sayi 25 k - Sağlik Ve insan Dergisi
Transkript
sayi 25 k - Sağlik Ve insan Dergisi
YAYIN DANIŞMA KURULUMUZ AYLIK SAĞLIK VE YAŞAM DERGİSİ Prof. Dr. Ahmet SERPER Hacettepe Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi Dekanı EsasMedya Ltd. Şti. adına Prof. Dr. Ali İhsan DOKUCU Türkiye Kamu Hastaneleri Kurumu Başkanı Sahibi ve Yazı İşleri Müdürü M. Esat GÜZELGÖZ Bülent AKARCALI Eski Sağlık ve Sosyal Güvenlik Bakanı Eski Turizm Bakanı Prof. Dr. Cevdet ERDÖL Ankara Milletvekili Esra KAZANCIBAŞI ÖZTEKİN Sağlık Editörü / Yazar / Yayıncı Hukuk Danışmanı Av. Bekir EREN Prof. Dr. Hasan Fevzi BATIREL Marmara Üniversitesi Tıp Fakültesi Dekanı Kurumsal İletişim ve Reklam M. Suat GÜZELGÖZ Prof. Dr. Haydar SUR İstanbul Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Dekanı Prof. Dr. İskender PALA Uşak Üniversitesi Öğretim Üyesi Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu Yönetim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Metin DOĞAN Yıldırım Beyazıt Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. M. İhsan KARAMAN Türkiye Yeşilay Cemiyeti Başkanı “Yeryüzü Doktorları Türkiye” Yönetim Kurulu Başkanı Üroloji Uzmanı Prof. Dr. Murat TUNCER Hacettepe Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Mustafa SOLAK Afyon Kocatepe Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Necdet ÜNÜVAR TBBM Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşleri Komisyonu Başkanı Adana Milletvekili Prof. Dr. Nesrin DİLBAZ Üsküdar Üniversitesi Öğretim Üyesi Osman GÜZELGÖZ Sağlık Bakanlığı İletişim Koordinatörü Öznur ÇALIK TBMM Nüfus ve Kalkınma Grubu Başkanı Malatya Milletvekili Prof. Dr. Sabahattin AYDIN Medipol Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Tevfik ÖZLÜ Karadeniz Teknik Üniversitesi (KTÜ) Farabi Hastanesi Başhekimi, Hasta Hakları ve Sağlıklı Yaşam Derneği (HAKSAY) Başkanı Prof. Dr. Tuncay DELİBAŞI Yıldırım Beyazıt Eğitim ve Araştırma Hastanesi Klinik Şefi Prof. Dr. Uğur DİLMEN Sağlık Bakanlığı Sağlık Araştırmaları Genel Müdürü Prof. Dr. Yunus SÖYLET İstanbul Üniversitesi Rektörü Yükseköğretim Kurulu (YÖK) Üyesi Üniversite Hastaneleri Birliği Derneği Başkanı Yıl: 3 Sayı: 25 • OCAK 2014 Yayın Koordinatörü Ayşe AYDIN Editör Ensar ÜSTÜN Görsel Yönetmen Mustafa HORUŞ Grafik Tasarım EsasMedya Tasarım Yayın İdare Merkezi Aşağı Öveçler 1328. Sokak 15/3 Çankaya / Ankara Tel : 0312 472 44 63 Faks: 0312 472 44 83 www.saglikveinsandergisi.com dergi@saglikveinsandergisi.com Yayın Türü Yaygın Süreli Basım Yeri İmaj İç ve Dış Ticaret A.Ş. Macun Mah. 3. cad. No: 2 (A Girişi) İstanbul Yolu 6. km. Yenimahalle / ANKARA Tel : 0312 397 91 40 Basım Tarihi OCAK 2014, ANKARA Kaynak gösterilmeden yazılar iktibas edilemez, alıntı yapılamaz. Yazılar yayınlansın, yayınlanmasın yazarlarına iade edilmez. Yazılarda kısaltma yapılabilir. Hukuki sorumluluk yazarlarına aittir. Yayınlanan reklamların hukuki sorumluluğu reklamverenlere aittir. ®ISSN: 2146-829X ÜCRETSİZDİR. Destek ve katkıları için SAĞLIK BAKANLIĞI’na teşekkür ederiz. /saglikinsandrg /saglikveinsandergisi www.saglikveinsandergisi.com Sağlıkta 2013’ü Geride Bırakırken.. 2014 Ocak sayısıyla 3. yaşına adım atan Sağlık ve İnsan Dergisi, 2012 yılının Ocak ayında “insanın sağlığı ve sağlığın insanı için” sloganını yayın anlayışının merkezine alıp sizlerle buluşmaya başladı. EsasMedya olarak biz, “her şeyin başı sağlık” düşüncesini benimseyerek hazırladığımız derginin, yaptığımız Bu sayımızda 2013 yılında sağlıkta neler yaşandığını, önemli olayları tekrar hatırlamak istedik. Hazırladığımız kapak konularını, dikkat çeken haber çalışmalarını, yaptığımız önemli röportaj ve portreleri özetleyerek sizlere “Sağlıkta 2013” başlıklı, ilgiyle okuyacağınız bir dosya sunuyoruz. haberlerin ve dosya çalışmalarının öneminin her zaman farkında olduk; sağlığın hem bireysel hem de kurumsal ilgililerine fayda sağlayabilecek, zaman zaman yol gösterebilecek bir yayın sunmaya gayret ettik. Sağlık ve İnsan Dergisi olarak; takdir gören, beğenilen bir dergi hazırlıyor olmaktan duyduğumuz gurur ve mutlulukla 2014 yılında da yine objektif, başarılı, kararlı bir çizgi yürütmeyi amaç edineceğiz. Sağlığın 2013 yılı, 2002 yılı Kasım ayında başlayıp 10 yıl boyunca Sağlık Bakanlığı görevini yürüten Prof. Dr. Recep Akdağ’ın, görevini şimdiki Sağlık Bakanımız Dr. Mehmet Müezzinoğlu’na devretmesiyle başladı. Yoğun başlayan 2013 yılı yine aynı şekilde devam etti ve başarılı çalışmalara imza atıldı. Attığımız her adımda bize güç veren, alanında başarılı ve kıymetli isimlerden oluşan Yayın Danışma Kurulumuza, katkı sunan kurum ve kuruluşlarımıza, desteğini esirgemeyen siz değerli okuyucularımıza bir kez daha teşekkür ediyor, 2014 yılının sağlığın insanı ve tüm insanımızın sağlığı için huzurlu, mutlu bir yıl olmasını diliyoruz. Kamu Özel İşbirliği modeli ile hayata geçen Dev Şehir Hastaneleri projesine start verilmesi geçtiğimiz yılın en dikkat çeken olaylarındandı. Sevgi ve saygılarımızla... Obezite, alkol, tütün kullanımı, hareketsiz yaşam, sahte ilaç, sağlık çalışanlarına şiddet konularında da Sağlık Bakanlığının mücadelesi hız kesmeden devam etti. Bakanlık bu alanlarda yıl boyunca bir çok aktiviteye, çalışmaya imza attı. Bağış rekoru kırılan “Organ Bağışı Haftası” etkinlikleri de yine 2013 yılında Sağlık Bakanlığınca yürütülen önemli aktivitelerdendi. M. Esat GÜZELGÖZ 08 Sağlık Bakanı Müezzinoğlu 2013 Yılını Değerlendirerek 2014 Hedeflerini Açıkladı 18 Sağlık Bakanlığı’ndan Grip Uyarısı Sağlık İçin 34 Teknolojik Zırhlar 41 12 Tam Gün Tasarısı Kabul Edildi Sağlıkta 2013 Böyle Geçti 68 Tuna’nın Göz Bebeği BUDAPEŞTE 70 Trakya Üniversitesi haber SAĞLIK BAKANI DR. MEHMET MÜEZZİNOĞLU’NUN YENİ YIL MESAJI Önce insan Önce Sağlık Sağlık, huzur ve mutluluk dolu bir yıl dileğiyle, hepinizi sevgi ve muhabbetle selamlıyorum. En kıymetli hazinemiz olan sağlıklı yaşam, sadece kendimize değil, sevdiklerimize, ülkemize ve insanlığa karşı en önemli sorumluluklarımızdandır. Hastalıklardan uzak sağlıklı bir ömür için dengeli beslenmenin yanında, hareketli bir yaşamla kendimize ve sağlığımıza değer vermeliyiz. Sağlık bilinciniz ve buna bağlı olarak düzenli hareketli yaşam tercihiniz, sunulan her türlü tedavi edici sağlık hizmetlerinden daha önemli bir husustur. Sevdiklerinizle birlikte sağlıklı ve mutlu bir yaşam sürmeniz, Bakanlığımızın öncelikli varlık nedenidir. Sunulan tüm koruyucu sağlık hizmetlerine rağmen, sağlık sorunları yaşayan bireylerin tekrar sağlıklarına kavuşması için tüm sağlık kuruluşlarımızda özveri ile çalışarak hastalarımıza şifa olmaya devam ediyoruz. Bu doğrultuda sağlık sorunlarınız için hizmet vermekte olan aile hekiminiz aynı zamanda sağlıklı yaşam önerileri için de başvurabileceğiniz birer kaynaktır. Hepimizin gelecekle ilgili hayalleri ve planları vardır. Bunların gerçekleşmesindeki en önemli unsur sağlığımıza değer vermek ve onu korumaktır. Sevdiklerinize en güzel hediyeniz kendi sağlığınızdır. Bu düşüncelerle yeni yılınızı kutlar, aileniz ve sevdiklerinizle sağlıklı, huzurlu ve hareketli bir yıl dilerim. Dr. Mehmet MÜEZZİNOĞLU T.C. Sağlık Bakanı 6 SAĞLIK ve İNSAN / OCAK 2014 haber SAĞLIK BAKANI MÜEZZİNOĞLU 2013 YILINI DEĞERLENDİREREK 2014 HEDEFLERİNİ AÇIKLADI 8 Sağlık Bakanı Dr. Mehmet Müezzinoğlu Sağlık ve İnsan Dergisine yaptığı özel açıklamada 2013 yılını değerlendirdi ve 2014 yılı hedeflerini açıkladı. Bakan Müezzinoğlu’nun açıklaması şöyle: sın tüm vatandaşlarımızın yardımına koştu. Avrupa’nın en büyük Ulusal Medikal Kurtarma Ekibi (UMKE) ile afet ve olağanüstü hallere yönelik acil müdahale kapasitemizi oluşturduk. 81 ilde 124 Kanser Erken Teşhis, Tarama ve Eğitim Merkezi (KETEM) kuruldu. Bu merkezlerde, meme, rahim ağzı, deri kanserlerine bağlı ölümleri azaltmak için gerekli tarama ve halk eğitimi programlarını yürütmekteyiz. “Hükümetimiz döneminde uygulamaya konulan Sağlıkta Dönüşüm Programı ile sağlık sistemimizde köklü değişiklikler yapıldı. Bu programla, hastaneler ve sosyal güvenlik kurumları tek çatı altında toplandı. Vatandaşlarımız, rehin tutulmak bir yana istedikleri hastaneye gidip istedikleri eczaneden ilaçlarını almaya başladı. Aile hekimliği uygulamasına geçildi. Koruyucu sağlık hizmetlerinde önemli adımlar atıldı. Aşılama oranları yüzde 97’lere ulaştı. Aşılama programına dünyanın en gelişmiş ülkelerinde kullanılan aşıları dâhil eden Bakanlığımız, çocukluk dönemi aşılama takviminde 13 aşıyı ücretsiz olarak yapmaktadır. Anne bebek ölümlerinde önemli düşüşler sağlandı. Anne ölüm oranlarını yüz binde 64’ten, yüz binde 15’e; bebek ölüm oranını binde 29’dan, binde 7,4’e düşürdük. Misafir anne projesi ile ulaşım problemi olan yerlerde anne adaylarını doğum öncesi misafir ederek sağlıklı doğum yapmaları sağlandı. Ambulanslarımız sadece karada değil havada ve denizde de vatandaşlarımızın hizmetine sunuldu. Ambulans uçaklarımız, ambulans helikopterlerimiz, parası olsun olma- Ağız ve diş sağlığı hizmetlerimiz, 6 ağız ve diş sağlığı hastanesi,124 ağız ve diş sağlığı merkezi, 109 diş tedavi ve protez merkezi, 753 ağız ve diş sağlığı polikliniği ile verilmektedir. SAĞLIK ve İNSAN / OCAK 2014 Yeni doğan bebeklerin hayata sağlıklı başlayabilmelerini sağlamak amacıyla ülke düzeyinde yenidoğan tarama programlarını genişlettik. Böylece yakalandığında kolayca önlenebilen, ancak gözden kaçırıldığında telafisi imkânsız sonuçlar doğurarak zihinsel ve bedensel gelişme geriliğine yol açan hastalıklardan bebeklerimizi büyük ölçüde korumuş olduk. Vatandaşımızın sağlığını korumak üzere sigara ve tütün ürünleri kullanımına ilişkin yeni düzenlemeler getirdik. 2008 yılında %31,2 olan ülke genelindeki sigara kullanma oranı 2012 yılında %27,1’e düştü. Yani son 4 yılda, 15 yaş üzeri nüfusta sigara kullananların sayısında %13,7 oranında azaldı. • Hastanelerimizi tıbbi cihaz fakiri olmaktan kurtardık. Modern tıbbın hizmetine giren son teknoloji cihazları birçok gelişmiş ülkeyle aynı zamanda vatandaşlarımızın hizmetine sunduk. Hastanelerimizin yoğun bakım, yanık ve yenidoğan kapasitelerini önemli ölçüde artırdık. Acil ve Yoğun Bakım Hizmetleri odalarını koğuştan gerçek hastane odasına dönüştürdük. İçinde banyosu ve tuvaleti olan oda sayısında % 500’lük artış sağladık. Acil ve yoğun bakım tedavilerini kamu ve özel tüm hastanelerde ücretsiz vermeye başladık. Sigortalı olsun veya olmasın herkesin acil durumlarda, salgın hastalık, iş kazası ve meslek hastalığı durumlarında her türlü sağlık yardımından ücretsiz yararlanmasını sağladık. Özel hastanelerde yanık, kanser, yeni doğan, organ nakilleri, doğumsal anomaliler, diyaliz ve kalp damar cerrahisi işlemlerinden ilave ücret alınmamasını sağladık. mayı ortadan kaldırdık. Hastane Randevu Sistemi Kamu hastanelerini tek çatı altında birleştirerek bütün vatandaşlarımızın kamu hastanelerinden hizmet almasına imkân verdik. • Hastane • Rehin alma, hastanede rehin kal• Kamuya ait sağlık kuruluşlarındaki muayenehane sayısını % 400 arttırarak vatandaşlarımızı muayene kuyruklarından kurtardık. • “Ulusal Organ Nakli Bekleme Sis- temi” kurduk. Bağışlanan organları hiç beklemeden uygun hastaya ulaştıracak ekip ve donanımı hazırladık. • Bakanlığımıza bağlı tüm hastanelerde “Hasta Hakları Birimi” kurduk. • Bakanlığımıza bağlı tüm hastanelerde “Hekim Seçme” hakkı getirdik. • Toplum temelli ruh sağlığı hizmet- leri başlattık. Ağır ruhsal bozukluğu olan hastalara, psiko-sosyal destek hizmetlerinin verilmesi, takip ve tedavilerinin gerektiğinde evde sağlık hizmetleri uygulamasına entegre bir şekilde yaşadıkları ortamda sunulmasını imkan sağladık. • ALO SABİM 184 ile 7/24 kesintisiz olarak vatandaşların taleplerini doğrudan Bakanlığa iletebilmesini sağladık. • Hastanelerde koğuş sisteminden banyosu tuvaleti içinde olan oda sistemine, yani nitelikli oda sistemine geçtik. Hastanelerimizde ve aile hekimliklerimizde “Merkezi Randevu Sistemi” uygulamasına başladık. Vatandaşlarımıza 182 Çağrı Merkezini arayarak canlı operatörlerden istedikleri hastane ve hekimden randevu alabilme ve beklemeden sağlık hizmetine ulaşabilme imkânı sağladık. Evde Sağlık Hizmetleri Yatağa bağımlı hastaların evde yapılabilecek tıbbi bakım ve rehabilitasyonlarının ev ortamında yapılması ve hastanede kalış sürelerinin kısaltılması amacıyla “Evde Sağlık Hizmeti” uygulamasına başladık. Şehir Hastaneleri Kamuda ödenek yetersizliği nedeni ile uzun yıllar alan bina yapım süresinin kısaltılması vb. nedenlerle tercih edilen Kamu Özel Ortaklığı Modeli ile şehir hastaneleri kuruyoruz. Ülkemiz genelinde 39 ilde toplam 50.239 yatak kapasiteli 66 şehir hastanesinin adımlarını attık. Dev şehir hastaneleri tüm digital ve teknolojik donanımlara sahip olacak. Bu hastanelerde araştırma ve geliştirme faaliyetleri yürütülecek. Hasta odaları tek ve çift kişilik olacak. SAĞLIK ve İNSAN / OCAK 2014 9 İlaç ve Eczacılık Sağlık insan iş gücü Yeşil Kartlı yoksul vatandaşlarımızın: Ayaktan tedavilerinde ilaç giderlerinin ödeme kapsamına alınmasını, ilaçlarını istedikleri eczaneden alabilmelerini sağladık. Ülkemizde hekim ve hemşire sayısı başta olmak üzere sağlık insan kaynaklarında yetersizlik yaşanmaktadır. Yüz bin de kişiye düşen doktor sayısı itibari ile Türkiye, DSÖ Avrupa bölgesinin en alt sıralarında yer almaktaydı. • Serbest Sağlık Bölgeleri kuruyo- Sağlık personelinin ülke genelinde dengeli dağılımını sağladık. Yıllardır sağlık personelinden mahrum olan sağlık tesislerimiz ve bölgelerimizde yeni istihdam modelleri ile personel istihdam etmeye başladık. Personel istihdam ve nakillerine şeffaflık ve hakkaniyet getirdik. direceğiz. Sağlık turizminde Avrupa, Ortadoğu, Afrika, Orta Asya ve Rusya bölgesinin merkezi olacağız. Sağlık turizmi kapsamında elde edilen gelirlere vergi muafiyeti getirdik. Dört dilde hizmet veren yurt dışı hasta danışma hattını kurduk. Konaklama tesislerinde sağlık kuruluşu kurulup işletilmesi imkânı sağladık. Sağlık Uygulama Tebliği ile hastanelerin, yatan hastalar için ilaç ve tıbbi malzemeleri ücretsiz sağlaması uygulamasına başladık. Eczane bulunmayan kırsal bölgelerde yaşayan halkın ilaca ulaşımını kolaylaştırmak için mobil eczane uygulamasını başlattık. İlaç takip sistemi ile sahte ilaçlara son İlacı geçtiği her aşamada izleyen İlaç Takip Sistemi (İTS) kurduk. Geliştirilen sistem ile piyasada bulunan bütün ilaçlar bir takip numarası ile kayıt altına alınmakta ve üretimden itibaren tüketilinceye kadar her aşamada takip edilmektedir. Bu sayede kupür yolsuzluğu diye bilinen sahtecilik önlenmekte, piyasada sahte ve kaçak ilaçların bulunması imkânsız hale gelmektedir. İlaca en düşük fiyatla ve kolay erişim hedefini gerçekleştirdik. Akılcı ilaç kullanımı konusunda toplum bilincinin arttırılması ve farkındalık oluşturulması için çalışmalar başlattık. İlaç prospektüslerini sade ve anlaşılabilir hale getirdik. Vatandaşlarımızın kullandığı ilaca ait her türlü bilgiyi kolayca anlayabilmesini sağladık. 10 SAĞLIK ve İNSAN / OCAK 2014 HEDEFLERİMİZ • Yeni dönemde, dev şehir hastane- leri kuruyoruz. Hizmet kalitesini artırmak ve maliyeti etkin sağlık hizmeti dengesini kurabilmek amacıyla inşasına başladığımız şehir hastanelerini ülkenin dört bir tarafına yaygınlaştıracağız. defliyoruz. Bu kapsamda off-set uygulamalarını geliştireceğiz. ruz. Sağlık alanında bölgesel cazibe merkezi olacağız. Yabancı sermaye ve yüksek tıbbî teknoloji girişini hızlandıracağız. • Türkiye’de sağlık turizmini güçlen- • Sağlık insan gücünü artıracağız. YÖK ile iş birliğiyle tıp fakülteleri öğrenci kontenjanını 2 katına çıkardık. Hemşirelik yüksekokullarında öğrenci kontenjanını 3 katına çıkardık. • Klinik kaliteyi iyileştireceğiz. Klinik kalite standartlarını geliştiriyoruz. • Kamu Hastane Birliklerini kurduk. • Obezite ve hareketsizlikle mücaBu sayede hastanelerimiz daha da etkili, kaliteli ve verimli işletilecek. • Tıbbi ürün ve hizmetlerin üreti- mine teşvikler getirdik. Bu şekilde yerli sanayinin güçlendirilmesini, Ar-Ge ve teknolojik iş birliğine daha fazla önem verilmesini he- deleye devam edeceğiz. • Sağlıkta şiddete tolerans göster- miyoruz, göstermeyeceğiz. Bu hususta birçok tedbir aldık. Vefakâr sağlık çalışanlarımıza yönelik hiçbir olumsuz davranışa müsamaha göstermeyeceğiz.” haber “TAM GÜN” TASARISI KABUL EDİLDİ Kamuoyunda “tam gün” tasarısı olarak bilinen, Sağlık Bakanlığı ve Bağlı Kuruluşlarının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair “torba tasarı” TBMM Genel Kurulunda kabul edilerek yasalaştı. Yasalaşan “Torba Tasarıda” dikkat çeken hususlar şöyle: Tasarıyla Kamu Hastaneleri Birliklerinde sözleşmeli statüde istihdam edilenlerin sözleşmelerinin kimler tarafından yapılacağı yeniden belirleniyor. Buna göre, genel sekreter, başkan ve hastane yöneticisinin sözleşmeleri bakan tarafından yapılacak. Başhekim, başhekim yardımcısı, müdür, müdür yardımcısı, uzman personel ve büro görevlilerinin sözleşmeleri kurum başkanı tarafından yapılacak. Sağlık personeli, mesai saatleri dışında da hastane ya da sağlık kuruluşuna çağrılabilecek. Mesai saatleri dışında da hizmetine ihtiyaç duyulması halinde, personelin sağlık kuruluşuna ulaşabilmesi için alınacak 12 SAĞLIK ve İNSAN / OCAK 2014 tedbirler ve uyulacak kuralları Sağlık Bakanlığı belirleyecek. Sağlık Bakanlığına yapılacak kayıt ve bildirimlerden de ücret alınacak. Yoğun bakım, acil servis ve 112’de çalışanlara yüzde 50 fazla ödenecek Sağlık çalışanlarına ödenen nöbet ücretleri yoğun bakım, acil servis ve 112 acil sağlık hizmetlerinde tutulan nöbetler için yüzde 50 oranında fazla verilecek. Tabip ve diş tabibi olan profesör ve doçentler, kurumsal sözleşme ile özel hastane ve vakıf üniversitelerinde çalışabilecek. Yükseköğretim kurumlarının kadro ve pozisyonlarında bulunmayan profesör ve doçentler, tıp ve diş hekimliği fakültelerinde sözleşmeli öğretim üyesi olarak istihdam edilebilecek. Bu kişilere, devamlı statüde çalışan profesör ve doçentler için belirlenen ek ders ücretinin on katına kadar saatlik sözleşme ücreti ödenebilecek. Bu kişiler, rektör, dekan, enstitü, yüksekokul, uygulama ve araştırma merkezi müdürü, senato, yönetim kurulu ve kurul üyesi bölüm başkanı, anabi- lim ve bilim dalı başkanı ve başhekim olamayacak. Profesör ve doçentler, toplam sayının yüzde 50’sini geçmemek üzere ve geliri de üniversiteye kaydedilmek şartıyla mesai dışında özel hastane ve vakıf üniversitesi hastanesinde çalışabilecek. Bu şekilde çalışabilecek öğretim üyeleri, yüzde 50’si uygulama, yüzde 50’si de akademik faaliyetlerden oluşacak önceki yılın performans kriterlerine göre belirlenecek. Özel hastane ve vakıf üniversitesi hastaneleri, tabip ve diş tabibi kadro sayılarının yüzde 20’sini geçmemek üzere üniversite ile sözleşme yapabilecek. Tasarıyla öğretim üyelerine mesai saatleri dışında ilave ücret alınmak suretiyle üniversitede sundukları sağlık hizmetlerine karşılık ödenecek ek ödemenin oranları ve kuralları belirleniyor. Dağıtılan gelirlerden kalan tutarların harcanabileceği işler sayılarak, fiilen mesai dışında çalışan diğer personele de yapılacak ek ödemede kullanılabileceği düzenleniyor. Ayrıca üniversite dışındaki hizmetlerinden elde edilen gelirlerin de yüzde 50›si- nin limite bağlı olmaksızın öğretim üyelerine ödenmesi öngörülüyor. Buna göre, öğretim üyelerinin mesai saatleri dışında üniversitede sundukları sağlık hizmetlerinden dolayı alınan ilave ücretler, döner sermaye işletmesinin ayrı bir hesabında toplanacak. Bu şekilde elde edilen gelirin yüzde 50›den az ve yüzde 60›dan fazla olmamak üzere üniversite yönetim kurulunca tespit edilecek oran; mesai saatleri dışında sağlık hizmeti sunan öğretim üyesine, mesai içinde gerçekleştirilen iş miktarı ve çeşidi dikkate alınarak belirlenen toplam performansı aşmamak kaydıyla, ek ödeme matrahının yüzde 800›ünü geçmemek üzere her ay ayrıca ödenecek. Kanunun yürürlüğe girdiği tarih itibariyle mesai saatleri dışında çalışan öğretim üyeleri, 3 ay içinde bu faaliyetlerini sona erdirecek. Bu süre içinde faaliyetlerini sona erdirmeyen öğretim üyelerinin üniversiteyle ilişikleri kesilecek. Sünnetçilere 2014 yılına kadar süre Tasarıyla sünnet ameliyatının yalnızca tabiplerce yapılabileceği düzenleniyor ancak olağanüstü ve istisnai hallerde Sağlık Bakanlığı’nca düzenlenecek eğitimi alanlar hekim gözetiminde sünnet ameliyatı yapabilecek. Bu düzenlemenin yayımı tarihinde sünnetçilik yapanlar, 31 Aralık 2014 tarihine kadar faaliyetlerini sürdürebilecek. TSK’nın muharip unsurlarından ve Emniyet Genel Müdürlüğü Özel Harekat Dairesi Başkanlığı’nın personelinden, görevlendirilen ve eğitimi başarıyla tamamlayanlar, hastane öncesi, sağlık personeli yokluğunda, sağlık hizmetine ulaşıncaya kadar acil tıbbi müdahaleleri yapabilecek. Kamuda tam gün çalışmanın bir istisnası olarak, kamu kurum ve kuruluşlarında çalışan ve yöneticilik görevi bulunmayan tabipler ile aile hekimleri, çalışma saatleri dışında, kurumlarının izniyle, aylık 30 saatten fazla olmamak şartıyla işyeri hekimliği yapabilecek. Tabipler, işyeri eğitimi alma ve işyeri belgesine sahip olma şartı aranmaksızın, 10’dan az işçi çalıştıran az tehli- keli işyerlerinin işleri hekimliği görevini yapabilecek. Bakanlığı’nca yetkilendirilmiş gerekli uzman personel ve donanıma sahip kurumlarca yapılacak. Ebelik eğitimi lisans seviyesine çıkarılıyor Tıbbi ölümün gerçekleştiğine, biri nörolog veya nöroşirürjiyen, biri de anesteziyoloji ve reanimasyon veya yoğun bakım uzmanından oluşan iki hekim tarafından kanıta dayalı tıp kurallarına uygun olarak oy birliği ile karar verilecek. Buna göre, üniversitelerin ebelik ile ilgili lisans eğitimi veren fakülte ve yüksekokullarından mezun olan ve diplomaları bakanlıkça tescil edilenler ile öğrenimlerini yurtdışında ebelik ile ilgili okulda tamamlayarak denklikleri onaylananlara ebe unvanı verilecek. Hemşire yardımcısı, ebe yardımcısı, sağlık bakım teknisyeni adıyla üç yeni “yardımcı sağlık mesleği” geliyor. Hemşire ve ebe yardımcısı, hemşire ve ebe nezaretinde yardımcı olarak, sağlık bakım teknisyeni ise en az tekniker düzeyindeki sağlık meslek mensuplarının nezaretinde yardımcı olarak çalışacak. Bu kişiler, hastaların günlük yaşam aktivitelerine, beslenme programının uygulanmasına, kişisel bakım ve temizliği ile sağlık hizmetlerine ulaşmasına yardımcı olacak ve refakat edecek. Ayrıca teknisyenlik seviyesindeki sağlık meslekleri kaldırılıyor. Yabancı asistanlara ödeme Uzmanlık eğitimi alan yabancı uyruklu asistanların maddi mağduriyetinin giderilmesi amacıyla düzenleme yapılıyor. Buna göre, eğitim hastanelerinden sadece 500 TL alan bu asistanlara, ilgili kurumun döner sermayesinden ödeme yapılacak. Eğitime başladıkları tarihte çalıştıkları aile hekimliği birimini en az 3 yıl değiştirmemek şartıyla uzmanlık eğitimini başarıyla tamamlayanlar, devlet hizmetini yapmış sayılacak. Bu düzenlemenin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren, sağlık meslek liselerinin hemşire yardımcılığı, ebe yardımcılığı ve sağlık bakım teknisyenliği haricindeki programlarına öğrenci kaydedilmeyecek. Sağlık meslek liselerinin hemşirelik programına da öğrenci kaydı yapılmayacak. Kornea gibi ceset üzerinde bir değişiklik yapmayan dokular, aksine bir vasiyet ibraz edilmediği takdirde alınabilecek. Ayrıca, otopsi işlemi tamamlanmış olmak kaydıyla, vücudunu ölümden sonra inceleme ve araştırma faaliyetlerinde faydalanılmak üzere vasiyet edenler ile yataklı tedavi kurumlarında ölen veya bunların morglarına getirilen ve kimsenin sahip çıkmadığı cesetler, bilimsel araştırma için kullanılmak üzere yüksek öğretim kurumlarına verilebilecek. Tıp eğitimi için gerekli olan kadavra yurtiçinden yeteri kadar temin edilememesi halinde yurtdışından kadavra veya kadavra parçası temin edilebilecek. Tıp eğitimi için gerekli olan kadavranın yurt içinden yeteri kadar temin edilememesi halinde, kadavra veya kadavra parçası, soykırım ve insanlığa karşı işlenmiş suçlar yoluyla ölmüş kimselerden temin edilmemiş olması kaydıyla yurt dışından temin edilebilecek. Kadavra ya da kadavra parçası temini ile yurt dışından kadavra temin edecek kişi veya kuruluşların yetkilendirilmesine dair usul ve esaslar Sağlık Bakanlığı’nca belirlenecek. Yetkisiz sağlık hizmeti verene hapis cezası Organ nakli Ruhsatsız olarak sağlık hizmeti sunan veya yetkisiz kişilerce sağlık hizmeti verdirenler, bir yıldan üç yıla kadar hapis ve yirmi bin güne kadar adli para cezası ile cezalandırılacak. Ancak, olağanüstü durumlarda acil sağlık hizmeti ulaşana ve sağlık hizmeti devamlılık arz edene kadar sağlık hizmeti veren hekimler ve sağlık görevlileri bu cezaya çarptırılmayacak. Organ ve doku alınması, taşınması, saklanması, aşılanması ve nakli ile yurtdışından temin edilmesi, Sağlık Bakanlıkça belirlenen kayıtları uygun şekilde tutmayan veya bildirim zorunluluğunu yerine getirmeyen SAĞLIK ve İNSAN / OCAK 2014 13 sağlık kurum ve kuruluşları 2 defa uyarılacak, uyarıya uymayanlara bir önceki aya ait brüt hizmet gelirinin yüzde biri kadar idari para cezası verilecek. Sağlık Bakanlığı’nca belirlenen acil hastaya müdahale esaslarına; personel, tıbbi cihaz ve donanım, bina ve hizmet birimleri, malzeme ile ilaç standartlarına uyulmaması hallerinde bir önceki aya ait brüt hizmet gelirinin yüzde beşine kadar idari para cezası uygulanacak. Sağlık kurum ve kuruluşlarında görev yapan personele karşı görevleri sırasında veya görevleri dolayısıyla işlenen kasten yaralama suçu, tutuklama nedenleri arasında sayılacak. Özel sağlık kurum ve kuruluşlarında görev yapan personel, görevleri sırasında işledikleri veya görevleri nedeniyle kendilerine karşı işlenen kasten öldürme, yaralama, tehdit ve hakaret suçlarından dolayı kamu görevlisi sayılacak. 