SARAI LATINInew.indd
Transkript
SARAI LATINInew.indd
9 Sayı:53 - 27 Ağustos 2011 Velikovsky’e göre Hazreti Musa ve Firavun’un gerçek hikâyesi Musa’nın aynı zamanda Firavun’la mücadelesi, halkını esaretten kurtararak Mısır’dan çıkartması, Mısır ülkesini baştanbaşa sarsan 10 felaket, Kızıldeniz’in yarılması ve sonra geri dönerek Firavun’un ordusunu yutması, kutsal kitaplarda yer alan mucizevî dinsel bir hikâye olup, Yahudilik, Hıristiyanlık ve Müslümanlıkta da inanılması farzdır. Ancak, bugünkü bilimsel tarihsel görüş açısından doğrulanabilir mi? Immanuel Velikovsky’nin “Kaos Çağları” (Ages in Chaos) adlı kitabı bu soruya bazı çarpıcı ve dâhiyane çözümler getiriyor. İnanılması güç bazı olaylar hem bilimsel açıklamalar kazanıyor, hem de bölgesel tarihle bütünleşiyor. Günümüzdeki bazı araştırmalar bunları tekrar gündeme getirip, tarihçilerin önceki varsayımlarına meydan okuyarak, inkâr edilemez kanıtlar ortaya çıkarıyor. Rus Yahudi’si bir ailenin çocuğu olan Immanuel Velikovsky (1895-1979) Moskova Üniversitesi’nde eski tarih ve toplum bilimi ve tıp eğitimi görmüş, daha sonra Viyana’da Freud’un öğrencisi Wilhelm Stekel yanında Psikanaliz eğitimi almıştır. Sonradan, araştırmalarını daha da genişleterek, kozmoloji, astronomi, jeoloji, mitoloji, efsane ve Kutsal Kitaplar’daki metinleri incelemiş ve bunlardan tarihi yeniden yorumlayan tartışmalı eserler çıkarmıştır. Geçmiş çağlarda büyük felaketler yaşandığı Velikovsky’nin en önemli savıdır. Ancak, insanların kötü anılarını bilinçaltına itmesi ve unutulması anlamına gelen “kitlesel amnezi” ile bunların sadece efsanelerde izleri kaldığını iddia etmektedir. Her yerde felaketlerin izleri olduğu halde bunlarla yüzleşmek acı verdiği için, bilim adamları bunları göz ardı ettiler. Günümüzde bu felaketlerin inkâr edilemez izleri bir bir ortaya çıkarılarak, tarih üzerindeki etkileri konusunda spekülasyonlar yapılıyor. Örneğin, son zamanlarda M.Ö. 2300 yılında Irak’ta büyük bir meteor yağmurunun o zamanki uygarlıkların çöküşüne yol açtığı ortaya çıkmıştır. Hemen sonrasında, meydana getirdiği karanlık çağda, Tevrat’a göre İbraniler göç ederek kuraklıktan nasibini almayan Mısır’a yerleşmişti ve zamanla Yusuf’un vezirliğini unutan yeni bir Firavun İsrailoğullarını köleleştirdi. Tevrat’a göre Musa’nın Mısır’dan Çıkışı M.Ö. 1447 yılında gerçekleşmiştir ve Ramses adı geçtiği için tarihçiler o zamanki Firavun’un Ramses II olduğunu varsaymışlardır. Ramses II ile ilgili dev eserlerin ortaya çıkışı 19. yüzyılın hayal gücü üzerine büyük etki yaratmıştır. Tarihçiler buna dayanarak Çıkış’ın M.Ö. Ramses (M.Ö. 12791213) dönemine denk gelen yıllarında olabileceğini varsaymışlardır, ama bunu kanıtlayabilecek herhangi bir bulgu ortaya çıkmadığı gibi, Tevrat’ın söz ettiği çalkantılı dönemlerin izine de rastlanmamıştır. Ramses sözcüğü Tevrat’ta Yusuf’un döneminde de yer alıyor ve akademisyenler bunun genel bir terim olduğu düşüncesindedirler. Bu yüzden Velikovsky ve Tarihçi David Rohl “Zamanın Kanıtı” (A Testament in Time) ve “Cennet Bahçesinden Sürgüne” (From Eden to Exile) eserlerinde Çıkış Firavunun’un 13’üncü hanedandan Dudimose olduğunu savunmuşlardır. Aslında Musa bir İbrani ismi olmayıp, Mısır dilinde oğul anlamına gelir. Bu isim, genelde Firavunlara ve prenslere verilir. Örneğin Tutmoses, Tut (Tanrı Thoth) oğlu, ve Ramose Ra (Tanrı Ra) oğlu, Amenmose (Tanrı Amen) oğlu demektir. Firavun Dudimose’un (veya Tutimaos) en uygun Firavun olma gerekçesi eski Mısır tarihçisi Manetho’ye dayanmaktadır. Ona göre Dudimose zamanında “Biz [Mısırlılar] Tanrının gazabına uğradık” ve o dönemdeki büyük felaketin arkeolojik kalıntıları ortaya çıkmaktadır. Ayrıca Manetho’ya göre Dudimose’tan hemen sonra Mısır zayıf düşmüş ve Hyksoslar hiç karşılık görmeden Mısır’ı zapt edebilmişlerdir. Tevrat’a göre Firavun, İbrani halkını azat edip ülkeyi terk etmeye izin vermediği için Mısır’ın başına 10 felaket gelmişti. Bunlar: 1) Nil nehrinin kana dönüşmesi; 2) Kurbağa istilası; 3) Sivrisinek istilası; 4) Atsineği istilası; 5) Hayvan ölümleri; 6) Çıban belası; 7) Dolu belası; 8) Çekirge belası; 9) Karanlık Belası; 10) İlk doğan çocukların ölümüdür. Velikovsky’nin önemli savlarından biri İpuwer Papirüse dayanır. Mısır’ın eski hanedan dönemine ait bu papirüs 1828 yılında bulunmuş ve halen DİZGİ ROMAN BEKİR Hollanda’nın Leiden Müzesi’nde sergilenmektedir. Akademisyenler bunun bir bilmece veya kehanet olduğunu düşünmüşlerdir, ancak bu papirüs açık bir şekilde Mısır’ın başına gelen felaketler zincirini anlatmaktadır. Nil nehrinin kana dönüşmesi, suların zehirlenmesi, göklerin kararması, hayvanların ölmesi, yangınlar, depremlerle Mısırlıların perişan ve aç bir vaziyete düşmelerini kaydeder. Eğer Velikovsky’nin savı doğruysa, bu sav Mısır tarihinde Tevrat’ta söz edilen olayların Mısır tarihinde izleri bulunmadığı görüşünü çürütür. Girit yakınlarında, Thera adasında Santorini yanardağının patlamasının yaklaşık olarak o dönemlerde gerçekleştiği düşünülmektedir. Jeologlar M.Ö. 1626 ve M.Ö. 1360 gibi farklı tarihler vermektedir ve Velikovsky’e göre bu sıralarda yanardağlarda zincirleme patlamalar vardı. Santorini adasının patlaması, Girit uygarlığının yok olması gibi, tarihte birçok radikal değişimlere sebep olmuştu. Ortaya çıkan bu patlamanın, 1883 yılında tüm dünyayı sarsan ve 35 bin kişinin ölümüne yol açan Karakatoa yanardağının patlamasından kat kat güçlü olduğu ortaya çıkmıştır ve Vesuvius yanardağının patlaması da aynı zamana rastlar. Santorini yanardağının nükleer bombadan bin kez daha güçlü olduğu hesaplanmıştır. Velikovsky’e göre volkanik Sina dağı da aynı anda patlamıştı. Tevrat’ta, Çıkış’tan hemen sonra İsrailoğulları Sina’ya yürüyüşü “Tanrı önümüzde gündüz bir duman sütunu gibi ve gece bir alev sütunu gibiydi” diye tanımlanır. Volkanik patlamaların gündüz ve gece böyle gözlemlendiği doğrudur.( Buda bilimsel yolunun ispatlamasıdır ) Son bulgulara göre böyle bir patlamada Mısır karanlığa boğulur, şimşekler ve dolu yağmuru dehşet saçar. Yakın bir zamanda Amerika’da görüldüğü gibi volkanik küller Nil nehrini kırmızıya dönüştürebilir. Nehrin zehirlenmesiyle kurbağalar karaya çıkar, burada ölerek sinek ve pirelerin çoğalmasına neden olur. Bunlardan da hastalıklar yayılır ve çıbanlar çıkar. Böylece birçok canlının ölümü gerçekleşir. Bölgedeki toplu mezarlar bir veba salgınını doğrulamaktadır. Mısır’ı saran karanlığa Santorini ve diğer yanardağlardan yükselen duman bulutlardan meydana getirmiş olabilir. Karakatoa tüm dünyada ısının birkaç derece düşmesiyle birlikte, yıllar süren böyle bir nispi karartma etkisi yapmıştı. Peki bu durumda, Kızıldeniz’in yarılması nasıl izah edilebilir? Velikovksy’e göre İsrailoğulları daha sığ olan Sazlar denizinden geçmekteyken oluşan bir deprem suların geri çekilmesine sebep BAŞYAZAR 07504487791 07704487791 Email: emad.rafeet@yahoo.com Email: sarayarbil@yahoo.com saray olabilir. Büyük yanardağ patlamalarının depremleri tetiklediği bilinmektedir. Velikovsky’nin kabul edilen Mısır tarih kronolojisinin birkaç yüzyıl ile hatalı