Et - İslam Hukuku Araştırmaları Dergisi
Transkript
Et - İslam Hukuku Araştırmaları Dergisi
) ! $ L $ KK $ .N N OSMANLI SULTANI MUHAMMED RE AD DÖNEM NDE KOCASI KAYBOLAN KADININ EVLENMES NE MKAN VEREN FIKH HÜKÜM DE LE LG L KL B R VES KA P rof.Dr.Yunus Veh bi YAVUZ * * $ 8 ( 0 & & $ (H N & >& # 1 && * ; & ; 7 V & E / ( & " $ ( 3 ' ## U 3( & ' 8 1 3 ' ## H H 0 ## A # ' )&& ( & 3 3 " & ( # K ( " H 0 & ( 0 & ' # " && & 3 & H && # H 0 P # (' 3 ( # 3 3 " ' 3 # 0 ; & 3 0 # " ## P # & ( 0 ## &slam, insanlar n ihtiyaçlar na cevap vermek, s k nt ya dü melerini önlemek ve dü tükleri takdirde çare bulmak üzere Müslümanlara dünya hayat n düzenlemede tam bir yetki vermi tir. Vahyin kesilmesinden sonra onun i levini sürdürmek üzere Müslüman devlet yetkililerine verilen bu yetkinin ad te ri’ yetkisidir. Gerek Hz. Peygamber (SAV), gerekse onu izleyen dört halife bu yetkiyi devlet bünyesinde kullanarak toplumlar n rahatlatm lar, onlar n geleceklerini garanti alt na alm lard r. Resmî te ri’ olarak nitelendirmekte sak nca görmedi(imiz bu ilk dönemden sonra gelen * Uluda Üniversitesi lahiyat Fakültesi MK B " ' müçtehit imamlar döneminde de te ri’ faaliyeti fahrî ve sivil bir çerçevede yürümü , uygulama alan olmaks z n sadece nazariyeler üretilmi ve bu nazariyelerin toplum taraf ndan benimsenip onlarla amel edilmesi sonucunda Mezhepler olu mu tur. Mezhepler, ba lang çta bir kurum halinde ortaya ç kmad ( için, kurucular sadece kendi ahsi gayretleri ile topluma hizmet vermeyi amaçlam lar, ürettikleri düünüce, nazariye ve verdikleri fetvalarla ya ad klar ça(daki insanlar n o günkü ihtiyaçlar n gidermeyi amaçlam lar, kendilerinden sonra gelenler için kal c birer kanun metni haz rlama ve bu metinde yer alan hükümleri takip etme zorunlulu(unu vurgulayan bir anlay içinde asla olmam lard r. Tam tersine, gerek Sahabe, gerek Tâbiûn ve gerekse Etbau’t-Tabiîn neslinde yeti en müçtehitler verdikleri hükümlerin taklit edilmemesini, do(ruluk ve isabet derecesinin mutlaka test edilmesi gerekti(i üzerinde önemli uyar larda bulunmu lard r. Çünkü onlar devlet yetkisine sahip de(illerdi, ümmet ad na yetki ile donat lmad klar için, yapt klar içtihatlar n ba(lay c oldu(unu iddia etmeleri ve halk buna zorlamalar hem mümkün de(il, hem de do(ru de(ildi. Vicdanlar n bask alt nda tutulma ve dü ünce özgürlü(ünün giderek kaybolma endiesini de buna ilave etmeliyiz. Ancak, tarih boyunca resmen te ri’ faaliyeti ba lamad ( ve devletler içtihat mekanizmas n harekete geçirmedi(i için, an lan Mezhep imamlar n n yapt klar ve toplum taraf ndan kabul gören içtihatlar mezheple mi ve bu mezheplere ait görü ler bir tür kanun gibi toplumda uygulana gelmi tir. Bilindi(i gibi, bu mezheplerin en yayg n olan Hanefî Mezhebi olup 14 as r boyunca bu mezhebin görü leri &slam dünyas nda geni bir uygulama alan bulmu tur. Abbasîler, Emevîler, Selçuklular ve Osmanl lar bu Mezhebin görü lerini mahkemelerde uygulanan bir tür kanun gibi kabul etmi ler, müftüler de fetvalar n bu Mezhebe göre vermi lerdir. Bunu pe in olarak ifade etmeliyiz ki; bugün f k h literatüründe yer alan mezheplere ait dü ünceler ya ayan içtihatlar olmay p tarihte ya am olan müçtehitlerin kendi toplumlar için ortaya att klar görü lerden ibarettir. Bu görü lerin bütün zaman ve mekanlar için geçerli oldu(u dü ünülemez. Nitekim bu içtihatlar yapanlar da böyle bir iddiada bulunmam lard r. Toplumsal yap daki de(i im, insanlar n ihtiyaç ve zaruretleri f k hta baz yeniliklerin yap lmas n gerekli k l yordu. Bunlardan biri de Osmanl lar n son zamanlar nda Sultan Muhammed Re âd Döneminde Beyhulislaml k makam na yöneltilen sorular dolay s yla aç kça ortaya ç km t r. &stanbul’a ve Osmanl ülkesine d ar dan gelen baz Müslüman tacirlerle turist olarak ülkeye girenlerin Müslüman baz han mlarla evlendikleri ve bir müddet sonra ortadan kaybolduklar ve kendilerinden haber al namad ( görülmü tür. Geride b rakt klar e leri ise bir taraftan çal ma zemini bulamama, di(er taraftan hukuken evli bulunmalar dolay s yla, hem ba ka bir koca ile evlenmekten hem de