Kasım 2015 Gazete - Türkiye Ziraat Odaları Birliği
Transkript
Kasım 2015 Gazete - Türkiye Ziraat Odaları Birliği
Tarımda istihdam arttı, üretici fiyatları artışı TÜFE’nin altında kaldı Türkiye Ziraat Odaları Birliği Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, tarımda istihdamın Ağustos ayında, Temmuz ayındaki gibi 6 milyonun üzerinde seyrettiğini bildirerek, “tarım istihdamdaki önemini koruyor, hatta artırıyor. Geçen yıl Ağustos ayında, 5 milyon 815 bin olan tarım istihdamı, bu yıl 6 milyon 17 bin oldu. Tarım istihdamında, geçen yılın Ağustos ayına göre, 202 bin artarken, 2015 Temmuz ayına göre bin kişilik düşüş var” dedi. » sf. 7 64. ZİRAAT ODALARI Hükümet Kuruldu Türk Çiftçisinin Sesi Türkiye Ziraat Odaları Birliği Aylık Yayını www.tzob.org.tr Yıl: 7 | Sayı: 83 | KASIM 2015 Yüz yıllar ötesinden sızan lezzet: 6 Bayraktar: “Başbakan Ahmet Davutoğlu tarafından kurulan 64. Hükümetin ülkemize ve milletimize hayırlı olmasını diliyoruz.” Zeytin Türkiye Ziraat Odaları Birliği Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, zeytin ve zeytinyağında dünyada görülen arz sıkıntısını Türkiye’nin çok iyi değerlendirmesi, zeytinliklere gereken önemi vermesi gerektiğini bildirdi. » sf. 3 Türkiye Ziraat Odaları Birliği Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, pazarlama sorunlarının havuçta üretimi düşürdüğünü bildirerek, “2012 yılında 714 bin 280 tona kadar çıkan havuç üretimi, 2014 yılında 557 bin 977 tona indi. Bu sene üretimin yüzde 3,9 azalmayla 536 bin 246 tona ineceği tahmin ediliyor” dedi. » sf. 9 Geçen yıl yaşanan don afetinden sonra önemli oranda gerileyen kivide, bu yıl yüzde 31,3 üretim artışı bekleniyor. » sf. 6 Muz üretimi yeni bir rekora koşuyor Türkiye Ziraat Odaları Birliği Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, muz üretiminin yeni bir rekora koştuğunu bildirerek, “İki yıldır rekor kıran muz üretiminin, bu yıl da 269 bin 501 tonla yeni bir rekora ulaşacağı tahmin ediliyor” dedi. » sf. 8 Fındıkta alan bazlı destek uzadı Türkiye Ziraat Odaları Birliği Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, fındığın, üretici açısından olduğu kadar, istihdam ve döviz girdisi dolayısıyla da ülke açısından büyük önemi olduğunu belirterek, “girişimlerimiz sonucu, 2014 yılında sona eren fındıkta alan bazlı destek ödemesi, 2015 yılında da dekara 170 lira olarak devam edecek” dedi. » sf. 7 Üretici-Market fiyatları Türkiye Ziraat Odaları Birliği Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, Ekim ayında market fiyatlarında kuru kayısı, kuru incir ve toz şeker fiyatında değişim olmazken, fiyat düşüşünün en fazla yüzde 21,08 oran ile yeşil fasulyede görüldüğünü bildirdi. » sf. 5 Kestane üretimi artırılmalı Türkiye Ziraat Odaları Birliği Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, Çin’in tek hakim olduğunu kestane üretiminde, Türkiye’nin dünya üçüncülüğünü sürdürdüğünü bildirerek, “iklim ve toprak özelliklerimiz kestane üretimine çok uygun. Yıllık 63 bin tondan çok daha fazla kestane üretimi yapmamız mümkün” dedi. » sf. 4 Sanayiye aktarılan sütte artış, yumurta ve tavuk etinde düşüş Türkiye Ziraat Odaları Birliği Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, Eylül ayında, 2014 yılının aynı ayına göre, inek sütü üretiminde artış, yumurta ve tavuk etinde üretiminde düşüş görüldüğünü bildirerek, “sanayiye aktarılan inek sütü miktarı Eylül ayında, geçen yılın aynı ayına göre yüzde 5,1 artarak 648 bin 631 tondan 681 bin 487 tona yükseldi” dedi. » sf. 4 ZİRAAT ODALARI 2 Ş. Şemsi Bayraktar TZOB Genel Başkanı SESLENİŞ Ziraat Odalarımızın değerli mensupları, sevgili çiftçi dostlarım, İçinde bulunduğumuz yıl, özellikle senenin ortasından itibaren ülkemizin seçime odaklandığı, iki kez sandığa gitti bir yıl oldu. Milletvekili Genel Seçimi’nde milletimiz iradesini büyük bir katılımla sandığa yansıttı; seçimler örnek bir demokratik olgunlukla gerçekleşti. Milletimiz görevini yerine getirdi, ülke yönetimini belirleyen iradesini, yüksek katılımla seçim sandığına yansıttı. Bildiğiniz gibi seçimlerin akabinde Başbakan Ahmet Davutoğlu tarafından kurulan 64. Hükümet görevine başladı. Bir kez daha hem seçimlerin sonuçlarının ülkemiz ve milletimiz için hayırlı olmasını diliyorum hem de başta Başbakan Ahmet Davutoğlu olmak üzere, Başbakan Yardımcıları ve bütün bakanları kutluyor, yeni hükümetin ülkemize ve milletimize hayırlı olmasını temenni ediyorum. Her fırsatta dile getirdiğimiz gibi, büyük bir ülke olan Türkiye’mizin imkân, potansiyel ve kabiliyetleri büyüktür. Çeşitli konularda çözüm bekleyen sorunlarımızın olduğu da mutlaktır. An- cak bu sorunlarımızın ülkemizin sahip olduğu yetişmiş eleman, genç nüfus ve imkânlarıyla, omuz omuza birlik içinde çözülebileceğine olan inancımız da tamdır. Seçimleri tamamladık, yeni bir hükümet göreve başladı, seçim ortamı geride bırakıldı. Artık toplumun bütün kesimleri olarak, ülkemizin asıl gündemi olan tarıma, sanayiye, istihdama, ihracata, eğitime, kalkınmaya odaklanmalı; yapısal sorunlarımızı, ortaya konulacak reformlarla çözmek için var gücümüzle çalışacağımız bir döneme girmeliyiz. Dünyada gelişmiş ülkelere baktığımızda, her ülkenin belli alanlarda söz sahibi olduğunu, bu alanları öne çıkardığını, güçlü markalar oluşturduğunu ve bu durumun devamı için elinden geleni yaptığını kolayca tespit edebiliriz. Bugün dünyadaki stratejik sektörlerin başında tarım ve enerji gelmektedir. Ülkemiz, bu açıdan çok büyük şansa sahiptir. Zira ülke olarak tarım ve gıdada çok büyük potansiyele sahip olduğumuz bir gerçektir. İşte biz de özellikle gıda ve tarımda dünyada söz sahibi ülkelerden biri olabiliriz Potansiyelimizi iyi kullanabilirsek, hem ülkemizin ihtiyaçlarını en iyi şekilde karşılar hem de bölge ülkelerinin gıda açığını rahatlıkla kapatabiliriz. Dünya çapında markalar oluşturabiliriz. Halen 18 milyar dolar olan tarım ve gıda ihracatımızı zorlanmadan ikiye, üçe katlayabiliriz. Milyonlarca insanımıza yeni iş olanakları sağlayabiliriz. Yapısal konular başta olmak üzere sorunlarımızı çözdüğümüzde, önümüzdeki dönemde tarım ve gıdada çok hızlı bir büyümeyi sağlayabiliriz. Bu yüzden, yeni dönemde reformların bu amaca yönelik planlanması büyük önem taşımaktadır. Tarım ve gıdada dünyanın önde gelen ülkelerinden biri olmamız için her şey sadece devletten beklenmemeli, sektörün bütün paydaşları, omuz omuza vererek Traktör sayısı Eylül’de 4 bin 697 adet arttı Bayraktar: "Eylül ayında traktör sayısını 300 artıran Konya, 79 bin 538 traktörle, 79 bin 868 traktörü bulunan birinci sıradaki Manisa’ya iyice yaklaştı" Genel Başkan Şemsi Bayraktar, traktör sayısının Eylül ayında 4 bin 697 adet artarak 1 milyon 669 bin 35 adetten 1 milyon 673 bin 732 adede çıktığını bildirdi. Bayraktar, yaptığı yazılı açıklamada, Eylül ayında traktör sayısını 300 adet artıran Konya’nın, 79 bin 538 traktörle, 79 bin 868 traktörü bulunan birinci sıradaki bu hedef doğrultusunda gayret göstermelidir. Değerli Arkadaşlarım, sizlerin de takip ettiği gibi, gıda ve tarım ürünleri arzının ve fiyatlarının sürdürülebilir bir yapıda olması bizim uzun süredir dile getirdiğimiz konuların başında geliyor. Gerek toplum sağlığı açısından gerekse sosyal ve ekonomik açılardan bunun büyük önemi olduğunu yeri geldiğinde her platformda dile getirmeye çaba gösteriyoruz. Üstü açık bir fabrika olan tarım, her zaman risklerle karşı karşıya bulunmaktadır. Son yıllarda çiftçimiz, sık sık kuraklık, don, aşırı yağış, dolu gibi doğal afetlerle mücadele etmek zorunda kalmıştır. Çiftçimizin bu afetlerden kaynaklanan zararı, tam anlamıyla karşılanamamaktadır. 2090 sayılı yasanın işler olmaması önemli bir sorundur. 5363 sayılı Tarım Sigortaları Kanunu’nda ise her ne kadar primlerin yüzde 50’si devlet tarafından karşılansa da primler yine de çiftçimize yüksek gelmektedir. Tarımın yapısal sorunları nedeniyle üretim maliyetleri yüksek seyretmektedir. Çiftçimizin ekonomik örgütlenmesinin güçlü olmaması, dağıtım zincirindeki yapısal sorunlar, üretim planlamasının olmaması, arz talep dengesini ve üretici fiyatlarıyla tüketici fiyatları arasındaki ilişkiyi bozmakta, fiyatlardaki dalgalanmaların boyutunu artırabilmektedir. Birçok üründe üreticimiz, maliyetine hatta maliyetin altında bir fiyata ürününü elden çıkarırken, tüketicimiz de makul fiyatlarla ürün tüketememektedir. Birçok üründe üretici ile market fiyatları arasında 2-3, hatta 4-5 kat farklar oluşabilmektedir. Tüketicideki yüksek fiyatların, üretici kaynaklı olmadığını enflasyon rakamları da göstermektedir. Tarımda üretici fiyatları, çoğunlukla gıda ve alkolsüz Yıl: 7 | Sayı: 83 | KASIM 2015 içeceklerdeki tüketici fiyatlarının altında seyretmektedir. Şu çok iyi bilinmelidir ki enflasyonun sorumlusu üreticilerimiz asla değildir. Özellikle, piyasaların yakından takip edilmesi gerektiğine biz de katılıyoruz. Bu çerçevede her ay üretici-market fiyatlarını derliyor ve kamuoyumuzla paylaşıyoruz. Aradaki makasın kapanması için güçlü üretici örgütlerine büyük ihtiyaç olduğunu her defasında vurguluyoruz. Bu çerçevede 9 Aralık 2014 tarihli Başbakanlık genelgesiyle Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı Müsteşarının başkanlığında kurulan Gıda ve Tarımsal Ürün Piyasaları İzleme ve Değerlendirme Komitesi’ne büyük görev düşmektedir. Komite, ülkemizde, gıda ve tarım ürünlerinin; kısa ve uzun vadeli arz-talep, ihracat-ithalat ve üretim-tüketim değişimleri ile bu değişimlerin ve dağıtım zincirindeki gelişmelerin fiyatlara olası etkilerinin izlenmesi ve değerlendirilmesi, gerekli görülmesi halinde, alınacak tedbirlere ve uygulanacak politikalara ilişkin önerilerde bulunulması amacıyla kuruldu. Ancak, bu komitede üretici ve tüketici ayaklarının da olması gerekir. Bu yapı içinde 4,5 milyonu aşkın çiftçinin anayasal temsilcisi, çatı kuruluşu olan Türkiye Ziraat Odaları Birliği’nin de yer alması gerektiğine inanıyoruz. Böyle bir karar verilmesi halinde, Türkiye Ziraat Odaları Birliği’nin sorumluluk bilinciyle hareket edeceğinden, elinden gelenin fazlasını ortaya koyacağından kimsenin kuşkusu olmamalıdır. Tarım ve gıda konusunda atılacak her adımın hem sektörümüz hem çiftçimiz hem de ülkemiz açısından çok önemli ve olumlu sonuçları beraberinde getireceğine olan inancımı bir kez daha vurguluyor, hepinize işlerinizde başarılar, bereketli kazançlar, sağlık, mutluluk ve esenlikler diliyorum. Manisa’ya iyice yaklaştığını belirtti. Manisa’nın 79 bin 868 traktörle ilk sıradaki yerini korurken, Konya’nın 79 bin 538 ile ikinci, Balıkesir 58 bin 498 traktörle üçüncü olduğunu bildiren Bayraktar, şunları kaydetti: “Bu illeri 58 bin 290 traktörle İzmir, 57 bin 665 traktörle Bursa, 49 bin 463 traktörle Ankara, 48 bin 91 traktörle Adana, 48 bin 18 traktörle Samsun, 45 bin 456 traktörle Denizli, 43 bin 180 traktörle Antalya, 40 bin 664 traktörle Aydın izledi. Traktör sayısı Afyonkarahisar’da 38 bin 740, Tokat’ta 38 bin 435, Çorum’da 36 bin 969, Sakarya’da 34 bin 332, Şanlıurfa’da 33 bin 814, Mersin’de 31 bin 669, Kütahya’da 31 bin 272, Çanakkale’de 30 bin 563, Edirne’de 30 bin 42, Yozgat’ta 29 bin 888, Sivas’ta 28 bin 828, Gaziantep’te 28 bin 434, Tekirdağ’da 28 bin 333, Muğla’da 28 bin 307, Kastamonu’da 26 bin 910, Kayseri’de 26 bin 214, İstanbul’da 21 bin 962, Diyarbakır’da 21 bin 636, Eskişehir’de 21 bin 45, Malatya’da 20 bin 923, Hatay’da 20 bin 140, Burdur’da 20 bin 84, Isparta’da 20 bin 20 traktör bulunuyor. Buna göre traktör sayısında Edirne, ilk kez 30 bin, Isparta 20 bin sınırı geçti.” Eylül ayında, traktör sayısında Adana’nın Samsun’u, Gaziantep’in Tekirdağ’ı, Kırşehir’in Karaman’ı geride bıraktığını, Ağustos ayında traktör sayısı aynı olan Aksaray ile Uşak arasında Aksaray’ın öne çıktığını belirten Bayraktar, şu bilgileri verdi: “Traktör sayısı Konya’da 300, İzmir’de 176, Gaziantep’te 167, Ankara’da 162, Bursa’da 141, Sivas’ta 140, Denizli’de 126, Sakarya’da 124, Balıkesir’de 120, Şanlıurfa’da 119, Manisa ve Adana’da 117, Aydın’da 116, Afyonkarahisar’da 114 adet arttı. Traktör sayısındaki artış, 14 ilde 100’ün üzerinde, 24 ilde 50 ile 100 arasında, 31 ilde 10 ile 50 arasında, 10 ilde 1-10 arasında arttı. Bir ilde aynı kalırken, 1 ilde azaldı. Eylül ayında traktör sayısı Bingöl’de 4, Trabzon’da 3, Gümüşhane’de 2, Artvin ve Rize’de 1’er adet arttı. Bayburt’ta değişmedi, Şırnak’ta 2 adet azaldı.” ZİRAAT ODALARI Yıl: 7 | Sayı: 83 | KASIM 2015 Yüz yıllar ötesinden sızan lezzet: ZEYTiN Ankara – Türkiye Ziraat Odaları Birliği Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, zeytin ve zeytinyağında dünyada görülen arz sıkıntısını Türkiye’nin çok iyi değerlendirmesi, zeytinliklere gereken önemi vermesi gerektiğini bildirdi. Bayraktar, hasadı süren zeytinle ilgili yaptığı açıklamada, dünyada zeytin yetiştiriciliği yapılan alanın yaklaşık yüzde 98’inin Türkiye’nin de içinde bulunduğu Akdeniz havzasındaki ülkelerde yapıldığını belirtti. Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü’nün (FAO) 2013 yılı verilerine göre, dünyada 103 milyon hektar alanda 20 milyon ton civarında zeytin üretildiğine dikkati çeken Bayraktar, İspanya, İtalya, Yunanistan, Türkiye, Fas, Suriye ve Tunus’un üretimde başı çektiğini bildirdi. Zeytinde Avrupa Birliği ülkelerinin dünya üretimindeki payının yüzde 65-70 arasında değiştiğini belirten Bayraktar, şunları kaydetti: “Dünya zeytinyağı üretimi ise ortalama olarak 2,9 milyon ton dolaylarında gerçekleşiyor. Yağlık ve sofralık olarak yararlanılan zeytin, hem yüksek besin değerine sahip sağlıklı bir gıda hem de iç ve dış tica- retimize konu olması nedeniyle büyük Zeytin üreten bölge ve iller Türkiye’de, Ege, Marmara, Akdeniz ve Güneydoğu Anadolu Bölgelerinde zeytin yetiştirilmekle birlikte üretimin önemli bir bölümünün Ege Bölgesi’nde yapıldığı bildiren Bayraktar, “İzmir, Aydın, Muğla, Manisa, Balıkesir, Hatay, Mersin, Çanakkale, Bursa zeytin üretiminde önde gelen illerimizdir. Bursa ilimizde üretilen zeytinin tamamı sofralıktır. Mersin ve Manisa ilerimizde de sofralık zeytin üretimi ağırlıktadır. Aydın, İzmir, Muğla, Balıkesir, Çanakkale ve Hatay illerimizde gerçekleştirilen zeytin üretiminin yüzde 75’inden fazlası yağlıktır” bilgisini verdi. Üretimde düşüş bekleniyor Ülkemizde yaklaşık 140,7 milyon meyve veren, 28,3 milyon meyve vermeyen olmak üzere toplam 169 milyon zeytin ağacı bulunduğunu belirten Bayraktar, “2014 yılı itibarıyla 438 bin tonu sofralık, 1 milyon 330 bin tonu yağlık olmak üzere toplam 1 milyon 768 bin ton zeytin üretimi gerçekleştirilmiştir. Bu yıl 400 bin tonu sofralık, 1 milyon 300 bin tonu yağlık olmak üzere, yüzde 3,85 düşüşle, zeytin üretiminin 1 milyon 700 bin tona ineceği tahmin ediliyor” dedi. Rekolte düşerken iç tüketim de arttı Dünyada önemli üretici ülkelerde yaşanan rekolte düşüşünün ve artan iç tüketimin zeytinyağı fiyatlarını geçmiş yıllara nazaran artır- Yapılması Gerekenler Fark ödemesi desteğine devam edilmeli, sofralık zeytine de prim verilmeli, TZOB Genel Başkanı Bayraktar: “2014 yılında 226,5 milyon dolar döviz geliri elde edilen zeytin ve zeytinyağında ihracatın daha da artırılması için yeni pazarlar bulunmalı, tanıtım ve pazarlama stratejilerinin geliştirilmesi için hedef pazarlar değerlendirilmeli.” önem taşımaktadır. Zeytin ve zeytinyağı ihracatımızdan 2014 yılı itibarıyla yaklaşık 226,5 milyon dolar gelir elde edilmiştir. Zeytinyağı ihracatımızda ciddi bir artış görülmektedir. Bu artışta İspanya’da ve İtalya’daki rekolte düşüşü etkili oldu. 2014/2015 sezonunda İspanya’da zeytinin çiçeklenme döneminde meydana gelen aşırı sıcaklıklar ve hastalık, İtalya’da ise zeytin sineği ve yaz döneminde meydana gelen aşırı yağışlar nedeniyle üretimde düşüş meydana geldi. Uluslararası Zeytin ve Zeytinyağı Konseyi tarafından da dünyada 2014/2015 sezonu son 15 yılın en kötü sezonu olarak değerlendirilmiştir. 2015/2016 sezonunda da geçen yıl kadar olmasa da bu ülkelerde yine geçmiş yıllara nazaran üretimde düşüş beklenmektedir.” 3 dığına dikkati çeken Bayraktar, şunları kaydetti: “Olumsuz hava koşulları ve hastalık nedeniyle dünyada geçen yıla göre yüzde 3,6 üretim düşüşü beklenmektedir. Ancak fiyatların aşırı derecede artmasını gerektirecek bir üretim kaybı yoktur. Ayrıca bu sezon Akdeniz Bölgemizde de iyi bir üretim beklenmektedir. Fiyatların yükseleceği yönünde yapılan açıklamaların da ithalata davetiye çıkarılmasından, tağşiş olaylarının artmasından, tüketimin gerilemesinden ve bu durumun üreticilerimizi olumsuz etkilemesinden endişe duymaktayız. Ağaç sayısı 169 milyona, kişi başına tüketim 2 litreye çıktı İnsan sağlığı açısından son derece önemli olan bu üründe üretimde sürekliliğin sağlanması oldukça önemlidir. Üretimde sürekliliğin sağlanması üreticilerimizin yeterli gelir elde etmesiyle mümkündür. Hükümetimiz tarafından zeytincilikte dünya ikinciliği hedefi konmuştur. Bu hedef doğrultusunda zeytin için verilen destekler, yapılan yatırımlar ile büyük ilerlemeler kaydedilmiştir. 2000 yılında toplam 97 milyon 770 bin ağacımız varken 2014 yılında ağaç sayımız 169 milyon adede ulaşmış, kişi başı zeytinyağı tüketimi 1 litreden 2 litreye çıkmıştır.” Tanıtım faaliyetleriyle iç tüketim artırılmalı, İhracatta yeni pazarlar bulunmalı, tanıtım ve pazarlama stratejilerinin geliştirilmesi için hedef pazarlar değerlendirilmeli, Sadece üretim artışına değil, pazarlama olanaklarına da odaklanılmalı, Stok müessesesi oluşturulmalı, Zeytinciliğimizin geleceğinin ve son yıllarda yapılan büyük yatırımların heba olmaması açısından, Zeytinciliğin Islahı ve Yabanilerinin Aşılattırılması Hakkında Kanun korunmalı, bu kanunda değişiklik yapılmamalı, Hangi amaçla olursa olsun zeytinliklerin tahrip edilmesi önlenmeli, zeytinlikler korunmalı, Tağşiş olaylarına fırsat verilmemesi bakımından gıda denetimleri daha da artırılmalı, Hasat sırasında gelecek yıl ürün verecek sürgün ve filizlerin kırılmamasına dikkat edilmeli, Binbir emekle hasat edilen zeytinlerin buna bağlı olarak zeytinyağının kalite kaybına uğramaması için taşıma ve depolamada gereken önlemler alınmalıdır. ZİRAAT ODALARI 4 Yıl: 7 | Sayı: 83 | KASIM 2015 Kestane üretimi artırılmalı Ankara – Türkiye Ziraat Odaları Kore’nin 67 bin, Türkiye’nin 63 bin tonluk si, yaklaşık yüzde 70’lik payla ilk sıradadır. Birliği Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, Çin’in tek hakim olduğunu kestane üretiminde, Türkiye’nin dünya üçüncülüğünü sürdürdüğünü bildirerek, “iklim ve toprak özelliklerimiz kestane üretimine çok uygun. Yıllık 63 bin tondan çok daha fazla kestane üretimi yapmamız mümkün” dedi. Bayraktar, hasadı süren kestane ile ilgili yaptığı açıklamada, 2008 yılında 55 bin 385 ton olan, 2014 yılında 63 bin 762 tona yükselen kestane üretiminin, bu yıl yüzde 0,9 azalmayla 63 bin 173 tona inmesinin beklendiği bilgisini verdi. Kestane üretiminde Çin, yüzde 82,1 payıyla açık farkla ilk sırada olduğunu, 2 milyon 9 bin 487 ton olan dünya kestane üretiminin 1 milyon 650 bin tonunu tek başına karşıladığını belirten Bayraktar, Güney Sanayiye aktarılan sütte artış, yumurta ve tavuk etinde düşüş üretimleriyle dünyada ikinci ve üçüncü sırayı aldığını vurguladı. Türkiye’nin dünya kestane üretiminde yüzde 3,2 paya sahip olduğunu hatırlatan Bayraktar, hem Güney Kore’nin hem de Türkiye’nin üretim rakamlarının Çin karşısında çok yetersiz kaldığına dikkati çekti. Bayraktar, bu üç ülkeyi, üretimde Bolivya, İtalya ve Yunanistan’ın izlediğini belirtti. Üretimde Aydın birinci, Kastamonu ikinci, İzmir üçüncü Üretimin, Doğu Karadeniz’de gürgen, kızılağaç gibi ağaçlarla karışık olarak nadiren de saf kestane toplulukları şeklinde yapılırken, batıya doğru küçük gruplar halinde bol miktarda kestaneliklere rastlandığı bilgisini veren Bayraktar, “Bölgeler itibariyle kestane üretimde Ege Bölge- İller arasında, 20 bin 989 tonla Aydın birinci gelirken, bu ili 10 bin 321 tonla Kastamonu, 10 bin 176 tonla İzmir ve 4 bin 242 tonla Sinop izlemektedir” dedi. İhracat artıyor Kestanede üretimdeki sınırlı yükselişe karşın kestanede son 6 yıldır ihracatın sürekli arttığına dikkati çeken Bayraktar, 2009 yılında 4,9 milyon dolar olan ihracatın 2014 yılında 40,2 milyon dolara çıktığını, ithalatın da 0,37 milyon dolardan 0,4 milyon dolara yükseldiğini belirtti. Bayraktar, şunları kaydetti: “40 milyon doların üzerinde ihracat yapılan kestanede üretim hızla artırılabilir. Ülkemizin iklim ve toprak özellikleri bunu mümkün kılıyor. Tamamen doğal şartlarda üretilen kestanede, kapama bahçecilik yaygınlaş- Bayraktar: "İklim ve toprak özelliklerimiz kestane üretimine çok uygun. Yıllık 63 bin tondan çok daha fazla kestane üretimi yapmamız mümkün." tırılmalıdır. Üretim artışı için modern üretime geçilmelidir. Ülkemizde kestane, tamamen doğal şartlar altında yetiştirilmektedir. Hiçbir şekilde tarımsal ilaç, suni gübre kullanılmamaktadır. Başta nişasta ve şekerler olmak üzere iyi kalitede sindirilebilen lifli maddeler, protein, düşük oranda yağ, çeşitli mineral maddeler, B1, B2 ve C vitaminleri dolayısıyla kestanenin, besin içeriği zengindir. Tamamen doğal şartlar altında yetiştirilmesi nedeniyle, beslenme diyetlerinde hatta çocuk mamalarında kullanılmaktadır.” Markalaşmaya önem verilmeli Meyvesinin yanı sıra ağacıyla da önemli bir ekonomik değer olan kestanede markalaşmaya önem verilmesi, modern ürün işleme tesisleri kurulması gerektiğini vurgulayan Bayraktar, şu bilgileri verdi: “Tanıtım yapılır, üreticinin yetiştiricilik ve pazarlama konusundaki bilgi eksikliği giderilir ve kapama bahçelerin kurulması desteklenirse kestanede üretim de ihracat da artar. Bunun olmaması için bir sebep yok. Ülkemizin potansiyeli var. Kestane sektöründe üretim tekniği, hasat, depolama ve pazarlama konularında üreticide bilgi eksikliği bulunuyor. Bu konularda gerekli çalışmalar yapılarak üreticinin aydınlatılması ve modern tarım tekniklerinin uygulamaya konulması ürün kayıplarını azaltacaktır.” Ankara – Türkiye Ziraat Odaları Birliği Genel Başkanı den 1 milyar 285 milyon 622 bine, Ağustos ayında 1 milyar Şemsi Bayraktar, Eylül ayında, 2014 yılının aynı ayına göre, inek sütü üretiminde artış, yumurta ve tavuk etinde üretiminde düşüş görüldüğünü bildirerek, “sanayiye aktarılan inek sütü miktarı Eylül ayında, geçen yılın aynı ayına göre yüzde 5,1 artarak 648 bin 631 tondan 681 bin 487 tona yükseldi” dedi. Bayraktar, yaptığı açıklamada, yılın başından beri sanayiye aktarılan inek sütü miktarının her ay geçen yılın aynı ayının üzerinde gerçekleştiğini belirtti. Eylül ayında sanayiye aktarılan inek sütü miktarının 681 bin 487 ton olduğunu, Ocak-Eylül döneminde bu miktarın 177 bin 500 ton artışla 6 milyon 658 bin 256 tondan 6 milyon 835 bin 756 tona çıktığını bildiren Bayraktar, 2014 yılında 8 milyon 625 bin 743 ton olan sanayiye aktarılan inek sütü miktarının ise Eylül 2015 itibarıyla son bir yılda 8,8 milyon tonu aşarak, 8 milyon 803 bin 243 tona ulaştığı bilgisini verdi. Yumurta ve tavuk eti üretiminde düşüş Yumurta üretiminde Haziran ayında başlayan üretim düşüşünün Eylül ayında da devam ettiğini vurgulayan Bayraktar, “Haziran ayında tavuk yumurtası üretimi, geçen yılın aynı ayına göre, 1 milyar 350 milyon 42 binden 1 milyar 198 milyon 324 bine, Temmuz ayında 1 milyar 349 milyon 863 bin- 433 milyon 816 binden 1 milyar 294 milyon 923 bine indi. Eylül ayında, yumurta üretimi 2014 yılının aynı ayına göre yüzde 7,1 düşüşle 1 milyar 442 milyon 286 binden 1 milyar 340 milyon 401 bine geriledi” dedi. Tavuk eti üretiminin Ağustos ayında olduğu gibi Eylül ayında da azaldığını, 2014 yılının aynı ayına göre, Ağustos ayında tavuk eti üretimi yüzde 8,2 azalmayla 169 bin 212 tondan 155 bin 390 tona indiğini hatırlatan Bayraktar, Eylül ayında da tavuk eti üretiminin yüzde 17,5 azalmayla 164 bin 158 tondan 135 bin 376 tona gerilediğini kaydetti. İhracat artırılmalı Süt ve kanatlı sektörünün büyümesini sürdürmesi için ihracatın devamının çok önemli olduğunu, ihracatın sekteye uğramaması gerektiğini belirten Bayraktar, “süt ve süt ürünleri ile kanatlı sektörü ihracatındaki sıkıntılar giderilmelidir. Sadece Irak, Rusya, Ukrayna gibi pazarlara bağlı kalınmamalı. Yeni pazarlar bulunmalı. 