olduğu tarihçi David Rohl ve diğer revizyonist Mısır tarihçileri tarafından destek görmektedir. David Rohl kitabında yüzlerce sayfalık kanıt vermektedir. Bunlar, kutsal kitaplardaki olayların tamamen uydurma olduğu, Musa, Davut ve Süleyman gibi Tevrat’ta söz edilen kralların hiçbir zaman yaşamadığını iddia eden bazı tarihçilerin tezlerini çürütmektedir. Velikovsky ve Rohl’a göre bu tarihçiler arkeolojik bulguları yanlış tarihte aramaktadırlar ve birkaç yüzyıl geri bakılırsa tüm kanıtların orada olduğu gözlemlenecekt Mısır’dan Çıkış’ın yer aldığı dönemdeki felaketler büyük göçlere de sebep olmuştur denebilir. İsrailoğulları tam bu dönemden sonradır ki Hyksoslar denilen bir kavmin işgaline uğramışlardır. Hem Velikovksy, hem de Rohl’a göre bu kavim Çıkış’tan sonra İsrailoğullarının Mısır yolunda karşılaşıp savaştığı Amalekliler’di. Mısırlıların Amu dedikleri ve ayrıca “Çoban Kralları” olarak da bilinen Hyksoslar, hiç karşılık görmeden Mısır’ı ele geçirdiler. Birkaç yüz yıl sonra işgalden uzak Mısır’ın Güney hanedanı Hyksosları ülkeden kovabilmişti. Arap tarihçilere göre Mekke civarında yaşayan Amalekliler kendi ülkelerinde büyük bir felaket sonrası göç etmişlerdi. Seller bazı kavimleri ortadan kaldırmıştı. Üzerlerine kara dumanlar çökmüş, karıncalar istila etmişti. Manetho’ya göre Dudimose’un döneminden hemen sonra Mısır, doğudan gelen bu gaddar ve acımasız kavim tarafından istila edilmişti. Amalekliler Mısır’da büyük tahribatlarla halkı esir ettiler. Velikovsky’e göre eski ahit Mezmurlar’da geçen “[Tanrı Mısırın üzerine...] Üzerlerine kızgın öfkesini, gazap, hışım, bela ve bir alay kötülük meleği gönderdi” aslında “Üzerlerine kızgın öfkesini, gazap, hışım, bela ve bir alay çoban kralları gönderdi.” Kötülük meleklerinin Mezmurlarda yazılışı malakhei-roim, bu aslında Çoban Kralları, anlamına gelir, doğrusu malakhim-roim olmalı. Kutsal kitaplar Musa’yı olağanüstü vasıflarla donatır. O dönemde geçen olayların ve doğal felaketlerin arkasında doğal nedenler olması kanımca, bir dönüm noktasında bu felaketleri önceden bilen ve Tanrı’nın gazabı olarak yorumlayan güçlü, bilge bir liderin şanından bir şey eksiltmez. Manetho’nun da Mısır’ın o dönemde Tanrı’nın gazabına uğradığını belirtmesi bunu doğrular. Velikovsky’nin tezlerini doğru kabul etmek tarihe bakışımızı değiştirmekle kalmaz, bize bu önemli mesajı verir: Dünya tarihinde büyük felaketlerin rolü de büyük olmuştur ve bu olasılık her zaman için geçerliliğini korumaktadır. Velikovksy ve Rohl’un kitapları bu savı öne sürüyor Bu büyük yahudi Rus yazarın Tevrattan aldığı hikaye bizim Kutsal Kitabimiz ( Kuran-I Kerimle örtüşen tarafları çok olmakla beraber biraz dramatize olmuştur: Kuranı Kerim’de Hazreti Musa A.S’nın Kıssasının daha gerçekçi ve daha mantığa uyan tavrat hikaysenin doğrusudur. Adres: Erbil, Minare Mahallesi, Aşğal Caddesi 10 saray Sayı:53 - 27 Ağustos 2011 Pişmişi daha etkili Hazırlayan: Sevcan Kasapoğlu- Serdarlı Taze domates bol miktarda likopen içerir. ( Likopen genclik ve bozulan hücreleri yenileyen ve grib salgının durduran maddedir ) Ancak, domatesin pişirilmesi, likopenin vücut tarafından 5 misli daha kolay kullanılmasını, biraz yağ eklenmesi ise bağırsaklardan çok daha kolay emilmesini sağlıyor. Likopen, kavun ve pembe greyfurt gibi diğer gıdalarda da bir miktar var ama domatese oranlandığında bu miktar çok küçük. Domatesten gelen sağlık Hemen her yemekteki vazgeçilmez rolü ve güzel tadıyla domates, mutfağımızın önemli gıda maddelerinden biridir. Lezzet açısından tercih ettiğimiz domatesi yedikçe sağlık kazandığımızı biliyor muydunuz ? Domateste A vitamininin yapıtaşı olan beta karoten, C vitamini ve B grubu vitaminlerin yanısıra demir ve potasyum gibi mineraller var. Ancak, bu yararlı etki sadece bol vitamin ve mineral içermesinden gelmiyor. Domatese kırmızı rengini veren lycopene (likopen) isimli kimyasal maddenin sağlık açısından çok yararlı olduğu, bilim adamlarınca onaylandı. Likopenin vücutta, güçlü bir antioksidan etki yarattığı belirlendi. Antioksidanlar, normal metabolizma faaliyetlerinin yanısıra, başta hava kirliliği olmak üzere dış etkiler sonucu vücutta oluşan ve kanser ya da kalp-damar hastalıkları gibi ciddi sağlık sorunlarının oluşmasına yol açan ‘serbest radikalleri’ gideren maddelerdir. Yararlı etkileri Yapılan çalışmada 1300 kişi incelendi. Likopenli gıdaları bol olarak tüketenlerde kalp krizlerinin yarı yarıya daha az olduğu belirlendi. Bir başka çalışmada prostat kanseri incelendi. 48 bin erkeğin, 5 yıl süreyle incelenmesiyle yürütülen çalışmada, domatesle pişirilmiş yemekleri haftada 10 porsiyon kadar tüketen kişilerde prostat kanseri görülme sıklığının diğerlerinin üçte biri kadar olduğu görüldü. Likopenin, kalınbağırsak KOLON ve meme kanseri önlediğini bilim adamları tarafından vurgulanmaktadır. Domates her derde deva... Domatesin bağırsak hareketi ve safra kesesinin çalışmasına olumlu etki yaptığı bildirildi. Uzmanlar, bol vitamin kaynağı olan domatesin, beslenmede önemli bir yerinin olduğunu ve eskiden beri halk arasında birçok hastalığa karşı ilaç olarak kullanıldığını belirtiyor. Romatizmalı olanların bol domates tüketmeleri gerekiyor. Domates idrar söktüyor, böbrekleri çalıştıyor. Domates suyu cilde güzellik ve canlılık veriyor. Bundan dolayı birçok güzellik maddesinin yapımında domates kullanılıyor. Domatesin, bağırsak hareketi ile safra kesesinin çalışmasına da olumlu etki yaptığını ifade eden beslenme uzmanları, çiğ domatesin hazmının zor olduğunu, mide ve bağırsak rahatsızlığı olanların, asit etkisinden dolayı domatesi çiğ değil, haşlanmış olarak yemesi gerektiği uyarısı yapıyor. Uzmanlar, domatesin tam olgunlaşmadan yenilmemesi gerektiğini, yeşil domateste sağlığa zararlı “Solanin” bulunduğunu, ancak bu maddenin domatesin olgunlaşmasıyla yok olduğunu belirtiyor. Domatesin büyük yararı Domates kalp dostu ABD’nin Kuzey Carolina Üniversitesi öğretim üyesi Dr. Lenora Kohlmer, sürekli domates yemenin kalpte kroner damar hastalığına bağlı enfarktüs tehlikesini azalttığını kanıtladı. TÜBİTAK’ın yayın *organı( Türkiyenin en büyük bilim ve araştırma merkezidir )Bilim ve Teknik Dergisi’nde yeralan habere göre, domatesin içindeki likopen maddesi, kalbi enfarktüs tehlikesine karşı koruyor. Domatesin, kalp krizi riskini yarı yarıya azalttığını açıklayan Doktor Lenora Kohlmer, kalp krizi geçirmiş 1300 Amerikalı ve Avrupalı ile 1300 sağlam insanın karşılaştırılması sonucu bu sonuca vardığını, sürekli domates tüketenlerde, kalp krizi riskinin yarı yarıya azaldığının ortaya çıktığını belirtti. Lenora Kohlemer, kalbi koruyan domotesteki likopen maddesinin karpuz, kayısı ve pembe greyfurtta da bir miktar bulunduğunu bildirdi. Kahve yerine domates Uyku mu bastırıyor? Bir türlü konsantre olamıyor musunuz? O zaman hemen bir fincan kahve içmek yerine, bir adet domates yiyin. Bilim adamları sinirleri ve beyni canlandırıcı özelliği olan domatesin ayrıca, vücuttaki toksinleri atmaya yardımcı olduğunu, kalbi güçlendirdiğini, enfeksiyonlara ve kansere karşı koruduğunu söylüyorlar. .Günde 1 elma ve domates ciğerleri güçlendiriyor İngiltere’de Nottingham Üniversitesi tarafından yapılan bir araştırma, ilkbaharın gelmesiyle birlikte sıklaşan astım krizlerinin günde bir elma veya bir domates yenilerek önlenebileceğini ortaya koydu. Nottingham Üniversitesi bilim adamlarından Dr. Sarah Lewis, günde 1 elma ve domatesin akciğerleri güçlendirdiğini belirtti. Dr. Lewis, yapılan testler sonucunda haftada 5 elma veya daha fazlasını yiyen kişiler ile haftada en az 3 domates tüketenlerin akciğer performanslarının yükseldiğini tespit ettiklerini belirtti. 