Camcı Cafer Sümen Suavi Cesur
Transkript
Camcı Cafer Sümen Suavi Cesur
YIL: 1 SAYI: 98 15 NÝSAN 2006 CUMARTESÝ 20 YKR EÐÝTÝM-SEN HACIBEKTAÞ TEMSÝLCÝLÝÐÝ’NDEN KUTLU DOÐUM HAFTASINDA OKULLARDA YAÞANANLARA TEPKÝ Þakir Þenol sakirsenol@mynet.com Çevre Düþmanlarý “Çevre ve Orman Bakaný Osman Pepe, Ýstanbul Tuzla’da zehirli atýk dolu varillerin topraða gömülmesi olayýný gölgede býrakacak olaylarýn meydana geldiðini söyledi. O. Pepe, bazý ilaç fabrikalarýnýn yer altý sularýný çekerek, yerine fabrika atýklarýný doldurduðunu açýkladý.” 12 Nisan 2006 tarihli Birgün Gazetesi. “Nükleer Karþýtý Platform hükümetin nükleer enerji proðramýna ve enerji alanýndaki icraatlarýna karþý imza kampanyasý baþlattý. Hükümete þöyle seslenildi. Nükleer atýklara, radyo aktif sýzýntýlara ve sorun yok diyerek çay içen bakanlara, .... “Öðrenciler, ölüme ve savaþa özendiriliyor” “Okul kitaplýklarýnda bulundurulabilir veya ilköðretim öðrencilerine tavsiye edilir’’ izninin olmadýðýný, kitabýn içerik olarak arap ve çöl kültürünü çaðrýþtýrdýðýný, öðrencileri ölüme, savaþa, savaþlarda elde edilen ganimetlerin paylaþýmýna özendirici ifadeler bulunduðunu söyleyen Ali Kaim, çikolata ve balonla promosyon ve Diyanet’in propagandasýnýn yapýldýðýný bildirdi. Uzmanlar, orta öðretim kurumlarý sýnavlarý öncesi anne ve babalarý çocuklarýna baský yapmamalarý konusunda uyardý. Mustafa Özcivan mustafaozcivan@hotmail.com Pardon Uzun süredir yazmayý planlayýp nereden baþlamaya karar veremediðim yazýma sonunda pardon deyip yazmaya baþladým. Önceleri düþüncem 10 yýllýk baþkanlýk süremin içerisindeki çalýþmalarýmý, sürekli gündemde olan alevi Bektaþi inancýna Hacýbektaþ ilçesinden bakýþýný, yerel politikamý, Hacýbektaþ Veli Anma Törenleri ve Kültür Sanat Etkinlikleri mi, yoksa sizlerle dostça sohbet mi diye düþündüm. Ýleriki günlerde yukarýda belirttiðim tüm konularda yazmak ve düþüncelerimi sizlerle paylaþmak dileði ile ilk yazýma sizlere merhaba diyerek baþlamak istiyorum. Ýlk yazýmýn baþlýðýna PARDON dedim, dileyen dilediði gibi yorum yapabilir. Pardon’un sözlük anlamý (dil derneðinin 2. cilt 1063. saife) Fransýzca kökenli "özür dilerim", "afedersiniz" demek. ‘Sýnav deðil, çocuðunuz önemli’ Gazetemizin Hacýbektaþ içi abonelik bedeli aylýk 5 YTL’dir. Gazetemizin Hacýbektaþ dýþý aylýk abonelik bedeli 10 YTL olarak belirlendi. Daha önce 20 YTL üzerinden abone olan okurlarýmýza bir ay daha fazla gazete gidecektir. Yurt dýþý abonelik bedeli aylýk 20 Euro. Gazetemiz yurt dýþýna, her hafta sonu biriktirilerek postalanacaktýr. Gazetemizi internette www.hacibektaslilar.com sitesindeki Suluca Karahöyük linkinden günübirlik týpký basým olarak okuyabilirsiniz. Suavi Cesur Alevi Aydýnlanmasý Alevi Yazgýsý Esat Korkmaz Canlara, Bir insanýn üç türlü yazgýsý vardýr: a) Doðasal yazgý; insanýn doða karþýsýndaki kaderi; inanç diliyle söylersek tanrýsal yazgý, b) Toplumsal yazgý; sýnýfsal kader ve c) Bireysel yazgý; sýnýf insanýnýn kaderi. Sýnýflý bir toplumda sýnýf insanýnýn “kaderi” olarak algýlanan “toplumsal ve bireysel yazgý aþýlmadan”, yani bu yazgýlar üzerinde belirleyicilik oluþturulmadan doðasal yazgý üzerinde, metafizik tanrýnýn dünya görüþü üzerinde “egemenlik” kurulamaz. Esat Korkmaz’ýn öteki yazýlarý için (www.hacibektaslilar.com) Okunacak en büyük kitap insandýr Camcý Cafer Sümen Küçük yaþýmdan beri yaþlý insanlarla arkadaþlýk yapmayý, onlarla konuþmayý hep sevmiþimdir. Gençlik yýllarýmda iþte bu yüzden, yaþýtým olan arkadaþlarým tarafýndan zaman zaman .'Ne zevk alýyorsun bu yaþlýlardan, yarenin deðil, yoldaþýn deðil' eleþtirildiðim de olmuþtur. Nasýl unuturum Gosturun Hüseyin'i, Celilin Þaban'ý, Bekri Bektaþ'ý, Ayakkabýcý Hacý'yý, Kahraman Karabacak'ý saygý ile andýðým, amca, dayý dediðim bu yüce insanlarý. nacidanaci@mynet.com Hacý Bektaþ Veli tapýlacak bir kiþi d e ð i l d i r. B i l i m v e k ü l t ü r ü n d e n , düþüncesinden, eyleminden, buyruklarýndan yararlanýlan bir önderdir. Bir halk önderidir. Hacý Bektaþ Veli, Alevi-Bektaþi çevreler için, iyinin, doðrunun, erdemin, çalýþmanýn, üretmenin, dostluðun, kardeþliðin, dayanýþmanýn, barýþýn, sevginin, ulusal birliðin, ekonomik eþitliðin, birlikte çalýþýp birlikte tüketmenin örnek adamýdýr. Bu yüzden sevilir sayýlýr. GÜNEÞ ECZANESÝ Ecz. Tel: 441 29 45 Ev Tel: 441 29 45 2 GÖRÜÞLER Þakir Þenol sakirsenol@mynet.com Çevre Düþmanlarý “Çevre ve Orman Bakaný Osman Pepe, Ýstanbul Tuzla’da zehirli atýk dolu varillerin topraða gömülmesi olayýný gölgede býrakacak olaylarýn meydana geldiðini söyledi. O. Pepe, bazý ilaç fabrikalarýnýn yer altý sularýný çekerek, yerine fabrika atýklarýný doldurduðunu açýkladý.” 12 Nisan 2006 tarihli Birgün Gazetesi. “Nükleer Karþýtý Platform hükümetin nükleer enerji proðramýna ve enerji alanýndaki icraatlarýna karþý imza kampanyasý baþlattý. Hükümete þöyle seslenildi. Nükleer atýklara, radyo aktif sýzýntýlara ve sorun yok diyerek çay içen bakanlara, halkýn saðlýðýný hiçe sayan yöneticilere, geleceðimizi yok etmek isteyen sermayedar gruplarýna karþý gücümüzü birleþtirmeye, sesimizi yükseltmeye hazýrýz. Çernobiller istemiyoruz. Ekolojik geleceðimizi tehdit eden enerji üretim seçeneklerinin terk edilmesini istiyoruz. Nükleer Santrallere Hayýr! Güneþ Bize Yeter! 