Sivas katliamının 19. yıldönümünde, 2 Temmuz
Transkript
Sivas katliamının 19. yıldönümünde, 2 Temmuz
Halkevleri'nin "4+4+4'ü durduralým" kampanyasý Antalya'da, kahvaltýlý bir toplantý ile baþlatýldý. TKP, ÖDP, BDP, CHP, Alevi Gençlik Platformu ve Dev Turizm-Ýþ temsilcileri ile Antalya yerel basýnýnýn ilgi gösterdiði toplantýda Halkevleri GYK üyesi Kutay Meriç, kampanyayý tanýttý. Kampanyalarýnýn bir protesto kampanyasý olmadýðý, 4+4+4 karanlýðýnýn durdurulmasý için kararlý bir adým olduðunun altýný çizen Meriç, kampanyanýn kentteki muhtarlar, apartman yöneticileri, ilerici kurumlar, veliler ve öðrenciler tarafýndan aktif bir biçimde sürdürüleceðini belirtti. Meriç, "Ülkemizin ve çocuklarýmýzýn geleceðini karanlýða mahkum etmek istiyorlar. Bunu mutlaka durduracaðýz" dedi. Sendika.Org Sivas katliamýnýn 19. yýldönümünde, 2 Temmuz 2012'de Madýmak Oteli önünde anma etkinliði düzenleyen anma komitesi hakkýnda soruþturma baþlatýldý. Sivas Valiliði'nin þikayeti üstüne 2911 sayýlý "Gösteri ve Yürüyüþ Kanunu'na Muhalefet" suçlamasýyla baþlatýlan soruþturma kapsamýnda anma komitesinden Ali Þimþek, Feyzullah Süner, Emine Ýmren, Vahap Altunel, Nail Duman, Behzat Þahin ve Adnan Yýlmaz ifade verdi. "Engellemeler bizi güçlendiriyor" bianet'e konuþan anma komitesi üyelerinden Eðitim-Sen Sivas Þube Baþkaný Feyzullah Süner, savcýlýk ifadelerinde kendilerine 2911 sayýlý kanuna muhalefet ettikleri ileri sürülerek sorular yöneltildiðini söyledi. Nevþehir Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Filiz Kýlýç, Avrupa Birliði Standartlarý çerçevesinde üniversite ana yerleþkesinde yapýmýna baþlanýlan yol çalýþmalarýný yerinde inceledi. Rektör Prof. Dr. Filiz Kýlýç, üniversite akademik ve idari personeli ile birlikte üniversite ana yerleþkesi içerisinde engellilerin de rahatlýkla kullanabilecekleri yollarýn yapým çalýþmalarýný yerinde inceleyerek yapýlan çalýþmalar hakkýnda katýlýmcýlarý bilgilendirdi. Nevþehir´de ev ve süs hayvaný satan vatandaþlara yönelik Nevþehir Belediyesi tarafýndan eðitim verildi. Nevþehir Belediyesi Kapadokya Eðitim Merkezi´nin ana idari binasý olan Paþa Konaðý´nda gerçekleþtirilen eðitim çalýþmalarýna katýlanlara, katýlým belgesi de verilecek. Nevþehir´de ev ve süs hayvaný satan vatandaþlara yönelik Nevþehir Belediyesi tarafýndan eðitim verildi. Çalýþmalarýn Ekim ayýnda tamamlanarak hizmete sunulmasýnýn planlandýðýný söyleyen Rektör Prof. Dr. Filiz Kýlýç, "2007 yýlýnda kurulan üniversiteler arasýnda fiziki yapýlanma açýsýndan hýzlý bir geliþme gösteren üniversitemiz ana yerleþkesi içerisinde alt ve üst yapý çalýþmalarýmýzda standartlara uygunluk kriterlerine dikkat ediyoruz. Son yüz yýlý, edebiyatýmýzýn kimliðini bütün özellikleriyle ortaya koyar. Demek hem asýl kimliðini son yüzyýl içinde kazanmýþtýr edebiyatýmýz hem de geçmiþindeki kaynaklarýn kýsýtlarý, onu kendi dýþýndaki etkilere ... Anayasa Mahkemesi, 5 Temmuz 2012 tarihinde 6094 sayýlý Yenilenebilir Enerji Kaynaklarýnýn Elektrik Enerjisi Üretimi Amaçlý Kullanýmýna Ýliþkin Kanunda Deðiþiklik Yapýlmasýna Dair Kanun‘un bazý maddelerini deðerlendirdi. Anayasa Mahkemesi, kanunun 6. maddesinin ardýna eklenen "...veya gerektiðinde masraflarý ilgililerine ait olmak üzere EPDK tarafýndan yetkilendirilecek ... Bizde ekmek çok kutsaldýr. Bir kýrýntýsý dahi sarf edilmemeye çalýþýlýr. Toplu yaþanýlan oteller, yatýlý okullar ve askeri birliklerde, lokantalarda buna itina edildiði de söylenemez. Ekmek parasý için canhýraþ çalýþýrýz. Ekmeðimizi bulmak için yýllarca eðitim, öðretim görürüz. Ýþini bulanlar için, ekmeðini bulmuþ da denir. Dilimize ekmek parasý þeklinde girmiþtir. Bir Fransýz için ise ekmek parasý deðil, önemli olan et parasýdýr. Batý ile doðu arasýndaki fark biraz da burada yatýyor. Zira biz ekmeksiz sofraya dahi oturmayýz. “Ekmeði ekmekçiye ver, bir ekmekte ziyade ver. Hamur mayasýna, kýz anasýna çeker. Açlýk ile tokluk arasý bir dilim ekmek. Ekmek dabandan piþer, kadýn kocadan þiþer. Köpek ekmek veren kapýyý tanýr. Aðaç yeþert, meyve getirsin; oðlan büyüt ekmek getirsin. Büyük ekmek büyük bezeden olur. Büyük lokma ye, büyük konuþma. Ekmek buldun ye, dayak buldun kaç. Ekmek çarpsýn ki. Ekmek kapýsý. Diri ölüden ekmek sorar. Dünyanýn tadý et ile ekmek... Eli ekmek tutmak. Acýlý ekmek. Ekmek olmayýnca yemek olmaz. Kan ekmeði. Ekmek elden su gölden. Oðlan olsun deli olsun, ekmek olsun kuru olsun. Ekmek atlý, ben yaya. Yediðin ekmek gözüne dursun. Ekmek istemez, su istemez. Ceviz ile taze ekmek yemesi, güzel ile kalýp cilve etmesi. Kanýna ekmek doðramak. Haram parayla ekmek alýnmaz.” Yukarýdaki deyim ve atasözlerimizden de anlaþýlacaðý üzere bu kadar önem verdiðimizi söylediðimiz ekmeðimizin soframýza gelinceye kadar hangi koþullarda üretildiðine kafa yormayýz. Ekmek genellikle buðday unundan yapýldýðý için, internette yaptýðým buðdayýn tarihçesi aramamda, týrnak içine alacaðým kýsa bilgiye ulaþabildim. “Buðdayýn orijini kesinlikle bilinmemektedir. Bunun yanýnda Anadolu'nun kurak alanlarýndan, Suriye ve Filistin'in daðlýk bölgelerinden daðýldýðýna dair bazý saðlam deliller vardýr. Özellikle Anadolu, Mýsýr ve Irak'ta yapýlan arkeolojik kazýlarda, kömürleþmiþ buðday tanelerine rastlanmýþtýr. Anadolu kazýlarýnda, Alacahöyük ve Aliþarhöyük'te özellikle aestivum ve compactum türlerine ait kömürleþmiþ tanelere rastlanmýþtýr. Aliþarhöyük'te bunlara ilaveten az miktarda durum buðdayýna rastlanmýþtýr. Romalýlar devrinde buðday tarýmý diðer tahýla göre hakim duruma geçmiþtir. Bu nedenle Roma'ya Buðday Ýmparatorluðu da denir. Fakat daha sonralarý Kuzey Göçleri ile Orta Çað’da çavdar Avrupa'ya hakim olmuþtur. Amerika'ya ancak keþfiyle beraber giren buðdayýn, buradaki ziraatý 17. yüzyýlda baþlamýþtýr. Ekmek yapým teknolojisinin tarihi geliþimi ile birlikte un verimi en yüksek ve ekmek için en uygun tahýlýn buðday olduðu anlaþýldýktan sonra buðday istihdamý süratle arttý. Buðday tüketen toplumlar daha medeni olarak vasýflandýrýldýlar. Nihayet günümüzde buðday ekonomik ve politik istikrarýn sembolü olarak insanlýðýn beslenme problemine ýþýk tutan beynelmilel stratejik bir ürün, bir unsur olarak ilgi görmektedir.” 