2633 yetişkin üzerinde yapılan araştırmanın sonuçları, bütün diğer meyve ve sebzelerin astımlı kişilere aynı desteği sağladığını, ancak hiçbirinin elma ve domates kadar etkili olamadığını gösterdi. Uzmanlar, ayrıca yüksek oranda elma, domates ve muz tüketen kişilerde hırıltılı nefes almanın da azaldığını belirtiy Son olarak Bayanlara özel Domatezi bol mikdarda tüketin cildiniz taze, parlak, diri ve gün gittikçe yaşlanmak yerine gencleşirsiniz buda benim tavsiyem. Parlamento Spor Komisyonu Başkanı: Her takımın arkasında bir parti var Röportaj: Karzan Hevleri Parlamento Spor Komisyonu başkanı Dr.Sair Abdülahad, gazetemize yaptığı açıklamada, her takımın arkasında bir partinin olduğunu söyledi. Aynı zamanda Akad Spor Kulübü başkanlığını da yürüten Abdülahad ile bölgedeki sporun durumunu konuştuk. Saray: Genel olarak Kürdistan Bölgesi’ndeki sporun durumunu nasıl değerlendiriyorsunuz? Dr.S. Abdülahad: Bölgedeki spor seviyesi çok iyidir ve her geçen gün daha da gelişiyor. Bu konuda iyimser olduğumu söyleyebilirim. Futbol takımlarımız, hem Arap hem de Asya liginde oynuyorlar. Bu da şuna işarettir ki hükümet ve parlamento spora destek veriyor. Spor komisyonu olarak sportif projeler için 20 milyar Dinar tahsis edilmesini sağladık. Saray:2010 bütçesinde spor için 10 milyar Dinar tahsis ettiniz. Acaba bu para spora ivme kazandırdı mı? Dr.S.Abdülahad: Kent merkezine bakarsak burada sportif anlamda birçok projeye imza atıldığını göreceğiz. Ancak nahiye ve ilçelerde gerçekleştirilen projeler azdır. Bu parayla Kültür Bakanlığı ile yardımlaşarak Erbil’de; 5, Süleymaniye’de; 7 ve Duhok’te; 4 saha inşa ettik. Saray: Birçok ülkede spor devlete gelir sağlar. Ancak Kürdistan Bölgesi’nde böyle bir durum söz konusu değil. Sizce bunun sebepleri nelerdir? Dr.S.Abdülahad: Biz henüz devlet olamadık ve Irak’ın bir parçasıyız. Bizde emniyet ve istikrar tam olarak sağlanmış değil. Bunun için hükümete gelir sağlayacak şekilde spora büyük bir para ayırmamız söz konusu olamaz. Mesela bir olimpik kent inşa etmek gibi. Bizim spora ilgimiz ancak 2005’ten sonra baş- ladı. Çünkü istikrar olmadığı sürece spor da gelişmez. Biz kendimizi ABD ve İngiltere ile mukayese edemeyiz. Bu ülkelerin kat ettiği mesafeyi yakalamak için uzun bir zamana ihtiyacımız vardır. Bize özel bir bütçe lazım ki sporu geliştirebilelim. Ancak ileride sporu, hükümete gelir sağlayabilecek duruma getirebiliriz. Saray: Kürdistan Bölgesi’nde çok fazla takım var. Bunları nasıl organize edebiliyorsunuz? Dr.S.Abdülahad: Bu bizim için büyük bir sorun yaratıyor. Takımların çoğalmasının arkasında partiler bulunuyor. Her parti kendine bir takım kurdu. Her yetkili bir takım tuttu. Takımlar olsun. Buna karşı değiliz. Ama haddinden fazla çoğalırsa, sağlam bir temel kuramayız. İyi sporcularımız şurada burada dağılmış durumdalar. Bunları bir arada tutabilmek için takım sayısını aşağıya çekmek lazım. Herkes bir odası varsa, kendine takım demeye başladı. Buna bir sınır getirmek lazım. Kurulan kulüplerin kendi kendilerini finanse etmesi lazım. Saray: Bazı takımlara faaliyetleri az olsa da büyük paralar ödeniyor. Neden bu durumu gözden geçirmiyorsunuz? Dr.S. Abdülahad: Yerinde bir soru sordunuz. Gerçekten de bu böyledir. Geçenlerde şahsi ilişkiler yoluyla kimi takımlara büyük paralar ödendi. Spor komisyonu olarak bu duruma el koymak için harekete geçtik. Spor ve milli oyunlar müdürünü birçok kez parlamentoya çağırdık. Paranın eşit bir şekilde dağıtılması için hükümetin, Spor ve Gençlik Bakanlığı’na baskı yapması lazım. Bu konuda, bakanlar kuruluna, parlamento yoluyla bir rapor gönderdik. Spordaki sorunları çözmek noktasında bir komisyon oluşturduk. Komisyonda; Bakanlar Kurulu, Spor ve Gençlik Bakanlığı ve Olimpiyat Komitesinden temsilciler bulunuyor. Saray: Bazı eski sporcular maddi anlamda zor günler geçiriyorlar. Bunlara maaş bağlamak gibi bir girişiminiz oldu mu? Dr.S. Abdülahad: Şahsen bu konuda çok uğraştım. Kültür ve Gençlik Bakanlığı’yla konuşarak eski sporculara maaş bağlanmasını istedim. Ancak eski sporcuların sayısının bu kadar çok olması şüphe yarattı. Bu da kendilerine ödenen maaşların durdurulmasına neden oldu. Maliye Bakanlığı’nın talimatı nettir. Talimata göre bir kişinin iki maaş almaması gerekir. İşte sorun buradadır. Yoksa hükümetin bunlara maaş ödenmesi konusunda itirazı yoktur. Saray: Spor komisyonu olarak ne gibi sorunlarla karşı karşıya kalıyorsunuz? Dr.S.Abdülahad: Allah’a şükür çok iyi işler başardık. Komisyon olarak parlamento başkanlığına havale ettiğimiz kanun tasarıları inceleniyor. Bölgedeki futbol takımları, Ramazan nedeniyle idmana akşam saatlerinde çıkacak Saray-Erbil Erbil’deki spor kulüpleri arasında tam bir uyum söz konusu. Bu kulüp yetkilileri, birbirlerinin başarılarını kutlamak için tebrik ziyaretlerinde de bulunuyorlar. Konuyla ilgili olarak gazetemize konuşan Erbilspor Kulübü sekreteri Mahmut Aziz, Akadspor Kulübü başkanı Dr. Sair Abdülahad, Brusk Spor Kulübü sekreteri Karvan Abdülkerim ve Aso Spor Kulübü başkan yardımcısı Muhammet Yusuf olumlu mesajlar verdiler. Yetkililer siyasi ve dini yaklaşımlarla hareket etmediklerini ifade ettiler. Spor kulübü yetkilileri hedeflerinin sportif anlamda ilişkiler kurmak olduğunu vurguladılar. Yetkililer “spor farklı, siyaset farklı” dediler. Bu konuda gazetemize konuşan bir kulüp yetkilisi, kentteki takımların iyi ve kötü günlerini paylaştıklarını söyledi. Erbilspor Kulübü sekreteri Mahmut Aziz, Erbil takımlarıyla sıkı ilişkiler içinde olduklarını söyledi. Üzerlerinde parti tesirinin olmadığını ifade eden Aziz, diğer partilerden futbolcu transfer ettiklerini ve futbolcu sattıklarını kaydetti. Akad Spor Kulübü başkanı Dr. Sair Abdülahad da takımlar arasındaki iyi ilişkiden memnun. Bölgedeki tüm takımlarla iyi ilişkiler içinde olduklarını ifade eden Abdülahad, “Hiçbir kulübü ziyaret etmedik. Ancak kendileriyle iyi ilişkiler içerisindeyiz” dedi. Eskiden müsabakalarda başarılı olan kulüplere tebrik ziyaretlerinde bulunduklarını hatırlatan Abdülahad, bu ilişkilerin kesildiğini söyledi. Kapalı bir salonlarının bulunduğunu kaydeden Akad yetkilisi Abdülahad, “Erbil’de kapalı spor salonu sayısı çok az olduğu için takımlar idman için bize geliyorlar. Kulüp olarak kendilerine yardımcı oluyoruz” diye konuştu. Abdülahad, dinin spor üzerinde etkisinin olmadığının altını çizdi. Bu konuda Abdülahad ve Aziz’le aynı fikirde olan bir yetkili de Brusk Spor Kulübü sekreteri Karvan Abdülkerim’dir. Hiçbir takımla sorunları bulunmadığını söyleyen Abdülkerim, bölgedeki takımlarla sportif anlamda iyi ilişkiler içinde olduklarını söyledi. Üzerlerinde herhangi siyasi ve ya parti tesirinin bulunmadığını vurgulayan Brusk yetkilisi Abdülkerim, yardıma ihtiyaç duyan kulüplere, yardım etmeye hazır olduklarını söyledi. Abdülkerim : “Diğer takımları ziyaret ediyoruz. Onlar bize ziyarete geliyorlar” diye konuştu. Son olarak gazetemize konuşan Aso Spor Kulübü başkan yardımcısı Muhammet Yusuf, gazetemize konuşan Akad, Erbil ve Brus kulüp yetkililerinin yaptıkları açıklamalarla benzer görüşte olduğunu söyledi. 