Read full report - International Crisis Group
Transkript
Read full report - International Crisis Group
“Kurt” Diye Bağırmak: Türklerin Endișeleri Kürt Açılımlarına Engel Olmamalı Avrupa Raporu N°227 | 7 Ekim 2013 International Crisis Group Headquarters Avenue Louise 149 1050 Brussels, Belgium Tel: +32 2 502 90 38 Fax: +32 2 502 50 38 brussels@crisisgroup.org Table of Contents Yönetici Özeti ........................................................................................................................... i Öneriler ..................................................................................................................................... iii I. Giriş .................................................................................................................................. 1 II. Türkiye’nin 2013 Barış Süreci .......................................................................................... 3 A. Zamanlama Konusu ................................................................................................... 3 B. Türklerin kaygılarının üstesinden gelmek ................................................................. 5 C. Cesaret Verici Bir Odak Kayması ............................................................................... 5 D. Bölgesel Komplikasyonlar ......................................................................................... 6 III. Türk Milliyetçileri Kimler? ............................................................................................... 8 A. Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) ................................................................................. 9 B. Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) .............................................................................. 9 C. Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) İçindeki Milliyetçiler ........................................... 11 D. Diğer gruplar .............................................................................................................. 12 IV. Yeniden Reformlara Yönelmek ........................................................................................ 13 A. Anadillerde Eğitim ..................................................................................................... 14 B. Yerinden yönetim....................................................................................................... 16 C. Etnik Ayrımcılığın Kaldırılması ................................................................................. 18 D. Terörle Mücadele Yasalarının Deǧiștirilmesi ............................................................ 20 E. Siyasi Temsiliyetin Daha Adil Hale Getirilmesi ........................................................ 22 V. Türklerle Kürtlerin Algısı Farklı ....................................................................................... 24 A. Kürtlüǧü Olağanlaștırmak ......................................................................................... 25 B. Eğitim Sistemi Reformu ............................................................................................ 28 C. Herkes Medyayı Suçlamayı Sever .............................................................................. 29 VI. Sonuç ................................................................................................................................ 31 EKLER A. Türkiye Haritası ............................................................................................................... 32 B. International Crisis Group Hakkında .............................................................................. 33 C. 2010’dan bu yana Crisis Group’un Avrupa Raporları ve Brifingleri ................................ 34 D. International Crisis Group Mütevelli Heyeti ................................................................... 36 International Crisis Group Avrupa Raporu N°227 7 Ekim 2013 Yönetici Özeti Türk hükümeti ile Kürdistan İşçi Partisi (PKK) arasında 2012’nin sonlarından bu yana devam eden müzakereler tökezliyor. İki tarafta da aşırılık yanlısı söylemlerin yeniden güçlenmesiyle 23 Mart 2013’te ilan edilen ateşkes kırılganlığını koruyor. PKK’nın uzlaşmaya dayalı bir barışı istediğine dair Ankara’yı ikna etmek için daha fazla çaba göstermesi gerekiyor, ancak hükümetin de Türkiyeli Kürtlerin uzun süredir var olan demokratik sıkıntılarını tam anlamıyla çözmek yönünde önemli bir sorumluluğu bulunuyor. Hükümet bu konuda tereddüt göstermesinin nedeni olarak milliyetçi tepki endișesini sıkça dile getiriyor. Aslına bakılırsa barış süreci, anaakım Türklerin demokratikleşmeye dönük adımları kabul etmeye ne kadar istekli olduklarını ortaya koydu. İki yıl içinde yerel, genel ve cumhurbaşkanlığı seçimlerine girecek olan iktidardaki Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) için çok daha büyük bir risk, otuz yıldır devam eden çatışmanın yeni bir şiddet döngüsüne kapılması olacaktır. Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) ve Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) de dahil olmak üzere milliyetçi siyasi muhalefet, genel olarak Kürt açılımına büyük oranda karşı çıkmış olsa da kamuoyu PKK ile müzakereleri çoğunlukla kabul etti. AKP hükümetinin, Kürtçe televizyon kanalı, özel Kürtçe kurslarının yasallaşması, okullarda seçmeli Kürtçe dersleri ve yakın zamanda açıklanan özel okullarda Kürtçe eğitim verme planları da dahil olmak üzere Kürtlere sunduğu siyasi jestler, kamuoyunda dikkate değer düzeyde bir öfkeye yol açmadı. Hükümet tarafından belirlenen ve ülkenin her yerini dolaşan heyetlerin bildirdiğine göre açıklama ve diyalog, halkın algılarını ve uzlaşmaya hazır olma düzeyini genellikle değiştirmeyi başardı. Mayıs ayında ortaya çıkan ülke çapındaki hükümet karşıtı protestolar da, Kürtlerin sıkıntılarından genellikle bihaber olan ülkenin batısındaki Türklerin beklenmedik biçimde Kürtlerle dayanışma sergilemelerine yol açtı. Ne var ki Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Kürt kamuoyuna ulaşmaya çalışan tavrının yanında, gitgide daha milliyetçi olan bir çizgi de takip etti. En kolay reform olan, partilerin meclise girmesinde uygulanan yüzde 10’luk seçim barajını düşürmekten kaçındı. Bu, ülke genelindeki oyların ortalama olarak yüzde 6-7’sini alan Kürt ulusal hareketinin ana partisinin siyasete daha adil olarak dahil olmasını sağlayacaktır. Olumlu bir adım olarak, Türkiyeli Kürtlerin özel okullarda anadillerinde eğitim almasını sağlayacak planını açıkladı, ancak ülke nüfusunun yüzde 12-15’ini oluşturan Kürt toplumunun ana taleplerinden olan tam anlamıyla Kürtçe eğitim ve kamu hizmetleri konusunda söz vermedi. Aynı zamanda hükümeti, etnik ayrımcılık unsurlarının çıkarıldığı yeni bir anayasa hazırlamayı başaramadı. Ayrıca uzun süredir eleştirilen terörle mücadele yasasında gerekli değişiklikler olmaması nedeniyle şiddete başvurmamış binlerce Kürt aktivist, bazıları dört yıldır olmak üzere halen ihtiyati tutukluluk halinde bulunuyor. Yetkililer ve yorumcular, bir aksiyon alınmamasını farklı nedenlerle açıklıyorlar. Bunların arasında PKK’nın Türkiye’den tamamen çekilmemiş ve silahsızlanmamış olması, ülke içinde süreçle bağlantısı olmayan protestolar ve Türkiye’nin Orta Doğu sınırındaki ülkelerde yaşanan çalkantılar, ve hepsinin ötesinde Türk seçmenlerinin önemli Kürt reformlarını gerçekleştiren bir hükümeti cezalandıracağına dair inanç bulunuyor. “Kurt” Diye Bağırmak: Türklerin Endișeleri Kürt Açılımlarına Engel Olmamalı Crisis Group Avrupa Raporu N°227, 7 Ekim 2013 Sayfa ii Müzakerelerin PKK’yı cesaretlendirdiğine ve verilen ödünlerin bağımsız bir Kürt devletinin önünü açacağına dair bazı Türklerin köklü endișelere sahip oldukları doğru. Diğerleri ise ülkenin Türk kimliğini kaybedeceğinden korkuyorlar. İsyancılara uzlaşma önerilmesi karşısında kamuoyunda önemli ölçüde kırgınlık söz konusu. Terör yöntemlerine başvuran militanlar, onlarca yıl boyunca resmi söylemde terörist ve hain olarak tanımlandı. Ne var ki yaşamını yitirenlerin veya yaralananların, mülklerini kaybedenlerin ve hakları ihlal edilenlerin büyük bölümünün Kürtler olduğuna dair Türk halkı bilgilendirilmedi. Kürt toplumun çoğunluğu, halen Türkiye içinde bir çözüm istiyor. PKK liderlerinin ve Kürt yanlısı Barış ve Demokrasi Partisi (BDP) de dahil olmak üzere Kürt hareketinin, Türk halkının bölünmeye veya şiddetin yeniden tırmanmasına dair endişelerini alevlendirecek biçimde tehdit içeren söylemlere son vermesi gerekiyor. Aynı zamanda yerel milisler gibi Türkiye içindeki tüm paralel devlet oluşumlarını kınamalılar ve Kürtlerin ortak bir tarihe sahip oldukları Türklerle Türkiye içinde birlikte yaşamayı arzuladıklarını ifade etmeliler. Mevcut sürecin getirdiği ender fırsatları göz önünde bulundurarak PKK, ateşkese olan bağlılığını sürdürmeli ve geri çekilmeye yeniden başlamalı. Aynı zamanda Türk liderler, her türlü etnik önyargıyı kaldıracak yeni bir anayasa ve yasalar da dahil olmak üzere demokratik reformlara yeniden ciddiyetle eğilmeli. Yeni bir anayasa, Türkiye Cumhuriyeti’nde yaşayan herkesin eşit vatandaşlar olduğunu açıkça vurgulayarak Türk ulusuna yapılan referansları dengeleyebilir ve eğitimde ve kamu hizmetlerinde anadillerin kullanımını garanti altına alabilir. Yapılması gereken diğer reformlar arasında daha fazla yerinden yönetime dayalı bir yönetim yapısı, terörle mücadele yasasıda değişiklikler ve daha düşük bir seçim barajı bulunuyor. Liderler ayrıca kalıcı barışa giden bu yolun avantajlarını kamuoyuna anlatmalı ve az miktarda Türk milliyetçi oyu alabilmek uğruna Kürt hareketine karşı popülist ve suçlayıcı açıklamalardan kaçınmalı. Hepsinden önemlisi Türkiye, Kürt reformuna yönelik adımlar ile PKK ile yapılan müzakereleri birbiriyle ilişkilendirmek zorunda değil ve ilişkilendirmemeli de. Böylesi bir demokratikleşme, Türkiye’deki herkesin haklarına, eğitime ve siyasi hayata ulaşmasını kolaylaştıracaktır. Aynı zamanda, otuz yıldan uzun bir süre içinde 30.000 kişinin ölümüne yol açmış ve ekonomi, toplum ve siyaset kültürü üzerinde çok büyük ve uzun erimli hasarlar bırakmış bir çatışmanın sona ermesi için hayati öneme sahip olan güvenin inşasına yardımcı olacaktır. “Kurt” Diye Bağırmak: Türklerin Endișeleri Kürt Açılımlarına Engel Olmamalı Crisis Group Avrupa Raporu N°227, 7 Ekim 2013 Sayfa iii Öneriler Türkiye hükümetine: 1. PKK ve cezaevindeki lideri ile yürütülen müzakerelerden bağımsız olarak, Kürtlerin sıkıntılarını çözecek demokratik reformları sürdürmeli ve şunları göz önünde bulundurmalı: a) Anadillerde verilen eğitimin yararlarını benimseyerek ve açıklayarak, ve anadilde eğitimin akademik başarı ve diğer dilleri (bu durumda Türkçe’yi) daha iyi öğrenmek için temel yapıtaşı olduğuna dair uluslararası araştırmaları paylaşarak, eğitimde anadillerin tam olarak kullanılması amacına bağlı kalmalı; b) Yeni anayasadaki Türk vatandaşlığı tanımının hiçbir şekilde bir ırka, etnik kimliğe, dile veya dine bağlı olmamasını açıkça sağlamalı; c) Eğitimin, kolluk kuvvetlerinin ve bütçelerin bazı alanları dahil olmak üzere bazı yetkilerin nihai olarak seçilmiş yerel birimlere aktarılması hedefi doğrultusunda yerel yönetimler konusunu ülke çapında tartışmaya açmalı; d) Partilerin meclise girmesi için belirlenmiş yüzde 10 olan seçim barajını, Türkiye’deki Kürt hareketinin ve diğer partilerin daha adil bir temsiliyete kavuşmaları için en azından AB’deki norm olan yüzde 5’e indirmeli. 