12 Nisan 2006 tarihli ayný gazete. Bir gazete ve iki haber. Nükleer enerji ve su kaynaklarý konusuna geçtiðimiz günlerde deðinmiþtim. Demek ki her ay en az, üç kere þurup niyetine çevre ve ekoloji konusunda yeni yazýlar yazýlmalý ve unutturulmamalý. Her yazarýnda görevi olmalý. Yazýlmalý ki, mahalli gazeteleri ciddiye almasalar da, ulusal basýný kulak arkasý edemez zira. UNICEF, 400 milyon çocuk su istiyor; her 15 saniyede bir çocuk susuzluk ve sýhhi tesis yokluðundan ölüyor, dedi. Bu gün bir yayýn organýndaki bazý baþlýklar da þunlar: “Japonya’da nükleer sýzýntý”, “Ýlk nükleer santral Sinop’ta”, “Çernobil sonrasý binlerce ölü var”, “HOPA’DA KANSER PATLADI” Kendi güzel cennetlerini yaratmak adýna yer altý ve yer üstü sularýmýzý kirletmekten çekinmeyen vahþi kapitalistler; havamýzý da, besinlerimizi de zehirleyecek nükleer enerji santralleri konusunda inatla yine geldiler anlaþýlan. NÜKLEER ENERJÝ KARÞITLARI’nýn çabasý boþuna deðildir. Çernobil patlamasý sýrasýnda, çay iþletmeleri kurumunda çalýþan bir görevli, geçtiðimiz gün televizyonda, canlý yayýna telefonla katýldý. Söyledikleri çok sarsýcýydý. O dönemde üretilen çaylarýn, 2/3 ü (üçte ikisi) Marmara Bölgesin’de tüketildi... (bakanýmýz da çay içmiþti zaten) Hopa ve yöresinde, iþletmede çalýþanlarýn bir kýsmý emekli olamadan, bir kýsmý da emekli olduktan sonra kansere yakalandýlar ve ölüyorlar… Yorum size kalsýn sevgili okurlar. Neme lazýmcý bir toplumuz. Kaderci bir toplumuz. Nükleer bir tehlikede yine televizyonlarda karþýmýza geçip, çay içip, fýndýk mý yiyecekler? Sayýn Çevre ve Orman Bakanýmýz Osman Pepe’ye yer altý sularýmýz konusunda ki duyarlýlýðýndan teþekkür ederim. Ancak, ayný duyarlýlýðý nükleerci lobilerin baskýlarý karþýsýnda göstermesini; bakanlar kurulunda þiddetle karþý çýkmasýný dilerim. Baþka bir Türkiye yok… Baþka bir Dünya yok… 15 Nisan 2006 Cumartesi Alevi Aydýnlanmasý Alevi Yazgýsý Esat Korkmaz Hýzlý yürüyelim de yazgýmýz öne geçmesin. Canlara, Bir insanýn üç türlü yazgýsý vardýr: a) Doðasal yazgý; insanýn doða karþýsýndaki kaderi; inanç diliyle söylersek tanrýsal yazgý, b) Toplumsal yazgý; sýnýfsal kader ve c) Bireysel yazgý; sýnýf insanýnýn kaderi. Sýnýflý bir toplumda sýnýf insanýnýn “kaderi” olarak algýlanan “toplumsal ve bireysel yazgý aþýlmadan”, yani bu yazgýlar üzerinde belirleyicilik oluþturulmadan doðasal yazgý üzerinde, metafizik tanrýnýn dünya görüþü üzerinde “egemenlik” kurulamaz. Sözde biz þimdi “kendi doðamýzýn yazgýsýna” egemen olacaðýmýz bir “çaðý” yaþamaya hazýrlanýyoruz. Apansýz yakalandýðýmýz da bir gerçek. Çünkü þeriatçý Ortaçað kurumlarýyla/deðerleriyle “aydýnlanma zemininde”, yani Mustafa Kemal’in baþlattýðý “burjuva demokratik devrimi zemininde” adam gibi hesaplaþamadýk; bu topraðýn ilerici dinamiklerini, özellikle Alevileri-Bektaþileri, bireysel-toplumsal ve doðasal yazgý üzerinde “egemenlik” kurmaya yönelik harekete geçiremedik de ondan. “Alevi aydýnlanmasý” bu hesaplaþmayý saðlayacak ya da bu hesaplaþmayý canlandýracak en etkili “araç”lardan birisidir: Açýk Deðil mi? Eksik hesaplaþmanýn “bedelini” ödüyoruz. Günümüze uzanan, ötesinde iktidara taþýnan ve “karayazgý” çaðýna duyulan derin bir özlem biçiminde dýþa vuran “köktendinci baðnazlýk”, bizi yolumuzdan çevirmeye çalýþýyor. Þeriatçý bir geçmiþten gelerek, yaþanan aný ve geleceði þeriatçý biçimde “üretmeye” soyunuyor. Sünni Ortodoks inancý, toplumun tümüne, hatta doðaya dayatýyor; bireyin-toplumun ve doðanýn bilincini “silmeye”, onun yerine metafizik tanrýnýn “dünya görüþünü” yerleþtirmeye çalýþýyor. Aydýnlanmayý, aydýnlanmacýlarý, boðmaya yelteniyor; akýl taþýyýcýlarýný kuþatma altýna alýyor ve hemen her türlü “insanlýk kazanýmýna” saldýrýyor. Susacak mýyýz? Aydýnlanma zemininde düþüncenin evrimiyle saðlanan; insanlýðýn geliþmiþ, derinleþmiþ biçimi olarak algýlanan ve bir “kazanýlmýþ hak” durumunda bulunan insanlýk kazanýmlarýný yadsýyacak mýyýz? Bunu yaparsak kendimizi yadsýmýþ oluruz; aklýn karþý kanalýna gireriz; insanlaþmanýn “uzaðýna” düþeriz. Bu toprak insanýný esenliðe kavuþturan aydýnlanmacý güçlerin baþýnda Alevilerin-Bektaþilerin geldiði savý, hemen herkesin ortak yargýsý durumundadýr. Yargýnýn nedeni, Alevilerin-Bektaþilerin þeriatçý inanca karþý “akýl alanýnda” kalarak oynadýklarý onurlu iþlevin bilince çýkardýðý bir gerçekliktir. Bâtýnilikte bilme-bilinç, “neden” temellidir; “neden” ne denli saðlýklý bilinirse/güncelleþtirilebilirse aydýnlanma o edenli “saðlýklý” geliþir. Akýlla ulaþýlan sonuçlara cesaretle koþarken “kirlenmeye” karþý bir önlem olarak kendi inancýný bile kendine “engel” gören Alevi-Bektaþi dünyasýný, aydýnlanma açýsýndan sorgulamak, aydýnlanmanýn neresinde bulunduðunu “ikirciksiz” ortaya koymak zamaný gelmiþtir. Düþünmenin kesintiye uðramasýna izin vermeyelim: Çünkü düþünme eylemi, ancak þeriatçý bir inanç “dayatmasý” karþýsýnda kendi kendisini “durdurabilir”. Þeriatçý inanç, her türden “sorgulamanýn” son bulduðu noktada baþlar. Öngördüðü “kesin” ve “deðiþmez” doðrular, insaný insan yapan düþünme yetisini “örseler, kýsýrlaþtýrýr” ya da “ortadan kaldýrýr”. Bu nedenle þeriatçý inançta “evrim” yoktur; zaman içinde bir “ilerleme” göstermesi düþünülemez. Demek ki görevimiz/yükümlülüðümüz açýk: Þeriatçý inancýn “kesinliðine” ve “ödünsüzlüðüne” karþý durmak, düþüncenin “engellenemez evrimini” koþulsuz benimsemek durumundayýz. Bu yaklaþým, aydýn kimliðini de açýða vurmaktadýr: Aydýn, düþüncenin “evrimini” yadsýmayan; düþünme eyleminde bulunarak bu evrime “katkýda” bulunan; katký verdiði oranda “koþullanmýþlýklarýndan arýnan” kiþi demektir. Bu tanýmýn dýþýnda kalan “okumuþlar”, eleþtirilmesi gereken aydýnlar deðil, zaten aydýn olmayanlardýr. Tarihsel süreç içinde insanlýk aydýnlanma zeminini, öncelikle inançtan akla atlayarak, inanç alaný dýþýna taþýnýp doðayla ve toplumla bir hesaplaþma içine girerek yarattý: Bilgelerin öncülüðünde yaþama geçirilen bu aydýnlanma, Ýlkçað aydýnlanmacýlýðý idi: Ýnsanýn bedensel ve zihinsel yeteneklerinin eðitimle geliþtirilmesini amaçladý. Ardýndan, akla atlayabilmek için inançta kimi “varsayým” öðelerini kabul eden XVIII.yüzyýl aydýnlanmacýlýðý, yani “Rönesans” ile baþlayan “burjuva aydýnlanmasý” geldi: Ýlkçað aydýnlanmasýnýn ürünlerini ortaya çýkararak bilimi, kilise baskýsýna karþý savundu ve geliþtirdi; gericiliðe karþý insanýn her türden haklarýný savundu; Ortaçað’da kendini yitirme noktasýna gelen insaný yeniden keþfetti; dünyanýn insan eliyle deðiþtirilebileceði inancýný, insan sevgisinin ve insana saygýnýn temeline