11 Sayı:53 - 27 Ağustos 2011 Aşk yaşa bakmaz… Yaşlılar da âşık olabilir Saray-Erbil Gazetemize konuşan Erbilli bazı yaşlı ama genç ruhlu delikanlılar, aşk ateşiyle kıvrandıklarını söylediler. Bunlardan bazısı “aşk bizi bitirecek” derken bazıları ise âşık olduklarını hatırlamak istiyorlar. Yaşı ilerleyen bazı Erbilliler, ekmek parası için hala çalışmak zorundalar. Çalışmaktan yorgun düşen yaşlılara “Acaba aşık mısınız?”diye sorduğumuzda bazıları utangaç bir tebessümle “Evet” cevabı verirken bazıları ise hiddetli bir şekilde “Hayır” dediler. 78 yaşında ve sırılsıklam âşık Adı Bilal İsmail. Erbil’de 1933’te doğdu. Mesleği terzilik. Sırılsıklam âşık olduğunu ifade eden Bilal Amca, âşık olduğu günleri hatırlıyor. Vaktiyle âşık olduğu kızla evlenemediğini dile getiren Bilal Amca, “Âşık olduğum kızın babası çok kötü biriydi. Maddi durumum iyi olmadığı için sevdiğim kızı bana vermediler” dedi. Ellili yıllarda yaşadığı aşk hikâyesini bizlerle paylaşan Bilal Amca, “Aşkımı bana vermediler. Ancak bu benim ümidimi kırmadı ve bir başkasıyla evlendim. Eşimle hiçbir zaman sorun yaşamadık.” diye konuştu. Sevdiğim kız hiç aklımdan çıkmıyor Hacı Şirzat 67 yaşında. Erbil’in Bata Çarşısı’nda çalışıyor. Aşkın insanın içinde yaşayan bir şey olduğunu ifade eden Hacı Şirzat, “İnsan yaşı ilerledikçe âşık olma ihtimali azalır” sözüne inandığını söyledi. Hacı Şirzat “İnsan çoluk çocuğa karıştığı zaman aşk da gözünden düşer. Buna saray hayat zorlukları ve maddi imkânsızlıklar eklenince ne aşk kalır, ne başka şey” dedi. “Âşık olmayan genç yoktur” diyen Hacı Şirzat, sevdiği kızla bazı nedenlerle evlenemediğini söyledi. Hacı Şirzat “Sevdiğim kızla, maddi imkânsızlıklar ve askerlik nedeniyle evlenemedim” dedi.1954 doğumlu ve 3 çocuk babası Hacı Şirzat az bir ücret karşılığında çalışıyor. Aşkın dönmeyeceğine inandığını ifade eden Hacı Şirzat “Âşık olduğum kızı ara sıra hatırlıyorum” diyor. İnsanın yaşı ilerlese de, güzeli sever İnsanın illa da bir kadına âşık olması şart değil. Belki başka şeylere de âşık olabilir. Muhammet İsmail 64 yaşında. Yaşı ilerlese de hala çalışan Muhammet Amca, insanın illa da bir kadına âşık olması şart değil dedi. Muhammet Amca : “İnsan güzeli sever. Mesela ben iyi meziyetli ve dürüst insanları severim” dedi. Eski sevda unutulmaz Sabah Celal 62 yaşında. Kalbinin hala genç olduğunu ifade eden Sabah Amca, Erbil’in Bata Çarşısı’nda bir dükkân işletiyor. Arap dünyasının meşhur bayan ses sanatçısı Ümmügülsüm’ün şarkılarını sürekli dinleyen Sabah Amca, “Kalbim ölmedi ve Ümmügülsüm’ü dinlediğim sürece hiç ölmez” dedi. İçten âşık olduğunu ifade eden Sabah Amca, “ Eski aşklar gönülden silinmez” dedi. Tacil Mahallesi’nde dünyaya gelen ve çocukluğunu burada geçiren Sabah Celal, maddi imkânsızlığın kalbi öldürdüğünü söyledi. Erbil’de bayramın tadı farklıdır Şirzat Şeyh Muhammet Eskiden Erbil’de Ramazan ve Kurban bayramlarının farklı bir yeri vardı. Kent sakinleri bayram hazırlıklarına Ramazanın yirmisinde başlayarak hazırlanırdı. Erbil Türkmenlerinden Gülnaz ve Heybet Teyze, bu konudaki anılarını bizimle paylaştılar. Çocukların bayramın yaklaştığı günlerde sokaklara dökülerek yüksek bir sesle “ Helli biberli köfte bayrama kaldı bir hafta” diye yüksek sesle tekerleme söyleyerek gezdiklerini, söylediler. Ramazan geceleri mahallede toplanan çocukların “Uşağlar gelin oynıyak, Ramazan gider koymıyak” diyerek bayramı karşıladıklarını ifade eden Türkmen Gülnaz ve Heybet Teyze, ev hanımlarının bayram için bir çeşit tatlı türü olan ve halk dilinde külçe olarak bilinen pastayla beraber; tatlı, baklava ve çerez hazırladıklarını söyledi. Külçenin ana malzemesi olan hindistan cevizi ve hurma aldıklarını belirten Türkmen teyzeler, farklı şekillerle külçeleri kalıplarda yaptıklarını anlattılar. Erbilli Türkmenler tatlının yanında kuruyemiş de hazırlardı. Karpuz çekirdeği, kabak çekirdeği, ay çiçek çekirdeği ve nohut tuzlanarak kavrulurdu. Nohut kuma katılarak kavrulurdu. Çocuklara ise yeni rengârenk kıyafetler ve ayakkabılar alınırdı. Bayrama üç gün kala, bakırdan yapılmış tencereler yıkanarak temizlenirdi. Kap, kaşık, tabak ve çatallar hazırlanırdı. Divehane sahipleri bayram aşı için koyun kestirirdi. Ramazanın 29. günü Hacı Vehap Hılacı, Hacı Hikmet Tütün- cü dama çıkarak hilâl beklerdi. Görüldüğü takdirde ertesi gün bayram yapılırdı. Arife günleri Türkmenler, mezarlıklarda yakmak için tütsü (buhur) alırdı. Bayram ilan edilir edilmez camilerde Kur’an ve tekbir sesleri yükselirdi. İnsanlar neşelenirdi. Ev hanımları sabah namazı ile birlikte bayram yemeği hazırlama telaşına girerdi. Mezarlıklar ziyaret edilirdi. Mezar başında Kur’an okunurdu. Ardından da bayram namazına gidilirdi. İnsanlar birbirleriyle bayramlaşırdı. Ardından ev dönülerek sofraya oturulurdu. Erbilli Türkmenlerde bayramın birinci gününün sabahı, bayram aşı pişirmek adettendi. Aşın ana menüsünü pirinç pilavı, kaysı çorbası, kırmızı ve beyaz et oluştururdu. Yemek yendikten sonra yeni kıyafetler giyilir, güzel kokular sürülürdü. Büyüklerin eli öpülerek, bayramlık alınırdı. Çocuklar eğlence yerlerine giderek salıncak, at arabası ve dolanbacı binerdi. Bu oyun yerlerini Hacı Selim Kaka, Piç Halil ve Sıçana kurardı. Bu üçlü bayramın birinde demirden yaptıkları treni çocukların hizmetine sundular. Bayramlarda Erbil’deki Selahattin, Sirvan ve Hamra sinemalarında Tarzan, harkal, cowboy filmleri gösterilirdi. Sinemalara ilgi büyüktü. İnsanlar bilet alabilmek için neredeyse birbirlerini eziyordu. Misafirliğe gidilerek akraba ve komşu ziyaret edilirdi. Misafirlere şeker, meyve suyu ve kuruyemiş ikram edilirdi. Ayrıca tarikat şeyhleri de ziyaret edilerek elleri öpülürdü. 12 saray Sayı:53 - 27 Ağustos 2011 Türkmen Cephesi Berlin temsilcisi Ganim Osman: Türkmen Cephesi yurt dışındaki temsilciliklere yeterince önem vermiyor Saray-Röportaj Facebook sayfası arcılığı ile Türkmen Cephesi Almanya Temsilcisi Ganim Osman ile bir röportaj yaptık. Yaptığımız röportajda Ganim Osman; Cephe’nin yurt dışı temsilciliklerine hiç mi hiç önem vermediğini, hatta bazen bu konu ile ilgili kiminle konuşacağını bile bilemediğini söyledi. Türkmen Cephesi temsilcisi; Avrupa’da 30 bin Türkmen’in yaşadığını, bunun 7 bininin Almanya’da ikamet ettiğini sözlerine ekledi. Saray: Acaba Almanya’da Türkmen Cephesi temsilciliğine seçimle mi geldiniz? Yoksa referansla ? G. Osman: 1990 yılında Almanya’nın başkenti Berlin’de Türkmenleri bir araya getiren ilk kişi benim. IrakKuveyt Savaşı esnasında Avrupa Irak’a daha çok ilgi duymaya başladı. Bu yüzden ben de Almanya’da bir siyasi rol almaya başladım. O zamanlar bize maddi kaynak sağlayacak kimse olmadığı için, bazı sivil vakıflardan destek alıyorduk.2000 yılına kadar çalışmalarıma bu şekilde devam ettim. 