14 formüle uymadığı, tedavi vasıflarını azaltacak veya kaybedecek surette imal edildiği anlaşılırsa, ruhsat sahibi ile maddenin bu şekilde imal edildiğini bilerek satan, satışa arz eden veya sattıranlara 10 bin TL’den 500 bin TL’ye kadar idari para cezası verilecek. Tanıtım veya satışların internet üzerinden yapılması halinde, Bakanlık derhal erişimini engelleyecek. Yetkili merciden izin almaksızın veya verilen izne aykırı olarak sağlık beyanı ile ürün tanıtım ve satışını yapanlar hakkında 20 bin TL’den 300 bin TL’ye kadar idari para cezası verilecek. “Mucize Ürünlere” Ceza Ruhsatsız olarak önceden hazırlanarak eczanede bulundurulan hazır ilaç imal edenler veya bu şekilde imal edilen bu ilaçları bilerek satan, satışa arz eden veya sattıranlara 1 yıldan 5 yıla kadar hapis cezası verilecek. Bu ilaçların tedavi vasıflarına haiz olmadığı, bu vasıfları azaltacak, kaybedecek şekilde veya saf olmayan maddelerden imal edildiği anlaşıldığı takdirde ceza üçte bir oranında artırılacak. Kanuna göre maddelerin saf olmadığı, ruhsat almak için verilmiş olan Böyle olmamakla beraber hastalıkları teşhis ve tedavi ettiği beyanı ile SAĞLIK ve İNSAN / OCAK 2014 herhangi bir ürünün satışını, pazarlamasını veya reklamını yapanlar, 1 yıldan 5 yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılacak. Ayrıca, bunların tanıtım veya satışlarının internet veya başkaca herhangi bir elektronik ortam üzerinden yapılması halinde de ceza verilecek. Sağlık Bakanı Dr. Mehmet Müezzinoğlu: ”Asla kibirli olmadık, olmayacağız” Tasarının kabul edilmesinin ardından Genel Kurul’a teşekkür eden Sağlık Bakanı Mehmet Müezzinoğlu, yasanın sıkıntıları kısmen hafifleteceğini söyledi. Tasarının komisyonlardaki görüşmeleri aşamasında muhalefetin bazı önerilerini de dikkate aldıklarını anlatan Bakan Müezzinoğlu, ortak aklı bulmaya çalıştıklarını ifade etti. Müezzinoğlu, “Biz asla kibirli olmadık, olmayacağız. Millete havale olmak bizim için şereftir” dedi. Mehmet Müezzinoğlu, gemi hastaneleriyle, şehir hastaneleriyle ve sağlıktaki bütün dinamiklerle muasır medeniyet seviyesinin üstüne yolculuğu başaracaklarını vurguladı. haber DOKTORLAR 32 FARKLI SENARYO İLE KALP KRİZİ VAKALARINA HAZIRLANACAK Sağlık Bakanlığı, Türkiye’deki en önemli ölüm nedenleri arasında yer alan kalp damar hastalıklarının tedavisinde önemli bir projeye start verdi. Kalp krizinden ölüm riskini azaltmaya yönelik “Girişimsel Kardiyoloji Simülasyon Eğitim Projesi”, Ankara Atatürk Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde düzenlenen basın toplantısıyla tanıtıldı. Proje ile bir yıl içinde 1000 doktora eğitim verilecek. Proje, kardiyoloji alanındaki eğitim ihtiyacından doğdu. Kalp krizi, en önde gelen ölüm nedeni. Teknolojideki ilerlemeler ise, gerçeğe son derece yakın simülasyonlar sayesinde, kalp krizi vakalarına hekimlerin çok daha hazırlıklı olmasını sağlıyor. Özellikle zaman kaybetmeden hekim müdahalesini gerektiren ve hastanın sevk edilemeyeceği vakalar için, bu tarz bir simülasyon eğitimi projesi yaşamsal önem taşıyor. Basın toplantısı Yıldırım Beyazıt Üniversitesi’nin ev sahipliğinde Sağlık Bakanlığı Sağlık Hizmetleri Genel Müdürü Prof. Dr. İrfan Şencan, Rektör 16 SAĞLIK ve İNSAN / OCAK 2014 Prof. Dr. Metin Doğan, Yıldırım Beyazıt Üniversitesi Kardiyoloji Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Engin Bozkurt ve Astra Zeneca Türkiye Genel Müdürü Stefan Woxström’ün katılımlarıyla gerçekleşti. Sağlık Bakanlığı Sağlık Hizmetleri Genel Müdürü Prof. Dr. İrfan Şencan, Türkiye’nin hekimlikteki başarısının dünyanın birçok ülkesinde kabul gördüğünü belirterek, “Bu hedefe yönelik çabayı devam ettirmemiz ve buna tuğla taşımamız gerekiyor. Bu proje o tuğlalardan biri. Bakanlık olarak eğitim için her türlü desteği koşulsuz veriyoruz. Bu proje inşallah başarıyla tamamlanacaktır. Benzer projeler için örnek olacaktır” dedi. Eğitim projesine destek veren Astra Zeneca Türkiye Genel Müdürü Stefan Woxström de, “Bu proje kalp krizi ile sonuçlanan ölümlerin azaltılmasına ve akademisyenlerin eğitimine büyük fayda sağlayacak” diye konuştu. Woxström, bu proje ile Sağlık Bakanlığı’nın cesur bir adım attığını ve bu projenin parçası olmaktan gurur duyduklarını dile getirdi. 32 Farklı Senaryo Yıldırım Beyazıt Üniversitesi Kardiyoloji Anabilim Dalı Başkanı ve proje yürütücüsü Prof. Dr. Engin Bozkurt, koroner kalp hastalığına bağlı ölümlerin Türkiye’deki en önemli ölüm nedenleri arasında olduğunu ifade etti. Türkiye’de 50 yaşın altında kalp krizi oranını Avrupa ortalamasından yüksetk olduğuna dikkat çeken Bozkurt, similasyon eğitimi ile kalp krizi vakalarına en kısa sürede müdahale edilebileceğini kaydetti. Bozkurt, proje ile ilgili şu bilgileri verdi: “Doktorlar kolaydan zora gerçeği ile birebir aynı 32 farklı senaryo üzerinde çalışabilecek. Eğitim alan doktorlar, katater, kılavuz tel, stent ve balon kullanımını görebiliyor. Radyasyonun dozunu ayarlayabiliyor, prosedür seçimini adım adım yapabiliyor. Bu eğitimden ilk etapta 50 kardiyoloji ünitesinden 1000 doktor faydalanacak. Her doktor, yaklaşık 50 vaka izleme şansına sahip olacak.” Kriz Sonrası İlk Saatler Yaşamsal Önem Taşıyor Akut koroner sendrom (AKS) denilen ve büyük bir kısmını kalp krizinin oluşturduğu durumlarda, tıkanan damarın anjiyografi gibi girişimsel yöntemlerle ilk saatler içinde açılması kalp kasının işlevini sürdürebilmesi için gerekli, aksi takdirde kalp pompa görevini göremez hale geliyor ve ölüm gerçekleşebiliyor. Sağlık Bakanlığı, özellikle son 2 yıl içinde ülke çapında büyük bir organizasyon gerçekleştirdi. Her ilde, nüfus sayısı, coğrafi koşullar değerlendirildi ve 7/24 hizmet veren ve kalp damarlarına girişim yapılmasını sağlayan anjiyografi laboratuvarlarının bulunduğu PKG (perkütan koroner girişim) merkezleri yapılandırıldı. Bunlar üniversite hastanelerinde, eğitim ve araştırma hastanelerinde ya da devlet hastanelerinde bulunuyor. Sağlık Bakanlığı bu merkezleri belirledi, gerekli ekipmanı temin etti, anjiyografi teknisyeni, laboratuvar sorumlusu, vb. gibi personel açıklarını tamamladı. Aynı zamanda bu merkezlerde kardiyoloji ve kardiyovasküler cerrahi kadroları da oluşturarak bu merkez- leri standardize hale getirdi. Bazı illerde nüfus sayısına göre 1-2, bazılarında da 3 ya da daha fazla PKG merkezi bulunmakta. Bu merkezlerin girişim sayısı, başarı oranı gibi parametreleri de takip ediliyor. Merkeze ulaşımın zor olması ve kalbe girişim yapılmasının faydalı olamaması gibi nedenlerden ötürü PKG merkezi kurulumunun rasyonel olmadığı birkaç ilde de, tıkanan damarların ilaç ile açılması (trombolitik tedavi) ön planda tutuldu ve bu iller de ‘trombolitik şehir’ olarak belirlendi. Bu yapılanmaya paralel olarak, Sağlık Bakanlığı acil sağlık hizmetlerinde de bir çalışma gerçekleştirdi ve her ilde nüfus sayısına göre ambulans satınalması yaptı ve her ilde bir koordinasyon merkezi kurdu. Tüm ambulanslar bu merkezden GPS sistemi ile yönetiliyor ve AKS ön tanısı olan hastalar PKG merkezlerine yönlendiriliyor. Her ambulans içinde hekim bulunamayabiliyor ancak olay yerinden hastaneye ulaşana dek geçen sürede tıbbi süreçlere müdahale edebilecek acil tıp teknisyeni yetiştirilmesi için de çalışma yapılıyor. Hastanın bulunduğu yerden alınıp PKG merkezine getirilme süreleri ülkemizde oldukça iyi, bu rakamlar Avrupa standartlarına yaklaştı. Tüm bu çaba ile kalp krizine erken müdahale ve tıkalı damarın zamanında açılması için büyük bir mesafe kat edilmiş durumda. Türkiye’nin kalp krizine hazır olduğu söylenebilir. Bu büyük projenin desteklenmesine üniversiteler ve ilaç firmaları da farklı yönlerden katkıda bulunmaya çalışıyorlar. AstraZeneca da hekim ve toplum eğitimi olmak üzere 2 ayrı alanda Sağlık Bakanlığı’na destek veriyor. Biri, girişim konusunda sadece seçilmiş PKG merkezlerinin değil, tüm kardiyologların girişimsel kardiyoloji teknikleri konusunda pratiklerinin ve tecrübelerinin artırılması, diğeri ise toplumun kalp krizi konusundaki farkındalığının artırılması ve belirtiler başlar başlamaz 112’nin aranmasının ve hastaneye gidişin sağlanması. Girişimsel Kardiyoloji Simülasyon Programı, hekimlerin eğitim ihtiyacına katkıda bulunacak bir proje iken, firmanın desteklediği diğer proje olan “Stent for Life” ise Türk Kardiyoloji Derneği ile işbirliği halinde yürütülüyor ve toplumun farkındalığını artırmayı amaçlıyor. SAĞLIK ve İNSAN / OCAK 2014 17 haber SAĞLIK BAKANLIĞINDAN GRİP UYARISI Sağlık Bakanlığından yapılan yazılı açıklamada, dünya genelinde mevsimsel ve yaygın görülen gribin her yıl çok fazla insanın ciddi olarak hastalanmasına neden olduğu belirtildi. Türkiye’de insanları gripten korumak amacıyla Sağlık Bakanlığı tarafından özel programların yürütüldüğüne, hastalığın tiplerinin, yaygınlığının ve etkisinin izlendiğine işaret edilen açıklamada, ‘’Elde edilen göstergelere göre ülkemizde, 2013-2014 grip mevsimi içinde bulunduğumuz bugünlerinde gribin yoğunluğu artmaktadır’’ ifadesi kullanıldı. Açıklamada, gribe karşı alınacak önlemler şöyle sıralandı: ‘’Hasta kişiler ile yakın temastan kaçınılmalı, grip benzeri bir hastalık geçirildiğinde evde istirahat edilmeli, hastayken, hastalığı bulaştırmamak için mümkün olduğunca diğer insanlarla temas sınırlandırılmalı, aksırma ve öksürme esnasında burun ve ağız kağıt mendille kapatılmalı ve kullanılan kağıt mendil çöp kutusuna 18 SAĞLIK ve İNSAN / OCAK 2014 atılmalı, eller, sabun ve su ile sık sık yıkanmalı, bulaşma yollarından olan ağız, burun ve gözlere kirli ellerle temas etmekten kaçınılmalı, yüzeyler sık sık temizlenmeli, risk gruplarına grip aşısı uygulanmalı (içinde bulunduğumuz hafta itibarıyla halen grip aşısı yaptırılması mümkündür).’’ Kimler daha çok risk altında Sağlık çalışanlarının, 65 yaş ve üzerindeki kişilerin, yaşlı bakımevi ve huzurevinde kalanların, astım dahil kronik akciğer ve kalp-damar sistemi hastalığı olanların, şeker hastalarının, kronik böbrek yetmezliği ve kan hastalığı bulunanların, bağışıklık sistemi baskılanmış olanların, 6 ay-18 yaş arasında olup uzun süreli aspirin kullananların daha çok risk altında olduğuna dikkat çekilen açıklamada, bu risk gruplarında olanların hekime müracaat etmesi gerektiği kaydedildi. ‘’Antibiyotikler gribi tedavi etmez’’ Grip geçirilirken, belirtilerin ağırlaşması durumunda (nefes darlığı, göğüs ağrısı, bilinç bulanıklığı, yüksek ateş, öksürük gibi belirtilerin ortaya çıkması) bir hekime başvurulması ve hekim tavsiyelerine göre gerekli ilaçların kullanılması gerektiği vurgulanan açıklamada, ‘’Antibiyotikler gribi tedavi etmezler bu nedenle hekim tavsiyesi dışında antibiyotik kullanılmamalıdır. Mevsimsel grip hastalığının yoğunlaştığı bugünlerde gripten korunmada yeterli ve dengeli beslenme ile yeterli istirahatın önemi de unutulmamalıdır’’ değerlendirmesinde bulunuldu. haber GRİP SALGINI VE BESLENME T.C Sağlık Bakanlığı Türkiye Halk Sağlığı Kurumu Kış mevsiminin yaşandığı şu günlerde havaların soğumasıyla birlikte başta küresel grip salgını olmak üzere soğuk algınlığı ve enfeksiyon hastalıklarının görülme sıklığında da artış izlenmektedir. Bu hastalıklardan korunmada aşılanma, kişisel hijyen kurallarına dikkat etme gibi önlemlerin yanında bağışıklık sisteminin güçlendirilmesi için yeterli ve dengeli beslenme de oldukça önemli yer tutar. Yetersiz ve dengesiz beslenme alışkanlığı olan bireylerin soğuk algınlığı ve enfeksiyon hastalıklarına yakalanma riski daha yüksektir ve hastalık halinde hastalıkları daha ağır seyreder. Son günlerde yoğun yaşanan grip vakaları nedeni ile yazılı ve görsel basında beslenme konusunda çok çeşitli önerilerde bulunulmakta özellikle bazı besinlerin mucizevi olarak 20 SAĞLIK ve İNSAN / OCAK 2014 Sebze ve meyveler büyüme ve gelişmeye yardımcı olduğu gibi hücre yenilenmesini ve doku onarımını sağlarlar ayrıca hastalıklara karşı direncin oluşumunda etkindirler. Yeterli ve dengeli beslenebilmek için çeşitli renk ve türdeki sebze ve meyvelerin tüketimi önemlidir. Sabah kahvaltısında da olmak üzere her öğünde sebze ve meyve tüketimine özen gösterilmeli, günde en az 5 porsiyon (400 gram) tüketilmelidir. kış aylarında bolca bulunan portakal, mandalina, elma, greyfurt gibi meyveler tercih edilebilir. Besin değeri ve ekonomik olması açısından mevsiminde, bol ve ucuz bulunduğu dönemlerde tüketilmesi daha uygundur. Sebze ve meyvelerin taze olarak tüketilmesi daha yararlıdır. Vitamin ve minerallerin çoğu, sebze ve meyvelerin özellikle dış yapraklarında, kabuğunda veya kabuğun hemen altındaki kısımlarında bulunduğundan yenilebilenlerin kabukları soyulmamalı, soyulması gerekiyorsa mümkün olduğunca ince soyulmalıdır. B ve C vitamini gibi bazı vitaminler ısı ile kolayca kayba uğradığından sebzeler mümkün olduğunca kısa sürede ve diriliği korunacak şekilde pişirilmelidir. Suda eriyen vitaminlerin (vitamin C, B2, folik asit vb) büyük bir kısmında kayıplar olduğu için sebzelerin haşlama suyu kesinlikle dökülmemelidir. Savunma sistemini güçlendirici özelliği olan A ve C vitamini gibi antioksidan vitaminlerden zengin, havuç, brokoli, kabak, lahana, karnabahar, maydanoz gibi sebzelerin yanı sıra Gerek C vitamini ihtiyacının karşılanması gerekse sıvı alımına katkı sağlaması yönünden taze sıkılmış meyve suları da içilebilir. Meyve sularının tüketiminde önemli olan bekletilme- koruyucu etkilerinden sıklıkla bahsedilmektedir. Oysaki besin çeşitliliğinin sağlanması, doğru seçimlerin yapılması, yeterli ve dengeli beslenme konusunda sürekliliğin sağlanması hastalıklardan korunmada çok daha etkindir. Yeterli ve dengeli beslenmeye yönelik öneriler: mesi, sıkıldıktan hemen sonra tüketilmesidir. Meyve suyunun bekletilmesi C vitamininin azalmasına neden olmaktadır. Meyve ve sebzelerin tüketilmeden önce mutlaka bol su ile iyice yıkanmalı gerekirse yıkama fırçası kullanılmalı ancak sebze ve meyveleri yıkarken deterjan veya sabun kesinlikle kullanılmamalıdır. E vitamini de bağışıklık sisteminin güçlendirilmesinde etkilidir. Soğuk algınlığı ve diğer enfeksiyonlara karşı vücut direncini arttırmakta, A vitamininin okside olmasını da engellemektedir. E vitamininin iyi kaynakları olan; yeşil yapraklı sebzeler, fındık, ceviz gibi yağlı tohumlar ve kuru baklagillerin yeterli miktarlarda tüketilmesi önemlidir. Ancak kurubaklagillerin protein kalitesini arttırmak için tahıllarla ve C vitamininden zengin besinlerle tüketilmesi daha yararlıdır. İmkan dahilinde günde 1 avuç fındık, ceviz vb. yağlı tohumlardan yenilmelidir. Yumurta, protein kalitesi en yüksek olan besindir. Alerji veya hastalık nedeniyle tüketilmemesi gereken durumlar haricinde her gün iyi pişmiş olarak 1 adet tüketilmesi yararlıdır. Balık, beyin fonksiyonlarının gelişimi için gerekli çoklu doymamış yağ asitleri (omega 3), kalsiyum, fosfor, selenyum ve iyot mineralleri ile E vitamini için de iyi bir kaynak olup, bağışıklık sisteminin kuvvetlenmesine yardımcı olmaktadır. Bu nedenle imkânlar dahilinde haftada 2-3 kez buğulama, ızgara yada fırında pişirilerek tüketilmesi uygundur. Özetle besleyici değerleri yönünden besinler dört besin grubu altında toplanır. Aynı grup içinde yer alan besinler birbirlerinin yerini tutar. Bunlar; süt grubunda yer alan süt, yoğurt, peynir, et grubunda yer alan et, tavuk, balık, yumurta, kuru baklagiller, yağlı tohumlar vs, tahıl grubunda yer alan ekmek, bulgur, makarna, pirinç, mısır, tarhana v.s. ile sebze ve meyve grubudur. Bu besinlerin her gün yeterli miktarda tüketilmesi sağlanmalıdır. Metabolizmanın düzenli çalışması için, günlük yaşam koşulları da dikkate alınarak, yemeklerin günde en az üç öğünde tüketilmesi, öğün atlanmaması ve öğünler arasında geçen sürenin 4-5 saat olmasına dikkat edilmelidir. Öğünler içerisinde en önemlisi sabah kahvaltısıdır. Kahvaltı yapmadan güne başlamak verimi düşürür. Sabah kahvaltısında süt, yumurta veya peynir gibi protein içeren besinlerin yanı sıra vitamin ve minerallerden zengin sebze ve meyvelerin tüketiminin çok önemli olduğu unutulmamalıdır. Boya ve yaşa uygun vücut ağırlığı hedeflenmelidir. Kilolu olma durumunda zayıflama amacı ile yanlış/sağlıksız ve hızlı kilo vermeyi amaçlayan diyet uygulamalarından kaçınılmalıdır. Bu tarz diyet uygulamaları, bağışıklık sistemini zayıflatarak, daha kolay hastalanmaya zemin hazırlar, hastalığın uzun sürmesine neden olabilir. Vücut ısısını dengede tutabilmek için bol sıvı alımı unutulmamalıdır. Yeterli sıvı alımı vücutta oluşan toksinlerin (zararlı öğeler) atılması, vücut fonksiyonlarının düzenli çalışmasında, metabolizma dengesinin sağlanmasında ve vücutta pek çok biyokimyasal reaksiyonun gerçekleşmesinde son derece önemli rol oynamaktadır. Bu nedenle, her gün en az 1.5-2 litre (810 su bardağı) su içilmeli, sıvı alımının karşılanmasında süt, ayran, taze sıkılmış meyve suları ile bitki çayları tercih edilmelidir. Ateş yükselmesi durumunda sıvı tüketimi artırılmalı ve yeterli enerji alınmalıdır. Enerji kaynağı olarak basit karbonhidrat olan saf şeker ve şekerli besinler yerine kepekli ekmek, makarna, bulgur gibi tam tahıl ürünlerinin tüketilmesine özen gösterilmesi, enerjisi yüksek hamur tatlıları yerine sütlü tatlılar, meyve tatlıları, tercih edilmelidir. Artan enerji ihtiyacının karşılanması için ölçülü olarak tahin pekmez de tüketilebilinir. Bebeklerin enfeksiyon hastalıklarından korunmasında anne sütü çok önemlidir. Her zaman steril ve uygun olması, koruyucu etmenleri içermesi, enfeksiyonu önleyen bağışıklık öğelerini (IgA, IgG ve IgM) içermesinden dolayı bebeklere ilk 6 ayda sadece anne sütü verilmeli, daha sonra uygun tür ve miktarda ek besinlere geçilmeli ve 2 sene emzirmeye devam edilmelidir. Yeterli ve dengeli beslenme yanı sıra el hijyenine dikkat edilmelidir. Eller sürekli temiz tutulmalı, gıdalarla, mutfak araç ve gereçleriyle temastan önce, çiğ et, tavuk ile sebzeye ve yumurtaya dokunduktan sonra, artık gıdalar ve çöplere dokunduktan sonra, ellere öksürme, aksırma ve el mendili kullandıktan sonra, tuvaletten önce ve sonra, sigara içtikten ve yemek yedikten sonra, saçlara dokunup taradıktan sonra sabun ve ılık su ile en az 20 saniye süreyle iyice yıkanmalıdır. Besinin hazırlandığı ve pişirildiği alanların, kullanılan araç ve gerecin temizliğine özen gösterilmeli, başkalarının kullandığı bardak, tabak, çatal, kaşık vb kullanılmamalıdır. Fiziksel aktivite yaparak vücut direnci artırılmalı, düzenli olarak yürüyüş yapılmalı, güneş ışınlarından mümkün olduğunca doğrudan yararlanılmaya çalışılmalıdır. Çocuklara Yönelik Sağlıklı Beslenme ve Yaşam Önerileri • Çocukların sağlıklı beslenmesi için dört besin grubunda bulunan besinlerden yeterli miktarlarda ve dengeli bir şekilde tüketmeleri gerekmektedir. Süt grubunda yer alan süt, yoğurt, et grubunda yer alan et, tavuk, yumurta, kuru baklagiller, sebze ve meyve grubu ve tahıl grubuna giren ekmek, bulgur, makarna, pirinç vb. besinlerin her öğünde yeterli miktarlarda tüketilmesine dikkat edilmelidir. • Çocukların özellikle kemik ve diş gelişimi için günde imkanlar dahilinde 2-3 su bardağı kadar süt veya yoğurt, 1 kibrit kutusu kadar beyaz peynir tüketmelerine özen gösterilmelidir. Ayrıca, hastalıklara karşı daha dirençli olmaları, ve sağlıklı büyüme ve gelişmeleri için her gün en az 5 porsiyon taze sebze veya meyve tüketmeleri önerilmektedir. • Öğrenciler için en önemli öğün kahvaltıdır. Bütün gece süren açlıktan sonra, vücudumuz ve beynimiz güne başlamak için enerjiye gereksinim duymaktadır. Kahvaltı yapılmadığı takdirde, dikkat dağınıklığı, yorgunluk, baş ağrısı ve zihinsel performansta azalma olSAĞLIK ve İNSAN / OCAK 2014 21 haber maktadır. Bu nedenle, güne yeterli ve dengeli yapılan bir kahvaltı ile başlamak öğrencilerin okul başarısının artmasında son derece önemlidir. Çocukların her sabah düzenli olarak kahvaltı yapma alışkanlığı kazanmalarına özen gösterilmelidir. Peynir, taze meyve veya meyve suları, birkaç dilim ekmek, 1 bardak süt çocuklar için kahvaltıda yeterlidir. Özellikle kaliteli proteinve zengin vitamin ve mineral içeriğinden dolayı haşlanmış yumurtanın sıklıkla tüketilmesi önerilmektedir. • Gün boyu fiziksel ve zihinsel per- formansın en üst düzeyde tutulabilmesi, düzenli olarak ara ve ana öğünlerin tüketilmesi ile mümkündür. Bu nedenle, öğün atlanmamalıdır. Günlük tüketilecek besinlerin 3 ana, 2 ara öğünde alınması en uygun olanıdır. • Açıkta satılan besinler, yeterince güvenilir ve temiz değildir. Ayrıca, uygun koşullarda muhafaza edilmedikleri için çabuk bozulma riski taşırlar. Bu nedenle, özellikle okul çevresinde açıkta satılan besinlerin kesinlikle satın alınmaması gerekmektedir. • Çocukların okul kantinleri, büfe gibi yerlerden satın aldıkları besinlerin seçiminde de dikkatli olma- 22 SAĞLIK ve İNSAN / OCAK 2014 ları gerekmektedir. Süt, ayran gibi ambalajlı besinleri satın alırken etiket bilgisinde Tarım ve Köyişleri Bakanlığından üretim izninin bulunmasına ve son kullanım tarihinin geçmemiş olmasına, ambalajsız satılan tost, simit, poğaça gibi yiyeceklerin de temiz ve güvenilir şekilde hazırlanmış olmasına dikkat edilmelidir. • Beslenme çantası ve su mataraları- nın her gün temizlenmesine özen gösterilmelidir. • Çocuklar, tuvalet ve umumi kullanıma açık çeşme sularından su içmemeleri konusunda uyarılmalı, güvenilir içme suyu tüketmeleri sağlanmalıdır. • Öğle yemeği okulda yeniliyorsa Sağlık Bakanlığının hazırladığı menü modelleri örnek alınmalıdır. • Okulda veya evde dinlenirken ve ders çalışırken açlık hissedildiğinde tüketilen besinlere dikkat edilmelidir. Örneğin, şeker ve şekerli besinler, cips vb. yağlı ve tuzlu besinler veya gazlı içecekler yerine süt, yoğurt, sütlü tatlılar, ekmek arası peynir, taze sıkılmış meyve suları, kuru yemişlerin ve kuru meyvelerin tüketiminin tercih edilmesi daha yararlıdır. • Çocuklara sigarasız bir ortam sağ- lamak, onların yanında sigara içmekten kaçınmak ve en azından yaşadıkları ev ortamını “sigara içilmez” bir yer haline getirmek çocukların sağlığını korumak açısından son derece önemlidir. • Vücudun düzenli çalışması, tüke- tilen besinlerin vücuda yararlılığının artırılması, çocukların fiziksel, zihinsel ve duygusal gelişimlerine olumlu katkı sağlamaları açısından fiziksel aktivitenin artırılmasına da önem verilmelidir. Bu nedenle, uzun süreli televizyon seyretme, bilgisayar kullanımından kaçınılmalı, çocukların gerek okul yönetimi gerekse de ebeveynleri tarafından sevdikleri herhangi bir spor dalı ile ilgilenmeleri teşvik edilmelidir. • Sağlıklı yaşam için çocuklara el yıkama ve diş fırçalama alışkanlığının kazandırılması çok önemlidir. Kirli eller, basit bir soğuk algınlığından ölümcül hastane enfeksiyonlarına kadar pek çok hastalığın nedeni olabilmektedir. Bu nedenle çocuklara, özellikle yemek yemeden önce ve sonra, tuvalete girdikten, dışarıda oyun oynadıktan sonra, dışarıdan eve gelince ellerini, ılık akan su altında sabun ile iyice ovuşturarak yıkamaları konusunda alışkanlık kazandırılması gerekmektedir. haber ÖKSÜRÜĞÜ SESİNDEN VE SÜRESİNDEN TANIMAK MÜMKÜN Öksürük; başta üst solunum yolu rahatsızlıkları olmak üzere pek çok hastalığın ortak belirtisidir. Etkin bir tedavi için öksürüğe eşlik eden belirtilerin doğru değerlendirilmesi çok önemlidir. Göğüs Hastalıkları Uzmanı Dr. Füsun Soysal, farklı öksürük çeşitlerinin farklı hastalıklara işaret edebileceğini belirterek hastaları uyardı. Öksürük vücudun bir savunmasıdır Öksürük bir hastalık değil, boğaz ve solunum yollarını temizlemeye yarayan bir savunma mekanizmasıdır. Öksürük, balgamlı-balgamsız ve kronik-akut olmak üzere iki farklı şekilde sınıflandırılabilir. Balgamsız öksürük, kurudur ve boğazda bir gıcık verir. Eğer öksürükle birlikte balgam adı verilen sıvı geliyorsa buna “prodüktif öksürük” denir. 3 hafta ve daha uzun süren öksürükler kronik öksürük olarak kabul edilir. Akut öksürük enfeksiyonları ise sinüzit, farenjit, nezle, akciğerlere yabancı cisim kaçması gibi nedenlerle oluşur. Kronik öksürükler bazen seneler sürebilir. 24 SAĞLIK ve İNSAN / OCAK 2014 Öksürüğün nedeni psikolojik olabilir Nezle ve grip, farenjit, astım, geniz akıntısı, reflü, kalp yetmezliği, tüberküloz, akciğerde sıvı toplanması kuru öksürüğe neden olan hastalıklar arasındadır. Sinüzit, bronşit veya sigara içimi ise balgamlı öksürüğe neden olabilir. Ayrıca; kronik kulak problemleri, uzun süre kullanılan tansiyon ilaçları da öksürük nedenleri arasındadır. Zaman zaman öksürüğün nedeni psikolojik de olabilir. Sigara tüketimi ciddi hastalıkların teşhisini geciktirebilir Sigara içen kişilerde zaman içinde sigara sayısının artmasına bağlı olarak bronşlar balgam üretmeye başlar. Bu durum sürekli devam ederse, öksürüğün artmasına ve kronik hale gelmesine neden olabilir. Bu hastalar öksürüklerinin yalnızca sigaraya bağlı oluştuğunu düşünerek, ciddiye almazlar. Ancak, balgamlarında kan gördüklerinde öksürüğün başka bir neden bağlı olduğundan şüphelenerek doktora başvururlar. Bu durum da öksürüğün altında yatan ciddi bir hastalığın teşhisini geciktirebilir. Şiddetli öksürük bayılamaya neden olabilir Şiddetli öksürük krizleri, özellikle de kuru öksürükler kişilerde krizlere neden olmaktadır. Bu ataklar; baş ağrısı, baş dönmesi hatta bayılma ile sonuçlanabilir. Çok şiddetli öksürükler kasları yorar, bu da idrar kaçırılmasına neden olabilir. Göğüs kafesinde ağrılara ve fıtık oluşturan hastalıklara kadar birçok soruna yol açabilmektedir. Süt- bal- karabiber öksürüğe birebir Öksürükleri yumuşatmak için, sütün içerisine bal karıştırmak veya balın içerisine karabiber atmak yararlı olabilir. Bunun yanında, en etkili öksürük şurubunun günde 2-2,5 lt su tüketimi olduğu unutulmamalıdır. Tedavi öksürüğe değil nedenine yönelik olmalı Kronik öksürüklerde tedavi şeklini öksürüğe neden olan hastalık belirler. Örneğin kalp yetmezliğinden kaynaklanan bir öksürük söz konusu ile öksürüğün geçirilmesi kalp yetmezliğinin tedavisi ile mümkün olmaktadır. Aynı şekilde alerji kaynaklı bir öksürük, alerjinin tedavi edilmesi ile durdurulabilir. Bilinçsiz kullanılan öksürük şurupları öksürüğün şiddetini artırabilir Doktora danışılmadan öksürük şurubu kullanılmamalıdır. Kuru bir öksürükte, öksürük söktürücü şurup kullanımı öksürüğün şiddetinin artmasına neden olabilir. Veya balgam çıkarması gereken bir öksürükte, öksürük kesici şuruplar balgam çıkmasına engel olabilir. Mutlaka hekime başvurulması gereken durumlar Öksürük tedavilerinde; öksürüğe neden olan hastalık tanısının gecikmemesi ve tedavi süresinin daha kısa sürmesi için ilaç veya şurup kullanımının mutlaka doktor kontrolünde olması gerekmektedir. • Öksürük, 3 haftadan uzun sürüyor ve antibiyotik tedavisine cevap vermiyorsa, • Öksürüğe yüksek ateş ve ciddi nefes darlığı eşlik ediyorsa, • Balgamda kan görüldüyse mutlaka bir doktora başvurulması gerekir. SAĞLIK ve İNSAN / OCAK 2014 25 haber “SÜRDÜRÜLEBİLİR SAĞLIK PROJESİ” Sağlık Bakanı Dr. Mehmet Müezzinoğlu: SAĞLIKLI YAŞAMI KÜLTÜR HALİNE GETİRMELİYİZ Sağlık Bakanı Dr. Müezzinoğlu, Bakanlık binasında düzenlenen “Sürdürülebilir Sağlık Projesi” konulu toplantıya katıldı. Burada bir konuşma yapan Bakan Müezzinoğlu, günün teknolojik imkânları ve bilimsel çalışmalardan yararlandıklarını belirterek, “Sağlıklı gelecek adına asıl önemli olan ‘sağlıklı yaşam felsefesinin’ gereğini yerine getirerek ‘sağlıklı yaşamı’, kültür haline getirmeliyiz” dedi. İdeal bir sağlık sisteminin; kaliteli, erişilebilir ve sürdürülebilir olduğunu vurgulayan Müezzinoğlu, son on yılda Sağlıkta Dönüşüm Programı kapsamında bunu önemli ölçüde başardıklarını ifade etti. Sağlık konusunun insanların varoluşundan beri gündemde olduğunu hatırlatan Müezzinoğlu, şunları kaydetti: “Sağlık varsa umut var, geleceğe güvenle bakma var ama sağlığı kaybettiğinizde ne kadar çok imkânınız olursa olsun pek bir anlamı kalmıyor. Dolayısıyla sürdürülebilir kavramının 26 SAĞLIK ve İNSAN / OCAK 2014 içini çok iyi bir şekilde doldurmamız ve takip etmemiz gerekiyor.” Köklü değişimlere imza attık Bilimsel ve teknolojik yeniliklerin baş döndürücü bir hızla devam ettiğine dikkat çeken Dr. Müezzinoğlu, bu gelişmeler doğrultusunda, sağlık hizmetini kaliteli, yerinde ve zamanında sunmayı hedeflediklerinin altını çizdi. Sağlıkta Dönüşüm Programı ile on yılda köklü değişimlere imza attıklarını ifade eden Bakanı Dr. Müezzinoğlu şöyle devam etti: “Sağlık gibi hayati bir konunda yaptığımız çalışmaların referansı elbette bilimsel gelişmelerdir. Bilimsel ve teknolojik yeniliklerden kendimizi soyutlamamız mümkün değildir. İnsanımızın sağlığı adına bunun gereğini en iyi şekilde yapmaya çalışıyoruz. Burada bir parantez açmak istiyorum: Sağlıklı bir gelecek adına asıl önemli olan ‘sağlıklı yaşam felsefesinin’ gereğinin yerine getirilmesidir.” Sağlık, çok sektörlü bir yapı Kronik hastalıklarla mücadele için öncelikle koruyucu sağlık hizmetlerinin gereklerinin yerine getirilmesini isteyen Mehmet Müezzinoğlu, “Bunu yaparken toplumu bu konuda bilinçlendirmek ve sağlıklı yaşam alanlarını açılmasını sağlamayız. Sigara, alkol, hareketsizlik, obezite gibi kronik hastalıklara zemin hazırlayan faktörlerle mücadele etmeliyiz. Bu yönde toplumsal bir algı oluşturarak, sağlıklı yaşamı bireyin kültürünün bir parçası haline getirmeliyiz” ifadelerini kullandı. Son yıllarda sağlığın artık çok sektörlü bir alan halini aldığını belirten Mehmet Müezzinoğlu, yerel yönetimler, sivil toplum kuruluşları, üniversitelerin de artık bu alanın birer paydaşı olduğunu sözlerine ekledi. Sağlık Bakanı Dr. Mehmet Müezzinoğlu’nun konuşmasından sonra, programa katılan yönetici ve akademisyenler “Sürdürülebilir Sağlık Projesi” konusunda sunum yaptı. haber “SEVDİKLERİMİZLE SAĞLIKLI YAŞAMA YÜRÜYORUZ” Sağlık Bakanı Dr. Mehmet Müezzinoğlu, Sağlık Bakanlığının 2014 yılı için belirlediği “Sağlıklı Yaşam İçin Hareket Yılı” etkinliğinin startını Manisa’dan verdi. Laleli Merkez Parkı’nda düzenlenen “Sevdiklerimizle Sağlıklı Yaşama Yürüyoruz” etkinliğinde konuşan Sağlık Bakanı Dr. Mehmet Müezzinoğlu, sağlıklı beslenme ve hareketli yaşamın önemine dikkat çekti. Kendisine değer veren insanların, her gün yarım saatini ayırarak spor yapması gerektiğinin altını çizdi. “Önce insan, önce sağlık” anlayışı doğrultusunda sağlık politikaları geliştirdiklerini vurgulayan Müezzinoğlu, bu kapsamda, vatandaşları hareketli yaşama teşvik etmek için gelecek yılı “2014 Sağlıklı Yaşam İçin Hareket Yılı” ilan ettiklerini söyledi. Manisa’dan start verildi 29 Aralık’ta Türkiye genelinde bütün illerde aynı saatte “Sevdiklerimizle Sağlıklı Yaşama Yürüyoruz” etkinliği yapıldığını anlatan Sağlık Bakanı Dr. Müezzinoğlu şöyle devam etti: “2014’ü Sağlıklı Beslenme, Sevdiklerinizle Hareket Yılı olarak ilan ediyoruz ve startı Manisa’dan veriyoruz. Bu işi vatandaşlarımız yapacak. 