yerleþtirdi. Bunu, XIX. yüzyýlýn gerçek aydýnlanmacýlýðý, yani “toplumcu aydýnlanama” izledi: Tarihin nesnel yasalarýna dayandý; insanlýk-öncesi çaðdan, insanýn özgürce geliþebileceði insanlýk çaðýna geçiþin nesnel koþullarýný sergiledi ve yasalarýný açýkladý; ezilen sýnýf insanýný, üretim araçlarýnýn özel mülkiyetine karþý örgütleyerek insanýn “kendisini yeniden ele geçirmesini” saðladý. “AlevilikBektaþilik, bu aydýnlanma halkasýnýn neresindedir?”, sorusunu yanýtlamak durumundayýz. Kitaplar yazmýyor diye “atlamak” bizim güçsüzlüðümüzü gösterir. Alevilik- Bektaþilik bir Ortaçað ürünü olduðuna göre aydýnlanmasý da bir Ortaçað aydýnlanmasýdýr. Öncelikle belirtelim: XIX. yüzyýlýn ikinci yarýsýna gelinceye deðin aydýnlanma, bir “inanç” öðesine de yer verdiði için düþünceci-idealizmle belirgin “metafizik bir aydýnlanma”dýr. Bir idealizmmateryalizm bileþimi olan Alevilik-Bektaþilik genelde; Ilkçað aydýnlanmasýnýn ve XVIII. yüzyýlýn aydýnlanmacýlýðýnýn temelini oluþturan “metafizik bir aydýnlanma zeminine” oturur. Özelde ise varsaydýðý metafiziðin insan ve insan aklý tarafýndan sürekli “beslenmesini bir zorunluluk” olarak öne çýkardýðý için, kimi durumlarda, XIX. Yüzyýlýn ikinci yarýsýnda “diyalektik ve tarihi materyalizm” üzerine yapýlandýrýlan “gerçek aydýnlanmaya” silik adýmlar atar. AlevilerBektaþiler, alýnyazýsýna karþý “kavga” vereceklerse eðer, her þeyden önce “Alevi aydýnlanmasýný” güncelleþtirerek kendi alýnyazýlarýný da kendi baþkaldýrýlarýnýn “göbeðine” yerleþtirmek, kendilerini ve ötesinde içinde bulunduklarý toplumu “tarihi aþmaya” uyarlamak durumundadýrlar. GEREKLÝ TELEFONLAR Kaymakam 441 30 09 Kaymakamlýk Yazý Ýþ. 441 34 10 Sos. Yar. ve Day. 441 39 77 Özel Ýdare 441 31 01 Nüfus 441 31 02 Belediye Baþkaný 441 36 51 Milli Eðitim Müd. 441 30 16 Halk Eðitim Müd. 441 30 48 Askerlik Þubesi 441 30 10 Kapalý Spor Salonu 441 35 20 Devlet Hastanesi 441 30 15 Ýlçe Saðlýk Grup Bþk. 441 36 32 Tapu Sicil 441 32 49 C.Savcýlýðý 441 30 18 Adliye 441 35 38 Adliye 441 30 18 Kütüphane 441 30 19 Müze 441 30 22 Turizm Danýþma 441 36 87 Emniyet Amirliði 441 26 97 Karakol Amirliði 441 36 66 Jandarma 441 30 52 Ýlçe Tarým 441 30 20 Lise 441 37 74 Kýz Meslek Lisesi 441 31 08 Mal Müdürlüðü 441 30 56 Kadastro 441 35 37 Karaburna Belediye 453 51 30 Kýzýlaðýl Belediye 455 61 29 PTT. 441 35 55 T.M.O. 441 31 42 Ziraat Bankasý 441 33 26 Þoförler Cemiyeti 441 30 74 Esnaf Odasý 441 37 42 Tarým Kredi Koop. 441 32 76 TEDAÞ 441 31 42 HABER 15 Nisan 2006 Cumartesi 3 EÐÝTÝM-SEN HACIBEKTAÞ TEMSÝLCÝLÝÐÝ’NDEN KUTLU DOÐUM HAFTASINDA OKULLARDA YAÞANANLARA TEPKÝ “Öðrenciler, ölüme ve savaþa özendiriliyor” HACIBEKTAÞ - Eðitim Sen Hacýbektaþ Temsilciliði Temsilciler Kurulu baþkaný Ali Kaim Yönetim kurulu adýna yaptýðý yazýlý açýklamada: Hafta içinde Kutlu Doðum Haftasý Bahane edilerek okullarda bizzat diyanet görevlileri tarafýndan sýnýflara girilerek, balon , çikolata, kitap daðýtýlmasýna tepki gösterdi. Ýlköðretim öðrencilerine daðýtýlan Diyanet Yayýnlarýndan Peygamberimi Seviyorum adlý kitapta, Milli Eðitim Bakanlýðý Talim Terbiye Kurulunun “Okul kitaplýklarýnda bulundurulabilir veya ilköðretim öðrencilerine tavsiye edilir’’ izninin olmadýðýný, kitabýn içerik olarak arap ve çöl kültürünü çaðrýþtýrdýðýný, öðrencileri ölüme, savaþa, savaþlarda elde edilen ganimetlerin paylaþýmýna özendirici ifadeler bulunduðunu söyleyen Ali Kaim, çikolata ve balonla promosyon ve Diyanet’in propagandasýnýn yapýldýðýný bildirdi. Kitapta yer alan; Hz. Muhammed’in yaþamýna iliþkin bilgilerin zaten ders kitaplarýnda mevcut olduðunu amacýn öðrencileri bilgilendirmekten çok yönlendirmeye yönelik olduðunu söyledi. MEB Talin Terbiye Kurulunun izni olmamasýna raðmen bu kitaplarýn okullarda bizzat diyanet görevlilerince daðýtýlmasýna Bakanlýk, Valilik ve Kaymakamlýk tarafýndan olur verilmesini anlayamadýklarýný söyleyen Kaim, laik bir ülkede devletin kendi koyduðu kurallarý çiðnemesinin düþündürücü olduðuna dikkat çekti. Cumhurbaþkanýnýn duyarlýlýðýnýn ve son açýklamasýnýn toplum tarafýndan önemsenmesi gerektiðini söyleyen Kaim, Türkiye’de bir çok sorunun yaný sýra irtica sorununda ancak sivil inisiyatifle çözülebileceðini askeri müdahalelerinin bir çözüm olmadýðýný, 12 Eylül ve 28 Þubat sürecinden sonra yaþananlarýn bunun bir kanýtý olduðunu, bu süreçler sonucunda irtica ve diðer sorunlarýn çok daha büyüdüðünü, baþta siyasi partilere , derneklere, sendikalara ve ülke sorunlarýna duyarlý diðer sivil toplum örgütlerine büyük görevler düþtüðünü bildirdi. Uzmanlar, orta öðretim kurumlarý sýnavlarý öncesi anne ve babalarý çocuklarýna baský yapmamalarý konusunda uyardý. ‘Sýnav deðil, çocuðunuz önemli’ NEVÞEHÝR - Nevþehir Rehberlik ve Araþtýrma Merkezi Müdürü Þahin Gürlek, önümüzdeki günlerden itibaren zorlu sýnav dönemi yaþamaya baþlayacak çocuklarýn, ikinci okul yaþamlarýnýn belirlenmesine yönelik sýnava yönelik çabalarýnýn küçümsenemeyeceðini söyledi. Gürlek, çocuklar için geçiþ dönemi sayýlabilecek bu sürecin, anne ve baba iletiþiminin de en üst seviyede olmasý gerektiðini vurguladý. Gürlek, bu dönemde anne ve babalara büyük sorumluluklar düþtüðünü, katý tutum ve davranýþlardan uzak yaklaþým ile sevgi ve þefkat gösteriminin, çocuðun kendine güven düzeyini ön plana alacaðýný belirtti, Þahin Gürlek, "Sýnavlar öncesinde çocuða, sýnavý kazanýp- kazanmamasýnýn önemli olmadýðýný, sözle ve davranýþlarla ortaya konulmasý gerekir. Diðer yanda bu sözlü ve davranýþsal yaklaþýmýn da çocuk tarafýndan hissedilmesi, ortaya konulmaya çalýþýlan bu yöntemin, ne denli doðru bir tarz olduðunu yeterince ortaya koyacaktýr" dedi. Rehberlik ve Araþtýrma Merkezi Müdürü Þahin Gürlek, sýnav döneminde sosyal iliþkilerinde büyük önem taþýdýðýný vurgularken, çocuðu stresli ortama itecek ve çocukta "duygu erozyonu' ortaya çýkartacak tutumlardan sakýnýlmasýný isterken þöyle dedi: "Bu tür yaklaþýmlarýn özellikle