Arkadaş mıyız? Dost mu? Giriş Dostluğun bana
Transkript
Arkadaş mıyız? Dost mu? Giriş Dostluğun bana
© A.Tufan Palalı-2014 Arkadaş mıyız? Dost mu? Depreşir yüreğimde nice kapanmış yara Yitip gitmiş yüzlere inlerim için. Geçmiş yaslar yeniden beni yürekten vurur Acıları saydıkça bir içim kan ağlar; Gönlüm eski dertleri anıp çile doldurur. Borcum bitmemiş gibi yine keder borcum var. Ama sevgili dostum seni andım mı yeter: Bütün yitenler döner bütün acılar biter. .. 30. Sone’den bir bölüm, Shakespeare [26] Giriş Dostluğun bana göre iki ön koşulu olan adalet ve nezaket kavramları ile başlayacağım yazıma.. “Biz dostlarımızı severiz ama adaleti daha fazla” diyen Aristotales bu ifadesiyle adaletten ya da dostlarımızdan vazgeçmeyi değil, adaletin dostlar arasından zaten doğal olarak var olacağını vurgulamak istiyordu elbette.. [17,18]. Adalet mefhumu, dostlar arasında sonradan tesis edilen bir olgu değil, dostluk tanımının bir ön koşulu olarak belirir. Nezaket ile ilgili ise Cicero’ya kulak vermek isterim, şöyle der; “konuşmada ve davranışlarda belli bir incelik olmalıdır; bu dostluğa hiç de yabana atılmayacak bir tat katar [20]. Aslında, dostluğun temeline adalet ve nezaket mefhumlarını yerleştirdiğim şu anda, yazıyı burada noktalamam benim için yeterli olurdu ama biraz daha devam edeceğim; üzerinde durmak istediğim birkaç konu daha var… Cep telefonuna tanışık başlamayan benim kuşağım, sanal paylaşım ağları üzerinden gelişen yeni bir döneme geçiş yapmak zorunda kaldı. Sanal paylaşım ağlarına kadar, ilişkilerimizi mekânlar ve koordinatlar üzerinden düzenleyebiliyorken, şimdi işler daha karışık; artık dikkatsiz bir zihin yanılsama ile dolu bir hayatı sürdürebilir; nicelik ve nitelik yan yana, bazen de birbiri içinde, mekanik düzenler, doğallığı dışarıda bırakıyor artık, dostluk/arkadaşlık/tanışıklık olguları birbiri ile karışmış durumda, en azından benim hayatımda böyleydi. Yazının ilerleyen bölümlerinde bu ayrımlara, dikkat çekerek ve yazının sonuna gelindiğinde kavramlar arasındaki farkları açığa vurmayı planlıyorum. 1. Geçmişin Gölgesinde, Geleceğin Kararsızlığında.. Doğduğumuzda kendimizi bulduğumuz dünyada ediniriz ilk arkadaşlarımızı, önce ailemizin yaşadığı mahalle, sonra gittiğimiz okullarda.. Dostoyevski, ‘bir insanın çevresindekileri seçmesi’ meselesine şöyle değinir; -İnsanların çevrelerine bakarak, bunlar arasında, yaşamaya layık olan veya olmayanları seçmeye hakkı olabilir mi? -Bunda değeri göz önüne almaya hiç gerek yok. Bu sorun insan yüreğinde çoğu zaman değere bakılarak değil, başka, daha ‘doğal nedenlere’ uyularak halledilir. Bunun hak olup olmamasına gelince; istemek herkesin hakkıdır [34]. Foucault; kurulmuş öznenin, edindiklerini sorgulamasını kişisel bir kendiliğe2 ulaşmanın bir tezahürü olarak görüyordu ve geliştirdiği bireysel bir etik anlayışı ile yaşamından geriye kalanı bir sanat yapıtına dönüştürebilme olanaklarını ortaya koymuştu. Bu olanaklar, bireyin kendini sorgulamasıyla başlayarak, yaşamının bir sanat eserine dönüştürülmesi yolunu açar. Kişinin kendi yaşamına en iyi biçimi verme, onu nasıl çekip çevireceğini bilme meselesidir bu; kendini kendi yaşamının güzelliği için çalışan bir işçi olarak kurmayı hedefleyen kendilik pratiğinin biçimlenmesi ve geliştirilmesi… Sorgulamaya belki de normallik tarafından dayatılan ilişkilerimizle başlamalı. 1 /Rev.6 - 01.10.2014 © A.Tufan Palalı-2014 Ignatieff’e göre; hayatı asıl değerli kılan bu normatif motiflerimiz değil, farklılığımızdır ve özgür insan da normalliği sorgulamaktan3 ve farklılığından çekinmeyen, iyiyi arayan insandır. Bu blogda sunulan materyal -ticari olmamak şartıyla- kamusal kullanıma açıktır. Kişisel kullanımınız için, blogda yer alan materyalin çıktısını [1,2,3,5,28,30]. alabilir, çoğaltabilir ve başkasına gönderebilirsiniz. Ticari ya da medya kullanımı için lütfen iletişime geçiniz. All the material presented in thisdaha blog may freely Zaman be saved, geçtikçe, printed and redistributed individually, open to anydiğer kind public use for arandaki Çocuklar kim ne derse desin eşittir. ayakların yere dahathey çokarebastıkça, insanlarla strictly non-commercial purposes. Please, request author permission for commercial and other media usage. mesafe daha çok arttıkça… bu hem iyi hem de kötü bir şeydir, kendin olursun, kendin olmayı öğrenirsin. Bir yandan uzaklaştığın noktalar, konumlar artar. Hem önyargılar, kimlikler artar hem de birbirimizi ölçüp biçtiğimiz toplumsal kalıplar belirir [10]. Çocuklar, çocukluk elbiseleriyle birlikte katıksız sevgilerini de bir kenara bırakıyorlar [20]. Yıllandıkça lezzetlenen şaraplar gibi, dostluklarda yıllandıkça tatlanır [20]. Bazen de, kaç zamandır arkadaşlık yaptıklarımız birer birer solar. Eksiklikleri göze çarpar. Tahammül edilemez olurlar. Olgunlaştıkça kendimizi tanıdığımızdan. Dünyamız zenginleştiğinden. Kitaplarımızı seçerek okuduğumuzdan. Ergenlik çağımızda ters düşmemek için edinilen dostluklar modayla değişen kıyafetler gibidir. Yaşadıkça kendimiz oluruz. Kendimiz olmaktan utanmayız [19]. Kendimiz için gittiğimiz yer yer artık arkadaşımız için gelemeyeceği bir yer oluyor. Ve onun bizimle gelemeyeceği yerler, onun da aslında kim olduğunu çok açıkça bize söylüyor. En sonunda, yaşam bizi en azından kendimize iyi davranmaya mecbur kıldığında, buna yıllardır