Göster/Aç
Transkript
Göster/Aç
T.C GAZİ ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ HALKLA İLİŞKİLER VE TANITIM ANABİLİM DALI GÜNDEM KURMA PERSPEKTİFİNDEN ALGI YÖNLENDİRME: ALKOL DÜZENLEMESİ YASASI ÖRNEĞİ YÜKSEK LİSANS TEZİ Hazırlayan ESRA BOZKANAT Tez Danışmanı Doç. Dr. Cengiz Anık Ankara-2013 T.C GAZİ ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ HALKLA İLİŞKİLER VE TANITIM ANABİLİM DALI GÜNDEM KURMA PERSPEKTİFİNDEN ALGI YÖNLENDİRME: ALKOL DÜZENLEMESİ YASASI ÖRNEĞİ YÜKSEK LİSANS TEZİ Hazırlayan ESRA BOZKANAT Tez Danışmanı Doç. Dr. Cengiz Anık Ankara-2013 ONAY Esra Bozkanat tarafından hazırlanan “Gündem Kurma Perspektifinden Algı Yönlendirme” başlıklı bu çalışma, 11 Kasım 2013 tarihinde yapılan savunma sınavı sonucunda oybirliği ile başarılı bulunarak jürimiz tarafından Halkla ilişkiler ve Tanıtım Anabilim Dalında Yüksek Lisans tezi olarak kabul edilmiştir. Prof. Dr. Hanife Güz Doç. Dr. Zülfikar Damlapınar Doç. Dr. Cengiz Anık i ÖZET [BOZKANAT, Esra]. Kurma [Gündem Perspektifinden Algı Yönlendirme: Alkol Düzenlemesi Yasası Örneği], [Yüksek Lisans], Ankara, [2013]. Günümüzde Medya artık dördüncü güç olarak kabul edilmekte ve bu gücü kitleler üzerindeki etkisinden almaktadır. sayesinde medya, kitleleri etkilemekte, Kitle iletişim araçları yönlendirmekte, gündemlerini belirlemekte ve algılarını organize etmektedir. Önemli bir kitle iletişim aracı olarak değerlendirilen gazeteler, günde milyonlarca okuyucuyla buluşmaktadır. Gazetelerin temel misyonu halkı bilgilendirmektir. Köşe yazılarının bilgi vermesinin ötesindeki önemi ise, köşe yazıları aracılığıyla insanların bir konu hakkındaki fikirlerini şekillendirdiği ve yeniden inşa ettiğidir. Chomsky’ye göre bu bilgilendirmede, haberleri birinci derecede belirleyen güç odakları vardır. Bu odaklar, haber içeriğinden, kelimelerin seçime, neyin ön planda tutulup, neyin arka planda kalacağına dek her şeye karar vermektedir. Bu bağlamda gazetelerin haber vermekten çok algıları organize ettikleri söylenebilir. Alkol yasası farklı ideolojiler tarafından, farklı argümanlarla değerlendirilmiş bir konudur. Burada amaç köşe yazılarının ait olduğu ideoloji çerçevesinde konuyu ele alması ve okuyucunun algısını bu doğrultuda yönlendirme eğilimidir. Bu bağlamda tarafsızlık konusuna da eleştiri yapılmakta ve tarafsızlığın iyi ya da kötü olup olmadığından ziyade mümkün olup olmadığı üzerinedir. Çalışma için Türkiye’de yayın yapan gazetelerden üçü seçilmiştir. Bu gazeteler; Cumhuriyet, Zaman ve Milliyet’tir. Yapılan içerik analizleri ii neticesinde gazetelerin tek yönlü sunuma ağırlık verdikleri görülmektedir. Bu bağlamda gazetelerin kendi ideolojilerinden hareketle, kanaatlerini okuyucuda inşa etmek için kelime seçimlerini yaptıkları görülmektedir. Buradan hareketle tarafsızlık konusu da kendi içine bir sonuca varmış ve kitle iletişim araçlarının ve içinde bulunduğu sosyolojik ve ekonomik bağlamlar dikkate alındığında bunun mümkün olmadığı anlaşılmıştır. ANAHTAR SÖZCÜKLER; 1. Algı 2. Algı yönlendirme 3. Algı organizasyonu 4. Gündem belirleme 5. Alkol düzenlemesi iii ABSTRACT [BOZKANAT, Esra]. [Perceptıng Routıng From The Perspectıve Of Perceptıve Of Agenda Settıng: The Example Of Alcohol Regulatıon Law], [Master Degree], Ankara, [2013] In this day and time, Media is accepted as the fourth estate now and it takes that power from its effect on publics. Media, effects, conducts publics, sets their agendas and organizes their percepts through mass media tools. The journals which are considered as important mass media tools, meet millions of readers in a day. The main mission of newspapers is to inform the public. However, beyond the importance of providing information is that people shape and reconstruct their ideas on a subject through columns. According to Chomsky, there are first degree power groups which specify the news. These power groups decide everything from content of the news, vocabulary selection to what will be prioritized and set aside. Alcohol regulation is a subject that is evaluated with different arguments by different political views. The aim of this study is to propound that columns address an issue within the framework of the ideology it belongs and how they expose the readers to determine the selective perception. In this context, a criticism is made about objectivity and this criticism does not focus on whether it is good or bad, but rather focuses on whether it is possible. In this study, three journals were chosen that publish across Turkey. These journals are Cumhuriyet, Zaman and Milliyet. As a result of content analysis we conclude that the newspapers concentrate on one-way iv presentation. In this context, the newspapers choose the words with reference to their ideologies to build their own convictions on readers. Starting from this point of view, the concept of objectiveness has come to a conclusion in itself and it is understood that objectiveness is not possible when the mass media and the social and economic contexts it exists in are considered. KEY WORDS; 1. Percept 2. Percepting routing 3. Perceptual organisation 4. Agenda-setting 5. The Alcohol Regulation ÖNSÖZ Yüksek öğrenim hayatımın başından beri içinde olmak istediğim iletişim dünyasına yüksek lisans vasıtasıyla adım atmış oldum. Onu takiben tez konusu olarak etkili bir kitle iletişim aracı olan gazetelerin incelenmesini seçmem, bana bu alanın tekrar benim için ne kadar doğru bir disiplin olduğunu gösterdi. Gazetelerin çoğu kez kuruluş sebebi de olan ideolojilerinden hareketle köşe yazılarını inşa ettikleri fikrini benimseyerek ortaya çıkan bu çalışmamda gazetelerin, bir konuya ilişkin düşüncelerini okuyuculara aktarırken onların algılarını organize etme eğiliminde olduklarını ortaya koymaya çalıştım. Bunu, sosyal psikologların ortaya koyduğu, algılarımıza etki eden ilkelere bağlı kalarak yaptım. Normalden uzun süren tez yazma dönemimde öğrendiğim, öğrenemediğim elbette birçok konu olmuştur. Öğrendiklerim için danışmanım Doç. Dr. Cengiz Anık’a, Bu dönemde benim için sıkıntılı sayılabilecek zamanlardan geçtim. Hem bu zamanlarda hem de hayatımın her anında benden desteğini esirgemeyen çok değerli aileme teşekkür ederim. Tezin genelinde kitle iletişim ve gazeteler ile ilgili yapılmış çalışmalardan yararlanmış bulunmaktayım. Ele almış olduğum kamuoyunda bilinen adıyla yeni alkol düzenlemesi ile ilgili yazılmış köşe yazılarını incelerken, bağlı kaldığım kuramsal çerçeve ile yazıları objektif olarak yorumlamaya çalıştım. Yorumlama sürecinde konuya farklı perspektiflerden bakılmasını sağlayacak bakış açıları sunmaya çalıştım. Çalışmamın alana ve farklı disiplinlere katkı sağlamasını ummakta ve istemekteyim. vi İÇİNDEKİLER ÖZET ............................................................................................... i ABSTRACT ............................................................................................. iii ÖNSÖZ .......................................................................................................... v İÇİNDEKİLER ............................................................................................... vi TABLOLAR DİZİNİ ....................................................................... viii ŞEKİLLER DİZİNİ ......................................................................... viii GİRİŞ ............................................................................................................. 1 BİRİNCİ BÖLÜM ........................................................................................... 6 ALGI VE ALGI ORGANİZASYONU .............................................................. 6 1.1 ALGI VE ALGILAMA ............................................................ 6 1.2 ALGILAMAYI ETKİLEYEN FAKTÖRLER ......................... 11 1.3 KAVRAMSAL ÇERÇEVE ................................................... 15 1.4 GESTALT KURAMI ............................................................ 19 1.5 ALGISAL ORGANİZASYON İLKELERİ ............................. 23 1.6 SEÇİCİ SÜREÇLER ........................................................... 28 1.6.1 Şema ............................................................................... 28 1.6.2 Bilinçaltı Algılama ............................................................ 30 1.6.3 Seçici Maruz Kalma ......................................................... 32 1.6.4 Otomatik Maruz Kalma .................................................... 34 İKİNCİ BÖLÜM ............................................................................................ 36 KİTLE İLETİŞİM AÇISINDAN ALGI ORGANİZAYONU .............................. 36 2.1 KİTLE VE İLETİŞİM............................................................ 36 2.1.1 Gündem Belirleme Tezi ................................................... 39 vii 2.1.2 Medya Propaganda Modeli.............................................. 41 2.2 GAZETELERDE ALGI ORGANİZASYONU ....................... 42 2.3 HABERLEŞME ÖNEMİ SÜRECİ AÇISINDAN ALGILAMANIN 46 ÜÇÜNCÜ BÖLÜM ....................................................................................... 49 GÜNDEM KURMA PERSPEKTİFİNDEN ALKOL DÜZENLEMESİNE İLİŞKİN KÖŞE YAZILARININ İÇERİK ANALİZİ ......................................... 49 3.1 ARAŞTIRMANIN AMACI ................................................... 49 3.2 ARAŞTIRMANIN YÖNTEMİ ............................................... 50 3.3 BULGULAR ........................................................................ 53 3.3.1 Zaman Gazetesi Köşe Yazılarında Yer Alan Birimlerin Analizi ........................................................................................ 54 3.3.2 Cumhuriyet Gazetesi Köşe Yazılarında Yer Alan Birimlerin Analizi ........................................................................................ 57 3.3.3 Milliyet Gazetesi Köşe Yazılarında Yer Alan Birimlerin Analizi ........................................................................................ 61 SONUÇ .......................................................................................... 68 KAYNAKÇA .................................................................................. 70 EKLER ......................................................................................................... 82 EK-1 KODLAMA FORMU ............................................................. 82 EK-2 KODLAMA FORMU REHBERİ ............................................ 83 EK-3 ANALİZ EDİLEN BİRİMLER ................................................ 85 EK-4 6487 SAYILI BAZI KANUN VE KANUN HÜKMÜNDE KARARNAMELERDE DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR KANUN İÇİNDE YER ALAN DÜZENLEME ........................................................... 90 viii TABLOLAR DİZİNİ TABLO 1: ZAMAN-MİLLİYET-CUMHURİYET GAZETELERİNDEKİ YASA İLE İLGİLİ KÖŞE YAZILARININ ORANLARI.............................................. 53 TABLO 2: ZAMAN GAZETESİNDE YER ALAN KÖŞE YAZILARININ ÇİFT YÖNLÜ SUNUM- TEK YÖNLÜ SUNUM TABLOSU ................................... 54 TABLO 3: ZAMAN GAZETESİ'NDE YER ALAN BİRİMLERİN ANALİZİ ... 55 TABLO 4: CUMHURİYET GAZETESİNDE YER ALAN KÖŞE YAZILARININ ÇİFT YÖNLÜ SUNUM- TEK YÖNLÜ SUNUM TABLOSU .......................... 57 TABLO 5: CUMHURİYET GAZETESİ'NDE YER ALAN METİNLERİN ANALİZİ ....................................................................................................... 58 TABLO 6: MİLLİYET GAZETESİNDE YER ALAN KÖŞE YAZILARININ ÇİFT YÖNLÜ SUNUM- TEK YÖNLÜ SUNUM TABLOSU .......................... 61 TABLO 7:MİLLİYET GAZETESİ'NDE YER ALAN METİNLERİN İÇERİK ANALİZİ ....................................................................................................... 62 TABLO 8: OLUMLU-OLUMSUZ-NÖTR CÜMLELERİN GAZETELERE GÖRE DAĞILIMI ......................................................................................... 65 ŞEKİLLER DİZİNİ ŞEKİL 1: TİPİK BİR ALGILAMA SÜRECİ .................................................. 11 ŞEKİL 2: ŞEKİL - ZEMİN İLİŞKİSİ .............................................................. 25 ŞEKİL 3: KATEGORİLERİN GAZETELERE GÖRE ANALİZİ .................... 66 GİRİŞ En temel anlamda iletişim, olayların ve olguların değişimlerini aktarma ve bunlara alınan geribildirimler olarak değerlendirilmektedir. Buradan hareketle, iletişimin bir parçası olan insanlar, diğer anlamıyla hedef kitle, yasadığımız her an içerisinde pek çok içerik ve uyaranlara karsı maruz kalmakta ve bunlara yönelik olarak, tutum, kanaat ve düşünce geliştirmektedir. Bir bilgi veya ileti - kitle iletişim araçları tarafından şekillendirilmekte, hedef kitleye iletilecek bir paket seklinde sunulmaktadır. İletinin, alıcıya iletilmesi kısmında pek çok değişken, bu içeriğin oluşturulmasında etken olmaktadır (Abrak, 2006: 2). Bu değişkenler bizim çalışmamızda ele aldığımız algısal organizasyon ilkeleri ile bağımsız değişkenler olarak isimlendirdiğimiz diğer kavramlar olarak karşımıza çıkmaktadır. İnsan yaşamının topluluklar halinde devam etmeye başladığı günden bu yana, insanların birbirlerini etkileme istek ve çabaları sosyal psikologların en temel ilgi alanı olmuştur. Bireyler günlük yaşantılarının her anında radyo, televizyon, gazete ve dergi gibi birçok basın aracının ve aile, arkadaş çevresi gibi diğer kaynakların etkilemeye çalıştığı hedefler konumundadır. Bu durum insanların birbirlerini etkileme, fikir, duygu ve davranışlarını diğerlerine benimsetme isteklerinin her zaman gözlenmesine yol açmıştır (Sakallı, 2010: 14). Kitle iletişim araçlarını elinde tutan zümrenin, kitleleri etkileme ve kendi fikir, duygu ve davranışlarını benimsetme çabaları dikkat çekici boyutlardadır. Kitle iletişim araçlarının temel anlamda kendine atfettiği misyon halkı bilgilendirme şeklinde olmaktadır. Ancak bu oluşum içerisinde belli bileşenlere dikkat etmemiz gerekmektedir. Bu, bilginin enformasyona dönüşüm süreci olmaktadır. “Gazetecinin mesleki ürünü olan, belli bir kapalı 2 yapıt özelliği içinde üretilen haber için gerekli olan ilk edim, haber kaynağından bilgi almaktır. Haberin süreci, bilgi edinme ile başlar, enformasyona dönüşüm ile tamamlanır (Rigel, 2010; Abrak, 2006: 31). Haberin enformasyona dönüşüm sürecinde haberi hazırlayan kişi ya da medya kurumunun ideolojik bağlamlarından etkilendiği gerçeği bu çalışmanın temel varsayımıdır. Kitle iletişim alanında yürütülen çalışmalarda iki farklı görüş hakimdir (Carey, 1975; Yumlu, 1994, 23). Birinci görüş iletişimi, mesajların iletildiği bir süreç olarak yorumlamaktadır. İkinci görüş ise iletişimi, ortak kültürü oluşturan, tamamlayan ve değiştiren bir süreç olarak değerlendirir. İletişimi, ortak kültürü oluşturan, tamamlayan ve değiştiren bir süreç olarak ele alan görüş çerçevesi üzerinde en çok durulan konulardan biri kitle iletişim araçlarının toplumsal değişme aracı mı yoksa mevcut durumun korunmasına yardımcı mı olduğudur. Bu bağlamda sorgulanan kitle iletişim araçları toplumu ve kültürünü yansıtmakta mıdır yoksa biçimlendirmekte midir sorusudur (Yumlu, 1994: 23). Televizyondan sonra en etkili kitle iletişim aracı olarak nitelendirilebilecek gazetelerin toplumun var olan kültürünü yansıtan özelliğinden önce, değiştiren, dönüştüren, biçimlendiren özelliğinin daha ön planda olduğu görüşü daha ağır basmaktadır. 