nafaka almaktan yoksun kalarak ma(dur olmu lar ve bu ma(duriyetin giderilmesi için Beyhulislaml (a ba vurmu lard r. Bunun üzerine 1334’de Beyhulislaml k makam Halifeye bir arizada bulunarak bu ma(duriyetin giderilmesini istemi tir. Ancak burada dikkatimizi çeken önemli bir nokta var. Hanefî mezhebine ait görü leri hukuki düzen olarak kabul etmi bulunan Osmanl devletinin, bu gibi kad nlar n sorununu çözmesine imkan yoktu. Çünkü Hanefî mezhebine göre, kaybolmu kad n n e i ancak 120 sene sonra yada kocas n n emsalleri öldükten sonra evlenebilirdi. Bunun için bir ç k yolu arand ve di(er mez- H / ! % ? & ? " ? V B M heplerden de yararlanma yoluna gidildi. Beyhulislaml k, makam bu konuda haz rlad ( bir mazbatada di(er mezheplerin de &slam mezhebi oldu(unu, ça( n ihtiyaçlar gere(i bu mezheplerde yer alan görü ve fetvalarla da amel edilebilece(ini, devlet ba kan n n bu konuda yetkisinin bulundu(unu ifade eden bir yaz ile durumu Halifeye bildirmi , Halife de bunu uygun görerek bu tür kad nlar n aradan üç y l geçtikten sonra ba ka bir erkekle evlenebilece(ine hükmetmi , böylece yabanc bir hukuk kayna( na ba vurmaks z n meseleyi &slamî bünye içinde çözmü tür. Esasen bu metot ba lang c ndan beri uygulanabilseydi, bir çok konuda ortaya ç kan sorunlar n çözümüne imkan tan nm olur, belki de Bat ’dan kanun ithal etmeye ihtiyaç kalmazd . Vaktiyle , an lan mazbatan n bas lm bir suretini &stanbul Müftülü(ü Me ihat Kütüphanesinden elde etmi tim. Bu yaz ya onun bir fotokopisini de ekleyerek f k h kültürümüze kazand rman n yararl olaca( na inan yorum. 9 *M M $2H K : H :2 :5 : - $2H2 :2M$ 12 A a( da metin ve sadele tirmesini vererek de(erlendirmesini yapaca( m z vesikada her ne kadar “zevc gaib olarak...” ba l ( alt nda mesele sunulmu sa da, yapt ( m z ara t rmada Türk örfünde kay p anlam nda kullan lm olup Hanefî f k h kaynaklar nda mefkuda denk gelmektedir. Mefkud iki k sma ayr l r. Birincisi gaybet-i munkat a tarz ndaki kaybolu tur ki, sava a kat lanlar bunun örne(idir. Böyle kimselerin ya amas ndan ümit kesilir. &kincisi gaybet-i gayr-i munkat ad r ki, bu da ö(renim için ç k p bir daha kendisinden haber al namamas , yahut ticaret için evden ayr l p bir daha geri dönmemesi hallerine mahsustur.1 Bizim vesikam zda bahis konusu olan kay pl k mefkudun bu ikinci türüne denk gelmektedir. Hanefî mezhebinde tercih edilen görü e göre, kocas kaybolmu olan kad n, kocas geri dönünceye, yahut emsalleri ölünceye kadar beklemek zorunda olup ba ka bir erkek ile evlenmesine imkan yoktur. Ancak, Mâlikî, Bâfiî ve Hanbelî mezheplerinde böyle bir problem ile kar la an kad n n belli bir süre bekledikten sonra evlenmesine imkan verilmektedir. Bu mezhepler aras nda süre bak m ndan en toleransl olan Hanbelî mezhebi görüldü(ü için, Sultan Muhammed Re âd döneminde 20 ubat 1321/29 Rebiu’l-Ahir 1334 tarihinde ç kar lan bir kanunla bu mezhebin görü ü tercih edilerek toplum rahatlat lm t r. A a( da bu kanun de(i ikli(inin teknik safhalar n kaydedece(iz. A a( daki meselede bahis konusu olan kay p ki i; uzun müddet kendisinden haber al namayan ve ailesine geri dönmeyen kimse olup bunun &slam f kh ndaki kar l ( mefkûddur. El-Mebsût sahibi &mam Serahsî Mefkûd’u u ekilde tarif ediyor: “Mefkûd; yolculu(a ç kan, fakat daha sonra ne ölümü, ne hayat ne bulundu(u yer, ne de dü man n kendisini esir edip etmedi(i hakk nda bilgi al namayan ve ölümü yada öldürüldü(ü belli olmayan adamd r.” & te bu durumdaki ki i mefkûddur. Öldü(ü , yada öldürüldü(ü hakk nda bir delil bulununcaya kadar kâd onun i leri ile ilgili bir konuda hüküm veremez. E i d nda, varisleri içinde zengin olanlara nafaka verilmez. Sadece bunlar aras nda yoksul olanlara, ihtiyaçlar ölçüsünde bir nafaka belir1 Bu konuda geni bilgi için bkz. Dr. Muhammed Abdurrahim Muhammed, Zevcetü’l-]âib, Dirase Mukarene Beyne’ -0erîati’l- slamiyye ve’ - erîateyni’l-Mesîhiyye vel-Yehûdiyye ve’l-kavânîni’lvad’iyye, Dârusselâme, birinci bask , 1990. M B " ' lenerek verilir. Zevce zengin de olsa kâd onun mal ndan nafaka almas na hükmeder. Zevce