engel olmuş temel sistemlerimiz, arkadaşımızın davranışı halinde bize göz kırpmaya başladığında, yaşamımızda ilk değişen şey arkadaşımız oluyor [9]. Zaman geçtikçe, yaşamdan öğrendiklerimiz kök salıyor ya da belli bir biçimde yaşamamızı, kendimizi algılamamızı mümkün kılan şartlar değişiyor ve bu değişimin ilk alarmını arkadaşlık ilişkilerindeki bağlar kopuşarak veriyor [9]. Bir dost, dost olarak sevilmesini sağlayan özelliklerini yitirince dostluk da sonlanır mı? [20] Yeterince değiştiğimizde, ilk kez arkadaşımızın kim olduğunu görüyoruz. Yıllardır kendimiz sandığımız kişi o. Büyük rahatsızlık, biz bunu senelerce nasıl olmuş olabiliriz? Arkadaşımız bize şimdi çok yanlış geliyor. O artık arkadaşımız değil. Geride bıraktığımız kendimiz. Bununla yüzleşmek acılı, ama kendinle yüzleşmenin zorluğu zaten baki. Büyük bir alan açılıyor önümüzde şimdi ya bunları uzun soluklu yaşamın gerçekleri olarak kabul edip kişisel bütünlüğümüzü, o insan da dahil olmak üzere yeniden inşa edeceğiz; kötü bulduklarımızı kendimize yedirerek onları kendimizle kendimiz için iyiye çevirebilmiş olarak yolumuza devam edeceğiz ya da o insanı ve geçmişimizi kendimizden ayıklayıp, bir parça pişmanlıkla da olsa yine yolumuza devam edeceğiz. İkisinin arasındaki farkı da kim olduğumuz ya da kim olmayı seçtiğimiz belirleyecek [9]. Cicero, “katlanması mümkün olmayan bir davranışla karşılaştığımızda ise, en doğru ve en onurlu, hayatta tek yapılacak hareket, ilişkiyi derhal kesip ayrılmak olacaktır” der. Ancak, anlaşmazlıklarda, tedbirli olmak gerekir. Bu tedbir dostluğun bitmemesi için değil, daha fazla düşmanlığın çıkmaması içindir. Çünkü bir zamanlar sıkı dost olduğumuz biriyle savaş içinde olmak (düşmanlık içinde olmak) utandırıcıdır (erdemsizlik). Bu sebeple dost tutarlı insanlar arasından seçilmelidir (özellikle, dost/arkadaş sorgulamasının yapıldığı olgunluk dönemlerinde) [5]. 2. Dostluk Nedir? Atalay Yörükoğlu, dostluğun oluş sebebini şöyle sorgular; “Acaba dostluğu aratan sebep zaaf veya ihtiyaç mıdır? Yeni tek başımıza yapamayacağımız işe yardımcı bulmak ihtiyacı mı bizi dost edinmeye sevk ediyor? Yoksa onun tabiattan gelen daha yüksek bir sebebi mi var. Sevgi insanların teveccüh hissiyle bağlanmasında başlıca sebeptir. Dostluğu ihtiyaç değil tabiat doğurur. Ruhların sevgi bağı ile kaynaşması için akrabalık bir sebep olamayacağı gibi yabancılık da bir mani değildir [13]. Dostluk, akrabalığın üzerindedir (kimi zaman); akrabalıkta iyi niyet yitirildiği halde, dostlukta yitirilmez. İyi niyet ortadan kalktı mı, dostluğun adı da ortadan kalkar; akrabalığınki ise sürer gider [20]. Dostluğu ihtiyaç ve zaruretten doğmuş farz edenler, ona hiç de asil olmayan bir menşe vermiş olurlar. Dostluğu perçinleyen menfaat olsa menfaatin değişmesi ile dostlukların çözülmesi gerekirdi; ama tabiat değişmeyeceği için dostluklarda ebedi olur. Gerçek bir dostluğun yapısında, ‘ebedi olmanın’ doğal olarak bulunduğunu söylemektedir [13]. 2 /Rev.6 - 01.10.2014 © A.Tufan Palalı-2014 Soktares’in şu diyaloğu, iyilik için dostluğa yönelme ile salt kendi için (dostluk için) dostluğun oluşması arasındaki önemli farkı açığa çıkarır; -Altına gümüşe değer verdiğimizi sık sık söyleriz, ama yanlıştır bu aslında her şeyden daha değerli saydığımız şey, peşinden koştuğumuz altın veya gümüş sayesinde elde edeceğimizi sandığımız şeydir. Doğru değil mi bu söylediğim? -Doğru -Dostluk içinde aynı şeyi düşünemez miyiz? Sevdiğimiz bir şeyi elde etmek için sevdiğimiz ve dost dediğimiz şeylere dost demek doğru değildir. Demek sevilen bir şeye ulaşmak için sevilen, gerçek dost değildir? -Doğru -Öyleyse bir sorunu çözdük; sevdiği bir şeye ulaşmak için dost olan dost değildir. Sevilen, iyinin kendisidir [12]. Agamben’de çıkar ilişkisi üzerine kurulmuş dostluk ile erdemli dostluğun getireceği zevk adına kurulan bir dostluk arasında ayrım yapılması gerektiğine ilişkin olan Aristoteles’in savını sorgusuz kabul ettiğini belirtir [15]. Dostluk, kişisel çıkarın değil, kişisel çıkar dostluğun bir sonucudur. İnsanlar dostluğun zayıflıktan ve kendimizde olmayanı elde edebileceğimiz birine sahip olma isteğinden doğduğunu düşünürse, dostluğa hiç şüphesiz aşağılık, başka şekilde söylersem, asil olmayan bir köken yüklemiş ve dostluğu yoksulluk ile zaruretin çocuğu yapmış olurlar. Bir insan kendisine ne kadar çok güvenirse, hiç kimseye gereksinim duymayacak ve kendisini mutlu edecek değerlerin yine kendisinde olduğuna inanacak kadar erdemle ve bilgelikçe güçlenirse, dostluklar kazanıp geliştirmede o derece başarılı olur [20]. Schiller, ‘Severek dostlarıma yardımcı oluyorum; ancak bunu eğilimle yaptığımdan dolayı canım sıkılır’ derken, bir insanın dostluk anlayışını temellendiren iyilik ve güzelliğin, o dostluğun kuruluşundaki konumlarının sorgulanmasının önünü açar. 3. Kavramlar; Phiros, Philia, Philos, Agape, Eros Dostluk kelimesi, kelime kökü itibarı ile “özgürlük” ile bir bağı var dostluk kelimesinin; Hint-Avrupa dillerinde, arkadaş kavramı ifade etmek için kullanılan friend (arkadaş) kelimesinin ve ayrıca; free (özgür) kelimelerinin de kökü olarak kabul edilen ‘prihxos’ Keltçe ve Germence de ‘özgür’ anlamına geliyor [14]. Belki de arkadaşlığın temelinde özgürlük var, tıpkı ahlakta1 olduğu gibi.. Antik Yunanda, arkadaşlık/dostluk anlamına gelen philia, arkadaşlıktan daha geniş ilişkileri de kapsar; philia, akrabalar arasındaki sevgi, aynı şehrin yurttaşları gibi görece uzaklıklar arasındaki dayanışma ve duygusal yakınlığı ifade eder. Philos ise kişiler arasındaki sevgi temeline dayalı, gönüllü dostluğu ilişkindir [16]. 