Giriş
Transkript
Giriş
BAHAR 2010 --------DERS-1-------MALİYE POLİTKASINA GİRİŞ MALİYE POLİTİKASI II ESOGU İİBF MALİYE BÖLÜMÜ Yrd.Do.Dr. Murat ASLAN Giriş 1.Bölüm: Ekonomide Kamu Müdahalesi 2.Bölüm: İktisat Politikasının Amacı ve Maliye Politikası Araçları 3.Bölüm: İktisat Politikasında İnce Ayar ve Otomatik İstikrarlandırıcılar 4.Bölüm: İradi Maliye Politikaları 5.Bölüm: Para ve Maliye Politikalarının Etkileşimi ve Politika Karması 6.Bölüm: Bütçe Açıkları, Hazine ve Merkez Bankası 7.Bölüm: Kalkınma ve Maliye Politikası 8.Bölüm: Yapısal Uyum ve Maliye Politikası 9. Bölüm: Maliyesi Politikası ve Gelir Dağılımı 10.Bölüm: Türkiye’de Maliye Politikalarının Gelişimi Giriş: Maliye Politikası Nedir? Maliye Disiplini Alternatif Politikalar ve Fırsat Maliyeti İktisat Disiplini Normatif-Pozitif Bilim Devlet İktisat-Maliye-Hukuk 1.Bölüm: Ekonomide Kamu Müdahalesi 1.1. Neoklasik-Minimalist Kamu Müdahalesi Merkantalism1: 16-19. Yüzyıllar arasındaki dönem. Merkantilizm İthalatı kısıtlayıp, ihracatı teşvik ederek güçlü ve zengin bir devlet inşa etmeyi amaçlayan iktisadî milliyetçiliktir. Millî zenginlik ve gücün, ihracatı yükselterek bunun karşılığında değerli madenler elde etmeye paralel olduğunu iddia eder. 1 http://tr.wikipedia.org/wiki/Merkantilizm 18. yüzyılın sonlarına doğru liberal düşüncenin iyice hakim hale geldiği Merkantilist çağ, Klasik Teori’nin de öncülüğünü yapmış, ulus devletin kurulmasına ön ayak olmuştur. Liberal İktisadi Akım2 İktisadın, bir bilim dalı olma yolunda önemli adımlar atılmasını sağlayan merkantilizm, liberal düşünce sisteminin de kapılarını aralamıştır. Bu geçiş döneminin en önde gelen isimleri; John Locke, Nicholas Burbon, Dudley North, John Law, George Berkeley ve David Hume gibi kişilerdir. Merkantilist sistem, ağırlıklı olarak sanayi üretimine önem verir. Oysaki tarım sektörünü ihmal eder. İşte bu durum karşımıza fizyokrasi fikrinin doğumuna neden olur. 2 http://tr.wikipedia.org/wiki/Merkantilizm Fizyokratlar; François Quesnay tarafından ortaya atılmış ve Doğal düzeni ve doğa kanunlarını ön plana alan bir iktisadi düşünce sistemi. Fizyokratlar diyor ki: Olaylar gidişatına bırakılır ise (müdahale edilmez ise) sistem bir şekilde kendi dengesini bulacaktır. Böylece liberal düşünceye doğru olan eğilim gittikçe artmış ve Adam Smith’in 1776 yılında yayınlanan adlı eseriyle, klasik iktisat düşüncesi ve liberalizm tam anlamıyla başlamıştır. Adam Smith, “Ulusların Zenginliği” (1776): Fizyokratik anlayışın toprağın önemini vurgulayışına karşı çıkıyordu. Smith bunun yerine işgücünün üstünlüğüne inanmaktaydı, ve işçi sınıfının üretimin artmasında etkili olacağını savunuyordu. Thomas Malthus ve David Ricardo gibi ekonomistler Smith'in bugün klasik ekonomi olarak bilinen teorisini rafine etmeye yöneldiler ve bu zamanla modern ekonominin gelişmesini sağladı. Ulusların Zenginliği 'nin ana konularından bir tanesi, serbest piyasanın her ne kadar karmaşık ve denetsiz gözükse de aslında sözde bir "görünmez el" tarafından doğru miktarda ve çeşitlilikte üretim yapmak için yönlendirildiğidir. Smith'e göre iktisadi hayat bireycidir ve bu bireycilik insanların doğal yapısından kaynaklanmaktadır. Kişisel menfaat iktisadi hayat için itici bir güçtür. Kişi en az zahmetle en çok tatmine ulaşmaya çalışacaktır. Smith'e göre fiyatlar denge unsurudur. Smith, arz ve talep eşitliğini otomatik olarak gerçekleştiren fiyat mekanizması üzerinde duracaktır. 1.2. Büyük Buhran ve Keynesyen Yaklaşım Birinci dünya savaşı dünyada pek çok şeyi değiştirmiştir. Savaş sonrası başlayan durgunluk beraberinde kriz ve belirsizlik ortamı meydana getirmiştir. Birinci dünya savaşı öncesinde de dünyada ekonomik krizler meydana gelmiştir. Ancak bu krizlerde devletin ciddi müdahaleleri olmaksızın ekonomiler tekrar normal ekonomik trendlerine geri dönmüşlerdir. 