d ndaki varisler zengin olduklar halde, onun mal ndan nafaka alamazlar. Çünkü zevcenin mirasa hak kazan evlilik akdi sebebiyledir; dolay s yla onun zenginlik yada fakirli(i yahut kocan n hakk sebebiyle ba( ml olmas ile de(i mez. Fakat zevce d ndakilerin mirasa hak kazanmas ihtiyaç sebebiyledir. &htiyaç bulunmay nca herhangi bir nafaka alamazlar. E(er mefkûdun geliri bulunursa kâd onu gözetecek bir naip tayin eder. Çünkü naip kendisine bakamayacak olan kimseler içindir. Mefkûd da kendisine bakmaktan aciz olan ki idir. Dolay s yla kâd gelirlerini toplay p koruyan birini nasbeder.2 Bu mesele ile ilgili vesîkada yer alan hüküm mefkûdun durumuna k yas edilerek ortaya konmu tur. Kaybolmu ki inin kar s n n, kocas aleyhine bo anma davas açabilmesine imkan veren yaz n n metninin a a( da Osmanl ca metni, okunu u ve sadele tirilmi ekli ile kayd ettik. Metinde bugünkü Türkçe ile anlatmak istenen eyi a a( da biraz daha serbest bir ifade ile anlatmaya çal aca( z: “Osmanl ülkesine d ar dan geçici olarak gelen tacir ve turistlerin baz Müslüman kad nlarla evlenmeleri ve kendi ülkelerine döndükten sonra bir daha geri dönmemeleri sebebiyle, nafaka temininden yoksun kalan ve bu sebeple ma(dur duruma dü en Müslüman han mlar n durumlar dikkate al narak, Hicri (1334) tarihinde Beyhulislaml (a ba(l Hey’et-i Te’lîfiyye'nin fetvâhâneye sunduklar bir mazbatada durum gözden geçirilmi ve bu gibi kad nlar n ma(duriyetlerini önlemek üzere, bir tür kanun de(i ikli(i teklifi yap larak bu durumdaki kad nlar n evlenmelerine hukuken imkan tan nm t r. Ad geçen mazbata, yabanc ülkelerden gelen turist ve tacirlerin bu gibi evliliklerini er'an (hukuken) önlemenin mümkün olmad ( , dolay s yla ortaya ç kan ihtiyaçlarla sosyal gereksinimlerin ve maslahat n dikkate al nmas gerekti(i aç klanm , halifenin böyle durumlarda Hanefî Mezhebi d ndaki mezhep imamlar ndan biri ya da bir kaç n n görü ü ile amel edilmesi hususunda emir ve fetva verme yetkisine sahip oldu(u, mezhepler aras nda tercih yapma yetkisinin devlet ba kan na ait bulundu(u isabetli bir ekilde zikr edilmektedir. “Ad geçen mazbatada Hanefîlerce gaibin (Mefkûd) nafakas n n ba kalar na borçlanmak suretiyle tahsil edilmesi mümkün ise de ileride ödenmek üzere borç verecek kimselerin nadir olarak bulundu(u, dolay s yla bunun zorluklar meydana getirece(i, böyle durumlarda Hanefîlerce nikâh n feshinin mümkün olmad ( , fakat üç mezhep &mam &mam Malik, &mam Bâfîi ve &mam Ahmed b. Hanbel'e göre, kaybolmu kocadan nafaka temini mümkün olmamas durumunda, nikâh n feshinin mümkün ve caiz oldu(u, Halifenin bu görü e göre amel edilmesi için emir ve ferman buyurma yetkisine sahip bulundu(u, bunun için maslahat ve zaman n ihtiyaçlar n n hukukta dayan lan bir delil oldu(u ifade edilmektedir. “Hanefîlerde kocas kaybolan kad n n 120 y l evlenemeyece(i, sonraki Hanefî fakîhlerine göre ise, bu sürenin biraz daha k salt labilece(i; kad n n ancak kocas n n emsali öldükten sonra evlenebilece(i hükme ba(lanm t r.3 Dolay s yla, böyle bir durum ile kar la an kad nlar n sorununa Hanefîlerde bir çözüm bulunmad ( , Hane2 3 Serahsî, el-Mebsût, 11/38 bkz. Serahsî, age, 11/34-35 H / ! % ? & ? " ? V B M fî f k h kaynaklar nda yer almaktad r. Hanefîlerce bu görü ün aç klamas , &mam Ali (R.A)'a izafeten öyle yap lmaktad r: "Bu kad n iptilâya maruz kalm t r, sabretsin."4 Yani, Allah böyle kad nlar s nava tabi k lm t r. Amans z bir hastal (a yakalanan yada ba ka bir belâ ile ile kar la an insanlarda oldu(u gibi, bu kad nlar da Allah taraf ndan s nanmaktad r, dolay s yla sabretmelidirler. Bundan anla ld ( na göre, toplumda büyük s k nt lara sebep olan bu gibi sorunlar n çözümü için Hanefîlerde herhangi bir ç k yolu bulunmamaktad r. Oysa, üç mezhep imam , kocas kayb olmu ve bu sebeple nafaka temin etmesi mümkün olmayan kad nlar n mahkemeye ba vurarak kâd dan nikâh akitlerinin feshini ve durumlar n n düzeltilmesini istemeleri imkan dahiline girmektedir. & te, Sultan Mehmed Re ad döneminde, Osmanl toplumunda bir çok s k nt meydana getiren bu gibi olaylar