1 Temmuz 2012 tarihi itibariyle ekmeðimizin üretimine iliþkin yeni düzenlemelere geçildi. Umarým baþarýlý olur. Biz de önce yasa çýkar, sonra altyapýsý yarým yamalak oluþur zira. Henüz un fabrikalarýmýzýn yeni ekmek üretimine uygun un üreteceðinden de kuþkuluyum. Kýtlýk ve seferberlik yýllarýnda, öksüz ve yetim büyüyen rahmetli babam, gizlice gece yarýlarý ýrmaðýn içinden eþek sýrtýnda yola çýkýp kimselere görünmeden, bir çuval un üretmek için, 12 yaþlarýnda eniþtesi ile ne meþakkatler çektiðini gözleri dolarak anlatýrdý. O bir çuval un kalabalýk horantanýn günlerce açlýðýný giderirmiþ. Ramazan sahurlarýnda fýrýnlý soba içinde, içli sac böreði vazgeçilmezimizdi. Un torbasý içinde mutlaka bir topak maya hazýr bulunur, her hamur yoðurmada o parça maya olarak kullanýlýr, yenisi un içinde saklanýrdý. Þimdilerde o ekþi maya tadýný özler olduk. Evlerde mayanýn üretilmesi de çok zor bir olay deðil. Üç gün içinde hamur ekþiyerek maya haline kendiliðinden dönüþüyor zaten. Her evde fýrýnlar var, teflon tavalar var. Ýstese insanlar kendi ekmeðini kendisi rahatlýkla üretebilir. Ekmek makinesi almaya da gerek yok aslýnda. Böylelikle fýrýnlarda satýlan ekmeðin de kalite ve hijyeni artar. Ayrýca ekmek çýkarma yetkisi bulunan pastanelerimizde gramajý düþük kaliteli ekmek çýkarma konusunda özendirilse, kendilerine zorluk çýkarýlmasa derim. Keþke fýrýnlarýmýz da kendi mayalarýný kendileri yapsa… Yaþ ve kuru mayalarýn tamamen kimyasal ve kanserojen özelliði var. Ayrýca kalp, þeker ve kanseri tetiklediði biliniyor. Çamur gibi ekþi mayalý ekmekten, süt gibi hazýr mayalý ekmeðe geçtiðimizde ne de çok sevinmiþtik. Oysa kendi sonumuzu kendimiz hazýrlýyoruz. Çavdarlý, kepekli, tam buðdaylý ekmek talebini karþýlayan fýrýnlarýmýzýn da sayýlarýnýn hýzla artmasý menfaatimize olacak. Yalnýz sürekli denetim þart. Ülkemizin en büyük eksikliði denetim yetersizliði. Bu ekmek yasasý ile birlikte ekmeðimiz umarým poþete girer kasalardan ve el temasýndan kurtulur, umarým ekmeðimiz esmerleþir ve mayasý ekþir. Ekin KARACA Sivas katliamýnýn 19. yýldönümünde, 2 Temmuz 2012'de Madýmak Oteli önünde anma etkinliði düzenleyen anma komitesi hakkýnda soruþturma baþlatýldý. Sivas Valiliði'nin þikayeti üstüne 2911 sayýlý "Gösteri ve Yürüyüþ Kanunu'na Muhalefet" suçlamasýyla baþlatýlan soruþturma kapsamýnda anma komitesinden Ali Þimþek, Feyzullah Süner, Emine Ýmren, Vahap Altunel, Nail Duman, Behzat Þahin ve Adnan Yýlmaz ifade verdi. "Engellemeler bizi güçlendiriyor" bianet'e konuþan anma komitesi üyelerinden Eðitim-Sen Sivas Þube Baþkaný Feyzullah Süner, savcýlýk ifadelerinde kendilerine 2911 sayýlý kanuna muhalefet ettikleri ileri sürülerek sorular yöneltildiðini söyledi. Mitinge valilik tarafýndan izin verildiðini, ama miting alaný olarak Madýmak Oteli'nin önüne izin verilmediðini söyleyen Süner, mitingi her þeye raðmen Madýmak oteli önünde yaptýklarý için kanuna muhalefet ettiklerinin ileri sürüldüðünü ifade etti. "Bu engelleme ve soruþturmalarý anmalarýmýza tahammülsüzlük olarak deðerlendiriyoruz. Biz insanlarýn anýlarýna saygýmýzdan dolayý 2 Temmuz'larda tabi ki meydanlarda ve Madýmak'ta olacaðýz." "Yasaklamalar, engellemeler bizi yýldýramayacak. Tam tersine bizim kitlelerimiz bu engellemeler karþýsýnda daha da güçleniyorlar." "Sivas anmalarla deðil kardeþlikle anýlmalý. Biz anmalarýmýzý da bu çerçevede yapýyoruz. Geçen yýl tertip komitesindeki arkadaþlarýmýz 15 yýl ceza aldýlar. Bizim dosyamýz da þu an savcýlýkta. Ne olacaðýný biz de bilmiyoruz." Bu yýl düzenlenen anma etkinliði geçen yýl gibi olmadý. Vali o gün bizimle görüþmedi bile. Madýmak Oteli'nin orada kurulan barikat milletvekilleri ve kurum temsilcilerinin gayretiyle açýlýyor, sonra da vali bize soruþturma açýyor; komik." (EKN) Sivas - BÝA Haber Merkezi Afþin-Elbistan Termik Santrali Çöllolar Kömür havzasýnda 11 iþçinin öldüðü göçükle ilgili dava 17 ay sonra açýldý... Açýldý açýlmasýna ama Enerji Bakanlýðý davada kendi personelinin yargýlanmasýna izin vermedi. Afþin Elbistan Kömür Havzasýnda, 29 yýllýðýna Ciner Grubunun sahibi olduðu Park Holdinge kiralanan Çöllolar Kömür Sahasýnda dört gün arayla arka arkaya iki toprak kaymasýnda toplam 11 iþçi yaþamýný yitirmiþti. 17 aylýk süre sonunda toplam 11 kiþinin hayatýný kaybettiði ‘kaza’yla ilgili iddianameler tamamlandý ve kamu davasý açýldý. Elbistan Cumhuriyet Baþsavcýlýðý ve Afþin Cumhuriyet Savcýlýðý, olayla ilgili 9’u özel þirketten ve 14’ü resmi görevli olmak üzere, toplam 23 kiþi hakkýnda iddianame hazýrladý. Gazetemizde de olayýn basit bir ‘kaza’dan ibaret olmadýðýný ve tüm uyarýlara raðmen gereken önlemlerin alýnmadýðýný gösteren belgeler yayýnlanmýþtý. 21 Þubat 2011’de ‘Cinayetin belgeleri’ baþlýklý haberimizde 4 belge yayýnlanmýþtý. Maden Mühendisleri Odasý da 02 Kasým 2007’de yaptýðý açýklamada, “Saha sýnýrlarýnýn tam olarak belirlenmeden üretim projesi yapýlmasý da çeþitli sorunlar yaratmaktadýr. Bu çerçevede sahada kurulan ikinci termik santralýn (B Termik Santralý) yer seçimi hatalýdýr. Söz konusu santral kömür rezervinin üzerine kurulmuþ önemli miktarda kömür rezervinin üretilebilme imkaný engellenmiþtir.” demiþti. BAKANLIK: BÜROKRATIM YARGILANAMAZ Toplamda 37 klasörlük iddianamede skandal bir olay yaþandý. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlýðý, kendi personeli ile ilgili davaya izin vermedi. Ancak savcýlýk, soruþturma kapsamýnda belirlenen yetkililerin takip altýnda olacaðýný bildirdi. Elbistan Cumhuriyet Baþsavcýlýðý yaptýðý açýklamada þunlarý ifade etti: “Göçük olaylarýna iliþkin olarak Afþin Cumhuriyet Baþsavcýlýðý’nca yürütülen soruþturma tamamlanmýþtýr. Düzenlenen iddianame ile Park Teknik A.Þ yetkilisi olan dokuz þüpheli ve Elektrik Üretim A.Þ Kontrol Teþkilatý’nda görev yapan on dört þüphelinin Türk Ceza Kanunu’nun ‘Bilinçli Taksirle Birden Çok Kimsenin Ölümüne Sebebiyet Vermek’ suçunu düzenleyen 85/2, 22/3 maddeleri gereðince cezalandýrýlmalarý istenilmiþtir. Elbistan Aðýr Ceza Mahkemesi tarafýndan iddianame kabul edildiði takdirde yargýlamaya baþlanýlacaktýr.” Evrensel engellilerin de rahatlýkla kullanabilecekleri yollarýn yapým çalýþmalarýný yerinde inceleyerek yapýlan çalýþmalar hakkýnda katýlýmcýlarý bilgilendirdi. Çalýþmalarýn Ekim ayýnda tamamlanarak hizmete sunulmasýnýn planlandýðýný söyleyen Rektör Prof. Dr. Filiz Kýlýç, "2007 yýlýnda kurulan üniversiteler arasýnda fiziki yapýlanma açýsýndan hýzlý bir geliþme gösteren üniversitemiz ana yerleþkesi içerisinde alt ve üst yapý çalýþmalarýmýzda standartlara uygunluk kriterlerine dikkat ediyoruz. Bu anlayýþla da üniversitemiz ana yerleþkesi içerisinde ilk etabý 3 bin 500 metre uzunluðunda ve 7,5 metre geniþliðinde, çift þeritli olmak üzere poliüretan esaslý zemin kaplamasý ve içerisinde kaldýrým ile kabartmalý engelli yolu, bisiklet ve koþu parkurunun da yer aldýðý yeni yol yapým çalýþmasýna baþladýk." dedi. Sulucakarahöyük/NEVÞEHÝR Cuma Onur ÞAHÝN Nevþehir Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Filiz Kýlýç, Avrupa Birliði Standartlarý çerçevesinde üniversite ana yerleþkesinde yapýmýna baþlanýlan yol çalýþmalarýný yerinde inceledi. Rektör Prof. Dr. Filiz Kýlýç, üniversite akademik ve idari personeli ile birlikte üniversite ana yerleþkesi içerisinde Sulucakarahöyük/ÝSTANBUL Sertaç DANACI Ýstanbul Üniversitesi’nin güneþ arabasý SOCRAT, TÜBÝTAK Formula G-Güneþ Arabalarý Yarýþý’ný 2009, 2010 ve 2011 yýllarýnda olduðu gibi bu yýl da birincilikle bitirdi. Ýstanbul Üniversitesi’nin hidrojen enerjili arabasý “HÝDROÝST” ise en iyi tasarým ödülünü aldý. TÜBÝTAK tarafýndan düzenlenen 2012 Alternatif Enerjili Formula Araç Yarýþlarý, Ýzmit Körfez Yarýþ Pisti’nde yapýldý. Yarýþmanýn Formula G-Güneþ Arabalarý