1929 Dünya Ekonomik Bunalımı, özellikle de sanayileşmiş ülkelerde yıkıcı etkiler yaratmıştır. 1929 Dünya Bunalımı nedeniyle dünyada: 50 milyon insanın işsiz kalmış, Yeryüzündeki toplam üretimin %42 oranında ve Dünya ticaretinin de %65 oranında azalmıştır. KEYNES (1936) İkinci Dünya Savaşı"ndan sonraki otuz yıl boyunca kendisini kabul ettiren, hükümetlerin ekonomik bunalımlara çare bulmak üzere piyasaya müdahale etmesi gerektiğini, toplumsal optimumun piyasanın kendi işleyişiyle sağlanamayacağını, klasik paranın miktar terorisinin ve denk bütçe anlayışının terk edilmesi gerektiğini savunan ve makro çözümleme kavramları ve ekonomik politika anlayışları getiren ekonomik okuldur. Tam İstihdam: Klasik ve Neoklasik ekonomistlere göre piyasa sistemine yani rekabete dayanan özel girişimin egemen olduğu sistemde ekonomi tam istihdamdan ayrılırsa da zaman içinde tekrar tam istihdama kavuşacaktır. Keynes ekonominin tam istihdam olmadan da dengede bulunabileceğini göstererek bu anlayıştan ciddi bir kopuş oluşturur. Bu durumda bırakınız yapsınlar politikası kronik büyük işsizliğe yol açacaktır İşsizliği hafifletmek için maliye ve para politikaları uygulanmalıdır. Kısa Dönem Olgusu: Keynes’in modeli devre tahlillerine yer vermez. Statiktir. Cari dönemde uygulanan politikaların uzun dönemde ne gibi etkiler yapacağı ile birincil olarak ilgilenmez. Kısa dönem denge statiğini inceleyen bu modelde örneğin yeni yatırımların sadece harcama etkisi dikkate alınır. Bu yatırımların uzun dönemli etkileri kısmen göz ardı edilir. Toplam Talep Toplam Arzdan Daha Önemlidir: Keynes sistemi efektif talebe miktar teorisi açısından değil, gelir-tüketim açısından bakar. Üretim ve istihdam arz değil, talep tarafından belirlenir. Toplam Talep= Tüketim H+ Yatırım H+Kamu H+ Net İhracat Tüketim (Ct) malları talebi reel gelire Yatırım (It) malları talebi kârlılığa bağlıdır. Tüketim milli gelirle ilişkilidir, fakat tüketim artışı milli gelir artışından az olur; ek tüketimin ek gelire oranı marjinal tüketim eğilimidir. Yatırım ise kâr beklentisi ve kredi faizleriyle ilgilidir. Yatırım dalgalanmaları istihdam ve gelirde dalgalanma yaratır. Ct =f(harcanabilir reel gelir) It =f(yatırımların karlılığı) TÜKETİM C=C0+c[Yt (1-t)] C=250+0,8[Yt (1-0,25)] C=250+0,6Yt 1150 850 250 1000 1500 GELİR Mal ve Faktör piyasalarında eksik rekabet söz konusudur. Eğer tam rekabetten ayrılmalar var ise, ekonomi tam istihdamda dengededir söylevi yanlışlaşmaktadır. Tüm fiyatlar esnek değildir: Bilgi edinme maliyetli bir iştir. Asimetrik bilgi sorunu Faizler tasarruf yatırım eşitliğini sağlamayabilir. Ekonomide beklentilerin kötü olduğu dönemde insanların yatırım kararları faizlerden etkilenmez. 1.3. Neoklasik-Keynesyen Sentez Makro iktisadın yirminci yüzyıldaki tarihi üç ayrı döneme ayrılarak incelenebilir. Bu ayrıma göre 1940’lardan önceki dönemde makro iktisat teorik bir bütünlüğe sahip değildi ve bir keşif dönemi söz konusuydu. 1930’lardan itibaren Keynesci düşüncenin etkilerini görüyoruz. 1940 sonrasında ise makro iktisat alanı kapsamlı tartışmalara konu olmuştur. 1980’lere kadar uzanan süreç, IS-LM modeliyle başlayıp dinamik genel denge modellerine doğru evrilen bütünleşik bir yaklaşımın geliştirildiği, şokların rolünün ve aktarım mekanizmalarının belirginleştirildiği bir dönem olmuştur. Keynes Devrimi 1950’lerin ortalarından 1970’lere kadar hakimiyetini sürdürürken bir yandan da NeoKlasik İktisadın yeniden yorumlamalarına maruz kalarak NeoKlasik Senteze dönüşmüştür. 