nedeniyle, Beyhu'l-&slâml k telif heyeti, fetvahaneye hitaben bir mazbata düzenleyerek Hanefî mezhebi d ndaki üç mezhebin görü ünün al nabilece(i ve bu görü ün devletçe uygulamaya konulabilece(ine imkan veren bir kanun de(i ikli(i önerisi haz rlam lar ve Beyhu'l-&slâm Hayri efendi taraf ndan bu mazbataya bir üst yaz ve mutalâa da eklenerek durum Hilâfet makam na sunulmu , Halife Mehmed Re ad Efendi de bu kanun de(i ikli(ini uygun görerek gere(i ile amel olunmak üzere tasdik etmi ; f k h kitaplar nda yer alan bo anma hukukunun ilgili maddelerinin bu kanun de(i ikli(ine göre de(i tirilmesini de emretmi tir. Osmanl lar n son dönemlerinde ortaya ç kan bu ve benzeri kanun de(i iklikleri, &slâm Hukukunun ça( n ihtiyaç ve zaruretleri ile maslahatlar dikkate al narak, topluma göre yeniden düzenlenmesi gerekti(i konusunda önemli bir vesika niteli(i ta maktad r. &slâm Hukuku sadece Hanefî hukukundan ibaret olmay p tüm müçtehit alimlerin görü lerinin de toplumu yönlendirmede yeri ve de(eri vard r. Hanefî Mezhebi d ndaki di(er üç mezhep imam ndan birinin, ya da &slâm' n temel ilkelerini ilke olarak kabul etmi alimlerin görü ve fetvalar n n da &slâm Hukukunun i lerlik kazanmas nda ve uygulanmas nda önemli bir yeri vard r. &slâm Hukukunun K yamete kadar ya at lmams n sa(lamak için, Müslümanlar sadece Hanefî mezhebine göre hareket etmek zorunda de(illerdir. &slâm' n çerçevesi içinde bulunan tüm alimler ile mezheplerin de bunda büyük paylar vard r. Bu gibi alimlerin ve mezheplerin de daima dikkate al nmas gereklidir. Hiçbir Müslüman’ n, slâm âlimlerinden yada mezheplerinden birini d lamaya hakk bulunmamaktad r. Hatta bunlardan birinin toplumsal ihtiyaçlara cevap veren görü lerini reddedip toplumda bir bo luk meydana gelmesinden ötürü de sorumludurlar. A a da orijinal metni ile birlikte sundu umuz aile hukuku ile ilgili kanun de i iklii, slâm hukukunun ihtiyaçlara cevap vermesi için meselelere geni çerçevede el atman n bir zaruret oldu unu ortaya koymaktad r. Bu kanun de i ikli i, slâm f kh n n her alan nda yap lmas mümkün, hatta zarurettir. Maslahat ve ihtiyaç gerekçesi ile böyle bir çaban n gösterilmesinin vacip oldu unu da söyleyebiliriz. slâm Hukukunu her ça da ya atman n çaresi, meydana gelen sorunlar ve bu sorunlar sebebiyle toplumda olu an t kan kl klar gidermektir. Bunu yapmak artt r. Tarih boyunca, toplumsal yap daki ihtiyaçlar, zaruretler, belvâlar ve maslahatlar dikkate al narak, e er bu gibi kanun de i4 Serahsî, age, 11/35 M B " ' iklikleri yap labilseydi, slâm dünyas nda slâm hukuku yerine ba ka hukuk sistemlerinin uyguland belki de görülmeyecekti, dolay s yla biz öz mal m za sahip olabilecektik. 99 (2 42>D >24:S $ H $2H K : 2M M K2 ( 4:D #:*1:9 1*T-*>*#9 * 1*T-*>*M9M 0 1* *19M* # MD N M*: EK/1-2 - 1*T-*>*M9M :*> M (* :2 M2 $EM+K>+ +:1+K 12>M “Zevc gaib olarak nafakan n tahsili müteazzir oldu(u takdirde zevcenin talebiyle kâd nikâh fesh eder.” “Eimme-i Hanefiyye Rahimehumullahü Teala’ya göre; me’kûl ve melbûs ve meskenden ibaret bulunan nafakan n envâ- selâsesinden zevc âciz, ya zevc gâib olarak istihsâl-i nafaka gayr-i mümkin olsa dahi akd-i nikâh fesh olunamaz. Kâdî zevce içün nafaka takdir ederek ba’dehû zevce izn-i kâdî ile bil-istikrâz nefsine infâk idüp zevc iktisâb-i yesâr ya gaybetten avdet edince ana müracaat eder. “Nikâh bir ailenin seâdetini te kil eden ve nev-i be erin tezâyüdünü mûcib ve min ledün Âdem ilâ yevminâ hâzâ, me rû bir ni’met-i ilâhiyye olup, azîme-i mezkûrenin bu gibi avâr z-i cüz’iyye ile izâle ve iptal edilmesini Eimme-i Hanefiyye muvâf k görmedikleri misillü, zaten mehir ve nafakan n îta ve tesviyesine ve hukûk-i zevciyete riâyete adîmü’l-iktidar kimesnelerin teehhül ederek zevceyi zrâr etmeleri nde’l-Hanefiyye haram oldu(u cihetle, ahlâk- hasene ashâb ahkâm-i er’iyyenin her cihetini teemmül ederek andan sonra teehhül edeceklerine mebnî, bu yolda acz-i infâktan tûlay-i iftirâka ender olarak ihtiyaç messetse bile, bu gibi nevâdir ahkâm-i kavâid-i umûmiyyenin ihlâline sebeb te kil edemeyece(i â ikâr