4. İnsan Doğası ve Dostluk Dostluğun insan doğasının bir tezahürü olduğunu Cicero şu sözleri ile aktarıyor; İster havada uçan kuşlarda olsun, ister denizde yüzen balıklarda, isterse evcil ve yabanıl bütün kara hayvanları da dahil bağlanacağı kendi cinsinden hayvanları arar ve arzular, bunu da büyük bir özlemle ve tıpkı insanın duyacağı türden bir aşkla yapar. O zaman böyle bir duygulanım, kendi ruhunu birleştirebileceği bir başkasını arayan insanoğlunda ne kadar doğaldır [20]. Biri göğe yükselip evrenin doğasını ve yıldızların güzelliklerini seyredecek olsa, bu görkemli manzara ona o kadar büyük sevk vermez; ama yanında bu gördüklerini anlatacağı başka biri olmuş olsaydı, o zaman bu seyir onda çok büyük bir keyif uyandırırdı. Demek ki doğa yalnızlığı hiç sevmez, daima sırtını vereceği bir destek arar durur; insanın en büyük desteği de, canciğer bir dostta bulunur. Mümkün olsaydı da, tanrı bizi insanların o kalabalığından uzaklaştırıp ücra bir yere yerleştirerek orada doğamızın gereksinim duyduğu her şeyi çatlayıncaya kadar bol bol bahsetseydi, ama bir insanı görme olanağımızı tamamen elimizden alsaydı acaba kim böyle bir yaşama katlanacak kadar demirden yapılmış olabilirdi?. Bu yalnızlık içindeyken kim tutup da bütün bu zevklerden bir tat alabilirdi? [20]. Bu ortaklık (dostluk), insanların peşinde koşmaları gerektiğini düşündükleri her tür değeri, onuru, şan-şöhreti, ruh dinginliğini ve sevincini içinde barındıran bir ortaklıktır; öyle ki bütün bunlar varsa, yaşam mutludur, yoksa, mutluluk da yoktur. 3 /Rev.6 - 01.10.2014 © A.Tufan Palalı-2014 Dostluk öyle bir ihtiyaç ki, bulunamadığı yerde -Emile Ajar’ın kaleme aldığı romanında olduğu gibi- piton yılanı ile bile arkadaş olabiliyor insan [22]. Nietzsche’nin kitaplarının çoğu zaman bir yalnızlık ya da dost özlemine dair bir ifadeyle son bulması da dikkat çekicidir. İnsanca, Pek İnsanca’nın ilk cildinin son bölümü “Kendiyle yalnız kalmış İnsan” başlığını taşır [23]. Nietzsche, “ben ve kendim çok derin bir söyleşi içindeyiz” der ve “yırtıcı kuşlar arasında” isimli şiirinde de şöyle bir pasaj vardır; “Şimdi, tek başına kendinle, iki başına kendini bilmenle, yüzlerce aynayla çevrili, kendine sahte, yüzlerce anıyla çevrili, belirsiz, yaralardan bezgin, üşümekten soğuk, kendi iplerine dolaşmış, kendini bilen, kendini asan..”. Şöyle demek istemektedir; hiç dostu olmasa insan kendi ile yaptığı bu derin söyleşiye nasıl dayanır? Keşiş için dost, her zaman üçüncü bir kişidir; iki kişinin söyleşisinin derinlere batmasını önleyen tıpa, üçüncü kişidir. Dost içsel ve hayali diyalogu sürdüren iki kişinin ardından gelen üçüncüdür. Bu üçüncü kişi yapayalnız keşişi günlük yaşamın yüzeyselliğinde tutmak ve onun, kendine yönelik bir sorgulamanın derinlerine batmasını engellemek adına gereklidir. Dost, yalnız kalmış insanın inzivadan kaçıp, dinleneceği ada, birkaç dakika için batmadan suyun üzerinde yüzmesini ve günlük hayatın gerçeği içerisinde kalmasını sağlayan tıpadır [23]. 5. Günümüz; Sanal İletişim İnternet ağı ve küreselleşme koşulları, yanı başımızda olanı da öteki olana dönüştürmekte, ötede olan ile aynı kategoriye koymaktadır. Bu arkadaşlık bakımından yeni bir durumdur. Etkinlik denilen şey, bedensel bir edim midir yoksa zihinsel bir edim mi? [24]. İnsanları arkadaşlık tanımı değişti, arkadaşlık tanımının içi doldu taştı, boşaldı taştı, folloş oldu. Bir kere birbirimizin doğum günlerini Facebook’tan kutluyoruz, dahası Facebook’tan öğreniyoruz, telefon açmayalı çok oldu zaten, olmadı WhatsApp’tan mesaj atarım, gördüğün gibi çok unutkanım. Bence yeni oluşan bu evre ve fonksiyon arkadaşlıklara çok büyük hasar veriyor. Birini tanımadan onu sanal çevrene katınca ölü doğmuş oluyor. [10]. Birçok insanın Facebook’ta daha rahat ettiğini biliyorum, zira birebir sosyal hayatta alıştığımız, onlarca yılda profesyonelleştiğimiz gıybet ve entrika biçimlerini sürdürebiliyoruz [11]. 6. Dostluk; Mekan ve Mesafe: Dostluğu, Heidegger’in “mesafe” kavramı üzerinden sorgularsak; dostluk, iki öznenin arasında kurulan bir bağdır, dolayısı ile bağın her iki ucunda olan nesneler arasında bu bağ nispetince bir uzaklık vardır, Serodine’in resmi üzerinden bakınca, Agamben’in Heidegger’in ortaya koyduğu mesafe meselesinin birbirinden farklı olmadığını görebiliriz. O halde, dostluk için bir mesafe mefhumu olmalı. Bir mesafe aynı mekân için mevzubahistir, burada mekânı zihin olarak ele alabiliriz. Mekan yoksa, mesafede yoktur. O zaman bir dostluğun varlığından söz edebilmek için “ortak mekân kullanımının” belirleyici bir özellik olduğu söylenebilir. Facebook v.b. gibi sanal paylaşım mecralarında gerçek mekânlar (dokunulabilen) yoktur. Dostluğun başlangıcında yakınlık duymak vardır, dahası yakınlık duymayanların dost olması olanaksızdır [17,24]. Ancak, tıpkı sanatçıların bir şeyi güzelleştirmek için o şeyden uzaklaşmanın yolunu koydukları gibi, dostluk için de mesafe gereklidir [28]. Mesafenin önemi kapsamında, samimiyet maskesi altında ötekini sahiplenme olasılığına karşı, kendini ifade etmeye verilen değer çok farklı