2. Türkiyeli Kürtlerin endişelerini gidermek ve Türklerin şeffaflık taleplerine cevap verebilmek amacıyla açıklamalarında ve beyanlarında Kürtlüğü öcüleşmekten çıkaran ve planlanan demokratikleşmenin yol haritasını açıklayan bir dil kullanmalı. 3. Eğitim sisteminde müfredatları, Türk ve Kürtlerin ortak tarihlerinin yanı sıra Anadolu’daki ve bölgedeki tüm halklara ve farklı kültürlere dair tam bilgileri içerecek şekilde yeniden biçimlendirmeli. Türkiye’deki Kürt ulusal hareketine: 4. Ateşkese ve PKK’nın Türk topraklarından çekilmesine olan bağlılığını yinelemeli. 5. PKK’nın tamamen silahsızlanması, seferberliğinin sona ermesi ve topluma yeniden entegre olması hedefini dile getirmeli ve demokratikleşme reformlarıyla yeniden şiddete başvurma arasında hiçbir bağlantı kurmamalı. 6. Yol kontrolleri yapan yerel milisler (“asayiș birimleri”) de dahil olmak üzere Türkiye içinde paralel devlet oluşumları yaratmaya son vermeli. 7. Kürtlerin yasal ve yasadışı tüm örgütlerinin sözcülerinin tamamının özellikle kamuoyuna yaptıkları açıklamalarında barış sürecine bağlı kalmalarını sağlamalı. 8. Kürt hareketinin, Kürtler için demokratikleşen bir Türkiye’de eşit yurttaşlar olarak bir gelecek amaçladığına dair Türk kamuoyuna eylemleriyle güvence vermeli. 9. Ademi merkeziyetçi bir yerel yönetim yapısı konusunda Kürtlerin taleplerini kamuoyuna net olarak sıralamalı ve açıklamalı. İstanbul/Brüksel, 7 Ekim 2013 International Crisis Group Avrupa Raporu N°227 7 Ekim 2013 “Kurt” Diye Bağırmak: Türklerin Endișeleri Kürt Açılımlarına Engel Olmamalı I. Giriş 2012 yılının sonlarından bu yana devam eden Türk hükümetiyle silahlı Kürt isyancı örgütü Kürdistan İşçi Partisi (PKK) arasındaki son tur görüşmeler, halen barış için en iyi şansı teşkil ediyor.1 Türk yetkililere göre yeni görüşmelerin 2012 sonbaharında başlamasında iki taraf için de kayıpların belirleyici bir mesele haline gelmesi değil, hapisteki PKK lideri Abdullah Öcalan’ın bir çözüme hazır olduğunu göstermesi etkili oldu.2 Irak ve Suriye başta olmak üzere bölgesel gelişmeler de müzakerelerin başlamasında önemli bir rol oynadı3. Muhalif siyasi partiler, şu ana dek sürece karşı olduklarını yüksek sesle dile getirdiler4; ancak kamuoyu devletin Öcalan’la temasta olmasına büyük bir itiraz göstermedi. PKK’lı 3 kadının 2013 Ocak’ında Paris’te öldürülmesi ve hem Türk hükümetinin hem de Kürt hareketinin bu potansiyel provokasyona verdikleri dikkatli tepki, kamuoyunun ve müzakereci tarafların mevcut görüşmelere destek verdiklerini gösteriyor.5 Ordunun mücadeleyi sürdürme refleksi de sınırlanmış durumda.6 AKP tarafından Mayıs 2013’te yaptırılan bir ankete göre kamuoyunun yüzde 91’i “Kürt sorununa bir çözüm için herkes sorumluluk almalı” derken, yüzde 81’i sürecin “herkesin mutluluğu için olduğunu” belirtiyor.7 Ordu ve militanlar arasında meydana gelen birkaç olaya ve PKK’nın rehin alma eylemlerindeki artışa rağmen, Mart ayının ortasından bu yana çatışma kaynaklı bir yaşam kaybı gerçekleşmedi.8 1 Televizyonda verdiği bir mülakatta Başbakan Erdoğan, 19 Aralık’ta Türkiye’de Milli İstihbarat Teşkilatı’nın (MİT) isyancı Kürdistan İşçi Partisi’nin (PKK) cezaevindeki lideri Abdullah Öcalan ile Kasım’dan bu yana görüşmeler yürütüldüğünü açıkladı. Bu konuda Kriz Grubu’nun önceki raporları için bakınız: Kriz Grubu Avrupa Raporu N°222 Türkiye’nin Kürt Çıkmazı: Diyarbakır’ın Yeri, 30 Kasım 2012; N°219 Türkiye: Kürt Sorununun Çözümü ve PKK, 11 Eylül 2012; ve N°213 Türkiye : PKK Direnişine Son Vermek, 20 Eylül 2011. 2 Üst düzey bir Türk yetkili şunları söylüyordu: Öcalan “pek çok kitap okudu … şiddet karşıtı oldu … daha demokratik olmak istiyor”. Kriz Grubu’na verilen mülakat, Ankara, Şubat 2013. BDP’li milletvekillerinin 23 Şubat 2013’te Öcalan’la yaptığı ve notları basına sızdırılan görüşmede Öcalan’ın Türkiye’nin istihbarat teşkilatına ve başbakana karşı kendisinin deyimiyle Türkiye’deki “paralel devletlerin” “darbe”sini önlemek için süreci yeniden başlattığı yazıyordu. Milliyet gazetesinde yer verilen notlar, 28 Şubat 2013. 3 Bakınız aşağıdaki II.D nolu bölüm 4 Bakınız aşağıdaki III ve IV nolu bölümler 5 Aralarında PKK’nın kurucularından Sakine Cansız’ın da bulunduğu kadınlara Paris’te 10 Ocak’ta suikast yapılmış ve bu olay, Kürtlerin dikkatini derhal Türk derin devletine çevirmesine neden olmuştu. Ancak Fransa polisi, 21 Ocak’ta suikastın sorumlusu olarak Türkiye doğumlu bir Kürt’ü saptadı ve dava halen devam ediyor. 6 1999’da ilan edilen geniş çaplı bir ateşkes esnasında Türk kuvvetleri, geri çekilen yüzlerce militanı öldürmüştü. Bu kez başbakan, geri çekilme sırasında hiçbir operasyon yapılmayacağına söz verdi. 7 ”Survey reveals overwhelming support for settlement process” [Anket, çözüm sürecine verilen büyük desteği ortaya koyuyor], Today’s Zaman, 6 Mayıs 2013. 8 Iğdır’da iki asker, eski bir mayına basmaları sonucu 2 Mayıs’ta hayatlarını kaybetti. Mart’ın ortasından beri ilk kez yaşanan 3 Haziran’daki PKK-ordu çatışmasında Şırnak’ta bir asker yaralandı. 28 “Kurt” Diye Bağırmak: Türklerin Endișeleri Kürt Açılımlarına Engel Olmamalı Crisis Group Avrupa Raporu N°227, 7 Ekim 2013 Sayfa 2 Fakat 2014 yerel ve cumhurbaşkanlığı seçimleri yaklaşırken ve her iki taraf da söylemlerini sertleştirirken bu yeni durgunluk, pamuk ipliğine bağlı görünüyor.9 Ateşkesin herhangi bir şekilde sona ermesinin bedeli, şüphesiz ki çok ağır olacaktır. Altı yıl süren bir önceki gizli görüşmeler serisinin 2011 Haziran’ında kesilmesi, ülkenin 1990’lardan beri tanık olduğu en kötü şiddet tırmanışını tetikledi ve Mart 2013 itibariyle en az 928 kişinin ölümüyle sonuçlandı.10 Kriz Grubu’nun 2011 yılından bu yana yayımladığı ve Türkiye’nin PKK isyanını sonlandırma mücadelesini konu alan raporlardan dördüncüsü olan bu rapor 2013 barış sürecini tahlil ediyor. Ayrıca, ülkenin Kürt ve PKK meselelerine bakışını uzun zamandır büyük ölçüde belirleyen ve çoğu kez ideologların ve politikacıların etnik Kürtlere ve diğer gruplara daha fazla hak tanınmasına karşı çıkmalarına neden olan milliyetçi kesimleri inceliyor. Hükümet “kamuoyunun bunu kabul etmeyeceğine”11 inancından dolayı demokratikleşmenin Kürt’lerin sorunlarını ele alması konusunda tereddüt içinde. Bu rapor, Bursa, İstanbul, Erzurum ve Ankara başta olmak üzere çeşitli şehirlerde yapılan mülakatlara dayanarak, bu görüşün halen geçerli olup olmadığını ve hükümet başladığı işi tamamlamak için gerekli siyasi cesareti gösterirse halkın karşı çıkıp çıkmayacağını irdeliyor. Haziran’da Diyarbakır’ın Lice ilçesinde bir karakol inşaatı aleyhine gösteri yapanlar, inşaat işçilerinin çadırlarını ateşe verirken göstericiler üzerine ateş açan Türk askerleri, bir kişinin ölümüne, on kişinin ise yaralanmasına yol açtılar. PKK, 4 Temmuz’da bir karakola yaptığı saldırının bu göstericinin ölümüne misilleme olduğunu belirtti. PKK’nın kaçırma eylemleri arasında, Bitlis’te 23 Haziran’da kaçırarak 27 Haziran’da serbest bıraktığı iki mühendis, Tunceli’de 25 Haziran’da kaçırarak 10 Temmuz’da serbest bıraktığı bir inşaat sahası müdürü, Diyarbakır’da 28 Haziran’da kaçırdığı jandarma çavuş, Bitlis’te bir taş ocağında 9 Haziran’da kaçırdığı üç makine operatörü, Çukurca’da 13 temmuz’da kaçırdığı bir ustabaşı ve 12 Eylül’de bir jandarma karakolundan kaçırdığı ve aynı gün serbest bıraktığı dört inşaat işçisi bulunuyor. Öte taraftan, devam etmekte olan süreç ve ateşkes sayesinde PKK, Türkiye’nin Suriye sınırındaki Hatay’ın Reyhanlı ilçesinde yaşanan ve 53 Türk’ün ölümüne yol açan araçlı saldırı eylemi nedeniyle suçlanmadı (hükümet saldırının Suriye rejimi tarafından gerçekleştirildiğini söyledi). 9 Türkiye’de yerel seçimler Mart 2014’te, cumhurbaşkanlığı seçimi Temmuz 2014’teö genel seçimler 2015’te yapılacak. 10 Kriz Grubu’nun açık kaynaklardan yaptığı, resmi olmayan minimum sayımlara göre tırmanış sürecinde 304 güvenlik görevlisi, polis ve köy korucusu, 533 militan ve 91 sivil öldü. 11 Kriz Grubu’na verilen mülakat, üst düzey AKP’li yetkili, Ankara, Eylül 2012. “Kurt” Diye Bağırmak: Türklerin Endișeleri Kürt Açılımlarına Engel Olmamalı Crisis Group Avrupa Raporu N°227, 7 Ekim 2013 II. Türkiye’nin 2013 Barış Süreci A. Zamanlama Konusu Sayfa 3 2013’te barış görüşmeleri ivme kazandıkça hükümet, daha öncesi görülmemiş bir uygulamayla Kürt yanlısı Barış ve Demokrasi Parti’si (BDP) yetkililerinin Öcalan’ı İmralı adasındaki cezaevinde ziyaret etmelerine müsaade etti. Böyle bir ziyaret sonrasında BDP milletvekilleri 21 Mart’ta Diyarbakır’da düzenlenen Kürtlerin yeni yıl kutlamaları töreninde Öcalan tarafından iletilen bir mesajı okudular. Bu mesajda Öcalan “silahların döneminin bittiğini” ve “siyasetin ve fikirlerin konuşması” zamanının geldiğini müjdeliyordu.12 Silahların bırakılmasından ya da Kürtler için gelecekte yeni bir statüden söz etmiyordu; bunun yerine PKK’ya militanlarını Türk sınırlarının dışına çekmesi çağrısında bulunuyor ve Kürtlerin ayrı bir devlet istediği iddialarını reddediyordu. Bunun sonucunda PKK, 23 Mart’ta ateşkes ilan etti ve yaklaşık 15 silahlı militandan oluşan (Türkiye’de 2000 civarinda militan olduğu tahmin ediliyor) küçük bir ilk grup 8 Mayıs’ta Kuzey Irak’a doğru çekilmeye başladı. Kürt hareketi, mevcut barış müzakerelerini üç aşamada değerlendiriyor. Bu aşamalar, Öcalan’ın Şubat 2013’te PKK liderliğine gönderdiği mektupta tanımlanıyordu. İlk aşama, silahlı grupların geri çekilmesini; ikincisi, (meclis içinde ve dışında süreci değerlendirmek ve sürece yardımcı olmak amacıyla komisyonların kurulması dahil) hükümetin demokratikleşme reformları gerçekleştirmesini; ve üçüncüsü silahsızlanmayı takiben PKK’nın siyasi ve sivil hayata entegrasyonunu kapsıyordu.13 Hükümet, bu genel çerçeveyi kabul ediyor; ne var ki iki taraf hangi aşamanın ne zaman bittiği konusunda bir fikir birliğine varamamış durumda. Kürt hareketi, Öcalan’ın çağrısı uyarınca geri çekilmenin başlamasını, ilk aşamanın tamamlanması olarak görüyor. Karşılıklı anlamlı adımların ya da hükümetin bir yol haritası bulunmaması karşısında, PKK verdiği ödünlerin tek taraflı olduğundan şikayet ediyor.14. Üst düzey bir PKK üyesi olan Sabri Ok, 25 Temmuz’da hükümetin ikinci aşama için mutabık kalınan yasal adımları atmaması durumunda ateşkesin 15 Ekim’de sona ereceğini söyledi. Kürt milliyetçi hareketinin şemsiye örgütü olan Kürdistan Topluluklar Birliği’nin (Koma Civakên Kurdistanê, KCK) eşbaşkanı Cemil Bayık, 5 Eylül’de PKK’nın, geri çekilişi askıya aldığını çünkü kendisinin hükümetin “düzmece reform 12 BDP eşbaşkanı Selahattin Demirtaș, silahlı mücadele döneminin “PKK için kesinlikte kapandığını” tekrarlıyor, ancak militanların kuzey Irak dağlarında beklediğini de ekliyordu. “Demirtaș: PKK için silahlı mücadele dönemi kesinlikle kapandı”, İlke Haber, 23 Mayıs 2013, ve Neșe Düzel, “Selahattin Demirtaș: Demokrasi olmadan PKK dağdan inmez”, Taraf, 23 Nisan 2013. 