bulunmakla, Mezhebi Hanefiyye’nin ahlâk- fâz la ashâb hakk nda muvâf k- hikmet bulundu(u derkârd r. “&mâm Mâlik Rad yellâhu Anh ve &mâm Bafiî Rad yellâhu Anh’tan bir rivayete göre; zevc mûsir olsa bile gâib olup da tahsîl-i nafaka müteazzir bulundu(u takdirde, taleb-i zevce üzerine fesh-i nikâh olunabilir. Nitekim zevcin gaybetiyle istihsâl-i nafakan n taazzüri suretinde Ahmed b. Hanbel Rad yellâhu Anh’a göre dahi fesh-i nikâh edilebilir. “Eimme-i Hanefiyye’ye göre; bâlâda mezkûr gaybet-i zevc sebebiyle zevce nafakadan mahrûme kald ( takdirde Kâd -i Hanefî, Bafiî, ya Hanbelî Mezhebine mukallid bulunan ulemadan bir zat inâbe idüp de ana fesh-i nikâh ile hükm ettirse bu hüküm sahih ve taraf-i kâdî’den tenfîzi lâ büd ve bundan sonra ba’de inkizâ’ildde, mezbûrenin di(er bir taraftan tezevvüci caiz olaca( gibi, ba’de ba’din, zevc-i gâib hâz r olup da mezbûreye nafaka b rakm oldu(unu ve binâenaleyh, fesh-i nikâh gayr-i sahîh idü(ini iddiâ ve bunu ispat idecek olsa, evvelki beyyine hükm-i kâdî ile tereccüh etti(ine mebnî zevcin mezkûr beyyinesi ve kazâ ve hüküm vâki’-i iptal olunamaz. H / ! % ? & ? " ? V B M+ “Ber vech-i me rûh, inâbe sûretiyle fesh-i nikâh edilmesinin cevaz na fetvahaneden ifta edilmekte ise de, memalik-i mahrusenin her cihetinde Bafiî ve Hanbelî Mezheplerine salik fukaha bulunmad ( cihetle, inabe suretiyle fesh-i nikâh maksad tamamiyle temin ve kafil olamam t r. “Zevcenin aczi derkâr ve âtîde gaybetten avdet ederek andan istihsâl olunur ümidiyle müddet-i medîde zevcenin taayyü üne kâfî mebâli(i ikrâz eden kimesne bulunamayaca( â ikâr bulundu(u cihetle, bu ahvâl zevcenin azîm zarar na müeddî olma(la beraber, asr- hâz rda her devlet teb’as ndan Müslümanlar müsâferet ve ticaret tarîkiyle muvakkaten memâlik-i &slâmiyyeye gelerek Devlet-i Aliyye teb’as ndan bulunan &slâm kad nlar yla izdivâc ettikten sonra zevcelerini bilâ nafaka velâ münfik b ra(up bir daha gelmemek üzere memleketlerine avdet etmekte olduklar dahî kesîren mâ vâki olarak, bu takdirde zevce içün istihsâl-i nafaka adîm-i imkân kalup zevce vefât na de(in sefâletle imrâr- ezmân eylemektedir. Vâk a, bu gibi ecnebîler ile izdivâctan men’ edilmesi vârid-i hât r olur ise de, men-i mezkûr ahkâm-i er’iyye ile kâbil-i tevfîk olam yaca( gibi, ahkâm-i âliye-i er’iyyece nikâh sair ukûd gibi ehliyet-i er’iyyeyi hâiz bulunan zevceynin iki ahit huzurundaki icap ve kabul ile mün’akid olaca( na mebnî men-i mezkûrdan bir netîce-i mâddiyenin istihsâli gayr-i mümkin bulunmu tur. &htilaf-i müçtehidîn, bad içün bâis-i rahmet ve bir mezhebe salik bulunan zat n nde’l- zd râr di(er mezhebe göre olan bir mesele ile amel veya iftâ etmesi tecvîzkerde-i erîat oldu(u gibi, mesâil-i müctehedün fîhâda Emîru’lMü’minîn hazretleri hangi kavil ile amel olunmas yla emir ve ferman buyurur ise an nla amel edilmesi muktezî idü(i kütüb-i f kh yyede musarrah bulundu(una ve mâdde-i ma’rûza Hanbelî Mezhebine tamamiyle muvâf k idü(ine mebnî derdest ikmâl bulunan Kitâbu’t-Talâk n münasip bir fasl na ilave edilmek ve bu mesele ile alâkadar olan mevâdd-i sâire ana göre tanzim k l nmak üzere takdim k l nan mâdde hakk nda irâde-i seniyyenin istihsâli muvâf k mütâlaa edilmi ise de ol bapta 23 Rebîu’l-Ah r 1334 ve 14 Bubat 1331.” Hey’et-i te’lifiyeden Abdurrahman Hey’et-i te’lifiyeden Ahmed Muhtar Hey’et-i te’lifiyeden Haf z Mustafa Safvet Hey’et-i te’lifiyeden Haf z Mehmed Zühdi He’yet-i te’lifiyeden Muharrem Lutfi Hey’et-i te’lifiyeden Hüseyin Necmuddin Hey’et-i te’lifiyeden Ali Haydar “Huzûr-i Âli-i Me îhatpenâhî’ye: “Hey’et-i te’lifiyeden îtâ olunan i bu mazbata, huzûr-i sâmî-i fetvâpenahîlerine takdîm k l nm olmakla, muktezây-i hâlin îfâ buyurulmas bâb nda ve her halde 23/ M- B " ' Rebîu'l-Ahir, 1334. Emîn-i Fetva Ed-Dâî Ali Haydar 8 1*T-*>*M9M #*$2:2K> 12# "Seyhu'l-islâml k dairesi fetva kap s yaz i leri aded:" "Koca kayb olup nafakan n tahsili mümkün olmay nca, kar n n iste(i üzerine kâd nikâh fesh eder." Hanefî müçtehitlerine göre; (Allah kendilerinden raz olsun) e(er koca yiyecek, giyecek ve