Gelecek Trendler - e
Transkript
Gelecek Trendler - e
221_CP_03 2/24/12 5:30 PM Page 1 & Gelecek Trendler Yenilikçilik ve gelecek araşt›rmalar› dergisi l Mart 2012 www.siemens.com.tr Gelecek için akıllı çözümler SmartSenior projesi yaşlılara, ağlarla birbirine bağlı, aktif ve mobil bir şehir hayatı sunuyor. Harekette esneklik Akıllı ulaşım sistemlerine olan talep hızla artıyor. Geleceğin şehirlerinde yaşam Sağlık hizmetlerinden ulaşıma geleceğin şehirlerinde yaşam, teknolojik çözümler sayesinde bugünkünden çok daha kolay ve konforlu olacak. 205x275_Electromobility_magazine_GD.indd���1 23/09/2011���4:35�PM 222_CP_03 2/24/12 5:05 PM Page 2 2 GELECEK&TRENDLER Şehirde yaşlı olmak Editör - İçindekiler yaşamak zor... Hele ki trafik Ş ehirde sıkışıklığının her geçen gün arttığı, bir yerden bir yere ulaşmanın kimi zaman neredeyse imkansız hale geldiği büyük şehirlerde daha da zor… Bu şehirlerde yaşlılar da yaşıyor. Ve onlar için hayat tahmin ettiğimizden zor… Birleşmiş Milletler’in rakamlarına göre bugün 900 milyon düzeyinde olduğu tahmin edilen 60 yaş üstü nüfusun 2020’de 1 milyara, 2050’ye kadar da 2 milyara ulaşması bekleniyor. Refah seviyesi arttıkça insan ömrü uzuyor. Avrupa geleceğin yaşlıları için bugünden tedbir almaya başlamış. Yaşlı nüfusun şehirlerde kolay ve konforlu yaşayabilmesi için çeşitli projeler geliştiriliyor. Bu projelerin altyapısında her zaman olduğu gibi gelişmiş teknolojiler var. M. Rauf Ateş Gelecek&Trendler’in bu sayısında bu projelerden birini göreceksiniz. Almanya’da test aşamasında olan SmartSenior, gerçekten ilgi çekici bir proje.. . Yaşlı insanlara sağlıktan ulaşım hizmetlerine kadar pek çok alanda kolaylık sağlayacak mobil bir platforma odaklanıyor. İÇİNDEKİLER Gelecek için akıllı çözümler..................................3 Harekette esneklik ..........................................................6 Kendi treninizi yapın! ................................................9 Örneğin yaşlılar için korkulu kazalardan biri düşmedir ve çok da sık rastlanır. SmartSenior araştırmacıları, Almanya’da 65 yaşındaki her üç insandan birinin yılda en az bir kere düşerek kendisine zarar verdiğini,, 80 yaşın üzerinde bu oranın yüzde 80’lerin üzerine çıktığını söylüyor. İşin bir de maliyet tarafı var... Yaşlı insanlar en basit düşme vakasından bile çok ciddi hasar alır ve tedavisi de zordur. Örneğin kırık vakalarında uzun soluklu fizik tedavi gerekir. Bir araştırma şirketi olan Geriatric Research Group’un rakamları söz konusu düşmelerden kaynaklanan tedavi maliyetinin Almanya’da yılda 500 milyon Euro’ya ulaştığını gösteriyor. SmartSenior, bir tv ekranı aracılığıyla yaşlıların düşme gibi acil durumlarda doktorlarına anında erişebilmelerine ya da fizik tedavilerine doktorları yanındaymış gibi devam edebilmelerine imkan sağlıyor. Projeyle ilgili detayları okurken göreceksiniz… Sunduğu daha pek çok imkan var. Türkiye, 2050 yılına kadar 101 milyon nüfuslu bir ülke olacak. 0-14 ile 60 yaş ve üzeri nüfusumuz eşitlenecek. Daha çok zaman var gibi görünüyor… Ancak şimdiden önlem alınmazsa, bugün bırakın yaşlıları gençlerin bile zorlandığı şehir yaşamı çok daha zorlu hale gelebilir. Saygılarımızla, Yay›nc› Do-an Burda Dergi Yay›nc›l›k ve Pazarlama A.* ,cra Kurulu Ba+kanı Mehmet Y. Y›lmaz Yay›n Direktörü (Sorumlu) M. Rauf AteH Yayın Yönetmeni Sedef Seçkin Büyük Yaz›i+leri Müdürü Ebru F›rat Haber Müdürü Hande Demirel Yaz›i+leri Müdür Yardımcısı Geyma Öncel BayDksel Görsel Yönetmen A. BertuE Pat›r Yayın Kurulu (Alfabetik sDrayla) M. Rauf AteH, Hande Demirel, Hüseyin Gelis, Sedef Seçkin Marka Müdürü Gökçe Aykaç Ankara Temsilcisi Erdal FpekeHen Tel: 0 312 467 14 37-38-39 Yönetim Genel Yayın Koordinatörü YeHim Denizel Tüzel Ki+i Temsilcisi Murat Köksal Sat›+ Direktörü Orhan TaHkDn Finans Direktörü Didem Kurucu Üretim Direktörü Servet KavasoElu Yönetim yeri Hürriyet Medya Towers 34212 GüneHli-‹STANBUL Tel 0 212 410 32 28 Faks 0 212 410 32 27 DB Okur Hizmetleri hatt› Tel: 0212 478 03 00 okurhizmetleri@doganburda.com DB Abone Hizmetleri hatt› Tel: 0212 478 03 00 Faks: 0212 410 35 12-13 abone@doganburda.com Pazar hariç her gün saat 09.00-18.00 aras›nda hizmet verilmektedir. Reklam Grup Ba+kan› Vicky Habif Grup Ba+kan Yard›mc›s› Nil Ertan Satı+ Koordinatörü Emel Sönmez Teknik Müdür Nusret K›r›ml›oElu Tel: 0 212 336 53 60 (3 hat) Faks: 0 212 336 53 90 Rezervasyon Tel: 0 212 336 53 00-57-59 Faks: 0 212 336 53 92-93 Ankara Reklam Tel: 0 312 207 00 72-73 capital@doganburda.com Maya Akar Center, Kat: 7 Büyükdere Cad. No: 100-102 34394 Esentepe/FSTANBUL 223_224_225_226_CP_03 2/24/12 5:35 PM Page 3 ŞEHİRLERDE YAŞAM KALİTESİ SmartS enior proj esi Vericilerden (sol altta), tansiyon okuyuculara ve Med-I-Box’dan (yukarıda) bu sistemin web sitesi ile akıllı telefonlara kadar SmartSenior bileşenlerinin tümünün kusursuz bir şekilde etkileşime girebilmeleri gerekir. Gelecek için akıllı çözümler Ağlarla birbirine bağlı, aktif ve mobil! SmartSenior projesi hayata geçtiğinde, yaşlıların yaşam kalitesindeki iyileşme işte bu kelimelerle tanımlanacak. Geniş bir yelpazeye yayılan kişiselleştirilmiş tıbbi hizmetler ve iletişim için sağlam bir zemin