13 “İşte Öcalan'ın 3 aşamalı çözüm planı”, Zaman, 27 Şubat 2013. 14 15 Ağustos’ta Başbakan Erdoğan, PKK’nın sözünü yerine getirmediğini ve Türk topraklarından, büyük bölümünü kadın, reşit olmayan ya da yaşlı militanların oluşturduğu ve güçlerinin sadece yüzde 20’sine tekabül eden bir grubu çektiğini söyledi. PKK, birkaç gün sonraki tekzibinde verilen oranın doğru olmadığını, güçlerinin üstlerine düşeni yaptığını ve geri çekilmeye devam ettiklerini belirtti. “Erdoğan says PKK did not fulfil promises concerning withdrawal” [Erdoğan, PKK’nın çekilmeyle ilgili sözünü yerine getirmediğini söyledi], Today’s Zaman, 16 Ağustos 2013 ve “PKK: Yüzde yirmi tespiti saptırma”, Milliyet, 20 Ağustos 2013. BDP’nin eşbaşkanı Selahattin Demirtaş, 27 Haziran’da PKK’nın yüzde 80’inin mevzilerini terk ettiklerinin ve sınır dışına doğru ilerlediklerini belirtti. “Demirtaş’tan çekilme açıklaması”, Sabah, 27 Haziran 2013. Türk jandarmasının ve polisin raporlarına dayanan bir başka kaynak ise çekilmenin Ağustosun başında yüzde 25’te kaldığını söylüyordu. “PKK silah bırakıp şehre iniyor”, Taraf, 11 Ağustos 2013. “Kurt” Diye Bağırmak: Türklerin Endișeleri Kürt Açılımlarına Engel Olmamalı Crisis Group Avrupa Raporu N°227, 7 Ekim 2013 Sayfa 4 paketiyle” aldatılmış hissettiğini ve saldırı olursa PKK güçlerinin karşılık vereceğini açıkladı.15 Ağustos ayının başlarında bir başbakan yardımcısı, Ankara’nın barış çabalarını sürdürmekte kararlı olduğunu söyledi.16 Hükümet şu ana kadar bazı jestlerde de bulundu, Bunların arasında süreci değerlendirmek üzere AKP ve BDP’nin katıldığı (muhalefetin boykot ettiği) yeni bir meclis komisyonunun Mayıs’ta kurulması, merhum Kürt politikacı Şerafettin Elçi’nin isminin Şırnak’taki yeni havaalanına verilmesi, hapisteki PKK lideri Öcalan’ın daha geniş bir hücreye taşınması ve 2011 Aralık’ında Uludere’de öldürülen 34 Kürt’ün yakınlarıyla buluşması sayılabilir.17 Ve 30 Eylülde açıklanan, içerisinde özel okullarda Kürtçe eğitimin önünü açacak yasal çalışmalarla ilgili bilgiler de bulunan kayda değer bir demokratikleşme paketi sürece yeni nefes verdi.18 Milliyetçi muhalefet, eleştirilerini seslendirse de genelde bu küçük adımlara kamuoyu tepkisi oluşmadı.19 AKP, 2007’den bu yana başlıca vaatlerinden biri olan, teorik olarak bütün siyasi partilerce desteklenen ve kamuoyunun da istediği üzere anayasanın değiştirilmesi için adımlar attı. 2011 yılında iktidardaki üçüncü döneminin başlamasının ardından AKP, mecliste temsil edilen dört partinin üçer temsilcisinin katıldığı bir anayasa uzlaşma komisyonu kurdu. Ancak şu ana kadar komisyon, siyasi didişme ve milliyetçi tavırlardan dolayı çıkmaza girmiş durumda.20 2013 Eylül sonu itibariyle partiler, hiçbiri Kürt süreci açısından hassas konularla ilgili olmayan 172 maddenin sadece 59 tanesi üzerinde bir fikir birliği sağlamışlardı.21 15 “Sorunu çözmek istemiyor, ezmeyi esas alıyor. Savaşmak istiyor…süreç çöküşe doğru gidiyor”. BBC Türkçe’ye yaptığı açıklama, 5 Eylül 2013. 16 “İki tarafta da en ufak bir irade zayıflığı sözkonusu değildir …. Süreç, sorunsuz olarak normal seyrinde ilerlemektedir”. Başbakan yardımcısı Beșir Atalay, aktaran Fadime Özkan, “Bașbakan yardımcısı Beșir Atalay: Süreç gayet yolunda, biz bu ișe asılıyoruz”, Star, 5 Ağustos 2013. Benzer şekilde İçişleri Bakanı Muammer Güler, silahlı unsurların Türkiye’den çekilmesinin ardından planlarının demokratikleşme ve normalleşme adımları üzerinde çalışmak olduğunu, bunu da tüm silahların kaldırılmasını ve siyasi bir platforma geçilmesini içeren üçüncü aşamanın takip edeceğini söylüyordu. “PKK’nin restine Güler’den cevap”, CNN Türk, 29 Ağustos 2013. 17 Uludere köyü (Kürtçe’de Roboski), hava kuvvetlerinin Aralık 2011’de at ve katır sırtında akaryakıt kaçakçılığı yapan 34 Kürt köylüsünü PKK militanı sanıp bombalayarak Irak sınırı yakınlarında öldürmesinin ardından Türkiye’nin Kürtleri için travmatik bir sembol haline geldi. 18 Bakınız aşağıda IV nolu bölüm. 19 Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) lideri Devlet Bahçeli, İstanbul’daki üçüncü köprüye de bari Öcalan’ın ismi verilsin diyerek eleştiriyordu. “Bahçeli: Başbakan 3. Köprüye Öcalan’ın ismini mi verecek?”, Doğan Haber Ajansı, 14 Temmuz 2013. 20 “Komisyon, yaşam destek ünitesine bağlı. Fişini çekseler daha iyi olur”. Kriz Grubu’na verilen mülakat, AKP’li yetkili, Ankara, Haziran 2013. “Komisyonda ne üzerinde uzlaşıldığını kimse bilmiyor. Ben bir AKP milletvekiliyim ve ben bile bilmiyorum. Toplum artık anayasayı tartışmıyor”. Kriz Grubu’na verilen mülakat, AKP’li milletvekili, Ankara, Temmuz 2013. 21 Başta anayasanın ilk dört maddesi olmak üzere anlaşmazlıklar sürüyor. İlk üç madde Türkiye’nin bir cumhuriyet olduğunu belirtiyor ve niteliklerini sıralıyor (Cumhuriyet’in kurucusu Atatürk’ün milliyetçiliğine bağlı, anadili Türkçe olan laik, demokratik ve üniter bir devlet şeklinde) ve dördüncü madde, ilk üç maddenin değiştirilemeyeceğini belirtiyor. Önceleri CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu, değiştirilemeyen dört maddenin kendilerinin kırmızı çizgileri olduğunu belirtiyordu (ki anayasa önerileri bunu yansıtıyordu), ancak daha sonraları CHP’nin komisyona yaptığı önerilerin tüm partiyi bağlamadığını, anadillerde eğitime ve diğer konulara dair pozisyonlarının değişebileceğini ve tek gerçek kırmızı çizgilerinin laiklik olduğunu açıkladı. “Kılıçdaroğlu: Senin TC ile alıp veremediğin ne?”, Hürriyet, 27 Nisan 2013, ve Amberin Zaman, “CHP’nin kırmızı çizgileri yumușuyor”, Taraf, 17 Haziran 2013. “Kurt” Diye Bağırmak: Türklerin Endișeleri Kürt Açılımlarına Engel Olmamalı Crisis Group Avrupa Raporu N°227, 7 Ekim 2013 B. Sayfa 5 Türklerin kaygılarının üstesinden gelmek 3 Nisan’da hükümet, aralarında eğlence dünyasından ünlüler, gazeteciler, iş adamları, akademisyenler ve sivil toplumdan temsilciler bulunan 63 kişinin ismini, Türkiye’nin yedi bölgesinin her birini gezerek barış çabalarını anlatacak ve halkın nabzını tutacak “Akil İnsanlar” grubu olarak duyurdu. Yaklaşık iki ay içinde Türkiye’nin her yerinde 60.000 toplantı yaptılar. Başbakana sundukları rapor, barış sürecine dair Türk ve Kürt kamuoyunda öne çıkan endişelere yer verdi.22 Akil İnsanlar, onlarca yıllık kuşkuları birkaç ay içinde değiştiremezlerdi. Gruplar, bazı milliyetçi tepkilerle karşılaştı; fakat bu tepkiler başlangıçta korkulduğu kadar ya da milliyetçi medyanın yansıttığı kadar engelleyici olmadı.23 Aksine Akil İnsanlar, halkın tavrının diyalogla nasıl değişebileceğini gösterdiler. 24 Toplantılarda… siyasi algı, hızla insani perspektife dönüştü…. Türkçe bilmeyen bir Kürt annenin, üç evladını kaybettiğini ve eşinin de [emniyet müdürlüğünde öldürüldüğünü] söyledikten sonra ‘Ben başkalarınn evlatları için de ağlıyorum. Evladını kaybetmenin ne demek olduğunu ben biliyorum’ demesi salonun bütün havasını değiştirdi.25 Öte taraftan, BDP’li milletvekillerinden oluşan bir heyetin Şubat 2013’te milliyetçi Karadeniz Bölgesi’ni ziyaret etmesiyle Kürt hareketi de kendi çözüm önerisini Batılı Türklere açıklama konusundaki nadir çabalarından birini göstermiş oldu. Ne var ki Sinop ve Samsun illerinde küçük ancak hiddetli grupların protestoları ve saldırıları nedeniyle ziyaretlerini kısa kesmek zorunda kaldılar.26 C. Cesaret Verici Bir Odak Kayması Barış sürecine odaklanmış olan dikkatler, hükümetin Taksim Meydanı’ndaki Gezi Parkı’nın yerine bir alışveriş merkezi inşa etme planlarına karşı İstanbul’da 27 Mayıs 2013’te başlayan protesto dalgası nedeniyle başka bir yöne kaydı. Protestolar ve polisin biber gazıyla yaptığı sert müdahale, beklenmedik biçimde diğer şehirlere de sıçradı ve haftalarca devam etti.27 Beş kişi öldü, Erdoğan ve AKP, artan bir otoriter söylemle 22 Bakınız aşağıdaki IV nolu bölüm Örneğin Karadeniz Bölgesi’nde en kötü durumlarda bile yalnızca 60 veya 70 protestocu bulunuyordu. Akil İnsanlar Karadeniz Bölgesi heyetinin Kriz Grubu’na ilettiği raporu, 2013. Batıdaki muhafazakar Bursa ilindeki BDP’li yetkililer, buradaki Akil İnsanlar’a karşı olan tepkilerin de 50 kişiyi aşmadığını ve katılanların İşçi Partisi’nden ve Milliyetçi Hareket Partisi’nin (MHP) gençlik kollarından olduğunu dile getiriyorlardı. Kriz Grubu’na verilen mülakat, Haziran 2013. 24 “Fikir alışverişinde bulundukça daha ılımlı olmaya başladılar”. Kriz Grubu’na verilen mülakat, Fuat Keyman, Akil İnsanlar Ege Bölgesi heyeti üyesi, İstanbul, Haziran 2013. “Son 30 yıl boyunca şiddet ve nefret düzleminde ilerleyen meseleleri diyalog zeminine taşıma çabası, olumlu tepkiyle karşılandı”. Akil İnsanlar Akdeniz Bölgesi heyetinin bir üyesi, Kriz Grubu’na ilettiği kişisel raporu, Haziran 2013. 25 Deniz Ülke Arıboğan, Akil İnsanlar Marmara Bölgesi heyeti başkanı, Akil İnsanlar Heyeti Kişisel Raporu, 2013, bakınız: www.denizulkearibogan.net. 26 BDP’li bir yetkili, ziyaretin çok önceden planlanmış olduğunu ve böylesi bir tepkiyi beklemediklerini belirtti. Kriz Grubu’na verilen mülakat, Bursa, Haziran 2013. 