75 milyon el birliğiyle yapacağız. Hep birlikte kendimize yarım saat ayıralım diyorum. O da mutlaka çocuklarımızla, eşimizle yani aile kültürünü birlikte paylaşarak huzur bulmayı inşallah başaralım diyorum. Yeni yılı, hareketli yaşamla, pozitif enerjiyle karşılayalım. 2014 yılı ülke insanımız için daha sağlıklı huzur dolu geçsin diliyorum.» “Hizmet standartlarını yükselttik” Vatandaşların zamanında sağlık hizmetine ulaşabilmeleri için bütün engelleri kaldırdıklarını ifade eden Bakan Müezzinoğlu, hakkaniyetli sağlık hizmetlerine ulaşmayı ve hizmet standartlarını yükseltmeyi büyük oranda başardıklarını kaydetti. Dünya standartlarıyla yarışabilen, dünyanın gelişmiş ülkelerindeki tıbbi imkanları, sağlık hizmetlerini Türk halkına sunmayı hedeflediklerini belirten Müezzinoğlu, şöyle konuştu: “2014 yılı itibariyle sağlık hizmetlerini en ideal şekilde sunmak ve geliştirmek hedefimiz var. 2014 yılı iki önemli kelime, bir sağlıklı besleneceğiz, iki hareket edeceğiz. Sağlıklı beslenme yalnız boğazımızdan geçen gıdalar değildir. Nefesimizle geçenler de önemlidir. Yani nefesimizi sigara dumanıyla akciğerlerimizi kirleten bir anlayış olmamalı. Boğazımızdan geçen her yudum sıvıya dikkat etmemiz lazım.” “Sabah kahvaltısını ihmal etmeyin” İnsanların tüketebileceği ya da bünyesinin yakabileceği kadarını yemesi gerektiğini vurgulayan Bakan Müezzinoğlu, sabah kahvaltısının kesinlikle yapılması gerektiğini ifade etti. Müezzinoğlu, sözlerini şöyle tamamladı: «Dört dörtlük bir sabah kahvaltısı, dört üçlük bir öğle yemeği, dört ikilik bir akşam yemeği... Hava karardıktan sonra ağzımızın fermuarını kapatmamız lazım. Akşam 6-7 dediği zaman artık karaciğer, hormonlar istirahata geçecek. 6-7’den sonra yiyeceklerimiz bilin ki hızla yağa dönüşecek. Şayet kilo almak istemiyorsak akşam yemeklerimizi olabildiğince erkene almak lazım. Akşam sofrasını akşam ezanıyla birlikte kurun, yatsı ezanından sonra da defteri kapatalım.» Etkinlik Vatandaşlardan Yoğun İlgi Gördü Vatandaşların yoğun katılımıyla gerçekleştirilen “Sevdiklerimizle Sağlıklı Yaşama Yürüyoruz” etkinliklerinde, fotoğraf karelerine yerel motiflerle birlikte renkli anlar yansıdı. Yürüyüşler sonrasında uzmanlar hareketli yaşamın faydaları konusunda vatandaşları bilgilendirdi. Hareketli yaşama teşvik için düzenlenen organizasyondan memnun oldukları belirten vatandaşlar, benzer çalışmaların devamını talep etti. Yazılı, görsel ve internet medyasında geniş yer bulan “Sevdiklerinizle Sağlıklı Yaşama Yürüyoruz” etkinliğiyle Sosyal Medyada da büyük etkileşim sağlandı. Öte yandan Twitter, Facebook, Youtube, Instgram ve Foursquare gibi sosyal medya platformlarında; hareketli yaşama teşvik, sağlıklı beslenme, fiziksel aktivite konularında bilgilendirme amaçlı paylaşımlar yapılmaya devam ediliyor. SAĞLIK ve İNSAN / OCAK 2014 27 haber YABANCI HASTADAN 2,5 MİLYAR DOLAR GELDİ Türkiye’deki bin 500 civarındaki hastanede yılda 4,5 milyon cerrahi işlem yapıldığı bilgisini veren Sağlık Bakanlığı Müsteşarı Nihat Tosun, Türkiye’nin büyük bir sağlık endüstrisine sahip olduğunu söyledi. Tosun, “84 bin nitelikli yatağı olan ve yılda 500 bin civarı yabancı hastayı tedavi eden; 5’i uçak, 14’ü helikopter olmak üzere yaklaşık 3 bin 500 ambulanslık filosuyla en üst düzeyde acil hizmetini kesintisiz sunan, bulunduğu coğrafyanın sağlık tedarikçisi konumunda önemli bir aktörüz” dedi. Sağlıkta dönüşüm programındaki başarının Türkiye’yi bulunduğu coğrafyada sağlık alanında referans merkezi haline getirdiğini aktaran Nihat Tosun, bu nedenle Türkiye’nin tüm dünyada başarıyla gerçekleştirdiği 6. yüz nakli ve yıllık 4 binden fazla karaciğer ve böbrek nakli gibi parametrelerle anıldığını kaydetti. Bakanlığın şehir hastanesi projelerinin devreye girmesiyle 2017 yılından itibaren bu alandaki etkinliğini ciddi ölçüde arttıracağını vurgulayan Tosun, Türkiye’nin şu anda 50’ye yakın Joint Commission International (JCI) tarafından akredite edilmiş sağlık kuruluşuyla ve ülke çapındaki 700 bin sağlık personeliyle özellikle yaz 28 SAĞLIK ve İNSAN / OCAK 2014 aylarında çevredeki 20 civarındaki ülkenin sağlık merkezi konumunda olduğunu anlattı. Türkiye’nin dünyanın en büyük 6. turizm ülkesi olduğunu anımsatan Tosun, bu noktada Kültür ve Turizm Bakanlığı ile hareket ettiklerini belirterek, şunları söyledi: “Sağlık hizmetlerinde sergilediğimiz başarıları dış pazarlarda tanıtma ve pazarlama operasyonlarında şüphesiz ki en büyük yardımcımız Kültür ve Turizm Bakanlığı. Çünkü bu kurumumuzun dış pazarlarda 50 yılı aşkın deneyimi, personel ve altyapı gücü, örgütlenmesi ve yaygın hizmet ağı mevcut. Sağlık turizminde kişi başı ortalama döviz girdisi normal turizme kıyasla 10 kat daha fazla olduğundan, sayıca az olsa da verimlilik anlamında çok yüksek bir gruptan bahsetmiş olduğumuz ve bunun da ötesinde ülkemiz adına stratejik önemi haiz olduğu için konuyu Kültür ve Turizm Bakanlığımız da sahiplenmektedir. Bu yıl itibariyle gerek uluslararası fuarlarda ve kongrelerde, gerekse merkezi planlamalarda daha sık birlikte hareket edeceğiz. Amacımız güçlü tanıtım ve neticesinde uluslararası arenada markalaşmadır.” “Onuncu Kalkınma Planı’nda 2018 Hedefimizi 5,6 Milyar Dolar Olarak Belirledik” Nihat Tosun, tatil amaçlı Türkiye’ye gelen turistlerin sağlık sorunları olabildiğini belirterek, “Bu noktada sağlık turizminin yanında, her iki bakanlığı da yakinen ilgilendiren ‘turist sağlığı’ sektörü de söz konusu” dedi. Türkiye’ye gelen 35 milyon insanın kalış süreleri içinde ihtiyaç duyacakları acil sağlık hizmetlerinin yıllık yaklaşık 400 bin hastalık bir talep oluşturduğu bilgisini veren Tosun, söz konusu turistlerin, aldıkları sağlık hizmetlerinin kalitesi ve bunun için ödedikleri ücretler hususlarında memnun kaldıkları ölçüde Türkiye’nin fahri sağlık turizmi elçileri olacağının altını çizdi. Türkiye’nin 2012 sonunda 152,5 milyar dolar olarak gerçekleşen ihracatı içinde yer alan ulusal yabancı hasta gelirinin 2,5 milyar dolar düzeyinde olduğunun tahmin edildiğini anlatan Tosun, “Onuncu Kalkınma Planı’nda 2018 hedefimizi 5,6 milyar dolar olarak belirledik” şeklinde konuştu. haber TÜBERKÜLOZ (VEREM) HASTALIĞI T.C Sağlık Bakanlığı Türkiye Halk Sağlığı Kurumu Tüberküloz Daire Başkanlığı Tüberküloz binlerce yıldır var olduğu bilinen Mycobacterium tuberculosis adlı mikropla oluşmaktadır ve en çok akciğerlerde olmak üzere bütün organlarda hastalık yapabilir. Organlara zarar verir. Tedavisiz bırakılırsa ya da kötü tedavi edilirse öldürücü olabilir. Bu hastalığın etkenini 1882 yılında Robert Koch adında alman bilim adamı bulmuştur. Çoğunlukla akciğerlerde ortaya çıkan bu hastalık nadir de olsa diğer organları tutabilir. Genelde akciğer tüberkülozu olarak bilinir. Bu bakteri vücuda girdikten sonra hemen hastalık oluşturmayabilir. Vücut direncinin düşmesi gibi çeşitli sebeplerden dolayı bu bakteri daha sonra tüberküloze neden olabilir. Tüberküloz hala bütün dünyada tıbbi ve ekonomik imkânı yetersiz olan insanlar arasındaki başlıca ölüm nedenidir. Bu bakterinin dünyada 1,7 milyar insanda bulunduğu ve her yıl 30 SAĞLIK ve İNSAN / OCAK 2014 3 milyon insanın bu yüzden öldüğü tahmin ediliyor. Her yıl 10 milyon civarında yeni tüberküloz hastaları ortaya çıkmaktadır. Dünya Sağlık Örgütü tüm ölümlerin yüzde 6’sının tüberkülozden kaynaklandığını tahmin etmektedir. Dünyada Tüberküloz Tüberküloz hastalığı etkili bir şekilde tedavi edilebiliyor olmasına karşın, halen tüm dünyada önemli bir sağlık sorunu olarak varlığını korumaktadır. Tüm dünya nüfusunun yaklaşık üçte biri tüberküloz basili ile enfektedir. Enfekte kişilerin %5-10’u yaşamlarının bir döneminde hasta olmaktadır. Dünya Sağlık Örgütü’nün 2010 yılında çıkardığı Küresel Tüberküloz Kontrolü Raporuna göre dünyada 2009 yılında tahmini 9.4 milyon yeni vaka ortaya çıkmıştır. Toplamda 14 milyon tüberküloz vakası olduğu tahmin edilmektedir. Tahmini olarak 1.68 milyon kişi 2009 yılında tüberkülozdan hayatını kaybetmiştir. Tüberküloz vakalarının çoğu GüneyDoğu Asya, Afrika ve Batı Pasifik bölgelerinde yer almaktadır. Türkiye’de Tüberküloz Türkiye’de toplam 18.452 tüberküloz hastası 2008 yılında verem savaşı dispanserleri kayıtlarına girmiştir. Toplam olgu hızı yüz bin nüfusta 25,8’dir. Hastaların 11.476’sı (%62,2) erkek, 6.976’sı (%37,8) kadındır. Erkek/Kadın oranı 1,6’dır. Olgu hızı erkeklerde 100.000’de 32,0 ve kadınlarda 100.000’de 19,6’dır. Olgu hızının yaş gruplarına dağılımı incelendiğinde, 15-24 yaş grubundan başlayarak yüksek bir düzey izlemekte ve 55-64 ile 65 ve üzeri yaşlarda en yüksek düzeye ulaştığı görülmektedir. Hastaların %65,6’sı (12.100 kişi) akciğer tutulumu, %30,6’sı (5.639 kişi) akciğer dışı organ tutulumu, %3,8’i (713 kişi) hem akciğer hem de akciğer dışı tutulum göstermiştir. Akciğer dışı organ tüberkülozlarının en sık plevra (%37,4) ve ekstratorasik lenf bezlerinde (%30,2) görüldüğü tespit edilmiştir. Toplam 18.452 hastada yeni olguların oranı %90,8 (16.760 kişi) iken daha önce tedavi görmüş olguların oranı %9,2 (1.692 kişi) bulunmuştur. Akciğer tüberkülozu hastalarında 2008 yılında bakteriyolojik tetkikler incelendiğinde, mikroskopi yapılma oranı %89,1, mikroskopi pozitiflik oranı %63; kültür yapılma oranı %62,8, kültür pozitiflik oranı %51,1; ilaç uyarlılık testi yapılma oranı %26,9 bulunmuştur. İlaç duyarlılık testi yapılan toplam 4.963 hastanın sonuçları incelendiğinde; 19,1’inde en az bir ilaca direnç saptanırken, en yüksek oranlarda direncin de izoniyazide karşı geliştiği görülmüştür. İlaç duyarlılık testi yapılan olguların %5,3’ü (263 kişi) çok ilaca dirençli (ÇİD TB) bulunmuş olup, çok ilaca direnç oranı yeni olgularda %3, tedavi görmüş olgularda %18,6 olarak saptanmıştır. Verem savaşı dispanserlerinde tedavi altına alınan yabancı ülke doğumlu hastaların sayısı 175 olup, 29’u Azerbaycan’dan, 25’i Somali’den ve 15’i Bulgaristan’dan gelmişlerdir. Tüm tüberküloz hastalarında, 2007 yılı için tedavi başarısı %91,0 olarak tespit edilmiştir (yeni hastalarda %92,5 ve tedavi görmüş hastalarda %77,4). Ölüm oranı ise tüm hastalarda %2,9’dur. Tüberküloz Hastasında Görülen Belirtiler Nelerdir? Tüberküloz hastalığının belirtileri sadece bu hastalığa özgü değildir. Birçok akciğer hastalığında bu belirtiler görülebilir. Tüberküloz hastalarında en çok görülen belirti öksürüktür. Öksürük sırasında hasta balgam çıkarabilir. Balgam çıkarma ve kan gelmesi hastalığın kronikleşmiş olabileceğinin bir göstergesi olabilir. Fakat hastalığın başlangıç döneminde nadir de olsa bu durum gözlenebilir. Halsizlik, iştahsızlık, kilo kaybı, öksürük ve gece terlemesi hastalığın ilk belirtileridir. Kişi genelde bu durumun tüberküloz olabileceğini düşünmez. İlerlemiş tüberküloz hastalığında akciğerdeki hasar sonucu nefes almada güçlük çekilebilir. Hastanın ateşi artar. Tüberküloz Nasıl Bulaşır? Mycobacterium tuberculosis basili tarafından oluşturulan TB hastalığı hava aracılığı ile TB hastasından sağ- lam kişiye bulaşır. En bulaştırıcı olan hastalar tedavi görmemiş, balgam mikroskobisinde ARB pozitif olan akciğer ve larinks tüberkülozlulardır. Nefes vermekle, özellikle de öksürmek, hapşırmak, konuşmak ile mikroplar çevre havaya saçılır. Sağlıklı kişiler bu mikropları nefesleriyle alırlar. Hasta ile yakın ve uzun süreli teması olan kişilere bulaşma riski fazladır. Bunlar; aile bireyleri, aynı evi paylaştığı arkadaşları, işyeri arkadaşları olabilir. Bulaşma için genellikle verem hastası bir kişi ile belirli süre birlikte yaşamak gereklidir. Alınan basiller kişiyi hastalandırmaksızın vücutta saklı kalır ve vücut direncinin düştüğü bir anda hastalık oluşturur. Hastalık gelişme riskinin en yüksek olduğu dönem ilk iki yıldır. İlk iki yılda %5, sonrasında %5 olmak üzere, yaşam boyu hastalık gelişme riski %10’dur. Tedavi başlandıktan sonra bulaşma hızla sona erer. Kimler Risk Altında? Günümüzde en riskli kişiler AİDS hastalarıdır. Bu durumda tüberküloza yakalanma riski artmaktadır. Ekonomik seviyesi düşük, sağlık ihtiyaçları yeterince karşılanamayan kişilerde tüberküloza yakalanma daha sık görülür. Beslenme tüberküloz hastalığının önlenmesinde çok önemlidir. Bu genelde sosyoekonomik düzeyi düşük gelişmekte olan ülkelerde ortaya çıkan bir problemdir. Kalabalık ortamlarda bulunma, şehir hayatı risk faktörlerindendir. Bunun yanında yapılan çalışmalar ırklar arası farkın da tüberküloz hastalığında etkili olduğunu göstermektedir. Kan grubu AB olanlar, 0 olanlara göre tüberküloza daha çok yakalanmaktadır. Alkol kullanımı tüberküloz riskini 10 kat arttırır. Ayrıca şeker hastalığı, çok stresli bir yaşam, kanser bu hastalığın oluşmasında etken rol oynamaktadır. Nasıl Teşhis Edilir? Bazı belirtiler iki haftadan fazla sürüyorsa yapılan ilk muayene sonrası hastadan bazı tetkikler istenir. Bunlardan en önemlisi balgamın incelenmesidir. Balgam incelenerek tüberküloz mikrobu olup olmadığı araştırılır. En uygunu ise sabah aç karnına çıkarılan balgamdır. Yeterli olmazsa bir gün boyunca çıkarılan balgam incelenir. Belirtiler var fakat balgam incelenmesinde bu bakteri görülemiyor ise akciğer grafisi çekilir. Yapılan bazı kan tahlilleri sonucu tüberküloz teşhisi konabilir. Sabah hasta kalkmadan alınan mide suyunun incelenmesi de tüberküloz teşhisinde kullanılan bir yöntemdir. Çok nadir durumlarda ise balgam alınır ve besiyerinde tüberküloz mikrobu olup olmadığını anlamak için üremeye bırakılır. Eğer bakterilerin üremesi görülüyor ise tüberküloz teşhisi konabilir. Tüberküloz Hastalığı Nasıl Tedavi Edilir? Tüberküloz hastalığı uygun ilaç tedavisi ile iyileşebilen bir hastalıktır. Tedavide birden fazla ilacın düzenli ve yeterli süre birlikte alınması gerekmektedir. İlaçlarını önerilen şekilde aksatmadan, yeterli sürede içen hastaların hemen hepsi başarıyla tedavi edilir. Tedavide kullanılabilecek temel ilaçlar: İzoniyazid, rifampisin, etambutol, pirazinamid veya morfozinamid ve streptomisin’dir. Tedavi süresi en az altı aydır. Tedavinin ilk iki ayından sonra ilaç sayısı azaltılmaktadır. Bazı özel durumlarda tedavi süresi uzatılabilmektedir. Tedavinin her gün düzenli bir şekilde alınması çok önemlidir. Düzenli tedavi hem hastanın iyileşmesini sağlar, hem de bulaşıcılığı hızla önleyerek toplum sağlığını korur. Tüberküloz hastasını iyileştiren tedavi, hastanın sağlığı yanında toplum sağlığı açısından da son derece önemlidir. Tedavi, bulaşıcı bir hastalık olan veremle savaşın en önemli yöntemidir. Bu nedenle, tedavinin düzenli sürdürülmesi ve tamamlanması gerekir. İlaca Dirençli Tüberküloz Nedir? Tüberküloz hastalığında ilaç direnci, mutasyonlarla oluşur. Doğal suşlardaki direnç oranları son derece düşüktür. Uygun tamamlanmayan tedavi (tek ilaçla tedavi, yetersiz ilaç kombinasyonları ile tedavi ve tedaviye aralar vermek) ile ilaç direnci gelişmektedir. İlaca dirençli TB, tüberküloz tedavisinde önemli bir sorundur. İlaç direnSAĞLIK ve İNSAN / OCAK 2014 31 haber ci olan olguların tedavisinin verem savaşı programı çerçevesinde sistematik olarak ele alınması gereklidir. timinde içmesi ve hastanın ilacını bir görevli nezaretinde içtiğinin kaydedilmesidir. İlaca dirençli tüberkülozu olan hastalar da tedavi edilebilir. Ancak bu hastaların tedavisi; daha uzun sürmesi, daha çok yan etki yaratması, daha pahalı olması ve bazen ameliyat da gerektirmesi nedeniyle daha zordur. DGT uygulamasının temel nedeni, hastaların genellikle tedaviye uyumsuz olmalarıdır. Verem hastalarının tedavileri en az 6 ay (ilaç direnci olan vakalarda bu süre uzayabilir) olmak üzere uzun bir zaman almaktadır. Tedavi sürecinin uzun olması ve tedaviye başladıktan sonra hastaların bir-iki hafta içerisinde iyileşme belirtileri göstermelerinden dolayı verem hastaları tedavilerini yarım bırakabilmektedirler. Böylece hastalarda nüks, çok ilaca dirençlilik, kronikleşme gibi istenmeyen sonuçlar görülebilmekte, tedavi süreci uzayabilmekte ve bu hastalar toplum açısından bulaşma kaynağı oluşturabilmektedirler. Dirençli hastaların tedavileri sadece bu konuda uzmanlaşmış göğüs hastalıkları eğitim ve araştırma hastanelerinde yapılmaktadır. Doğrudan Gözetimli Tedavi (DGT) DSÖ tarafından verem kontrol programları için önerilen tedavi yöntemi Doğrudan Gözetimli Tedavi (DGT)’dir. DGT, verem hastasının tüm tedavisi boyunca ilaçlarının her dozunu bir görevli ya da sorumlu kişinin göze- DGT dışı uygulamalarda; ilaçlar hastalara aylık ya da iki aylık periyotlarla paketler halinde verilerek hastalardan kendilerine verilen bu ilaçları tam ve zamanında alması istenmektedir. Ancak hastalara toplu olarak ilaç verilmesi ve bu ilaçları düzenli bir şekilde kendilerinin alması şeklinde uygulanan bu yöntem hastaların bazılarının tedavilerini tamamlamamalarına sebep olmaktadır. Ayrıca düzensiz tedavi kullanan hastalarda ilaç direnci ortaya çıkmakta ve bulaştırdıkları kişilere de bu ilaca dirençli basilleri nakletmektedirler. Bazı hastalar kronik hastalar haline gelmekte ve tüberkülozdan ölümler artmaktadır. DGT uygulamaları ile tedavi başarısı ve kür oranları artarken hastalık insidansı düşmektedir. Ayrıca bununla birlikte nüks oranları, ilaç direnci oranları da düşmektedir. Etkili ve başarılı bir tedavi için, aktif olarak hastalara ilaç içirmek gereklidir. TÜBERKÜLOZ HAKKINDA SIK SORULANLAR Soru: Yeterli süre tedavi alan hasta yeniden tüberküloze yakalanabilir mi? Yanıt: Düşük bir olasılıkla evet. Düzenli ve yeterli süre tedavi almış, doktorun tedaviyi kestiği kişilerde hastalığın nüksetmesi olasılığı vardır fakat çok düşüktür. Soru: Tüberküloz hastasına besleyici özel yiyecekler gerekir mi? Yanıt: Tüberküloz hastası ideal vücut kilosundan daha düşük kiloda ise, zayıf düşmüşse, beslenmesine özen gösterilebilir; bu, dengeli bir beslenme olmalıdır. Normal kilosundaki kişilere, normal beslenme yeterlidir; fazla yemek, fazla kilo almak demektir ve başka hastalıklara neden olacaktır. Soru: Tüberkülozdan şüphelenince ne yapılmalıdır? Yanıt: Bu konuda ücretsiz tetkik ve tedavi yapan en yakın Tüberküloz Savaşı Dispanserine başvurulmalıdır. Bu dispanserlerde tüberkülozu bilen doktorlar vardır; röntgen çekilmekte, balgam incelemesi yapılmaktadır. Göğüs hastalıkları uzmanları ve göğüs hastaneleri de bu konuda uzmandırlar. Soru: Tüberkülozlu hasta ne zaman bulaştırıcılığını kaybeder? Yanıt: İlaç tedavisine başladıktan sonra bulaştırıcılık hızla yok olur. Bu nedenle ilaç tedavi için «kimyasal karantina» denilmektedir. Eğer kullanılan ilaçlar etkili ise 2-3 haftada bulaştırıcılık büyük oranda yok olur. Soru: Hasta kişi çalışabilir mi? Yanıt: Hasta kişi, genel durumu düzelene kadar istirahat et- 32 SAĞLIK ve İNSAN / OCAK 2014 melidir. Akciğer tüberkülozlu hastanın başlangıçta toplumdan uzak olması, bir anlamda hastanede ya da evinde karantinada gibi ayrı mekânda yaşaması uygun olur. Balgam tetkikinde mikrop görülmeyince, doktor kararı ile hasta işe dönebilir (tedaviyi işine giderken de sürdürebilir). Soru: İlaçlara dirençli tüberküloz hastasını kim tedavi eder? Yanıt: Tüberküloz savaşı dispanserleri aracılığıyla bu konuda uzmanlaşmış hastanelere başvurulmalıdır. Ankara, İstanbul ve İzmir’de eğitim ve araştırma tipi göğüs hastaneleridir bunlar. Bu hastaneler, tedavinin sürdürülmesinde tüberküloz savaşı dispanserleri ile işbirliği yaparlar. İlaçları Sağlık Bakanlığı ücretsiz vermektedir. Soru: Tüberküloz hastası evde nerede-nasıl yaşamalıdır? Yanıt: Tüberküloz hastasının güneş gören ve bol havalandırılan odalarda kalmaları sağlanmalıdır. Soru: Tüberküloz hastalığında yapılan en büyük hatalar nelerdir? Yanıt: 1. Hastalar doktora geç başvurmaktadır ya da geç tanı konulmaktadır. Hastalar, öksürük ya da göğüs hastalıkları ile ilgili yakınmaları olduğu halde konunun uzmanı olmayan hekimlere başvurmaktadırlar. Bir de balgamda mikrop bakılması ihmal edilmektedir. Bunlar, tanıda gecikmeye yol açar. 2. Hastalar, tedaviyi eksik bırakmakta ya da düzensiz kullanmaktadırlar. Tümüyle şifa sağlanacak bir hastalık iken ilaca dirençli hale gelmekte, tedavisi güçleşmektedir. Bu arada da hastanın akciğerleri hasar görmekte, adeta tükenmektedir. haber SAĞLIK İÇİN TEKNOLOJİK ZIRHLAR Dr. Sertaç DOĞANAY Tek Doz Dijital ve Social Touch Kurucusu Mobil cihazların ve taşınabilir bilgisayarların gelişmesi hayatımızı çok hızlı bir şekilde değiştirmektedir. Özellikle son zamanlarda hayatımıza giren “giyilebilir teknolojiler” her alanda çoğu gelişmeyi ve ilerlemeyi mümkün kılmaktadır. Giyilebilir teknolojiler, tam olarak kavramın karşılığını vermekte; çünkü bu teknolojiler, tıpkı bir bilezik ya da aksesuar gibi taşınarak içinde bulunan belli sensörler sayesinde farklı görevleri yerine getirebiliyor. Bu sensörlerin topladığı bilgiler de bluetooth aracılığıyla veri tabanlarına ya da kişisel bilgisayarlara gönderilebiliyor. 34 SAĞLIK ve İNSAN / OCAK 2014 Sensör teknolojisinin gelişmesi ve boyutunun küçülmesi, giyilebilir teknolojilerin artmasına da sebep oldu. Popüler cihazlar (Samsung Galaxy Gear ve Google Glass gibi) piyasaya doğrudan sürüldü ve tüketiciler tarafından kullanılmaya başlandı. Kullanıcıların bu cihazları da yadırgamadan kullanması, uygulama geliştiricileri ve teknoloji sektörünü daha yaratıcı olmaya ve kullanıcıların birçok ihtiyacını giderebilecek hizmetler üretmeye sevk ediyor. Hatta bu teknolojilerin belli uygulamalar aracılığıyla sağlık alanında nasıl kullanılabileceği ve sağlık hizmetine ne gibi katkılarının olabileceği yoğun olarak araştırılmaya başlandı. Örneğin; araştırmacılar, epilepsi hastalarının geçirdiği bazı kriz ya da nöbetlerin, giyilebilir teknolojiler aracı- lığıyla nasıl önüne geçilebileceğini bulmaya çalışıyor. Sensörlü bir bandı deri üzerine yerleştirerek hastayla ilgili bilgilerin toplanması ve hastanın günlük faaliyetleri, uyku düzeni ve stres oranıyla ilgili bilgiler hastalık seyri ile karşılaştırılıyor. Epilepsi nöbetlerinin bu verilerle anlamlılığı test ediliyor. Giyilebilir teknolojiler konusunda Microsoft da bir adım attı ve Microsoft Research ekibi tarafından “akıllı sütyen” geliştirildi. Ürün, kullanıcıların ruh halini algılayabilecek şekilde tasarlanmakla kalmıyor, aynı zamanda kullanıcının kalp fonksiyonlarını ya da açlık oranını da tespit edebiliyor. Üstelik bu verilerin %75’inin doğruluğu ispat edilebiliyor.1 1 Food and Mood: Just-in-Time Supportfor Emotional Eating; Mary Czerwinski, Asta National Taiwan Üniversitesi’nin geliştirdiği bir sensör tipi ise, kişiye takılan yapay bir diş içinde bulunuyor ve hastanın ne kadar çok öksürdüğünü, konuştuğunu ya da yemek yediğini ölçerek bu bilgiyi sağlık uzmanlarına gönderebiliyor.2 “Giyilebilir oral sensör sistemleri” olarak isimlendirilen bu teknolojinin kullanım alanları ise geniş ve geliştirilmeye oldukça açık. Hasta herhangi bir yiyeceği çiğnediğinde ya da sıvı tükettiğinde topladığı bilgiyi gönderebilmesi, özellikle diyabet hastalarının kontrolü için oldukça kullanışlı olabilir. Aynı şekilde aşırı kilolu kişilerin tedavi ve diyet kontrollerinde bu bilginin anlık olarak doktorlarına gönderilebilmesi, 7 gün 24 saat kontrol sistemleri için büyük bir kolaylık sağlayabilir. Giyilebilir teknoloji sadece yetişkin sağlığı için kullanılacak şekilde tasarlanmamakta, çocuk sağlığına yönelik de ürün tasarımları yapılmaktadır. Pixie Scientific adlı şirket, bir yıldan uzun süren bir araştırma sonucunda “Smart Diapers” adlı bir ürün geliştirdi. Bu akıllı bezlerde bulunan kodlar sayesinde bebekler idrar yaptıktan sonra idrarın içeriğine göre renk deRoseway, Ashish Kapoor, Paul Johns, Kael Rowan http://www.cs.rochester.edu/hci/ pubs/pdfs/FoodMood.pdf 2http://mll.csie.ntu.edu.tw/papers/TeethProbeISWC.pdf ğiştiriyor. Ebeveynler ise bezde bulunan QR kodunu akıllı cihazlarıyla okutarak bebeklerindeki; idrar yolu enfeksiyonu, aşırı sıvı kaybını ve olası böbrek hastalıklarını takip edebiliyor. Ayrıca, giyilebilir teknoloji sadece sağlık takibi için değil, sağlık farkındalığı için de kullanılmaktadır. Bunun en dikkat çekici örneği olarak da Yunanistan’da hazırlanan bir ürün ve kampanyası gösterilebilir. Kampanya, kadınları her ay meme kanserine yönelik kontrol testleri yapmaları konusunda cesaretlendirmeyi amaçlamıştır. Proje kapsamında geliştirilen Tweeting Bra isimli sütyenin kopçası, her açıldığında içine yerleştirilen bir sensör aracılığıyla akıllı telefona bir sinyal gönderiyor. Sinyali alan akıllı telefon gerekli sunuculara bağlanıyor ve bu sunucular meme kanseri ile ilgili konu başlıklarını barındıran bir mesajı Twitter’a gönderiyor. Bu şekilde Twitter’da meme kanseri, gündemdeki yerini yaratıcı bir şekilde alıyor. Yazımın başında belirttiğim popüler cihazlar, kullanıcı gizliliği ve özel hayat gibi konularda tüketicilerin kafalarında soru işareti bıraksa da Shot Tracker - Light It Up’ın yaptığı araştırmaya göre; 2013 yılında giyilebilir teknoloji ürünlerinin satış payı grafiğinde en yüksek payı vücut aktivitesini ölçen cihazların ( adımsayar, nabız, solunum oranı vb.) almış olduğunu görüyoruz. Ayrıca giyilebilir teknoloji kullanıcılarının %82’sinin de bu cihazların yaşam kalitesini arttırdığına dair düşüncelerinin olduğu belirtilmektedir. Bu verilere ve yukarıdaki gelişmelere göre, daha sağlıklı olmak ve sağlığımızı korumak için teknolojik zırhlarla kuşanacağımız günler yakındır. SAĞLIK ve İNSAN / OCAK 2014 35 MİKROPSİ Dr. Psikolog Meltem ÖZKANDAN Normal kimseler düş sırasında yahut uykudan uyanırken nesnelerin büyüklüklerini değişik görebilirler. Bu gibi boyut değişimleri patolojik durumlara eşlik ettiği zamansa, genellikle toksik bir konfüzyon durumuna işaret eder: Deliriumlar, ilaç (özellikle LSD) entoksikasyonları ya da daha seyrek olarak temporal veya oksipital lob epilepsisi. Mikropsi nedir? Hakkında Bilgi: Mikropsi görsel algılama gözün kornea alanlarda şişlik nedeniyle bir değişimdir. Genel olarak, bu mikropsi kadar gerçek boyutundan küçük nesneleri algılamak ile. Durum da Wonderland Sendromu olarak ve mikropsi etkisi bazen Lilliput görme hayali adını romanı Gulliver’in Gezileri sonra verilen Alice adı olmuştur.Mikropsi genellikle çeşitli faktörler neden olabilir geçici bir durumdur. Bazen Epilepsi türü görsel bozulmaya neden olduğu bilinmektedir. Migren baş ağrıları36 SAĞLIK ve İNSAN / OCAK 2014 nın başlaması mikropsi tarafından işaretlenmiş olabilir. Ayrıca, EpsteinBarr virüsünün neden olduğu şişme mikropsi epizodları ile bağlantılı olmuştur. Çocuklar beş ile on yaş arasındaki özellikle eğilimli mikropsi için yanı sıra macropsia, bu daha büyük oldukları ortaya şeyler neden görünüyor. Bu belirtiler son derece üzücü ispat, panik veya küçük çocuklarda ciddi rahatsızlık