyoruz" diyerek. Şügiyi uyandırdı. - "Ne kumsalı ya kafayımı yedin isviçrede Kumsal ne arar" diyerek arkasından esnedi daha doğrusu Otelde kalan diğer kolu komşu oteli ayılar bastı dedirtecek kadar kükredi. Ardından Avni gülümseyerek Odanın Perdelerini açtı. Şügi Sersemliğin tesiri altında - "Ha sahi biz sahi şimdi Avusturalyadayız değilmi" dedi. Avnide ona - "Yahu Şügi Ayıların kış uykusundan uyanmalarının zor olduğunu bilirdim ama senin yanında hiç kalır diyerek" takıldı. Şüginin Runners lerdeki lakabı Küçük Ayı idi. O anda akıllarına Büyük Ayı geldi. Runnerslerdeki Büyük Ayısı Amerikada bir yerlerdeydi. Şügi "Bende Adresi" var dedi ve Avniye uzattı. Her ikiside Amerikaya geçtiklerinde eskilerden birilerini görme sevincinde çocuk gibi mutlu olmuşlardı. Avni Şügiye latife yaparak. - "Büyük Ayı. Kara-Lahanada oturuyor". - "Avni oda neresi?" - "Ya bilmiyormusun Temelle idris Avusturalyaya geldiklerinde Kara-Lahana ekmişler. Gelen giden bu hiç görmedikleri Bitkinin ne olduğunu sormuşlar onlarda Lazca KaraLahana yani "caralaana" demişler, Gel zaman git zaman olmuş adı Caroline, Sonra Temel idrisle kavga etmiş gitmiş uzaklarda Kendine bir Lahana Tarlasıda o açmış. O günden bu Güne Caroline Eyaleti ikiye bölünmüş, Kuzey-Caroline ile Güney Caroline. Yani "Nord-caralaana" ile "Süd-caralaana" " - "Tamam, tamam anlatma Laz Lahanaları yiğip çok osurunca da görenler "Laz ve Gaz" diye diye "Las-Vegas'ı Kurmuşlar biliyorum." Birkaç Benzeri Fıkra eşliğinde bizimkiler Otelin Restoranına Kahvaltı etmeye indiler. Avninin, ve Şüginin üzerinde Esoftmanları vardı. Hedefleri Kahvaltıdan sonra biraz koşmak ve Başlarına Neler gelecegini bilmediklerinden dolayı Avniden gene BlueFire olmasını sağlamak. Kahvaltıdan sonra, bizim ikili hemen Otelin arka kapısından, Havuzun yanından geçerek, gözleri şaşı olmadan. Kumsala vardılar. Avnin gözünde Marmaris hatırası özel tim'in fiyakalı gözlükleri vardı. Şügide Kolunu zapt edebilmek için özel yaptırdığı kemere takmış, tam bir koşu alemine bürünmüş olarak, kumsaldaki taş zeminden özenle yapılmış koşu yoluna çıktılar. Hem koşuyorlar, hemde şaşkın şaşkın etrafa bakınıyorlardı. yanlarında patenli şortlu birçok güzel kız adeta "Blendax" Reklamı yaparcasına koşuyor, kumsal boyunca uzayan bu yolda, Đri yarı adamların çalıştıkları Barfix, Adele geliştirmek için kullanılan aletler, bir sürü küçük gruplar toplanmış Rap, Elektro dans, Kaykaylarlar oyalanıyorlardı. Kumsal çok geniş hava çok sıcaktı. Kıyışeridi gözlerin ulaşamayacağı kadar uzak, Kumsal ve yol boyunca 4 tekerlekli Motosikletli ve Bisikletli kısa şortlu polisler devriye geziyordu. Bir ara soluklanmak için durduklarında, Bisikletli, kadın polislerin sexy uniformalarını kasdederek Şügi avniye Ay ile Konuşan Adam bakarak <<Abla benide tutukla işgence yap kölen olayım>> dedi. Avni kendini tutamayarak kahkahayı basınca Kadın Polisler bizimkilere şüphelenerek baktılar. Ama problem çıkmadan yollarına devam ettiler. Dönüş koşusuna başladıklarında ise Kıyı şeridei yerine Arabaların kullandığı yoldan geldiler. Sebebi Avni Kiralık arabayı alıp işe başlaması, gerekiyordu. Bu arada etrafı tanıyıp Trafik işaretlerini anlamaya çalışıyordu. Kiraladıkları Arabayı Şügide kullanabileceğinden ötürü Oda pür dikkat Levhaları inceliyordu. Buradaki Trafik kuralları ve işaret levhaları Avrupadakilerini pek tutmuyordu. Otele gelip öylen yemeginin, domuz olmayan kenarından yedikten sonra Bir taksi ile Hava alanına Araçlarını Park ettikleri yere gittiler Şügi'in hep almak istediği bu arabayı aldılar. Ve Şügi direksiyona kuruldu. Akşama kadar Şehrin en cüzi bölgelerine kadar gezdiler. Çin restoranında yemek yediler. Zencilerle Basketbol oynadılar. Siyahiler ha bire kendine "I am white nager" diyen yani "Beyaz Zenci diyen" Şügiye bayıldılar, Gerçi tek kelime anlaşamıyorlardı ama el kol hareketleri ile nerdeyse dost olmuşlardı. Gece yarısı Otellerine dönmüşler, Bu arada filimlerde gördükleri herşeyin tadına varmışlardı. Yani Avusturalyan kültürünü tanımışlardı. Avninin en çok hoşuna giden etrafında Bizim tatar kızlarını andıran bir sürü Fıstık tek anlamla Süper gözüken, Havaii kökenli hatunlar olmasıydı. Avni'nin "Tatar kökenli Avusturalyalılarıydı" bunlar. Bu kadar Havaiian ve Havaii linin yanında Avni Gecen Hafta Zürichte gecen konuşmayı nerdeyse unutuyordu. Yani Kırkından sonra Erkeklerin şansı yok konusuna. Şügiye bir ara takılan Avni. Gece otel odalarına gelip camdan ışıl ışıl olan kumsala baktığında. - "Şügi diyorumda. Herşeyi unutsakta, Şurdan yani "Tatar kökenli Avusturalyalılardan" En yeşil gözlüsünü alıp Burdamı yaşasak" --- Valla Avniden bu güne kadar duyduğum en mantıklı kelime Bu ya vawww abim benim. .. - "Bırak ya Avni boş ver ben Nur'umu bunlara tercih etmem. Hos Sende Semiden vazgeçmezsin. Baksana Birtanenden ancak Seneler sonra ... Pardon hatırlatmak istemedim" Aslında Bizim ikili hala Hedeflerine sıkı sıkı bağlıydılar. Ne Avni zorlukla savaşmayı bırakıp kaçardı, Idollerinden vazgeçer di. Nede Şügi Araştırma Başlıyor Sabah Altı gibi kalkan Avni, her zamanki sabah koşusu ve exersizlerini yapmak için dışarı çıkıp, Güneşin Karadan kalkışınını izledi. Geceden kalmış insanlar kumsalda Pikap arabalarının arkasında gece aşırı çalışmadan --- He? dolayı, Kadın erkek 15.11.2006 19:30:00 Copy rigth 2006- Mertol Gürzel 279/359 tepinmesi birde kok vs. Alkol uyuşturucu almanın ektisiyle, uyuyorlardı. ---- Ha. Anladım zelzele olayları... Avni Barfix demirlerinde Rusyadaki hatunu aratmayacası teknik hareketlerle sallanıyor dönüyordu. Yere Konduğunda. Bir parça Tai Chi ve Ke-O-Rem yaptıktan sonra, Şügiyi uyandırdı, odasına çıktı. Duşunu yaptı. Gravat ve takım elbiselerini kuşandı. Şügiyide alıp kahvaltıya indiklerinde Şügide damatlar gibi giyinmişti. Kahvaltıdan sonra Arabalarına binip, Đsviçredeki bankanında ortaklığı olduğu Mahali Bankanın Merkezine gittiler. Avni oradaki sorumlularla kendini tanıştırdı. Şügi dışarı çıktı, Ortalıkta dolaşaçak ve dışardaki Bankaya yakın Star Buck kafesinde Avniyi bekleyecekti. Avniye sadece Adresler gerekiyordu. Avni ilk olarak kişileri Araştıracaktı. Nerde oturdukalrını, sonra obje olan firmanın etrafını araştıracak, gerekirse müsteri olacaktı. Ama allahtan Ajan olarak oraya işci vs. gibi girmasine gerk yoktu. rutin bir araştırma, olduğundan dolayı, zaten herkezin Avninin geleceğinden haberli olamsı, Avninin işini kolaylaştırıyordu. Ama genede Avni Analiz düşüncesi ile, önden tanışacağı kişiler hakkında bilgi toplamalıydı. Kimliğini gösterince Avniye sanki FBI ajanı gibi davranıyorlar, her türlü bilgiyi sunuyorlardı. Avni ilk olarak Firma sahiplerinin kimliklerini araştırarak işe başladı. Ortaklardan en çok söz sahibi olan, Hintli bir kişiydi, Okulunu Harward da bitirmiş başarılı bir elektronik mühendisiydi. Avni Bu adamı araştırdıkça hep kendisi aklına geliyordu. Türkiyedeki hayalleri, isviçreye geldiğindeki hedefi, Avninin talihi yaver gitmemiş kısmet bu hintliye vurmuş o başara bilmişti. Bu sebepten Avninin ilgisini, çekmişti. Gerçi Adamın Yaşı Avniden 3 yaş daha büyüktü. Genede başarmış Firmanın eli kemiği olan Teknolojinin hızla ilerlemesinde en önemli konu olan, cam eliafı üzerinden elektrik akımlarının geçmesine, ışıkla gelen impulsları, Elektrik akımına ceviren yansıtıcıları, keşvetmiş, Bulmuş, ve kendi adına patentini almıştı. Kullanılan Bilgisayarların hızla ilerlemesinin yanı sıra, belkide Avusturalyadan çine yapılan telefon konuşmalarının, isviçreden türkiyeye yapılan telefonların, saniyesel gecikme yapmadan iletişim sağlamasının temelinde bu Adamın keşifleri yatıyordu. Avni dışarı Çıktığında Şügiyi Kafede her zamanki gibi etrafındakilerle sohpet ederken buldu. uzaktan bakınırsa sanki Şügi onlarla Đngilizce konuşur gibi gözüküyordu. Ama nece konuştuğunu anlamak imkansızdı. Fakat genede iletişimi gerçekleştirebiliyordu. Avni Şüginin yanına geldiğinde. - "Wood Leigth too goffe and sam peç of oaks " diye sordu. Avni gülmemek için kendini zor tuttu, Servisçi kız yanlarına gelmişti. - "Ormanla la, goffe ve Kok's gibi dediğin şeyin sincapla ne alakası var anlayamadığım ama galiba sen bana Kahve ve kek yermisindiye sormak istedin. Alayım bari." Şügi Servis çikıza döndü italyanca kahve ve kek istedi kız anladı gitti getirdi. Şügi Avniye - "Ulan burda sen gittiğinden bu yana ingilizce ögreniyoruz. gelmiş birde alay ediyorsun." - "Tamam onu anladımda pekiyi neden ısmarlamayı italyanca yaptın" - "Hah işte şimdi şiştin olum O italyanca değil bikerem ispanyolca, Burası nerdeyse her kes ispanyolca anlıyor." --- Demek Şüginin iletişim kurabilmesinin ardında yatan sır bu.... Akıllı bir çocuk... insan zaten girgin olmalı girgin olunca herşeyi başarır....... Avni Bankadan elde ettiği bilgileri anlattı. Firma sahibi olan bir türlü ismini Ay ile Konuşan Adam söyleyemediği padagami diye kısalttığı adamı. Şügiye anlattı. Anlatırken gene gözleri doluyor, Nerdeyse kendi şanssızlığına lanet ediyor, ama bu adama karşı duyduğu hayranlığı da gizliyemiyordu. Ne kadar da güzel herşeyi elde edebilmişti. Şügi Avninin sırtını sıvazladı. - "Senin için iyi oldu, be Avni nerden baksan senin hayallerini gerçekleştirebilmiş olan bir kişinin. Dış görüntüşünü görmüş oldun, acaba ne zorluklardan geçmiştir. Bu duruma gelene kadar." - "Evet sanırsam öyle ama benim en çok bozulduğum olay; Avusturalya da kökenin ne olursa olsun, gerçek vatandaş gibi ilgi ya da aynı derecede yani yerlisiyle eşit zorluk görüyorsun. Đsviçredeki yabancılar yapılan 2. sınıf muamele burada yok baksana adamlar daha UNICEF'in çocuk haklarını bu sene kabul edip, kökeni, dini, ve rengi ne olursa olsun aynı muamele yapılma haklarına imza attılar. Yani şimdi olsa beni kimse okuduğum okuldan alamazdı. Hoş gerçi okuldan ayrılmamı bildiren mektupla Birttanemin beni istemediğini bildirdiği Mektup aynı gün gelmişti ama, Kendime güvenimi yitirmeseydim ben onu bulurdum. Sonuçta ben bu hiç görmediğim adamı taktir ediyorum." - "Oğlum birde Bankaya vereceğin raporda seni etkileyip gerçeklere göz yumdurmasın?" - "Bu varsayım söz konusu bile değil. Banka şu anda vesile olup benim geleceğimi kurtarıyor. Yani Kredi mredi olsada BEM olayını ak yüzle bitirebileceğiz. Buna Müdür resmen ve yazılı olarak söz verdi. Onlara hiyanet edemem." ---- Ya anlamadım gene..?! Müdür yazılı söz verirken resminimi çekmişler? Yani resmen yazılı söz verdi dediya Avni ondan ... Neyse..... Evet Avninin buralara ve hiç alışık olmadığı göreve atanmasının sebebi daha değişikti. Banka Avniyi istiyordu. Yani Burada bulunmaları, bu müfettişlik vazifesini yapabilmesi sadece Avninin bankaya karşı verebildiği güvenden dolayı gerçekleşiyordu. Buna karşılık Avni zaten içinde oldukları durumu bilen komisyondan Kredi talebinde bulunmuştu. Onlarda kabul etmişler bir yandan Avninin Firması gibi gözüken BEM'in sonuç işlerini düzene sokmaya ve Garantörlük yapmaya başlamışlardı. Bunu Dinçer EMail Yolu ile Avniye rapor ediyordu. Dış görünüşünde ne olursa olsun Avninin iç dünyası halen BEM ve Semi ile doluydu. Her gece saat 2 lere kadar bekler ve isviçredekilerin uyanmasını beklerdi. Şügi ile Avni kahvede bir saate yakın oturduktan sonra kalktılar, Hava akşam üzeri oluyordu. Avni Firmanın sahibi olan bu adamın, Evine yani oturduğu mahalleye, ardından Fabrikanın yerine bakmak istiyordu. Karşısındaki kişi hakkında ne kadar bilgi toplarsa O kadarda bu kişilerin karşısında dimdik ayakta durup başı önde zavallı gibi dolaşmayacaktı. Bizim hintlinin evine geldiklerinde, önünde durmadan geçtiler. 50 Metre ilerisinde evin karşısında durdular. Etrafı incelediler. yaklaşık bir saat kadar kaldılar. Adamın evi ev değil adeta satoydu üç katlı. Binanın Yol cephesinden bakıldığında sağ taraftan girişi olan, büyük bir ev idi burası. Fazla şatafatlı süslü değildi. Gayet düzenli ve şirin görünümlü bir evdi burası, Birde Arabanın giriş yerine yani garaj kapısına bırakılmış olan üç tekerlekli pisiklet evde küçük bir çocuğun olduğuna işaret ediyordu. 15.11.2006 19:30:00 Copy rigth 2006- Mertol Gürzel 281/359 Kooperatif binalarına benzeyen bir mahalleydi burası. Evlerin çatısının Gıri renkte ince kaplamalarla yapılmış olmasıydı. Çok lüx ve modern bir yapıya benziyordu. Ağaçlandırılmış çok geniş olan yolun kenarlarında araba ile durabilecekleri park yerleri vardı. Yol boyunca sağlı sollu Binanın arka cephesinden 50 60 metre genişliğinde ağaçlık bir serit geçiyordu. Bu ağaçların arkasında ise Stadyum vardı. Avni ile Şügi bu stadyumun içinide dolaşmayı ihmal etmediler. Bir kaç kilometre arkalarında ise küçük bir göl vardı. Küçük dediysek Avusturalyan ölçülerine göre küçük yoksa zürich gölünün en az iki misli. Avninin Beklediği görüntüde buydu zaten. Ardından Fabrikanın bulundukları mevkiye gittiler, Esasında Avninin işi epey çoktu. Avniyi Bu fabrikada 2 gün sonrası bekliyorlardı. ve O günün akşamı Yazdığı raporları Đsviçreye aktaracak, ardından da hemen ertesi günü sözleşme imzalanacak ve Avninin işi resmen bitmiş olacaktı. Ardından da ver elini Melbourn Anzak Mehmedi ziyaret sonrada Melbourd dan uçakla Karşı kıtaya yani USA caralaaana. Büyük Ayıya ziyaret. Aslında serüven, Yani Tatil O gece Şügi ile birlikte şehri dolaşırken bir kebab salonunu keşvettiler. Bizimkiler "Allah allah naaraları ile sanki istanbulun fethindeki cengaverler gibi, salona girdiler. -- He?!! Yani çok sevinerek, Hemen Şügi kendisinin Hataylı olduğunu belirterek bol acılı, içinde herşey olan bir dürümle, sanki kıtlıktan çıkmışcasına, ikişer porsiyon, yanında da ayranı götüre verdi. Avni buna karşılık sade bir dürüm istedi. - Satıcı "Abi dürümün içine acı yada yoğurt sosu ile salata istermisin" diye sorduğunda - Avni "Yok sağol.. Ben bugün sadece döner yemek istiyorum, ama yanında salata olursa oK dedi. - Şügi "Ya Avni yapma bunu. Herseferinde adamları hep şoka sokuyorsun!" - Avni "Sen öyle san. Dönerin içinde ne varki saklıyorlar. Yani döner alıyorsun Yok yoğurt sosu, yok salata, yok soğan, movan. Döner yediğini anlamıyorsunki. Hem bak Burda bizim köydeki gibi değil Halis Yaprak döner yapmışlar." - Satıcı "Abi valla dediğin aslında doğru milletin burda damak tadı kalmamış. Birde Avusturalyalılar Yoğurt sosunun üzerine Ketchup döküyorlar. Dediğin gibi Dönerin hakkını vererek yiğen fazla kalmadı. içine döner koymasak kimse farketmeyecek." Hepsi gülüştüler. Havadan sudan bahsettiler Şüginin anlattığı hikayeleri dinlediler. Sonra Bir ara Avni, biraz da iş diyerek, Buraya gelmelerinin asıl nedeni olan Fabrika hakkında bilgi aldı. Yani orda çalışan türk varmı vs. gibi Dönerci, aslında şemsettin diye birisi şöför olarak çalışıyor dedi. ve işinden çok memnun olduğunu. Hatta Fabrika sahiplerinin işçileri ile ahenk içinde çalıştıklarını. Patronların çalışanlarla birlikte düğün vs. gibi sosyal faliyetlere katılmalarının, önlüklerini giyip atölyeye inmelerinin alışa geldik olaylar olduğunu anlatıyordu. Hatta birgün hintli olan patron şahsen şemsettin ağabeyle dağıtıma çıkmış bir muavin gibi malları boşaltmış diyerek ilave etti. - Şügi "Hah bak seninkisi ilerde işsiz kalırım diye alternativ işlerde öğreniyor." - Avni "Güleyim bari. Adam ne kadar güzel işte ürettiği malların müşteriye teslimine kadar araştırıyor ve üretimle şahsen ilgileniyor Bu da rapor etmeye değer bir olay sanırsam bu iş olacak. Ulan keşke bizide izleyip inceleselerdi BEM in başına bunlar gelmezdi." Akşam Otele erken geldiler. Avni ön izlenimlerini, Raporlarını yazıya cevirdi. Đsviçreye Faxladı. Raporunda Bu kişinin gayet normal ve evine sadık bir eş olduğunu Akşam yemeğinde zaktiyle evine geldiğini, Fabrikadaki işçileri ile ve üretim ve dağıtım Ay ile Konuşan Adam konularındaki kaliteyi yükseltmek için şahsen çalıştığını denetlediğini ve kazancının bu kişiyi şımartmadığını nezih bir hayatı olduğunu bildiriyordu. Gecenin üçünde telefon geldi. Đsviçrede saat sabahın dokuzuydu. Đsviçredeki banka Avninin ertesi günü yollayacağı raporları bekliyordu ve prensipte yapılacak sözleşmeye OK kararı verilmişti. Bir ara Bankanın Invesment (Yatırım) kolundan sorumlu olan müdür. Avniye - Müdür "Herrn Avni, yolladığınız raporları okuduk. sağolun. acaba 6. hissiniz ve ne diyor? Duyduğum kadarı ile sizin çok kuvvetli ileriye dönük sezgileriniz varmış." - Avni "Bence bir insanın çalışma sitili ve çabası yerine oturduysa, ve görülen şu ki azmettiklerini elde edebilen biri. Ben şahsen bir sene içinde gelirlerini iki misli yapacaklarına daha ne ürettiklerini bilmeden inanıyorum dedi." Telefonda Avniye ayrıca uzun, uzun BEM in durumu hakkında bilgi verdiler. Avninin içi rahattı. Avrıca Avni işi bittikten sonra, masrafları Harcirat çizelgesine dahil olmak üzere 1 Ay daha kalacak, gelmeden önce New Jersey deki dünya Internet Security konferansına da katılacak, sonra döneceklerdi. önlerinde olan zaman içinde ne isterse onu yapacaktı. Bu bankanın işinede geliyordu, çünki Bu seminara başka birini, yada Avniyi isviçreden gönderseler, Yolmasrafı falan Avninin orda 1 hafta daha kalmasından daha pahallıya gelecekti. Başka bir değişle Avni Tekrardan Banka elamanı oluyordu. BEM in resmen kapatılış işlemleri biter bitmez Gene eski bölümüne onun yerine alınan Grup şefininde şefi olarak işe başlıyordu. Banka kendisini içten reorganize etmiş Đç system Security ve Dış yani Internet Security olarak çalışan her iki grubu Avni çatısı altında birleştirmeyi planlamışlar bu sebepten dolayıda Avniye yatırım yapıyorlardı. Bunları Duymak Avniye çok büyük bir his ve kendine güven verdi. BEM in öğrencileri ile yapılacak Toplantıdan bir hafta öncesi isviçrede olup BEM'in son işlemlerine imzasını atacaklardı. --- Yani Gömülürkenmezara son gülü atmak gibi bişi.... Karar Günü .... Firma teftişte...B’tanem... Sabah kalktığında Avni saat 8 olmuştu Şügi kalkmış kahvaltıya inmişti. Avnide Şüginin yanına gelerek kahvaltı yapacaklardı. Kahvaltıda Avni günün planını Şügiye anlattı - "Avni ben bugün burda takılayım sen işlerini yap!" dedi Avni Gelecek iki hafta daha burda olduklarını Şügiye anlattığında Şügi sevindi. <<Dur ben bunu haber yapayım.>> Dedi ve ekledi <<O'lum sen bankaya bende Nur'a Rapor veriyorum>> dedi <<hem isviçredekileri de arayıp Büyük ayının tam yerini öğreneyim>> Avni dışarı çıktı elinde dolaşması gereken Investisyon yapılacak firmanın iş ortaklarının listesinde en az on adres vardı. Avni bunların hepsini bir günde dolaşması imkansızdı ama Palaminin şahsen üniversitelerde Seminarlar verdiğini biliyordu UCLE üniversitesine gitmesi gerekiyordu. öyleden sonra saar dörtte Firmaya resmen gidecekti. Akşam saat kaçta gelecek belli değildi. Yola cıktı. otelin önünde duran kiraladıkları arabanın üzerini uzaktan komandoyla açtı, biraz bekledi, ceketini arka koltuğa gayet bir türk gibi attı. Bu sırada Otelin Bodz Guard'ı yanına gelerek 15.11.2006 19:30:00 Copy rigth 2006- Mertol Gürzel 283/359 hırsızlardan Avniyi uyardı. Ceket anında uçabilirdi. Yani rüzgardan değil, uzun Havaiian kollardan dolayı. Yani aslında Bu kadar mesut ve gösterişli şehirde, Avusturalyanın her büyük şehrinde olduğu gibi, aşırı şekilde yan kesecilik ve Hırsızlık insan gaspları sıkça görülen bir olaydı. Avni üniversite ile bir kaç firmayı ziyaret etti, Ardından Fabrikaya gitti. Fabrikada Avninin geleceğini bildiklerinden çok samimi bir karşılama onu bekliyordu. Fabrikanın Tozdan arıtılmış ve en gizli tutulan bölümleri olmakla birlikte her yerini gezdiler. Gerçekten kaliteli üretim yapan HighTech bir yerdi burası. Hatta Pentagon ve NASA ya da üretim yapılıyordu. Avni Firmayı dolaştıkça Bankanın neden bu kadar bu Firmayı önemsediğini alıyordu şimdi. Ona verilen Avniye hediye gibi gelen mebla Bu fabrikanın geleceği yanında buğday tohumundan bile küçük kalırdı. Müdürlerle görüştü. Ardından O büyük an geldi. Bay Palami, Yani Fabrikanın sahibi ile aynı masada makamında oturdular. Bir hintli için çok yakışıklı olan bu adam Avniden sadece bir kaç yaş büyük olmasına rağmen çok sevecen ve mutlu gözüküyordu. Masasında Avninin göremediği Aile fotorafı vardı. Avni içinden adam Nasıl mesuttur baksana Aile fotorafı bile iş yerinde baş ucunda duruyor diye düşündü. Bu kişi sadece Avninin istediği mesleği yapmakla kalmamış Dünyaya büyük bir keşif sunmuş Mutlu olduğu yüzünden belli olan Bir yuva kurmuştu. Yani belkide Avninin hiç bir zaman ulaşamayacağı bir düzen. Adam da Avniden hoşlanmış ballandıra ballandıra, Keşvinin en ince planlarını anlatıyordu. Avni aslında bu güne nasıl geldiğini soracaktı ama bu zamanda kendisini Araştırmacı gazeteci durumuna sokacaktı vaz geçti ama merak ediyordu. Başarı nasıl elde edilir diye. Tek öğrenebildiği doğru yerde doğru zamanda olarak doğru kararı almak oluyordu. Yapılacak sözleşmenin Cumartesi olması Aslında Palaminin işine gelmiyordu çünki Ailesiyle Deniz kenarına gideceklerdi. Bunları bile çekinmeden söyleye biliyordu. Avni kendi kendine <<Yahu bu adamın hiç korkusu yok>> diye düşündü. Avni olsa utanır sıkılır ama genede kendi yararına olan bir şeyi özel hayatını etkileyecek diye değiştiremezdi. Avni isviçreyi arayarak Toplantının sabah sekizde yapılmasını önerdi. Đsviçreden tepki gelmeyeceğini biliyordu. Formalite olarak sadece isbildirdi. Ertesi gün sözleşmeyi yapmak üzere karar alarak, Avni Palaminin ofisinden ayrıldı. Otele geldiğinde Şügi saat akşam yedi olmasına aldırmadan sahilde, havlusunu yaymış oturmuş, yanınada nerden bulduysa, şu cizgi filmlerden tanıdığımız Silvester Kediyi güneşlenircesine oturtturmuş Takmış kediciğin Yani Kedi bebeğin gözlerine plastik bir gözlük kendi kendine oyalanıyor bu aradada çok yakında olan Mayo çekimi yapan Mankenleri izliyordu. Avni ona yaklaşarak - "Günün nasıl geçti Şüg " diye sordu Şügi Mankenlere bakarak, hiç kafasını çevirmrden ve istifini bozmadan - "Valla çok iyi idi bütün gün böyle geçti biraz yüzdüm yürüdüm, sonra çok yoruldum bir yoruldum bir yoruldumki sorma. O zamandan bu zamana hah işte burda oturuyorum, " Avnininde gözü bu anlatılmayacak kadar güzel kadınların hareketlerine takılarak bizimkiler hiç birbirlerine bakmadan konuşuyorlar. Şügi Fıstıklara bakarak fıstık yiyor ve koktely'ini yudumluyordu. Avnide gravatını gömleğini çıkardı, Garsona aynı koktely ve biraz daha fıstık siparişi verdi. --- Ulan sahildeki Fıstıkları yiyemiyorlar tabi bunlar yiyecek fıstıkla idare ediyorlar vah zavallı vah... Bizimkiler güneşin batışını izlerlerken yani birazda önlerindeki Mayo çekimi yapan manken şovunuda görmemezlikten Ay ile Konuşan Adam gelemiyorladı. - "Avni baksana bizim büyük ayı caralaaanada dehil utah taymış yani çölün ortasında. Napcazzz" - "Olsun gideriz be Şügi. Burda kalıp her gün fıstıklara bakarsak aklımız başından gideceğine birazda çöl yılanlarını seyredelim Hem ben diyorumki Yarın sabah sözleşmeden sonra arabayı değiştirelim 1600Mil yolumuz var bir karavan falan alalım kara yolundan gideriz. Birde haritaya bakmak lazım Utah nerde kalıyor Şügi ile Avni konuşa dursun Birden etraflarını Manken kızlar sardı. Kollarından tutarak güle oynaya Foto setinin yanına götürüp, Değişiklik olsun diye Şügi ile Silvester ve Avninin Gravatlı gözlüklü ayakkabısız halinde fotolar çektiler. Bizimkiler bu fottoların her hangi bir magazinde yayınlanıp yayınlanmadığını hiç öğrenemedi. Akşam Otelde masanın üzerinde yol planı hazırladılar, Avisten Dodge Marka bir JeepVAN ayırdılar. Tek düşünceleri Arabaya Benzin yetiştirmek oluyordu. Nede olsa bu Araç 6 Litre haçmi ile benzini içmeden buharlaştırıyordu. Sabah olunca erken kalkıp hazırlandılar, Otelden çıkışlarını yaptılar, Bankaya uğrayıp para aldılar. Saat tam sekizde toplantıların gerçekleşeceği şehir merkezindeki 5 yıldız otele geldiler. Bu otelde bir toplantı odası hazırlanmış Palami ve elemanlar gelmişlerdi bile tek beklenen Bankanın Avukatları idi. Şügi ben biraz turalayıp karşıdaki Palmiye ağaçlarının altındaki restoranda sizi beklerim dedi. Bitanem?! Bankanın temsilci Avukatları geldikten sonra toplantı odasına geçildi Avni sadece Avukatların getirdikleri sözleşme Planını her ihtimale karşın okudu. Kendisine ait bölüme imzasını attı. Palami ve adamları ile Avukatlar sözleşmeyi tartışmak üzere toplantı yerine girdiler. Avninin bu bölümde rolü yoktu. Oda Lobiye çıktı Şügi hala Ordaydı. Cam kenarında oturuyordu. Bu Otelin girişini yan kısmına düşen tamamı camdan oluşan bölümdü. Dışarda yaklaşık 12 Metre genişliğinde, nerdeyse trafiğe kapalı yan yol vardı. Bu yolun karşı tarafında gene aynı design de inşaa edilmiş bir bina ve alt tarafında exclusiv kadın modası satılan dükkanlar vardı. Burası Newyork'un Wall street'ini andırıyordu. Otelin lobisinde sıgara içilmiyordu. Bu sebepten Şügi arada bir dışarı çıkıyordu. Đçerde Görüşmenin başlamasının üzerinden nerdeyse bir saat geçmişti. Avni bu arada bir martini birde kahve içmişti. Toplantılar öğlen üzerine biterse dönerciye gideceklerdi. Ama Avniyi daha çok toplantı inşallah seri olarak biterde. Adam çocuğu ve karısı ile gün batmadan istediği pikniğe gider diye düşündürüyordu. Bu hiç tanımadığı kişi Avniye ne kadar çabuk dost olmuştu. Bu adamda ne vardı. Avni neden bu kadar etkileniyordu, Bir türlü anlıyamıyordu Avni. Bu arada Oturduğu yerde Gazetelere bakan Avninin gözüne hemen camın önüne park eden beyaz bir araba belirdi. Bu Cadillac marka arabanın içinde bir kadın oturuyordu. Avni yerinden kalktı. Sanki gizli güçler Avniyi buna zorlamıştı. Gayri ihtiyari Camın dibine dikildi. Cam koyu bir folyo ile kaplı olduğundan dışardakiler sadece Avninin gölgesini fark edebilirlerdi. 