sýnavlarda baþarýsýzlýðýn belli baþlý sebeplerinden biri olacaðý akýllardan çýkartýlmamalýdýr. Çocuðu, diðer çocuklarla kýyaslamak sýnava hazýrlanmaya çalýþan çocuklar için oldukça sorun oluþturur. Her çocuðun bireysel, fiziksel, duygu, düþünce ve davranýþ farklýlýklarýný hiçbir zaman gözden uzak tutulmamalýdýr. Her çocuk ayný nitelik içinde deðildir. Çocuk üzerinde baský unsuru oluþturmak, onlarý küçük görmek, aþaðýlamak, elde edilen hatalý sonuçlarýn hemen tenkit etmek, çocukta içe kapanýklýlýk ve stresin baþlýca besleyicisidir. Çocuða sevildiðini,istendiðini ve kendileri için oldukça önemli olduðu duygusunu kazandýrmaya çalýþýlmalý, sevgi ve þefkat göstermenin çocuklarý þýmartacaðý duygusuna kapýlmamalý. Sýnavlar olsun veya olmasýn her zeminde çocuða inandýðýnýzý ve güvendiðinizi her zeminde ifade edin." Mustafa Özcivan mustafaozcivan@hotmail.com Pardon Uzun süredir yazmayý planlayýp nereden baþlamaya karar veremediðim yazýma sonunda pardon deyip yazmaya baþladým. Önceleri düþüncem 10 yýllýk baþkanlýk süremin içerisindeki çalýþmalarýmý, sürekli gündemde olan alevi Bektaþi inancýna Hacýbektaþ ilçesinden bakýþýný, yerel politikamý, Hacýbektaþ Veli Anma Törenleri ve Kültür Sanat Etkinlikleri mi, yoksa sizlerle dostça sohbet mi diye düþündüm. Ýleriki günlerde yukarýda belirttiðim tüm konularda yazmak ve düþüncelerimi sizlerle paylaþmak dileði ile ilk yazýma sizlere merhaba diyerek baþlamak istiyorum. Ýlk yazýmýn baþlýðýna PARDON dedim, dileyen dilediði gibi yorum yapabilir. Pardon’un sözlük anlamý (dil derneðinin 2. cilt 1063. saife) Fransýzca kökenli "özür dilerim", "afedersiniz" demek. Ben de 15 yýl cezaevinde yatmýþ ve suçsuzluðu anlaþýldýktan sonra serbest býrakýlan bir insanýn hayatýný anlatan PARDON filminden esinlendim. Ve tüm Hacýbektaþlýlara tüm gözleri Hacýbektaþ üzerinde olanlara, Adýyaman Gölbaþýlýlara, Erzurumlulara, Sivaslýlara, tüm Alevi Bektaþilere PARDON dedikten sonra düþündüðünü direk söyleyen biri olarak, insanlar ve toplumlar hakkýndaki düþüncelerimi sizlerle paylaþacaðým. 10 yýllýk baþkanlýk dönemim boyunca Hacýbektaþýn siyasal, toplumsal ve ekonomik yapýsý ile alt yapýsýný bilen biri olarak dünyada Çin’den, Kore’ye, Avustralya’dan, Singapura, Fransa’dan, Hollanda’ya, Arnavutluk’tan, Macaristan’a ve de Almanya’ya kadar görmüþ araþtýrmýþ ve de incelemiþ biri olarak, ister bilirkiþi ister mühendis isterseniz önceki belediye baþkaný olarak kabul edin, o ülkelerdeki çarþý düzeninden, yerel yönetimlerin topluma yaklaþýmlarýný 2001 yýlýnda gündeme gelen YEREL GÜNDEM 21 projesini sizlerle paylaþacaðým. Neleri örnek almalýyýz neleri almamalýyýz, yeri geldiðinde örneklerle açýklamak isterim. Son iki yýlýn bana kazandýrdýðý en güzel þey, kitap okumak oldu. Bir de insanlarý daha objektif tanýmak ve insanlarýn makam ve mevkii sahiplerine karþý dünyanýn varolduðundan bu yana o malum hareketlerini izlemek. Son iki ayda 10 tane kitap okudum. Evimde bin cilt kitabým var. Günlük gazete okumadýðým zaman kendimi boþ hissediyorum ve o gün uyuyamýyorum. Bu deðerlendirmeyi þunun için söylüyorum. Sistem ve yönetim; okumayan, düþünmeyen ve de örgütlenmeyen toplum istiyor. Çünkü okuyan insan eleþtirir, örgütlenen toplum hakkýný arar, insan olduðunu anlar. Ýnsanlar okumasýn, örgütlenmesin, düþünmesin, yönetim ne derse onu yapsýn, o zaman yönetmek daha kolay olur. Ancak benim gibi düþünmüyor, beni eleþtiriyor, benim gibi düþünmeyen beni eleþtiren herkes kötüdür. Bende, düþünen, yazan, okuyan ve de eleþtiren insanlara, basýna baský ile engel olurum, diye düþünen zihniyet çaðýn bilgi ve iletiþim çaðý ve de 21 yüzyýl olduðunu, güneþin balçýkla sývanmayacaðýný bilmiyor demektir (aslýnda biliyor fakat toplumun bilinçleþmesi iþine gelmiyor.) Kendisine Aleviyim, bBektaþiyim diyenler, AleviBektaþi kültüründeki "72 millete ayný gözle bakmak, okumak en büyük erdemdir, düþmanýmýz kindir bizim" ilkelerini ya bilmiyordur ya da kabul etmiyordur. Kaldýki kendi insanýyla barýþýk olmayanlar, nasýl 72 millete ayný gözle bakacaklar. Tabiki bu örnekleri çoðaltabiliriz. Yeri geldiðinde kültür kenti olma isteðimizi anlatýyoruz, ama ilçemizde çýkan günlük gazeteyi neredeyse (gücü yetse) engellemeye çalýþýyoruz. Bu gün ulusal gazetelerin patronlarý iktidarýn yanýnda iken köþe yazarlarý o iktidarý en acýmasýzca eleþtirebilmektedir, iþte demokrasi bu olmalýdýr. Bizler bu örneði Hacýbektaþ’ta yaþamalýyýz, yaþatmalýyýz. Suluca Karahöyük’ün bu duyarlýgý gösterdiðini ve de göstereceðini biliyorum. Ayný duyarlýðý tüm kiþi ve kurumlardan beklemek bu toplumun hakkýdýr, diye düþünüyorum. 4 ARAÞTIRMA 12 Sonuç: Hacý Bektaþ Veli tapýlacak bir kiþi deðildir. Bilim ve kültüründen, düþüncesinden, eyleminden, buyruklarýndan yararlanýlan bir önderdir. Bir halk önderidir. Hacý Bektaþ Veli, Alevi-Bektaþi çevreler için, iyinin, doðrunun, erdemin, çalýþmanýn, üretmenin, dostluðun, kardeþliðin, dayanýþmanýn, barýþýn, sevginin, ulusal birliðin, ekonomik eþitliðin, birlikte çalýþýp birlikte tüketmenin örnek adamýdýr. Bu yüzden sevilir sayýlýr. Bu yüzdendir ki Hacý Bektaþ Veli öðretisini alanlar halka ihanet etmemiþlerdir. Tabi ki bu düþünce, eylem alanýndaki etkin kiþiler içindir. Pir Sultan Abdal’ýn þu þiiri buna örnektir. Yani Hacý Bektaþ Veli kaynaðý itici, sürükleyici ve gerçekten de toplumcu ve devrimci düþünceye yeni boyutlar getirmiþtir. Bu þiirde þairin zulme, sömürüye baþ kaldýrýþýn özdenliðini tüm insanlýða duyurusu vardýr. Burada ozan, verilen bir sözün tutulmasýný, hakça bir çýkýþýn yaþatýlmasýnýn ve daha da ileri götürülmesinin andýný içiyor. Koyun beni hak aþkýna yanayým Dönen dönsün, ben dönmezem Pirimden Pirimden dönüpte mahrum mu kalayým Dönen dönsün ben dönmezem Pirimden Benim pirim gayet ulu kiþidir Ýþte kement, iþte boynum, asarsa Ýþte hançer, iþte kellem, keserse Dönen dönsün ben dönmezem Pirimden Ulu mahþer olur, divan kurulur