açılardan ele alınabilir. İtiraf zorunluluğu artık bize öyle farklı noktalardan dayatılır ki, onu bizi zorlayan bir iktidarın sonucu olarak algılamalıyız; tersine en gizli köşelerimizde yer alan hakikat gün ışığına çıkmaktan başka bir ye talep ediyormuş gibi gelir bize [28]. “Bazen en uzun yolculuk iki insan arasındaki mesafedir” derken Novalis, dostlar arasındaki mesafenin kopuşa dönüşebileceğini ima eder. Bu sebeple, ‘mesafe’ kollanması gereken bir kavramdır. Deleuze, Foucault’un vefatından sonra onu aramadığı için duyduğu pişmanlığı şöyle ifade eder; “Doğru veya yanlış, hayatı ve düşüncesi için daha derin bir yalnızlığı arzuladığını sandım, bu yalnızlığa ihtiyacı vardı ve en yakın dostları dışında kimseyle görüşmek istemiyordu. Şimdi düşününce onu tekrar görmem gerektiğini fark ediyorum; fakat o sırada ona olan saygımdan, bunun için çaba sarf etmek aklıma gelmemişti” [30]. 4 /Rev.6 - 01.10.2014 © A.Tufan Palalı-2014 7.Dostluğun Önemi Dostluk/arkadaşlık iki sebeple önemlidir; 7.1. Eyleme Kudretine Dair Dostluklar/arkadaşlıklar önemlidir çünkü sosyal bir canlı olan insanı arkadaşları/dostları etkiler; kişi onu etkileyen çevresiyle mutlu olabilir ya da tam tersi umutsuzluğa kapılabilir. Spinoza bunu; ‘eyleme kudreti (potentia agendi)’ kavramı ile açıklar. Eyleme kudreti pozitif anlamda, sevince eştir, sevinen insan mutludur ve yaşamını daha doyumlu yaşayacak bir yönelime girebilir. Bu sebeple, eyleme gücümüzü arttırabilmemiz için bize uyan karşılaşmalar yapmayı bilmemiz gerekir. Üzüntü ise insanın eyleme kudretini azaltır, onun dönüştürücü gücünü elinden alır. Dostluğun yaşam biçimi olarak önemi buradadır. Sevdiğimiz kişilerle karşılamak eyleme kudretimiz arttırıyor, aksi kişilerle karşılaşmaksa eyleme kudretimizi azaltıyorsa, eyleme gücümüzü azaltanları hayatımızdan çıkarmakta bir sakınca olmadığı anlaşılıyor [2,3]. 7.2.Kişisel Varoluşun Onaylanması Kim olduğunu başkasıyla, başkalıkla yoğrulmadan nasıl bilebilir insan? Seçilmiş bir yakınlık olan arkadaşlık, Bu blogda sunulan materyal -ticari olmamak şartıyla- kamusal kullanıma açıktır. Kişisel kullanımınız için, blogda yer alan materyalin çıktısını kendinden çıkıp ötekine uzanmanın bir yolu olarak varoluşumun ipuçlarını verir [4]. Her arkadaş seçimimiz, alabilir, çoğaltabilir ve başkasına gönderebilirsiniz. Ticari ya da medya kullanımı için lütfen iletişime geçiniz. kendiliğimizin başka bir ilanı olduğu için arkadaşımızı düşünmek kendimizin kim olduğunu düşünmekle eşdeğer [9]. All theiyidir. materialDaha presented this blog may freely be olduğumuzun saved, printed and redistributed they are open to any kind public usehep for orada Arkadaşlar da in önemlisi, bize kim işaretleriniindividually, ömür boyu durmaksızın yollayan, strictly non-commercial purposes. Please, request author permission for commercial and other media usage. duran kıyı fenerleridir [9]. Dostlar, sanat gibi, kendi yaşamımıza belli bir mesafeden ve farklı bir bakış açısından bakmamamızı sağlar [28]. 8. Dostluk/Arkadaşlık/Tanışıklık Hatırlama, kendi yaşam deneyimimizin sürekliliğini de sağlayan şey olarak, arkadaşları da taşır. Arkadaşlığı bir süre ve mekâna bağlı olmaktan çıkaran, onu tarihimizin parçası kılan şey, her bir deneyimimizin bizim tarihimizin parçası olmasındandır. Dostluk ise sadece hatırladığımız arkadaşlar değil, tarihimize eşlik edenlerdir. Dostluk, bir arkadaşlık ilişkisinden, bir ortak deneyimden edinilen bir duygudaşlığın sadece hafızamıza kök salması değil, bu duygudaşlığın birlikte geçilen farklı deneyimlerle genişlemesi, güçlenmesi, pekişmesi ve derinleşmesidir. Dostlar, tarihimizin sadece bir anını, dönemini değil, tarihimizi paylaştıklarımızdır; dostlar aynı deneyimin içinde olunmasa da, ayrı olunsa da deneyimlerimizi ortaklaştırabildiklerimizdir. O halde dostluk, zamanın geçiciliğinden, mekânın bağlayıcılığından özgürleşmiş bir ortak düşünme, anlama, hissetme bağıdır ve sadece geçmiş ve şimdi değil, gelecek olarak tarihimizin parçasıdır, yoldaşlıktır. Gerçek bir dosta bakan kişi, adeta onda kendisinin yarısını görür. Dikkatli davranılırsa, yapmacıklı davranışları olan arkadaş, gerçek dostları kolayca ayrıt edebilir [20]. Tarquinius’un (Son Roma Kralı) sürgüne giderken şöyle dediği söylenir; “Dostlarımın hangisinin güvenilir, hangisinin güvenilmez olduğunu, artık her ikisine de bir karşılık veremeyeceğim bir zamanda öğrenmiş bulunuyorum [20]. 8.1. Asabiye, Asabiyye Klan ya da kabile türü topluluklar içinde yer alan ancak günümüzde de primitif kalmış toplumlarda görülen ve o topluluğu bir arada tutan bağ, asabiyedir. Asabiye kültüründe esas olan, toplumdaki birinin haklı haksız her konuda ötekilere karşı korumak, ona destek olmaktır. Ancak, dostluk asabiye gibi sözleşmeler üzerine değil, erdem ya da edeme eşlik eden değerler üzerine kurulabilen bir anlayıştır [17,20]. 