HİKMET YURDU
Transkript
HİKMET YURDU
HİKMET YURDU Düşünce – Yorum Sosyal Bilimler Araştırma Dergisi ISSN: 1308-6944 www.hikmetyurdu.com DOI NUMBER: 10.17540/hikmet.20161820363 Hikmet Yurdu, Yıl: 9, C: 9, Sayı: 18, Temmuz – Aralık, 2016/2, ss. 69 - 101 YUNUS EMRE’NİN ŞİİRLERİNDE İMÂN ESASLARI Yrd. Doç. Dr. Osman Oral Bozok Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Kelam Ana Bilim Dalı osman-oral@hotmail.com Öz: Yunus Emre XIII. yüzyılın ikinci yarısında ve XIV. yüzyılın başlarında yaşamış büyük bir Türk şâir ve düşünürdür. Anadolu’da ayrılık tohumlarının ekildiği bunalımlı bir döneminde sevgi ekseni üzerinde “yaratılanı hoşgör, Yaratandan ötürü” anlayışı ile geniş halk kitlelerine İslâmın inancını ve ahlâkını sevdirmiştir. O, hikmet dolu imtihan dünyasında ebedî hayatı kazanmanın yöntem ve metodlarını şiirlerinde göstermiştir. Yunus Emre’nin çoğu gazel biçiminde ilâhîleri vardır. Düşünceleri, görüşleri, kasîde, şiir ve ilâhî türleri ile tasavvuf ve halk edebiyatında güncelliğini hâlâ korumaktadır. Bu makâlede büyük şâir ve düşünür Yunus Emre’nin din anlayışında imân esasları incelenip değerlendirilecektir. Anahtar Kelimeler: Yunus Emre, İmân, Ahlâk, Sevgi, Hoşgörü Abstract: Essentials Of Faith In The Poems Yunus Emre Yunus Emre is a great Turkish poet and philosopher who lived in the second half of XIII and the beginning of XIV century. During the time of depress and separation in Anatolia, he preached the morality and faith of Islam to the masses through his understanding of “love the creature for the sake of the Creator.” In his poems, he showed the methods for gaining eternal life in the world. Yunus Emre has hymns in the form of ghazal. His thoughts retain freshness through his eulogies, poems and hymns alongside the mysticism and folklore. This article examines the principles of faith in religious understanding of the great poet and philosopher Yunus Emre. Keywords: Yunus Emre, Faith, Morality, Love and Tolerance Giriş Yunus Emre’nin nerede doğduğu ve nerede yaşadığı kesin olarak bilinmemekle beraber XIII. yüzyılın ikinci yarısında ve XIV. yüzyılın başlarında Orta Anadolu'da yaşayan, âilesi Horasan'dan gelen bir Türkmen dervişi, büyük bir şâir ve düşünürdür.1 O, yüzyıllardır Türk milleti tarafından dilden dile aktarılmış, türkü ve ilâhîlere söz olmuş, yer yer atasözü misâli dilden dile dolaşmış mısralarıyla Türk kültür ve medeniyetinin teşekkülüne büyük katkılar sağlamış bir gönül insanıdır. O’nun ilâhilerindeki en önemli özelliği, tasavvuf ve Kur’ân hakikatlarının Anadolu Türklerine öğretilebilmesi için edebi, estetik ve mükemmel Türkçesi ile ifade edilmesidir.2 1 2 Bkz. Mustafa Tatcı, Divân, DİB Yay., Ankara, 2012, s.17, 21. Mustafa Tatcı, Yunus Emre Külliyatı, Yunus Emre Divânı İnceleme, H Yay., İstanbul, 2008, I/567. www.hikmetyurdu.com www.hikmetyurdu.net www.hikmetyurdu.org 70 Yunus Emre’nin Şiirlerinde İmân Esasları Yunus Emre'nin tefekkürünün derinliği, söyleyişinin sadeliği ve zenginliği göz önünde bulundurularak, onun da Moğol istilâsı sebebiyle Horosan'dan Anadolu'ya gelip yerleşen “Horasan Erenleri”nden bir âileye mensup olduğu; bu âilenin Orta Anadolu'da Sivrihisar yakınlarındaki Sarıköy'e yerleştiği ve Yunus'un da XIII. yüzyılın ikinci yarısında burada dünyaya geldiği tahmin edilmektedir.3 Divân’ındaki bazı beyitlere ve menkîbelere göre Yunus pek çok yeri gezmiş, “yukarı iller” dediği Azerbaycan’a kadar gitmiştir. İlden ile yürüyüp dost sırrını aradığını, çok hayır ve şer işler işleyip bir çok beldeleri gördükten sonra Rum’da (Anadolu’nun bazı illerinde) kışlayıp baharda memleketine döndüğünü de söyler.4 Gezdim Urum ile Şam’ı Yukaru illeri kamu Çok istedim bulamadım şöyle garib bencileyin İmdük Rum’ı kışladuk çok hayru şer işledük Uş bahar geldi girü gözdük elhamdulillah.5 Yunus’un süresi belli olmamakla birlikte Anadolu’dan Suriye’ye, Irak’tan İran’a, Nahcivan’dan Azerbaycan’a kadar geniş bir coğrafyada seyehat ettiği söylenebilir.6 Yunus’un seyahatlerinin sebepleri, bunların ne şekilde gerçekleştiği tam olarak bilinmese de tarikatlar döneminde seyahat, sûfîlerin hayatında nefis terbiyesinin önemli bir unsurudur.7 Yunus Emre'nin ''Risâletü'n-Nushiyye'' ve ''Divân''ı olmak üzere iki eseri mevcuttur. 600 beyitten oluşan Risâle’de ruh ve nefis halleri, buhl/cimrilik, kanaat, sabr ve sehavet/cömertlik gibi ahlâkî konular vardır.8 Muhtemelen 1307 tarihinde tamamlanan Divân'da ise kesin olmamakla birlikte 417 şiir bulunmaktadır. Divân’da münâcât, na‘t, istişfâ, mi‘râciyye, nasihatnâme, vücudnâme, yaşnâme, baharnâme ve lugaz denebilecek türden şiirlere rastlanmaktaysa da bütün bu konular ilâhî başlığı altında değerlendirilebilecek niteliktedir.9 Yunus Emre’nin şiirlerinde din ve imân esasları belirgin bir şekilde işlenmektedir. Şiirlerdeki dînî inanç ve motifler, göçebe halinde yaşayan Türk topluluk- Bkz. Fuat Köprülü, Türk Edebiyatında İlk Mutasavvıflar, DİB Yay., Ankara, 1976, s.261 vd; Selahattin Yaşar, Yunus Emre, Hayatı, Sanatı ve Tefekkürü, Yeni Asya Yay., İstanbul, 1991, s.10 vd. 4 Bkz. Abdülbaki Gölpınarlı, Menâkıb-i Hünkâr Hacı Bektaş-ı Veli, Vilâyetnâme, Inkılap Yayınları, İstanbul, 1958, s.47 vd. 5 Tatcı, Yunus Emre Külliyatı, I/189; Divân, s.31. 6 Tatcı, Divân, s.31. 7 Bkz. Muhyiddin İbn Arabî, el-Fütûhâtü’l-Mekkiyye, Kahire,1293, II/382 vd; Mustafa Tatcı, “Yunus Emre”, DİA, İstanbul, 2013, 43/600 vd. 8 Bkz. Tatcı, Divân, s.69 vd; Tatcı, Yunus Emre Divanı, Milli Eğitim Bakanlığı Yay., İstanbul, 1997, I/13 vd. 9 Bkz. Tatcı, “Yunus Emre”, DİA, 43/600 vd. 3 www.hikmetyurdu.com www.hikmetyurdu.net www.hikmetyurdu.org Yrd. Doç. Dr. Osman Oral 71 ları tarafından anlaşılmasına ve Türk kültürü ve inançlarının benimsenip yaygınlaşmasına dolayısıyla Anadolu Türk-İslâm kültür ve medeniyetinin oluşumuna büyük katkı sağladığı söylenebilir. Türklerin İslâm’ı kabülünden sonra imân esasları ve dînî terimler, Türklerin atasözü ve şiirlerine de yansımıştır.10 Yunus’un şiirleri, o dönem Türklerin dînî-itikadî anlayışını da öğrenmemizi sağlamaktadır. Bu makâlede Yunus Emre’nin şiirlerinden yola çıkarak onun İslâm’ın akîde, imân esasları hakkındaki görüşleri incelenip değerlendirilecektir. A. İmân ve Küfür Yunus Emre’nin şiirlerinin bir çok yerinde imân, zıddı olan küfür kavramı ile birlikte geçmektedir: Küfür ile imân dahi, hicâb imiş bu yolda Safâlaşduk küfrile îmânı yagmâya virdük.11 Akıl gide hayrân ola dünyede ser-gerdân ola Küfri anun îmân ola ışka gönül viren kişi.12 Yunus’a göre dini kabul etmeyip terkedenin işi imânım var dese bile küfürdür. Bunu şöyle dile getirir; Dinin terk edenin küfürdür işi Ol ne küfürdür, imândan içeru.13 Yunus’a göre insan tam bir imâna, akl-ı maad (âhiret hallerini bildiren akıl) ve akl-ı küllî (Allah’ın marifetini bildiren akıl) ile ulaşabilir. 14 İmân, Allah’ın hidayet nurundandır. İmân da üç derecedir. Bunların yerleri bellidir. 1-İlme’l-yakîn imân; akılda yerlidir. 2Ayne’l-yakîn imân, gönülde yerlidir. 3-Hakke’l-yakîn imân, canda15 yerlidir. Candaki Bkz. Nuran Yılmaz, “Kültürümüzden Atasözlerimize Yansıyan İslâm Dininin İnanç Esasları”, Turkish Studies, Sayı:2, No:2/4, Yıl:2007, s.1077-1078. 11 Tatcı, Yunus Emre Külliyatı, I/261. 12 Mustafa Tatcı, Divân-ı Yunus Emre, y.y. İstanbul, trs., s.304. 13 Burhan Toprak, Yunus Emre Divânı, Odunpazarı Belediyesi Yay., İstanbul, 2006, s.160. 14 Yunus Emre’nin akl-ı külli düşüncesinin arka planında Hanefi-Mâtüridi düşüncesindeki aklın varlıktaki hüsün-kubhu ve onu yaratanı elçi gelmese de bilebileceği anlayışı yatmaktadır. Detaylı bilgi için bkz. Vahap Ovacı, “Usül-i Pezdevi Sistematiğinde Hüsün-Kubuh” Bozok Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, sy. 4, Yıl: 2013, s. 57-67. 15 Tasavvufî bir terim olarak can, insan ruhu mânasına geldiği gibi nefs-i rahmânî ve tecelliyât-ı ilâhîden kinaye olarak da kullanılır. Gönül (dil) manasında da anlamlandırılır. Bkz.Ethem Cebecioğlu, Tasavvuf Terimleri ve Deyimleri Sözlüğü, “Can” maddesi, Rehber Yayınları, Ankara, 1997, s.44. 10 72 Yunus Emre’nin Şiirlerinde İmân Esasları imân, can ile gider.16 Yunus’a göre bedenin canlı olması için ruhun olması gerekli olduğu gibi ebedî Cennet’e girebilmek için de imân gereklidir. Bunu şöyle dile getirir: Bana bu ten gerekmez cân gerektir Ol bakî Cennet'e imân gerektir.17 Yunus’a göre Hz. Muhammed, hak Nebi, Peygamberlerin de serveridir.18 “Ezelîden dilümde uş Tanrı birdür Hak'dur Resûl” diyen Yunus, Hz. Muhammed’e inanmayan ve öğretilerine uymayanların bu dünyadan âhirete imânsız bir şekilde gideceklerini söyler. Çünkü O, hak peygamber, dînin de direğidir; Peygamberler serveri din diregi Muhammed Âşık Yunus neder dünyayı Sensiz Sen hak peygambersin şeksiz, gümansız Sana uymıyanlar gider imânsız Adı güzel, kendi güzel Muhammed. 