2000 yılından sonra Türkmen Cephesi, Almanya’da bir temsilcilik kurmaya başladı. Beni de o dönemde temsilci olarak seçtiler. Biz de bir açılış töreni düzenledik. Törene Almanya’dan ve Türkiye’den bazı yetkilileri davet ettik. Saray: Almanya’da şu an sizin siyasi rolünüz nedir? G.Osman: Biz burada Türkmen Cephesi’nin tem- silcisi olarak, Almanya’daki bakanlar, diplomatlar ve bazı parti yetkilileri ile zaman zaman bir araya gelerek Türkmenlerin sorunları konusunda bilgilendiriyoruz. Almanya’da yaklaşık 7 bin Türkmen yaşıyor. Bizler buradaki Türkmen kardeşlerimizin sorunlarını da dinliyoruz ve ilgileniyoruz. Saray: Almanya’da yaşayan Türkmenler olarak sorunlarınız ve istekleriniz nelerdir? sosyal etkinlikler içerisinde bir de “Erbil” adında gazete de var. Ankara’da muhtemelen öğrencilere yönelik bir gazete çıkarak gençlerimiz bakın gazetemize neler anlattılar. Gazi Üniversitesi Türkçe Bölümü öğrencisi Mazın Erbil; “ Benim öncelikli amacım okulumu iyi bir dereceyle bitirebilmek. Daha sonra ise memleketime hizmet edebilmek için ülkeme döneceğim.” diyor. Erbilli’ye Türkiye’de siz herhangi bir engelle karşılaşıyor musunuz, diye sorduk. Erbilli ; “Bize şu an okumamızı engelleyecek bir sorun yok. Tek bir husus kafamıza takılıyor. Memleketimize döndüğümüzde acaba tayin olacak mıyız, diye şimdiden düşünüyoruz.” diyor. Ankara’da ne gibi faaliyetler yürüttükleri yönündeki sorumuzu yanıtlayan Erbilli; “Şu an Ankara’da arkadaşlarımızla bir gazete çıkarıyoruz.” dedi. Ahmet Dağlı; “Okulumuzu bitirdikten sonra memleketimize hizmet etmek bizim en büyük amacımız. Ayrıca sıkıntılarımız konusunda şunları söyleyebilirim ki he öğrencinin olduğu gibi bizim de bazı maddi sıkıntılarımız var tabi. Bir de ailelerimizden uzak olmak onların özlemini çekmek bizim sıkıntılarımızdan biri.” diyor. Ayrıca bir kurumun Türkmen öğrencilere yardım ettiğini kimler tarafından Ankara’ya gönderildiklerini unutmamışlar. Ahmet Dağlı, kendisini ve arkadaşlarını okumaları için destek olup G. Osman: En büyük sorunumuz şu an Türkmen Cephesi ile irtibatı tam olarak sağlayamamak. Cephe başkanlığında kimler yetkili ve neler yapıyorlar tam olarak bilgimiz yok. Kimlerle işlerimizi yürüteceğimizi bilmiyoruz. Başlıca sorunlarımızdan biri de maddi olanaksızlıklar. Eğer siyasi bir kaynak kendini tanıtmak istiyorsa bir lobiye ihtiyacı vardır. Bu konu yüzünden siyasi bir hizmet veremez durumdayız. Ayrıca yurt dışında bir temsilcilik olması çok önemli bir husustur. Ne yazık ki Türkmen Cephesi bu gerçekleri göremiyor. Bizler de mecburen kendi imkânlarımızla bu işi yürütmeye çalışıyoruz. Saray: Şu ana kadar Almanya’da yaşayan Türkmenlerin hepsini bir çatı altında toplaya bildiniz mi? Ya da aynen buradaki gibi Türkmenler, orada da parçalara bölünmüş durumda mı? G. Osman: Avrupa’nın tamamında yaklaşık 25 ile 30 bin arasında Türkmen yaşıyor. Almanya’da yaşa- yan 7 bin Türkmen yaşadığını düşünürsek, bu Türkmen nüfusunu bir araya getirmek için çok çaba sarf ettim. Hollanda’ya, Danimarka’ya ve İsveç’e gittim. Oradaki Türkmenler ile de toplantılar yaptım. Ancak ne yazık ki Irak’ta yaşayan Türkmenler gibi Avrupa’da yaşayan Türkmenler de bölünmüş durumdalar. Saray: Avrupalı Türkmenler, Türkmen Cephesi ve diğer Türkmen partilerine nasıl bakıyorlar? G. Osman:Avrupalı Türkmenler, uzun yıllardır vatanlarından ayrı yaşıyorlar. Türkmen Cephesi, Türkmenlerin var olan tek temsilcisidir. Bu yüzdendir ki birçok faaliyetleri var. Türkmen Cephesi’nin bayrağını her yere taşımışlardır. Bu da gösteriyor ki Türkmen Cephesi’ne buradaki Türkmenler destek oluyorlar. Ancak diğer Türkmen partileri konusunda ise şunu söylemek yanlış olmaz, Avrupa’da yaşayan Türkmenler diğer Türkmen partilerine pek de önem vermiyorlar. Ankara’ya kadar götürüp, burslu okutanlara teşekkür etmeyi de unutmuyor. Ahmet Dağlı; “Öncelikle İhsan Doğramacı Vakfı’na, Türkmeneli Vakfı’na ve de Türkiye Eğitim Bakanlığı’na çok teşekkür ediyoruz. Bizlere katkıları büyüktür.”dedi. Birkaç ay önce Irak Cumhurbaşkanı Celal Talabani tarafından yurt dışında okuyan öğrencilere burs verilmesi söz konusuydu. Siz herhangi bir burs aldınız mı, diye Dağlı’ya Dağlı; “ Evet doğrudur. Ancak sadece üç ay burs aldık. Burs tutarı da 100 Dolar’dı. Bu paranın da daha sonra neden kesildiği konusunda da bir fikrimiz yok. Şu an burs verilmiyor.”dedi. Ankara’da öğrenciler tara- fından çıkarılan Erbil Gazetesi’nde çalışan İnci Muratlı ile de konuştuk. Muratlı, Saddam zamanında ailece kaçarak Türkiye’ye yerleştiklerini anlatıyor gazetemize. Muratlı gazetemize şunları söyledi; En büyük sorunumuz memleketimizden uzak olmak.”diyor. İnci Muratlı, diğer öğrencilerin aksine hiçbir vakıftan burs almadığını da sözlerine ekliyor. Son olarak yine Ankara Üniversitesi’nde öğrenim gören Muhammet Ahmet ile de konuştuk. Ahmet; “Benim de en büyük amacım okulumu başarıyla bitirdikten sonra ülkeme dönmek. Memleketime hizmet etmek istiyorum.” diyor. Muhammet’in tek bir sıkıntısı var. O da memleket hasreti çekmek. Ankara’da okuyan Türkmen öğrenciler gazetemize beklentilerini anlattılar Ahmet Dağlı, Türkmeneli TV kanalında kameraman olarak çalışıyor. Aynı zamanda Ankara Üniversitesi Siyasal Bilimler Fakültesinde okuyor. Ahmet Dağlı, gazetemize şunları anlattı; “Ben ve benim gibi burada eğitim gören arkadaşlarımın, öncelikle hedefi okulumuzu iyi bir derece ile bitirdikten sonra memleketimize hizmet için geri dönmek.” diyor. Ahmet Seyit Yakup- Ankara Eskiden beri, Ankara’ya okuma amaçlı öğrencilerimiz gidiyor. Geçtiğimiz yıllarda yine Ankara’ya okumak için giden genç arkadaşlarımızla, ileriki zamanlarda neyi hedeflediklerini konuştuk. Türkmen gençleri ise okumak için gittikleri Ankara’da bazı sosyal etkinlikler de yaptıklarını söylediler. Bu saray Ses sanatçısı Cebbar Ahmet: Sanata 55 yıldır hizmet ediyorum. Ancak kimseden destek görmedim 13 Sayı:53 - 27 Ağustos 2011 Saray-Erbil Ses sanatçısı Cebbar Ahmet yetkililerden şikâyetçi. Gazetemize konuşan Ahmet “Sanata 55 yıldır hizmet ediyorum. Ancak kimseden destek görmedim” dedi. Törenlere karşılık almadan katıldığını ifade eden tecrübeli ses sanatçısı Cebbar Ahmet, sesinin eskiden daha güzel olduğunu ve maddi destek görmesi halinde albüm çıkarabileceğini söyledi. Halen bir şirkette çalışan ses sanatçısı Cebbar Ahmet, kimseden destek görmediği için sanatı bıraktığını söyledi. Merhum Doğramacı ve Cevdet Naccar’dan başka kimseden destek görmediğini belirten Ahmet, Türkmen partilerinin kendisine sahip çıkmadıklarını söyledi. Ahmet, kendisini destekleyen merhum Doğramacı ve Cevat Neccar’a teşekkür etti. Sadece özel törenlerde arkadaşlarının ricası üzerine şarkı söylediğini ifade eden ses sanatçısı Ahmet, “Bugüne kadar kimseden hiçbir şey görmediğimiz gibi bundan sonra da görmek