6487 sayılı Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun içinde yer alan ve kamuoyunda Alkol düzenlemesi olarak adlandırılan karar kamuoyunda yarattığı etki itibariyle önemli bir konudur. Kamuoyunun bilgi kaynaklarında biri de konuyla ilgili haber yapan gazeteler ya da konuyu ele alarak yazı yazan köşe yazarlarıdır. Bu bağlamda bu kanaldan gelecek enformasyonların objektifliği ayrı bir önem taşımaktadır. Günümüz yayınlarına baktığımızda ise böyle bir gerçeklikten bahsetmek oldukça zordur. Chomsky ve Herman’a göre medya diğer 3 işlevlerinin yanı sıra kendisini denetleyen ve finanse eden güçlü toplumsal grupların çıkarlarına hizmet eder (2012, 15). Özellikle kamuoyu için bıçak sırtı olarak tarif edilebilecek hassas konular, algılarda endişe oluşturabilecek hususlar, kısacası ülke gündemini sarsacak haberlerde kullanılan dil ve seçilen kelimeler okuyucunun haber algısını her zaman etkileyen bir araç olmuştur. Alkol ile ilgili düzenlemeleri içeren yasa, 6487 sayılı Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun içinde yer almaktadır (EK-4). Kitle iletişimin en çarpıcı özelliklerinden birisi; yazılı, basılı ya da sesli, görüntülü materyalle işlenmiş iletiyi dünyanın her yerindeki bireye ulaştırabilmesidir. Alıcı açısından bakıldığında kitle iletişimi, kişilere hem kimlik ve kişilik empoze etmekte hem de onun zihinsel yapısını şekillendirmektedir (Anık, 2000: 59; Soncu, Işık, 2011). Bu çalışmanın çıkış noktasını, algı yönlendirme fikri oluşturmaktadır. Postman‘ın (2010) dediği gibi kamusal bilincin henüz teknolojinin ideoloji olduğu saptamasını özümseyemediğini düşündüğümüzde, teknoloji aracılı gerçekleşen bu dayatmanın insanlar henüz farkına varacak bilinçte değillerdir. Gazetelerde ve köşe yazılarındaki bu kanaat telkin etme çabalarının okuyucuların algılarını organize etmek için nasıl içeriklendirildiğini incelemek, medya içeriklerinin nesnellik ve önemlilik konuları bağlamında sürdürülen akademik çalışmalara katkı sağlanmasına vesile olacaktır. Tüm gazeteleri incelemenin elverişsizliği nedeniyle 3 gazete seçilmiştir. Bunlar; Milliyet, Cumhuriyet ve Zaman gazeteleridir. Seçim 4 aşamasında 3 gazetenin de farklı siyasi yönelimde olmalarına dikkat edilmiştir. Buna göre yayın politikaları itibariyle birbirinden ayrışan gazeteleri seçtik. Çalışma Yeni Alkol Düzenlemesiyle ilgili köşe yazılarının, yayınlanan gazetenin yayıncılık anlayışı doğrultusunda okuyucuda algıları organize etme amacıyla şekillendiği varsayımından hareket etmektedir. Bu bağlamda alkol konusunu ele alan yazarların çalıştıkları gazetenin ideoloji ve siyasi yönelimleri doğrultusunda bir dil kullandıkları ve konuyla ilgili taraflarınca olumlu olan içerikleri seçerek köşelerine taşıdıkları varsayılmaktadır. Türkiye’de yayınlanan günlük gazeteler ve özellikle bu gazetelerin web siteleri çok sayıda okuyucuya ulaşmaktadır. Ülkemizde gazete satış oranları dünya geneli kıyaslamalarında geride kalsa da, bir gazeteyi birden fazla kişinin okuyor olması ve bazı okuyucuların günlük haber okumalarını gazetelerin web sitelerinden yapıyor olmaları, gazetelerin de hatırı sayılır bir okuyucu kitlesine ulaştığı anlamına gelmektedir Farklı eğitim ve kültür seviyelerinden okuyuculara ulaşan gazeteler, insanlara doğru ve gerçek haber ulaştırmanın yanında, içerdikleri köşe yazılarıyla da okuyucuyla arlarında bağ kurmaktadırlar. Bu bağ, köşe yazarının konuyu ele alış şekli ve okuyucunun sahip olduğu tutum ve inançlarla ile birleşerek ortaya çıkmaktadır. Dolayısıyla her okuyucunun algı düzeyinin aynı olması beklenemez. Her okuyucunun aynı algı düzeyine sahip olmadığının beklenemeyeceği gibi her gazetenin tarafsız ve çıkar gözetmeksizin yayın yaptığı da iddia edilemez. Bu nedenle gazetelerde yer alan köşe yazılarının, yanlı bir dille okuyucuya kendi ideolojilerini benimsetme amacı güderek yazıldığı günümüzde, okuyucuların algılarının belirli bir gazetedeki, belirli bazı köşe 5 yazılarına göre nasıl ortaya çıkarıldığını belirlemek, bu çalışmanın önemini ortaya koymaktadır. Tezin amacı, köşe yazılarının, seçilen kelimelerden geçerek okuyucuların algılarının yönlendirilmesinde bir faktör olduğunu ortaya koymaya çalışmaktır. BİRİNCİ BÖLÜM ALGI VE ALGI ORGANİZASYONU 1.1 ALGI VE ALGILAMA Algının sözlük anlamı, nesnel dünyayı duyular yoluyla öznel bilince aktarma olarak belirtilmektedir. Algı terimi, dilimizde de, Batı dillerinde olduğu gibi almak kökünden türetilmiştir. Batı dillerindeki perception terimi ise, Hint‐Avrupa dil grubunun almak anlamındaki kap kökünden gelmektedir (Özer, 2012: 147). Algı, bireyin dış çevreden gelen uyarıcıları algılayarak sınıflandırması ve değerlendirmesi demektir. Algı (percept, sense) kavramı genel anlamıyla, duyu organları aracılığı ile alınan uyarıların (duyusal sinyal, simge, sembol) anlamlı bütünlük oluşturacak şekilde örgütlenmesi ve yorumlanmasıdır. Algı duyu uyarıcılarının, duyu alıcılarına ulaşmasıyla başlayan ve algılanan duyunun tanınmasına, farkına varılmasına, kavranmasına, idrak edilmesine ve tanımlanmasına kadar geçen fiziksel, nörolojik ve bilişsel süreçlerin tamamıdır. Algı, kişinin etrafında olup bitenlere tanıklığıdır (Çayoğlu, 2010: 50). Algılar, duyumların sonucu olarak ortaya çıkarlar. Ferdin eski yaşantılarına ya da bilgilerine göre şekil alırlar. Bu sebeple algı, bir kişilik 7 tepkisidir. En önemli belirtisi de duyumların, belli bir nesne ve şekle ait olduğuna dair bir bilinç halinin kişide ortaya çıkmasıdır. Bunun için kişide, bir şeyin algısı oluştuğu zaman, o şeyi tanıyor, biliyor demektir (Çayoğlu, 2010: 49). Algılar, değer yaratırlar ya da eksiltirler. Genelleştirilirler ya da sorunları çözerler. Gücümüz algılarımızdan kaynaklanır. Onun için birçok psikologun inandığı gibi algılama gerçekliktir (Stupak, 2000:253; Özer, 2012: 147). Algılamanın gerçek olması ise algılanan şeyin, algılayan kişide ifade ettiği anlamın zaman içinde dönüşebileceği ya da yeniden inşa edilebileceği anlamına da gelmektedir. Algılama kişinin anlamlı bir dünya görüntüsü oluşturmak için bilgi girdilerini seçme, organize etme ve yorumlama süreci olarak tanımlanabilir. Bunun yanında; “algı idrak etmek, içeriğine vakıf olmak anlamına gelir ve maruz kalınan bir etki karşısında uyaranların harekete geçirdiği nesne veya olguyu fark etmedir. Algı algılanan şeyin gerçeğine ulaşmak, onu bütün boyutları ile kavramaktır. Olayla ve olgularla doğrudan ilgi kurmaktır (Çayoğlu, 2010, 49). Olay ve olgular arsında ilişki kurmak için ise genelde var olan bilgiler arasından seçmeler yapmak gerekmektedir. Burada devreye algıların organize edilmesi süreci girer. Algı daha önceki deneyimleri ve öğrenme süreçlerini içerir (Cüceloğlu, 2009: 137). Dünyayı şöyle ya da böyle algılamamız, duyularımızla gerçekte algıladığımız nesneler kadar hafıza, söylenti ve fantezilerin de bir ürünüdür. Toplumsal davranışın işleyişini kavrayabilmek için bütün algıların, anıların, fantezilerin nasıl birleştiklerini, nasıl bir bütünlüğe kavuştuklarını ya da o anda sahip olunan tanıma yapıları haline gelmek için nasıl örgütlendiklerini bilmek 8 gerekmektedir (Krech‐Cruchfild, 1967: 88; Özer, 2012: 151). Bu da o toplumun dinamiklerini bilmekle mümkün olur. Algılama konusu yıllardan beri psikoloji, sosyal psikoloji gibi bilimleri meşgul ettiği kadar reklamcılık, pazarlama, tanıtım, tutundurma gibi çalışma alanlarının da ilgi odağı olmuştur (Stupak vd., 2005: 1).Bu çalışma alanları kendi çıkar ve fayda ilişkileri doğrultusunda kitleleri yönlendirme amacına hizmet etmişler ve hala da etmektedirler. Algılama ile ilgili olarak oldukça zengin bir kavram kümesi bulunmaktadır. Ruhbilimde bir deneğin belli bir süreden birbirinden ayrılabilen tepkiler gösterebildiği çevrenin tümüne algı alanı, algının beyinde gerçekleştiği süreye algı süresi, algının parçaları arasındaki ilişkilerden oluşan yapıya algısal yapı, çeşitli nesnelerin bir bütün olarak yada bir nesnenin özelliklerine ayrılmaksızın algılanmasına algısal birlik, duyularla gelen algısal gereçlerin bütünlenmesine ve anlamlandırılmasına algılaştırma, ses iletiminin bozulmasından doğan sağırlığa algılama sağırlığı, algılayarak öğrenmeye algısal öğrenme ve belli bir örneğe uygun olarak algılama eğilimine algısal kurgu denmektedir (Başkaya vd.; 2003:1; Özer, 2012: 150). Algılama, dış çevremizde bulunan bütün objeleri, farklı biçimde ve durumda beş duyumuzda oluşturdukları izlenimler ve sinir sistemimizdeki örgütlenmelerle bize tanıtan ve bizi bu konuda bilinçlendiren ruhsal bir fonksiyondur. İnsanlar bu ruhsal fonksiyon sayesinde sürekli çevresindekileri alılar ve algılamaya uygun davranışlarda bulunur, yorumlamalar yapar, kararlar verir ve önlemler alır (Güney, 2009: 121). Kısacası insanlar organize ettikleri algıları sayesinde tutumlar oluşturur ve bu tutumları davranışlarını şekillendirir. 9 Algılama fizik ve sosyal çevre ile ilişkili olduğu kadar bireyin psikolojik alanı, deneyimleri atfettiği değerlerle de ilgilidir. Her yeni algısal girdi geçmiş bilgi birikimini yeniden düzenleme süreci başlatmaktadır. Birey hem geçmiş enformasyon birikiminden hem de yeni edindiği enformasyondan belirli seçmeleri süzmeler yaparak algılama işine başlamaktadır. Her yeni algılama işleminde algılanan ve algılanması gereken arasında farklılaşma doğmaktadır (Anık, 2000: 63). Bu farklılaşmanın nedeni her alıcının farklı deneyimlerden besleniyor olmasıdır. Algılama süreci aktiftir. Algılayan nesneleri gelişigüzel değil bir düzen içinde algılar. Algılama süreci sadece fiziksel çevrenin algılanması ile sınırlı değildir. Sosyal olayların algılanmasında da aynı süreçler söz konusudur (Başkaya vd.; 2003:1; Özer, 2012: 147). Çevre ile ilişkilerini birey, en somut bağlantı olan, alıcılar yani duyu organları ile yürütmektedir. Bu ilk temas noktasında alınan veriler beyine iletilmekte ve birey algılanan olayla ilgili düşünme sürecini devreye sokmaktadır. Daha önce benzer olaylarla ilgili ne gibi düşünceler içine girdiği, hangi yorumların yapıldığı, söz konusu olayla ilgili yerleşik inanış kalıplarının olup olmadığı araştırılır (Uğurlu, 2008: 146). Bu süreç sonunda birey, zihninde yaptığı işlemlerden bir çıkarıma varır. Bu çıkarım, onun konu ya da olaya ilişkin algısıdır. İnsanın dış dünyadaki soyut/somut nesnelerle ilişki kurması, bunlar hakkında bir takım yargılarda bulunması, nesnelere ilişkin bir davranış benimsemesi, bu nesneleri algılaması ile başlar. Algılamayı duyumsal bir bilgilenme olarak tanımladığımızda, beş duyu organımızla duyma, tatma, görme, koklama, dokunma duyuları ve hissetme duygusu yardımı ile dış dünyadan bilgi edinmeyi söylemiş oluyoruz. Ancak algılamanın konumuz çerçevesinde bizi ilgilendiren yanı, sosyal ve psikolojik bir olgu olduğu ve dış müdahalelerle kontrol edilip yönlendirilebileceğidir (İnceoğlu, 2000: 44-45). 10 Algılamalar iki biçimde karşımıza çıkar: deneysel algılamalar (experimantial perception) ve zihinsel algılamalar (intellectuel perceptions). Deneysel algılamalar, görme, dokunma, işitme, tatma ve koklama yoluyla algıladıklarımız; zihinsel algılamalar ise altıncı hissimizle (yani bir konu hakkında var olan fikirlerimiz aracılığıyla) algıladıklarımızdır. Birinci algılamayı sayısal, fiziksel ve maddi özellikler meydana getirirken, ikincisini oluşturmak ve elde etmek daha zordur. Zihinsel algılamaları sağlamak için karşı tarafın algılamasındaki sınırları ve engelleri bilmek ve mesajı bu çerçevelere göre vermek gerekir (Saydam, 2007: 89). Kitle iletişimcilerin yapmakta olduğu hedef kitlenin çerçevelerine giren mesajlar seçilmesi ve gönderilmesi gibi. Algılamada daha önceki yaşantı ve deneyimlerin etkisi büyüktür. Bu yüzden, algılama son derece öznel bir süreçtir (Çayoğlu, 2010: 50). Ancak birey algılarını çevresel uyarıcılardan geçerek anlamlandırır ve yorumlandırır. Çevresini salt doğuştan gelen algılama yeteneği üzerine inşa edemez. Bireyin algılarının oluşması içsel uyarıcılar kaynaklı olduğu kadar çevresel uyarıcılar tarafından da şekillendirilmektedir. Bu çevresel uyarılar medya olabileceği gibi, yakın çevredeki kimselerin paylaştığı fikirler, karşıt düşünceler de olabilir. Her bireyin algıladığı dünya yapılanmış bir dünyadır, ama aynı zamanda durmadan değişmektedir (Krech vd., 1948: 127). İçinde yaşadığımız dünyanın dinamikleri algılarımızı da değiştirip dönüştürmektedir. Algılama aynı zamanda, zamanla sınırlı geçici bir birikim özelliğine sahiptir. Algılamanın geçici özelliği, onun aynı zamanla sönmeye ya da unutulmaya dönük olması demektir (Altunışık, 2008: 103). Algılama 11 organizasyonu açısından bunun anlamı tek bir değere bağlı kalmanın kalıcı olmakta yetersiz olabileceğidir. Algılama bir süreçtir. Solomon, Bamossy ve Askeggar’ın şemasına göre bu süreç aşağıdaki gibidir (Altunışık vd, 2008: 99). Uyarıcılar Görüntü Ses Farkına Varma Duyusal Alıcılar Tepki Yorumla ma Koku Tat Yapı ALGILAMA Şekil 1: Tipik Bir Algılama Süreci 1.2 ALGILAMAYI ETKİLEYEN FAKTÖRLER Algılamayı etkileyen nedenlerin başında etkili uyarı ile karşılaşmadan önceki dönemde, konu ile ilgili yaşam deneylerinin bulunup bulunmaması gelmektedir. Organizmanın, o andaki ile daha önce karşılaşıp karşılaşmaması, organizmanın o anki algılamasını etkiler, yani algılamayı kolaylaştırır. Aynı uyarı ile karşılaşma sıklığı artarsa, bireyin bu uyarıya karşı tepkide bulunması hem hızlanmakta hem de her karşılaşmada aynı biçimde 12 tepkide bulunmaktadır (Özer, 2012: 154). Geçmiş öğrenmeler, gelecekteki algılamalarımızı etkilemektedir. Bir bireyin hangi davranış ya da düşünceyi benimseyeceğini tahmin edebilmek için, hem bireyin kendisi hem de bireyin içinde bulunduğu ortam göz önünde bulundurulmalıdır. Bir kişinin zihinsel programı ve içinde bulunduğu durum ne kadar iyi algılanırsa, o kişinin göstereceği tutum hakkındaki tahminde o kadar kesin olacaktır (Uğurlu, 2008:150). Çünkü bireyler içinde bulunduğu ortamın dinamiklerin doğrudan etkilenerek algılarını biçimlendirmektedir. Kuşkusuz algı organizasyonunun anlayışında kaynak ve alıcılar temel teşkil etmekle birlikte aynı zamanda mesajların niteliği de önem taşımaktadır. Alıcı konumundaki bireylerin algı sistemleri etkileme amacı güden mesajların kalitesi, tutarlılığı, anlaşılabilirliği, karşı tarafın algısını istenilen yöne çevirmede önemlidir. Duyularla algılanan uyarılar ve bilgiler beyne iletildikten sonra, değerlendirilmeye alınırlar. Bu değerlendirme alıcı konumundaki bireylerin zihinde neyin doğru, neyin yanlış olduğu, neyin kendisi için önemli, neyin önemsiz olduğu, nelerin öncelikli olup olmadığı ölçütüne göre yapmaktadır. İletilerin anlaşılabilmesi iletinin karşıdaki kişinin baskın algılama kanalına uygun olarak biçimlendirilmesi ile daha da kolaylaşabilecektir. Algının manipülesi açısından, iletinin baskın oldukları algı kanalına uyumlu bir şekilde göndermeye duyarlı olmak gerekmektedir (Uğurlu, 2008: 163). Hedef kitlenin değerlerine uyumlu davranılması, bireylerin kültürlerine özen gösterilmesi, beklentiler doğrultusunda yaklaşımlar sergilenmesi algı organizasyonunda önemli unsurlardır (Uğurlu, 2008: 151). Kendilerine duyarlı olan bireylerde nasıl bir algılama oluşturma gerektiğinin bilinmesi, algı organizasyonun başarılı olmasında etkili olacaktır. 13 Hale etkisi denilen bir durum da algılama sürecini farklı şekillerde etkileyebilmektedir. Burada grupsal özelliklerinden kişiye özgü yakıştırma değil de, kişisel bir özellikten giderek genel bir değerlendirme yapmak söz konusudur. Örneğin işe devamı düzenli olan bireyin performansının yüksek olacağının düşünülmesi gibi. (Kaynak, 1990: 82; Özer, 2012: 153). Bu duruma, bireylerin algılamalarında önemli hatalara yol açacağından çok dikkat edilmesi gerekmektedir (Özer, 2012: 153). Algılama ile ilgili literatüre baktığımızda sosyal algılama da önemli bir kavram olarak karşımıza çıkmaktadır. Sosyal algılamada bir bireyin diğer bireyleri algılayış biçimi söz konusu olmaktadır. Sosyal algılamalar önyargılı ve yanıltıcı bir işleyiş gösterdiklerinden kişisel tutum ve davranışlarda da saptırılma ve yanılgılı yönelimler söz konusu olabilmektedir (Özer, 2012:153). Bireylerin kendisi dışında kalan bireyleri algılayış biçimleri farklılıklar arz edebilir. Bu biçimsel farklılıklardan doğan yanılmalar algıları da etkileyebilmektedir. “Algılama yeteneği doğuştan mı gelir yoksa algılamanın temelinde sonradan öğrenilmiş beceriler mi yatar?” sorusu, felsefe tarihi içinde önce Descartes, Kant, daha sonra Berkeley ve Locke gibi değişik filozoflarca tartışılmıştır (Cüceloğlu, 2009: 135). Daha sonraları bu soruya bilimsel cevap bulmak için pek çok araştırma yapılmıştır ancak algılama öznel ve çabuk gelişen (2009, 135) bir olay olduğu için hatırı sayılır bir gelişme kaydedilememiştir. Algılama süreci, kişilerin sahip oldukları değer yargıları, amaç ve hedefleri, ihtiyaçları, içinde yetiştikleri kültürel ortam, bilgileri hisleri, geçmişteki tecrübeleri ve hatta biyolojik ve fiziksel özellikleri gibi birçok etmen tarafından etkilenmektedir. Dolayısıyla aynı uyarı, farklı kişiler tarafından 14 değişik şekillerde algılanmaktadır (Eren, 2001: 397; Özer, 2012: 154). Toplumsal konum, bireyin sınıfsal yeri de algılamayı etkilemekte hatta yanlış algısal yargılara yol açabilmektedir. Her kültür duyumsal verileri kendine göre bir şemaya uygun biçimde anlamlara dönüştürmektedir (Tolan vd., 1985: 92; Özer, 2012: 154). Birey olarak beslendiğimiz değişkenler farklılık gösterdikçe algılamalarımız da farklılaşmaktadır. Basmakalıp yargılar da algılarımız etkileyebilir. Basmakalıp yargı, bir kitle, toplum, ulus ya da benzeri bir sosyal birim için tanınmış ve yayılmış gurup özelliklerinin o sosyal birim ile birlikte düşünülen bir kişiye de aynen mal edilmesidir (Kaynak, 1990: 82). Bu durum algılama sürecini olumlu ya da olumsuz etkileyebilmektedir (Özer, 2012: 152). Algılarımız, doğduğumuz günden günümüze dek içinde bulunduğumuz yaşantı alanına dahil olan her türlü unsurdan etkilenmektedir. İçinde yetiştiğimiz toplumun yapısı geleneksel, çağdaş ya da demokratik olabilir. Yaşadığımız ortam, aldığımız eğitim, kültürümüz değişkenlik gösterebilir. Tüm bunlar algılarımızı doğrudan şekillendiren ve hatta sıfırdan inşa eden faktörlerdir. Genel olarak çerçeveleme haberin ambalajlanmasını ve örgütlenmesini içerir. Bilginin çerçevelenme şekli, insanların o konuyu anlamak için seçtiği yoldur (Lundy, 2006: 296). Algıların organize edilmesi ise konunun belli bir zemine oturtulması, belli kelimelerin gruplanması, fikirlerin tamamlanması gibi aşamalardan geçerek, habere ilişkin algıların örgütlenmesi sürecidir. Bu bağlamda algıların organize edilmesi ile kavramsal çerçeve kuramının yakından ilgili olduğu görülmektedir. Algıladığımız her bir nesne, olay, olgu ve düşünceler tutumlarımızı oluşturur. Tutumlarımızı ise davranışa dökerek dışa vururuz. Carrage (1997) 15 organizasyonel seviyede çerçevelerin harekete geçmek için stratejik aygıtlar sunduğunu; bu aygıtların olanak dahilinde zengin içerikli örgütleyici araçlar olduğunu söylerken algılarımız örgütleyen çerçevelerin bizi harekete geçirdiğine vurgu yapmaktadır. Kullanılan şemalar aracılığıyla okuyucu algısında çeşitli inşalar oluşturulur ve haber belli bir çerçeveye oturtulmuş olur. Algılama süreci seçmekle başlar. Seçici maruz kalma, seçici dikkatten geçerek enformasyona maruz kalmamız gibi. Çerçevelemenin de benzer şekilde temelinde seçme yatar; haberin belli kısımlarını seçip ön plana çıkararak sunarak sunmak gibi. Temelde çerçeve belirleme ile yapılan şey; medyadan gelecek iletiyi, medya kuruluşlarının ya da seçkinlerin ideolojisi ve istekleri doğrultusunda çeşitli yöntemler kullanarak (diğer haberlerden fazla yer verme, sürekli aynı iletiyi geçme, dikkat çekici spot veya görsel kullanma vb.) belli bir şekle sokmaktır. Egemen görüşlerce belirlenmiş çerçeveye, ulaşabilinen tüm kitleyi dahil etme çabası da denilebilir. Benzer şekilde algı organizasyonu ile yapılmak istenen şey de aynıdır. Medya iletisini, istenen zeminde ele alıp, dikkat çekmesi istenen öğeleri figürleştirmek ve fonksiyonel olarak seçici olan algımıza sunmak. 