kuracak olan projenin saha testleri, 2012 yılında Potsdam’da başlayacak. H elga Hohmann uyandıktan hemen sonra televizyonunu açar. Ekranda kendi kullanıcı adı göründükten sonra, 72 yaşındaki Helga, kullanıcı şifresini girer. Ardından ekranda “iletişim“, “sağlık“, “destek“, “ev“ ve “takvim“ yazan simgeler belirir. Helga kendisine o gün için yaptığı programı görmek için “takvim“ simgesine tıklar. Saat 11’de doktorla randevusu, 3’te fizik terapisi ve 6’da da bir arkadaşıyla randevusu vardır. Ancak söz konusu randevuların hepsi içinde işitsel görsel bir iletişim sisteminin olduğu kendi televizyonunun hizmet portalı aracılığıyla sanal olarak gerçekleşeceğinden konforlu dairesinden dışarı çıkmasına hiç gerek yoktur. İşte gelecekte, yaşlı yurttaşlar için uzun dönemler boyunca bağımsız, sağlıklı ve mobil olmalarını sağlayacak ortam destekli yaşam (AAL) sistemleriyle dolu bir dünyada yaşamak böyle bir şey olacak. Demografik gelişmeler artık bir şeyler yapılmasının şart olduğunu söylüyor. Örneğin, Almanya’da 2035 yılına gelindiğinde her üç kişiden biri 60 yaşın üzerinde olacak. Bu gibi gelişmelere bir tepki olarak “SmartSenior (AkıllıYaşlı)” denilen bir araştırma projesi ile Deutsche Telekom Laboratories’in (T-Labs) denetiminde 28 endüstriyel firma ile araştırma organizasyonu bir araya getirildi. Katılımcı şirketler arasında Siemens, BMW, Alcatel Lucent, Berlin’deki Charité Üniversitesi Hastanesi, Alman Suni Zeka Araştırma Merkezi, Berlin Teknik Üniversitesi (TU) ve Potsdam’daki GEWOBA gayrimenkul yönetim şirketi var. Alman Eğitim ve Araştırma Bakanlığı projenin fonlanması için 24 milyon Euro’luk ödenek ayırdı ve 5 milyon Euro’su Siemens’den olmak üzere endüstriyel şirketler de ekstra 17 milyon Euro’luk katkıda bulunuyor. 2009 yılında başlatılan bu projede, içinde acil durum destek hizmetlerinin, ev içi güvenlik çözümlerinin, sosyal paylaşım sistemlerinin ve uzaktan tedavi hizmet merkezlerinin olduğu, bilgi ve iletişim teknolojileri ile hizmetlerini birbirleriyle entegre etmek üzere geliştirilecek inovasyonlar için 9 alt proje bulunuyor. Burada en büyük çaba ise televizyonlardan akıllı telefonlara ve ev içi elektrikli aletlerden arabalara kadar çeşitli cihazların standartlaştırılması ve entegre edilmesinde yatıyor. T-Labs’de araştırma & inovasyon direktörü ve SmartSenior konsorsiyomunun Genel Koordinatörü olan Michael Balasch, “Bu kadar çok sayıda hizmeti tek bir platformda entegre etme kapsamı ve hedefiyle SmartSenior bugün Avrupa’nın lider projesi” diyor. Gelecek&Trendler 3 223_224_225_226_CP_03 2/24/12 5:35 PM Page 4 4 ŞEHİRLERDE YAŞAM KALİTESİ Yaşlılarla saha testi. 2012 ilkbahar aylarında başlatılacak 3 aylık bir saha testiyle tüm bu teknolojilerin birbirleriyle uyumlu çalışıp çalışmayacakları ve kullanıcılar tarafından kabul görüp görmeyecekleri anlaşılacak. Bu amaçla Potsdam’daki 35 mevcut daireye yüksek hızlı internet bağlantısı ile AAL Home Gateway denilen bir veri merkezi ve çeşitli oda sensörleri kurulacak. Burada ikamet edeceklerin hepsi 50 yaş ve üzeri olacak. Potsdam’daki test amaçlı örnek bir dairenin oturma odasında SmartSenior arayüzünü gösteren bir düz ekran televizyon aracılığıyla yüksek çözünürlüklü işitsel görsel iletişim için bir modem, bir kamera ve uzaktan kumandalı bir telefon olacak. Pencere çerçevelerindeki sensörler, pencerelerin açık veya kapalı olup olmadıklarını kaydederken tavandaki avuç içi büyüklüğündeki sensörler de ısı, aydınlanma koşulları ve olası gaz kaçaklarıyla ilgili bilgiler toplayacak. Bu SmartSe nior projesi kininin telefonla aranması için bir destek merkezine sinyal gönderiyor. Eğer destek merkezi telefonla ulaşamıyorsa derhal acil kurtarma merkezine haber veriyor. Balacsch’ın “Yaşlı vatandaşlarımızın her birinin özellikleri birbirinden farklı” diyerek dikkat çektiği üzere, sistemin ve çözümlerin kişiselleştirme olanakları ile çözümlerin modüler doğası çok önemli. Bazı yaşlı insanların hareket kabiliyeti diğerlerine kıyasla daha fazla ve bu platformdan kendi aileleri ve arkadaşlarıyla olan ilişkilerini yürütmekte faydalanır ve hayatlarını kolaylaştırmak için de konfor hizmetlerini kullanırlar. Diğerleri ise düşmelere karşı aşırı duyarlı ya da inme gelme tehlikesiyle yaşamaktadır. Bu yüzden bu saha testinde ayrıca düşmeleri önleyici bir etkileşimli eğitmen de olacak. Hatta ileride hastanelerin veya acil durum hizmetleri çalışanlarının, onlar daha olay yerine varmadan önce neler olup bittiği hakkında fi- aracılığıyla bir ağ çerçevesinde birbirine bağlanması planlanıyor. Acil durumlara erişebilmek, belirli programı olan konsültasyonları yapmak ve etkileşimli eğitim oturumları gerçekleştirmek için onlara sabit veya mobil iletişim cihazlarıyla ulaşılabilecek ve örneğin bir düşme ya da inme sonrası fiziksel rehabilitasyon dönemleri boyunca izlenebilecekler. Bu senaryolarda kullanıcıların endişeleri de dikkate alınacak. Örneğin bazı insanlar teknolojiyi kullanmaktan korkabilir ya da izlenmekten hoşlanmayabilir. SmartSenior cihazları bu gibi korkuları ve endişeleri yenmek için kullanıcıların normal yaşam koşullarına birebir uyacak şekilde tasarlanmış. Tek bir ev sakini veya ziyaretçi