27 Göstericiler, genel olarak hükümetin (özellikle de başbakanın) otoriter olarak gördükleri yönetim tarzından memnun olmayan, kimliklerinin ve değerlerinin tehdit altında olduğuna inanan ve muhalefet partileri kendilerini temsil etmediği için öfkeli olan laik, kentli, orta sınıf gençlerden oluşuyordu. Bakınız Kriz Grubu blogu “Turkey’s protests: Politics of an unexpected movement”, 4 Haziran 2013, http://bit.ly/15OBA00. 23 “Kurt” Diye Bağırmak: Türklerin Endișeleri Kürt Açılımlarına Engel Olmamalı Crisis Group Avrupa Raporu N°227, 7 Ekim 2013 Sayfa 6 ve AKP’nin imajının ülke içinde ve yurtdışında zarar görmesiyle birlikte kendilerine destek veren tabanı korumaya çalıştılar.28 Kürt yanlısı BDP, protestolar konusunda bölündü ve Kürt hareketi büyük ölçüde gösterilerin dışında kaldı.29 BDP’nin Kürt olmayan milletvekillerinden Sırrı Süreyya Önder, olayların başlangıcında Gezi Parkı’na girmesini engellemek amacıyla bir buldozerin önünde durarak dikkatleri çekti. Bunun sonrasında park protestocular tarafından işgal edildi ve Kürtler ile sol eğilimli hatta milliyetçi Türkler arasında nadir olarak görülebilecek dostluk sahnelerine tanık oldu. Sosyal medyadaki bazı anaakım Türkler, özellikle askerlerin 28 Haziran’da bir Kürt protestocuyu öldürmesinden sonra Kürtlerin Diyarbakır’ın Lice ilçesinde planlanan bir jandarma karakolunun inşasını protesto etmesine destek verdi. Aynı gün Türkler, İstanbul’un seküler semtlerinden olan Kadıköy ve Beşiktaş’ta yürüyerek Lice protestolarıne destek verdiler. Bu durum, Türklerin çoğunun kendilerinin acılarını paylaşmadığını ve onları “öteki” olarak gördüğünü düşünen Türkiyeli Kürtler için yeni bir gelişme oldu.30 D. Bölgesel Komplikasyonlar Suriye’deki ve Irak’taki Kürtler başta olmak üzere Orta Doğu’da yaşanan çalkantılar, Türkiye’nin ülke içindeki Kürt sorununu çözme isteğini arttırdı. Ama aynı zamanda bu hedefe ulaşılmasını da güçleştirdi. Ankara, açıkça Suriye ve Irak’taki nüfuzunu mümkün olduğunca arttırmak ve Iraklı Kürtlerle olan yakın ilişkilerini pekiştirmek istiyor.31 Ne var ki Ankara’nın Mısır’daki devrik cumhurbaşkanı Mursi’ye kamuoyu önünde destek verme kararı, Türkiye’nin Orta Doğu’nun karmaşık ortamına sürüklendiği ve dikkatinin ülke içindeki reformlardan uzaklaştığı hissini güçlendirdi. Suriye’de ise PKK’nın kardeş partisi olan Demokratik Birlik Partisi’nin (PYD) 19 Temmuz 2013’te ülkenin kuzeyindeki Kürt bölgelerini yönetmek için bağımsız bir konsey kurma planlarını açıklamasının ardından Türkiye, başlangıçta olumsuz tepki 28 MetroPOLL’un siyasetçilerin popülerliklerine dair 3-12 Haziran arasında yaptığı bir araştırmaya göre Türklerin yüzde 72.5’i Cumhurbaşkanı Gül’ü, yüzde 53.5’i Başbakan Erdoğan’ı, yüzde 29.3’ü milliyetçi muhalefet partisinin lideri Devlet Bahçeli’yi ve yüzde 26.7’si ana muhalefet partisi CHP’nin lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nu beğeniyordu. Today’s Zaman, 16 Haziran 2013. 29 BDP İstanbul il örgütü, 8 Haziran’da bir toplantı yaparak hükümetin kamuoyundan özür dilemesini istedi; BDP milletvekili Sırrı Süreyya Önder, Gezi olaylarının Kürtlerin ve Türklerin bir arada mücade edebileceğini gösterdiğini söyledi. Öte yandan bir başka BDP milletvekili, 30 Haziran’da yaptığı bir açıklamada protestocuları darbecilere benzetti ve seçim sandığında başaramadıklarını başka yollarla başarmaya çalıştıklarını öne sürdü.. 30 Öldürülen on dokuz yaşındaki gencin kardeşi, şunları söylüyordu: “televizyonda insanların İstanbul’da, Ankara’da, Mersin’de kardeşimin fotoğrafını taşıdıklarını gördüğümde duygulandım ve acılarım biraz olsun dindi”. “Could a murder derail the Kurdish peace process?” [Bir cinayet, Kürt barış sürecini rayından çıkarabilir mi?], Al Monitor, 8 Temmuz 2013. 31 “Önce Sykes-Picot haritalarıyla, sonra sömürge yönetimleriyle sonra suni çizilmiş haritalar üzerinde ortaya çıkan ve her biri diğerini suçlayan ulusçuluk ideolojilerine dayalı nevzuhur devlet anlayışlarıyla gelecek inşa edilemez. Sykes-Picot’un bize çizdiği o kalıbı kıracağız”. Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun Dicle Üniversitesi’nde yaptığı konuşma, 15 Mart 2013. Başbakan Yardımcısı Beșir Atalay, bölgede Türklerle Kürtler arasındaki “kardeşlikten” söz ediyordu: “Nusaybin ile Kamışlı’ya bakın. Adeta şehrin ortasında bir yol geçmiş gibi, sınırlar öyle ayrılmış”. Fadime Özkan, “Bașbakan yardımcısı Beșir Atalay: Süreç gayet yolunda, biz bu ișe asılıyoruz”, Star, 5 Ağustos 2013. Ayrıca bakınız Kriz Grubu Avrupa Raporu No 255, Blurring the Borders: Syrian Spillover Risks for Turkey, 30 Nisan 2013. “Kurt” Diye Bağırmak: Türklerin Endișeleri Kürt Açılımlarına Engel Olmamalı Crisis Group Avrupa Raporu N°227, 7 Ekim 2013 Sayfa 7 gösterdi.32 Ankara, Suriye sınırına askeri birlikler gönderdi, kuvvetlerini teyakkuza aldı ve askeri müdahaleye hazır olduğunun sinyallerini verdi.33 Ancak ardından Temmuz ve Ağustos’ta PYD lideri Salih Müslim’i üst düzey yetkililerle görüşmek üzere Türkiye’ye davet ederek olayların Türkiye’nin eski reflekslerini nasıl değiştirmiş olduğu gösterdi.34 Türk milliyetçiler, PYD ile görüşmenin PKK’yı meşrulaştırdığını belirterek bunu halen protesto ediyorlar; ancak Türkiye PKK ile açıkça müzakereler yürüttüğünden ve barış sürecine kamuoyu önünde bağlı kaldığından bu kesimin itirazları artık daha az ağırlığa sahip.35 Bu arada Ankara, kuzey Irak’taki Kürdistan Bölgesel Yönetimi (KBY) ile özellikle ticaret ve enerji konularında işbirliğini arttırıyor.36 Bir kez daha Türkiye’deki yaygın kanı, bunun Türkiye’deki Kürtleri bölgedeki akrabalarıyla ortak bir devlet kurmaya teşvik edeceğine dair paranoyalar nedeniyle milliyetçilerin Suriye ve Iraklı Kürtlerle böylesi bir anlaşmaya karşı olacakları yönünde.37 Ancak Başbakan Erdoğan ve AKP, bu varsayılan reflekse karşı koydu ve görünürde iç politikada açık ve şiddetli bir tepkiyle karşılaşmadı. 32 Türkiye’nin öncelikleri, Kürtlerin özerklik ilan etmesini önleyerek Suriye’nin toprak bütünlüğünün korunması ve Türk sınırında çatışmaların engellenmesi. PYD ile El Kaide’ye bağlı El Nusra cephesi arasındaki çatışmalar, halihazırda Temmuz-Ağustos 2013 arasında sınır şehri Resulayn’ın karşısında bulunan Ceylanpınar’da dört Türk’ün ölümüyle sonuçlandı. Ancaki Türk yetkililer bunu reddetse de, raporlar bir grup Suriyeli muhalif savaşçının Ceylanpınar’da Türkiye-Suriye sınırını geçerek Kasım 2012’de PYD ile savaştıklarını ısrarla ortaya koyuyordu. Bakınız Kriz Grubu Avrupa Raporu No 255, Blurring the Borders: Syrian Spillover Risks for Turkey, 30 Nisan 2013, s. 25. PYD hakkında daha fazla bilgi için bakınız Kriz Grubu Orta Doğu raporu No136, Syria’s Kurds: A Struggle Within a Struggle, 22 Ocak 2013. 33 Başbakan Erdoğan’in deyişiyle, Suriye’nin kuzeyindeki yapılanma bir “terör yapılanmasıdır ve tabi hassas dengelerimiz arasında yer almaktadır. Buna sıcak bakmamız mümkün değil ... Kendi bünyesinde sıkıntı oluşturacak bir terör eylemini, bir yerde kaşıyan yapısı oluşuyorsa oraya müdahale etmek en doğal hakımızdır.” Kanal 24’te verdiği demeç, 25 Temmuz 2013. 34 Türk yetkililer, PYD’nin Suriye Ulusal Koalisyonu’na katılması ve kuzey Suriye’de de fakto özerklik kazanmaya çalışmaması çağrısında bulundu ve PYD’ye Türkiye’nin Suriyeli Kürtler ile El Kaide bağlantılı gruplar arasındaki çatışmalara dahil olmayacağı güvencesini verdi. Buna karşılık PYD, Türkiye’ye Kürtlerin özerklik ilan etmeyi planlamadığının güvencesini verdi. “Turkey meets with PYD leader, other Syrian Kurds”, Hurriyet Daily News, 15 Ağustos 2013. 35 “Düşünün ki yıllar boyunca ülke içinde Kürt sorununu çözmek için, Kürt nüfusunuza haklarını geri vermek için adımlar atıyorsunuz. Eğer Suriye’deki Kürtler de haklarını istediklerinde itiraz ederseniz bu çelişkili olur.” Mehmet Ocaktan, Akșam gazetesi genel yayın yönetmeni, Haber Türk Gündem’deki yorumları, 13 Ağustos 2013. 36 Halihazırda Irak, Türkiye’nin Almanya’dan sonra en büyük ihracat ortağı ve planlanan petrol boru hatlarının ardından önemli bir ithalat ortağı haline de gelebilir. Türkiye’nin Başbakanı Erdoğan ve KBY’nin Başbakanı Neçirvan Barzani, 31 Temmuz’da Türkiye’de bir araya geldi ve kuzey Irak’tan Türkiye sınırına uzanacak ve 2016’da günde 200.000 varil ithalat yapması beklenen yeni bir petrol boru hattının ayrıntılarını görüştüler. Görüşme sırasında Barzani’nin Türklere KBY’nin Suriye’nin bölünmesine ve bu sonbaharda yapılması planlanan Kürt Ulusal Konferansı sırasında bağımsız bir Kürt devletinin ilanına karşı olduğu konusunda güvence verdiği belirtiliyor. “Barzani eases Turkey's concerns over Kurdish conference” [Barzani, Türkiye’nin konferans konusundaki endişelerini rahatlattı], Today’s Zaman, 2 Ağustos 2013. 37 “Türkiye, kuzey Irak’ta bir [Kürt] bölgesel yönetimi kurulmasını engelleyemedi. Şimdi [kuzey] Suriye’de özerk bir bölge ve [Türkiyeli Kürtler için] demokratik özerklik olduğuna göre bir Kürt konfederasyonu olabilir”. Armağan Kuloğlu, emekli orgeneral, Haber Türk Gündem’deki yorumları, 13 Ağustos 2013. “Kurt” Diye Bağırmak: Türklerin Endișeleri Kürt Açılımlarına Engel Olmamalı Crisis Group Avrupa Raporu N°227, 7 Ekim 2013 Sayfa 8 III. Türk Milliyetçileri Kimler? Türkiye’de milliyetçilik üç ideolojiye tekabül ediyor: ulusalcılık, milliyetçilik ve Atatürkçülük. Bunların aralarında sosyal veya coğrafi açıdan tutarlı bir ayrım bulunmadığını ve sonuncusunun ilk ikisiyle örtüştüğünü ancak onlarla sınırlı kalmadığını söyleyebiliriz Ulusalcılık, laik, Cumhuriyetçi Kemalist bir ideolojiyi temsil eden, sol kanat siyasete daha sempatiyle bakan ve 1923’te homojen bir entite olarak kurulmuş Türk ulus devletinin korunmasına odaklanan göreceli olarak yeni bir akım. Başlıca temsilcisi ise muhalefetteki Cumhuriyet Halk Partisi (CHP). Milliyetçilik ise Türk İslam ideolojisini dünyaya yaymak gibi Osmanlı kültür ve tarihinin bazı unsurlarını yücelten ve diğer Türki halklarla kardeşliği vurgulayan, İslamcı alt tonu benimsemiş sağcı muhafazakar bir ideolojidir. Temel olarak Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) seçmenlerine ve ondan daha küçük bir parti olan Büyük Birlik Partisine (BBP) hitap ediyor. Atatürkçülük, etnik farklılıkları vurgulamaktan kaçınan ve kendisini Türk gören herkesin Türk olduğunu söyleyen bir Türk milliyetçiliğini kapsıyor, fakat bununla da sınırlı kalmayarak Cumhuriyetin kurucusu Atatürk’ün prensiplerine bağlılığı ifade ediyor.38 Türkiye Cumhuriyeti’nin milliyetçi kökleri olsa da ve vatanseverlik doğuştan öğretilse de çoğunluğun