19 Yunus’a göre imân, insanın yoldaşıdır. Kişi imânı yoldaş bilirse yolda kalmaz. Nefisle mücadelelede o, yegâne yardımcıdır. İnsanın batınında var olan imân ve nefis denen iki zıt kutup, sürekli çatışma halindedir. İmân güle benzer; günah bu gülü soldurur. İmân canın çerağıdır. Bu çerağ yanarsa vücuttan kin gider. Aksine, kin ve intikam duygusu vücuda galip gelirse o zaman gönüldeki imân gidebilir. İmân durur can çerağı gevde durur can turağı Kin durur imâna yağı gelse giderur imânı.20 Yunus, sözün önemine de işaret eder. Manalı ve düşünerek söz söyleyen kişinin yüzü ak, işi de sağlam olur. Söz vardır, savaşı başlatır veya bitirir. Söz vardır, acı ve yenilmez bir yemeği yağ ve bal gibi lezzetli hale getirir. Yunus, beyitlerinde şöyle der; Keleci bilen kişinün yüzini ag ide bir söz Sözi bişürüp diyenün işini sag ide bir söz Söz ola kese savaşı söz ola bitüre başı Yunus Emre, Risâletü’n-Nushiyye, Haz: M.Tatcı, Kültür Bakanlığı Yayınları, Ankara, 1991, s.7. Toprak, Yunus Emre Divânı, s.133. 18 Bkz. Turan Karataş, Yunus Divânı, Kaynak Yay., İstanbul, 2004, s.44. 19 Toprak, Yunus Emre Divânı, s.180. 20 Tatcı, Yunus Emre Külliyatı, I/259, 260. 16 17 www.hikmetyurdu.com www.hikmetyurdu.net www.hikmetyurdu.org Yrd. Doç. Dr. Osman Oral 73 Söz ola agulu aşı balıla yag ide bir söz Kişi bile söz demini dimeye sözün kemini Bu cihan cehennemini sekiz uçmag ide bir söz Yüri yüri yolunıla gâfil olma bilünile Key sakın key dilünile cânına dâg ide bir söz Yunus imdi söz yatından söyle sözi gâyetinden Key sakın o şeh katından seni ırag ide bir söz.21 Yunus, küfür sözlerinin kişinin imânını yok edebileceğini “Küfrün okun atarken imânın vurma sakın” beytiyle anlatır.22 “Dinle neye varur söz Cehennemde yatarsın”23 beytiyle de gelişigüzel söylenilen itikadî konulardaki sözün kişiyi Cehenneme götürebileceğidir. Böylece Yunus, sahip olunan imâna son nefese kadar sahip çıkılmasını istemektedir. Kişinin imânla bağdaşmayan küfür kelimelerini bilerek ve benimseyerek söylemesi yani küfür lafızları/elfâz-ı küfür, kişiyi küfre düşüren ve dinden çıkmasına sebep olan sözlerdir.24 Allah ”İnsanlara güzel söz söyleyin”, beyânıyla iyi ve güzel söz söylenmesini ister.25 Hz. Peygamber “en hayırlı insan, eliyle, diliyle başkasını incitmeyen (yani güzel elli ve güzel dilli) insandır”26 diyerek dilin önemine dikkat çeker ve ümmetini uyarır,27 güzel sözü imân ile irtibatlandırır.28 İmân, peygamberlerin Allah tarafından getirdiği kesin olarak bilinen ve Zarûrât-ı Diniyye veya Usulu’d-Din denilen, İslâm’ın esasları ve hükümlerinin doğru ve gerçek olduğuna gönülden tereddütsüz inanmaktır.29 Örtmek, şükrünü yerine getirmeyerek erişilen nimeti gizlemek; nankörlük et- Tatcı, Divân-ı Yunus Emre, s.81. Karataş, Yunus Divânı, s.98. 23 Tatcı, Divân-ı Yunus Emre, s.202. 24 Bkz. Tevbe, 9/74; Mâtürîdî, Te’vilâtü’l-Kur’ân, VI/412 vd. 25 Bkz. Bakara, 2/83. 26 Ahmed b. Hanbel, el-Müsned, y.y., Mısır,1954, IV/385. 27 Hadislerde kötü söz söylemenin akibeti anlatılır: “Kul, iyice düşünüp taşınmadan bir söz söyleyiverir de bu yüzden cehennemin, doğu ile batı arasından daha uzak bir yerine düşer gider.” Ebu Abdullah el-Buhârî, elCamiu’s-Sahih, Çağrı Yay., İstanbul, 1981 “Rikâk”, 23; Müslim, “Zühd”, 49-50; “... İnsanları yüzüstü cehenneme sürükleyen, ancak dillerinin ürettikleridir” Ebû İsa et-Tirmîzî, es-Sünen, Çağrı Yay., İstanbul, 1981, “İmân”, 8; Ebû Abdullah İbn Mâce, es-Sünen, Çağrı Yay., İstanbul 1981, “Fiten”, 12; “Kul, Allah’ın gazabını gerektiren bir sözü hiç önemsemeksizin söyleyiverir de Allah onu Cehennemin dibine atar” Buhârî, “Rikâk”, 23. 28 “Allah’a ve âhiret gününe inanan kimse, ya güzel söz söylesin, ya da sussun.” Buhârî, “Edeb”, 31, 85; Müslim, “Îmân”, 74, 75. 29 Ebû Mansûr Abdulkâhir el-Bağdâdî, Usulu’d-Din, Tahk: A. Şemseddin, Dâru’l-Kutubi’l-İlmiyye, Beyrut 2002, s.247 vd.; Ebûbekir el-Bakıllanî, el-İnsâf, Tahk: M.Z.Kevseri, Kahire, 1413/1993, s. 55. 21 22 74 Yunus Emre’nin Şiirlerinde İmân Esasları mek, manasına gelen küfür ise, gerçekleri ve doğruları örtmektir.30 Hz. Peygamber “Kim Allah’tan başka bir ilâh olmadığını bilerek bu imân ile ölürse ebedî Cennete girer”31 diyerek son nefeste imânın önemini vurgular. İmân, Kelime-i Şehâdeti kabul ederek söylemekle olduğu gibi, küfür de imâna ters düşecek, inkâr sayılacak bir inanışa sahip olmak, bu manada gönülden de tasdik ederek bir söz söylemekle olur.32 İmân olabilmesi için kişinin kalbinde ve gönlünde hür iradeye dayalı bir boyun eğişin, teslimiyetin ve tasdîkin bulunması gerekir.33 Bir kimse Kelime-i Şehâdet veya Kelime-i Tevhid’i söyledikten sonra imân esaslarını kalbi ile tasdik ediyorsa bu gerçek anlamda mü’mindir.34 Yunus'un imânı Allah’ı birlemekle başlayan aşk imânı yani “tahkikî imân” dır.35 O, imânın tadına ancak Allah ve resûlünü sevmekle varılabileceğini ifade ederek sevgi ile imânı birbirine birleştirir.36 İmân, kalbin tasdik etmesi dilin de bunu doğrulamasıdır ve her mü'minde bulunması gereken bir unsurdur. Kalpte olan böyle bir imân davranışlara salih amel ve güzel ahlâk olarak tezâhür eder. İmânın sağlamlaşmasının yolu da ibadetleri devamlı ve samimi yapmaktan dolayısıyla güzel ahlâklı olmaktan geçer.37 Yunus’un anlayışına göre imân, insanın nefsini olgunlaştırarak kemâle ulaşmasını ve ruhun huzura kavuşmasını sağlamaktadır. B. Allah’a İmân ve Tevhid Yunus’un Tevhid’e önem verdiği görülür. “Birligünden öte hîç şerîkün yok” diyerek Allah’ın var ve bir olduğu, ortağının olmadığını vurgular. Allah’ın varlığı ve birliği inancı İslâm’da imân esaslarının birincisini oluşturur. Tevhid, O’nun bir ve tek olduğunu zihin ve kalp yoluyla kabul etmedir.38 Yunus Tevhid’i şöyle anlatır; Onsekizbin âlemin cümlesi Bir içinde Kimse yok Bir’den başka, söylenir Bir içinde Cümle bir onu birler, cümle Bir’e giderler Râgıb el-Isfehânî, el-Müfredât fî Garîbi’l- Kur’ân, Tahk: S.A.Ravâviri, Beyrut, trs.,, "küfür" ve “nankör” madd., s. 653; İbn Manzûr, Lisânü’l-Arab, Beyrut, trs., "küfür" mad. 31 Ebû’l-Hüseyin el-Müslim, es-Sahih, Çağrı Yay., İstanbul, 1981, “İmân”, 43. 32 Maide, 5/5; Bkz. Mâtürîdî, Te’vilâtü’l-Kur’ân, Terc: Bekir Topaloğlu, Mîzân Yay., İstanbul, 2005, IV/164. 33 Bkz. Ebû Hanife, el-Fıkhu’l-Ekber, Terc: M.Öz, İmam-ı A’zam’ın Beş Eseri, İstanbul, 2011, s 62. 34 Bkz. Nureddin es-Sabûnî, el-Bidâye fi Usuli’d-Din, Terc: B.Topaloğlu, DİB Yay., Ankara, 1995, s.180 vd. 35 Tahkîkî imân; delillere dayanılarak, araştırılarak gönülden inanmaktır. Allah’ın razı olduğu imân çeşididir. Bkz. Mâtürîdî, Te’vilâtü’l-Kur’ân, II/161; Osman Oral, “Akâid ve Kelâm İlmi Açısından İmânın Kısımları, Derecesi ve Rükünleri”, Dicle Üniv. SBE Dergisi, Nisan, 2015, Yıl:7 Sayı:13, s.286. 36 Bkz. İlyas Pür, “Yunus Emre’de Dini Hayatın Psikolojisi”, Çukurova Üniv. SBE Basılmamış Yüksek Lisans Tezi, Adana, 2008, s.13-4. 37 Bkz. Osman Oral, “İmânın Sosyal Hayatta Tezâhürleri, Doğruluk, Güzel Ahlâk, Sevgi ve Kardeşlik”, Bilimname Sayı: XXVII, Yıl: 2014/2, s.159 vd. 38 Seyyid Şerîf el-Cürcânî, et-Tarîfât, Nşr: İbrâhim el-Ebyârî, y.y., Beyrut, 1413/1992, s. 96. 30 www.hikmetyurdu.com www.hikmetyurdu.net www.hikmetyurdu.org Yrd. Doç. Dr. Osman Oral 75 Cümle dil Bir’i söyler, her bir menzil içinde.39 Kelime-i Tevhid, Allah’ın varlığını ve birliğini söyleyen kelimedir. Bu da; Lâ ilâhe illallah Muhammedün Resûlullah; Allah’tan başka hiçbir ilâh yoktur. Muhammed (aleyhisselam) O’nun elçisidir, cümlesidir.40 Tevhid, yalnız Allah’a kulluktur.41 Yunus’a göre insanın Yaratıcı’yı tanıması ve sevmesi adına Tevhid’i bilmesi gerekir. Tevhid, Mü’min olmanın şartıdır ve onu inkâr eden kendi kendine düşmanlık etmektedir; Birsen birliğe gel bak, ikiyi elden bırak, Bütün mâna bulasın, sıdk ü imân içinde. 42 Tevhîd imiş cümle âlem tevhîdi bilendür adem, Bu tevhîdi inkâr iden öz cânına düşmânımış. 43 Yunus, kişi ibadet etse bile dünya için tasalanıp Allah’ı bir bilmeyenin imânsız olduğunu, Allah’ı bir bilenlerin aşk (imân) denizinde diri olarak yüzdüğünü belirtir; Ey Tanrı’yı bir bilenler, can Hakk’a kurban kılanlar Ölü değildir bu canlar, aşk gönlünde yüzedurur. 44 Dünyâ için gussalanan mescid göricek tutınan Anda îmânsuz bulınan Allah'ı bir bilmeyendür. 45 Yunus’a göre Allah, tek kudret ve hüküm sahibi, yedi iklimi tutan tek padişahtır.46 Yeri ve göğü yaratan O'dur. Hikmet, heybet ve azâmet sahibidir; Senündür padişahlık kudretün var Yaratdun yiri göği heybetün var İy padişah iy padişâh her dem işin düze durur Dünya anun bostanıdur sevdügini üze durur Tatcı, Divân-ı Yunus Emre, s.248. Bkz. Müslim, “Cenâiz”, 1; Tirmîzî, “Cenâiz”, 7. 41 Kâdî Abdulcebbâr, Şerhu’l-Usûli’l-Hamse, Çev: İlyas Çelebi, Türkiye Yazma Eserler Kurumu Başkanlığı, İstanbul, 2013, I/208; Bekir Topaloğlu, Allah’ın Varlığı, DİB Yay., Ankara, 1992, s. 69. 42 Toprak, Yunus Emre Divânı, s.179. 43 Tatcı, Divân-ı Yunus Emre, s. 98. 44 Karataş, Yunus Divânı, s.239. 45 Tatcı, Divân-ı Yunus Emre, s.69. 