15.11.2006 19:30:00 Copy rigth 2006- Mertol Gürzel 285/359 - "Şügi hah işte Palaminin karısıda geldi. Toplantı da daha hâlâ bitmedi." - "Onu nerden tanıyorsun" - "Tanıdığımdan değil dün bana Palami toplantıyı erken yaparsak iyi olur eşimle çocoğum, gelir beni alırlar vakit kaybetmeden gideriz demişti ondan tahmin ediyorum" - "Hani nerede? Ben bir tek araba görüyorum. Sende de amma göz var ha! Arabanın camlarıda koyu, içindeki kadınmı, erkekmi? nerden görüyorsun. ?" - "Görmüyorum ki sadece tahmin ediyorum. Yani düşünsene adam nerdeyse benim yaşımda, kendi ülkesinde değil, başarılı evli ve mutlu bir aile babası. Yani birde Zürichteki kızın dediklerini hatırlarsak. Ben çok geç kalmışım gibi geliyor. Bana en çok koyanda şu anda palamide gördüğüm olayın hayalini, ben türkiyedeyken kuruyordum. Yani Elektronik mühendisi olup mutlu bir hayat kuracaktım. " - "Bitanen aklına geldi ah benim garip oğlum." - "Şüg, dalga geçme sadece geç kalmanın paniğindeyim o kadar. Semiyi bakalım ne kadar daha bekleyeceğiz Bu BEM Beni en az yirmi sene geri attı. Hem sanırsam beni Semi bu vaziyette kabul etmez artık bir bakıma o da artık hayal oluyor. Hoş gerçi benim durumlarım çok daha iyiykende Semi beni red etmişti. Demek istediğim evlenme teklifimi. Ardından Muşti vs. çıktı. Yani iş durumlarında her şey yoluna girse bile, bir daha Kırk yaşına gelmeden Semi yada Bitanem gibi birini bulabilecekmiyim? - "Bu Para'na bağlı oğlum. Dünyanın En çirkin en pis kokan insanı bile olsan, paran olunca istediğin kadına sahip olursun bu böyle, Nedense paran varsa en şahsiyetli en görgülü, en çok örf ve adetlerine bağlı olanlar bile sana aşık oluyor..." - "Saçmaladın yine. Belki paran olursa dünyanın en güzel kadınlarından oluşan orduya sahip olursun ama.... Gerçekten seni durumun ne olursa olsun sevecek ve sevgisini gösterecek, sana vücütsal ve ruhsal destek verecek, seninle her yerde ve herdurumda bulunmaya hazır olacak, aynı zamanda seninde onun herşeyinden hoşlanacağın bir eş bulmak bu zor bir olay. Aslında ben gene izmirliyi tarif ettim farkındamısın. Ne kadar iyi namuslu ve dürüst ama cıvıl cıvıl bir insandı O ya şügi, Neden ona ısınamadım anlamıyorum belkide çok aşırı deli dolu ve neyapacağını kestiremeyeceğim birisi olduğu içindir. Belkide ilerde ... Neyse boş ver..." Şügi Avninin, dışarıya bakışını izliyordu, Avninin hayatında son zamanlarda her şey ne kadar pozitif gözükse bile aslında Avni epey mutsuzdu. bunu Şügi hissedebiliyordu. Bir nevi Avninin hep hayallerini kurduğu geleceği bu palani sayesinde gözlerinin önüne gelmişti. Ama sonuçta Avni yalnızdı.. Şügi aklından, şayet Avni Semi ile mutlu bir hayat kurarsa, her şey normale döner daha kolay olur. diye düşündü. Öyle ya bu bunalımlı durumlar içinde birde bakarsın BEM deki maddi ve Manevi kayıplarından dolayı, bizim Avni Sarı Mehmedin boğazınada yüklenebilirdi. Yani Avninin hedefleri bitmemeliydi Avni ne zaman Hedefini kaybetse BlueFire meydana çıkıyordu. Bu Şügiyi bile korkutuyordu. Tam bu sırada arbanın kapısı açıldı. ve arabadan kucağında beş altı yaşlarında bir çocukla bir kadın çıktı. Avninin gözleri Bu kadını görünce sanki jontası boşalmış musluk gibi akmaya başladı. Bunu gören Şügi avninin yanına gelerek, Avninin omuzunu sıvazladı. - "Takma kafana be Avni biliyorsun hayatta her köpeğin bir kere hakkı vardır." Avni Camı göstererek - "Bak Şügi....işte sana ...Bitanem..." Ay ile Konuşan Adam Şügi şaşkın, ne olduğuna anlam veremez bir halde, dışarda duran kadına baktı. Daha sonra adeta taş kesilmiş olan Avniye baktı. Şügi gerçektende bu sefer şaşırmıs ne olduğunu anlamaya çalışıyordu. Avniye baktığında, ne yapacağını bilemez bir durumda Avni hiç hareketsiz. Dışardaki kadını izliyordu. Şügi bir daha dikkatlice dışarı baktı. Bu Kadın gerçektende Avninin anlatımlarına uyan Avninin çizdiği resimlere çok benzeyen kadın. Yüzündeki gülümseme, mutlu gülüşleri küçük kahkahacıklar, çocuğuna yaptığı çilveleri. Oteli gösterip "bak baba geliyor şimdi" falan diyerek çocuğu oyalaması, arada bir çocuğu kaldırıp sanki ilk defa görüyormuş "nasıl doğurdum ben bunu ama" dermişcesine hayranca bakarak çocuğa sarılıp, defalarca sarılıp öpmesi. Dalgalı kestane renkli saçları ile ince burnunun ucuna varana kadar, Avninin Bitane'si. Ama tek göremedikleri şey kadının gözleri Kadın koyu camlı ince çerçeveli güneş gözlüğünü takmış. Gözlerini herkezden saklıyordu. Avni gözlerini bu kadına dikmiş adeta büyülenmiş gibi gözlerini ondan çeviremeden şükrü ile konuşuyordu. - "Şügi biliyormusun, şimdi, yani şu an kafamdan aşağı kaynar sular boşalıyor. Ardından soğuk sular döküyorlar. Ayaklarım titrememiş olasa, oturmayı deneyeceğim, ama kıpırdanamıyorum. Derler ya <<Allah insanları çift yaratırmış>> diye işte bu doğru. Bak bu kadın ne kadar da ona benziyor. Sanki onun kopyası, şu anda tek duvam gözlerinin Yeşil olmaması. Demek ki bu arabanın buraya yanaştığından beri, Palamide olan sabahtan beri nedir diye düşündüğüm ,beni etkileyen enerji buymuş. Adam benim isteklerimi Hayallerimi gerçekleştirmekle kalmamış birde Bitanemin tıpkısının aynısını bulmuş. Bana inatmı yapıyor yahu... - "Avni bana bak .. Sakın gerçekten de o olmasın?" Avni Şügiye döndü - "Dalgamı geçiyorsun Şügi. Bitanem kimbilir şimdi nerdedir. Şu son geçen on sene içinde onun türkiyeden kalkıp buralara gelecek,evlendiğini kendim biliyorum eski kocasından boşanacak ta ... Ölme eşeğim ölme birde buralara gelip bu adamla evlenmesi... Yok Şügi nerdeyse imkansız. Zaten hoş gerçi üzerinden seneler geçti son gördüğümde 16 yaşındaydı, ben sanırsam artık doru olarak anımsayamıyorum, sanki onun burnu bu kadınınkinden daha iri idi, Birde ........ Aman Şügi ya..... Sanki burada gördüğümüz kişi bitanem de, biz yorum yapıyoruz... Bana kalırsa, Bu benim hayallerimin benim kaderimin bir tokatı yina. Sanki benim olmam gerekeni bana gösteriyor. Yani kaderim. Başarısızlığımla aslında benimle alay ediyor." - "Eminmisin onun olmadığından?" Avni camdan kadının kaldırımda çocuğu ile oynamasına bakarak, Kadının çocuğuna gösterdiği mutlu anne rolüne etkilenen Avni Şüginin son sorduğu soruyu duymuş ama cevap veremiyordu. Çünki emin değildi, Yani aradan geçen bu kadar seneden sonra hatırlıyamıyordu Avni. Bu kadın gerçektende Avninin Bitane'si olabilirdi. Avni, üzerine gelen enerjiyi tanıyordu. Bakırköyde ilk kez bitanesi ile sinamaya gitmek için evlerine gidipte Annesinden izin istedikten sonra, Kapının önünde onu beklediği andaki duyduğu enerji akımıyla aynı idi. 15.11.2006 19:30:00 Copy rigth 2006- Mertol Gürzel 287/359 Fakat Avni kendisini Karşısında duran kadına konsantre etmiş onun yüzünü araştıyordu. Tanıdık bir ben, gülüşündeki gamzeleri. Yüzünde olan herzamanki elmacık kemiklerini belirleyen gülüşü. Kısaca bu kadının herşeyi Avniye o kadar tanıdık geliyordu ki Avnide şaşkındı. Hiç beklemediği bir durmla hazırlıksız karşı karşıyz idi. Avni ancak sadece gözlerinden görürse tanıyabilir, emin olabilirdi. - "Değilim Şügi... Emin değilim. " Avni Şüginin sorusuna yanıt verdi, vermesine ama içi içini kemiriyor aldığı akımdan kendini kurtaramıyordu. Şu an içinde Avni içn ne palani ne banka ne BEM nede Sarıçizmeli Mehmet ağa vardı. Avni adeta yaşamıyor ölmüş ruhu vücudundan dışarda olup biteni izliyordu. Zaman durmuş gibiydi. Avni hiç fakat hiç birşey düşünemiyordu. Aynı anda hursuzlanan Şügi atmosferi dağıtmak için bir nevi Avni ile konuşmamak için dışarı sigara içmek için çıktı. Avni cesaret edemiyordu dışarıya çıkmaya. Zaten o nun şu an için, ne sıgara içecek nede düşünecek hâli kalmıştı. Sadece camın arkasından korkakcasına, kadının çocukla ebecilik oynamalarını izledi. Şügi otelin köşesinde sigarasını içti. Avni çama doğru bakan koltuğa oturdu. Sanki Dünyada kimse kalmamıştı. Sadece bu kadın Avni ve Şügi vardı. Evet bir de ufak şirinmi şirin bir çocuk. Avni ne kadarda bu çocuğun yerinde olmak isterdi aslında . Sadece bu ilgiyi ve bu sevgiyi tadabilme için. Birtanesine yakın olabilmek için. Avni bir an içinde olasa ölmenin ne kadar güzel olabileceğini düşündü. Hayattan ne beklemiş. Ne almıştı. Acaba ölümden sonrasında da bu tür beklemeler varmıydı. Yoksa insanlardaki sevgi ve özlem duyguları yok mu oluyordu. Ölünce ruhunu Gerçek birtanesinin yanına getirip onu izleyebilirmiydi. Avni şimdi onun yanında olmak, şu cocuk gibi şefkate muhtaç olarak dizlerinde yatmak istiyordu. Avni biliyordu Bitanesi Avninin Ruh kardeşi, ikizi olmalıydı. Yoksa Karşısında duran bu kadından bu kadar etkilenmesi normal değildi. Avni bunu kabul edemezdi. Etmemeliydi. Ama gerçektende ölümü özlüyor bu güne kadar tek beklentisi olan bitanesini görme isteğinin bu gün gerçekleşmişcesine, buruk, mutlu, ve kandisini hafif hissediyordu. Sanki Avni için yolun sonu gelmiş onu hayata bağlayan başka bir hedef kalmamıştı. Avni'nin Ruhu her iki ucun arasında gidip geliyordu. Aklına şiirdeki mısralar geldi. Kim para kaybederse çok şey kaybetmiştir. Kim sevdiğini kaybetmişse daha fazlasını kaybetmiştir ve kim inancını kaybetmişse her seyini kaybetmiştir. Demekki Avni inancını kaybetmemesi gerekiyordu. Gün gelecekti dönence, Avni istiyor allah veriyordu. Acaba Avni sadece birtanesini bir kez uzaktan görmek yerine ona tekrardan kavuşmayımı isteseydi. Hiç herşey eskisi gibi olabilirmiydi? Avni camın arkasındaki koltuğa oturmuş kadını izliyordu. Kadının çocukla koşuşturması onu büyülemiş sanki bir film seyrediyordu. Bir aradan da hafızasını zorluyordu. Zaman insanları değiştiriyor ama hareketler ve çilveli bakışların yani insanın huyları, değişmeden kalıyordu. Avni görüntüde olan kadının Birtanesi olduğundan emindi. Güldü. içine huzur doğdu. Gerçektende Avninin istediği bu değilmiydi Bitanesini çok iyi durumda ona toz kondurmayacak hatta Avniden çok daha fazla sevecek bir insanın himayesi altında mutlu ve mesut. Avni, Olaya bardağın dolu yanından bakmaya başlamıştı. Bundan dolayı rahattı. Sadece içini çekti. Küçük bir çocuk gibi burnunu çekti. Kendisinin çok kötüdurumda olduğunu ancak anlayabiliyordu. Ve Bitane sevdasından vazgeçmesi gerektiğinide. Ay ile Konuşan Adam Döner dış kapının çalışmasından irkilen Avni, etrafındaki insanları farketti aslında epey büyük olan bu otelin Lobisinde bir sürü insan daha vardı demek dünya dönmeye devam ediyor ve Avni yaşıyordu. Şügi içeri geldi. Kadının arabadan çıkmasından bu yana on beş dakika ancak geçmişti. Toplantının başlamasından bu yana birbuçuk saat olmuştu. Nerdeyse bitecekti. Ama Avni Bitane'sine çok benzeyen kadına ömür boyu bakmak istiyordu. Bir fotoğraf makinamız bile yok diyerek düşündü. Bu görüntüde Avninin sadece hayallerinde kalacak ve gün gelip unutacaktı. Ama Avninin hislerini şu an yaşadığı duyguları kimse anlayamazdı. Mutlukuk kavuşma sevinci, gurur, ve kıskançlık, hepsi aynı anda yaşanıyordu. Avni ile kadının arasında olan cam kadına karşı Avniyi gizleyen duvar olmuştu. Avni bu durumu Bitane'si için ne kadar çok istemişti. Ona dokunmadan uzaktan seyretmeyebilmeye Avni razıydı. Avni içeri gelmiş olan Şügiye dödü, Sanki zor geçen savaştan galip çıkmış bir kumandan edâ'sıyla. - "Şayet bu Palaminin karısı ise Şügi, ne kadar mutludur kimbilir. Altında Cadillac bir araba saray gibi bir ev, zengin ve her isteğini gözlerinden okuyan bir sevgili, eş... Çok tatlı bir çocuk. Ne olursa olsun çok mutlu bir yaşam. Aslında Bitanemi de böyle mutlu görmek isterim. Çünkü onu bundan daha kötü durumda düşünemiyorum. O herşeye layık, ve aklını kullanacağıdan da eminim " - "Yok. değil merak etme çocuğu ile ingilizce konuşuyor, Bir türk anne kendi öz çocuğu ile türkçe konuşur. Nede olsa anadili diye bişi var değilmi?" - "Şügi bu güne kadar tek istediğim Bitanemi uzaktan bile olsa böyle izlemek. Đçimde şu anda çok değişik duygular var. Aslında dışarı çıkıp konuşmak. O çocukla birlikte oynamak, onların mutluluğunu, sevgisinini, sevincini o kadar paylaşmak istiyorum ki, buna inanmazsın. Benim istediğim çok bencilce bir konu değilmi Şügi? " - "Evet. Sen şu anda kendini görmüyorsun. Bir kendine bak. Aynı eski Avninin vaziyetini almışsın. Suratında 41 kere maşşallah dedirtecek ifade. enerji saçan gözlerin ışıl, ışıl. Kendinden emin ve dik duruşun. Sanki iki dakika önce büyük bir başarı kazanmışşın gibi gözüküyorsun. Kadının karşısına böyle çıksan, anında koca moca unutur. Benden söylemesi. Sen bana kalırsa burada kal ve sadece izle Yanlışlıkla mutluluklarını bozma kadının kafasına girip.. uuuyyyy el yakacak kadar enerji sacıyorsun yine" Dışarda kadın yere çökmüş yolun üzerine oturmuş olan çocuğun ayakkabılarını bağlıyordu. üzerinde beyaz bir pantolon, askılı türkuaz renginde bir bulüz vardı. Epey modasına uygun kendine yakışanı hakketmiş bir şekilde duruyordu. Sadece bu duruşu bile büyüleyiciydi. Şügi bile olduğu yerde kafasını sağlıyor olamaz diyordu. Bu kadın gerçektende Avni'nin Bitanesi ise, yada bu şirinliği ile ona benziyorsa şimdi Avniyi ancak anlayabiliyor ona hak veriyordu. <<Zavallı Avni mükemmeli en başta ve ilk olarak, kazanmanın cezâsını çekiyor.>> diye düşündü. Kadın birden sanki izlenildiğinin farkına varmış, bir yerlerden bir enerji akımına uğramışçasına ürperdi. Gözlüklerini saçlarının üzerine kafasına taktı. ayağa kalktı. etrafına bakındı. Otelin camına yaklaştı, içeri baktı. Cam koyu olduğu ve havanın güneşli olduğu için, dışarıdan içerisi görünmüyordu. sadece hayal gibi Şügi ye doğru 15.11.2006 19:30:00 Copy rigth 2006- Mertol Gürzel 289/359 sırtı cama dönük duran, Avniyi arkadan daha doğrusu sadece karaltısını görebiliyordu. Dikkatle baktı. Hiç bir mimik yapmazsızın arkasını döndü. Yerde oturan çocuğunu ellerinden tutarak ayağa kaldırdı. Oğlunu uçak gibi havada uçurdu. Kendi ekseni etrafında döndürdü. Bu arada Avni tekrar cam'a dönmüştü. Bir bakıma burnuna kadar gelmiş olan fırsatı kaçırmış Kadını yakından görememişti. Şügi'de Avni ile konuştuğu için olayı kaçırmıştı, Kadının cama gelip gitmesinden her ikisinin de haberi yoktu. Toplantı bitmiş, toplantıya katılan taraflar, bekleme lobisinin kapısında belirdiler. Avukatlar ve Palami Avniye geldiler toplantı gidişatını ve olumlu sonucu açıkladılar. Avniye sözleşmenin birer nüshasını isviçreye görürmek üzere verdiler. Teslimatı aldıklarına dahir Avniden imza aldılar. Bu sırada dışarda Kadın arabasını üzerine çocuğunu oturtmuş Mintanının düğmesini ilikliyordu. Arkası cama dönüktü. Şügi gene ortalıktan toz olmuş dışarı çıkmıştı. Şügi tekrardan dışarı çıktı Avni'nin Avukatlarla görüşmesini duymak istemiyordu nede olsa çoğu şey sır kalacaktı. Palami Avniye isterseniz bizim pikniğimize sizde katılın diye bir teklif getirdi. Avni'nin gözleri büyüdü sevindi. Aslında çok istemesine karşılık Şüginin demin ki sözlerini anımsayarak, olamayacağını, sorunlar çıkabileceğini, belkide bu mutlu kadını her hangi bir sebepten dolayı üzebileceğini düşünerek, yola çıkmalarının gerektiğini belirterek, nazikce Palami'nin teklifini red etti. Palani Avni ile tekrar Avusturalyaya gelirlerse yada kendisi isviçreye gelebilirse görüşeceklerdi, Telefonlarını zaten her ikiside biliyordu. Ne yazık Palani Avniyi isviçreli olarak tanıyor öyle sanıyordu. ---Herhalde kendi de isviçreliler ne kadar misafir perver ve sevecen insanlar diye düşünüyordur..halt etmiş o gitsinde görsün gününü..Yahu abi kafama takıldı bu hatun gerçektende Avninin bitanesi ise .. Tüh be şimdi de Avniyi isviçreli bankacı sanacak Ben Avni yerinde olsam çoktan gidip tanışmıştım.. Sen Avni Değilsin. Avni Palamiyi, Otelin döner kapısına kadar getirdi. Şügi dışardaydı. Palamiyle el şıkıştılar. Avni artık Cam korumasından dışarı çıkmış, Bitanesi'ne çok benzeyen bu kadınla aynı havayı soluyorlardı. Aralarında sadece kaldırım genişliği ve en fazla üç metre vardı. Kadın arabasını otel kapısının sol tarafına park etmişti. Arabanın ön tamponuna 20 cm. aralıkla duran bank'ta ise Şügi oturuyordu. Avni Şügiye doğru baktığında önünde Palani diğerleri ile el sıkışıp vedalaşıyor. Bir kaç metre ilersinde kadın Arabanın arka koltuğuna hayatta her şeyden çok sevdiğini yeterince göstermiş olduğu yavrusunu, oturtarak emniyet kemerini bağlıyor ona cilvelerini yolluyordu. Arabanın önünde oturan Şügi de olayları izliyordu. Kadın Palamiyi görünce ona na da aynı çocuğuna yaptığı gibi, sevgi dolu cilveli bakışı ile ne oldu diyerek sordu. Her şey tamam haberini alınca Palani'nin boynuna sarıldı. Otelin kapısının önünde, heykelleşmiş gibi duran Avni elleri cebinde, Kafasına yamuk takılan kasketli sokak çocukları misali, onları izliyordu. Kadının kocasına sarıldığı halde yavaşça kafasını kaldırıp Avniye doğru baktı. Sadece bir anlık Avni ile yüz yüze gelmişlerdi. Bu sefer saçlarına taktığı için kadının gözlükleri de yoktu. Fakat kadın aldığı habere o kadar mutlu olmuştuki gözleri kapalıydı. o mu? yoksa ona çok benzeyen başka birimi bunun tek ıspatı, kadının gözlerini açmasına bağlıydı. Avni aslında onları izlemenin verdiği utançlık ve içindeki merak arasında kalmıştı. Avni'nin gözünde birden Ataköy plajındaki Bitane'sini en son gördüğü an belirdi. Avniye bu gördükleri, bu sarılış çok tanıdık geliyordu. Ay ile Konuşan Adam Bir an Avni gözlerini kapadı. Kendini bu olayın bu mutluluğun karşısında daha fazla tutamayacaktı, fakat son görüntünün hafızasına yerleşmesini istercesine gözleri kapalıydı. Aslında bu kadının birtanesi olmasını O nu böyle mutlu olarak görmeyi Avni ne kadar çok istiyordu. Avni gözlerini açmadan hemen arkasını döndü. Otelin kapısından, Dimdik, kendinden emin bir şekilde içeri girdi, çok kısa ancak bir kaç saniye için tekrar Palani lere doğru baktı. ve gözden kayboldu. Tam bu sırada kadın gözlerini açmış. Avniyi görmüş dona kalmıştı. Kocasına sarılmayı bırakan kadın sadece pırıl, pırıl parlayan yem yeşil gözlerini otelin döner kapısına dikmiş Avninin peşi sıra bakıyordu. Palami Arabanın söför tarafından arabaya binmiş karısına gelmesini söylüyordu. Kadın Palaninin bıraktığı yerde arabanın arkasında kalakalmış sürekli otelin kapısına bakıyordu. - " Avni?.... Avni ?! Olamaz. yok hayal görüyorum..Tüh be...Epeydir aklıma gelmemişti. Kimbilir şimdi nerdedir küçük bey Cumartesi keyfi cikariyordur herhalde. ." Diyerek hafifçe banane gibisine omuzunu kaldırdı, ve geriye döndü. Bütün bu olan bitenlere bir tek şahit vardı o da Şügi. Şügi hâlen aynı bankta oturuyordu yani kadından iki üç metre uzakta, Kadın ile Şügi arasında sadece bu arabanın boyu vardı. Kadın son sözlerini türkçe söylemişti. Bu seferde Şaşkınlıktan donup kalan Şügi oldu. Ne yapacağını bilemedi. Kadın türkçe konuşmuş, hem de Avni'nin ismini söylemişti. Şügi bu kelimeleri tane tane ve net olarak anlamıştı. Evet türkçe konuşmuştu. Yani bu kadın Avninin Bitane'sinin ta kendisiydi. Pekiyi ama nasıl olurdu bu. Avni Şügi'ye Bitane'sinin bir türkle evlenip Ankaraya yerleştiğini duyduğunu, söylememişmiydi?. Burada ne arıyordu. Hemde Mr. Palaminin yanında. Kadın arabaya biner ken neşeli, gördüklerine inanmadığı için normale dönmüş, ama sanki az içipte yarı sarhoş olmuşçasına, ömründe daha hiç görmediği, fakat yer açısından tam önünde duran Şügi'yi nazikçe ingilizce olarak selamladıktan sonra Arabaya bindi, Avni'nin Bitanesi ilk kez Şügi ile göz göze geliyordu. Bu kadın gerçektende büyüleyici, koyu dalgalı saçlarının arasında Fetiye ölüdenizin tepeden bakıldığında suyun aldığı renk kadar açık yeşil gözlere sahipti. Palani karısının arabya ile kemerini bağlarken tekrar gözgöze geldiği heykel gibi donup kalmış gözlerini şaşkınlıktan kadına dikmiş duran şügi ye doğru bakarak, şaşkın, sanki "sen kimsin? bizdenmisin? tanıyormuyum seni?" der cesine bakarak Palani'nin arabayı çalıştırmasının ardından yavaşça Şüginin önünden geçip gittiler. Şügi şaşırmıştı. Bu gerçektende Avninin Bitane'siydi yani Allah insanları çift yaratmamıştı. Ta kendisiydi. Şimdi? Pekiyi am Şügi ne yapacaktı? Ne yapmalıydı? . Avniye söylemelimiydi acaba doğrusu bu olabilirmiydi. Pekiyi ya söylemese? Söylese Avni ne yapardı. Avni her şeyi düzeltmişken tekrar yıkılmazmıydı. Yok.Yok Avniye söyleyemezdi. Avni gene her zamanki gibi. Bitane'sini mutlu gördüğüne sevincini belirtir belki de onu bir tek kelime için bulur konuşurlar, Kadın yine Avniyi dışlar belkide alay eder. Bu gelişmelerden sonra herhalde Avninin boynuna sarılacak hali yoktu ya. Sonuç yine Ayrılık. Bu sefer Avni Semiyide komple unutulur. Kafasındaki evlilik düşüncelerini atar Birdaha Avni hiç evlenmez. evlenmek istemez, yemeyi, 15.11.2006 19:30:00 Copy rigth 2006- Mertol Gürzel 291/359 içmeyi keser eline gelen imkanları tepeler en az On sene daha sürünür. sonrada 40 yaşına geleceğinden kimseleride bulamazdı. Demekki Şügi şimdi gerçek arkadaşlığını yapmalı ve susmalıydı. Tıpkı diğerleri gibi. Yani işin aslını bilipte Avni üzülmesin diyerek Avniye söylemeyen Avni'nin diğer arkadaşları gibi. Şügi artık gerçektende Avniyi anlayabiliyordu. onun neden kaderine kızdığını. ve gerçektende sevgilerinin yani Avninin Bitane'sine karşı olan sevgisinin büyüklüğünü biliyordu. Şimdi Şügi akıllıca davranıp Avniyi Semiye gitmesini ve onunla konuşmasını sağlayacaktı. Tabi buda Avniyi ikna edebilirse. --- Ya Abi demekki Avninin Bitane'si gerçektende varmış ben onu uyduruktan hikaye sanıyordum... Şügi kendi kendine <<Ulan avni.... ulan Avni>> diyerek Otelin içine girdi Avniyi Tuvalette bulduğunda Avni yere çökmüş ağlıyordu. Şügi havayı değiştirmek çin - "Koca Manager e bakın hele yere çökmüş gördüğü mutluluk tablosunu kıskandığından ağlıyor bak seni gidi seni" - "Đyi ki burdasın Şügi. yani iyi ki sen varsın?" Avni ayağa kalktı aynaya gitti yüzünü yıkadı. Şügi acaba Avni anladımı diye düşünürken. - "Şügi bu bir daha olmamalı. Bu kadın Bitanem bile olsa onun mutluluğunu görmek beni bu kadar etkilememeli. Bu kadar zayıf olmamalıyım. O her şey oldu bitti Onu unuttum bilmeli. Nede olsa varsayalım, Bu kadın o olsa beni çok mutlu etmeli. O na vermek istediğim her şeye zaten sahip. Onun kaderi doğru gitmiş. Đstediğini elde etmiş. Bana sadece sevinmek düşer. Bu kadar etkilenmemeliyim" - "Ya Avni bak beni dinle. sen Bitanen Ankarada Evli demedinmi hani düğününe gitmiştin. O zaman Senin Birtanen bu kadın olamaz. Hem zaten bu Ingilizce konuşuyor. Takma Kafana sen yanlış davranmadın. Đçinde bulunduğun duygularda normal. Bana kalırsa zaten o seni çoktan unutmuştur" - "Evet aslında haklısın, hem O olsa ne olurki ne değişir banamı dönecek. Hem aslında O beni hiç sevmediki. Gerçek Bitanem aradan geçen bu kadar zamanda benim kim olduğumu unutmuştur. Boş ver yola çıkalım ben kendime gelirim. Aslında Bu çöküş benim içinde iyi oldu. Gerçeğini görmek için gereken en iyi alıştırma." Şügi aslında Avniden saklamakla hata ve Avniye işkence yaptığını biliyordu. Ama öbür türlüde Avni hayatını rezil edecekti. Ama genede Şüginin aklını kurcalayan Ankaradan birisiyle evli olan biri nasıl olurda Avusturalyalara gelip başka birisiyle evli olabilirdi. Acaba bu sorulara Şügi cevap bulabilecekmiydi. Bir ara Avniyi Bayıltıp peşi sıra gidip Avninin Bitane'siyle konuşşammı diye düşündü. Ama böyle birşey yapsa Gerçekleri Avniden saklamak zorlaşaçaktı. Yani Şügi kendi kendine olum ne kadar az bilirsen bu senin için daha iyi dedi ve merakını yendi.. Zaten Avni, gerçekleri öğrense bile << Bitanemin hakkıdır, Yakışır diyecekti >> O zaman boş vermek daha iyi idi hen Avni Semi ile mutlu bir hayat kurarsa herşey daha kolay olurdu. Nasıl olsa günün birinde Palami ile Avninin yolları birleşecek o zaman daha kolay öğrenir şimdi sırası değil diyerek düşündü. Öyle ya Birde bakarsın Kayıplarından dolayı Avni Sarı Mehmedin boğazınada yüklenebilirdi. Yani Avninin hedefleri bitmemeliydi Avni ne zaman Hedefini kaybetse BlueFire meydana çıkıyordu. Bu Şügiyi bile korkutuyordu. Bu olaydan hemen sonra Melbourne yola çıktılar Anzak mehmeti Aradılar, Avnide bulunan adreste oturmadığı için sağda solda buldukları türk lokallerine sordular fakat Ay ile Konuşan Adam Melbourn büyüktü bulamadılar. Arkalarında kalan olay hakkında birbirleri ile konuşmadılar sanki eski hayat geri gelmiş her ikiside mutlu onlara kalan zamanı en güzel şekkilde yaşamaya koyuldular. Avni daha da rahat görünüyor . Tekrar esprili neşeli kendinden emin olarak eyleniyordu. 