ideolojik eğilimi Türk milliyetçiliği değil. Eylül 2012’de yapılan bir araştırmaya göre, nüfusun yüzde 28’i Atatürkçülüğü tanımlayıcı kimlikleri olarak görürken, sadece yüzde 22’si kendisini öncelikle milliyetçi olarak tanımlıyor (yüzde 5’i “Bozkurtlar” olarak da bilinen ve Milliyetçi Hareket Partisi’nin radikalleşmiş gençlik örgütüne üye olan ya da sempati duyan ülkücüler, yüzde 2’si ulusalcılar ve yüzde 15’i milliyetçiler).39 Ocak 2013’te yapılan bir kamuoyu araştırmasına katılanların yüzde 17.5’i kendisini milliyetçi, yüzde 3’ü ulusalcı ve yüzde 16’sı ise Cumhuriyetçi ve Atatürkçü olarak tanımlıyor.40 Bu da kendilerini öncelikli olarak Kürtlerin sıkıntılarına yönelik reformlara karşı çıkan ideolojilerle tanımlayanların sayısının nüfusun yarısından azı olduğunu gösteriyor.41 Milliyetçilerin çoğu, tek millet ve üniter devlet yapısının korunmasına odaklanıyor, ve Türkiye’nin bölünmesine yol açacağını düşündükleri yaklaşımları reddediyor. Milliyetçi grup içindeki küçük bir ultra milliyetçi azınlık, ülkeyi bölme potansiyeli olan köktenci “ya sev ya terk et” söylemini özel konuşmalarında dile getirebiliyor. Ülkede ne kadar Kürt olduğunu anlamak için bir nüfus sayımı yapmalıyız ve sonra Kürtler arasında bir referandum düzenleyerek Türkiye’den ayrılmayı isteyip istemediklerini sormalıyız. Eğer çoğunluk ‘evet’ derse bir devletleri olmasına… mü38 1923’te kurulan yeni devletin ideolojilerinden biri olan Atatürk milliyetçiliği, birbirinden farklı halkların tek ulus olarak bir arada yaşama iradelerine vurgu yapıyor. Bir araştırmaya göre Atatürkçü’lerin yalnızca yüzde 10’u ikinci bir resmi dile olumlu bakıyor, ancak yüzde 68’i farklı kültürel kimliklerin özgürlüklerini destekliyor. “Anayasaya Dair Tanım ve Beklentiler Raporu”, TESEV, Eylül 2012. 39 “Anayasaya Dair Tanım ve Beklentiler Raporu” (TESEV), Eylül 2012. Geri kalanların çoğunluğu kendilerini muhafazakar (yaklaşık yüzde 16), İslamcı (yaklaşık yüzde 19), demokrat (yüzde 7), sosyal demokrat (yaklaşık yüzde 6) olarak tanımlıyor. 40 Atatükçü kesim için “Kemalist” kullanılmıştı. Yüzde 38, kendisini esas olarak muhafazakar olarak görürken, yüzde 17 sosyal demokrat veya sosyalist olarak tanımlıyordu. “Türkiye Sosyal-Siyasal Eğilimler Araştırması”, Kadir Has Üniversitesi, Ocak 2013. 41 Ocak 2010’da yapılan benzer bir araştırmaya katılanların yüzde 50’si kendilerine Atatürkçü diyor, yüzde 45’i milliyetçi olduklarını söylüyorlardı (ama katılanların iki seçeneği birden seçmesi mümkündü). “Türkiye'nin yüzde kaçı Atatürkçü?” Milliyet, 27 Ocak 2010. “Kurt” Diye Bağırmak: Türklerin Endișeleri Kürt Açılımlarına Engel Olmamalı Crisis Group Avrupa Raporu N°227, 7 Ekim 2013 Sayfa 9 saade etmeliyiz. Ancak bu durumda Türkiye’nin batısında yaşayan bütün Kürtler de oraya gitmeli. Bence birkaç ay sonra Türkiye’ye yeniden katılmak isteyeceklerdir…. Fakat referandum geçmezse, o zaman PKK’yı dağlardan kazımak ve Öcalan’ı [tasfiye etmek] için [her türlü adım atılmalı].42 A. Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Ana muhalefetteki CHP, 2011 seçimlerinde ülke çapında oyların yaklaşık yüzde 26’sını aldı. Partinin kaleleri, batı Ege ve Akdeniz kıyılarıyla güneydoğu’da Tunceli ilidir.43 1923 yılında Atatürk tarafından kurulan CHP, geleneksel Türk milliyetçiliğinin başta gelen destekçisi olan silahlı kuvvetlere yakın olageldi. Laikliği ve Avrupa Birliği (AB) üyeliğini vurgulayan CHP, demokratikleşmeye açık görünüyor. Ne var ki geçmişinden gelen otoriter eğilimlerini de sürdürüyor. Parti, bütünüyle sol kanatta yer almıyor. Hatırı sayılır bir ulusalcı fraksiyonunun yanı sıra liberal bir grubu ve 2000’li yılların başında kapanan merkez sağ partilerden gelenleri de barındıryor. CHP, barış sürecini desteklemekle eleştirmek arasında gidip geliyor ve hükümeti şeffaf olmamakla suçluyor.44 Süreç kamuoyuna duyurulduktan kısa bir süre sonra 5 Ocak 2013’te CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu süreci destekleyecekerlerini, engel olmayacaklarını belirtti. Ancak sonra pozisyon değiştirerek sürecin daha kapsamlı bir plan olan Irak, Suriye ve Türkiye topraklarında “büyük Kürdistan kurma planının ilk aşaması” olduğunu belirtti. 45 Parti yetkilileri iki olay arasında bir bağlantı kurmasalar da, Gülseren Onanç, aynı ay CHP seçmenlerinin yüzde 65’inin Kürt açılımını desteklediğini söylemesinin ardından başkan yardımcılığından istifa etti. 2013 Mayıs ayında bazı CHP milletvekilleri, PKK’yla görüşmelere karşı çıkmak için “birlik çağrısında” bulundular. Partinin resmi pozisyonu kararsız, karmaşık ya da çelişkili görünürken, tabanı barış sürecine daha olumlu yaklaşıyor. Örneğin Akil İnanlar heyeti, CHP’nin kalelerinden biri olan Ege bölgesinde çözüme desteğin arttığını, çok yakında yüzde 70’e ulaşabileceğini söylüyor.46 B. Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) MHP, aşırı sağcı ve Türk-İslamcı bir ideolojiyle 1960 yılında eski albay Alparslan Türkeş tarafından kuruldu. Partinin Ülkücüler olarak adlandırılan militan gençlik kolu, Ülkü Ocakları ve Bozkurtlar, partinin ilk dönemlerinde komünizme ve sola 42 Kriz Grubu’na verilen mülakat, Türk bürokrat, Ağustos 2013. CHP desteğinin yaklaşık yüzde 8’i (yüzde 5 milliyetçi, yüzde 3 ulusalcı), kendilerini öncelikle milliyetçi olarak tanımlayan seçmenlerden gelirken yaklaşık yüzde 67’lik bir kesimi Atatürkçüler oluşturuyor. “Anayasaya Dair Tanım ve Beklentiler Raporu”, TESEV, Eylül 2012. 44 Bir parti yetkilisi şunları kaydediyordu: “Barış sürecinde neler olduğuna dair bilgi sahibi değiliz. Mecliste bu konuda bir tartışma yapılmıyor. Bir toplumsal konsensüs sonucu ortaya çıkmadı”. Kriz Grubu’na verilen mülakat, Bursa, Haziran 2013. 45 “CHP’den İmralı sürecine destek”, Milliyet, 6 Haziran 2013, ve “Erdoğan-Öcalan’a ortak olmayız”, Hürriyet, 28 Nisan 2013. Irak’a Ağustos 2013’te yaptığı bir ziyaret sırasında Kılıçdaroğlu, şunları kaydetti: “süreci desteklemedik çünkü sorunun nasıl çözümlenebileceğini bilmiyorduk. Ama sorunun çözülmesini istiyoruz”. “Kılıçdaroğlu, 'PKK sorununu çözecekse, Irak da rahatlayacaktır'”, İHA, 21 Ağustos 2013. 46 Akil İnsanlar Ege bölgesi heyetinin Kriz Grubu’na ilettiği rapor, 2013. 43 “Kurt” Diye Bağırmak: Türklerin Endișeleri Kürt Açılımlarına Engel Olmamalı Crisis Group Avrupa Raporu N°227, 7 Ekim 2013 Sayfa 10 karşı bir araya geldiler.47MHP, 2011 seçimlerinde ülke çapında oyların neredeyse yüzde 13’ünü aldı.48 MHP’li siyasetçiler ve MHP yanlısı medya, ihanet olarak tanımladıkları Kürt açılımına başından beri karşı olageldiler. Parti, sürece karşı ilk mitingini Mart 2013’te batıdaki muhafazakar şehirlerden Bursa’da gerçekleştirdi ve bunu İzmir, Erzurum, Adana, Konya ve Elazığ’daki diğer mitingler izledi.49 MHP lideri Devlet Bahçeli, PKK’yla yürütülen görüşmelerden dolayı Başbakan Erdoğan’ı Yüce Divan’a götüreceğinin sözünü verdi.50 Bir parti yetkilisi, sürecin “bölgede paralel bir devlet kurduğunu”51 savundu. Partinin gençlik kolu, özellikle de Akil İnsanların toplantılarına karşı, ülke çapında en örgütlü muhalefeti gösterdi. MHP’nin Türkiye vizyonu dil, din ve etnisite farklılıklarını ortadan kaldıran bir ulusal birlik olup,52 Türkiye’deki sorun Kürt sorunundan ziyade, devletle birey arasındaki ilişkilerle alakalı bir sorun: “Bu, bireysel özgürlüklerle ilgilidir. Yeni anayasaya… basın özgürlüğü ile denetim ve denge mekanizmalarıyla ilgili sorunların çözümü açısından bakıyoruz”.53 Bazıları, Kürt sorununu salt bölgesel ekonomik geri kalmışlık meselesi olarak görüyor.54 MHP, PKK’yı yalnızca askeri yöntemlerle yenilebilecek bir terör örgütü olarak görüyor ve Öcalan’la her türlü iletişimin kesilmesini ve Öcalan’ın adadaki cezaevinden normal bir hapishaneye nakledilmesini istiyor.55 Parti liderliğinin süreci şiddetle eleştirmesine karşın partinin tabanı daha uzlaşmacı bir yaklaşım benimsedi ve Bursa ve İzmir gibi batı şehirlerindeki MHP protesto mitinglerindeki görece mütevazi katılımın gösterdiği gibi, büyük kalabalıklar halinde sürece karşı sokağa dökülmedi.56 Yaşlı bir MHP seçmeni şunları söylüyordu: “Barış 47 Kurt, ulusal söylencelerde Türklerin efsanevi annesi olarak geçer ve onuru temsil eder. Parti seçmenlerinin yaklaşık yüzde 72’si kendilerini esasen milliyetçi (yüzde 39’u milliyetçi, yüzde 33’ü ülkücü) olarak, yüzde 17’si ise Atatürkçü olarak tanımlıyor. “Anayasaya Dair Tanım ve Beklentiler Raporu”, TESEV, Eylül 2012. 49 Bursa’da öfkeli ve kalabalık bir destekçi grubu “vur de vuralım, öl de ölelim” sloganları attı. MHP lideri Bahçeli, buna “onun da sırası gelecek” diyerek cevap verdi. Bursa cumhuriyet savcılığı bu ifadesinin üzerine hakkında “halkı kin ve düşmanlığa sevk etme” iddiasıyla soruşturma başlattı. 50 MHP lideri Bahçeli 30 Ağustos’ta şunları söyledi: “AKP, ülkeyi PKK’ya peşkeş çekmiştir. ... Başbakan ülkeyi bölmenin yollarını arıyor.” Geri çekilmeyle ilgili olarak ise 7 Mayıs’ta (çekilmenin başlamasından bir gün önce) “teröristler ülkemizi terk ederken bunu seyretmek ve tepkisiz ve ilgisiz kalmak suçtur” demişti. “AKP ülkeyi PKK’ya peșkeș çekmiștir”, Sözcü, 1 Temmuz 2013. 51 Kriz Grubu’na verilen mülakat, Oktay Vural, MHP meclis grup başkanvekili, Ankara, Temmuz 2013. 52 MHP’nin 2011 seçim bildirgesi, bakınız www.mhp.org.tr. 53 Kriz Grubu’na verilen mülakat, Oktay Vural, MHP meclis grup başkanvekili, Ankara, Temmuz 2013. 54 “Kalkınmada bölgeler arası eşitsizlikler var. Eğer her bölgenin [refahını arttırırsak] Kürtlerin talepleri ortadan kalkacaktır …. Güneydoğuya dayatılan bazı sorunlar var. Benim Türkiye’de ne sorunum varsa onların da aynı sorunları var”. Kriz Grubu’na verilen mülakat, MHP’ye yakın işadamı, Bursa, Haziran 2013. 55 MHP’nin 2011 seçim bildirgesi, bakınız www.mhp.org.tr. Devlet Bahçeli, CNN Türk’e 24 Ağustos 2010’da verdiği bir demeçte Öcalan için (ülkede kaldırılmış olan) idam cezasını savundu, http://bit.ly/1cEyM7k. Bir parti yetkilisi şu soruyu yöneltti: “Eğer Afganistan’da Usame bin Ladin’i bulmak ve öldürmek sorunu çözüyorsa [PKK’nın askri lideri] Murat Karayılan’ı öldürmek neden çözüm olmasın?” Kriz Grubu’na verilen mülakat, Oktay Vural, MHP meclis grup başkanvekili, Ankara, Temmuz 2013. 56 Örneğin Bursa’da yaşayanlar, MHP mitinginde on beş bin ile yirmi bin arasında insan olduğunu söylüyorlardı; ancak pek çoğu otobüslerle diğer illerden getirilmişti. Nisan 2013’te İzmir’de yaptığı mitingde ise (MHP’nin görüşüne göre) 350.000, (AKP’ye göre ise) 50.000 kişi katıldı. Kriz Grubu’na verilen mülakatlar, Haziran 2013, ve “Mitingde sayısal tartışma”, Yeni Asır, 21 Nisan 2013. 