Suçlu suçsuz gelir anda derilir Piri olmayanlar anda bilinir Dönen dönsün ben dönmezem Pirimden PÝR SULTAN’ým arþa çýkar ünümüz O da bizim ulumuzdur, Pirimiz 15 Nisan 2006 Cumartesi Okunacak en büyük kitap insandýr nacidanaci@mynet.com Hakka teslim olsun garip canýmýz Dönen dönsün ben dönmezem Pirimden. Pir Sultan Abdal Halk düþmanlarýnýn Bektaþi þiirlerinden, halk þiirlerinden ürkmeleri, korkmalarý, tepkili olmalarý, kalabalýklara haykýran sanatçýlarý sevmemeleri, hatta onlara zaman zaman kimi “cahil” sürülerini saldýrtmalarý boþuna deðildir. Bektaþi-Alevi þiiri süslemeci, bireyci sanata deðil de bireyleri eðiten, geliþtiren bilgili kýlan bir sanata önem veriyordu. “Ýlk Bektaþi tekkeleri bir iþ kolu, köy enstitüsü gibidir. Herkes bir iþ görür orada. Kimi toprakta, kimi iþlikte çalýþýr, kimi duvar örer, kimi aþ piþirir. Yunus’a da odun taþýma iþini vermiþler. Kýrk yýl sýrtýnda odun taþýmýþ. Yunus Emre’de tekkesinin ocaðýna odunu taþýrken ahlayarak, puflayarak deðil, özene bezene her getirdiði odun dümdüzmüþ. Neden diye soran birine, “bu tekkeye odunun bile eðrisi giremez” demiþ Yunus Emre (Arza Erhat, Ýþte Ýnsan-Ecce Homo, Sayfa 8). Bektaþi tekkesine “odunu bile eðrisinin girememesi” bu tekkelerin yani halk okullarýnýn doðruluðunu, saðlýklý geliþme çizgisi içerisinde olduðunu, senlik-benlik, iki yüzlülük, riya, yalan, talan, içi-dýþý baþkalýk olmadýðýný simgelemez mi? Eþitliðin, kardeþliðin, doðruluðun olduðu yerde “eðrilik” de olmaz. Olmak istese de barýnamaz. Hacý Bektaþ Veli “bir gün tüm taatlerin (inanç) yýkýlacaðýna”, inanýyor. Düþünce sistemini bu temel üzerine oturtmuþtur. “Dinsel acý, hem gerçek acýnýn dile getirilmesi, hem de gerçek acýya karþý bir baþkaldýrmadýr. Din, ezilen yaratýðýn inleyiþidir: Ruhsuz bir dünyanýn ruhu, umutsuz insanlýðýn umududur. Din halkýn afyonudur.” Bu görüþle Hacý Bektaþ Veli’nin “her ne ararsan kendinde ara” sözünün manasýndan doðan maddeci görüþü arasýnda yakýn bir iliþki vardýr. “Afyonun etkisinden kurtuldukça yeni yeni bilgiler edinmiþtir insan oðlu. Cennet söz vermelerinden, cehennem korkularýndan kurtuldukça daha çok bilinçlenmiþ, yaþamý ve dünyayý deðiþtirmiþtir” (Muzaffer Hacý Hasanoðlu, Milliyet Sanat Dergisi, Sayý 246). Alevi-Bektaþilerdeki sýký disiplin, bir yerde insaný gevþeklikten alý koyar. Onu tortu düþüncelerin, metafizik inançlarýn, doðmalarýn tutsaðý yapmaktan alarak hayatýn, gerçeðin, insanýn, insanlýðýn içine getirir. Bu bir yerde akýlcý, mantýkçý, yaþatýcý disiplindir. “Yalan söylemek, haram yemek, baþkalarýna kötü gözle bakmak, gýybet etmek (çekiþtirmek, arkasýndan söylemek) yasaktýr. Çalýþmak, üretmek, bir iþ görmek hayatýn koþuludur. Kanaatkar olmak, baþkasýný ayýplarýný örtmek, sözünde durmak, vefalý olmak, herkese iyilik etmek, herkese yardým etmek, kendi gölünü arýtmak. Her sýnýf halk, yoksul, zengin, yüksek mevkideki kimseler arasýnda ayrým yapýlmaz. Hangi düzeyde olursa olsun, bütün insanlar bir tutulur. Kibirlenmemek, gururlanmamak, büyüklük taslamak yasaktýr. Herkese iyilik yapýlýr, sýkýntýlar karþýsýnda sabýrlý olmalarý salýk verilir (Cahit Öztelli, Bektaþi Gülleri, Sayfa 134). Sonuç bölümündeki iyiliklerin yapýlýp, kötülüklerin dýþlandýðý bir dünya göz önüne getirelim. Nasýl bir dünya gözlemlemeyi siz sayýn okuyuculara býrakýyorum. Hacýbektaþ Tarihçesi: Ýç Anadolu Bölgesinde önce Kýrþehir’e daha sonra Nevþehir iline baðlana Hacýbektaþ turistlik ve kültürel zenginliklere sahip bir ilçe merkezidir. Haritada 38 ve 39. Kuzey paralelleri ile 34 ve 35 derece doðu meridyenleri arasýndadýr. Baþkent Ankara’ya 230 km., Kýrþehir’e 44 km., Nevþehir’e 48 km., Kayseri’ye 90 km. uzaklýktadýr. 666 km kare araziye sahiptir. Ýlçe merkezine baðlý 30 köyü ve 2 beldesi vardýr. Beldeleri: Karaburna ve Kýzýlaðýl’dýr. Hacýbektaþ’ýn denizden yüksekliði 1270 metredir. Kuzeyinde Kozaklý, Batýsýnda Mucur, Doðusunda Avanos, Güneyinde ise Gülþehir ilçeleri bulunmaktadýr. Halkýn çoðunluðu çiftçilikle uðraþýr. Tahýl, sebze üretimi ve hayvancýlýkla da gelir kaynaklarýnýn bazýlarýdýr. Baþka bir gelir kaynaðý ise taþ iþçiliði olan atölyelerdir. Burada üretilen hediyelik eþyalar (þamdan, þekerlik, vazo vs.) hazýrlanýp esnaflarýn yararlandýðý iyi bir gelir kaynaðý olmuþtur. Ýlçede okuma-yazma oraný %98 olup Türkiye ortalamasýnýn üstündedir. Yurtdýþýnda ve yurtiçinde 8-10 bin dolayýnda Hacýbektaþlýnýn yaþadýðý bilinmektedir. Hacýbektaþ’ta mevcut 3 tane ilköðretim okulu, çok programlý lise, kýz meslek lisesi ve meslek yüksek okulu vardýr. Ýlçenin içindeki Sulucakarahöyük’te yapýlan kazýlar, etrafta bulunan tarihi yerler ve elde edilen diðer tarihi eserlerden, Hacýbektaþ’ýn Prehistorik(tarih öncesi) çaðlardan beri (M.Ö. 3000) yerleþim yeri edindiði anlaþýlmaktadýr. Ankara Dil Tarih, Coðrafya Fakültesi öðretim üyelerinden Prof. Dr. Kemal Balkan tarafýndan Sulucakarahöyük’te 1967-1970 yýllarý arasýnda yapýlan kazýlarda Hitit (M.Ö. 1800-1200), Phrygra (M.Ö. 1200-950), Roma (M.S. 18-395) ve Bizans (M.S. 395-1074) dönemlerine ait üç kültür katmaný ve bu devirlere ait çok sayýda tarihi eser bulunmuþtur. (SÜRECEK) 15 Nisan 2006 Cumartesi TERHÝS BAYRAMLIK Koyunlar keçiler ve koçlar için Ne kadar bayramsa Kurban Bayramý Bu barýþ var ya, bu barýþ Cephedekiler için o kadar barýþ Can Yücel HARBE GÝDEN Tezkere var, emir gelmiþ, dediler. Hafikli Zeynel' le Zileli Saim bizden müjde istediler. Traþ olduk. Giyindik gri, lacivert renk renk esvaplarýmýzý. Sonra haber geldi, hazýr olun, diye, yolculuk akþama. Ve Maksut çavuþ, son cigarasýný ikram etti ayrýlýrken, bir senedir kavgalý olduðu adama. SÜNGÜ Kardeþ payý yapmak için mi uzattýn süngünü elimdeki elmaya Sunay Akýn Harbe giden sarý saçlý çocuk! Gene böyle güzel dön; Dudaklarýnda deniz kokusu, Kirpiklerinde tuz; Harbe giden sarý saçlý çocuk! A. Kadir ÖLÜ ASKER Orhan Veli TAÞTAN ASKER Ýlk oyuncak neydi? Kilden mi yapýlmýþtý, sazlardan mý? -Taþtan bir asker yaptým kurtarsýn diye babamý, sonra boyadým onu yaðmurla. Asker, daðlarý aþ bu gece, o iri adamýn maðarasýna git, köþede duran babamý getir. Ülkü Tamer - Kimin kurþunu öldürmüþ onu? - Bilen yok. - Nereliymiþ? - Jovellanos' lu diyorlar. - Nerede bulmuþlar? - Yolun yanýnda yatýyormuþ, öteki askerler görmüþ. - Kimin kurþunu öldürmüþ onu? Gelip öpüyor onu niþanlýsý; anasý geliyor sonra aðlýyor. Sonra da yüzbaþý çýkageliyor. baðýrýyor: - Gömün onu! Dan! Dan! Dan! 1 GÝDÝYOR ÖLÜ ASKER. Dan! Dan! Dan! YOLUN YANINDA BULMUÞLAR ONU. Dan! Dan! Dan! BÝR ASKERDEN NE ÇIKAR. Dan! Dan! Dan! DAHA NE ASKERLER VAR BÝZDE. Nicolas Guillen (Küba,1902) (Çeviren: Ülkü Tamer) 2 3 4 5 6 7 8 9 10 1 SOLDAN SAÐA : 1) 2000 yýlýnda "Kýrýlgan Kuleler" adlý öyküsüyle Haldun Taner Öykü Ödülü sahibi yazarýmýz. 