46 Gönlün saraya benzetilmesi, sevilenin saraya layık olmasındandır. Gönül, Çalab’ın tahtıdır. Sultan burada oturup “Kaf’tan Kaf’a hükmeder. Gönlün sarâya ve tahta benzetilmesi, sevilenin padişah olarak düşünülmesindendir. Bkz. Tatcı, Yunus Emre Dîvânı, I/199 vd. 39 40 76 Yunus Emre’nin Şiirlerinde İmân Esasları Kul padişahsuz olmaz padişah kulsuz degül Padişahı kim bileydi kul itmese yort savul.47 Allah’ın yakın olması, kulu rahmetiyle kuşatması manasına yorumlanır.48 Yunus, Allah'ın, kendisine kendinden daha fazla yakın olduğunu belirterek, Allah'ın yüzünü görmeyi istemektedir. Fakat O, Allah'ı bu dünyada göremeyeceğini de îmâ ederek görünememe hikmetini de sorgular. Cennette ayın ondöndürdü gecesi gökteki ayın net, zahmetsiz görüldüğü gibi Rabb Teâlâ’nın da görülebileceğini49 dile getirir; Sen kim didün ya Rab bana ben yakınam senden sana Çün yakınsın benden bana görklü yüzün göster bana Sensin bize bizden yakın görünmezsin hicâb nedür Çün aybı yok görklü yüzün üzerinde nikâb nedür Görse yüzün nûrınun balkıdugını gelüp Ayun on dördi gicesi senden sebak itmeye. 50 Yunus, ihtiyaçların Allah’a arz edilmesini de ister. O’nun lütûf ve ikrâmının çok olduğunu, insan cimrilik etse de Allah’ın asla etmeyeceğini belirtmektedir: Yunus eksikliğini Allah’ına arz eyle Onun keremi çoktur sen ettiğin ol etmez. 51 Yunus, ruh, din ve imânın dost ve sırdaş, kötülüğü emreden nefsinin ise savaştığı düşmanı olduğunu belirtir; Dört kişidir yoldaşım, vefadâr râzdaşım Üçle hoştur başım, birine buşup geldim Ol dördün birisi can, biri din, biri imân Biri nefsimdürür düşman, yolda savaşıp geldim. 52 Tatcı, Divân-ı Yunus Emre, s.39, 59, 120. Bkz. Fahreddin er-Razi, Esasu’t-Takdis fi İlm-i Kelâm, Çev: İ. Coşkun, İz Yayıncılık., İstanbul, 2014, s.124. 49 Hadiste “Dolunayda (ayın ondördünde) ay’ı nasıl görüyorsanız, Rabbinizi de öylece cennette (zahmetsiz bir şekilde) göreceksiniz” buyrulmuştur. Buhârî, “Mevâkıt”, 16, 20; “Ezân”, 129, “Rikâk”, 52; Kelâm İlmi’nde konu “Ru’yetullah” başlığı ile incelenir. Yunus’un şiirlerinde işaret ettiği gibi İslâm âlimlerinin genel kanaati dünyada Allah’ın görülemeyeceği, Cennette ise Allah’ın mü’minler tarafından görüleceği şeklindedir. Bkz. Temel Yeşilyurt, Rü’yetullah Sorunu, Kubbealtı Yay., Malatya, 2001, s.199 vd. 50 Tatcı, Divân-ı Yunus Emre, s.5, 13, 71. 51 Karataş, Yunus Divânı, s.265. 47 48 www.hikmetyurdu.com www.hikmetyurdu.net www.hikmetyurdu.org Yrd. Doç. Dr. Osman Oral 77 Sonuç olarak Allah'a imân, akâid esaslarının özünü oluşturduğundan Allah'a imân Yunus'un şiirlerinde önemli bir yere sahiptir. O, Allah'a imânı Tevhid anlayışı içerisinde ele alır. Ona göre âlemdeki herşeyde bu Tevhid idrâk edilmektedir. C. Meleklere İmân Yunus şiirlerinde melekler ve görevlerini anlatır. Allah sayısız melek yaratmıştır. Yunus’un deyişiyle “Kimi yiyip kimi içer, hep Melekler rahmet saçar.53 O, her yerde hâzır ve nâzır bulunan sayısız meleklerin her birinin bir işte olduğunu söyler; Gördüm göğün meleklerin her biri bir işteymiş. 54 Bir dem gelir gümrah olur miskin Yunus hayran olur. 55 Yunus, bir yerde Hz. Âdem'in topraktan yaratılmasında meleklerin görevlerinden bahseder. Yunus, ''dört ferişte'' terkibini kullanır. Bunlar, dört büyük melek; Azrâil, Cebrâil, Mikâil ve İsrâfil'dir. Bu melekler Hz. Âdem'in vücudunu Allah’ın izniyle topraktan oluşturmuşlardır.56 Bir beytinde “Azrâil gökten indi bir avuç toprak aldı, dört ferişde yogurdı bir peygamber eyledi”57 diyerek ilk insan Hz. Âdem’in yaratılış toprağını, dört bü- Toprak, Yunus Emre Divânı, s.84. Toprak, Yunus Emre Divânı, s.171. 54 Karataş, Yunus Divânı, s.146. 55 Karataş, Yunus Divânı, s.236. 56 Bazı rivâyetlerde Hz. Âdem’in yaratılış toprağı ile şöyle bir olay anlatılır: İnsanın ilk yaratılış toprağı alma vazifesi ilkönce Cebrâil’e verildi. Fakat Cebrâil, yeryüzünden eli boş döndü. Allah sordu: Hani toprak? -Ey Rabbim, emrettiğin toprağı almak üzere gittim. Ancak yeryüzü yalvardı. “Beni kusurlu hale getirme, yoksa Allah’a sığınırım” dedi. Ben ise sana sığınana sığınma hakkı tanımaktan başka bir şey yapamadım. Vazife bu defa Mikâil isimli meleğe verildi, o da aynı neticeyle ve aynı cevapla geri döndü. Üçüncü olarak gönderilen ve adı da Azrâil olan melek, emri yerine getirmek üzere vardığında aynı sızlanışla karşılaştı. Ama o: Ben Allah’ın emrini yerine getirmemiş olarak dönmekten Allah’a sığınırım, dedi. Verilen emre göre miktarı ve çeşidi belli olan toprakla döndü. Bu defa Yüce Allah ile Azrâil arasında şöyle bir konuşma geçti: -Yalvardığında yeryüzüne merhamet etmeli değil miydin? -Ey Rabbim! Senin emrini yerine getirmek, onun yalvarışından daha önemlidir, diye düşündüm. -O halde onun soyundan gelenlerin ruhlarını almak da yine sana yakışan bir görev olacaktır! Bundan böyle “Melekü’l-Mevt/Ölüm Meleği” asıl vazifesini almış oluyordu. Artık o, yeryüzünde Allah’ın emriyle aldığı toprağı yine Allah’ın emriyle toprağa döndürme görevini yürütecek, eceli gelenlerin ruhlarını, güzel çirkin, genç ihtiyar dinlemeden, hasta sağlam ayırd etmeden alıp götürecekti. Bkz. Ebû et-Taberi, Tarihul-Umem ve’l-Muluk, Beyrut, trs., I/89-90; A.Lütfi Kazancı, Peygamberler Tarihi, İstanbul, 1997, I/18; Hadiste şöyle buyrulur: “Allah, Âdem'i yeryüzünün her tarafından aldığı bir tutam topraktan yaratmıştır. Bu sebeple Âdemoğullarının, o topraklara izâfeten bir kısmı kırmızı, bir kısmı beyaz ve siyah, bir kısmı da bu renklerin karışımındaki bir renkte; bir kısmı yumuşak, bir kısmı sert, bir kısmı iyi huylu, bir kısmı kötü huylu olarak (yâni muhtelif istîdâd, husûsiyet ve karakterde) dünyâya gelmiştir.” Ebû Dâvud, es-Sünen, Çağrı Yay., İstanbul, 1981, “Sünnet”, 16. 57 Tatcı, Divân-ı Yunus Emre, s. 288. 52 53 78 Yunus Emre’nin Şiirlerinde İmân Esasları yük meleğin yoğurmasıyla yaratıldığını söyler. Yunus’a göre Cebrâil, bazen güzel mekânlara gelip hayranlık uyandıracak bir şekilde rahmet de dağıtmaktadır;58 Bir dem döner Cebrâil’e rahmet saçar her mahfile Bir dem gelir gümrah olur miskin Yunus hayran olur. 59 Dört büyük melekten biri olan İsrâfil, sûra üflediğinde bütün mahlûkât yok olacak, sonra da bütün yaratılmışlar yeniden canlanıp mahşer yerine geleceklerdir; İsrâfil sûrın vurıcak mahlûkât durugelicek Senin ününden artuk kulağum hiç işitmeye.60 İsrâfil sûrunu üre dağlar tepeler sürile. 61 Ölüm meleği Azrâil’in Yunus’un şiirlerinde önemli bir yeri vardır. Çünkü o, canı alınca damarda kan kurur. Yunus, ecel vaktinde Azrâil gelmeden hakiki dost olan Allah’a gidebilmeye hazır olma psikolojisini dile getirir; Azrâil alur cânumuz kurur tamarda kanumuz Yayıcagız kefenümüz saranlara selâm olsun. 62 Ölüm haberi gelmedin, ecel yakamuz almadın Azrâil hamle kılmadın, gel dosta gidelüm gönül. 63 Yunus, Kirâmen Kâtibin melekleri ve görevlerini beyitlerde anlatır. Bunlar, insanın sağında ve solunda olup ondan hiç ayrılmayan, bıkıp usanmadan onun her yaptığı iyilik ve kötülüğü kayıt altına alan yazıcı meleklerdir.64 Gice gündüz biledür senünile her işde Ol ferişteler adı Kirâmen Kâtibîn'dür Yazmakdan usanmazlar armazlar yaz u kışda Birisi sağ omzunda birisi sol omzunda Birisi hayrun yazar birisi şer cünbişde Cebrâil’in rahmet ve sevgi dağıtmasıyla ilgili bkz; Buhâri, “Bed’ul-halk”, 6; “Edeb”, 41; “Tevhid”, 33; Müslim, “Birr”, 157. 59 Karataş, Yunus Divânı, s.236. 60 Karataş, Yunus Divânı, s.41. 61 Karataş, Yunus Divânı, s.42. 62 Tatcı, Divân-ı Yunus Emre, s.189. 63 Tatcı, Divân-ı Yunus Emre, s.128. 64 Bkz. İnfitâr, 82/10-12; Kâf, 50/17-18; Buhârî, “Rikâk”, 31, “Tevhid”, 35; Müslim, “İmân”, 203-209. 58 www.hikmetyurdu.com www.hikmetyurdu.net www.hikmetyurdu.org Yrd. Doç. Dr. Osman Oral 79 Kağıdları dükenmez ne hod mürekkebleri Aşınmaz kalemleri kâ’imlerdür ol işde. 65 Beyitlerde, kabirde suâl soran Münker-Nekir meleklerini zikreden Yunus, âyette geçen Cehennem meleği Zebânî’nin66 gelmesi ve kabir azabından Allah’a sığınır ve duâ cümleleriyle ölünce kabre konulan ilk geceyi tasvir eder; Yunus kabre vardukda Münker-Nekir geldükde Bana suâl sordukda dilüm döne mi ya Rab! 67 Geldi Münker ile Nekir, her birisi sordı bir dil İlahi sen cevap vergil, Allah sana sundum elim. 68 Münkerü Nekir geliser yirü gök ünle tolısar Ben bunlara cevâbını vireyim andan varayım. 69 Münker ü Nekir gele hâllerün düşvâr ola Dilünce suâl sora cevâb viresün birgün. 70 Mal u mülkden ayrılup sine varasın turup Münkerü Nekir gelüp suâl idiser katı. 71 Ya Rabbena hayr eyle, Muhammed'e yâr eyle Muhammed'e eş eyle, kabre vardığım gece Ya Rabbena şaşırtma, yüzüm üzre düşürme Zebâniler üşürme, kabre vardığım gece Derviş Yunus'un sözü, kan ağlar iki gözü Mahrum eyleme bizi, kabre vardığım gece. 72 Meleklere imân, âyet ve hadislerde Allah inancından sonra ikinci sırada yer alır.73 Yunus’un dile getirdiği gibi dört büyük meleğin dışında her bir yağmur ve kar tanesini Tatcı, Divân-ı Yunus Emre, s. 245. Bkz. Alak, 96/18. 67 Tatcı, Divân-ı Yunus Emre, s.14. 68 Karataş, Yunus Divânı, s.144. 69 Tatcı, Divân-ı Yunus Emre, s.173. 70 Tatcı, Divân-ı Yunus Emre, s.223. 71 Tatcı, Divân-ı Yunus Emre, s.315. 72 Toprak, Yunus Emre Divânı, s.67. 