neden olabilir. Onlar hemen her zaman gelecek bir noktada baş ağrısı migren neden olabilir koşulları ile ilişkilidir. Böyle algılamaları ciddiye alınmalıdır. Olarak, beyin ya da tümörlerin algısal farklılıklar neden olabilir şişme ender durumlarda değişir. Mikropsi hydrocodone ve oxycodone ilaç gibi hem de uyuşturucu tabanlı halüsinojenik kullanımının oldukça yaygın bir belirtisidir. Morfin ve özellikle eroin mikropsi ile ilişkili olan sadece durum neden olabilir, ama aynı zamanda diğer zorluklar mekansal ilişkileri algılama. Bu tür farklılıklar uyuşturucu kullanıcıları ya da hastanede yatan birinin panik yükseltmek olabilir. semptomların Calm açıklama bu ağrı, yüksek doz üzerinde yararlı, bu nedenle bu tür belirtiler tamamen beklenmedik değil. Nadir durumlarda, mikropsi psikolojik kökenli olabilir. aşırı iştahsızlık olan biri arkadaşıma bakmak için mükemmel bir figür görmek mümkün olabilir, ama böyle bir rakam göremiyorsanız kişinin kendi olmak. Görsel algı, beden algıları etkileyen genellikle vücut dismorfik bozukluğu olarak etiketlenir. Ne zaman bir hastalık veya migren neden mikropsi, durum genellikle kısa ömürlü olduğunu ve tedavi edilmezse. Bunlardan biri tıbbi nedenlerle yatkın görünüyor içinde mikropsi önlemek konusunda birkaç çalışma vardır. Ancak, ilaç tedavisi ile migren kontrolünü kısa süreli olmak mikropsi neden olabilir. Bilgi bu durum oluşabilir en yararlı panik algılamasında aşırı fark ile ilgili kolaylaştırılması gibi görünüyor. Epstein Barr Virus durumunda mononükleoz neden olarak, mikropsi ilk belirti olarak ortaya çıkabilir. Bu mononükleoz için test etmek için neden, ama mikropsi için özel bir tedavi gerçekleştirilir. Genellikle durum birkaç gün içinde gelişir. haber FİZİKSEL AKTİVİTE YAŞAM KALİTESİNİ İYİLEŞTİRİR Halk Sağlığı Kurumu Obezite, Diyabet ve Metabolik Hastalıklar Daire Başkanlığı Fiziksel aktivite günlük yaşam içerisinde kas ve eklemlerimizi kullanarak enerji tüketimi ile gerçekleşen, kalp ve solunum hızını arttıran ve farklı şiddetlerde yorgunlukla sonuçlanan aktiviteler olarak tanımlanabilir. Günümüzde insanlar fiziksel aktivitelere katılmanın gerekliliğini daha iyi kavramış durumdadır. Birçok insan spor merkezlerine devam etmekte ya da evde egzersiz yapmakta. Son yıllarda tüm dünyada mücadelesi yoğun bir şekilde devam eden, uzun süreli enerji dengesizliği sonucunda oluşan ve birçok hastalığın ortaya çıkmasına zemin hazırlayarak yaşam süresini ve kalitesini olumsuz yönde 38 SAĞLIK ve İNSAN / OCAK 2014 etkileyen şişmanlığın (obezite) en önemli sebeplerinden biri de hepimizin bildiği gibi fiziksel aktivitenin yetersiz olmasıdır. Dünyada olduğu gibi ülkemizde de obezitenin görülme sıklığı gittikçe artmakta, görülme yaşı düşmekte ve sağlık üzerindeki etkileri ciddi boyutlara ulaşmaktadır. Yaşımız ilerledikçe vücudumuzda ne gibi değişiklikler meydana gelir? • Yaş ilerledikçe kas dokusunda azalma-yağ dokusunda artma gözlenir. Ne yazık ki yağlar vücudunuzu hareket ettirmek için kasılan kaslarınız gibi fonksiyon gösteremezler. Yağlar direk olarak vücut ağırlığına eklenerek vücudu daha zor hareket eder hale getirirler. • Kemikler yaş ilerledikçe mineral içeriklerini (kalsiyum ve fosfor) kaybederler. Bu durum ileri yaşlarda kemik erimesi (osteoporoz) olarak adlandırılan büyük sağlık problemini ortaya çıkartır. Kemik erimesi kemiklerde kompresyon kırıklarına neden olur. Bu kırıklar genellikle: kalçalar, omurlar ve el bileğinde meydana gelir. • Kalp-damar sistemi; akciğerler, kalp ve kan damarlarından oluşmaktadır. Kalp-damar sistemimizdeki en büyük bozulma yaşam tarzımızla olmaktadır. Zamanla kan damarları içinde kalsiyum, kolesterol ve yağlar birikerek tıkanıklığa bu durum ise kalp krizi veya inmeye neden olur. Ölümlerin çoğu bu nedenle olmaktadır. • En yavaş bozulmaya başlayan merkezi sinir sistemidir. Reflekslerimiz ve reaksiyonlarımız daha yavaş hale gelir ve biz çeviklik isteyen hareketlerde hız kaybederiz. Düşme veya kayma gibi durumlarda kendimizi korumamız zorlaşır. Düzenli fiziksel aktivite ise tüm bunları engelleyerek yaşam kalitemizi iyileştirir. Düzenli aktiviteler: • Kas gücü ve vücut esnekliğini geliştirir • Kalp-damar sistemini güçlendirerek dayanıklılığı arttırır • Bilinen bir kronik hastalığı olanlar, • Depresyon, egzersiz programlarına başlama• Bel ağrısı, dan önce kendilerini izlemekte • Kireçlenme (artrit) gibi birçok hasolan hekime başvurmalıdırlar. ortaya çıkmasına ya da var • Egzersizle birlikte gelen şiddetli talığın olanların şiddetinin artmasına negöğüs ağrısı ve nefes darlığının kalp hastalığı belirtisi olabileceği bilinmelidir. • Akıl ve ruh sağlığı açısından da • Açık havada yapılacak sporlar için faydalıdır. Düzenli egzersizle kişi gerilimini azaltabilir, günlük baskılardan uzaklaşabilir ve zihnini zinde tutabilir • İdeal vücut ağırlığına ulaşmayı ve yağ dokusunda azalmayı sağlar • Daha iyi motor koordinasyon sağlar • Çevikliği artırır Egzersiz yapmak için zaman ya da başka koşullar nedeniyle olanak olmadığı düşünüldüğünde, gün içindeki zorunlu hareketler egzersize dönüştürülebilir; • Özel araç yerine toplu taşıtları tercih etmek, • Gidilecek yere varmadan bir kaç durak önce inip yola hızlı bir şekilde yürüyerek devam etmek • Asansöre binmek yerine merdivenleri kullanmak, hava kirliliğinin yoğun olmadığı ortamları seçmek dikkat edilmesi gereken bir diğer önemli noktadır. Bedenimiz var olma aracımızdır. Egzersiz sırasında olduğu kadar gündelik yaşamımız sırasında da onu yanlış hareketle gelecek zararlardan korumamız gerekir; • Uzun süre aynı şekilde durarak çalışmak zorunda kalındığında zaman zaman çalışmaya ara vererek gezinmek, oturuluyorsa kalkıp dolaşmak kas yorgunluğunu azaltır. • Ağır bir şey kaldırırken belden öne eğilmek yerine, çömelerek ağırlığı bedenin değişik bölümlerine paylaştırmak, belimizi korumak açısından önemlidir. Araçsız ve özel bir teknik kullanmadan yetişkin bir kadının kaldıracağı yük 15kg.’ı, yetişkin bir erkeğin kaldıracağı yük ise 25kg.’ı geçmemelidir. Belirli bir program dâhilinde ve profesyonel yardım almadan egzersiz yapılacaksa bilinmesi gereken bazı kurallar vardır; • Daha önce hiç egzersiz yapmamış olanlar gün aşırı 10 dakika gibi sürelerle başlamalı ve bunu zaman içinde en az 30 dakika olacak şekilde arttırmalıdır. • Egzersiz öncesinde yumuşak ve yavaş hareketlerle gererek kaslar ısıtılmalıdır. Yetişkinler, istirahat ettikçe ve daha az aktif hale geldikçe kendilerini daha yorgun hissedeceklerdir. Sonuç olarak fiziksel uygunluk seviyeleri de düşecektir. Egzersiz Programına Başlarken; Çoğumuz tamamen inaktif değiliz. Evimizi temizleriz, arabamızı yıkarız, ev için alışverişe gideriz, bahçemiz varsa bahçe işleri ile ilgileniriz. Bütün bunlar fiziksel aktivite sayılır. İşiniz veya evinizdeki sorumluluklarınız dışında bir aktivite yapmak istediğinizde rutin fiziksel aktivitenizi daha düzenli bir egzersiz programı ile değiştirmeniz gereklidir. Bunun için belirli adımları takip edebilirsiniz: puklu olmalıdır. 1.Sevdiğiniz bir aktivite seçin: Sevmediğiniz bir aktiviteye kendinizi zorladığınız takdirde bunu sürdüremezsiniz. Yürüyüş en ucuz ve yapılabilir egzersiz programlarından birisidir. Eğer yürüyüş sizin için yeterli değilse ya da mutlu değilseniz o zaman bisiklete binme, yüzme veya sağlık klüplerine katılma gibi başka bir aktivite deneyebilirsiniz. de oturulan koltuk ya da sandalye bel boşluğunu desteklemelidir. Ayakları dayamak için yükseltici basamak bulunmalıdır. Çalışılan masalar, tezgahlar ergonomik yükseklikte olmalıdır. 2. Fiziksel aktiviteyi önceliğiniz haline getirin: Günde en az 30 dakikalık orta şiddette bir fiziksel aktiviteyi hedefiniz olarak belirleyin. Eğer zamanınız kısıtlı ise aktivitenizi gün içinde 10’ar dakikalık seanslara bölün. ayakkabı, doğal bel ka• Hızlı yürüyüşle alışveriş yapmak, • Kullanılan visini destekler nitelikte hafif tohafif formda egzersiz yerine geçebilir. den olacaktır. • Uzun süre oturularak yapılan işler- Sağlığını düşünen herkes fiziksel aktivitenin önemini kavramalı ve belirli aktiviteleri günlük programına dâhil etmelidir. Sedanter yaşam şekli yetişkinlerde bazı hastalıkların gelişimine zemin hazırlar; kan basıncı (hipertansi• Ani hareketler ve aşırı yüklenme • Yüksek yon), özellikle daha önceden alışık olmayan bireylerde spor yaralanma- • Kalp hastalıkları, larına neden olabilir. • Şişmanlık (obezite), • Bilinçsizce yapılan aşırı egzersiz • Şeker hastalığı (diabet), ise sağlık için hareketsizlik kadar zararlıdır. • Kemik erimesi (osteoporoz), 3.Zaman içinde küçük değişiklikler yapın: Aktivite seviyenizi dereceli olarak artırın. Başlangıçta kolay ve yavaş tutun, dayanıklılığınızı dereceli olarak günde en az 30 dakikaya ulaşıncaya kadar artırın. Kas ağrıları ve yaralanmalarını önlemeye yardımcı olmak için yavaş yavaş aktivite düzeyinizi artırın. Değişik Tip Fiziksel Aktiviteleri Birleştirin 3 farklı aktivite tipi vardır: 1. Aerobik aktivite: Kalp ve akciğerSAĞLIK ve İNSAN / OCAK 2014 39 haber leri kuvvetlendirir. Bolca oksijen kullanır ve kalori yaktırır (Örneğin: yürüyüş, bisiklet, yüzme, tenis) 2. Kuvvetlendirme ve ağırlık aktiviteleri: Bacaklar, kollar, göğüs ve karın bölgesine ait geniş kas gruplarını çalıştıran aktivitelerdir (örneğin: yürüyüş, çocuk taşıma, serbest ağırlıklar kullanma, ağırlık aletleri). Bu tip egzersiz; kaldırma, hareket ettirme ve taşımaya yönelik vücudunuzdaki kas yüzdesini artırır. 3. Denge ve germe aktiviteleri: Daha az kalori yakar, kas boyunu uzatır ve uzanma-germe ve eğilmeye yönelik eklemlerinizin hareketlerini artırır, kas gerginliğini azaltır ve yaralanmaları önler (örneğin: yoga, hafif germe egzersizleri). Fiziksel Uygunluğunuzu Geliştirin; Fiziksel uygunluğunuzu geliştirecek seviyede egzersiz yapın. Sizin için uygun olan seviyede çalışıp çalışmadığınızı iki şekilde belirleyebilirsiniz: Konuşma testi: Orta şiddette egzersiz yaparken kolaylıkla konuşabilirsiniz. Egzersiz sırasında konuşurken zorlanıyorsanız, nefes nefese kalıyorsanız aktivite seviyeniz şiddetli demektir. Kalp hızı: 10 saniyedeki kalp atım hızınızı belirleyin. • Maksimum kalp hızı: Çok yoğun egzersiz süresince kalbinizin en hızlı atımıdır. Kişiden kişiye değişiklik gösterir. Maksimum kalp hızınızı belirlemek için 220 den yaşınızı çıkartın. İyi planlanmış bir program her hafta bu üç tipteki egzersizleri içermelidir. Aerobik egzersizler bu programın merkezinde yer almalıdır, çünkü kalp ve kan damarlarınızı iyi durumda tutar. Her aerobik egzersiz seansı 5-10 dakikalık ısınma (yürüyüş/germe) ve onu takiben 20-30 dakikalık aerobik egzersiz daha sonra da 10-12 dakikalık soğuma periyodunu içermelidir. Genel olarak egzersiz programlarına germe aktiviteleri ile başlayın ve bitirin. • Hedef kalp hızı: Egzersiz süresince dakikada kalbinizin atması gereken sayıdır. Egzersiz Programı Oluşturun Bu kişinin orta şiddetteki egzersiz sırasındaki hedef kalp hızı 85-119 atım/dakika olmalıdır. Yürüyüş programını örnek olarak verirsek, egzersiz programı oluşturmak için adımlar şu şekilde sıralanabilir: • Kronik bir hastalığınız varsa, er- keklerde 40 yaş, kadınlarda 50 yaş üzerindeyseniz bir hekime başvurun. Orta şiddetli fiziksel aktivite sırasında: Hedef kalp hızı maksimum kalp hızının %50-70’i arasında olmalıdır. Örneğin: Maksimum kalp hızı 170 atım/dakika (220-50) olan 50 yaşında bir kişinin hedef kalp hızı: seviyesi) 170x0.70= 119 atım/dakika Orta şiddette fiziksel aktiviteler; • (%70 Şiddetli fiziksel aktivite sırasında: Hedef kalp hızı maksimum kalp hızının %70-85’i arasında olmalıdır. Örneğin: Maksimum kalp hızı 185 atım/ dakika (220-35) olan 35 yaşında bir kişinin hedef kalp hızı 40 Şiddetli fiziksel aktiviteler; 185x0.85= 157 rüyebildiğiniz zaman ısınma ve soğuma egzersizleri ekleyin. Egzersize başlarken hedef kalp hızınızın %60 seviyesinde olmasını amaçlayın. Orta şiddette egzersiz seviyesinde hedef kalp hızı %75, ileri seviyede ise hedef kalp hızı %85 ol- SAĞLIK ve İNSAN / OCAK 2014 • Tempolu yürüyüş (saatte yaklaşık 5 km) • Bahçe işleri • Ev işleri (süpürme,silme) • Bisiklet (saatte 16 km den az) • Hafif ritimde halk oyunları • Salon Dansları • Tenis (çift) 185x0.70= 130 Bu kişinin şiddetli bir aktivite sırasındaki hedef kalp hızı 130-157 atım/ dakika olmalıdır. dirme egzersizlerini ekleyin. Başka türlü spor yapma olanağı olmasa bile her gün, hiç değilse gün aşırı en az 30 dakika hızlı tempoda yürüyüş yapmak da iyi bir egzersizdir. Gebelik, doğum sonrası ve menopoz dönemlerinde kadınlar için egzersiz yapmak daha da önemlidir. Ancak egzersiz yapmak bir yaşam biçimi olmalıdır. Bireylerin günlük hayatlarını programlarken temel gereksinimleri arasında egzersize de yer ayırmaları gerekmektedir. Daha önceden hiç egzersiz yapmamış bir kişi hareketli yaşama geçerken sorun yaşayabilir, ancak bu geçiş döneminin ardından kendi bedenindeki değişiklikleri ve bunun önemini kavrayarak egzersizi hayatının bir parçası haline getirecektir. dakika • (%50 seviyesi) 170x0.50= 85 atım/ olarak artırın. Daha sonra yürüyüş mesafenizi artırın. • Dereceli olarak bazı kas kuvvetlen- Yüksek Şiddette Egzersiz Kalp Problemi ve Kas Yaralanmaları Riskini Artırır Sağlığınız için haftanın en az 5 günü ve günde en az 30 dakika orta şiddetli fiziksel aktiviteler yapmanız yeterli olacaktır. Şiddetli fiziksel aktiviteler ise haftanın en az 3 günü ve günde en az 20 dakika olacak şekilde yapılmalıdır. • (%70 seviyesi) • Hedef kalp hızınızı belirleyin. • Günleri belirleyerek haftada 2 gün atım/dakika • (%85 seviyesi) yürümeye başlayın. • Her hafta yürüyüş sayınızı dereceli atım/dakika • Yorulmadan uzun mesafeleri yü- malıdır. Fiziksel uygunluğunuzu geliştirmek için 20-30 dakika süresince hedef kalp hızınızı korumanız gerekir. • Koşu/joging (saatte 8 km) • Bisiklet (saatte 16 km den fazla) • Yüzme • Aerobik egzersizler • Çok hızlı yürüme (saatte 7 km hız ile) • Ağırlık kaldırma • Basketbol 2013 SAĞLIKTA BÖYLE GEÇTİ • SAĞLIK BAKANLIĞINDA NÖBET DEĞİŞİMİ • KAMU ÖZEL İŞBİRLİĞİ MODELİ İLE HAYATA GEÇEN DEV ŞEHİR HASTANELERİ • OBEZİTE, TÜTÜN KULLANIMI, ALKOL VE MADDE BAĞIMLILIĞI İLE MÜCADELE • ORGAN NAKLİ VE ORGAN BAĞIŞINDA ATILAN ÖNEMLİ ADIMLAR sağlıkta 2013 OCAK 2013 DÜNYANIN EN PARLAK BİLİM İNSANI BİR TÜRK Popular Science dergisi Prof. Dr. Aydoğan Özcan’ı dünyanın en parlak 10 bilim insanı arasında gösterdi. California Üniversitesi’nde görevli Prof. Özcan’ın geliştirdiği ‘kan tahlili yapan cep telefonu’, bilimin zirvesinden inmiyor. ABD’nin California Üniversitesi’nde (UCLA) görevli 32 yaşındaki Prof. Dr. Aydoğan Özcan, kendi laboratuvarında geliştirdiği kan tahlili yapan cep telefonu sayesinde ABD’nin en çok okunan dergilerinden Popular Science’ın Ekim 2012 sayısında, “tüm dünyada 2012 yılının en parlak 10 bilim insanı” arasında gösterildi. ŞUBAT 2013 SAĞLIK BAKANLIĞINDA NÖBET DEĞİŞİMİ 10 yıl süre ile Sağlık Bakanlığı görevini ifa eden Prof. Dr. Recep Akdağ, görevini yeni Bakan Dr. Mehmet Müezzinoğlu’na devretti. Recep Akdağ, bakanlıkta düzenlenen devir teslim töreninde, 10 yıldan fazla süredir yürüttüğü bakanlık görevini tamamladığını belirterek, büyük bir mesuliyet ve onurla taşıdığı hizmet bayrağını, gönül rahatlığıyla millete hizmet etmenin bahtiyarlığıyla yeni bakan Müezzinoğlu’na teslim ettiğini söyledi. SAĞLIK BAKANI MÜEZZİNOĞLU’NDAN ŞİDDET GÖREN HEKİME ZİYARET Sağlık Bakanı Mehmet Müezzinoğlu, Bayrampaşa Devlet Hastanesi’nde hasta yakınları tarafından darp edilen Genel Cerrahi Uzmanı Ahmet Korkut Belli’yi ziyaret etti. Bakan Müezzinoğlu, Belli’ye geçmiş olsun dileklerini ileterek, yaşanan olay hakkında bilgi aldı. Müezzinoğlu, ziyaret sırasında yaptığı konuşmada, insan hayatına hizmet eden sağlık çalışanlarına yönelik şiddeti insanlık dışı bulduğunu kaydederek, sağlık kurumlarında şiddete asla müsamaha göstermeyeceklerini vurguladı. MART 2013 SAĞLIKTA KAMU-ÖZEL ORTAKLIĞI YASALAŞTI Sağlık Bakanlığınca Kamu Özel İşbirliği Modeli ile Tesis Yaptırılması, Yenilenmesi ve Hizmet Alınması Hakkında Kanun; Sağlık Bakanlığı ve bağlı kuruluşlarınca yapılmasına ihtiyaç duyulan tesislerin ön fizibilite raporu ve belirlenecek standartlar çerçevesinde Hazine’nin özel mülkiyetindeki taşınmazlar üzerinde, 30 yılı geçmemek üzere bağımsız ve sürekli nitelikte üst hakkı tesis edilmesi suretiyle yaptırılması, mevcut tesislerin yenilenmesinin sağlanması ve bu projeler için alınacak danışmanlık, araştırma ve geliştirme hizmetleriyle ileri teknoloji ya da yüksek mali kaynak gerektiren bazı hizmetlerin gördürülmesine ilişkin usul ve esasları belirliyor. YEŞİLAY “YAŞAMAYI SEÇ”TİRİYOR Türkiye Yeşilay Cemiyeti, Yeşilay Haftası etkinlikleri kapsamında 17 ilde eş zamanlı bisiklet turu etkinliği düzenledi. Bağımlılıklardan uzak ve sağlıklı bir yaşama dikkat çekmek için düzenlenen etkinliğe her yaş grubundan çok sayıda katılımcı ilgi gösterdi. İstanbul ayağında Yeşilay Kültür Merkezi Sepetçiler Kasrı’nda başlayan tur Gülhane parkı, Sultanahmet, Topkapı Sarayı, Çatladıkapı, Samatya, Yedikule, Panaroma 1453 Tarih müzesi, Edirnekapı, Kariye Müzesi, Balat, Bulgar Kilisesi, Eminönü’nden geçilerek Sepetçiler Kasrı’nda sona erdi. Sonrasında çekiliş yapılıp kazananlara bisiklet hediye edildi. 42 SAĞLIK ve İNSAN / OCAK 2014 NİSAN 14 MART TIP BAYRAMI ÇEŞİTLİ ETKİNLİKLERLE KUTLANDI 2013 14 Mart Tıp Bayramı Sağlık Bakanlığı başta olmak üzere çeşitli kurum ve kuruluşlar tarafından çeşitli etkinliklerle kutlandı. Yılın Hekimleri seçildi ve ödüllendirildi. Ayrıca bu yıl ilk kez Cumhurbaşkanı Gül, 14 Mart Tıp Bayramı dolayısıyla Çankaya Köşkü’nde resepsiyon verdi. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül de 14 Mart Tıp Bayramı dolayısıyla Çankaya Köşkü’nde resepsiyon verdi. Resepsiyona Sağlık Bakanı Mehmet Müezzinoğlu, Sağlık Bakan Yardımcısı Agâh Kafkas ve Sağlık Bakanlığı Müsteşarı Prof. Dr. Nihat Tosun ile 81 ilden “Yılın Doktorları” ve 6 ilden “Yılın Sağlık Çalışanları” katıldı. Gül, resepsiyonda sağlık çalışanlarını, 14 Mayıs Tıp Bayramı vesilesiyle Çankaya Köşkü’nde ağırlamaktan memnuniyet duyduğunu ifade etti. SAĞLIK BAKANI MÜEZZİNOĞLU : “DERTLER VE SIKINTILAR PAYLAŞILDIKÇA AZALACAK” Sağlık Bakanı Dr. Mehmet Müezzinoğlu, Sağlık Bakanlığı İstanbul İl Sağlık Müdürlüğü, Üniversite Hastaneleri Birliği ile Özel Hastaneler ve Sağlık Kuruluşları Derneği (OHSAD) işbirliğiyle Haliç Kongre Merkezinde düzenlenen “Tıp Bayramı Kutlama Töreni’ne katıldı. Salondakilere hitaben, “Sizlere inanarak, güvenerek, sizlerle birlikte ortak aklı oluşturarak, zaman zaman zorlukları paylaşarak, zaman zaman da zorlukların temsilini çözüm şekline dönüştürerek başarabileceğimize inandığım için açıkçası bakan olalı beri hiç uykum kaçmadı. İnşallah bu yolculuğu sizlerle beraber uykumuz kaçmadan başaracağız” diyen Müezzinoğlu, sağlıkla ilgili dertlerin herkesin derdi olduğunu söyledi. MAYIS ULUSLARARASI BİYOTEKNOLOJİ KONGRESİ ŞİKAGO’DA DÜZENLENDİ Bu yıl 20’ncisi düzenlenen Uluslararası Biyoteknoloji Kongre ve Fuarı, ABD’nin Şikago kentinde başladı. Türkiye’nin 14 firma, 5 kamu kurumu ve 2 sivil toplum kuruluşu ile temsil edildiği fuarda, Türkiye standının açılışını Sağlık Bakanı Mehmet Müezzinoğlu yaptı. 2013 Uluslararası Biyoteknoloji Kongre ve Fuarında önemli ilaç firmaları ile görüşmeler gerçekleştiren Sağlık Bakanı Mehmet Müezzinoğlu, büyük bir ABD şirketinin Türkiye’ye yatırım yapma kararı aldığını belirterek, “Biz bilgi birikiminin, teknoloji birikiminin ülkeye gelmesini ve kalıcı olmasını istiyoruz” dedi. Görüşmelerin ardından gazetecilere açıklama yapan Müezzinoğlu, firma temsilcilerine Türkiye’ye yatırım yapmanın avantajlarını anlattığını söyledi. DİYABETİ DURDURALIM PROJESİ Sağlık Bakanı Mehmet Müezzinoğlu, çocuk ve gençlere hareketli yaşam tarzı kazandırılmasının önemine işaret ederek, “16-17 milyon öğrencimiz, okullarda beden eğitimi dersinde takla atmayı başardı başaramadı. Buna göre not alıyorsa bir yanlışlığımız var” dedi. Cumhurbaşkanlığının himayesinde Türkiye Diyabet Vakfının yürüttüğü “Diyabeti Durduralım Projesi”nin ikinci yılını tamamlanması nedeniyle Çankaya Köşkü’nde toplantı düzenlendi. Bakan Müezzinoğlu, burada yaptığı konuşmada, toplumda sağlıklı yaşam bilinci oluşturulmasının önem taşıdığını, yeni nesillerin de bu bilince sahip olması gerektiğini belirterek, koruyucu sağlık hizmetlerinin geliştirilmesi için çalışmalar yürüttüklerini söyledi. Hastalıklara karşı bilincin artırılmasının, toplumu bu hastalıklardan koruduğuna dikkati çeken Müezzinoğlu, çocuk ve gençlere sağlıklı beslenme ve hareketli yaşam tarzı kazandırılmasının büyük önem taşıdığını bildirdi. SAĞLIK ve İNSAN / OCAK 2014 43 sağlıkta 2013 GLOBAL ALKOL POLİTİKALARI SEMPOZYUMU Türkiye Yeşilay Cemiyeti ve Dünya Sağlık Örgütü¸ koordinasyonu ile düzenlenen “Global Alkol Politikaları Sempozyumu”, Türkiye Yeşilay Cemiyeti Genel Başkanı Prof. Dr. M. İhsan Karaman, T.C. Halk Sağlığı Kurumu Başkanı Doc. Dr. Turan Buzgan ve Dünya Sağlık Örgütü¸ Akıl Sağlığı ve Madde Bağımlılığı Departmanı Yöneticisi Dr. Shektar Saxena’nın kapanış bildirgesini sunmalarının ardından sona erdi. Açılışına Başbakan Erdoğan, Dünya Sağlık Örgütü Başkanı Dr. Margaret Chan’in katıldığı, 60 Ülkeden Dünya Sağlık Örgütü yetkilileri başta olmak üzere 1200’ü aşkın konusunda uzman ismi ağırlayan sempozyumun Sonuç Bildirgesini sunan Prof. Dr. M. İhsan Karaman bu sempozyumdan çıkacak mesajların tüm dünyaya iletileceğini ve politika yapıcılar için bir örnek olacağını ifade etti. Sempozyum, Türkiye ve dünya siyasetine alkol politikaları önerileri sunmak, alkol politikaları alanında çalışmalar yapan uluslararası aktörlerle bilgi paylaşımında bulunmak ve toplumda alkol tüketiminin zararları ile ilgili farkındalık sağlamayı amaçlıyordu. HAZİRAN 2013 DÜNYA TÜTÜNSÜZ GÜNÜNDE ETKİNLİKLER DÜZENLENDİ Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Türkiye Yeşilay Cemiyeti tarafından Lütfi Kırdar Uluslararası Kongre ve Sergi Sarayı’nda “31 Mayıs Dünya Tütünsüz Günü” etkinlikleri çerçevesinde düzenlenen “Türkiye’nin Tütün Kontrolündeki Başarısı, 2012 Türkiye Küresel Yetişkin Tütün Araştırması Sonuçları Tanıtım Toplantası”na katıldı. Başbakan Erdoğan, burada yaptığı konuşmada, 31 Mayıs Dünya Tütünsüz Günü’nün tüm insanlığın sağlıklı, mutlu, müreffeh ve “tütünsüz geleceği” için hayırlara vesile olmasını diledi. Kendisine törende tevdi edilen “Küresel Tütün Kontrolü Özel Prestij Ödülü” için Dünya Sağlık Örgütü, “Küresel Tütün Kontrolü Başarı Ödülü” için de ABD Hastalıkları Önleme ve Kontrol Merkezi yöneticilerine teşekkür eden Erdoğan, Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, Sağlık Bakanı Mehmet Müezzinoğlu ile Yeşilay Cemiyeti Başkanı İhsan Karaman’ı da aldıkları ödüller dolayısıyla kutladı. TÜRKİYE BİYOTEKNOLOJİ ALANINDA SÖZ SAHİBİ OLMALI Sağlıkta yerli projeler için yapılacak çalışmalar, Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Nihat Ergün ile Sağlık Bakanı Dr. Mehmet Müezzinoğlu’nun katılımıyla TÜBİTAK’ta gerçekleştirilen ‘Medikal Biyoteknoloji Konferansı’nda masaya yatırıldı. Teknoloji yol haritaları TÜBİTAK Başkanlık Binası Feza Gürsey Konferans Salonu’nda düzenlenen konferansta ele alındı. TÜBİTAK ve ilgili Bakanlıkların işbirliği ile düzenlenen etkinliğin açılışına Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Nihat Ergün, Sağlık Bakanı Dr. Mehmet Müezzinoğlu, TÜBİTAK Başkanı Prof. Dr. Yücel Altunbaşak, çok sayıda bilim insanı ve davetliler katıldı. TEMMUZ 2013 “GENEL SAĞLIK KAPSAMI BAKANLARI KONFERANSI”İSTANBUL’DA GERÇEKLEŞTİ 27 Haziran’da İstanbul’da başlayan “Genel Sağlık Kapsamı Bakanları Konferansı”na 20 ülkeden sağlık bakanı ve üst düzey temsilcileri katıldı. Program açılış konuşmasını yapan Sağlık Bakanı Dr. Mehmet Müezzinoğlu, sağlık hizmetlerinin sunumu ve bu süreçte hakkaniyetin sağlanması için ciddi yatırımlar yaptıklarını, bunun sonucunda dünyaya örnek olabilecek bir model geliştirdiklerini vurguladı. “Sağlıkta Dünyaya örnek olacak bir model gerçekleştirdik” Bakan Müezzinoğlu, sağlık ve ona dair her şeyin dünya ölçeğinde ele alınacağı konferansın, bilgi ve tecrübe paylaşımı açısından büyük bir önem arz ettiğini ifade ederek, sağlık sistemlerinin halkın sağlık düzeyini yükseltmek için sağlık hizmetlerini etkili, kaliteli, karşılanabilir maliyette, erişilebilir ve toplum tarafından kabul görecek tarzda sunmayı hedeflediğini vurguladı. 44 SAĞLIK ve İNSAN / OCAK 2014 475 SAHTE İLAÇ SİTESİ KAPATILDI Sahte ve kaçak ilaçların internet üzerinden satışının engellenmesi amacıyla 96 ülkede düzenlenen operasyonun Türkiye ayağı dün bitti. Operasyon dâhilinde Dünyada 3 bin, Türkiye’de 475 internet sitesi kapatıldı. İnternette illegal sitelerden satın alınan ilaçların yüzde 50’si sahte. Her yıl 1 milyondan fazla insan, sahte ilaç sebebiyle hayatını kaybediyor. Antibiyotikler yüzde 42 ile başı çekiyor. Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu’nun hazırladığı rapora göre internetin yaygınlaşmasıyla ilaç sahteciliği büyük artış gösterdi. 2005’ten bu yana ele geçirilen sahte ilaç oranı yüzde 400 arttı. Önlem alan Sağlık Bakanlığı bu yıl 3. kez katıldığı ‘Pangea Operasyonları’ çerçevesinde 475 siteye erişimi durdurdu. Bankalararası Kart Merkezi ile de anlaşan bakanlık, internetten kredi kartıyla alışveriş imkânını ortadan kaldırdı. Böylelikle elektronik olarak ödeme yapılmasının önüne geçildi. “112 ACİL” 3 MİLYON HASTANIN İMDADINA YETİŞTİ Sağlık Bakanlığı tarafından açıklanan 2012 Faaliyet Raporu’nda, acil sağlık hizmetlerinin üzerinde önemle durulması gereken bir halk sağlığı konusu olduğu belirtildi ve şu ifadelere yer verildi: Bugün “112 Acil” hizmetini sadece şehirlerde değil, köylerde de yaygın olarak verdiğimiz bir dönemi yaşıyoruz. Dünyanın en gelişmiş ülkelerinde sunulan hava ambulans hizmetini hiçbir ücret almadan sunuyoruz. Acil veya yoğun bakım gerektiren hastalıklar için ise özel hastaneler dâhil hiçbir sağlık kuruluşunda vatandaşımızdan ücret talep edilmiyor. Acil hasta taşıma hizmetleriyle ilgili gücümüzü 6 kat geliştirdik. 2012 yılı sonu itibarıyla 299 adet kar paletli, 20 adet önünde kar bıçağı bulunan kombi paletli snow-trak, 55 adet 4 sedyeli ve 60 adet Yoğun Bakım&Obez Ambulansı hizmet vermektedir.Kar paletli ambulanslar ile 2012 yılında toplam 2.270 hasta taşınmıştır. 