2 gün sonra baştan pilanladıkları gibi, uçakla Amerikaya geçtiler ilk durakları San Diago olmuştu. Avusturalyadan Amerikanın bu bölgesine uçmaları hem daha ucuz hemde Araba kiralayarak Amerikayı turlamak daha zevkli olacağına inanmışlar ve çoktandır görmedikleri Büyük Ayıyıda ziyaret etmiş olacaklardı. San Diagoya vardıklarında henüz daha sabahtı Amerika Turu..... Avni ile Şügi ve Dodge Karavan Arkada kalan her şey unutulmuş bizimkiler buldukları bir dönerçide, San diago daki son yemeklerini yemişler Yol için gereken talimatları almışlardı. Yeni arabalarıda 4X4 Dodge üzerine yapılmış iki yataklı tuvaleti ve duşu bulunan dev gibi bir arabaydı. nerden baksanız 400PS gücü ve surhatli bir arabaydı. Buldukları ilk türk lokalindekilerden malumat aldılar. Dönerci bizimkileri Eyalerlere göre soldan ve sağdan gidişer olduğunu ama 55Mil yasasını unutmalmaları Şayet olurda Polis kontrolü olursa Polis gelene kadar ve geldikten sonrada başka bir şey söylenmez ise Söför Ellerini direksiyondan kaldırmamalı Yanında oturanda Armaturun üzerine, Koymalı idi Poisler süphelenirse soru sormadan insanı vurabiliyor ve vuruyorlardı da. ---- Üf be insan haklarına bak... Bizim polisler nerdeyse gül ve tatlılar eşliğinde, kırmızı halılarla, türkiyedeki suçluları karakola götürseler Đnsan haklarına Aykırı olarak Dünya mahkemelerinde yargılanıyorlar... Önlerindeki 1600 Millik yolu Bu araçta Avusturalyayı hilal çizerek Utaha uğrayarak alacaklardı yolları uzundu. Ama Türkiye Đsviçre arasında bizimkiler deneyimliydi nasıl olsa Dönerciden satın aldıkları türkçe müzikleride kaset çalara yerleştirdiler. Birde arabanın zaten GPS Denilen Nerde olduklarını uydu aracılıyla tespit eden Harita gösterici aletleride vardı. Bu mini Bilgisayara Büyük Ayının Şahrini programladılar ve yola cıktılar. Yaklaşık yola çıkmalarında 5 6 saat geçmişti, Avni arabayı kullanıyor Şügi arabanın arkasındaki yataklardan birine uzanmış uyukluyordu. Avni yüksek sesle <<neden? neden?>> diye sayıklıyordu. önlerinde sonu gözükmeyen uçsuz bucaksız bir yol vardı. Çölün ortasındaydılar. zaten çöl mevkii lerini gece geçeceklerdi. Gündüzleri çok 15.11.2006 19:30:00 Copy rigth 2006- Mertol Gürzel 293/359 sıcak olduğu için gündüz vardıkları şehirleri gezecekler geceleri yolculuk yapacaklar Arabayı devir-daim olarak sıra ile kullanacaklardı. Tıpkı eski günlerde Türkiye yollarında olduğu gibi. Ama Avninin içinde ne zaman türkiyeye gitse bir umut vardı içinde. Eskiden türkiyeye gidip belki olurya Bitanemi görerim diye düşünüyordu. Avni, ne olursa olsun Sadece o güne kadar gerçektende iki kişi sevmişti Bitane'si ve Semi. Bitane'si nerde olduğu bilinmez bir yerde. Başkaları ile. Semi ile Avninin sonu ne olur bilinmez. Bir üçünçü kişi yok. Bitane'sine dokunamamış Semiyi ise öpmüştü onun sıcaklığını hissetmişti. Yani Bitane'sine nazaran Semiyi hem ruhsal hemde vucutsal istiyordu. Tam olarak Avninin olmasını istiyor çocuklarının annesi olmasını istiyordu. Adeta ruhu iki ruh arasında dönüp dolaşıyordu. Ama Birtanesinide merak ediyordu. Onu son kez görmenin Avni üzerindeki ferahlığını artık dahaçok anlıyordu Avni emindi bu kadın oydu O olmalıydı. Bir tek kelime konuşabilseydi keşke. Herşey daha güzel olacaktı. Geçmiş kapanacak Avni bu hastalıktan kurtulacaktı. Ona karşı olan sevgisi bitmeyecek ama Sıkı bir dostluk içinde hayatına devam edebilecekti. Bunda ne vardıki? insanlar çok sevdikleri kişilerle çok iyi dost olamazmıydı. Tam Avni kendi kendine sayıklarken Şügi arkada yattığı yerden kalkıp , Kafe otomatından kahve yapıp alıp Şöför mehaline Avninin yanına geldi. Bir yandan Kahveyi Avniye uzattı bir yandanda. - "Avni yarım saattir seni dinliyorum. Düşündüm taşındım. Sende kendine yeni bir hayat kur. Biliyorsun 40'ından sonra Kadın yok evde kalırsın. Ona göre! " Diyerek espri yaptıktan sonra "Git ne olursa olsun Semi ile konuş ona korkularını düşüncelerini aktar. Ben sana söyledim. Semi sen Askerdeyken Seni sordu. Muştiyi değil. Hastanedeyken de Seni aradı Muştiyi değil. Neden hala beni sevmiyor ayaklarına yatıp inat ediyorsun? Ona bunu bizzat neden gidip sormuyorsun? - "Evet aslında haklısın. Ben Semi'den beni nasıl olsa sevmiyor, gene benim gerçekten sevdiklerimin yaptıkları gibi dalga geçer, diye korkuyorum. Birde gizliden gizliden içimde hâlâ, sanki Bitanem gelecekmiş gibi his vardı Bu güne kadar. Ama Dün gördüğümüz Güzel olaydan anladığım gibi, Đnsanlar sadece isterlerse mutlu oluyorlar. Ben aslında senelerdir olmayan bir Fantom'un peşinden koşturmuşum.. Yani Bitanemi bundan sonra, Karşılıklı Rakı içebildiğimiz gerçek bir dost olarak görmek istiyorum. Bana Bu şansı verecekmi bunu bilmiyorum. Ben ilk görüşte onun ayaklarına kapanırsam bu çok zor olur , tek bir yanlış hareketimde bana güvencesi yıkılır. Bir dahada yerine getiremem. Aslında sadece selam Arkadaş naber diyeceğim bir insan olarak kalmasını çok isterdim. Ondan Karşılık bekleyenmi var?. Aslında biliyormusun Şügi daha şimdi Farkına varabiliyorum. O iki mektubun geldiği gün...... Hani Hayat akışımın birden bire değişmesi, ardından bir bakıma evden yani ablamın yanından atılmam, gerçi allahı var hiç yalnız bırakmadı ama... Sanki O gün bunu sende biliyorsun. Ayakta kalmam için gereken, beni ayakta tutan iki güvencem vardı. Birisi okuma ve mühendis hemde elektro mühendis olabilecektim, Birde sevdiğim kişi yanımda olamasa bile bana mektuplarla destek veriyordu. Ama O lanet gün işte beni ayakta tutan iki destekte koptu. Sanki birileri geldi bu iki güvencemi benden kopardı. Bana sorarsan bana en çok koyan bu. Ne Arkadaşlardan kazık yemem nede Sarı çizmelinin BEM de yaptıkları beni o gün kadar etkilemedi. Ben şimdi bunun can çekişmesindeyim. Bu son gördüğümüz Palani tablosuda bana kaderim tarafından vurulan Tokat... Bakalım daha ne tokatlar yiyeceğim hayatta... Semiden de tokat Ay ile Konuşan Adam yerim diye hâlâ korkuyorum..." - "Ulan Avni duyan da sanki Bitaneni, buldunda ona karşı saygısızlık yaptın, O da senle yaptığın davranışların yüzünden her türlü ilişkini kesti sanacak.. Đleri düşencelisin biliyorum ama on sene sonrasını bugünden düşünmen saçma yani" - "Neden olamazmı? Kim bilir Bitanem nerdedir şimdi. Her şey okadar kapalı Kutu ki ! Şügi.... Bilirsin Kutuları açmak insanların elinde. Ben artık açmaktan ve açmaya çalışmaktan, yoruldum..... Tükendim... Bittim..... Ne olursa olsun Semi bunları hislerimi korkularımı bilmemeli. Hatta kimse bilmemeli. Bu hissettiklerim gizli kalmalı.... Aslında Bende bilmesem daha iyi olurdu." - "Fantezin kuvvetli Avni, bence o gün gelsin o na göre karar ver. Hem sen demiyormuydun seni unutmuştur diye. Boş ver hayal kurmayı...... Inanırım Gerçek de Birtanende mutludur. Senin bu düşüncelerini bilse zaten ayaz ayaz senden kaçar...... Sen Bu güne kadar bir Erkek gibi seven kadın gördünmü hiç?.... Hepsi sadece mantıkları doğrultusunda seviyorlar. <<Erkekler hayatı kaygan, yumuşak içine girip çıktıkları bir çukur>> gördükleri sürece bu böyle olacak. Biliyorsun bunlar senin sözlerin.... Ben şahsen daha Karşılıksız sevmesini bilen kadına rastlamadım...... Sadece çıkarlarını Saklamasını bilen kadınları iyi biliyorum. Bunların asıl yüzleri de boşanırlarken ortaya çıkıyor zaten. Esasında Bir kadınla Evlenmeden önce, onu boşamak lazım ki, asıl amaçları ortaya çıksın..... Bak! ilerde Motel var durda doğru dürüst bir yatakta yatalım sabahta duş yapıp yola çıkarız......" Motele vardıklarında bir oda tuttular gün aydınlana kadar uyudular önlerindeki utah'a giden yol nerden bakılsa altı yüz mil kadar daha vardı. Burda fazla kalmayacaklar biraz uyuduktan yıkanıp giyindikten sonra yola çıkacaklardı. Akşam üzeri Büyük Ayının yanına varmak istiyorlardı orda bir gün kadar kalıp ardından New Jersey deki konferansa katılmayı ordanda dönüş yolculuğu için New yorka gideceklerdi Birde Yolda Avni Huston Uzay merkezine Floridaya uğramak istiyordu. Büyük Ayı Büyük ayının evini bulduklarında akşam üzeri olmuştu. Yolda gelirlerken çöl yağmuruna bile tutulmuşlar Nerdeyse Yelkenli ile seyahat ettiklerini hissettiren yağmurun arkasından gelen Orkan'a da başka bir deyişle Avusturalyayı doya doya yaşıyorlardı. Utah gölüne ardıklarında Avni Bak Şügi tuz gölüne geldik diyerek Şügiyi şaşırtmıştı. Öyle ya ilerlerinde Salt Like City yazıyordu. Arabadaki GPS i tekrardan bu sefer Yol ve ev numarasına programladılar. Koca şehirin içinde elleri ile koymuş gibi buldular. Orda yatmayacaklarını bildikleri halde, Bir otel buldular. Çünki Büyük Ayı onları yollamayacaktı. Nede olsa o bir Runners ti Evin önünde vardıklarında, Evin Hanımı gene Büyük Ayı gibi uzun boylu Sarışın bir hatundu. Aslında türk demeye gerçektende şahit gerekiyordu. Avnileri görünce çok şaşırdı O da sadece Büyük Ayının anlatımlarından duymuş ama onları hiç görmemişti. Ayak üzeri kahve içtiler Büyük Ayı geç geliyordu. Avni Kendilerinin otelde kalacağını söyledi ve Büyük Ayı geldiğinde yarın sabah onları bulabileceğini anlattı. Ve otele doğru gitmek üzere 15.11.2006 19:30:00 Copy rigth 2006- Mertol Gürzel 295/359 ordan ayrıldılar, Şügi epey içerlemişti Kadının onları davet etmemesine yani Buyrun burda bekleyin diyerek üstelememesine. Avni için gayet doğaldı Büyük Ayı Bekar değildiki. Odasına girip su döküp uyandırsınlar. Evlendikten sonra insanın hayatı değişiyordu. Ertesi günü sabah erkenden odaları yumruklanarak kapısının çalmasıyla uyandılar. karşılarında Dev gibi büyük ayı, biraz gerisindede çocuklarla, Hanımı duruyordu. Hemen Büyük Ayı gene Küçük ayı ile buluştu. Başladılar yerlerde yuvarlanmaya taki Şüginin kolu acıyana kadar. Büyük Ayı Şüginin kolunun çalışmadığını işte o an farketti. Oturdular konuştular. Ardından Tekrar Evlerine gittiler Birbirlerine eskilerden yaşayamadıkları anlatarak geçirdiler, ısrarla o geceyi orda geçirdiler. Ertesi gün tekrardan yollarına yani Huston a doğru yola çıktılar Dünya Internet Güvenlik konseyi (Cert's) Huston ve Florida da gezerek iki hafta sonrası Konferansın yapılacağı New Jersey şehrine gelmişlerdi. Konferansa Şu arkada kalan 3 hafta içinde hiç değilse teorik bilgilerini çoğaltan Şügide katılıyordu. Her gün başka bir seminara girip çıkıyorlardı. Konferansta Türkiyeden gelen heyetle tanıştılar akşamları onlarla dolaşıyorlardı. Konferansın 3. günü Sertifika imtihanı yapılacaktı. Bilgi seviyesine göre en Fazla 500 kişiye certifika verilecek ve bu kişiler dünya Đnternet ağında görevli olacaklar her türlü tehlikeye karşı koordineli davranacaklardı. Amerikalılar Arap teroristlerin tehlikesinden bahsediyorlardı. Ama Avrupalılar bunu pek kabullenmiyor asıl tehlikenin High Specialist Kişilerden yani gerçektende Kendi seviyelerindeki kişilerden , tehlikenin çeşitli ihmal ve işten uzaklaştırılan kişilerden doğduğunu iddia ediyorlardı. Amerikalılar ise sadece Internetteki, virusların Işıkların uzun süre kesilmesinden ve Atom santrallarını durdurmasından sorumlu tutuyorlardı. Bu tür olayların Viruslardan kaynaklandığını, bunlarıda Arap teroristlerin yaptığınıiddia ederek olayın boyutunu Politikaya taşımak istiyorlardı. Demekki Başkanlarını temize çıkartmak için Amerika daha çoook sebep gerekecekti. Belkide fırtınaları bile amerikaya yönlendiren bu terör gurupları olabilirdi. 3. gün Yapılan Đmtihana Avnide katıldı Ve sertifikasını O gece yapılan Baloda isminin 5000 kişinin arasında okunmasıyla aldı. Bu olayı türkiyeden katılan türk heyeti ile birlikte kutlarlarken, Birden yanlarına Avniye yabancı gelmeyen biri geldi. Bu Avninin askerlik arkadaşı seatle de Intel firmasında çalışan kişi idi uzun süre konuştular ertesi günüde buluşarak tekrar askerlik anılarını paylaştılar. Ayrılmadan bir kaç saat önce Avninin askerlik arkadaşı Çalıştığı firma ile görüştüğünü isterse Avninin burda kalabileceğini Green Kart ve işinin hazır olduğunu Bildirdi. Bu haberi duyunca Şügi içinden "Şayet Avni evet dersen sen yanmışın oğlum seni kimse kurtaramaz. Birtanen orda sen burdasın. Er geç öğreneceksin. Yok ya o zaman ben yandım beni anında boğar.." diye düşündü. Çünki biliyordu Avni Er geç duyacaktı. Sydneydakinin kim olduğunu. Fakat Avni gelen teklifi isviçrede halletmesi gereken çok önemli işleri olduğunu ancak bir iki sene sonra belki düşünebileceğini anlattı. Ama Avni şansının açılmasından mutlu gözüküyordu. Ertesi günü Geri dönüş için New Yorka haraket ettiler. Geri Dönüş Ay ile Konuşan Adam New York a geldiklerinde Kiralık arabayı geri verdiler, kalacakları bir kaç saat için New yorku dolaşmak üzere taksiye bindiler. Hürriyet heykeline vardılar Heykelin üzerine çıktılar. Hikayesini Okudular. Bu heykel aslında Fransızların Amerikalılara hediye ettiği ve gemilerle Fransadan taş taş taşınarak New Yorka getirdikleri bir anıt olduğunu orda öğrendiler. Bu kuleyi görmekten çok sevinen Avniyi gören Şügi, aşağıya inip deniz kenarında oturduklarında Avni derin derin denizin kokusunu kokladığını duyunca. Dayanamadı sordu. - "Ya avni bak ne diyeceğim. Neden senin askerlik arkadaşının teklifini kabul etmedin?" - "Şügi ben burda bir şey kaybetmedimki. Benim işim, kaybettiklerim aradığım ya türkiyede yada isviçrede. Orda yapılacak gerçektende çok önemli iki işim var. Birisi BEM i temizce kapatabilmek ikinciside Semi." - "Yani sen şimdi, hiç ön yargısız Seminin karşısınamı dikileceksin?" - "Evet Şügi Sadece dikilmeyeceğim O na Đşte tam burda karşındayım, dimdik ayaktayım ya tut ellerimi yada bahsetme özlemekten diyeceğim." - "Ne oldu birden bire Seminin seni red etmesinden korkmuyormusun artık?" - "Biliyorsun zor oyunu bozar sen demedinmi birisi ile evleneceksen ondan ilk önce boşanman gerekirki neler düşündüğünü bilesin diye?" - "Evet dedim demesinede Ne alaka şimdi." - "Bak biz Semi ile çıkmadıkmı çıktık. Sonra olamayacak dedi diye ayrılmadıkmı? evet ayrıldık. E o zaman birkere boşandık zaten. Bu güne kadar hiç bir pisliği olamadı. Senin dediğin gibi beni zor durumlarında aradı. Ben Adam sende dalga geçiyor dedim.. Ya da öyle sandım. Ama şimdi uyandım artık. Dünkü konseyde sende duydun Tehlikeyi aslında içerde aramak lazım Amerikalıların yaptığı gibi herşeyi bozarak en tehlikeli ajanları yetiştirerek, Gerçek düşman yakında iken hep başkalarını suçlamak yanlış. ..." - "e e e e Avni amma uzattın. Çay demleyeyimmi yoksa alaka geliyormu?" - "Yani şügiçim, Benimde düşmanım içimde, Ben Suçu kendimde aramamak ve kabullenmemek için habire Tutturmuşum bir Bitanem Fantomu onu kovalıyorum. işte buna artık son..... Artık hayali değil gerçek rakiplerle boğuşmak istiyorum bu da Semi ile başlıyor. Ya bu sefer olan biten konuşularak halledilir yada ip ince yerinden kopar. Önemli olan yıllarca askıda kalmaması." - "Pes doğrusu... uyandın demek... Eh günaydın... Aramıza hoş geldin Avni. Gerçektende geçen haftalarda Palami sayesinde yaşadığı olay Avniye ders olmuştu. Birtanesini mutlu görmek, mutlu olduğunu bilmek, Avniye iyi bir ders olmuş tek duğası kabul olmuştu. Büyük bir yükten kurtulmuştu keşke bir kez konuşabilselerdi. Yaşadıklarını ona çocukken yapılan haksızlıkları adeta ayaklarının altından çekilen iki dayanağı kaybettiği günü, O gün Bitanesini gördüğü gün zorda olsa bitirebilmiş ve ileriye bakar, bir azda kendisi için yaşamaya başlamış karanlık kuyuyu kapatmış, Semiyi daha korkusuzca belkide ilkkez cesurca sever olmuştu. Yüz yüze keşke bir kaç kelime Bitanesi ile konuşup onun hikayesini sabırla dinleye bilseydi. Ama bu da Avni için yeni bir beklenti, yeni bir istek olmuyormuydu. Belki birgün! 15.11.2006 19:30:00 Copy rigth 2006- Mertol Gürzel 297/359 Uçak Vakti geldiğinde uçağa atladıkları gibi nerdeyse 12 saati uyuyarak geçirerek Zürihe geldiler Kadere Yardım Edilmeli.... Avusturalya ve Amerika serüveninden zürich döndüklerinde saat sabahın altısıydı. ilk buldukları taksiye atlayıp evlerine giden Avni ve Şügi bütün gün ve geceyi uyuyarak yaşadıkları Zaman vurgununu atlattılar.Avni uyanabildiğinde Avusturalyadan döndüklerinin 2. günü idi günlerden Perşembeydi. Avni aklını toplamaya ve beyninin içindeki sesleri yatıştırıp, planlamaya çalışıyordu. Yataktan kalkıp Banyoda Aynanın önünde duran Avni aynaya baktığında aynadaki adamı tanıyamadı. Çenesini tuttu. <<Vay garibim vay. Sana hangi kamyon çarptı?>> diye sordu. Uyku sersemliği içinde Duşa girdi. Yaklaşık 25 dakika soğuk ve sıcak suyla aldığı duştan sonra, Tekrar dışarı çıktığında, Aynada gördüğünün kendisi olduğunu farketti. Neyseki kendine gelmişti. Saat dokuza geliyordu. Oturma odasına gitti. Baktığında herşey yerli yerinde duruyordu. Camdan baktığında dışarda, Kardan eser kalmamış bahar çiçekleri kardelenlerin beyazlığı ile süslenmiş bir tabiat gördü. ----- Ahhh insanın otlayacağı geliyor, möööö Bu da mutlu isviçre ineklerinin o andaki düşünceleri (Lila Đnek. hani varya Milkaaaa. Lila inek ya . ).... Sabah sabah çocuklar dışarda ip atlıyorlardı... Avni tekrardan sanki uzun süre uyumanın etkisiyle, Ya ne biçim rüya gördüm diye düşündü, sanki Avusturalyaya falan gittik. Şügide vardı. Orda çok güzel şeyler yaşadık. Doddge Jeeple Avusturalyayı baştan başa gezdik. Şüginin Đngilizcesine hayran olmuştum. Ne de güzel uyduruyordu. Sonra Sanki bitanemi gördüm çok eskilerden bana yaşadığım duyguları tattırdı.. Ne kadarda benziyordu ona. Amannn Boş ver Avni sen kimsin, Avusturalyaya gidecek olan kim. Hem Sana Banka birden bire neden bu kadar önem versinki? Hem o ooo oo Eskiler mazi olmuş gerşide kalmış. Ulan bir tutturmuşşun bitanen diye başkada birşey demiyorsun, Ulan valla Suda ağzındaki kemiyi görüpte bak o kemik daha büyük diyen köpek gibisin valla --- Estağfurullah denir burda Avni ayıp ya..... Demiycem anam. Neden diyeyim k?i hem Estaffurullah Özürdilerim demek ben kendimden neden özür dileyimki? Neyse en sevindiğim şeyde Aslında Rüya müya Ben saplantılarımdaaaaaaaaa.n......... Bu da Ne?...... Bunlar benim pasaportum ve Uçak Biletleri. hııım Birde CERT's Sertifikası. Ulan doğruya ben rüya müya görmedim gerçektende gittik. Ah sahi daha yapılan sözleşme bende onu bankaya götürmem lazım. Nerdeydi.? Hah burda sırt çantasının içinde.. Ulan Avni ulan Avni kendine gel yapacak çok işin var daha. Hem Pazara Semiyi bulacaksın. ... Yok Neden pazara kalsınki saat kaç? 9:30 yok bugün yetişemem ama Yarın.. Doğru Semiye. Avni Kendi kendine hem homurdanıyor hemde konuşuyordu, Dışarı çıktı, Postakutusuna açtı üzerine sadece Havlu olduğundan kimselere görünmeden içeri girdi. Postaları Masanın üzerine attı. Başladı ayıklamaya BEM ler sola Ödemeler sağa, Özel mektup yok Özel mektup mu? oda nesi?, senelerdie hiç Avniye Mektupmu geldiki. O zaman devam BEM'ler sola Ödemeler Sağa... Tam Bu sırada Kapı Çaldı . Avni Havlusunu kontrol ettikten sonra Kapının deliğinden Baktı. Yok Ya?! olamaz --- Kim Geldi? Kim Geldi?..... Avni Kapıyı açtı... Karşısında Bizim izmirli fıstık Duruyordu. Daha Avni Nil? demeden Kız Avniyi kenara itti. Etrafa Ay ile Konuşan Adam bakınırken << Yalnızmısın ?