1930’lardan beri Keynesgil iktisata karşı koyuşun kalelerinden biri olan Chicago Okulu Geleneğinden yetişmiş Friedman ve yakın çevresindeki iktisatçıların, 1950-60’larda şiddetlenen eleştirileri ve alternatif görüşleri; 1970’lerde ortaya çıkan stagflasyon krizinin keynesci politikalarla çözümlenememesi durumunda yükselişe geçti. Bu yıllardan itibaren iktisattaki en ciddi tartışma Monetarizm/Keynesyen iktisat tartışmaları olmuştur. Tobin'in “Monetarist Mark II” olarak nitelendirdiği Rasyonel Bekleyişler Hipoteziyle tanınan ve Walrasgil Genel Denge çerçevesinde makroiktisatın mikro temellerini kuran analizleriyle Yeni-Klasik Makro İktisat Okulu yaklaşımıdır. 1980’lerden günümüze kadar ise yeni bir keşif dönemi başlamıştır. Yeni dönemde çalışmalar makro iktisattaki eksiklikler(macroeconomic imperfections) üzerinde yoğunlaşmaktadır. Bu yoğunlaşma, özellikle, nominal ücret ve fiyat belirlemelerinin uygunluğu, asimetrik bilgilenme, ayrışmış piyasalarda araştırma ve pazarlık ile üretimde artan verimler gibi konular üzerinedir. 1990’ların sonunda iktisat yazınında, Yeni NeoKlasik Sentez olarak adlandırılan yeni bir durum gelişmiştir. İktisat yazınında 1960’ların sonunda oluşan norm, yaşanan petrol şokunu açıklama konusundaki ampirik yetersizliği ve dayandığı makro sonuçların mikro temellere dayanmaması nedenleriyle çökmüştür. 1970’lerin başında Lucas, Sargent ve Wallace’in öncülüğünde gelişen Yeni Klasik İktisat anlayışı kısa dönem içerisinde teorik tartışmalarda başat hale gelmiştir. Rasyonel beklentileri dikkate alan bu anlayış, uygulanan iktisat politikalarının reel ekonomik aktiviteler üzerinde ancak algılama uyumsuzlukları (eksik bilgilenme) durumunda etkili olabileceğini ortaya koymuştur. Ancak, rasyonel beklentiler varsayımına dayalı modellerin teorik düzlemde gösterdiği başarıyı ampirik alanlara taşıyamaması bu modellere yönelik eleştirilerin yükselmesine yol açmıştır. Yeni Neoklasik Sentez ya da sıkça adlandırıldığı gibi Yeni Keynesyen Makro Model, iktisat politikalarının uygulanması ve sonuçlarının takip edilmesi için yeni bir çerçeve sunmuştur. Bu model, özellikle ekonomik istikrarın sağlanması noktasında para politikasına kısa dönemde önemli bir rol biçmektedir. Parasal politika, merkez bankaları tarafından, fiyat istikrarını sağlamak amacıyla faiz oranı enstrümanı kullanılarak yürütülür. Klasikler Keynesyen İktisat Parasalcı Yaklaşım :Friedman, Anna Schwartz, 1963 Yeni Klasikler -Rasyonel Beklentiler: U of Chicago (Lucas, Sargent) Yeni Keynesyenler: 1.4. Gelişmekte Olan Ülkeler ve Yapısalcı Yaklaşım Neden bazı ülkeler diğerlerine göre daha fazla gelişmiştir? Bu gelişmişlik farkı hangi etkenlerden dolayı olabilir? Bu sorular Kalkınma İktisadı alanın doğmasına neden oldu. 1950-1970 Arasında Pek çok gelişmekte ülke planlı kalkınma tipi büyüme/kalkınma stratejisini benimsemiştir. Gelişmekte olan ülkelerde izlenen Planlı Kalkınma Modeli ve bu modelin sıkça uyguladığı İthal İkamesi Stratejisi 1970’lerden itibaren (Petrol Krizleri) çökmüştür. 1980’lerden itibaren Liberal rüzgarlar, pek çok gelişmekte olan ülkede Piyasa Ekonomisinin tekrar temel model olması ile sonuçlanır. Neoklasik model temelinde piyasaları ve fiyatları araştıran ve çoğunluklu müdahalenin olmadığı durumlarda piyasa ekonomisinin ve dolayısı ile piyasa ekonomisinin düzgün çalıştığına inanan bir paradigmadır. Latin Amerika ülkelerinde yaşanan yüksek enflasyonun nedenini anlamaya çalışan iktisatçılar bu enflasyon gerçeğini Klasik, Keynesyen, Neoklasik vs. pek çok model şablonuna yerleştirmişler ve ancak bu şablonların hiçbirinin Latin Amerika’da gözlemlenen enflasyonu açıklayamadığını görmüşlerdir. İşte yapılan araştırmalar bu ülkelerde gözlemlenen enflasyonun temelinde bu ülkelerin ekonomik yapıları ile ilişkili olduğu bulunmuş ve buradan hareketle Yapısalcı Yaklaşım ortaya çıkmıştır. Az gelişmiş ülkelerin kendilerine has sorunları vardır. Gelişmiş ülkelerdeki sorunları tanımlamak ve çözmek için kurgulanmış modeller Gelişmekte olan ülkelerin sorunlarının çözülmesinde kullanılmamalıdır. Bu ülkelerde yapısal sorunlar çözüm reçeteleri oluşturulurken dikkate alınmalıdır.