kategorisinde Ýstanbul Üniversitesi’nin güneþ aracý SOCRAT(Solar Car Racing Team) rakiplerini geride býrakarak birinci oldu. 2009, 2010 ve 2011 yýllarýnýn da þampiyonu olan SOCRAT, böylece dördüncü kez Türkiye þampiyonluðunu elde etmiþ oldu. 40 üniversiteden 65 takýmýn katýldýðý yarýþta ikinciliði Anadolu Üniversitesi’nin ”Sunanatolia” adlý aracý, üçüncülüðü Ýstanbul Teknik Üniversitesi’nin ”Ariba-5” adlý aracý elde etti. Dereceye giren yarýþmacýlara ödülleri, Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakaný Nihat Ergün, Kocaeli Valisi Ercan Topaca ve TÜBÝTAK Baþkaný Yücel Altunbaþak tarafýndan verildi. anlayýþtan hareketle bu yolu yaparken de birimimizin araþtýrmalarý sonucunda standartlara uygun olarak baþta görme ve yürüme engelliler olmak üzere tüm engellilerimiz için özel tasarlanmýþ iþaretli yapý malzemesi kullandýk. Ayrýca yapýlmakta olan yeni yollarýmýz da yol boyunca standartlara uygun aydýnlatma ile yaðmur suyu drenaj þebekeleri yer alacak." þeklinde konuþtu. Prof. Dr. Kýlýç "Ekim ayýnda tamamlanmasýný planladýðýmýz yollarýmýzýn kaldýrýmlarý ise yöresel taþ kaplama malzemesi olan andezit ile kaplanmakta. Nevþehir Üniversitesi Engelsiz Üniversite Birimi olarak da üniversitemiz ana yerleþkesinde engelsiz bir yerleþke oluþturmaya, engellilerimizin hayatlarýný kolaylaþtýrmaya yönelik gerek alt yapý, gerekse fiziki yapýlanmada onlarýn ihtiyaçlarýný en iyi þekilde karþýlamaya yönelik çalýþmalarýmýzý sürdürüyoruz. Bu Nevþehir Üniversitesi personeline yönelik 1000 araçlýk otoparkýn yapýmýna baþlandý. ÝÜ Mühendislik Fakültesi Öðretim Üyeleri Prof. Dr. Ýlhan Kocaarslanýn proje yürütücülüðü ve Yrd. Doç. Dr. Erkan Atmacanýn proje danýþmanlýðýnda yarýþlara hazýrlanan SOCRAT ekibi þu isimlerden oluþuyor: Arþ. Gör. Koray Gürkan, Murat ALTUÐ, Sertel TANTA, Gökhan ERDOÐAN, Serdar ZURNACI, Ertunç KIRGÜL, Orçun KARADENÝZ, Esat ERTÜRK, Tuba GÜVEN, Emre BALKI, Halil YAKAR, Aydýn ALÇI, Büþra ALPDOÐAN, Metin Ayberk FÝKÝRLÝ, Gamze AKPOLAT, Yalvaç AKGÜN, Emre Mutlu ÇELÝK. tamamlamýþtý. “Hidroist”’e en iyi tasarým ödülü ÝÜ Mühendislik Fakültesi öðrencilerinin projesi olan ve ÝÜ BAP( Bilimsel Araþtýrma Projeleri Birimi) tarafýndan desteklenen SOCRAT, 16 Ekim 2011’de Avusturalya’da yapýlan Dünya Þampiyonasý Veolia World Solar Challenge’ý da sekizincilikle Nevþehir Üniversitesi personel ve öðrenci sayýsýnýn her geçen yýl artmasýyla birlikte Üniversite içerisinde araçlarýn daha rahat ve güvenli bir þekilde park edilebilmeleri amacýyla Üniversite ana yerleþkesi içerisinde otopark yapým çalýþmalarýna baþlandý. Konuyla ilgili Nevþehir Üniversitesi Yapý Ýstanbul Üniversitesi bu yýl ilk kez Hidrojen Enerjili Arabalar kategorisinde de yarýþtý. Ýstanbul Üniversitesi’nin “Hidroist” adlý aracý yarýþmayý yedinci olarak tamamladý. Hidroist ayrýca en iyi tasarým ödülünü de aldý. SOCRAT gibi öðrenci projesi olan ve ÝÜ BAP(Bilimsel Araþtýrma Projeleri Birimi) tarafýndan desteklenen Hidroist’in proje danýþmanlýðýný da yine Yrd. Doç. Dr. Erkan Atmaca yapýyor. Alternatif Enerjili Formula Araç Yarýþlarý, TÜBÝTAK tarafýndan alternatif enerji kaynaklarý konusunda toplumsal duyarlýlýðý arttýrmak ve üniversite öðrencilerinin fikirlerini üretime geçirebilmelerine imkan saðlamak amacýyla 2005 yýlýndan bu yana yapýlýyor. Ýþleri ve Teknik Daire Baþkanlýðý tarafýndan yapýlan açýklamada, Üniversite ana yerleþke içerisi merkez yemekhane yanýnda yer alan 8.000 metre karelik arazi üzerine ilk etabý 400 araçlýk olmak üzere toplamda en az 1000 araçlýk otopark alaný oluþturulmasý için çalýþmalara baþlanýldýðý bildirildi. Ayrýca ilerleyen dönemlerde ise bazý otoparklar güneþ paneli sistemleri ile kapatýlarak hem enerji üretimi saðlanacak, hem de daha korunaklý bir otopark ortamý saðlanmýþ olunacak. Yapýmýna baþlanýlan otopark alaný yapým çalýþmalarýnýn yeni eðitim-öðretim yýlý içerisinde bitirilerek hizmete girmesi planlanýrken, yeni otopark alanlarýnýn hizmete girmesi ile birlikte hem yaya trafiði hem de araç trafiði rahatlayacak. 80’li yýllarda toplam ölçekte yaþamýnýn ikinci baharýna baþlayan uluslararasý kapitalizmin, sineðin yaðýný bile allayýp pullayýp satabileceðini fark etmesi için 90’lý yýllarý beklemesine gerek yoktu. Merkezi Avrupa ve ABD olan kozmetik devleri, adýna ‘moda’ denilen kapitalizmin en renkli pazarlama yöntemini kullanýrken; ayný ikinci bahar yýllarýnda ‘bireyi’ atomize ederek, medya ve eðlence dünyasýndan ziyadesiyle istifade etti. Kusursuz beden pazarýnda sýký bir potansiyel olduðunu analiz eden kapitalizmin temin ettiði ‘farkýndalýk’, bireyselleþmenin yüceltildiði sürecin doðal sonuçlarýndan biriydi. Erkek ve kadýn olarak biyolojik temelde iki cinse ayrýlan insan türünü, zorunlu ve doðal haliyle içinde yaþadýðý toplum birim ve kümelerinden tamamen kopartmadan salt fiziksel bir ‘görüntü’ olarak ayrýþtýrmanýn en keyifli yollarýndan biri olan moda eðilimlerini tasarlayan ilgili iktidar odaklarý, ‘bireyin’ içinde yaþadýðý topluma kendini benimsetme gereksinmesini sonuna kadar sömürmekte bir beis görmedi. Tam tersine, bu iþin kendileri için hayýrlý ve kolay bir kazanç kapýsý olduðunu fark ettiklerinde Batý dünyasýný esir alan kozmetik ve estetik çýlgýnlýðý, pazarlama aygýtlarý olan eðlence, medya ve moda dünyalarýný ihraç ederek, yaþamak istiyorlarsa eðer dünyanýn geri kalanýna da ‘kusursuz’ görünmekten baþka çarelerinin olmadýðýný cebren ve hile ile dikte etti. Doðuþtan sahip olunduðu halde bir beden ile yaþamak isteyen her birey buna mecburdu. Ýçeriðin, içsel olanýn, demode kýlýnan ve bilmediðimiz sayýda duyulara hitap eden tinsel güzelliklerin yerini biçimin, dýþsal olanýn ve salt beþ duyuya hitap eden fiziksel görüntülerin almasý için uygulanan pazarlama stratejileri, her bireyi bir diðerine kusursuz rakip kýldý. Daha güzel görünmek, daha çekici görünmek; göz, burun gibi sýradan organlarca daha fark edilir olmak için her birey yaþadýðý, çalýþtýðý ve hatta barýndýðý sosyal birimler içerisinde bir ‘realiti þov’da buldu kendini. SÝSTEMÝN ‘SON MODEL’ BÝREYLERÝ Her geçen on yýlý yepyeni pazarlar yaratmak için diken üzerinde yaþayan uluslararasý kapitalizm için kiþisel ihtiyaçlar olarak ayrýlan aðýz-diþ saðlýðý, nahoþ beden kokularýnýn giderilmesi, saðlýkla ilgili bakýmlar, saçýn, sakalýn, kýllarýn, tüylerin hallerinden öte bir sürece geçilmesi gerekiyordu. Bugün milyarlarca dolarlarla ifade edilen kozmetik ve estetik dünyasýnýn artýk demirbaþ endüstrilerden biri haline gelmesi için ihtiyaç duyulan en önemli motivasyon kaynaðý bireyin ve bireyci yaþam tarzlarýnýn kutsanmasýydý. Yaþadýðýmýz on yýllar bu tapýnmanýn doruklara çýktýðý yýllar oldu. Artýk sokakta görebileceðimiz herhangi bir bireyden sosyete dünyasýnda eþine az rastlanýr insanýmsý figürlere kadar her birey, kendi sosyal sýnýfý içerisinde kendini diðer bireylere benimsetme yarýþý ve kavgasý içinde. Beðenilmek, artýk bir kereye mahsus deðil, her güne ve her saate kadar