bile ilk bakışta bir dairenin teknik destek sistemleriyle donatılmış olduğunu anlayamaz. Örneğin modem, bir video kaydedicisine benzeyen gayrıtıbbi bir iletişim bileşenidir. Pen- ECG Shirt gibi çözümler sayesinde yaşlılar kendi yaşamsal sinyallerini okuyabiliyor ve bunları SmartSenior platformu aracılığıyla doğrudan bir doktora gönderebiliyor. sensörlerden çoğu birbirinden bağımsız çalışacak ve topladıkları verileri Gateway’e gönderecek. TU Berlin’den Karsten Raddatz, “Bu sistemin sensör verileri temelinde bir ev sakininin günlük yaptığı rutin işleri öğrenmesi sadece bir haftasını alıyor” diyor. Eğer ev sakini kapalı tutulması gereken bir pencereyi açık bırakarak evi terketmişse kendisine derhal akıllı cep telefonundan bir mesaj gönderiliyor. Yaşlı insanların hareketleri hakkındaki veriler de çok değerli. Şöyle bir senaryoyu ele alalım: Bir ev sakini alışkanlıkları gereği her gece saat 2 ile 3 arasında tuvalete kalkıyor ancak beklendiği üzere aradan 10 dakika geçmiş olmasına rağmen yatak odasına geri dönmüyor. Sistem bu noktada anında devreye girerek bu anormalliği kaydediyor ve yaşlı ev sa- kir sahibi olmaları mümkün olabilecek. Elbette bunun için kullanıcının böylesi bir müdahaleye izin vermiş olması gerekiyor. Bu arada Siemens şu sıralar kullanıcısının hareketlerini ve yaşamsal verilerini kaydeden ve ardından bu bilgileri AAL Home Gateway’e gönderen bir kol saati üzerinde de çalışıyor. Esnek kullanım alanları. TU Berlin’de ve T-Lab Kalite ve Kullanılabilirlik laboratuvarında çalışan Stefan Göllner, “Biz burada tıbbi, kullanıcı dostu ve bireysel hedefleri bir araya getiren farklı senaryolarla ortaya çıktık“ diyor. Bu platformdaki kullanıcı grupları, yaşlılar ve aileleri, doktorlar, acil durum teknisyenleri, fizik terapistleri ve diğer hizmet tedarikçilerinden oluşuyor. Tüm bu potansiyel kullanıcıların, SmartSenior Service portalı cere pervazlarındaki ve tavandaki sensörler ise duman ve hırsız alarmlarıyla aynı boyutta ve benzer görünümde cihazlardır ve AAL Home Gateway ile Med-I Box tıbbi iletişim birimi de evin herhangi bir yerine kurulabilir. Ancak bu saha testi yasal zorunluluklar yüzünden ne yazık ki katılımcılara gerçek tıbbi hizmetler sunamayacak. Bu yüzden de acil durumlar, destek sistemlerinin ne kadar iyi çalıştıklarını ve kullanıcıların birbirleriyle nasıl etkileşime girdiklerini test etmek amacıyla gerçekten değil ama canlandırmalar aracılığıyla suni olarak yaratılacak. Helga Hohmann da SmartSenior senaryosu için yaratılmış kurgusal karakterlerden biri. O birkaç kalça kemiği ameliyatı olmuş ve doktora gitmek için toplu taşımayı kullanan biri ancak aynı zamanda doktoruyla buluşmak 223_224_225_226_CP_03 2/24/12 5:35 PM için mümkün olduğunca az sıkıntıya girmek istiyor. Bu yüzden senaryoda onun şahsi hasta dosyası sabahları saat 11’den hemen sonra SmartSenior platformunun TV ekranındaki “Health“ simgesinin tıklanmasıyla otomatik olarak gönderiliyor. O, bileğindeki kol saatinin, nabız oksimetresinin ve harici cihazların sensörleriyle ölçülen ve sisteme gönderilen yaşamsal sinyalleri kontrol ediyor. Şimdiyse, “Tele-ziyaret“ işitsel görsel bağlantısını başlatacak uzaktan kumandasını kullanabilir. Kısa bir süre sonra teletedavi merkezinde bir doktor asistanı tarafından karşılanacak ve ardından kendi doktoruna yönlendirilecek. Göllner, “Burada kullanıcının etkileşim bileşenlerini kavrayabilmesi ve onları TV ile akıllı telefon gibi mobil terminaller üzerinde ustalıkla kullanabiliyor olması çok önemli“ diyor. Berlin’deki Charité Hospital’in Teletedavi Merkezi’nin (TMCC) Başkanı Dr. Martin Schultz, “Bir teletedavi merkezine gitmek tıp- Page 5 Daha etkili hizmet. Bu projenin bir çağrı merkezi gibi faaliyet göstererek gelen çağrıları önceliklendiren ve yönlendiren teletedavi hizmet merkezini, TMCC geliştiriyor. Burada her biri kendi uzmanlık alanına sahip çeşitli hizmet seviyeleri var. İlk seviyede hastabakıcılar, hemşireler ve acil durum tıp teknisyenleri bulunuyor. Schultz, “Onlar birer tıbbi ajan gibi çalışıyor ve uygun bir şekilde iletişim kurabilmeleri için eğitilmeleri gerekiyor” diyor. İkinci seviyede çabucak tepki verebilen ve bolca bulunan doktorlar ile her zaman el altında olmayabilen uzmanlar var. Teletedavi kadrosunun üyeleri yüksek çözünürlüklü işitsel görsel sistemleri olan bilgisayar ekranlarında çalışıyor. Schultz, “Bir hastasıyla gerçekten yüzyüze gelen bir doktorun elle yapılan bir muayene ile veya kokular gibi algılamalar aracılığıyla söylenmeyen bilgilere erişebileceği aşikar” diyor ve ekliyor: “Ancak bu bilgilerden bazıları aynı zamanda aile temi geliştirmek üzerinde çalışıyor. Bu senaryoda acil duruş asistanı otomatikman aracın kontrolünü devralacak, aracın dörtlülerini yakacak ve arabayı güvenli bir şekilde park edecek. Bu birim ayrıca sensör teknolojisinden radarlar, lazer tarayıcılar ve kameralarda da faydalanarak diğer araçların ve yayaların konumlarını da belirleyecek ve aynı zamanda gerekli tıbbi verilerle aracın tam olarak konumunu en yakın acil kurtarma merkezine gönderecek. Çok yönlü hedef grup. Charité Hospital Geriyatri Araştırmaları Grubu Direktör Yardımcısı Dr. Mehmet Gövercin, “SmartSenior