>> diyerek sordu.. Avninin kafa sallamasından sonra içeri girdi Ceketini sandalyenin üzerine attı. Avni kapının Eşiğinde açık duran kapıyı bir eli ile tutarak şaşırmış bir vaziyette ona bakıyordu. Kız gömleyini pantolonunu ve üzerindekileri çıkartarak Yatak odasında kayboldu. Avni ancak kendine gelebildi Kapıyı kapattı doğru yatak odasına. Kız Yatağın içine girmiş Yorganı göğüslerini kapatacak şekilde üzerine almış sırıtarak kıvırcık sarı şaçlarının içindeki O gök mavisi göyleriyle Avniye Bakıyordu. Avni ne oldu gibi hareket yaptı. - "Avni lütfen çok yorgunun, şimdi soru sorma! Stutgartta gösterimiz vardı. Sabahın 3.ne kadar gürültü gürültü, sonra dışarı otele gidip yatmayı düşünürken bir sürü gazeteci paparazi, sonra dedilerki Apero ve sohpet yapılacak. ee mecburen Katılmak zorundayız katıldık. saat oldu 5. otele gideceğiz olmuyorki anam nerden baksan onlarca insan peşimizde. Tam bu sırada Stutgard tren istasyonunu gördüm. (Gözlerini kısarak Avniye baktı) Beni bilirsin, taksiciye lütfen burda dururmusunuz dediğim gibi atladım aşağıya doğru içeri Biletleri aldığımda Beyaz bir tiren zürihe hareket ediyordu atladığım gibi içine bir buçuk saat sonra burdaydım. Managerimede yoldan telefon açtım . onlar bugün türkiyeye gidiyorlar ben bir kaç gün burda seninle kalacağım...." - "Şey tamam istediğin kadar kalabilirsin sorun yok ta... Body guard koruma vs. ne olacak.." - "Aman Avni sen varsınya başkasına ne ihtiyacım var." Dedi ve Kafasını yastığın üzerine bıraktı. Yorguluktan zaten kıpırdanacak hali yoktu. Avni şaşkın şaşkın, Eh öyle olsun deli kız dedi ve vakit geçirmeden hemen traşını oldu. Üzerini değiştirdi. Gravatını taktı. Ağzına bulduğu pesimetlerden bir kaçını attı. Sonra masanın yanına geldi Kalan üç beş postayıda ayıkladı. Bunlar sadece BEM için olanlardı. BEM Postalarını topladı torbaya koydu. Sonra Masanın üzerine yakındaki Migrosun tarifini yapan bir kroki ile alış veriş için yeterince para bıraktı. Kız kendine gelince yoksa Tam takır kuru bakır olan Avninin evinde açlıktan ölebilirdi. Ceketini alan Avni doğru garaja giderek mavişi aldı ve sonra Bankaya Avni Bankaya geldiğinde Receptiondan telefon açtırdı ve bu sefer direk Satış Müdürünün yanına çıktı. Sekreteri selamladı. içeri girmesi önerildi. Đçeri girdi, Müdür yalnızdı. Avni sözleşmeleri müdürün masasına uzattı, Müdür Sözleşmeleri eline aldı baktı. masanın üzerine koydu. Tekrar aldı baktı sonra, Adam Huzursuz gözüküyordu. Avni Bir poblem olup olmadığını sordu. Müdür, Yapılan sözleşmede hiç bir problem olmadığını ve hatta Avninin sözleşme içinde getirdiği önerilerin ve düzeltmelerin Hem Palani tarafından hemde Avusturalyadaki Banka sözcüleri açısından taktir gördüğünü, Her iki tarafında mennun olduğunu Bankanın Avni Avusturalya görevinden dolayı çok memnun olduğunu açıkladı. Ama Avninin genede Đnsankaynakları müdüriyetine gidip şahsen konuşması gerektiğini Müdüründe bu canının sıktığını anlattı. Đnsan kaynakları müdürlüğü, Avninin tekrar işe başlaması için Bankanın geçirdiği reorganisasyonu da göze alarak Avni ile özel bir şözleşme istiyordu ve şartları ağırdı. Adam açıklamaya devam etti. Avni BEM i kapatacak ve şözleşme çercevesinde kesinlikle özel iş yapmayacaktı. Şözleşme kuralların da, banka Avniye BEM için 15.11.2006 19:30:00 Copy rigth 2006- Mertol Gürzel 299/359 gereken Krediyi verecek ve bunu normal faizle işlem görecek Yapılan özel sözleşme, Borçlar bitene kadar sürecekti. Avni gülümsemeye başladı. Müdüre Ben razıyım dedi. Müdür bunun üzerine Đnsan kaynaklarından aynı günün öyleden sonrası için randevu aldı. Ardından Avni ile birlikte yemek yediler. Konuştular. Avni Öyleden sonra Đnsan kaynaklarına geldiğinde epey şaşırdı. Bir süprizi diğeri takip ediyordu. Bir bakıma Sanki Avni kendisini satışa çıkartmıştı. Đnsan Kaynakları ile yapılan Toplantıda Özel sözleşme detayları görüşüldü. Avninin isteği üzerine Geri ödemelerde yapılacak Mebla, yüksek tutulması kaydı ile Aylık maaşından Direk kesilecekti. Sonuçta Avniye tek kişilik yaşamında yeterince maaş kalacaktı. Özel sözleşme kurallarına göre Avni Aynı gün Firmanın Kapatılması için Makamlara başvuruda bulunacak, Ardından getireceği makbuz ile Bankadaki Kredi meblası Avni için açılacaktı. Avni o zamanlarda Bundan daha iyi haber beklemiyordu. Aslında Banka işi sıkıya almış. Verilen Kredinin BEM in devamı için kullanılmamasını sağlamıştı. Đkinci toplantıya Avninin çalışacağı,Bölümün ve aynı anda Avniyi Avusturalyaya yollayarak tekrar hayata dönmesini sağlayan. Bölüm Müdürü de katıldı. Çizelgelerle yapılan Değişiklik tablosuna göre Bankadaki Bilgisayar Security grubunu ikiye ayırmışlar, Dış (Internet) ve iç Bilgisayar güvenliği olarak oluşan gruplar vardı. Avninin eski şefi Urs hala Internet Güvenlik grubunun şefi idi. Avni Baştan beni nereye alacaklarını düşünürken, Avniye Bu seferde iş sözleşmesi uzatıldı. Avni iş sözleşmesini okurken Görücüye çıkmış Gelin adayı gibi, kasılmış ve dimdik durumdayken gittikçe gevşedi gevşedi nerdeyse koltuğa yığılıverecekti. Avniden reorganisasyon geçirmiş bankanın Informatik bölümünde, her iki Security grubunu içeren, Yeni bir bölüm ve bu bölüme Managerlik teklif ediliyordu. Avninin Hayır demeye ne niyeti nede durumu vardı. Alacağı maaş'ın yarısı ile Bankanın Avniye verdiği krediyi en geç bir sene içinde ödeyebilecekti. Hemen Bismiillah diyerek Sözleşmeyi imzalandı. Đşe başlama tarihini Yaz tatilinin sonuna kaydırıldı. Çünki kalan bir lkaç ayı BEM için kullanması gerekiyordu. Allahtan Banka Avninin Folklor faliyetlerine karışmıyordu. Yani sonuçta Avni eski yaşamına dönebiliyordu. Şimdi tek kalan BEM den Yara almadan ve kimseye acı vermeden kurtulmak olacaktı. Đlk iş Avukat Bulmakta. Bankadan sonra, Avni öylen yemeğini birlikte yediği Müdürün tavsiyesi ile aldığı Birkaç Avukatın Adreslerini Aradı Telefonla Termin yaptı, Ertesi gün yani Cuma günü öylenden sonra BEM 'in Bürosunda diğer ortaklarla birlikte buluşulacaktı. Bu buluşmadan hemen sonrası, Ev sahibi ile de randevulaşıldı. Alınan kararlar doğrultusunda Onunla bir sözleşme yapılacaktı. Avni bu buluşmalarıda telefon ile ayarladıktan sonra ,doğru evinin yolunu tuttu Evde Avninin Karaya vurmuş deniz kızı gibi gelen bir misafiri vardı. Saat öyleden sonra olmuştu yolda giderken her halde kalkmıştır diye düşündü. Her ihtimale karşı Migrostan Avnide beş çayı için bisquit, çay ve ekmek aldı. Evinin kapısına geldiğinde içerden müzik vs. geliyormu diye kapıyı dinledi. Ev sesizdi. Kapıyı usulca açtı. Gerçektende görünürlerde kimsecikler yoktu. Masanın üzerinde hala Avninin yazdığı not duruyordu. Avni yatak odasına girdi. Kız hala uyuyordu. üzerindeki yorgan açılmış, kızın cok güzel olan vucudu tüm çıplaklığı ile Avninin gözlerinin üzerinde yatağında yatıyordu. Ay ile Konuşan Adam Avni usulca kızın yanına yaklaştı. Son bir kere daha baktı. Gerçektende doğa harikası çok güzel bir kızdı. Avni içinden keşke oluru olsada, hep burda kalsa diye düşündü. Problemlerin hepsi bir an için biter. Bir kaç sene sonra tekrar başlardı. Ama bu konuyu uzun uzun konuşmuşlardı. Đmkanı yoktu. Onların arasında Sevgi olabilirdi, ama aşk yoktu, yani her şey optimal gelişemezdi. Avni ona karşı sadece hayranlık ve aradığı öz kardeşi duyguları taşıyordu. Sonu çok daha kötü olacak bir ayrılık olurdu. Bu durumda kalmak ve hiç değilse ömür boyu karşılıklı saygılarını ve arkadaşlıklarını bozmamak için. Bu vaziyette kalmak gerekiyordu. En önemlisi karşılıklı güven sağlanmıştı. Yoksa çat kapı gelip, cup diye avninin yatağına girsin ki. Şimdi Avni iç güdüsüne uymaya kalksa, Herşey bozulurdu.. Dünya güzeli ve dünya tatlısı, varlığı kaybetmeye Avninin hiç mi hiç niyeti yoktu. Zaten Avniye her zaman herşeyini paylaşabileceği bir kız kardeş gerekiyordu. Nil de Avninin tanıdığı bu role en uygun olanıydı. Yorganın ucundan tutup kızın üzerini örttü. Bu ara uyanan kız uyku sersemliği ile avninin boynuna sarıldı. seni öyle özledimki dedi. Avniyi yanaklarından boynunda. öptü. öptü. Ardından Avniyi burakarak tekrardan cup diye kafa yastığın üzerine ve uykuya devam. Bu sefer sadece göğüsleri açıkta kalmıştı. Avni görüntüyü bozmadan. Odanında epey ısınmış olmasını göz önüne alarak. Mutfağa gitti. Çay demledi. Ekmek vs. kahvaltılık hazırladı. Ardından Yatak odasına gitmeden seslendi, Evden çıkmaları gerektiğini BEM de beklendiğini hatırlattı. Kız Tamam diye seslendi çay demlenene kadar duşunu yaptı giyindi ve Hazırlanmış kahvaltı masasına geldi. Bütün bu olan bitenler Avniye sanki Silvi gelmiş gibi bir anımsatma yarattı. Kahvaltıda olan bitenleri anlattılar Avni Avusturalyada yaşadıklarını, kız ise Türkiyeden izmirden ve Sarı Mehmet ten bahsetti. Aslında BEM'in gidişatı için kızın buraya gelmesi çok iyi olmuştu. Kahvaltıdan sonra Dinçer ve Alptuğ ile buluşmak için BEM 'in yazıhanesine gittiler --- Burda şimdi Müzik Lazım........ Na. na. na. naaaa. Cızzzz Tak Cııız Tak. Yaz tahtaya hesabı dür defteri kitabı sarı çizmeli Mehmet ağa bir gün öder hesabı.... dısss tak ta dısss tak...... Avni BEM'in bürosuna geldiğinde gittiği günden bu güne kapısının bile açılmadığını görünce üzüldü. Yani demekki kimse artık uğraşmıyor, ve Firmayı kurtarmak için çalışmayada hevesli değildi. Sonuçta durumun böyle olması BEM'in kapatılmasınıda kolaylaştıracaktı. Avni ile Nil, büroya ve koridora çeki düzen verdiler, oturulacak yer yaptılar. Çok Geçmeden Dinçer, Aptuğ ve Şügi kapıdan içeri girip Recepsion olarak kullanılan orta bölüme geldiklerinde, Avni Avusturalyada iken eve gelen ve BEM 'in bürosuna gelen Mektupları düzenliyordu Nil ise 3 haftadır kurumuş kahve fincanlarını ve Kahve makinasını temizlemek için mutfaktaydı. Bizim dört erkek birbirlerine sarılıp selamlaştıktan sonra, Dinçer <<Avni ağabey onlar ne?>> diyerek Avninin Ayıklamakta olduğu mektupları sordu. 15.11.2006 19:30:00 Copy rigth 2006- Mertol Gürzel 301/359 - "Ne olsun bana gelen Aşk Mektupları sağolsun alacaklıların hepsi bana aşık olmuşlar her iki günde bir, ya ihbar yada iflas tehtidi mektupları geliyor, herhalde canım sıkılmasın diye düşünüyorlardır. Şaka bir yana Resmen iflas bildirisi yapıldıya, Alacaklıların 2 Ay içinde bildiri yapmaları gerekiyordu. Bu sebepten dolayı herkez tekrardan Yazılı bildiri yapıyor. Süreç bittikten sonra ve resmi ticari gazatede . sonuölandı diye yazması ile kimse hiç bir şey talep edemiyor. Beyler bizler ise Maaş, kâr payı, firmaya Dinçerin verdiği Borç vs. alacaklarımızı, firmadan kanune talep edemiyoruz. Bu tür alacaklarımızı kendi aramızda halletmemiz gerekiyor. Bu durumda Sarı Mehmede ayriyetten Mahkeme açmamız gerekiyormuş." Dinçer biraz bozuldu, ama elden başka bir şeyde gelmiyordu. Yapılacak başka birşey yoktu. - Avni "Mesela şunu alalım elimize. Bu Frauenfeldden okulumuzun Sarı mehmet tarafından kiralanan, fakat içinde sadece 2 hafta ders verilen sınıfın kira parası. Haber ve çıkış verilmediği için 3 Ay birikmiş 10 gün içinde ödeme yapmazsak Haciz' e verilecekmiş. Verilecekmişte, Firmanın yasal tüzüğünden dolayı hepimiz tek tek ve ayrı ayrı Hacize özel kişi olarak verilecekmiş, Birimizden birisi ödemez ise diğerine kalsın diye. Ben kendi açıma alıştım. Çünki firmaya gelen her borç talebi, ayriyetten benim şahsımada paralelinde haciz ihbarı getiriyor Alacaklılar işi çift dikiş yaparak garantiye alıyorlar. Şayet bende ödemem diyerek, iflas edersem. Sırasıyla hepimize gelecek. " - Alptuğ "O zaman bırakalım Sarı Mehmed ödesin - Avni "Tamam Alptuğ bende öyle düşündüm, Yarın gelecek olan Avukatada bizzat sorarsınız. Olayı daha iyi anlarsınız. Şahsi ortaklıklarla kurulan Firmalarda, Hani bunlara Adi tüzel Firma deniliyorya, --- Gerçektende adi Firmaymış..... Haciz makamları Firmada yazılan isimleri yukardan aşağıya esas alıp, O sıraya göre işlem yapıyorlarmış.Bu durumda herkez iflas ederse en son Sarı Mehmede yüklenecekler" - Dinçer "Eee problem nerde Sarı mehmet Firmayı kurdurdu. O kendisine General Manager dedirtti, öylede Firmayı yönetti. O zaman Sorunlarıda halletmek onun görevi." Bu Arada Şüginin gözüne mutfakta çalışan Nil takılmış, Kim olduğunu bilmediği için kafasını dikmiş Nil'e bakıyordu. Avnide Masasından kalktı arkadaki dolaptan, Firmanın kuruluşunu ispatlayan Teccil formunu, aramaya başladı. Fakat bulamadı. Masanın çekmecelerine baktı ordada Bulamadı. Daha sonra Muhasebe Dosyasından aradığı formun bir kopyasını buldu. Masanın üzerine koydu. - Avni "Beyler Bu Formu hepiniz biliyorsunuz Sanayi sicil kayıt formu, Sıralamaya bir bakın." - Dinçer "Şimdi anlıyorum, evet evet iyi anımsıyorum. Bu formu doldurduğumuz gün Ha bire Sarı Mehmet kendi ismini en alta yazdırmaya çalışıyordu. Demek ondanmış" - Avni "Bende <<Arkadaşlar bugün Avninin yaş günü Firmanın ilavesi olacak, soyadını Avnininkisi yapalım>>, dediğinde Bak ne kadar çömert adam Arkadaşlarına önem veriyordiye sevinmiştim. Ama işin aslı başkaymış. Beyler Đflas süresince Hepimiz aynı teknenin üzerindeyiz. Ya batacağız yada sağ selamet kurtulacağız. Önemli olan mantğımızı kaybetmeyelim. Dinçer Muhasebenin son durumu ne? Muhasebeciyle halledebildinizmi?. Bu soru üzerine muhasebeciyle haftalrca çalışarak sonuç bilançosu çıkarmış olan Dinçer, Bilgisayarın başına geçti muhasebe programına baktı. Bu arada Avni, daha evelden aradığı fakat bulamadığı firmanın ticaret odası sicil kayıt formunun aslına bir Ay ile Konuşan Adam daha bakmaya başladı. Fakat bir türlü bulamıyordu. Bir ara Avninin gözüne öğrenci listesi, takıldı. Öğrenci listeside aslında Masanın çekmecesindeydi. - Dinçer "Avni ağabey Muhasebe kayıtları silinmiş?!" - Avni "Tahmin ettim, Firmanın Ticâri sicil kaydının ve öğrenci listelerinin orijinali de yok. Çocuklar soyulduk galiba? Bu arada Sarı mehmedin nerde olduğunu öğrenebilen varmı?" Aynı anda hepsi tek ağızdan <<Đsviçrede>> diyeceklerdiki, Nil elinde kahvelerle içeri girdi. - Nil " Ben biliyorum..... Đsviçrede" Nil'i gören Dinçer ve Alptuğ hemen tanıdı. Şügi hala şaşkındı. Çocuklar hep bir ağızdan - "Hoş geldin yenge" - Şügi "Yenge'mi?" - Avni "Çocuklar Ayıp oluyor!" - Nil "Yok canım ne Yengesi. <<Bacım>> diyebilirsiniz . Baksanıza Avni ağabeyinizin hiç o yollarda suyu yok. Hala Abi kardeşlik oynuyoruz" Dedi ve hep birlikte gülüştüler. Avni Nil'in birkaç gün misafiri olduğunu anlattı. Bu arada Şügide bu kızın Đzmirli fıstık olduğunu biliyordu O nu fuarda o da görmüştü , ama kızın burda ne aradığına hala bir anlam verememişti. Avni Semi ile buluşup arasını düzeltmeyecekmiydi. Avnininde ne istediği belli olmuyor diye düşündü içinden. Nil 'in Sarı Mehmet hakkında duydukları ve türkiyede olan bitenleri anlatması. Sarı mehmed olayına aydınlık getirmişti. Anlaşılana göre Sarı Mehmed aynı oyunları Türkiyede de yapmış bir sürü gariban ortak bulmuş onların sırtından Firma kurdurmuş. Sonra Neden olduğu bilinmez başını Mafya ile belaya sokmuş. ölüm tehtitleri almış, tek yok isviçreye kaçmak mış ve onuda yapmış buralara gelmiş. - Dinçer "Desene gitti güzelim Mercedes, Gümrükte el koyacaklardı." - Avni "Ya çocuklar bir baksanıza Sarı mehmedin bürosundaki telefon vs. ve kurs için kullandığımız eski laptop lar duruyormu. Biliyorsunuz hacizlik makamlarınca, Seri numaraları alındı. Burdan dışarı çıkarlarsa, Haçizden mal kaçırma suçundan 2şer sene hapis yatarız ." Bizim kiler BEM in ofisini, ve yan taraftaki Elekronik bölümünü araştırdılar. Avni haklıydı ne bilgisayarlar, nede son muhasebe durumu ortalıktaydı. Allahtan Avni, ve Dinçer Bilgisayar kayıtlarını ne olur ne olmaz diyerek, yedeklemişler, Kağıt olan evraklarında kopyasını yapmışlardı. Bu Kopyaları aktif hale getirdiler, Đncelediler. Duruma göre Sarı mehmed kimseye birşey söylemeden Büroya girmiş kendine göre ne lazımsa alıp gitmişti. Evnini aradılar Sarı Mehmedin Eşi , haberi olmadığını daha halen türkiyede olduğunu iddia etti. Bunun üzerine Avukata ve Polise telefon açıldı. suç duyurusunda bulundular. Ama Dilekçelerinde bu güne kadar Sarı Mehmed mektup ve telefon yolu ile ulaşılmaya çalışıldığını fakat hâlen temasa girilemediğini, hacizden aslında resmen haberi olmadığını da hatırlattılar, Sarı Mehmedin tutuklanması firmanın bu aşamasında hiç birinin işine gelmezdi. 15.11.2006 19:30:00 Copy rigth 2006- Mertol Gürzel 303/359 Gelecek Pazar günü toplantı yapılacak öğrenciler çağırılacaktı. Bu toplantı için gereken konuşmayı hazırladılar. Sarı Mehmed hakkında tek kelime konuşulmayacaktı. Zaten Artık konuşmalarınada gerek kalmamıştı. Olay belliydi. gerisi Avukatlara kalmış bir olaydı. Ev sahibi ile yarın anlaşmaya varılacak. Ardındanda Ben'in kapatılma işlemleri hızlandırılacak, ve herkez kendi yoluna gidecekti. Avni bir ara canının sılıkıldığını gördüğü Nil'i zürichte dolaştırması için Dinçerden ricada bulundu. Dinçer le Nil Zürichin gece hayatını incelemek için dışarı gidecekler, dolaşaçaklardı. Avni de evin anahtarını Nil'e verdi. Kendisi, büroda kalıp kaybolan Evrakları toparlayıp, yarınki toplantıya hazırlaması gerekiyordu. Şügi ile Avni birlikte bu evrakları tek tek bularak, Orjinal ve kopyalarından, gene eski duruma getirdiler. Bu arada Sarı Mehmede. Bir mektupla, Avni Firmanın şu andaki ştatusunu bildirdi ve alınan bilgisayarlarla evrakların tekrar firmaya gelmesinin kanuni, zorunluk olduğunu hatırlattı. Avni eve geldiğinde saat üç'e geliyordu. Avni Şügi ile uzun uzun tekrar Semi hakkında konuşmuştu. Avni kararlıydı. Semiye Bu gün gidecekti. Semin'nin yaş günüydü . Bu gün herşey olup bitmeliydi. O nu çalıştığı işi yerinde bulacaktı. Bu olmalıydı. Bağlar ancak inceldiği gyerden kopardı. bağlar sağlam yada yok diyerek teori yapmaya gerek yoktu. --- Aferim lân adam oluyon gayri..... Sorumsuz Đlişki..... günü sabahı Avni uyandığında yanında Nil yoktu. Bu sefer Nil daha tedbirli davranmış yanında hiç eşya getirmediği halde, yatmadan Avninin gömleklerinden birini giymiş ikinci odaya gitmiş öyle yatmıştı. Ama böylede çok güzel gözüküyordu doğrusu. Avni gene her zamanki gibi <<Allah sahibine bağışlasın>> dedi ve giyindi. Son olarak heyecanını yatıştırmak için Ke-O-Rem yaptı. Nedense Semi'nin adını aklına getirse, kalbi kopacak gibi küt küt atıyordu. Esasında Avni Semiyi sakladığından çok daha fazla seviyordu. Ama Bir kez daha reddedilmek ve terkedilmek korkusu ağır basıyordu. Ya Bu seferde Semi ona Đnsan kalbine laf anlatamıyor kendini seveni değil kendinin sevdiğini istiyor" derse Avni ne yapabilirdi. Para pul hayat herşey tıkırına doğru gidiyordu. Ama bir insanın kalbini onun güvenini kazanmak çok zordu. Ama Yatağında uzanmış yarı çıplak yatan Nil ile birlikte olsa, O Kendi dünyasından vaz geçemezdi. Bu sebepten dolayı Avniyi sadece Arkadaş olarak görüyordu. Avnide onu konuşabileceği sırdaş bir dost olarak, Her ne kadar O na karşı haz ve istek duysada bu değişemiyordu. Yanlış dünyaların yanlış insanlarıydılar. Avni ünlü olamaz Nil'ise ünsüz sade bir insan olamazdı. Avni tek sevdiği insanı kaybetmek istemiyordu. Hava güneşli ve ılıktı. Herşey Avniye gülümsüyordu adeta. Avni ceketini açık renkli kumaş pantolonun üzerine atrazit renginden Tshört'ünü giydi. Rayban gözlüklerini taktı ceketini amzuna attı. Yatak Odasında bir oraya bir buraya dönen Nil'in üzerini örttü. Kapıyı kapattı Mavişe atladığı gibi doğru Seminin çalıştığı yere gitti. Seminin ne Avni'nin geleceğinden ne de isviçrede olduğundan haberi vardı. Foklörü, ikinci eğitmen çalıştırıyor, her kes Avni'nin Görevli olarak yurt dışına gittiğini biliyor ama ne için ve nereye gittiğini bilmiyordu. Buna Semi'de dahildi. son zamanlarda Semi Avni'nin yüzüne anlamsız anlamsız bakıyor. bir bakıma <<Bana Neden böyle davranıyorsun, beni neden kırıyorsun? >> gibilerinden bakıyordu. Avni Semiyi her seferinde olur olmaz bahanelerle kırıyordu. Kendi çapına ondan Muştinin hesabını Ay ile Konuşan Adam soruyordu. Hatta yalnız kaldıkları gecelerde kah Şügi kâh ömür, ağabeyi ve ablaları dahil olmak üzre her yerde içki masalarında Sevda şarkısı Semi olarak değişiyordu. Şu geçen bir sene içinde Avni Seminin ayrılığını değil yokluğunu arıyordu. Semi' ye yaklaşamama, onu kucaklayamama, yüzüne bağırarak seni seviyorum cadım benim dememek kahrediyordu. Sonuçta Avni'nin ailesi dahil her kes Avni'nin ne kadar Semiyi sevdiğini biliyordu. Tek bilmeyen Semi. Gerçekleri kabullenemeyen Avni. Sonuçta Avusturalyadaki son tablo Avniye kuvvet vermiş ve bu gün. her şey açığa çıkacaktı. Sonu Avni için kötü olsabile. Yol boyunca Avni bunları düşündü durdu. Semilerin vadisine yaklaştığında geçen sefer onlardan dönerken, durduğu uçurum kenarında. tekrar durdu. indi Mavişin ön tarafına gitti oturdu. Sıgara yaktı içti. O güne kadar yaşanılan her şeyi kafasından geçirdi. tekrarladı. yutkundu. Seminin çalıştığı yere geldiğinde Mavişi park etti. Dükkanın kapısından içeri baktı. Allahtan burası erkek giyim mağzasıydı. Đçeri rahatlıkla girdi. Semi bir müşteri ile ilgileniyordu. Avni sağa sola gravatlara ve gömleklere bakmaya başladı. Semi halen Avniyi fark etmemişti. Avninin yanına orta yaşlı bir kadın geldi. Đngilenebilirmiyim diye sordu. Avni keh küm ederken birden Semi geldi. Ben ilgilenebilirim teşekkür ederim diyerek avniyi iş arkadaşından kurtardı. Avni ile Semi göz göze gelmişlerdi.uzun süre birbirlerine baktılar Seminin gözleri gene sevinçten ıslanmış pırıl pırıl parlıyordu. Avni, her zaman yaptığı gibi, semi'nin burnuna işaret parmağı ile dokundu. Bu Avninin bir tek Semide yaptığı iç güdüsel kontrol dışı bir hareketti. Seminin o kadar güzel bir burnu vardı ki, Avni ne zaman Semiyi görse kendini tutamıyordu. - Semi "Neden geldin?" - Avni "Seninle konuşmaya" - Semi "Ne oldu folklorlamı ilgili." - Avni "Yok hayır seninle ilgili, geleceğinle, geleceğimizle." Bu söden sonra semi yüzündeki sevinçli ve heyecanlı ifade olduğu halde. Eşinin hamile olduğunu öğrenen bir baba adayı gibi kala kalmıştı. Şefinin Semi'yi çağırması üzre, semi Avniye tek bir kelime söylemeden, bir dakika işareti yaparak gitti. Diğer müşterinin, Seminin fikrini alması gerekiyordu. Avni gene aynı yerde duruyor. Semi müşteri ile ilgileniyordu. Ama Gözlerini Avniden ayıramıyordu. Bir ara Fırsat buldu ve Avniye saat 12:00 de yakınlarda olan restorana gelmesini söyledi. Seminin iki saat öylen yemek molası vardı. Saat on 12ye henüz 20 dakika vardı. Avni yakınlarda bulduğu ilk, çiçekçiye girdi. 21' adet beyaz karanfil ile bir adet kırmızı gül aldı. O gün Seminin 22,çi yaş günüydü. Seminin şaşkınlığıda zaten bu yüzdendi. Seminin içi kıpır kıpır, Avninin kendisinden ne istediğini bilmek istiyordu. Son zamanda aralarında soğuk rüzgarlar esiyor, hiç hakkı olmadığı halde, Avni ona soğuk davranıyor kırıyordu. Nerdeyse bir gün Avni Semiyi yanlış oynuyor diye ağlatacaktı. Avni çok prensipli ve yaptığı işte taviz vermeyen sert kişi idi. Avni'nin gerçek kişiliğini Semi tanımış, ama şu anda ne yapar ne yapmaz tek bir fikir üretemiyordu. Aslında Semi Avni'yi sevdiğini biliyordu ama, Avni ona artık hiç sıcak davranmıyordu. Çalışırken bunları düşünen semi bir ara elindeki toplu iğneyi pantolon yerine kendi 15.11.2006 19:30:00 Copy rigth 2006- Mertol Gürzel 305/359 eline batırınca, kendine geldi, Orta yaşlı olan arkadaşı Seminin yanına gelerek <<Ne Oldu kim bu delikanlı>> diyerek sordu. Semi Folklor hocası olduğunu anlattı. Ama buraya neden geldiğini bilmiyordu. Kadın, << Ben sanırsam Bu delikanlı sadece seni isteyen ve seni seven birisi, sana bakışlarından belli>> diyerek gülümsemesine Semi çok içerlemiş ve utanmıştı. Semiyi sözleştikleri gibi Restorandan değilde, dükkanın önünden alan Avni yakınlarda bulunan bir tepenin üzerindeki Şato dan dönüştürülme Restorana götürdü. Burası gerçekten de lüx bir restorandı. Seminin çalıştığı şehir bu şatonun balkonundan kuş misali görünüyordu. Avni'de Semi'de hayatlarında ilk defa buraya geliyorlardı. Maviş dar bir orman yolundan yukarıya tırmanmış. Ağaçların sonunda büyükçe bir çakıl taşlı park yerine girmiş Restoran'a en yakın yere park etmişti. Arabadan indiklerinde Semi hala şaşkın ve heyecanlıydı. Geldikleri 10dk.lık yolda tek kelime bile konuşmamışlardı. Arabadan çıktıkltan sonra Avni tekrar Mavişin arka koltuğunda duran Çiçekleri aldı. Semiye uzattı. - Avni "Hayatta tek sevdiğime emin olduğum biricik cadımın, önünde gireceği nice mutlu yıllar için." Dedi ve doğum gününü kutladı. - Semi "Çiçekleri açtı, Bunlar benim için mi?, Neden zahmet ettin" Dedikten sonra Avni'nin boynuna sarıldı. Avni bu sefer hiç terettüt etmeden ona sarıldı. Semi'sine nerdeyse bir yıl boyunca bu kadar candan, sarılamamıştı. Yemeklerini yerlerken bir yandan da Manzarayı seyrediyorlardı. Havadan sudan konuşuyorlar, Avni yaptıklarını anlatıyordu. BEM'in iflas edişini, vs. ama ürettikleri çözümleri ve zorluklara girmeden. Avni bunları Semi'nin bilmesini istemiyordu. Olurya belki üzülür diye düşünüyordu. Đş bulduğunu anlattı ama daha işe başlamadığı için ve banka gibi kurumlarda her gün bir değişiklik olacağını bildiği için. Hangi pozisyonda işe başlayacağınıda anlatmadı. Sadece bu Pazar herşeyin çözüme bağlanacağını anlattı. Bir Ara Avni Muşti'yi sordu. Semi, hiç beklemediği bir konunun açılmasından ötürü çok şaşırdı. - Semi "Sahi O nerelerde?, biliyormusun bir seneden fazla bir zamandır onu görmüyorum" dedi. Avni şok oldu. Semi'ye - Avni "Senin şu anda çıktığın birisi varmı?" diye sordu. - Semi "Asla sen ilk ve hâlâ sensin" dedi. Bu sefer Avni daha çok şaşırdı. Konuşmaları şaşkınlıkları birbirini kovalıyordu. Anlaşılan bu böyle devam edemeyecekti. - Avni "Bak Semi..." Diyerek Muştinin bu güne kadar Avniye neler anlattığını Muştinin Semi ile aylarca çıktığını, Evlerine girip çıktıklarını Nerelerde nasıl seviştiklerine kadar herşeyi anlattı. Avni Semi'yi gittikçe zor durumda bırakıyor. defalarca Semi'nin yok öyle birşey demesine aldırmadan. Gerçekleri ögrenebilmek ve inanabilmek için sanki 5. Şubede çalışan soruşturma Amirleri gibi sorguya çekiyordu. Seminin gözleri yaşlanınca Avni sustu Tekrar manzaraya baktı. Aslında bunlar Avni içinde kolay değildi. ortalıkta birşeyler dönüyor ama ne olduğunu Avni anlayamıyordu. Semi herşeyi inkar ediyordu. Ama Avni her yalanda bir doğruluk payı vardır diye düşünüyordu. Ay ile Konuşan Adam Semi Balkondan Vadiyi seyreden Avniye uzun süre ve kızgın bir şekilde dik dik baktı. - Semi "Bak Avni sana tek bir şey söyleyeceğim, anlıyorum ki sen doğru olmayan bir sürü hikayelere inanmışşın. Sana ne desem bana inanmayacaksın. iyisimi sen gene inandığına inan, ama şunu da söyleyeyimki. Tanıdığım erkeklerden, buna folklordekiler dahil, Bir tek sen bu güne kadar bizim eve girdi. Đnanmak yada inanmamakta sen özgürsün" Semi bunları söylerken gene sevgi dolu ve yalvarırcasına Avniye bakıyordu. Avni Semiye baktı. Onun burnuna gene parmağı ile dokundu. çenesini tutup gözlerinin içine baktı. Avni'in içi bu güne kadar hiç hissetmediği duygularla doluydu. - Avni "Seni öyle çok seviyorum ki, duyduklarıma zaten inanmamıştım, Şimdide emin oldum gerçek olmadıklarından." - Semi "Pekiyi bana bu güne kadar bu sebeptenmi vahşice davrandın , her fırsatta kırdın, azarladın?" - Avni "Kendimi buna mecbur hissediyordum. Ben seni gerçektende seviyor ve istiyorum, Sen beni öylesine bırakıpta , gittiğinde , birde Muşti ile seni buluşturduğum gün ki mutluluğun Beni bunlara mecbur etti. Senden uzaklaşmaya çalıştım ama başaramadım." - Semi "Tamam sende haklısın, onunla buluştum ama sadece 2 kere, ama ısınamadım, bir şeyler yanlış gidiyordu. Mutluluk mu? Böyle düşünmen enteresan, benim için....Sadece arkadaştık.." Tatsız söylentilerin ardından gene bizim ikili eski neşelerine geri döndü. Geöeni unutmaya her ikiside rağzıydı. Bir kaç güzel sözün arkasından. - Avni "Semi sana tekrarlıyorum... Seni seviyorum, ve seni istiyorum" - Semi "Kader.... Kısmet!" - Avni "Tut artık şu kısmetin kollarından biraz yardım et O tek başına başaramayacak bu işi" dediğinde Semi güldü, Elleri ile Kısmeti tutar gibi yaptı. Avnide çok ciddi olduğu halde gülümsedi. Semi gene gözleri ışıl ışıl gülümsüyordu. - Semi "OK. Tama Avni. Şartlarımı biliyorsun Evlenmek lafı olmayacak.... Sanırsam ikimizinde bu konuyu düşünmesi lazım. Şimdilik Evlenmek konusuna bir şey söylemiyorum... Hala Arkadaşın olamamı kabul edersen? ne diyeyim Sorumluksuz ilişki.. Hâlen arkadaşımsın benim değilmi?" Diye sordu. O kadar tatlı gülümsüyordu ki. Avni sadece <<evet>> misali başını salladı. Aslında Semiden bu gün her şeyi . Đleriye dönük planları kesinleştirmek istiyordu işi ama ,Semi bu.. Ona özgürlük vermek, onun kişiliğini kabullenerek ona tattırmak lazımdı. Avni kesin kararlıydı ve iknâ etme kabiliyetini semiye karşı kullanmayacaktı. Sabrederek bekleyecekti ama içi artık rahattı. Seminin babası zaten Muşti getirsin dolabı dediğinde <<O da kim?