indirgenmiþ bir cendere... Bu uðurda derisini gerdirenlerden çektirenlere ve hatta derisini yüzdürenlere bile rastlamak artýk mümkün. Kapitalizm, bireyleri ‘son model’ olmaya zorluyor artýk. Bir otomobil almak istersiniz. Ama paranýz sýfýr km. bir araca yetmez ve ikinci el araba alýrsýnýz. Motoruna, þasisine baktýrýrsýnýz. Eðer maddi durumunuz elveriyorsa arabanýn dýþ görünümüne bir yeni boya ya da pasta-cila atmak istersiniz. Hakikaten ikinci el arabanýz bir bakarsýnýz, gýcýr gýcýr olmuþtur. Neredeyse ikinci el olduðu bile belli olmayacak kadar þýk görünür. Ya da maddi durumunuz elveriþli olur bir gün. Kendinize sýfýr km. bir otomobil alýrsýnýz. Çevrenize, konuya komþuya, eþe veya dosta arabanýzý göstermek hoþunuza gider. Ýlk zamanlar o kadar deðerlidir ki, mahallenizin yaramaz çocuklarýný arabanýzýn yakýnlarýnda gördüðünüz an yüreðiniz hoplar yerinden. Trafikte her çukur, her taþlý topraklý yola girdiðinizde yüreðinizin yaðlarý erir. Aradan belli bir zaman geçtikten sonra yavaþ yavaþ aracýnýzýn saðýnda solunda gördüðünüz çiziklere alýþýrsýnýz. Ama belki bir iki yýl içinde bu arabanýn eskidiðini hisseder ve deðiþtirmek istersiniz. Ýkinci ele ihtiyaç duyan birine satarsýnýz ve ayný duygularý bir kere daha yaþamak için aracýnýzý yenilersiniz. Çünkü son model caziptir. Her geçen yýl, yeni bir son model yýlýdýr. RAF ÖMRÜ ÝLE SINIRLANMAK Kapitalizmin vaftiz ettiði bir bireyin kendi bedenine bakýþý bundan farklý deðildir. Bedenini malý olarak gören bir birey için her gün, o bedenin makul talepler dýþýnda yenilenmesi gerekir. Her kim ki, bedeniyle zamana meydan okuma gayreti içindeyse, her kim ki her geçen gün yaþadýðý mutlak ve kaçýnýlmaz entropik artýþa karþý kendi bedenini kusursuz kýlmak için kendi bedenine beyhude negatif entropiler verme gayreti içindeyse; o kiþi için biricik hayatýný içinde yaþamak zorunda kaldýðý o bedeninin bir metadan, düpedüz bir maldan farký yoktur. Her gün sýfýr km. yeni bir beden sahibi olmak isterken aslý astarý yaþadýðý her Allahýn günü, ikinci el bir hayattýr. Her günün sonunda satýlan ve ertesi gün tekrar satýn alýnan bir hayattýr. Beden, doðum yýlýna ait modeldir. Ortalama bir yaþa dek geliþmesi bir aldatmacadýr. Beyin ile ilgili kazanýmlar bile çok daha erken yaþlarda tamamlanýr ve genellikle vaktinden erken çöküþ süreci baþlar. Kendi bedenini bir perakende pazarýnýn kozmetik bölümünde sýradan bir raf ürününe dönüþtüren birey için, en nihayet Michael Jackson gibi eninde sonunda ölecek olmak bile eni konu medyada rastlanmýþ bir haberdir. Bu haberi bilmek ya da duymak dahi temizlenmesi þart olan hiçbir kýlý kýpýrdatmaz. Uluslararasý kapitalizmin hepimizi esir ettiði insanlýk oyununun vahþi rekabet þartlarýnda ölümün kendisi de bir maldýr ve akla getirilmek istenmeyen son alýþveriþtir. Ne yaþamýn ne de ölümün farkýnda olmayan kapitalizm için biçilmiþ kaftan bir tüketiciye, kurumaya baþlayacaðý güne dek kusursuz bir deri ile yaþamaktan baþka çare yoktur. Ölene dek her gün ikinci el bir hayatla güne baþlamak kaçýnýlmaz bir sondur. Oysa tensel olaný araç olarak kullanan tinselin ikinci eli yoktur. Tek ve eþsizdir. Özgürleþtikten sonra sizden baþkasý deðildir sahibi. Satýlmaz ve satýn alýnmaz da. Her gün, her saat, her an ve her yýl, hatta öldükten sonra bile son model olan yalnýzca düþünsel dünyanýzdýr. *** Cemaat faþizmi ne zaman biter? Faþizm, bir günde gelmez. Aslýna bakarsanýz faþizmi, faþistler de getirmez. Faþizm, ne yazýk ki faþizmin müþterileri ve kurbanlarý tarafýndan kopyalanýr, çoðaltýlýr. Elbette ana sorumlu muktedir olmuþ bir iktidardýr. Lakin tek suçlu dahi onlar deðildir. Þu günlerde hepimizin gözleri önünde olduðu gibi, otorite baðýmlýsý bir iktidara yardým ve yataklýk yapanlar kadar, bu iktidardan korkanlar ve susanlar da faþizmin geliþinden sorumludur. Faþizm çoðu zaman kafalarda baþlar. Korkunun bulaþmasý ile gelir faþizm. Bu yönden bakýlýrsa faþizm bulaþýcý bir hastalýk gibidir. Hatta vebadan bile tehlikelidir. Çünkü aþýsý yoktur henüz. Almanya’ya faþizm bir günde gelmedi. Naziler iktidara demokrasi yoluyla geldikten sonra sistemli bir þekilde korku üretimine geçti. Öyle sipariþ filan deðildi. Dalga dalga korkular üretildi seri bir þekilde. Normal þartlarda demokrasiyi artistik pozlarda savunan kafalarýn çoðu, sistematik bir þekilde korku üretilmesinden sonra ödlek tavþanlara döndü. Faþizmi, tuvaletteki dýþkýsýndan bile korkan korku baðýmlýlarý getirir. Korku kuyruðuna girenler getirir. Burjuva kapitalistler, korkaklýk satýn almaya ve satmaya bayýlýr. O yüzden de korku üretiminin pazarlanmasýnda ve yeni marketler oluþturulmasýnda güya serbest piyasa ekonomisine inanan liberal kiþilik bozukluðu olanlarý pazarlamacý olarak kullanýrlar. Gözden hep kaçýrýlýr. Naziler ele geçirmediler Almanya’yý. Burjuva kapitalistler ve elbette küçük burjuva aydýncýklarý, Almanya’yý ve hatta Avrupa’yý altýn tepside sundu faþistlere. Faþizmi getirenler korkaklardýr. Þu gariban GHK dostunuzun çevresinde bile ”Aman dikkat et. Seni de yakabilirler. Aman yazdýklarýna dikkat et. Cemaate bulaþma” diyen eþ, dost, okur ve hatta yazarlar dahi varsa, kusura kalmayýn ama, o ülkeye faþizm geleli bir hayli olmuþtur. Nitekim referandum sonrasýnda Türkiye’de ilk defa bu satýrlarýn yazarý ‘cemaat darbesi’ baþlýklý bir yazý yazmýþtý. Ama her zaman söylediðim gibi. Umutsuzluða yer yok. Çünkü istihbaratta cin kullanýlmasýný tavsiye eden birinin ipiyle ABD gibi uluslararasý kapitalizmin hakemi herhangi bir kuyuya inmez. Lakin ABD’nin herhangi bir ipiyle istihbaratta cin kullanýlmasýný tavsiye eden birisi ve ona inananlar, hiç kimse merak etmesin ki o kuyuya seve seve iner. Tarih ve artýk benim ezbere bildiðim klasik Amerikan yöntemleri daima göstermiþtir ki, ABD'nin ipiyle kuyulara inenler bir daha yukarý çýkamamýþtýr. Kýsacasý, faþizm geleli epey oldu ama ilginç bir þekilde gitmesi de yakýndýr. Çünkü her faþizan hareket eninde sonunda mülkiyet fetiþisti sahipleri tarafýndan imha edilir. *** Sivas canlarý hepimize emanettir! Kabesi insan olanlarý yakanlarýn ve o yakanlarý koruyup kollayanlarýn ve o koruyup kollayanlarýn tasmalarýný taþýyanlarýn kabelerinde þeytan yaþýyor. Þeytan Tanrý’ya söylemiþti. “Hepsini yoldan çýkaracaðým ve azdýracaðým” demiþti. Þeytan dediðini yapýyor! Fakat umutsuzluða yer yok. Faþizm kahrolmaya, gericilik geride kalmaya mahkûmdur. Mücadele bin yýl bile sürse faþizm kahrolacaktýr. Gericilik geride kalacaktýr! Eþyanýn tabiatý budur. 