2015’de Ocak-Eylül döneminde kanatlı sektörü ihracatı 505,3 milyon dolarda, süt ve süt ürünleri sektörü ihracatı 193,6 milyon dolarda kaldı. Bu rakamlar çok daha fazla artırılabilir. Ülkemiz, bu alanda milyarlarca dolarlık ihracat yapabilir” dedi. ZİRAAT ODALARI Yıl: 7 | Sayı: 83 | KASIM 2015 Kırmızı mercimekte ekim zamanı Ankara – Türkiye Ziraat Odaları Birliği Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, kırmızı mercimekte ekim zamanının sürdüğünü bildirerek, “Fiyatların geçen yıla göre olumlu seyretmesi dolayısıyla kırmızı mercimek ekimi artacak gibi görünüyor” dedi. Bayraktar, yaptığı açıklamada, her yıl Haziran ayında başlayan kırmızı mercimek hasadının Temmuz ayında tamamlandığını, hasat edilen ürünün önemli kısmının Eylül-Ekim aylarına kadar üreticinin elinden çıktığını belirtti. Kırmızı mercimekte 2014 yılı Haziran-Ekim ayları arasında kilogramı ortalama olarak 2 lira 7 kuruş olan üretici fiyatının, bu yıl 2 lira 57 kuruşa yükseldiğini, yine 2015 Eylül sonunda 2 lira 73 kuruş olan üretici fiyatının 2015 Ekim sonunda yüzde 1,83 artışla 2 lira 78 kuruşa çıktığını vurgulayan Bayraktar, bunun ekim alanlarının artmasını sağlayacağı ifade etti. Protein, vitamin ve mineral deposu Bayraktar, Türkiye’de, bitkisel kaynaklı protein tüketiminin beslenmede büyük önem taşıdığını, bu tüketimde de baklagillerin ayrı bir yeri bulunduğunu belirtti. Bileşiminde yüzde 18-31,6 oranda protein içeren baklagillerin, beslenme sorununun çözümünde ve beslenmedeki protein açığının giderilmesinde etkin ve ekonomik ürün grubunu oluşturduğunu vurgulayan Bayraktar, şunları kaydetti: “Ekimi süren kırmızı mercimek barındırdığı proteinin yanı sıra, B grubu vitaminler bakımından da oldukça zengindir. Aynı zamanda kalsiyum, magnezyum, sodyum, potasyum ve fosfor gibi makro elementler, bakır, demir, manganez ve çinko gibi mikro elementlerce zengin bir mineral kaynağıdır. Kırmızı mercimek gerek lezzeti gerek yüksek besin değeriyle dünya ve Türk mutfaklarının vazgeçilmezleri arasında yer almaktadır. Ülkemizde üretimi gerçekleştirilen 7 çeşit baklagiller arasında kırmızı mercimek toplam üretimden yüzde 31,5 oranında pay alarak, nohuttan sonra ikinci sırada yer almaktadır.” Üretim Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde yoğunlaşıyor Kırmızı mercimek üretiminin özellikle Güneydoğu Anadolu Bölgesinde yoğunlaştığını bildiren Bayraktar, şöyle devam etti: “En fazla üretim yapılan illerimiz Şanlıurfa, Diyarbakır, Mardin ve Batman’dır. Bu illerimizin toplam kırmızı mercimek 5 Üretim artışı için yapılması gerekenler Üretim artışı için, üreticinin yeterli geliri elde etmesi, mahsulün elde kalmaması, maliyetin altında pazarlanmaması gerektiğine dikkati çeken Bayraktar, şunları kaydetti: “Baklagil üretimine 2014 yılında verilen yüzde 100 prim desteği artışı önemlidir. Desteğin artarak sürmesi, üreticilerimizi baklagil ekimine yöneltecektir. Üreticinin, ürünü depolama imkânının artırılması gerekir. Ürünü bekletme olanağı olmayan, üretim aşamasında kullandığı girdilerin ücretini hasat döneminde ödeyen üretici, hasat döneminde eldeki ürünün tamamını piyasaya sunmaktadır. Oluşan arz fazlası üretici fiyatlarının düşmesine yol açmaktadır. Üretimde sürekliliğin devamı için üretici gelirinin artması, yeterli geliri elde etmesi gerekir. Üretici, mahsulün elinde kalmayacağını, maliyetin altında pazarlamayacağını bilmelidir.” üretiminden aldıkları pay yüzde 87,5’dir. 2014 yılında 325 bin ton olan kırmızı mercimek üretiminin bu yıl yüzde 4,6 artışla 340 bin tona yükselmesi bekleniyor. İç tüketimin 395 bin tona ulaşması nedeniyle net ithalat yapılıyor. 2014 yılında 271 bin ton ithalat, 191 bin ton ihracat ya- pıldı. Ülkemizde baklagiller, üretim maliyetlerinin yüksekliği, ucuz fiyatla dünya piyasalarına ürün satan ülkeler karşısında rekabet şansını olumsuz etkilemektedir.” Yağışların iyi gitmesi halinde üretim artışı yaşanacağını da belirten Bayraktar, üretimin artırılması gerektiğini vurguladı. Bayraktar: "Ekim ayında markette fiyatı en fazla düşen ürün yüzde 21,08 oranla yeşil fasulye oldu." Üretici-Market fiyatları Ankara – Türkiye Ziraat Odaları Bir- 3,90 ile yumurtanın, yüzde 0,53 ile dana liği Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, Ekim ayında market fiyatlarında kuru kayısı, kuru incir ve toz şeker fiyatında değişim olmazken, fiyat düşüşünün en fazla yüzde 21,08 oran ile yeşil fasulyede görüldüğünü bildirdi. Bayraktar, yaptığı açıklamada, Ekim ayında markette yeşil fasulyedeki fiyat düşüşünü yüzde 9,77 ile marulun, yüzde 9,30 ile ayçiçeği yağının, yüzde 8,17 ile iç fındığın, yüzde 7,67 ile elmanın, yüzde 7,63 ile havucun, yüzde 7,46 ile kuru üzümün, yüzde 3,94 ile limonun, yüzde etinin, yüzde 0,50 ile de kuzu etinin izlediğini belirtti. TZOB Genel Başkanı Bayraktar, markette en fazla fiyat artışının ise yüzde 34,78 oran ile domateste görüldüğünü belirterek, şöyle devam etti: “Domatesteki fiyat artışını yüzde 19,99 ile kuru soğan, yüzde 14,61 ile kabak, yüzde 11,24 ile yeşil soğan, yüzde 10,09 ile patlıcan, yüzde 9,67 ile nohut, yüzde 7,74 ile patates, yüzde 6,43 ile maydanoz, yüzde 5,83 ile salatalık, yüzde 5,06 ile yeşil mercimek, yüzde 2,93 ile zeytinyağı, yüzde 2,68 ile sivri biber, yüzde 2,25 ile kuru fasulye, yüzde 2,18 ile tavuk eti, yüzde 1,90 ile kırmızı mercimek, yüzde 0,76 ile Antep fıstığı, yüzde 0,68 ile mısırözü yağı, yüzde 0,60 ile pirinç ve süt takip etti.” Üretici fiyatlarındaki değişim Bayraktar, Ekim ayında üretici fiyatlarında havuç, kuru kayısı, kuru incir, Antep fıstığı, süt, zeytinyağı ve yeşil soğan fiyatlarında değişim olmadığını bildirdi. Fiyatı en fazla düşen ürünün yüzde 25,20 oran ile yeşil fasulye olduğunu belirten Bayraktar, şunları kaydetti: “Yeşil fasulyedeki fiyat düşüşünü yüzde 21,46 ile marul, yüzde 14,71 ile pirinç, yüzde 8,29 ile patates, yüzde 7,76 ile kuru üzüm, yüzde 7,41 ile yumurta takip etti. Üreticide en fazla fiyat artışı ise yüzde 60,81 oran ile domateste görüldü. Domatesteki fiyat artışını yüzde 28,57 ile kuru soğan, yüzde 24,39 ile limon, yüzde 19,70 ile salatalık, yüzde 15,12 ile iç fındık, yüzde 11,11 ile maydanoz, yüzde 9,62 ile kuru fasulye, yüzde 9,32 ile nohut, yüzde 9,02 ile elma, yüzde 8,23 ile sivri biber, yüzde 4,41 ile patlıcan, yüzde 2,79 ile kuzu eti, yüzde 2,71 ile yeşil mer- cimek, yüzde 2,22 ile kabak, yüzde 1,83 ile kırmızı mercimek, yüzde 1,44 ile dana eti izledi.” Fiyat değişimlerinin nedenleri Üreticilerde fiyatı artan ürünlere bakıldığında, domates, salatalık, sivri biber, patlıcan, kabak gibi ürünlerde tarla ürünlerinde hasadın sonuna gelinmesinin etkili olduğunu vurgulayan Bayraktar, “Kuru soğan, kuru fasulye, nohut, yeşil mercimek ve kırmızı mercimekte hasadın tamamlanmasıyla birlikte fiyatlarda artış yaşandı. Fiyatı düşen ürünlerden yeşil fasulyede hasat edilen ürün miktarındaki artışa bağlı olarak fiyatlarda düşüş görüldü. Patateste ise geçen yıla göre rekoltede yaşanan artış fiyatlarda düşüşe yol açtı” dedi. Pirinç fiyatında yüzde 14,71 düşüş Bu yıl çeltik üretiminin geçen yıla göre yüzde 10,8 oranında artışla 920 bin tona ulaşmasının beklendiğine dikkati çeken Bayraktar, Eylül sonu itibarıyla 2 lira 72 kuruş olan ortalama üretici pirinç fiyatının, Ekim ayı sonunda yüzde 14,71 azalmayla 2 lira 32 kuruşa indiğini kaydetti. 6 ZİRAAT ODALARI 64. Hükümet Kuruldu za birlik içinde çözülebileceğine olan inancına vurgu yaptı. TZOB Genel Başkanı Bayraktar, seçim ortamını geride bırakan Türkiye’nin artık, asıl gündemi olan tarıma, sanayiye, istihdama, ihracata, eğitime, kalkınmaya odaklanması, yapısal sorunlarını ortaya koyacağı reformlarla çözmek için var gücüyle çalışması gerektiğinin altını çizdi. Gelişmiş her ülke belli alanlarda söz sahibi Ankara – Türkiye Ziraat Odaları Birliği Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, Başbakan Ahmet Davutoğlu tarafından kurulan 64. Hükümetin Başbakanı, Başbakan Yardımcıları ve bütün bakanlarını tebrik etti, yeni hükümetin ülkemize ve milletimize hayırlı olmasını diledi. Bayraktar, yaptığı açıklamada, büyük bir ülke olan Türkiye’nin, imkân, potansiyel ve kabiliyetlerinin de büyük olduğunu belirtti. Şemsi Bayraktar, çeşitli konularda çözüm bekleyen sorunların, ülkenin sahip olduğu yetişmiş eleman, genç nüfus ve imkânlarıyla, omuz omu- Dünyada gelişmiş her ülkenin belli alanlarda söz sahibi olduğunu, bu alanları öne çıkardığını, güçlü markalar oluşturduğunu ve bu durumun devamı için elinden geleni yaptığını bildiren Bayraktar, şunları kaydetti: “Bugün dünyadaki stratejik sektörlerin başında tarım ve enerji gelmektedir. Ülkemiz, özellikle tarım ve gıdada, çok büyük potansiyele sahiptir. Gıda ve tarımda dünyada söz sahibi olabiliriz. Potansiyelimizi kullanabilirsek, hem ülkemizin ihtiyaçlarını en iyi şekilde karşıladığımız gibi hem de bölge ülkelerinin gıda açığını rahatlıkla kapatabiliriz. Dünya çapında markalar yaratabiliriz. Halen 18 milyar dolar olan tarım ve gıda ihracatımızı zorlanmadan ikiye, üçe katlayabiliriz. Milyonlarca insanımıza yeni iş olanakları sağlayabiliriz. Kivi üretimi yeniden çıkacak Türkiye, üretimde 7’nci sırada Şemsi Bayraktar, 2013 yılında, Çin’in 1 milyon 765 bin 847, İtalya’nın 447 bin 560, Yeni Zelanda’nın 382 bin 337, Şili’nin 255 bin 758, Yunanistan’ın 162 bin 800, Fransa’nın ise 55 bin 999 ton kivi ürettiğini, Türkiye’nin kivi üretiminde bu ülkelerin ardından dünyada yedinci sırayı aldığını vurguladı. Bayraktar, Türkiye’yi İran, Japonya, ABD, Portekiz, İspanya, Güney Kore, İsrail, Avustralya gibi ülkelerin takip ettiğine dikkati çekti. İller arasında Yalova birinci, Rize ikinci, Ordu üçüncü İller arasında 18 bin 194 ton üretimle ilk sırayı Yalova’nın aldığını, bu ili 4 bin 584 tonla Rize’nin, 1825 tonla Ordu’nun, 1517 tonla Bursa’nın, 1132 tonla Kocaeli’nin, 1009 tonla Trabzon’un izlediğini vurgulayan Bayraktar, bu illerin ardından Samsun, Giresun, Artvin Antalya, Mersin’in geldiğini belirtti. Kivi tüketiminde iç talebi karşılayamayan ülkemizin, kivi ithal eden bir ülke olduğunu belirten Bayraktar, 2014 yılında 324 bin 630 dolarlık ihracata karşılık 2 milyon 945 bin 173 dolarlık ithalat yapıldığını, ithalatta İran’ın 2 milyon 389 bin 858 dolarla ilk sırayı aldığını bildirdi. Yapılması gerekenler Özellikle Doğu Karadeniz bölgesinde alternatif ürün haline gelmekte olan kivide üretimin artırılması, ülke ihtiya- cının ithalat olmadan karşılanabilmesi gerektiğine dikkati çeken Bayraktar, şunları kaydetti: “İran başta olmak üzere bazı ülkelerden yapılan düşük kaliteli ve ucuz ürün ithalatı, üreticilerimizi mağdur etmekte, ürünün elde kalmasına neden olmaktadır. Kivi üretiminin artırılması için üreticilerimize bahçe tesisi için destek verilmelidir. Kivi merkez birliği kurulmalıdır. Ürün kivi üretici birlikleri kanalıyla pazarlanmalıdır. Tekniğine uygun bahçeler kurulmalıdır. Kivi üreticilerine yetiştirme, budama, gübreleme konusunda eğitim verilmelidir. Hasat döneminde ithalatı engelleyici tedbirler alınmalıdır. Tüketimin artırılması için tanıtım yapılmalıdır. Kaliteli fidan üretimi için kivi üretim istasyonları kurulmalıdır. Kivide ambalajlama yetersizdir. Ambalajlama tesislerinin kurulması desteklenmelidir. Arzın düzenli sağlanması için soğuk hava depolarının kurulmasına destek verilmelidir. Yeterli düzeyde soğuk hava depolarının bulunmamasından dolayı üreticiler hasat ettikleri kiviyi bir an evvel satmak zorunda kalmakta ve tüccar da bu durumu avantaja çevirerek düşük fiyattan ZİRAAT ODALARI Fındıkta Yıl: 7 | Sayı: 83 | KASIM 2015 7 alan bazlı destek uzadı Bayraktar: “Başbakan Ahmet Davutoğlu tarafından kurulan 64. Hükümetin ülkemize ve milletimize hayırlı olmasını diliyoruz.” Yapısal konular başta olmak üzere sorunlarımızı çözersek, önümüzdeki dönemde tarım ve gıdada çok hızlı bir büyümeyi sağlayabiliriz. Yeni dönemdeki reformlar bu amaca yönelik olarak planlanmalıdır. Tarım ve gıdada dünyanın önde gelen ülkelerinden biri olmamız için sektörün bütün paydaşları omuz omuza vererek gayret göstermelidir.” Şemsi Bayraktar, Başbakan Davutoğlu başta olmak üzere, Bakanlar Kurulu’na yeni atanan ve görevine devam eden bakanlara hayırlı olsun dileğinde bulundu, başarılar temenni etti. Bayraktar: "Geçen yıl yaşanan don afetinden sonra önemli oranda gerileyen kivide, bu yıl yüzde 31,3 üretim artışı bekleniyor." 