65 66 80 Yunus Emre’nin Şiirlerinde İmân Esasları yeryüzüne indiren ve bir daha görevi olmayan melek olduğu, faziletli âyetler okunduğunda meleklerin insanı koruyacağı,74 abdest alındığında sayısız meleğin duâ ettiğini, kişi namaza durduğunda meleklerin onun bütün duâlarına âmin dediği, her bir insanın kalbine doğruyu ve gerçeği ilham eden, her gün sabah ve ikindi namazlarında mü'minlerle birlikte olan, Kur'ân okunurken yeryüzüne inen, ilim ve zikir meclislerini dolaşan ve mü'minlere rahmet okuyan melekler olduğu hadislerde anlatılır.75 Melekler, Allah’ın emirlerine tam itaat eden iyi nitelikteki ruhanî varlıklardır.76 Yunus’a göre insan, Allah’a itaat ve salih amellerle âlây-ı illiyyîn denilen meleklik seviyesine çıkabilir. Allah’a isyan ile de esfel-i safilin denilen şeytanlık seviyesine inebilir; Gâh inem esfellere şeytânıla şerler düzem Geh çıkam ‘Arş üstine seyrân olam cevlân olam. 77 Âdemîlikden çıkam uçam melekler mülkine Levn olam bî-levn olam geh kevn olam bî-kân olam. 78 Kur’ân’da ismi geçen79 Hârut ve Mârut adlı melekler, Yunus’un şiirlerinde, mecazi aşk ve dünyevi ihtiraslara takılıp kalan kişileri remzederler. Hârut ve Mârut’un âşık oldukları Zühre mecazî aşk ve dünya sevgisinin kısacası kesretin istiâresidir; Gökteki Hârut-Mârut ışk içün indi yere Zühre yüzin göricek unutdı Rahmân’ını.80 Yunus’un melekler hakkındaki bu ve benzer düşüncelerinden onun Melek inancının Kur’ân ve hadis merkezli olduğunu anlayabilmekteyiz. O, bir çok yerde melekler ve görevlerini anlatır. Alimlere göre de sayısız meleklerin yaratılması, Allah’ın hikmetinin ve rahmetinin gereğidir. İslâm literâtüründe her bir meleğin müvekkel olduğu ilâhî icraatı alkışladığı dile getirilir.81 Melekler yaratılışa aracı olsa da gerçek fâil Yüce Allah’tır.82 Bkz. Bakara, 2/177; 285; Nisa, 4/136. Bkz. Buhârî, “Vekâlet”, 10; “Fedâilül-Kur’ân”, 10; “Bed’ül-halk”, 11. 75 Tirmîzî, “Zühd”, 9; Bkz. Kamil Güneş, Meleklere İmân, DİB Yay., Ankara, 2015, s.43. 76 Bkz. Hüseyin Aydın, Meleklere İmân, İslâm İnanç Esasları, Ed: Ş.Ali Düzgün, Grafiker Yay., Ankara, 2013, s.140 vd. 77 Tatcı, Divân-ı Yunus Emre, s.164. 78 Tatcı, Divân-ı Yunus Emre, s.176. 79 Bkz. Bakara, 2/102. 80 Tatcı, Yunus Emre Divanı, s.137. 81 Bkz. Ebû Mansûr el-Mâtürîdî, Kitâbu’t-Tevhid, Haz:B.Topaloğlu-M.Aruçi, İSAM, Ankara, 2005, s.401, 590; Adüdiddin el-Îci, Kitabu’l-Mevâkıf fi İlmi’l-Kelâm, Beyrut, trs., s. 366-7. 82 Bkz. Seyyid Şerif el-Cürcânî, Şerhu’l-Mevakıf, Kahire,trs., III/216-220; Sa’deddin et-Taftazânî, Şerhu’lMakâsıd, Tahk:A.Umeyre-S.Musa Şeref, Alemü'l-Kütüb, Beyrut, 1998, III/367. 73 74 www.hikmetyurdu.com www.hikmetyurdu.net www.hikmetyurdu.org Yrd. Doç. Dr. Osman Oral 81 Yunus’un düşüncesinde melekler, Allah’ın izni ve emriyle, kuvveti ve hikmetiyle görevli ruhânî varlıklardır. D. Kutsal Kitaplara İmân Yunus, şiirlerinde dört kutsal kitabı okuduğunu ve tahsil ettiğini, imân gözüyle baktığında bu kitaplarda yüce beyânlar bulduğunu, dört kitabın manasının, insanların kin ve düşmanlıkları, ayrılık ve gayrılıkları bırakmasında olduğunu söylemektedir; Sen seni ne sanursan ayruga da anı san Dört kitâbun ma‘nîsi budur eger varısa. 83 Tevrât'ıla İncîl'i Zebûr'ıla Furkân'ı Bunlardagı beyânı cümle vücûdda bulduk. 84 Dört kitabın manasın okudum tahsil kıldım Aşka gelicek gördüm bir ulu heceymiş. 85 Yunus, Kur’ân hakikatlerini gönüllere nakşedilmesini, yaratılış ve gerçek imân bilgisinin onda oldu- ğunu belirtir; Kur’ân kelâmum didi gönüle evüm didi Gönül ev ıssın bilmez Âdemden tutmayalar. 86 İy kendözini bilmeyen söz ma‘nîsin anlamayan Hak varlıgın isterisen uş ilm ile Kur’ân'dadur. 87 Kâf Tagı zerrem degül ay u güneş bana kul Aslum Hak'dur şek degül mürşiddür Kur’ân bana. 88 Kutsal kitaplar; Tevrat, İncil, Zebur ve Kur’ân ile 100 Suhuf’tan89 oluşur. İmân esaslarından Allah’a ve Meleklere iman’dan sonra üçüncü sırada olan90 Kitaplara Tatcı, Divân-ı Yunus Emre, s.243. Tatcı, Divân-ı Yunus Emre, s.105. 85 Karataş, Yunus Divânı, s.244. 86 Tatcı, Divân-ı Yunus Emre, s.47. 87 Tatcı, Divân-ı Yunus Emre, s.53. 88 Tatcı, Divân-ı Yunus Emre, s.15. 89 Suhuflar şöyledir: Hz. Âdem’e 10, Hz. Şit’e 50, Hz. İdris’e 30, Hz. İbrahim’e 10 sayfa. Bkz. İbn Hanbel, elMüsned, IV/107; Celâleddin es-Suyûtî, Kitabüd-Durri’l-Mansûr fi Tafsiril-Me'sur, y.y., Buyrut, trs, VIII/489; Fahreddin er-Râzî, Mefâtîhu’l-Gayb, Dâru’l-Kütübi’l-İlmiyye, Beyrut, 1990, XXIX/13, XXXI/149. 90 Bkz. Bakara, 2/177, 284; Nisa, 4/136. 83 84 82 Yunus Emre’nin Şiirlerinde İmân Esasları imân; Allah tarafından bazı peygamberlere kitaplar indirildiğine ve bu kitapların içeriğinin tümüyle doğru ve gerçek olduğuna inanmak demektir ve Mü’min olmanın da bir gereğidir.91 İlâhî kitaplar peygamberlerin vefatından sonra insanlar arasında ortaya çıkabilecek anlaşmazlık durumunda inanç, ibadet, ahlâk ve insanlar arası yaptırımlı ilişkilerde müracaat kaynağıdır.92 Yunus, okunan Kur’ân ile kişinin kendisini bulacağını, Kur’ân ve Yâsin ile günahların döküldüğünü “Yuya günahlarunı her bir Kur’ân hecesi”93 der. “Altı bin altı yüz altmış altı okınur halk üzere âyetün var”, diyerek Kur’ân’ın âyet sayısını söyler. Kur’ân’a uyulmasını ister, seher vaktinde okunan Kur’ân’ın, yapılan tevbenin dağ gibi günahları yok edeceğini, son nefeste imân ve Kur’ân ile Allah’a dönüşün kul için önemini de anlatmaktadır: Okına Kur’ân u Yâsîn, kulak urup dinleyesin Tagca günahun yuyasın, tanla seher vaktinde tur. 94 Anıcaguz şol bir güni ditrer mi Yunus'un cânı Îmân-Kur'ân yoldaş ile son menzile yitmiş iken. 95 Yunus, gönlünde zulüm ve haksızlık olanın işlediğinin Hz. Peygamber’in Sünnetinin zıddı olan Bid’at olduğunu, Kur’ân’ın anlattığı yolun ise Allah’ın emir ve yasaklarını tek tek bildirdiği gerçek hakikat yolu olduğunu da söyler: Gönül tolu zulmetdür işledügi bid'atdür Bu niçesi ümmetdür Kur’ân yolına girmez. 96 Sayru olmış iniler Kur'ân ünini dinler Kur’ân okıyan kendü kendü Kur’ân içinde. 97 Evvel kapu şerî‘at emr ü nehyi bildürür. 98 Yunus, bir beyitte, insanın ruhlar âlemi ile başlayan ana rahmi, dünya, çocukluk, gençlik, ihtiyarlık, ecel, ölüm, Kabir, Berzah, Mahşer, Sırat, Cehennem ve Cennet’e doğru giden yolculuğunda Kur’ân’ın, kötülüklerden sakınınız, herşeyi burada yani dünyada ekeceksiniz, dediği halde hayat seferinde olan yolcunun veya çiftçinin ekim yeri gibi olan Bkz. Nisa, 4/136. İlyas Çelebi, Kitaplara İmân, DİB Yay., Ankara, 2014, s.21. 93 Tatcı, Divân-ı Yunus Emre, s.15. 94 Tatcı, Divân-ı Yunus Emre, s.71. 95 Tatcı, Divân-ı Yunus Emre, s.221. 96 Tatcı, Divân-ı Yunus Emre, s.91. 97 Tatcı, Divân-ı Yunus Emre, s.236. 98 Tatcı, Divân-ı Yunus Emre, s.15. 91 92 www.hikmetyurdu.com www.hikmetyurdu.net www.hikmetyurdu.org Yrd. Doç. Dr. Osman Oral 83 dünyayı başıboş geçirmemesi, âhiret hayatı için elinden geleni yapmasını değilse gafletle geçirilen zaman için hemen tevbe edilmesinin gereğini de anlatır: Kur’ân eydür ki vattakû gine eydür ki tezraû Kâhil olup oturmagıl tîz tevbeye gelmek gerek. 99 Yunus’un şiirlerinde, onun ilâhî kitapları gönülden tasdik eden birisi olduğu görülür. Hatta o ilâhî kitapları vahdet/birlik anlayışı içinde ele alır. Tevhid sırrı dört kitapta toplanmıştır. Zati Tevhid ise, elifle anlatılmaktadır. Zahiren elif-be okumakla, elifin sırrına vakıf olmak mümkün değildir. Elif, tekliğin, vahdetin remzidir. Ba’dan ve sair harflerden kasdedilen ise, çokluktur; Dört kitabun ma’nisi bellüdür bir elifde Sen elif dirsün hoca ma’nisi ne dimekdür.100 Bu dört kitaplara uyanlar, kargaşa, tefrika, kin ve düşmanlık gibi ayrılık ve gayrılıkları bırakıp vahdet halinde güzelliklere koşmaları gerekir. Bu dünyâya kalmayalum, fânîdür aldanmayalum, bir iken ayrılmayalum, diyerek birlikteliğini savunan Yunus’un anlayışına göre insanların yanlış yorumu ve tahrifatı karışmamış ilâhî kitaplardaki kutsal beyanların manası, insanların insan-ı kâmil yani onun manevî olgunluğa erişmesi yolunda rehber alınacak evrensel barışa yönelik yüce değerler ve dünya ve âhiret saadetine götüren köşe taşlarıdır. E. Peygamberlere İmân Yunus, şiirlerinde Peygamberlerin hayat kıssalarından yüce ahlâk dersleri alınmasını ister ve beyitlerde bunları şöyle dile getirir; Eyyûb'ıla derde esîr iniledüm çekdüm cezâ Belkîs'ıla taht üzere mühr-i Süleymân'dayıdum Yunus'ıla balık beni çekdi deme yutdı bile Zekeriyyâ'yıla kaçdum Nûh'ıla tûfândayıdum Asâyıla Mûsâ'yıla kaçdum çıkdum Tûr Tagı'na İbrâhîm'ile Mekke'ye bünyâd bıragandayıdum İsmâîle çaldum bıçak bıçak ana kâr itmedi 99 Tatcı, Divân-ı Yunus Emre, s.110. Tatcı, Yunus Emre Divanı, s.139. 