istemiyoruz. Bize sevgi yeter” diye konuştu. Maddi destek görmesi halinde bir albüm çıkarmaya hazır olduğunu dile getiren emektar ses sanatçısı Cebbar Ahmet, “Bugün sesim eskiden daha güzeldir, diye düşünüyorum” dedi. Neçirvan Barzani’nin kendisine hediye ettiği arsanın, elinden alındığını söyleyen Ahmet, 30 yıl önce almış olduğu parça arsa gerekçe gösterilerek Barzani’nin hediyesini geri aldıklarını söyledi. Türkmen sanatının zor günler geçirdiğine inandığını söyleyen ses sanatçısı Cebbar Ahmet, geçmişte çok iyi sanatçılara sahip olduklarını ifade etti. Ahmet, kasetlerinin bugün de talep gördüğünü ve satın alındığını hatırlattı. Ses sanatçı Halit Kerküklü: Merhum sanatçı Aydın Camcı’yı örnek alıyorum Saray-Röportaj Ses sanatçı Halit Kerküklü, merhum şarkıcı Aydın Camcı hayranı olduğunu söyledi. Merhum Camcı’yı örnek aldığını ifade eden Kerküki, besteci ve söz yazarlarından destek görmediği için şarkılarının sözünü kendisinin yazmak zorunda kaldığını belirtti. Saray: Kerkük’te ses sanatçılarına ne kadar önem veriliyor? H.Kerküklü: Ses sanatçılarına Erbil’de olduğu gibi Kerkük’te de önem veriliyor. Sanatçılar arasında din ve millet ayrımı yapılmıyor. Özellikle radyo ve televizyonlar bize çok yardımcı oluyor. Kendilerine bu vesileyle teşekkür ediyorum. Saray: Erbil’de de hay- ranlarınız olduğu söyleniyor. Bu doğru mu? HH.Kerküklü: Evet doğru. Onları buradan selamlıyorum. Saray: Size hangi söz yazarları yardım ediyor? H.Kerküklü:: Kimse yardım etmiyor. Bana çoğu kez yaşlı şairler söz veriyor. Ben de bunları notaya döküp şarkı yapıyorum. Saray: Hangi şarkıcılara özeniyorsunuz? H.Kerküklü: Önceleri merhum Haba’yı örnek alıyordum. Ancak şimdi kendisinden çok etkilendiğin merhum ses sanatçı Aydın Camcı’yı örnek alıyorum. Kendisini dinlerken sersem oluyordum ve tüylerim diken diken oluyordu. Saray: Kaç tane albümün var? H.Kerküklü: Çok. Bayramdan sonra “Karar verdim bu sevdadan cayayım” adlı şarkıya klip çekeceğim. Saray: Kerkük’te hangi kanalda çalışıyorsun? H.Kerküklü: Kerkük kanalında çalışıyorum ve burada bir maaşım var. Ayrıca Türkmeneli uydu kanalına ve yerli Türkmen kanalına çok teşekkür ediyorum. Saray: Törenler için sık sık Erbil’e geliyor musunuz? H.Kerküklü: Evet sık sık geliyorum ve buradaki törenlerin hepsini kendim idare ediyorum. Saray: Türkmen ses sanatçılarını beğeniyor musun ? H.Kerküklü: Evet, hepsini beğeniyorum ve hepsine başarılar diliyorum. Saray: Albümlerini hangi kurum yapıyor? H.Kerküklü: Yılda 2 veya 3 albüm çıkarıyorum. Albümlerimi Sahip, İzzettin Kerkük ve Adil Babası kasetçilikleri yapıyorlar. Saray: Sadece hoyrat mı okuyorsun? H.Kerküklü: Evet, ama beste de yapıyorum. Ayrıca makam usulleri hakkında da bilgiye sahibim. TKO ve KDP Türkmen Bürosu, Ramazan etkinlikleri düzenledi Saray-Erbil Türkmen Kardeşlik Ocağı (TKO) ve Kürdistan Demokratik Partisi (KDP) Türkmen Bürosu, mübarek Ramazan münasebetiyle sinizarf müsabakası düzenledi. Erbil’den birçok takımın katıldığı müsabaka, Mirisu bahçelerinde gerçekleştirildi. Erbil Valisi Nevzat Hadi’nin önderliğinde düzenlenen müsabakaya 32 takım katıldı. KDP Türkmen Bürosu Sorumlusu Seyyah Küreci’nin denetiminde düzenlenen müsabakalarda, partili ve resmi yetkililer de hazır bulundu. Müsabakalara Erbil, Kerkük, Altunköprü ve Telafer’den takımlar katıldı. Ramazan etkinlikleri, TKO’da da düzenlendi. TKO bahçesinde düzenlenen sinizarf müsabakasına Erbil ve Altunköprü’den 4 takım katıldı. Müsabakalara Türkmen ses sanatçıları Yunus Tütüncü, Serdar İhsan, Muhammet Neccar, Halit Kerküki, Fuat Terzi, Gaffar Küreci ve Ahmet Kore şarkılarıyla katıldı. 14 saray Sayı:53 - 27 Ağustos 2011 Başarılı Türkmen öğrenciler bu yıl da ödüllendirilmediler Ahmet Seyit Yakup- Erbil Türkmen eğitimi yetkilileri, Türkmen okullarındaki öğrencilerin bir şekilde daha başarılı ve azimli olmaları için, ödüllendirilmelerini isteseler de, bu yılda herhangi bir ödül dağıtılmadı. Türkmen yetkililer ve partilileri birinci olan Türkmen öğrencilere ödüllendirmek amacıyla herhangi bir faaliyetleri de olmadı. Türkmen Eğitimi Genel Müdürlüğü’nde görev yapan öğretmen Yakup Celal, bu konuyla ilgili gazetemize şunları söyledi; “Birincilikle sınıfını geçen öğrenciler ödüllendirilmelidirler. Çünkü sınıfta kalan öğrencilere başarılı olmalarına özendirecek olan şey budur”. Acaba Türkmen partililerin ve yetkililerin, öğrencilere ödül vermeleri için, ne yapılmalıdır? Sorusu üzerine; Öğretmen Yakup Celal; “Bu işe eğer kalkışırlarsa, Türkmen okullarının ilerlemesine ve başarılı olmasına büyük katkıları olacak demektir.”dedi. Garibi Kız Lisesi Müdürü Jiyan Reşit Ahmet, başarılı öğrencilerin ödüllendirilmeleriyle ilgili, şimdiye kadar Türkmen yetkili ve partililerin herhangi bir ödül vermediklerini, sadece Öğrenci Birliği’nin bir takım ödüller dağıttığını söyledi. Türkmen okullarında ihmal edildiklerini düşünen öğrenciler hususunda Müdüre Jiyan; “ Evet, bence de ihmal ediliyorlar. Çünkü Türkmenlerden, takdir edildiklerini gösteren bir ödül almadılar. Ayrıca bunun dışında her okulda artık olması gereken bazı araç-gereçlerimiz bile eksik. Bu eksikliklerin başında laboratuar ve bilgisayar geliyor.”dedi Müdüre Jiyan; başarılı olan öğrencilerin ve öğretmenlerin ödüllendirilmesini ve bu şekilde daha da başarılı olmaya teşvik edilmesini canı gönülden istiyor. 11. sınıf öğrencisi Fatma Abdulhalık İsmail; “Bu eğitim öğretim yılında sınıfımı 95 not ortalaması ile geçtim. Ancak hiçbir Türkmen yetkiliden ödül almadım. “dedi. Fatma, gazetemize iki yıldır yüksek not ortalamasıyla sınıfını geçtiğini ancak hiçbir teşvik edici ödül ya da takdir almadığını üzülerek gazetemize söylüyor. Büyüklerinden Türkmen okullarına daha çok destek olmalarını isteyen Fatma, bunun milli bir dava olduğunu ve başka okullarda başarılı olan öğrencilere ödül verildiğini söylüyor bize. Fatma, bunun bizim için kötü bir durum olduğunu da düşünüyor. “ Bizlere verilecek en küçük ödül bile, ömrümüz boyunca saklayacağımız bir hatıra olarak kalacaktır.”dedi. Başka bir başarılı öğrencilerimizden olan 11. sınıf öğrencisi Songül Aydın Maruf; “Ne yazık ki kimse bize ödül vermedi. Öğrenciler arasında ödüllendirilmenin önemli Taha, bu kitapla birlikte bir de Kürtçe CD hazırlamış. Ayrıca kitapçılarda başka bir kitap daha var. Bu kitapta da resimli anlatım yoluyla Türkçe öğretiliyor. Bu kitabı hazırlayan Sami Aliye adlı bir yazar. meşhur bir caminin resmi varmış. Türkiye’ye ziyaret amaçlı gidenler için bu sözlükler ve kitaplar çok faydalı Zanıst Kitapçılığın sahibi, son zamanlarda Türkçe öğrenmek için yayınlanman bu kitap ve sözlüklerin, sadece Kürtçe için değil mesela Arapça için de faydalı olacağını söylüyor. Bu kitaplar, Türkçe öğrenmek isteyen Araplar için de bir kaynak teşkil ediyor. olduğunu düşünüyorum. Çünkü öğrencileri daha başarılı olmaya teşvik ediyor. Aynı zamanda diğer okullar arasında okulumuzun da daha iyi bir okul olduğunu gösterir. Zaten Erbil’de birkaç Türkmen Okulu var. Bu okullarda eğitim gören öğrenciler başarılarına göre ödüllendirilirlerse, ileride Türkmen okullarından