41 bin tonun üzerine Ankara – Türkiye Ziraat Odaları Birliği Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, kivi üretimi yeniden 41 bin tonun üzerine çıkacağını bildirerek, “Geçen yıl yaşanan don afetinden sonra önemli oranda gerileyen kivide, bu yıl yüzde 31,3 üretim artışı bekleniyor. Tahminlere göre, geçen yıl 31 bin 795 tona kadar inen kivi üretimi bu yıl 41 bin 732 tonu bulacak” dedi. Bayraktar, yaptığı açıklamada, çok uzun bir geçmişi olmamasına rağmen kivi üretiminin Türkiye’de çok hızlı bir artış gösterdiğini, 1994 yılında 7 ton, 2000 yılında sadece 1400 ton olan kivi üretiminin, 2005’de 8 bin, 2007’de 15 bin 242, 2009’da 23 bin 689, 2010’da 26 bin 554, 2012’de 37 bin 247, 2013’de 41 bin 635 tona çıktığını, 2014 yılında yüzde 23,6 düşüşle, 31 bin 795 tona gerilediğini belirtti. Yıl: 7 | Sayı: 83 | KASIM 2015 alım yapmaktadır. Kivi, ürün bazında desteklemelere dahil edilmelidir.” Üreticilerden hasadı zamanında yapma konusunda azami dikkati göstermelerini isteyen Bayraktar, şu bilgileri verdi: “Kivi zamanından önce hasat yapılması ürünün tadını etkiliyor. Ekşi bir tat vermesine neden oluyor. Özellikle kivi lezzetine yeni alışan kişilerde ekşi tat nedeniyle ürün beğenilmiyor. Erken hasat edilen meyvelerde ağırlık kaybı fazla oluyor. Yeme olgunluğuna yüksek kalitede ulaşılamıyor. Çok hızlı bir yumuşama, sulanma ve renk bozulmaları görülüyor.” Bayraktar, kivi meyvesinin de ürün bazında desteklemelere dahil edilmesinin özellikle Doğu Karadeniz bölgesinin ekonomik ve sosyal gelişmesine katkı sağlayacağını vurguladı. Şemsi Bayraktar, üreticileri kivilerini her yıl yapılan ölçümler sonucu ilan edilen hasat zamanına uyarak ve hasat tarihini her yıl özenle takip ederek hasat etmeleri ve pazara sunmalarının gerek ülke gerek kendi menfaatleri açısından fevkalade önemli olduğunu belirtti. Ankara – Türkiye Ziraat Odaları Birliği Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, fındığın, üretici açısından olduğu kadar, istihdam ve döviz girdisi dolayısıyla da ülke açısından büyük önemi olduğunu belirterek, “girişimlerimiz sonucu, 2014 yılında sona eren fındıkta alan bazlı destek ödemesi, 2015 yılında da dekara 170 lira olarak devam edecek” dedi. Bayraktar, yaptığı açıklamada, fındık üreticilerine alan bazlı gelir desteği ödemesine dair Bakanlar Kurulu kararının, Resmi Gazete’nin bugünkü sayısında yayımlanarak yürürlüğe girdiğini hatırlattı. Çiftçi kayıt sistemine ve fındık kayıt sistemine dâhil olan çiftçilere 2009 yılından itibaren alan bazlı destek verildiğini bildiren Bayraktar, şunları kaydetti: “Fındıkta Tarımda istihdam arttı, üretici fiyatları artışı TÜFE’nin altında kaldı 2009, 2010, 2011, 2012 yıllarında dekar alana 150 lira olarak uygulanan alan bazlı destek, 2013 yılında 160, 2014 yılında 170 liraya çıkarıldı. Üretim maliyetlerini aşağıya çeken fındıktaki alan bazlı destek ödemesi, 2015 yılında da 170 lira olarak uygulanacak. Üreticimiz açısından büyük önem taşıyan, 2009 yılından bu yana uygulanan alan bazlı desteğin 2015 yılı sonrasında da devam etmesi gerekir. Fındıkta alan bazlı desteği Birlik olarak çok önemsiyoruz. Ülkemizin kaliteli fındık üretiminin sürdürülebilirliği, 2014 yılında 2,3 milyar doları aşan fındık ihracatının artarak devamı, üreticimizin desteklenmesiyle mümkün olabilir. Toplam tarım ve gıda ihracatımızın yüzde 12,8’ini fındık oluşturuyor. 400 bine yakın çiftçi Ankara – Türkiye Ziraat Odaları Birliği Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, tarımda istihdamın Ağustos ayında, Temmuz ayındaki gibi 6 milyonun üzerinde seyrettiğini bildirerek, “tarım istihdamdaki önemini koruyor, hatta artırıyor. Geçen yıl Ağustos ayında, 5 milyon 815 bin olan tarım istihdamı, bu yıl 6 milyon 17 bin oldu. Tarım istihdamında, geçen yılın Ağustos ayına göre, 202 bin artarken, 2015 Temmuz ayına göre bin kişilik düşüş var” dedi. Bayraktar, geçen yıl Ağustos ayında 5 milyon 815 bin, 2015 Haziran ayında 5 milyon 998 bin, 2015 Temmuz ayında 6 milyon 18 bin olan tarım istihdamının, Ağustos 2015’de 6 milyon 17 bin düzeyinde gerçekleştiğini belirtti. TZOB Genel Başkanı Bayraktar, Mart ayının ikinci yarısından sonra tarımda istihdamın yoğun olduğu döneme girildiğini, bundan dolayı her ay tarımda istihdamın arttığını, bu artışın Eylül ayından sonra düşüşe geçeceğini bildirdi. Şemsi ailemiz geçimini fındıktan sağlıyor. Bu kadar stratejik bir ürün olan fındıkta desteğin devamı çok önemlidir.” Birliğimizin girişim ve gayretleriyle 2012-2014 yıllarını kapsayacak şekilde 3 yıl uzatılan fındıkta alan bazlı deste- ğin, 2015 yılında da ödenecek olması fındık üreticilerimizi sevindirdiğini belirten Bayraktar, açıklamasında, destek başvurularının 1 Nisan 2016 günü mesai bitimine kadar yapılması gerektiğini de vurguladı. buldu. Tarım, erkeklerde işsizliği yüzde 10,1’den yüzde 8,8’e, kadınlarda yüzde 18,4’den yüzde 13,1’e indirdi” dedi. Bayraktar, Ağustos ayında tarımın 3 milyon 200 bin erkek, 2 milyon 817 bin kadına iş ve aş yarattığını, çalışan erkeklerin yüzde 16,9’unun, çalışan kadınların yüzde 34,4’ünün tarımda çalıştığını vurguladı. Şemsi Bayraktar, 6 milyon 17 bin istihdamın 61 bininin işveren, 796 bininin ücretli ve yevmiyeli, 2 milyon 191 bininin kendi hesabına çalışan, 2 milyon 968 bininin ise ücretsiz aile işçisi konumunda bulunduğunu kaydetti. Bayraktar, 2015 Haziran ayında sanayiye 618 bin, Temmuz 2015’de 682 bin fark attığını, bu farkın Ağustos 2015’de 765 bini geçtiğini vurguladı. Bayraktar, yaptığı açıklamada, 27 milyon 150 bin olan istihdam edilenlerin 13 milyon 853 bininin hizmetler, 5 milyon 252 bininin sanayi, 2 milyon 28 bininin inşaat, 6 milyon 17 bininin ise tarımda çalıştığını kaydetti. Şemsi Bayraktar, tarımın istihdamdaki payını artırdığını, Temmuz 2015’de tarımın istihdamda yüzde 22, Ağustos 2014’de yüzde 22,1 olan payının, 2015 yılının Ağustos ayında yüzde 22,2’ye çıktığını bildirdi. Tarımın ülke ekonomisine katkısının çok önemli olduğunu bildiren Bayraktar, “Ağustos ayında tarım, toplamda işsizliği 2,3 puan düşürerek, yüzde 12,4’den yüzde 10,1’e çekti. Bu durum erkeklerde 1,3’de kalırken, kadınlarda 5,3’’ü Tarımda üretici fiyatları artışı, geçen ayın ve TÜFE’nin altında kaldı TZOB Genel Başkanı Bayraktar, 2015 Eylül ayında aylık yüzde 2,55 olan tarımda üretici fiyat artışının, Ekim ayında yüzde 0,85’e indiğini bildirdi. Ekim ayında gıda ve alkolsüz içeceklerde tüketici fiyatlarında yüzde 0,76, genel tüketici fiyatlarında yüzde 1,55 artış olduğunu hatırlatan Bayraktar, şunları kaydetti: “Yıllık bazda gıda ve alkolsüz içeceklerde tüketici fiyatlarında yüzde 8,69, oniki aylık ortalamalara göre yüzde 11,69 olmuştu. Tarımda üretici fiyatlarındaki artış yıllık bazda yüzde 9,29, oniki aylık ortalamalara göre yüzde 10,57 düzeyinde gerçekleşti. Yıllık bazda tüketici fiyatlarına göre, tarımda üretici fiyatları 0,6 puan daha fazla artsa da dönemin tümünü değerlendirmekte çok daha iyi sonuçlar veren oniki aylık ortalamalara göre üretici fiyatları, tüketici fiyatlarının 1,12 puan altında kaldı.” ZİRAAT ODALARI 8 Yıl: 7 | Sayı: 83 | KASIM 2015 Muz üretimi yeni bir rekora koşuyor Ankara – Türkiye Ziraat Odaları Birliği Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, muz üretiminin yeni ları kaydetti: “1990’lı yıllarda kişi başına yıllık 2 kilogramın altında olan muz tüketimi, ha- yılında 180 bin 88 tona yükseldi. 2014 yılında, ülkemizde üretilen muzun yüzde yüzde 71,5’i örtü altında yetiştirildi. Örtü altı üretime geçişle birlikte muzda verim ve üretim artışı sağlandı” dedi. Konya’da bile muz üretildi bir rekora koştuğunu bildirerek, “İki yıldır rekor kıran muz üretiminin, bu yıl da 269 bin 501 tonla yeni bir rekora ulaşacağı tahmin ediliyor” dedi. Bayraktar, yaptığı açıklamada, 1955 yılında 1070 ton olan muz üretiminin 1975 yılında 21 bin tona yükseldiğini, 1990’lı yıllarda 18 ile 36 bin ton arasında değişen üretimin, örtü altı üretimin yaygınlaşmasıyla, 2000 yılında 64 bin tona, 2003 yılında 100 bin tonu aşarak 110 bin tona ulaştığını belirtti. 2005 yılında 150 bin ton olan muz üretiminin, 2008 yılında 200 bin tonu aşarak 201 bin 115 tona yükseldiğini vurgulayan Bayraktar, 2009 yılında 204 bin 517 ton, 2010 yılında 210 bin 178 ton olan üretimin, 2011 yılında 206 bin 501 tona indiğini hatırlattı. 2012 yılında 207 bin 727 tona çıkan muz üretiminin, 2013 yılında 215 bin 472, 2014 yılında 251 bin 994 tonla rekor kırdığına dikkati çeken Bayraktar, muz üretiminin bu yıl da yüzde 6,9 artacağı ve 269 bin 501 tonla yeni bir rekora ulaşacağının tahmin edildiğini vurguladı. Üretim ve tüketim hızla artırılmalı Üretimdeki rekorlara rağmen, muz üretiminin yurtiçi tüketimi hala karşılayamadığını belirten Bayraktar, şun- len 5-5,5 kilogram dolaylarında seyrediyor. Tüketim arttı. Üretim tüketimin yüzde 55’ini ancak karşılıyor. 2012’de ithal edilen 225 bin 100 ton muza 110 milyon 391 bin, 2013’de 235 bin 188 ton muza 115 milyon 317 bin, 2014’de 207 bin 171 ton muza 102 milyon 537 bin dolar döviz ödendi. İthalata rağmen ülkemiz 11 bin 172 ton da muz ihraç etti. Muz değerli bir ürün… Kalp, damar hastalıklarına iyi geldiği, kolesterolü düşürdüğü, kemik gelişimini desteklediği söyleniyor. B1, B2, C, A ve E vitaminleri içeriyor. Potasyum, demir, kalsiyum, fosfor, sodyum ve iyot açısından da çok zengin olduğu biliniyor. Bu kadar faydası olan muzun üretimini ve tüketimini hızla artırılmak zorundayız. Avrupa ülkeleri Türkiye’nin kişi başına 3-4 katı muz tüketiyor. Ülkemizin muz tüketimi de artacak. Her yıl 100 milyon doların üzerinde bir döviz yurtdışına ödenmemelidir.” Üretimin yüzde 70’den fazlası örtü altından Türkiye’de muz üretiminin örtü altı üretimin başlamasıyla hızla geliştiğini bildiren Bayraktar, “1999 yılında 15 bin 995 ton olan örtü altı muz üretimi, 2014 Ülkemizde muz yetiştiriciliğinin Akdeniz Bölgesi’nin Mersin ve Antalya illerinin mikro-klima özelliği gösteren bazı ilçelerinde ekonomik olarak yapıldığını belirten Bayraktar, şunları kaydetti: “Muz, Mersin ilinde yoğun olarak Anamur ve Bozyazı ilçelerinde genellikle örtü altında yetiştirilmektedir. Antalya’da ise Gazipaşa’da yetiştiricilik genellikle açıkta, Alanya’da ise yetiştiricilik açık yanında örtü altında da gerçekleştirilmektedir. Son yıllarda yetiştiricilik alanlarında Mersin’in Erdemli, Antalya’nın Kumluca ve Finike ile İskenderun’un Arsuz ilçesine kadar genişlemeler oldu. Konya’nın Çumra ilçesinde serada az da olsa muz üretilmeye başlandı. Fakat ülkemizde muzun yüzde 99,8’ini Mersin ve Antalya üretiyor. Mersin, 2014 yılında 182 bin 803 ton, Antalya 66 bin 953 ton muz üretti. Üretimde Mersin’in payı yüzde 72,5’yi bulurken, Antalya’nın payı yüzde 26,6’ya yaklaşıyor. Bu iki ilimiz dışında, Hatay’da 2 bin 208 ton, Adana 23 ton, Konya’da 7 ton muz üretiliyor.” Yapılması gerekenler Muzda üretimin tüketimi karşılamamasının başlıca sebebinin iklim olduğunu vurgulayan Bayraktar, yapılması gerekenlerle ilgili şu bilgileri verdi: “Ülkemiz, açıkta muz üretimi için uygun iklim koşullarına sahip değil. Yine de ülkemizin muzda kendine yeter hale gelmesi için, sulama suyuyla ilgili altyapı sorunları çözülmelidir. Üreticilerin korunması amacıyla ithal edilen muza yüzde 145,8 gümrük vergisi önemlidir. Muzdaki en önemli destek olan gümrük vergisi devam etmeli ve vergi oranı düşürülmemelidir. Muz üretilen bölgelerde yaşanan sorunları tespit etme, sorunları çözme konusunda hazırlanacak projelerle üretim maliyetlerini azaltıcı, verim ve kaliteyi arttırıcı çalışmalar yapacak Muz Araştırma İstasyonu açılmalıdır. Sera yapımı teşvik edilmelidir Araştırma kuruluşları sebze seralarından daha yüksek olan ve farklı bir teknolojiyle kurulması, işletilmesi gereken muz seraları ve sera içi donanımlarla ilgili çalışmalar yapmalıdır. Yerli muzun en