1.3 KAVRAMSAL ÇERÇEVE Çerçeveleme, 1980’li yıllardan bu yana medya araştırmaları alanında başvurulan önemli kavramlardan biri olarak dikkat çekmektedir. Fakat bu kavram geniş anlamsal içeriği dolayısıyla liberal-çoğulcu ya da eleştirel medya çalışmaları dahilinde farklı açılardan ele alınabilmekte ve bu durum 16 üzerinde uzlaşılmış tek bir tanımını yapılabilmesini engellemektedir. (Durur, 2011: 22). Çerçeveler genelde gerçeğin alternatif temsillerini sunar. Hallahan’a göre, hikaye anlatıcılığı (storytelling) çerçeveleme en karmaşık şeklidir ve temel düşüncelerin belirlenmesi ve temel fikirleri desteklemek için anlatı teknikleri içerir. Çoğunlukla çerçeveleme, gazetecilerin bir haberi sunmak için tanıdık tema ve çerçeveler kullandığı ama bunu kitleleri ikna etmek için açık bir şekilde yapmadığı kitle iletişim bağlamında çalışılmıştır (Lundy, 2006: 296). McCombs ve Tankard’ın danışmanlığında yazdıkları makalede Julie Yioutas ile Ivana Segvic, (2003, 568) kavramsal çerçeve konusunun çeşitli şekillerde problemli bir konu olduğunu söyler. Yioutas ve Segvic şöyle der: “Birincisi çerçeve kelimesi farklı tanımlamaları olan ortak bir kelimedir. Çerçeve kelimesi, çerçeveleme sürecinin sonucu olan bir isim ya da çerçevenin oluşumuna aktif bir rol yükleyen bir fiil olabilir. İkincisi, kavramsallığın çeşitleri, çerçeveleme literatürüyle ilintili olarak mevcuttur. Çerçeve kelimesi hedef kitlenin algısına ve işlemesine gönderme yapmak için şema, hat (kod) ya da çerçeve çıtası kelimeleriyle değiştirilerek de kullanılabilir”. Yazarlar çerçeve çalışmalarının Psikoloji ve Sosyoloji alanlarında zamanla gelişme gösterdiğini de söyler. Sosyolojik bakış açısı, medya sunumlarındaki olay örgüsü, semboller ve basmakalıplar üzerine odaklanma eğilimindeyken, Psikolojik yaklaşım bireysel bilişsel yapıdaki değişimleri içermektedir (Yioutas ve Segvic, 2003:568). Yazarlar benzer bir ayrımın medya çerçevesi (gazeteciler haberleri nasıl organize eder ve sunar) ile bireysel çerçeve (bir kimsenin bir konu üzerine edindiği toplanmış bilgi) arasında da yapıldığını söyler (2003, 569). 17 Yioutas ve Segvic, Entman ve Reese’den de bahseder: “Kavramsal çerçevenin çeşitlerine netlik getirmek adına, Entman çerçevenin yerleştirme kavramı ile bağlantılı olduğunu belirtir: hedef kitle için bir haberi daha fark edilebilir, daha anlamlı ya da daha hatırlanabilir olması için inşa etmek. Çerçeve özünde seçmeyi ve yerleştirmeyi barındırır. Çerçevelemek, iletişimsel bir metinde bazı algılanmış gerçeklerin bakış açılarını seçip ayırmak ve onları daha belirgin hale getirmektir. Yakın zamanda Reese, çoklu kavramsallaşmanın tekli tanımlamaya çerçevelenmesini sentezledi: Çerçeveler anlamlı olarak toplumsal dünyayı biçimlendirmek için, toplumsal olarak paylaşılan ve zaman içinde devam eden, sembolik olarak çalışan örgütlenmiş ilkelerdir” (2003, 569). Çerçeveleme bir olayda belli bir konunun kurumsal tercihler ve ideolojik nedenlerden dolayı diğer konulara göre daha fazla yer tutması, zaman alması, daha görünür hale getirilmesidir. Çerçeveler ile özellikle konuyu yorumlayacak alıcı için geliştireceği tutumlara, etkileyeceği düşüncelere yönelik bir takım yollar, ifadeler önerilmektedir (Kılıç, 2007: 70). Her gazete kendi alıcısının zihinsel, algısal ve bilişsel alanıyla ilgili belli bir görüşe sahiptir. Alıcısının zihin dünyasına erişmek için kullanması gereken ifadeleri, alt metinleri, kelimeleri en etkili şekilde kullanmak hemen her kitle iletişimcinin gerçekleştirdiği bir edimdir. Bir teori olarak çerçeveleme; sosyoloji, psikoloji, siyaset bilimi ve iletişim gibi birçok alanda kullanılmaktadır. Psikoloji, sosyoloji ve siyaset bilimi alanında çerçeveleme; algılama, kanaat oluşturma ya da ikna üzerindeki etkiler bağlamında ele alınmıştır. İletişim alanında ise çerçeveleme teorisi hem belirli bir çerçeveye göre oluşturulan iletişimsel metinlerin okur/izleyici/alıcı üzerindeki etkilerinin hem de habercilik pratikleri açısından oluşturulan iletişimsel metinlerin içeriklerinin incelenmesini 18 kapsamaktadır. Dolayısıyla tüm alanlarda kullanılış biçimleri dikkate alındığında çerçeveleme teorisinin etki ve içerik olmak üzere temelde iki boyutunun olduğunu söylemek mümkündür. Bu iki boyut özellikle iletişim bağlamında ele alındığında etkiyi ifade eden birey çerçeveleri ile içeriği dikkate alan medya çerçeveleri şeklinde kavramsallaştırılmaktadır (Kılıç, 2011: 4). Entman (1993), “Çerçeveler, gerçeğin bazı unsurlarını gizlerken bazı açılarına dikkat çeker ki bu hedef kitlenin farklı reaksiyon vermesine yol açabilir.” der. Bir yandan haberin öne çıkması istenilen taraflarını belirginleştirirken, diğer yandan geri planda kalmasını uygun bulunan açılarının gizlenebileceğinden bahseder. McCombs ve arkadaşları gündem belirleme kuramı ile çerçeveleme kuramının birbirleriyle ilişkili olduğunu söyler. McCombs, Shaw ve Weaver (1997) gündem belirleme ve çerçevelemenin bağlantılı olduğunu söylemekle kalmaz, gerçekte çerçevelemenin, gündem belirlemenin bir uzantısı olduğunu söyler. Medyada yer almanın dikkat çekici özelliğinin hedef kitlenin haber öykülerini yorumlamasındaki etkisini ortaya koymak için gündem belirlemenin ikinci basamağı terimini kullanmışlardır (Scheufele, 1999: 103). Scheufele (1999) ise “çerçeve belirleme” ismi ile karşımıza çıkmaktadır. Bu terimin McCombs ve Shawn’nın (1972) gündem oluşturma terimi ile benzerlik taşıdığını ve McCombs, LIamas, Escobar&Rey’in Gündem belirleme ile çerçeve belirlemenin benzer süreçler üzerine temellendirildiğini söyler. Gündem belirleme, konunun dikkat çekmesiyle ilgiliyken, çerçeve belirleme ya da McCombs ve arkadaşlarının isimlendirdiği şekliyle gündem belirlemenin ikinci basamağı- konunun özniteliğinin dikkat çekmesiyle ilgilidir (1999;116). Gündem Belirleme Kuramı ile Çerçeve Kuramı birbirini tamamlayan kuramlardır. Kitlelerin ilgisini uyandırıp, konu hakkında bir kalıp 19 oluşturmalarından bahsedersek bu iki kavramı aynı potada eritmek çok daha açıklayıcı olacaktır. Entman’a göre çerçeveler sorunu tanımlayarak ortaya koymaktadır. Soruna neden olan etmenler belirlenerek tamamen teşhis edilir. Daha sonra ahlaki değerlendirmeler yapılarak kamuoyunda sorunların nedeni ya da nedenleri olarak görülen etkenler olumsuzlanır ve duruma uygun çözüm önerileri getirilir. Çerçeveler tipik bir şekilde tanı koyar, değerlendirme yapar ve emreder (Kılıç, 2007: 72). Bu nedenle çerçeveler içinde bulunulan toplumun dinamiklerinden ayrı tutulmamalıdır. Çoğu alan yazında çerçevelerin iki yerde konumlandırıldığı ifade edilmektedir. Birincisi metnin kendisinde ikincisi ise alıcının düşüncesindedir. Çerçeveleme belli görüşlerin bir mesajın içinde sunulduğu bir süreçtir. Başka bir anlatımla bilginin zihinde işlenirken belli bir kalıpta olması çerçeveler vasıtasıyla gerçekleşmektedir (Entman, 1991: 11; Kılıç, 2007: 71-72). Bu çalışmada metnin içindeki çerçevelemeler ön plandadır. Çerçeve kuramından sonra algı organizasyonu öğelerinin temellerini atan yaklaşım olan Gestalt Kuramına da bakılmalıdır. 1.4 GESTALT KURAMI Gestalt (sözcüğü) Almancadır. Gerçi anlamı kabaca “form” ya da “shape” sözcüklerinin anlamına eşdeğer olsa da, İngilizce konuşan ruh bilimciler tarafından genel olarak çevrilmeden kullanılır. Terim ruh bilim sözlüklerinde ilk kez 1890’larda göründüğü zaman, ayrı öğelere dağıtılamayan ama algılanan nesnelerin tam betimlenilmesinde bulunan belli 20 algısal “biçim/form nitelikleri”ni -Gestaltqualitaten- belirtmek için kullanıldı. Gestalt niteliklerinin 1890’da belirtilmiş ve adlandırılmış olmasına karşın, 1910’a dek genel olarak ruh bilim açısından büyük bir önem taşıdıkları düşünülmüştür. O sıralarda Max Werhimer (1880-1943) adında genç bir Alman ruh bilimci beklenmedik bir esinle, bir araştırma tasarısı geliştirdi. Araştırmanın sonucu, Gestalt ruhbilimi olarak bilinen devimin kuruluşu oldu (Fancher, 1997: 104-105). Wagemans vd., “Wertheimer bundan yüz yıl önce (1912), önemli bir düşünce ekolü olan Gestalt Psikolojsinin başlangıcı kabul edilen Phi Olgusu üzerine -nesne devinimi olmadan, saf algının devinimi – bir makale yayımlamıştır. Wagemans vd., bu makalede, Gestalt psikoljisinin bugünki durumu belirsizdir. Bir taraftan birçok psikolog Gestalt ekolünün 1950’lerde elektrik alan teorisine ilişkin çarpıcı ampirik buluşlardan sonra ya da 1940’larda kurucularıyla birlikte öldüğüne inanmaktadır.Diğer taraftan neredeyse tüm psikoloji kitapları hala Gestalt’ı içerir ve yeni ampirik Gestalt Fenomenolojisi üzerine yazılmış makaleler artan sıklıkta ortaya çıkmaktadır” demektedir (2012, 1173). Wagemans vd., Gestalt Kuramı’nın temelinden bahsederken, algılanan devinimin, 2 uzamsal ve zamansal olayın duyusal kaydının ardından bireysel olarak eklenmediğini, onun kendi fenemonolik, karakteristik ve ontolojik özelliklerinin olduğunu söyler. Bu fenomenolojiden Werthimer’ın algılamaların zihinsel hayatın basit birimleri olduğu çıkarımını yapmaktansa yapının bütün ya da “gestalt” olduğu hükmüne vardığı söylenmektedir (2012,1173). Wagemans vd., Berlin Ekolü ile Graz Ekolü’nün ayrıldığı noktalar olduğunu söylemektedir. Bu ayrımı şöyle anlatıyor: Gestalt kavramının 21 Christian von Ehrenfels tarafından “Gestalt’ın Nitelliği Üzerine” (1890/1998) isimli makalesinde zaten psikoloji ile iç içe geçirildiğini söylenmektedir. Von Ehrenfels için Gestalt’ın Niteliği (Ouality of Gestalt) tek yönlü olarak duyum verisi üzerine yatar: Bütün, parçalarının toplamından fazladır, fakat parçalar bütünün temelidir. Aksine, Werthimer fonksiyonel ilişkilerin, bütün ve parça olarak neyi ortaya çıkaracağını belirlediğini söyler. Çoğu kez bütün parçalardan önce kavranır. Bilincimizin içeriği genel olarak eklenik değildir, kendine özgü bir tutarlılığı vardır. Bu yapılar zeminden ayrı, daha çok iç merkez ile birlikte ve diğer parçalarla hiyerarşik olarak bağlantılıdır. Bu yapılar, basit uyarıcıların birleşiminden çok beyindeki evrensel süreçlerden doğar. Bu noktada Werthimer, kendini Graz Ekolünden ayırır. Graz ekolü algı ile duyum arasındaki bir farkı savunur: sonraki, öncekine dayanarak üretilir. Berlin Ekolü ise bir Gestalt’ı kendi içinde bir bütün olarak değerlendirir, daha başka basit nesneleri baz alarak değil (2012,1175). Wagermans vd.,Berlin ekolü ile diğer ekolleri (yapısalcılar, çağrışımcılar ve deneyselciler) karşılaştırdıklarında bazı farklılıklara dikkat çekerler. Berlin ekolü “yapılandırılmış bütün”ün (Gestalten) zihinsel varlığın temel birimi olduğunu söylerken bir başka ekol temel birim olarak “duyu”ları alır. Algısal organizasyonun algısal öğrenme, geçmiş deneyim ve niyetlere dayalı olduğunu söyleyen akıma karşın Berlin ekolü algısal organizasyonun doğuştan, içgüdüsel ve otonom kurallara dayalı olduğunu söyler. Graz ekolü algının duyuların temelinde “üretildiğini” söylerken, Berlin okulu algının kendi kendine organizasyon (self-organization) aracılığıyla “ortaya çıktığını” söyler. Berlin ekolü bütünün parçaların toplamından farklı olduğunu söylerken, duyum bileşenlerinin toplamından fazla olduğunu söyleyen Gestalt’çılar da vardır (2012, 1177). 22 Gestalt psikologları algılamayı anlık, bütünsel bir süreç olarak görmektedir. Örneğin müzik dinlerken melodinin notaları ayrı ayrı duyulmaz. Öyle olsaydı müziğin zevkli bir tarafı kalmazdı. Ama notalar bir bütünlük, ahenk içinde algılandığı için müzik zevkle algılanabilmektedir(Bruno, 1982: 92; Anık, 2000: 63). Algılamanın önceki deneyimlerden kopuk olmadığını savunan sosyal psikologlara göre, algıyı, yapısal ve işlevsel faktörler belirlemektedir. Yapısal faktörler fizik çevre ve bireyin sinir sisteminde uyandırdığı tepkilerdir. İşlevsel (fonksiyonel) faktörler ise ferdin ihtiyaçları ve deneyimlerinden fonksiyonudur kaynaklanmaktadır. (Anık, 2000: 63). Algılama Bu yüzden bu faktörlerin algılamayı ortak bireysel ihtiyaçlarımızdan ya da mental faaliyetlerimizden ayrı tutamayız. Algılama oluştuktan sonra davranışın temel belirleyicisi olan motivlerin oluşumunda rolü olan dürtü, güdü, gereksinme, istek gibi alt etmenler birincil olarak duygusal algılama süreçleri ile oluşumlarını tamamlamakta ve fonksiyonel hale gelmektedir (Kaynak, 1990: 64; Özer, 2012: 151). Ne yapısal ne de fonksiyonel faktörler algılamada tek başına yeterlidir. Bunlar karşılıklı olarak bir etkileşim içinde algılama üzerinde etkili olurlar (Altunışık vd, 2008: 101). Algılamanın fonksiyonel olarak seçici olmasının yanı sıra sosyal çevre deneyimleri, bireye standart algı kalıpları da sunmaktadır. Sözgelimi dil, daha doğrusu dilin sosyal anlamı bireye algı kalıpları sunan bir tür hafızadır. Bireyin sosyo kültürel algı kalıplarıyla ikna edici iletinin sıkı bağ kurması yeterli değildir. İkna edici ileti, bireyin algısını organize etmesini de kolaylaştırmalıdır (Anık, 2000:64). Krech ve Crutchfild (1994) algının fonksiyonel olarak seçici olduğunu ve zihnimizin duyu organlarımıza çarpan bütün uyarıcıları eşit surette almaya hazır tarafsız bir organizasyon makinesi olmadığı söyler. O halde kitle iletişimciler mesajlarını alıcıyla buluşturmadan 23 önce onların algı kalıplarına ulaşırken aynı zamanda kitleyi ikna edebilecek unsurları bir araya getirirler. İnsanoğlu varlığını sürdürebilmek ve büyüyüp gelişebilmek için gerekli olan her türlü fiziksel, psikolojik ve sosyal ihtiyaçlarını çevresinden sağlar. Herhangi bir ihtiyacın çıkmadığı durumlarda, kişi, yani organizma halindedir. Organizmanın ihtiyaçlarını fark etmesi ve bunları karşılamak üzere harekete geçerek gerekli davranışları yapması yoluyla dengenin yeniden sağlanmasına organizmanın kendini ayarlaması denir (Daş, 2012: 17). Gestalt yaklaşımında organizmanın kendini doğal olarak ayarlayabileceğine inanılır (Perls ve ark. 1951/1996: 294; Daş, 2012: 17). Başka bir deyişle sağlıklı bir kişi kendisi için hangi yiyeceklerin, kişilerin, durumların uyarıcıların vb. besleyici, hangilerinin zehirleyici olduğunu fark edebilir (Daş, 2012: 17). Gestalt yaklaşımına göre yaşamın temeli ihtiyaçlar ve amacı da ihtiyaçları karşılamaktır (Serok, 2007: 7; Daş, 2012: 68). Gestalt kuramında ihtiyaçların ortaya çıkışı, öncelik kazanması ve karşılanması “şekil ve fon” (zemin) ilişkisi ile açıklanır (Clarkson,1991: 5; Daş, 2012: 5). Şekil – zemin ya da şekil – fon algısı algısal organizasyon ilkelerinin en temel ve önemli olarak nitelendirilebilecek bir özelliğidir. 1.5 ALGISAL ORGANİZASYON İLKELERİ Şekil-zemin algısı: Şekil-zemin (fon) ilişkisi Gestalt yaklaşımının temelindeki alan kuramının önermelerinden biridir. Alan kuramı Alman bir psikolog olan Kurt Lewin (1952) tarafından ortaya atılmıştır ve temelinde Wertheimer, Köhler ve 24 Koffka gibi psikologlar tarafından yapılan algı çalışmaları yatmaktadır (Daş, 2012: 68). Alan kuramına göre algılama ve anlamlandırma sırasında bazı özellikler ön plana çıkarken bazı özelikler arka planda kalır. Ön plana geçenler “şekil”i arka planda kalanlar ise “fon”u oluşturur (Köhler 1947: 252; Daş, 2012: 68). Algılamada neyin ön plana geçerek şekil olacağına, neyin arka planda kalarak fon olacağı kişinin ihtiyaçlarına ve bu ihtiyaçların farkında olma düzeylerine göre belirlenir (Daş, 2012: 68). Perls ve arkadaşları algılamada, neyin figür (şekil), neyin zemin olacağını, salt o andaki görme eyleminin belirleyeceğini ifade etmektedirler. Yaşam savaşında en önemli gereksinme ne ise, o figürdür (şekil) ve bireyin davranışını bu gereksinme giderilinceye kadar yönlendirir. Daha sonra sıradaki en önemli gereksinme onun yerini alır. Zemin, sürekli olarak dikkat alanından ayıklanan her şeydir. (İnceoğlu, 2010: 103-104) Rummel’a göre (2004) bir ihtiyaç şekil haline geldiğinde gerilim ortaya çıkar. İhtiyaç karşılanmadığı sürece bu gerilim devam eder ve bu süre uzadıkça gerilimin şiddeti artar (Daş, 2012: 70). Alan kuramından yola çıkarak Perls (1973,19), pozitif ve negatif katarsis kavramlarından söz etmiştir. Kişinin ihtiyaçlarını karşılayan ve gerilimin ortadan kalkmasına yardımcı olan objeler pozitif katarsise yol açar. Örneğin susayan biri için su, yorgun olan bir için rahat bir yatak pozitif katarsis objeleridir. Kişinin ihtiyaçlarını karşılamayan, gerilimin ortadan kalkmasına yardımcı olmayan ve kişiyi tehtid eden objeler ise negatif katarsise yol açarlar. Örneğin köpeklerden korkan biri için havlayan bir köper, kitap okumayan sevmeyen biri için kitaplar negatif katarsis objesidir (Daş, 202: 71). 