8.2. İş Yaşamında Dostluk (Konuk Dostluk, Kamusal Dostluk, Nyot) Konuk Dostluk; karşılıklı alışveriş ve işbirliğine dayanan, duygusal bağlar yerine toplumsal zorunluluk bağlarını içeren bir dostluk tipi olarak tanımlanıyor. Kamusal dostluk, Aristo’nun ‘kamusal dostluk’ söylemiyle benzeşir. Cicero, kamusal dostluğun (siyasal dostluk) yürütülemeyeceğine inanır; çünkü eğer dostluğun çimentosu amaca ulaşmak için başvurulan çarelerse, bu dostluğun çözülmesinde de aynı rolü oynayabilir. Hutter, kamusal dostluğa dair iktidar yönünden bir bakış açısı sunar; patronun çevresi dalkavuk ve yardakçılarla sarılıdır ve bunlar kamusal hayatı bir tiyatro gösterisine çevirmişlerdir. Patronun etrafındaki konukçul dostlar, patronun iktidarı despotça kötüye kullanmasına karşı çıkmadığı ve onun kötülüklerini paylaştığı sürece patronun dostu olarak kalabilirler [5]. Okulumuzda, işyerimizde, tıkıştırıldığımız ortamlarda arkadaşlıklar, otorite sürdükçe vardır. Hapishane dostluğu hapishanede biter [19]. 5 /Rev.6 - 01.10.2014 © A.Tufan Palalı-2014 Önceleri hatır gönül nedir bilen unsurların, bir mevkiye yükseldiklerinde, güç sahibi olduklarında ya da refaha kavuştuklarında, hemen değiştiklerini görürsün; eski dostlarına tepeden baktıklarına, yenilerine kapılıp gittiklerine tanık olursun [20]. Cicero, Tiran’lara4 ilişkin dostluk konusunda şunları söyler; “bu tür yaşamda ne sadakatin, ne şevkatin, ne de sürekli iyi niyetin garantisi vardır. Her şey sürekli şüphe ve endişe vericidir, dostluğa hiç yer yoktur. Tiranlara da bir süre göstermelik saygı duyulur. Her zaman olduğu gibi, bir gün kazara devrilirlerse, o zaman ne kadar dost fukarası oldukları anlaşılır [20]. İnsan en çok çıkar elde edeceğini umduğu dostlarına değer verirse, sırf kendisi için ve kendinden dolayı arzulanan o en güzel ve en doğal dostluğu da bir türlü elde edemezler [20]. Yarardan ötürü birbirini sevenler, kendileri için değil, karşılıklı olarak kendilerine bir “iyi” oluşturduğundan ötürü severler [17,24]. Görüşlerini başkalarının duygulanımlarına ve arzularına göre yönlendiren, hatta tek bir bakışla ve kafa sallayışa göre değiştiren bir insanın ruhu kadar tutarsız ve değişken başka bir şey olabilir mi? [20]. “Çok” yanıtını vermek yeterli olurdu ama asalak tutup “pek çok” diye yanıt verir [20]. 8.3. Farklılaşmış Dostluk Postmodern toplumlarda, parçalanmış insan doğası, arkadaşlıklarını ilgi alanları üzerinden kurar. Simmel’e göre; modern kültürde parçalanmış insan doğasının kurduğu bu dostluklarda bireyler, dostluğun kuruluş amacı olan ilginin dışında olan diğer ilgi ve duygu alanlarını karşılıklı olarak incelememeleri gerekir, zaten bu ilgi ve duygu alanlarının ilişki ile bir ilgisi yoktur. Eğer bu ilgi ve duygu alanlarına dokunulursa, acı verici bir biçimde karşılıklı anlayışın sınırları hissedilir. Modern dostluk bir gerilimi içerir; aynılık ve farklılık arasındaki diyalektik. Bir bireyle aramızda sevgi anlamında, bir başkasıyla ortak entelektüel yönler anlamında, bir üçüncüsü ile dinsel duygulardan dolayı ve bir dördüncüsüyle de ortak deneyimler sayesinde bağlar kurulmasını sağlayan bu farklılaşmış dostluklar hüküm verebilme, karşılıklı açılma ve gizli tutma meseleleri bağlamında çok özel bir sentez sunarlar [5]. 8.4. Yoldaş Aynı fikre bağlanan kişiler arasındaki inanç ve fikir arkadaşlığıdır. Fikirdaşlarımızı ve bu fikirler minvalinde yakınlaştığımız arkadaşlarımızı çoğunlukla biz seçmeyiz. Ama yolumuzu seçmekle, o yoldakileri de, bu manada yoldaşlarımızı da seçmiş oluruz [16]. 8.5. Hayat Arkadaşı, Kaderdaş Birlikte yaşamayı seçtiğimiz eşimiz hayat arkadaşımız, eşlerin birbirini seçmediği, seçimi ebeveynlerin yaptığı evlenmeler ise kaderdaşlıktır [16]. 8.6. Aşk Erotik bir sevgi olan aşk, bencildir [16]. Konuya aha çok ilgi duyanların, antik yunanda geçen eros ve agape kavramları ile başlamalılar incelemeye. Kabaca tarif etmek gerekirse, eros, arzulu aşkı temsil eder; merkezinde cinsellik vardır. .Agape ise Eros kavramı ile zıtlık Bu blogda sunulan materyal -ticari olmamak şartıyla- kamusal kullanıma açıktır. Kişisel kullanımınız için, blogda yer alan materyalin çıktısını içindedir veçoğaltabilir karşılık,vemenfaat ya da herhangi biryacinsel dürtü gözetmeyen sevgiye ve sevginin tinselliğine vurgu alabilir, başkasına gönderebilirsiniz. Ticari da medya kullanımı için lütfen iletişime geçiniz. yapar. All the material presented in this blog may freely be saved, printed and redistributed individually, they are open to any kind public use for Spinoza aşkı mutluluğumuzun artışı olarak betimler [6]. Ancak, aşk tutku için değil de eylem içinse baştaki mutluluk strictly non-commercial purposes. Please, request author permission for commercial and other media usage. zamanla melankoliye dönüşür. Sürekli mutluluk artışının sağlandığı aşk, nedeni ve değeri bilinen aşktır [7]. Aşkın başlangıcında, “görmekle doğan haz” vardır, dostluğun başlangıcında ise, yakınlık duymak vardır. Haz nedeniyle sevenler, kendilerine bir hoşluk geldiği için severler, yani sevilenin kendisinden ötürü değil [17,24]. 8.7. Düşman Dost’un karşıtı düşmandır. Antik yunanda Philia dost, ekhthros ise düşmanı ifade eder. [16]. Açıkça nefret etmek, gerçek düşünceyi maske altına gizlemekten daha soylu bir harekettir [20]. İnsan, bir gün düşman olabileceğini düşündüğü kişiyle nasıl dost olabilir? [20]. Bize dostlukları oluştururken, büyük bir özen göstermemiz gerektiği öğütlenmeliydi ki, günü gelince nefret edebileceğimiz bir insanı sevmeye baştan hiç başlamayalım. Hiçbir durum, bir zamanlar çok samimi bir yaşam sürdürdüğümüz bir kişiyle savaşmaktan daha utanç verici olamaz [20]. 