1990’lar gibi bir zamanlar bilim-kurgu kokan yýllarda bile utanmadan ve arsýzca ve hayasýzca ve haydutça ve canice ve faþizanca bir otel dolusu nadide aydýný yakan ve seyreden Türkiye bile kuzu kuzu bu tabiata ayak uyduracaktýr. Sivas katliamýný sadece 2 Temmuz haftasýnda deðil daima hatýrlayacaðýz, hatýrlatacaðýz ve asla unutmayacaðýz, unutturmayacaðýz. O güzel aydýnlarýn bedenleri yitirilmiþ dahi olsa o güzel canlar hepimize emanettir ve hatta asýl ilginç olan þu ki; bizler, onlara emanetiz. USTA ÝLE ÇEKÝRGE - Ustacým the cemaat BirGün’e kafayý takmýþ. - Neyi takmýþ dedin çekirge? - Kafayý takmýþ. - Ne takmýþ, ne takmýþ? - Aman be usta git kulaðýný temizlet. - Kim kime ne takmýþ dedin? - Kafayý takmýþ ustacým! Kafa! - Bence o kedidir kedi! BirGün Pazar 18 Temmuz 2012 Çarþamba Bugün belki yeni ve yenilikçi arayýþlar içinde pek görünmese de, kendini yenileyen ve niteliði yüksekte tutan ve olgun bir dille yazýlmýþ metinlerin çoðunlukta olduðu bir edebiyatýmýz var Son yüz yýlý, edebiyatýmýzýn kimliðini bütün özellikleriyle ortaya koyar. Demek hem asýl kimliðini son yüzyýl içinde kazanmýþtýr edebiyatýmýz hem de geçmiþindeki kaynaklarýn kýsýtlarý, onu kendi dýþýndaki etkilere açýk bir geliþme içinde tutmuþtur. Düzyazý söz konusu olduðunda, bunun tam da böyle olduðunu çekincesizce söyleyebiliriz –þiirin güçlü bir geçmiþten beslendiði gerçeðini bunun dýþýnda tutarak. Þiir, Batý’dan aldýklarýndan daha çok, kendi doðasýna baðlý bir geliþme ve deðiþim içinde geldi bugüne. Þiirin kararlýlýðý düzyazýda aranmaz. Düzyazý, bizim edebiyatýmýzýn ne baþýnda bütün bütüne kendi oldu, ne de bugün olabiliyor. Dýþarýdan gelen etkilere öylesine açýk ki, bazen bir kimlik kazanmakta güçlük çekmesine de neden oluyor bu geçirgenliði. Öyküden de söz ediyoruz elbette, yalnýzca romandan deðil. Düzyazýnýn kurmaca dili içinde aldýðý biçimler, öyküyü de deðiþtiriyor. Halit Ziya Uþaklýgil’in bugün okunmasý epeyce zor olan öyküleriyle hemen sonra gelen Refik Halit Karay’ýn öyküleri arasýndaki fark, düzyazýdaki deðiþimi gösterir, yalnýzca anlatýlanlarýn niteliksel deðiþimini deðil. Aþk-ý Memnu ve Mai ve Siyah, bugün de sapasaðlam, çaðdaþ Türk romaný dendiðinde, onun baþýna çakýlmýþ birer kilometre taþý gibi duruyor. Eylül de mucizevi biçimde tamamlýyor bu iki büyük romaný. Bu üç önemli roman, bugün okunduklarýnda da yeni yorumlara, anlamlara kapýlarý açýyorlarsa, yerinde kaya gibi duran bir baþlangýcý da saptýyorlar demektir. Cumhuriyet dönemi ve hemen sonrasýnda Sonra bir aþaðý düþüþ oldu mu? Cumhuriyet dönemi romaný, kuruculuk dönemine edebiyatýn da zorunlu katýlýmý yüzünden görevci anlayýþlarla geriye çekildi. Daha tam anlamýyla kendini ortaya koyamamýþken. Halide Edip Adývar ya da Yakup Kadri’nin bugünkü kuþaklarca eskimiþ olduklarý düþünülmeden okunup okunmadýðýdýr önemli olan. Okul öðretimi içinde aldýklarý yere bakmadan. Reþat Nuri Güntekin olabildiðince baðýmsýz kaldýðý için tam bir romancý olarak görünür, çok okunanlarýn yanýnda, bugün yeniden okunmasý zorunlu romanlar da yazdýðý için. Gene de, buraya kadar, geleneksel kalýplarda, okunabilirliði kuþkusuz, ama yeniden okunabilirliði kuþkulu bir roman anlayýþý, edebiyatýmýzda düzyazýnýn 1930’larýn ortalarýna kadar ayaklarýný yere saðlam basarak ilerleyemediðini gösteriyor. Neyse ki birkaç önemli roman gelir sonra: ‘Ayaþlý ve Kiracýlarý’, ‘Kuyucaklý Yusuf’, ‘Üç Ýstanbul’, ‘Dokuzuncu Hariciye Koðuþu’. Bu dört romaný art arda sýralayýnca, durum çok farklý görünmüyor mu? Birkaç basamak yukarý çýkýlmýþtýr. Roman, hem anlattýklarýyla hem yapýsal özellikleriyle deðiþime uðramaya baþlamýþtýr. Edebiyatýmýzýn ana akýmýnýn geleneksel ve kunt roman anlayýþý, kabuðunu kýrmaya bu romanlarla baþlamýþtýr da denebilir ki, üstünde daha çok durmaya deðer bir geliþmedir bu. Bu sýçramanýn rastlantý olmadýðýný 1940’lardan sonra yayýmlanan romanlar da gösterir. Abdülhak Þinasi Hisar’ýn, roman anlayýþýný bütün bütüne deðiþmeye zorlayan romanlarý, ‘Fahim Bey ve Biz’ ve ötekiler, ayrýca Sabahattin Ali’nin ‘Kürk Mantolu Madonna’, Nahit Sýrrý Örik’in ‘Kýskanmak’ ya da Tanpýnar’ýn ‘Huzur’ romanlarý, bugün geriye dönüp baktýðýmýzda, yalnýzca kanonun yapýtaþlarý olarak görünmezler, bir baþlarýna da çok önemli romanlardýr, ki bugün de ilgiyle okunmayý sürdürüyorlar. Belki þunu söylemek gerekir: yayýmlandýðý dönemi ekilemiþ, ama neden sonra okunurluðunu ve yazýnsal deðerini yitirmeye baþlamýþ romanlar, o edebiyatýn yapýtaþlarý arasýndan hemen çýkarýlabilir. Yapý onlarsýz da saðlamlýðýný koruyorsa. Romanýn, sayýlarý az olsa da, bir çizgi çekecek kadar önemli örneklerinin yayýmlandýðý yýllarda, aslýnda daha önemli bir düzeyde, Sait Faik’in ortaya koyduðu öykü anlayýþý vardý. 1930’larda yayýmlanan Memduh Þevket Esendal öykülerinin yaný sýra ortaya çýkan bu yepyeni anlayýþýn, romanýn o güne dek yarattýðýndan çok daha büyük bir etkisi oldu. Asýl anlamý belki daha sonra anlaþýlacaktý. Doruk noktasýna 1954’te yayýmlanan ‘Alemdað’da Var Bir Yýlan’ ile ulaþan bu anlayýþ, edebiyatýmýzda düzyazýyý ters yüz etti. 1950’lerdeki niteliksel deðiþimin baþlýca nedenlerinden biridir Sait Faik’in öyküleri. Vüs’at O. Bener, Oktay Akbal ve 1950 Kuþaðý öykücüleri, bu arada Yaþar Kemal’in ‘Ýnce Memed’ ile baþlayan roman serüveni, çaðdaþ Türk edebiyatýna bugünkü kimliðini veren dönüþümün basamaklarýný oluþturuyordu. Orhan Kemal’in ‘Bereketli Topraklar Üzerinde’ romaný da bizim edebiyatýmýzýn büyük gerçekçilik döneminin simgesidir. Edebiyatýmýzýn 1950’lerdeki modernist atýlýmýnýn düzyazýdaki baþyapýtlarýndan biri olan ‘Aylak Adam’ da ayný yýllarda sessizce çýkmýþtýr ortaya ve anlamý üstünde yeterince durulmasa da, bugün geçmiþtekinden daha büyük bir ilgiyle oknmayý sürdürmesi de saptanmalýdýr. 1960’lardan sonra ivme hýzlanýr Bu örnekler çaðdaþ Türk edebiyatýnýn kimliðini deðiþtirirken, onu bütünüyle yaratýcýlýðýn öne koþulduðu bir yola soktu. 1960’lar elbette bambaþkaydý. Hayatýn yaþadýðý deðiþim öylesine büyük bir altüst oluþa yol açýyordu ki, her þey deðiþiyordu. Sosyalizm düþüncesinin her yeri etkisi altýna alarak büyüyen dalgasý dünyanýn çehresini deðiþtiriyordu. Ýklim de deðiþmiþti, kültür de. Edebiyatýmýz Batý’ya daha çok yönelirken, yapýlan çevirilerin sayýsýnýn artmasý yeni arayýþlar için yeni kapýlar açýyordu. Ana akýmýn dýþýnda alýnabilecek pek çok roman yayýmlandýðý gibi, hangi anlayýþta olursa olsun, ortalama nitelik belirgin biçimde yükselmiþti. Tanpýnar’ýn ‘Saatleri Ayarlama Enstitüsü’, Yaþar Kemal’in ‘Daðýn Öte Yüzü’ romanlarý yanýnda, Erdal Öz, Tahsin Yücel, Sevgi Soysal, Bilge Karasu da yepyeni anlayýþta romanlar, öyküler yayýmlýyordu. 1950 Kuþaðý’nýn etkisi düzyazýya Sait Faik’ten sonra yapýlmýþ ikinci büyük müdahaleydi. 1960’lardan sonraki bir on yýl boyunca da, edebiyatýmýz o güne dek yaratamadýðý birikimi niteliksel yeniliklerin yanýnda, nicelik olarak da yapmaya baþlamýþtý. Bu birikim sonraki bir on yýlýn dalgasýný büyütecekti. 1970-1980 arasýndaki dönemle 1980’den sonraki dönem, birbirinden sanýldýðý kadar kopuk deðildir. Görünürdeki kopukluðu, 12 Eylül’den hemen sonra kýsa süren bir durgunluk döneminin yaný sýra, bu kez daha önceki dönemlerde görülmemiþ genç yazar katýlýmý yaratmýþ olmalý. 