2) Diþi tutsak. -Çýkar yol, çare. 3) Yön, taraf. -Býrakýt. 4) Bir devleti baþka bir devlet katýnda temsil eden kimse, sefir. -Bahçeli, büyük ev. 5) Borudan kol almakta kullanýlan baðlantý parçasý. Ýsviçre'nin baþkenti. -Beyaz. 6) Tarým topraðý. -Dingil. 7) Oktan ya da kýlýçtan korunmak için savaþçýlarýn kullandýðý korunmalýk. 8) Tersini söyleyerek alay etme. -Hadise. 9) Vücut örtüsü. -Alkol derecesi. 10) Yemin. -Doyum. 2 3 1) Kurul. -Burmalý çivi. 2) Soyluluk. -Evcil bir geyik. 3) Yargýsýz infaz. -Bir çalgýyý doðru ses vermesi için ayarlama. 4) Rütbesiz asker. -Eski yahudilere verilen ad. 5) Topraðýn kayýp akmasýný Uluslararasý Westland Maratonunda birinci oldu. 1981. 58 TÖB-DER yöneticisi öðretmen hakkýnda dava açýldý. 80 sanýklý Türkiye Ýþçi Partisi davasý Ýstanbul'da baþladý. 1982. 64 idam istemli ve 689 sanýklý Yeni Çeltek Devrimci Yol davasý Amasya'da baþladý. 1983. Ýstanbul Sýkýyönetim Komutanlýðý vatandaþlýktan çýkarýlan Yýlmaz Güney ve Cem Karaca'ya ait her türlü eserin basým, yayým, daðýtým ve bulundurulmasýný yasakladý . 1986. Baþbakan Turgut Özal hükümeti, IMF ve Dünya Bankasý'na Türkiye'nin büyüme hýzýnýn düþeceði güvencesi verdi. 1989. Radikal Yeþiller çevre kirliliðinde büyük rol oynayan "pet þiþe"ye karþý bir kampanya baþlattý. 1994. Ýstanbul Büyükþehir Belediyesi'nin seçim sonrasý ilk toplantýsý, Baþkan Recep Tayyip Erdoðan'ýn Fatiha okumasýyla baþladý. 1997. Resim ve seramik sanatçýsý Seniye Fenmen'i kaybettik. 2000. Siyanürlü altýna karþý çýkan Bergamalý köylülere, "Yaþadýklarý çevreyi korumak için onurlu baþkaldýrýlarý" nedeniyle Çaðdaþ Gazeteciler Derneði (ÇGD) tarafýndan özel ödül verildi. Bugün Doðanlar: 1452. Rönesans'ýn öncülerinden Ýtalyan, ressam, mimar, bilimci, mucit Leonardo da Vinci. 1858. Fransýz sosyolog Emile Durkheim. Bugün Ölenler: 1980. Fransýz düþünür, yazar, varoluþçuluk akýmýnýn öncüsü Jean-Paul Sartre. 1986. Fransýz yazar Jean Genet. 1990. Efsanevi sinema oyuncusu Greta Garbo öldü. 1998. Kamboçya'nýn eski lideri Pol Pot, Kýzýl Kmer tarafýndan çarptýrýldýðý müebbet hapis cezasýný çekerken. 4 5 6 7 8 YUKARIDAN AÞAÐIYA : 1865. Bir gün önce suikastte tabancayla vurulan ABD Cumhurbaþkaný Abraham Lincoln öldü. 1929. Ýstanbul'da terzilik mektebi açýldý. Ankara Etnografya Müzesi'nde Birinci Genç Ressamlar Sergisi açýldý. Nurullah (Berk), Cevat (Dereli), Refik Fazýl (Epikman) gibi sanatçýlarýn eserleri sergilendi. 1933. Ankara-Ýstanbul tarifeli uçak seferleri baþladý. Hükümet, ayný gün, Samsun-Çarþamba demiryolu hattýný satýn aldý. 1945. Zeytinyaðýnýn karneyle satýlmasýna karar verildi. 1946. Þair Necip Fazýl Kýsakürek, Sümerbank'a hakaret ettiði gerekçesiyle üç buçuk ay hapis, 115 lira para cezasýna çarptýrýldý. 1956. Türkiye milli takýmý Macaristan'ý serbest güreþte 80 yendi. 1967. New York ve San Fransisco'da, 200 bin kiþi Vietnam Savaþý'ný protesto etti. 1969.Ýstanbul Þehir Tiyatrolarý sanatçýlarý ve çalýþanlarý greve gitti. 1970. Ýlk elektronik hesap makinesini Japonlar buldu. 1972. 136 yaþýndaki Mehmet Ýnce ilk kez hastalandý. 1973. Duruþmalara baþörtülü giren kadýn avukatýn Ankara Barosu'ndan kaydý silindi. 1978. Koþucu Veli Ballý, Hollanda'da yapýlan 9. 9 10 önlemek için yapýlan kalýn duvar. -Bir sayý. 6) Mektuplar veya yazýlar. -Kimyada, Galyum'un simgesi. 7) Çok ince bir Ýran ipeði. -Büyük atardamar. 8) Ýshal, sürgün. -Mana. 9) Gevezelik. -Bayaðý, sýradan. 10) Tepkime. Ayrýntý için: http://www.bianet.org/diger/arsiv.htm 6 15 Nisan 2006 Cumartesi Hayvanlara 'kötü muamele'nin cezalarý artýyor [Sesonline] ANKARA- Temel ceza yasalarýna uyum öngören tasarýyla, "Hayvanlarý Koruma Kanunu" ndaki idari para cezalarý artýrýlýyor. Buna göre, saðlýksýz þartlarda kurban kesenlere 1500 YTL, hayvanlara kasýtlý olarak kötü davrananlara 300 YTL para cezasý verilecek. Pitbull üretenlere ve satanlara 3 bin YTL ceza verilecek. TBMM Baþkanlýðý’na sunulan Temel Ceza Kanunlarýna Uyum Amacýyla Çeþitli Kanunlarda Deðiþiklik Yapýlmasýna Dair Kanun Tasarýsý, Hayvanlarý Koruma Kanunu’nda bazý deðiþiklikler öngörüyor. Buna göre, Hayvanlarý Koruma Kanunu’na muhalefet edenlere verilen idari para cezalarýndan tahsil edilen miktarýn tamamý, ilgili belediyenin hesabýna aktarýlacak, bu para amaç dýþýnda kullanýlamayacak. Yürürlükteki yasaya göre, idari para cezalarýndan tahsil edilen miktarýn yüzde 80’i, ilgili belediyenin hesabýna aktarýlýyor. Hayvanlarý Koruma Kanunu’ndaki idari para cezalarý, tasarýyla, günün ekonomik koþullarýna göre yeniden belirleniyor. Tasarýyla, toplu yaþanan yerlerde beslenen, barýndýrýlan kedi ve köpeklerin kontrolsüz üremelerinin önüne geçmek için yükümlülüklerini yerine getirmeyen hayvan sahiplerine verilen 250 YTL idari para cezasý, 300 YTL’ye çýkarýlýyor. Ýnsan, hayvan ve çevre saðlýðý açýsýndan gerekli önlemleri almayan hayvan sahibine, 200 YTL para cezasý uygulanacak. Sahipsiz ya da güçten düþmüþ hayvanlarýn, Hayvan Saðlýðý Zabýtasý Kanunu’nda öngörülen durumlar dýþýnda öldürülmesi durumunda, hayvan baþýna 500 YTL olarak uygulanan idari para cezasý, 600 YTL’ye yükseltilecek. Cerrahi