hedef grubunun içinde her yaştan yaşlı insan bulunuyor” diyor. Gövercin bu hedef grubun özellikle akıllı ve inovasyoncu çözümlere ihtiyacı olduğuna inanıyor. “Bu yaşlı insanlara kendilerine özel çözümler sunulması gerekiyor çünkü bu grubun arasında 55 Teletedavi sayesinde doktorların işitsel görsel bir bağlantı aracılığıyla hastalarıyla doğrudan iletişime girerek herhangi bir soruna anında müdahale edebilmeleri sağlanıyor. kı doktora yapılan normal bir ziyaret gibidir” diyor. Bu düzenekte bir hemşire hastanın durumuyla ilgili bilgileri isteyen ve onun elektronik hasta dosyasını hazırlayan bir resepsiyonist gibi davranabilir. Ardından olası hastalıklar, semptomlar ve görülmüş tedavilerle ilgili veriler bir doktor tarafından incelenir. Önceki teşhislerin tümü SmartSenior portalı üzerinden görülebilir. Schultz, “Hasta ve doktor için olan veriler farklı farklı işlenir ve sunulur” diye açıklıyor. Elektronik hasta dosyasının içinde EKG sonuçları, tansiyon verileri, tedaviler gibi gerekli bilgilerin tümü vardır. “Burada herşey otomatik bir teşhis sistemiyle kontrol edilir. Gerektiğinde konsültasyona diğer doktorlar da çağrılabilir ve farklı tedavilerin olası etkileşimleri olup olmadığına karar vermek için tıbbi veri tabanlarına erişilebilir”. üyelerinin mevcudiyeti, bir hemşire veya bir fizik terapisti aracılığıyla da teletedavi merkezinde toplanabilir.” Teletedavi sadece şehirlerde değil, aynı zamanda doktor kıtlığı çekilen kırsal alanlarda yaşayan yaşlı insanlar için de cazip bir seçenek. Acil durum vakalarında insanlar, teletedavi doktorları profesyonel destek hizmetleri gelinceye kadar kendilerine nasıl yardımcı olacaklarını izah edebilir. Oksijen doygunluğu, hareket, kalp ve solunumla ilgili verileri ölçen ve onları gönderen sensörlerle toplanan tıbbi bilgilerin, örneğin otomobil kazalarının önlenmesine yardımcı olmak gibi başka getirileri de var. Örneğin BMW şu aralar kalp krizi yüzünden şuurunu kaybetmiş bir sürücünün içinde olduğu proje senaryolarıyla ilgili acil duruş destek sis- yaşında olmasına rağmen kalp krizi geçirenler olabildiği gibi 80 yaşında olup da maraton koşabilenler bile var” diyor. Gövercin’in grubu düşmeleri ve inmeleri engelleyecek çözümler ve ardından uygulanabilecek rehabilitasyon önlemleri geliştirecek araştırmalar ve uygulamalar arasında bir arayüz oluşturmaya çalışıyor. Bugün Almanya’da bir kalp krizinin ardından gelen etkilerle birlikte yaşayan bir milyondan fazla insan olduğundan bu konu çok önemli. Diğer SmartSenior proje ortakları ise farklı sorunlara çözümler buluyor. Örneğin Vivantes dializden sorumluyken, Berlin Pain Center ile Klinikum Südstadt Rostok hastanesi ise ağrı tedavileri geliştirmek üzerinde çalışıyor. Bir diğer önemli sorun da düşmeler. Almanya’da 65 yaşındaki her üç insandan biri Gelecek&Trendler 5 223_224_225_226_CP_03 2/24/12 5:35 PM Page 6 6 ŞEHİRLERDE YAŞAM KALİTESİ yılda en az bir kere düşerek kendisine zarar verirken, 80 yaşın üzerinde bu oran yüzde 80’lerin üzerine çıkıyor. Geriatric Research Group’a göre, bu gibi düşmelerden kaynaklanan hasarların tedavi maliyetinin Almanya’da yılda 500 milyon Euro’ya ulaştığı tahmin ediliyor. Hastaların motivasyonları azaldığından ve günlük egzersizlerini yapmayı ihmal etmelerinden dolayı hastaneden çıktıktan veya rehabilitasyon döneminden sonra evde işler daha da zorlaşıyor. Gövercin, “Bu insanların uzunca bir süre yoğun egzersizlerini düzenli olarak yapmaları gerekir. Evde kurulu bir etkileşimli eğitim sistemi ile fizik terapistleri yardımıyla kendi egzersizlerini yapmaları sağlanabilir“ diyor. Zaten saha araştırmasında etkileşimli bir eğitmenin test edilmesinin nedeni de bu. Gövercin kendi günlük deneyimlerinden, yaşlıların ancak onların faydasını görüp anladıktan sonra bilgisayarlar ve iletişim teknolojilerini kullanmaktan hoşlanmaya başladıklarını iyi biliyor. “Yaşlı insanlarda aslında bir teknoloji korkusu var“ diyor. Burada ağır basan hedef, aslında yaşlılar için yaşam kalitesini sürekli artırmak ve kendi başlarına yetmelerini sağlamak. Ancak bu proje aynı zamanda sağlık sigortası şirketlerinin sırtlarındaki yükü azaltacak şekilde hastanede yatma süreleriyle ilgili maliyetleri azaltmaya da odaklanıyor. Bu amaçla SmartSenior bu hedeflerden bazılarına hangi dereceye kadar gerçekten ulaşılabileceğini anlamamızı sağlayacak. Balasch projenin 3 aylık saha testinin, kendi sistem bileşenleriyle sistemin genel olarak yaşlı yurttaşlar tarafından kabul görmesi arasındaki etkileşimle ilgili yığınla yepyeni bilgi sağlayacağından çok emin. Bu araştırma projesinin 2012 yılında başlamasına karar verilmiş olmasına rağmen proje ortakları halen sayısız meydan okumayla yüzleşmeye devam ediyor. Öncelikle kendini ispatlamış çözümleri piyasaya sürülebilir ürünler haline getirmeleri gerekiyor. Üstelik acil duruş asistanıyla tıbbi ve gayritıbbi ürünler arasındaki etkileşimle ilgili yasal mevzuat da henüz net değil. Son olarak sağlık sigortacıları da sadece etkinliği ispatlanmış tıbbi hizmetlere ödeme yapmaya gönüllü ama teletedavi için ortada henüz belirli bir ücretlendirme skalası yok. Evelyn Runge M arcus Zwick, kendisini neşeli