önemli sorunlarından biri de raf ömrünün kısalığıdır. Üretim, işleme, paketleme ve pazarlama sırasında karşılaşılan sorunlar nedeniyle yerli muzun meyve kabuğu çatlamakta, kararmakta ve rafta kısa sürede bozulmaktadır. İthal muza karşı bir dezavantaj olan bu durumun giderilebilmesi ve yerli muzun raf ömrünün uzatılabilmesi için gerekli çalışmalar yapılmalı ve uygulanmalıdır. Raf ömrünü uzatmak zorundayız. Sera malzeme ve ekipmanlarından demir, çimento, damlama hortumu, boya, cıvata, plastik örtü ve benzeri malzemelerdeki Katma Değer Vergisi (KDV) inşaat yerine tarım kaleminden alınmalı ve KDV oranı düşürülmelidir. Muzda pazarlamadaki sorunların çözümü konusunda, paketleme ve sarartma tesislerinin kayıt altına alınması ve standardizasyonu, paketlemede kullanılan ambalajların standartlara uygun hale getirilmesi, izlenebilirliğin sağlanması önem taşımaktadır. Yine pazarlama açısından muzda markalaşma önemlidir. Markalaşmaya gidilmelidir.” Yıl: 7 | Sayı: 83 | KASIM 2015 ZİRAAT ODALARI 9 Havuçta hasat zamanı Bayraktar: "2012 yılında 714 bin 280 tona kadar çıkan havuç üretimi, 2014 yılında 557 bin 977 tona indi. Bu sene üretimin yüzde 3,9 azalmayla 536 bin 246 tona ineceği tahmin ediliyor." Ankara – Türkiye Ziraat Odaları Birliği Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, pazarlama sorunlarının havuçta üretimi düşürdüğünü bildirerek, “2012 yılında 714 bin 280 tona kadar çıkan havuç üretimi, 2014 yılında 557 bin 977 tona indi. Bu sene üretimin yüzde 3,9 azalmayla 536 bin 246 tona ineceği tahmin ediliyor” dedi. Bayraktar, kışlık hasadı yapılan havuçla ilgili açıklamasında, beslenmede önemi büyük olan sebzede, tarımsal faaliyetin istihdam, katma değer ve ihracatta ulaştığı boyutla ekonomiye yeri doldurulamayacak bir katkı sağladığını belirtti. Günümüz yaşam koşullarında sağlıklı beslenmeye yönelik ürünlerin tüketiminin hız kazandığına dikkati çeken Bayraktar, şunları kaydetti: “Yaş sebzeler yüksek oranda su, mineral, düşük oranda protein, karbonhidrat ve yağ içermeleri nedeniyle sağlıklı beslenmenin önemli bir parçasıdır. Ayrıca bünyelerinde antioksidanlar, bitkisel kimyasallar, diyet lifi gibi yararlı bileşenleri içermeleri nedeniyle de kronik hastalıklara karşı koruyucu özellik taşımakta, vücudumuzun zararlı maddelerden temizlenmesini sağlamaktadır. A vitamini bakımından çok zengin Beslenme ve insan sağlığı üzerinde tartışılmaz önemi bulunan sebzeler içinde havucun ayrı bir yeri bulunmaktadır. Havucun içerdiği besin maddelerine baktığımızda 100 gram yenilebilen taze havuçta, 42 kalori, 1,2 gram protein, 0,4 gram yağ, 9,2 gram karbonhidrat, 40 miligram kalsiyum, 36 miligram fosfor, 0,8 miligram demir, 12.000 IU A vitamini, 0,06 miligram B1, 0,06 miligram B2, 6 miligram C vitamini bulunmaktadır. Verilerden de görüldüğü üzere havuç, özellikle gözün görme fonksiyonu ve yapısı açısından temel maddelerden olan A vitamini bakımından çok zengin bir sebzedir. Lifli yapısı nedeniyle de sindirim sistemi için de oldukça faydalı bir üründür. Ülke potansiyeli en iyi şekilde değerlendirilmeli, tüketimi artırılmalıdır.” 2000 yılında 235 bin ton olan havuç üretiminin, 2005 yılında 388 bin tona, 2010 yılında 533 bin 253 tona, 2011 yılında 602 bin 78 tona yükseldiğini belirten Bayraktar, “2012 yılında 714 bin 280 tona kadar çıkan havuç üretimi, 2013 yılında 569 bin 855 tona, 2014 yılında 557 bin 977 tona ineceği tahmin ediliyor. 2000 yılında 71 bin 300 dekar olan havuç ekim alanı 2012 yılında 141 bin 695 dekara çıktı. Bu rakam, 2013 yılında 108 bin 643, 2014 yılında 104 bin 404 dekara indi” dedi. Havuç üretiminin yüzde 59,4’ünü Konya’nın tek başına sağladığını vurgulayan Bayraktar, bu ilimizi yüzde 23,5 payla Ankara, yüzde 10,8 payla Hatay, yüzde 2 payla Denizli, yüzde 1,2 payla Burdur’un izlediği bilgisini verdi. 2014 yılında, Konya’nın 331 bin 593, Ankara’nın 131 bin 400, Hatay’ın 60 bin 483, Denizli’nin 11 bin 350, Burdur’un 6 bin 696 ton havuç ürettiğini belirten Bayraktar, bu illeri 2 bin 792 tonla Karaman, 1431 tonla İzmir, 1250 tonla Antalya, 1226 tonla Adıyaman, 1100 tonla Diyarbakır’ın takip ettiğini vurguladı. Pazarlama, girdiler, maliyetin altında ürün satma sebzeciliğin de sorunları Başta pazarlama sorunları olmak üzere, tarımsal girdilerde dışa bağımlılık ve girdilerden kaynaklanan üretim maliyetlerinin yüksekliği, üreticinin maliyetin altında ürün satmak zorunda kalması gibi genel sorunların havuç tarımının da içinde bulunduğu sebzecilikte de görüldüğü bilgisini veren Bayraktar, şunları kaydetti: “Üreticilerimiz binbir emekle ürettikleri üründe yeterince söz sahibi değildir. Üreticilerimizin kendi ürettiği üründe söz sahibi olabilmesi, sahip oldukları hakları etkin bir şekilde kullanabilmesi ancak örgütlenmeyle mümkündür. Üreticilerimiz tam olarak örgütlenemediğinden herhangi bir pazarlık gücü de bulunmamaktadır. Bu yapıda üretici düşük fiyata ürün satarken tüketici de daha pahalıya ürün tüketmek durumunda kalmaktadır. Sorunun çözümüne yönelik olarak üreticilerin örgütlenmesi ve örgütlenme bilincinin oluşması eğitim ve yayım faaliyetlerine daha fazla ağırlık vermekle mümkündür. Bunun yanı sıra, Tarımsal Üretici Birlikleri’ne gerekli kaynak aktarılarak finansman bakımından güçlendirilmelidir. Birlikler bu şekilde fonksiyonel hale getirilerek bir müdahale kurumu gibi çalışmaları sağlanmalıdır. Maliyetler düşürülmeli, ilaçlama, depolama, ambalajlama, nakliye desteklenmeli Üreticilerimizin rekabet gücünün artırılması bakımından maliyetler düşürülmeli, gübre, mazot gibi üretim girdilerinin desteklenmesinin yanı sıra, ilaçlama, depolama, ambalajlama, nakliye gibi unsurlar da mutlak surette desteklenmeli, girdilerdeki KDV oranları indirilmelidir. Ülkemizde soğuk hava depoları yeterli değildir. Bunun sonucunda hasadın yoğun olduğu dönemde pazara talebin üzerinde ürün sunulmakta, bu da üretici fiyatlarında düşüşe neden olmaktadır. Kırsal Kalkınma Yatırımlarının Desteklenmesi Programı Kapsamında tarımsal ürünlerin işlenmesi, depolanması ve paketlenmesine yönelik yeni yatırım tesislerinin yapımı, mevcut faal olan veya olmayan tesislerin kapasite artırımı ve teknoloji yenilenmesine yönelik yatırımlar yüzde 50 hibe yoluyla desteklenmektedir. Verilen bu destekler olumlu olmakla birlikte depolama konusunda arzu edilen seviyeye gelinememiştir. Arzın daha uzun döneme yayılması bakımından depolama imkanlarının artırılması gerekmektedir.” Bayraktar, açıklamasında, ülkemizin sahip olduğu potansiyelin en iyi şekilde değerlendirilmesinin, havuç üretiminin ülke ekonomisine ve üreticilerimize olan katkısının artırılmasının en büyük temennileri olduğunu da belirtti. ZİRAAT ODALARI AYIN 10 Yıl: 7 | Sayı: 83 | KASIM 2015 KONUSU Bin bir emekle yetiştirilen fındık ürününün hasat edildikten sonra pazara sunulana kadar uygun şartlarda saklanması, depolanması gerekmektedir. Depolamadaki ana amaç, ürünün nitelik ve kalitesinin olabildiğince ve en uzun süre korunabilmesidir. Fındıkta son yıllarda ürünün değer kazanmaya başlaması ile birlikte depolamanın önemi bir kat daha artmıştır. Fındık içermiş olduğu yüksek düzeydeki doymamış yağ asitleri nedeni ile oldukça sağlıklı bir gıda maddesi olmasına rağmen yine bu yağ asitlerinin kolaylıkla bozulmasından dolayı da muhafazası oldukça zor bir gıda maddesidir. Depolamanın usulüne uygun olmayan şartlarda yapılması, fındığın bozulmasına, acılaşmasına, ekşimesine, küflenmesine neden olmaktadır. Üretim bölgelerinde fındık, çoğunlukla basit şekilde depolanmaktadır. Hasat edildikten sonra kurutulan kabuklu fındık üretici tarafından ihtiyacına göre bir süre evlerinin bir köşesinde veya bir depoda bekletilmektedir. Bu şartlarda fındık en fazla 1 yıl özelliğini bozmadan muhafaza edilebilmektedir. 1 yıldan daha uzun bir süre muhafaza için daha özel şartlar gerekmektedir. Fındığın uzun süre muhafazası için sıcaklığın ve nemin kontrol edilebildiği soğuk hava depoları kullanılmaktadır. Isının yükselmesi acılaşmaya, nispi nem oranının artması da küflenmeye yol açabilmektedir. Fındık kesinlikle havanın nispi rutubetinden etkilenecek şekilde açık depolarda muhafaza edilmemelidir. Bu depoların sıcaklık ve bağıl nemleri, yörenin iklim özelliğine göre değişmekte ve fındık depolanması için gerekli olan uygun düzeylerde tutulmamaktadır. Sonuçta, depolanan fındığın niteliği belirli bir sürede bozularak satış değerini kaybedebilmektedir. Hasattan sonra fındığın, niteliği bozulmadan uzun süre depolanabilmesi için sıcaklık, bağıl nem, havalandırma miktarı kontrol ve ayar edilebilen depolarda depolanması gerek- FINDIKTA DEPOLAMANIN ÖNEMİ mektedir. Bununla birlikte ürünün uzun süre depolanmasının bir gideri bulunmaktadır. Ürünün geç pazarlanması ile elde edilen ek gelir, yapılan ek giderleri karşılamalıdır. Depo içindeki sıcaklık ve nemin istenen düzeylerde ve sabit tutulabilmesi, ancak tekniğe uygun biçimde yapılmış, sıcaklık ve bağıl nemi ayar ve kontrol edebilen soğutucu sistemlere sahip depolarda olasıdır. Bağıl nem ayar ve kontrol edilemeyen depolarda fındığın neminin sabit tutulması, meyvelerin hava ve nem geçirmeyen ortamlarda tutulmasıyla da sağlanabilir. Fındıklar, iyice kurutulduktan sonra hava geçirmeyecek şekilde kapatılan plastik torbalara konularak adi depolarda kalite bozulmadan uzunca bir süre depolanabilmektedir. Hasat ve harman işlemleri sonrası fındığın en büyük problemi olarak ürünün uzun süreli muhafazasını sağlayacak sıcaklık ve atmosfer kontrollü muhafaza sistemlerinin bu ürün için kullanımlarının yeterince gelişmemiş olmasıdır. Fındık, üretiminde dalgalanmalar gösteren bir ürün olması itibariyle uzun süre depolanması gereklilik arz eden bir yapı göstermektedir. Mevcut depo sistemleri ve şartlarında üreticinin bütün bir yıl emek vererek ürettiği ürünün büyük bir kısmının küflenme, çürüme vb. sebeplerle kaybedilmesi söz konusudur. Mevcut şartlar göz önüne alındığında uzun süreli depolama için bazı önlemlerin alınması gerekmektedir. Bu önlemler: Fındık depolanacak yerlerde eski fındıklar var ise kesinlikle temizlenmeli, delik yerler kapatılmalı, esaslı bir temizlik yapılarak depo kireç ile badana edilmeli, haşerelere karşı ilaçlama yapılmalı ve pencerelere kafes teller çekilmelidir. Kabuklu fındıkların % 8, iç fındıkların % 5 oranında nem içerecek şekilde kurutulması gerekir. Aksi halde bozulmalar hızlı bir şekilde başlar. Kabuklu fındıklar iç fındıklara göre daha uzun süre bozulmadan muhafaza edilmektedir. Bu nedenle uzun süreli depolamada kabuk kırılmamalıdır. Gerek kabuklu, gerekse naturel iç halinde depolanan fındıkların içerdiği nem oranı, ortam nemine bağımlı olarak uzun dönemde dengelenmektedir. Fındık çeşitlerimizin yüksek oranda yağ içermesi göz önünde bulundurularak depodaki nispi nemin %60-65 düzeyinde sabit tutulması gerekir. Nem oranının daha yüksek olması enzim faaliyetlerini artırması nedeni ile bayatlamaya, mikro- 21oC’ yi geçmeyecek şekilde havalandırılması koşulu ile kabuklu fındıklar bir yıla kadar zarar görmeden muhafaza edilebilmektedir. Ortam neminin % 60-65, depo sıcaklığının ise 0-1.5oC olacak şekilde iklimlendirilmiş depolarda ise kabuklu fındıklar 4 yıl süre ile kalitelerinde önemli bir değişiklik olmadan muhafaza edilebilmektedir. Fındığın hasat sonrası işlenmesinde aflatoksin, işlenmiş ürün kalitesinin yüksek tutulmasında büyük bir problem olarak karşımıza çıkmaktadır. Fındığın hasadında ve sonrasındaki işlemlerde HACCP gibi bir kalite güvence sisteminin uygulanması ve yaygınlaştırılmasının fındığın kalitesinde yaşanan bu tür sıkıntıların giderilmesinde önemli rol oynayacağı düşünülmektedir. Lisanslı depoculuk Fındık muhafaza şartlarının iyileştirilmesi için lisanslı depoculuk sisteminin bir an önce hayata geçirilmesinin gerekliliği gözler önündedir. Depolama süresi uzun olan fındıkta, piyasada kaliteli ürünün her an bulunabilmesi, fiyat istikrarı sağlanması ve üreticimizin yeterli gelir elde edebilmesi için lisanslı depoculuğun hayata geçirilmesi zorunluluktur. Böylece lisanslı depoculuk ve ürün ihtisas borsalarının hayata