meskenden ibaret bulunan nafakan n üç türünü sa(lamaktan aciz kal rsa, yahut koca kayb olup nafakan n tahsili mümkün olmazsa nikâh fesh olunamaz. Kâd zevce için nafaka belirleyerek, daha sonra zevce kâd 'n n izni ile borçlanarak kendisi için gerekli harcamalar yapar, koca nafaka verme imkan na sahip oldu(u, yahut gaiplikten döndü(ü zaman, zevce ona müracaat eder. (Nafakay tahsil eder). Nikâh bir ailenin mutlulu(unu te kil eden ve insan neslinin artmas n ve Adem aleyhisselam'dan bu günümüze kadar me ru ilahî bir nimet olup ad geçen nimetin bu gibi cüzî ar zalarla iptal edilmesini Hanefî müçtehitleri uygun görmedikleri gibi, zaten mehir ve nafakan n verilmesine, tavsiyesine ve kar l k haklar na riayete gücü yetmeyen kimselerin evlenerek kar y zarara u(ratmalar Hanefîlerce haram oldu(undan, güzel ahlak sahibi kimseler er'î hükümlerin her yönünü dü ünüp ancak ondan sonra evlenebileceklerine dayal olarak bu yolda nafaka ödemekten aciz oldu(undan ötürü kar -kocan n ayr lmas na ender olarak ihtiyaç duyulsa bile, bu gibi nadir hükümler umumî kaidelerin ihlaline sebep te kil edemeyece(i aç k bulunmakla, Hanefî Mezhebinin üstün ahlâk sahibi kimseler hakk nda hikmete uygun bulundu(u a ikard r. "&mam Malik (Allah ondan raz olsun) ve &mam Bafiî (Allah ondan raz olsun)'den bir rivayete göre; koca zengin olsa bile kaybolup da ondan nafaka tahsil etmek mümkün bulunmad ( takdirde, kar n n iste(i üzerine nikâh fesh olunabilir. Nitekim kocan n kaybolmas sebebiyle nafaka tahsilinin mümkün olmamas durumunda Ahmed b. Hanbel, (Allah ondan raz olsun)'e göre de nikâh fesh edilebilir. "Hanefî Müçtehitlerine göre; yukar da an lan kocan n kaybolmas sebebiyle zevce nafakadan mahrum kald ( takdirde, Hanefî kâd , Bafiî ya da Hanbelî Mezhebini taklit eden alimlerden bir zat naip tayin edip de ona nikâh n feshi ile hükm ettirse bu hüküm sa(lam olup kâd taraf ndan uygulamaya konulmas gerekli ve di(er taraftan bundan sonra iddetin bitimini müteakip ad geçen zevcenin evlenmesi caiz olaca( gibi, bir müddet sonra kaybolan koca gelip de ad geçen zevceye nafaka b rakm oldu(unu ve buna binaen nikâh n feshinin geçersiz oldu(unu iddia ve bunu ispat da edecek olsa, birinci delil kâd n n hükmü ile tercih edildi(inden, kocan n delilleri kabul edilerek gerçekle en hüküm ve kaza iptal edilemez. "Aç kland ( üzere, ba ka bir alimi hüküm vermede naip k lmak suretiyle ni- H / ! % ? & ? " ? V B M. kâh n fesh edilmesinin caiz olmas na fetvahaneden fetva verilmekte ise de Osmanl ülkesinin her yerinde Bafiî ve Hanbelî Mezheblerine ba(l fakîhler bulundu(u için, naip tayin etmek suretiyle nikâh fesh etmek maksad tamamen temin edememi tir. Zevcenin acizli(i derkar (a ikâr) ve gelecekte gaipli(inden dönerek kocas ndan nafaka al n r ümidiyle zevcenin geçimine yetecek mebla(lar uzun süre borç olarak veren kimse bulunamayaca( a ikar bulundu(u için, bu durumlar zevcenin büyük bir zarara u(ramas na sebep olmakla beraber, ça( m zda her devlet teb’as ndan Müslümanlar yoluculuk ve ticaret yolu ile geçici olarak &slâm ülkelerine gelerek Devlet-i Aliyye teb’as ndan olan &slâm kad nlar ile evlendikten sonra zevcelerini nafakas z ve nafaka verecek naipsiz b rak p bir daha gelmemek üzere, ülkelerine dönmekte olduklar da çok kere vuku' bulmakta oldu(u için, zevce için nafaka tahsil etmek imkans z hale gelip vefat na kadar zamanlar n sefillik içinde geçirmektedir. Vak a, bu gibi yabanc larla evlenmenin engellenmesi hat ra geliyorsa da bunu engellemek eriat n hükümleri ile uyum sa(lamayaca( gibi, yüce Beriat hükümlerince, nikâh di(er akitler gibi er'î yönden evlenmeye ehil bulunan kar -kocan n iki ahit huzurundaki icabkabul (teklif ve kabul) ile akdedilmi olaca( na binaen, ad geçen evlili(i engellemekten maddî bir sonucun elde edilmesi imkans z bulunmu tur. Müçtehitlerin farkl görü ler belirtmesi, kullar için rahmete vesile ve herhangi bir mezhebe ba(l bulunan bir zat n mecbur kal nca di(er mezheplere göre olan bir mesele ile amel veya fetva vermesi, Beriat n caiz gördü(ü bir husus oldu(u gibi, hakk nda