hissediyor. Cuma öğleden sonra geç vakit ve haftalık iş bitmiş durumda. Siemens’te bir yönetici olan Zwick, Münih banliyölerinden birinde olan evine yeni vardı. Bu akşam bir futbol maçına gitmeye hazırlanıyor; öğle yemeği arasında internete girdi ve maç için bir bilet satın aldı. Akıllı telefonuna göz atınca, başlangıç düdüğünü kaçırmamak için yarım saat içinde çıkması gerektiğini gördü. Stadyuma giden yolda trafik hala düzgün biçimde akıyordu. Trafik yoğunlaştıkça akıllı telefonu ona şehirde yol gösteriyordu. Oyunun başlamasına hala 40 dakika vardı. Ön camdaki mobil cihaz, aniden acı bir tonda ses çıkardı. Bir trafik sıkışıklığı konusunda uyaran bu ses, Zwick’e arabasını park edip kendisini maça yetiştirecek bir banliyö trenine binmesini tavsiye ediyordu. Zwick ekrana parmağının ucuyla dokundu, navigasyon sistemi otomatik olarak rotayı değiştirdi ve onu en yakın otoparklı istasyona yönlendirdi. Yolda, akıllı telefondaki yazılım bir bilet satın aldı ve Zwick’in vakit kaybetmemesini, stadyumdaki koltuğuna rahatça oturabilmesini garantiledi. Bu senaryo henüz tam olarak yaşanmıyor olsa da akıllı telefona yüklenecek bir mobilite uygulamasının insanların şehirlerde rahatça ve güvenle seyahat edebilmelerini sağlayacağı gün hızla yaklaşıyor. Marcus Zwick ve Siemens’teki meslektaşları gibi tüm dünyada araştırmacılar ve şirketler çeşitli kentsel ulaşım şekillerini birbiriyle şebekeleme, böylece de akıllı bir biçimde kontrol edebilme çözümleri üzerinde çalışıyor. Gelecekte A noktasından B noktasına çabuk ve etkin bir şekilde ulaşabilmek için insanlar, akıllı sistemlerin kontrol ettiği kentsel labirentler tarafından yönlendirilecek. Sürücüler ve banliyö yolcuları tek bir ulaşım aracıyla sınırlanmayacak. Bunun yerine farklı ulaşım şekilleri arasında, trafik koşullarına, istenen hedefe ve kişisel tercihlere bağlı olarak geçiş yapabilecekler. Elektrikli otodan metroya, banliyöden kiralık bisiklete ya da bunların hepsine birden… Bunun için gerekli tekil sistemler şimdiden mevcut. Meydan okuma bunların, daha yetkin kullanım için akıllı biçimde birbiriyle ilişkilendirilmesi. Akıllı, şebekelenmiş ulaşım sistemlerine talep hızla artıyor. Frost & Sullivan’ın yakın tarihli bir araştırmasına göre, 2025’te şehirlerde 4,5 milyar insan yaşıyor olacak. Bu rakam bugünkünden bir milyar daha fazla ve dünya Harekette esneklik Gelecekte şebekelenmiş ulaşım sistemleri ve en hızlı bağlantılarla en güncel bilgiler, şehir sakinlerine gidecekleri yere artan trafik yoğunluğuna rağmen kolaylıkla gitme imkanı tanıyacak. Otomobil 2050 yılında hala bizimle birlikte olacak ama sadece birçok ulaşım şeklinden birisi olarak… nüfusunun yüzde 60’ına eşit. Dünya genelinde, Almanya’nın Ruhr bölgesinin olduğu gibi son derece sıkı kentsel şebekelere sahip birleşik kentlerin yanı sıra, nüfusu 10 milyonun üzerinde olan 30 tane mega kent var. Birçok mega kent ve birleşik kent halen kronik trafik sıkışıklığı, park sorunu ve hava kirliliğinden şikayet ediyor. Otomobiller artık statü sembolü değil. Çoğu şehirde hayatı cazip kılmaya devam edebilmek için, belediyelerdeki karar alıcılar yeni çözümler için mobilite tedarikçileriyle birlikte çalışıyor. Örneğin, Brüksel merkezli Uluslararası Toplu Taşımacılık Derneği (UITP) Genel Sekreteri Hans Rat, yerel toplu taşımacılığın bu gelişmelerde belirleyici bir rol oynayacağı konusunda emin. Ortadoğu’daki mega kentler de bu olguyu kabul etmiş bulunuyor. Dubai’deki planlamacılar ulaşım sistemlerinin entegrasyonuna en büyük önceliği veriyor. Bu şehirde halen 227_228_229_230_CP_03 2/24/12 5:33 PM Page 7 Şebekelenmiş mobilite Otobüslerden kiralık bisikletlere ve elektrikli araçlara kadar, ulaşım biçimleri, Siemens’in mobilite uygulaması ve çok dokunuşlu bir masa sayesinde entegre ulaşım sistemlerine dönüşüyor. metro hatları, otobüsler ve deniz ulaşımını birbirine bağlayan multimodel bağlantı istasyonlarının sayısı giderek artıyor. Mekik otobüs servisleri her metro istasyonunda mevcut. Merkezden uzak istasyonlarda bile! Ücretler “akıllı kart” ya da bir akıllı telefon bileti uygulaması aracılığıyla ödenebiliyor. Bu da insanların ulaşım araçlarını değiştirmesini kolaylaştırıyor. Yolcular sabit bir ücret yerine gittikleri mesafe kadar ödüyor ve otopark için de akıllı teknolojiyi kullanabiliyor. Almanya’da bulunan Bergisch Gladbach Uygulamalı Bilimler Üniversitesi’nde profesör olan Stefan Bratzel’e göre, otobüsler ve raylı sistemler, büyük şehirlerdeki genç insanlar otomobilden uzaklaştıkça, giderek daha fazla tercih edilen ulaşım biçimleri haline geliyor. “Gençler ve Otomobil 2010” adlı bir araştırmada Bratzel ve ekibi 18 ila 25 yaş arasında bin 100 kişiyle görüştü. Sonuçlar bu grubun otomobili artık hiçbir şekilde statü sembolü olarak görmediğini ortaya koydu. Ayrıca Bremen’de yaşayan Prof. Peter Kruse’un 2000 yılı ortalarından bu yana yaptığı araştırmalar da bu trendi doğruluyor. Kruse, “Mobilite özgürlük anlamına geliyordu ve bir ayrıcalık olarak kabul ediliyordu. Bugün özgürlük otomobilden ziyade cep telefonuyla ifade ediliyor” diyor. Kişisel bağımsızlığın sembolü ve arzu nesnesi, mobilite fonksiyonu için giderek daha pratik bir araç