25 Bütün algılamalarda bir şekil ve zemin vardır. Şekil- zemin ilişkisi bütün duyu organlarını kapsar. Herhangi bir zamanda çevremizdeki uyaranlardan, dikkat ettiğimiz ve gruplandırdığımız uyaranları şekil ve bunun dışında kalanları da zemin olarak algılıyoruz. Görsel alanda şekil bize daha yakındır ve bir nesne izlenimini verir, bir biçimi vardır, zemin ise tanımlanması zor bir madde izlenimi taşır. Şekil ve zeminin birbiriyle yer değiştirdiği algılamalarımız vardır. Bir biçimi önce şekil olarak görürken, biraz sonra zemin olarak görebiliriz. Ancak bir biçimi, aynı anda hem şekil hem de zemin olarak göremeyiz. (Cüceloğlu, 2009: 123). Şekil 2: Şekil - Zemin İlişkisi Görmenin de dahil olduğu insan algısındaki bir organizasyonun varlığı Gestalt psikologları tarafından vurgulanmıştır (Sarkar, 2004: 330). Tamamlama: Alan kuramının ikinci önermesine göre insanlar eksik olan şeyleri tamamlama eğilimindedirler (Daş, 2012: 92) Morgan, “İnsanların görsel dünyalarını uyarımdaki boşlukları doldurarak örgütlenmelerine ve 26 böylece de kopuk parçalar yerine bütün bir nesne olarak algılanmasına yol açar” der (2011, 245). Algısal Gruplama: Gruplama, uyarıcıların bir örüntüye gruplanmasıdır. Gruplamada, ilgili ortamdaki çeşitli ipuçlarından yararlanılır (Morgan, 2011: 244). Morgan gruplamanın bazı eğilimlere dayandırılarak gerçekleştiğini söyler. Bu eğilim bazen yakınlık, benzerlik, devamlılık iken bazen de dengeli ve bakışık şekil oluşturma alışkanlığını içeren bakışımdır (2011, 244). Sebep-sonuç algısı: Bilişsel yapıların belki de en önemli türü, bir illiyet yani sebep-sonuç organizasyonundaki yapılardır. Sebep ve sonucun idraki, belirli bir şekilde, bizim kıymet hükümlerimize, ihtiyaçlarımıza ve heyecanlarımız bağlıdır. (Krech ve Crutchfild, 1994: 163-165). Atıf Sistemi (Referans): Herhangi bir uyarıcı, kendisiyle birlikte organize olan diğer uyarıcılara nispetle idrak edilir. Sherif ve Cantril (1947) “Atıf sistemi tabiri, belli bir ana bir psikolojik hadisenin özel unsurlarını (algı, hüküm, teessüriyet gibi) belirlemek üzere faaliyet bulunan ve fonksiyonel bakımdan birbirine bağlı (halihazırda veya geçmişte) bulunan faktörleri göstermek için kullanılır” (Krech ve Crutchfild, 2011: 158). Tekrar: Hedefte hazır olma ve algılama durumunun sağlanması ve bunun sürdürülmesi için tekrarlamaların yapılmasıdır. Tekrarlanan uyarılar daha çok dikkat çeker. Tekrarlar öğrenmeyi kolaylaştırır ve pekiştirir. Monotonluk ve rutinlik uyarıcı etkide bulunmaz. Sıradan şekiller, nesneler, olaylar, resimler sıra dışı olanlara göre daha az dikkat çeker. (Çayoğlu, 2010: 67). Birbirini takip eden her yapı şahsın o anda idrak ettiği şeylerin bir fonksiyonudur ve organizasyon da bu idraklere göre olur (Krech ve Cutchfild, 1994: 185). Morgan “bir dergide iki kere basılmış bir reklamın bir kere 27 basılmış olana göre dikkati çekme olasılığı daha fazladır” der (2011, 252). Tekrarın sağladığı iki avantaj vardır: tekrar edilen bir uyarıcı, dikkatinizin başka tarafta olmadığı anlardan birinde sizi yakalama şansına sahiptir. Ayrıca dikkatinizin sınır alanına giren ilk uyarıcının sonraki tekrarlarına daha duyarlı olmanızı ve bu açıdan tetikte bulunmanızı sağlar (Morgan, 2011: 252). Benzerlik: Benzer (ve yakın) tabirlerini daima psikolojik manada, mesela bireyin algıladığı şekilde bir yakınlık ve ya benzerlik olarak anlamalıyız (Krech ve Crutcfild,1994:161). Krech ve Crutchfild’in örneğinde olduğu gibi (1994); bir zoolog yeni bir hayvan türünü gördüğü zaman, kendi zihni tavrı ve daha önceki organizasyonları dolayısıyla hayvanda memelerinin olup olmadığına dikkat edileceğini ve bu anatomik özelliğe sahip tüm hayvanların “benzer” olarak idrak edileceğini söyler. Böylece bilim adamı bilişsel sahasında atları, insanları, balinaları yani tüm memelileri benzer olarak idrak eder (1994, 162). Çift yön-Tek yön: Hovland’a ait olan bu kuram, birisinin bir şeye ikna edilebilmesi için tek yönlü bir sunumun mu, yoksa hem lehte hem de aleyhte bir sunumun mu aynı anda verilmesinin sonuç getirdiği üzerine eğilmiştir. Tek yönlü sunumda sadece ileri sürülen görüş açıklanır. Ters görüşlere yer verilmez. Çift yönlü de ise karşıt görüşün tezinden de bahsedilir ve çoğunlukla karşıt tez çürütülür. Çift yönlü bir yapı izleyicinin daha sonra karşılaşabileceği karşıt görüşe karşı direnç sağlamaktadır (Kağıtçıbaşı, 2004:194-195; Soncu, Işık, 2011: 12). Kurt Koffka, Max Wertheimer ve Wolfgang Kohler gibi ünlü Gestalt’çıların, algılamayı insan beyninin doğası gereği sahip olduğu örgütlenme eğiliminin bir ürünü saydıklarını belirtelim. Bu eğilimin sonucu 28 olarak algılama, basite doğru bir yöneliş içindedir. Örneğin, simetrik biçimler asimetrik biçimlerden, mekan ve anlam olarak yakın nesneler, uzak olanlardan daha basit figür-zemin ilişkisi yarattıklarından, daha kolaylıkla algılanır (İnceoğlu, 2010: 103-104). Bir tanıma göre (Berelson ve Steiner, 1964:88) algı “İnsanları duyumsal uyarılar seçtikleri, örgütledikleri, yorumladıkları ve dünyanın anlamlı uyumlu örüntüsüne dönüştürdükleri karmaşık bir süreçtir” der. Bu tanım, algılama sürecinde insana aktif rol yükler. Algılama işini yapan kişi algılanan objenin yaptığı gibi algılama eylemine bir şeyler getirir. Diğer bir şekilde söylersek, algılama geçmiş deneyimler üzerine temellendirilmiş varsayımlar, kültürel beklentiler, güdüler, ruhsal durum ve tutumları içeren bir takım faktörlerden etkilenir. Seçici algılama, güdülere maruz kalmada, dikkat göstermede, anlama ve yorumlamada bireyin seçici olması demektir. İnsanların inançları, neyi okuyup dinleyeceklerini etkiler (Altunışık, 2008: 103). İnançlar ise tutumlarımıza bağlı olarak oluşur. 1.6 SEÇİCİ SÜREÇLER 1.6.1 Şema İnsanların kitle iletişiminden gelen enformasyonu nasıl işlediklerini anlamamıza katkıda bulunacak bir kavram, şema düşüncesinde yatar. Bilim adamları şemanın tam olarak ne olduğu konusunda aynı kanıda olmasa da, şu tanım yararlıdır: “Kısaca, şema durumlar ve bireyler hakkında, deneyimlerinden çıkarılan örgütlenmiş bilginin oluşturduğu bilişsel yapıdır. 29 Şema yeni bilgiyi işlemek ve depolanan bilgiyi çağırmak için kullanılır (Severin ve Tankard, 1994: 109). O halde şemalar bize, bizde var olan enformasyonu çağrıştırır. Doris Graber (1988) insanların gazete ya da televizyon haberlerini işlemede şemaları kullandıklarını gösteren araştırma yapmaktadır. Graber bu araştırmalarda haber öykülerini işleyen insanların, bir takım stratejiler kullandıklarını buldu. Bu stratejiler, bir haber öyküsünün bir şemayla doğrudan eşleştirilmesi, çıkarımlar yoluyla işleme, bir öykünün birkaç şema boyutlarıyla çoklu bütünleşimini kapsıyordu. Graber haber öykülerini işlerken, insanların, kanıtların kendisinden ziyade kanıtlardan çıkardığı sonuçları depolama eğiliminde olduklarını buldu. Graber, şemalar aracılığıyla haber işlemenin, aşırı bilgi yükü sorununun üstesinden gelmenin etkili bir araç olduğunu gösterdi (Severin ve Tankard, 1994: 109-110). Her bilgiyi depolayamayacağımız için, şemalar bize ihtiyacımıza göre hangi bilgileri almamız gerektiğini söyler. Şema düşüncesi, insanların haber öykülerinin nasıl işlediklerini anlamamıza yarımcı olabilir. İnsanların haber öykülerindeki bilgiyi bir takım farklı eşleştirme stratejileri kullanarak, bazı var olan şemalarla eşleştirmeye çalıştıkları görülmektedir. Eğer bir eşleşme yapılabilirse, bilginin bazı parçaları ya da bilgiden yapılan çıkarımlar muhtemelen değiştirilmiş şema şeklinde depolanır. Eğer eşleştirme yapılamazsa, bilgi muhtemelen özümsenemeden atlanacaktır (Severin ve Tankard, 1994: 110). Şemalar davranış üzerinde de etkili olabilirler. Eğer, bir kişinin dürüst birisi olarak bir izlenimini oluşturmuşsanız, o kişinin dürüstlükle ilgili davranışların vurgulamaya ve o kişiye karşı daha açıkça ve dürüstçe davranmaya başlayabilirsiniz. Bu kişi de sizin ona karşı dürüstlüğünüzün 30 farkına vararak özellikle açık ve dürüst davranmaya başlayabilir. İzleniminiz kendi davranışınız yüzünden, kendi kendisini doğrulatan bir tahmin ya da kestirim haline gelmiştir. Kendi davranışınızda diğer kişiye ilişkin olarak oluşturduğunuz izlenimden kaynaklanan değişikliler toplumsal etkileşimlerde, izlenimi oluşturacak biçimde diğer kişinin davranışını da değiştirir (Dönmez, 1992:140). İzlenimlerimizden hareketle inşa ettiğimiz şemalarımız bize nasıl davranmamız gerektiği konusunda yönlendirmede bulunur. Bizler çevremizdeki bireyleri, nesneleri, olayları kısacası “şeyleri”, zihnimizde örgütleriz. Zihinde gerçekleşen bu örgütlemeyi, eşleştirme ve bütünleştirme süreçleri takip eder. Eşleştirme ve bütünleştirmeyi benzerlik kurduğumuz nesne ve olaylarla gerçekleştiririz. Yeni karşılaştığımız bir durum karşısında geçmiş referans bilgileri zihnimizden çağırarak bir benzerlik kurmaya çalışır ve bunun neticesinde şemalarımız oluşur. 1.6.2 Bilinçaltı Algılama Algılama ve kitle iletişimini içeren bir diğer konu bilinçaltı algılama olarak bilinen tartışmalı ve oldukça kuşku veren tekniktir. Bu teknik insanların farkında olmadıkları uyarılardan etkilenebilecekleri düşüncesine dayanır (Severin ve Tankard, 1994:111). Kitle iletişimcilerin sıkça başvurdukları bir yöntemdir. Bilinçaltı algılama ilk kez gündeme 1957 yılında, bilinçaltı Projeksiyon Şirketi’nden James M. Vicary, özel bir projektör satmaya çalıştığı zaman geldi. Makinanın normal bir sinema projektörü perdede bir filmi oynatırken, aynı perdeye her beş saniyede bir ileti çaktığı söylendi. İleti çakışları saniyenin 3000’de 1’i gibi çok kısa bir sürede meydana geliyordu. Vicary bir 31 sinemada “patlamış mısır ye”, “Coca-Cola iç” bilinçaltı iletilerinin perdede çaktırılmış olduğu bir deney yapmış olduğunu söyledi. Vicary patlamış mısır satışlarında yüzde 57.5, Coca-Cola satışlarında ise yüzde 18.1’lik satış gerçekleştiğini belirtti (Severin ve Tankard, 1994: 111).Vicary’nin sinema çalışması hiçbir zaman araştırmacıların değerlendirmesine yetecek kadar yeterince tanımlanmadı. Ancak bu sayede diğer araştırmacılar görüngüye bakmaya başladılar (Severin ve Tankard, 1994: 111). Araştırmanın sonuçları sayesinde daha çok araştırmacı bu konuya eğildi. Bilinçaltı algılamayı çalışmak isteyen araştırmacılar kısa sürede bazı sorunlarla karşılaştılar. Bilinçaltı algılamanın farkında olma eşiğinin altında gerçekleşen bir algılama olduğu umuluyordu. İlk sorunlardan biri böyle keskin bir farkında olma eşiğinin bulunmamasıydı (Severin ve Tankard, 1994: 112; Wiener ve Schiller, 1960).Bir anda bir kişinin bir uyarıyı tanımlayabilmesi için 1/25 saniyeye gereksinimi vardır. Ancak kısa bir süre sonra aynı kişi yalnızca 1/100 saniyede gösterilen bir uyarıyı tanımlayabilir (Severin ve Tankard, 1994:112). Bilinçaltı algılamayla ilgili araştırma sonuçları karışıktır. Ancak kanıtların çoğu etkinin karşısındadır. Örneğin son deneylerden birinde Beatty ve Hawkins (1989) Coke sözcüğünü bilinçaltı olarak sunmanın susamışlık üzerindeki muhtemel etkisini araştırdılar. Araştırma sonucunda elde edilen istatistiki analizaler deneklerin susamışlık değerlemelerinde hiçbir farklılık gözlenmedi. Yani bilinçaltı iletilerin bir gereksinimi ya da isteği uyandırması yerine, iletinin var olan gereksinimler ve ihtiyaçlardan yola çıkarak yorumlandığı görülüyor (Severin ve Tankard, 1994: 113). Görüngüyü destekleyen bilimsel araştırmaların yokluğuna rağmen, bilinçaltı algılama etkinliğiyle ilgili iddialar ortaya atılmaya devam ediyor. 32 Bilinçaltı algılama 1978 yılında başka biçimde ortaya çıktı. Gazeteler Hal Becker’in departmanlı mağazalarının hırsızlıktan korumayı amaçlayan bir sistem geliştirmiş olduğunu yazdılar. Bu sistem gizli iletileri arka planda derine yerleştiren bir sistemdi (Severin ve Tankard, 1994: 114; Garvin,1978). İletilerden ikisi “çalmayacağım” ve “dürüstüm”dü. Becker, Doğu şehirlerindeki mağazalarından birinde altı ay boyunca yaptığı deney sonucu yıllık hırsızlık oranının 1.6 milyon dolardan 900.000 dolardan da daha aşağıya indiğini iddia etti (Severin ve Tankard, 1994: 114). Bu da bilinçaltı algılamanın varlığına bİr işaret olarak gösterilebilir. Bilinçaltı algılama, bireyin, bilinçli olarak farkına varamadığı uyarıların bilinçaltında algılanması sonucu etkilenmesi varsayımına dayanır. Bilinçaltı algılamayla ilgili yapılan araştırma sonuçlarının çelişkili sonuçlar verdiği görülmektedir. Hem belirli bir etki yakalayan hem de herhangi bir etkisi olmadığını ortaya koyan araştırmalar mevcuttur. Medyanın kitleleri her türlü yolu deneyerek belli bir konuda yönlendirme faaliyetleri içinde olduğu düşünüldüğünde, bilinçaltı algılamadan da yararlanmak istemeleri beklenebilir. 1.6.3 Seçici Maruz Kalma Basın-yayın özelliklerinden ve araçlarının içeriklerinden sosyal değil, etki güçleri, bu araçları sadece seçen kendi kitlelerin özelliklerinden de önemli ölçüde etkilenir. İnsanlar televizyon kanalı ve gazete-dergi tercihleri ile kendilerini belirli sosyal etki kaynaklarına yönlendirirler. Bireyler seçiciliklerinden dolayı belirli programları izleyerek veya belirli kitap ve dergileri okuyarak kendilerini diğer sosyal etki 33 kaynaklarından uzaklaştırabilir. Bireylerin kendi düşünce ve tutumlarına uygun bilgilere yönelmesine seçici maruz kalma denir (Sakallı, 2010: 20). Seçici maruz kalma, insanın kendisini var olan tutumlarıyla uyum içinde olan iletişimlere maruz bırakması, var olan tutumlarıyla uyumsuz iletişimlerden kaçınma eğilimidir. Bununla beraber insanlar genel olarak ileti içeriğine önceden karar veremezler. Seçici dikkat insanın bir iletinin güçlü olarak sahip olduğu tutum, inanç ve davranışlarla uyum içinde olan parçalara dikkat etmesi, bir iletinin güçlü olarak sahip olduğu tutum, inanç ve davranışlarla uygun olmayan parçalarından kaçınması eğilimidir (Severin ve Tankard, 1994: 106-107). Seçici maruz kalmayla ilgili iki araştırma incelemesi görüngünün geçerliliğini şüpheyle bakma eğilimdeyken (Sears ve Freedman, 1967) daha sonraki araştırmalar seçici maruz kalmayla ilgili daha fazla kanıt bulmuşlardır. Cotton ve Hieser (1980) nükleer enerji fabrikalarına karşı olan deneklere, bu tür fabrikaların yerleşim alanlarının kenarlarında kurulmalarının lehinde deneme yazdırttılar. Araştırmacılar bazı insanları düşük seçimli (düşükuyumsuz) diğerlerini yüksek seçimli (yüksek-uyumsuz) duruma sokarak uyumsuzluğu yönlendirdiler. Deneklere denemelerini bitirdikten sonra biri nükleer enerjiyle ilgili dört konudaki broşürlerden ne derce hoşlandıklarını değerleme ölçeği üzerinde belirleme olanağı verildi. Yüksek seçimli (yüksekuyumsuz) denekler düşük seçimli (düşük-uyumsuz) deneklerden daha fazla tutarlı bilgi arzusu gösterdiler (Severin ve Tankard, 1994: 108). Uyumsuzluğu yüksek denekler, aynı zamanda uyumsuzluğu düşük deneklerden daha az tutarsız bilgi arzusu açıkladılar. Uyumsuz bilgiden aktif kaçınmayı gösteren son zamanlardaki bu bulgu, seçici maruz kalmaya yapılan önceki birçok çalışmadan daha güçlü destek sağlamaktadır. 34 Cotton 1977’den 1983’e kadar yapılan çalışmaları incelemiş ve “seçici maruz kalmayla ilgili son dönem çalışmaları genel olarak iyi kontrol edildi ve daha olumlu sonuçlar üretti. Hemen hemen bütün çalışmalar anlamlı seçici maruz kalma etkileri buldu” (1985, 25) sonucuna varmıştır (Severin ve Tankard, 1994: 109). Seçici süreç savunmanın dört halkası gibi düşünülebilir. Bu halkaların en dışında seçici maruz kalma vardır, bunu seçici dikkat izler. Daha sonra seçici anımsama gelir ve en sonunda da seçici algılama gelir (Severin ve Tankard, 1994: 106-107). 1.6.4 Otomatik Maruz Kalma Günlük hayatın içinde kendine edindiği yer nedeniyle kitle iletişimi bizlerin çokça üzerine düşündüğü bir konu olmaktan çıkmıştır. Genelde bilişsel sistem herhangi bir zamanda, yapılacak bir işin gerekli miktarı neyse onu tahsise hazır olabilir. Eğer açıkta kalan dikkat varsa, sistem bu açıkta kalan dikkati düşlemek ya da sorun çözmek için kullanabilir. Eğer uyarıdaki bir değişiklik - bir hareket, renk, ses yüksekliği - daha fazla dikkatin uygun olacağını gösteriyorsa, sistem çok çabuk tam işlem kapasitesini kullanabileceği daha uyanık bir duruma gelir (Severin ve Tankard, 1994: 116). Bu görüş kitle iletişiminin çoğu kullanımının düşük dikkat seviyesinde gerçekleştiğini ileri sürer ve bu durum gerçekte alışkanlık ya da törensellik (ritüelistik) şeklinde isimlendirilebilir. Söz konusu düşük dikkat sürecinde, kitle iletişim iletileriyle ilgili seçimlerimizin çoğu bir iletiye maruz kalmanın 35 hoşluğunu ya da hoşnutsuzluğunu akla getiren küçük başlama işaretlerince yönlendirilebilirler (Severin ve Tankard, 1994: 116). Otomatik maruz kalma kavramı bize çoğu kitle iletişim seçimlerinin belirsizliği azaltmak, tutumlarımızı korumak ya da bir çeşit gözetim işlevini yerine getirmek amacını taşımayabileceğini anımsatır. Kitle iletişimine maruz kalmaların büyük bir bölümü açıkça görülebileceği gibi, neredeyse bilinçsiz bir durumda yerine getirilir (Severin ve Tankard, 1994: 115-116). Bu bilinçli halden uzak kalan bireyin kitle iletişim araçları vasıtasıyla edindiği bilgiler ile manipüle olmaya daha müsait bir durumda olduğu görülmektedir. İKİNCİ BÖLÜM KİTLE İLETİŞİM AÇISINDAN ALGI ORGANİZAYONU 2.1 KİTLE VE İLETİŞİM Kitle iletişimi, tüm toplumlarda kaynağın amacına hizmet edecek bir etki yaratmak amacıyla gerçekleştirilir. Bu yüzden kitle boyutunda gerçekleşen her iletişimsel edimin zemininde bir organizasyon yatar. Her iletişim aracı bizim düşüncelerimizde kurumlar, beklentiler (işlevleri hakkında) yoluyla farklı profil oluşturmaktadır (McQuail, 1994: 19). Demokrasi ile idare edilen ülkelerde basın, demokrasinin gelişme düzeyini gösteren araçların başında gelmektedir. Haber ve bilgilendirme ile başlayan fonksiyonları zamanla çoğalan basın; toplumun vazgeçilmez unsurlarından biri olmuştur. Öyle ki basın; bilginin ve haberin fikir, kültür ve bilgi formlarında üretilmesine ve dağıtımına karışır (Balcı ve diğerleri, 2010: 54). Basın bir “güç”tür ve bu gücün kaynağını etkisinden alır. Kitle kavramı ersellik özelliği taşır. Kitle iletişim denildiği zaman yalnızca mesajın kitlesel olarak dağılımı değil aynı zamanda kitle iletişim araçlarının kitlesel bir toplumda işlevlerini sürdürdükleri gerçeğinin anlaşılması gerekir. Kitle iletişim araçlarının kitle üzerinde sahip olduğu öne sürülen bir gücü vardır. Bu gücün kitle iletişim araçları tarafından kitlesel olarak yayınlanan mesajlardan mı yoksa toplumların kitlesel özellik kazanmasından mı kaynaklandığını ortaya koymada bu ikili anlamın belirleyici olduğu vurgulanır (Özkök, 1985, Yumlu, 1994: 16). Mesajın 37 içeriğinin mi, yoksa toplumların kitlesel özelliğinin mi bu etkiyi yarattığına bakmak gerekir. Kitle iletişim, geniş kitlelere, kitlesel mesajları dağıtma gücüne sahip kitle iletişim araçlarınca yapılmaktadır (Yumlu, 199: 21). XX. Yüzyılda hatırı sayılır gelişme gösteren teknolojik gelişmelerle beraber hem televizyon hem de gazeteler, daha çok alıcıya ulaşmakta ve algıları organize etmek için daha