>> Diyerek Seminin anlattıklarını doğrulamamışmıydı. Avni'nin tasalanmasına gerek yoktu. 15.11.2006 19:30:00 Copy rigth 2006- Mertol Gürzel 307/359 Semi ile Avni kol kola Restoranın bahçesinde bir kaç dakika dolaştılar. Sonra Avni onu iş yerine bıraktı. Semi gene mutlu gözüküyordu. Uzun uzun verilen bir öpücükten sonra Avni her ne kadar istemesede Zürihin ve Avukatların yolunu tuttu. 16 Bölüm 16 BEM'in sonlarına doğru. Avni Đsteklerinin birini yerine gelmesinin mutluluğu içinde, Zürih' e vardığında. saat 15:00 oluyordu. Geri kalan 10 Dakikanın içinde hazırlanması gerekiyordu. Kurs odalarının birinde yeni alınmış, kurs yapmak için olan, fakat hiç kullanılmamış masaları birleştirdi. tozlarını aldı Odayı toplantı salonuna çevirdi. Bu gün Dincer'in ağabeyi dahil herkez bekleniyordu. Avni toplanma ve hazırlık işleri, ile uğraşırken telefon çaldı. Telefonda epey heyecanlı ve kızgın bir halde Şügi vardı. Avninin evinden telefonla arıyordu. Avni'nin Semi'ye gittiğini bilen Şügi. Nil'in avninin yatağında ne yaptığını soruyordu. Kız' daha yeni uyanmış fakat bu arada Şügiyede Nil'i Avninin gömleği ile Avni'nin yatağında emsalsiz görüntüsü ile yatmasını görmek nasip olmuştu. Bu ne demek oluyordu. Avni Semi'ye gidecekti bu kız da burda yoksa Avni ikili mi oynuyordu?. Avni Kısaca Nil'i Şügiye anlattı onun zararlı olmadığını aralarında hiç bir ilişki bulunmadığını. Buarada unutmadan Nil'in düşüncelerinin Yani Nilin kendisini sadece, seveceği ve ömür boyu birlikte yaşayacağı insana vermek olduğunu, Şügiye söyledi. Avniden duyduğu bu çümle Şügi'ye yetmişti. Şügi Avniyi iyi tanırdı. Avni kimsenin hakkına isteğine ve düşüncelerine tecavüz etmezdi. Avni Nil ne yapıyor diye sordu. Şügi, Banyoya gitti şimdi de kapıyı kapattı, giyiniyor herhalde. Ama Avni çok komik. biliyormusun ben daha ilk defa Erkek eşyaları giyen bir kadın görüyorum. dedi. Avni de tamam anladım... Şügi Sen bu gün Nil'i al bir çarşıya götür sanırsam almak istediği bağzı eşyalar olacaktır kız iki gündür aynı kıyafetleri giyip duruyor. Akşamada göl kenarındaki restoranda buluşup yemek yeriz ben sanırsa saat yediye doğru orda olurum. Zaten dükkanlarda saat altı buçukta kapanıyor. görüşürüz, Nil'e iyi bak diyerek telefonu kapattı. Bu sırada Avukat ve Dinçer gelmişti. Dinçer'de Evrakları masaya yerleştirdi. Son toplantı başlıyordu. Đlk ve son Toplantı. Yapılan toplantıda BEM'in bütün evrakları. Yapılan sözleşmeler. Türkiyedeki bilinen ilişkiler herşey masaya konuldu. Sarı mehmede yollanılan evrakları ve eşyaları getirmesi üzerine yapılan çağırı mektupları. Hemen hemen herşey. Gidişat planlanmaya başlamıştı. Vobis'e ufak bir mebla borç kalmıştı. onun dışında diğer kalanlar. eşit şartlarda. 4'e bölünecekti. Ev sahibi ile toplantının akabinde Ay ile Konuşan Adam konuşulacak kiradan muaf etmek için istediği 50Bin isviçre frangı ödenecekti. Ortalıkta soğuk bir hava esiyordu. nerdeyse herkez herkeze öfke ile bakıyordu. Tam bu sırada Kapı hışımla açıldı. içerde yabancı kişilerin olduğunu bilmeyen Sarı çizmeli bağıra bağıra içeri girdi. Söylentilerinden anlaşılan, - Sarı Mehmed "Ne hakla ve siz kim oluyorsunuzda benim malımı hacize verdiriyordunuz. Siz kim oluyorsunuzda benden Anahtarları geri istiyorsunuz. Ben bu Firmanın genel müdürüyüm. Bana hiç birşey yapamazsınız. vs. vs." --- Yaz tahtaya hesabıııı..... Sarı çizmeli mehmet ağa şimdi ödeyecek hesabııııı na na nımmm. Ben bu şarkıya bayılıyom yaw..... - Avni "Hah işte duyduğunuz gibi firmamızın genel müdürüde tüm haşmeti ile geldi. Kusurumuza bakmayın biz şimdi kalkıp El pençe divan durmamız gerekiyor galiba" Avninin bu sözleri gergin olan havayı bir parça yumuşattı. Herkezde gülümseme başladı. Ayağa kalkan Dinçer koridor kapısından baktığında Sarı Mehmed Firmadan götürdüğü eşyaları gerisin geriye taşıyor. Yanındada bir kaç kara kara insanlar la dolaşıyordu. Dinçer Avniye Beyler şenlik başlıyor dedi. Dinçerin kafası çok bozuktu. Fakat Avukatın Çağırın gelsin sözlerinden sonra. Saygısını bozmayan Dinçer - "Mehmed ağabey biz burdayız biraz buraya gelirmisin" dedi. Sarı Mehmed aynı haşmet ve hışımla toplantı salonuna girdi, ama toplantıyı yapan insanların çokluğu karşısında şaşırdı. Mehmedinde homurdanmaları, azaldı. Avukatın Firma muhasebesini ardından gidilecek çözümü anlattığında Konuya tek itiraz eden gene Sarı Mehmed olmuştu. Ne demek oluyordu, "Firma iflas" Borç bulup açıkları kapatıp firmayı devam ettirmeliydi Avni ve takımı. Ne biçim firma yönetmek oluyordu bu. En ufak zorlanmada firmamı kapanırmış. vs. vs. Avukatın söze karışmasıyla konu daha da açık olarak masaya yatırılmış oldu. - Avukat "Herrn Memed. Firma'nın muhasebetik açıdan gidişatı çok iyi, bir sene içinde, maaş sigorta, kira ve diğer tüm giderler çıkartıldıktan sonra elde edilen ortalama kar payı. Firmayı başka hiç bir geliri olmaksızın en az bir iki sene kadar götürecek kadar çok. - Sarı Mehmed "E ee o zaman neden devam edilmiyor, Bunlar beni müdürlükten atmış biliyormusunuz, anahtarları istediler. - Avukat "Anahtarları istemelerinin sebebi firmanın şu anda iflas prosödürü içinde olması ve içinde bulunduğumuz bu bürodan çıkılması. Bir de göründüğü kadarı ile sizde firmaya ortaksınız. Ortaklar iflas içinde olan firmadan atılamazlar. - Sarı Mehmed "Đyi o zaman kirayı ödesinler, hem banada para lazım maaşlarımı da versinler." Salonda olan her kez gülmeye başlamıştı. Ya Sarı mehmed anlamıyordu yada olayı aptallığa veriyordu. - Avukat "Mehmed bey, şu anda Firmanın tüm nakit varlığı sizin kontonuzda görünüyor. Benim sorum. Bu Nakit olarak sizde gözüken miktarı ne zaman Firmanın kontosuna aktarırsınız. Sayet önümüzdeki on gün içinde tüm eksik olan miktar ve Asıl Firmanın kârı olan miktarda BEM' firmasının banka hesabına aktarılırsa, problem 15.11.2006 19:30:00 Copy rigth 2006- Mertol Gürzel 309/359 kalmıyor iflas düşüyor. Sizlerde hiç problemsiz hayatlarınıza devam ediyorsunuz. ve şize önerilen maaş ile bütün masraflarınız fazlasıyla ödenebiliyor. Durum gayet basit. " - Sarı Mehmed "Paralar onlarda. Saklıyorlar. Zaten benide tehtit ettiler. Elimdeki malları getirmem için. Arabama bile el koydurdular. Gümrükte bekleyen malları bana vererek kar yapmamı engellediler. Türkiyede mafyayı peşime taktılar. Benim size verecek param maram yok. Sarı mehmedin bu açıklamasından sonra masada sessizlik oldu Dinçer ve Avni sinirlenmiş Alptuğ sinirine hakim olamayacağından dışarı çıkmıştı. Bu adam rol yaparak şimdi de pisikolojik açıdan saldırıyordu. Hemde avukatların yanında. - Avukat "O zaman Mehmed bey iddialarınızı. ispatlamanız gerekiyor. Ama yinede elimizde bulunan ödeme kağıtları sizin kontonuza ödenmiş olarak gözüküyor. Ayrıca Türk gümrüğünde bekleyen malların Vobise ve gümrük masrafları ödenilsin diyerek yanınızda bütün meblayı peşin olarak Alptuğ bey özel kredi alarak gidişinizde size teslim etmiş. Fakat 3 ay zarfında ödeme yapıp Gümrükte bekleyen Bilgisayarları alıp satmamışınız. Bunun üzerine Vobis firmasına 10% zarar parası ödenerek mallar geri iade edilmiş. Bu durumda BEM Firma olarak size elden verilen söz ettiğim miktar dahil olmak üzere zimmetinizde olan tüm parayı sizden geri talep ediyor. Yoksa alehinizde açılacak davada Yedi sene hapsiniz istenecek.." Avukatın bu sözleri sessiz olan salonda adeta yankılandı. Sarı Mehmed bir den bire işin ciddiyetini anlamıştı. Avukata özel konuşabilirmiyiz dedi. ve diğerleri dışarı çıktı. - Dinçer "Abi ben bu adamı döveceğim valla ne biçim yalan söylüyor." - Avni "Bende anlamadım nereye çıkmak istiyor bana öyle geldiki bu adam bize öyle böyle yapıp gene kazık atacak. Aman dikkatli olalım. Özel konuşmaları bittikten sonra bizimkiler, tekrar içeri alındı. Sarı Mehmed köşede oturuyor ve bitkin görünüyordu. - Avukat "Mehmed beyle görüştük, anlaşılan şu ki kendiside yüksek bir mebla ile iflas içinde. Bu Durumda Sarı Mehmedin iflas etmesi karşılığında BEM 'in borçlarına katkıda bulunamayacak. Şayet dava açarsak, hapise girecek sonuçta gene Borçlar size kalacak. Benim önerim. Şu anda elimizde iflas sonuç bilansı bulunuyor. Burda meydana çıkan Borçları 4 eşit miktarda dağıtarak alacaklılarla yapılacak antlaşma doğrultusunda. ödenmesi. Bu ödemelere Mehmed beyde katılacak. Geri kalan Kişiler arasındaki Borçlanmayı'da Mehmed bey alacaklılara her ay eşit miktarda geri ödeyecek. Ben gereken antlaşmaları hazırlatıp önümüzdeki günlerde imzaya sunacağım. Önemli olan öğrencilerin eğitim taleplerinin yerine getirilmesi. Bu doğrultuda Avni ve Dinçer beylerin hazırladıkları Eğitim planını onayınıza sunuyorum. Pazar günü yapılacak toplantıda kalan eğitimin nerde ve nasıl yapılacağı sözlü ardından yazılı olarak bildirilecek. Bu sayede eğitime katılmak istemeyenlerinde talepleri otomatik olarak düşmüş olacak. Ayrıca Firmanın kapatılışı ve ortakları arasında ki hesaplaşmalar konuşulan, konular doğrultusunda bir sözleşme ile sonuçlandırılacaktı. Bu işlemlerin bitmesinin sonunda bir iki haftaya kadar firma resmen fes edilecekti. Bu Avni'yi sevindiren en güzel haberdi. Đflas Makamlarına gidip haciz bildirilerini almaktan bıkmıştı zaten. Toplantı sonucunda yazılan protokol imzalandı. Avukat ile birlikte ev sahibine gidildi. Ev sahibinin Kiradan yani 750Bin isiviçre frangı olan Sarı Mehmedin imzaladığı, Ay ile Konuşan Adam sözleşmeden vaz geçmesi için gereken 50Bin isviçre Frangının nasıl ödeneceğine dair yadığı sözleşmeler okundu imzalandı. Mülk sahibi akıllı insandı Ödenekleri tek tek kişi başına ayrı ayrı sözleşme olarak hazırlamıştı. Yani her kez kendi hesabını ödemiş ve kurtulmuş olacaktı. Bunu daha önden bilen Avni, Alptuğ ve Dinçer hazırlıklıydı. Sarı mehmede ortalıkta görünmediği için bildirememişlerdi. Yapılan sözleşmeleri Avukatın onaylamasının sonucunda imzaladılar. Sarı memed hala <<Beni firmaya sokmamak için kilitleri değiştirmişler>> deyip duruyordu. - Ev Sahibi "Yok aslında o öyle değil, sizin kiraları ödeyemeyeceğinizi anlayınca ve Đflas makamlarının Kapıyı mühürleyip diğer müşterilerime kötü image bırakmamak için, ben kendim tüm kilitleri değiştirdim. " - Avni "Evet bunu biz biliyor ve Büroyu kullanmamız gerektiğinde Burdan gelip anahtarı alıyor tekrar buraya bırakıyorduk. Bu kadarı tamam'da pekiyi sen nasıl içeri girip Malzemeleri aldın? - Sarı Mehmed "Camdan, cam açıktı. Ne bozuluyorsunuz her şeyi gene geri getirdim ya!", Bu sözün üzerine kimse tek bir şey söylemedi. Sarı Mehmedten bu kadar pişkinlik, ahlaksızlık beklemiyorlardı. - Sarı Mehmed "Avukat bey aslında bana haksızlık yapılıyor benim Firmaya borcum morcum yok... Aldığım yani beni borçlu gösterdikleri mebla benim Maaşım ve onların benden aldığı eğitimin karşılığı dır. Nede olasa Bu Eğitimi üniversitede senelerce okusalar alamazlardı.!" Đsviçreliler arasında bir değim olarak kullanılmayan bu kelimeyi Đsviçreli avukatlar tabiyiki anlamadılar.. - Avukat "Mehmed bey kimsenin maaş alamadığı firmadan siz de maaş talep edemezsiniz." Bu sözün üzerine Sarı Mehmed O na verilen sözleşmeyi imzalayıp dışarı çıktı. Bizimkiler Ev sahibi de dahil olmak üzere şaşkındılar. - Ev sahibi "Bu nu bana kalsa hapse attırın!" - Avukat "Ben tavsiye etmiyorum, Şayet hapise girerse tüm borçlarından kurtulur. tek kuruş alamazsınız. Alacaklarınız sonuçta ödeyeceğiniz borçtan daha çok olacak. Gerçi ödemelerde On seneyi geçmeme maddesi ekleyeceğim ama On sene sonra siz daha karlı oluyorsunuz." - Avni "Evet ben de aynı fikirdeyim. Adamı Hapse attırsak bu pişkinlikle üç beş sene sonra dışarı çıkar soranlara, Regensdorf hapisane müdürüydüm der. Ama ben hala eminim bu günün birinde bize gene kazık atacak." Ev sahibinden çıktıktan sonra, Avukat gelecek hafta çarşamba günü Avukatın bürosunda buluşmak üzre ayrıldı. Ev sahibi BEM Eğitim merkezinin pazar günü yapılacak toplantıdan sonra boşaltılmasını istiyordu. Đflas Makamları Pazartesi günü ayrıca gelip Okulun kalan malzemelerine el koyacaktı. Bu çalışmalarda BEM ortaklarının bulunmaları istenilmiyordu. Sarı Mehmed halen ordaydı. - Avni "Mehmed Pazar günü yapılacak toplantıya sen gelmesen iyi olur. Biz öğrencilere kurslara isteyenler için nerde devam edileceğini açıklayacağız. Niyetimiz 15.11.2006 19:30:00 Copy rigth 2006- Mertol Gürzel 311/359 ne senden nede Firmanın neden battığından anlatmak. Sadece yürütemiyoruz diyerek açıklamak. - Sarı Mehmed "Yok ya beni siz millete rezil edeceksiniz ben kendimi savunamayacağım" - Dinçer "Mehmed ağabey öğrencilerden kimse durumu bilmiyor, Biz kendimize ey ahali bakın ne kadar keriziz Sarı Mehmed bizi ne kadar kolay dolandırdı diye meyiz." - Sarı Mehmed "Sen de mi?" - Alptuğ "Ne demek sen de mi? Sen galiba hâlen kendine haksızlık yapıldığını sanıyorsun. Bana olan borcunu pazartesine kadar ödeyeceksin. yoksa karışmam." - Avni "Ya Sarı sen kendini ne sanıyordun. Madem ki gelmek istiyorsun gel. Bizim saklamaya gereken utanılacak, hiç bir şeyimiz yok sadece seni koruyoruz. Ama gel bence uygun. Belki gene millete kendini tavuk sanan Kartal hikayesini anlatırsın. Millet te kendilerini kartal sayıp gelip gözünü oyarlar." Dışarda park yerinde yapılan bu tatsız konuşmaların sinirlenmelerin ve üzüntülerin sonunda, pazar günü buluşmak üzere ayrıldılar. --- Yaz tahtaya hesabıııı..... Sarı çizmeli mehmet ağa şimdi ödeyecek hesabııııı na na nımmm. Ben bu şarkıya bayılıyom yaw..... Göl Kenarı ve Nil Avni akşam saat yedi gibi göl kenarına gelip Şügi ve Nil i bulduğunda, yapılan konuşmalardan dolayı halen sinirli ve morali bozuktu. Hatta bir ara O gün Semi ile buluştuklarını ve tekrar <<Sorumluksuz ilişki>> olarak birlikte çıktıklarını unutmuştu. Bir türlü kafasına Sarı mehmedin yaptıkları ve bu insanın kişiliği girmiyordu. Kabullenemiyordu. Avni herkeze rezil olmuştu. Hiç alışmadığı konular dolandırıcı hitam ları vs. esasında şerefini kurtarması gerekiyordu. Tekrar güvenilir olması gerekiyordu. Bu geleceği ve işi için önemli idi. Đş piyasasında bu tür olaylarda iyi karşılanmazdı. Nil Avniye nasıl geçtiğini sorduğunda esasında Semi ile nasıl geçtiğini soruyordu. Ama Avni BEM olayının ve Sarı mehmedin etkisinde hâlen olduğu için Yemek yerlerken BEM olayını anlattı. Nil'de Avniyi bozmadı. Hatta O da Sarı Mehmed'ten nefret ediyordu. Hayretlerle dinlediler. Öfkelendiler. Yemekten sonra göl kenarında bir tur atıp yürüyeceklerdi. Nil Avninin koluna girmiş omuzunu başına koymuştu. Şügi bir ara Gırgırına <<Aa Semi merhaba nasılsın çoktandır görüşmedik>> Dedi. Avni gayri ihtiyari kendine çeki düzen verdi Nil den bir az uzaklaştı. Yapılanın şaka olduğunu anlayınca - Nil "Anlat bakalım süper kazonova Semi ile ne oldu bu gün?. " Avni tüm neşesini tekrar kazandı. Olanları anlattı, Semiye göre hiç ayrılmadıklarını. Ve evlilik konusu geçmemesi şartı ile tekrar çıkmaya başladıklarını buna sorumluksuz ilişki dediklerini anlattı . Bunun üzerine Nil Đlle de Semiyi tanımak istiyorum diye tutturdu. Avni Seni nasıl tanıtacağım dedi - Nil "Kuzenin Arkadaşın neyin istiyorsan öyle tanıt. Dur ya Senin birşeyin olmama gerek yokki. Ben Şügi ile gelirim. Ya nooolur Avni, Bak birtanecik ağbeyim. Birtanecikte yengeçiğim olacak. Ya benimde tanımak hakkım değilmi yani Avniyi bu kadar etkileyen ve son noktayı koymaya kararlı olan kim? " Ay ile Konuşan Adam Avni güldü. <<Tamam olur>> dedi Aslında geçen bu kadar zamanda izmirli bu fistik sunucu ile bu güne kadar yaşadıkları. kızın avniye olan sonsuz güveni. en zor anında bile sezinleyip telefonla araması. - Avni "Belliki Semi'nin de seni tanıması gerekiyor" diye ekledi. Kaçılacak bir durum yoktu zaten, Bir ara yanlarında Şügi olduğu halde - Avni "Sana bir şey soracağım, Sen benden hiç çekinmiyorsun yanımda soyunup giyiniyorsun yatağıma yatıyorsun sanki beni hiç erkek yerine koymuyorsun. Aslında çok hoşumada gittiğini biliyorsun. Ya kendimi kaybeder de senin O hayallerini gerçekleştirmeye yarıyan tek ispatını elinden alırsam ne yapacaksın? Ya da Senin resimlerini çekipte Medyaya dağıtsam. çocuklar amma sevinirler ha birden meşhur olursun." - Nil "Avni haklısın dediklerinden birini yapmış olsan...... Biliyormusun, Dünya'nın sonu geldi demektir. Bir kere Senin Semi'ye ne kadar bağlı olduğunu, onu ne kadar çok sevdiğini biliyorum. Bana güvenmesen beni bir saniye yanında tutmazsın. Dediğin gibi şahsiyetsizlik yaparak bana hiyanet etmeyecek tek insan sensin. Bunları yapsan.. Valla artık hiç birşey umrumda olmaz çünki tüm inançlarımı kaybettim demektir. Yol boyunca bu konuşmaları dinleyen Şügi. <<Valla ikinizde haklısınız zavallılar>> dedi. Neyi kasteddi bilinmez. ama Avninin hayatında olan çoğu sorunlara çözüm, Semi'nin yaş günü olan bu gün gelmiş oldu. Arkadaş Acısı.... Cuma akşamı, cumartesi, pazar günü sabahı, Sorumluksuz aşkı Semi'yi arayan avni kendisine, bir yandan moral buluyor bir yandanda BEM in evraklarını ve diğer ne kadar şirkete ait delil ve tutanakları toparlıyordu. Nil hala Avninin yanındaydı. Avniye büyük saygısı, olan Nil artık Avninin yanında yatmıyor ikinci odadaki yatakta yatıyordu. Avni sabahları Ke-O-Rem yaparken Nilde ona katılıyor ve birbirlerine kenetleniyorlardı. Sonra uzun uzun konuşuyorlardı. Nil iki şeyin sonucunu merak ediyordu. Birisi BEM 'in sonunu ikinciside kendi değimi ile Yengesini. Nil ve Avni ilişkisinin en enteresan yönü ikisindede kıskançlık vs. yoktu birbirlerini bir kardeş gibi seviyorlar ve Aynı kardeşlerin içinde olması gereken gibi davranıyorlardı. Bu aslında Avninin senelerden beri özlediği bir duyguydu Kardeşi olmak. Avni Nil'i alıp Diskoteklere ve eylence yerlerine götürüyor Nil ise özgürce sokaklarda dolaşıp alış veriş yapmanın keyfini çıkartıyordu. Medyanın ruhu bile duymamıştı Nil'in Zürihte sefa yaptığını. Menageri bildiği halde kimseye su sızdırmamıştı. Gene Ke-O-Rem vazitetinde otururlarken - Nil "Avni... Ben burda kalsam ne gibi bir işte çalışabilirim?" - Avni "Mesleğin ve Eğitimin ne olursa olsun, almanca biliyorsan Restoranda garson bilmiyorsan bulaşıkçı. ilk iki sene, sonra belki benzeri işlerde hasta bakıcısı, vs. ilk on senen dolduktan sonra dilediğin işi yapabilirsin. Yada özel okullarda eğitimini tamamlarsın sonra şansın varsa burda bir firma senin mesleğinde sana oturum çıkartır." - Nil "Zor iş... Ben biliyorsun bu sene Radyo Televizyonu bitireceğim. ancak ondan 15.11.2006 19:30:00 Copy rigth 2006- Mertol Gürzel 313/359 sonra master yapabilirim." - Nil "Sana başka bir sorum var. Sen neden türkiyeye dönmüyorsun?" - Avni "Aklından neler geçiyor gene?" - Nil "Seninle ayrı dünyaların insanları olmak istemiyorum... Hem senin kişiliğin ve vucudun beni hâla büyülüyor. Dokunamasam bile senin yakınında olmak istiyorum, Siz türkiyede olsanız, size gelip giderim her zaman seninle, OK tamam yenge ilede birlikte oluruz, konuşuruz, dertleşiriz. Aslında o kadar kişinin içinde nekadar yanlız olduğumu bu güne kadar bir sen anladın. Ben güzel olduğumu ilk kez sen söyleyince inandım. Kimi tanısam güzelliğime hayrandı. Bu hayranlık bitince bir daha görmez oluyordum. Ama sen bana ilk kez bir insan olduğumu ve güzel bir kadın olduğumu farkettirdin. Hem senin bir sürü eski arkadaşların türkiyede yokmu? Onlarla irtibata geçsen, senin için bir ortam öneremezlermi?" - Avni "Teşekkürler benim enerji kaynağım, bundan sonra sana Nil değil Pil diyeceğim... sen olmasan kimse benim değerimi bilemeyecek. Bak sana çevre ve dostlar hakkında bir şeyler anlatayım. Evet benim istanbulda eski dostlarım var yani öyle sandığım kişiler. Bu kişiler için ben hâla canımı bile veririm. Bir tanesini,, beni tanıyanlar bilir, kim olduğunu . O nunla konuşmaya ve görüşmek istediğimde, bu teklifimi seve seve kabul etti hatta ne kadar güzel olur. Eski günleri anar birer kadeh içeriz vs. diyordu. Đşin tuhafı bana kendini sıradan biri olarak gösterdi. Ama şans buya kader karşıma çıkarttı. Bir de baktım ki benim her türlü yardımına koşmak istediğim kişi, multi milyarder birisinin eşi çıktı. Benimle kendisi görüşmek istediği halde bir daha haber alamadım. Yani benimle resmen kafa buldu. Diğer arkadaşlarımdan biri üniversitede docent çıktı, onunla görüştüm, memnun kaldı. Ertesi güne sözleştik, sözleşme O sözleşme bir daha izine bile rastlayamadım. Kafaya alındık gene... Bir arkadaşımla yıllar sonra telefonla konuştuk, bir kaç kerede yazıştık. Bir keresinde mektup yazarken şaka olarak, Hey bana iş bulun ben türkiyeye geleceğim dedim. Bu Mektubuma hâlen cevap alamadım. Daha anlatayımmı. - Şimdi bana söyler misin sen hangi eski arkadaştan bahsediyorsun. Ben sanıyorum ki onlar beni zavallı bir gurbetçi olarak görüyorlar. Sanki onlara merhaba dediğimde onlardan Para mara iş miş beklentim var sanıyorlar. Yani eski dostlarım benle kafa buluyorlar. Belki de ben yanlış algılıyorum olabilir, herşey rastlantıdır. Ben onlara dargın değilim. Ama türkiyede benim arkadaş olarak tek bir kişim var o da ömür. O bana her zaman Gel'de ne olursan ol gel diyor. Bir de Eniştem o da ufak bir 5Yıldız bungolow sahibi. Bodrum ile Marmaris arasında güzel bir koy'da <<Gel buraya>> deyip duruyor. Bakalım Semi ile neler gelişecek. Ama kesin olan şu ki ben en fazla 10 sene daha kalırım sonra türkiye - Senin anlayacağın, bana kalırsa, okumuş üniversite mezunu olanların gizli leons'ları vs. var anlaşılan O ki beni aralarında görmeye tahammül edemiyorlar. Halbuki, güçler birleşirse neler olabilir, daha neler yapılabilinir. Ama Benim buraya geldiğimden beri bir dakika bile unutamadığım sevgili arkadaşlarımın burunlarının büyüklüğünden bunun farkında bile değil. Nasıl olsunlar ki; Burunları O kadar büyümüş O kadar büyümüş ki. gözlerinin ucunu göremez olmuş insanlar. Yani senin anlayacağın ben burda bok gibi paranın içinde yaşamaya mecburum. Benim için insanlık ve arkadaşlık önemli. Bu sebepten dolayı türkiyede ne ev alıyorum nede mülk. Ne zaman türkiyeye Ay ile Konuşan Adam giderim O zaman alırım. Bu BEM olayından dolayı nerdeyse dededen kalma boğazdaki yalıyı az kalsın satışa çıkartacaktım. Bunu yapmamam içinde allahtan, banka yetişti. şimdi BEM den oluşan borçları kapatıyorlar. Senin anlayacağın banka bana sadece Avni olduğum için değil, arkam kuvvetli olduğu için bu kadar güveniyor. Şimdi bunları O dost bildiğim güvendiğim çocukluğumu paylaştığım can ciğer arkadaşlarım bilmiş olsa varya benim için özel leons kurarlardı. Arkadaş dost dediğinde aklıma bunlar geliyor hep. Yani Đki yüzlülük çıkarcılık. Bu sebepten dolayı sen ve senin tanıdığın benim arkadaşlarım, burda benimle her zaman aynı savaşı verenler, bana yeter de artar bile. Sadece seni tanımış olmak bile, insanı küplerce altın sahibi olmuş kadar zengin eder." Hızını alamayan Avni