48 “Kurt” Diye Bağırmak: Türklerin Endișeleri Kürt Açılımlarına Engel Olmamalı Crisis Group Avrupa Raporu N°227, 7 Ekim 2013 Sayfa 11 sürecini desteklediğimi söyleyemem, ancak bekleyelim ve görelim diyorum. Artık ölümler olmayacaksa bu iyi bir şey. PKK’nın samimiyetini de sınamış olacağız”.57 MHP’nin güvenlik odaklı bir yaklaşım vurgusuna karşın partinin bazı seçmenleri geçmişteki askeri çözüm çabalarının başarısızlığa uğradığını ve bir bütün olarak Türkiye’ye zarar verdiğini kabul ediyorlar.58 C. Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) İçindeki Milliyetçiler Milliyetçi seçmenler, kadrolar ve fraksiyonlar, iktidardaki AKP içinde de bulunuyorlar.59 AKP, 2009 yılında Kürtlerle ilgili reformlara hız kazandırmak üzere demokratik açılımı duyurmasının hemen ardından parti içind eleştirilerini yüksek sesle dile getirenleri sansürleyerek samimiyetini gösterdi.60 Ancak Başbakanın kendisi halen milliyetçi bir söyleme başvuruyor; öyle ki BDP, onu Kürtlere karşı şiddeti teşvik etmekle suçluyor (örneğin BDP milletvekillerinin dokunulmazlıklarının kaldırılması ve idam cezasınının geri getirilmesi yönündeki açıklamları).61 Erdoğan’ın karışık mesajlarının arkasındaki amaç, güçlü Türk milliyetçi hassasiyetinin istediğini vermek yoluyla, aslında hükümetin yapmaya niyetlendiği politikaları kamufle etme stratejisi olarak görünüyor.62 AKP, PKK ve Kürt barış sürecini yürüttüğü için bazı seçim riskleriyle karşı karşıya. Muhtemelen MHP – ne tüm üyelerinin görüşlerini yansıtan ne de Türkiye’nin Kürtlerle yeni bir anlayış kurma konusundaki acil gereksinimine cevap veren bir yaklaşımla – radikal söylemleri ile AKP’ye üstünlük sağlamaya çalışacak. Lakin AKP, MHP’yi izleyerek bu çıkmaz sokağa girmemeli; zira reformların siyasi bedeli sınırlı. Eski bir AKP’li bakan, anayasal vatandaşlık reformunun ve Türklüğün tanımının değişmesinin AKP’ye yüzde 5 kadar bir oya mal olabileceğine inanıyor.63 Ancak çatış57 Kriz Grubu’na verilen mülakat, Bursa, Haziran 2013. Bursa’nın batısındaki bir barış platformunun ortak kurucularından olan bir Kürt şunları söylüyordu: “Aldığımız 100 e-postanın yalnızca üç veya beşinde hakaret içerir, 30’unda bir tür olumsuz tepki bulunur, fakat 65 tanesi bizi destekler. Bir MHP’li beni tebrik etti. AKP ve MHP içinde bizi sessizce destekleyen bir kitle var diye düşünüyorum”. Kriz Grubu’na verilen mülakat, Rüstem Avcı, İlle de Barış platformu, Bursa, Haziran 2013. 58 “Daha fazla ölümün olmaması iyi bir şey. Ama daha da önemli olanı şu ki eğer Türkiye terörle mücadeleye bu kadar para harcamasaydı, bugün kaç tane Türkiye ederdik merak ediyorum!” Kriz Grubu’na verilen mülakat, Bursa, Haziran 2013. 59 AKP’yi destekleyenlerin yaklaşık yüzde 15’i kendilerini milliyetçi olarak tanımlıyor. “Anayasaya Dair Tanım ve Beklentiler Raporu”, TESEV, Eylül 2012. 60 AKP Kastamonu milletvekili ve eski devlet bakanı Murat Başesgioğlu, açılımın partiyle olan sorunlarında bardağı taşıran son damla olduğunu belirterek 2010’da istifa etti. Ankara milletvekili Zekai Özcan, 2009 açılımının üniter devleti yıktığını ve PKK’yı meşrulaştırdığını savunarak Nisan 2010’da partisinden istifa etti ve Ağustos 2010’da MHP’ye geçti. Antalya milletvekili Ziya İrbeç, Kürt açılımını ulusal birlikte açılmış bir “yara” olarak adlandırarak Ocak 2011’de istifa etti. 61 “Hükümetin [Kürtlere karşı] dili değiştiğinde toplumun tamamının dili değişebilecektir”. Kriz Grubu’na verilen mülakat, BDP’li yetkili, Bursa, Haziran 2013. Başbakanın sık sık değişen pozisyonuyla ilgili olarak bir MHP milletvekili şunu ifade ediyordu: “Kaç tane Erdoğan var. Hangisine inanacağım?” Kriz Grubu’na verilen mülakat, Oktay Vural, MHP meclis grup başkanvekili, Ankara, Temmuz 2013. 62 “[Erdoğan] hayranlık verici bir liderliğe sahip. Sabah birşey söylüyor, akşam bambaşka birşey söylüyor ve kimse sorgulamıyor. [Öcalan ile konuşması için] birisini İmralı’ya gönderirken kendisi onu asmaktan bahsedebiliyor.” Kriz Grubu’na verilen mülakat, AKP’li yetkili, Ankara, Temmuz 2013. 63 Kriz Grubu’na verilen mülakat, Ankara, Temmuz 2013. Bir Türk kamuoyu araştırmacısı, Türkiye’nin eski ulusal reflekslerinin canlandırılmasından milliyetçi partilerin yararlanmasına rağmen süreçlerin AKP’ye yalnızca yüzde 3 veya 4 oy kaybına mal olduğunu belirtiyordu. Adil Gür, bakınız: “Gür: BDP barajı aştı, AKP düşüşte, MHP yükselişte, CHP karışık”, Akșam, 4 Mayıs 2013. “Kurt” Diye Bağırmak: Türklerin Endișeleri Kürt Açılımlarına Engel Olmamalı Crisis Group Avrupa Raporu N°227, 7 Ekim 2013 Sayfa 12 malar yeniden başlarsa ve askerlerin cenaze törenleri batıdaki Türk şehirlerine ve gazetelerin ön sayfalarına geri dönerse AKP çok daha fazla oy kaybedebilir. Aslında Erdoğan, demokratik reformlara gerçekten bağlı kalabilirse, çok büyük bir kamuoyu direnişiyle karşı karşıya kalmayabilir. Kürt kökenli bir AKP üyesine göre, Kürtlerle ilgili reformların parlamentodan geçmeyeceğini ya da halk tarafından kabul görmeyeceğini söyleyen az sayıdaki partili, bunu kamuoyundan aldıkları geri bildirimlere dayalı olarak değil, kendi milliyetçi yetişme tarzlarından dolayı yapıyorlar.64 D. Diğer gruplar Aralarındaki büyük ideolojik ayrıma rağmen, her ikisi de oyların yüzde 1’inden azını alan aşırı-sağ, milliyetçi, İslamcı Büyük Birlik Partisi (BBP) ve sosyalist, seküler İşçi Partisi (İP) Türkiye’de bir Kürt sorunu olduğunu reddediyorlar ve sürecin bölgede kukla bir Kürt devletinin kurulması için ABD/Batı’nın bir tuzağı olduğuna yönelik aynı komplo teorilerini dile getiriyorlar.65 Geleneksel olarak milliyetçi bir aktör olan ordu, güvenlik odaklı yaklaşımın güçlü destekçisi durumunda.66 Ancak AKP, iktidara geldiği 2002 yılından bu yana askeriyenin siyasal alandaki rolünü sürekli olarak kısıtladı ve dolayısıyla son dönem müzakerelere karşı tepkileri de sınırlı kaldı.67 Süreçte zaman zaman olumlu roller oynayan gruplar da mevcut. Örneğin gönüllü olarak yurtdışında yaşayan İslam bilimci Fetullah Gülen liderliğindeki inanç temelli ve siyasi olmayan Hizmet hareketi, özellikle dünyanın çeşitli yerlerinde açtığı Türk okulları ve her yıl yapılan Türkçe olimpiyatları yoluyla Türklüğü desteklediğinden, kültürel anlamda milliyetçi bir aktör olarak görülüyor. Kürt hareketi, iyi örgütlenmiş bu Türk rakibini Kürt aktivistlerin tutuklanmasından sorumlu tutuyor ve Kürtler üzerindeki nüfuzuna bir tehdit olarak görüyor.68 Yine de Gülenciler, ana diller ve etnik kimlik gibi ana konuların bazılarında yakın zamanda reform yanlısı bir tavır aldılar. Örneğin Gülen, anadillerde eğitime açık olduğunu söyledi ve diğer bazı isimler de vatandaşlığın ve Türklüğün yeniden tanımlanması konusunda olumlu konuşuştular.69 64 Kriz Grubu’na verilen mülakat, Ankara, Temmuz 2013. BBP, bunu “Kürt sorunu” olarak adlandırmanın Kürtlere hakaret etmek olduğuna, bu kavramın PKK tarafından bölücülük için uydurulmuş olduğuna ve terörle ödünsüz bir mücadele gerektiğine inanan, MHP gençlik kollarının eski bir başkanı tarafından kuruldu. Muhsin Yazıcıoğlu, bakınız “Kürt sorunu kavramı Kürtlere hakarettir”, Digitürk-Keçi, Aralık 2007. İP, demokratik haklar açısından bir Kürt sorunu olduğuna iananmıyor; ancak sınıfsal bir yaklaşımla sorunun temel olarak feodalizmden ve güneydoğunun kalkınmamış olmasından kaynaklandığını düşünüyor. İşçi Partisi’nin 2006 parti programı, bakınız www.ip.org.tr. 66 Örneğin bakınız Altay Tokat, emekli korgeneral, jandarma asayiş komutanı, Mücadele ve Çözüm: PKK Bölücü Terörü, (İstanbul, Nergiz). 67 2007’de başlayan ve 1000 civarında üst düzey askerin tutuklu veya davalı olduğu darbe planı davalarıyla ilgili olarak emekli bir tuğgeneral şunları söylüyordu: [Kürt sürecini yolundan çıkarmak için] ordunun birşey yapmak istediğini sanmıyorum. Sindirilmiş durumda .... [Çok sayıda mensubunun tutuklanmasına tepki gösteremeyen] bir ordu, hiçbir şeye tepki göstermeyecektir”. Kriz Grubu’na verilen mülakat, Haldun Solmaztürk, Ankara, Temmuz 2013. 68 Bakınız Kriz Grubu Avrupa raporu No222, Türkiye’nin Kürt Çıkmazı: Diyarbakır’ın Yeri, 30 Kasım 2012. 69 “Anadillerde eğitim ilkesini kabul etmek, vatandaşlarına adil davranan bir devletin gerekliliğidir …. [Fakat] Kürt anne babaların çocuklarına Türkçe öğretmeleri gerekmektedir.” Fetullah Gülen, Irak’ın Kürtçe yayımlanan Rudaw gazetesine verdiği mülakat, bakınız fgulen.com, 27 Haziran 2013. Hareketin önemli isimlerinden biri, okullarının anadillerde eğitim vermeye hazır olduğunu söylüyor ve bunun Türkiye’yi bölmek yerine birleştireceğini ekliyordu. Ayrıca şunları kaydediyordu: “Bu ülkedeki Kürtlerin ve Müslümanların çoğu kendilerini Türk kavramına ait hissetmiyorlar …. Daha 65 “Kurt” Diye Bağırmak: Türklerin Endișeleri Kürt Açılımlarına Engel Olmamalı Crisis Group Avrupa Raporu N°227, 7 Ekim 2013 Sayfa 13 IV. Yeniden Reformlara Yönelmek Anaakım Türklerin çoğunluğu, Kürtler veya diğer grupların üyelerine üniter bir Türkiye’nin eşit yurttaşları olarak demokratik haklar tanınmasına karşı çıkmazken, bu hakların kollektif haklar olarak tanımlanması hala rahatsızlık yaratıyor.70 Aşırı milliyetçiler bile Kürtlere hiçbir şekilde karşı olmadıklarını ve tüm sorunların sorumlusunun PKK olduğunu söylüyorlar. Ama bunun altında, Kürtlerin ancak Türk kimliğini kabul ettikleri ve dil hakları, etnik veya kendi kendini yönetme hakkı gibi talepleri dile getirmedikleri sürece Türkler ile kardeş oldukları iması bulunuyor.71 Onlarca yıl süresince bu mesele, PKK’nın güneydoğuda yol açtığı sorunlar olarak betimlendi; bu nedenle pek çok Türk, PKK’nın ortadan kaldırılmasının ve hukukun önünde tüm vatandaşların eşit kılınmasının tüm adaletsizlikleri çözeceğine inanıyor. Önceki raporlarında Kriz Grubu, Kürtlerin hükümetin ele almasını istedikleri beş başlıca sıkıntısını şu şekilde sıralamıştı: eğitimde ve kamusal alanda anadillerin kullanılması; yerinden yönetime dayalı bir yerel yönetim yapısı kurulması; anayasadan ve yasalardan etnik ayrımcılığa neden olan unsurların çıkarılması; siyasi partiler için genel seçimlerdeki seçim barajının düşürülmesi; ve şiddete başvurmayan muhalif eylemlerin suç olmaktan çıkarılması için terörle mücadele kanununun değiştirilmesi.72 Kürtlerin sıkıntılarından bir kısmı 30 Eylül’de açıklanan bir demokratikleşme paketinde yer aldı – özel okullarda bazı derslerin Kürtçe verilmesi ve Kürtlerin ayrılıkçı olarak gördüğü sabahları and okunması uygulamasının okullardan kaldırılması gibi.73 Milliyetçi medya, pakedi PKK’ya verilmişbir taviz olarak yansıtmakta gecikmedi.74 PKK ise açıklanan adımları “toplumun önüne birkaç kırıntı atmak” olarak kapsayıcı bir tanım yaratılabilir”. Cemal Ușak, Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı başkan yardımcısı, bakınız “Gülen cemaati okullarının Kürtçe eğitime hazır olduğunu düşünüyorum”, T24, 19 Nisan 2013. 