100 84 Yunus Emre’nin Şiirlerinde İmân Esasları Hak beni âzâd eyledi koçıla kurbandayıdum Yusuf'ıla ben kuyıda yatdum bile çekdüm cezâ Yakûb'ıla çok agladum bulınca figânda idim. 101 Yukarıdaki beyitlere dikkat edilirse Hz.Eyyüb’ün sabrı, Hz. Süleyman’ın saltanatı, Hz. Yunus’u balığın yutması, Hz. İsmail’in kurban peygamberi olması, Hz. Yakub’un ağlaması, Hz. Yusuf’un kuyuya atılması gibi her bir Peygamberin bir özelliği sıralanmıştır. Allah’ın seçkin elçileri ve rehber olan102 Peygamberlerin hayatlarından alınacak dersler vardır.103 Peygamberlere îmân, insanlara doğru yolu göstermek için, Allah tarafından seçkin kimselerin gönderildiğine, bu kimselerin Allah’tan getirdiği bütün bilgilerin gerçek ve doğru olduğuna inanmaktır.104 Amentü ile ifâde edilen imân esaslarının dördüncü sırasında “Peygamberlere imân” geçer.105 Onlara imân, akâid esaslarındandır.106 Yunus, toprağa hor bakılmamasını çünkü orada evliyalar ve Allah’ın seçkin kıldığı yüz bin civarında Peygamberlerin yattığını ve onların ibret alınması gereken değişik özelliklerini de tek tek sıralamaktadır; Hor bakma sen toprağa, toprakta neler yatur Kani bunca evliya, yüz bin Peygamber yatur Cennette meyva yiyen, gaflet gömleğin giyen Hem dünyaya meyleden, Âdem Peygamber yatur Arkasıyla kum çeken, göz yaşıyla yoğuran Kâbeye temel kuran, Halil Peygamber yatur Vücudunu kurt yiyen, kurt yedikçe şükreden Belâlara sabreden, Eyyüp Peygamber yatur Balık karnında yatan, deryaları seyreden Kabak kökün yaslanan, Yunus Peygamber yatur Kuyuda nihan olan, kul deyüben satılan Karataş, Yunus Divânı, s.135. Isfehânî, el-Müfredât, “Nbe” ve “Rsl” madd. 103 Bkz. Yûsuf, 12/111; Muhittin Bahçeci, Peygamberlik ve Peygamberler, Kayseri, trs., s. 76 vd. 104 Bkz. Saduddin et-Taftazânî, Şerhu’l-Akâid, Haz: S. Uludağ, Dergâh Yay., İstanbul 2013, s. 244; Mustafa Akçay, Peygamberlere İmân, DİB Yay., Ankara, 2014, s.5 vd. 105 Bkz. Müslim, “İmân”, 1. 106 Taftazânî, Şerhu’l-Akâid, s. 244. 101 102 www.hikmetyurdu.com www.hikmetyurdu.net www.hikmetyurdu.org Yrd. Doç. Dr. Osman Oral 85 Mısır’a sultan olan, Yusuf Peygamber yatur Yusuf’un yavu kılan, kurt ile davi kılan Ağlayıp gözsüz kalan, Yakup Peygamber yatur Asasın ejder kılan, bahre urup yol eden Fir’avun’ı helâk eden, Musa Peygamber yatur Ol Allah’ın habibi, dertlilerin tabibi Enbiyalar serveri, Resûl Muhammed yatur. 107 Yunus’un onların hayat hikaye ve kıssalarını ince ayrıntılarına kadar çok iyi bildiği de görülmektedir. Onun inanç felsefesinde son peygamber, Hz. Muhammed’in ayrı bir önemi vardır. Allah, onun hatırına âlemi yaratmış, habibi yani en çok sevdiği kulu olduğundan ona içten salavât getirenin günâhlarının silineceği de bildirilmiştir;108 Ol âlem fahri Muhammed nebîler serveridür Vir salâvât aşkıla ol günâhlar eridür Hak anı ögdi yaratdı sevdi Habîb'üm didi. 109 Yunus’a göre Hz. Muhammed’e ümmet olan ve ona gönlünde yer veren kişi yani Kelime-i Şehadet’i gönülden söyleyen kişi Cehennemde ebedî olarak kalmayacaktır;110 Gönüllerde yer eylemek Muhammed’e gelmişdurur Mustafa’ya ümmet olan Tamu’da karar eylemez. 111 Yunus’un şiirlerinde İsrâ ve Mi’râc’a112 ayrı bir önem verilir. Mi’râc,113 İslâm âlimlerinin çoğunluğu tarafından mu’cize olarak kabul edilir.114 Hz. Peygamber, Burak isimli Toprak, Yunus Emre Divânı, s.68. Hadis rivâyetlerinde Hz. Peygamber’e salavât getiren kişinin günâhlarının döküleceği anlatılır. Bkz. Nesâî, “Sehv”, 55; Tirmîzî, “Salât”, 357, “Daavat”, 110. 109 Karataş, Yunus Divânı, s.66. 110 Kalbinde zerre miktarı imân bulunan kişinin Cehennem’den çıkıp Cennet’e gideceği Cehennem’de ebedî kalmayacağı rivayetlerde bildirilmektedir. Bkz. Buhari, “Tevhid”, 19, 31, 36, 37; Müslim, “İman”, 322, 334. 111 Karataş, Yunus Divânı, s.259. 112 İsrâ, bir gece Hz. Peygamber’in Mekke’deki Mescid-i Harâm’dan Kudüs’teki Mescid-i Aksâ’ya, Mi’râc da oradan göğe yaptığı yolculuğu ifade eden olaydır. Osman Oral, Sistematik Kelâm, Tiydem Yay., Ankara, 2014, s. 234 vd. 113 Yunus’un kabul ettiği gibi kelâm ve akâid âlimleri de Mi’râc olayının hak ve doğru olduğunu kabul ederler. Ebû Cafer et-Tahavî, Akâid Metni, Çev: M.Esen, İslâm İnanç Esasları, Grafiker Yay., Ankara, 2013, s.350; Fahreddin er-Râzî, Meâlimu Usuli’d-Din, Terc: N.Macit, Erzurum, 1996, s.101. 114 Bkz. Ebû Hanife, el-Fıkhu’l-Ekber, s.58; krş. Taftazânî, Şerhu’l-Akâid, s.245 vd. 107 108 86 Yunus Emre’nin Şiirlerinde İmân Esasları binitle gittiği Mi’râc’ta Yüce Allah ile görüşmüş, dönüşte ümmetine beş vakit namaz gibi hediyeler de getirmiştir: Cebrâil da'vet kılınca Mi'râc'a Muhammed'i Mi'râc'ında diledügi ümmetinün varıdur Âlem fahri Muhammed Mi'râc'a agdugında Çalap'dan diledügi ümmetine azıkdur Muhammed'e bir gice Çalap'dan indi Burâk Cebrail eydür hâcem Mi'râc'a kıgurdı Hak Turdı Mi'râc kasdına yüridi âbdestine Secde kıldı dostına dimedi yakın ırak Gitdi Cibrîl Hazret'i getürdi Burak atı Nurdanıdı hil'ati gözi gevher yüzi ak. 115 Yunus, Hz. Peygamber’in bir taşa basarak Mi’râc’a yükseldiğini, bu taşa sonraları, onun ayağının basmasıyla havada durduğundan “muallak” denildiğini de anlatır;116 Kadem bir taşa basdı taş kopdı bile vardı Kak yâ mübârek didi şöyle kaldı muallak Taş eydür gelesini bir kadem basasını Resûl eydür gelürem buyururısa ol Hak. 117 Yunus’a göre Mi’râc olayı çok kısa bir zaman diliminde olmuştur. Çünkü Hz. Peygamber Mi’râc’tan döndüğünde yatağı dahi soğumamıştır;118 Mi'râc'dan döndi yine girü geldi evine Geldi gördi henüz kim döşecigi ısıcak. 119 Allah her millete uyarıcı bir veya birkaç peygamber göndermiştir.120 Yunus, yüz yirmi dört bin peygamber geldiğini şu beyitleriyle dile getirir: Toprak, Divân-ı Yunus Emre, s.106-7. Bkz. Müslim, “Îmân”, 259. 117 Tatcı, Divân-ı Yunus Emre, s.106-7. 118 Hadislerde de İsrâ ve Mi’râc olayının çok kısa sürede olduğu anlatılır. Bkz. Buhârî, “Salat”, 1, “Hacc”, 76, “Enbiya”, 5, “Tevhid”, 37; Müslim, “İmân”, 259, 263. 119 Tatcı, Divân-ı Yunus Emre, s.106-7. 115 116 www.hikmetyurdu.com www.hikmetyurdu.net www.hikmetyurdu.org Yrd. Doç. Dr. Osman Oral 87 Yüz bin yigirmi dört bin güzide peygamberler Bu yüz yigirmi dört bin nebîlerle Bile Mi'râc u Tûr münâcâtun var. 121 Nebîlerin sayısı 124.000’dir.122 Kur’ân’da ismi geçen 25 veya 28 peygamberden başka da nebilerin geldiği bildirilir.123 Yunus’a göre her bir peygamberin insanlığa öğrettiği bir çok ahlâkî erdem ve fazilet vardır. Onları örnek alanlar dünya ve âhirette huzur ve mutluluğa kavuşurlar. Peygamberler, insanlara iyiyi, doğruyu ve güzeli öğretip, insanları Allah’a inanma ve Allah’a giden yolda devamlı yürümelerini sağlamak için her çeşit sıkıntıya katlanarak, diğer insanlara her yönüyle örnek olmuşlardır. Yine Yunus’a göre âlemlere rahmet olarak yaratılan, âlemin fahri, nebilerin serveri, son peygamber olan Hz. Muhammed (s.a.s.) bütün insanlara bir müjdeci ve bir uyarıcı olarak gönderilmiş, insanlığın şefaatçisidir. F. Kadere İmân Yunus’a göre Yaratıcı Allah, kudretiyle kader çerçevesinde bir damla sudan insanı, yumurtadan kuşu yaratır, neslini türetir, devam ettirir. Kader planında her şey hoş, güzel ve hikmetlidir. Kader kaleminin yazdığı her şey de Levh-i Kalem veya Mahfûz’da124 kayıtlıdır, ne yazılıysa başa o gelir: Senündür Arş u Kürsî Levhü Kalem Döner çarh yer tutur hoş hikmetün var Nutfeden âdem yaradan yumurdadan kuş düreden Kudret dilini söyleyen zikr eyleyen Sübhân benem. 125 Levh üzere kimdir yazan azdıran kimdir ya azan Bu işleri kimdir düzen bu suale cevap nedir? 126 Yunus imdi gam yime nidem ne kılam deme Bkz. Yûnus, 11/47; Nahl, 16/36; Fatır, 35/24; Taftazânî, Şerhu’l-Akâid, s.241. Tatcı, Divân-ı Yunus Emre, s.40. 122 “Nebilerin sayısı yüz yirmi dört bin olup, resûllerin ise, üçyüz küsürdür.” İbn Hanbel, Müsned, V/266. 123 Bkz. Mümin, 40/78. 124 Levh-i Mahfûz veya Kalem; üzerine yazı yazılan, silinmekten ve değişikliğe uğramaktan korunmuş düzgün satıh yani bütün nesne ve olaylara ilişkin ilâhî ilim ve takdirin kayıtlı bulunduğu kitaptır. Oral, Sistematik Kelâm, s.112. 125 Tatcı, Divân-ı Yunus Emre, s. 40, 174. 126 Karataş, Yunus Divânı, s.223. 120 121 88 Yunus Emre’nin Şiirlerinde İmân Esasları Gelür kişi başına ezelden ne yazıla127 Yunus, şiirlerinin bir çok yerinde Elest’i128 anlatır. Rab Teâlâ bütün ruhlara “Ben sizin Rabbiniz değil miyim?” hitabını söyleyince ruhlar da “Kalû Belâ/Evet, sen bizim Rabbimizsin”129 diye karşılık vermişlerdir. Yunus, ezelde takdir edilen kadere yani Elest’e göre dünyaya gelindiğini de şöyle anlatır: Elestü bi-Rabbiküm Hak'dan nidâ gelicek Mü'minler Belî diyüp itdiler ikrârını. 130 Ezel benüm ilümdür Elest benüm yolumdur Ezelile Elest'i ben bunda göre geldüm. 131 Elest'de bileyidük göz açduk “Belî” didük Yûnus'ıla gayrını kamu birden eyledi. 132 Yunus’a göre dünya misafirhanedir, insan kaderde yazılı ölüm şerbetini vakti zamanı gelince içer ve bu durumu cahiller ise anlamazlar. Madem canlılar aynı gemide yolcudur, kader gereği sırayla buradan yani dünya köprüsünden geçip âhiret âlemine gidilir. O halde tanışıp birbirimizi sevip ve sevilip kimseye kalmayan dünyada huzur ve mutlulukla yaşayabilme işini kolay kılmak gerekir: Dünyaya gelen göçer, bir bir şerbetin içer Bu bir köprüdür geçer, cahiller onu bilmez. Gelin tanşık edelim işi kolay tutalım Sevelim sevilelim dünya kimseye kalmaz. 133 Kader, Allah’ın bütün nesne ve olayları ezelî ilmiyle bilip belirlemesidir.134 Bu, Allah’ın İlim, İrâde ve Kudret sıfatlarının da bir gereğidir. Dolayısıyla Allah’ın kemâl sıfatlarına imân eden kadere de imân etmiş olur.135 Kader’e imân ezelden ebede kadar olmuş, olan ve olacak her şeyin hayır-şer, hüsün-kubuh, hikmet-sefeh, zaman-mekân, hak-batıl Tatcı, Yunus Emre Külliyatı, I/189. Elest; Allah’la yaratılışları sırasında insanlar arasında yapıldığı kabul edilen sözleşme için kullanılan bir kavramdır. Kelime, A‘râf sûresinin 172. âyetinden alınmıştır. 