çok fırsata kavuşmaktadır. Kitle iletişim araçlarının tarihinde 4 temel eleman görmekteyiz: Teknoloji, politika, sosyallik, toplumun ekonomik ve kültürel konumu (McQuail, 1994: 9). Teknoloji içinde bulunduğumuz yüzyılla birlikte hızına ulaşılamayan, etkisi her geçen gün daha da artan ve çoğu kez iletmek istediği mesajın önüne geçen bir faktör olarak karşımıza çıkıyor. Kitle iletişim araçlarının en etkili olduğu alanlardan biri de politik mecralar. Siyasiler televizyon, gazete ve diğer basın yayın araçları sayesinde seçmenlere daha kısa yoldan ve daha kısa sürede ulaşma şansı elde etmekteler. Belki de en etkili kitle iletişim aracı olarak isimlendirebileceğimiz internet, eskinin aksine artık kullanıcılar için sosyalleşmenin bir aracı olarak değerlendirilmektedir. Kitle iletişim araçlarının kullanılacağı toplumun ekonomik ve kültürel durumu bu araçların seçiminde dikkate alınması gereken bir dinamik olarak karşımıza çıkmaktadır. Örneğin eğer hitap edeceğiniz toplumun okuma yazma oranı düşükse gazete, onlara ulaşmak için seçmemeniz gereken bir kitle iletişim aracı olacaktır. Kitle iletişiminde kaynak hedefe göre kaynak, bireysel olarak yüz yüze iletişim için belirtilen zihinsel faaliyetler içinde bulunan, fakat kollektif olarak mesaj üreten, organize, kurumsallaşmış bir grup veya grup içinde yer alan kimse (köşe yazarı, muhabir vb.) olabilir (Küçükkurt ve Can, 1994: 24). Bu 38 bağlamda köşe yazarları kitle iletişim araçlarından biri olan gazetelerin birer kaynağı konumundadır. İnşa edecekleri mesajlar kendi süzgeçlerinden geçerek oluşacaktır. Dolayısıyla belli bir fikrin de yansımalarını barındıracaktır. Kitle iletişim araçlarının oynaması gereken sosyal, ekonomik ve siyasal rolleri oynayabilmeleri ve sorumluluklarını yerine getirebilmeleri için bu kurumlarda çalışan kaynak durumundaki kimselerin (Küçükkurt ve Can, 1994: 27) eşik bekçiliği ya da kamuoyu önderliğinde olduğu gibi diğer çalışanlardan daha fazla sorumluluğu olduğu bir gerçektir. Günümüzde artık kitle iletişim alanında yapılan araştırmalarda izleyiciler üzerinde durmanın gerekliği kadar “metinler” üzerinde de durmanın gerekliliği anlaşılmıştır (Yumlu, 1994: 60). Gazete metinleri deyince ise akla köşe yazıları gelmektedir. Birçok insanın gazete satın alma nedeni olarak devamlı takip ettiği yazarın köşesini okuma isteği gösterilebilir. Profesyonel iletişimciler algısal organizasyonun farkındadır ve kitle iletişim araçlarının iletileriyle algıyı organize edebilmektedirler. Medyada iletiler insanlara sunulmakta yani onların algısal süreçlerine gönderilmektedir. Alıcı açısından bakıldığında kitle iletişimi, kişilere hem kimlik ve kişilik empoze etmekte hem de onun zihinsel yapısını şekillendirmektedir (Soncu, Işık, 2011: 1-2). Medya, alıcı konumundaki bizlerin algı dünyasına kitle iletişim araçları sayesinde ulaşmaktadır. 39 2.1.1 Gündem Belirleme Tezi Kitle iletişim araçlarının günlük gündem belirleme görevi yaptığını savunan bu görüş, Cohen’in (1963) çalışmasından çıkarılmış ve McCombe, Shaw (1973) ve diğerleri tarafından geliştirilmiştir. Bu görüşe göre, kitle iletişim araçları halka “ne düşüneceklerini” söylemede çoğu kez başarılı olmayabilir; fakat “ne hakkında düşüneceklerini” anlatmada çok başarılıdır. Başka bir deyişle, kitle iletişim araçları dünyayı bizim için inşa etmede yeteneğine sahiptir ve bu yönde çalışır (Alemdar ve Erdoğan, 2005:180). İnsanlar dünyada neler olduğunu anlamak için medyaya bağlıdırlar. Kitle iletişim araçları dünyada meydana gelen bazı olaylara daha çok ilgi gösterir, bazılarına daha az ilgi gösterir ya da onları görmezden gelebilir. İnsanlar kitle iletişim araçlarının verdiği bilgiler sayesinde bilgilenmekte ve medyanın olaylara verdikleri önem derecelerini kabul etmeye meyilli olmaktadır (Yaylagül, 2006: 77). Medyada yayınlanan haberler kitlelerin nezdinde önemlilik arz etmektedir. Çünkü medyanın iletmeye değer bulduğu bir konuya okuyucu ya da izleyiciler de değer atfetmektedir. Bu kuramın temel varsayımına göre, izleyiciler hem hangi konularla ilgileneceklerini hem de bu konu ve sorunlarla ne derece ilgileneceklerini öğrenirler. Gündem kurma yaklaşımının temelini daha çok siyasal olaylar, özellikle seçimler ve seçim kampanyaları oluşturur. Bu sayede siyasal seçkinler medya aracılığıyla toplumun gündemini belirlemiş olurlar (Yaylagül, 2006:79). Medya dünyada ve toplumlarda meydana gelen her olay ya da olguyu haber haline getirmez (Yaylagül, 2006: 79). Bunun nedeni her olayın haber değeri taşıyıp taşımamasının ötesinde, farklı bağlamlarının olmasıdır. Medya bazı olaylara yer vererek ya da bazı olayları görmezden gelerek toplumun gündemini ve kamuoyunu oluşturur. İnsanlar medyanın yer 40 verdiği ve gündeme getirdiği olaylar hakkında bilgi ve fikir sahibi olurken medyanın yer vermediği olay ve olguları göremeyecektir. Bu yaklaşım medyanın etkileme ve inandırmaya yönelik gücünden ziyade medyan toplumun gündemini oluşturma ve toplumu bilgilendirme gücü ile ilgilidir. Ancak bu model kaçınılmaz olarak gündem kurmanın neticesinde kamuoyunun düşünce ve kanaatlerinin de etkilendiğini varsayar. Medyanın olaylara verdiği önem ve öncelik kamuoyunun da önem ve önceliği haline gelir (Yaylagül, 2006: 79). Alıcı ise çoğu kez bu önceliğin medya tarafından yaratıldığının farkında değildir. Kitle iletişimin gündem belirleme düşüncesinin temelinde, belirlenen konular hakkında halkın görüşlerinin kitle iletişiminin verdikleriyle anlamlı şekilde etkilendiği varsayımı bulunur. Kitle iletişim araçlarının konulara verdiği öncelikler izleyiciler tarafından öğrenilir. Kitle iletişim araçlarının önceliği halkın önceliği olur (Alemdar ve Erdoğan, 2005: 180-181). Her televizyon, gazete ve derginin gündemi her birinin izleyicilerine sunmak için seçtikleri enformasyondan oluşur. Her araç konuya verdiği öneme göre kendi önceliklerini belirler (Alemdar ve Erdoğan, 2005:181). Gazeteler belirledikleri önceliklerini okuyucu kitlelerine sunarken kendi ideolojilerinin etkisinde bıraktıkları bir dil kullanırlar. Böylece belirledikleri gündem hakkında okuyucularının da fikir yürütmelerini, kendi belirledikleri gündem etrafında görüşler biçimlendirmelerini sağlamış olurlar. Kitle iletişim araçları gündem belirleme ile enformasyonu denetler (Alemdar ve Erdoğan, 2005: 182). Ertesi gün kitle iletişimciler hangi konuların konuşulmasını arzu ediyorsa manşetlere o konuyu taşır ve insanların kendi seçimi olan konular üzerinde gündemi sürdürmelerini sağlar. Böylece çoğu 41 kez gerçekte konuşulması gereken konular bilinçli şekilde gözden uzak tutulabilir ve sahte gündemler yaratılabilir. İçinde bulunduğumuz yüzyılda medya artık dördüncü bir güç olarak kabul edilmektedir. Yaşanan teknolojik gelişmeler sayesinde kitle iletişim araçlarının etkisi yadsınamaz boyutlara ulaşmıştır. Erişim açısından sınırsız oluşu ve ideolojik açıdan sahip olduğu güç sayesinde medya, bazı sorunları ve konuları görmezlikten gelebilmekte, bazılarını ise sürekli gündemde tutabilmektedir. Medyanın etkilerine ilişkin yaklaşım tarzı ne olursa olsun; ister birey istediği için medya etkisine kendisini maruz bıraksın isterse medya bireyi en zayıf ve en yalnız anında yakalayarak enforme etsin, bireylerin davranışları üzerinde medyanın, motivasyonel bir güç olarak, manipülatif etkilere sahip olduğu inkar edilemez (Anık, 2000: 71). Algı organizasyonu açısından da önemli olan budur. 2.1.2 Medya Propaganda Modeli Medyanın kasıtlı propaganda aracı olarak kullanıldığı görüşü medya faaliyetlerin propagandacı yanının su yüzüne çıkarılmasında önemli bir yaklaşımdır. Yaklaşımın önde gelen savunucusu Amerikalı dilbilimci Noam Chomsky’dir (Alemdar ve Erdoğan, 2005: 294). 1970’lerde Chomsky ve Herman eleştirel bir açıdan medya etkisi konusuna eğildiler. Kitle iletişimi ile propaganda arasında bağ kurdular ve “Manufacturing Consest: The Poitical Economy of the Mass Media” 42 yapıtlarında medya propaganda modelini ortaya attılar (Alemdar ve Erdoğan, 2005: 294). Medya güçlü toplumsal grupların çıkarlarına hizmet eder ve onların lehine propaganda yapar. Bu çıkarların temsilcilerinin öne çıkarmak istedikleri önemi gündemleri ve ilkeleri vardır ve medya politikasının şekillendirilmesi ve dayatılması açısından oldukça elverişli bir konuma sahiptirler (Chomsky ve Herman, 2012: 15). Chomsky ve Herman’a (2012) göre medyanın seçtikleri, sundukları, göz ardı ettikleri, öne çıkardıkları çeşitli enformasyonların ardında belli ekonomik bağlamlar bulunmaktadır. Medya sektöründeki ekonomik anlamda en büyük dilim reklam verenlere aittir. Reklam verenler ve medya kuruluşu sahipleri temel ilkelerin ve egemen ideolojilerin tespit edilmesinde anahtar bir rol oynarlar. Kamuoyu oluşturmak amaçlı yayın yapan belli çıkar grupları için propaganda modeli çok yaygın olarak kullanılmaktadır. Kitleler böyle bir etki altında olduklarının çoğu kez farkına dahi varmadan, kitle iletişim araçlarından gelen yanlı haber ve fikirlere maruz kalmaktadırlar. 2.2 GAZETELERDE ALGI ORGANİZASYONU “Kitle iletişimi” ve “kitle”nin keşfi, siyasal alanın yeniden tanımlanması ve bu alandaki güç ilişkilerinin söz konusu tanıma uygun olarak yeni baştan düzenlenmesi ile at başı gider (Altun, 2001: 413). Gazetelerde her gün binlerce hatta on binlerce haber ve makale okuyucuyla buluşmaktadır. Bu 43 haberler ve makaleler çoğu kez bilgi verme amaçlı olduğu gibi, bazen de bir konuda kamu oluşturmak amaçlı yayınlanmaktadır. Okunan gazete sayısındaki artış, eğitimli kesim ve iş çevrelerinin sayısının artışına bağlıdır. Basın tarihinde, birçok ülkede benzeri gelişmeler görülmüştür. Her ne kadar nedenler konusunda uyuşmazlıklar olsa da genelde teknoloji gelişimi, fiyatların düşürülmesi veya popüler istekler önemlidir (Williams, 1958; McQuail, 1994: 11). Çok az ülkede I. Dünya Savaşından sonra gazetelere önem verildi ve hala ülkeler arasında okuma oranı bakımından farklılıklar vardır. Okuma oranındaki artışa rağmen ticari basının pazardaki yerinin büyümesi ile politik amaçlı basının okunması arasında bir düzen kurulmalıdır. Gazeteleri politik hareketlere veya gazetenin anlam ve fonksiyonundan farklı amaçlara sokmak gazeteyi farklı bir dinamiğe ve tarihsel zamanlamaya teşvik eder (McQuail, 1994: 11). Gazete okuma alışkanlığı aileden gelen bir alışkanlık olabileceği gibi, çevre, eğitim, gelir düzeyi gibi faktörler ile sonradan da şekillenebilir. Gazetelerin okuyucu algısını kazanması zor bir süreçtir. Ancak yetişkin bir birey bir gazeteyi düzenli olarak okuma alışkanlığına sahipse, bu alışkanlığını uzun yıllar sürdürdüğü bilinmektedir. Mümkün olan en çok izleyiciye ulaşmaya çalışmasıyla tanımlanan kitle iletişimi mümkün olduğunca kolay anlaşılabilen yazı ve diğer anlatım biçimleriyle işlenmelidir (Severin ve Tankard, 1994: 189). Bir gazete başyazısı, dünyanın en önemli açıklamasını yapıyor olabilir, fakat onu anlamak için bir üniversite eğitimi gerekiyorsa, toplam nüfusun yüzde sekseni atlamış demektir (Severin ve Tankard, 1994: 189). Yazarlar bireylerin bu farklılıklarına inerek algının yönetilmesi sürecini sürdürürler. 44 Gazeteler insanlara farklı tür yazılar arasında seçim yapma kolaylığı sunmaktadır. Türkiye özelinde siyasete duyulan ilgi ve katılım açısından erkeklerin daha çok ön planda oldukları bilinmektedir. Yine genç nesile göre, yaşlı insanlar arasında bilgi arama amaçlı gazete okuma alışkanlığı daha çok görülmektedir (Balcı ve diğerleri, 2010: 73). Bu fark, gençlerin bilgiyi elde edebilecekleri daha ilgi çekici mecraları kullanma alışkanlıklarının olmasından kaynaklanmaktadır. Yapılan araştırma, gazete okumanın insanlar için eğlence ve rahatlama kaynağı olduğu sonucunu da ortaya koymuştur. Bir başka anlatımla insanlar eğlenmek, hoşça vakit geçirmek ve rahatlamak için gazetelerden faydalanmaktadırlar. Çünkü gazeteler; yorucu iş temposu içinde bedensel ve zihinsel yorgunluk yaşayan insanları rahatlatmak ve yorgunluklarını üzerlerinden atmak için birçok alternatif sunmaktadır. Eğitim düzeyi açısından ilkokul eğitimi almış katılımcılar; üniversite mezunlarına göre seçim döneminde eğlence ve rahatlama amacıyla daha fazla gazeteye yönelmektedirler (Balcı ve diğerleri, 2010: 73). Gazetecilik alanındaki temel tartışma konusu tarafsızlıktır. Tartışma tarafsızlığın iyi ya da kötü olup olmadığı, hatta tarafsız olmanın mümkün olup olmadığı üstünedir (Severin ve Tankard, 1994: 141).İnsan unsurunun ve ekonomik bağlamların ağırlık kazandığı alanlarda tarafsızlık konusu sancılı bir kimliğe bürünebilir. Severin ve Tankard’a (1994) göre ise bir gazeteci çıkarımları ve yargıları elemek ve mümkün olduğunca habere bağlı kalmakta tarafsızlık konusunda büyük adımlar atabilir. Tarafsızlık konusunda irdelenmesi gereken bir diğer kavram eğimlemedir. Eğimleme tanımlanan konunun lehinde ya da aleyhinde yapılan ayrıntıları seçme işlemidir. Söz gelişi bir gazete açık havada yapılan büyük 45 bir gösteriyi anlatmak için içinden seçim yapabileceği birkaç “kalabalık” tanımına sahiptir. Leon Mann (1974) 1967 yılının ekim ayında yapılan savaş karşıtı bir gösterinin gazetelerce nasıl kapsandığını araştırdı ve savaş karşıtı gazetecilerin kalabalığı büyük gösteren tanımlamaları daha fazla olasılıkla seçtiği, savaş yandaşı gazetelerin ise kalabalığı küçük gösteren tanımlamaları daha fazla olasılıkla seçtiklerini buldu (Severin ve Tankard, 1994: 144). Gazetecilik mesleğinin tarafsızlık, objektiflik, dürüstlük, saydamlık gibi ilkeleri yücelten deontolojisi, yanlı haber yapıldığı eğilimine karşı koruyucu bir kalkan görevi görmektedir. Ancak pratikte gazeteler çoğu kez, çeşitli işlevleri yanı sıra, kolektif kimlikleri inşa etmenin de etkili bir aracı olarak belirmektedir (Bezirgan ve Bilgin, 2010: 14). Bu gerçek, kitle iletişim araçlarının etkisiyle ortaya çıkmaktadır. Mutlak tarafsızlık mümkün olmayabilir ancak gerçekte bir gazeteci ya da herhangi bir iletişimci ( ya da bir köşe yazarı ) mümkün olduğu kadar gerçeklere bağlı kalmak, çıkarımları ve yargıları elemek ve eğimlemeden kaçınmak için bilinçli bir çaba göstermelidir (Severin ve Tankard, 1994: 144). En baştan beri gazeteler, kurulu gücün karşısında bir potansiyel olarak, kendi anlayışlarıyla beraber vardır (McQuail, 1994) dense de günümüzde gazete kuruluşlarının kurulu düzeni, yani egemen gücü destekler nitelikte yapılandığını söyleyebiliriz. Elbette köşe yazıları bireylerin bizatihi kendi fikirlerini barındırdıkları mecralar olması bakımından ele alındığında, tarafsızlık açısından farklı bir boyutta değerlendirilmelidir. Bu tür yazıları kendi ilgi alanı ya da düşünce biçiminden ayırarak ortaya koymak imkânsızdır. Köşe yazıları objektif olmalı 46 derken anlatılmak istenen, yazarların belli bir zümrenin çıkarlarını koruma amaçlı yazmaması gerektiğidir. Günlük gazetelerin büyük bir kısmını köşe yazıları kaplamaktadır. Yazarlar köşelerinde paylaştıkları görüşleri aracılarıyla kendi kamularını oluşturabildikleri gibi, bazen de şimşekleri üzerlerine çekebilmektedirler. Bireyler köşe yazılarını okurken, sahip oldukları bireysel beklenti, ihtiyaç ve farklılıkları bakımdan aynı yazıdan başka anlamlar üretebilirler. 2.3 HABERLEŞME SÜRECİ AÇISINDAN ALGILAMANIN ÖNEMİ Algılama yönetimi kavramı ilk olarak ABD Savunma Bakanlığı tarafından kullanılmış ve Amerikan yönetiminin siyasi kararlarının hem ülke içinde hem de dünya kamuoyunda benimsetilmesi için algılama yönetiminin üstünlüklerinden yararlanılmıştır. Son yıllarda Amerika Birleşik Devletleri'nin özellikle askeri operasyonlarda kamuoyunu bilgilendirmek, ikna etmek ve desteğini almak için sıklıkla algılama yönetimi telkinlerini kullandığı da görülmektedir (Özkan, 2009: 102). Algıların organize edilmesi gerekliliği yalnızca kitle iletişimcilerin duyduğu bir ihtiyaç olmadığı görülmektedir. Siyasi, askeri, ekonomik çıkar ilişkilerinin gözetildiği her alanda algılar egemen güçler tarafından çeşitli yöntemlerle organize edilmektedir. Medya kullanımı, kitlelerle iletişime geçmenin en kestirme ve en kolay yoludur. İletişimde esas olan, muhatabı yönlendirmek, mesaj ve algı aracılığıyla onda tutum davranış değişikliği yapmaktır. Algılama yönetimi ya doğruların olduğu gibi algılanmasını sağlamak ya da doğru ne olursa olsun olgunun /vakanın arzu edildiği gibi algılanmasını sağlamaktır (Çayoğlu, 47 2010: 66). Bu istekler belli çıkar gruplarının istekleri doğrultusunda, algıların organize edilmesinden geçerek gerçekleştirilebilir. Meslek etiğinin çerçevesinin dışına taşarak, toplumdaki çeşitli gruplarla farklı aidiyet kriterlerine (din, dil, etni, kültür vs.) göre kimlik özdeşliği kurmaları halinde gazeteler, aidiyet grubu için tehdit olarak gördükleri dış gruplara, birtakım tarihsel, konjonktürel, ideolojik değerleri, önyargı ve stereotipleri de devreye sokarak yaklaşmakta ve çeşitli akıl yürütme biçimleri kullanarak algıları yönetmektedir (Bezirgan ve Bilgin, 2010: 15). Medya açısından toplumda meydana gelen belirli olaylar haber değeri taşırlar. Gazete ve televizyonlar her gün yüzlerce olayı ya da olguyu haber formatı içerisinde okuyuculara/izleyicilere ulaştırmaktadır (Bulut, Yaylagül, 2004: 119). Köşe yazarları Ülke gündemini en çok meşgul eden konular hakkında yazarak mümkün olan en çok okuyucuya ulaşırlar. Son yıllarda Türkiye için Alkol düzenlemesi bu kapsama girmektedir. Özellikle ilk gündeme geldiği tarihlerde toplumun her kesiminden bireylerin dikkatini çekmiş, konuyla alakalı gelişmeler halk tarafından yakından takip edilmiştir. Frankfurt Okulu, A. Gramsci, L. Althusser, İngiliz Kültürel Çalışmalar Geleneği ve Yapısalcı Medya İncelemeleri’nde medyanın asıl ürettiğinin kapitalist sistemi bir arada tutan ve var olan toplumsal eşitsizlikleri yeniden üretmede toplumsal bir yapıştırıcı işlevi gören ideoloji üretimi olduğu düşüncesi egemendir (Bulut, Yaylagül, 2004: 120). Medyanın temel işlevi toplumsal düzeni ve yapısal eşitsizlikleri ve paketlenmiş ümitleri ve tutkuları meşrulaştırarak satmaktır (Murdock, 1978: 113; Bulut, Yaylagül, 2004: 120). Basının siyaseti, belli iktisadi çıkarlara havale edilmesi gereken teknik ve seyirlik bir etkinlik gibi sunarak yerleştiği konumun, yurttaş ile politik 48 kurumlar arasındaki dolayımcılık rolünden uzaklığı açıktır (Köker ve Kejanlıoğlu, 2004: 41). Dilin önemini vurgulayan bir çalışma Tuomas Huumo tarafından 2010 yılında yapılmıştır. Huumo, makalesinde, deneyimleyen ve uyaran arasındaki sinyalin hareketini içeren direk ilişki gibi duyusal algının dilsel olarak kavramsallaştırıldığını ifade eder. Duyusal algının dilsel ifadelerini çalışarak, dilin algıyı, dile katkılarını ve aralarında baskın gelen ilişkileri nasıl kavramsallaştırdığını bulabiliriz (Huumo, 2010: 50). Buradan köşe yazılarında yazarların seçtiği kelimelerin, kavramların belli ilişkileri temsil edebildiğine dikkat edilmelidir. Kelimelerin bir sembol olduğu yani kendisinden başka bir objeyi temsil ettiği söylenir (Krech ve diğerleri, 1971: 4). Yazarlar köşe yazılarında toplumun ortak ruhi şekillenmesinde yer edinmiş kelimeleri kullanarak da okuyucuların ilgisini çekme yoluna giderler. Örneğin Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın bir konuşmasında kullandığı “velev ki” kelimesi onunla özdeşleşmiş ve siyasi konulardan bahsedilirken daha çok başvurulan bir kelime haline gelmiştir. ÜÇÜNCÜ BÖLÜM GÜNDEM KURMA PERSPEKTİFİNDEN ALKOL DÜZENLEMESİNE İLİŞKİN KÖŞE YAZILARININ İÇERİK ANALİZİ Medyanın kullandığı ve ürettiği sözcükler, günümüzde zaman ve mekân içinde biçimlenmiş, tek tek söz ve sözceler olarak kendi ortaya koymaktadır. Böylece söylemi oluşturan birey ya da dil kullanıcıları, örtük ya da açık bir biçimde kendi ideolojilerine koşut olduğunu düşündüğü veya etkilendiği değerleri içeren söylemlere göndermeler yapmaktadır (İnceoğlu ve Çomak, 2009: 35). Bir anlamda dil kullanıcılarının kelime ya da söylem kaynağı kendi ideolojisi olmaktadır. Bu nedenle bu çalışmada 3 farklı ideolojideki gazete tercih edilmiştir. 