mezun olacak öğrencilerin, daha iyi üniversiteleri kazanabileceklerini düşünüyorum.”dedi. Ziyat Tahsin Hametemin, her yıl Türkmen Okullarında birinci olarak sınıfı geçmesine rağmen şimdiye kadar hiçbir ödül almamış. Öğrenci, gazetemize şunları söyledi; “Ben de kaç yıldır sınıf birincisi oluyorum ama ödül almadım. Ben de Türkmen yetkililerin bizlere hatıra kalacak ödüller vermelerini isterim. Şimdiki duruma bakılacak olursa Türkmen okullarının ihmal edildiğini düşünüyorum. Ben de diğer arkadaşlarım gibi, okullarımıza daha fazla önem verilmesini ve de başarılı olan öğrencilerin ödüllendirilmesinin, başarısız olan öğrencileri başarılı olama teşvik edeceğini düşünüyorum.”dedi. Çarşıdaki kitapçılar satışlardan memnunlar. Erbil’de Türkçe kitaplar kapış kapış satılıyor Saray- Erbil Erbil’deki kitapçılara çok sayıda Türkçe kitap ve sözlük geldi. Bu da çarşıdaki işleri hareketlendirmiş. Kitapçılar bu duruma çok seviniyorlar. Eskiye nazaran Türkçe kitaplar daha çok rağbet görüyor. kitaplar yoktu. Ancak şimdi Türkçe kitapların sıcak pazarı var. Yani talep çok. Bence Türkçe kitapların sayısı ve adedi gittikçe artacak ve bu pazar çeşitlenecektir. Çünkü Kürdistan Bölgesi ve Türkiye arasında hiç olmadığı kadar iyi ilişkiler var.”dedi. Türkçe kitapların Kitapçılar, Türkçe kitapların sıcak pazarı var yayınlanmış olmasından çok memnunlar. Hatta bu Eğitim Kitapçılık’ın sahibi kitapların içeriği sadece dil Ümit Bey Saray’a şunları öğrenmek için kılavuzlar anlattı; “Bu aralar çok şeklinde de olsa yine de sayıda Türkçe kitap kitap pazarına taze bir kan yayınlandı ve satılmak olmuş. Ayrıca bu kitaplar üzere çarşımıza geldi. Türk dili öğrenmek için de Eskiden hiç tam bir vesile olmuş. bu tür “Türk Dili” kitabının yazarı Abdülaziz Erbil’deki Ziver Kitapçılık’ın sahibi Ziver Bey; “Bu kitaplar, Türkiye’yi ziyaret edenler için hazırlanmış mükemmel bir el kitabıdır. Çarşıya bu son zamanlarda çok çeşitli Türkçe kitap ve sözlükler geldi. Satışları da şu an çok iyi. Hem biz faydalandık, hem de Türkçe okuyan öğrencilerimiz faydalandılar.”dedi. Ziver Bey, çok satılan kitaplardan da bazı örnekler verdi. Ziver Beyin anlattıklarına göre; Dr. Besam Muhammet İsa’nın yazdığı 2011 yılında yayınlanan kitabın kapağında büyük ve Türkçe kitaplar sadece Kürtlerin dil öğrenmesi için değil, başka milletleri içinde faydalı olacaktır Zanıst Kitapçılığın sahibi Zekeriya Ahmet, Saray’a bu son zamanda Türkçe kitaplarının satışıyla ilgili şunları söyledi; “ Çarşımıza gelen bazı sözlükler, Arapça açıklamalı yazılmış. Bu da Türkçe öğrenmek isteyen Araplar için iyi bir kaynaktır. İki ayrı sözlük var. Birincisi Nasır El- Mahamide’nin hazırladığı “Cep Sözlüğü”dür. İkincisi ise Besam Muhammet İsa’nın hazırladığı, kapağında Türk bayrağı ve Türkiye’deki bazı turistik yerlerin resimleri olan “Türk Dili Eğitimi’ne Başlangıç” kitabıdır. 15 saray Sayı:53 - 27 Ağustos 2011 Türkmenler, Irak’ın genelinde mağdur edilen bir millettir Başyazar Irak’ın genelinde Türkmen milleti hep mağdur yaşamaktadır. Hiçbir zaman istekleri ve hakları verilmiyor. Şiiler Bölgesi’nde, Sünniler Bölgesinde ve Kürtlerin Bölgesinde, en eski milletlerden olmasına rağmen herhangi bir makam, mevki halen verilmemiştir. Irak’ın genelinde tarihten bu güne hep hatır gönül işleriyle bir yerlere getirilmişlerdir. Bunun sebebi de Türkmenlerin kendi içinde halen bir birliktelik sergileyememesidir. Türkmenlerin kendi içlerinde parça parça olmasına sebep olan bilinmeyen bir güç var. Bu güç öyle şeyler yapıyor ki, adeta Türkmen milletini silmeye çalışıyor. Buna örnek olarak seçimlerde Türkmenlerin başka başka listelerden seçime girmelerini verebiliriz. Hiç biri kendi milleti için seçimlere bir Türkmen Listesi hazırlayarak katılmıyor. Bunların siyasi anlayışları sebebiyle Türkmenler hiçbir zaman tam anlamıyla kazanan taraf olamıyorlar. Siyasi açıdan hiçbir iyi makam veya mevkie gelemiyorlar. Irak’ta bulunan diğer milletler içinse bu durum söz konusu değil. Kolayca istedikleri makamlara geliyorlar. Irak’ın genelindeyse her siyasi taraf kendi çıkarları için bir Türkmen partisi kurmuş durumda. Bu yapmacık Türkmen partilerini kendi çıkarları doğrultusunda kullanıyorlar. Bu siyasi çalışmalarını yürütürken Türkmenleri öyle bir parçalamışlar ki bir daha bir araya gelemeyecek şekilde dağıtmış durumdalar. Diğer bir sorun ise Irak’ın genelinde yaşayan Türkmenlerin aralarına fitne sokuyorlar. Bu sayede Kerkük Türkmen’i, Erbil Türkmen’i, Telafer Türkmen’i diye birbirinden ayrıştırıp, sağlıklı bir diyalog kurmalarına engel olmuş oluyorlar. Bu konuyu ben bile hissedebiliyorum. Türkmenler arasında yapılan herhangi bir toplantı ya da kongreye katıldığım zaman, Erbilli, Kerküklü, Telaferli Türkmenler ayrı ayrı oturuyorlar. Farklı düşünüp, farklı konuşup, farklı kararlar alıyorlar. Bu şekilde Türkmen milletinin düşmanı olanlar, amaçlarına ulaşmış oluyorlar. Diğer tarafa Irak’taki diğer milletler birbirini tutarak, ittifak içerisinde amaçlarına daha kararlı yürüyorlar. Türkmenlerin diğer bir sorunu ise, maddi imkânsızlıklardır. Her ay bütçelerin dağıtılması konusunda Türkmen partileri arasında sorun çıkıyor. Bütçe konusunda yaşanan bu kafa karışıklığının giderilmemesi; Türkmen milletini yıpratıyor, haklarının gasp olmasına sebep oluyor. Düşmanlar, bu çözümsüzlüğü ve kafa karıştırmalarını kasten yapıyorlar. Bu sayede Türkmenlerin aralarında bir uzlaşı kurmalarına ve hedeflerine kilitlenmelerine engel olmuş oluyorlar. Bu yüzden milletvekillerimiz, parti başkanlarımız ve parti yetkililerimiz bu oyuna gelmesinler. Hiçbir kesimin Türkmenlerin iç meselelerine karışmasına izin vermesinler. Türkmen milleti için hep birlikte, tekbir ağızdan konuşarak, bir güven ortamı içinde hareket etsinler. Özellikle bölgede yaşayan bütün Türkmenlerin aralarının bozulması konusunda taviz verilmesin. Türkmenler; bir dil, bir din, bir kültüre sahip bir millettir. Hepimiz bir vatanın evladıyız. Herkeste bunu böyle bilsin. KDP 2. Şube yetkilisi Ali Hüseyin; “Başka milletlerin özgürlüklerine engel olmayız” Saray- Röportaj KDP 2.Şube yetkilisi Ali Hüseyin, Türkmenler ile KDP arasındaki ilişkileri Saray’a örnekler vererek değerlendirdi. 1963 yılında Molla Mustafa Barzani, müzakere için Bağdat’a bir heyet göndermiştir. Bu heyette Erbil ve Kerkük Türkmenlerinin Türkmen kardeşlerimiz için başka şubeler açmamıza gerek yok. Aksine Türkmen kardeşlerimizle iç içe yaşamalıyız de temsilcilerinin olması gerektiğini söylemiştir. Bu müzakereye Türkmenlerin de gitmesini istemiş olmasının tek sebebi Türkmenlerin de hak ve özgürlük isteklerini dile getirmelerini istemesidir, diyen 2. Şube yetkilisi Ali Hüseyin, yıllardır KDP özgürlük için mücadele ediyor. Bu yüzden başka milletlerin özgürlüklerine engel olmaz, diyor. Saray: Sizler KDP 2. Şubesi olarak yani tüm ekip olarak şu ana kadar Türkmenler için neler yaptınız? Ayrıca Türkmenlerin davalarına nasıl bakıyorsunuz? A.Hüseyin:İlk olarak KDP yalnızca Kürtlerin partisi değildir. Tüm Kürdistan’ın partisidir. Bu da Kürdistan’da bulunan tüm milletlerin partiye katılabilecekleri anlamına gelmektedir. İkinci olarak ise, bir çok kez de belirttiğim gibi Erbil’deki kültürler ve milletler Kürt, Türkmen, Kildani, Asuri gibi milletler hep birlikte yaşıyorlar. Beraber yaşamalarını bir kenara bırakalım, hepsi herhangi bir sorun olmadan kardeşçe birlikte yaşıyorlar. KDP’nin stratejisi ve mücadelesi, sadece Kürtlerin hak ve özgürlükleri için mücadele etmek değil de aksine Kürdistan’da yaşayan tüm milletlerin hak ve özgürlükleri için mücadele etmektir. 