amaçlý müdahalelerle ilgili hükümlere aykýrý davrananlara hayvan baþýna verilen 150 YTL para cezasý, 200 YTL’ye çýkartýlacak. Bir hayvan neslini yok edecek müdahalede bulunanlara, hayvan baþýna 7 bin 500 YTL olarak uygulanan ceza, 10 bin YTL olacak. Hayvanlarý, bilimsel Dilimizdeki hayvanlar Yalçýn Yusuoðlu EN YAYGIN KÜFÜRÜMÜZ NEDEN 'EÞEK'? olmayan, insan ve çevre saðlýðýna yönelen önlenemez tehditler bulunan acil durumlar dýþýnda yavrulama, gebelik ve süt anneliði dönemlerinde hayvanlarý öldürenlere, her hayvan baþýna 600 YTL ceza verilecek. olmayan teþhis, tedavi ve deneylerde kullananlar, 1200 YTL para cezasýna çarptýrýlacak. Ýzinsiz hayvan ticareti yapanlara ve bu konudaki mevzuata aykýrý davrananlara uygulanan 2 bin 500 YTL’lik ceza, 3 bin YTL’ye yükseltilecek. Hayvanlarý, doðal kapasitesini veya gücünü aþacak þekilde veya yaralanmasýna, gereksiz acý çekmesine, kötü alýþkanlýklara özendirilmesine neden olacak yöntemlerle eðitenlere verilen 1250 YTL para cezasý, 1500 YTL’ye çýkarýlacak. KURBAN KESÝMÝ Hayvanlarý, hijyenik kurallara ve usulüne uygun kesmeyenlere verilen ceza, hayvan baþýna 500 YTL’den 600 YTL’ye çýkarýlýyor. Kurbanlarýný saðlýk þartlarý ve çevre temizliðine uygun olarak kesmeyenlere verilen 1250 YTL idari para cezasý ise 1500 YTL’ye yükseltilecek. Kanuni istisnalar ile týbbi ve bilimsel gerekçeler ve gýda amaçlý HAYVANLARA KÖTÜ DAVRANANLARA 300 YTL Hayvanlara kasýtlý olarak kötü davranan, hayvanlarýn kesin olarak öldüðü anlaþýlmadan vücutlarýna müdahalelerde bulunan, kesim için yetiþtirilmiþ hayvanlar dýþýndaki hayvanlarý ödül, ikramiye ya da primolarak daðýtan, hayvanlarla cinsel iliþkide bulunanlara verilecek cezamiktarý 300 YTL’ye çýkarýlýyor. Pitbull Terrier ve Japanese Tosa gibi tehlikeli hayvanlarýn üretimi, sahiplendirilmesi, Türkiye’ye sokulmasý, satýlmasý ve reklamýnýn yapýlmasý, sergilenmesi gibi suçlar karþýlýðýnda, hayvan baþýna 3 bin YTL idari para cezasý verilecek. Hayvana çarpan ve ona zarar veren sürücü, onu en yakýn veteriner hekim ya da tedavi ünitesine götürmekle yükümlü olacak. Buna aykýrý davranan, 300 YTL para cezasý alacak. Hayvanat bahçelerinde, hayvanlarý kötü þartlarda barýndýranlara verilecek para cezasý da hayvan baþýna 600 YTL’den 700 YTL’ye yükseltilecek. Yine, en yaygýn küfürler arasýnda “eþek" gelir, biraz daha þiddetlendirmek isterseniz, “eþþek'' diye þeddeli okursunuz, daha da aðýrlaþtýrmak isterseniz, adamýn babasýný da katarak “eþþoðlu eþþek'' dersiniz. Asýrlardýr insanlarýn kahrýný çeken o sevimli, cefakâr hayvandan ne kötülük gördük ki, en yaygýn küfürümüz onun adýyla anýlýyor. O kadarla da kalmaz, yeri gelir “Eþek ölür, eþeklik baki kalýr'' diyerek hayvancaðýza hakaret üzerine hakaret yaðdýrýrýz. Hayvancýk ölse bile, ona yakýþtýrdýðýmýz olumsuz vasýf sürer, insan ölür, insanlýk baki kalýr, demek ne denli olumlamaysa, gene insana ait olan “eþeklik'' onun tam tersidir, biz ise birincisini kendimize, ikincisini eþeðe yakýþtýrmýþýz. Eþek’i sövgü olarak kullanmasak bile, istihzayla karýþýk þaka vesilesi yapmýþýzdýr. Mesela, Nasreddin Hoca’dan söz ederken onun "karakaçaný"na da gülmeyi unutmayýz. Veya fýkra anlatýrýz: "Hoca Nasreddin tasarruf etmek için bir süre eþeðine yem vermez, sonra karakaçan sizlere ömür, “nallarý diker'', Hoca da hayýflanýp durur: “Hay canýna yandýðýmýn, tam açlýða alýþýyordu ki, ömrü vefa etmedi zavallýnýn'' der, diye güleriz. Güldüðümüz Hoca’nýn kendisi olacaðýna, ondan çok, “açlýða alýþamayýp da, terk-i dünya eden zavallý karakaçan''dýr. Benim çocukluðumda, büyüklerimiz baþkalarýnýn yanýnda eþekten söz edeceklerse, özür dilerlerdi: Biçarenin adýný kulanacak olsalar, örneðin, “hâþâ huzurdan, sütçünün merkebi hastalanmýþ, bugün süt gelmedi'' derlerdi. Resmi dilde de eþek kelimesi tabi ki, ayýptý. Arazi çalýþmasý yapan teknik elemanlar aðýr malzemeleri yükseðe taþýtmak için bazen eþek veya katýr kiralarlar, sahiplerine ödedikleri paralarý “mekkâre'' kelimesiyle kayda geçerler. Askeriyede “sürgün katýrlar'' vardý, binicisini sýrtýndan atarak yaralanmasýna neden olan, bakýcýsýný ýsýran katýrlarý –cezaen “Doðu’ya sürülen memurlar gibi''- uzaktaki baþka bir birliðe sürgün ederlerdi. Eþeði en olumladýðýmýz cümle ise ne yazýk ki dirisi deðil, ölüsüdür: “Ölmüþ eþek kurttan korkmaz'' diyerek, korkacak, kaybedecek bir þeyimiz olmadýðýný söyleyeriz, cesaret gösterisinde bulunuruz, eðer özne bizsek, kendimizi eþek yaparýz. “Kurt gibi'' deyimi bazan açlýk için kulanýlýr, ayrýca “kurt'' tecrübe ve kurnazlýðýn birleþmesidir, yerine göre övgü, yerine göre sövgüdür. Ýnsanlarýn çýkar için birbirlerini ezdikleri, yokettikleri kýyasýya mücadele ortamlarý “Kurtlar Sofrasý" dýr. Veya, Fransýzca’da da rastladýðým insanýn insana kötülük ettiðini söylemek için “Ýnsan insanýn kurdudur'' sözü vardýr. Köpeði sevenlerin, evlerinde köpek besleyenlerin dilinde bile hafifi “it'', aðýrý “itoðlu it", daha aðýrý "köppoðlusu" bulunur. Domuz, sadece Müslümanlar ve Yahudiler için deðil, domuzu dinsel ve geleneksel olarak yasaklamamýþ toplumlarda da antipatiktir. Domuz sanýrým her dilde aðýr bir küfürdür. Bu özellik onun bitkilere zarar vermesinden ileri geliyor olsa gerek. (Sesonline) Sahibi: Hacýbektaþlýlar A.Þ. adýna Naci Özçelik Sorumlu Yazý Ýþleri Müdürü: Aydýn Þimþek Genel Yayýn Yönetmeni: Osman Çoban Yönetim Yeri: Çarþý içi Esnaf Kefalet Koop. binasý kat: 2 Hacýbektaþ/ Nevþehir Tel-Faks: 0384 441 39 47 E-mail: sulucakarahoyuk@gmail.com Þirket e-mail: hacibektaslilar@gmail.com E-groups: hacibektaslilar@googlegroups.com Web: www.hacibektaslilar.com Baský: Hacýbektaþlýlar A.