3.1 ARAŞTIRMANIN AMACI Kitle iletişim araçları içinde önemli etkiye sahip gazetelerin ve gazetelerde yer alan köşe yazılarının kamuoyunu ilgilendiren bir konuyu ele alırken kendi ideolojileri bağlamında kamuoyunun algısını yönlendirmek için kelime ya da ifade seçimlerini bu doğrultuda yaptıklarını ortaya koymaya çalışmaktır. 50 3.2 ARAŞTIRMANIN YÖNTEMİ Bu çalışmada veri toplama yöntemi olarak içerik analizi yöntemi kullanılmıştır. Çalışma var olan bir duruma ilişkin saptamalar yapmaktadır. Bu nedenle çalışma“Tarama Modeli” ile yapılmıştır. Tarama modelleri geçmişte var olmuş ya da halen var olan bir durumu betimlemeyi amaçlayan bir yaklaşımdır (Karasar, 1991: 77). İçerik çözümlemesinin birçok tanımı bulunmaktadır. Holsti’ye göre İçerik analizi, mesajın belirlenmiş karakteristiğini sistemli ve objektif tanımlayarak, çıkarım yapmaktır (Riffe ve diğerleri, 1998). Berelson’a göre ise içerik analizi iletişimin belirgin (yazılı/açık) içeriğinin objektif, sistematik, niceliksel tanımlarını yapan bir araştırma tekniğidir (Gökçe, 2001: 7). Medya metinleri gücünü sözcüklerden alır ve üretilen/tüketilen metinlerde kullanılan dil, belli durumsal bağlam içinde konumlanmaktadır. Dolayısıyla, bütün bu konumlandırmaların yeri düşünmeyi sağlayan dizge sistemi “dil”dir (İnceoğlu ve Çomak, 2009: 35). Bu nedenle bu çalışmada sözcükleri, ifadeleri, söylemleri, kısacası dili tüm yönleriyle incelenmesine olanak veren bir yöntem olan içerik analizi yöntemi tercih edilmiştir. İçerik analizinin Niteliksel analiz biçimi uygulanmıştır. Bununla amaçlanan metin üzerinde ortaya çıkan anlamlandırmaların var olan ilişkileri nasıl yeniden ürettiğini kavramaya yardımcı olmaktır. Bununla birlikte Nicel veriler tamamen göz ardı edilmemiştir. Ayrıca kuramsal çerçevenin oluşturulmasında literatür taraması yönteminden yararlanılmıştır. İçerik analizi yöntemi öncelikle araştırmacının temel varsayımı çerçevesinde oluşturulan bir kategorileştirme işlemidir. Kategoriler, 51 araştırmacının oluşturulmaktadır kuramsal (Örnek, birikimleri ve 2006:225). varsayımları doğrultusunda Kategorilendirme, mesajların kodlanmasını yani anlamlarının işlenmesini gerektirir. Analiz kategorileri birçok çeşitli konulara dayanabilir. Örneğin, mesajın konusu, yönü (aleyhte veya leyhte), taşıdığı değerler, amaçlar veya niyetler, amaçlara ulaşmada başvurulan yollar, kişileri betimlemede kullanılan özellikler ya da çizgiler, mesajın kaynağı, mesajın hedeflediği kişi veya kitleler, olayların geçtiği yer ve zamanlar, çatışma konuları gibi mesajın söylediği şeye ilişkin boyutlar esas alınabilir (Bilgin, 2006: 19). Bu amaçla kelimelerin davranışsal bağlamını dikkate alarak mesaj kaynağı tarafından ifade edilmek istenen anlamı yorumlamak için mesaj kaynağının belli bir iletişim biçimi tasarlayarak ulaşmaya çalıştığı hedefleri (Çebi, 2003) ortaya koymak adına kodlama cetveli oluşturulmuştur. Kodlama cetvelindeki kategoriler şu şekildedir; Tek yönlü sunum, Çift yönlü sunum, Yaşam biçimine müdahale vurgusu, Sağlık vurgusu, Toplumsal çıkar vurgusu, Bağnazlık vurgusu, Muhafazakârlık vurgusu, Otoriterlik iması, Lehte kanaat inşası, Aleyhte kanaat inşası, Ekonomik zarar iması, Turizme sekte vurgusu, Dışlama/Ötekeleştirme ve İğneleme. Bu kodlamaların neticesinde ortaya çıkan sonuçlar Einsiedel’in 1992 yılında Kanada basınında bilim ve teknoloji konularına ilişkin medya sunumlarını inceleyen araştırması (Çebi, 2003) ışığındadır. Bu doğrultuda elde edilen veriler ‘Olumlu’ (positive), ‘Olumsuz’ (negative), ‘Nötr’ (neutral) olmak üzere 3 kategoride gruplanmıştır. Einsiedel’den farklı olarak çalışmamıza ‘Karışık’ (mixed) kategorisi içeriğe uygun olmadığı gerekçesiyle eklenmemiştir. OLUMLU: Köşe yazılarında yasa, alkol düzenlemesi, alkol yasası, alkol satış ve reklamlarının sınırlandırılması ifadelerini taşıyorsa ve 52 destekliyorum, olumlu buluyorum vb. kelimeleriyle ele alınıyorsa, bu cümleler, sözcük öbekleri ve eksiltili cümleler olumlu kategorisi altında kodlanmıştır. OLUMSUZ: Köşe yazılarında yasa, alkol yasağı, içki yasağı ifadelerini taşıyorsa ve bağnazlık, kısıtlama, müdehale kelimeleriyle ele alınıyorsa olumsuz kategorisi altında kodlanmıştır. NÖTR: Konu, edilgen fiil kullanılarak aktarılmış veya alıntı ve referans ile aktarılmış ise cümleler bu kategori altında kodlanmıştır. (örn; olduğu söyleniyor, olduğu düşünülüyor, olduğunu söyledi vb.) Gazetelerin geçmiş tarihte yayınlanan köşe yazılarına ulaşmada en pratik metot olan, anahtar sözcük girme metodu kullanılmıştır. Gazetelerin ana sayfasında yer alan “arşiv” bölümünde gerekli bilgilere ulaşılmıştır. Her içerik analizi çalışması birimleri baz almayı gerektirir. Burada birimleri cümleler ve eksiltili yani yüklemsiz cümleler oluşturmaktadır. 01 Mayıs 2013 – 30 ağustos 2013 tarihleri arasında Cumhuriyet, Milliyet ve Zaman gazetelerinde yer alan alkollü içeceklerin yeniden düzenlenmesi ile ilgili köşe yazıları incelenmiştir. Metinlere aşağıdaki sorular yöneltilmiştir: 1. Köşe yazılarının içeriğinde ‘içki’ ‘alkol’ ‘içki yasası ‘alkol düzenlemesi’ vb. ifadelere yer verilmiş mi?. 2. Köşe yazılarının içeriğinde ‘içki’ ‘alkol’ ‘içki yasağı ‘alkol yasağı’ ‘yaşam biçimine müdahale’ ‘kısıtlama’, ‘sınırlama’ vb. ifadelere yer verilmiş mi?. 53 3. Yasa hangi bağlamda ele alınmakta? Lehte mi aleyhte mi? Algılama, duyu organlarını uyaran nesnelerin, niteliklerin veya olayların farkında olunmasıdır. İnsanlar isteklerin, tutumların ve diğer psikolojik faktörlerin etkisinde seçerek algılarlar. Algılama organizasyonel bir süreçtir. Algı organizasyonunda seçici algılama ve algılamaya maruz bırakma göz önünde bulundurulması gereken süreçlerdir. Medyada iletiler insanlara sunulmakta yani onların algısal süreçlerine gönderilmektedir. İletiler algısal organizasyona tabi tutulmaktadır (Soncu ve Işık; 2011: 1). 3.3 BULGULAR Aşağıda 15.05.2013-23.08.203 Tarihleri arasında Yasa ile ilgili yazılan köşe yazılarının gazetelere göre dağılımı yer almaktadır. Tablo 1:Zaman-Milliyet-Cumhuriyet Gazetelerindeki yasa ile ilgili köşe yazılarının oranları ZAMAN MİLLİYET CUMHURİYET Köşe yazısı sayısı 1932 2553 1794 Yasa ile ilgili olanların sayısı 10 12 10 Yasa ile ilgili olanların %’si 1,932 0,47 1,794 54 3.3.1 Zaman Gazetesi Köşe Yazılarında Yer Alan Birimlerin Analizi Tablo 2: Zaman Gazetesinde yer alan köşe yazılarının çift yönlü sunum- tek yönlü sunum tablosu OLUMLU LEHTE TOPLUMSAL ÇIKAR VURGUSU TEK YÖNLÜ OLUMSUZ SUNUM ALEYHTE İĞNELEME YAŞAM BİÇİMİNE MÜDAHALE VURGUSU ÇİFT LEHTE NÖTR YÖNLÜ SUNUM ALEYHTE --------- 55 Tablo 3: Zaman Gazetesi'nde yer alan birimlerin analizi ZAMAN GAZETESİNDE YER ALAN KÖŞE YAZISI METİNLERİ KODLAMA “Alkol satışlarının ve reklamlarının sınırlandırılması” “İçki satışlarının yeniden düzenlenmesi” “Alkollü içeceklerin satış ve tüketiminin sınırlandırılmasıyla ilgili yasa” “İçki satışlarının kontrol altında tutulması ve gençlerin alkolizme bulaşmaması için alınacak tedbirleri destekliyorum” “…hepsi değişik ölçülerde insan sağlığına aykırı olan, sadece Olumlu kullananın kendisine değil topluma da zarar veren uyuşturucuların pazarlanmasına” kesin yasak getiren, sigara ve alkol kullanımını da sınırlandıran yasal düzenlemelere ilke olarak olumlu bakıyorum.” "Yasa alkol içimini düzenlemeye tabi tutmuyor, alkolü de yasaklamıyor." "Alkol konusu her yerde belli bir düzenlemeye tabidir. " “kadının suratını Çarşamba pazarına çeviren insana tabii ki alkol kullanımıyla ilgili sınırlamalar getirilmelidir.” “Bazı Avrupa ülkelerinde -örneğin İngiltere ve İrlanda- alkolle mücadele ulusal mücadele stratejileri çerçevesinde ele alınmıştır. "Zaruri alkol düzenlemesi" 56 “Son alkol karşıtı yasalar” Olumsuz “Sonuç olarak mesele alkol satışına ve reklamına getirilen yeni yasaklar değil aslında; devletin hayata, piyasaya, tercihlere karışması” "Bazılarına göre alkolün düzenlemeye tabi tutulması, kişilerin yaşama tarzına müdahaledir. Bazılarına göre de düzenleme muhafazakâr toplum tasavvurunun çoğunluk iradesiyle herkese Nötr empoze edilmesi; “en tehlikeli olanı” düzenlemenin dinî yasakla örtüşmesidir." “Bazı Avrupa ülkelerinde -örneğin İngiltere ve İrlanda- alkolle mücadele ulusal mücadele stratejileri çerçevesinde ele alınmıştır. "İçki içenler bile içkinin özendirilmesine karşıdır”. İğneleme "Sonuç olarak mesele alkol satışına ve reklamına getirilen yeni Yaşam yasaklar değil aslında; devletin hayata, piyasaya, tercihlere Biçimine karışması" Müdahale Vurgusu “içki satışlarının kontrol altında tutulması ve gençlerin alkolizme bulaşmaması için alınacak tedbirleri destekliyorum” “…hepsi değişik ölçülerde insan sağlığına aykırı olan, sadece Toplumsal kullananın kendisine değil topluma da zarar veren Çıkar uyuşturucuların pazarlanmasına” kesin yasak getiren, sigara ve alkol kullanımını da sınırlandıran yasal düzenlemelere ilke olarak Vurgusu olumlu bakıyorum.” “Kadının suratını Çarşamba pazarına çeviren insana tabii ki alkol kullanımıyla ilgili sınırlamalar getirilmelidir.” "Zaruri alkol düzenlemesi" 57 3.3.2 Cumhuriyet Gazetesi Köşe Yazılarında Yer Alan Birimlerin Analizi Tablo 4:Cumhuriyet Gazetesinde yer alan köşe yazılarının çift yönlü sunumtek yönlü sunum tablosu LEHTE -------- TEK OLUMSUZ YÖNLÜ YAŞAM BİÇİMİNE MÜDAHALE VURGUSU SUNUM BAĞNAZLIK VURGUSU ALEYHTE MUHAFAZAKÂRLIK VURGUSU TURİZME SEKTE VURGUSU OTORİTERLİK İMASI EKONOMİK ZARAR İMASI İĞNELEME LEHTE ------- ALEYHTE -------- ÇİFT YÖNLÜ SUNUM 58 Tablo 5: Cumhuriyet Gazetesi'nde yer alan metinlerin analizi CUMHURİYET GAZETESİNDE YER ALAN KÖŞE YAZISI METİNLERİ “Alkollü içki satış ve tanıtımına getirilen son yasaklar” KODLAMA “O zaman hemen gelsin içki yasakları!” “Bahane de hazır, çocukları ve gençleri korumak, toplumun ruh sağlığını bozacak unsurları engellemek.” “Sanıyorum burada aşırı bağnazlığın rolü var” “Akşam saat 22.00’den sonra eve alkollü içecek getirmeyi yasaklıyor.” “…alkol düzenlemesi adı altında yaşam biçimlerine müdahalede Olumsuz daha ileri adımlar atılacağını biliyordu...” “alkol yasakları,” "belediyelerin fiili olarak alkolü yasaklamaları" "Sırada alkol yasağı var, bir torba yasanın içine sıkıştırılmış maddelerle bu iş çözülürse bir önemli adım daha atılacak inşallah!" "AKP’nin “alkol yasağı” önerisi Meclis’e geldi." "Bir insan ister alkollü içki içer, ister içmez..." "Bağımlılıkla mücadelenin her türlüsü gibi alkol bağımlılığıyla mücadele de iyidir.Ama alkol bağımlılığı tehlikesi olmayan bizim gibi bir toplumda, alkol bağımlığıyla mücadele adı altında, onu da aşıp kendi yaşam biçimini dayatma yasası çıkarılıyorsa bu toplum sağlığını güçlendirmez, sağlıksız toplum yaratır." "Alkol: Siyasal iktidarca baş düşman muamelesi.. Yasalarla alkol satım ve içiminin kamusal mekânlarda neredeyse imkânsız hale getirilmesi." "Alkollü içki satış ve tanıtımına getirilen son yasakların, gerekçe gösterildiği gibi çocukların sağlığını koruma amaçlı olmayıp AKP’nin Türk toplumunu tek tip ‘İslamcı’ kıyafet içine sokma niyetiyle alakalı olduğu kamuoyunda genel kabul görür hale geldi." 59 "Başbakan, alkol yasağını dini vecibelere bağladı." "Getirilen son alkol yasakları…" "Özgürlüklere saldırı: Hükümetin hayatın her alanında alkol kullanımını yasaklama çabasını bireylerin özgürlük alanına saldırı olarak görüyorum." "Meclis’ten bir alkol yasağı yasası geçti." "Alkollü içki satışı ve tüketimine ciddi yasaklar getiren yasanın kaçak içkiyi özendireceğini, bunun da ölümlere neden olacağını vurguluyor." Nötr "İçki yasakları Meclis’ten geçince, gazete köşeleri eleştirilerle dolup taşar oldu." “…alkol düzenlemesi adı altında yaşam biçimlerine müdahalede daha ileri adımlar atılacağını biliyordu...” "Bir insan ister alkollü içki içer, ister içmez..." "Bağımlılıkla mücadelenin her türlüsü gibi alkol bağımlılığıyla mücadele de iyidir. Ama alkol bağımlılığı tehlikesi olmayan bizim gibi bir toplumda, alkol bağımlığıyla mücadele adı altında, onu da aşıp kendi yaşam biçimini dayatma yasası çıkarılıyorsa bu toplum sağlığını güçlendirmez, sağlıksız toplum yaratır." "Alkollü içki satış ve tanıtımına getirilen son yasakların, gerekçe gösterildiği gibi çocukların sağlığını koruma amaçlı olmayıp AKP’nin Türk toplumunu tek tip ‘İslamcı’ kıyafet içine sokma niyetiyle alakalı olduğu kamuoyunda genel kabul görür hale geldi." "Özgürlüklere saldırı: Hükümetin hayatın her alanında alkol kullanımını yasaklama çabasını bireylerin özgürlük alanına saldırı olarak görüyorum." “Sanıyorum burada aşırı bağnazlığın rolü var” "Başbakan, alkol yasağını dini vecibelere bağladı" “Başbakan’ın dinin emrettikleri doğrultusunda yaptığını itiraf etmesidir.” Yaşam Biçimine Müdahale Vurgusu Bağnazlık Vurgusu Muhafazak yasa arlık Vurgusu “Bahane de hazır, çocukları ve gençleri korumak, toplumun ruh sağlığını bozacak unsurları engellemek.” 60 “Sanıyorum burada aşırı bağnazlığın rolü var” "Sırada alkol yasağı var, bir torba yasanın içine sıkıştırılmış İğneleme maddelerle bu iş çözülürse bir önemli adım daha atılacak inşallah!" "Alkollü içki satış ve tanıtımına getirilen son yasakların, gerekçe gösterildiği gibi çocukların sağlığını koruma amaçlı olmayıp AKP’nin Türk toplumunu tek tip ‘İslamcı’ kıyafet içine sokma niyetiyle alakalı olduğu kamuoyunda genel kabul görür hale geldi." "Milyon turist çeken bir bölgede çok tutucu bir politika izlerseniz ayakta kalamazsınız." Turizme Sekte "Bu noktadan daha ileri gidilirse turizmi son derece baltalar." Vurgusu Ekonomik "11 milyon turist çeken bir bölgede çok tutucu bir politika izlerseniz Zarar İması ayakta kalamazsınız." "Özgürlüklere saldırı: Hükümetin hayatın her alanında alkol Otoriterlik kullanımını yasaklama çabasını bireylerin özgürlük alanına saldırı İması olarak görüyorum." 