52 motorize ambulans ile 9.034 kişiye hizmet verilmiştir. TÜRKİYE’NİN 5. YÜZ NAKLİ GERÇEKLEŞTİ AĞUSTOS 2013 Türkiye’nin beşinci yüz nakli operasyonu gerçekleşti ve Polonyalı turist Andrzej Kucza’nın yüzü ile çenesi Akdeniz Üniversitesi Hastanesinde, Plastik ve Rekonstrüktif Cerrahi Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ömer Özkan başkanlığındaki ekip tarafından başarılı bir şekilde Recep Sert’e nakledildi. Akyaka beldesine tatilini geçiren 43 yaşındaki Polonyalı turist Andrzej Kucza, denizde boğulma tehlikesi geçirmiş, Muğla Yücelen Hastanesine kaldırılan Polonyalı turistin burada beyin ölümü gerçekleşmişti. Hastane doktorlarıyla görüşen aile, Kucza’nın organlarını bağışlamaya karar verdi. Yapılan testlerde Kuzca’nın iç organlarının kullanılamayacak durumda olduğu belirlendi. Polonyalı ailenin yüzü bağışlama kararının ardından daha önce Türkiye’nin ilk ve dördüncü yüz naklini gerçekleştiren Akdeniz Üniversitesi Hastanesi Plastik ve Rekonstrüktif Cerrahisi Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ömer Özkan, Sağlık Bakanlığına ait özel uçakla Muğla’ya gitti. Özkan, bu sırada bir yıl önce yüz nakli için başvuran Bursalı 27 yaşındaki Recep Sert’i nakil için Antalya’ya çağırdı. TÜRKİYE TÜTÜNLE MÜCADELEDE ÖRNEK ÜLKE Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ), Küresel Tütün Salgını 2013 Raporu’nda tütünle mücadele için gerekli 6 hedefin tamamını ilk kez ve tek gerçekleştiren ülkenin Türkiye olduğunu açıkladı. Önceki gün Panama’da yayınlanan raporda, Türkiye’nin sigara ile mücadelesine, bu konuda attığı adımlara ve gerçekleştirdiği yasal düzenlemelere geniş yer verildi. Türkiye en son TBMM’de, tütün reklamlarıyla ilgili marka paylaşımı ve marka yerleştirme ile ilgili kanun maddesini geçirmişti. Ayrıca sigara paketlerinin üzerindeki uyarı yazı ve resimleri de yüzde 65’in üzerine çıkarılmıştı. Uzmanlar ilk kez Dünya Sağlık Örgütü’nün bir sağlık programında Türkiye’yi dünyaya örnek gösterdiğine dikkat çekiyor. DSÖ’nün 4 hedefini gerçekleştiren ülkeler ise Brezilya, Panama ve İran oldu. SAĞLIK ve İNSAN / OCAK 2014 45 sağlıkta 2013 SAĞLIK BAKANI DR. MEHMET MÜEZZİNOĞLU HARRAN ÇADIR KENTTE MÜLTECİLERLE BULUŞTU Bir dizi temas ve incelemelerde bulunmak üzere Şanlıurfa’ya gelen Sağlık Bakanı Mehmet Müezzinoğlu, iftarını Harran konteyner kentte açtı. Harran Çadır kentte Harran Kaymakamı Muhammed Selami Yazıcı, Harran Belediye Başkanı Mehmet Özyavuz, AFAD Sorumlusu Mahmut Sönmez ve yüzlerce Suriyeli vatandaş tarafından karşılanan Bakan Müezzinoğlu ilk olarak sahra hastanesini ziyaret etti. Sağlık Bakanı Müezzinoğlu eğitim kampüsü bahçesinde düzenlenen iftar yemeğinde yaklaşık 5 bin Suriyeli vatandaşla birlikte orucunu açtı. Oruçların açılmasının ardından Suriyeli vatandaşlara seslenen Sağlık Bakanı Mehmet Müezzinoğlu, “Değerli kardeşlerim Suriye’de yaşananlarla birlikte medeniyet ve demokrasinin beşiği olduğu iddiasında bulunan batı dünyası insanlık sınavından ne yazık ki geçememiştir. Binlerce insanın hunharca katledilmesi ve milyonlarca insanın evinden barkından mahrum bırakılması hala nedense batının dikkatini çekmemekte ve batılı ülkelerin duyarsızlığı devam etmektedir” dedi. EYLÜL 2013 KAMU-ÖZEL İŞBİRLİĞİ MODELİYLE YAPIMI PLANLANAN İLK ŞEHİR HASTANESİNİN TEMELİ ATILDI Kamu-özel ortaklığı ile yapılan ilk şehir hastanesinin temel atma töreni Yozgat’ta gerçekleştirildi. Törene, TBMM Başkanı Cemil Çiçek, Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ, Sağlık Bakanı Mehmet Müezzinoğlu, ilgililer ve vatandaşlar katıldı. Sağlık Bakanı Mehmet Müezzinoğlu, kamu-özel işbirliği modeli ile tüm hastaneleri 2023 Türkiye vizyonuna uygun hale getireceklerini belirterek, “Hedefimiz, kamu-özel işbirliği modelinin de katkısıyla sağlık hizmet bölgelerine en uygun yatırımları gerçekleştirmektir. Böylece bölge merkezli illerimiz öncelikli olmak üzere, büyük ölçekli entegre hizmet imkanları sağlayan modern şehir hastaneleri kurmuş olacağız” dedi. Toplam 275 milyon TL’lik özel sektör yatırımı ile yapılacak Yozgat Eğitim ve Araştırma Hastanesi, 75 bin metrekarelik alan üzerine inşa edilecek. Sağlık Bakanı Müezzinoğlu, törende yaptığı konuşmada, Yozgat’ta bu proje ile tarihinde tek seferde en büyük yatırımın temelinin atıldığını belirterek, böylesi bir günü yaşıyor olmanın sevincini duyduğunu ifade etti. 2003 yılından itibaren AK Parti hükümetlerinin insan odaklı, insanı merkeze alan çözüm siyaseti prensibiyle ciddi hizmetler gerçekleştirdiğini dile getiren Müezzinoğlu, “İnsanı yaşat ki devlet yaşasın” anlayışını benimseyerek sağlık alanında da önemli hamleler yaptıklarını bildirdi. Müezzinoğlu, hizmet kalitesini sürekli arttırdıklarını vurgulayarak, “Bu uygulamalardaki başarımız sadece halkımızın değil uluslararası sağlık otoritelerinin de takdirini kazandı. Hedefimiz, bu çıtayı daha yukarılara çıkarmak, hasta ve çalışan memnuniyet düzeyimizi arttırmak ve sürekli kılmaktır” diye konuştu. ALKOL VE UYUŞTURUCU BAĞIMLILARINA SINIRSIZ TEDAVİ HAKKI Yeni süreçte kanser ve organ nakli hastalarında olduğu gibi hizmet başı ödeme modeline geçildi. Bugüne kadar maliyeti sınırlı ölçüde karşılanan bağımlının tedavisinde ne kadar masraf çıkarsa hepsi ödenecek. Bu durum sayıları yetersiz olan AMATEM’lerin (Alkol ve Madde Bağımlılığı Tedavi ve Eğitim Merkezleri) dışında kamu ve özel hastanelerin de bağımlılıkla mücadeleye katılmasını sağlayacak. Tedavi sürecinin meşakkatli, gelirin az olmasından dolayı kamu, üniversite ve özel hastaneler bu tedaviyi tercih etmiyordu. Diğer yandan Sağlık Bakanlığı Bağımlılık Yönetmeliği’nde de sona yaklaşıldı. Yönetmelikle AMATEM’lerde mevcut bir aylık arındırma ve ilaç tedavisine ek olarak 15 ay devam edecek sosyal rehabilitasyon ve ömür boyu takip yapılacak. Söz konusu hamlelerle hastanelere, “Yeter ki bağımlıyı kurtarın, tüm tedavi masrafları ödenecek” mesajı veriliyor. Türkiye’de bir yılda 200 binden fazla kişi AMATEM’lere bağımlılık tedavisi için başvuru yapıyor. 46 SAĞLIK ve İNSAN / OCAK 2014 BİLKENT ŞEHİR HASTANESİNİN TEMELİ ANKARA’DA ATILDI EKİM 2013 İstanbul’da 12 Eylül’de yapılan törende 14 ilde yapılacak 15 şehir hastanesinin protokolünün imza törenine katılan Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, planlanan hastanelerden biri olan Ankara Bilkent Entegre Sağlık Kampusunun temel atma törenine katıldı. Erdoğan konuşmasına, tesisin ülkeye ve millete hayırlı olması dileğiyle başladı. Başbakan Erdoğan, istisna durumlar dışında prensip olarak temel atma törenlerine katılmadığını belirterek, “Şehir Hastaneleri Projesi benim 11 yıllık hayalim ve bu büyük hayali gerçeğe dönüştürürken temel atma heyecanını da bizzat yaşamak istedim. Önümüze çıkan, çıkartılan tüm engelleri aşarak projeyi fiilen başlatma, temel atma aşamasına getirmiş olmanın memnuniyetini hep birlikte yaşıyoruz” dedi. Kısa bir süre içinde, söz konusu kampüsün yanında Halk Sağlığı Laboratuvarlarının da temelinin atılacağını açıklayan Sağlık Bakanı Mehmet Müezzinoğlu, “Bu, dünyanın önemli referans laboratuvarlarından birisi olacaktır. Bilimsel araştırma ve inovasyonun önemli merkezi haline gelecek bu üniteler, Bakanlığımıza, üniversitelerimize, Özel Ar-Ge ve ilaç şirketlerine de ciddi katkılar sağlayacaktır” diye konuştu. DSÖ AVRUPA BÖLGE KOMİTESİ 63. TOPLANTISI İZMİR’DE DÜZENLENDİ Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) Avrupa Bölge Komitesi 63. Toplantısı’nın açılışı Çeşme Sheraton Otelde yapıldı. Açılışın ardından Sağlık Bakanı Mehmet Müezzinoğlu DSÖ Avrupa Bölge Ofisi Direktörü Zsuzsanna Jakab ile ortak basın toplantısı düzenledi. Burada konuşan Bakan Müezzinoğlu, 4 gün sürecek toplantıya ev sahipliği yapmanın mutluluğunu yaşadıklarını, bu vesileyle uluslararası kuruluşların temsilcileri ve bakanlarla bir araya geldiklerini belirtti. 53 Avrupa ülkesinin temsil edildiği komite toplantısına oybirliğiyle başkan seçilmekten büyük mutluluk duyduğunu ifade eden Müezzinoğlu, bölgedeki sağlık sorunlarının giderilmesi, sağlık düzeyinin iyileştirilmesi amacıyla bölge ofisiyle uzun yıllardır başarılı çalışmalar yürüttüklerini, bu işbirliğinin artacağını söyledi. Sağlığın hayati bir hizmet olup sınır tanımayacağını, “herkes için sağlık” anlayışına, eşitsizlikleri gidermeye dayanan uluslararası taahhüdün bütün insanlık için önemli olduğunu vurgulayan Mehmet Müezzinoğlu, “Temennim bütün üye ülkelerin bu konudaki gayretlerinin artarak devam etmesidir” dedi. KASIM ORGAN BAĞIŞI HAFTASINDA BAĞIŞ REKORU 2013 Sağlık Bakanlığı ve Türkiye Organ Nakli Vakfı tarafından “3 -9 Kasım Organ Bağışı Haftası” nedeniyle “Her Bağış Yeni Bir Hayattır” temalı bir etkinlik düzenlendi. Ankara ATO Congresium’da yapılan programa Sağlık Bakanı Dr. Mehmet Müezzinoğlu, Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Mehmet Görmez, TBMM Sağlık Komisyonu Başkanı Necdet Ünüvar, Sağlık Bakan Yardımcısı Agâh Kafkas, Sağlık Hizmetleri Genel Müdürü İrfan Şencan ve çok sayıda vatandaş katıldı. Bakan Müezzinoğlu, programda yaptığı konuşmada kendisinin 2005-2006 yıllarında organ bağışında bulunduğunu belirtirken; bürokratlar ve nakil ameliyatlarında başarıları ile öne çıkan hekimlerin de organ bağışında bulunduklarını söyledi. Organ bağışı konusunun tüm dünyada önemli bir sağlık sorunu ve her zaman gündemde yer alması gerektiğini belirten Müezzinoğlu, Dünya Sağlık Örgütünün, sağlığı “Ruhen ve bedenen tam iyi olma hali” diye tanımladığını dile getirerek, ” Ancak dünya üzerinde ve ülkemizde öyle insanlarımız var ki, sağlığı tam iyilik hali olarak hayal dahi edemiyor. Onlar için sağlık eşiği; hayata tutunma noktası. Onlar ki, organ bulunup nakil oldukları takdirde hayatlarını sağlıklı bir şekilde sürdürecekler. Bulamadıklarında ise daha zor bir hayat yaşamak durumunda kalacaklardır” diye konuştu. SAĞLIK ve İNSAN / OCAK 2014 47 sağlıkta 2013 ETLİK ŞEHİR HASTANESİ’NİN TEMELİ ATILDI Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Etlik Şehir Hastanesi’nin temel atma törenine katıldı. Etlik’te yaklaşık 1 milyon 400 bin metrekarelik alanda inşa edilecek Etlik Şehir Hastanesi temel atma törenine Başbakan Erdoğan’ın yanı sıra Sağlık Bakanı Mehmet Müezzinoğlu, ilgili bakanlar, Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek, milletvekilleri, yüklenici firma temsilcileri ve birçok vatandaş katıldı. Törene Başbakan Erdoğan ile müteahhit firma yetkilileri arasında geçen pazarlık damga vurdu. Ankara Etlik Entegre Sağlık Kampusu’nun sözleşmeye göre 42 ay içerisinde yapımının tamamlanacağını belirten Erdoğan, “Fakat 42 ay bana fazla geldi. Astaldi ve Türkerler burada. Şimdi bu süreci biraz aşağıya çekelim. Ben kendilerine bir teklifte bulundu. Onlar da kendi aralarında konuştu ve tamam dediler. 42 aydan 30 aya çekiyoruz. 2, 4 milyar TL’lik bir yatırım. Kolay değil. Hayırlı olsun” ifadelerini kullandı. TÜRKÖK PROJESİNDE ÖNEMLİ ADIMLAR ATILDI SağlıkBakanı Mehmet Müezzinoğlu ve Türk Kızılayı Genel Başkanı Ahmet Lüfti Akar, Sağlık Bakanlığı ile Türk Kızılayı arasında gerçekleştirilecek ve Türkiye Kök Hücre Koordinasyon Merkezi (TÜRKÖK) Projesi’nin ilk adımı olan “Uygun Gönüllü Vericilerin Belirlenmesi ve Örneklerin Alınması Protokolü” imza töreni Dedeman Otel’de yapıldı. Müezzinoğlu, burada yaptığı konuşmada, 2-8 Kasım tarihlerinin “Dünya Lösemili Çocuklar Haftası” ve 3-9 Kasım tarihlerin de “Organ Bağışı Haftası” olduğunu anımsatarak, her iki konu başlığının da çok önemli olduğunu söyledi. İlgili haftalarda yapılacak etkinliklerin toplumsal duyarlılığın sağlanmasında önem taşıdığını belirten Müezzinoğlu, bunun sadece belli günlerde değil her zaman gündemde olması gerektiğini vurguladı. ARALIK 2013 “GELECEĞİMİZİ DİYABETTEN KORUYALIM” Sağlık Bakanı Mehmet Müezzinoğlu Dünya Diyabet Günü nedeniyle düzenlenen “Geleceğimizi Diyabetten Koruyalım” programına katıldı. Programda bir konuşma yapan Bakan Müezzinoğlu, sağlıklı beslenmenin önemine işaret ederek, “Türkçemizde güzel bir söz var ‘can boğazdan gelir’ derler ama aynı zamanda can boğazdan da çıkar. Canımızın istediği, keyfimize hitap eden, nefsimize hitap eden veya bize pazarlananlara mahkûm olan bir anlayıştan uzaklaşıp bilinçli bir şekilde bu boğazdan geçen her yudumu, her nefesi çok iyi, bilinçli bir şekilde tüketmemiz gerekiyor” dedi. Hareketli yaşam tarzının da büyük önem taşıdığını anlatan Mehmet Müezzinoğlu, “Bir ayağı boğazımızdan geçerse diğer ayağı hareketten geçiyor. Hareketi olabildiğince artıran bir hayat tarzını, yaşam felsefesini yaşamımıza koymamız lazım” dedi. Gençlere ve çocuklara da bu bilincin yerleştirilmesinin önemini vurgulayan Müezzinoğlu, diyabetin sadece yılın bir gününde hatırlanmaması, farklı alanlarda sürekli gündeme getirilmesi gerektiğini söyledi. ALTERNATİF TIP MEVZUAT ÇALIŞMALARI TAMAMLANDI Geleneksel tamamlayıcı ve alternatif tıp uygulamalarıyla ilgili çalışmaları tamamlayan Sağlık Bakanlığı, akupunktur, hipnoz, hirudoterapi, refleksoloji, ozonla tedavi uygulamalarıyla ilgili yönetmelik çıkaracak, kademeli şekilde faaliyet izni veya ruhsatlandırma çalışmaları başlatacak. Geleneksel, tamamlayıcı ve alternatif tıp uygulamaları hakkında yaklaşık 4 yıldır çalışma yaptıklarının bilgisini veren İrfan Şencan çalışmaların tamamlandığını ve sahada yapılan uygulamalar sonunda 31 başlık belirlendiğini kaydetti. Şencan, “06 Haziran 2012 tarihinde yapılan son istişare toplantısında; Geleneksel, Tamamlayıcı, Alternatif Tıp uygulamaları ile ilgili 5 grup oluşturulmuştur. Her grup için koordinatör belirlenmiştir” dedi. Söz konusu yapılanmayla birlikte birey ve topluma; erişilebilir, uygun ve etkin sağlık hizmeti sunmayı hedeflediklerinin altını çizen Şencan, “Etkililiği ve güvenliği sağlamak amacıyla geleneksel, tamamlayıcı ve alternatif tıp uygulamaları ile ilgili düzenlemeleri güçlendirmeyi hedefliyoruz” ifadelerini kullandı. 48 SAĞLIK ve İNSAN / OCAK 2014 sağlıkta 2013 SAĞLIKTA 2012 AYLIK SAĞLIK VE YAŞAM DERGİSİ / SAYI 13 / OCAK 2013 SAYI 13 · OCAK 2013 Sağlık ve İnsan Dergisi olarak 2. yaşımıza adım attığımız Ocak sayımızda 2012 yılının özel bir değerlendirmesine yer ayırdık, 2012 yılında sağlık alanında yaşanan önemli gelişmeleri özel bir dosya olarak sunduk. Yaptığımız özel çalışmaları yeniden hatırladığımız ve sizlerle birlikte geçmişten geleceğe nostaljik bir yürüyüş yaptığımız “Sağlık ve İnsan Dergisi 2012 Özel” dosyamız sizlerden de oldukça ilgi gördü. AK KAP OCAK 2013 YILININ İNSANIMIZIN SAĞLIĞI VE SAĞLIĞIN İNSANLARI İÇİN HUZUR, MUTLULUK VE BAŞARI GETİRMESİNİ DİLİYOR, HEPİNİZİN YENİ YILINI KUTLUYORUZ. AK KAP ŞUBAT AYLIK SAĞLIK VE YAŞAM DERGİSİ / SAYI 14 / ŞUBAT 2013 SAĞLIK’TA NÖBET DEĞİŞİMİ SAĞLIK’TA NÖBET DEĞİŞİMİ SAYI 14 · ŞUBAT 2013 Prof. Dr. Recep Akdağ 2002 yılının Kasım ayında kendisine tevdi edilen Sağlık Bakanlığı görevini büyük bir başarı ve arkasında önemli hizmetler bırakarak, 2013 yılının Ocak ayı sonunda Dr. Mehmet Müezzinoğlu’na devretti. Bu, hizmet bayrağının yeni bir sorumluya teslim edildiği güzel bir nöbet değişimi oldu... Biz de bu gelişmeleri size aktarmak adına Şubat sayımızın kapak konusunu Sağlıkta Nöbet Değişimine ayırdık. Bu konudaki haberlere geniş yer verirken Şubat Portremizi de Recep Akdağ olarak seçtik. Kendi cümleleri ile Recep Akdağ’ı yeniden gündeminize taşıdığımız ilginç ve güzel bir portre çıktı ortaya. 16 YAŞINDA RÖPORTAJ Sağlık Bakanlığı Müsteşarı Prof. Dr. Nihat TOSUN AK KAP MART TÜRKİYE’DE TIP EĞİTİMİ Yayın Koordinatörümüz Ayşe Aydın’ın ülkemiz için birçok ilke imza atan, Tıp Dünyamızın Duayenlerinden Prof. Dr. Rıdvan Ege ile gerçekleştirdiği samimi röportaj da Mart sayımızın ilgi çeken çalışmalarındandı. TÜRKİYE’DE TIP EĞİTİMİ · MART 2013 Sağlık ve İnsan Dergisi olarak Mart sayımızda sizlere 14 Mart Tıp bayramı dolayısıyla “Tıp ve Hekimlik” konularında farklı ve dikkat çekici bir dosya sunduk. “Kampus” bölümümüzde, ülkemizde tıp eğitiminin ilk ocaklarından birisi olan “İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi”nin geçmişten geleceğe doğru seyrini sizlerle paylaştık. AYLIK SAĞLIK VE YAŞAM DERGİSİ / SAYI 15 / MART 2013 SAYI 15 Sağlığın her şeyin başı olduğu, herkesçe bilinen, kabul edilen ve defalarca tekrarlanan bir gerçek. Bu gerçeğin bütün gereklerini yerine getirebilmek ve sürdürebilmesini sağlamak amacıyla bilimsel disiplinler geliştiren “TIP” bilimi de önemini hiç yitirmeyen, hatta gün geçtikçe daha fazla önem kazanan bir alan olma özelliğine sahip. Tıp bilimine emek verenler de bir o kadar önemli ve değerli elbette ki. GEÇMİŞTEN GELECEĞE DEĞİŞEN KOŞULLAR VE DEĞİŞMEYEN SORUNLAR Tıp Tarihinde İz Bırakanlar SOSYAL GÜVENLİK KURUMUNDA NÖBET DEĞİŞİMİ Yeni SGK Başkanı Yadigâr GÖKALP İLHAN RÖPORTAJ Prof. Dr. Rıdvan EGE HEKİMLERİMİZİN VE BÜTÜN SAĞLIK ÇALIŞANLARIMIZIN 14 MART TIP BAYRAMINI KUTLUYORUZ 50 SAĞLIK ve İNSAN / OCAK 2014 AK KAP NİSAN TEKNOLOJİ ÇAĞINDA TIBBİ CİHAZ SEKTÖRÜ VAZGEÇİLMEZ PRENSİPLERİM; Saygınlık Samimiyet · NİSAN 2013 AK KAP MAYIS AYLIK SAĞLIK VE YAŞAM DERGİSİ / SAYI 16 / NİSAN 2013 SAYI 16 Sağlık alanının vazgeçilmez bir parçası olan Tıbbi Cihaz Sektörünü 2013 yılı Nisan ayında sayfalarımıza taşıdık. Ülkemizde “Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu” tarafından yürütülen ve geliştirilmeye çalışılan “Tıbbi Cihaz” konusuyla ilgili kapsamlı bir dosya sunduk sizlere. Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu Başkanı Dr. Saim Kerman, TİTUBB Daire Başkanı Dr. Osman Nacar, Sağlık Endüstrisi İşverenleri Sendikası (SEİS) Başkanı Metin Demir, Tüm Tıbbi Cihaz Üretici ve Tedarikçi Dernekleri Federasyonu (TÜMDEF) Yönetim Kurulu Başkanı Kemal Yaz, Rekabet Kurumu Denetim ve Uygulama Dairesi Başkanlığından Hakan Suat Ölmez ve Tıbbi Cihaz Denetim Sorumlusu Fatih Tan temsilcisi oldukları kurumlar bakımından tıbbi cihaz sektörünün içinde bulunduğu durumu, geleceğini, hedeflerini, söz konusu plan ve projelerin ayrıntılarını sizler için Nisan sayımızda dile getirdiler. Sağlık ve İnsan Dergisinden desteğini hiçbir zaman esirgemeyen Sağlık Bakanlığı İletişim Koordinatörü Osman Güzelgöz’ün Sağlık Bakanı Dr. Mehmet Müezzinoğlu ile gerçekleştirdiği röportaj da Nisan sayımızın önemli çalışmalarındandı. Duyarlılık RÖPORTAJ SAĞLIK BAKANI MEHMET MÜEZZİNOĞLU KAPAK KONUSU TEKNOLOJİ ÇAĞINDA TIBBİ CİHAZ SEKTÖRÜ • 2013 Tıbbi Cihazlarda Çok Hareketli Bir Yıl Olacak • Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Ulusal Bilgi Bankasındaki Gelişmeler • Piyasa Gözetimi ve Denetimi (PGD) Uyarı Sistemi • Daha Çok Üretmeliyiz! PORTRE • Tıbbi Cihaz Piyasası ve Rekabet • Tıbbi Cihaz Sektörü Değerlendirmesi Erkan AKDEMİR Avea’nın fark yaratan CEO’su TÜRKİYE İLAÇ SEKTÖRÜNDE BİYOTEKNOLOJİ AYLIK SAĞLIK VE YAŞAM DERGİSİ / SAYI 17 / MAYIS 2013 TÜRKİYE İLAÇ SEKTÖRÜNDE BİYOTEKNOLOJİ • BİYOTEKNOLOJİ TÜRKİYE İÇİN NE İFADE EDİYOR? SAYI 17 • İLAÇ SEKTÖRÜNÜN GELECEĞİ VE BİYOTEKNOLOJİK İLAÇLAR · MAYIS 2013 • TÜRKİYE VE DÜNYADA BİYOEKONOMİYE GENEL BAKIŞ • TÜRK İLAÇ SANAYİNDE BİYOTEKNOLOJİ ALKOL SAĞLIĞIMIZI TEHDİT EDİYOR! • GLOBAL ALKOL POLİTİKALARI SEMPOZYUMU • ALKOL BİLGİ NOTU • NEDEN TÜRKİYE ALKOL POLİTİKALARI PLATFORMU(TAPP)? ABD’nin Şikago şehrinde, 65 ülkeden 16.000’i aşkın katılımcıyla 20. Uluslararası Biyoteknoloji Kongre ve Fuarı gerçekleşti ve Ülkemiz 14 firma, 5 kamu kurumu ve 2 sivil toplum kuruluşu ile temsil edildi. Türkiye standının açılışını ise Sağlık Bakanı Mehmet Müezzinoğlu yaptı. Sağlık ve İnsan Dergisi olarak biz de biyoteknoloji alanında yaşanan gelişmeleri de göz önüne alarak Mayıs sayımızda biyoteklojiyi kapak konumuz olarak belirledik. Uzman isimler makaleleriyle sağlıkta biyoteknolojinin nasıl bir rol oynayabileceğini sizler için aktardılar. Nisan ayında gerçekleşen ve basında geniş yer bulan Global Alkol Politikaları Sempozyumu’nun etkisiyle alkol kullanımının yaşattığı olumsuzlukları ve yok ettiği yaşamları bir kez daha hatırladık. Bu nedenle Mayıs sayımızda önemli bir toplum sorunu olan “alkol” konusunda geniş bir dosya hazırladık. GEZİ AK KAP HAZİRAN Sağlık Bakanı Dr. Müezzinoğlu Erkan AKDEMİR Avea’nın TOPRAKLARDA fark yaratan CEO’su DOĞDUĞU 31 MAYIS DÜNYA TÜTÜNSÜZ GÜNÜ 31MAYIS DÜNYATÜTÜNSÜZGÜNÜ • SAĞLIKBAKANLIĞIveTÜRKİYEYEŞİLAYCEMİYETİ’NDEN DÜNYATÜTÜNSÜZGÜNÜETKİNLİĞİ SAYI 18 • TÜRKİYE’DETÜTÜNKONTROLÜÇALIŞMALARI · HAZİRAN 2013 Sağlık Bakanlığı ve Türkiye Yeşilay Cemiyeti tarafından 31 Mayıs Dünya Tütünsüz Günü etkinlikleri çerçevesinde İstanbul’da”Türkiye’nin Tütün Kontrolündeki Başarısı, 2012 Türkiye Küresel Yetişkin Tütün Araştırması Sonuçları Tanıtım Toplantısı” düzenledi ve toplantının konusu “tütün ürünlerinin her türlü reklam promosyon ve sponsorluğunun yasaklanması” olarak belirlendi. Biz de bu gelişmelerin ışığında Haziran sayımızın ana kapak konusunu “Dünya Tütünsüzlük Günü” olarak belirledik. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Sağlık Bakanı Dr. Mehmet Müezzinoğlu ve Türkiye Yeşilay Cemiyeti Başkanı Prof. Dr. İhsan Karaman’ın “Dünya Tütünsüzlük Günü” toplantılarında yaptığı konuşmaları kapak dosyamızda sizlere sunduk. Haziran sayımızın bir diğer dosyası da “kanser”di. Türkiye Halk Sağlığı Kurumu Kanser Daire Başkanlığı tarafından hazırlanan önemli çalışmalar bu dosyamızda yer aldı. AYLIK SAĞLIK VE YAŞAM DERGİSİ / SAYI 18 / HAZİRAN 2013 KANSERVETEDAVİSİNE GENELBİRBAKIŞ • ÇOCUKLUKÇAĞIKANSERLERİNDEGELİŞMELER • DÜNYADAVETÜRKİYE’DELÖSEMİ Portre: EdwardJenner LouisPasteur HeinrichHermannRobertKoch SAĞLIK ve İNSAN / OCAK 2014 51 sağlıkta 2013 AK KAP TEMMUZ YENİÇAĞIN SAĞLIK PROBLEMİ “OBEZİTE” AYLIK SAĞLIK VE YAŞAM DERGİSİ / SAYI 19 / TEMMUZ 2013 YENİ ÇAĞIN SAĞLIK PROBLEMİ • “OBEZİTE MÜCADELE HAREKETİ” KAMPANYASI • NEDEN ŞİŞMANLIYORUZ, NEDEN ZAYIFLAYAMIYORUZ? SAYI 19 · TEMMUZ 2013 Sağlık Bakanlığının, sağlık bilinci oluşturmak ve sağlıklı toplum için sağlam bir zemin hazırlamak adına ortaya koyduğu çalışmalar ilgi çekmeye devam 1.000’den fazla molekül, 60’dan fazla ülkede faaliyet ediyor. Sağlık Bakanlığı çatısı altında 2012 yılının46.000 başlarında çalışanımız ile merkezi kurulan sinir sistemi, onkoloji,Sağlığın multipl skleroz, solunum alanlarında eşdeğer ve yenilikçi ilaçlar sunuyoruz. Geliştirilmesi Genel Müdürlüğünün yürüttüğü “Obezite Mücadele Hareketi” Çünkü, kampanyası da bu anlamda en çok üzerinde durulan çalışmalardan biri oldu. Siz değerlisiniz. Biz önemseriz. Temmuz sayımızda yeniçağın temel sağlık problemi olarak görülen “obezite”yi sayfalarımıza taşıdık ve ana dosya konusunu “obezite” olarak belirledik. Obezite dosyamızda, Diyetisyen Beytül Yılmaz, “Yeni Çağın Sağlık Problemi: Obezite” ve Prof. Dr. Okan Bülent Yıldız, “Neden Şişmanlıyoruz, Neden Zayıflayamıyoruz?” başlıklı yazıları ile “obezite” konusunu farklı açılardan ele aldılar. Kurumlarımız bölümünde sizlere “Obezite Mücadele Kampanyasını” yürüten Sağlığın Geliştirilmesi Genel Müdürlüğünü tanıttık ve oldukça dikkat çeken kampanyanın ayrıntılarını sunduk. Portre bölümünde ise obezite mücadele kampanyasının yüzü Demet Dedeoğlu’nun kendi kaleminden aktardığı hikâyesini sizlerle paylaştık. KAMPUS Yıldırım Beyazıt Üniversitesi PORTRE Obezite Mücadele Hareketi’nin Yüzü DEMET DEDEOĞLU AK KAP AĞUSTOS TÜRKİYE HALK SAĞLIĞI KURUMU de faaliyet oji, multipl skleroz, ar sunuyoruz. AYLIK SAĞLIK VE YAŞAM DERGİSİ / SAYI 20 / AĞUSTOS 2013 KURUMLARIMIZ • KANSER HAKKINDA SORULANLAR • HPV’YA KARŞI ULUSAL TARAMA BAŞLIYOR eriz. • TÜRKİYE TÜTÜN KONTROLÜNDE BAŞARIDAN BAŞARIYA KOŞUYOR Koruyucu Sağlık Hizmetlerinin Vazgeçilmez Unsuru: “TÜRKİYE HALK SAĞLIĞI KURUMU” SAYI 20 · AĞUSTOS 2013 DÜNDEN BUGÜNE AİLE HEKİMLİĞİ Sağlık Bakanlığı Türkiye Halk Sağlığı Kurumu, 2011 yılında 633 sayılı kanun hükmünde kararname ile kuruldu ve bu çatı altında temel sağlık hizmetlerini daha verimli kılmak üzere çalışmalara başladı. Bu sayımızda koruyucu sağlık hizmetlerinin vazgeçilmez unsuru olan “Türkiye Halk Sağlığı Kurumu”nu kapak dosyamız yaptık. Türkiye Halk Sağlığı Kurumu Başkan Yardımcısı Doç Dr. Bekir Keskinkılıç ve Türkiye Halk Sağlığı Kurumu Kanser Daire Başkanı Doç. Dr. Murat Gültekin, başarılı işlere imza atan Kanser Daire Başkanlığının son dönemlerdeki çalışmalarını Sağlık ve İnsan Dergisi okuyucuları için kaleme aldılar. Ağustos sayımızın bir diğer dosyası da “Aile Hekimliği” oldu ve bu dosyamızda aile hekimliğinin başlangıcından devam eden sürece kadar neler yaşandığını anlatan yazılara yer verdik. Portre: İBN-İ SİNA RAMAZAN BAYRAMINIZI TEBRİK EDİYOR SAĞLIKLI BİR YAŞAM DİLİYORUZ AK KAP EYLÜL Yıldırım Beyazıt Üniversitesi SAĞLIK ÇALIŞANLARIMIZA YÖNELİK ŞİDDET SAĞLIK ve İNSAN / OCAK 2014 Sağlık Çalışanlarımıza Yönelik Şiddeti Kınıyoruz · EYLÜL 2013 52 AYLIK SAĞLIK VE YAŞAM DERGİSİ / SAYI 21 / EYLÜL 2013 SAYI 21 Sebebi veya şekli ne olursa olsun, şiddet asla kabul edilemez bir davranıştır. Ne 1.000’den fazla molekül, 60’dan fazla ülkede faaliyet yazık ki zaman zaman sağlık çalışanlarımıza da şiddet uygulandığını görüyor, 46.000 çalışanımız ile merkezi sinir sistemi, onkoloji, multipl skleroz, solunum alanlarında eşdeğer ve yenilikçi ilaçlar sunuyoruz. duyuyor, okuyoruz. Sağlık çalışanlarımıza yönelik şiddete dikkat çekmek amacıyla Eylül sayımızın kapak konusunu “Sağlıkta Şiddet”Çünkü, olarak belirledik. Siz değerlisiniz. Biz önemseriz. “Her şeyin başı sağlık” sözü herkes tarafından kabul edilirken, bizler için çaba gösteren sağlık çalışanlarımıza yönelik şiddete sessiz kalmak tabii ki mümkün değil. Bu nedenle Sağlık Çalışanlarına Yönelik Artan Şiddet Olaylarının Araştırılarak Alınması Gereken Önlemlerin Belirlenmesi Amacıyla TBMM’de bir komisyon kuruldu ve komisyon birçok alanda araştırma yaparak çözüm önerileri sunan bir rapor hazırladı. 2013 Ocak ayında yayınlanan rapordan özetleyerek hazırladığımız çalışmayı ve Aile Hekimleri Derneği Federasyonu’nun hazırladığı “Sağlık Çalışanlarına Şiddet” raporunu şiddet dosyamızda sizlere sunduk. Şiddet konusunda taviz verilmeyeceğini sık sık dile getiren Sağlık Bakanı Mehmet Müezzinoğlu’nun, katıldığı etkinliklerde “şiddet” konusunda verdiği demeçlerini derleyerek sizlere ilgi çekici bir haber çalışması hazırladık. ! • TÜRKİYE’DE SAĞLIK ÇALIŞANLARINA YÖNELİK ŞİDDET • AİLE HEKİMLERİ DERNEKLERİ FEDERASYONU SAĞLIK ÇALIŞANLARINA ŞİDDET RAPORU • ŞİDDETİN İŞ YERİNDEKİ ADI: MOBBİNG Röportaj Prof. Dr. NECDET ÜNÜVAR Kampus HARRAN ÜNİVERSİTESİ AK KAP EKİM DEV ŞEHİR HASTANELERİ AYLIK SAĞLIK VE YAŞAM DERGİSİ / SAYI 23 / KASIM 2013 riz. SAĞLIK BAKANI DR. MEHMET MÜEZZİNOĞLU: SAYI 23 · KASIM 2013 BÜTÜN VATANDAŞLARIMIZI ORGAN BAĞIŞI YAPMAYA DAVET EDİYORUM DİYANET İŞLERİ BAŞKANI PROF. DR. MEHMET GÖRMEZ: ORGANLARIMIZI BAĞIŞLAMAMIZ CANDAN CANA GİDEN EN BÜYÜK SADAKADIR HER BAĞIŞ YENİ BİR HAYATTIR AK KAP KASIM TÜRKİYE’DE SAĞLIK TURİZMİ Türkiye Sağlıkta Zirveye Koşuyor: · EKİM 2013 de faaliyet ji, multipl skleroz, ar sunuyoruz. AYLIK SAĞLIK VE YAŞAM DERGİSİ / SAYI 22 / EKİM 2013 SAYI 22 Sağlıkta Dönüşüm Programı ile sağlık hizmetlerine erişimi kolaylaştıran, hizmet sunumu ve vatandaşı her anlamda memnun edebilme hamleleri ile 1.000’den fazla molekül, 60’dan fazla ülkede faaliyet 46.000 çalışanımız ile merkezi sinir sistemi, onkoloji, multipl skleroz, solunum alanlarında eşdeğer ve yenilikçi ilaçlar sunuyoruz. önemli atılımlara imza atan AK Parti Hükümetleri, uzun süredir üzerinde çaÇünkü, lışılan, fiziki ve hukuki eksiklikleri giderilen Kamu-Özel İşbirliği Modelini artık Siz değerlisiniz. Biz önemseriz. hızla hayata geçirdi. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın “Benim 11 yıllık hayalimdi” dediği dev şehir hastanelerine hızlı start verildi. Önce İstanbul’da Sayın Başbakan’ın katılımı ile görkemli bir imza töreni düzenlendi. Hemen arkasından daha önce temeli atılan Kayseri ve Yozgat’tan sonra Ankara Bilkent ve Adana Şehir Hastanelerinin de temelleri atıldı. Ekim sayımızın Kapak Dosyası “Şehir Hastaneleri” konusuna ayrıldı. İlk etapta başlanan 14 şehrimizdeki 15 hastaneden bazılarının tanıtımları da bu dosyada yer aldı. Ekim sayımızın ikinci dosyası ise Emzirme, Anne Sütü, Emziren Annenin Sağlığı ve Beslenmesi idi. Sağlık Bakanlığı Türkiye Halk Sağlığı Kurumundan değerli isimlerin de içerisinde yer aldığı konunun uzmanları hepimiz için çok önemli olan bu konuyu ele aldı ve bizlere önemli bilgiler sundu. DEV ŞEHİR HASTANELERİ • SAĞLIKTA KAMU ÖZEL İŞBİRLİĞİ MODELİ: ŞEHİR HASTANELERİ • BİLKENT ŞEHİR HASTANESİNİN TEMELİ ANKARA’DA ATILDI • İSTANBUL İKİTELLİ, ANKARA ETLİK VE ISPARTA ŞEHİR HASTANELERİ ANNE-BEBEK SAĞLIĞI • ANNE SÜTÜ VE TAMAMLAYICI BESLENME • BEBEKLERDE BESLENME VE ANNE SÜTÜNÜN FAYDALARI • GEBE, EMZİKLİ VE BEBEK BESLENMESİ • ANNE VE BEBEK SAĞLIĞI İÇİN: “EMZİRME” Kampus SELÇUK ÜNİVERSİTESİ KURBAN BAYRAMINIZI TEBRİK EDİYOR, SAĞLIKLI BİR YAŞAM DİLİYORUZ HER BAĞIŞ YENİ BİR HAYATTIR Organ naklinde yaşanan gelişmeler yüzümüzü güldürse de organ bağışı birçok ülkede olduğu gibi ülkemizde de ihtiyacı karşılayacak düzeye henüz ulaşmış değil. Bunu göz önünde bulundurarak organ bağışına dikkat çekmek ve vatandaşları organlarını bağışlamaya teşvik etmek amacıyla “3-9 Kasım Organ Bağışı Haftası” etkinlikleri kapsamında Sağlık Bakanlığı ve Türkiye Organ Nakli Vakfı tarafından “Her Bağış Yeni Bir Hayattır” temalı bir etkinlik düzenlendi. Katılımın yoğun olduğu etkinlikte Sağlık Bakanı Dr. Mehmet Müezzinoğlu ve Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Mehmet Görmez konuşmalarında önemli mesajlar verdi. Etkinlik daha ilk saatlerinden amacına ulaşmaya başladı ve katılan bürokrat, milletvekili ve vatandaşların birçoğu organlarını bağışladı. Kasım sayımızda kapak dosyamızı “Organ Bağışı” konusuna ayırdık ve Organ Bağışı Haftası etkinlik haberini, Sağlık Bakanı Dr. Mehmet Müezzinoğlu ve Diyanet İşleri Başkanı Prof Dr. Mehmet Görmez’in konuşmalarını dosyamızda sizlere sunduk. AK KAP ARALIK 1.000’den fazla molekül, 60’dan fazla ülkede faaliyet AYLIK SAĞLIK VE YAŞAM DERGİSİ / SAYI 24 / ARALIK 2013 TÜRKİYE’DE SAĞLIK TURİZMİ • GEÇMİŞTEN GELECEĞE TÜRKİYE’DE SAĞLIK TURİZMİ • SAĞLIK TURİZMİNDE MEVCUT DURUM VE TÜRKİYE İÇİN ÖNERİLER • TÜRK SAĞLIK HİZMET SEKTÖRÜNÜN ULUSLARARASI REKABET GÜCÜ SAYI 24 · ARALIK 2013 çalışanımız ile merkezi sinir sistemi, onkoloji, multipl skleroz, “Herkes için sağlık” diyerek çıkılan yolda atılan46.000 adımlarla ülkemizde sağlık solunum alanlarında eşdeğer ve yenilikçi ilaçlar sunuyoruz. hizmetlerinin sunumundaki standartlar yükseldi ve böylece vatandaşÇünkü, ların sağlık hizmetlerine ulaşması daha rahat hale geldi. Son yıllarda bu Siz değerlisiniz. Biz önemseriz. hizmetleri ülke dışına, yakın coğrafyadaki diğer ülke vatandaşlarına ulaştırmak için de “turizm ve sağlık” iç içe geçirilerek araştırmalar, çalışmalar yapıldı; sağlık turizminde oldukça mesafe kat edildi. Türkiye, birçok yönden sağlık turizminde söz sahibi bir ülke konumuna geldi. Aralık sayımızda ilk dosya konumuzu “sağlık turizmi” olarak belirledik. Kapak dosyamızda yer alan yazılarla sağlık turizmi konusu baştan sona ele alındı. Aralık sayımızda son zamanlarda sigara ve obezite gibi dikkat çeken bir sağlık problemi olan“diyabet”e de geniş yer verdik. Dünya Diyabet Günü dolayısıyla Sağlık Bakanlığı öncülüğünde “Geleceğimizi Diyabetten Koruyalım” temalı bir program düzenlendi. Programın ayrıntılarına diyabet dosyamızda yer verdik. DÜNYA DİYABET GÜNÜ • “GELECEĞİMİZİ DİYABETTEN KORUYALIM” SağlıkBakanıDr.MehmetMüezzinoğlu • DİYABET, DÜNYA LİDERLERİNİ İSTANBUL’DA BİR ARAYA GETİRDİ SAĞLIK ve İNSAN / OCAK 2014 53 sağlıkta 2013 PORTRE ŞUBAT 2013 Prof. Dr. Recep Akdağ Kasım 2002’de Sağlık Bakanı olarak görevlendirilen Prof. Dr. Recep Akdağ, 8 Mayıs 1960’ta Erzurum’da doğdu. İlk ve Orta öğrenimini Erzurum’da, lise öğrenimini ise Ankara Atatürk Lisesinde tamamlayan Akdağ, 1984 yılında Erzurum Atatürk Üniversitesi Tıp Fakültesinden mezun oldu. Mecburi hizmetini Karabük’te 2 yıl süreyle pratisyen hekim olarak yaptı. 1990 yılında Atatürk Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı olan Recep Akdağ, 1992 yılında Atatürk Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Ana Bilim Dalında Yardımcı Doçent, 1994 yılında Doçent, 1999 yılında Profesör oldu. Ulusal ve uluslararası nitelikte bilimsel makaleleri ve tebliğleri yayımlandı. 3 Kasım 2002, 22 Temmuz 2007 ve 12 Haziran 2011 tarihlerinde yapılan parlamento seçimlerinde Adalet ve Kalkınma Partisinden Erzurum Milletvekili seçilerek TBMM’ye girdi. Prof. Dr. Recep AKDAĞ 18 Kasım 2002’de kurulan Türkiye Cumhuri54 SAĞLIK ve İNSAN / OCAK 2014 yeti 58. Hükümeti’nde Sağlık Bakanı oldu. 59, 60 ve 61. hükümetlerde de Sağlık Bakanı olan Akdağ, Dr. Refik Saydam’dan sonra bu hizmeti en uzun süre yürüten bakan unvanını aldı. Bakanlığı döneminde sağlık alanında çok önemli bir değişim hareketi başlattı ve bu hareketi kararlılıkla sürdürdü. Prof. Dr. Akdağ, Türkiye’ye özgü bir hizmet modeli olarak uygulanan “Sağlıkta Dönüşüm Programı” ile sağlık hizmeti alanında ekibi ile birlikte bir zihniyet değişiminin öncüsü oldu. Sağlık alanında yıllardır birikmiş ve çözüme ulaştırılamamış birçok sorun, bu dönemde insan odaklı sağlık hizmeti anlayışı ile çözülmeye başlandı. Kamu hastaneleri tek çatı altında birleştirilerek bütün vatandaşlara açıldı. Vatandaşlar, kamunun yanı sıra özel sağlık kuruluşlarından da hizmet almaya başladı. İlaca erişim kolaylaştırıldı ve vatandaşın ilacını serbest eczanelerden alabilme yolu açıldı. Yeşil Kartlı vatandaşlarımız bu dönemde eşit ve adil bir sağlık hizmeti almaya başladı. Sağlık ocaklarında ve hastanelerde her doktora bir muayene odası sistemine geçildi. Hastalar için Hekim Seçme Uygulaması başlatıldı. Şeffaf, adil ve hizmet puanı esaslı personel atama ve nakil sistemine geçildi. Mahrumiyet sebebiyle yıllardır sağlık personeli gönderilemeyen sağlık tesislerine sözleşmeli personel ataması yapıldı. 15.09.2005 tarihinde ilk kez Düzce’de başlatılan Aile Hekimliği Uygulaması, tüm ülke genelinde uygulamaya geçirildi ve vatandaşın sağlık hizmetine daha kolay ulaşması sağlandı. Aşılama oranlarında Cumhuriyet tarihimizin en yüksek oranlarına ulaşıldı. 112 Acil Hizmetlerinde kalite, hız ve imkân açısından Avrupa Birliği Standartlarına erişildi. Artık bütün vatandaşlarımız, 112 Acil Hizmetlerine kent- kırsal ayrımı olmaksızın yurdun her yerinden ulaşabilme imkânına kavuştu. Avrupa’nın en büyük kamu hava ambulans sistemi ile hasta ve yaralılar, acil durumlarda hava yoluyla sevk edilebilme şansı yakaladı. Ayrıca Ulusal Medikal Kurtarma Ekibi (UMKE) de kurularak vatandaşlarımızın hizmetine sunuldu. PORTRE MART 14 Mart Tıp Bayramı vesilesiyle Mart sayımızın Portre bölümünde Türk tıbbına önemli katkılar sağlamış değerli isimlere yer verdik. 2013 Refik Saydam 8 Eylül 1881 günü İstanbul’un Fatih ilçesinde dünyaya gelen Refik Saydam, mahalle mektebinin ardından Fatih Askeri Rüştiyesi’ne (1892) ve İstanbul Kuleli Askeri İdadisi’ne (1896) girdi. Askeri Tıbbiyeyi Doktor Yüzbaşı olarak 22 Ekim 1905 günü bitiren Refik Bey, üç yıl Gülhane Askerî Tıp Akademisi’nde Embriyoloji ve Histoloji bölümlerinde çalıştı. 1910 yılında eğitim için yurt dışına gitti. Almanya’da Berlin askeri tıp akademisinde Brandenburg, Danzig, Spandou ve Scharite’te eğitim gördü. Balkan Savaşı’nın çıkacağı belli olunca İstanbul’a döndü (1912). Balkan Savaşı’nda Antalya’da ve Çatalca cephesinde Kolera hastalığını önleyici çalışmalar yaptı. 1914’te atandığı sahra genel sağlık müfettiş muavinliği sırasında bakteriyoloji enstitüsünü örgütleyerek tifo, dizanteri, veba ve kolera aşılarının, tetanos ve dizanteri serumlarının burada üretilmesini ve I. Dünya Savaşı boyunca ordu ihtiyacının karşılanmasını sağladı. Salgın hastalıklarla mücadelesini Hasankale’de cephe hizmetinde sürdürdü. Tifüse karşı hazırladığı aşı tıp literatürüne geçti ve I. Dünya Savaşı’nda Alman ordusunda ve Kurtuluş Savaşında kullanıldı. 1919’da 9. Kolordu sağlık müfettişi muavinliği görevi ile Mustafa Kemal’in yanında Samsun’a çıkan Refik Bey Erzurum’da Mustafa Kemal’in karargâhı dağıtıldıktan sonra Erzurum askeri hastanesi bulaşıcı hastalıklar servisi şefliğine atandı. Fakat bu görevi kabul etmeyerek ordudan ayrıldı. Erzurum ve Sivas kongrelerinin çalışmalarına katıldı. Prof Dr. Siyami Ersek Bugün kendi adıyla anılan Göğüs Kalp ve Damar Cerrahisi Eğitim ve Araştırma Hastanesinin kurucusu olan 6 Haziran 1920’de Uşak’ta doğdu. İlkokul, ortaokul ve liseyi birincilikle bitiren Ersek, İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesini de 1944 yılında birincilikle tamamladı. Parlak bir talebelik dönemi geçiren Siyami Ersek daha talebeyken 1942 – 1944 yılları arasında Anatomi Enstitüsünde asistanlık yaptı. Mezun olduğu yıl İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Hastanesi Cerrahi Kliniğinde Genel Cerrahi İhtisasına başladı. Genel Cerrahi Uzmanı Dr. Siyami Ersek, 1948 yılında Anesteziyoloji ve Akciğer Cerrahisi dalında staj yapmak için British Consulde Bursu ile İngiltere’ye gitti. 2 yıl sonra İngiltere’den dönen Ersek, 1951’den itibaren sağlık Bakanlığına geçti ve Heybeliada Sanatoryumunda Cerrahi Şefi olarak göreve başladı. Yine aynı yıl Türkiye’ de ilk defa Pnemonektomi ameliyatını yaptı. SAĞLIK ve İNSAN / OCAK 2014 55 sağlıkta 2013 PORTRE MART 2013 Mazhar Osman Türkiye’de ilk modern ruh sağlığı hastanesini kuran Türk hekimi; psikiyatri, nöroloji ve nöroşirurji/beyin cerrahisinin gelişmesine önemli ölçüde katkıda bulunmuş; akıl hastalıklarıyla ilgili kavramları, anlayışları değiştirmiş; psikiyatrinin tıbbın içinde bir dal olarak değerlendirilmesi ve ülkemizde tanınmasında, birçok hekimin de ihtisas olarak psikiyatriyi seçmesinde önemli etken olmuştur. Tıp literatürüne çok sayıda eser kazandıran Usman, Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesinde 1940’a kadar başhekimlik görevini sürdürmüştür. Türk Nöro-psikiyatri Cemiyeti’nin yanı sıra; “İçki İle Mücadele Cemiyeti” gibi sağlık derneklerinin kurucusu olan Usman, Sinir Hastalıkları (1935-1936, 2 cilt), Keyif Veren Zehirler (1934) gibi çeşitli mesleki eserler yazdı. Hamburg Akıl Hastalıkları Derneği, Fransız Nöroloji Derneği, New York Nöroloji Akademisi gibi yurtdışı sağlık kuruluşlarının onur üyeliklerine seçildi. Türkiye’de ilk kez Seroloji, nöro-patoloji, deneysel psikoloji laboratuvarları oluşturulmasında önemli rol oynadı. 1951 yılında vefat eden Ord. Prof. Dr. Mazhar Osman’ın mezarı Zincirlikuyu Mezarlığındadır. Sami Ulus 1904 yılında İstanbul’un Üsküdar semtinde doğdu. Ailesi ile birlikte ikamet ettiği Üsküdar semtinde 7 yaşında 1911 yılında başladığı ilk, orta ve lise tahsilinin devamında Tıbbiye eğitimi aldı. Askerlik hizmetini ise Tıbbiye Mektebi son sınıfını okurken Gülhane Askeri Hastanesinde yaptı. 1922 yılında 21 yaşında tıp doktoru oldu. Tıp doktoru olduktan sonra mecburi hizmetini Sinop vilayeti Boyabat kazasında yaptı. Aynı zamanda ihtisas olarak çocuk doktorluğu dalını seçmişti ve bu yönde eğitim gördü. Mecburi hizmet süresini tamamlaması sonrasında 1927 yılında İstanbul’a döndü ve İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesinde eğitimine devam ederek üçüncü yıl sonunda ihtisasını çocuk doktoru olarak tamamladı. Sağlık Bakanlığı tarafından 1954 yılında yapımına başlanan ve 1957 yılında Ankara Hastanesi olarak hizmet vermeye başlayan hastanenin Çocuk doktorluğunu da yaptı. Ankara vilayetine çocuk hekimi olarak atanması ile birlikte 1936 yılından itibaren birçok tıbbiyeli doktor, onun yanında ihtisasını yaptı ve çocuk doktoru yetiştirdi. 56 SAĞLIK ve İNSAN / OCAK 2014 PORTRE NİSAN 2013 ERKAN AKDEMİR Avea’nın fark yaratan CEO’su Haziran 2009’dan bu yana Avea CEO’su olarak görev yapan Erkan Akdemir, Avea’ya katılmadan önce Cisco Systems’in Genel Müdürlüğü görevini yürütmekteydi. Bu görevi öncesinde Kablo Net’in Yönetim Kurulu Başkanlığı ve Eurasiasat’ın Yönetim Kurulu Başkanlığı görevlerini başarıyla yürüten Akdemir, 2002 yılından özelleştirme sonrasına kadar geçen dönemde ise Türk Telekom’un Yönetim Kurulu Başkanı olarak sektörde önemli bir yer edindi. Profesyonel kariyeri boyunca stratejik görevlerde ve fark yaratan önemli projelerde kilit rol oynayan Erkan Akdemir, Türk Telekom Yönetim Kurulu Başkanlığı öncesinde ise Telekomünikasyon Kurumu Kurul Üyesi, DTP Müsteşarı Danışmanı, DPT telekomünikasyon uzmanı, Türk Standartları Enstitüsü ve Enka’da ise çeşitli görevler üstlenmiştir. GÜLDEM BERKMAN 1969 yılında İstanbul’da doğan Güldem Berkman, 3 çocuklu bir ailenin küçüğü. Her zaman başarılı bir okul hayatı olan Berkman, Boğaziçi Üniversitesi Kimya Mühendisliği Bölümü mezunu ve üniversite eğitimini kimya mühendisliği alanında almış olmaktan da oldukça memnun; zira mühendislik eğitimin analitik düşünme yeteneğine ve dolayısıyla kariyerine çok değer kattığına inanıyor. Üniversiteden mezun olduktan sonra iş hayatına 1991 yılında Radiometer adlı bir şirkette satış uzmanı olarak adım atan Bekman, sonrasında sırayla Eczacıbaşı Procter&Gamble’da Teknik Marka Müdürü ve OTC Marka Müdürü olarak ve Danone/SA’da su ve süt ürünleri bölümlerinde Pazarlama Müdürü olarak çalışır. Novartis ile tanışması ise 2001 yılına dayanıyor. İlk olarak, Novartis’te İş Bölümü Direktörü olarak işe başlayan Güldem Berkman, sonrasında sırasıyla Novartis’te Pazarlama Direktörlüğü ve Satış Direktörlüğü gibi pozisyonlarda görev alır. 2008 yılından bu yana Novartis Türkiye Ülke Başkanlığı görevini sürdürmektedir. Şu anda Araştırmacı İlaç Firmaları Derneği (AİFD) Başkanlığı ve Uluslararası Yatırımcılar Derneği (YASED) Başkan Yardımcılığı görevlerini de yürüten Berkman’ın kariyeri başarılarla dolu: 2013 yılında Fortune “Türkiye’nin En Güçlü 50 Kadını, 2012 yılında Ekonomist “Türkiye’nin En Güçlü 50 kadın CEO’su”, 2009 yılında Capital “En Güçlü 30 Kadın” sıralamasında yer aldı. Güldem Berkman, Novartis’e olan bağlılığını şu sözlerle anlatıyor: “Kariyerle evliliği birbirine çok benzetiyorum. Nasıl ki tüm hayatınızı birlikte geçireceğiniz doğru insanı bulmak bir şans işidir, kariyeriniz boyunca size en uygun işi bulmanız bazen zaman alabilir. Bundan önce çalıştığım 3 şirket var. Hepsini büyük saygı ve sevgi ile anarım. Ama doku olarak bana en çok uyan Novartis oldu diyebilirim. Novartis’in hasta odaklı, inovatif, sofistike konuları olan ve hızlı karar almayı bilen, insana önem veren, iş-özel hayat dengesine saygılı bir şirket olduğunu düşünüyorum . Bu değerler beni Novartis’e bağlayan değerler. Her sabah işime başlarken hastaların normal bir hayat sürmelerine yardımcı olmak adına çalıştığımı hatırlıyor olmanınsa apayrı bir önemi var benim için. İnsan haPORTRE yatına dokunan ve değer katan MAYIS bir şirketin yöneticiliğini yapıyor olmak manevi olarak da bana bü2013 yük bir mutluluk veriyor.” SAĞLIK ve İNSAN / OCAK 2014 57 sağlıkta 2013 PORTRE HAZİRAN 2013 Haziran sayımızın Portre başlığında aşının gelişimine katkı sunan bilim adamlarına yer verdik. Edward Lenner Edward Jenner (17 Mayıs 1749 - 26 Ocak 1823) bir köy papazının çocuğu olarak dünyaya gelmiştir, İngiltere’de Gloucestershire’da bir operatörün yanında uzun süre çıraklık yapmış daha sonra tıp öğrenimini geliştirmek için Londra’ya gitmiş ve orada John Hunter’in öğrencisi olmuştur. Hocasının tavsiyesiyle 1775 yılında, o dönemlerdeki en yaygın ve can alan hastalık olan çiçek hastalığı ile ilgili araştırmalara başlamıştır. Araştırmaları sonucu çiçek hastalığına aşı bulan Jenner aynı yıl köyünde baş gösteren çiçek hastalığı salgını karşısında çocuklar üzerinde aşısını denemiş ve olumlu sonuçlar aldığını ispat etmiştir. Daha sonra 1796’da buluşu ile ilgili ayrıntılı bir rapor yayımlamış ve buluşu gerek Avrupa’da gerek ise Birleşik Amerika’da ilgiyle karşılanmış ve benimsenmişse de dönemin tıp bilginleri aşıya karşı çıkmışlardır. Fakat elde edilen sonuçların başarısı sebebi ile 1870 yılına gelindiğinde binlerce insan aşılanmıştır. Daha sonraki yıllarda çiçek aşısı İngiltere’nin dışında da yaygınlaşmış, bugün ise tüm dünyada kullanılmaktadır. Louis Pasteur 1822 yılında Fransa’nın Dole şehrinde doğdu. 1846’da École Normale Supérieure’ün fen bölümünü bitirdi. 1847’de fizik ve kimya dalında doktora derecesini alan Pasteur, bu yıllarda izomerlik, kristal yapı ve optik etkinlik konularındaki çalışmalarıyla adını duyurmayı başardı. 1848’de Strasbourg Fen Fakültesi’nde yardımcı kimya profesörlüğüne yükseltildi. 1854’te Lille Fen Fakültesi’nde kimya profesörlüğüne ve Ecole Normale’de kurulmasını istediği araştırma laboratuarının yöneticiliğine getirildi. Bu laboratuarda, 1871’de şarbon, tavuk kolerası ve kuduz gibi virütik hastalıklar, bağışıklık mekanizması ve aşı hazırlama teknikleri üzerinde çalışmaya başlayan Pasteur, kuduz köpekler üzerindeki incelemelerini daha güvenli bir ortamda yapabilmek için 1885’te eski bir imparatorluk şatosunu amaca uygun olarak düzenleyerek, Pasteur Enstitüsü’nün çekirdeğini oluşturdu. Heinrich Hermann Robert Koch Robert Koch 11 Aralık 1843’te, Almanya’da doğdu. Göttingen Üniversitesinde tıp eğitimi alıp, 1866 yılında mezun oldu. Daha sonra Frank-Prusya Savaşı’nda görev aldı ve Wollstein’de önemli bir tıbbi görevli oldu. Koch Çok sınırlı kaynaklarla çalışmış olsa da, bakteriyolojinin kurucularından olmuştur. Casimir Davaine antraks (şarbon) basilinin inekler arasında doğrudan aktarıldığını ortaya çıkardıktan sonra Koch, antraksı daha yakından incelemeye başladı. Bulduğu metotlarla kan örneklerinden basili arıtıp saf kültürler büyütmeyi başardı. Bu çalışması sonucu şarbonun bir konakçı canlı olmadan uzun süre dışarıda yaşayamadığını fakat oluşturduğu endosporların uzun süre varlıklarını sürdürdüğünü buldu. Toprağa karışan bu endosporlar açıklanamayan ani şarbon salgınlarının nedeniydi. Koch buluşlarını 1876’da yayımladı ve 1880’de Berlin’deki Emperyal Sağlık Bürosu’nda bir iş ile ödüllendirildi. 1881’de ateş kullanarak cerrahi aletlerin sterilize edilmesini teşvik etti. 58 SAĞLIK ve İNSAN / OCAK 2014 PORTRE TEMMUZ Demet Dedeoğlu Merhaba, Ben Demet Dedeoğlu, 1982 Ankara doğumluyum. Anadolu Üniversitesi Edebiyat bölümü öğrencisiyim. Bir abim bir de kız kardeşim var. Bir çocuk annesiyim. Aslında bu bilgilerin hiçbir önemi yok. Adım, yaşım, cinsiyetim… Kendi imkânları ile zayıflamaya karar veren ve azminin karşılığını alan Demet Dedeoğlu, Türkiye Sağlıklı Beslenme ve Hareketli Hayat Programı (2010-2014) kapsamında 360 derece bir iletişim kampanyası ile “farkındalık oluşturmak” amacıyla başlatılan “Obezite Mücadele Hareketi”nin yüzü olarak tanındı. Birçok organizasyonda örnek gösterilen Demet, Sağlık ve İnsan Dergisi okurları için başarı hikâyesini kaleme aldı. Ben sadece yağ hücrelerimle yaptığım savaşın galibiyim. Bebekliğimden beri kader sandığım kilolarla yaşadım yıllarca. Kadere karşı konulmaz ya hani, o nedenle üzerine kat kat ekledim ben de… Ta ki tartı 120’yi gösterene kadar. Kilo verme konusunda bütün kilolu insanlar gibi derin ve engin bilgilere sahiptim ben de. Yürüyüşler, diyetisyen yardımıyla alınmış diyetler, kalori hesapları… Bunları biliyordum da kilo vermeyi bırakın, daha da büyüyordu vücudum. O büyüdükçe hem o hep olmak istediğim içimdeki narin kadın eziliyor hem de sağlığım bozuluyordu… Şeker, tansiyon, polikistik over gibi fizyolojik rahatsızlıklar bir yana psikolojik ezilmeler, dışlanma hissi de cabası... Dışlanmadan kastım sizi toplumun de- İbn-i Sina Orta Çağ modern biliminin kurucusu ve hekimlerin önderi olarak bilinen, filozof, hekim ve çok yönlü bir Müslüman olan İbni Sina (tam adı Ebu Ali el-Hüseyin ibni Abdullah ibn-i Sina el-Belhi’dir) felsefe ve tıp alanları ile ilgilenmiş ve bu alanlarda ünlenmiştir. 2013 ğil, içinizde sağlıksız beslenerek büyüttüğünüz yağ hücreleri dışlıyor aslında. O sizi yalnız bıraktıkça siz belki daha çok yiyor ve onu büyütüyorsunuz… Karar vermiştim ben onları vücudumdan atıp hem sağlıklı olmaya, hem de görsel açıdan olmak istediğim gibi olmaya. Ben bunu yapacaktım! Şu an 66 kiloyum. Diyet yapmadığım için şu kadar zamanda bu kiloya indim diyemiyorum. Sadece şunu haykırmak istiyorum: şeker ilacı kullanmıyorum, tansiyonum normal, polikistik over hastalığım iyileşti ve hormonlarım düzene girdi. Tabi ki bu hastalıkların başka nedenleri de var fakat fazla kilolarımızın bu hastalıklara ev sahipliği yapması oldukça sinir bozucu… Şu an vücudumun ev sahibi benim ata yadigârı hastalıklar olabilir ama ben savaşırım, yüz verip onları misafir etmem… Kendini zayıflamış ve sağlıklı görme hayali olan herkesin biraz gayret ve inatla hayallerinin gerçek olması dileğiyle… PORTRE AĞUSTOS 2013 Buhara yakınlarındaki, şuanda Özbekistan’da bulunan Afşana köyünde 340 Hicri (Miladi 980) yılında dünyaya gelmiş ve İran’ın Hamedan şehrinde 427 Hicri (Miladi 1037) tarihinde vefat etmiştir. Babası Abdullah, Samani İmparatorluğu’nun önemli şehri Belh’ten gelen saygın bir bilim adamı olan İbn-i Sina, Buhara’da iyi bir eğitim almış; olağanüstü hafızası ve zekâsı da bu konuda onu daha ileriye taşımıştır. Öyle ki, 14 yaşına geldiğinde öğretmenlerini geride bırakacak seviyede olduğu söylenir. İbn-i Sina henüz 16 yaşındayken tıpla ilgilenmeye başlar ve bu konudaki bilgileri öğrenmekle kalmayıp yeni tedaviler de geliştirir. 19 yaşında doktor unvanı elde eder ve hiçbir ücret almadan hastaların tedavisini sağlar. Ünlü âlim, bir Hemedan seferi sırasında şiddetli bir kolik atağına yakalanır. Güçlükle ayakta durmasına rağmen, kendisine önerilen tedavileri uygulamayan ve kendini kadere teslim eden İbn-i Sina, ölüm yatağında mallarını yoksullara bağışlamış, kölelerini azat etmiş ve son gününe dek 3 günde bir Kur’an okumuştur. İbn-i Sina, 1037 Haziranında Ramazan ayında 57 yaşında ölmüştür. SAĞLIK ve İNSAN / OCAK 2014 59 sağlıkta 2013 ŞUBAT 2013 RÖPORTAJ Sağlık Bakanlığı Müsteşarı Prof. Dr. Nihat Tosun 60 Sağlıkta Dönüşüm Programı bütün hızı ile sürüyor. 2013 ve sonrası için bu konuda neler söyleyebilirsiniz? “Daha yapacak çok işimiz var” diyorsunuz. Neler yapacaksınız bundan sonra? Sağlık Bakanlığının önümüzdeki dönem uygulamaları ile ilgili bilgi verebilir misiniz? koşullarda, özlük haklarının daha da iyileştirilmiş olarak hizmetlerini vermesi ve rahat emeklilik yaşamaları. Bu hedeflerin bir sonu yok, hep daha iyisi var. Bizim hedefimiz de bu daha iyiyi bulup gerçekleştirmek olarak özetlenebilir. Az önce söylediğim gibi çok şey yaptık ama hiçbir zaman aldığımız sonuçlar ve vardığımız yerle yetinmedik, hep daha iyisinin olabileceğinin ve bu daha iyinin vatandaşımızın ve insanlığın hakkı olduğunun şuurunda olarak Sayın Bakanımızın da söylediği gibi “daha yapacak çok işimiz var” söylemini benimsedik. Her güne, daha ne yapabiliriz, daha iyisini nasıl yapabiliriz diye düşünerek başlıyoruz. Yaptığımız bu kadar iş bize yeter, bundan sonra biraz da keyfini sürelim düşüncesine hiç kapılmadık. Gerçekten yapacağımız çok şey var. On yıl öncesini bugünle kıyaslayınca pek çok bakımdan bazen akıl sınırlarını zorlayan başarılar var. Ama bizim hedeflerimiz hiçbir bebeğimizin, hiçbir annemizin önlenebilir bir sebepten canını yitirmemesi, hastalarımızın rahatlıkla sağlık hizmetlerine her noktada erişebilir olması, sağlık hizmetinin yeterli olması yanında kaliteli olması, sağlık çalışanlarımızın iyi Sağlık Bakanlığı sağlığın paydaşları ile de sık sık bir araya geliyor ve onların şikâyetlerini dinleyip fikirlerini alıyor. Medikal, ilaç-tıbbi cihaz, özel hastane gibi paydaş sektörlerle sürdürülen diyalogu yeterli buluyor musunuz? Genel yaklaşımınız nedir bu konuda? SAĞLIK ve İNSAN / OCAK 2014 Bakanlık olarak sağlık sektörünün bir saatin dişlileri gibi çalıştığını biliyoruz. Özeli, üniversitesi, devleti ile hastanelerimiz, aile ve toplum sağlığı merkezlerimiz, özel sağlık merkezlerimiz, ilaç ve malzeme tedarikçilerimiz, hatta inşaat ve onarımlarımızı yürüten firmalar bile ortak bir çalışmanın paydaşlarıyız. Birimizde yaşanan bir aksama tüm sektörü etkiliyor, birinde gerçekleşen bir güzellik, bir yenilik tüm sektörde bir hareket yaşatıyor. Son on yıllık dönemde paydaşlarımız bize zaman zaman bizimle az görüşebildikleri konusunda kırgınlıklarını iletseler de ben bunu bir evin içinde aile içi yapılan nazlara benzetiyorum biraz. Hepimiz aileden sevdiklerimizle daha sık görüşmek isteriz ve bunu ifade ederiz. Bakanlıkta başta Sayın Bakanımız olmak üzere, ben, müsteşar yardımcılarımız, kurum başkanlarımız, genel müdürlerimiz programlarımızın izin verdiği ölçüde sektörün görüşme taleplerine olumlu yanıt veriyoruz. Sektörün dâhil olduğu fuarlara katılıyor, kongrelere katılım ve destek veriyoruz. Bu organizasyonlarda da mümkün olduğu kadar sektör temsilcileri ve sektörü oluşturan kuruluşlarla birebir görüşmeye gayret ediyoruz. Biz de sektörle daha fazla diyalog içinde olmak isteriz ama tahmin edersiniz ki ülkemiz büyük ve nüfusu çok bir ülke ve biz de bu ülkede yaşayan insanlarımıza sağlı hizmetini sunanlar içinde görevi en büyük kısmı yönetiyoruz. Çoğu zaman maalesef günün saatleri yetersiz kalıyor. Bu da paydaşlarımıza onların talep ettikleri vakti ayıramamamıza sebep olabiliyor. Ama sağlık sektörü paydaşlarından, özelikle kendilerini temsil eden sivil toplum örgütleri yoluyla gelen görüşme taleplerinin hiç birisini şahsen geri çevirmiyorum, mümkün olan en kısa zamanda görüşmeye ve yeterli zamanı ayırmaya çalışıyorum. MART 2013 RÖPORTAJ Prof Dr. Rıdvan Ege Sizin eğitim gördüğünüz yıllarda tıp eğitimi nasıldı? Çok iyiydi. Darülfünundu o zaman üniversitenin adı, bütün hocalarımız Almandı. Türk hocaları birkaç taneydi, onların yardımcılarıydı. Süper bir eğitim yaptık yani çok sert adamlardı ama çok dürüst insanlardı. Şimdi tıp eğitimi nasıl size göre? Bana göre yine iyi. Ama eleman olmayan yerlerde, alet edevat olmayan yerlerde de üniversiteler açtık. Devletin sistemini eleştirmek bizim hakkımız değil tabi ama tıbbiye gibi, mühendislik gibi, hukuk gibi böyle toplumun tümünü ilgilendiren konularda seçkin hocalarla, seçkin yerlerde fakülteler açması bence daha uygun olur gibi geliyor. Son dönemlerde hekimlik ve para meseleleri çok ön planda... Sizin hayatınızda nasıldı ve sizce hekimle paranın ilişkisi nasıl olmalı? Efendim bütün dünyada hekimler ve hukukçular serbest meslek yaparak para kazanan insanlardır. Yani hastanelerden, şuradan buradan değil de serbest meslek olarak. Özel hastaneler vardır. Biz de özel hastane çok azdır, iyi ki öyledir. Çünkü biz fakir memleketiz. Ben hayatımda hastanın haline bakıp da para ver dediğimi hatırlamam, sen onu harçlık yap git derim. Ne olacak? 