geçirilmesiyle üreticimiz ürününü değerinde pazarlayacak aynı zamanda fiyat istikrarında sürdürülebilirlikle kaliteli ürünün her an piyasada bulunabilirliği mümkün olacaktır.” Ülkemizde de lisanslı depoculuğun, 5300 sayılı Lisanslı Depoculuk Kanunun Dr. Nevzat Aslan Enstitü Müdürü Antepfıstığı Araştırma Enstitüsü Müdürlüğü Hasan Kozoğlu TZOB Yönetim Kurulu Üyesi Arsin Ziraat Odası Başkanı SERT KABUKLULAR ZİRAAT ODALARI Yıl: 7 | Sayı: 83 | KASIM 2015 organizma faaliyetini artırarak küflenmeye neden olmaktadır. Depo ortamında nispi nem oranının düşmesi ise fındık lezzetinin bozulmasına, acılaşmaya neden olmaktadır. Bu nedenle ortam nispi neminin % 55-60 seviyelerinin altına düşmemesi gerekmektedir. Ortam sıcaklığının yüksek olması bayatlamaya ve acılaşmaya neden olarak fındığın pazar değerinin kaybolmasına neden olmaktadır. Fındık depolanan yerler kokudan arındırılmış olmalı, koku veren maddeler yanında fındık depolanmamalıdır. Fındığın yağ oranının yüksek olması değişik kokuları absorbe etmesinde önemli bir etkendir. Fındık mümkün mertebe dökme olarak değil de jüt çuvallara doldurularak depolanmalıdır. Soğutmanın söz konusu olmadığı adi depolarda; fındık iyi kurutulmak kaydıyla ve depo nispi neminin fazla yükselmesinin önlenmesi, ortam sıcaklığının Depoların Özellikleri Havalandırılmalarının yapılabilmesi için karşılıklı pencerelerin olması ve bu pencerelerin zararlılarının girişlerine engel olacak şekilde ince tel ızgaralarla kaplı olması Isılarının 15-20oC' yi aşmaması ve genelde serin olması Herhangi bir duvarının toprakla temas etmemesi Kapı altlarının fare girişlerine engel olacak şekilde kapanabilmesi İçlerinden gerek temiz gerekse pis su borularının geçmemesi Çatılarının aşırı sıcak ve soğuğu geçirmemesi Çatı sundurmalarının deponun yan duvarlarının yağan yağmurlardan ıslanıp nemi içeri vermeyecek şekilde yapılmış olması İç ve dış duvarının sıvalı olması gerekmektedir. Yabani Antep fıstığı diye adlandırılan Pistacia türleri, ülkemizin her yanına dağılmış durumdadır. Sayı bakımından bunların içerisinde en fazla melengiçler bulunmaktadır. Eğimli ve kıraç topraklarda ekonomik bitkisel üretimin yapılmadığı alanlarda sabırla, almadan vererek çalışan üreticilerin ödülünün adıdır Antep fıstığı meyvesi. Antep fıstığı üreticileri en az 7-8 yıl hiç meyve almadan fidanların bakımını yaparlar. Bu süre sonunda meyveleri görmeye, 10-15 yıl sonra da gelir elde etmeye başlarlar. Antep fıstığı kurutulduktan sonra uygun şartlarda iki yıla kadar bekletilebilmektedir. Antep fıstığı bu özelliği ile bir bakıma da “akakçe”dir. Türkiye, dünya Antep fıstığı üretimi sıralamasında ortalama 111 bin ton ile 3. sırada bulunmaktadır. Son yıllarda Antep fıstığına olan ilgi ile birlikte Antepfıstığı alanları da artmaktadır. Bir taraftan yeni alanlara dikim yapılırken, diğer taraftan doğal olarak yetişmiş melengiç ve buttum alanları aşılama ile Antep fıstığına dönüştürülmek- 10 Şubat 2005 tarihinde yürürlüğe girmesiyle hukuki zemini oluşturulmuştur. Lisanslı Depoculuk Kanunun amacı; Tarım ürünlerinin ticaretini kolaylaştırmak, tarım ürünlerinin depolanması için yaygın bir sistem oluşturmak, ürün sahiplerinin mallarının emniyetini sağlamak ve kalitesini korumak, ürünlerin sınıf ve derecelerinin yetkili sınıflandırıcılar tarafından saptanmasını sağlamak, ürünlerin mülkiyetini temsil eden ve finansmanını, satışını ve teslimini sağlayan ürün senedi çıkarmak, standartları belirlenmiş tarım ürünlerinin ticaretini geliştirmek üzere, tarım ürünleri lisanslı depoculuk sisteminin kuruluş, işleyiş ve denetimine ilişkin usul ve esasları düzenlemektir. Bu düzenlemeler sonucunda üreticiler; ürettikleri belli standarttaki ürünlerini sağlıklı, güvenli ve sigortalı olarak depolayabilecekler, fiyatların düşük olduğu, ürün arzının yoğun olduğu dönemde ürünlerini satmak yerine lisanslı depolarda depolayıp karşılığında aldıkları ürün senetlerini teminat göstererek uygun koşullarda kredi kullanabilecektir. Üreticiler ürünlerini borsalar aracılığıyla pazarlayabileceklerdir. Aslında Ürün İhtisas Borsaları veya Ticaret Borsaları altında çalıştırılacak lisanslı depolar; teslim edilen ürünleri işletmelerine kabul etmek, gerekiyorsa depolamaya uygun hale getirmek, kalite ve miktarını belirlemek, sigortalamak ve uygun şartlarda depolamak; işletmelerine kabul ettikleri ürünün karşılığı olarak, sahibine borsada alınıp satılabilecek ve rehin konularak banka kredisi alınabilecek bir ürün senedi temin etmek ve istek halinde sahibine ürünü zaman geçirmeden teslim etmek görevlerini yürütmekle yükümlüdürler. Hal böyleyken bu amaçlara ulaşmak için öncelikle Türkiye’de bu sistemi kuracak alt yapının oluşturulması gerekmektedir. Belli standartlara sahip ürünlerin depolanması için öncelikle ülkede herkes tarafından kabul gören ürün standartları ve bu standartlara uygun üretim gerçekleştirilmeli, bu amacı gerçekleştirmek üzere başta tohumculuk politikası olmak üzere, tarıma yönelik politikaların geliştirilmesi gerekmektedir. Bu sistemin üreticimiz açısından en cazip yönü ise hasat sonrası ürünü hemen piyasaya çıkarmak yerine depolanan ürün karşılığında kredi kullanarak nakit sıkıntısını giderebilmesidir. Ülkemizde gelinen son noktada lisanslı depoculuk tam anlamıyla işlerlik kazanamamış, yaygınlaşamamış, en önemli fonksiyonu olan ürün senedi üze- 11 rinden ticaret yaygınlaşmamıştır. Bu nedenle aşağıdaki hususlar yerine getirilmelidir. Lisanslı depoculuğun üreticiye getirdiği avantajlar hakkında bölgesel yayın yapan basılı ve görsel yayın yapan yayım vasıtalarıyla üretici bilgilendirilmeli ve bunun için kampanyalar düzenlenmelidir. Tarımsal piyasalardaki aktörlerin lisanslı depoları kullanmalarının sağlanması için devlet bir takım yeni teşvik uygulamaları geliştirmelidir. İlk aşamada depolama ücretlerinin sübvanse edilmesi ve lisanslı depoculuğa yapılacak yatırımlar teşvik edilmelidir. Lisanslı depoculuğun gelişmesi ve ürün senetlerinin piyasada dolaşabilmesi için Ürün İhtisas Borsası’nın kurulması sağlanmalıdır. Lisanslı depoculuğun başarısı sisteminin yaygın kullanıma bağlıdır. Bu nedenle, devlet tarafından sistemdeki engelleri aşacak şekilde geliştirilecek bir teşvik sistemine ihtiyaç vardır. Lisanslı depoculuk sistemi Türkiye’de olması gereken seviyeye ulaşana kadar depolama ücretleri devlet desteği ile sübvanse edilmelidir. ANTEP FISTIĞI ÜRETİMİNİN ARTIRILMASI İMKANLARI tedir. Genç bahçelerin verime yatmasıyla Antepfıstığı üretimimizin her yıl belli bir oranda artması beklenmektedir. Üretim miktarımıza göre ihracat rakamlarımız oldukça düşüktür. Ülkemizde üretilen Antep fıstıkları ise nispeten küçük, az çıtlak, ince uzun bir yapıya fakat çok zengin bir aromaya sahiptir. Bu lezzet ile tanışanlar aroması nedeniyle daha yüksek ücret karşılığında tercih etmektedir. Sulama, gübreleme gibi iyi bakım şartlarında, üretici ve ülke üretimi için kötü olan peryodisite şiddetini azaltabiliriz ancak bu durumu tam olarak ortadan kaldırmak günümüz şartlarında mümkün değildir. Beşer yıllık Antep fıstığı ortalama üretim rakamlarına bakıldığında; iki binli yılların başında üretim ortalama 70.000 ton iken son beş yıl ortalaması 100.000 tonun üzerine çıkmıştır. Normal şartlarda bu artışın her yıl sürmesi ve önümüzdeki on yıl sonrasında da 200.000 tonu aşması beklenmektedir. Buna paralel olarak bir ihracat artışı sağlanmalıdır. Aksi takdirde iç tüketim artışı ile bu ihtiyaç fazlası eritilemeyeceğinden üreticiler pazar konusunda sıkıntı çekebilirler. Bu sıkıntının ileride yaşanmaması için şimdiden ihracatı artırmak, ihracatın önünü açmak gerekmektedir. Bu anlamda üreticilere düşen görev, ürünlerinin kalitesini arttıracak yetiştiricilik uygulamaları yapmaları; hasat sonrası bazı hususlara dikkat etmeleri gerekmektedir. Antep fıstığının üretiminin arttırılması için üretim alanlarının genişletilmesi ilk akla gelen çözümdür. Ancak dünyanın geldiği noktada bir ürünün üretimin arttırılması için üretim yapılan alanların arttırılmasından ziyade birim alandan alınan ürünün arttırılması gerekmektedir. Birim alandan alınan ürünün arttırılması için doğru çeşit ve tozlayıcı seçimi, uygun budama, sulama, gübreleme, hastalık ve zararlılarla mücadele, gerektiği kadar zamanında toprak işleme ve benzeri uygulamalarla verim ve kaliteyi artırabiliriz. Antep fıstığı üretimi ülkemizde İran ve ABD’nin aksine kuru şartlarda yapılmaktadır. Antep fıstığının kurağa dayanıklı olması üreticilerimiz nazarında bazı yanlış anlamalara neden olmaktadır. Örneğin: “Antep fıstığı sulanmaz”, “Antep fıstığı suyu sevmez”, “sulama Antepfıstığını kurutur” gibi yanlış fikirler bazı üreticilerimizde maalesef bulunmaktadır. Yapılan çalışmalarda Antep fıstığının sulanması halinde uzun çeşidinde yaklaşık üç kat, Siirt çeşidinde ise yaklaşık 2,5 kat verim artışı tespit edilmiştir. Ayrıca sulama ile meyve iriliği ve çıtlak meyve oranı gibi meyve kalite değerleri de artmıştır. Artan Antep fıstığı üretiminin piyasada değerinin korunması için dış pazara açılmalıyız. Hasat ve hasat sonrasında “farklı çeşitleri karıştırmamak, sağlıklı şartlarda kurutma ve kavlatma, kontrollü depolama yapmak” gibi yöntemlerle ürünün kalitesini düşürmeden pazar değerini koruyabiliriz. Kaliteli ve standart ürün elde edilerek ihracatçılarımızın elini güçlendirmeliyiz. SERT KABUKLU MEYVELER ÜRETiM ve POLiTiKALAR Dünyada yaklaşık 140 adet bağ-bahçe ürünü yetiştirilmekte olup; meyveler bu grup içerisinde en önemli üretim dalını oluşturmaktadır. Türkiye sahip olduğu ekolojik koşullar ve pek çok meyve türünün gen merkezi konumunda olması nedeniyle meyve üretim potansiyeli açısından dünyanın en önemli ülkelerinden birisidir. 2013 yılı FAO verilerine göre dünya da yaklaşık 59,6 milyon hektar alan üzerinde toplam 677 milyon ton meyve üretimi gerçekleşmiştir. 2007 yılında yaklaşık 561 milyon ton olan dünya meyve üretimi 2013 yılında % 20,5 artarak 677 milyon tona ulaşmıştır. Dünyada 152 milyon ton üretim ile Çin (%22) birinci sırada yer almaktadır. Bu ülkeyi 82,6 milyon ton ile Hindistan (% 12), 38 milyon ton üretimi ile Brezilya (%5,6) ve 27 milyon ton üretimi ile ABD (% 4) izlemektedir. Türkiye % 2,7’lik üretim payı ile 5 inci sırada yer almaktadır. Dünya sert kabuklu meyve üretimi 2013 yılı FAO verilerine göre toplam 15,5 milyon ton olup; 3,6 milyon ton ile Çin ilk sırada bulunmaktadır. Bu ise dünya üretiminin %23,3’e tekabül etmektedir. Bu ülkeyi sırasıyla ABD (%16,7), Vietnam (%7,2), İran (%6,7) ve Türkiye (%6,4) izlemektedir. Türkiye sert kabuklu meyve üretimin de ile Dünyada 5 inci sırada yer almaktadır. Buna rağmen üretim miktarları yönü ile ise ilk 10 ürün içerisine ancak dünyada üretim bakımında ilk sırada yer alan fındık girmektedir. Sert kabuklu meyvelerde miktar olarak Türkiye ve Dünya üretimini karşılaştıracak olursak; Dünya üretimlerinden aldıkları paylar değerlendirildiğinde fındık % 64 oranla ilk sırada bulunmaktadır. Kestane % 3 ile 2 nci, antepfıstığı % 9,7 oranla 3 üncü ve ceviz % 6 oranla 4 üncü sırada yer almaktadır. Toplam 23,9 milyon ha’lık tarım alanının 15.8 milyon ha alanda tarla ürünleri (%66), 3,2 milyon ha alanda meyve ve üzüm (%13,5) ve 0,8 milyon ha alanda da sebze üretimi (%3,4) yapılmaktadır. (TÜİK-2014). Bu alanlarda ki bitkisel üretim 106,5 milyon ton’dur TÜİK verilerine göre meyve üretimimiz 2014 yılında 16,8 milyon ton ve 2015 II. tahmine göre ise 17,4 milyon ton’dur.Ülkemiz meyve üretiminde ürün özelliğine göre sıralandığı zaman ilk sırada üzüm gelmekte olup, bu ürünü sırasıyla elma, portakal, zeytin ve mandarin izlemektedir. Sert kabuklular içerisinde yer alan fındık, antepfıstığı, ceviz, badem ve kestane gibi ürünler birçok meyve türüne göre ekonomik önemi yüksek ürünlerdir. Ülkemizde toplam meyve üretiminde 2002-2015 yılları arasında %31,5 oranında artış kaydetmiş olup; bu oran 2014-2015 yılları arasında %3,4 olmuştur. Meyve grupları içerisinde sert kabuklular 2002-2015 arasında %33,3 oranında bir artış kaydederken 2014-2015 yılları arasında bu artış %38,8 olmuştur. Tüm meyve üretimi içerisinde grup olarak üzümsü meyveler ilk sırada yer alırken sert kabuklu meyveler %6 gibi hem düşük bir oranla son sırada yer almaktadır. Buradaki en önemli etken bu grupta bulunan fındık ve antepfıstığı meyve türlerinin bölgesel olarak belli ekolojiler de yetiştiriciliğinin yapılabilmesidir. 