Þ. Matbaasý Bala Mah. Bektaþ Efendi Sk. No: 38 Hacýbektaþ Tel-Faks: 0384 441 29 16 Pazar günleri yayýnlanmaz. Yayýn Türü: Yerel Süreli Yayýn Suavi Cesur Saðanak Yaðmur En Yüksek 0C En Düþük 0C 20 11 Camcý Cafer Sümen Küçük yaþýmdan beri yaþlý insanlarla arkadaþlýk yapmayý, onlarla konuþmayý hep sevmiþimdir. Gençlik yýllarýmda iþte bu yüzden, yaþýtým olan arkadaþlarým tarafýndan zaman zaman .'Ne zevk alýyorsun bu yaþlýlardan, yarenin deðil, yoldaþýn deðil' eleþtirildiðim de olmuþtur. Nasýl unuturum Gosturun Hüseyin'i, Celilin Þaban'ý,Bekri Bektaþ'ý,Ayakkabýcý Hacý'yý,Kahraman Karabacak'ý saygý ile andýðým, amca, dayý dediðim bu yüce insanlarý. Gazeteyi çýkarmaya baþladýðýmýz günden itibaren, benim yaþlý ve tarih olarak tanýmladýðým insanlara karþý, muhabbet etme zaafým yine depreþti. O gün bu gündür mümkün olduðunca aksatmadan, her hafta bir tanesini Gazetemizin Bir Ýnsan köþesine konuk ediyorum, yani ölümsüzleþtirdiðimi düþünüyorum.. Yaþamýnýn sonbaharýnda olan bu insanlar, doðduðu günden bu güne hayatýný anlatmaya baþladýðýnda, öylesine heyecanlý, öylesine duygusal anlar oluyor ki, sanki o günlerin acýsýný tatlýsýný yeniden yaþýyorlar. Bundan da mutlu oluyorlar, deþarj oluyorlar, önemsendiklerini hissediyorlar. Yine böylesine duygularla dolu, baharýn kendini Hacýbektaþ ta iyice hissettirdiði bir günde, düþtük yollara. Vardýk çaldýk kapýsýný CAMCI Cafer Amcanýn .Uzun süredir görmüyordum kendisini,bahar mevsiminde evinin önündeki bahçede uðraþýrken bulacaðýmý düþlemiþtim, içerde otururken buluþtuk,'bahçede çalýþýp biraz önce içeriye girdiðini söyledi, yanýlmadýðýmý anladým Kendisini ziyaret edeceðimi biliyor olmalý ki, yýllardýr kaleme aldýðý ve hayatýný yazdýðý 51 sayfalýk el yazýsý notlarýný gösterdi, biraz zor okunduðumu, onun için hayatýný kendisinin anlatmasýný rica ettim kýrmadý. Aslýnda ben, o anlatýrken yukarýda bahsettiðim duygularý yaþamasýný istiyordum. öylede oldu. Dinleyelim mi? E hadi o zaman dinleyelim Cafer amcayý: “1920 doðumluyum 86 yaþýndayým, biri kýz iki kardeþiz. Babam ben 3 yaþýnda iken öldü, kýz kardeþim babam öldükten 6 ay sonra doðdu, yani anlayacaðýn 3 yaþýnda babasýz, yetim kaldým. Büyüklerimiz anlatýrlardý babam öldükten sonra ben dýþarýda oynarken, çöple mezar kazarmýþým, ne yapýyorsun? diye sorduklarýnda babama mezar kazýyorum dermiþim. Aklým yetince 1927 de Ýlkokula girdim. Þu anda Etnografya Müzesinin olduðu yerde bizim okulumuz vardý. 1929 da büyük kýtlýk oldu, bulgur unu, mýsýr unu ile geçinmeye çalýþtýk. Ekmek bulamýyorduk, yazýdan (arazi) burçaklýk, kenger ve çeþitli otlar toplayarak, bulgur unu ile karýþtýrýp yemek yapýyor karnýmýzý doyuruyorduk. Genç yaþta dul kalan anam, bizi geçindirmek için onun bunun arpasýný yolmaya giderdi. 40 gün hiç ara vermeden gittiðini biliyorum, günlük 25 kuruþtu. Eskiden arpalar yazýn ekilirdi, orakla arpa yolmaya gidilirdi, sabah güneþ doðmadan kalkýlýr, akþam güneþ battýktan sonra eve dönülürdü. 1,5 Yýl eski yazý okudum ama bir türlü Arapçayý ve okumayý öðrenemedim. 3 Kasým 1928 de yeni yazý çýktý, Baþ öðretmenimiz Mucurlu Ahmet Gýray sayesinde 6 kiþi okumayý öðrendik .Aslýnda ekonomik olarak okuyacak hiç durumumuz yoktu. Kekeç Hüseyin'in oðlu Muzaffer Oral bana maddi olarak yardýmda bulundu öyle okudum, 1933 yýlýnda okulu bitirdim. Kekeç Hüseyin, Ankara da bir mütaahit'in yanýnda 4-5 kamyonla kum ve taþ taþýma iþlerinde çalýþýyordu, ben de Ankara'ya çalýþmaya gittim, onun evinde yattým kalktým. 20 kuruþ yevmiye ile4-5 ay oyuncak ve eðlencelik sattým 6 lira biriktirdim. Hacýbektaþ'a döndüm bir çerik mercimeðe 3 ay çalýþýyorum, öküz güdüyorum, hak ettiðim parayý alamadýðým da oldu. 1934 den 37'ye kadar karýn tokluðuna el iþinde çalýþtým. 1938 de. tekrar Ankara'ya gittim, bahçývanlýk yaptým bir mütaahit'in yanýnda boyacýlýk yaptým. Mütaahit ile birlikte Kýrýkkale'ye geldik 1938 Akpýnar depremini orada yaþadým. Tekrar Hacýbektaþ'a döndüm 1940 yýlýnda evlendim, ayný yýl askere gittim, Alman harbinde Hadim köyde askerdim, bize 3 ay boyunca tank mevzisi kazdýrdýlar. Askerde izine gitmek isteyenlere kur'a çektiriyorlardý, Anapýnarlý bir arkadaþýmla birlikte çektik sans ona çýktý. Ben gitmiyorum sen evlisin benim yerime sen git dedi. 1 Ay izine geldim, boyacýlýk yaptým Yusuf Ulusoy'un evini boyadým, bana 15 gün rapor aldý 45 gün boyunca çalýþtým 15 lira para biriktirdim. Hayat o kadar zor ki askerde 20 gün daha izin kullandým, bu sürede eve gelmedim Ýzmir'e fuar da çalýþmaya gittim, çalýþtým ve para biriktirdim. 33 Ay askerlik yaptým. 1944 Yýlýnda Ankara da çalýþýrken, Hacýbektaþ'ýn o zaman ki Belediye Baþkaný Halil Özcan kayýn babama, 'Damadýný çaðýr Belediye de tahsildar olarak çalýþsýn' demiþ. 6 Ay tahsildarlýk yaptým vezne kadrosuna geçtim.50 Lira aylýk alýyordum, bunun 25' ni harcýyorduk 25 lirasýný artýrýyordum. Sevgi yolunun Türbe tarafýnda sýra dükkanlar vardý. Belediye istimlak etti ve halka sattý birini de ben aldým. Hacýbektaþ 1948 de kaza oldu ben de Belediyeden ayrýldým. Çarþýda esnaf olarak çalýþtým. Bakkallýk, manifaturacýlýk ve camcýlýk yaptým. 1975’de Hüseyin askerden gelince dükkaný ona devrettim. 1981 Yýlýnda Bað-Kur’dan emekli oldum. 66 yýldýr baþý beraber eþimle birlikteyim” diyen Cafer amcaya, “Kýssadan hisse, hiç mi olay yaþamadýn? Bir de Cafer Sümen gömüden altýn buldu öyle zengin oldu diyorlar, bunlara ne diyeceksin?” dedim. “Bir gün Hýdýrlar Köyünden bir kadýn, kýrýk camlarýnýn ölçüsünü almýþ getirdi. Camlarý kestim verdim gitti, ölçüyü yanlýþ aldýðý için büyük gelmiþ bir çýký içerisinde tekrar getirdi, bunlarý hazýrla ben alacaðým dedi gitti. Çýkýyý açtýðýmda gözlerime inanamadým, camýn yanýnda bir boðaz dolusu gremsiye altýn, aldým cebime koydum Kadýn geldi çýkýyla camlarý aldý gitti, ertesi gün geldi ki korkmuþ, rengi atmýþ bir halde durumu anlattý, cebimi gösterdim yeniden bulmuþa döndü, sevindi, dualar etti. Dürüstlüðün, insanlýðýn bu olduðunu düþünüyorum. Altýn bulduðumu söyleyenler konusuna gelince. Ben çarþýda tuvalete gitmem, kumar oynamam, içki içmem, sigara da içmem. Böyle olunca her gün bir altýn aldýðýmý düþünüyorum” diyor bilgece Camcý Cafer Sümen amca. Saðlýklar, esenlikler diliyorum.