dostluk ve insanlık hakkında bildiklerini Nil'e anlatmaya devam eder - Avni "Birde iyi insan kötü insan olayı vardır. Mesela sen sanıyormusun, bizim Sarı Mehmed kötü bir insan? Değil aslında iyi bir insan ama tek hatası olaylara Bencil yaklaşması. Her şeye O kadar "Ben" "ben" ve "benim için" diyerek bakıyorki Ardı arkasına hata yapmasına rağmen bir türlü hatalı olduğunu farketmiyor ve hatalarını düzelterek çözüm aramıyor. O na kalsa bizler bile ona kötülük yaptık. Mesela Para bulup firmayı kurtaracağımıza, iflasa götürdük. Aslında Kendi açısından haklı. Ama Artık para bulmakta zorlandığımızı düşünmüyor O sadece bunlar varlıklı insanlar nasıl olsa aileleri onları yanlız bırakmaz düşüncesinde. Ama artık bizlerde Ayakta durabiliyoruz. Sarı Mehmed bunu göremiyor. O hâla Paraların çoğunu kendi borçları için harcamasına doğal olarak bakıyor ve Resmen bu benim hakkım diyor. Ama kötü olduğu için değil. Dünyada hep kötülüklerin O na yapıldığına imandığı için. Hayatta her zaman sadece ben doğruyum ben haklıyım diyenler. Binlerce kez aynı yada benzer olaylarla kaderleri tarafından sürekli deneniyorlar. Düşüncelerinin yanlış olduğunu anlasınlar diye. Đnşallah Bizim Sarı Avnide günün birinde doğruları öğrenir. Bu durumda bize düşen görev. BEM'i kimseye Kimseye derken bizler zaten zarardayız. Önemli olan bize inanmış öğrencilere zarar getirmeden. Kapatmak. Bu da bize düşen en zor görevlerden biri. Bu görevden kolayca caya biliriz. Deriz ki. Arkadaş bizi Sarı Mehmed dolandırdı gidin paralarınızı ondan alın.. Biz rahata çıkarız. Ya sonra.. Bana kalırsa sonrası söyle olurdu. Biz bu durumdaki görevimizi öğrenene kadar. daha bir sürü Başarısız BEM'ler açmak zorunda kalırdık. Taa ki "Hakkı" öğrenene kadar. Đnsanlar arasındaki pozitiv ve negativ enerji akımlarını tanıyana kadar. Bu sözlerden sonra Nil Avniye yaklaştı yerde bağdaş kurmuş oldukları halde sarıldı. Kulağına Seni çok ama çok seviyorum, Her şey için her dakika için senden insanlık öğrendiğim için sana minnet borçluyum. " diyerek gözlerini avninin omuzunda kapattı. Avni onun saçlarını okşadı. her ikiside ağlıyordu. Arkadaş açısından her ikisi de çok darbe yemişlerdi. Son Öğrenci toplantısı Günlerden pazar olmuştu sabah erkenden kalktılar, Şügi'nin gelmesiyle birlikte kahvaltı yaptılar. Saat 11:00 gibi BEM in yazı hanesine gittiler. Toplantı saat 14:00 15.11.2006 19:30:00 Copy rigth 2006- Mertol Gürzel 315/359 başlayacaktı. Avni büroya girdiğinde, Eğitimleri yarım kalmış öğrencilerin nerelerde ve nasıl eğitime devam edebileceklerine dair daha evelden, hazırlanan planı Porjeksion makinasına hazırlıyordu. Bu sırada Semi aradı babasıyla birlikte folklordan sonra O da BEM'e geleceklerdi. Esasında Semi'nin babasının BEM ile direk bir bağlantısı yoktu. Nede olsa ortada bir damat adayı vardı. Semi' ne derse desin, Babası her zaman Avni ile kendi öz oğlu gibi ilgilenmeyi seviyordu. Semi'nin de toplantıya geleceğine Avniden çok Nil sevindi. Nil ertesi günü türkiyeye geri gidecekti. Gitmeden mutlaka Semi ile tanışmak istiyordu. Avni Nil'e <<Sen allahın sevdiği kul sun bak her istediğin oluyor>> dedi. Avni bir türlü Nil' ile semiyi tanıştırmaya bir vesile bulamamıştı. Bu ara Dinçer ve Alptuğ da BEM'e geldiler Yapılacak açıklamayı tekrar tekrar okudular, Amaç Sarı Mehmed yüzünden doğan problemleri ortalıkta açmamaktı. Öğrenciler tek tek geliyorlardı. Sınıfları geziyorlardı. Çoğu BEM'in yeni Eğitim merkezini duymuşlar ama daha hiç görmemişlerdi. Yeni sınıfların düzenlerinin güzelliklerinden bir birlerine bahsediyorlardı. Kafe salonundaki duyumlardan. Belli ki çoğu kursların burda devam edeceğinin beklentisi içindeydi. Öğrencilerin çoğunun gelmesi üzerine Büyük olan Sınıfın, içinde toplandılar. Avni konuşmaya başlamaya hazırlandığında koridor da Semi ve babasını gördü. Dinçer ve Şügi'nin Semiyi selamlamasını kürsüde kağıtları hazırlarken izledi. Dışarı çıktı. Ö zel misafirlerini selamladı. Semi ile Nil'i tanıştırdı. Dinçerin her kezi içeri almasından sonra Avnide içieri girdi. Sarı Mehmed hâlen ortalıkta yoktu. Nil ve Semi dışında her kez sınıftaydı. Bir kaç saniye sonra Nil Semi'yi alarak dolaşmaya gideceklerini Avniye işaretle bildirdi. onlar çıktılar. Şimdi işin en Çiddi yeri başlıyordu. Avni Açılış konuşmasını yaptı. Çağırılan 64 Kişinin 60'ı ve konuya uzaktan ilgilenen bir kaç ziyaretçi de sınıf salonunda hazır bekliyorlardı. Öğrencilerin içinden. BEM'in gerçek durumunu bilen, bir tek kişi vardı. Reco adında epey başarılı bir öğrenci ile eşi. Avninin anlatımlarını, şirketin içine düştüğü, sıkıntıların, sonucunda Kurslara Kalındığı yerden. Fakat özel kiralanacak lokallerde devam edileceğini. kapsamaktaydı. Konu Bitmiş Avni tekrar kendi ve arkadaşları adına öğrencilerden özür dilemişti. Öğrencilerin. Olumlu yaklaşımlarının başladığı bir sırada soru cevap konuşmalara geçildiğinde, Sınıf kapısında Sarı çizmeli Mehmed ağa belirdi. --- ... Yaz tahtaya birdaha ... na na nam.. Abi ben bu adamı ne zaman görsem aklıma bu şarkı geliyor hep yaw.... acaba Neden?... ... Sinirli bir vaziyette, Ama her zamanki gibi alımlı gösterişli, bir görünümde duruyordu. Avni Kursların devam edileceği lokallerin adreslerini, ve süresini göstermek için Projeksion makinasını açtığında öğrencilerden biri. - Öğrenci "BEM' gibi kuvvetli başlamış olan ve rizikosu olmayan bir şirketin neden bir den bire çöker bunu bize açıklamadınız.?? ---- Valla haklı bende olsam bu soruyu sorarım ..... . Gelen Bu soru üzerine, bir kaç saniye sessizlik oldu. - Öğrenci "Bize söz verilen eğitimlerimizin bizim oturduğumuz yerlere yakın yapılacağı idi. Broşürlerinizde, buyrun bakın elimde duruyor. Aynen şöyle yazıyor.. <<Size yakın Size özel Bilgisayar Kursları.>> Oysa Şimdi önerisini yaptığınız kurs yerleri Benim oturduğum yere 130Km uzakta.. Hadi bunuda kabul ettik ama gerçektende bilmek isterim. Neden Karda olması gereken bu firma Battı?. Ay ile Konuşan Adam Öğrenciler arasında bir kaç saniye önce olan harmoni dağılmış, kendi aralarında <<Çok doğru. Yazık çocuklara>> vs. gibi konuşmalar yükseliyordu. Avni konuya açıklık getirecekti ki. Dinçer söze atıldı. - Dinçer "Biz işleri planlarken bağzı teknik hatalar yaptık." - Öğrenci "Evet Dinçer bey Benim sorum aslında Bu güne kadar sadece Paraları yatırırken ve tanıtımlarda konuşan hikayeler anlatan Mehmed beye yönelikti. Sizler hep burdaydınız. Hep ve en zor koşullarda bile biz öğrencilerin Yanında. Benim soruma Mehmed bey ne cevaplayacak onu merak ediyorum" Artık Sarı Mehmedin Saklanacak durumu kalmamıştı. Ortaya, kürsünün önüne geldi. Avni'nin midesine bir ağrı, huzursuzluk girdi. Sarı Mehmedin patafatsızlık yapacağından emindi. - Sarı Mehmed "Arkadaşlar. Biz Türkiyeye yatırım yaptık işler beklediğimiz gibi gitmedi. Bu olayda Đsviçreyi etkiledi" Sarı Mehmedin bu sözleri öğrencileri adeta azdırdı. Herkez kendi arasında konuşuyor kızanlar, Suçlayanlar kafaları bozulanlar. Nerdeyse ortalık. Karışacaktı. - Öğrenci "Arkadaşlar bir dakika lütfen sessiz olun Mehmed beyin cevabını açıklamasına müsade edin..... " - Diğer bir öğrenci "Arkadaş ben sana peşin olarak kurs paralarını altı ay önce verdiğimde Ben bu paraları yatırım yapacağım demiyordun?" - Öğrenci "Bu doğru, Yatırım yaparken bizi ortak yapacaksın diye bir konuda geçmedi. Biz şimdi neden senin zararlarına ortak olalım. Bize Türkiyedeki firmanın Bilançosunumu gösterdinmiki, şimdi bize eğitim vermekten vaz geçiyorsunuz. Yoksa BEM'in türkiye şubesi, çok mu kazandırıyor. Buradan vaz geçip bu kadar kişiyi açıkta bırakıp. oraya gideceksiniz." - Avni "Bu ara bir şeyin kesinleşmesini istiyorum BEM'in katıldığı tek bir Fuar dışında, Türkiyede hiç bir faliyeti, veya şubesi olmamış ve hâlen yoktur. " - Öğrenci "Ama Mehmed bey türkiyeye yatırım yaptığını söylüyor bu nasıl oluyor" - Avni "Mehmed Bu konuya aydınlık getirmeyi sen mi yapacaksın benmi anlatayım" Bu söz Sarı Mehmedi epey sıkmıştı. Ensesinden terler akıyordu. Dinçer Alptuğ ve Avni. Hatta Şügi kısacası konunun detaylarını bilen her kez Pür dikkat Sarı Mehmedi dinliyordu. - Sarı Mehmed "Eh şey aslında türkiyede yatırımı yapan bendim. Orada da aynı eğitimi verecek ve BEM'in international olmasını sağlayacaktık. Bu sizlerin Diplomaları içinde önemliydi. Ama Yatırımlar boşa çıktı.. Bana yapılan öğrenci ödeneklerinin hepsi bu amaç için yani sizler için türkiyede kullanıldı. " ---- Bravo... Bravo afferim valla Sarı Mehmed ... Analar ne neferler doğuruyo Be. .... Her şey vatan için...... - Öğrenci (gülerek) "Yani Mehmed bey. Siz bize sizlerin eğitim için verdiğiniz paraları ben. Đsviçredeki okulun durumunu düşünmeden. Aldığım karar doğrudur, doğrultusunda Türkiyede yedimmi diyorsunuz?" - Sarı Mehmed "Aslında sadece sizlerin geleceği için gereken en doğru olanı yaptım." - Öğrenci "Ya hu desene sen bizim hepimizin geleceğinin içine ettin. Burda kırk yılda bir diploma alarak fabrika köşelerinden kurtulacağız diye düşünürken. elimizdeki paralarıda aldın." 15.11.2006 19:30:00 Copy rigth 2006- Mertol Gürzel 317/359 Bu konuşmalardan sonra salonda sözlü ve hareketli tartışmaların artması üzerine Mecburi bir mola verildi Molanın sonucunda Kursların devamını gönüllü olarak masraflarını üstlenen Dinçer ve Alptuğ olduğunu anlayan öğrenciler. Kendi seçenekleri sonucunda Kurslara katılıp yada alacaklarından, vaz geçme kararını vermek için, Avniye isimlerini yazdıracaklardı. Sadece 2 kişi Eğitime devam etmeme kararı alarak salonu terkettiler. Mola da Sarı Mehmed ile neler konuşuldu. Bunu kimse bilemiyordu. sadece gözükülen Sarı Mehmedin, Sıkıntıdan resmen kekeleyerek konuşmaya başladığı ve Mola sonunda BEM'in Eğitim merkezinden son kez ayrılmış oldu. Mola sonucunda Öğrenciler gene odaya girdiler. Avni ve Dinçer ordaydı. - Avni "Arkadaşlar kusurumuza bakmayın olanlar oldu. Bizler şu anda ortalama 200Bin işviçre Frangı içerdeyiz. Bu sebepten dolayı, sizlere bulunduklarınız yerlerde ayrı ayrı kurs yeri açma olanağımız yok. Sizlerden ricâm lütfen burda size sunduğumuz hizmeti kabul edin. Bizleri üzmeyin Ben şahsen hepinizin yüzüne seneler sonra bile utanmadan bakmak istiyorum." - Öğrenci "Avni bey biz işin aslını öğrendik. Sizlere emeklerinizden dolayı teşekkür ederiz. Bizim istediğimiz. Durup dururken sizler neden Bizlere Hizmet vermeye devam etmek için kendinizi yırtarken Herşeyi Başlatan fikir babası. Mehmed bey ortalıkta yok. Ona karşı bir önlem almadınızmı." - Avni "Arkada saatlerce sessiz bekleyen Avukatı göstererek. Biz Kendi aramızdaki problemleri Avukatımız sayesinde çözüme götüreceğiz. Günün birinde zararlarımız dengelenecektir muhakkak. Ama dediğim gibi benim için önemli olanı sizlere karşı yüzümüzün ak olması. Arkamızdan <<Dolandırıcılar>> lafını duymamak." - Öğrenciler "Hayır bundan emin olabilirsiniz sizin çabalarınızı görüyoruz." Konuşmaların normal seviyeye inmesinden sonra, Avni Öğrenciler ile Tarih ve yer anlaşması yaptı. Bu anlaşmayı Yazılı olarak bildirilmesi kararlaştırıldı. 3 Ay haftada iki gün ikişer saaten oluşan eğitmle açıkta kalan öğrencilerin eğitimleri bitirilecekti. Öğrenciler tek tek Avni Dinçer ve Alptuğ a <<Geçmiş olsun>> Dileyerek salondan ayrıldılar. Salonda Bizimkiler ile Semi, Nil, Seminin babası ve Deli lakaplı bir tanıdıkları kalmıştı. - Deli Şevket "Şıışt bak Avni kardeş.... Sende bu adamın imzalı mimzalı kağıtları borç senetleri yok mu?" - Avni "Var Şevket ağabey Ne yapacaksın?" - Deli Şevket "Diyorum ki sen bunları bize versen biz sana 75% ini direk ödesek sonra karışmasan da biz yolumuzu bulsak hani..." - Avni "Tamam da başarılı olacağınızı sanmıyorum. Ne yapabilirsiniz ki Adam paraların hepsini deve etmiş. Hemde eline geçer geçmez. Şimdi çocuğunu kaçırtsanız Arkanızdan bağırır.. <<Durun Durun Annesinide götürün çocuk yalnız kalmasın>> ... Diye Bu kadar yüzzsüz bir insan. Baksanıza hakkında belirlenen borçları bile onlar benim Maaşımdı diyerek utanmadan Avukatların huzurunda söylemesini biliyor.... Bırakın kalsın... Boşu boşuna suçsuz insanların kalb'lerini kırmayalım... Zaten zararı karşılamaz. Biz Kanunen yaklaşıyoruz. Belki uzun sürecek ama sonuçta daha az zarar yapmış olacağız. En son Deli Şevketin gitmesinden sonra Semi'nin babasıda Arkadaşını alarak gitti. Semi'yi Avni evine götürecekti. Akşam yemeğine de hep birlikte davetliydiler. ---- Sarı Ay ile Konuşan Adam Mehmed hariç anladınmı O kadar... Bu tatsız geçen günün sonucunda Bu davet, geldiğinden beri daha doğru dürüst yemek yememiş hep kahvaltıyla yetinmiş olan Nil'in hoşuna gitti. Hatta Semi. - "Baba Baksana Avni Nil'i aç bırakmış" demesinden sonra kıkırdaşmaları. Nil ile Seminin iyi anlaştıkalrına bir işaret olmuştu. Avni ve takımı BEM 'in bürosunu son olarak topladılar Ne kadar Evrak varsa Saklanması için kutulara yerleştirdiler. Diğer demirbaş ve eşyaları ancak iflas makamlarının onayından sonra alabileceklerdi. Avni son kez Kontrol ettikten sonra BEM'in aslında çok güzel olan bürosunun kapısını kilitledi. Son olarak Kapıları kilitleyip anahtarı Ev sahibine teslim etmeye gitti Ev sahibi dürüstlüklerinden dolayı Avniye her zaman gelebileceğini söyledi. Avni Mavişe Kutuları Yerleştirdi. Semi ve Nil'i de arabaya alarak Semilerin evinin yolunu tuttu. Bu sırada, Nil' Semi ile herşeyi konuşmuş. Avnide kaldığını ve ertesi günü türkiyeye gideceğini orada bir yarışma programına başlayacağını anlatmıştı. Semi Rüyamda görsem inanmazdım senin burda olacağına deyip duruyordu. Yolda bir kahvede durup, yorgunluk kahvesi içtiler. Avni için tek kelime etmesine gerek kalmadan Nil gereken ne varsa Semiye anlatmış, Seminin güvenini kazanmıştı. Bu da Avniyi ayrıca mutlu ediyordu. Nil, o kadar tatlı ve masum bakıyordu ki, O turquaz mavisi gözleri ve şirinliği ile dünyadaki her kezin kalbini bir saniyede kazanabiliyordu. 17 Bölüm 17 Semiler de Akşam yemeği Semilere varıldığında Alptuğ, Dinçer ve Şügi gelmişlerdi Avnilerinde gelmesi ile Masa kuruldu, Yemekler yenildi, Nil bir ara Semiye <<Hazır herkez toplanmışken gel seni babandan Avniye isteyelim. Çocuk kople rahatlasın artık. >> dedi gülüştüler. Seminin babası, BEM hikayesini baştan dinlemek istedi ona herşey anlatıldı. Adam sadece başını salladı durdu. Sonuçta - "Desenize çocuklar ucuz kurtulmuşsunuz. Ya okuldaki O genç delikanlı Sarı Mehmede direk soru sorup olayları, açığa çıkartmasaydı, şimdi her kes size dolandırıcı gözüyle bakacaktı. Bir de sizin aldığınız kararla kurslara devam etmeiz çok iyi oldu. 15.11.2006 19:30:00 Copy rigth 2006- Mertol Gürzel 319/359 Üzülmeyin nasıl olsa kaybettiğiniz para geri gelir, ama kirlenen ismin tekrar temizlenmesi çok zor. Şimdi nasıl devam edceksiniz." Avni kendi hakkına konuştu. Planlarını açıkladı. Tek açıklamadığı plan, evlilik planı idi, zaten Semi, Avninin gözünün içine bakıyordu. Avninin tek bir ödevi kalmıştı, bu ödevini de yerine getirdiği taktirde normal hayatına gene dönebiliyordu. Bu da BEM' in prüzsüz bir şekilde kapatılmasına bağlıydı. Bankanın direktifi buydu. Avni kendisine ayak bağı olabilecek bütün pürüzleri temizlemeliydi. Avni ye verilen zaman içinde ise Amerika yolculuğunda aldığı prim, işe başlayana kadar olan ihtiyaçlarını yeterince kapatıyordu. Dinçer Türkiyeye dönecekti, Alptuğ ve Şügi zaten hayatlarını kurmuşlardı. Şügide evleniyordu bu yaza. Ama Şüginin BEM den bir zararı yoktu. Genede Planlarını açıklamaya bayılıyordu. Đlk olarak 4 ortak Sarı Mehmet te dahil olmak üzre BEM'in borçlarını iki sene içinde kapatacaklardı. Sarı Mehmed de Ortaklarına olan borcunu yedi sene içinde ödemesi gerekiyordu. Bunun üzerine Seminin babası - "inşallah her ödeyişinde yaptıkları aklına gelir unutmaz, belkide ders alır.." diye ekledi ----- Yaz tahtaya hesabı... Tut defteri kitabı..... Sarı çizmeli Mehmet Ağa... Bir gün gelir öder hesabı.... Nay nay nim nom .... Ya ben bu şarkıyı tutum galiba...... Çoktandır ilk defa mutlu geçen bir akşam yemeğinin ardından Avni Nil'i aldı ve hep birlikte evlerine döndüler. Gece epey ilerlemişti. Semi gene çaktırmadan Fırsat bulup Avniyi öpmüştü. Avni Semiye Nil'in Avni ile kalması konusunda bir sorun olup oladığını sordu. Semi ise gerçekten ilginç bir cevapla soruyu yanıtladı. - "Biliyorsun Avni, biz kızlar bağzı konularda kısıtlıyız. Her istediğimizi yapamayız. Ama sen serbestsin Yani Evlenene kadar sorun yok ama ondan sonra, problem çıkarmana izin yok. Gerçi Nil konusunda ben senden çok Nil'e güveniyorum. Hissediyorum ki Nil'de sana karşı sevgi ve saygı duyuyor. Sana ve kendisine zarar verecek bir şey zaten yapmak istemez" ---- Aferim lan Semi ne kadar olgun ve güzel konuştun ...... Bu Avniye sanki tokat gibi geldi. Avni kendi kendine << Doğru ya diye düşündü. O evleneceği günü bekliyor. Nil de öyle. O zaman Avni neden hovardalık yapsın ki..... zaten aklında böyle bir konu yoktu ama bundan böylede olamazdı zaten.. >> Nil Gidiyor.... Pazar gecesi Nil nerdeyse Semilerin ordan Avninin evine kadar olan yolda uyuyarak gelmişti. Avni onu arabsında uyandırıp eve girdiklerinde saat bir e geliyordu. Nil'in uçağı ertesi gün saat 14:00 te zürichten kalkacaktı. Gece bir ara Nil Avninin odasına geldi. yanına girdi yattı. Anlaşılan yanlız kalmak istemiyordu. Sadece sarıldı. sonra arkasını dönüp yattı. Sabah kalktıklarında, Avni gene kaçamak yapıp yanına gelen Nil Ay ile Konuşan Adam i gördü saat dokuz gibi uyandırdı. Bu arada Avni gizinmiş ve kahvaltıyı hazırlamıştı bile. Nil mahmur gözlerle maviş gözlerini kısarak Avniye sarılmak için kollarını uzattı. Avni Nil'in yanına oturdu. Nil Avniye sarıldı. Sonra bıraktı arkasını dödü gene yattı. Avni, Nil'in şahaser vucuduna bakıyordu. Omuzlarını ovaladı. Parmaklarıyla gene sanki bir ressam gibi Nil'in vucuduna dokunmadan onun üzerinde gezdirdi. - "Nil biliormusun, O kadar güzelsinki, içimden senin resmini çizmek, geliyor" - "Avni. Biliyormusun? O kadar iyisinki, hiç gitmek istemiyorum. Hep Burda kalmak istiyorum. Ama yapamıyorum. Bunun sebebini biliyormusun? - "Sanırsam evet. Bu sadece arzulamak, bu nedenle, burda kalmak istiyorsun. Belkide beni biledeğil. Aile ortamını özlüyorsun. Ama sende biliyorsun ki bu geçici bir duygu olacak ve iki saniye sonra bitecek." - "Doğru beni düşündürende bu. Bu kadar zayıf olmamalı insan. sadece bir iki saniye içindeki duygularla. hayatını insan zehir edebilir. Ne bileyim ben yanlış kişi ile istemediği bir ilişkiye girebilir. Sen ne yaptın bana. Anlıyamıyorum. Halbukisi sen benim için tek istediğim O na bu kadar sokulabildiğim bir erkeksin. Ama içimden çıldırmak gelse bile iki saniye sonra Mantık yerine geliyor ve bana hükmediyor. Đsteklerimi geri yollıya biliyorum." - "Bak Nil. Bana bunları anlatmana gerek yok ben seni zaten tanıyorum. Sende gördüğüm en önemli şahsiyet. Senin macera peşinde koşmamandı. Arzulara gelince, buda normal bir duygu. Tahmin ederimki ben senden kaçsaydım yanıma yaklaştırmasaydım, sen beni halen istediğin tek erkek olarak görecektin. Ama aramızdaki açık ilişki sayesinde. Duygularını. Mantığın kontrol edebildi. Gerçekleri görebildin. Yani iki kişinin bir ömür boyu hayatını birleştirmesi için gerçek sevgi şart." - "Gerçek sevgi diyorsunda bunu nasıl anlayacağım, Hoş gerçi sana karşı duygularım bana gerçek sevgi olmadığını hissettiriyor. Ama genede, Arzular işi karıştırıyor." Bu arada Nil kalkmış Avninin önünde üstündekileri çıkartmış duşa girmişti. Avni de traş olmak için lavoboya gitmişti. Aralarında sadece duş perdesi vardı. Bir bakıma Sanki Silvi'nin ruhu Nil'de idi. Aslında Avni fark ediyordu. Hayatında aynı yada benzeri olaylar, tekrarlanıyorsa. Ortada çözülmemiş, açıkta kalmış bir konu var demekti. Bu sefer Avni'nin avantajı Nil' türk tü, ve türk adetlerine bağlıydı. Avni Nil'in bu davrtanışlarının sadece Avniye özel olduğunu biliyordu. Nil'in tekrar başına gelse yapmayacağınıda. Bu demek oluyorduki Avni bu sefer yaşanan bu ilişkinin Nil'e normal olmadığını anlatmalıydı. - "Gayet basit aslında, Gerçek sevgiyi bulmak için Arzuları ve libido'yu kenara atmalısın. Mesela, Senin şu andaki görünümün ben dahil bütün erkeklerin akıllarını başlarından alır ve motorik olarak eyleme geçme duygularını hareketlendir. Bu nedenle Sağlıklı düşünemezler. Sevgi ikinci plana kalır. Biliyormusun ben Semi'yi daha mayolu bile görmedim ama O nu sevdiğimi ve hayat boyu da sevebileceğimi, biliyorum. Buna sebep insanların Libido'su bizim ilişkimizde şu ana kadar hiç bir etken yaratmaması." - "Sana karşı böyle davranmam hataydı. değilmi?" - Sen bu hatayı bana karşı yapmasaydın. Ben kimi sevdiğimi anlıyamazdım ki?" - " Ne demek istiyorsun anlamadım" 15.11.2006 19:30:00 Copy rigth 2006- Mertol Gürzel 321/359 - "Dediğim şu... Senin sayende bende bir şeyler öğrendim. O da arzular ile sevgiyi birbirinden ayırmak. Senin yaptığın, tek bir hata var. mesela benim yanıma gelip yattığında uyuduğunu, unutuyorsun. Bir kadın en güzel uyurken baştan çıkartılır. Nasıl başladığını hissetmeyeceği yüzünden. Sevişmeye başlanıldıktan sonra, kim olursa olsun durdurmak imkansızdır. Bununla anlatmak istediğim. Sex gerçekten insanların yaptığı mekanik bir olay, mantık.. mantık mekanizma çalışana kadar öngelliyebiliyor. Hiç aklımdan geçmedimi sanıyorsun. Sen gerçektende erkeklerin her zaman kadınım ol benim diyebilecekleri bir güzelliktesin. Senin şansına, ben sadece olaydan değil, gördüklerimlede yetinmesini biliyor, bu sayede de seni rahat bırakabiliyorum. Ama başkaları içinde bu böyle olur diye sana bir garanti veremem. Hatalı bir ilişkiye başlamamak istiyorsan çok dikkatli olmalısın..." Nil duştan dışarı çıkmış kurulanıyordu. Gene Avniye sarıldı. Avni imtihanlara çalışması için ve sakin bir ortam aradığında kullanması için Boğazdaki yalının anahtarını Nil'in şaşkın bakışları arasında ona uzattı. Yalının elemanlarına haber vereceğini istediği vakit gidebileceğini. Ordaki elemanlara güvenebileceğini hatırlattı - "Bana bambaşka bir dünya yaşattığın için sana minnet borçluyum, çok ama çok teşekkür ederim" dedi. Nil kurulanıp giyinmek için odasına gittiğinde Avnide traş olmasını bitirmişti. Avni Nil in yanına gitti. Nil çok dar olan kot pantolonunu giymeye çalışıyordu. henüz üzerinde bir şey yoktu. Avni onun giyinmesini seyretti. - "Neden bu kadar dar giymek zorundasın ki" diye takıldı. Nil - "Dalga geçme görmüyormusun kilo almışım" dedi. Nil Seminin annesinin yaptığı yemeklere bayıldığını iyi ki burda kalmadığını yoksa duba gibi olurdum diyerek Semileri övüyordu. Kahvaltı masasına geldiklerinde. Telefon çaldı. Semi arıyordu. Avni ile konuştular ardından Nil'i istedi. onunla uzun uzun sohpet ettiler. Nil Avninin onunla kiloları yüzünden dalga geçtiğini anlattı, Yemekler için komplimet yaptı gülüştüler. Kahvaltıdan sonra Şügi'nin de gelmesiyle hava alanına gittiler, orada öylen yemeği yediler. Nil'in uçak anonsu yapıldığında polis kontrolünün önünde Avniye sarılan Nil nerdeyse bırakmak istemiyordu. gözleri yaşlanmış ağlıyordu. Aynı durumda Şügiye de sarıldı. Polis kontrolünden geçerken. - "Hiç birinizi unutmayacağım, görüşmek üzere " Dedi ve arkasını ani olarak döndü gözleri yaşlı olarak yürüyen merdivenlerden kayboldu. Avni'nin de gözleri yaşlıydı Nil ile O kadar çok şey yaşamışlardıki. Sanki öz kardeşi gidiyordu. Arkasına dönen Avni Şügiyide gözleri yaşlı buldu. güldü. - "Avni ! Nerden buluyorsun bunları. Hayatta hep daima iyi insanlar senin karşınamı çıkar?" diye ciddi ciddi söylendi. - "Şügi, bu bir inanç meselesi. Sen iyi oldukça karşındakine kötülük beslemediğin sürece, tabiyiki iyiler karşına çıkacak. Arada bir geçmek zorunda kaldığın imtihanları unutmamak lazım. Bence insanlar, bu imtihanlar sayesinde doğruyu buluyor. Bu Ay ile Konuşan Adam sebepten dolayı hakka inanmalı. Doğru bildiğini değiştirmemeli. en önemlisi karşındakine her zaman bir şans verlmeli." Avni ile Şügi Nil'in uçağı kalktıktan sonra Đflas makamlarına uğrayıp, Avni kendine ait olan BEM'in iflasında el konulan bilgisayarını geri satın aldı. Eve getirdi. Akşamleyin gene Ke-O-Rem yaptı allaha saatlerce şükretti. Hem BEM' toplantısına Semi'nin Avniye karşı olan duygularına Nil'gibi süper bir kişiliği tanımasına, Bu sefer kendi açısından hata yapmamış olmasına. --- Hatamı... yaptı ... yaptı.. Bal gibi yaptı... Fıstık gibi bir kıza dokunmadan nasibini almadan yolladı bir erkek bundan büyük hata yapabilirmi yaw ... Yok hata yapmadı. tamam kabul Nil Avniye sunulan süslü bir hediye idi aslında, bu konuda haklı olabilirsin. Ama Avni hata yapmadı. Ona sunulan bu nimeti kullansaydı kısa sürede bitecekti. Ama Avni dokunmamakla kendi geleceğini ve hep arzuladığı hayatı, sevdiği ve sevildiği bir kişi ile ömür boyu yaşayarak pamuk nine pamuk dede olma şansına yol açtı. Başka bir değiş ile şu anda her iki kişinin sevgisini kazanmakla çok zenginleşti. Buna katılmamak ta sen özgürsün. -- Ok. ok. ok. ok. Böyle düşünürsen haklısın .. ama ginede .. ?!... Şükretmekte kalmıştık. Aslında şükretmek için insana bir sürü sebep var. Mesela sağlam olarak kalkmak. ----Abi bunun nesine şükredecezz şimdi her zaman sabah kalkmıyormuyuz... Yani sende saçmaladın şimdi..... Neden bana kalırsa sabahleyin yataktan kalkabilmek insanın O gün içinde elde ettiği ilk başarıdır ve buna da şükretmek gerekir. yoksa sen Depremde sağlam yatıp kalkamayan insanları unuttunmu. Yada sapa sağlam yatıpta . Ağızda unutulan bir çiklet, elde unutulan bir sıgara sonucu ölen insanları hiç duymadınmı? --- tamam tamam haklısın bunları insan her zaman düşünemiyor ondan olacak zaar.... Evet insanlar genelde kul olduklarınıda unutup kendilerini. Doğa üzerinde varlık olarak düşünüyorlar. Ama etraflarına baksalar her şey ve yaşanan her olay evrenin kendisindede olduğu gibi birbirine bağlı... Aylar Hızla Đlerliyor...... BEM'in kapatılışından yaklaşık üç ay geçmişti. Avni BEM'in iflas süresince yaşanan olumsuzlukları. Çesitli insanların, arkadaşlarının ve cevresinin iflas, süresince Avniye ve olaylara bakış açılarını, hem yaşadı, bazen güldü, bağzen sevindi, bağzen neden bunlar oldu diye üzüldü. Ama sonuçta Eğitime devam eden arkadaşları memnun bıraktı. Her kes daha büyük bir şevk le imtihana hazırlanıyor ve imtihan günü heyecanı gittikçe artıyordu. Her kezin bildiği gibi imtihan Đşviçre eğitim makamlarının organizesinde oluyor ve sadece senede 2 kez yapılıyordu. Avni öğrencilerinin hepsinden umutluydu. Bu arada Öğrencilerden artık hiç bir şey saklanamaz olmuştu bütün BEM hikayesini biliyorlardı. Hatta aralarında anlaşıp BEM 'i tekrar kurmayı bile teklif edenler oldu. Ama Avni bu deneyiminden sonra çok erken olduğunu, Đlk olarak kendine gelmesinin ve özel hayatının normale dönüşmesini gerekçe sunarak gelen teklifleri red ediyordu. Aslında bu teklifleri red etmesinin yönetim tekniksel problemleri vardı. 