1970’lere dönemin sýcak siyasal atmosferi damgasýný vurmuþ olsa da, büyük bir çeþitlilik ve çokyönlülük içinde geliþen edebiyatýmýz, en saðlam temellerinden birini bu dönemde attý. Oðuz Atay’ýn ‘Tutunamayanlar’ý ile öteki romanlarý ve öykülerinden ‘Sahnenin Dýþýndakiler’e, Adalet Aðaoðlu’nun ‘Ölmeye Yatmak’ ve öteki romanlarýndan ‘Anayurt Oteli’ne, Sevgi Soysal’dan Ferit Edgü’nün ‘O’ (Hakkâri’de Bir Mevsim) romaný ve bütün yazdýklarýna, Füruzan’ýn art arda gelen üç öykü kitabýna ve daha pek çok yazara, onlarýn romanlarýna ve öykülerine, büyük bir açýlým dönemi yaþandý bu arada ve çaðdaþ Türk edebiyatý bütüncül kimliðini bu çokyönlülükten ve çeþitlilikten almýþ oldu. 1980’lerden hemen sonra öne çýkan ilk kuþak, ilk romancýlarý Orhan Pamuk , Latife Tekin ve Mehmet Eroðlu ile onlarýn yaný sýra Murathan Mungan , Cemil Kavukçu, Hasan Ali Toptaþ, Ýhsan Oktay Anar, Ahmet Karcýlýlar, Mahir Öztaþ ve bu kuþaðý edebiyatýmýzýn en saðlam kuþaklarýndan biri yapan pek çok yazar güçlü bir birikim oluþturmaya baþlamýþken, Vüs’at O. Bener, Bilge Karasu, Leyla Erbil gibi eski kuþaklarýn büyük ustalarý da çok parlak örneklerini vermeyi sürdürdü. 1980’lerden ve 1990’lardan sonraki kuþaklara yöneltilen eleþtiriler ne olursa olsun, bu dönemlerde yazýlanlar, edebiyatýmýzýn geleneksel baðlarýndan kurtulmasýna, baðýmsýzlaþmasýna önemli katkýlarda bulundu. Bugün belki yeni ve yenilikçi arayýþlar içinde pek görünmese de, kendini yenileyen ve niteliði yüksekte tutan, yaþadýðýmýz hayatýn sorunlarýný içselleþtirme konusunda eski özelliklerini koruyan, daha nitelikli ve olgun bir dille yazýlmýþ metinlerin çoðunlukta olduðu, bana kalýrsa bir sýçramanýn eþiðinde duran, bekleyen bir edebiyatýmýz var. Önemli bir aþamadayýz. Radikal Kitap Sulucakarahöyük/AVANOS Sertaç DANACI Binlerce yýllýk geleneðin devam ettiði Kapadokya bölgesinin el sanatlarý merkezi Avanos'ta, Güzel Sanatlar Fakültesi öðrencileri stajlarýný Avanoslu ustalarýn tarihi iþliklerinde ve onlarýn kontrolünde yapýyor. Avanos'ta çamura hayat veren ustalarýn bilgi, birikim ve deneyimlerinden faydalanmak isteyen Güzel Sanatlar Fakültesi öðrencileri, stajlarýný Avanos'taki kayadan oyma iþliklerde ve geleneksel tezgâhlarda yapma imkâný buluyor. Öðrencilerin staj yapmak için tercih ettikleri yerlerin baþýnda gelen atölye Dink'in iþletmecisi Abdullah Erhan Özer, Avanos'ta uzun yýllardýr geleneksel çömlekçiliði devam ettirdiklerini ve buralardaki teknikleri ve deneyimlerini öðrencilerle paylaþtýklarýný söyledi. Çalýþtýklarý iþliðin daha önce farklý amaçlarda kullanýlmasýna raðmen aldýktan sonra çanak atölyesine çevirdiklerini belirten Özer, mekânýn daha önce dink (buðday öðütülen yer) olarak kullanýldýðýný ifade etti. Özer, yaz döneminde Avanos'a gelen öðrencilerin, Avanoslu ustalarla bir araya geldiðini, okullarda öðrendiklerinden farklý olarak geleneksel Avanos çömlekçiliðini bizzat tezgâh baþýna geçerek öðrendiklerini ve orijinal çalýþmalar yaptýklarýný kaydetti. Öðrencileri kendilerine iletilen talepler doðrultusunda farklý atölyelere yönlendirdiklerini ifade eden Özer, þöyle devam etti: "Öðrencilerin yaný sýra Avanos'a gelen güzel sanatlar fakültesinde eðitim veren akademisyenler, deðiþik etkinliklerle bilgilerini aktarýyor. Hem yöre insanýyla hem de öðrencilerle keyifli bir þekilde çalýþmalar sürüyor. Akademisyenlerle geleneksel çömlekçileri bir araya getiriyoruz, insanlar tekniklerini paylaþýyorlar, bilmediklerini öðreniyorlar. Genelde büyük þehirlerden geliyorlar. Betonarme binalardan gelip gayet doðal kaya mekânlarda çömlek yapmaya baþlýyorlar. Zaten Kapadokya'nýn tarihi dokusu cezbediyor. Gelen öðrenciler seramiðin hangi dalýnda eðitim almak istiyorlarsa, bölgede o konuda en iyi kimse onun yanýna yönlendiriyoruz ya da bizimle çalýþýyorlar. Bu þekilde 6 yýldýr bize yaz dönemi stajýný yapmayan gelen öðrenciler var. Bu sene de 7 stajyer öðrencimiz var." Gazi Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Seramik bölümü 3. sýnýf öðrencisi olan ve Avanos'ta staj yapan Melek Taþtekin, bir aydýr Avanos'ta staj gördüðünü, buradaki ustalarýn kendilerine her konuda yardýmcý olduðunu söyledi. Avanos'ta okulda aldýklarý eðitimden daha fazla ayrýntýlý çalýþmalarla karþýlaþtýklarýný belirten Taþtekin, okulda rolyef ve heykel aðýrlýklý çalýþtýklarýný, fakat Avanos'ta çok farklý çalýþmalara þahit olduklarýný kaydetti. Taþtekin, staj yaptýklarý atölyeden de çok etkilendiklerini, tarihi bir geçmiþi olan bir atölyede geleneksel Avanos çanak tezgahýnda çalýþma yapmanýn çok zevkli olduðunu ifade etti. Staj döneminde Avanoslu ustalarýn çanak çömlek imalatýnýn yaný sýra seramik konusunda da çok üst düzey olduklarýný yakýndan görme imkâný bulduðunu belirten Taþtekin, "Burada okulda aldýðýmýz eðitimden daha fazla ayrýntýlý teknikler görüyorum. Okulda daha teorik bilgiler alýyoruz. Bu tezgahý ilk defa kullanýyorum, okuldaki tezgahlar elektrikliydi onlar daha kolay ama bunun kontrolü de bizde olduðu için ben burada bunu tercih ettim. Buradaki ustalarýn bilgi ve deneyimlerinden staj boyunca çok fazla yararlandým. 1 aydýr buradayým. Daha da burada kalmaya devam edeceðim. Avanoslu ustalar çok yetenekli ve becerikli. Burada çalýþmak çok eðlenceli ve öðretici. Sürekli tezgahlardayýz, yeni ürünler yapýyoruz ve öðreniyoruz. Burada yaptýðým staj bana çok þey kattý. Ayrýca bize bu imkaný saðlayan Avanoslu ustalara da teþekkür ediyorum." Sulucakarahöyük/KAPADOKYA Hasan KANKAL Argos Kültür Sanat'ýn ev sahipliðinde, Kültür ve Turizm Bakanlýðý'nýn desteði ile Uçhisar beldesinde yapýlan maraton yarýþýnda, 60 yerli ve yabancý sporcu, toplam 240 kilometrelik parkuru geçti. Her gün 1 etabýn koþulduðu ve 6 gün süren maratonda, Güvercinlik Vadisi, Ortahisar, Acýgöl, Damsa Barajý, Yüksekli Kilise, Güzelyurt, Ürgüp, Göreme, Avanos, Ihlara Vadisi ve Tuz Gölü'nü geçen sporcular, yarýþmanýn baþladýðý yer olan Uçhisar beldeside yarýþmayý tamamladýlar. Bu sene ilk defa düzenlenen maratonda birinciliði Mahmut Yavuz, ikinciliði Faruk Kar, üçüncülüðü Fýrat Kara kazandý. Yavuz, gazetecilere yaptýðý açýklamada, yarýþmanýn parkurunun çok üst seviyede, çöl maratonlarý düzeyinde. Yavuz, "Böylesine zorlu ve zevkli bir maratonda birinci olduðum için çok mutluyum. Etaplar çok çekiþmeliydi. Bu parkur çok etkileyici, koþarken tarihte bir gezinti yapýyormuþ gibi hissettim. Parkurlar zorlu olmasýna raðmen güzergah itibariyle çok eðlenceliydi" dedi. Ýkinci olan Faruk Kar ise, 13 yýldýr macera sporlarý ile ilgilediðini ve son 2 yýldýr da ultra maraton koþtuðunu belirterek, Türkiye'deki ultra maratonun öncülerinden birisi olduðunu anlattý. Kapadokya maratonunun çok çekiþmeli ve tempolu bir yarýþ olduðunu ifade eden Kar, "6 gündür Mahmut arkadaþýmla birlikte baþý çektik. Çok tempolu bir yarýþ geçti aramýzda. Birbirimizi yarýþtan koparmadýk. Geçen 95 kilometrelik parkurda GPS deðiþiminde 5 dakikalýk bir fark çýktý aramýzda. Dolayýsýyla Mahmut arkadaþýmýz birinci girdi" dedi. Kapadokya maratonunun dünyadaki bir çok parkurdan üstün olduðunu kaydeden Kar "Þimdiye kadar yurt dýþýnda çok yarýþtým, bu yarýþ gerçekten çok þeyi hak ediyor. Dünyadaki