haline geliyor. Birçok tüketici bilinçaltında otomobilin birçok ulaşım şeklinden sadece birisi olduğunu düşünüyor. Almanya-Karlsruhe’de bulunan Fraunhofer İnovasyon Araştırma ve Sistemleri Enstitüsü’ndeki araştırmacılar da aynı bulguyu bildiriyor. “Almanya’da Sürdürülebilir Ulaşım Vizyonu” adlı araştırmalarında, 2050 itibarıyla büyükşehirlerde 4 kişiden sadece birinin arabası olacağını öngörüyor. Araştırmacılar, “Bisikletler ve son derece verimli, hafif elektrikli araçlar şehir sakinlerinin yeni statü sembolleri oldu” diyor. Bir hizmet olarak mobilite. BMW ve Daimler gibi oto üreticileri bir süredir müşterilerinin mobilite bağlamında değişen arzularını yakalamaya çalışıyor. Gelecekte tüketiciler sadece otomobil değil, her şeyin üzerinde mobilite satın almayı isteyecek. Şehirlerde elektrikli araçlar için oto paylaşım önerilerine ilave olarak, bu tür şirketler toplu taşıma sistemlerine bağlantı üzerine odaklanıyor. Örneğin BMW park et + devam et seçeneklerini park alanlarını daha iyi gösteren işaretlerle ve online olarak elverişli park yerini ve gelecek tren seferlerini duyuran bilgi iletmek gibi araçlarla daha cazip hale getirmeye çalışıyor. Daimler; Ulm, Hamburg, Austin ve Vancouver şehirlerinde akıllı otolarının kiralanmasına ek olarak sadece “car2go” hizmeti vermekle kalmıyor, aynı zamanda yolcuları ve sürücüleri akıllı telefonlar ya da bilgisayarlar aracılığıyla gerçek zamanlı olarak bir araya getiren yeni bir tip sürüş paylaşımı hizmetini sunuyor. Bu da ilk kez kısa yolculuklar için süGelecek&Trendler 7 227_228_229_230_CP_03 2/24/12 5:33 PM Page 8 8 ŞEHİRLERDE YAŞAM KALİTESİ rüş paylaşımının düzenlenmesini mümkün kılıyor. Böylece trafik sıkışıklığının azaltılması öngörülüyor. Daimler’de Strategy, Alliances & Business Innovation’ın Başkan Yardımcısı Dr. Martin Zimmermann, “Geriye sadece tüm toplu taşıma hizmetlerini maksimum verimlilik elde edecek şekilde birbirine bağlamak kalıyor” diyor. Bunun multimodal ulaşımı büyük ölçüde cazip kılacağına inanıyor. Bu süreç şimdiden başlamış durumda. Mobil internetin yaygınlaşması şehirlerde daha verimli şebekelenmiş ulaşım için inanılmaz potansiyel sunuyor. Zwick, “Mobil iletişim teknolojisi, trafik kontrol sistemlerinin daha hızlı tepki vermesini sağlayan, ‘arabadan-altyapıya iletişim’ denilen kavramın anlaşılmasını kolaylaştırıyor” diyor. Siemens’in mobilite uzmanlarının sadece kaç aracın geçtiğini değil, araçların hızını da ölçen akıllı bir trafik lambası kontrol sistemi çözümünü henüz tamamladıkları Houston’da bu kavram şekillenmeye başladı bile. Sistem trafik lambası zamanlamasını yaklaşan araç Şebekelenmiş mobilite Bisikletler ve son derece verimli, hafif elektrikli araçlar, şehir sakinlerinin yeni statü sembolleri olmuş durumda. sayısına göre dinamik olarak kendisi belirliyor. Trafiğin daha düzgün akışını sağlamak için yeni teknoloji, otobüslerin saatlerine uymalarını da sağlıyor. Eğer bir otobüs gecikmişse altyapı, kayıp zamanı telafi için yol üzerindeki lambaları yeşile çeviriyor. Çok dokunuşlu ekran. Akıllı altyapıların unsurları giderek daha da akıllı hale geliyor ama bu yeterli değil. Zwick, “Trafik sistemlerinden gelen bilgi hala derlenip toparlanmaya ihtiyaç duyuyor ancak bundan sonra trafik akışını kontrol ve optimize etmede kullanılabiliyor” diyor. Siemens dünya genelinde sadece trafik altyapısı –trafik lambaları ve trafik yönetim sistemleri de dahil- komponentleri tedarik et- mekle kalmıyor, aynı zamanda ilgili verileri toplayan ve bunları yeni bir hizmet olarak kullanıma sokan trafik kontrol sistemleri ve bilgi teknolojisi çözümleriyle ilgili donanım ve yazılım da sunuyor. Örneğin, Erlangen ve Münih’te ofisleri bulunan ve Zwick ile bir meslektaşının liderliğindeki Siemens Innovative Mobility Solutions Unit, büyük şehirlerde giderek artan bilgiyi trafik kontrol merkezi personelinin bir bakışta görmesini sağlayan kocaman bir çok dokunuşlu ekran geliştirdi. Çok dokunuşlu ekran tekil trafik ve bilgi sistemlerinden gelen verileri derliyor ve bunları ekip için görsel hale getiriyor. Aynı zamanda farklı sorumluluk alanlarındaki personel arasında etkileşimi de basitleştiriyor. Yollara zum yapmak, bariyerleri kontrol etmek ya da paylaşılan tek bir yüzey üzerinde veri birimlerini ilişkilendirmek, bunların hepsi, tıpkı tablet bilgisayarlarda olduğu gibi, tek bir parmak dokunuşuyla yapılabiliyor. Zwick “Tüm faaliyetler görüntülenebiliyor ve herkes için şeffaf durumda” diyor. Henüz prototip aşamasında olan ekranla gelecekte nelerin olabileceğinin gösterilebilmesi amaçlanıyor. Üstelik, hareket halindeki personel için bilgi mobil cihazlara aktarılabiliyor. Böylece onlar da karar alma sürecine katılabiliyor. Tepki sürelerin hızlanmasına ilave olarak, bu aynı zamanda koordinasyonu daha kesin ve güvenli kılıyor. Yani otobüsler ve trenler daha dakik olacak ve bağlantı noktalarında bekleme süreleri kısalacak. Bu bilginin çoğu elbette halkla da paylaşılacak. Akıllı cihazlar insanlara yol durumu güncellemelerini bildirecek ve anında alternatif yollara yönelmesini sağlayabilecek. Tıpkı Zwick’in futbol maçından sonra arkadaşlarıyla şehirde buluşma ayarlarken yaptığı gibi. Akıllı