15.11.2006 19:30:00 Copy rigth 2006- Mertol Gürzel 323/359 Geçen süreç içinde, başlangıçta çok zayıf olan isviçreli eğitim firmaları, BEM'in kısa sürede elde ettiği başarıyı örnek alarak, türkçe eğitim vermeye başlamışlardı. Bunlar adları sayılı, yerine oturmuş firmalardı bunlarla baş etmek çok zordu. Bunun üzerine birde Lisans fiyatlarına yüzde iki yüz zam gelmişti. Buda kazancı yarıya indiriyor profesyonel bir iş yapma imkanını azaltıyordu. Đş piyasası yani başka bir değişle pastadan pay alma olayı küçülmüştü. Türkiyede hatta Fuarda onlar için gösterilen yerde başka bir firma O senelerde yeni başlamış olan dünyaca geçerli Microsoft eğitim planını almış ve eğitime başlamışlardı. Piyasalardaki durum böyleydi Artık Sarı Mehmedin anlattığı gibi, O nu yaparız bunu alırız, benim fabrikalarım var falan olayları sökmüyordu. Yani isteseler bile, kırmızı rakamlardan siyahlara çokmak kolay değildi. Tatil haftası Her kez Yaz tatili hazırlıklarına başlamışlardı. Avni gene her seneki gibi Ablasından annesini alacak ve gemi yolu ile türkiyeye gideceklerdi. Arada ufak bir fark vardı. Bu sefer Semi'nin annesi ile Avnini'n annesi anlaşmışlar, Yani Avniler Aydına gideceklerdi. Folklor tatile girmiş. Son iki aydır Avniyi tekrar karşılarında bulan ekip ve dernek çok mutlu olmuştu. Semi ile Avni nerdeyse her gün buluşuyor sorumsuz ilişkilerine devam ediyorlardı. Semi gene her seferinde <<Kısmet, Kader>> deyip Avninin sinirini bozuyordu. Semi sıkı sıkı kararlıydı 24'ünden evel evlenmeyecekti. Avniyi de bırakmıyordu. Bu durumu anlaya bilmekte Avniye zor geliyordu. Avni ilk olarak Cuma günü Semileri yolcu etti onlar kara yolundan gideceklerdi. Seminin babası Avnininde gelip Arabayı yüklemesine sevinmişti. Aslında Avni baştan sıkılsada, Seminin ablası ve onun kocası, bahaneyle Avninin de gelmesini sağlamışlardı. görünüşte Seminin babasının hiç bir şeyden haberi yoktu ama Avni biliyordu. Seminin babası gün görmüş bilgili ama boş insan değildi. Muhakkak "En son Babalar Duyar rolüne" takılıyordu, yani göz yumuyordu. Semilerin yola çıkmasından sonra, Ertesi sabahı Annesinide alan Avni Gemi ile italya üzerinden türkiyeye yolculuk yaptı. Eylenceli geçen yolculuktan sonra onları izmirde Limanda Ömür, Mehmet ve nerdeyse bir ay evelden türkiyeye gitmiş olan Şügi, bekliyordu. Her zamanki gibi gene birlikte istanbula vardılar. Đstanbulda sabırsız ca Bir hafta geçiren Avni, Seminin sesini duyamamnın verdiği etkiyle gene akşamları içkiler şarkılar arasında Aydına gidecekleri günü dört gözle çekiyordu. Annesi Seminin annesini arayıp sözleşmişti. Orda bir kaç gün geçirip daha sonra Avni bu sefer Şügi ile birlikte isviçreye dönecek Avninin annesi ise ilk olarak gene istanbula gelecek, bir kaç ay sonra isviçreye gidecekti. Đstanbuldan Annesi ile yola çıkan Avni ilk olarak Didime' ablasının yanına gidecekti. Onunla birlikte Şügi ve Ömürde geliyorlardı. Onlar didimde bir otelde kalacaklardı. Yani tatillerini EGE'de geçirmiş olacaklardı. Avni Şügi'nin gelmesiyle Didime doğru yolculuğa başladılar Yolları tam olarak 9 saat 45 dakika sürdü. Ablasının yazlığında buluştular gidecekleri ve daha evelden kaldıkları otele gittiler. Gece Yemek ve eylencelerden sonra uyudular. Aydın EGE ve Kuzenler.... Ay ile Konuşan Adam Ertesi gün Avni herzaman olduğu gibi erkenden kalktı ama çok heyecanlıydı. çünki bugün Aydına gitmek için yola çıkılacaktı. Aydın Avni için hiç tanımadığı bir şehirdi. Avni doğru denize gitti yüzdü. ama heyecanı dinmiyordu. Exersiz falan denedi olmuyordu. Trans olarak herşeyi yani beynini durdurmayı denedi. Bunuda başaramadı. doğru otele döndü. Annesini kaldırdı. Avni mümkün olduğu kadar çabuk yola cıkmak istiyordu ama Annesi ağırdan alıyordu. doğru ya daha sabahın saat sekizi idi. bir kaç dakika sonra diğerleri kahvaltıya geldiler sohbet falan derken Avnilerin yola çıkması saat on ikiyi geçti, Avni hala heyecanlı ve hırçındı. Avni ile Annesi yola cıktıklarında diğerleri arkadan su döküp el sallıyorlardı. Aydına bir buçuk saat olan yolu kırk beş dakikada aldı. Genede arabasını ihtiyatlı ve sakin kullandı çünki annesinin başının dönmesini istemiyordu. Hava çok sıcaktı. Mavişinde kiliması yoktu. Yolda mola verip çöp şiş ve ayran içtiler. Aydına giden anayolun çevresinde bir sürü önlerinde arabalarla altından geçmek için yapılmış fıskiyelerle adeta araba duşunu andıran sularla dolu restoranlar vardı. Buda sıcak havada yol almanın başka bir keyfini öne sürüyordu. Gerçi Đstanbul o sıralarda susuzluktan kırılıyordu. Haftada sadece 2 gün oda 2 saat olmak üzre istanbula su veriliyordu. Nedenmi ĐSKĐ istanbul su işletmeleri o sıralar su taşıyoruz diye boş tankerleri dolaştırıp paraları çukka etmekle meşkuldü. Ama Ege ve Anadolunun çoğu kısmı bu problemi bilmezdi . Istanbulun tüm zenginliklerine karşın Anadoluda suyu sokaklara fıskiye olarak arabaları serinletip müşteri çekmek için kullanırlardı. Acaba Neresi daha zengin? Avninin annesi Semilerin yolunun adresini almıştı. Adreste bir eczanenin üzerinde oldukları yazılıydı. Olgun Portakal eczanesi. ---- Đsme bak yahu... Aydına vardıklarında doğru caddeyi buldular bu camiden aşağıya inen uzun bir cadde idi. Đlk olarak eczana isimlerine bakarak baştan başa bir gittiler. fakat aradıkları eczane yoktu. Aynı yolu gerisingeriye gene geldiler. gene yoktu. Meydanda bir tur attılar. Postahaneyi buldular. Burdan Avni telefon açacaktı. Tam postahanenein yanına gelmişlerdiki : Arabanın içine dışardan uzun boylu iriyarı kafasını sıfıra vurdurmuş biri kafasını uzattı. Aynı hapishane kaçkınlarına benziyordu. <<Siz Semilerimi arıyorsunuz>> dedi. Avni evet diyerek çevaplayınca bakın ilerden el sallıyorlar dedi. Avnide teşekkür ederek gaza bastı Semiye doğru gitti. Giderkende içinden amma iş yahu bu mahallede Semiyi tanımayan yok. Hayırdır inşallah dedi. Semi ve ortanca ablasıkoşarak arkasından annesi ve babası gelerek Avnileri çok candan bir şekilde karşıladılar. Yukarı çıktıklarında Evin içi anababa günü gibiydi. Seminin bütün amcaları ve teyzeleri onların çocukları herkez bu evde idi. Sonradan öğrendiklerine göre Seminin babasının kardeşleri ağabeylerine hoş geldinize gelmişlerdi. Odadaki her kez yediden yetmişe Avniyi suhale çekmiş herkez Avninin kim olduğunu ne iş yaptığını sormaya başlamıştı. Avnide 2. şubede tutuklu bir şüpheli gibi yapılan bu sorgulamaya cevap veriyor bir yandan da mutfaktan çıkmayan Semiyi bulabilmek için içi can atıyordu. Bu sırada Avnilere yol tarif eden o kafasını sıfırlamış olan kişi içeri girdi. Meğerse o da Seminin teyzesinin oğluymuş ve Semiler onu Mavişi görünce apartopar Mavişin arkasından yollamışlar. Semi Avniyi karşılarken nerdeyse boynuna sarılacaktı. Yani Avninin acabaları yavaş yavaş ortadan kalkıyordu. 15.11.2006 19:30:00 Copy rigth 2006- Mertol Gürzel 325/359 Hava kararmış artık epey geç olmuştu. Avniler kalkmak istedilersede Akşam yemeği falan derken saat on olmuştu. Gece yatıya kalmamak için Avni elinden geleni yapmıştı ama genede Seminin Amcasının yaptığı teklifleri kabul eden Avni O geceyi kuşadasında geçirmeyi kabul etmişti. Kuş adasında Seminin büyük kuzeni yani Amcasının büyük oğlu bir otelde müdürlük yapıyordu. Avniye yer ayırdılar ve Avni oraya annesinide alarak gitti. Otele vardıklarında saat on iki olmuştu. Semi ertesi gün Dazlak kuzeni ve onun kız kardeşide yanında olmak üzere Kuşadasına geldiler. Avni Mavişi otelin yolunu gösterecek şekilde minübüslerin geçtiği ana yolun üzerine bırakmış. Semide gene Mavişi görünce Maviş Maviş bizi burda indir diye minibüsü durdurmuş ve aşğıya inmişlerdi. Sabahleyin Semilerde gelinde Otelin müdürlüğünü yapan kuzenine Semi Avniyi Folklor hocam diye tanıttı. Avnide içinde <<Đlerdeki kocası>> diyerek tamamladı. Seminin kuzenleri çok candanlardı. Avniyi alarak yüzmeye gittiler eylendiler. Avni Semiye daha bu güne kadar bu kadar yaklaşamamıştı onu daha iyi tanımaya başlamıştı. Seminin güler ve ışıldar gözleri. sımsıkı sarılışı mutlu olduğunu belli etmesi. Semiyi Avniye dahada yaklaştırıyordu. Avni bir ara Semi neden benimle Evlenmek istemiyordun diye sordu. Seminin cevabı gene aynı olmuştu <<Kısmet>>. Avni bu lafa gıcık oluyordu. Ne zaman Semi ile evlilik yuva vs. gibi konular açılsa <<Kısmet>> Avninin kafası allak bullak oluyordu. Bu ne biçim iş anlayamamıştı. ama bu günün tadını çıkartmayada Avni devam ediyordu. Belkide bu gün Avni ile seminin geçirecekleri en son gün olabilirdi. Bunun bilincinde olan Avni Semiyi zorlamak istemiyordu. Semiyi Avni ilk kez mayo ile görüyordu. Semi Zayıf ve narin vucutlu bir kız idi. Avni, Semininyanında olmasından gurur duyuyordu. Avninin annesi gittikleri bu lüks geceleri diskotek olan özel plajdan zevk almış garsonlar hızmetler ettiriyor bir gözü ile de Semi ile Avniyi kesiyordu. Belli olan şuy du ki Avninin anneside Semiden epey hoşlanmıştı. Hem nasıl hoşlanmasınki Semi annesine teyzeciğim teyzeciyim diyerek ballar akıttırıyordu. Avni kayalıkların içinde bulunan bu pilaja Kayalardan denize atlıyarak hem hünerlerini gösteriyor hemde inşallah bu mutluluk bitmez diyordu. Evlilik teklifi? Unutulmuşmuydu...... Bir ara bahane bularak Kuzenlerden ve Avninin annesinden uzaklaşarak bulundukları yerin arka tarafına geçen Avni ile Semi. Sıkıca sarılıp öpüşüyorlardı. Semi Avniyi kendinden uzaklaştırdı. - "Dur bir dakika !" --- Şimdi yine ne oldu buna?...... - " Ne oldu? Bir hatamı yaptım?..." - "Sen bana habire evlenmekten vs. bahsediyordun ya?" - "Ne olmuş?" - "Hani ben sana hep kısmetse diyorum" - "Evet!" - "Aklıma geldi, Hep sevmekten aşktan vs. bahsediyorsun ama..... Sen bana evlenme teklifi yapmadınki daha!" - "Hadi be... Eminmisin her seferinde aynı şeyden konuşmuyormuyuz." - "Evet ama Evlenme teklifi başka." Ay ile Konuşan Adam Avni şaşırmıştı düşününce gerçektende, Bu önemli teklifi daha yapmadığını hatırladı. Avni Restoranın arkasında olan çöp bidonlarının yanındaki bu kuytu yerde.. yere çöktü.. Seminin ellerini tuttu.. - "Benimle Evlenirmisin?" Seminin dudaklarını parmağı ile kapattı. - "Kısmet dersen köpürürüm ama...Başka bir şey uydur...." - "Kısmet, kader böyle yazdıysa olur" Avni resmen afallamıştı. Bu kız ne istiyor diye kızdı yüzünden bozulduğu anlaşılıyordu. arkasını döndü. Semi onun omuzlarından tutup kendine çevirdi. kucağına zıpladı.. - "Evet evet. evet... aptal cocuk, hemde seni gördüğüm ilk günden beri şimdi artık buna hazır olduğumu hissediyorum binlerce kez eveeeet. Bir de bir kız kısmet der ise zaten evet demiş olur. Sen neyi zorluyordun anlamıyorum. " Avni mutluluktan havalara uçuyordu. Semi Avniden herşeye rağmen yinede söz aldı.. <<Bu sene değil.. gelecek yaza..>> Avni sebebini sordu. - "Tam olarak bilmiyorum nerden çıktı bu fikir ama benim aklımda 24 Yaşı var Bu sene daha 23'üm lüfen anla beni" Avni için problem yoktu. Seminin Evet demesi aslında bütün problemi kaldırıyor ve hatta Seneye demesi Avninin maddi açıdan hazırlanmasına da olanak sağlıyordu. Ama Semi söz kesmeye ve istemeye karşı değildi. Düğün seneye olmalızdı. Avni havalara uçar vaziyette geri döndüklerinde Semi kuzenleri ile birlikte suya indiler, Avni annesine bir problem yoksa Semiyi istemeye gidebileceklerinin haberini verdi. Annesi Bu gece isteyelim dedi . Avni durumu anlattı. Maddi hazırlanmayı vs. ancak isviçreye döndüklerinde olabilirdi. Akşam üzeri Avni annesi ile birlikte Semi ve kuzenlerinide alarak Aydına götürdü. Bu sefer Aydındaki Ev daha sakindi Akşam yemeğinde hoş beş ettiler. Avni bir ara Seminin babasına Geri taşınacaklarını sordu nedenini öğrendi Seminin babası yeni iş yerine alışamamış eski işyeride yüz kilometre uzaklıkta imiş bu sebepten aniden karar veremişler gerii dönmeye ama her pazar Semiyi folklora getirecekmiş. Avni rahatlamıştı. bir nevi. Gece olmaya başladığında Avni annesini de alarak herkeze teşekkürler edip Didime doğru yol aldılar. Ertesi günüde didimde geçirdiler ve didimdekilerle birlikte üç araba olarak istanbula geri döndüler. Avninin bu Ege tatili unutulmaz olmuştu. Hiç gitmem dediği Bodrum bile Artık Avninin burnunun dibine gelmişti. Đstanbulda artık sadece iki üç gün kaldılar. Alışverişlerini tamamlayıp Avni ve Şügi isviçrenin yolunu tuttular Avninin annesi daha bir kaç ay istanbulda kalacak daha sonra uçakla isviçreye gelecekti. Nese olas onun için evi yurdu istanbuldaydı. Zaten hep kaynanalar çocuklarının yanında en fazla birer ay kalmalılar derdi. Avni ve Şügiyi uğurlayan arkadaşları arkalarından uzun süre el salladılar. Bizim ikli geldikleri yoldan gene izmirden gemiye binecekler ve italyaya ordanda isviçreye geçeceklerdi. Susurlukta hep aynı restoranda durdukları için gene bu restoranda mola verdiler. Burkaki restoranların özelliği her seferinde arabaları yıkanıyordu. Bu seferde gözlüklü 15.11.2006 19:30:00 Copy rigth 2006- Mertol Gürzel 327/359 orta okul yaşlarında bir cocuk arabayı yıkıyordu. Tam avni arabadan inecektiki çocuk Avniye "Abi sen otobüsleri bile gidip gelmekte geçtin, kaç kere senin arabanı yıkıyorum" dedi. Avni ile Bu çocuk arasında çok anlamlı bir diyalog başladı çocuk orta okulu bitirp daha okumayacağını söylüyordu. Avni ise onu ikna edip okuması gerektiğini söylüyordu doğru ya para kazanmak güzel birsey ama önemli olan o parayı nasıl kazanırsan güzel olacağı idi Avni gözüne kestirdiği kadarı ile bu çocuk hem akıllı hemde çalışkan bir öğrenciydi Avni ve Şügi o gün çocuğun kafasına girerek onu okumaya ikna ettiler. Restorancı çocuğun akrabasıydı ve çocuğu ailesinin ikna edemediğini ama maddi sorunlarının okutmaya engel olmayacağını söylediler . Bunun üzerine Avni hayattaki acı gerçekleri bir bir anlattı ---- NOT yıllar sonra Avni gene bu restorana uğradığında çocuğun okuyup Avukat olduğunu bütün mahalinin gurur kaynağı olduğunu öğrenecek... Đzmire Vardıklarında öylen üzeri idi Gemi için olan Bekleme kuyruğuna girdiler Şügi ve Avni işlemleri yapmak için çıkış polisine vs. gittiler. Geri döndüklerinde onları tatlı bir süpriz bekliyordu. Nasıl yapmışsa yapmış Semi çıkıp Đzmire gelmiş Mavişin yanında bekliyordu. Avni onu görünce çok sevindi koştu ona sarıldı. Semi dikkat babam burda deyince gene resmi hallerini aldılar. Kızlar acilen izmire alışverise gitmek istediklerini söylemiş Seminin babasıda Ablası ve kuzeni olakla birlikte Seminin annesinide alıp izmire gelmiş. Onlar alışverişe giderken Semi Annesine Avninin bu gün geri gideceğini söylemiş bu sayede Limana gelmişler. Semi Avniyi yolcu etti uzun uzun arkasından el salladı Gemi demir alıp limandan ayrılırken Avni onların Babasının arabasına binişini seyrediyordu. Bu sıra Şügi Avninin yanına gelerek acaba geçen gelişimizde gemide olan kız gene burdamıdır diye sordu? Avni ile gülüştüler. Avni Bak Şügi hayat insanların gözünde nasıl değişiyor ben o geçen sefer türkiyeye gelirken gemide ne düşünüyordum şimdi neler oldu. Senin için bile hayat değişti. Nurla tanıştın. Bırak bakalım daha kader kimleri karşımıza cıkartacak. Gemide bir çok gurbetçiyle tanışan bizim ikili üç kızları da olan bir aile kaynaştılar bu aile çok samimi ve çok sevecen kişilerdi. Gemiden arabaları ile indikten sonra Gümrük işlemleri için park eden Avni ye Bu ailenin kızları gelerek anlıyalım yani kim bu semi dediler. Kızların annesi ve babası biraz ilerde duran arabalarından gülüyorlardı. Şaşkın şaşkın bakan Avni yi görünce Mavişin arka penceresini gösterdiler. Tozlar içinde kalmış Mavişin arka camında kocaman <<SENĐ SEVĐYORUM,, semi>> Yazıyordu. Avni güldü , artık çok mutluydu Semi ilk kez söyleyemese de Yazılı olarak Avni ye onu sevdiğini belirtmişti. Avni hemen bu görüntünün fotorafını çekti. Sorunsuz ve eylenceli bir yolculuktan sonra. Bu ara gümrüklerde türk pasatortuna karşı gösterilen aşırı saygılardan dolayı çekilen zülmlerden sonra bizim ikili isviçreye vardılar. Artık onlar için günlük hayat başlamış oluyordu. Bu arada Şügi ile Nur ilişkilerini ilertletmiş nişanlanmışlar, ufukta evlilik gözüküyordu. Bir hafta sonra okullar açılacak ve Gene Folklor başlayacaktı. Yani Semi gelecekti. Yani hayat Avni için mutlu ilerlemeye devam edecekti. Dönüm Noktası .... Ay ile Konuşan Adam Avni’lerin tekrar Đsviçre’ ye dönmelerinin üzerinden altı ay geçmişti. Şügi Nur ile nişanlanmış. Hayat komple normale dönmüştü. Sadece Avni’nin annesinin gelmesi bekleniyor ve ardından Semi istenilmeye gidilecek daha sonrasına söz töreni yapılacaktı. Bu arada Avni işe başlamış bankanın Reorganizesinde tam anlamıyla kaos ortamına dönen 52 kişilik elemanını bir araya getirmiş, deha evvelden aralarındaki cam kapıları kitle ten grup sanki tek bir gövde olarak çalışmaya başlamıştı. Aradan geçen zaman içinde Avni’nin elemanları Avni yi daha iyi tanıyabilmişti. Bütün bu başarılar Bankanın yönetim kurulunca Bravur ile karşılanıyor gün geç tikçe Avni ye olan güven artıyordu. Avni’nin işini başarı ile bitirebilmesindeki en büyük rol bütün 52 kişiyi bir hafta süresince bir dağ oteline kapamış. Sekreteri ile birlikte düzenledikleri çeşitli oyunlar ve bir iş psikolog’un sayesinde yapılan eğitimler sayesinde her kez birbirini daha iyi tanır olmuşlardı. Bir önemli konuda Birlikte çalışması gereken, iki ayrı gurubun karşılıklı iş rollerini değiştirerek teori olarak, dayanışma kurmaları olmuştu. Bunu yapmak çok zordu. Đnsanlar karşısındaki aslında sevmedikleri bir kişiye yaptıkları işi anlatıyor dinleyen kişide sanki kendi işi olarak uyguluyordu. Mesela günlük bagatel işler. Bu arada bir dizi emonsional olaylar gün ışığına çıkıyor olayları izleyen Avni ve çok sevecen ve güzel kız olan yunanlı asistanı , notlar alıyor ve bunu iş yerinde çözümünü sunabilmek için çareler üretiyorlardı. Bu çalışmalardan döndüklerinde Avni’nin takımı tek bir vücut gibi çalışıyordu. Grupların aralarındaki , güven yerine gelmiş dışa karşı her kez tek bir team gibi çalışıyordu. Zaten öyle idiler. Đş gereğince böyle olmak zorundaydılar. Banka düzeyinde ilk defa yapılan ve Avni’nin aklına nerden geldiğini bilmediği uygulama ilk başta insan kaynaklarının , istifalar olur korkusuyla karşı gelmesine rağmen, Tüm Banka yönetim kurulunun kamp sonunda yapılan futbol turnuvasını izlemelerinden sonra gördükleri dayanışma karşısında. Avni’ye çeşitli tebrik, dileklerini getirmesine yol açmıştı. Đş yeri Avni’nin lehine artık düzene girmişti. Folklor gurubu çalışmalarını kuvvetlendirmiş iki uluslar arası festivallerde başarı almıştı. Tek eksik olan Semi’nin istenmesi idi. Europa Park Rust Avni Annesinin Đsviçre ye gelmesinden bir kaç hafta sonra Folklor grubuyla, Europapark eğlence merkezine gidilecekti. Nisan ayı gelmiş ve Folklorda oynayan dansçılar aile ve velilerinin eşliğinde iki adet büyük otobüse binerek Almanya da bulunan Rust şehrindeki Europa Park’ a gideceklerdi. Avni Seminin de annesinin geleceğini bildiği için kendi anne sininde gelmesinin uygun olduğunu düşünüyordu. Derneğin Folklor gurubundan sorumlu olan Ömer ağabeyde olayları biliyordu. Avni Ömer ağabeye ve annesine Seminin annesine istemek için görüşmelerini önerdi. Artık gene yaz geliyor ve Seminin istedikleri oluyor 24 yaşına giriyordu. 15.11.2006 19:30:00 Copy rigth 2006- Mertol Gürzel 329/359 Europa Parka geldiklerinde hava kapanmıştı. Nerdeyse yağmur yağacaktı. Biletleri aldılar ve içeri girdiler. Avni Folklor gurubunu ve velileri bir araya topladı. Çeşitli eğlence aletlerinin bulunduğu bu kocaman parkta kaybolmamak imkansızdı. Bu sebeple hem çocuklara ve velilere, kaybolunduğu taktirde nerde buluşulabileceğine dair talimatlar verildi. Veliler genelde yağmurun başlaması ile gene büyükçe olan bir kafenin içine girdiler. Bu arada Europa Parkın hemen, hemen her yerinde çeşitli naylon pardösüler veriliyordu. Bunları kafasından aşağıya geçiren çocuklar teker, teker gözden kayboluyorlardı. Semi ve diğer büyük yaşta olan elemanlar Avni ile birlikte yanlarında Şügi olduğu halde çeşitli oyu aletlerine bindiler. En güzel olan şeyse Şügi’nin karnı acıktığında self service olan restoranda yemekleri tepsiye koyarak iki eli ile tutup masaya getirmesi oldu. Bütün grup sevinçten Şügi ağabeylerinin yaklaşık on seneden beri kullanmadığı sol kolunu tekrar kullanabilmesi olmuştu. Şügi bu ara gittiği terapilerde sol koluna emir ve komanda vermeyi öğrenmiş. Boşta duracağına çeşitli işlerde kullanabiliyordu. Hatta Arabanın direksiyonunu bile tutabiliyordu. Bu gelişme Avni’yi çok sevindirmişti. - Şügi “Daha durun siz.. Bu yaz düğünden sonra Nişanlımı yani o zaman karım olacak, kollarımla kaldırıp eve taşıyacağım” Şügi deki bu heves ve istek bitmez ise ki bitmesine hiç bir sebep yok muhakkak başarır diye her kez onu onayladı. Hatta çocuklardan çoğu Şügi ağabey bir daha falan diyerek nerdeyse bütün masadaki tepsileri ona taşıttılar. Şügi de bundan büyük bir zevk almıştı. Bu sırada Ömer ağabey ve Avninin annesi Seminin annesi ile sıkı fıkı konuşuyorlardı. Avni ise gruptaki diğer çocuklara hâla Avni ile aralarındaki ilişkiyi belli etmemeye çalışan semi ile tartışıyordu. Ama Semi nuh diyor Peygamber demiyordu. Avniyi sıkan. Gruptaki diğer çocukların Semi'de gözü olmasıydı. --- Ah Semi vah Semi Sen neymişşin sen. Dillere düştüm senin yüzünden.... .. he he. he. gene bir şarkı buldum... Semi isteniyor.... Avninin annesiyle Seminin annesi haftaya Perşembe gününe istemek için sözleşmişlerdi, Ardından Cumartesi aile arasında Nişan yapılacak pazar günüde Artık muradına ermiş olan Avni rahat rahat folklordakilere söyleyecekti. Avni Đsteme gününü iple çekiyordu. O gün iş yerinden erkenden işten çıkan Avni Cukuluta vs. istemek için ne gerekiyorsa alındı. Avni annesini ve Ablasını aldı. Arkasından Ağabeyi ile yolda buluştular. Daha sonrası Ömer ağabeyleri de yoldan aldılar ve Semilerin evinin yolunu tututular. Semilere gelince Semi nerdeyse ortalıkta gözükmüyordu. Avni genede ailesinden Semilerin evine iki kere gelmekle daha avantajlıydı. Hiç değilse tuvaletin nerde olduğunu biliyordu. Avni odanın en başında cam kenarında oturuyordu. Yanında Seminin babası. Mutfak ters tarafta olduğu için Ne semiyi nede ikiside evli olan Ablalarını görüyordu. Sadece onların kıkırdaşmalarını duyuyordu. Geldiklerinden buyana epey zaman geçmişti. Ha bire adet yerini bulsun diye Tuzlu çay içen Avni Ay ile Konuşan Adam cesaret ve dayanıklılık gösterisi olduğu için gıkını çıkartmıyordu. Daha doğrusu çıkartamıyordu. Nerdeyse 3. Bardağı içmiş ağzı yanmaya başlıyordu. <<Bari içine şeker koymasalardı>> dedi avni kendi kendine. Fakat bu kelimeleri Seminin babası duymuştu. <<Avni çayının rengi güzeldeğil>> diyerek Avni'nin çayının değişmesi için Seminin ablasını çağırdı. Avni içinden <<Eyvah yandık yarısını içmiştik ya..