1963 yılında Molla Mustafa Barzani, müzakere için Bağdat’a bir heyet göndermiştir. Bu heyette Erbil ve Kerkük Türkmenlerinin de temsilcilerinin olması gerektiğini söylemiştir. Bu müzakereye Türkmenlerin de gitmesini istemiş olmasının tek sebebi Türkmenlerin de hak ve özgürlük isteklerini dile getirmelerini istemesidir. Şimdi de Sayın Mesut Barzani, Irak’ın Anayasası’nda Türkmenlerin de isteklerinin yer alması için mücadele etmektedir. Çünkü bizce bu topraklar ve bu şehir hepimizindir. Zamanında Baas Partisi tarafından sadece Kürtlere zulüm yapılmamış, Türkmenlere ve Hıristiyanlara da zulümler yapılmıştır. Saray: KDP’nin Türkmenler için bir bürosu var. Peki, Türkmenler Kürdistan Bölgesi’nde en büyük ikinci millet olmasına rağmen neden küçük bir büroları var? Neden Türkmenlere özel bir şube açmıyorlar? A. Hüseyin: Biz herhangi bir ayrıma yol açmamak için Hıristiyanlar ve Türkmenlere özel bir şube açmıyoruz. Aksine herhangi bir ayrımcılık yapmadan bizlere katılmalarını bekliyoruz. Bizden ayrılmalarını istemiyoruz. Bu Türkmen Bürosu’nun görevi Türkmenlerin isteklerini anlamak ve dinlemektir. Bu istekler KDP tarafından, hükümete iletilmektedir. Saray: Çoğu kültürel ve siyasi alanlarda yapılan seçimlerde Türkmenlere kota uygulanıyor. Acaba KDP’nin bu 2. Şubesi’nde neden Türkmenlere kota uygulanmıyor? A. Hüseyin: Kota uygulaması seçimlerde uygulanan bir sistemdir. Bizlerin Türkmen kardeşlerimiz ile bu tür bir sorunumuz yoktur. Türkmenlerin bu şehirde iyi yerlere gelmelerini biz de istiyoruz. Aslında bu şehirdeki Türkmenlere ayrım yaparsak, bize kızarlar. Her ne kadar kendilerine has dilleri ve kültürleri olsa da burada yaşıyorlar ve komşuları, arkadaşları ve müşterileri özel bir uygulama yapıldığında Türkmenleri hoş karşılamayacaklardır. Türkmenler ne istiyorlarsa bizde onu yapmaya çalışıyoruz. Saray: Şu an Türkmenlerle ilişkileriniz ne durumda? A.Hüseyin:Doğrusu benim Türkmenler ile ilişkilerim çok iyi seyrediyor. Türkmenler çok saygılı, barışçıl, misafirperverler. Pek çok defa ziyaretlerine gittim. Ziyaretlerime de devam edeceğim. Türkmenler her ne sorunla karşılaşırlarsa KDP 2. Şubesi her zaman onların evidir. Biz bu millet için hizmet etmeye hazırız. Bu millet için her ne faydalıysa onu da yapmaya hazırız. Ünlü sözler İnsanların ne kadar kötü olduğunu beni hiç şaşırtmıyor, Fakat bu yüzden hiç utanmadıklarını görünce hayretler içinde kalıyorum. Goethe Sayı:53 - 27 Ağustos 2011 H. Musa ve Firavun'un gerçek hikayesi 9 ITC Berlin Temsilcisi kendi partisini eleştirdi 12 Başarılı öğrenciler bu yıl da ödüllendirilmedi 14 KDP hiçbir milletin haklarının çiğnenmesini istemiyor 15 140. Madde’nin uygulanması için bir komisyon kuruldu Irak parlamentosunun Türkmen milletvekilleri bir grup kuracak Saray- Özel Adının açıklanmasını istemeyen Türkmen milletvekilinin anlattıklarına göre; farklı listelerden parlamentoya girmiş olan ve parlamentoda dağınık halde oldukları için birlikte hareket edemeyen tüm Türkmen milletvekillerini içine alan bir grup kurulmak isteniyor. Bu da milletvekilinin anlattıklarına göre bayramdan sonra gerçekleşecek. Milletvekili ayrıca sözlerine şöyle açıklık getirdi; “Geçmiş dönemlerde Türkmen milletvekilleri, bir grup kurmak için çok çaba gösterdiler. Ancak başarılı olamamışlardı. Bu yüzden şimdiki Türkmen milletvekilleri olarak bizler, birkaç toplantı yaptıktan sonra, farklı listelerden parlamentoya girmiş olan Türkmen milletvekillerini bir kitle halinde bir araya getirdik. Bayramdan sonra Irak Parlamentosu’nda bunu açıklayacağız. Biz de bir millet olarak, aynen Kürdistan Koalisyonu Listesi gibi tek amaç için çaba göstereceğiz.” Milletvekilinin anlattıklarına göre; diğer Türkmen milletvekillerini de birlik olmaya teşvik ediyorlar. Hatta Türkmen Cephesi’ni de bu konuyla ilgili bilgilendirdiklerini söyledi. Milletvekili; “ Türkmen Cephesi bize katılmasa bile, biz bu kitleyi Irak Parlamentosu’nda açıklayacağız.” dedi. Milletvekili, bu kitlede yer almayı kabul eden milletvekillerini de isimleriyle ve listeleriyle şöyle sıraladı. Hasan Abdulvahap- İtilaf Listesi, Abbas Beyatlı- Kanun Devleti Listesi, Muhammet Osman- Irakiye Listesi. Saray- Özel Irak Hükümeti’nin isteği üzerine, anayasanın 140. maddesinin yürürlüğe girmesini sağlamak için bir komisyon kuruldu. Bu komisyonda, Irak Parlamentosunda Türkmen milletvekilleri olarak seçilmiş olan iki milletvekili de üye oldu. Musul’dan Nebil Harbo, Kerkük’ten de Jale Neftçi, bu komisyonda görev alacaklar. Irak parlamentosu Türkmen milletvekili Nebil Harbo, gazetemize şunları söyledi; “İlk başta 140. madde Kerkük ve civarını ilgilendirdiği için Sayın Jale Neftçi bu komisyonda üyeydi. Daha sonra 140. maddenin Musul’u da ilgilendirdiği anlaşıldıktan sonra ben de bu komisyona üye oldum. Bu komisyona üye olmamdan evvel bir toplantı yaptık ve üye olmam konusunda bir karar aldık. Ayrıca bu komisyon Irak Bakanlar Kurulu kararıyla kurulmuş.” dedi. Nebil Harbo: “Bu komisyona üye olmamızın amacı ve sebebi: 140. maddenin geçerlilik süresinin dolmuş olmasına rağmen, böyle bir komisyon kurulmasına bakanlar kurulunun karar vermiş olması. Arap, Kürt ve Zebariler bu konuda yani 140. maddenin geçerliliğini yitirmiş olduğu konusunda bize destek veriyorlar.” dedi. Saray-Özel Türkmen hoyratları ve makamlarının ilerlemesi ve korunması için, Türkmen sanat ve Kültürü genel müdürlüğü, Türkmen sanatçılar için bir merkez kurmaya hazırlanıyor. Türkmen Sanat ve Kültür Genel Müdürlüğü’nde vekâleten müdürlük yapan Ümit Halife, Konuyla ilgili Saray’a şunları anlattı: “ Müdürlüğümüz Türkmen hoyratları ve makamlarının ilerlemesi için, bir merkez kurmaya çalışıyor” Türkmen Sanat Ve Kültür Genel Müdürlüğü’nün vekili Ümit Halife; bu konuya çok önem verdiğini, çünkü bu merkezde Türkmenlere ait sanat, kültür adına ne varsa bu merkezde korunacağını söylüyor. Ayrıca Halife, bu müdürlüğün diğer faaliyetleriyle ilgili olarak da daha iyi hizmet verebilmek için Kerkük ve Tuzhurmatu’da da bir şube açmaya hazırlandıklarını, açıkladı. Türkmen sanatçılar için bir merkez kurulacak Re kla m rında a l a od P İ V leri ktadır m i s a e k m l ı ç p a a S y Züheyr Style kuaför merkezi Alman ve Türk tarzında son model kesimler yapılmakdaır Adres: Erbil, 30'luk caddesi, Bakanlar Kurulu karşısı www.zuherstyle.com
Benzer belgeler
6 ayaklı canavar` Frankfurt`ta! Lahmacun böreği
Irak Hentbol Federasyonu tarafından organize edilen şampiyona Süleymaniye’de yapıldı. Irak’ın dört bir yanından 7 takımın katıldığı şampiyona 6 gün sürdü. Türkmen Kale Kulübü finalde Erbil takımıyl...
Detaylı