telefonuna bir göz attığında arkadaşlarının bir et lokantasında olduğunu görebilir. Bu mükemmel. Artık o da güzel bir yemek için hazır. Bir mobilite uygulaması ona metroyla 30 dakikada lokantada olabileceğini gösterir. Arkadaşlarını bekletmek istemediği için, menüye bakar ve sipariş verir. Hans Schürmann 227_228_229_230_CP_03 2/24/12 5:33 PM Page 9 Araç konseptleri Avenio ve Inspiro geniş bir ekipman varyasyonlarını mümkün kılan platform tasarımları kullanıyor. Siemens bu alanda, Oslo metrosunda edindikleri dahil, çok uzun yıllara dayanan bir tecrübeye sahip. Kendi treninizi yapın! Metro ve tramvaylar kentsel trafik sıkışıklığının azaltılmasında çok önemli bir rol oynuyor. Ancak sanayileşmiş ülke şehirlerinde tipik olarak rastlanan kitlesel transit sistemlerinin optimize edilmesi güç. Siemens’in geliştirdiği yeni bir platform konsepti, esnek ve ekonomik bir çözüm sunuyor. G iderek artan sayıda insan metropollere taşındıkça, mevcut transit sistemlerin sınırları test ediliyor. Dünyadaki şehirler bu sorunu farklı biçimlerde ele alıyor. Örneğin Çin, kamu ulaşımında büyük bir genişleme için yatırım yapıyor. Devasa projeler çok sayıda ürünün imalatını mümkün kılıyor, standardizasyon ve maliyet indirimleri sağlıyor. Metro ve tramvay şebekelerinin bazı durumlarda iyice yaşlandığı birçok Avrupa şehrinde ise tablo farklı. Bu sistemlerin çoğu zaman içerisinde genişletmeler ve yenilemeden mahrum kaldı. Sonuçta maliyet kısıtlama standardizasyonlarının optimizasyonu için çok az imkan veren karmakarışık sistemler olarak ortaya çıktı. Erlangen’deki Siemens Mobility’de tramvay ürünleri müdürü olan Matthias Hofmann, “Her tramvay sistemi kendi kavisi, eğimi, rayları ve her şeyin üzerinde kalitesiyle emsalsizdir” diyor. Tramvay tarihi uzun olan şehirler, örneğin, keskin kavislere ve köhne bir ray malzemesine sahiptir. Hoffman, “Eğer bir tramvay yola mükemmel şekilde uygunlaştırılmamışsa, bazı kavislerde inanılmaz bir zorlanma söz konusu olabilir. Yol ve araçtaki yıpranma da buna uygun olarak yüksek olur; bazı dö- nüşlerde yolcuların koltuklarından fırladığı vakalar biliyoruz“ diye ekliyor. Esnekliğe odaklanmak. Siemens mühendisleri bu sorunun varlığına dayanarak Avenio adı verilen bir tramvay geliştirdi. Uzun bir araç gövdesi tarafından zorlanan katı bir şase yerine, ki geçmişte yaygın yaklaşım buydu, bu tramvayda vagonları merkezi bir konumda her bir modülün altında dönebilme özelliğine sahip. Basit bir ilke, ancak güçlerin simetrik dağılımı ve tramvay kavşaklarındaki streste büyük bir azalma sağlamak gibi büyük sonuçlar sağlıyor. Avenio’nun eski, köhnemiş ray sistemlerinde bile esnek olarak devreye alınabilecek olmasının nedeni de bu. Hofmann şu örneği veriyor: “Eski yollarıyla, büklümlü raylarıyla Budapeşte’de, tekerlek gruplarında aşırı tork yaratmadan, bir tramvayı 500 bin kilometre çalıştırdık. Tekerleklerdeki yıpranma ve hırpalanma, Batı Avrupa’da bakımı iyi yapılan tramvay sistemlerindeki çağdaş araçların kullandığı tasarımlara göre üçte bir daha azdı. Buradaki hoş bir yan etki de, azaltılan yıpranmanın yolculara daha rahat bir seyahat imkanı sağlaması. Seyahat daha düzgün ve sakin geçme eğiliminde, yolcular aniden bir tarafa yatmak, dönüşlerde de cayırtı ve gürültü dinlemek zorunda kalmıyor.” Avenia aynı zamanda yolcuların kendilerinin belirleyebileceği esnek en ve boy imkanı sunuyor ve sofistike düşük zemin teknolojisini kullanıyor. Tekerlekler vagon alt düzeninin iki yanına konulduğu ve bakım için kolaylıkla erişilebilir olduğu için, tekerlekler arasındaki boşluk kullanılabiliyor. Buna bağlı olarak Avenio’da zemin düşük olabilmekte çünkü ray yatağının sadece birkaç santim üzerinde bulunuyor. Büyük çiftli kapılarıyla birlikte bu durum, örneğin tekerlekli sandalyeli olan ya da bebek arabalı yolculara tramvayı rahatlıkla kullanabilme imkanı sağlıyor. Avenio’yu ömür boyu düşük maliyetle tam bir kullanıcı dostu yapan diğer noktalar da, araç durana kadar çalışan elektrik fren sistemi, önceki modellerde bulunmayan bir avantaj, tren beklemedeyken kendisini kapatan yardımcı komponentler, akıllı bir enerji yönetim sistemi ve neredeyse yüzde 90 geri dönüşüm oranı olarak sıralanabilir. Siemens Mobility’deki metro uzmanları farklı ulaşım altyapılarıyla ilişkili belirsizlikler Gelecek&Trendler 9 227_228_229_230_CP_03 2/24/12 5:33 PM Page 10 10 ŞEHİRLERDE YAŞAM KALİTESİ hakkında fazlasıyla bilgi sahibi. Gerçi bu alanda, ray kalitesindeki farklılıklar en az meydan okuyanı. Siemens’in Viyana’daki Metro-Sektörü Birimi’nin başında bulunan Sandra GottKarlbauer, “Dünyanın ilk metrosu 1863’te Londra’da hizmete girdiğinden bu yana, özellikle Batı Avrupa’da bir dizi tam teçhizatlı tren geliştirildi ve bunların hepsi de yükseklik, uzunluk, genişlik ve teknik ekipman bakamından farklı oldu” diyor. Yani geçmişte, sipariş edilen herhangi bir tren ilgili ray ağının özelliklerine uygun yapılmalıydı. Standardize edilmiş trenlerle kıyaslandığında bu durum uzun geliştirme süreleri ve –özellikle de küçük sipariş partilerinde- yüksek maliyetler anlamına geliyor. “Metro segmentinde global olarak iş yapmaya devam edebilmemiz için, özel sipariş araçların