6 /Rev.6 - 01.10.2014 © A.Tufan Palalı-2014 Nazım Hikmet’in 1933 tarihli, “Sen” isimli şiiri şöyle biter; … Ne ben Sezarım, Ne de sen Brütüssün... Ne ben sana kızarım ne de zatın zahmet edip bana küssün.. Artık seninle biz, düşman bile değiliz.. Dostoyevski, Karamazov Kardeşler romanında, dostluk ve düşmanlık hakkında şöyle bir pasaj geçer; “Aptallık yüzünden namuslu olan pek çok insan var. Rakitin’in düşüncesi bu. Grigori baş düşmanımdır. Bazı insanların düşmanlığı, dostluktan daha yararlı oluyor [35]. 8.8. Arkadaş Kant’ın son derece nadir bulunan ve aslında ahlaksal bir yakınlık olarak tarif ettiği hakiki arkadaşlığa dostluk, sıradan tanışıklıklara ise arkadaşlık diyoruz. Arkadaşlıkta sanki dahaaçıktır. az derin olan bir ilişkiye, dostlukta ise derin, saklı bir Bu blogda sunulan materyal -ticari olmamak şartıyla- kamusal kullanıma Kişisel kullanımınız için, blogda yer alan materyalin çıktısını alabilir, çoğaltabilir ve başkasına gönderebilirsiniz. Ticari ya da medya için lütfen geçiniz. paylaşmaya işaret ediyor gibiyiz. Arkadaşlık, o halde, bir kullanımı ortak amaç içiniletişime bir araya gelmiş olanlar arasındaki, ilkesi denklik olan bir ilişkidir. Okul/Sınıf arkadaşı, iş arkadaşı, siyasal örgüt arkadaşlığı ifadelerinin de işaret ettiği şey All the material presented in this blog may freely be saved, printed and redistributed individually, they are open to any kind public use for budur. Bu ilişki bir ortaklık içinde bulunanların, ekinlikforsırasında herhangi bir duygusal bağlanmayı strictly non-commercial purposes. Please, request author bu permission commercialve andsürecinde other media usage. ön şart koşmayan ama bir ortaklı içinde oldukları bilincine dayanan kolektif bir biraradalık ilişkisidir. Arkadaşlığın ön şartı, duygusal bir yakınlık değil, yaşam ortaklığı, ortak bir amaca birlikte yürümektir. Ayrıca arkadaşlık, denkler arası karşılıklı bağlanma biçimi olarak hiyerarşiyi tümüyle dışta bırakan bir dayanışma ilişkisidir. Arkadaşlıklar, hangi türden yaşam deneyimine sahip olduğumuzun kendilerinde okunacağı referanslardır da. Bu durumda, aslında her farklı deneyimle, farklı arkadaşlıklardan da geçeriz. Bu, arkadaşlığın aynı zamanda geride bırakılan/bırakabilen bir bağ olduğu, kimi arkadaşların “yeni” de taşınmayan, “eski” arkadaşlar olarak kaldığı anlamına da gelir. O halde arkadaşlık ortak deneyim ne ise, o deneyim sürdüğü sürece içinde olduğumuz bir ilişkidir [8]. 9. Dostluğun Gerekleri 9.1. Dostluk ve Nezaket Cicero, dostlar arasındaki yapıcı eleştiriyi olumlar ancak eleştiriye ilişkin şöyle der; “Dostumuzu uyarılarımızda haşin olmaktan sakınalım, sonra da eleştirirken hakaret etmekten kaçınalım, hoşgörüye nezaket eşlik etsin” [20]. Dosta yapılan iyilikler, iyilik görenler tarafından anımsanmalı, onu yapanlar tarafından değil [20]. 9.2. Dostluk ve Açıklık Dostlukta, dostunun yüreğini apaçık görmedikçe ve kendi yüreğini aynı şekilde ona göstermedikçe, bu sevginin ne kadar gerçek olduğunu bilemediğinden, hiçbir şeye güvenemezsin ve hiçbir şeyden emin olamazsın; hatta ne sevdiğini anlarsın ne sevildiğini [20]. İkiyüzlülük her durumda ayıplanacak bir davranış olsa bile, her şeyin ötesinde, dostluğa tamamen aykırıdır; çünkü ikiyüzlülük içtenliği yok eder, içtenlik olmadan da dostluk adının bir anlamı kalmaz [20]. 9.3. Dostluk ve Erdem Aristotales, dostluğu/arkadaşlığı öncelikle bir erdem olarak belirlemektedir [24]. Dostlukta her türlü tutkuya ve günaha kapıların açık olduğunu düşünenler, ölümcül bir yanılgı içindedir. Dostluk doğa tarafından kötülüklerin yardakçısı olsun diye değil, erdemin yardımcısı olsun diye verilmiştir. Amaç, erdemin tek başına en yüksek derecesine ulaşamadığı için, o noktaya yoldaşıyla bir olup, onun eşliğinde ulaşmasını sağlamaktır [20]. Gerçekten de ölüm onu benden hiç beklenmedik bir anda alıp götürmüş olsa bile, benim için hala yaşıyor ve daima yaşayacak; çünkü ben bu adamın erdemini sevdim ve bu erdem de hiçbir zaman yok olmayacak. Ben de erdemi çok iyi tanıdığım için, o hiçbir zaman benim gözlerimin önünden gitmeyecek ve hatta gelecek kuşaklara parlak ve görkemli bir ışık olarak yansıyacak [20]. Dürüstlüğün gücü, hiç görmediğimiz kişilerde bile, hatta çok daha çarpıcı bir şekilde, düşmanımızda bile görmekten mutluluk duyacağımız kadar büyükse, kendileriyle yakın dostluk kurabilme olasılığı olan kişilerin erdemiyle ve 7 /Rev.6 - 01.10.2014 © A.Tufan Palalı-2014 iyiliğiyle karşılaştığımızı düşündüğümüzde, ruhumuzun ne kadar büyük bir heyecan duymasına neden şaşırıyoruz? [20]. Aristo’ya göre; eğer dostu kendi kazanacağından daha fazla kazanacaksa, kaybetmeyi göze alır; çünkü dostu kazanırken kendisi de incelik kazanır çünkü kişinin dostça duyguları yaptığı eylemlerden alacağı haz ya da doyum bu faaliyetin ardındaki dürtü değil, daha ziyade onun değerli olan yan ürünüdür. Kederli bir dosta yardım edebilecek durumdayken, bunu beceremezsem, bu beceriksizliğimi ona sempati duyduğumu iddia ederek açıklayamam ya da haklı çıkaramam. Stocker’e göre; iyi yaşama ait bir işaret, değer verdiğimiz şeyle bizi eylemde bulunmaya iten şey arasında hiçbir çelişki olmamasıdır. Değer verdiğimize ilişkin dürtülerimiz nedenlerimizden bağımsız işlev görmelidir [5]. 9.4. Dostluk ve Paylaşım Şurası açıktır ki, hiçbir deneyimi, yaşam anını paylaşmadığımız kişilerle ne arkadaşlık ne de bu arkadaşlıktan taşıdığımız dostluk ilişkisi kurulabilir [8]. Dostuyla aynı şeylerden zevk almayan ve onun doğasıyla uyuşmayan kişiden ne sadakat beklenebilir, ne de tutarlılık [20]. Dostlukta ortaya çıkan özelliklerden biri de, aynı şeyden hoşlanmaktır. Çünkü aynı şeyden hoşlanmayanların birlikte olmaları olanaksızdır [17,24]. 