ictihât yap lm meselelerde müminlerin Emiri (Halife-i Müminin) hazretleri hangi söz ile amel olunmas yla emir ve ferman buyurur ise onunla amel edilmesi gerekli oldu(u, f k h kitaplar nda aç klanm bulundu(una ve arz edilen madde Hanbelî Mezhebine tamamiyle uygun oldu(una göre, derdest tamamlanm bulunan Kitabu’t-Talak’ n (Bo anma Bahsinin) uygun bir fasl na ilave edilmek ve bu mesele ile ilgili olan di(er maddeleri ona göre tanzim k l nmak üzere takdim edilen madde hakk nda irade-i seniyyenin (Yüksek iradenin) elde edilmesi uygun mutalaa edilmi se de o konuda 29 Rebiu'l-Ahir 1334 ve 14 Bubat 1321. Telif Heyetinden Telif Heyetinden Abdurrahman Ahmed Muhtar Telif Heyetinden Haf z Mustafa Safvet Telif Heyetinden Haf z Mehmed Zühdi Telif Heyetinden Muharrem Lutfi Telif Heyetinden Hüseyin Necmuddin Telif Heyetinden Ali Haydar “Telif Heyetinden verilen i bu mazbata Fetvahane yüksek huzurlar na takdim k l nm olmakla durumun gere(inin yerine getirilmesi konusunda ve her halde 23/ Rebiu'l-Ahir, 1334. Emîn-i Fetva Ed-Dâî Ali Haydar MM B " ' 93 #2 ( :D #:*1 (* 1 (*112$ * *T9M9M 0 2 2M$ 4M M (*: 2D 1+#: 1 M 2K*$4* 5EM$2 $ H *T9 N M*: 12>M Ek:3 - *T9M9M :*> M (2 :2 :2 *$2 2$ :2M 12>M Bab- Fetva, Daire-i Me ihat-i &slamiyye Mektubu kalemi, Aded "Zevce gaib olarak nafakan n tahsili müteazzir oldu(u takdirde zevcenin talebiyle nikâh fesh eder. " “Melfuf mazbata mucebiyle amel oluna” Muhammed Re ad “Mehir ve nafakan n tesviyesinde ve hukûk-i zevciyete riâyette adîmul-iktidâr bulunanlar n izdivâc n nazar-i hürmetle görerek teehhülü ahkâm-i âliyye-i er’iyyenin bil-etrâf netîce-i teemmülü telakkî edilen ve binâenaleyh seâdet-i ailenin mebnâ-i müteyemmeni olmak ve nev-i be erin tezâyüdini kâfil bulunmak hasebiyle nikâh n avâr z- cüz’iyye ile zevâlini muvâf k görmeyen Eimme-i Hanefiyye aleyhim rahmetü Rabbil-beriyye hazerât n n, zevc gâib olarak istihsâl-i nafaka müteazzir olsa dahî, akd-i nikâh n fesh olunamamas ve kâdî nafaka takdir ederek zevce bil-istikrâz nefisini infâk idup zevcin avdetinde ana mürâcaat eylemesi sûretindeki ictihâdlar nda mütecellî-i hikmet-i faz la derkâr olmakla beraber, &mâm Mâlik rad yellâhu anhu ve &mâm Bâfiî rad yellâhu anhu’l-Bârîden bir rivâyete göre; zevc gâib olupda tahsîl-i nafaka müteazzir bulundu(u takdirde, zevcenin talebi üzerine fesh-i nikâh olunabilup &mâm Ahmed b. Hanbel Rad yellâhu Teâlâ anh dahî, zevcin gaybetiyle istihsâl-i nafakan n taazzüru sûretinde fesh-i nikâh edilebilmekle ictihâd eylemi olduklar na ve zevcin avdetinde andan istihsâl edilebilece(i ümidiyle müddet-i medîde zevcenin taayyü üne kâfî mebâli(i ikrâz eyleyeceklerin nedreti bir çok sefaleti müeddî oldu(u gibi, terakk yât-i asr yye ile mütenâsiben tezâyüd eden ihtilâtât netîcesi olarak, düvel-i sâire tebaâs ndan bir tak m Müslümanlar müsâferet veya ticâret tarîk yle mavakkaten memâlik-i Osmâniyeye gelerek devlet-i aliyye tebaas ndan &slam H / ! % ? & ? " ? V B MN kad nlarla izdivâc etmekte ve baz lar zevcelerini bilâ nafaka velâ münfik b rakup bir daha gelmemek üzere memleketlerine avdet eylemekte olduklar ve bu takdirde istihsâl-i nafakaya imkân bulunmayup zevce, vefat na kadar kemâl-i sefâletle imrârzaman eylemekte oldu(u görülmekte bulundu(una nazaran, &mâm Ahmed b. Hanbel hazretlerinin ictihâdlar asr n ihtiyâcât na evfak ve nâs n muâmelât na erfak olup mesâil-i müctehedün fîhâda Emîru’l-Mü’minîn Hazretleri hangi kavil ile amel olunmas yla emr ve fermân buyururlar ise an nla amel olunmak muktezî oldu(una ve Fetvâhâne-i Âliyye’nin hey’et-i iftâiyye k sm na ait 20 Baban 1322 tarihli nizamnamenin alt nc maddesinde hey’et-i mezkûre, Mezheb-i Hanefîde gayr- müftâbih addolunan bir kavli maslahat- asra evfak yetinden nâ î ihtiyâr eder veya ilcâ-i maslahatla eimme-i selâse mezâhibine ait bir kavli tercîhan muvâf k görür ise, bu bapta müdellelen bir mazbata tanzîm edece(i musarrah bulundu(undan, hey’et-i mezkûrece ihtiyâcât ve ilcâât- asr yyeye göre, bu meseledeki kavl-i Hanbelî’nin delâil-i tercihiyyesini mutazammin sâlifüzzikir madde-i nizamiyyeye tevfîkan tanzîm ve fetvâ emanetine tevdi’ idilup îtâ k l nan ve leffen arz ve takdim olunan mazbatada mündemiç ve bâlâya aynen muharrer maddenin delâil-i mesrûde mûcibince hâcât-i asriyye ve refâhet-i ictimâiyyeyi temin içün bad’ez’in bi’l-umûm kazâ ve iftâda düstûru’l-amel olmas z mn nda hatt- hümâyûn hazret-i hilâfetpenâhîleriyle tev îh buyurulmas Emîrul-Mü’minîn Efendimiz Hazretlerinin atebe-i seniyye-i mülûkânelerinden müsterhim bulundu(u ma’rûzdur efendim.” 