maliyetini kaliteden taviz vermeksizin dramatik biçimde düşürmek zorundayız” diyor Gott-Karlbauer. Çözüm, inşa bloku yaklaşımına dayalı bir araç olan Inspiro metro platformu olarak ortaya çıktı. Viyana’daki Siemens Mobility’nin Inspiro platformu yöneticisi Werner Chelmar, “Müşteriler kendi metrolarıyla standardize edilmiş, prefabrike modülleri bir araya getirebilirler” açıklamasında bulunuyor ve ekliyor: “Bu, maliyet faydası getiriyor. Müşterilerin ihtiyaçlarını uygun ürünlerle karşılayabiliriz ama inşa bloğu yaklaşımımız sayesinde bunları sıfırdan geliştirmek zorunda kalmıyoruz.” Platform esas olarak oto endüstrisi konfigüratörüyle aynı. Temel fark, bizim durumumuzda müşterinin daha fazla seçim şansı olması. Örneğin Inspiro’nun temel aracı, 6 seksiyonlu (vagonlu) bir birim. Farklı motorizasyon derecelerine ve özelliklerine sahip 3 ile 8 vagonluk konfigürasyonlar da mümkün. “Trenler gerekliliklere göre bir araya getirilebilir. Bu da her müşteri için cazip bir satın alma fiyatı anlamına gelir. Bu bağlamda stan- Araç konsep tleri dardizasyon ile müşteriye özel üretim arasındaki uçurumu kapattık” diye ekliyor Chelmar. Ölçek ekonomisi ve daha düşük geliştirme maliyetleri nedeniyle de riskler daha küçük, başarısızlık oranı daha düşük ve operatörlerin bakım ve onarım maliyetleri daha az olacaktır. Fren enerjisini geri kazanmak ve sürücüsüz operasyon seçeneği gibi teknik iyileştirmeler de söz konusu. Gott-Karlbauer, “Inspiro’nun geliştirilmesinde Oslo’daki metrolarda ve Nuremberg’deki sürücüsüz metrolardaki tecrübelerimizden faydalanıldı” diyor. Inspiro’yu halen mevcut en hafif metro kılan alüminyum konstrüksiyon aynı zamanda garanti edilen yüzde 95 geri dönüşüm oranı trene verimlilik şampiyonu sıfatını kazandırıyor. Ama yolları kullanarak trenlere ulaşan kullanıcılar için bu tek başına yeterli değil. Düzgün işleyen ulaşım bağlantıları, trenler arasında mümkün olan en kısa mesafe, estetik tercihler ve hepsinin üzerinde yolcu konforu hayati önem taşıyor. Siemens bu amaç- la, Inspiro’nun dış görünüşünün yanı sıra iç dekorasyonunu da kavramsallaştırmak için BMW Designworks USA’dan ürün tasarımcılarını işe aldı. Sonuç: Büyük, davetkar girişler yolcuların trene rahatça binmesini sağlıyor, LED ışıklar huzurlu bir görsel ortam sunuyor ve geniş koridorlar bir ferahlık duygusu veriyor. Geliştiricileri gerçekten terleten bir tasarım spesifikasyonu, yolcu kompartımanının elektrik kablolarından tamamen arındırılması oldu. Bu güçlük birkaç teknik hileyle aşıldı. Tasarımcılar aynı zamanda ekranlar, kameralar ve yanmaz sensörler gibi, yolcuları güvende hissettiren kabin içi bilgilendirmeye de çok dikkat etti. Tren pazar başarısını açık bir biçimde elde etme yolunda. Münih Inspiro komponentlerine sahip 21 tren sipariş etti ve Avrupa’nın en hızlı büyüyen şehirlerinden biri olan Varşova, geleceğin ulaşım sistemi oluşturmanın bir parçası olarak 35 adet altı vagonlu treni hizmete aldı. Sebastian Webel Dinamik pazar fiyatlandırmasına giden hızlı hat Vakit nakittir. Bunu bilen Tel Aviv şehri, Ocak 2011’de, yolun hiçbir şekilde tıkanmayacağı garantisiyle özel bir trafik hattı devreye aldı. Yapacağınız tek şey, para ödemek. Fiyatı piyasa belirliyor. Eğer genel trafik tıkanırsa, “hızlı yol”un fiyatı artıyor. Bu durumda yolcular özel hattan, daha kısa sürede gitmenin maliyetinin buna değeceğini düşünüyor ya da sıkışık bir trafikte ayaklarını dinlendiriyor. Fikir yeni değil. Bu tür özel hatlar ABD’de yıllardır kullanılıyor. Ama jeton paralarının günün saatine göre belirlendiği ve trafik tabelalarında duyurulduğu katı bir sistemin parçası durumundalar. Öte yandan, İsrail’deki ilk hat için Siemens, Münih’teki Teknik Üniversite ile ilk kez, ücretleri trafik hacmine göre dinamik olarak belirleyecek bir yazılım temelli prosedür geliştirmek için birlikte çalıştı. Sistem, ücreti dakika dakika hesaplıyor. Asfalttaki detektörler arabaların sayısını ve hızını gerçek zamanlı olarak ölçüyor. Sonuç şu anda 13 kilometrelik özel hattı şimdilik her gün 6 bin aracın kullandığını gösteriyor. Bu yol sürücüler için daha az stres, çevreye daha az gaz salınımı ve hatta bir ölçüde, normal yolda sıkışık trafikte seyreden sürücülere de rahatlık sağlıyor. AkademiEnerjiVerimliligi_205x275mm_5mm_Tazefikir.pdf 1 24.01.2012 10:14 C M Y Türkiye'nin en büyük 500 sanayi kuruluşu arasında yer alan işletmeler enerji yöneticisi eğitimlerinde Siemens Akademi'ye güveniyor. CM MY CY CMY K Enerjimizi, endüstri için harcıyoruz. Siemens Akademi Siemens Akademi olarak, endüstriyel işletmelerde ve binalarda enerji yönetimi ile ilgili çalışacak profesyoneller için etkin kurslar ve sertifika programları düzenlediğimizi biliyor muydunuz? Siz de, enerji verimliliği alanına, Siemens'in bilgi ve birikimiyle adım atabilirsiniz. Tel. 0216 459 20 34 e-posta: siemensakademi@siemens.com Bugüne kadar, Türkiye'nin en büyük 500 sanayi kuruluşu arasında yer alan işletmelerin, enerji uzmanlarına ve tesis çalışanlarına, "Enerji Verimliliği Kursu", "Enerji Yöneticisi Sertifika Programı" ve "Verimlilik Artırıcı Proje Hazırlama Kursu" vererek, onları sürdürülebilir başarıya yönlendirdik. www.siemensakademi.com