bir çok yarýþtan parkur olarak çok daha iyi durumda. Organizasyon olarak da çok çok iyi durumda. Þimdiye kadar bu kadar keyifli, zengin bir organizasyon görmedim." dedi. Basýna ve Kamuoyuna Türkiye'de 20 milyon Alevi yaþamýyormuþ gibi davranan, onlarýn taleplerini her fýrsatta SunniHanefi anlayýþla yapýlandýrýlmýþ Diyanet Ýþleri Baþkanlýðý'na sorarak cevaplar arayan AKP hükümetinin iþlevi nedir? Ülkeyi Diyanetle yönetmek istiyorsanýz, biz yokuz bu hinlikte.. Devlet molla anlayýþla yönetilmez. Yönetilse de buna demokrasi denmez. Üniversitelerde camiyi savunup, inanç özgürlüðünden dem vurup, 20 Milyon Aleviye 'Cemevi'ni çok görenlere bir çift sözümüz olacaktýr elbet; "Ýnancýmýzla oynayýp, sinir katsayýmýzý artýrmayýn..!" Kimin nasýl inandýðý ve nereyi ibadethane saydýðý yalnýzca kendisini ilgilendirir. Aleviler için ibadethane 'Cemevi'dir. Kabul etsenizde etmesenizde bu böyledir. Diyanet Ýþleri Baþkanlýðý'nýn fetvalarý, hükümetin kararlarý, inanç özgürlügüne aykýrýdýr. Herkesten toplanan vergilerle finans edilen, Anayasal zýrhla korunan Diyanet, haram yemektedir. Bizler biliyoruz ki Müslümanlar haram yemezler. Sunnilik inancýna hizmet eden Diyanet, toplumsal barýþý tehdit eden bir kurum haline gelmiþtir. Yurttaþlar; renkleri, ýrklarý, dilleri, dinleri ne olursa olsun, yasalar önünde eþittirler. Devlet protokolünde Diyaneti 52. sýradan 5. sýraya almayý hedefleyenler, Alevilere 'Cemevi'ni çok görüyorlar. Biz Aleviler için, Cemevlerimiz yaþamsal bir öneme sahipken, bizi camiye sokmak isteyenler, en doðal haklarýmýzý elimizden almak istiyorlar. Tarihten günümüze Alevileri katleden zihniyet, þimdide Aleviliði katletmek istiyor. Bizler, Alevilerin yaþam hakkýna göz dikenlere, “camiyi býrakýn gelin cemevinde ibadet edin” diyor muyuz ki; Diyanet Ýþleri Baþkanlýðý bu yetkiyi kendinde görüp Alevileri camiye çaðýrýyor. Bu ne curet..! AKP hükümeti Aleviliði tarif etmek, onlarýn ibadet yerlerine yönelik fetvalar vermek yerine, Alevilerin ve diðer inançsal topluluklarýn demokratik hak ve taleplerine inanç özgürlüðü kapsamýnda çözüm üretsin. Ýþte o zaman toplumsal barýþ adýna olumlu bir iþ yapmýþ olur. Aleviliði tanýmlamaya kalkan, Alevilerin 'Cemevi' talebine “Camiye buyurun” diye yanýt veren hükümeti ve onun fetva kurumu Diyanet Ýþleri Baþkanlýðý'ný ciddiye almýyoruz. Asimilasyon politikalarýnýzý, Baþbakanýn, TBMM Baþkanýnýn ve DÝB baþkanýnýn referanslarýný ve fetvalarýný tanýmýyoruz. *Erdal KILIÇKAYA Genel Baþkan Fransa Alevi Birlikleri Federasyonu FUAF BDP’nin Diyarbakýr’da düzenlediði mitinge polisin müdahalesi sonucu çok sayýda kiþinin yaralanmasý ana akým ve yandaþ medyanýn gündemine girmezken Akit ve Türkiye gibi gazeteler olayýn sorumlusu olarak BDP’yi hedef gösterdi Cumartesi günü Barýþ ve Demokrasi partisi (BDP) tarafýndan Diyarbakýr’da gerçekleþtirilmek istenen ancak Diyarbakýr Valiliði tarafýndan yasaklanan ‘Özgürlük Ýçin Demokratik Direniþ’ mitingine polisin müdahalesi sonucu çok sayýda kiþi yaralandý. Halkýn üzerine biber gazlarýnýn atýldýðý mitingte BDP milletvekilleri Pervin Buldan, Selahattin Demirtaþ ve Ayla Akat da yaralandý. Suriye’de yaþanan olaylar söz konusu olduðunda demokrasi ve insan haklarý gibi kavramlarý hatýrlatan, diktatörlüklere karþý mücadele çaðrýsý yapan ana akým ve yandaþ basýnýn cumartesi günü Diyarbakýr’da yaþanan olaylarý çok kýsa biçimde görmesi ise dikkat çekti. Yandaþ basýnýn neredeyse tamamý ise olaya birinci sayfasýnda yer vermezken ýrkçý-ayrýmcý tutumuyla bilinen Yeni Akit ise birçok BDP’linin yaralandýðý olayý ‘BDP’liler polise saldýrdý’ þeklinde verdi. DÝYARBAKIR’DA SIRADAN BÝR GÜN! Diyarbakýr’da cumartesi günü yaþanan ve polisin müdahalesi sonucu yüzlerce kiþinin yaralanmasýna neden olan olayýn ardýndan dün ana akým ve yandaþ medya konuya iliþkin çok kýsa bilgiler verirken bazý gazeteler ise olaya hiç yer vermedi. BDP Eþ Baþkaný Selahattin Demirtaþ ve BDP Milletvekilleri Pervin Buldan ile Ayla Akat’ýn polisin sert müdahalesi sonucu yaralanmalarýna yandaþ ve ana akým medyanýn çok az yer vermesi ise dikkat çekti. Konuyla ilgili haberini birinci sayfasýnda kýsa biçimde gören Hürriyet’in baþlýðý ‘Mitingte arbede’ olurken Milliyet gazetesi de konuyla ilgili verdiði haberinde ‘Meydan savaþý’ baþlýðýný hayvan bakýmý ve beslenmesi ile hayvan ekolojisi konusunda bilgiler verdi. Nevþehir´de ev ve süs hayvaný satan vatandaþlara yönelik Nevþehir Belediyesi tarafýndan eðitim verildi. Nevþehir Belediyesi Kapadokya Eðitim Merkezi´nin ana idari binasý olan Paþa Konaðý´nda gerçekleþtirilen eðitim çalýþmalarýna katýlanlara, katýlým belgesi Sulucakarahöyük/NEVÞEHÝR Güneþ KAÝM 5199 sayýlý Hayvanlarý Koruma Kanunu uygulama yönetmeliði gereðince ev ve süs hayvaný satmak isteyenlere, hayvanlarýn bakým ve korunmasýna iliþkin olarak Veteriner Hekim Ümmühan Yeþilöz ve Nevþehir Milli Parklar Av ve Yaban Hayatýný 68. Þube Müdürü Erol Aksoy katýlýmcýlara, Ev ve süs hayvanlarýnýn korunmasýna iliþkin Avrupa sözleþmesi, CÝTES sözleþmesi, 5199 sayýlý kanun ve uygulama yönetmeliði, ev ve süs hayvanlarýnýn üretim, satýþ, barýnma ve eðitim yerleri hakkýnda yönetmelik, hayvan davranýþý, kullandý. Habertürk gazetesi Diyarbakýr’da yaþanan olaylarý birinci sayfasýndan görmezken Vatan ve Akþam gazeteleri de konuyla ilgili haberlerini oldukça kýsa biçimde birinci sayfadan gördüler. YANDAÞLARIN CEPHESÝNDE DEÐÝÞEN BÝR ÞEY YOK Cemaat’e ve hükümete yakýnlýðý ile bilinen gazetelerin birçoðu cumartesi günü yaþanan olaylara sayfalarýný kapatýrken Yeni Akit ve Türkiye gibi gazeteler de BDP’yi suçlu ilan etmeyi tercih ettiler. Irkçý ve ayrýmcý tutumuyla daha önce de birçok kesimin tepkisini çeken Yeni Akit dünkü haberinde ‘BDP’liler polise saldýrdý’ baþlýðýný kullanarak BDP’llileri hedef gösterirken Ýslamcý kimliði ile bilinen Türkiye ise haberinde ‘’Diyarbakýr’da aðýr tahrik’ baþlýðýný kullanmayý tercih etti. Gazetenin ikinci manþet olarak verdiði haberinde polisin kullandýðý çok sayýda gaz bombasý, biber gazý ve yaralanan onca insan yer almadý. Öte yandan Diyarbakýr’da yaþanan polis þiddetine sayfasýný kapatmayan gazeteler de vardý.Muhalif tutumuyla bilinen Evrensel, Birgün ve Özgür Gündem gibi gazeteler Diyarbakýr’da yaþanan polis þiddetini gözler önüne sererken ana akým medyada demokratik kimliði ile bilinen Radikal de Diyarbakýr’da yaþananlara tepkisini manþetinden dile getirdi. BirGün de verilecek. Nevþehir´de ev ve süs hayvaný satan vatandaþlara yönelik Nevþehir Belediyesi tarafýndan eðitim verildi. Nevþehir Belediyesi Kapadokya Eðitim Merkezi´nin ana idari binasý olan Paþa Konaðý´nda gerçekleþtirilen eðitim çalýþmalarýna katýlanlara, katýlým belgesi de verilecek. Sulucakarahöyük/HACIBEKTAÞ Sertaç DANACI Elektrik Mühendisleri Odasý, 15 Temmuz 2012 tarihinde bir basýn açýklamasý yaparak, özelleþtirilen elektrik daðýtým bölgelerinin denetimine iliþkin boþluk oluþturulduðuna dikkat çekti ve acil denetim çaðrýsý