9.5. Dostluk ve Yakınlık Agamben’e göre aşağıdaki resmi eşsiz kılan, Serodine’in azizleri birbirine kesinlikle göremeyecekleri kadar yakın -alınları neredeyse bitişik- halde resmetmesidir. Bu azizler şehitliğe giden yolda, birbirlerine bakarken birbirlerini tanımazlar. Aşırı yakınlığın yarattığı etki, resmin en alt kısmında yer alan ve zar zor görünen sessiz el sıkışma jestiyle adeta vurgulanmıştır. Agamben’e göre bu resim dostluğun mükemmel bir alegorisini içermekte. Agamben şöyle devam ediyor; Eğer dostluk, kişinin kendi adına ona dair bir temsil ya da kavram oluşturmasını imkânsızlaştıracak derecede bir yakınlık değilse, gerçekte nedir ki? Birini “dost” olarak kabul etmek onu “herhangi bir şey” olarak kabul edememek demektir. İnsan, “beyaz”, “İtalyan” veya “sıcak” dediği gibi “dost” diyemez, dostluk, bir nesnenin özelliği ya da niteliği değildir, dolayısı ile dostluk tanımlanamaz, sadece hissedilir. [15]. Aziz Petrus ve Pavlus’un Şehitiğe Yürüyüşü, Giovanni Serodine, 1626 Dostlukta ruhlar o kadar derinden uyuşmuş, karışmış kaynaşmıştır ki onları birleştiren dikişi silip süpürmüş ve artık bulamaz olmuşlardır [31]. Montaigne şöyle der; “ruhlarımız o kadar sıkı bir birliktelikte yürüdü, birbirini o kadar coşkun bir sevgiyle seyretti ve en gizli yanlarına kadar birbirlerine öyle açıldılar ki, ben onun ruhunu benimki kadar tanımakla kalmıyor, kendimden çok ona güvenecek hale geliyordum” [31]. 8 /Rev.6 - 01.10.2014 © A.Tufan Palalı-2014 9.6. Dostluk ve Tartışma Dostlar, ilişkilerinde çatışmanın kaçınılmazlığını kabul etmeliler. Zoraki bir uzlaşma ilişkinin içtenliğine şüphe düşürür, bunun yerine meseleyi tartışmak faydalıdır çünkü dostlar arasında adalete gerek yoktur, adalet zaten dostluğa ilişkindir. Uyuşmazlık dostluğu zedeliyormuş gibi görünse de yapıcı da olabilir; çünkü bir dostun öğüdü haklıysa eğer bireyi eninde sonunda dostluğu güçlendiren yapıcı değişikliklere itebilir. Sonuçta, farklılığı kabul etme ve onunla uzlaşmaya gönüllü olma, dostluğu kollamak, ona duyarlılık göstermek bakımından önemlidir. İnsan, özellikle modern dünyada ötekini anlamanın sınırlarını kabul ederek dostunun ayrılığı ve bağımsızlığına saygı duymalıdır [5]. İnsanın en büyük dalkavuğu kendisidir. Bir dalkavuktan kurtulmanın yolu da bir dostun içtenliğidir [21]. 9.7. Dostluk ve Yardım Dostun kırılmış umutlarını diriltmek ve daha olumlu düşünceler ve umutlar beslemesini sağlamak için canla başla uğraşmak ve bunu gerçekleştirmek gerekir [20]. 9.8. Dostluk ve Saygı Saygı, sözcüğün köküne göre (Latince Respicere: Bakmak) bir insanın olduğu gibi görebilmek, onun kendine özgü bireyselliğini fark edebilmektir [32]. Montaigne, dostlar arasındaki saygıyı, dostların karşılıklı varlıklarının bütünlüğünü kaybetmeyişlerinde arar; “O, o idi, ben de bendim” derken, her iki tarafında en doğal halleriyle ilişki kurduklarını, kendi kişiliklerinden ödün vermeden, karşı kişiliği olduğu gibi kabul etmek suretiyle bu bütünlüğü sağladıklarını anlamak mümkündür [31]. Dostluktan saygıyı kaldıran, dostluğun en büyük değerini de kaldırmış olur [20]. 9.9. Dostluk ve Sevgi Sevmek, dostluğun erdemidir. Dostluk sevilmekten çok sevmekle ortaya çıkar. Sevilmek, ötekinin ‘nesnesi’ olmayı, öteki tarafından ‘nesne’ edinilmeyi talep eder. Sevmek ise ötekini ‘nesne’ edinmek değil ama ötekinin ‘öznesi’ olmayı dile getirir; ama bu aynı zamanda, kişinin kendi kendisinin öznesi de olmak demektir. Çünkü insanlar dostu severken kendileri için iyi olanı sever, çünkü iyi kişi dost olduğunda, dostu olduğu kişi için bir “iyi” olur [17,24]. Ancak, “eğer birisi bir başkası tarafından sevildiğini hayal ederse ve ona hiçbir sevgi nedeni vermiş olmadığına inanırsa ona karşılık o da onu sevecektir” [36]. 9.10. Dostluk ve Güven Kuşkunun başladığı yerde arkadaşlıkta biter. Sırların ifşa edilmesiyle, dost olarak tanımlanan kişinin üzerinden uzaklaştırılan kuşku tekrar geri döner [17,24]. Nazım Hikmet, “Sen” isimli şiirinde, arkadaşlık günlerinde yaşanılanların o günlerin birlikte yaşandığı kişiler tarafından ifşa edilmesinin eleştirisini dile getirir. Bu şiirin bir kısmı şöyledir; .. beraber geçmiş günlerimiz var; senin ve benim en güzel günlerimiz.. Kalbimin kanıyla götüreceğim ebediyete ben o günleri.. Sana gelince, sen o günleri kendi oğluyla yatan, kızlarının körpe etini satan bir ana gibi satıyorsun!. Satıyorsun: günde on kaat, bir çift rugan pabuç, sıcak bir döşek ve üç yüz papellik rahat için... 9 /Rev.6 - 01.10.2014 © A.Tufan Palalı-2014 Dostların, dostluk zemininde yaşadıklarının topluma açık edilmemesi gerekir. Şiirde, ahlaki bir kaygıyı değil, ontik5 olanın toplumsallaştırılmaması gerektiği dile getirilmektedir. Senin (de) en güzel günlerin, ifadesi varoluş bakımından daha büyük bir eksiksizlik durumunu işaret eder. Burada dile getirilen, arkadaş önünde var olmanın mahremiyeti ve bu mahremiyetin topluma açık edilmemesidir. İnsan herkesin önünde değil, benzerinin önünde varolmaya gelir. İnsan toplumsal bir varlık olmasından çok gizlilikte olan bir varlıktır [24,27]. Kendisini hiç gizlemeyen, kişiyi deli eder: öylesine çekinmeniz gerekir çıplaklıktan! [29] 