29/Rebiul-Ah r, 1334 ve 20 Bubat 1331 Beyhul-&slam Hayri 8 1*T-*>*M 9M #*$2:2K> 12# “Koca kaybolup nafakas n n tahsil edilmesi mümkün olmad ( takdirde zevcenin iste(i ile kâd nikâh fesh eder.” “Ekteki mazbata gere(ince amel olunmal d r.” Muhammed REBAD “Mehir ve nafakan n ödenmesinde ve kocal k hakk na riayet imkan na sahip olmayanlar n evlenmesini sayg ile kar layarak evlenmeyi er’î (hukukî) hükümlerin etrafl ca dü ünülmesi sonucu telakki eden ve buna binaen aile mutlulu(unun u(urlu (müteyemmen) temeli olmak ve insan türünün ço(almas na kefil bulunmas dolay s yla, nikâh n beklenmedik baz sebeplerle kaybolmas n uygun görmeyen Hanefî müçtehitleri (Aleyhim Rahmetül-Beriyye) Hazretlerinin, koca kayp olup ondan nafaka elde etmek mümkün olmasa bile nikâh akdinin fesh olunamamas ve kâd nafaka belirleyerek, kar borçlanmak suretiyle kendi ihtiyaçlar için harcamada bulunup kocan n geri dönü ünde ona müracaat etmesi eklindeki ictihâtlar nda tecelli eden üstün hikmet a ikar olmakla beraber, &mam Malik (R.A) ve &mam Bâfiî Rad yellahu NK B " ' Anhu’l-Bârî’den bir rivayete göre; zevç gaip olup da ondan nafaka tahsil etmek mümkün olmad ( takdirde, zevcenin iste(i üzerine nikâh fesh olunabilmekte olup &mam Ahmed b. Hanbel (R.A) dahi zevcin gaip olmas yla nafakan n temini mümkün olmamas durumunda nikâh n feshedilebilmesi eklinde ictihâtta bulunmu olduklar na ve kocan n geri dönü ünde ondan tahsil edilebilece(i ümidiyle, uzun süre zevcenin geçimine yetecek kadar mebla(lar borç olarak verecek kimselerin nadir olu u, bir çok sefalete sebep oldu(u gibi, ça( n ilerlemelerine uygun olarak artan ihtilatlar (&leti im) sonucu olarak di(er devletler tebas ndan bir tak m Müslümanlar yolculuk yada ticaret yolu ile geçici olarak Osmanl ülkesine gelerek Yüce Devletin tebas ndan Müslüman kad nlarla evlenmekte ve baz lar zevcelerini nafakas z ve nafaka verecek naipsiz b rakarak bir daha geri gelmemek üzere ülkelerine dönmekte olduklar ve bu durumda nafaka tahsil etmenin imkan bulunmay p zevce zamanlar n vefat na kadar tam bir sefaletle geçirmekte oldu(u görülmekte bulundu(una göre, &mam Ahmed b. Hanbel Hazretlerinin ictihâtlar ça( n ihtiyaçlar na daha uygun ve insanlar n muamelelerine daha çok kolayl k getirici olup ictihâdî meselelerde Emiru’l-Müminîn =Müminlerin Emiri Hazretleri hangi görü e göre amel edilmekle emir buyururlarsa onunla amel olunmak gerekli oldu(una ve Yüce Fetvahanenin Fetva Heyeti k sm na ait 3/ Baban/1332 tarihli nizamnamenin alt nc maddesinde an lan heyetin Hanefî Mezhebinde kendisi ile fetva verilmeyen bir görü ü ça( n maslahat na en uygun olmas dolay s yla tercih eder veya maslahat gerekçesi ile üç mezhep imam n n mezheplerine ait bir görü ü tercih ederek uygun görürse, bu konuda delillere dayal bir mazbata düzenleyece(i aç klanm bulundu(undan, an lan heyetçe ça( n ihtiyaç ve gerekçelerine göre bu meseledeki Hanbelî görü ünün tercih delillerini kapsayan ad geçmi nizamname maddesine uygun olarak düzenlenip ve fetva eminli(ine tevdi edilip verilen ve ekte arz ve takdim olunan mazbatada yer alan ve yukar da aynen yaz l bulunan maddenin serd edilen deliller gere(ince, ça( n ihtiyaçlar n ve toplumun refah n sa(lamak için bundan sonra bütün kaza ve iftalarda uygulamada düstur olmas çerçevesinde, Hatt- Humayûn Hazret-i Hilafetpenahlar yla tev ih buyurulmas Efendimiz Hazretlerinin Yüce Saltanat e i(inden hürmetle talep olunmu bulundu(u arz edilmi tir efendim. 29/Rebiul-Ah r, 1334 ve 20 Bubat 1331 Beyhul-&slam Hayri H 2 / / ! % ? & ? " ? V B N N B 2 ) " ' H 2 < / ! % ? & ? " ? V B N