>> diyordu. Bu sırada Mutfakta kahveler yapılıyordu. Seminin ablasının, şimdi kahve gelecek demesinden sonra çaydan kurtulduğuna Avni çok sevinmişti. Fakat içtiği tuzlu çayların etkisinden mi, nedendir bilinmez aşırı şekilde heyecanlanmıştı. Artık annesi söze girmeliydi. Avni kah oturup kah kalkıyordu. Ömer ağabeye hadi gibilerinden işaret etti. Avninin ablası ve ağabeyi durumu farketti. Bu arada Avninin annesi. Bayram namazını kıldıran hocaların sorduğu gibi. Vakit tamamı başlayalımmı diyerek ömer ağabeye sordu. Neyse az yada uz konuşulup dere tepe düz gidildikten sonra bir varmış bir yokken, vs. derken annesi, söze girdi. ve - "Allahın emri peygamberin kavli ile kızınız Semihayı oğlumuz Avniye istiyoruz" Dedi --- Ağızına sağlık anne oh kurtardın bizi bu oğlandan..... Bu çümle Avninin ne kadar zamandan bu yana beklediği, özlediği kelime idi. Avni Seminin babasına yani ağzından çıkacak sözden sonra kayın babası olacak kişinin adeta. Hayatında ilk defa anne ve babasını gören bebeğin hayranlığı ile bakıyordu. ... - Seminin babası "Bu raya gelişinizin sebebini daha evelden bildiğimden ve aile içinde konuştuğumdan dolayı. Hem oğlumuz Avniyi uzun zamandır tanımamız itibariyle ---ee e e e hadi ya !! lafı geveleme .... Semihanın da ilk defa kendinden emin olarak evet demesi üzerine.. Biz büyüklere sadece bu mutlu çift için gereken işlemleri yapmak düşüyor. Ve verdim kızı gitti hayırlı olsun" --- Ohh be dünya varmış ..... Avninin içi rahat etmişti. Ama şimdi ne yapılır bilmiyordu. Ömer ağabeyin işareti ile. Avni kayın babasının ve kayın validesinin ellerini öptü. Semi içerden geldi. O da Avni'nin anne, ağabey ve ablası başta olmak üzere ellerini öptü. sonra odadakileri dolaştılar. Bu isteme olayında çok yardımı dokunan Semi'nin ablaları ve eniştelerininde elleri öpüldü. Hemen Arkasından Semi kahve servisi yaptı. Ağızı hâla tuzlu çayı içmekten ağzı tuzlanan Avni kahveyi görünce büyük bir sevinçle kocaman bir yudum aldı. Nerdeyse kahve fincanının yarısı ağzındaydı. ağzındaydı da yutamıyordu.. -- Ne oldu abi Avni küt ???.... Gelen kahvenin nerdeyse yarısı tuz doluydu. --- al işte yut yutabilirsen.. Ayvayı yedin Avni bey diyorum ki birdaha düşünsen ...... Avni zorla tuzlu kahveyide mideye yolladı. Bu olaydan sonra öğrendiğine göre Çaylarda bir çay kaşığı olan tuz kahve gelene kadar eflasyona uğramış kahveye yeterdi yetmezdi derken 3 kız kardeş. sonuçta 5 kaşık tuz atmışlardı. --- Yuh be infassızlar. . olmadı insazsızlar gene olmadı insafsızlar... şimdi oldu fazla tuzdanmı nedir dilim karıştı....... .şimdi karşılarına geçmişler kıkır kıkır gülüyorlardı. 15.11.2006 19:30:00 Copy rigth 2006- Mertol Gürzel 331/359 Neşeli bir vaziyette konuşmalar devam etti Semi'nin gene gözlerinden ışıldamalar yüzünden gülücükler saçılıyordu. Cumartesi resmen söz kesilecekti. ve bu arada Cumartesi günü Bern'den Seminin amcaları ve kuzenleride gelecekti. Cumartesi söz kesilimine Şügi, kardeşi Semi'nin kuzenleri yakın arkadaşlar ve aile çevresi toplanmışlardı. Evde söz kesildi. hep beraber eylendiler. Semi ile Avni çok sevinçliydi. Pazar günü folklora geldiklerinde. Ömer ağabey mutlu haberi folklordaki guruba ilettiğinde çoğunun haberi yoktu hepsi çok şaşırmakla birlikte sevinçlerinden havalara uçtular Semi ile Avniyi kucaklarında taşıdılar. Arkasından çok büyük istekle Bir ay sonra yapılacak Avrupa Folklor yarışmasına hazırlanmak için çok büyük bir mutive ile çalıştılar. Gurup Semi ile Avniye birincilik kupasını alarak hediye etmek istiyordu. Avrupa Folklor yarışması Avni'ni günleri gene normale dönmüş en büyük problerden bir ortadan kalkmıştı. Avninin artık sözlüsü vardı. Sözlenme haberini Semi hemen Nil'e de bildirmişti. Nil Avniye telefon açarak içten kutlamış ve Nişanda görüşmek üzere diyerek telefonu kapatmıştı. Bu arada Nişan hazırlıkları başlamıştı. Tatile bir aydan daha az zaman vardı. Avni BEM 'i komple kapatmış son kursiyerlerde imtihanları 60% bir seviyede kazanmışlardı. Avni bununda gurururnu duyuyordu. Geçen seneye nazaran herşey değişmiş Avni için bir dönüm noktası meydana gelmişti. Sanki Hayat yolunda bir kötü kalitesiz raydan diğer çok daha iyi hazırlanmış raylara geçmişti. şimdilik lokomotif olarak tek giderken birde ikinci vagonu eklemişti hayatına. Kendi kendine acaba kaç vagon oluruz ilerde diyordu. BEM'in Avniye düşen borçları ödenmiş. Avnide yüksek kazancı sayesinde Bankaya olan borcunu kapatmıştı. Bu arada Bozulan ömrü tükenen Maviş Avni ile yaptığı 286789Km yol hayatından sonra , bir çiple değiştirilmişti. Yakın Hedef olarak Folklor yarışmasını ve Yaz tatilinde Nişan olayını hedef alan Avniler için düğün sonbahardaydı. Folklor çalışmaları gene artmış. Haftada iki güne çıkmış ve her gün 6 saat çalışıyorlardı. Gurup 40 kişilik kadro ve 36 kişilik oyuncu sayısıyla müthiş bir gurup olmuştu. Yarışma için yeni karografiler ve oyunlar eklenmişti. Yarışma günü Frankfurt'a gidildi. uzun bekleyişlerden sonra Avnilerin gurubu yarışmaya girdi. Ufak ön hazırlık aksilikleirnden başka problem olmadı. Artık Semi ile Avni hep birlikte dolaşıyorlardı. Heyecan doruğa ulaşmıştı. Ve Kupayı alan açıklandı. USTD Folklor gurubu isviçre....... Bu habere hepsi çok sevindiler gene birinci olarak kupayı evlerine, götürüyorlardı. Bir hafta sonrası. Yani tatilden bir hafta öncesi USTD de yönetim kurulu bir kutlama günü düzenleyip. üyeleri ve isviçredeki gazeteler dahil tüm protokol'ü davet etmişlerdi. Halk oyunları ekibi. Gösterisini yaptığında her kez konsolos ve uster şehir valisi dahil hepsi ayakta alkışladılar. Dernek başkanı Kürsüde Avniye ve gurubuna övgüler yağdırdı. ve ekledi. - Başkan "Bundan yaklaşık on sene önce derneğimize hoca olarak katılan Avni, dernek lokalindeki futbolcularımızın, özel kupa maçlarından kazandıkları kupaları göstererek. Đlerde Folklor ekibinin kupa sayısı bunları geçecek demişti. Şimdi. yani on Ay ile Konuşan Adam sene sonra bugün.. Halk oyunları ekibinin kupa sayısı. Derneğimizin, şah ve tavla yarışmaları dahil tüm faliyetlerden aldıkları kupaların sayılarını iki farkla geçmişti." Bu konuşmanın arkasından kopan Alkış yağmurundan, avninin gözleri dolmuştu. Semi ona doğru gelip yanında sıkı sıkı elini tutuyordu. Avniye verilen çiçeği Avni sahnede açarak her oyuncuya yetmeyeceğinden dolayı tek tek kız oyunculara dağıttı. Hep birlikte alkışladılar ve Avni gurubunu sahneden aldı. Her kez çok mutlu ve başarılarından dolayı gururluydu. Avni ise hepsinden dolayı bu gurubu çalıştırabilmesinin ona kısmet olmasından dolayı mutluydu. Bu sefer türkiye tatilinin bir anlamı var.. Artık günler sayılıyor, Tatil günü iple çekiliyordu. Bu sefer Türkiyeye birlikte gidilecekti. Yani Avni Seminin ailesi ile gidecekti. Avni'nin annesi Uçakla önden gitti. Tam yola çıkacakları hafta Yugoslavyada savaş patlak verdi. Genede Seminin babası Belgrad'a savaş ulaşmadığından dolayı, Macaristan üzerinden Sırpistan ordan, komunistlikten yeni kurtulmuş olan, Bulgaristan üzerinden istanbula ineceklerdi. Sınırdan sonra Semiler Çanakkale üzerinden Aydına Avni'de istanbula gidecekti. Yola çıkılacağı gün Sırbistan - Hırvatistan savaşı patlak vermiş Belgrad ve Zagrep arasındaki yollara mayınlar döşenmişti. Ayrıca Sırbistana amborgo uygulaması vardı. Benzin yoktu. Bu olaylar korkutucu gelse bile ne Semiyi nede Avniyi korkutuyordu. çünkü onlar nede olsa beraberlerdi. Yolculuk her nekadar geceleri Avni uyuyamasada, hiç bir sorun çıkmadan geçti. Bir tek Avni Belgradda mola verdiklerinde geceleeyin uzaktan gelen top seslerinden ve ışıltılardan dolayı uyuyamadığı için arabanın üzerine çıkmış orda bir iki saat uyuyabilmişti. Bu top seslerinin Zagrep tarafından geldiğini Avni Kayın validesine söylediğinde. Kayınvaldesi <<Yok Avni onlar muhakkak havai fişekleridir. yaş günü falan kutluyorlardır.>> demişti. Avni <<Sabaha kadar ve hâla mı?>> Diye içinden sordu. Radyoya göre savaş belgradın 400Km ilerisinde cereyan ediyordu. Avni uykusuz uykusuz. Bulgaristanı. Arabayı Seminin kullanması sayesinde geçti. Türkiyeye girdiklerinde derin nefes aldılar. Biraz gittikten sonra Çanakkale ve istanbul ayrımında durdular. Semi hiç istemesede Babalarının arabasına bindi Ve Aydına doğru yola çıktı. Nede olsa nişan'a hazırlık zamanıydı. Avni istanbula geldiğinde herkezde bu sefer Şüginin düğün telaşı vardı. Ömür, Mehmet Ve Şügi Avninin gelmesinden iki gün sonra Adanaya Şügünün düğününe doğru yola çıktılar. Avninin annesi kendi telaşını dile getirerek, Didimde Avninin ablalarında kalmayı terçih etti. 15.11.2006 19:30:00 Copy rigth 2006- Mertol Gürzel 333/359 Bölüm 18 Şügi'nin düğünü .... . Düğün Adana'da. olacaktı Bizimkiler Damat adayını alıp Adana'ya geldiklerinde Şügi'nin ailesi ve kardeşleri orda bekliyor Gelin hanımın ailesi telaş içindeydi. Bizim gençler Şügi'yi zor zapt ederek düğün gününe kadar bir otelde kaldılar. Düğün alış verişi ve gereken ne varsa Adana da yapıldı Şügi damatlığa hazırlandı. Düğün günü Avni Şügi'nin nikah şahitliğini yapacaktı. Avni de kendine takım elbiseler aldı. Hazırlandı. Bizim dört arkadaş. Nikah günü hep birlikte Damat kaydı Tıraş oldular, arabalar süslendi. Avni'nin yeni Jeep i şimdide gelin arabası rolü oynayacaktı. Arabanın Hazırlanmasından sonra Gelin alındı. Nikah dairesine gidildi. Nikahta Nur Şügi'nin ayağına basınca Şügi gene o Meşhur kükremesiyle bağırdı. Avni gayri ihtiyari masanın altına bakınca. Nur'un Şügi'nin ayağına bastığını gördü. Avni'nin iç güdüsel yaptığı bu hareketi. ve Şügi'nin böğürmesini gören ziyaretçiler kahkahalardan nerdeyse yerlere yattı. Nikahtan sonra Şügi'nin Neşesine diyecek yoktu. Düğün töreninde Şügi pistte en çok dans eden kişi oldu. Akşam . Đsviçre de söz verdiği gibi Nur'u iki kolu ile kaldırıp Arabaya bindirdi. Arkasından Kıbrıs'a balayına gittiler. Adana da bir gün daha kalan Avni ömür ve Mehmet. Mehmet'in memleketi Antakya'ya gitme isteği üzerine Marmaris'e doğru yola çıktılar. Haftaya Avni'nin nişanı vardı ve hep birlikte orda buluşacaklardı. Avni, Şügi'nin düğününden dönüşte Ömür'ü Marmaris'e bırakmış Marmaris'ten de Didim'e Ablalarının yanına dönecekti. Ağabeyi de şu anda Antalya'da tatildeydi ve o da nişan için direk Aydına gelecekti.. Avni Ömür'ü Marmarise bıraktıktan sonraki sabahına erkenden, yola çıkmıştı. Avni'nin yeni aldığı Jeep mi kendiliğinden getirmişti, yoksa arabayı kullanan Avni mi bilinmez, Fakat yola çıktığından beri hiç duraksamayan Avni, doğru Bodrum'un kazası olan Bitez'e gelmişti. Avni iç güdüsel davranıyordu. Mantık çalışmıyordu. Avni Bitez'e bu sefer neden gelmişti bunu dahi bilemiyordu. Avni neden bu kadar dalgındı. Marmaris ile Bodrum arası 3 saatlik yoldu. Sanki kullandığı araba Avni yi kendiliğinden Bitez'e getirmişti. Avni yoldaki Bodrum tabelasını görünce sanki iç güdüsel bir hareketle Bodrum yolunu tutmuş. Bodrumdan hiç durmadan dar ve bozuk asfaltlı bu yoldan devam etmiş Bitez'e gelmişti. Bitez'de yıllar önce geçirdiği günü Avni unutmamıştı. O zamanlar Avni B'tanesi'nin Avşa da olduğunu duymuş, Avşaya doğru adres ve yer bilmeksizin gerekirse karış karış aramaya çıkmış buralara Bodrumun Bitez köyüne kadar gelmişti. Burada bir kahvede Çökertmeli Halil efe efsanesini dinlemişti. Hikayeye büyülenmişti adeta. O zamanlar sadece Efsane olarak dinlediği öykünün, daha sonraları Egenin bir türküsünü konu alan ve bu türkünün anlattığı hikayeyi folklorda da duyunca, Ay ile Konuşan Adam görünmez iplerle bu efsaneye bağlanmıştı Avni. Sanki O nu görülmez bir güç buraya çekiyordu. Ne vardı bu Bitezde? Ne vardı bu Bodrumda... Arabası ile konuşmaktan vazgeçen Avni <<Hadi Hayırlısı>> diyerek, Direksiyon hakimiyetini tekrardan eline aldı. Sanki arabası Marmaris'ten bodruma Otomatik pilotta gelmişçesine. --- He. He. He kendine geldi desene şuna ......Araba, yüksekçe olan yoldan sol viraj alıp, 90 derece sola saparak Ana yoldan ayrılıp, dikine şarampole, aşağı doğru, toprak yola indiğinde, dik olan bayırın mehili nerdeyse 70% idi. Eski ve çürük olan, Bitez levhasını son dakikada gören Avni, virajı aldığında süratini kesemediğinden, 50km hızla aşağıya dik inen bu toprak yola girmişti. Firen yapmaya fırsatı olmamıştı. Bu durumda otomatik olarak arazi vitesine geçen arabaya Avni . << Demek aşağıya inmeye kararlısın. hadi hayırlısı.>> dedi. Kendi kendine Arabayla konuştuğu için ardından da güldü.. Avni arabada yalnızdı. <<Hadi hayırlısı gene kafayı sıyırıyorum galiba>> diyerek içini geçirdi. Avni buraya gelmeye hiç niyeti yoktu. Semi Aydında Avni'nin ablaları Didim de Avni'yi bekliyorlardı. Sonuçta Avni'nin kendi nişanı 2 gün içinde kıyılacaktı. Bu kadar zaman darlığının içinde olan Avni << Ya ben burada ne arıyorum? >> Diye kendine soruyor fakat içinden de << bakalım hayırdır inşallah. Ya Nasip Ya Kısmet>> diyordu. Yaşlı Balıkçı ve Avni Bitez'in köy meydanına gelen Avni, ilk iş olarak yıllar önce gittiği deniz kenarındaki kahveyi buldu. Arabadan indi.. Kahveye girdi. Bir kahve içti. Havanın sıcaklığı nedeni ile olsa gerek kahve de boş denilecek kadar az insan bir kaç yaşlı vardı. Bitez Geçen yıllar içinde turizme açılmış. Köy merkezinde bu kahvenin hemen karşısında olan kumsalın yanında bir kaç otel ve kafeteryalar açılmıştı. Sadece Kumsal bir kaç seyyar satıcı arabasının dışında nerdeyse Orijinal kalmıştı. Yeni yapılan her otelin kendine ait kumsalı ve kafeteryası vardı. Kahvesini bitiren Avni, hesabı ödedikten sonra masadan kalktı. Denize doğru ilerledi. Sanki gizliden gizliye, Bir şeyler arıyordu. Avni kontrolsüz bir robot misali iç güdüsünü takip ediyordu. Ke-O-Rem yaparmış gibi. Kontrolü vucuduna bırakmış, Beynini kapatmış., Ayakları onu nereye götürürse Avni oraya gidiyordu. --- Ya da belki. Çökertmeli Halil Efenin .falan ruhu da olabilir yani keh.keh...... Belli ki Avni Çökertmeli Halil hikayesinden çok etkilenmiş Halil'in gülsüme olan aşkını unutamıyordu. Bir ara <<Acaba Gülsüm yaşıyor mudur?>> diye düşündü içinden. Bu efsaneden kurtulamıyordu bir türlü. Avni sanki hayatının sırrını burada Bodrumda, Bitez de çözecekti. Avni arabanın yanından kumsala çıktığında üzerinde beyaz pileli bir pantolon ve açık mavi tişört vardı. Gözlerinde ise hiç bir zaman bırakmadığı Marmaris yadigarı özel tim’in gözlüğü.. 15.11.2006 19:30:00 Copy rigth 2006- Mertol Gürzel 335/359 Avni ayakkabılarını arabanın ön tamponuna bıraktı. Kumların üzerinden çıplak ayak ilerleyerek deniz kenarına, oradan da sahilden denize doğru uzanan eski tahta iskeleye vardı. Etrafına bakındığında sadece kumsal, Kumsalın kıyısında bir kaç eski ev ile kıyı şeridinden bodruma kadar uzanan Oteller, kahve ile denizi ayıran yolun kenarında ki uzun kavak ağaçları gözüküyordu. Deniz yeşilimtırak, mavi türkuaz renginde, sanki Nil’in gözleri ile Bitanesi'nin gözleri arasında bir renkteydi --- Đnanamıyorum şimdi bu yine Bitanem mi dedi? ....Eyvahhh.... Birde onu görmesin burada simdi Yandık valla..tam da her şey yoluna girmişken.... Avni, eski iskeleye doğru yürürken etrafında, kumların üzerine sele serpe uzanmış insanlar güneşleniyordu. Ama kumsal büyüklüğüne göre epey boştu. Avni iç güdüsel bir hareketle iskelenin ilk basamağına bastığı sırada arkasını döndü. Arabanın bulunduğu yere doğru baktı. Etrafı seyretti ---- Eyyyahhhh....... tekrar döndü ve uzun tahta iskeleye çıktı. Đskeleye çıktığında Avni'nin dikkatini sadece bir şey çekti. Ya Avni aklını, gerçekten de, hafızasını kaybediyor ya da hayal görüyordu... --- Hah şimdi Bitanesi gene uzun şaçları, yeşil gözleri ile sudan çıkar... ..yok yok ya hassanilasyondur o gördüğü.... Đskelenin sonunda, denize doğru en uzak yerde, yaşlı bir adam oturmuş ,balık tutuyordu. Avni'yi şaşırtan, Avni iskeleye ayak atmadan önce, bu adam burada yoktu. Belki de Avni dikkat etmemişti. << Bu adam burada yoktu. ben sadece arkamı döndüm tekrar döndüğümde ise buradaydı. Nerden geldi acaba>> diye, düşündü. Bir anlam veremedi. Fakat zaten Marmaris'ten yola çıktığından beri Avni'nin beyninden sanki parçacıklar uçuşu vermişti. Avni neler olduğunu anlayamıyor bir anlamda veremiyordu. Aklı çok dağınıktı. Avni iskeleye çıkmıştı fakat sanki iskele ile kara arasında görünmez bir Duvar vardı. Bir güç alanı. Fırtına öncesi sessizliği andırırcasına her yer sakindi. Avni epey meraklandı. Avni ister istemez balık tutan bu adamın yanına gitti. Saygı ile selamladı. Bu yaşlı adam nerden bakılsa 90 yaşına yakın bir ihtiyardı. Adam kafasını kaldırmadan ve arkasını dönüp kim var diye bakmadan, Avni ile konuşmaya başladı. -Yaşlı Adam “Otur delikanlı, senin gelmeni ne kadar zamandan beri bekliyordum”. - Avni “Fakat siz beni... “ - Yaşlı adam “Otur hele otur!. Nasılsın anlat bakalım" Avni şaşırmıştı. Bu adamın yüzüne iyice baktı. Bir daha baktı. Bu Yaşlı ihtiyar mavi gözleri ile sanki Avni'nin Paşa dedesini andırıyordu. Yaşlılar hep birbirine benzemez miydi, Bu da normal diye düşündü Avni. - Avni “Beni neden bekliyordunuz?” - Yaşlı Adam “Sen hele anlat bakalım nasılsın? Aradığını bulabildin mi ? Ay ile Konuşan Adam Bir zamanlar, buralarda aylak aylak dolaştığını, Birilerini aradığını duydum” Avni kendisini << geçen seferden, yani on sene önce geldiği bu köyde yaşayan biridir>> düşüncesi ile avutuyordu. Avni kendi kendine << Ben muhakkak geçen gelişimde, bu ihtiyara içimi dökmüşümdür.>> Avni kendini yargılamaya devam ederek, << Ne kadarda saçma aslında Bitanem'i her yerde ve herkese senelerce anlatarak saçmaladım. Allahtan artık Bitanem sorunu bitti. O kocası ve çocuğu ile mutlu olarak yaşıyor. Đşte bu denizin karşı tarafında. ve hâlen mutlu..>> Avni hüzünlenmişti içinden ta derinlerden gelen bir his hissetti. Seneler sonra tekrardan olanları anımsıyordu. Ama artık onu rahatsız etmiyordu bu duygular. Nede olsa Avni'ye de mutluluk yakın görünüyordu O aradığını bulmuştu. Avni on sene önce, kahvede, bu ihtiyarın Avni'yi görmüş olabileceğini düşündü. << Ben ruh gibi ortalıkta dolana durayım, nereye gittiğimi ve neyi aradığımı, bu gün neden burada olduğumu bilmeden. Ah salak Avni'm ah.. bak sana ihtiyarın, ne kadar da hafızası kuvvetli>> diye düşündü. Fakat Avni'nin beyni süper bilgisayarlar gibi durmak bilmeden hep soru soruyordu. <<Ben bu adamı daha evvel görmüş olsaydım, bu üzeri yırtık pırtık, uzun beyaz saçlı ve sakallı, sanki köprü altında yaşanların kılığında bir ihtiyarı muhakkak tanırdım, hıımmm... belki de garibim sonradan fukara olmuştur.. Elindeki olta bile kuru bir dal ve misinadan ibaret. >> Avni kendisine ne sorarsa sorsun aslında cevabın bu ihtiyarda olduğunu, içinden bir şeyler Avni'nin bu ihtiyarı tanıdığını söylüyordu. Ama Avni hatırlamıyordu. Avni meraklandı, ama bu ihtiyara soru sormak yerine soru sormadan otomatik olarak ihtiyarın sorularını cevaplandırmaya başladı. - Avni “Esasında aradığımın ne olduğunu bilip bilmediğime daha emin değilim. Gerçi O zamanlar bir tek kişiyi arıyordum ama... şimdi?.. Sanıyorum ki, galiba, buldum... Yani Sanıyorum.” - Yaşlı Adam “Bak delikanlı. Neyi aradığını bilip bilmediğimden emin değilim diyorsun ama , geçen sefer buralara kadar boşu boşuna, neden geldiğini kimi aradığını ben biliyorum. O kadar zaman geçmesine rağmen bakıyorum, sen hâlâ buradasın. Fakat bu sefer gerçekten de neden burada olduğunu bilmiyorsun. Çünkü seni araban buraya getirdi. Yani sen öyle istedin. Ellerin ayakların buraya gelmeyi istedi. Sen istemedin, ruhun istedi. sen sadece razı oldun.” -- Yahu dede sen kimsin nerden biliyordun bunları...... - Yaşlı Adam "Bak Delikanlı elini kaldır. Kaldır tam seninle benim göz hizamın ortasına koy. Koy. Tamam şimdi parmaklarını aç. kaç parmak görüyorsun?" 15.11.2006 19:30:00 Copy rigth 2006- Mertol Gürzel 337/359 Avni denedi - Avni "Dört parmak." --- Bende deniyorum 4.... - Yaşlı Adam "Đyice bak bana bak tam yüzüme bak. kaç parmak görüyorsun?" Avni anlatılandan hiç bir şey anlamamış, parmaklarını açmış bakıyordu. Fakat Avni bakışını ya parmaklarına yada yaşlı dedenin yüzüne dikkat ediyordu. bu sayede sadece dört parmak yada bir tek adamın yüzünü görebiliyordu. - Avni "Hâla dört parmak görüyorum." - Yaşlı Adam "Benim yüzüme bak. parmakların arasından bana bak, ve bana bakarken parmaklarını say." Avni daha dikkatlice parmakları arasından adamın yüzüne bakmaya başladı. Gözlerini adamın yüzünden ayırmadan parmaklarını saymayı denedi. Çok geçmeden Avni 8 parmak görmeye başladı sanki gözleri konsantre açısından, yaşlı adam yöneldiğinde Avni'nin beynine sekiz parmak haberi gidiyordu. - Avni "Evet şimdi sekiz parmak görebiliyorum" --- Yok ya olmuyo ben hala 4 görüyorum.... - Yaşlı Adam "Bu sana umarım görünüşlerin yanılttığını, her zaman gerçek olmadığını anlatır. Sen akıllı çocuksun. Sen insanların göremediğini de görmelisin. Đnsanlar alıştıkları şekilde alıştıkları gibi olaylara bakarlar. Gerçekleri araştırmayı bu arada unuturlar. Yada ilgilendirmez onları. Çoğu sadece kendini normal sayar. Yada Anormal bir şey yapsalar bile.. Onlar için tek doğru vardır buda kendileri. Mesela 1 erkekle yetinmeyip daha çok erkekle birlikte olmak isteyen kadınlar. Bunların eşlerini aldatmaları normal. Ha eşlerinin başka bir kadınla Ekmek arası bile yemeleri yasak. O başka onlara göre normal değil. Biliyorsun ki aldatma sadece yatakta olmuyor. Bazıları ise Arkadaşlarını sınıflarlar. Yol arkadaşı. iş arkadaşı. Sevgili. Flört. Dans arkadaşı. Sadece bir gecelik yatak arkadaşı. Der arkadaşı. En kötüsü bunlar düşüncelerini <<sen benim . . . . arkadaşımsın. >> diyerek karşısındakileri ne de söylerler. Hem de hiç düşünmeden onları kırıp kırmadıklarını. Düşün bir kere sen birini dost olarak tanıyor onu seviyor güveniyor ve inanıyorsun. Ona her derdini anlatıyorsun o da sana anlatıyor. Ama günün birinde . <<Senden bu aralar çok uzak kaldım. Yalnızlığa ihtiyacım vardı. Çünkü biliyorsun seninle konuştuğum konular başka ve benim şu sıralarda bu tür konuşmaları yapmaya ihtiyacım yok.>> diyor sana. Tabiiyi ki sen ortada kala kalıyorsun . << Bari ortalıktan birden bire kaybolmaktansa arada bir merhaba deseydin Ortalıktan kaybolmana çok kırıldım. Acaba hatamı yaptım?>> diyorsun. Ay ile Konuşan Adam Alacağın cevap ise. <<Pardon çok üzüldüm bencilce davranmışım>> diyor . Ve yine ortalıktan kayboluyor. Ta ki başı belaya girip yardımına ihtiyacı olana dek. Bu tür insanlarda sadece kendilerinin yaptıklarını normal buluyorlar. Onları bu fikirlerinden caydıramazsın. Gücün yetmez. Ha birde sakın uğraşma düzelmezler. Onlar hayatları sonuna kadar hep arayış içinde olacaklar. Sadece Merakları için daha çok insanı deneyecekler. Mektup arkadaşı, sinema arkadaşı, dans arkadaşı, sevgili ve aynı zamanda Bir gecelik yatak macerası olarak... Sen de hep sad