10. Dostluğun İmkânsızlığı Dostluğun çelişkili doğasını ifade eden Montaigne şöyle der; “Ey dostlarım, dost yoktur!” [16]6. Dostluğun imkânsızlığı üzerine bir başka yorum ise, Stainbeck’in fareler ve insanlar romanından; Fareler ve İnsanlar umutsuz bir romandır. Kitap, iki insanın, iki dostun küçük ve harika rüyasını konu ediyor ve sonra rüyayı ulaşılamaz kılıyor. Yine de, rüya gerçek olamasa bile, Steinbeck iyimser bir mesaj veriyor, ben öyle hissettim. George ve Lennie hayallerini gerçekleştirmeseler bile, onların dostlukları, insan yabancılaşmasının, parlayan bir örneği. Belki de Steinbeck, böylesine, ölümüne, bir dostluğa özlem duymuştu... Kim bilir? Neden Lennie böyle bir karakter? Saf, çocuksu ve eksik, rol yapmayı beceremeyen, olduğu gibi... Ancak böyle birisiyle mi gerçek dostluk kurulabilir? Rol yapamayan birisiyle…Bana kalırsa, hayatta pek çok "dost", sadece dost gibi görünür, iyi oynanmış roller var gerçekte. Ya da bana öyle geliyor... [25]. … Peki, sonuç nedir; “Dostluk sükûnettir” Dostça Kalınız. A.Tufan Palalı 08.08.2014 10 /Rev.6 - 01.10.2014 © A.Tufan Palalı-2014 Notlar: 1 Bknz. ‘Kant ve Ahlak’ 2Kendilik Estetiği 3Dostlukların/arkadaşlıkların sorgulanmasında, geçmiş ve hatıralar göz önüne gelir. Konunun hassasiyetine binaen, Adorno’nun bu konudaki görüşlerini aktarmayı uygun gördüm; “Anılar, mülkümüzdür” der, Adorno. Kişi kendi tarihsel arşivine dönünce, deneyimlerine de birer mülk olarak el koyuyor, dolayısı ile onları dışsallaştırıp, nesne haline getiriyor. “Mobilya’ya dönüşen anılar” der, Adorno. Birer mobilyaya dönüştürülen anıların doldurduğu iç mekanın her tarafı dökülmektedir.. Geçmiş çözülmez bir biçimde şimdiye bağlanmaya çalışılıyordur çünkü.. Denetlenebilir birer nesneye dönüştüğünde anılar, güneşin vurduğu ince duvar kağıtları gibi solarlar.. Geçmişte yaşamış hiçbir şey -sırf hayal gücüne tercüme edilmiş olduğu için- ampirik şimdinin lanetinden muaf olamaz. Ancak Adorno bu kez şöyle devam eder; “Anılar, unutuşun sığınağında güçlerini korudukları zamanda yaşayan her şey gibi ölüm tehlikesi karşı karşıyadır” [4]. 4Aldığı kararlarda adalet dışına çıkıp, kendi hakkını gözeten lider 5 ’Sır saklama, güven duyma, yaşanılanların ifşa edilmemesinin’, ahlaki gereklilikler olmasından öte, dostluğun kuruluşunu temin eden erdemlerdir. 6Montaigne, bu sözü Aristo’nun “Ey dostlarım dünyada dost yoktur” cümlesinden alıntılamıştır. Kaynaklar: [1]. Cinselliğin Tarihi, Michael Foucault, Afa Yayınları, 1-2-3. Ciltler, 1993 [2]. Bir Yaşam Biçimi Olarak Dostluk, Sibel Yardımcı, Skopbülten, 2012 [3]. Spinoza Üzerine Onbir Ders, Gilles Deleuze, Çeviri: Ulus Baker, 2008 [4]. Minima Moralia, Theodor W. Adorno, Çeviri: Orhan Koçak, Ahmet Doğukan, 2012 [5]. Dostluk Üzerine, Sandra M. Lynch, Ayrıntı Yayınları, 2013 [6]. Lauren Berant ve Michael Hardt’la Şöyleşi, Çeviri: Simge Sargın, Amargi, Sayı: 33, 2014 [7]. Politik Bir Kavram Olarak Aşk, Emine Ayhan, Amargi, Sayı: 33, 2014 [8]. Arkadaş Olmak ya da Bir Ortak Dünyaya Sahip Olmak, Nilgün Toker, Amargi, Sayı: 33, 2014 [9]. O, Ben İdi, Ben de O İdim, Didem Nur Güngören, Amargi, Sayı: 33, 2014 [10]. Arkadaşlık Ne Menem?, GizemYılmazer, Amargi, Sayı: 33, 2014 [11]. Seni Uzaktan Sevmek, Şaziye Silen, Gizem Yılmazer, Amargi, Sayı: 33, 2014 [12]. Diyaloglar, Platon - Hatice Bildirici, Yüksek Lisan Tezi, 2006 [13]. Dostluk, Atalay Yörükoğlu - Hatice Bildirici, Yüksek Lisan Tezi, 2006 [14]. Arkadaş Kimdir, Dost Kime Denir?, Savaş Kılıç, Cogito, YKY, Sayı: 68-69, 2011 [15]. Dostluk, Giorgio Agamben, Cogito, YKY, Sayı: 68-69, 2011 [16]. Bir Değer Olarak Arkadaşlık, Hakan Poyraz, Cogito, YKY, Sayı: 68-69, 2011 [17]. Nikomakhos’a Etik, Aristotales, Çeviri: Saffet Babür, Ayraç Yayınları, 1988 [18]. Büyük Erdemler Risalesi, Andre Comte Sponville, Çeviri: Işık Ergüden, İst. Bilgi Üni. Yay., 2004 [19]. Sen Ne Biçim Arkadaşsın?, Gündüz Vassaf, Cogito, YKY, Sayı: 68-69, 2011 [20]. Dostluk Üzerine, Cicero, Çeviri: Çiğdem Dürüşken, Homer Yayınları, 2005 [21]. Dostluk, Nahit Bilgin - Hatice Bildirici, Yüksek Lisan Tezi, 2006 [22]. Yalan Roman, Emile Ajar (Romain Gary), Agora Kitaplığı, 2011 [23]. Nietzsche’de Siyaset, Dostluk ve Yalnızlık, Paul J.M. Van Tongeren, Cogito, YKY, Sayı: 68-69, 2011 [24]. Arkadaşlık Fenomeni, Yücel Kayıran, Cogito, YKY, Sayı: 68-69, 2011 [25]. Gül Ayan, http://aci-cikolata-kitap.blogspot.com.tr, Erişim Tarihi: 05.08.2014 [26]. Soneler, William Shakespeare, İş Bankası Y., Çeviren: Talat Sait Halman, 2014 [27]. Nazım Hikmet Üstüne Yazılar, Memet Fuat, Adam Yayınları, 2000 [28]. Dostluğun Güzelliği Foucault, Erillik ve Sanat Yapıtı, Steve Garlick, Cogito, YKY, Sayı: 68-69, 2011 [29]. Böyle Buyurdu Zerdüşt, Çeviren: A.Turan Oflazoğlu, Cem Yayınları, 1997 [30]. Dostluğun Kıvrımları, Charles j. Stivale, Cogito, YKY, Sayı: 68-69, 2011 [31]. Denemeler, Montaigne, Cem Yayınevi, 1994 [32]. Sevme Sanatı, Erich Fromm, Payel Yayınları, 1995 [33]. Toni Morrison’dan Sevgiye Gassetvari Bir Bakış, Aydan Apaydın, 2006 [34]. Karamazov Kardeşler, Fyodor Mihayloviç Dostoyevski, İş Bankası K.Y, 7. Baskı, s.184, 2011 [35]. Karamazov Kardeşler, Fyodor Mihayloviç Dostoyevski, İş Bankası K.Y, 7. Baskı, s.775, 2011 [36]. Etika, Geometrik Düzene Göre Kanıtlanmış ve Beş Bölüme Ayrılmış olan, Dost Kitabevi, s.163 (41. önerme), 2011, 11 /Rev.6 - 01.10.2014