61 3.3.3 Milliyet Gazetesi Köşe Yazılarında Yer Alan Birimlerin Analizi Tablo 6:Milliyet Gazetesinde yer alan köşe yazılarının çift yönlü sunum- tek yönlü sunum tablosu ------LEHTE OLUMSUZ TEK YAŞAM BİÇİMİNE MÜDAHALE VURGUSU YÖNLÜ TURİZME SEKTE VURGUSU SUNUM DIŞLAMA/ÖTEKİLEŞTİRME ALEYHTE İĞNELEME EKONOMİK ZARAR İMASI OTORİTERLİK İMASI BAĞNAZLIK VURGUSU MUHAFAZAKÂRLIK VURGUSU ÇİFT LEHTE NÖTR ALEYHTE ------- YÖNLÜ SUNUM 62 Tablo 7:Milliyet Gazetesi'nde yer alan metinlerin içerik analizi MİLLİYET GAZETESİNDE METİNLERİ YER ALAN KÖŞE YAZISI KODLAMA "Gençleri alkolden korumak” gibi masum bir gerekçeye sığınan içki yasakçılığı" “Alkol” düzenlemesi, kısıtlaması, yasağı...Hangisini derseniz deyin bu da “yaşam tarzına müdahale” olarak algılanmakta, tepki üretmekte." “İdeolojik amaçlı bu içki yasağı çok ciddi bir kırılmaya neden olmuştur.” "Başbakan bu arada sosyal içici sınıfına giren insanları, “alkolik, ayyaş, kıyak kafalı” gibi ifadelerle aşağıladı." Olumsuz "Yasadaki kısıtlama ve yasakların, halkın sağlığını korumanın ötesinde toplumun önemli bir bölümünü oluşturan laik kesimin mutena içki kültürünü gayrimeşru ve ayıplı hale getirmeyi, bir hayat tarzını kamusal alanda görünmez kılmayı amaçladığı anlaşılıyordu." "Yasa, içkiyi yasaklamak için değil, ‘Biz içkiye karşıyız’ mesajı vermek için çıkıyor." "Alkol zararlıdır ama yasakçılık, çağdışıdır." "Muhafazakârlar, içki yasasını gençleri alkolden korumak ve alkolizmle mücadele olarak savunuyor. Aksini söyleyenler, bu anlayışa göre alkolik ve günahkâr damgasını yiyor." Nötr "İçkinin çok içildiği, tüketildiği ülkelerde dahi, içki satışına bir denetleme var." "En acıklısı, yeme içme kültürüne, dolayısıyla kişinin seçim hakkına bu şekilde müdahale etmenin yarattığı despotik ortam." "Başbakan bu arada sosyal içici sınıfına giren insanları, “alkolik, Yaşam ayyaş, kıyak kafalı” gibi ifadelerle aşağıladı." Biçimine Müdahale "Çünkü devlet onları alkolden koruyacağım diye sosyal Vurgusu hayatlarını bitirmeye niyetli" 63 “Alkol” düzenlemesi, kısıtlaması, yasağı... Hangisini derseniz deyin bu da “yaşam tarzına müdahale” olarak algılanmakta, tepki üretmekte." "Alkol zararlıdır ama yasakçılık, çağdışıdır." Bağnazlık Vurgusu Muhafazak "Kimse çıkıp ‘Biz muhafazakâr partiyiz; içkiye de karşıyız’ demedi. ârlık Oysa gerçek bu." Vurgusu "Kadınların başını örttük mü, erkeklerin de elinden kadehi aldık mı gerisi kolay!" "Yasadaki kısıtlama ve yasakların, halkın sağlığını korumanın ötesinde toplumun önemli bir bölümünü oluşturan laik kesimin mutena içki kültürünü gayrimeşru ve ayıplı hale getirmeyi, bir hayat tarzını kamusal alanda görünmez kılmayı amaçladığı anlaşılıyordu." “geçen hafta içki satışına yönelik Meclis’te kaşla göz arasında getirilen kısıtlamalar” İğneleme “Ülkeyi içkiden arındırma hamlesi” “Meclis alkol yasasında hız rekoru kırıyor” "Esas yasak gerekçesi ise malum; dindar görünme çabası." "Bu yasakların gerekçesi sözde halkın sağlığı... Ancak Türkiye zaten Avrupa’da 30 ülke içinde en az alkol tüketen ülke..." "Çünkü devlet onları alkolden koruyacağım diye sosyal hayatlarını bitirmeye niyetli" “Gençleri alkolden korumak” gibi masum bir gerekçeye sığınan içki yasakçılığı" "Hangi yasağın nasıl uygulanacağı, bunun turizme ve gündelik hayatımıza nasıl yansıyacağı ile ilgili bir dolu belirsizlik var." "turistler de alkol karşıtı harekattan payını alacak!" Turizme Sekte "Alkolün tanıtım ve reklamına, satışına sınırlamalar getiren yasa ile Vurgusu ilgili TURYİD Başkanı ve işletmeci Kaya Demirer ile konuştuk. Demirer, bunun turizmi çok baltalayacak bir gelişme olduğu kanaatinde" 64 "Son çıkan alkol düzenlemesinin neden olduğu tereddütler üzerine bu etkinlik iptal edildi." "turistler de alkol karşıtı harekattan payını alacak!" Ekonomik "Son çıkan alkol düzenlemesinin neden olduğu tereddütler üzerine Zarar İması bu etkinlik iptal edildi." Alkolün tanıtım ve reklamına, satışına sınırlamalar getiren yasa ile ilgili TURYİD Başkanı ve işletmeci Kaya Demirer ile konuştuk. Demirer, bunun turizmi çok baltalayacak bir gelişme olduğu kanaatinde" " Yasa, içkiyi yasaklamak için değil, ‘Biz içkiye karşıyız’ mesajı vermek için çıkıyor” "Çünkü devlet onları alkolden koruyacağım diye sosyal hayatlarını Otoriterlik bitirmeye niyetli" İması En acıklısı, yeme içme kültürüne, dolayısıyla kişinin seçim hakkına bu şekilde müdahale etmenin yarattığı despotik ortam." "Başbakan bu arada sosyal içici sınıfına giren insanları, “alkolik, ayyaş, kıyak kafalı” gibi ifadelerle aşağıladı." “Ancak çıkarılan içki yasası, ciddi bir sınıf ayrımcılığı içeriyor. “ "Bu yasa, ‘Turist ve Türk vatandaşı’ ve ‘Zengin ve Fakir’ arasında Dışlama/Öt ayrım yapmaktadır." ekileştirme "Çünkü devlet onları alkolden koruyacağım diye sosyal hayatlarını bitirmeye niyetli" "En acıklısı, yeme içme kültürüne, dolayısıyla kişinin seçim hakkına bu şekilde müdahale etmenin yarattığı despotik ortam." 65 Tablo 8: Olumlu-Olumsuz-Nötr cümlelerin gazetelere göre dağılımı GÜNLÜK GAZETELER KATEGORİLER ZAMAN CUMHURİYET MİLLİYET TOPLAM ADET ADET ADET OLUMLU 10 0 0 10 OLUMSUZ 2 18 7 27 NÖTR 1 2 2 5 Olumsuz kategorisine giren ifadeler Cumhuriyet ve Milliyet Gazetelerinde ağırlık kazanırken, olumlu kategorisine giren cümlelerin sadece Zaman Gazetesinde yer aldığı görülmektedir. 66 Şekil 3: Kategorilerin Gazetelere Göre Analizi MİLLİYET ZAMAN Lehte Kanaat İnşası Toplumsal Çıkar Vurgusu CUMHURİYET Sağlık Vurgusu Yaşma Biçimine Müdahale Dışlama/Ötekileştirme Muhafazakarlık Vurgusu Turizme Sekte Vurgusu Ekon. Zarar İması Bağnazlık Vurgusu İğneleme Otoriterlik İması Muhafazakarlık Vurgusu 67 Üç gazetenin de ortak algısı yasanın yaşam biçimine müdahale ettiği konusunda birleşmekte ve her üç gazete ağırlıklı olarak yasaya ilişkin tek yönlü sunum gerçekleştirmektedir. Turizme Sekte Vurgusu, Ekonomik Zarar İması, Bağnazlık Vurgusu, Aleyhte Kanaat İnşası, İğneleme, Otoriterlik İnşası Milliyet Gazetesi ile Cumhuriyet gazetelerinin ortak kategorileri olarak ortaya çıkmaktadır. Sağlık Vurgusu kategorisi Zaman Gazetesi ile Cumhuriyet Gazetesinin köşe yazılarında yer alan tek ortak kategoridir. Zaman ve Milliyet Gazetelerinin yasaya ilişkin lehte kanaat inşa ettikleri görülmektedir. Dışlama/Ötekileştirme, yalnızca Milliyet Gazetesi’nde yer alırken Muhafazakarlık Vurgusu hem Milliyet hem de Cumhuriyet Gazetesi’nde yer almaktadır. Bu kategorilerin analize dahil olan diğer gazete olan Zaman’da ise yer almadığı görülmektedir. SONUÇ Çalışma, Mayıs-Ağustos ayları arasında Cumhuriyet, Milliyet ve Zaman gazetelerinde yer alan “Alkol Düzenlemesi” ile ilgili köşe yazılarını algı organizasyonu çerçevesinde ele almaktadır. Algı yönlendirme son yıllarda sosyal psikologların, sosyologların ve siyasetçilerin dikkatini çeken bir konu haline gelmiştir. Kitleleri peşinden sürükleme, toplumları belli bir ideoloji etrafında toplama siyasetçilerinin her zaman ilgilendiği bir konu, çoğu kez de amacı olmuştur. Algıları yönlendirme fikri, kitle iletişim araçlarını kullanma olanağına sahip kimselerin de ilgi odağındadır. Köşe yazarları gibi bu imkâna sahip kimselerin başka bir özelliği de toplum içinde sahip oldukları saygınlık ve itibarlarıdır. Bu da onların arkasında durduğu her fikre taraftar bulabilecekleri anlamına gelmektedir. Gazeteleri kullanmanın en önemli avantajı aynı anda milyonlara ulaşabilmesi ve çok sayıda insanı etkileyebilmesidir. İnsanlar, kitle iletişim aracı olan gazetelerden sosyal etkilenmeye maruz kalmaktadırlar. Okudukları bir gazete aracılığıyla kimliklerini bulmakta, bir komün yapıya dahil olmakta, bunun neticesinde de dahil olduklarının dışında kalan yapıların karşısında durmaktadır. Yazının nasıl algılandığı, yazının içeriğinden çok daha önemlidir. Yazının nasıl algılanacağını ise birçok faktör etkilemektedir. İnsanlara hangi gazeteye ait olduğunu söylemeden bir yazıyı okutur ve yorum yapmalarını isterseniz daha objektif fikir sunduklarına tanıklık edersiniz. Gazetenin var 69 olan ideolojisi kişinin uyaranı olacaktır. Uyaran ile uyumlu davranış sergileme eğiliminde olan birey, yazıyı uyaranın doğrultusunda yorumlayacaktır. Gazetelerin, 6487 sayılı Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun içinde yer alan Alkol düzenlemesini köşelerine taşımasıyla gündem de buna bağlı olarak değişmiş ve gündelik konuşmaların bir parçası haline gelmiştir. Yapılan analizler sonucu Zaman Gazetesinde yer alan cümlelerin ağırlıklı olarak olumlu olduğu görülmektedir. Bununla beraber yasanın yaşam biçimine müdahale ettiğini söyleyen ifadeler de yer almaktadır. Tek yönlü sunumun ağırlık göstermesi ve toplumsal olarak alkolün yasaklanmasının faydalı bir eylem oluğuna vurgu yapılması yasaya ilişkin lehte kanaat inşası yapıldığını göstermektedir. Milliyet gazetesinde yer alan ifadelerin neredeyse tamamı olumsuzdur. Çift yönlü sunum ve lehte kanaat inşası yapan ifadeler yer almakla beraber Yaşam biçimine müdahale, Dışlama/ötekileştirme, Muhafazakarlık iması, Otoriterlik iması, Turizme sekte vurgusu, Ekonomik zarar iması, Bağnazlık vurgusu ve İğneleme cümleleri de ağırlık kazanmaktadır. Cumhuriyet Gazetesinde Yaşam biçimine müdahale, bağnazlık vurgusu, Turizme sekte vurgusu, ekonomik zarar iması, iğneleme ve otoriterlik imasına rastlanmaktadır. Yazıların ağırlıklı olarak yasaya ilişkin aleyhte kanaat inşa ettiği söylenebilir. Sonuç olarak çalışmanın başında varsaydığımız gibi her gazetenin yazarı kendi görüşünü meşrulaştıran bir dil kullanma eğiliminde olup, konuyla ilgili olarak her ayrıntıyı aktarmak yerine taraf olduğu konulara ağırlık verdiği gözlenmiştir. 70 KAYNAKÇA ABRAK, Esra S.; “Gündem Belirleme Modeli Işığında Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne Giriş Sürecinin Haber Analizi”, Yüksek lisans tezi, Kocaeli, 2006. ALTUN, Fahrettin; “Türkiye'deki Medya ve İletişlim Öğretiminde Teori ve Pratik Dengesi”, Uluslararası Yükseköğretim Kongresi: Yeni Yönelimler ve Sorunlar (UYK-2011), Cilt1, Bölüm VI / s. 413-422, 2011. ALTUNIŞIK, Remzi, İSLAMOĞLU, Ahmet Hamdi; Tüketici Davranışları, İstanbul, Beta Basım A.Ş, 2. Baskı, 2008. ANIK, Cengiz; Siyasal İkna, Ankara, Vadi Yayınları,2000. ARAR BEZİRGAN, Yurdagül, BİLGİN, Nuri; “Gazetelerde Ötekileştirme Pratikleri: Türk Basını Üzerine Bir İnceleme”, İletişim Kuram ve Araştırma Dergisi, Bahar, Sayı 30 s. 17-30,2010. AKAR, Hüsamettin, AYHAN, Bünyamin, BALCI, Şükrü; “Kullanımlar Ve Doyumlar Yaklaşımı Çerçevesinde Seçim Dönemlerinde Gazete Okuma Alışkanlıkları Ve Motivasyonlar: Konya Örneği”, Selçuk Ü. İletişim Fakültesi Akademik Dergisi, Cilt6, Sayı 2, s. 52-80 2010. BAYRAM, Fatih; “Gazete Okurlarının Okuma Motivasyonları ve Doyumları Üzerine Bir Kullanımlar Ve Doyumlar Araştırması”, Anadolu Üni. Sosyal Bilimler Araştırma Dergisi, Cilt 8, Sayı 1, 2008. BİLGİN, Nuri; Sosyal Bilimlerde İçerik Analizi Teknikler ve Örnek Çalışmalar, Ankara, Siyasal Kitabevi, 2. Baskı, 2006. 71 BOZ AVCI, Hayat; “Kitle İletişim Araçları ve Suskunluk Sarmalı”, Ankara Üniversitesi Eğitim Bilimleri Fakültesi Dergisi,Cilt 32, sayı 1, 1999. BULUT, Selda, YAYLAGÜL, Levent; “ Türkiye’deki Yazılı Basında Yargıtay ve Mafya İlişkisine Yönelik Haberler”,İletişim Dergisi,Sayı 19,s.119141,2004. CHEN, Lin; “The Topological Approach to Perceptual Organization”, Visiual Cognition, Sayı: 12-4, s. 553-637, 2005 CHOMSKY, Noam, HERMAN, S. Edward; Rızanın İmalatı, Çev. Ender Abadoğlu, bgst yayınları, 2. Baskı, 2012 CÜCELOĞLU, Doğan;İnsan ve Davranışı Psikolojinin Temel Kavramları, İstanbul, Remzi Kitabevi,18. Baskı, 2009. ÇAYOĞLU, Hülya; “Algılama Yönetimi Ve Marka Kimliği İlişkisinde Marka Algısının İncelenmesine Yönelik Bir Araştırma”, Yüksek Lisans Tezi, İstanbul, 2010. DAŞ, Ceylan; Gestalt Terapi, Ankara, HYB Yayıncılık, 4. Baskı, 2012. DÖNMEZ, Ali; “Bilişsel Sosyal Şemalar”, Ankara Üniversitesi DTCF Felsefe Dergisi,Cilt 14, s. 131-146,1992. DURUR KÜÇÜK, Elif; “İnşacı Yaklaşım İçinde Çerçeveleme Kuramı ve Haberin Çerçevelenişi”, Atatürk İletişim Dergisi, Sayı 2, s. 21-32, 2011 72 ENTMAN,RobertM.; “Framing: Toward Calirification of a Fractured Paradigm”,Journal of Communication, Sonbahar, Sayı 43, 51-58, 1993. ERDOĞAN, İrfan, ALEMDAR, Korkmaz; Öteki Kuram, Ankara, Erk Yayınevi, 2. Baskı, 2005. EROL, Eren; Yönetim ve Organizasyon, İstanbul, Beta Basım Yayım Dağıtım, 4.Baskı, 1998. EROL, Eren; Yönetim Psikolojisi, İstanbul, Beta Basım Yayım Dağıtım A.Ş., Geliştirilmiş 4. Baskı, 1993. FANCHER, Raymond E.; Ruhbilimin Öncüleri, , Çev.Aziz Yardımlı, İstanbul, İdea Yay., 2.Baskı,1997. FREEDMAN, Jonathan.L, SEARS, David, O, CARLSMİTH, J.Merill;Sosyal Psikoloji. Ankara, İmge Kitabevi, 4. Baskı, 2003 GÖKÇE, Orhan; İçerik Çözümlemesi. Konya, Selçuk Üni. Yaşatma ve Geliştirme Vakfı Yayınları, Genişletilmiş 3. Baskı, 2001. GÜNEY, Salih; Davranış Bilimleri, 5. Baskı, Ankara, Nobel Yayın, 5. Baskı, 2009. HUUMO, Tuomas; “Is perception Linguistics, Sayı:48–1, s. 49–97, 2010. a directional relationship?” İNCEOĞLU, Metin; Tutum Algı İletişim. Ankara, İmaj Yayınevi,3. Baskı, 2000. 73 İNCEOĞLU, Metin; Tutum Algı İletişim. Ankara, İmaj Yayınevi,5. Baskı, 2000. İNCEOĞLU, Yasemin, ÇOMAK, Nebahat; Metin Çözümlemeleri. İstanbul, Ayrıntı yayınları, 2009. KAĞITÇIBAŞI, Çiğdem; Günümüzde İnsan ve İnsanlar Sosyal Psikolojiye Giriş. İstanbul: Evrim Kitabevi,12. Baskı, 2010. KARASAR, Niyazi; Bilimsel Araştırma Yöntemi. Ankara, 4. Basım 1991. KILIÇ, Deniz; “Türk Basınında İran Nükleer Krizin Sunumu: Haberlerin Çerçevelenmesi”, Galatasaray Üniversitesi İletişim Fakültesi Yayını, Yaz, Sayı 6, s. 67-86, 2007. KILIÇ, Seyfi; “Tekel Eylemi Haberlerinde Çerçeveleme: Türk Yazılı Basını Örneği”, İletişim ve Kuram Dergisi, Bahar, Sayı: 32, -36, 2011. KÖKER, Eser, KEJANLIOĞLU, Beybin; “2002 Seçim Kampanyalarında Ulusal Basın”, İletişim Araştırmaları Dergisi, Bahar, Cilt 2, Sayı 1, s. 39-70, 2004. KRECH, David; Sosyal Psikoloji, çev. Erdoğan Güçbilmez ve Oğuz Onaran, Türk Siyasi Bilimler Derneği Yayınları,1948. KRECH, David, CRUTCHFILD, Richard Çev.Erol Güngör, İstanbul, Ötüken,4. Basım, 1994. S; Sosyal Psikoloji. 74 KRECH, David, CRUTCHFILD, Richard S, BALLACHEY, Egerton L;Cemiyet İçinde Fert, çev. Mümtaz Turhan, İstanbul, Milli Eğitim Basımevi, 1971. KÜÇÜKKURT, Mehmet, CAN, Baki; “İletişimde Kaynak Faktörü ve İknaya Katkısı”,Düşünceler dergisi içinde, EÜBYYO yayını, Sayı 2, s. 2329,İzmir, 1998. LUNDY, Lisa ; “Effect of Framing on Cognitive Processing İn Public Relations”, Public Relations Review, Sayı 32, s. 295-301, 2006. MCQUAIL, Denis; Kitle İletişim Kuramı Giriş, Çev. Ahmet Haluk. Yüksel, Kibele Sanat Merkezi, Eskişehir Anadolu Üniversitesi Yayınları, 2. Baskı,1994. OSKAY, Ünsal; Kitle Haberleşmesi, Ankara: Teorilerine Giriş, Ankara Üniversitesi Basın-Yayın Yüksekokulu Yayınlar 3. Baskı, 1985. ÖZER, Akif Mehmet; “Bir Modern Yönetim Tekniği Olarak Algılama Yönetimi Ve İç Güvenlik Hizmetleri”, Karadeniz Araştırmaları Dergisi, Bahar dönemi, Sayı: 33, s.147- 180, 2012. ÖZKAN, Abdullah; Halkla İlişkiler Yönetimi, İstanbul: İstanbul Ticaret Odası Yayınları, 2. Baskı, 2009. RIFFE, Daniel, LACY, Stephen, FICO, Frederick; Analyzing Media Messages, London,Lawrance Erlbaum Associates Publishers, 1998. SARKAR, Sudeep; “An Introduction to Perceptual Organization” Kimas, Sayı: 1-3, Boston, MA, USA, 2003. 75 SAKALLI, Nuray;Sosyal Etkiler:Kim Kimi Nasıl Etkiler?, Ankara, İmge Kitabevi Yayınları, 5. Baskı,2010. SAYDAM, Ali; İletişimin Akıl ve Gönül Penceresi Algılama Yönetimi, İstanbul: Rota Yayınları, 4. Baskı, 2007. SCHEUFELE, A.Dietram; “Framing As A Theory Of Media Effects”, Journal of Communication, Kış, s.103-121, 1999. SEVERIN, Werner, TANKARD, James; İletişim Kuramları: Kökenleri, Yöntemleri ve Kitle İletişim Araçlarında Kullanımları. Çev. Ali Atıf Bir ve N. Serdar Sever. Eskişehir, Anadolu Üniversitesi Yayınları, 1994. SİLAH, Mehmet; Sosyal Psikoloji Davranış Bilimi, Ankara: Seçkin Yayınları, 2. Baskı, 2005. SONCU, Ayşegül, IŞIK, Umur; “Türk Arap İlişkiler Bağlamında Türk Medyasındaki Algı Organizasyonu (2009 Davos Örneği),II.Uluslararası Türk-Arap İlişkilerinin Dünü Bugünü Sempozyumu Bildiriler 26-27 Nisan 2011,2011. UĞURLU, Özge; “Halkla İlişkilere Algı Çerçevesinden Bakış”, İstanbul İletişim Fakültesi Dergisi, Sayı 32,s. 145-165, 2008. YAYLAGÜL, Levent; Kitle İletişim Kuramları Egemen ve Eleştirel Yaklaşımlar, Ankara, Dipnot Yayınları, 2006. YİOUTAS, Julie, SEGVIC, Ivana; “Revisiting The Clinton/Lewinsky Scandal: The Convergence Of Agenda Setting And Framing” Journalism and Mass Communication, Sayı 80: 567, 2003. 76 YUMLU, Konca. Kitle İletişim Kuramları ve Araştırmaları, İzmir, yy., 1994. Wagemans, Johan v.d; “A Century of Gestalt Psychology in Visual Perception: I. Perceptual Grouping and Figure-Ground Organization”, American Psychology Assosation Psychological Bulletin, Cilt 138, Sayı 6,s. 1172-1217, 2012. İNTERNET KAYNAKLARI ALKAN, A. Turan; “İçki yasaklansın, Ayasofya da ibadete açılsın!”, Mayıs 29, 2013, (Erişim) http://www.zaman.com.tr/ahmet-turan-alkan/ickiyasaklansin-ayasofya-da-ibadete-acilsin_2094782.html, 10 Temmuz 2013. ALPAY, Şahin; “‘Hayat tarzı’ kaygısı niye?”, Mayıs 30,2013, (Erişim) http://www.zaman.com.tr/sahin-alpay/hayat-tarzi-kaygisi-niye_2095234.html, 10 Temmuz 2013. AŞIK, Melih; “Alkolik şovlar!..”, Mayıs 25, 2013, (Erişim) http://gundem.milliyet.com.tr/alkolik-sovlar/gundem/ydetay/1713643/default.htm, 10 Temmuz 2013. AŞIK, Melih; “Cin Şişeden Çıktı”, Haziran 1, 2013, (Erişim) http://cadde.milliyet.com.tr/2012/10/07/YazarDetay/1717480/31_Mayis_2013 _sosyal_patlamasi, 10 Temmuz 2013. 77 AYDINTAÇBAŞ, Aslı; “Ne gerek vardı bu yasaya?”, Mayıs 27, 2013, (Erişim) http://siyaset.milliyet.com.tr/ne-gerek-vardi-bu-yasaya- /siyaset/ydetay/1714426/default.htm, 10 Temmuz 2013. BALBAY, Mustafa; “AKP Düşman Arıyor!”, Haziran 15, 2013, (Erişim) http://www.cumhuriyet.com.tr/koseyazisi/427880/AKP_Dusman_Ariyor_.html, 10 Temmuz 2013. Bazı Kanunlar İle 375 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun, (Erişim) http://www.resmigazete.gov.tr/eskiler/2013/06/20130611-1.htm, 5 Temmuz 2013). BULAÇ, Ali; “Alkol ve demokrasi”, Haziran 17, 2013, (Erişim) http://www.zaman.com.tr/ali-bulac/alkol-ve-demokrasi_2101246.html, 10 Temmuz 2013. BULAÇ, Ali; “Darbe garantili demokrasi!”, Temmuz 15, 2013, (Erişim) http://www.zaman.com.tr/ali-bulac/darbe-garantili-demokrasi_2110506.html, 18 Temmuz 2013. BURSALI, Orhan; “Bir Şeriat Cetveli”, Mayıs 12, 2013, (Erişim) http://www.cumhuriyet.com.tr/koseyazisi/424130/Bir_Seriat_Cetveli.html, 10 Temmuz 2013. BURSALI, Orhan; “İstanbul'un Leşi Ortada Kalacak”, Mayıs 30, 2013, (Erişim) http://www.cumhuriyet.com.tr/koseyazisi/424764/istanbul_un_Lesi_Ortada_K alacak.html, 10 Temmuz 2013. 