yaptý. ELEKTRÝK MÜHENDÝSLERÝ ODASI BASIN AÇIKLAMASI Özelleþen Daðýtým Þirketleri Denetlenemiyor... EMO‘DAN ACÝL DENETÝM ÇAÐIRISI Anayasa Mahkemesi, 5 Temmuz 2012 tarihinde 6094 sayýlý Yenilenebilir Enerji Kaynaklarýnýn Elektrik Enerjisi Üretimi Amaçlý Kullanýmýna Ýliþkin Kanunda Deðiþiklik Yapýlmasýna Dair Kanun‘un bazý maddelerini deðerlendirdi. Anayasa Mahkemesi, kanunun 6. maddesinin ardýna eklenen "...veya gerektiðinde masraflarý ilgililerine ait olmak üzere EPDK tarafýndan yetkilendirilecek denetim þirketlerinden hizmet satýn alýnarak EPDK tarafýndan yaptýrýlabilir. Denetim þirketleri ile ilgili uygulamaya iliþkin usul ve esaslar, Bakanlýk görüþü alýnmak kaydýyla EPDK tarafýndan çýkarýlacak yönetmelikle düzenlenir" þeklindeki ifadelerin Anayasa‘ya aykýrý olduðuna karar verdi. Anayasa Mahkemesi‘nin kararýndan 1 gün önce TBMM‘de kabul edilen bir "torba yasa" ile benzer ifadeler, bir kez daha kanuna eklendi. Böylece Anayasa Mahkemesi‘nin iptal kararýna raðmen, benzer düzenlemenin 12 Temmuz 2012‘de Resmi Gazete‘de yayýmlanmasý ile filli durum sürdürülmektedir. Enerji Piyasasý Düzenleme Kurulu (EPDK) kanun ile kendine tanýnan yetkiyi daha önce düzenlediði yönetmelikler ile özel þirketlere býrakmak istemiþti. Resmi Gazete‘de 7 Ocak 2007 tarihinde yayýmlanan Elektrik Piyasasýnda Daðýtým Sistemi Yatýrýmlarýnýn Düzenlenmesi ve Planlardaki Gerçekleþmelerin Denetlenmesi Hakkýnda Yönetmeliðin, baðýmsýz yatýrým denetim þirketlerine yetki devri öngören hükümlerinin iptali istemiyle Elektrik Mühendisleri Odasý (EMO) tarafýndan ise 6 Mart 2007 tarihinde Danýþtay‘a baþvurulmuþtu. Kamu Denetiminden Vazgeçilemez Dava dilekçesinde, 4628 sayýlý Elektrik Piyasasý Kanunu‘nda "Özelleþtirme sonrasý elektrik daðýtým tesislerinin iyileþtirilmesi, güçlendirilmesi ve geniþletilmesi için yapýlan yatýrýmlarýn mülkiyeti kamuya aittir" þeklinde hüküm bulunduðu belirtilerek, Yönetmeliðin iptali istenmiþti. EMO tarafýndan açýlan dava Ekim 2009‘da Danýþtay 13. Dairesi tarafýndan karara baðlandý. Danýþtay 13. Dairesi tarafýndan oybirliðiyle alýnan kararda, "Asli ve sürekli kamu hizmeti niteliði taþýyan denetim yetkisinin düzenleyici iþlemlerle özel hukuk tüzel kiþilerine devredilmesi söz konusu olamayacaðýndan, elektrik piyasasýnda daðýtým þirketlerinin yatýrýmlarýnýn gerçekleþmelerinin denetlenmesi yetkisinin baðýmsýz yatýrým denetim þirketlerine devrini öngören düzenlemede hukuka uygunluk bulunmamaktadýr" denildi. Yönetmelik Olmayýnca Kanunu Deðiþtirdiler Danýþtay tarafýndan yönetmeliðin iptal edilmesi ile birlikte bu kez 29 Aralýk 2010 tarihinde Resmi Gazete‘de yayýmlanarak yürürlüðe giren 6094 sayýlý Yenilenebilir Enerji Kaynaklarýnýn Elektrik Enerjisi Üretimi Amaçlý Kullanýmýna Ýliþkin Kanunda Deðiþiklik Yapýlmasýna Dair Kanun‘un da benzer bir düzenleme yapýlarak, iptal edilen hükümlere yasal dayanak saðlanmaya çalýþýlmýþtýr. Kanundan sonra çýkarýlan "Elektrik Piyasasýnda Faaliyet Gösteren Üretim ve Daðýtým Þirketlerinin Lisanslarý Kapsamýndaki Faaliyetlerinin Ýncelenmesine ve Denetlenmesine Ýliþkin Yönetmelik" de 6 Aralýk 2012 tarihinde EMO tarafýndan dava konusu edilmiþtir. Bu davanýn dilekçesinde, yönetmeliðin Anayasa‘nýn "Devletin, kamu iktisadi teþebbüsleri ve diðer kamu tüzelkiþilerinin genel idare esaslarýna göre yürütmekle yükümlü olduklarý kamu hizmetlerinin gerektirdiði asli ve sürekli görevler, memurlar ve diðer kamu görevlileri eliyle görülür" þeklindeki hükümlerine aykýrý olduðu vurgulanmýþtýr. Konunun Anayasa Mahkemesi‘ne taþýnmasýn istenildiði dava halen Danýþtay‘da devam ederken, bu yönetmeliðin dayanaðýný oluþturan kanunda yer alan hükümler Anayasa Mahkemesi tarafýndan iptal edildi. Bir Gün Önce Yenilendi Anayasa Mahkemesi‘nin gerekçeli kararý dahi henüz yayýmlanmadan Resmi Gazete‘nin 12 Temmuz 2012 tarihli sayýsýnda 6353 sayýlý "Bazý Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Deðiþiklik Yapýlmasýna Dair Kanun"un 22. ve 31. maddesinde benzer düzenlemeler yeniden getirildi. Bu düzenlemenin Anayasa Mahkemesi‘nin kararýndan yalnýzca bir gün önce TBMM Genel Kurulu‘nda kabul edilerek, yasalaþmasý ise ayrýca dikkat çekicidir. Bu düzenlemede öncekilerden farklý olarak "özelleþtirilen elektrik daðýtým bölgelerinin mülkiyetinin kamuya ait olduðu" vurgulanarak, denetleme yetkisi EPDK‘dan alýnarak, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlýðý‘na verildi. "Bakanlýk bu denetimi bu konuda ihtisas sahibi olan kamu kurum ve kuruluþlarýna yetki devri suretiyle veya yetkilendireceði denetim þirketlerine hizmet satýn almak suretiyle yaptýrabilir" þeklindeki ibare ile denetim özelleþtirmesi yolu açýk býrakýldý. Ayný kanunun 31. maddesinde ise denetimin "EPDK tarafýndan yetkilendirilecek denetim þirketlerinden hizmet satýn alýnarak EPDK tarafýndan yaptýrýlabilir" ibareleri de yasaya eklendi. Cumhurbaþkaný Jet Hýzýyla Onayladý Yönetmelik ile olmayýnca kanun deðiþikliði yapýlmýþ, bu deðiþikliðinde Anayasa Mahkemesi‘nden dönmesi bile AKP‘yi durduramamýþtýr. Gerek Danýþtay‘ýn gerekse Anayasa Mahkemesi‘nin kararlarýna raðmen, denetimin özelleþtirilmesinde ýsrar edilmesini anlamak mümkün deðildir. AKP, EMO‘nun konuya iliþkin uyarýlarýný göz ardý etmiþ, yargý kararýný boþa çýkartacak þekilde, yasama organýnda düzenleme yaptýrmaktan bile çekinmemiþtir. Anayasa Mahkemesi‘nin kararýna açýkladýktan sonra 9 Temmuz 2012 tarihinde TBMM‘den Cumhurbaþkanlýðý‘na sevk edilen düzenlemenin, Cumhurbaþkaný Abdullah Gül tarafýndan 2 gün içinde, jet hýzý ile onaylanmasý, Cumhurbaþkanlýðý‘nda yasalarýn Anayasa‘ya aykýrý olup, olmadýðýna iliþkin deðerlendirme yapýlmadýðýnýn göstergesidir. Söz konusu yeni kanun deðiþiklikleri ve EPDK‘nýn yayýmlayacaðý yönetmeliði de yargýya taþýyacaðýmýzdan kimsenin þüphesi olmasýn. Kamu Acilen Görev Baþýna Henüz bir denetim mekanizmasý kurulamamýþken elektrik daðýtým bölgelerine iliþkin özelleþtirme ihaleleri düzenlenmiþ, ilki Ocak 2009‘da olmak üzere Baþkent, Meram, Sakarya, Osmangazi, Uludað, Çoruh, Çamlýbel, Fýrat ve Trakya elektrik daðýtým þirketlerinin özel sektöre devri yapýlmýþtýr. Aradan geçen bunca zaman içinde mülkiyeti kamuda kalacak olan tesislere iliþkin denetimlerin nasýl yapýldýðý soru iþareti olarak kalmýþtýr. AKP‘nin idaresini özel ellere terk ettiði kamu mallarýna iliþkin denetimin de özel ellere býrakýlmasý konusundaki ýsrarýný anlamak mümkün deðildir. Bu ideolojik yaklaþým için hukuk devletinin en temel kuralarýnýn bile çiðnenmesi kabul edilemez. Özeleþtirme sonrasý özel þirketlerin faaliyetlerinin yeterince denetlenmemesi sonucu oluþan kamu zararý konusunda yalnýzca siyasi iktidarýn deðil, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlýðý‘nýn bürokratlarýnýn da sorumluluklarý oluþacaktýr. Yaratýlan 5 yýllýk boþluða dikkat çekerek, denetimsizliðin kamu zararý oluþturduðu uyarýsýnda bulunuyor ve acil denetim çaðrýsý yapýyoruz. ELEKTRÝK MÜHENDÝSLERÝ ODASI 43. DÖNEM YÖNETÝM KURULU 15 Temmuz 2012