5 lira almakla, 10 lira almakla ben zengin mi olacağım? Ama insanlar şimdi çok hırslı. Benim şimdi bir tane evim var, bir dairem var işte üstünde de kızım oturuyor. Her şeyi buraya (Üniversiteye, Vakfa) vermişim ben buralara vermişim. Bakın Ankara’da bir Anadolu Lisesi vardır 1.100 kişilik, anaokulu vardır, ilkokul vardır ondan sonra başka illerde de yaptırdığımız okullar vardır. Ne kaybedeceğim yani? Bazen gelir sorarlar Hocam siz kim bilir kaç para- dır maaşınız diye. Ben daha buradan 10 kuruş almamışımdır, almam da. Çünkü almak için değil, ben vermek ve burayı canlandırmak için kurmuşum. Şimdi 13 katlı binayı bitirdim, gelecek sene açacağım. Aşağı yukarı 55 milyon lira sarf ettim, 30 milyon daha inşaata, 15 milyon da mefruşata gidecek. Uykularım kaçıyor nereden para bulacağım diye. İşte benim 3-5 kuruşum daha var ama yetmez. Kredi alırız şu bu... Yani bir işi almak için değil de, vermek için gireceksiniz, paylaşacaksınız. Aç mı kaldım ben? Bir tane kızım var, işte İngilizce dili edebiyatı profesörü, bir eşim var o da profesör doktordu. Ben 90 yaşındayım, eşim 88 yaşında, hayatımız gidiyor... Onun için tok olacaksın, hekim olan insanın mutlaka özverili olması lazım, paylaşımcı, sevecen olması, sevgisini ve himayesini belli etmesi lazım. Sizin zamanında doktor azdı, önünüzde de uzmanlar yoktu ve siz çok çalışıyordunuz. Şimdi de doktor eksiği var deniliyor Türkiye’de ve bu nedenle doktorlar ve özellikle asistanlar çok çalıştırıldıklarını söylüyorlar. Sizce durum nasıl? Biz gün aşırı nöbet tutardık ve neredeyse hiç uyumazdık. Oldukça fazla hasta gelirdi Cebeci’de veyahut da Gülhane’de, en merkezi yerdeydik. Hiç uyumazdık fakat ertesi gün de işe giderdik. Hekim olan fedakâr olacak, hep bana değil de hep bize diyecek. Yani toplumla paylaşacak. Evvela insani duyguları olanın hekim olması lazım, yani insani sevgileri, anlayışı olan… Bunu bilerek seçecek mesle- ğini. Hekimlik bence bir manevi feragattir, yani paylaşacaksınız. Ondan zevk almazsanız zaten yapmayın hekimliği. Sizin doktorluk yaptığınız yıllarda halkın hekimlere, doktorlara bakış açısı nasıldı ve şimdi nasıl? Bunu karşılaştırır mısınız? Efendim, gene halk hekime saygı duyuyor. Fakat bazı hekimler şimdi o saygıya layık olmuyor, yani hep para. Parayla bir şey olmaz. Ben kaç tane okul yaptırmışımdır. Yani Allah daha versin daha yaptıracağım. Eşim şu yandaki büyük binayı 2,5 milyona yaptırdı, bütün varlığını oraya verdi bu sene, hemşirelik okulu, yüksek hemşirelik okulu. Çünkü 4 kişinin omzunda gideceğiz, hiç bilmiyorlar insanlar. Bir de Aile Hekimliğini var, son dönemde gündemde olan. Bu çalışmayı nasıl buluyorsunuz? Efendim, çok iyi. O çünkü hastanın ayağına kadar da gidebilecek veya hasta kolaylıkla ona gelebilecek. Onun için o çok lazım, çok iyi. Kimler kurdu, kimler sürdürüyorsa hepsinden Allah razı olsun. Sürekli eleştirerek bir yer varılmaz. İyi işleri takdir etmek lazım ki onlar daha iyisini yapsınlar. SAĞLIK ve İNSAN / OCAK 2014 61 sağlıkta 2013 NİSAN 2013 RÖPORTAJ Sağlık Bakanı Dr. Mehmet Müezzinoğlu Çocukluğum, Ailem, Babam… Ailenin ilk çocuğuyum ben. Biraz da geç gelen bir çocuğum, 6-7 yıl sonra. Annenin, ailenin beklediği, uğraştığı bir evladım. Benden sonra 2 yaş küçüğüm bir erkek kardeşim var, bir de kız kardeşim var, o benden 10 yaş küçük, yani üç kardeşiz. Ben ufakken bakkal dükkânımız vardı, çiftçilik yapıyorduk. Buğday, mısır, bağ-bahçenin yanında esas gelir kaynağımız tütüncülüktü. Yani büyük oranda tütün eker, tütün işler ve tütünleri satarak geçinirdik; ana geçim kaynağımız tütündü, diğerleri yardımcı ürünlerdi. Bir de babam köyün müezzini idi. Bana da işte çocukluğumda küçük müezzin, küçük müezzin derlerdi, sonra da Müezzinoğlu… Tabii köyün minaresinde çok ezan okumuşumdur. Camide özellikle Ramazanlarda müezzinlik yapmışımdır. Çocukluğum tarla, okul ve bakkal dükkânı üçgeninde geçmiştir. Sağlıklı bir ailem vardı, sağlıklı bir çocukluk geçirdim. Dedemler, dayımlar, 62 SAĞLIK ve İNSAN / OCAK 2014 teyzemler, amcamlarla bir aradaydık. Zaman zaman düşünürüm, evlatlarımın da baba-evlat ilişkisi benim rahmetli babamla yaşadığım gibi geçmesini isterim. Onun bana hiçbir zaman güvensizliğini hissetmedim, her zaman arkamda durdu destek oldu, sahip çıktı ve ben de onlara layık olmaya çalıştım. Ana Vatan Özlemim, Türkiye’ye Gelme Kararlılığım… Ortaokul öğrencisiyim, yılsonu yaklaşıyor, üçüncü sınıftayım, muhtemelen Mayıs ayı. Kapıda zile bastım, bir pencereyi açtılar. Buyur dedi. Dedim, ben Türkiye’ye gitmek istiyorum. Pasaport dediler. Pasaport yok dedim. Öncelikle pasaport çıkartmanız lazım, dediler. O zaman anladım pasaportun ne olduğunu ama nerden çıkartıldığını bilmiyorum. Artı bu konuyu kimseyle de konuşmuyorum. Kendi duygu dünyamda bir niyetim var, bir de Türkiye’ye gideceğime göre Türkiye Başkonsolosluğuna gitmem lazım bakayım ne diyecekler diye düşündüm. Onlar pasaport çıkartman gerekir deyince, tabii bir de aileyle konuşmam lazım. Babamın Beni Şaşırtan Cevabı: “Oku da, İstersen Amerika’ya Git!” Biliyorum ki annem karşı çıkacak. Dolayısıyla önce işi stratejik götürmem lazım, tarlada yoncalarımız vardı, yonca çeviriyoruz. Bir ara dinlenirken tarlanın kıyısında babamı gördüm, baktım ki ortam müsait, “Baba okumak için Türkiye’ye gitmek istiyorum” dedim. Hiç beklemediğim, hiç de unutamadığım bir cevap verdi babam, “Oğlum oku da istersen Amerika’ya git” dedi. Yani o zaman Türkiye’ye bile nasıl gidileceğini bilmeyen bir çocuk için babanın “Oku da istersen Amerika’ya git!” demesi hem özgüvenimi çok besledi hem de hiç unutmayacağım bir hatıra oldu. Yani bana güvenen birileri vardı. Elhamdülillah çok iyi bir baba-evlat hukukumuz oldu babamla. Rabbim gani gani rahmet eylesin. Türkiye’de 40 Günlük Çok Zor Bir Süreç… İlk geldiğimde çok zor bir süreç oldu, yaklaşık 40 gün süresince. Türkiye’de bürokrasiyi, bürokrasinin çıkmazlarını algılayamadım. Ankara’ya geliyoruz, Kızılay’da Milli Eğitim Bakanlığı deniyor, Milli Eğitim Bakanlığına gidiyoruz. İçişleri Bakanlığı deniyor, İçişleri Bakanlığına gidiyoruz. Tabii elimizden mutlaka tutanlar var ama akrabamız, eşimiz-dostumuz falan yok. Bir dilekçe veriyoruz; git, haftaya gel diyorlar. Yaklaşık 40 gün veya 1 ay kadar sonra bir yerde işim oluyor, bir yerde olmuyor, nerede olduğunu, nerede olmadığını da algılayamıyorum. Çünkü o bakanlıktan bu bakanlığa koşturuyorum. Talim Terbiye diyorlar, Talim Terbiye’ye gidiyorum. İşte ne bileyim, İçişleri Bakanlığında şu şubeye gideceksin diyorlar, oraya dilekçe veriyoruz. Bol bol dilekçe yazmayı öğrendim. “Aslen Batı Trakyalı olup” diyerek başlıyor, cümle bu. 1 ay kadar sonra olmaz dediler. Adapazarı’nda da artık paramız azaldı, otelde kalamıyoruz. Adapazarı’ndaki imam hatibin temizlikçisinin gecekondu evi var. Bizde kalsın dedi. Evinde girişte bir sahanlık vardı ayakkabıların çıkarıldığı sahanlık, oraya hanımı yatak yapıyordu. İşte orada herhalde 1 hafta, 10 gün kaldım. Sonra dediler ki bir eczacı senatör var, senatöre bu çocuğu götürelim. Ondan sonra Adapazarı’nda eczacı senatör İsmail Beye gittik. Allah rahmet eylesin. Dedi ki Salı günü Ankara’ya gel, beni şurada bul, Kızılay’da falan. Neyse biz yine Salı günü geldik Ankara’ya, onu bulduk, o beni Dışişleri Bakanlığına götürdü. Dışişleri Bakanlığında önce rahmetli İhsan Sabri Çağlayangil’e gittik… Orada bir şeyler anlatıldı. Ondan sonra Batı Trakya veya Yunan Dairesinden birini çağırdı. Orada, biz bunu imam hatibe alamayız, ancak ortaokula alabiliriz dediler. Kapanan Kapılar… Açılan Kapılar… Yıkılan Hayallerim… Yeşeren Ümitlerim… Orada bana ortaokula alabiliriz denince, “benim için fark etmez, ben buraya okumaya geldim” dedim. Ama seni ortaokula almamız için de ilkokul diploması getirmen lazım dediler. Ben ilkokul diplomasını medreseye giderken oraya vermişim, üç sene okuduktan sonra da buraya tasdiknameyle gelmişim. 5-B Sınıfı ve Recep Tayyip Erdoğan İle Tanışma Tabii o yılın bir getirisi, 5-B sınıfında bugün Başbakanımız Recep Tayyip Erdoğan’la aynı sınıfta sınıf arkadaşlığı yapmak... Tevafuk oldu. Ondan sonraki süreçte gidip geldik, zaman zaman zorluklar oldu. Kıbrıs çıkartmasında orada yakalandık, yaz tatillerinde zaten gidiyoruz. Kıbrıs çıkartması sonrası gelip üniversite imtihanlarına yetişemedim. ODTÜ Matematiğin kayıtlarına gelemedim, kazandım kaydolamadım. Sonra işte bir Erzurum’a yabancı uyruklu statüsüyle kayıt olabiliyordum. Erzurum Atatürk Üniversitesi Ziraat Fakültesinde 1 yıl okudum. Sonra Tıbbiyeyi kazanınca Cerrahpaşa’ya geldim. Vatansızlığı İyi Bilirim! Bir taraftan da Haseki Hastanesinde haymatlos olarak dâhiliye ihtisasıma devam ettim. Batı Trakya’ya da vatandaşlık kolay vermiyorlar, oradaki nüfus azalmasın diye. Müracaatlarımıza Bakanlar Kurulundan ret kararı geliyor. Bir sene geçiyor bir daha müracaat ediyorum, yine ret geliyor. Sonradan tabi bir taraftan da ihtisasım bitiyor. Bu sefer ihtisasım bitmiş olmasına rağmen yine hekimlik yapma şansım yok. Bir ülkenin vatandaşı da değilim ki, hani Almanya’ya, İsviçre’ye bir yere gideyim. O şansım da yok. Dolayısıyla dünya vatandaşı olarak bir çıkış yolu, tek bir çıkış yolum var, ne yapıp yapıp Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olmak. Hayata Dair Vazgeçilmez Prensipler: Saygınlık… Samimiyet… Duyarlılık… Ben gerek mesleki hayatımda, gerek kendi özel yaşamımda, gerekse siyaset hayatımda bu üç kelimeyi ısrarla ve inatla söylerim. Çocuklarıma, yakın çevreme de... Ama bunu söylemekten ziyade kendi hayat felsefeme bunu koyarım, yani öncelikle ben kendime saygımı yitirmeyeyim. İki; karşı tarafa samimi olayım. Yapabileceğim azdır, çoktur, bazen hiçtir veya yapamayacaksındır. Bilirsin darılacaktır, bilirsin küsecektir karşındaki belki. Ama yani neticede yapamayacaksın. Niye? Çünkü ona göre doğru olan sana göre doğru değildir. O zaman, “Kusura bakma, bana göre doğru değil ve yapmayacağım” diyebilmek lazım. Yani topluma, çevrene duyarlı olmak lazım, bu üç kelimeyi ısrarla söyledim. “3 Öz” ve “3 M” Hayat Prensipleri… Benim böyle üçlü kelimelerim vardır özellikle gençlere. Diğer bir üçlü kelime dizim “öz” ile başlar. Bir insanın mutlaka öz değerleri olmalı, öz saygısı olmalı, özgüveni olmalı… Öz değer, öz saygı, özgüven… Diğer bir üçlüme, “3 M” derim; münazaracı olmak, müzakereci olmak, mücadeleci olmak. Bunu daha fazla Genel Başkanımızın şahsında şekillendiririm. Çünkü onu 14-15 yaşından beri tanırım ama o yaşlarda da iyi bir münazaracı, iyi bir müzakereci ve mücadeleciydi. Baktığınız zaman, bu üç kelime onu esasında başarıya götürmüştür. Bizim gençlerimize de, çocuklarımıza da bunları vermemiz lazım, yani bir çocuğa öz değerleri anlamında değerlerini vermeniz lazım. Öz saygısını şekillendirmek lazım. Özellikle anneler, babalar çocuklarının öz saygılarını çok zedeler. Ben onun için hep babamı örnek gösteririm. Bana, “Önce kendini mahcup etme, sonra bizleri” demişti. Çektiğim Sıkıntıları Seviyorum… Çektiğim sıkıntılar bana hep farklı bir bereket, farklı bir rahmet, farklı bir zenginlik olarak döndü. Dolayısıyla gençlere de şunu söylemek isterim; ne olur çocuklar, sıkıntıdan korkmayın, zorluktan korkmayın. Sıkıntılar ve zorluklar size çok farklı kapıları açacaktır. Kendinizi farklı zenginliklere ve farklı ufuklara taşıyın, yeter ki o sıkıntıları ben aşarım diyebilin, iradeniz olsun. Ben yaşadığım bu sıkıntıların hiçbirinden de şikâyetçi değilim. Allah’a şükürler olsun ki karşıma o zorluklar, o sıkıntılar çıkmış ve bunları aşabilmek bana nasip olmuş. SAĞLIK ve İNSAN / OCAK 2014 63 sağlıkta 2013 MAYIS 2013 RÖPORTAJ METE HÜSEMOĞLU AbbVie Türkiye Genel Müdürü Öncelikle bize kısaca kendinizden ve profesyonel geçmişinizden bahseder misiniz? Öğrenimimi Trakya Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde tamamladım ve kariyerime 1995 yılında Bilim İlaç’ta başladım. 1997 yılı itibarı ile Merck Sharp Dohme Türkiye’de (MSD) pazarlama ve satış alanında çeşitli roller üstlendim. Doğu Avrupa, Ortadoğu ve Afrika Bölgelerinde pazarlama alanında farklı uluslararası görevlerde bulundum. Baltık Ülkelerinden sorumlu Bölge Direktörlüğünden sonra, 2005 yılında MSD Türkiye Genel Müdürü, 2009 yılında EEMEA (Doğu Avrupa, Ortadoğu ve Afrika) Bölgesi’nden sorumlu Strateji ve İnovasyon Lideri, 2010 yılından itibaren ise Santa Farma Türkiye’de Başkan Yardımcılığı görevlerini üstlendim. 2 Ocak 2013 tarihinde New York Borsası açılış gongu ile birlikte yeni bir şirket olarak AbbVie’nin doğduğunu duyurdunuz… Bize kısaca AbbVie’yi anlatabilir misiniz? AbbVie, 125 yıllık köklü bir geçmişe sahip Abbott mirasından doğan, önde gelen bir biyoteknoloji şirketinin odak ve tutkusunu uzun ve yerleşik bir geçmişe dayanan lider bir ilaç şirketinin uzmanlığı ve tecrübesi ile birleştiren, ciddi ve karmaşık hastalıklara yönelik gelişmiş çözümler ve tedaviler geliştirmeye odaklanmış global bir biyofarma şirketidir.dir? AbbVie olarak en büyük önceliğimiz hastalarımız ve onların daha sağlıklı bir yaşam sürmelerine yardımcı olmaktır. AbbVie’nin misyonu ve iş temelleri yeni keşifler yapmak ve onları etkili ilaçlar halinde geliştirmek üzerine kuruldu. Bu amaçlar doğrultusunda odak noktamız; ciddi hastalıkları derinlemesine öğrenmek, dünya genelinde hastaların, sağlık otoritelerinin ve düzenleyicilerin güncel gereksinimlerini dikkatle değerlendirmek, hasta odaklı bir araştırma ve geliştirme yaklaşımıyla küresel çapta insanlığa fayda sağlayacak sağlık çözümleri üretmektir. Sağlık Bakanlığı Sağlık Bilgi Sistemleri Genel Müdürü DR. HAKKI ÖZTÜRK HAZİRAN 2013 RÖPORTAJ Hastane Randevu Merkezi Uygulamasına neden ihtiyaç duyuldu ve merkezi randevu uygulaması ne zaman başladı, bu konuda bizi bilgilendirir misiniz? Bilindiği üzere Bakanlığımız özellikle son yıllarda vatandaşlarımızın aldığı sağlık hizmetine hem erişim hem de sunulan hizmetin kalitesini artırmak üzere çok yönlü çalışmalar yapıyor. Bu çalışmaların önemli bir ayağında da bilgi sistemleri ve bilgi teknolojileri kullanılarak vatandaşlarımız lehine katma değer oluşturan projeler yer alıyor. Bu projelerin en önemlilerinden birisi de Hastane Randevu Merkezi Uygulaması. Sistem, vatandaşlarımızın sağlık hizmeti almak üzere hastaneye ihtiyaç 64 SAĞLIK ve İNSAN / OCAK 2014 Sağlık Bakanlığı Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu Tıbbı Cihaz Daire Başkanı AĞUSTOS 2013 RÖPORTAJ DR. İSMET KÖKSAL Sektörde deneyimli personel ve kalite ilişkisi konusunda neler söyleyebilirsiniz? Tıbbi cihaz denince akla ilk gelen meslek grubu, bir tıbbi cihazın AR-GE (Araştırma&Geliştirme), ÜRGE (Üretim & Geliştirme) aşamalarından başlayarak, satış, aplikasyon ve teknik servis aşamalarına kadar sorumlu olabilen biyomedikal mühendisleri gelmektedir. Bu alan Amerika ve Avrupa’da oldukça eski bir geçmişe sahip olmasına karşın, ülkemizde yeni yeni lisans mezunları verilmektedir. AR-GE, ÜR-GE çalışmaları ağırlıklı olarak elektrik-elektronik mühendisleri ve makine mühendisleri tarafından yürütülmektedir. Satış, aplikasyon ve teknik servis alanlarında ise mühendis görevlendiren firma sayısı oldukça düşüktür. Şu bir gerçektir ki; tıbbi cihaz kullanıcıları ağırlıklı olarak sağlık profesyonelleridir. Bu doğrultuda cihazın çalışma mekanizmalarının kullanıcılara aktarımı için ortak bir dil oluşturmak, cihazın etkililiğini ve verimliliğini sağlamak açısından büyük önem taşır. Tıbbi Cihaz alanında yaşanan ‘gruplama/sınıflandırma konusu’ hakkında bizi bilgilendir misiniz? Avrupa Birliği Üye Ülkelerin de kendi içinde en çok sıkıntıya düştüğü konulardan biri olan Sınır Ürünler (Borderline) konusu kurumumuz sorumlukları arasında yer almaktadır. Sınır ürünler temelde bir ürünün tıbbi cihaz, ilaç veya kozmetik olup olmadığı ile ilgilenmektedir. Bir ürünün tibbi cihaz, ilaç veya kozmetik olup olmadığına karar verirken Gümrük Birliği Anlaşması gereği Avrupa Birliği’nde alınan kararlar ile uyumlu hareket etmek durumundayız. Her ne kadar kendi kararlarımızı alabilme esnekliğimiz de olsa, üye ülkelerdeki mevcut durumu ve yerel piyasamızı da göz önünde bulundurarak, ticarete engel teşkil etmeyecek kararlar almaya özen göstermekteyiz. 93/42/EEC Tıbbi Cihaz Yönetmeliği’nde, tıbbi cihazlar risk seviyelerine göre 4 gruba ayrılmıştır. Ancak bu risk grupları Avrupa Birliği üye ülkeler içinde de farklılık göstermektedir. duyduklarında, hastanede bekleme sürelerini azaltmak amacıyla merkezi olarak yapılandırıldı. Vatandaşların evlerinde, ellerinin altında bulunan bir telefondan 182 numaralı telefonu aramak suretiyle, kendilerine yakın olan veya arzu ettikleri bir hastaneden, yine o hastanede çalışan daha önce hizmet aldıkları veya kimliğini bildikleri hekimleri seçmek suretiyle randevu alabildikleri bir sistem. Hastane Randevu Merkezi vatandaşlarımıza hem hastaneye ulaşımda hem de hekimini ve hastanesini tercih ederek zamanında ve beklemeden sağlık hizmeti almalarını kolaylaştıracak bir sistem olarak tasarlandı. Bu projenin 2009 yılı sonunda ön çalışmaları yapılarak Şubat 2010’da Erzurum ve Kayseri illerinde pilot uygulanmasına başlandı. En son 26 Mart 2012 tarihinde İstanbul ilinin de sisteme dâhil edilmesiyle 81 ilimizde yaygın olarak tüm Sağlık Bakanlığına bağlı hastanelerde uygulanan bir sistem haline getirildi. Peki, bu sistemde hangi yollardan randevu alınabiliyor? İlk olarak, vatandaşlarımız 182 numaralı telefon hattını arayarak randevu alabiliyorlar. T.C. kimlik numaralarını yanlarında bulundurdukları takdirde sisteme çok daha hızlı kaydolup çok kısa zamanda randevu işlemlerini gerçekleştirebilirler. İkincisi, bilgisayar ve internet kullanıcılarının çok yaygınlaştığı bu dönemde vatandaşlarımız için bir de web ortamından randevu almayı sağlayacak bir uygulama geliştirdik. Vatandaşlarımız www.mhrs.gov.tr ve www. hastanerandevu.gov.tr adreslerine girdiklerinde web adresimize ulaşmış olacaklar. Burada öncelikle kayıtlarını yaptırarak Hastane Randevu Merkezi kullanıcısı olmaları gerekiyor. Kullanıcı kaydı ve şifre oluşturduktan sonra istedikleri hekimi ve istedikleri hastaneyi seçerek bir kayıt oluşturuyorlar. Randevu tarihlerini zaten sistemden de görmüş oluyorlar. Randevu tarihinde hastaneye müracaat etmek suretiyle muayenelerini olabilirler. Yine internetten randevu aldıktan sonra randevuyla ilgili bir sorunla karşılaşmaları durumunda 182 numaralı hattı aramak suretiyle destek almaya devam edebilirler. Yani webden alınan randevular 182 numaralı hatla birleştirilerek işlem tesis edilebilmektedir. Üçüncü olarak da Hastane Randevu Merkezi Mobil Uygulamasını Ocak 2013’de başlattık. Akıllı cep telefonu olan vatandaşlarımız internet üzerinden bizim hazırladığımız uygulamaları ücretsiz indirerek çok daha pratik olarak hemen randevularını gerçekleştirebilirler. SAĞLIK ve İNSAN / OCAK 2014 65 sağlıkta 2013 Ak Parti Adana Milletvekili TBMM Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu Başkanı 2013 RÖPORTAJ PROF. DR. NECDET ÜNÜVAR Siz okurken o günkü sağlık sistemi nasıldı, Erzurum’da, Türkiye’de sağlıkla ilgili neler konuşulurdu? Gelecekle ilgili neler düşünürdünüz? Şunu söyleyeyim, o sistemle ilgili çok böyle ileride şu olsa da bunu yapsak dediğimiz bir şey olmazdı. Ben kendi ailemin durumunu biliyordum, ben doktor olayım, insanlara faydalı olayım, kazandığım parayla da anneme-babama yardım edeyim diye düşünüyordum. Tabii o zaman birçok arkadaşımız bir an evvel doktor olalım, arabamız, evimiz olsun gibi şeyler konuşurdu. Biz arkadaş gruplarımızda hiç böyle ev, araba sohbeti yapmazdık. Açıkçası sağlık sistemiyle ilgili eleştirdiğimiz yönler de vardı. Türkiye’nin özellikle ilaçta dışarıya bağımlı olduğunu görüyorduk. Alet-edevatta dışarıya bağımlı olduğunu görüyor66 EYLÜL SAĞLIK ve İNSAN / OCAK 2014 duk. Yurt dışındaki sağlık sistemlerinin Türkiye’nin çok daha ilerisinde olduğunu görüyorduk, düşünüyorduk. Türkiye’de o zamanlar doktora erişebilen insan şanslıydı tabii. Doktorun uygun teşhis, uygun tedavi yapmasını bırakın, bir kişi doktora gelebilmişse, yani doktorun muayene odasına veya muayenehanesine gelebilmişse, ulaşabilmişse, o ciddi bir şanstı. Yine, çok yoğun kalabalıkların olduğunu hatırlıyorum. Özellikle üniversite hastanelerine insanların ulaşabilmesinin iyice zor olduğu bir dönemdi. Biz mesela o zaman, maliyet-etkinlik analizi falan bilmezdik. İletişim diye bir şeyin varlığını da çok fazla hesaba katmazdık. İletişim şuydu: doktor otur dediği zaman otur, kalk dediği zaman kalk. Sonuçta vatandaşın zaten o doktorun muayene odası- na ulaşabilmesi, doktorun karşısına geçebilmesi şans olduğu için hasta da her denilen şeyi yapmak zorundaydı. Koruyucu hekimlik, o zaman sadece aşıdan ibaretti, aşılamadan ibaretti. Ondandır ki 1984’tü zannediyorum, rahmetli Özal döneminde, Zeki-Metin’in de aşı kampanyasının tanıtım filmlerinde rol aldığı aşı kampanyası yapılmıştı ve bu gerçekten o dönemdeki yapılan en önemli koruyucu hekimlik faaliyetlerinden birisiydi. Aşılama dışında bir koruyucu hekimlik hatırlamıyorum. Tabii o zamandan bugüne baktığınız zaman bugün esasında koruyucu hekimlik kavramının çok daha farklılaştığını, çok daha farklı hastalıkların devreye girdiğini, obezitenin, hareketsizliğin, konforun yol açtığı birtakım rahatsızlıkların daha ön planda olduğunu görüyoruz. Sağlıkta Dönüşüm Programı’nı da konuşalım Hocam. Bu kapsamda birçok hizmet başlatıldı, yapıldı ve yapılmaya devam ediyor. Siz bu projenin en başındaki insanlardan birisiydiniz, bu süreçle ilgili aklınızda neler var? Nasıl başladı, nasıl bir çalışma temposu içinde oldunuz? 2002’de Recep Akdağ Bey milletvekili adayı olduktan sonra, biz birlikte işte sağlıkla ilgili neler yapılabilir diye eski bilgilerimizi harmanladık, yani ne olmalı, nasıl olmalı, şu anda da ne var şeklinde düşündük. Bizim açımızdan da kendimizi çok fazla tarttığımız, Türkiye’de sağlık sistemini yeniden keşfettiğimiz bir dönem oldu. Öteden beri birtakım eleştirdiğimiz hususlar da vardı, yani işte insanların daha verimli çalışması, insanların sağlığa daha rahat erişimi, daha kolay erişimi, daha kaliteli bir sağlık hizmeti çabasıyla biz böyle bir çalışmaya başladık Sayın Akdağ’ın adaylık sürecinde. 2 aylık, 2,5 aylık bir çalışmanın neticesinde kapsamlı bir sağlık politika önerisi çıktı ortaya. Sağlıkta yapılması gereken, birinci basamakta, ikinci basamakta, acil sağlık hizmetlerinde, koruyucu sağlık hizmetlerinde, vatandaşın sağlık hizmetine erişiminde, sağlık hizmetini veren insanların ücretlendirilmesinde, onların hak ettiği ücreti almasında filan, birçok şeyi çok detaylı olarak çalıştık ve bir öneri paketi oldu. Daha sonra da Allah nasip etti Sayın Akdağ Sağlık Bakanı oldu, sonra ben Müsteşar oldum ve beraberce çalışmaya başladık. Tabi sağlıkta dönüşüm, esasında sağlık hizmetinin erişimini, ulaşımını kolaylaştıran, sağlık hizmetini veren insanların da hak ettiğini alan, Türkiye’yi sağlıkta en azından hak ettiği noktaya eriştirebilecek bir program oldu gerçekten. Ben 5 yıl Müsteşarlık yaptım, o Müsteşarlık yaptığım dönemde çok önemli şeyler oldu. Sayın Başbakanımızın çok ciddi katkısı oldu, Sayın Başbakanımızın sağlıkta dönüşüme bu kadar desteği olmasıydı asla böyle bir başarı gelmezdi. Çünkü geçmiş hükümetlerin başbakanlarının sağlıkla ilişkisi sadece kendileri hastalandığı zaman veya bir hastane ziyareti esnasında gündeme gelen, bir de 14 Mart’larda mesaj niteliğinde olan bir şeydi. Sayın Tayyip Erdoğan ise gerçekten sağlık hizmetlerinin her zaman öncelikli hizmet olduğunu her fırsatta vurguladı ve hep destek verdi. Bizler de o desteğe layık olmaya çalıştık, yani insanlar bize güvenmiş, bize destek veriyorsa, bizim de bu desteğin karşılığını fazlasıyla vermemiz lazım, vatandaşın sağlık hizmetlerini istenilen noktaya getirmemiz lazım diye çalıştık. Benim hayatımda en fazla çalıştığım dönem Müsteşarlık dönemidir. Her gün sabah 9’a çeyrek kala evden çıkardım, gece saat 1-2 civarında evime giderdim. İlk 1 yıl da sabah 8’de geliyorduk, gece de saat 2 civarında filan gidiyorduk. O dönem gerçekten çok yoğun çalıştığımız bir dönemdi. Geriye baktığımız zaman, o çalıştığım hiçbir şeyden hiç pişmanlığım olmadı. Çalıştık, gayret ettik, ama hamd olsun belli bir noktaya geldi sağlık. Allah tabi çalışanın da yüzüne bakıyor gerçekten, o yoğun mesailerin, çoluğu çocuğu ihmal etmenin olumlu sonuçlarını da fazlasıyla görüyoruz. Ben, emin olun, bir defa küçük kızımın kaçıncı sınıfta okuduğunu bilemedim. Sizin önemli farklı yanlarınızdan birisi de iletişime, bilişime teknolojik anlamda da, cihaz kullanımı anlamında da önem vermeniz. Bir de sosyal medyayı en iyi takip eden milletvekillerinden, komisyon başkanlarından ya da bürokratlarından birisiniz. Bununla ilgili olarak bize iletişimin, bilişimin sizin için neden bu denli önemli olduğunu anlatır mısınız? İletişim tabi hayatın esaslarından birisi. Hiç iletişimin tarifini yapamayacak insanlar bile esasında iletişimin bir parçası. Yani annenin çocuklarıyla, babanın eşiyle, komşunun komşuyla kurduğu ilişkinin adı iletişimdir. Bu en basit, yani sözlü iletişim. İletişim günümüz şartlarında çok çeşitlilik arz eden bir konumda. Yeryüzündeki ilk iletişim sözlü iletişimdir, insanların sözle, kelimelerle karşısındakine, yanındakine meramını anlatması, daha sonra yazılı iletişim devreye girdi. Daha sonra uzaktan iletişim, uzaktan iletişimde de telefon, sonra radyo, ondan sonra televizyon, sonra görüntülü iletişim devreye girdi. Ondan sonra bu iletişim kaynaklarının daha da çeşitlendiğini gördük. Yazılı iletişimin uzaktakine ve elektronik sistemi kullanarak iletildiğini gördük. Tabi cep telefonlarının çıkması, daha sonra bu telefonların akıllı hale gelmesi, yani insan aklının kullandığı birtakım fonksiyonları kullanır hale gelmesi iletişim imkânlarını iyice arttırdı. Bütün bunlar tabi o çeşitlenmelerin sonucunda sosyal medya dediğimiz, geleneksel medyanın yazıyla veya görüntüyle ilettiği birtakım bilgilerin, kişilerin bizzat herhangi bir editoryal kontrol olmaksızın, denetime tabi olmadan ilişki kurması haline dönüştü. Tabi bizim yaptığımız işin bir parçası da iletişimdir. Özellikle siyasetçinin iletişimi iki açıdan son derece önemli. Bir; toplumu dinlemek, toplumun ne düşündüğünü ve toplumun kendisine önerdiği, teklif ettiği, eleştirdiği, katkıda bulunduğu şeyleri duymak açısından; bir de kişinin yaptığı veya yapmayı arzuladığı, yapmayı düşündüğü şeyi muhataplarına iletmesi açısından... Ben de âcizane o iletişimin bu imkânlarından azami ölçüde istifade etmeye çalışıyorum. Yani elimizde pek çok fonksiyonunu kullanmadığımız cep telefonları var. Birçok insanın ya bu telefonun şu özelliği ne işe yarıyor filan diye sorduğunu görmüşüzdür. Ben bu soruyu en az sorarak, yani elimdeki cihazı en fonksiyonel şekilde nasıl kullanabilirim diye buna mesai sarf ediyorum. Birçok kişinin bazı şeyleri iş olsun diye yaptığını da görüyorum ama ben bunları iş olsun diye yapmıyorum, iş gibi görüyorum, yaptığım işin bir parçası olarak… İletişimi etkileşimle beraber yapmaya çalışıyorum. Yani hem etkilemek amaçlı, hem etkilenmek amaçlı kullanıyorum. Bunu kullanmanın çok gerekli olduğunu da düşünüyorum. Çünkü yaptığımız işin bir parçası hakikaten iletişim, o iletişim imkânlarını azami ölçüde kullanmamız gerekiyor. Ben de hep bu çaba içerisindeyim, bu çaba içerisinde oldum. SAĞLIK ve İNSAN / OCAK 2014 67 gezelimgörelim Tuna’nın Göz Bebeği BUDAPEŞTE Kendine özgü mimarisi, atmosferi, coğrafi konumu, tarihî eserleri ve diğer çekiciliklerini düşününce Budapeşte için Avrupa’nın en güzel şehirlerinden biridir denebilir. Şehir Tuna’nın batı (sağ) yakasında Buda (Budin) ve doğu (sol) yakasında Peşte şeklinde iki bölüme ayrılmış. Tuna’nın batı kıyısında Buda kalesinin çevresindeki görece engebeli bölgede tarihî semtler uzanıyor; şehrin iş hayatının merkezi ve kalabalık semtleri ise Tuna’nın doğusundaki ovaya açılan düzlükte yer alıyor. Buda yakası, Peşte yakası, Margit Adası ve Tuna Nehri’nin kıyıları; amacı gezmek, görmek, öğrenmek ve dinlenmek olanlara farklı imkânlar sunuyor. Tarihi kiliseler, sinagoglar, 68 SAĞLIK ve İNSAN / OCAK 2014 caddeler; sanata kucak açan müzeler, dinlendirici bir tatilin garantisi olan kaplıcalar ve hamamlar ile Tuna Nehri’nin büyüleyici manzarası; Budapeşte’nin çekiciliğini arttırıyor. lert Tepesi’nin yamacında yer alan Gellert Hamamları bunlar arasında en önemlisidir. Ayrıca Gellert Tepesi şehrin en güzel manzaralarından birini sunuyor. Budapeşte’de gezinize nehrin batı yakası olan Buda’dan başlayabilir; buradan doğuya yönelebilirsiniz. Uzun süre güneş alan konumu dolayısıyla yaz mevsiminde sıcaklardan bunalabilirsiniz; bu nedenle ilkbahar ve sonbaharda gezmek çok daha keyifli olabilir. Ayrıca doğal su kaynakları şehrin etrafında pek çok mağara oluşturmuş. 