70 Eylül 2013’te gerçekleștirilen MetroPOLL anketine göre, Türklerin yüzde 50’si Kürt sorunun çözümü olarak (PKK ile görüșmeden) demokratikleșme reformları yapılmasını destekliyor, yüzde 36 ise (PKK) diyalog ve müzakerenin de yapılması gerektiğini söylüyor. Askeri çözümü destekleyenlerin oranı sadece yüzde 8. “People overwhelmingly support democracy as answer to Kurdish issue” [Halkın ezici çoğunluğu Kürt sorununa cevap olarak demokrasiyi destekliyor], Today’s Zaman, 6 October 2013, http://bit.ly/GCKnc9 71 En çok kullanılan sloganlardan biri “Türk-Kürt kardeş, PKK kalleş”. “Buna Kürt sorunu diyorlar …. Kürt başka, PKK terör örgütü başkadır..… Biz Kürt halkıyla etle tırnak gibiyiz. [Terör] aramızda kara bir diken gibi”. Pakize Akbaba, Şehit Anaları Derneği başkanı, Ulusal Kanal’a verdiği mülakat, 2013, http://bit.ly/17wCZZD. “Bütün Kürtlerin PKK olduğunu söylemek yanlıştır … Ayrıca Türkiye için çok şey yapmış Kürtler var”. Kriz Grubu’na verilen mülakat, MHP destekçisi, Bursa, Haziran 2013. 72 Kriz Grubu Avrupa Raporu No222, Türkiye’nin Kürt Çıkmazı: Diyarbakır’ın Yeri, 30 Kasım 2012. Bunlara ek olarak AKP’li bir yetkili, bir tür gerçekleri araştırma komisyonu (kendi deyimiyle “gerçeklerle yüzleşme” komisyonu) önerdi ve bir AKP milletvekili, bunu destekleyeceğini söyledi. Kriz Grubu’na verilen mülakatlar, Ankara, Temmuz 2013. Bugün bile çok az sayıda Türk, 1980’ler ve 1990’lar boyunca güneydoğuda neler olduğunu biliyor ve Kürtler, Türklerin yaşadıklarından haberdar olmalarını oldukça önemli bir adım olarak görüyorlar. 73 Başbakan Erdoğan tarafından açıklanan diğer başlıklar arasında seçim barajının değiştirilmesine dair tartışmaların başlaması; ülke çapında oyların en azından yüzde 3’ünü alan partilere (yani BDP’ye) devlet yardımı verilmesi; kamu sektöründe başörtüsü yasağının kaldırılması; okullarda okunan andın kaldırılması; Türkçe dışındaki dillerde seçim propagandası yapılmasını yasaklayan seçim yasası maddesinin kaldırılması; nefret suçlarının cezalarının arttırılması ve bir Ayrımcılık ve Eşitlik Kurulu’nun kurulması; (çoğunluğu Kürtçe olan) köy ve kasaba adlarının eski adlarını almalarına izin verilmesi bulunuyor. 74 Örneğin bakınız: “PKK’ya jest” ve “Türbanın altından anadilde eğitim çıktı”, Aydınlık, 11 Ağustos 2013. “Kurt” Diye Bağırmak: Türklerin Endișeleri Kürt Açılımlarına Engel Olmamalı Crisis Group Avrupa Raporu N°227, 7 Ekim 2013 Sayfa 14 eleștirdi.75 Hükümet barış sürecini sürdürmek istiyorsa başta anadilde tam kapsamlı eğitim olmak üzere Kürtlerin bütün sıkıntılarını ele alabilcek ve binlerce Kürt aktivistin uzun süren tutukluluk hallerine son verecek şekilde pakedin kapsamını genişletmeli.76 A. Anadillerde Eğitim Türkiyeli Kürtler arasında en sıklıkla duyulan talep, Kürtçe eğitim ile Kürtçe’nin kamu hizmetleri de dahil olmak üzere hayatın her alanında kullanılması talebidir. Mevcut anayasa ve yasalar buna en büyük engelleri oluşturuyor; öte yandan yetkililer 30 Eylülde sözü verilen, bazı derslerin Kürtçe sunulması uygulamasının anayasal değişiklik gerektirmeyeceğini belirttiler.77 Ancak sürdürülebilir bir barış, bu konuda daha ileri adımları gerektirecek ve bunu bir an önce yapmak, hükümete diğer müzakere alanlarında daha fazla esneklik sağlayacaktır. Anadillerde eğitime ve kamu hizmetlerine izin verilmesinin paralel bir devlete ve ülkenin bölünmesine neden olacağına dair milliyetçi Türkler arasında yaygın olan derin korkunun da hükümet tarafından dağıtılması gerekiyor. Orta sınıfa mensup bir Batılı Türk, endişelerini şu şekilde dile getiriyordu: Anadillerde eğitim normal şartlarda güçlü bir tepkiye yol açmayabilirdi. Ama bu [barış] sürecinde neler olduğu benim açımdan hiç açık değil. Kürt tarafında ‘özerklik’ istiyoruz gibi ifadeler duymak mümkün. [Türkiye’de ayrı bir] Kürdistan’dan açıkça bahsediliyor.78 Temmuz 2013’te yapılan bir araştırma, ülke vatandaşlarının bu konuda bölünmüş olduğunu gösteriyor: yüzde 48.2 Kürtlerin ağırlıklı olduğu bölgelerde anadillerinde eğitim almalarını desteklerken yüzde 47.9 ise buna karşı çıkıyor.79 Ancak şimdiye dek hükümet, dil eğitimi konusunda uluslararası düzeydeki en iyi uygulamaları Türk kamuoyuna açıklamak konusunda hiçbir girişimde bulunmadı. Başbakan Erdoğan, anadillerde eğitim konusunda zikzak çizdi ve ilk başlarda bunu tamamen reddeden açıklamalar yaptı,80 Ama eğer bu hakkı tamamen garanti altına almak üzere harekete geçerse, aralamak isteği kapının zaten açık olduğunu fark edecektir. Kendi partisinin 75 “AKP'nin Kürt sorununu anlamadığı ve ciddi yaklaşmadığı bir daha görülmüştür …. çözümü değil, çözümsüzlüğü bir politika olarak benimsediğini ortaya koymuştur …. oyalama yapıp bir seçim daha kazanmaktan başka bir şey düşünülmediği anlaşılmıştır …. Yine siyasi sömürgecilik ve kültürel soykırımı engellemeyen, hatta bunlara örtü olan bazı adımlar atacağını söyleyerek göz boyamaya çalışmıştır”. KCK Yürütme Konseyi Eșbașkanlığı, 1 Ekim 2013. 76 Önde gelen bir köşe yazarı, bunun “çok az ve çok geç” olduğunu belirtiyordu. Cengiz Çandar, “‘Paket, ‘süreç’, ‘böl-yönet’, ‘çözüm’” Radikal, 13 Eylül 2013. 77 Anayasada ülkenin anadilinin Türkçe olduğu yazıyor ve eğitime ilişkin 42. Madde, okullarda vatandaşlara anadil olarak başka bir dilde eğitim verilmesini yasaklıyor. Bunun istisnası, kendi düzenlemelerini kendi yapan dini toplulukların yapı taşlarını olușturduğu Osmanlı’nın “millet” sisteminden artakalmış bir uygulama olarak gayrimüslim Rum, Ermeni ve Yahudi okullarıdır. 78 Kriz Grubu’na verilen mülakat, Ankara, Temmuz 2013. 79 MetroPOLL’ün yaptığı araştırma, “Poll: Public supportive of cemevis, warm to education in Kurdish” [Kamuoyu araştırması: Halk, Cemevlerini destekliyor, Kürtçe eğitime sıcak bakıyor], Today’s Zaman, 17 Temmuz 2013. 80 26 Haziran’da hükümetin anadillerde eğitimi başlatma planının olmadığını belirtti. Bunu 15 Ağustos’ta ülkenin bölünmesine neden olacak adımları atmayacaklarını söyleyerek tekrarladı. “Erdoğan says PKK did not fulfill promises concerning withdrawal” [Erdoğan: PKK çekilme konusunda üzerine düşeni yapmadı], Today’s Zaman, 17 Ağustos 2013. “Kurt” Diye Bağırmak: Türklerin Endișeleri Kürt Açılımlarına Engel Olmamalı Crisis Group Avrupa Raporu N°227, 7 Ekim 2013 Sayfa 15 içinde uzlaşmacı yaklaşımlar mevcut. Bir AKP’li yetkili, resmi dilin Türkçe olması gerektiğini ancak Kürtçe eğitim almanın önünde engeller olmaması gerektiğini söylüyor ve ekliyordu: “insanlar anadillerini veya ırklarını seçemezler. Yasaklarla hiçbir yere varamazsınız”.81 Üstelik hükümetin Kürtçe’nin kullanımını genişletmek için daha önceleri attığı adımlara kamuoyundan çok az tepki gelmişti.82 Bir uzman, anadil konusunun CHP’nin kalesi olan İzmir’deki endişelerin en başında gelmediğini belirtiyor.83 CHP, televizyon yayınları, sanat ve özel dersler de dahil olmak üzere anadilleri kullanma hakkını destekliyor; ancak anadillerde eğitimi açıkça desteklemiyor.84 CHP ve MHP, yeni anayasa önerilerinde ülkenin dilini Türkçe olarak koruyorlar ve ikinci diller için imkan bırakmıyorlar. Ancak bir CHP’li yetkili tamamen Kürtçe eğitim veren özel okulların açılabileceğine dair kişisel görüşünü dile getirdi ve bir başkası da partinin ilerde itirazlarını kaldırabileceğini ima etti.85 Meclis anayasa komisyonunun CHP’li bir üyesi, çocukları anlamadıkları bir dilde okula başlamaya zorlamanın, onları yıllarca geri bırakığını söyledi.86 Ne var ki bu konuda parti içi ayrılıklar olduğu açıkça görülüyor.87 MHP, insanların isterlerse anadillerini evde öğrendiklerini ileri sürerek anadillerde eğitime kesin olarak karşı çıkıyor. Üst düzey bir yetkili, böylesi bir değişikliğin iş piyasasında hareketliliği azaltacağını, egemenlikle ilgili tartışmalara yol açabileceğini ve Kürtlerin bu konudaki taleplerinin yerine getirilmesinin ancak nihayetinde bağımsızlık talebine dönüşecek bir süreci hızlandıracağını öne sürüyordu.88 Bir MHP’li ise şunları söylüyordu: Bugün isteyen herkesin Kürtçe öğrenebiliyor olması yeterlidir …. Eğer Kürtçe eğitim verirsek bundan on yıl sonraki nesil Türkçe konuşmayacak. “Biz farklıyız” diyecekler. Bu, bölünmenin tohumlarını ekecektir!89 Kürt yanlısı BDP, anadillerde eğitim yasağının sürmesinin, tüm Türkiye yurttaşlarının Türk olarak adlandırılmasıyla birlikte, parti için kesinlikle kabul edilemeyecek 81 Kriz Grubu’na verilen mülakat, Bursa, Haziran 2013 2002 ile 2012 arasında AKP, özel dersanelerde Kürtçe öğretilmesini yasalaştırdı, Kürtçe yayın yapan bir devlet televizyonu ve üniversitelerde Kürtçe enstitüleri açtı ve daha yakın zamanda devlet okullarında anadillerde seçmeli dersler koydu. 83 Kriz Grubu’na verilen mülakat, Fuat Keyman, Akil İnsanlar Ege bölgesi heyeti üyesi, İstanbul, Haziran 2013. 84 CHP’nin 2011 parti programı, bakınız www.chp.org.tr. 85 “Günümüzdeki hassasiyetler nedeniyle anadilllerde eğitimi uygun bulmuyoruz. Ancak AB’ye, Fransa’ya, Belçika’ya vs. bakıyoruz …. Bazı şeyler değişebilir”. Kriz Grubu’na verilen mülakat, Bursa, Haziran 2013, ve telefonda verilen mülakat, Eylül 2013. CHP eğitime dair maddeye “devlet, herkesin eğitim hakkından etkin, adil ve kesintisiz olarak faydalanabilmesi için gerekli önlemleri alır” eklenmesini önererek anadillerde eğitim konusunda gelecekteki muhtemel değişimlerin sinyallerini verdi. 86 CHP milletvekili Rıza Türmen, “Kürt çocuğundan 5 yıl çalıyoruz”, Taraf, 23 Eylül 2013. 87 Anadiller konusunda yapılan bir tartışmada milliyetçi bir CHP milletvekili şu sözleri sarf etti: Türk ve Kürt ulusları eşit değildir, aynı düzeyde değillerdir .… Türkiye’de bir Kürt sorunu yoktur. [AKP], bunu bir Türk sorunu haline getirmiştir”. “CHP seçmeninin çoğu ulusalcı”, Akşam, 28 Ocak 2013. 88 “Onlara anadillerinde eğitim vermek sorunu çözecek mi? Dil, egemenlik alanıdır, bir bayraktır. Onların istediği egemenliği paylaşmak”. Kriz Grubu’na verilen mülakat, Oktay Vural, MHP meclis grup başkanvekili, Ankara, Temmuz 2013. “Türkçe” temalı Konya mitingi sırasında 20 Ağustos’ta twitter’da en çok paylaşılan başlıklardan biri “Dilimiz Türkçe, partimiz MHP”, 23 Ağustos’ta ise “Dilimiz Türkçe, kalemiz MHP” oldu. 89 Kriz Grubu’na verilen mülakat, MHP’li işadamı, Bursa, Haziran 2013. 