2014 yılında ki üretim miktarlarında diğer meyve türlerinde olduğu gibi belirli bir düşüş görülmektedir ki bunun ana nedeni 2014 yılı mart ayında yaşanan uzun süreli don olayıdır. Sert kabuklu meyveler içerisinde üretim miktarı ve ekonomik önemine göre bir sıralama yaparsak fındık (%57) ilk sırada gelmekte olup; bunu ceviz (%17), antepfıstığı (%13), badem (%7) ve kestane (%6) izlemektedir. Yine üretim ile ilgili verilere bakıldığı zaman 2002-2015 yılları arasında en fazla artış; periyodisite gösteren bir ürün olmasına rağmen antepfıstığı ürününde olmuştur ki artış oranı %311’dir. Antepfıstığını bazı yıllar düşüş kaydetmelerine rağmen badem ve ceviz izlemektedir. Kestane ise 2002-2015 yılları arasında üretim miktarı olarak yüksek oranlarda olmasa da istikrarlı bir şekilde artış kaydederek bu yıllarda % 34,4 oranında bir değişim göstermiştir. Sert kabuklu meyvelerde üretim, kullanım, ürün kayıpları, kişi başı tüketim ve yeterlilik gibi birçok kalemler yıllara göre üretim ve stok durumlarına bağlı olarak farklılıklar göstermektedir ki; bu farklılık daha çok fındık ürününde görülmektedir. Ceviz ve bademde yeterlilik %100 altında olmasına karşın antepfıstığı, fındık ve kestanede kendine yeterlilik %100 üzerindedir. Sert kabuklulardan fındık, antepfıstığı ve kestanede kendine yeterlilik %100’ün üzerinde olmasına rağmen kişi başı tüketimler ne AB ülkelerindeki ne de dünyada gelişmiş ülkelerde ki düzeye çıkmamıştır. Sert kabuklu meyveler hem iç hem de dış pazarlarda kabuklu ve kabuksuz olarak pazarlanabilmekte olup; depolanma süreleri diğer bir ifade ile raf ömürleri uzun olan türlerdir. Bu amaçla pazarlanabilmeleri de diğer yaş meyvelere göre zamana yayılarak yapılabilmektedir. Aynı zamanda birçok meyve türüne göre ülke gelirine katkıları daha sürekli ve yüksek olmaktadır. Sert kabuklu meyvelerde pazarlama yurt iç veya yurt dışı olsun en fazla kabuksuz özelliklede fındık da iç fındık olarak yapılmaktadır. Sert kabuklularda dış ticarete ait grafikte de görüldüğü üzere ihracat miktarında yıllık üretim miktarlarına bağlı olarak azda olsa bir düşüş olmasına karşılık ihracat değerinde diğer bir ifade ile ülkeye giren döviz miktarında 2010 yılındaki düşüş hariç genelde bir yükseliş mevcuttur. Bu yükselişteki en büyük pay fındık ile antepfıstığı ürünlerine aittir. Ülke olarak üretilen fındık ürünümüzün en az yıllara bağlı olarak %75-85’i ihraç edilmektedir. Yine bu rakamla Dünyada fındık ihracatında ülkemiz ilk sırada yer almaktadır. Ülkemizde fındık tarımı; 1983 yılında yürürlüğe giren 2844 sayılı “Fındık Üretiminin Planlanması ve Dikim Alanlarının Belirlenmesi Hakkında Kanun” çerçevesinde hazırlanan Yönetmelik ve Bakanlar Kurulu kararları kapsamında yapılmaktadır. Söz konusu mevzuat kapsamında fındık tarımına izin verilen 16 İl ve 123 İlçe’dir. Üretime izin verilen sahalarda Alan Bazlı Destekleme, üretime izin verilmeyen sahalarda ise Telafi Edici Ödeme (alternatif ürün) yapılmıştır. ZİRAAT ODALARI Yıl: 7 | Sayı: 83 | KASIM 2015 Gökhan Kızılcı Enstitü Müdürü Fındık Araştırma Enstitüsü Müdürlüğü Mevlüt Gümüş Bitkisel Üretim Genel Müdürü Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı Yıl: 7 | Sayı: 83 | KASIM 2015 TÜRKİYE’DE FINDIK ÜRETİMİNİN ARTIRILMASI İMKANLARI Fındık ülkemizde üretilerek ihraç edilen önemli tarımsal ürünlerin başında gelmektedir. Türkiye’de 16 ilde ruhsatlı olmak üzere, toplamda 33 ilde yaklaşık 700.000 hektarlık bir üretim alanında ortalama 600.000 ton kabuklu fındık üretimi yapılmaktadır. Üretim alanının ve miktarının büyük çoğunluğu Karadeniz Mustafa Bircan İl Müdürü Aydın İl Tarım, Gıda ve Hayvancılık Müdürlüğü ZİRAAT ODALARI 12 Tarım, Aydın İli ekonomisi içinde en önemli sektörlerden birisidir. Kestane; İlimiz için stratejik öneme sahip olan bir üründür. Türkiye’de her yerde yetişmemekte, Karadeniz, Marmara ve Ege bölgesinin belli kısımlarında yetiştirilebilmektedir. Aydın ili en çok kestane ağacı varlığına sahip olan ildir. FAO’nun 2012 yılı verilerine göre; Dünya kestane üretimi 1.998.880 ton olup, önemli üretici ülkeler arasında Çin ( 1.650.000 Bölgesindedir. Yaklaşık 450.000 kayıtlı fındık üreticisi çiftçi vardır. Türkiye, dünya fındık üretiminin yaklaşık % 70’ini karşılamaktadır. Son yıllarda fındık ihracatından elde edilen gelir 2 milyar doların üzerine çıkmıştır. Dünya fındık üretim ve ihracatında Türkiye’nin büyük bir payı olmasına rağmen, birim alandan alınan verime bakıldığında durum hiç iç açıcı değildir. Ülkemiz fındık üretiminin en büyük problemi birim alandan alınan verimin düşüklüğüdür. Ortalama verimimiz 85-90 kg/da ‘dır. Bu verim eski üretim bölgesi dediğimiz Doğu Karadeniz illerinde (Ordu, Giresun, Trabzon) daha da düşüktür. Yeni üretim bölgesi olarak adlandırılan Sakarya, Düzce ve Samsun gibi illerde eski üretim bölgesine göre verim nispeten daha yüksektir. Ülkemizde fındık üretiminin kontrollü bir şekilde artırılması gerekmektedir. Bu artışın üretim alanını artırarak değil, birim alandan alınan verimi artırarak sağlanması gerekmektedir. Türkiye üretim alanı ve miktarı konusunda bu kadar önde olmasına rağmen birim alandan alınan verimlerde oldukça düşük seviyelerde kalmıştır. Dünyada en yüksek verim 287 kg/da ile ABD’de gerçekleşirken, Türkiye dünya ortalamasının altında kalmıştır. Fındık üretimi il bazında incelendiğinde en fazla üretim alanı Ordu ilinde olup (%32), Giresun ve Sakarya takip etmekteton ), Güney Kore ( 70.000. ton ), Türkiye ( 59.789 ton ), Bolivya ( 57.000. ton ) ve İtalya ( 52.000 ton) bulunmaktadır. Türkiye; üretici ülkeler arasında genellikle üçüncü sırada yer almakta ve önemli bir potansiyeli temsil etmektedir. 2001 ile 2014 yılları arasında yıllara göre değişmekle birlikte ortalama olarak Türkiye üretiminin % 36’sını ilimiz karşılamaktadır. 2014 yılı istatistikî verilerine göre ülkemizde 111.164 da alanda 63.762 ton kestane üretimi gerçekleşmiştir. İlimiz kestane ağaç sayısı ve üretimi bakımından Türkiye’de birinci sırada yer almaktadır. 2013 yılında ilimizde faaliyet gösteren ve kestane ihracatı yapan 13 işletme vardır. İlimizde kestane üretimi 12 ilçemizde yapılmakta olup; Nazilli ilçemiz 27.217 dekar alan ve 8.740 ton kestane üreti- mi ile ilk sırada yer almaktadır. İlimiz kestaneliklerinde geçiş süreci dahil 24.286 da alanda organik tarım yapılmaktadır. Bu rakam 63.970 da olan kestane alanımızın yaklaşık olarak % 38’ ini teşkil etmektedir. 2013 yılında İl Müdürlüğümüz tarafından 2 proje yürütülmüştür. Bu projelerden ilki; İl dir. Türkiye toplam fındık üretim alanının yaklaşık %90’ı Ordu, Giresun, Trabzon, Samsun, Sakarya ve Düzce illerinde gerçekleşmektedir. Diğer taraftan, fındık üreten illerimizin verim değerlerine bakıldığında ise son 10 yıllık ortalama verilere göre Sakarya 129 kg/da ile zirvede yer alırken Düzce 109 kg/ da ile takip etmektedir. Ordu, Giresun ve Trabzon İlleri Türkiye ortalama veriminin altında yer almakta olup, bu üç il eski üretim bölgesi içinde yer almaktadır. Verim Düşüklüğünün Sebeplerini Söyle Sıralayabiliriz Türkiye’de bazı yıllar meydana gelen ilkbahar geç donları fındık veriminin düşmesine yol açmaktadır. Özellikle 2004 ve 2014 yıllarında meydana gelen bu donlardan fındık üretimi oldukça fazla etkilenmiştir. Yine yüksek rakımlarda ilkbahar geç donlarına daha sık rastlanmaktadır. Bu olumsuzluğun önüne geçmek için özellikle geç yapraklanan çeşitler devreye sokulmaya çalışılmaktadır. Fındık Araştırma Enstitüsünce geliştirilerek tescil ettirilen yeni fındık çeşitleri (Okay28,Giresun Melezi ve Allahverdi çeşitleri) geç yapraklanma özellikleriyle ön plana çıkmaktadır. Özellikle eski fındık bölgesi denilen Doğu Karadeniz illerinde fındık bahçeleri meyilli arazilerdedir. Yüksek eğimli arazilerde bahçe bakımı, hasat vs. oldukça Müdürlüğümüz ve ADÜ Ziraat Fakültesi işbirliği ile yürütülen ve İl Özel İdaresi tarafından finanse edilen “Kestane Genotiplerinin Tescil Edilmesi Kapsamında Fidan Üretilmesi” projesidir. Bu projenin amacı; Aydın İline ait olan verim ve kalitesi yüksek olan çeşitlerin tescil edilerek ülkemiz ve dünya kestane tarımına kazandırılmasıdır. 2. proje ise; “Kestane İç Kurtları İçin Kimyasal Kullanımı Projesi”dir. Kaynağı İl Özel İdaresinden karşılanan bu proje ile; kestanenin pazar değerinin düşmesine ve önemli ekonomik kayıplara yol açan kestane iç kurtlarına karşı mücadele etmek ve bu yöntemi üreticilere alıştırmak hedeflenmiştir. Karşılaşılan sorunlar ve çözüm önerileri İlimiz meyve varlığımız içerisinde önemli bir paya sahip bulunan Kestane kaynaklarımızın en iyi şekilde sürdürülebilirliğinin sağlanması, ülkemiz ve ilimiz halkının optimum faydalanma yollarını tespit edip ortaya koymak, ayrıca yöre halkına ve ülke ekonomisine olumlu katkı sağlamak amacıyla, İlimiz Kestane Eylem Planı oluşturulmalıdır. Üniversiteler, ilgili kamu kurumları ve sanayiciler, pazarlamacılar ve köylüler ile birlikte ortak çalışma programları yapılmalı, çiftçi bilinçlendirme programlarına ağırlık verilmelidir. Alçak rakımlarda da kestane yetiştiriciliğine yönelik çalışmalar yapılmalıdır. 13 zor şartlarda yapılmaktadır. Böyle eğimli arazilerde toprak-su koruma tedbirleri devreye girmelidir. Çeşit seçiminde hatalar yapılmakta, tozlayıcı çeşit ise ya kullanılmamakta ya da yeterli sayıda bahçelere dikilmemektedir. Bahçelerde birim alanda olması gereken ocak sayısı, ocaklardaki dal sayısı optimum sayıların çok üzerindedir. Fındık bitkisinde karanfiller daha çok yıllık sürgünlerde oluştuğundan, yıllık sürgün oluşumunu teşvik etmek için düzenli budamalar yapılmalıdır. Yüksek ve kaliteli ürünün elde edilmesinin temel şartlarından birisi de doğru gübrelemedir. Doğru gübrelemenin yolu da toprak ve yaprak analizlerinden geçer.. Hastalık ve zararlılarla mücadelede tekniğe uygun etkin bir mücadele yapılmamaktadır. Özellikle eski fındık bölgesi dediğimiz Doğu Karadeniz illerinde fındık plantasyonları oldukça yaşlıdır. Özellikle bu şekildeki çok yaşlı bahçelerin sökülmesi, birkaç yıl sonra yeni fidanlarla yeniden tesis edilmesi gerekmektedir. Fındık yetiştiriciliğinde modern üretim tekniklerinin kullanılması sayesinde verim artışının sağlanması mümkündür. Bu da üreticiye yönelik özellikle verimsizliğe sebep olan konularda yapılacak eğitim ve yayım çalışmalarının arttırılması sayesinde sağlanacaktır. Eğimli arazilerde erozyona karşı toprak su muhafaza tedbirlerinin alınması gereklidir. Kestane verim ve kalitenin arttırılması için bakım işlemlerinin özellikle budama ve gübreleme konularında tekniğine uygun yapılmasına özen gösterilmelidir. Aşılı kestane fidanı bulma konusunda sıkıntılar bulunmaktadır. Hastalığa dayanıklılık bakımından doğal populasyon değerlendirilmeli, anaç ıslahı konusunda çalışmalar sürdürülmelidir. Taze kestanenin kilosu 6-10 liradan satılmakta olup, şekere dönüşünce fiyatı yaklaşık 10 kat artmaktadır. İlimizde Kestane şekeri imalat ve hediyelik satışı amacıyla ciddi bir sektör oluşturulmalıdır. Üreticilerimizin pazarlamada daha iyi söz sahibi olmaları için kooperatif, birlik gibi üretici örgütlerin sayılarının artması gerekmektedir. Soğuk hava depolama ve şartlarının ilimizde geliştirilmesi kestanede hasat sonrası kalite kayıplarının asgari düzeyde tutulması ile pazara daha uzun süre ürün arzı açısından önemlidir. Bu tür tesis ve bu yöndeki araştırmaların geliştirilmesi faydalı olacaktır. Kestaneliklerimizde mekanizasyon uygulaması azdır. İlimizdeki kestanelerde çeşit ( kuzu kestanesi gibi çeşitlerin de yetiştirilme olanakları ) anaç, tozlayıcılar, gübreleme, mekanizasyon gibi konularda bilimsel araştırmalara devam edilmesi ve geliştirilmesi faydalı olacaktır. ZİRAAT ODALARI Yıl: 7 | Sayı: 83 | KASIM 2015 Çok eski bir meyvecilik kültürüne sahip olan ülkemizde yetiştirilmekte olan bütün