129 Bkz. A’raf, 6/172. 130 Tatcı, Divân-ı Yunus Emre, s.324. 131 Tatcı, Divân-ı Yunus Emre, s.142. 132 Tatcı, Divân-ı Yunus Emre, s.293. 133 Karataş, Yunus Divânı, s.257. 134 Bkz. Cağfer Karadaş, Kadere İmân, DİB Yay., Ankara, 2014, s.13 vd. 135 Taftazânî, Şerhu’l-Akâid, s. 187, 244. 127 128 www.hikmetyurdu.com www.hikmetyurdu.net www.hikmetyurdu.org Yrd. Doç. Dr. Osman Oral 89 oluş, mükâfat veya cezaya mahal teşkil ediş gibi hususiyetlerini, sahip bulunacakları kabiliyet ve özelliklerini bilip ezelde Allah’ın tesbit ve ta’yin ettiğine,136 her şeyi taşıdığı mahiyet üzere belirleyip yaratması inancıdır.137 Yunus’a göre Allah’ın kader çerçevesinde verdiği ömür, göz açıp kapama ve rüzgarın esip geçmesi gibi çabucak geçer; Geldi geçdi ömrüm benüm şol yil esüp geçmiş gibi Hele bana şöyle gele şol göz açup yummış gibi. 138 Yunus, insanın kaderinin çiftçinin ekin ekmesi gibi, kimi olgunluğa kadar yaşadığını, kimisinin olgun yaşa gelmeden genç vefat ettiğini, genç ölenlere çok üzüldüğünü, Allah’ın verdiği canın beden hanesinde misafir olduğunu ecel geldiğinde kafesten kuşun uçması gibi canın bedenden ölümle uçacağını vurgular; Miskîn âdem oğlanını benzetmişler ekinciye Kimi biter kimi yiter yire tohum saçmış gibi Bu dünyada bir nesneye yanar içüm göyner özüm Yigid iken ölenlere gök ekini biçmiş gibi İşbu söze Hak tanukdur bu cân gevdeye konukdur Bir gün ola çıka gide kafesden kuş uçmış gibi. 139 Yunus’a göre ilim, hikmet ile yaratılan insanın Allah’ı, isim ve sıfatlarını bilmeye, yaratılışın hikmet ve sırrını öğrenmeye aracı olmalıdır. Şöyle der: Okumaktan mana ne, kişi Hakk’ı bilmekdir Çün okudun bilmezsin, ha bir kuru emekdir. 140 Vücûd bir binâ durur sırr-ı hikmet içinde Gönül bir bünyâd durur nakd ol bünyâd içinde. 141 Yunus, Hz. Âdem'in Yaratıcı’ya hamdedip şükretmesi için hikmetle kader çerçevesinde yaratılış hâdisesini şöyle anlatır; Padişahın hikmeti gör neyledi Bkz.M.Murtaza ez-Zebidi, Tâcü’l-Arus min Cevahiri’l-Kamus, Mektebetül-İlmiye, Beyrut, trs., III/481-2. Bkz.Mâtürîdî, Kitâbu’t-Tevhid, s. 487-8. 138 Tatcı, Divân-ı Yunus Emre, s.317. 139 Tatcı, Divân-ı Yunus Emre, s.317. 140 Karataş, Yunus Divânı, s.233. 141 Tatcı, Divân-ı Yunus Emre, s.238. 136 137 90 Yunus Emre’nin Şiirlerinde İmân Esasları Odu u su toprag u yile söyledi Bismillah diyüp getürdi topragı Ol arada hâzır oldı ol dagı Topragıla suyı bünyad eyledi Ana Âdem dimegi ad eyledi Hamd ü şükr itdi didi iy Zü’l-Celâl.142 Yunus’a göre hasta ziyaret etme ve susamış kişilere su ikrâmı, miskine giyecek yardımı gibi insanın kendi özgür iradesiyle yaptığı salih amellerin ve iyiliklerin âhiret âleminde Allah’ın giysisi ve içeceği olarak karşısına çıkacağını da söylemektedir; Bir hastaya vardunısa bir içim su virdünise Bir miskîni gördünise bir eskice virdünise Yarın anda karşı gele hulle donun biçmiş gibi Yarın anda sana gele Hak şarâbın içmiş gibi. 143 Yunus’a göre Allah malı ve rızkı kişiye dünya metaı ve imtihan unsuru olarak verir. İhtiyacından fazlasında fakirlerin hakkı vardır. Kulun rızık konusunda kader, tevekkül içinde kaygı etmemesi de gerekir. Hiç kimse bir başkasının rızkını yiyemez, Allah da kimsenin rızkını kesmez ve eksik etmez.144 Buna rağmen kişi, Allah’a güvenmezse tevekkülsüzlük yapmış olur. Kaygıya düşmemek gerekirken rızık benimdir ve benden gelir demek ise yalancılıktır: Âyette: “Nahnu kasemna:Biz rızıkları taksim ettik”145 buyrulmaktadır. Kanaatimizce Yunus, “Dile rızkını Hak'dan” diyerek “De ki: Mülkün sahibi olan Allahım! Sen mülkü dilediğine verir, dilediğinden geri alırsın! Dilediğini yüceltir, dilediğini de alçaltırsın. Her türlü iyilik senin elindedir. Gerçekten Sen her şeye kâdirsin!”146 âyetine işâret ederek Yaratana rızık isteği konusunda çaba gösterilmesini istemektedir; Kar yagduran buz tonduran hayvanlara rızkın viren Dile rızkını Hak'dan nahnu kesemnâ pinhân.147 Rızık içün gussa yime kimse rızkın kimse yimez Emre, Risâletü’n-Nuhiyye, s.27-8. Tatcı, Divân-ı Yunus Emre, s.317. 144 Âyette yeryüzündeki bütün canlıların rızkının Allah’a âit olduğu vurgulanır. Bkz. Ankebut, 29/60. 145 Zuhrûf, 43/32. 146 Al-i İmran, 3/26. 147 Tatcı, Divân-ı Yunus Emre, s.157, 309. 142 143 www.hikmetyurdu.com www.hikmetyurdu.net www.hikmetyurdu.org Yrd. Doç. Dr. Osman Oral 91 Rızık içün gussa yime padişah eksük eylemez. 148 Dünyayı inanursın rızka benümdür dirsin Niçün yalan söylersin çün hiç didügün olmaz. 149 Dün ü gün kaygular yirsin n'ideyin yohsulın dirsin Ol cömerddür rızkun virür kaygu yimek nendür senün. 150 Yunus’a göre dünyada yapılan şeyler bir gün viran olup yok olur, dünyada yapılan her şey dünyada kalır. Ama Allah rızası için hayır yapılan malın ve salih amellerin ise karşılığı ise âhirette olacaktır; Bir imâret göster bana kim sonı vîrân olmaya Kazanı gör ol mâlı kim senden o girü kalmaya Döküle altûnun mâlun ayrugıla ola hâlün Ol mâl ki Halîl'ündür hayırlara yilterler anı Senden girü kalan mâlun sana bil assı kılmaya. 151 Yunus’a göre kader, kanaat ve tevekkül152 çerçevesinde hayatını yaşayanlar başarı ve rahmet içinde hayatını sürdürürler; Tevekkül işi ola kanâ‘at aşı ola İnâyet başı ola nûr-ı rahmet içinde. 153 Yunus’a göre hayır ve şer yani iyilik ve kötülükler Allah’tandır. Bu Allah’ın yasası yani kaderidir. Bütün âlemlerin uyduğu kader budur. Kulun kendisine ait fiili yoktur. Nefsinden arınmış kişiler hayır ve şerrin Hak’tan olduğunu bilirler; Yunus bu sözleri kogıl kend özünden elün yugıl Senden ne gele bir digil çün Hak’dan ola hayru şer Cümle alemler üstine hayru şerri sen yasadun Tatcı, Divân-ı Yunus Emre, s.86. Tatcı, Divân-ı Yunus Emre, s.82. 150 Tatcı, Divân-ı Yunus Emre, s.118. 151 Tatcı, Divân-ı Yunus Emre, s.257. 152 Tevekkül; Allah’a güvenmek ve başa gelene razı olma, ümitsizlik ve kederden uzak olmak bütün sebepleri fiil-i duâ gibi yapıp gerisini hayırlısıyla deyip Allah’tan beklemedir. Isfehanî, Müfredât, “vkl” mad.; İbn Manzûr, Lisânü’l-Arab, “vkl” mad. 153 Tatcı, Divân-ı Yunus Emre, s.240. 148 149 92 Yunus Emre’nin Şiirlerinde İmân Esasları Rahmetü hışm havaledür kendü aslına katmağa.154 Yunus’a göre kâinatta en küçüğünden en büyüğüne kadar, her şeyde bir düzen ve nizam görülür. Yaratıcı tarafından konulan kanunlar, ilâhî kaderin birer parçasıdır; bu kanunların hepsi kader dairesinde cereyan etmektedir. G. Âhirete İmân Yunus’a göre ölüm, ruhun cesetten ayrılmasıdır. Bu ölüm, insanlara korku verir. Yunus, sonsuzluk arzusuyla ölümden korkmamaya çağırır. Ölüm ile yok olduğunu gören insanoğlu, varlığının hikmetini araştırır. Bu, onu yaratıcıyı bulma noktasına ulaştırır. O’na ulaşmak ancak, insanın, varlık ve yokluk çölünü geçmesiyle mümkün olur. İnsanı, varlığa ulaştıran, sonsuzluğa ulaştıran bir nokta da yokluk fikridir. Ölmeden önce ölmenin manası budur. Onun sistemi içinde ölüm korkusunun en temel güvencesi yaratıcıyı bulmak, onu düşünmektir. Çünkü ölüm sonsuzluk yoluna girmektir. Öyleyse ölümden korkmamalı aksine sevinmelidir.155 Yunus, ölümü hikmetli görüp sevdirmeyi dener ve insanların üzerinde biraz daha fazla düşünmelerini sağlamak için sürekli ölüm temasına değinir ve sonsuzluğa olan inancı vurgulamakla beraber, insanları ölüm sonrası için hazırlıklı olmaya da çağırır. Ölüm haktır bilirsin niçin gâfil olursun Azrâil kasd ediser günahlı tenimize. 156 İslâm’ın imân esaslarından biri âhirete îmândır.157 Asıl hayat, âhiret hayatıdır.158 Âhiretin hikmetini idrâk edenler “dünyada bir yolcu, bir misafir gibi”159 davranırlar.160 Âhiret, kıyamet alametleri ile başlar. Yunus, “Deccâl kopısar yerden âhir zaman olısar”161 beytinde kıyâmet alâmetlerinden sayılan Deccâl’in162 ortaya çıkacağını ve kıyâmetin yaklaştığının anlaşılıp âhir zaman olacağını söyler. Yine Yunus, kıyâmet gününün dehşetini anlatır ve o gün için beraberce ağlayalım, diyerek o günü sanki yaşıyormuş gibi ayrıntılı olarak resmeder: Anup kıyâmet günini, aglaşalum ol gün içün Tatcı, Yunus Emre Külliyatı, I/188. Bkz. Mehmet Bayrakdar, Yunus Emre ve Aşk Felsefesi, Türkiye İş Bankası Yay., Ankara, 1991, s.74. 156 Karataş, Yunus Divânı , s.44. 157 Bkz. Nisa, 4/136. 158 Bkz. Ankebût, 29/64, Mü’min, 40/39. 159 Buhâri, “Rikâk”, 3. 160 Bkz. Süleyman Toprak, Âhirete İmân, DİB Yay., Ankara, 2014, s.6 vd. 161 Karataş, Yunus Divânı, s.196. 162 Deccâl; ilâhî dinlerde kıyamet alâmetlerinden sayılan ve insanları doğru yoldan saptırmaya çalışacağı kabul edilen olağan üstü güçlere sahip kişidir. 154 155 www.hikmetyurdu.com www.hikmetyurdu.net www.hikmetyurdu.org Yrd. Doç. Dr. Osman Oral 93 Ol gün melâmet günidür, aglaşalum ol gün içün Ol günde yirler yarıla, cümle ölenler dirile Cümle günâhlar sorıla, aglaşalum ol gün içün Ol günde gök çatlayısar, insân niçe katlanısar Ol günde kim korkmayısar, aglaşalum ol gün içün Âh ol günün korkuları, koca kılur ma‘sûmları Niçe olur mücrimleri, aglaşalum ol gün içün Ol gün katı efgân ola, irkek dişi ‘uryân ola Cümle ciger biryân ola, aglaşalum ol gün içün İy Yûnus Emre gir yola, hâl bilmez kardaş ne ola Meger dermân Hak'dan ola, aglaşalum ol gün içün. 163 Yunus, kıyâmet günü için bu dünyada amel ve taat ile hazırlık yapılmasını da ister: Yokdur bende amel tâat, ben nideyüm neyleyeyin Kopıcak rûz-ı kıyâmet, ben nideyüm neyleyeyin. 