78 BURSALI, Orhan; “Yaşadıklarımız Sistematik Ve Buzdağının Ucu”, Mayıs 28, 2013, (Erişim) http://kitapdergi.cumhuriyet.com.tr/koseyazisi/424348/Yasadiklarimiz_Sistem atik_Ve_Buzdaginin_Ucu.html, 10 Temmuz 2013. CİVAOĞLU, Güneri; “Alkol yasağı” ters tepmiş”, Haziran 9, 2013, (Erişim) http://gundem.milliyet.com.tr/-alkol-yasagi-ters- tepmis/gundem/ydetay/1720411/default.htm, 10 Temmuz 2013. ÇAKIRÖZER, Utku; “'Dayatma ve Yasaklar Birey Özgürlüğüne Saldırıdır'”, Mayıs 27, 2013, (Erişim) http://www.cumhuriyet.com.tr/koseyazisi/424148/_Dayatma_ve_Yasaklar_Bir ey_Ozgurlugune_Saldiridir_.html, 10 Temmuz 2013. ÇETİNKAYA, Hikmet; “Ayran Yasası”, Mayıs 12, 2013, (Erişim) http://www.cumhuriyet.com.tr/koseyazisi/421088/Ayran_Yasasi....html, 10 Temmuz 2013. ÇETİNKAYA, Hikmet; “Türkiye Din Devleti mi?..” , Mayıs 29, 2013, (Erişim) http://pazardergi.cumhuriyet.com.tr/koseyazisi/424562/Turkiye_Din_Devleti_ mi_...html, 10 Temmuz 2013 DAĞI, İhsan; “Devlet bizim olsun, otoriter de olabilir!”, Mayıs 28, 2013, (Erişim) http://www.zaman.com.tr/ihsan-dagi/devlet-bizim-olsun-otoriter-de- olabilir_2094389.html, 10 Temmuz 2013. EVİN, Mehveş; “İçkili mekânların ölüm fermanı”, Mayıs 16, 2013, (Erişim) 79 http://cadde.milliyet.com.tr/2012/09/22/YazarDetay/1709160/Ickili_mek%C3 %A2nlarin_olum_fermani, 10 Temmuz 2013. EVİN, Mehveş; “Rakı da içerim ayran da”, Mayıs 23, 2013, (Erişim) http://cadde.milliyet.com.tr/2013/05/18/YazarDetay/1712551/Raki_da_icerim _ayran_da, 10 Temmuz 2013. GÜRSEL, Kadri; “31 Mayıs 2013 sosyal patlaması”, Haziran 2, 2013, (Erişim) http://cadde.milliyet.com.tr/2012/10/07/YazarDetay/1717480/31_Mayis_2013 _sosyal_patlamasi, 10 Temmuz 2013. KÖYATASI, Meriç; “Midilli, yatçıları Uzo Festivali’ne bekliyor”, Haziran 30, 2013, (Erişim) http://www.milliyet.com.tr/midilli-yatcilari-uzo/meric- koyatasi/pazar/yazardetay/30.06.2013/1729842/default.htm, 10 Temmuz 2013. LAGENDİJK, Joost; “Bağnaz Muhafazakarlık”, Mayıs 29, 2013, (Erişim) http://www.zaman.com.tr/joost-lagendijk/bagnaz- muhafazakarlik_2094874.html, 10 Temmuz 2013. MASU, Aro, “Bu yasa yüzünden yabancı yatırımcılar frene basacak”, Mayıs 26, 2013, (Erişim) http://www.milliyet.com.tr/-bu-yasa-yuzunden- yabanci-/asu-maro/pazar/yazardetay/26.05.2013/1714077/default.htm, 10 Temmuz 2013. ÖZGENTÜRK, Işık; “İçkiden Medet Umma Padişahım, Ters Teper…”, Mayıs 26, 2013, 80 http://www.cumhuriyet.com.tr/koseyazisi/424008/ickiden_Medet_Umma_Padi sahim__Ters_Teper__8230_.html, 10 Temmuz 2013. PULUR, Hasan; “İçki tamam sırada marş var!”, Mayıs 29, 2013, (Erişim) http://gundem.milliyet.com.tr/icki-tamam-sirada-mars-var- /gundem/ydetay/1715438/default.htm, 10 Temmuz 2013. SİRMEN, Ali; “Neyi Yaptığın Değil...”, Mayıs 17, 2013, (Erişim) http://www.cumhuriyet.com.tr/koseyazisi/422050/Neyi_Yaptigin_Degil....html, 10 Temmuz 2013. TAVŞANOĞLU, Leyla; “Sahilde bağnazlığa yer yok”, Mayıs 26, 2013, (Erişim) http://www.cumhuriyet.com.tr/koseyazisi/424012/Sahilde_bagnazliga_yer_yo k.html, 10 Temmuz 2013. TEZ, Mehmet; “Türkiye’de dinlenen müziğin yüzde 95’i korsan”, Mayıs 11, 2013, (Erişim) http://cadde.milliyet.com.tr/2012/09/16/YazarDetay/1706715/%E2%80%9CT urkiye_de_dinlenen_muzigin_yuzde_95_i_korsan%E2%80%9D, 10 Temmuz 2013. TÜRKÖNE, Mümtaz’er; Mayıs 26, 2013, “Sarhoş iken selam vermek caiz midir?”, (Erişim) http://www.zaman.com.tr/mumtazer- turkone/sarhos-iken-selam-vermek-caiz-midir_2093824.html, 10 Temmuz 2013. TÜRKÖNE, Mümtaz’er; “Sarhoş iken selam vermek caiz midir?”, Mayıs 26, 2013, (Erişim) http://www.zaman.com.tr/mumtazer-turkone/sarhosiken-selam-vermek-caiz-midir_2093824.html, 10 Temmuz 2013. 81 URAS, Güngör; “Alkollü içki tartışmaları bitmez”, Ağustos 14, 2013, (Erişim) http://ekonomi.milliyet.com.tr/alkollu-icki-tartismalari- bitmez/ekonomi/ydetay/1749562/default.htm, 19 Ağustos 2013. YALÇIN, Mehmet; “Bira düşmanlığı sağlıksızlık yaratır, bırakın gençler rahatlasın”, Temmuz 22, 2013, (Erişim) http://www.milliyet.com.tr/biradusmanligi-sagliksizlik-yaratir-birakin-gencler-rahatlasin/mehmetyalcin/pazar/yazardetay/22.07.2012/1570120/default.htm, 28 Temmuz 2013. YALÇIN, Mehmet; “İçki kültürü, alkolizme karşı”, Mayıs 26, 2013, (Erişim) http://www.milliyet.com.tr/icki-kulturu-alkolizme-karsi/mehmet- yalcin/pazar/yazardetay/26.05.2013/1714090/default.htm, 10 Temmuz 2013. YIDIZOĞLU, Ergin; “Muhteşem Mayıs - Haziran Günleri”, Haziran 3, 2013, http://www.cumhuriyet.com.tr/koseyazisi/425492/Muhtesem_Mayis__Haziran_Gunleri.html, 10 Temmuz 2013. (Erişim) 82 EKLER EK-1 KODLAMA FORMU KODLAMA FORMU Tek yönlü sunum Çift yönlü sunum Yaşam biçimine müdahale vurgusu Sağlık vurgusu Toplumsal çıkar vurgusu Bağnazlık vurgusu Muhafazakârlık vurgusu Otoriterlik iması Lehte kanaat inşası Aleyhte kanaat inşası Turizme sekte vurgusu Ekonomik zarar iması Dışlama/ötekileştirme vurgusu İğneleme 83 EK-2 KODLAMA FORMU REHBERİ Tek yönlü – çift yönlü sunum: Hovland’a ait olan bu kuram, birisinin bir şeye ikna edilebilmesi için tek yönlü bir sunumun mu, yoksa hem lehte hem de aleyhte bir sunumun mu aynı anda verilmesinin sonuç getirdiği üzerine eğilmiştir. Hovland’a göre çift yönlü sunumun tercih edilme nedenlerinden biri bireylerin bir hükme varırken mümkün olan her türlü bilgiyi elde edebilme hakkına sahip olmasıyla birlikte daha adil bir yol olduğunun düşünülmesidir. Kaldı ki kitlenin savunulan tezin karşıtı düşüncede olabilme olasılığı da göz önünde bulundurulmalıdır. Çift yönlü sunumu savunanlara göre karşıt görüşteki kimselerin görüşlerinin yer bulması ile iletilmek istenen düşüncenin karşı kitle tarafından daha iyi karşılanması ve kabul görmesi mümkündü (Oskay,1985). Hovland’ın deneyinde olduğu gibi çift yönlü sunum gerçekleşse dahi savunulan tez değişmeyebilir. Her iki görüşe de yer vermenin amacı çoğu kez daha çok kitlelere ulaşmak ve kendi görüşlerinden geçerek yenisine adapte olmalarını sağlayabilmektir. Lehte kanaat inşası: Belirlenen kategoriler kanaatleri olumlu yönde inşa etme eğilimindeyse lehte kanaat inşası kategorisinde kodlanmıştır Aleyhte kanaat inşası: Belirlenen kategoriler kanaatleri olumsuz yönde inşa etme eğilimindeyse lehte kanaat inşası kategorisinde kodlanmıştır. Yaşam biçimine müdahale: Metinler ‘yaşam biçimine müdahale’ söz öbeğini içeriyorsa bu başlık altında kodlanmıştır. Sağlık vurgusu: Yasanın toplum sağlığını gözeten, gençleri alkolden uzak tutmayı hedefleyen bir yasa olduğuna ilişkin yapılan vurgular bu başlık altında kodlanmıştır. Toplumsal çıkar: Gençlerin, alkol tüketimine özendirilmemesi gerektiği, kadın, çocuk ve yaşlıların alkolizmden yaşadığı mağduriyetlerin dile getirilmesi ve alkol düzenlemesinin toplum açısından bir ihtiyaç olduğu vurgusu yapılması ve alkolü az tüketmenin toplumsal olarak faydalı bir şey olduğunu söyleyen metinler burada kodlanmıştır. Bağnazlık vurgusu: Alkol tüketimine sınırlama getirilmesini bağnazlıkla özdeşleştiren metinler ve uygulamayı geri kalmışlık, uygarlık düzeyine yakışmayan sıfatlarla ifade ediyorsa burada kodlanmıştır. 84 Muhafazakârlık vurgusu: Yeni uygulamanın gerekçesi olarak muhafazakar yönetim anlayışı olduğunu ileri süren ve dini referans gösteren metinler bu başlık altında kodlanmıştır. Otoriterlik iması: Uygulamanın bir dayatma olduğunu ve yasanın aslında bir otoriter bir yaklaşım olduğunu söyleyen metinler burada ele alınmıştır. İğneleme: Yasayı küçük düşürücü ve abartı kelimelerle ele alıp, bazı gerekçelerin arkasına sığınıldığını ima eden ve ünlem cümleleriyle de destekleyen ifadeler burada kodlanmıştır. Turizme sekte vurgusu: Uygulamanın sahil kentlerinde yer alan işletme ve otellere gelen turist sayısına zarar vereceğini söyleyen ve yazılar burada kodlanmıştır. Ekonomik zarar iması: Gelen turist sayısındaki azalmaya bağlı olarak ülke ekonomisini olumsuz etkileyeceği algısı uyandıran cümleler burada kodlanmıştır. Dışlama/ötekileştirme vurgusu: Alkol tüketen kesimin tüketmeyenlerce dışlanarak toplum içinde ayrımcılığa neden olacağını ileri süren yazılar burada kodlanmıştır. 85 EK-3 ANALİZ EDİLEN BİRİMLER “Alkol satışlarının ve reklamlarının sınırlandırılması” “İçki satışlarının yeniden düzenlenmesi” “Alkollü içeceklerin satış ve tüketiminin sınırlandırılmasıyla ilgili yasa” “İçki içenler bile içkinin özendirilmesine karşıdır”. “İçki satışlarının kontrol altında tutulması ve gençlerin alkolizme bulaşmaması için alınacak tedbirleri destekliyorum” “…hepsi değişik ölçülerde insan sağlığına aykırı olan, sadece kullananın kendisine değil topluma da zarar veren uyuşturucuların pazarlanmasına” kesin yasak getiren, sigara ve alkol kullanımını da sınırlandıran yasal düzenlemelere ilke olarak olumlu bakıyorum.” “Son alkol karşıtı yasalar” “Bazılarına göre alkolün düzenlemeye tabi tutulması, kişilerin yaşama tarzına müdahaledir. Bazılarına göre de düzenleme muhafazakâr toplum tasavvurunun çoğunluk iradesiyle herkese empoze edilmesi; “en tehlikeli olanı” düzenlemenin dinî yasakla örtüşmesidir.” “Yasa alkol içimini düzenlemeye tabi tutmuyor, alkolü de yasaklamıyor.” “Alkol konusu her yerde belli bir düzenlemeye tabidir. “ “Kadının suratını Çarşamba pazarına çeviren insana tabii ki alkol kullanımıyla ilgili sınırlamalar getirilmelidir.” “Bazı Avrupa ülkelerinde -örneğin İngiltere ve İrlanda- alkolle mücadele ulusal mücadele stratejileri çerçevesinde ele alınmıştır.” “Sonuç olarak mesele alkol satışına ve reklamına getirilen yeni yasaklar değil aslında; devletin hayata, piyasaya, tercihlere karışması” “Zaruri alkol düzenlemesi” “Alkollü içki satış ve tanıtımına getirilen son yasaklar” “O zaman hemen gelsin içki yasakları!” “Bahane de hazır, çocukları ve gençleri korumak, toplumun ruh sağlığını 86 bozacak unsurları engellemek.” “Sanıyorum burada aşırı bağnazlığın rolü var” “Akşam saat 22.00’den sonra eve alkollü içecek getirmeyi yasaklıyor.” “…alkol düzenlemesi adı altında yaşam biçimlerine müdahalede daha ileri adımlar atılacağını biliyordu...” “Alkol yasakları” “Belediyelerin fiili olarak alkolü yasaklamaları” “Sırada alkol yasağı var, bir torba yasanın içine sıkıştırılmış maddelerle bu iş çözülürse bir önemli adım daha atılacak inşallah!” “AKP’nin “alkol yasağı” önerisi Meclis’e geldi.” “Bir insan ister alkollü içki içer, ister içmez...” “Bağımlılıkla mücadelenin her türlüsü gibi alkol bağımlılığıyla mücadele de iyidir. Ama alkol bağımlılığı tehlikesi olmayan bizim gibi bir toplumda, alkol bağımlığıyla “Mücadele adı altında, onu da aşıp kendi yaşam biçimini dayatma yasası çıkarılıyorsa bu toplum sağlığını güçlendirmez, sağlıksız toplum yaratır” “Alkol: Siyasal iktidarca baş düşman muamelesi.. Yasalarla alkol satım ve içiminin kamusal mekânlarda neredeyse imkânsız hale getirilmesi.” “Alkollü içki satış ve tanıtımına getirilen son yasakların, gerekçe gösterildiği gibi çocukların sağlığını koruma amaçlı olmayıp AKP’nin Türk toplumunu tek tip ‘İslamcı’ kıyafet içine sokma niyetiyle alakalı olduğu kamuoyunda genel kabul görür hale geldi” “Getirilen son alkol yasakları…” “Özgürlüklere saldırı: Hükümetin hayatın her alanında alkol kullanımını yasaklama çabasını bireylerin özgürlük alanına saldırı olarak görüyorum. “ “İçki yasakları Meclis’ten geçince, gazete köşeleri eleştirilerle dolup taşar oldu” “Meclis’ten bir alkol yasağı yasası geçti.” 87 “Başbakan, alkol yasağını dini vecibelere bağladı” “ 11 milyon turist çeken bir bölgede çok tutucu bir politika izlerseniz ayakta kalamazsınız.” “Bu noktadan daha ileri gidilirse turizmi son derece baltalar.” “Alkollü içki satışı ve tüketimine ciddi yasaklar getiren yasanın kaçak içkiyi özendireceğini, bunun da ölümlere neden olacağını vurguluyor.” “İçkinin çok içildiği, tüketildiği ülkelerde dahi, içki satışına bir denetleme var.” “Kadınların başını örttük mü, erkeklerin de elinden kadehi aldık mı gerisi kolay!” “Alkol” düzenlemesi, kısıtlaması, yasağı...” “Hangisini derseniz deyin bu da “yaşam tarzına müdahale” olarak algılanmakta, tepki üretmekte.” “İdeolojik amaçlı bu içki yasağı çok ciddi bir kırılmaya neden olmuştur.” “Başbakan bu arada sosyal içici sınıfına giren insanları, “alkolik, ayyaş, kıyak kafalı” gibi ifadelerle aşağıladı.” “Yasadaki kısıtlama ve yasakların, halkın sağlığını korumanın ötesinde toplumun önemli bir bölümünü oluşturan laik kesimin mutena içki kültürünü gayrimeşru ve ayıplı hale getirmeyi, bir hayat tarzını kamusal alanda görünmez kılmayı amaçladığı anlaşılıyordu”. “Geçen hafta içki satışına yönelik Meclis’te kaşla göz arasında getirilen kısıtlamalar” “Kimse çıkıp ‘Biz muhafazakâr partiyiz; içkiye de karşıyız’ demedi. Oysa gerçek bu. “ “Yasa, içkiyi yasaklamak için değil, ‘Biz içkiye karşıyız’ mesajı vermek için çıkıyor” “Türkiye’de kayda değer bir alkolizm sorunu yok”. “Ancak çıkarılan içki yasası, ciddi bir sınıf ayrımcılığı içeriyor. “ “Bu yasa, ‘Turist ve Türk vatandaşı’ ve ‘Zengin ve Fakir’ arasında ayrım yapmaktadır. “ 88 “Alkolün tanıtım ve reklamına, satışına sınırlamalar getiren yasa ile ilgili TURYİD Başkanı ve işletmeci Kaya Demirer ile konuştuk. Demirer, bunun turizmi çok baltalayacak bir gelişme olduğu kanaatinde ” “Hangi yasağın nasıl uygulanacağı, bunun turizme ve gündelik hayatımıza nasıl yansıyacağı ile ilgili bir dolu belirsizlik var.” “Ülkeyi içkiden arındırma hamlesi” “Meclis alkol yasasında hız rekoru kırıyor” “Esas yasak gerekçesi ise malum; dindar görünme çabası. Alkol zararlıdır ama yasakçılık, çağdışıdır.” “Alkollü araç kullanmaya karşı her türlü önlem alınmalı. Hepimiz desteklemeliyiz. Ancak gerçekleri çarpıtmaya, halkı yanıltmaya gerek var mı?” “Bu yasakların gerekçesi sözde halkın sağlığı... Ancak Türkiye zaten Avrupa’da 30 ülke içinde en az alkol tüketen ülke...” “Son çıkan alkol düzenlemesinin neden olduğu tereddütler üzerine bu etkinlik iptal edildi” “Çünkü devlet onları alkolden koruyacağım diye sosyal hayatlarını bitirmeye niyetli” “Gençleri alkolden korumak” gibi masum bir gerekçeye sığınan içki yasakçılığı” “Müzik festivallerinde bira düşmanlığı yapılması alkollü içeceklere bakış açısının sığlığından kaynaklanıyor” “Turistler de alkol karşıtı harekattan payını alacak!” “Muhafazakârlar, içki yasasını gençleri alkolden korumak ve alkolizmle mücadele olarak savunuyor. Aksini söyleyenler, bu anlayışa göre alkolik ve günahkâr damgasını yiyor.” “En acıklısı, yeme içme kültürüne, dolayısıyla kişinin seçim hakkına bu şekilde müdahale etmenin yarattığı despotik ortam.” “Alkollü içki kullanımını sınırlamak için hükümetin almakta olduğu tedbirler” 89 “Başbakan’ın dinin emrettikleri doğrultusunda yasa yaptığını itiraf etmesidir.” “Başbakan “Alkol Yasası”yla ilgili şöyle diyordu:” 90 EK-4 6487 SAYILI BAZI KANUN VE KANUN HÜKMÜNDE KARARNAMELERDE DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR KANUN İÇİNDE YER ALAN DÜZENLEME MADDE 2 – 8/6/1942 tarihli ve 4250 sayılı İspirto ve İspirtolu İçkiler İnhisarı Kanununun mülga 6ncı maddesi aşağıdaki şekilde yeniden düzenlenmiştir. “MADDE 6 –Alkollü içkilerin her ne surette olursa olsun reklamı ve tüketicilere yönelik tanıtımı yapılamaz. Bu ürünlerin kullanılmasını ve satışını özendiren veya teşvik eden kampanya, promosyon ve etkinlik yapılamaz. Ancak, münhasıran alkollü içkilerin uluslararası düzeyde tanıtımına yönelik ihtisas fuarları ile bilimsel yayın ve faaliyetler düzenlenebilir. Alkollü içkileri üreten, ithal eden ve pazarlayanlar, her ne surette olursa olsun hiçbir etkinliğe ürünlerinin marka, amblem ya da işaretlerini kullanarak destek olamazlar. Açık alkollü içki satışı yapmaya ilişkin izin belgesi olan işletmelerde servis ve logo kullanılabilir. amaçlı materyallerde Televizyonlarda yayınlanan marka, dizi, amblem film ve müzik kliplerinde alkollü içkileri özendirici görüntülere yer verilemez. Alkollü içkileri üretenler, ithal edenler ve pazarlayanlar her ne amaçla olursa olsun, teşvik, hediye, eşantiyon, promosyon veya bedelsiz olarak alkollü içki dağıtamazlar. Alkollü içkiler, tüketilmek veya beraberinde götürülmek üzere on sekiz yaşını doldurmamış kişilere satılamaz veya sunulamaz. On sekiz yaşını doldurmamış kişiler, alkollü içkilerin üretiminde, pazarlanmasında, satışında ve açık sunumunda istihdam edilemez. Yasal 91 düzenlemeler uyarınca gerçekleştirilen eğitim amaçlı çalışmalar bu hükmün dışındadır. Alkollü içkiler, otomatik satış makineleri ile satılamaz, her nevi oyun makineleri veya farklı yöntemlerle oyun ve bahse konu edilemez. Bu ürünler basın ve yayın yoluyla tüketicilere satılamaz ve posta ile satış yöntemi kullanılarak gönderilemez. Alkollü içkiler, 22:00 ila 06:00 saatleri arasında perakende olarak satılamaz. Alkollü içkiler sunum izni verilen yerlerde açık olarak tüketilebilir ve bu yerlerde tesis sınırları dışında tüketilmek üzere alkollü içki satışı yapılamaz. Alkollü içkiler, işletme dışından görülecek şekilde perakende olarak satışa arz edilemez. İhraç amaçlı üretilenler hariç olmak üzere, Türkiye’de üretilen veya ithal edilen alkollü içkilerin ambalajları üzerine, zararlarını belirten Türkçe yazılı uyarı mesajları konulur. Uyarı mesajları resim, şekil veya grafik biçimlerinde de olabilir. Uyarı mesajlarını taşımayan alkollü içkiler satışa arz edilemez, satılamaz. Uyarı mesajlarının şekli, boyutu ve içeriği Sağlık Bakanlığının uygun görüşü alınarak Tütün ve Alkol Piyasası Düzenleme Kurumu tarafından belirlenir. Alkollü içkilerin marka, tanıtıcı ve ayırt edici hiçbir işareti, alkolsüz içki ve sair ürünlerde; alkolsüz içki ve sair ürünlerin marka, tanıtıcı ve ayırt edici hiçbir işareti de alkollü içkilerde kullanılamaz. Ancak, ihraç amaçlı üretilenlerde bu fıkra hükmü uygulanmaz. İhraç amaçlı üretilenler hariç olmak üzere, alkollü içki kategorisindeki ürünlerin işlenmesi sonucunda, elde edilen alkolsüz içkilerde; içeriğinde alkol 92 kalmış içeceklerin ambalajları üzerine içerdiği alkol miktarı, alkol tamamen alınmış ise alkolün tamamen alındığı hususu tüketiciler tarafından kolaylıkla okunabilecek şekilde yazılır. Meskun mahaller ve konaklama yerleri hariç olmak üzere, otoyollardaki ve devlet karayollarındaki yapı ve tesislerde alkollü içki satışına ve tüketimine izin verilmez. Öğrenci yurtları, sağlık hizmeti verilen yerler, spor müsabakası yapılan stadyum ve kapalı spor salonları, her türlü eğitim ve öğretim kurumları, kahvehane, kıraathane, pastane, bezik ve briç salonları ile akaryakıt istasyonlarının mağaza ve lokantalarında alkollü içkilerin satışı yapılamaz.” (Bazı Kanunlar İle 375 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun, (Erişim) http://www.resmigazete.gov.tr/eskiler/2013/06/20130611-1.htm, 5 Temmuz 2013). 93