meyve türleri yüzlerce yıldır aşı ile çoğaltıldığı halde, cevizin aşıyla çoğaltılma çalışmaları ve aşılı ceviz fidan üretimi 1970’li yıllarda başlamış, 1990’lı yıllarda özel sektörün devreye girmesiyle cevizin aşıyla çoğaltılması hız kazanmıştır. Kışları çok soğuk, yazları da çok sıcak olmayan, rüzgara açık, serin bölgeleri sever. Kış soğukları –25 ºC’nin altına düşüp uzunca bir süre bu sıcaklık derecesinde kalacak olursa, sadece ince dalları değil, 15-20 yıllık ana dalları dahi kurutabilmektedir. Çok durgun yaz günlerinde sıcaklığın 38 °C’yi aşması durumunda ise güney ve batı yönlere bakan yaprakları güneş yanıklığından etkilenmekte, 40-43 °C’de ve daha yüksek sıcaklıklarda da şiddetli düzeyde zararlanmaktadır. Yer seçiminin cevizin üşüme ihtiyacı ile de ilgisi vardır. Aşırı soğuklar ceviz ağaçları için zararlı olsa da, +7 °C’nin altına düştüğü, belirli bir soğuk devresinin bitkinin gelişme ve verimliliği üzerine olumlu etkisi vardır. Cevizlerde bu süre genel olarak 700–1800 saat arasındadır. Ceviz, dağ yamaçlarının dere vadilerine taşınması ile meydana gelen alüviyal toprakları çok sever. Cevizin kirece ve kireçli topraklara dayanıklılığı da fazladır. Alkali toprakları sevse de, Karadeniz bölgesinin asit karakterli topraklarında da Yıl: 7 | Sayı: 83 | KASIM 2015 ZİRAAT ODALARI 15 ZİRAAT ODALARI ÜNYE'DE TOPLANDI Prof. Dr. Turan Karadeniz Ordu Üniversitesi Ziraat Fakültesi Bahçe Bitkileri Bölümü 14 mükemmel bir gelişme göstermektedir. Ceviz kökleri, derinliği 3-3.5 m olan topraklarda çok rahat gelişmektedir. Ceviz yetiştiriciliğinde önemli olan bir bölgenin genel iklim ve toprak karakteri değil, bahçenin kurulacağı yerin özel iklim ve toprak karakteridir. eviz geniş yaprakları ve görkemli yapısıyla suya fazlasıyla ihtiyaç duyan bir meyve türüdür. Toprağın yeterli derinlikte, yüzeyden itibaren en az 2 m ve tuzsuz olması gerekir. Topraktaki kist, kireç, taban kayası gibi geçirimsiz tabaka toprak yüzeyine 2 metreden daha yakın olmamalıdır. Bahçe tesisinde kullanılacak fidanların ismine doğru, yani hangi çeşit adı ile satışa sunulmuşsa mutlaka o çeşide ait fidan olduğuna dikkat edilmelidir. İsmine doğru fidan ancak işini düzgün yapan fidancılardan temin edilebilir. Ceviz bahçesi kurarken tozlanma ve döllenme konuları dikkate alınmalıdır. Cevizlerin dişi ve erkek organları aynı ağacın ayrı çiçekleri üzerindedir. Cevizde genellikle erkek çiçekler daha önce olgunlaşır ve polenlerini dökerler. Dişi çiçekler ise daha sonra olgunlaşır. Böyle durumlarda kendine uyuşmazlık problemi olmadığı halde, cevizler dölleyici çeşitlere ihtiyaç duyabilirler. Dolayısıyla ceviz bahçesi tesisinde en az iki çeşit kullanılmalıdır. Ceviz fidanları dikildikten sonra, göz yönetimi yapılmalıdır. Aksi halde dallan- ma istenildiği gibi olmayacak ve ceviz ağaçlarına arzu edilen şekil verilemeyecektir. Fidan dikiminden önce mutlaka kök temizliği yapılmalıdır. Kökteki temizlik dikkate alınarak, fidanın üst kısmı iyi gelişmiş bir göz üzerinden yarıya inecek şekilde kesilmelidir Fidan dikiminden sonra mutlaka can suyu verilmelidir. Can suyu fidanın köklerini ıslatır, toprağın köklerle daha iyi temasını sağlar. Cevizlikler, başka yerde aşılanmış fidanların getirilip dikilmesiyle tesis edilebildiği gibi, söküm olmadan, tohumlardan çıkan çöğürlerin aşılanmasıyla da kurulabilir. Bunun için açılan çukurlara birkaç adet ceviz meyvesi dikilir. Çöğürler burada geliştirilip, aşılanır ve büyütülerek ağaç elde edilir. Fidanlar sökülmeyeceğinden, daha sağlıklı gelişecekler ve daha erkenden mahsule yatacaklardır. Kışı sert geçmeyen yörelerde sonbaharda dikilen fidanların, İlkbaharda dikilenlere göre tutma oranının daha yüksek olacağı ve 1 yıl daha erken meyveye yatacağı unutulmamalıdır. Ceviz bahçeleri, arazinin topografik yapısına (eğim), verimliliğine ve rakımına bağlı olarak değişmekle birlikte genel olarak 8x8, 9x9 veya 10x10m mesafelerinde kurulabilir. İyi bir gübrelemenin kuvvetli bir sürgün gelişmesi ve geniş bir yaprak yüzeyi olduğu unutulmamalıdır. Cevizler meyvelerini büyütmek için Haziran sonlarına kadar, bu dönemden sonra da meyve içini büyütmek ve olgunlaşmak için yeterli suya ihtiyaç duyar. Ceviz meyvelerinin hem çeşide özgü iriliğinin elde edilmesi, hem de meyve içinin yeterince gelişip olgunlaşabilmesi için vejetasyon döneminde toprakta yeterli suyun mutlaka bulunması gerekir. Özellikle hızlı sürgün gelişmesinin ve meyve büyümesinin olduğu Haziran, Temmuz ve Ağustos aylarında suya olan ihtiyaç çok fazladır ve yıllık su tüketiminin yarısına bu aylarda ihtiyaç duyulmaktadır. Ceviz hasadı mümkün olduğu ölçüde sarsmayla yapılmalıdır. Düzenli kurulan yeni bahçelerde sarsıcı makinelerle hasat yapıldığında gözler kırılmaz, bahçe düzenli olarak meyve verir. Olgunlaşan meyveler vakit geciktirilmeden hasat edilmelidir. Yurdumuzda ceviz meyveleri genel olarak Eylül başlarında olgunlaşmaya başlamaktadır. Ceviz hasadı, elle mümkün değilse, mekanik sarsıcılar yardımıyla veya silkelemek suretiyle yapılabilir. Hasatta kesinlikle sırık kullanılmamalıdır. Ceviz iç kalitesini en yüksek seviyede tutabilmek için akşam vakti veya sabahın erken saatlerinde hasat yapılmalıdır. Cevizin uzun vadedeki getirisi diğer birçok meyve türüne göre daha fazladır. Aşılı ceviz ağaçlarının meyve verimi: -5 yaşında 3-5 kg, dönüme 30-50 kg, -20 yaşında 100-150 kg, dönüme 1000-1500 kg ürün alınmaktadır. Bu, en düşük bir fiyatla, örneğin 15 TL’den, dönüme 15000-22500 TL arası bir gelir demektir ki oldukça yüksek bir değeri ifade eder. Ceviz meyvesinin adi depolarda bile 18–20 ay gibi çok uzun süre saklanabilir olması önemli bir avantajıdır. Soğuk zincire gerek duymadan uzak mesafelere zarar görmeden taşınabilmesi pazarlamasını kolaylaştırır. Verimsiz, kalitesiz, hastalıklara eğimli, tohumdan yetişmiş ceviz ağaçlarını çevirme aşıları ile aşılamak suretiyle ıslah etmek ve bu ağaçları ekonomiye kazandırmak ülkemiz ceviz yetiştiriciliği için önemli gözükmektedir. İL KOORDİNASYON KURULU TOPLANTISI YAPILDI Ordu’nun Ünye ilçesinde ‘Ordu Ziraat Odaları İl Koordinasyon Kurulu Toplantısı’ yapıldı. Ünye Ziraat Odası Başkanı Osman Sarıkahraman'ın ev sahipliği yaptığı toplantıya Türkiye Ziraat Odaları Birliği Yönetim Kurulu üyeleri Hasan Kozoğlu ve Arslan Soydan da katıldı. Toplantı öncesi açıklamalarda öne çıkan Türkiye Ziraat Odaları Birliği Yönetim Kurulu Üyesi Hasan Kozoğlu, fındık konusunda önemli açıklamalarda bulundu. Kozoğlu yaptığı açıklamada, "Fındık rekoltesini 590 bin olarak söylemiştik. Fındık İhracatçılar Birliği Mayıs ayının 15'inde 733 bin ton rekolte açıkladılar. Ancak 590 bin rekolte bile çıkmayacak. Geçen sene fındığı olanla bu sene ki fındığını kıyas yapıyorlar, daha az çıkıyor. İhracatçıların yaptığına bir örnek vereceğim. Bazı öğrenciler vardır, evde ders kitabının içine roman koyar. Babası annesi ders çalışıyor bilir ama ders çalışmaz. Halbuki o çocuk roman okuyor ve kendini kandırıyor. İşte İhracatçılar Birliği'nin yapmış olduğu rekolte kendini kandırmaktan ibaret" dedi. Fındık fiyatının son günlerde artışta olduğunu belirten Kozoğlu, şöyle devam etti: “Hasadın ardından emanete bırakılan baya fındık oldu ve yinede 10 TL'nin altına bu fındık düşmedi. Fındık fiyatı 15 TL de olsa ihtiyacı olanlar dışında ki hiç kimse satmasın. Avrupa'da Noel, yılbaşı tatili denilen bir şey var. Bununla birlikte en çok Kasım, Aralık aylarında fındık ihracatı olur. İhracatçıların elinde fazla kırılmış fındık yok. Aldığımız duyumlara göre birinci yapmak istedikleri, onların yönlendirebileceği kişilerin fındığını pazara indirmesini sağlayarak üreticiye psikolojik baskı yapmak yani 'fındık fiyatı aşağı düşecek satın' diyerek korkutmaya çalışacaklar. İkinci planları ise bir anda fiyatı 15 TL yapıp, üreticinin elinde ki 100-115 bin ton fındığı elinden alıp kafalarına göre fiyatı aşağı düşürme niyetindeler. Eğer üretici yine ayaklarının üzerinde durur ve diretirse fiyatlar 15 TL'yi de geçer.” Hasan Kozoğlu sözlerini şöyle tamamladı: “Alan Bazlı Gelir Desteği ile ilgili ise hükümet ek bütçe yaptı. Ek bütçe öncesi de görüşmeler vardı zaten. Hükümet kurulduğu zaman bu parlamentoya gelecek ve inşallah onaylanacak. Alan Bazlı Destek hükümetin bütçesinde yani…" Kastamonu Ziraat Odaları İl Koordinasyon Kurulu, Kasım ayı toplantısı Bozkurt ilçesinde yapıldı. Türkiye Ziraat Odaları Birliği Yönetim Kurulu Üyesi, Karadeniz Bölge sorumlusu Arslan Soydan başkanlığında gerçekleştirilen toplantıya Kastamonu Ziraat Odası başkanı Mehmet Batur, Tosya, Taşköprü, Araç, Devrekani, Seydiler Ağlı, Cide ve Daday Ziraat Odalarının başkan ve yöneticileri katıldı. Bozkurt Ziraat Odası Başkanlığında gerçekleştirilen Koordinasyon toplantısında Ziraat Odalarındaki sorunları dinlediklerini belirten TZOB Yönetim Kurulu Üyesi Arslan Soydan, “Odalarımızın sorunlarını dinledik ve başkanlarımızla toprak koruma kanunu, çiftçi kayıt sistemi çalışmaları, hayvancılık hibeleri ve fındık alan bazlı gelir desteği hakkında bilgi alışverişinde bulunduk” diye konuştu. Bozkurt Ziraat Odası Başkanı Mehmet Acar, İl Koordinasyon Kurulu toplantısına ev sahipliği yapmaktan mutlu olduklarını ifade ederek, “Ziraat odaları olarak her ay bir odamızda toplanarak odalarımızın ve çiftçilerimizin sorunları Genel Merkezimize iletiyoruz” dedi. ÇİFTÇİLERE KİMYON SEMİNERİ Konya’nın Kulu ilçesinde çiftçiler ve muhtarlar, kimyon üretiminde verim artışı ve kalite konusunda bilgilendirildi. Kulu İlçe Ziraat Odası Başkanı İsmet Erdoğan ve Tarım Kredi Kooperatifi Başkanı Menderes Orhan’ın katıldığı toplantıda, Alman Ziraat Mühendisi Rolf Dunkelman Eicke Jonsen ve Ziraat Mühendisi Ayşe Çetin tarafından sinevizyon gösterimi eşliğinde çiftçilere ve muhtarlara kimyon üretimi, kaliteli verim artışı ve hastalıklarıyla mücadele konusunda bilgi verildi. Toplantıda, kimyon yeri hazırlanması, tohum ekiminde dikkat edilecek hususlar, hastalıklarıyla mücadele veriminin bol ve kaliteli mahsul alınması konularında çiftçilere ve muhtarlara eğitim verildi. Kulu Ziraat Odası Başkanı İsmet Erdoğan, çiftçilerin bol ürün almaları için her türlü mahsul için eğitimlerin devam edeceğini söyledi. ZEYTİNDE HALKALI LEKE HASTALIĞIYLA MÜCADELE Muğla Büyükşehir Belediyesi Tarımsal Hizmetler Dairesi Başkanlığı öncülüğünde Milas Belediyesi, Milas İlçe Tarım ve Hayvancılık Müdürlüğü, Milas Ziraat Odası ve Zeytincilik Araştırma Enstitüsü’nün katılımları ve teknik destekleriyle Milas İlçesi Menteş ve Kırcağız Mahallelerinde zeytinlerde tespit edilen halkalı leke hastalığıyla ilk mücadele çalışmalarına başlandı. Halkalı leke hastalığıyla mücadele çalışmaları kapsamında Milas Belediyesi Park ve Bahçeler Müdürlüğü İlaçlama Ekibi, Büyükşehir Belediyesi Tarımsal Hizmetler Dairesi Başkanlığı tarafından temin edilen ilaçlar ile çalışmaya başladı. Üreticilere daha bilinçli üretim yapmaları için ekipler tarafından halkalı leke hastalığıyla ilgili bilgiler verildi. ZİRAAT ODALARI 16 İmtiyaz Sahibi TZOB Adına Nejat Gamzeli Genel Yayın Müdürü Bekir Şinasi Özdemir Sorumlu Yazı İşleri Müdürü Ebru Mine Esen Yayın Kurulu Prof.Dr. Turan Karadeniz M.Hikmet Yavuzyiğit Hasan Hüseyin Coşkun Ömer Kaya Yıl: 7 | Sayı: 83 | KASIM 2015 Metin Türkyılmaz Dr. M.Fethi Güven Foto Muhabiri Mahmut Öksüz Dağıtım PTT Kargo Yayın Türü Yaygın Süreli Yayın Grafik Tasarım Ali Altınok Yönetim Yeri Türkiye Ziraat Odaları Birliği Basın ve Halkla İlişkiler Müdürlüğü GMK Bulvarı No: 25 Demirtepe/ANKARA Tel: 312 231 63 00 (Pbx) Fax: 312 229 65 38 - 231 30 77 e-mail: tzobbasin@gmail.com basin@tzob.org.tr Baskı Dorukkaya Matbaacılık Yayıncılık Reklamcılık Madencilik Enerji ve İnşaat A.Ş. Macun Mahallesi 195. Cadde No: 2 Yenimahalle - ANKARA Tel: 0312 397 11 97-98 Türkiye Ziraat Odaları Birliği aylık yayını basın ahlak kurallarına uymayı taahhüt eder. Yayımlanan yazıların sorumlulukları sahiplerine ait olup, Birliğimiz görüşlerini yansıtmamaktadır. Dergide yayımlanan yazılar, kaynak gösterilmek koşuluyla, diğer yayın organlarında yayımlanabilir. Gönderilen yazılar iade edilmez. Basım Tarihi 26.12.2015