164 Yunus’un şiirlerinde Sırat’ın Cennete giden yolda kurulacağı kıldan ince ve kılıçtan keskin olduğudur. Sırat’ın altında içi ateş dolu “Gayya” denilen Cehennem vardır. Dünyada salih amel işleyen mü’minler için o ateş, yakmayıp gölgelik gibi olacağı gerçeğine de işâret eder; Sırat kıldan incedir, kılıçtan keskincedir Varıp anın üstüne, evler yapasım gelir Altında Gayya vardır, içi nar ile pürdür Varuben ol gölgede, biraz yatasım gelir.165 Andan Cennet’e varam, Cennet’te huriler görem Hurî ile gılmanı, bir bir koçasım gelir. 166 Toprak, Yunus Emre Divânı, s.219-220. Toprak, Yunus Emre Divânı, s.222. 165 Toprak, Yunus Emre Divânı, s.92. 166 Toprak, Yunus Emre Divânı, s.92. 163 164 94 Yunus Emre’nin Şiirlerinde İmân Esasları Amelleri yetmeyenler Sırat’tan geçemezler. Bunlar, Zebaniler tarafından tutulup Cehenneme atılırlar; Aldı beni ince yola, itdi Sırât köprüsine Amelüme yok mededüm, Allah sana sundum elüm. 167 Günâhlarun tartalar andan Sırât'a ilteler Zebânîler dutalar figânlar ola katı. 168 Bunda korkmazısan Yunus anda korkudurlar seni Eger dirligün hakkısa Sırât'ı geçesin sehel. 169 Kıl gibi Sırât'dan Âdem mi geçer, yâ üzilür yâ tayanur ya uçar. 170 Yunus, şiirlerinde Sırat hakkında çok durduğu görülmektedir. Çünkü Sırat kıldan ince kılıçtan keskin diye mecazî anlatımlarla tarif edilen,171 Cennete uzanan, belki de insanın dünya hayatı boyunca işlediği amellerle inşa ettiği bir köprüdür. İnsanlar Cennete buradan geçerek ulaşacaklar, geçemeyenler ise Cehennem üzerine kurulu bu köprüden aşağıya düşeceklerdir.172 Bazıları Sıratı kabul etmeyip veya değişik yorumlarken173 Ehl-i Sünnet âlimleri ise Sırat’ta imkânsızlık görmemektedir. Kıldan ince ve kılıçtan keskin oluşuna dâir rivâyetler,174 sevap ve günâhlara göre üzerinden geçmenin kolay ve zor oluşundan kinayedir.175 Yunus, kıl gibi ince geçişi zor köprüyü Kevser içmek için Rabbin fazlından kulun geçeceğini ve kendisinin de geçip Kevser içeceğinden içebilmesini temenni etmektedir; Kıl gibi köpri yaparsın geç diyü Geçüben kevser şarabın iç diyü Yine fazlundur kulunı geçiren Geçüben kevser şarabın içüren.176 Toprak, Yunus Emre Divânı, s.148-9. Toprak, Yunus Emre Divânı, s.315. 169 Toprak, Yunus Emre Divânı, s.123. 170 Toprak, Yunus Emre Divânı, s.341. 171 İsfehânî, el-Müfredât, s.337, 412. 172 Bkz. Tirmîzî, “Cehennem”, 1. 173 Bkz. Kâdî Abdulcebbâr, Şerhu Usuli’l-Hamse, III/611-612. 174 İbn Hanbel, Müsned, II/343; İbn Mâce, “Zühd”, 33. 175 Ebû Hamid el-Gazâlî, el-İktisad fi'l-İ'tikad, Trc: A. Duran, Hikmet Neşriyat, İstanbul, 2004, s.299-300. 176 Tatcı, Yunus Emre Külliyatı, I/178. 167 168 www.hikmetyurdu.com www.hikmetyurdu.net www.hikmetyurdu.org Yrd. Doç. Dr. Osman Oral 95 Sırat, Yunus Emre’nin şiirlerinde ledünni mana ve mahiyetiyle girer. Dervişlik dirliği yani erkânı Sırat üzredir. Belki de bu, dervişlik mesleğinin inceliğinden, titizliğinden, zorluğundan kinâyedir; Dervişlik dirliği sırat üzredür Hisabı itdiler zerre-i miskâl.177 Yunus, âhirette Şefaat178 konusunu şiirlerinde işlemektedir. Şefaat, Hz. Peygamberin de kabul olan duâsıdır.179 Yunus, Hz. Peygamber’in şefaatinin Allah’ın yardımı ve inâyetiyle günahkâr mü’min kullara olacağını, sekiz Cennet’in su dağıtıcısı gibi biçare kullara yardım edeceğini, hatta diğer peygamberlerin ümmetleri hakkında âciz kaldığı yerlerde Hz. Peygamber’in onlara da şefaat edeceğini söylemektedir; Yarın mahşer Şefî‘ odur Şefî‘ ol Sekiz Uçmak sakâsı Mustafâ'dur Bî-çâre âsî kullara yarın ol Şefâ‘at eyleyesi Mustafâ'dur Yarın peygamberler âciz olısar Girü elin alası Mustafâ'dur Yunus yalvar getür Hakk'a salâvât Hak'un dostı Habîb'i Mustafâ'dur. 180 Şol seni sevenlere kıl şefâat anlara Mü'min olan tenlere cânsun yâ Resûlallâh. 181 Yunus günâhun çokdur sen aglarısan hakdur Yarın sana gerekdür Muhammed şefâati. 182 Tatcı, Yunus Emre Külliyatı, I/177. Şefaat, Allah'tan günâhkâr bir kimsenin afıını dilemek, bir kimsenin bağışlanmasına aracı olup rica ve istirhamda bulunmaktır. İbn Manzûr, Lisânü’l-Arab, “Şefea” mad. 179 Her peygamber kabul olan duâsını bu dünyada yapmış ama Hz. Muhammed ise bu duâsını günahkâr mü’minlere şefaat etmek üzere âhirete saklamıştır. Bkz. Buhârî, “Deavât”, 1, “Tevhid”, 31, Müslim, “İmân”, 334; Mâtürîdî, Tevhid, s. 589; Te’vilâtü’l-Kur’ân, III/362, IX/168. 180 Tatcı, Divân-ı Yunus Emre, s.80. 181 Tatcı, Divân-ı Yunus Emre, s.279. 182 Tatcı, Divân-ı Yunus Emre, s.315. 177 178 96 Yunus Emre’nin Şiirlerinde İmân Esasları Yunus Emre’de görmekteyiz ki en büyük şefaatçı Hz. Muhammed (s.a.s.)’dir. O, âhirette Allah’ın izni ve inayetiyle âhirette de genel şefaatçı olacaktır.183 Nefsin müsülman iden Hak yola togru giden Yarın ana olısar Muhammed şefâ‘ati Yüz bin peygamber gele hiç şefâat olmaya Vay eger olmazısa Allah'un inâyeti. 184 Muhammed Hak yalvarıcı şefâatçimüz andadur. 185 Suçlu suçsuz günahkâr şefâat andan umar Ol cehennemde yananlar münkirün inkârıdur. 186 Yunus’a göre Çalab’ın tahtı yani Allah’a içten imân edilmesi gereken yer olan gönlü kıranlar dünya ve âhirette en bedbaht kişi olurlar; Gönül Çalab'un tahtı gönüle Çalap bahdı İki cihân bed-bahtı kim gönül yıkarısa. 187 Yunus, bir gönüle girmenin bin nafile hac ibadetinden daha hayırlı olabileceğini, bir gönül kırıp yıkarsa hac sevabını giderebileceğini belirtir, Yunus Emre dir hoca gerekse var bin hacca Hepisinden eyüce bir gönüle girmekdür. 188 Ak sakallu pîr koca bilmez ki hâli nice Emek yimesin hacca bir gönül yıkarısa.189 Gönül kırıp da ibadete devam edenlerin kâmil manada namaz kılmadıklarını dile getiren Yunus, insanın kibir ve gururdan uzak olunması gereğini de belirtir: Bir kez gönül yıkdunısa bu kıldugun namâz degül Cân odur kim Hak'a ire ayak odur yola gire Er oldur alçakda tura yüksekden bakan göz degül. 190 Bkz. İsrâ, 17/79; Buhârî, “Ezan”, 152. Divân-ı Yunus Emre, s.311. 185 Divân-ı Yunus Emre, s.36. 186 Divân-ı Yunus Emre, s.65. 187 Tatcı, Divân-ı Yunus Emre, s.243. 188 Tatcı, Divân-ı Yunus Emre, s.74. 189 Tatcı, Divân-ı Yunus Emre, s.243. 183 184 www.hikmetyurdu.com www.hikmetyurdu.net www.hikmetyurdu.org Yrd. Doç. Dr. Osman Oral 97 Bir de kul hakkı hele hele komşu hakkı varsa Cehennem’deki kalışın bâki olabileceğini Yunus şöyle dile getirir: Eger konşı hak'ı boynundayısa Cehennem'de yarın bâkî kalasın. 191 Yunus’a göre Uçmak (Cennet), Allah’ın fazlı nurundan yaratılmıştır. Tamu (Cehennem) ise adlî nurundandır.192 Sünnî anlayışa göre de Allah, kullarına karşı lûtufkârdır, âdildir, kulun hak ettiği sevabı lûtfuyla kat kat fazlasıyla verir. Kulunu, âdaletinin icabı olarak işlediği günahtan dolayı cezalandırır. Aynı şekilde kendisinden bir lûtuf olarak da bağışlar.193 Yunus’a göre yedi Tamu/Cehennem sekiz de Uçmak/Cennet vardır.194 Yunus, bunlara girebilmek için dünyada her birinin ayrı ayrı yolları olduğunu, hayat çarşısında alışverişi düzgün yapabilmek için başa gelen her hâl ve durumda kul olup sabretmek ve şükretmek gerektiğini de açıklar: Yidi Tamu sekiz Uçmak Her birinün vardur yolı Her bir yolda yüz bin çârsû Allah sana sundum elüm. 195 Yunus, Cennet için değil sırf Allah olduğu için aşkla O’na ulaşmak ister; Cennet Cennet dedikleri birkaç köşkle birkaç huri, isteyene ver sen anı, bana seni gerek seni,196 diyerek bu isteğini dile getirir. Yunus bir yerde “Her kim anun ümmetidür sekiz Cennet yiridür” 197 der. Diğer bir beyitte de: “Her kim bu sözden almadı beş vakt namazı kılmadı, bilün müsülmân olmadı ol Tamu'ya girse gerek” 198 diyerek ibadet etmenin önemini vurgular. Korkarısan sen Tamu'dan (gel) alçak olgıl kamudan, ol güni ince köpriden (bil) kamular geçmek gerek, 199 diyerek ince Sırat Köprüsü’nden Cehenneme düşeceğinden korkuyorsan insanları küçük Tatcı, Divân-ı Yunus Emre, s.132. Tatcı, Divân-ı Yunus Emre, s.226. 192 Yunus Emre, Risâletü’n-Nushiyye, s.7. 193 Ebu Hanife, el-Fıkhu’l-Ekber, s. 47 vd. 194 Cehennemin yedi kapısı vardır. Bkz. Hicr, 15/44; âyet ve hadislerde cehennem, cahim, hâviye, hutame, leza, sair, sakar isimleriyle yedi; firdevs, adn, naim, daru’l-huld, me’va, daru’s-selâm ve illiyyûn gibi isimlerle de sekiz cennet ismi geçmektedir. Oral, Sistematik Kelâm, s. 242 vd. 195 Tatcı, Divân-ı Yunus Emre, s.149. 196 Toprak, Yunus Emre Divânı, s.114. 197 Tatcı, Divân-ı Yunus Emre, s.65. 198 Tatcı, Divân-ı Yunus Emre, s.109. 199 Tatcı, Divân-ı Yunus Emre, s.110. 