200’e yakın mağaranın bulunduğu şehirde en çok dikkat çekenler; Kale Mağarası, Şapel Mağarası, Palvogly Mağarası ve Szemlohegy Mağarası... Şehrin kaplıcaları ve termal hamamları oldukça fazla ziyaretçi çekmekte. Tarihi Türk hamamları ve termal kaplıcalar şehrin zengin doğal su kaynaklarından yararlanılarak inşa edilmi. Buda tarafında yer alan Gel- Budapeşte’yi ziyaret edenlerin uğramadan geçmediği UNESCO Dünya Mirasları Listesinde yer alan Kale Tepesi şehirdeki en önemli noktalardan biridir. Moğol saldırısı sonunda yapılmış kalenin etrafı 15. Yüzyıldan sonra yerleşime açılmış ve bölge genişlemiştir. Yine UNESCO Dünya Mirasları Listesinde yer alan Balıkçılar Burcu veya Balıkçılar Tabyası olarak adlandırılan kale de ziyaretçilere şehrin en güzel manzaralarından birini sunuyor. Bazilikası’dır. 1905 yılında takdis edilmiş kilise 9 tonluk ülkenin en büyük çanına ev sahipliği yapmaktadır. Çan kulelerinden şehrin eşsiz bir manzarası görmek mümkün. Tam bir Ortaçağ Kenti olan Budapeşte dini yapılarıyla da oldukça etkileyici. Margaret Adası’nda St. Michael Kilisesi, Fransisken ve Dominik Kiliseleri’nin kalıntıları dışında bir de manastır yer alır. Şehirde bir diğer etkileyici yapı ise St. Stephen 13. Yüzyılda inşa edilmiş Matthias Kilisesi ve cenaze namazına Kanuni Sultan Süleyman’ın da katıldığı Bektaşi dervişi Gül Baba’nın Türbesi de şehirdeki etkileyici noktalardandır. Şehrin en önemli merkezi olan And- rassy Caddesi de mutlaka görülmesi gereken yerlerden biri. Pek çok müze, Rönesans Sarayı ve renkli meydanlarıyla şehrin en etkileyici yerlerinden olan Andrassy Caddesi alışveriş için de ideal noktalardan biri. Tuna Nehri’nde yapılan tekne turlarıyla şehrin eşsiz manzarasını izlemek ve tarihi noktaları görmek de Budapeşte’de ziyaretçiler tarafından en çok tercih edilen aktivitelerden biridir. SAĞLIK ve İNSAN / OCAK 2014 69 kampus TRAKYA ÜNİVERSİTESİ “Geleceğe Köprü” Trakya Üniversitesi, 1982 yılında 41 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile kurulmuştur. Günümüzde 12 fakülte, 4 enstitü, 6 yüksekokul, 1 konservatuvar, 10 meslek yüksekokulu ve 2 anaokulu ile faaliyetlerine devam etmektedir. Sunduğu eğitim-öğretim kalitesi açısından kendisini aşmayı başaran, bölge ve ülke sorunlarına yönelik çeşitli misyonlar üstlenerek bilimsel etkinliklerde bulunan ve bu arada uluslararası, özellikle Balkan ülkeleri ile ilişkilerini geliştiren Trakya Üniversitesi, eksiklerini tamamlama ve diğer alanlarda büyüme yolunda ciddi adımlar atmaktadır. Fakülteler • Diş Hekimliği Fakültesi • Eczacılık Fakültesi • Edebiyat Fakültesi • Eğitim Fakültesi • Fen Fakültesi 70 SAĞLIK ve İNSAN / OCAK 2014 • Güzel Sanatlar Fakültesi • İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi • İlahiyat Fakültesi • Mimarlık Fakültesi • Mühendislik Fakültesi • Sağlık Bilimleri Fakültesi • Tıp Fakültesi Enstitüler • Balkan Araştırma Enstitüsü • Fen Bilimleri Enstitüsü • Sağlık Bilimleri Enstitüsü • Sosyal Bilimler Enstitüsü Yüksekokullar • Keşan Hakkı Yörük Sağlık Yüksekokulu • Keşan Yusuf Çapraz Uygulamalı Bilimler Yüksekokulu • Kırkpınar Beden Eğitimi ve Spor Yüksekokulu • Uygulamalı Bilimler Yüksekokulu • Uzunköprü Uygulamalı Bilimler Yüksekokulu • Yabancı Diller Yüksekokulu Meslek Yüksekokulları • Arda Meslek Yüksekokulu • Edirne Sosyal Bilimler Meslek Yüksekokulu • Edirne Teknik Bilimler Meslek Yüksekokulu • Havsa Meslek Yüksekokulu • İpsala Meslek Yüksekokulu • Keşan Meslek Yüksekokulu • Sağlık Hizmetleri Meslek Yüksekokulu • Şehit Ressam Hasan Rıza Güzel Sanatlar Meslek Yüksekokulu • Tunca Meslek Yüksekokulu • Uzunköprü Meslek Yüksekokulu Uygulama ve Araştırma Merkezleri • Atatürk İlkeleri ve İnkilap Tarihi Araştırma ve Uygulama Merkezi • Bilgisayar Uygulama ve Araştırma Merkezi • Bitki Islahı Uygulama ve Araştırma Merkezi • Çevre Sorunları Uygulama ve Araştırma Merkezi • Dil Eğitimi Ve Öğretimi Araştırma ve Uygulama Merkezi • Kadın Sorunları Araştırma ve Uygulama Merkezi • Kanser Kayıt Araştırma ve Uygulama Merkezi • Sağlık Araştırma ve Uygulama Merkezi (Eğitim Uygulama ve Araştırma Hastanesi) • Su Ürünleri Araştırma ve Uygulama Merkezi • Sürekli Eğitim Merkezi • Trakya Araştırma Merkezi • Uluslararası Fizik ve Uygulamalı kapalı alan üzerine kurulu ana binası yanı sıra, Onkoloji ve Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Birimlerine ait ek üniteleri ile birlikte Trakya Bölgesi ve Balkanların en büyük hastanesi konumundadır. • Zihinsel ve Hareket Özürlü Çocuk- 2006 yılında ISO 9001; 2000 ve 2009 yılında ISO 9001:2008 sertifikalarını alarak, bu sertifikaları alan ilk hastanelerden biri olmuştur. • Balkan 1100 yataklı hastane; donanımlı yetişkin, çocuk ve yeni doğan yoğun bakımlarına sahiptir. Matematik Araştırma Merkezi lar İçin Eğitim ve Uygulama Merkezi Uygulama ve Araştırma Merkezi Müdürlüğü • Edirne Uygulama ve Araştırma Merkezi Müdürlüğü • Trakya Üniversitesi Uzaktan Eğitim Araştırma ve Uygulama Merkezi Müdürlüğü • Kırkpınar ve Değerleri Araştırma ve Uygulama Merkezi Müdürlüğü • Organ Nakli Uygulama ve Araştırma Merkezi Müdürlüğü • Girişimcilik Uygulama ve Araştırma Merkezi Müdürlüğü • Teknoloji Araştırma Geliştirme ve Uygulama Merkezi Müdürlüğü • Sınav Uygulama ve Araştırma Merkezi Müdürlüğü Nitelikli Sağlık Hizmeti İle Bütünleşen Kaliteli Eğitim Trakya Üniversitesi Sağlık Araştırma ve Uygulama Merkezi; 120.000 m2 Hastaneye Tıp Fakültesi özelliği veren beyin gücünün; 93 profesör, 57 doçent, 44 yardımcı doçent, 8 uzman, 286 araştırma görevlisi, 5 öğretim görevlisi doktordan oluştuğu hastane, hizmet ve eğitimin bütünleşmesinin güzel bir örneğini oluşturmaktadır. Sağlık hizmetinde nicelikten çok nitelik önemsenmekte olup, çağın koşullarına uygun hizmet verilerek bu anlamda donanımlı sağlık personeli yetişmesine de imkân tanınmaktadır. Sağlık Araştırma ve Uygulama Merkezi sadece Tıp Fakültesi öğrencileri için değil Üniversitenin sağlık alanı ile ilgili diğer tüm fakültelerinin öğrencileri için de büyük bir uygulama alanı durumundadır. Her yıl yaklaşık 30.000 hasta yatarak, 400.000 hasta ayaktan tedavi hizmeti almakta, 15.000 civarında ameliyat yapılmakta ve 12.000.000 düzeyinde laboratuvar incelemesi yapılmakta- dır. Ek olarak yaklaşık 40.000 hasta da acil servis hizmeti almaktadır. Gerek laboratuvar ve gerekse görüntüleme birimleri son derece donanımlı olup, teknolojik gelişmelerin gerektirdiği üst düzey imkânlara sahiptir. Radyoloji biriminde yapılmakta olan tanısal işlemlere son yıllarda endovasküler girişimlerde eklenerek tanı ve tedavi anlamında önemli adımlar atılmıştır. Nükleer Tıp Bölümünde rutin işlemlerle birlikte PET hizmetinin sunulmasıyla hem bölge hem de Balkanlar için ciddi bir ihtiyaca cevap verilmiştir. Yine son yıllarda genetik analizlerin yapılmaya başlanmış olması ile laboratuvar hizmetleri daha da güç kazanmıştır. Dâhili kliniklerde sunulan hizmet çeşitliliği ile gerek sağlık sunumu gerekse eğitim ihtiyaçlarının tümüne cevap verebilir durumdadır. Çocuk hastalara hizmet verilen departmanlarda tüm yan dallarda alanlarında uzman olan öğretim üyeleri görev almaktadır. Dâhili Klinikler; son derece tecrübeli ve tüm bilimsel gelişmeleri yakından takip eden güçlü öğretim üyesi kadrosu ile “Tıp Fakültesi” olmaya yaraşır niteliktedir. Tüm birimlerde tedavi hizmeti yanı sıra tanısal yardımcı araçlar da kullanılmakta olup; endoskopi, bronkoskopi, anjiografi, polisomnografi, elektromiyonörogSAĞLIK ve İNSAN / OCAK 2014 71 rafi ve kineziyeloji laboratuvarlarında klinik süreçlere katkı verilmektedir. Kardiyoloji kliniğinde tüm bölgenin ihtiyaçlarına cevap verilecek nitelikte yoğun bir hizmet sunulmakta olup, tanısal ve tedavi edici tüm girişimler yapılabilmektedir. Ayrı bir ünite şeklinde olan Onkoloji biriminde yatarak ve ayaktan hasta tedavileri yürütülmektedir. Robotik Kemoterapi Hazırlama Ünitesinin hizmete açılmasıyla çok daha titizlikte tedaviler hazırlanmaktadır. Onkolojik hastaların motivasyonlarını da yükseltecek şekilde yapılan fiziki düzenlemeler ile Türkiye’de örnek oluşturacak nitelikte bir birim kurulmuştur. Aynı şekilde Psikiyatri Kliniği de ayrı bir ünite şeklinde kurulmuş ve bu hastaların tüm ihtiyaçlarını giderecek şekilde mekânsal düzenlemeler yapılmıştır. Aynı binada kurulan AMATEM ile Türkiye’deki birkaç merkezden biri haline gelinmiştir. Bölgenin en büyük yataklı Rehabilitasyon Merkezinde üst düzey bir rehabilitasyon hizmeti ekip yaklaşımı ile sunulmaktadır. Cerrahi Kliniklerde çocuk ve yetişkin hastalara tanı ve tedavileri ciddi beceri gerektiren yoğun bir hizmet sunumu gerçekleştirilmektedir. Bölgede en zor ve karmaşık vakaların cerrahisinin Trakya Üniversitesi’nde yapılıyor olması hem gurur kaynağı, hem de aynı oranda ciddi sorumluluk yükleyen bir durumdur. Yurt içi ve yurt dışı hizmet içi eğitimler ile çağın gereklerini yakından takip eden cerrah kadrosu son yıllarda laparoskopik girişimlerde de sayılı merkezlerden biri olma yolunu açmıştır. Yakın dönemde hizmet vermeye başlayan Tüp Bebek Merkezi bölgedeki birçok aileye umut ışığı yakarak Tıp Fakültesinde yeni bir heyecan oluşturmuştur. 3 yıldan bu yana hizmet vermekte olan bölgenin tek Organ Nakli Merkezinde Cerrahi ve Nefroloji klinikleriyle işbirliği içerisinde başarılı sonuçlar elde edilmektedir. Her geçen gün sağlık hizmeti ve sağlık eğitiminde çok daha ileriye gitmek üzere yol alan Trakya Üniversitesi dinamik kadrosu ile bölgenin adını gururla temsil etmektedir. 72 SAĞLIK ve İNSAN / OCAK 2014 Sağlık Müzesi Müze, Sultan II. Bayezid Külliyesi içindeki darüşşifa ve tıp medresesi bölümlerinde yer almaktadır. Külliye ise Fatih Sultan Mehmet’in oğlu ve 8. Osmanlı Padişahı Sultan II. Bayezid tarafından yaptırılmıştır. Sultan II. Bayezid’in İkinci seferi Hümayun’a (Boğdan Seferi) çıkmadan önce 23 Mayıs 1484 yılında temelini attığı, yapılar topluluğu 4 yıl kadar kısa bir süre içinde bitirilerek hizmete açılmıştır. Sefer dönüşü Kili ve Akkerman fetihlerinden elde edilen ganimetler bu külliyenin imarı ve geliştirilmesi için kullanılmıştır. Külliyenin Mimar Hayrettin tarafından yapıldığına dair yaygın bir görüş vardır. Bazı kaynaklar ise mimar olarak Mimar Yakup Şah Bin Sultan Şah ismini belirtmektedir. Yüzyıllar boyunca bu külliyede tıp öğrencileri yetiştirilmiş, şifahanesinde hastalara şifa dağıtılmış ve imarethanesinde fakir fukara doyurulmuştur. Mumhanesinde mumlar dökülmüş ve tabhanelerinde ise misafirler ağırlanmıştır. Külliyenin içinde yer alan cami Osmanlı mimarisinin klasik dönem mimarlığına giden yolda bazı uygulamaları ile öncü olmuş ve İslam âleminin en saf ve yalın anlatımlı camilerinden biri olarak kabul görmüştür. Darüşşifa kısmı ise dönemin en önemli sağlık merkezlerinden biridir. Kuruluşunda her türlü hastaya hizmet vermiştir. Kuruluş vakfiyesinde hastanenin personel kadrosunda 2 cerrah ve 2 göz doktorundan da söz edilmektedir. Demek ki 1500’lü yıllarda bu mekânlarda göz hastalıklarına dahi bakılmaktaydı. Daha sonraki yıllarda şifahane, akıl ve ruh hastalarına yönelik hizmet vermeye başlamış ve hastalar, dönemin tıp bilgi ve ilaçlarının yanı sıra, su sesi, musiki, güzel kokular ve çeşitli meşguliyetlerle tedavi edilmişlerdir. Uzun yıllar boyunca hastalara şifa dağıtan bu şifahane, 1850’li yıllardan sonra, sadece ruh hastalarının tecrit edildiği bakımsız bir kurum haline gelmiştir. Bina bir yandan bakımsızlıktan, diğer yandan yatağı dolan Tunca Nehri’nin taşkınları sonucu büyük zararlar görmüştür. 1875 yılında Edirne’yi ziyaret eden Mehmed Esad Safvet Paşa, külliyeye de uğramış ve buradaki içler acısı durumu görüp, sadrazama rapor etmiştir. Hemen ardından patlayan 187778 Osmanlı Rus Savaşı esnasında Edirne işgal edilince, buradaki hastalar İstanbul’a gönderilmiştir. Bunun üzerine İstanbul’dan Edirne Valiliği’ne bir emir gönderilerek, İstanbul’da bu tür hastalar için yer kalmadığı belirtilmiş ve şifahanenin onarılarak tekrar kullanıma açılması istenmiştir. Darüşşifa, 1896 yılında onarım görmüş ve ruh hastalarının tecrit ve tedavilerinde bir süre daha kullanılmıştır. 1910 yılında Alman mimar Cornalius tarafından bir onarımı daha gerçekleştirilmiştir. Hastanenin 1916’ya kadar açık olduğu bilinmektedir. Külliyenin, camii hariç diğer bölümleri Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından 1984 yılında Trakya Üniversitesi’ne devredilmiştir. Bir süre Trakya Üniversitesi Edirne Meslek Yüksekokulu’nun Restorasyon ve Duvar Süsleme Bölümleri burada eğitim öğretimini sürdürmüş ve aynı zamanda restorasyon çalışmaları da yürütülmüştür. Darüşşifanın, Trakya Üniversitesi bünyesinde Sağlık Müzesi’ne dönüştürülmesi çalışmalarına ise 1993 yılında başlanmış ve 23 Nisan 1997 tarihinde müzenin açılışı gerçekleşmiştir. Darüşşifanın yataklı tedavi bölümü 2000 yılında aslına uygun bir biçimde mankenlerle düzenlenerek dönemin sağlık sisteminin canlandırılması amaçlanmıştır. Müzenin darüşşifadan sonra ikinci bölümü olan Tıp Medresesi (Medreset-ül Etıbba) 23 Nisan 2008 tarihinde hizmete girmiştir. Bu bölümde ziyaretçiler 15.yüzyılın tıp eğitimine bir zaman yolculuğuna çıkarılmaktadır. Müzenin Başarıları Trakya Üniversitesi Sultan II. Bayezid Külliyesi Sağlık Müzesi, ilk uluslararası başarısını 2004 yılında Avrupa Konseyi tarafından verilen Avrupa Müze Ödülü ile kazanmıştır. 2005 yılında Hırvatistan’ın Dubrovnik kentinde düzenlenen Kültürel Mirastaki En İyiler Etkinliğine katılmış, ta- nıtımı en iyi 2. sunum olarak seçilmiş ve Mükemmellik Kulübü’ne kabul edilmiştir. zesi bulunan bir yerleşkedir. Bu yerleşke 7.700 metre karesi kapalı alan olmak üzere 175.241 metre karedir. 2006 yılında Güneydoğu Avrupa Gazeteciler Derneği tarafından verilen Yılın Başarı Ödülü’nü almıştır. Balkan Yerleşkesi 2007 yılında Almanya’nın Köln kentinde Avrupa Kültürel Miras Birliği tarafından düzenlenen Ödüllü Müzeler Buluşması’nda Kültürel Mirastaki En İyiler ve Mükemmellik Kulübü En İyi Sunum Ödülü’nü kazanmıştır. Sultan II. Bayezid Külliyesi Sağlık Müzesi, “Müze, Galeri, Kütüphane ve Arşivlerin Hayat Boyu Öğrenmeye Katkısı” adlı Avrupa Birliği projesine katılmıştır. Leonardo da Vinci Hayat Boyu Öğrenme Programı kapsamında uygulanan bu proje 1 Eylül 2011’de başlamıştır. 2 yıllık bu proje, 7 ülkeden 8 partner ile tamamlanmıştır. YERLEŞKELER Karaağaç Yerleşkesi Mimar Kemalettin’in en güzel eserlerindendir. 1974’e kadar Karaağaç Tren İstasyonu olarak kullanılmış olup 1998-2011 yılları arasında Rektörlük binası olarak kullanılmıştır. Şu an Güzel Sanatlar Fakültesi, Lozan Müzesi ve İlhan Koman Resim ve Heykel Mü- Trakya Üniversitesinin en büyük yerleşkesi olan Balkan Yerleşkesi, yerel halka, personele ve öğrencilere eğitim, idari, sosyal ve kültürel olanaklar sağlayarak ideal bir yaşam alanı olup hızlı bir şekilde gelişmeye devam etmektedir. 2011 yılında Rektörlük binası Karaağaç Yerleşkesinden Balkan Yerleşkesine taşınmıştır. Sağlık Bilimleri, Fen Bilimleri, Sosyal Bilimler ve Balkan Araştırma Enstitülerinin yanı sıra, Tıp, Fen, Edebiyat, İktisadi ve İdari Bilimler, Diş Hekimliği, Eczacılık Fakülteleri, Devlet Konservatuvarı, Kırkpınar Beden Eğitimi ve Spor Yüksekokulu, Sağlık Hizmetleri ve Tunca Meslek Yüksekokulları bu yerleşkede bulunur. Ayrıca, Türkiye’nin beşinci büyük referans hastanesi olan Üniversite Hastanesi, Balkan Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Hastanesi ve Onkoloji Hastanesi bu yerleşkede yer almaktadır. Balkanların en büyük kongre merkezi olan Balkan Kongre Merkezi, Devlet Konservatuvarı Sanat ve Eğitim Merkezi, Türkan Sabancı Kültür Merkezi ve 75. Yıl Kapalı Spor Salonu da bu yerleşkede bulunmaktadır. Ayşekadın Yerleşkesi Bu yerleşke 47.180 metre karesi kapalı alan olmak üzere 126.349 metre karelik bir alan üzerine kurulmuştur. Bu yerleşkede, Yabancı Diller ve Uygulamalı Bilimler Yüksekokulları, Arda ve Sosyal Bilimler Meslek Yüksekokulları, Eğitim Fakültesi Dekanlık Binası ve Eğitim Binası Güzel Sanatlar Eğitimi Bölümü, Trakya Üniversitesi Anaokulu ve Teknopark bulunmaktadır. Prof. Dr. Ahmet Tarık Karadeniz Yerleşkesi Kurucu Rektör ismiyle anılan bu yerleşke, 14.000 metre karesi kapalı alan olmak üzere 3.322.430 metre kare alan üzerine kuruludur. Mühendislik Fakültesi bölümleri bu yerleşkede bulunmaktadır. Kosova Yerleşkesi Eğitim Fakültesine ait Güzel Sanatlar Eğitimi Bölümü hariç diğer bölümler bu yerleşkede bulunan Mehmet Akif Ersoy binasında yer almaktadır. Yerleşke 10.530 metre karesi kapalı alan olmak üzere 71.309 metre karelik alan üzerinde kuruludur. SAĞLIK ve İNSAN / OCAK 2014 73 İpsala Meslek Yüksekokulu Edirne’nin İpsala ilçesinde kurulan bu yerleşke 2000 metre karelik kapalı alana sahiptir. İpsala Meslek Yüksekokulu bu yerleşkede hizmet vermektedir. Keşan Meslek Yüksekokulu Yerleşkesi 8.800 metre karelik kapalı alanıyla, bu yerleşke Edirne’nin Keşan ilçesinde yer almaktadır. Keşan Meslek Yüksekokulu ve Keşan Meslek Yüksekokulu Çocuk gelişimi Programı Uygulama Anaokulu bu yerleşkede hizmet vermektedir. Sarayiçi Yerleşkesi Teknik Bilimler Meslek Yüksekokulu ve Şehit Ressam Hasan Rıza Güzel Sanatlar Meslek Yüksekokulu bu yerleşkede hizmet vermektedir. Bu yerleşke 27.509 metre karesi kapalı alan olmak üzere 541.123 metre karelik bir alana sahiptir. Uzunköprü Meslek Yüksekokulu Yerleşkesi Edirne’nin Uzunköprü ilçesinde bulunan bu yerleşke 4500 metre karelik kapalı alana sahiptir. Uzunköprü Meslek Yüksekokulu bu yerleşkede bulunmaktadır. Uzunköprü Uygulamalı Bilimler Yüksekokul Edirne’nin Uzunköprü ilçesinde bulunan bu yerleşke 9930 metre karelik kapalı alana sahiptir. Uzunköprü Uygulamalı Bilimler Yüksekokulu bu yerleşkede bulunmaktır. Havsa Meslek Yüksekokulu Yerleşkesi Bu yerleşke 4500 metre karelik kapalı alana sahiptir. Edirne’nin Havsa ilçesinde yer alan bu yerleşkede Havsa Meslek Yüksekokulu bulunmaktadır. 74 SAĞLIK ve İNSAN / OCAK 2014 • Nahçıvan Devlet Üniversitesi • Bakü Devlet Üniversitesi Malezya • Mara Teknoloji Üniversitesi Trakya Üniversitesi toplam 7 ülkede 19 üniversite ile işbirliği anlaşması yapmıştır. ERASMUS ANLAŞMALARI Almanya 11.550 metre karelik kapalı alana sahip olan bu yerleşke Edirne’nin Keşan ilçesinde bulunmaktadır. Keşan Yusuf Çapraz Uygulamalı Bilimler Yüksekokulu bu yerleşkede hizmet vermektedir. • Mannheım Üniversitesi • Lorrach Üniversitesi • Frıedrıch-Alexander-Unıversitesi • Offenburg Yüksekokulu • Rwth Aachen Üniversite • Humbolt Üniversitesi • Braunschweıg Teknik Üniversitesi • Cologne Üniversitesi • Potsdam Üniversitesi • Hamburg Müzik Ve Tiyatro • Schmalkalden Uygulamalı Bilimler MEVLANA ANLAŞMALARI Avusturya Makedonya Yerleşkesi Bu yerleşke 11.778 metre karesi kapalı alan olmak üzere 31.416 metre karelik bir alan üzerine kuruludur. Mimarlık Fakültesine ait Mimarlık ve Peyzaj Mimarlığı Bölümleri bulunmaktadır. Azerbaycan Keşan Yusuf Çapraz Uygulamalı Bilimler Yüksekokulu Yerleşkesi Bosna-Hersek Üniversitesi • Graz Tıp Üniversitesi • Viyana Teknik Üniversitesi • Vorarlberg Üniversitesi • Zenica Üniversitesi • Tuzla Üniversitesi • Bihac Üniversitesi Belçika • International Burch Universitesi • Brussel Üniversitesi • Saraybosna Üniversitesi • Royal Güzel Sanatlar Akademisi • Mostar Cemal Biyediç Üniversitesi Bulgaristan Kosova • Burgas Free Üniversitesi • Priştine Üniversitesi • Varna Tıp Üniversitesi • Prizren Üniversitesi • Shumen Konstantın Preslavsky Üniversitesi • College Üniversitesi • Ulusal Sanat Akademisi Arnavutluk • Plovdiv Tıp Üniversitesi-St.Georgı • Vitrina Üniversitesi Hastane Üniversitesi • İşkodra Üniversitesi • Ulusal Müzik Akademisi • Epoka Üniversitesi • Yeni Bulgaristan Üniversitesi • Paısıı Hılendarskı Plovdıv Makedonya • Prof.Dr.Assen Zlatarov • Tetova Devlet Üniversitesi • Saınt Klıment Sofıa Üniversitesi • İştip Goce-Delcev Üniversitesi • Neofıt Rılskı Güneybatı Sırbistan • Gabrovo Teknik Üniversitesi • Sofya Teknik Üniversitesi • Novi Pazar Üniversitesi • Todor Kableshkov Üniversitesi • Nis’ Üniversitesi • Stara Zagora Trakya Üniversitesi • Madrid Özerk Üniversitesi • Gıda Teknolojisi Üniversitesi Üniversi• Ulusal Ve Dünya Ekonomi Üniver- • Valladolid tesi sitesi • Vasıl Levskı Ulusal Spor Akademisi İtalya • Velıkoturnovskı Üniversitesi • Sannıo Üniversitesi • Chernorızets Hrabar Varna Serbest • Napolı Federıco ÜniverÜniversitesi sitesi • Müzik, Dans ve Güzel Sanatlar Üni- • Milano Üniversitesi versitesi • Sassari Üniversitesi • Uluslararası Üniversitesi • Bologna Üniversitesi Çek Cumhuriyeti Letonya • Prag Yaşam Bilimleri Çek Üniversi- • Rezeknes Augustkola Üniversitesi tesi Litvanya • Liberek Teknik Üniversitesi • Jana Evangelıstty Purkyne V Ustı • Vılnıus Üniversitesi • Kaunas Teknoloji Üniversitesi Nad Labem Üniversitesi • Vytautas Magnus Üniversitesi Danimarka • Litvanya Uygulamalı Bilimler İşlet• Aalborg Üniversitesi me Üniversitesi • Finlandiya Macaristan • Aalto Üniversitesi • Budapeşte İletişim Ve İşletme YükFransa sekokulu • Da Pıcardıe Jules Verne Üniversi- • Debrecen Üniversitesi tesi • Eötvös Lorand Üniversitesi • Paris Ouest Üniversitesi • Szent Istvan Üniversitesi • Paul Sabatıer- Toulouse Iıı Üniver- • Kodolanyı Janos Uygulamalı Bisitesi Hollanda • Rotterdam Üniversitesi İngiltere limler Üniversitesi Polonya • Lublın Üniversitesi • Bıalystok Teknik Üniversitesi • Kazımıerza Wıelkıego Bydgoszczy • Londra Metropolitan Üniversitesi Üniversitesi • Londra Üniversitesi • Bıalystok Özel Pedagoji Üniversiİspanya • Madrid Konservatuarı • tesi Szczecın Üniversitesi • Varşova Üniversitesi • Nıcolaus Copernıcus Üniversitesi Slovenya • Marıbor Üniversitesi • Ljubljanı Üniversitesi Yunanistan • Kavala Teknolojik Eğitim Üniversitesi • Thrace Democritus Üniversitesi • Ioannına Üniversitesi • Chanıa Medıterranean Agronomıc Üniversitesi • Atina Natıonal And Kapodıstrıan Üniversitesi • Crete Panepıstımo Krıtıs Üniversitesi • Atina Teknolojik Eğitim Üniversitesi • Thessaly Üniversitesi • Larıssa Teknolojik Eğitim Üniversitesi • Trakya Üniversitesi’nin toplam 85 üniversite ile Erasmus Anlaşması vardır. SAĞLIK ve İNSAN / OCAK 2014 75 REKTÖRDEN Üniversitelerimiz, ülkemizin temel kurumlarındandır. Toplumun beyni özelliğindedir üniversiteler. Burada üretilen evrensel ölçekte bilim, topluma düşünce, yorum, çözüm, tutum ve davranış olarak yansır. Öğrencilerimiz üniversitemizde bir meslek, uzmanlık kazanırken, bir yandan da kişiliğini olgunlaştıracak; çevresindeki, bölgesindeki ve dünyadaki gelişmeleri gözlemleyip yorumlayabilecek; genel kültür, edebiyat ve güzel sanatlarla ilgilenerek bilgisini arttıracak, estetik duyu kazanacaktır. Bu hedeflere ulaşmada üniversitemiz her türlü olanağı sunmaya çalışmakta ve ayrıca sağlıklı yaşam biçimi için gereken altyapıyı oluşturma yönünde adımlar atmaktadır. Öğretim üyelerimiz, öğrencilerimize bu aşamalarda en iyi rol model olacaktır. Öğrencilerimizin genel kültürünü arttırmaya yönelik aktiviteler arttırılacak, öğrencilerimizin üreteceği her türlü kültürel ve sanatsal eser desteklenecektir. Üniversite yöneticisi olarak en önemli görevlerimden birinin özgürlük ve huzur ortamını sağlamak olduğunu düşünüyorum. Özgür düşünce, akademik hayatın sürdürülmesi için gereklidir. Üniversitede her türlü fikir üretilebilmeli ve söylenebilmelidir. Fakat hakaret içermemeli ve kırıcı, yıkıcı yansımaları olmamalıdır. Prof. Dr. Yener YÖRÜK Serhat şehrimiz Edirne’de her ne kadar dağınık bir şekilde de olsa merkezde yedi, bunun yanı sıra Keşan’da iki, Uzunköprü’de iki, Havsa ve İpsala yerleşkeleri ile üniversitemizin bir yüzü Anadolu’ya diğer yüzü Balkanlara bakmaktadır. Balkanlarla ilgili her konu, üniversitemizin ana gündemi ve misyonudur. Birçok alanda olduğu gibi Balkanların tarihi, sosyolojisi, sanatı, kültürü, ekonomisi, mimarisi, bizim medeniyetimizin en güzel ve şerefli destanlarındandır. Bu konularda özverili bilimsel çalışmalar yapmak tarihin bize yüklediği en önemli sorumluluklardandır. Kazanacağı bilgi ve kültürü ile kendi dalında edineceği uzmanlığı ile, hoşgörülü, topluma saygılı, tarih bilinci taşıyan, yöntemde sorunu değil çözümü odaklayan sevgili öğrencilerimin başarılarının da katkıları ile gelecek yeni günlere merhaba. 76 SAĞLIK ve İNSAN / OCAK 2014 film Hobbit üçlemesinin ilk filmi “Hobbit: Beklenmedik Yolculuk”un devam filmi olan yapımda Shire’lı Hobbit Bilbo Baggins, Thorin Meşekalkan’ı ve beraberindeki 12 cüce ile çıktığı yolculuğu doğuya, Kuytuorman’a doğru sürdürmektedir. Ejderha Smaug’un yıllardır hüküm sürdüğü Yalnız Dağ’a 78 SAĞLIK ve İNSAN / OCAK 2014 ve kayıp Erebor Cüce Krallığı’na ulaşmak için atıldıkları macerada başlarına yine akıl almaz belalar gelecektir. Ormanın girişinde Büyücü Gandalf’tan ayrılmak zorunda kalan ekip, dev Örümcek sürünün ağlarından kurtulduklarını sanarken, savaşı or- man elflerinin esiri olurlar. Bu arada güçleri her geçen gün artan Azog ‘un liderliğindeki Ork’lar da, güvenli gibi görünen Elf krallığında dahi, cücelerin bir an olsun peşlerini bırakmazlar. Hem hayatta kalma savaşı veren hem de Göl kasabasına, ardından da Yalnız Dağ’a ilerlemeye çalışan cüceler FİLMİN KÜNYESİ Yönetmen: Peter jackson Süre: 2 s 41 dk Oyuncular: Orlando Bloom, Ian McKellen, Richard Armitage, Martin Freeman, Evangeline Lill, Cate Blanchett, Aidan Turner, Christopher Lee Tür: Fantastik, Macera ve Bilbo’yu bekleyen esas ve en zorlu düşman ise şüphesiz ki ateşlerin efendisi Ejderha Smaug’dur. Altınları altında sürdürdüğü derin uykusundan uyanan Smaug’u alt etmek ve Arkantaşı’na ulaşmak mümkün olacak mıdır? Peter Jackson’ın yönetmenliğindeki filmin uyarlama senaryosu ise Jackson’ın yanı sıra yine Fran Walsh, Philippa Boyens ve Guillermo del Toro’dan oluşan ekibe emanet. Martin Freeman (Hobbit Bilbo Baggins), Ian McKellen (Gandalf ), Richard Armitage (Thorin Meşekalkan), Aidan Turner (Kili), Sylvester McCoy (Radagast), Peter Hambleton (Gloin) gibi oyuncular yine karşımıza çıkarken, Luke Evans, Evangeline Lilly, Orlando Bloom ve ejderha Smaug’a sesiyle hayat veren Benedict Cumberbatch bu filmin yeni yüzleri. SAĞLIK ve İNSAN / OCAK 2014 79 kitap-albüm YEMEZLER Çok değil, olsa olsa otuz yıl kadar önce hayatımızda “bozulabilen” gıdalar vardı. Çürük yumurtanın berbat koktuğunu, günlük sütün fazla bekletilince kesildiğini, tavuğun tencerede bir-bir buçuk saatten önce haşlanmadığını bilirdik. O zamanlar yoğurt dayanıklı beyaz eşya gibi değildi, ekşirdi. Oysa şimdi... Market rafları ve buzdolapları isteseniz de bozulmayan yumurtalar, ekşimeyen yoğurt, bozulmayan UHT süt, yirmi dakikada pişiveren piliçlerle dolu. Yazar: Dr. Yavuz Dizdar Yayınevi: Hayykitap Yayın Tarihi: 2013 Sayfa sayısı: 304 Dr. Yavuz Dizdar beslenme konusundaki okumaları, gözlemleri, paylaşımları, özellikle kanser hastalarıyla ilgili klinik deneyimi ışığında beslenme “ilmi”ni gözden geçiriyor. Batı biliminin 1800’lerin sonlarından başlayan verilerini mercek altına alan Dizdar, biyolojinin ve başta kanser olmak üzere hastalıkların mekanizmalarını farklı bir bakış açısıyla gözden geçiriyor. Doğal döngülerle ve insanın doğasıyla uyumlu olmayan, “bozulmayı bile beceremeyen”, dolayısıyla aslında insanın hak ettiği sağlıklı gıda kapsamına girmeyen endüstriyel ürünler ve Batı biliminin kağıttan kuleleri için Yemezler! diyor. MİHMANDAR- Bir Eyüp Sultan Romanı “Peygamber’in mihmandârı! Bir arzun varsa yapayım. Bir vasiyetin varsa yerine getireyim!” Yazar: Prof. Dr. İskender Pala Yayınevi: Kapı Yayınları Yayın Tarihi: 2014 Sayfa sayısı: 400 “Ey Emîr! Sakın Allah’ın dinini bozma, müminler arasına fitne girmesine müsaade etme. Askere adalet ile muamele eyle ve düşman karşısında can kaygusu çekme. Bana gelince, senden ve senin ait olduğun şu dünyadan hiçbir şey istemediğimi bil ve herkese böylece ilan et. Şurada can oynatan cengâverlerden son arzum odur ki Azrail (a.s) bize uğradıktan sonra na’şımı Konstantiniyye surlarına yakın götürsünler. O gün savaş hattı nerede oluşursa, bedenimi o noktaya kadar taşısınlar ve orada, savaşan mücahitlerin arasında beni defneylesinler. Ta ki atlarımızın ayakları bedenimi çiğnemiş olsun, Bizans dokunamasın. Ayrıca, eğer yapabiliyorlarsa, cenazemi kendi atımın arkasında bir sedyeye bağlayıp taşısınlar. Tıpkı Kutlu Nebi’yi getiren Kusvâ’nın Medine’de bizim hanemizi bulduğu gibi o da benim için nereye gideceğini ve nerede duracağını bulacaktır.” (Tanıtım Bülteninden) KALBİM Kendine özgü vokal performansı ve besteleri ile Rock müziğin iddialı isimlerinden olmaya aday Tolga’nın 2 şarkıdan oluşan “Kalbim” isimli maxi single çalışması dinleyicileriyle buluştu. Kayıt ve mix çalışmaları Ankara’da tamamlanan Kalbim’in mastering işlemleri Los Angeles’da yapıldı. Albümün afiş fotoğrafları Utku Demirsoy, kapak tasarımı ise Cihan Engin tarafından yapıldı. Kalbim şarkısının klibi İzmir Aliağa’da Murat Gültekin tarafından çekildi. Tolga 80 80 SAĞLIK ve İNSAN / OCAK 2014 SAĞLIK ve İNSAN / OCAK 2014 Şarkılarında rock, blues ve alaturkayı harmanlayan Tolga’yı şimdiden geniş bir dinleyici kitlesi takip ediyor. Radyo istasyonlarının vazgeçilmez şarkısı olması beklenen “Kalbim” itunes’ta satışa çıktı.