190 191 98 Yunus Emre’nin Şiirlerinde İmân Esasları görmeyip, kul hakkına riâyet edilmesini ister. Çünkü mahşerde hesaplaşma olacak, Mizân kurulacak, haklı haksız ayrılacak, Allah karşısında sultan ile kul eşit olacaktır; Mizân terâzû kurıla hükmini ide zü'l-Celâl Sultân u kullar bir ola anda heybet katı ola Dahı ayruksı hâl ola kurtulmaklık anda muhâl.200 Akâid ve Kelâm İlmi’nde, akıl ve deneyle ispat edilmeyen ve yalnız peygamberler vasıtasıyla gelen naklî delillerle sabit olan itikâdî esaslara, “Sem’iyyât” adı verilmektedir ki Kabir ve Berzah halleri, Ba’s, Mizân, Sırat, Cennet ve Cehennem gibi âhiretle ilgili konuların hepsi sem’iyyâttandır.201 Akıl ve duyular yoluyla hakkında bilgi edinilemeyen varlık alanı olup gayb da denilen bu konulara inanmak farzdır.202 Bu meselelerde akıl, haber verilenleri tasdîke yarar. Bundan dolayı klasik akâid ve kelâm eserlerinde âhiret halleri için “haktır”203 denilerek bu gerçeğe işâret edilir.204 Yunus Emre’nin şiirlerinde âhiret merhalelerinin hepsinin ayrıntılı bir şekilde anlatıldığı da görülmektedir. Sonuç Yunus Emre, hikmet dolu imtihan dünyasında ebedî hayatı kazanmanın yöntem ve metodlarını şiirlerinde göstermiş, Anadolu’nun ayrılık tohumlarının ekildiği bunalımlı bir döneminde sevgi ekseni üzerinde “yaratılanı hoşgör, Yaratandan ötürü” anlayışı ile geniş halk kitlelerine İslâmın inanç ve ahlâkını sevdirmiştir. Yunus'un din anlayışında imân, merkezi bir konumdadır. İmân gönüllerde bir nurdur ve bu insan için bir rehberdir. İmânı kendine rehber edinen kişi yolda kalmaz. İmân, kişiyi kötülüklere karşı koruyan bir siperdir, insanın nefsiyle mücadele etmesinde onun yegâne yardımcısıdır. Yunus, Allah sevgisi ile kâmil bir imân olacağını dile getirir. Allah'a inanmayanlar için evrendeki her şey birer perde, sıkıntı ve engeldir. O, bunlardan kurtulmanın yolunu Allah'a inanmakta bulur. Yine Yunus’a göre Allah ancak adâletle hükmeder, hikmetle yaratır. İlim ve hikmet sahibi Allah’tan abes, sefeh işler asla meydana gelmez. Bize göre iyi veya kötü zannettiğimiz herşeyi hikmetiyle bilip yaratan Allah’ı sevenler dünyadan da, sıkıntılardan da asla ve asla yüksünmezler. Seven sevdiğinden gelen her şeye katlanır, onları rahmet bilir. Sevdiğinden başına binlerce sitem taşı gelse, onlarla ancak aşk (imân) binasını sağlamlaştırır. Hikmet dolu imtihan âleminde ebedî âhiret yurdunda Tatcı, Divân-ı Yunus Emre, s.123. Bkz. Mâtürîdî, Te’vilâtü’l-Kur’ân, XIII/60-1. 202 Bkz. Bakara, 2/3. 203 Gazâli, el-İktisad, s.299; Taftazânî, Şerhu’l-Akâid, s.208. 204 Bkz. Taftazânî, Şerhu’l-Makâsıd, V/120 vd; Nesefî, el-Umde, s. 64; Sabûnî, Mâtüridiyye Akâidi, s.178. 200 201 www.hikmetyurdu.com www.hikmetyurdu.net www.hikmetyurdu.org Yrd. Doç. Dr. Osman Oral 99 biçmek üzere ekinler burada ekilir. Her gördüğünü hızır, her bir geceyi de kadir bil anlayışıyla Yaratanın verdiği ömrü değerlendirebilmek imân/aşk ehlinin yani her mü’minin görevi olmalıdır. Yunus Emre, eşref-i mahlûkat/varlıkların en şereflisi olarak yaratılan insanın bu dünyaya misafir geldiğini, gerçek hayatı elde edebilme alışverişi için dünyanın bir pazaryeri ve çarşı olduğunu söylemiştir. Yine O, bu dünyanın faniliğini, aldatıcılığını bilmekle beraber, bu dünyadan nefret etmez ve korkmaz. Bu dünyanın, Allah’ın varlığını bilmek için ibretli ve hikmetli bir seyrengâh yeri olduğunu dâima hatırlayarak bu âlemi sevgi motifleriyle tasvir eder. O’nun inanç sistemine göre her şey Hakk’ın dilemesi ve tecellisi iledir, gerçek fâil Allah'tır. Ona göre gerçek aşk yani imân, Yaratıcı’ya bağlanmak ile olur, seven sevdiğinden gelen her hâl ve duruma razı olur, her olayı sabır ile karşılar, nimetlere de hamdedip şükreder. Yunus’un şiirlerinde Allah, melekler, kutsal kitaplar, peygamberler, kader ve âhiret inancı ile ilgili imânî konuların ifrat ve tefritten uzak itidalli bir şekilde Ehl-i Sünnet çizgisinde anlatıldığını görmekteyiz. Anadolu’nun Türkleşmesi ve İslâmlaşmasında ve edebiyat, kültür ve medeniyetin oluşmasında büyük katkısı bulunan Yunus Emre, İslâmın imân esaslarını şiirlerinde Kur’ân ve Sünnet ışığında objektif yorumlayan bir düşünürdür. O’nun şiirlerinde görülen bu inanç ve akideleri, âyet ve hadislerle desteklenen, Sünnî âlimlerin çoğunluğu tarafından da kabul görmüş, güncelliğini koruyan fert ve toplumları birleştirici, evrensel barışa katkı sağlayan objektif görüşlerdir. Kaynakça Akçay, Mustafa, Peygamberlere İmân, DİB Yayınları, Ankara, 2014. Aydın, Hüseyin, Meleklere İmân, İslâm İnanç Esasları, Ed: Şaban Ali Düzgün, Grafiker Yayınları, Ankara, 2013. Bahçeci, Muhittin, Peygamberlik ve Peygamberler, y.y., Kayseri trs. Bağdadî, Ebû Mansûr Abdulkâhir, Usulu’d-Din, Tahk: A.Şemseddin, Dâru’l-Kutubi’l-İlmiyye, Beyrut 2002. Bakıllanî, Ebûbekir, el-İnsâf, Tahk: M.Zâhid el-Kevserî, y.y., Kahire, 1413/1993. Bayrakdar, Mehmet, Yunus Emre ve Aşk Felsefesi, Türkiye İş Bankası Yayınları, Ankara, 1991. Buharî, Ebû Abdullah, el-Camiu’s-Sahih, Çağrı Yayınları, İstanbul, 1981. Cebecioğlu, Ethem, Tasavvuf Terimleri ve Deyimleri Sözlüğü, Rehber Yayınları, Ankara, 1997. Cürcanî, Seyyid Şerîf, et-Ta’rîfât, Neşr: İbrâhim el-Ebyârî, y.y., Beyrut,1413/1992. _________________, Şerhu’l-Mevâkıf, y.y., Kahire, trs. Çelebi, İlyas, Kitaplara İmân, DİB Yayınları, Ankara, 2014. Çınar, Mahmut, “Zarûrât-ı Diniyye” DİA, cilt: 44, İstanbul, 2013. Ebu Hanife, Nu’man b. Sabit, el-Fıkhu’l-Ekber, Terc: Mustafa Öz, İmam-ı A’zam’ın Beş Eseri, M.Ü. İlahiyat Fakültesi Vakfı Yayınları, İstanbul, 2011. Emre, Yunus, Risâletü’n-Nushiyye, Haz: Mustafa Tatcı, Kültür Bakanlığı Yayınları, Ankara, 1991. 100 Yunus Emre’nin Şiirlerinde İmân Esasları Gazâli, Ebû Hamid, el-İktisâd fi'l-İ'tikad, Trc: Abdulhalık Duran, İtikadda Orta Yol, Hikmet Neşriyat, İstanbul, 2004. Gölpınarlı, Abdülbaki, Menâkıb-i Hünkâr Hacı Bektaş-ı Veli, Vilâyetnâme, Inkılap Yay., İstanbul, 1958. Güneş, Kamil, Meleklere İmân, DİB Yayınları, Ankara, 2015. Isfehâni, Râgıb, el-Müfredât fî Garîbi’l-Kur’ân, Tahk: S.A. Ravâviri, y.y., Beyrut, 1992. İbn Arabi, Muhyiddin, el-Fütûhâtü’l-Mekkiyye, y.y., Kahire,1293. İbn Hanbel, Ahmed, el-Müsned, y.y., Mısır, 1954. İbn Manzur, Cemaluddin, Lisânü’l-Arab, y.y., Beyrut, trs. Îci, Adüdiddin, Kitabu’l-Mevâkıf fi İlmi’l-Kelâm, Beyrut, trs. Kadî Abdulcebbâr, Şerhu’l-Usûli’l-Hamse, Çev: İlyas Çelebi, Türkiye Yazma Eserler Kurumu Başkanlığı, İstanbul, 2013. Karadaş, Cağfer, Kadere İmân, DİB Yayınları, Ankara, 2014. Karataş, Turan, Yunus Divânı, Kaynak Yayınları, İstanbul, 2004. Kazancı, A.Lütfi, Peygamberler Tarihi, y.y., İstanbul, 1997. Köprülü, Fuat, Türk Edebiyatında İlk Mutasavvıflar, DİB Yayınları, Ankara, 1976. Mâtürîdî, Ebû’l-Mansur, Kitâbu’t-Tevhid, Haz: Bekir Topaloğlu, Muhammed Aruçi, İSAM yayınları, Ankara, 2005. -----------, Te’vîlâtü’l-Kur’ân, Bekir Topaloğlu, Mîzân Yayınları, İstanbul, 2005. Müslim, Ebû’l Hüseyin, es-Sahih, Çağrı Yayınları, İstanbul, 1981. Nesefi, Ebû’l-Muîn, Tabsıratü’l-Edille fi Usuli’d-Din, Tahk: Hüseyin Atay-Şaban Ali Düzgün, DİB Yayınları, Ankara, 2004. Oral, Osman, Sistematik Kelâm, Tiydem Yayınları, Ankara, 2014. ----------, “İmânın Sosyal Hayatta Tezâhürleri, Doğruluk, Güzel Ahlâk, Sevgi ve Kardeşlik”, Bilimname, Sayı: XXVII, Yıl: 2014/2. ----------, “Akâid ve Kelâm İlmi Açısından İmânın Kısımları, Derecesi ve Rükünleri”, Dicle Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, Yıl:7 Sayı:13, Nisan 2015. Ovacı, Vahap, “Usül-i Pezdevi Sistematiğinde Hüsün-Kubuh” Bozok Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, sy. 4, Yıl: 2013. Pür, İlyas, Yunus Emre’de Dini Hayatın Psikolojisi, Çukurova Üniv. SBE, (Basılmamış Yüksek Lisans Tezi), Adana, 2008. Râzî, Fahreddin, Mefatihu’l-Gayb, Daru’l-Kütübi’l-İlmiyye, Beyrut, 1990. ----------, Mealimu Usuli’d-Din, Terc: Nadim Macit, y.y., Erzurum, 1996. ----------, Esasu’t-Takdis fi İlm-i Kelâm, Çev: İbrahim Coşkun, İz Yay., İstanbul, 2014. Sabunî, Nureddin, el-Bidâye fi Usuli’d-Din, Terc: Bekir Topaloğlu, Mâtüridiyye Akâidi, DİB Yayınları, Ankara,1995. Suyuti, Celaleddin, Kitabüd-Durri’l-Mansur fi Tafsiril-Me'sur, y.y., Buyrut, trs. Taberi, Ebu Cafer Muhammed, Tarihu’l-Umem ve’l-Mulûk, y.y., Beyrut, trs. Taftazanî, Saduddin, Şerhu’l-Makâsıd,Tahk:A.Umeyre, S.M.Şeref, y.y.,Beyrut, 1998. -----------, Şerhu’l-Akâid, Haz: Süleyman Uludağ, Kelâm İlmi ve İslâm Akaidi, Dergah Yayınları, İstanbul, 2013. Tahavi, Ebu Cafer, Akâid Metni, Çev: Muammer Esen, İslâm İnanç Esasları, Grafiker Yayınları, Ankara, 2013. Tatcı, Mustafa, Divân-ı Yunus Emre, y.y, İstanbul, trs. ---------, Yunus Emre Divanı, Milli Eğitim Bakanlığı Yayını, İstanbul, 1997. ---------, Yunus Emre Külliyatı, Yunus Emre Divânı İnceleme, H Yayınları, İstanbul, 2008. ---------, Divân, DİB Yayınları, Ankara, 2012. ---------, “Yunus Emre”, DİA, cilt: 43, İstanbul, 2013. www.hikmetyurdu.com www.hikmetyurdu.net www.hikmetyurdu.org Yrd. Doç. Dr. Osman Oral 101 Tirmizi, Ebû İsa Muhammed, es-Sünen, Çağrı Yayınları, İstanbul, 1981. Topaloğlu, Bekir, Allah’ın Varlığı, DİB Yayınları, Ankara, 1992. Toprak, Burhan, Yunus Emre Divânı, Odunpazarı Belediyesi Yayınları, İstanbul, 2006. Toprak, Süleyman, Âhirete İmân DİB Yayınları, Ankara, 2014. Yaşar, Selahattin, Yunus Emre, Hayatı, Sanatı ve Tefekkürü, Yeni Asya Yayınları, İstanbul, 1991. Yeşilyurt, Temel, Rü’yetullah Sorunu, Kubbealtı Yayıncılık, Malatya, 2001. Yılmaz, Nuran, “Kültürümüzden Atasözlerimize Yansıyan İslâm Dininin İnanç Esasları”, Turkish Studies, S:2, no.2/4, ss.1077-1094, Yıl:2007. Zebidi, Muhammed Murtaza, Tâcü’l-Arus min Cevahiri’l-Kamus, Mektebetül-İlmiye, Beyrut, trs.