82 “Kurt” Diye Bağırmak: Türklerin Endișeleri Kürt Açılımlarına Engel Olmamalı Crisis Group Avrupa Raporu N°227, 7 Ekim 2013 Sayfa 16 unsurlar olduğunu belirtiyor.90 Özel hayatta ve kamusal alanda her türlü anadil kullanım hakkının tanınmasını istiyor ve devletin anadillerde kaliteli eğitime ulaşımı güvence altına alması gerektiğini söylüyor. Türklerin endişlerini azaltmak üzere bir BDP milletvekili, zorunlu Türkçe derslerini de içeren bir model önerdi.91 BDP’nin yeni anayasa önerileri, AKP’nin de olduğu gibi, Türkçe’yi “resmi” dil olarak tanımlıyor ve bölgesel düzeyde ikincil dillere kapı aralıyor. Anadilde eğitime yurt çapında geçilmesi zaman alacaktır; aynı zamanda kapasite sorunları da mevcut. AKP’li bir milletvekiline göre milli eğitim bakanlığı, Kürtçe’nin iki ana lehçesi olan Kurmancî ve Zazaca’yı henüz bu aşamada müfredata dahil edemez. Eski bir Türkçe öğretmeni, yoksul devlet okullarında 60 kişilik sınıflar, kirli tuvaletler ve genel bir “kaos” ortamı gibi sorunlar bulunduğunu ve bunun anadilde eğitimden daha ciddi olduğunu belirtiyor.92 Yine de AKP bir yol haritası açıklayabilir. Ankara’nın yeterince talep olan yerlerde Kürtçe eğitimi özel okullar aracılığıyla vermeye dönük yakın zamandaki girişimleri, bir geçiş dönemi sağlayabilir. Nihai hedef, devlet okullarının bu örneği takip etmesi olmalıdır. Hükümet, uluslararası en iyi uygulamaları ve anadilde eğitimin akademik başarı ve diğer dilleri (bu durumda Türkçe’yi) daha iyi öğrenmek için temel yapıtaşı olduğuna dair araştırmaları paylaşmak konusunda daha açık olmalı.93 Türkçe’nin yanı sıra Kürtçe’nin de bulunacağı iki dilli bir eğitim modeli, Türklerin Kürtlerin yakın gelecekte Türkçe konuşmayacaklarına dair endişelerini azaltmaya da yardımcı olacaktır. Hükümet ve milliyetçi muhalefetin şunu aklında bulundurması gerekiyor ki özel Kürtçe dersler ve devlet okullarında seçmeli Kürtçe dersleri de dahil olmak üzere önceki adımlar tabuları kırdı; ancak Kürtlerin çoğunlukta olduğu bölgelerde çok az taleple karşılandı. Türkçe’nin ekonomik ve kültürel alanlardaki hakimiyeti düşünüldüğünde tamamen Kürtçe eğitim verilmesi de aynı kaderi paylaşabilir. Hükümetin attığı adımlar ve sosyal değişim, halihazırda dil reformu önündeki pek çok zihni engeli zaten yok etti. Aşırı sağcı BBP’nin bir destekçisi bile yeni bir anlayışla yaklaşıyor: Zaten konuşulan bir dili yasaklayarak ne elde edeceksiniz? Bir insanın anadili olan bir dilin varlığını reddetmek insanlığa karşı bir suçtur. Bunu günümüzde tartışmamız bile gereksiz.94 B. Yerinden yönetim Hem Kürtler hem de Türkler, yerel yönetimde reform yapılması gerektiğini düşünüyorlar. İstanbul’daki inşaat projelerine karşı yapılan protestolar95, yerel siyaset yapım süreçlerine katılım konusunda ülke çapında karşılanmamış bir talebin olduğunu ortaya koyuyorç Ancak yerinden yönetim, federal sistem ile Kürtlerin ayrılmasının yolununun açılacağını düşünen Türk milliyetçiler için hassas bir konu. Bir Türk bü- 90 Düzel, “Selahattin Demirtaș", a.g.e. Sırrı Süreyya Önder, “BDP offers Bulgarian model for education in Kurdish” [BDP, Kürtçe eğitim için Bulgaristan modelini öneriyor], Hurriyet Daily News, 6 Eylül 2013. 92 Kriz Grubu’na verilen mülakat, Ankara, Temmuz 2013. 93 Daha fazlası için bakınız: Vahap Coşkun, Şerif Derince ve Nesrin Uçarlar, “Dil Yarası”, Diyarbakır Siyasal ve Sosyal Araştırmalar Enstitüsü (DİSA), Mart 2011. 94 Kriz Grubu’na verilen mülakat, Türk bürokrat, İstanbul, Ağustos 2013. 95 Bakınız yukarıdaki II.C nolu bölüm 91 “Kurt” Diye Bağırmak: Türklerin Endișeleri Kürt Açılımlarına Engel Olmamalı Crisis Group Avrupa Raporu N°227, 7 Ekim 2013 Sayfa 17 rokrata göre “her ulus kendi devletini ister ve Kürtler de farklı değil”.96 CHP’yi destekleyen bir gazetenin köşe yazarı, ortak bir endişeyi dile getiriyordu: Asıl önemli amaç Öcalan’ın serbest kalmasını sağlamak! Tabii sonra yeni anayasada Kürtlerle Türklerin devletin iki ana unsuru olduğunu kabul ettirmeye sıra gelecek … RTE’nin meydanlarda durmadan yinelediği tek millet, tek bayrak, tek devlet sloganı: İki millet, tek bayrak, federatif bir devlete dönüşecek!97 Pek çok siyasi ve kültürel değişiklik yeni bir anayasaya bağlıyken yerinden yönetim somut adımların atılabileceği ve atılması gereken daha kolay bir konu olarak ortaya çıkıyor.98 Bazıları uygulamada sorun olabileceğini belirtse de99 AKP’nin kamuoyunda çok az tartışma sonucu Kasım 2012’de kabul ettiği yeni belediyeler kanunu ile küçük bir adım atılmış oldu.100 Kürt hareketinin perspektifinden bakıldığında bu olumlu bir adımdı. AKP’li bir yetkili şunları söylüyordu: [Türkiye’deki] yerleşik güçler, yasanın bölücü olduğunu söyleyip ayağa kalktılar … [Başbakan Erdoğan] yasanın aynı zamanda Kürtlerin taleplerini de karşıladığını kamuoyuna açıkça söylemedi, fakat bu konudaki eleştirileri göğüsledi. Geri adım atmadı.101 Yerinden yönetim anlamına gelip gelmediği konusunda tartışmalar olsa da muhalefet, yasaya eleştirel yaklaşıyor.102 Başbakan Erdoğan’ın valilerin gelecekte doğrudan seçimle iş başına gelmesinden söz etmesi, ve televizyonda verdiği bir mülakatta Osmanlı’nın “Lazistan”, “Kürdistan” gibi eski etno-coğrafi adlandırmalarından olumlu bir şekilde bahsederek bir tabuyu kırması üzerine milliyetçiler, onun başkanlık sistemine ve federasyona zemin yarattığını ileri sürdüler.103 Belediyeler kanununun kabul edilme sürecine dair eleştiriler bir yana, bir kez daha kamuoyundan çok az tepki geldi. Yerel yönetimlerin güçlendirilmesine karşı güçlü bir siyasi muhalefet yok. Sol eğilimli CHP, yerel yönetimlerin yetkilerinin artırılmasını ve temel olarak üniter bir yapı içinde yerel kaynak geliştirme kapasitesini arttırarak mali güçlendirmeyi destekliyor.104 Ayrıca Avrupa Konseyi’nin Yerel Yönetimler 96 Kriz Grubu’na verilen mülakat, İstanbul, Ağustos 2013. Cüneyt Arcayürek, “Devekușu Örneği”, Cumhuriyet, 28 Haziran 2013. 98 “Bu, Kürt meselesindeki müzakerelerin yüzde 70’inin kilidini çözebilir. AKP buna açık”. Kriz Grubu’na verilen mülakat, AKP’li yetkili, Ankara, Temmuz 2013. 99 Örneğin Ankara’daki bir düşünce kuruluşunun başkanı, kişi başına düşen düşük GSİH’nin ve bölgesel eşitsizliklerin, Türkiye tam anlamıyla ademi merkezi bir sisteme geçmeden önce bir geçiş dönemi gerektirdiğini belirtiyordu. Kriz Grubu’na verilen mülakat, Taha Özhan, Siyaset, Ekonomi ve Toplum Araştırmaları Vakfı (SETA) başkanı, Ankara, Temmuz 2013. 100 Diğer değișikliklerin yanı sıra mevcut on altı büyükşehir belediyesine üçü Kürtlerin ağırlıkta olduğu Van, Mardin ve Urfa illerinde olmak üzere on üç tanesi daha ekleniyor; daha küçük belediyeler merkez ilçeye bağlanıyor; daha yüksek vergilerle gelirleri artıyor; il genel meclislerini kaldırılıyor; merkezden atanan valilere bağlı olan özel köy yönetim birimleri feshediliyor ve bütçelerini belediye başkanları alıyor; ve kent konseylerinin üye sayısı artıyor. 101 Kriz Grubu’na verilen mülakat, Ankara, Temmuz 2013. 102 “Bu bir iradi federalizm yasası. Bölgesel yönetim bizim anayasamızda yok”. CHP milletvekili Birgül Ayman Güler, bakınız “Büyükșehir yasası federasyon mu getiriyor?”, Sabah, 25 Ekim 2012. 103 Erdoğan’ın Kanal D ve CNN Türk ortak yayınında yaptığı açıklamalar, 29 Mart 2013. Bakınız Ümit Özdağ, “PKK ile Müzakere, Mütareke ve Kirli Barış Sürecinin Analizi”, 21. Yüzyıl Türkiye Enstitüsü, 7 Mayıs 2013. 104 “CHP kurultayından demokrasi ve özgürlük bildirgesi”, 20 Temmuz 2012; ve CHP’nin 2011 seçimleri bildirgesi, bakınız: www.chp.org.tr. 97 “Kurt” Diye Bağırmak: Türklerin Endișeleri Kürt Açılımlarına Engel Olmamalı Crisis Group Avrupa Raporu N°227, 7 Ekim 2013 Sayfa 18 Özerklik Şartı üzerine Türkiye’nin koyduğu çekincelerini kaldırmasını istiyor.105 Sağ kanattan MHP de yerel yönetimlerin mali kaynaklarının güçlendirilmesini destekliyor; ancak yeterli bir idari çerçevenin zaten mevcut olduğunu ve polis, sağlık gibi merkezden sağlanan hizmetlerin yerel düzeyde verilmesine gerek olmadığını belirtiyor.106 Kürt hareketinden BDP, yerel konseylerin eğitim, sağlık, kültür ve turizm alanlarındaki yetkileri merkezi yönetimden aldığı ve atanan valilerin yerini seçimle işbaşına gelmiş yerel başkanların almasını öngören en cesur yerinden yönetim sistemini öneriyor.107 Yine de anayasal önerilerinde Türkiye’nin toprak bütünlüğünün altını çizmeye dikkat ediyor. Hükümet, uluslararası modelleri de göz önünde bulundurarak kamuoyunu bilgilendirmeye ve eğitim, kolluk kuvvetleri ve bütçeler gibi konuları kontrol edecek yerel kurumları güçlendirecek planları içerecek yerel yönetimler hakkında ülke çapında bir tartışmaya öncülük etmeli. Öte taraftan Kürt hareketi ise net ve tutarlı öneriler sunmalı ve değişiklikleri hayata geçirmek için Türkiye’nin mevcut yasa ve yapıları dahilinde hareket etmeli. C. Etnik Ayrımcılığın Kaldırılması “Türk” sözcüğü, Türkiye’de etnik-dilsel bir kimlikten daha fazlasını ifade eder. Öncelikle ülke vatandaşlığını tanımlamak için kullanılır ve mevcut 1982 Anayasasının köşe taşıdır: “Türkiye Cumhuriyeti’ne vatandaşlık bağıyla bağlı olan herkes Türkt’tür” (66. Madde).108 Bu iç içe geçmiş kimlik, yalnızca açıkça milliyetçi olanlar için değil Türklerin bir çoğu için vazgeçilmezdir. 2013 başında bazı hükümet binalarından “Türkiye Cumhuriyeti” işaretinin kaldırıldığı haberleri, büyük bir öfke yarattı.109 Yeni anayasada Türk milletine atfın korunması konusunda geniş bir talep var ve aynı zamanda eşit vatandaşlık vurgulanıyor.110 Bu da Kürtlerin demokratikleşen bir Türkiye’de eşit yurttaşlar olarak yaşama arzularıyla örtüşüyor.111 Hala Kürtlerin farklı bir ulus ve hatta farklı bir etnik kökeni olmadığına, edebiyatları, bilimsel birikimleri veya kültürleri bulunmadığına ve Türk, Arap, İbrani ve İran kültürlerinin ve dillerinin bir karışımından oluşan bir kültürleri olduğuna inanan 105 Kriz Grubu’na verilen mülakat, CHP milletvekili ve meclis anayasa uzlaşma komisyonu üyesi, Ankara, Temmuz 2013. Türkiye, bu şartı 1991’de imzaladı; ancak yerel yönetimlerin merkezi yönetimde daha fazla söz sahibi olarak güçlenmelerini, kendi iç yapılarına kendilerinin karar vermelerini, mali kaynaklar konusunda onlara daha fazla özgürlük vermeyi, ülke içinde veya yurtdışında diğer yerel yönetimlerle ilişkiler kurmalarını, yetkilerini kullanmaları engellenirse yargı sürecine başvurmalarını öngören dokuz maddeye çekince koydu. 106 Kriz Grubu’na verilen mülakat, Oktay Vural, MHP meclis grup başkanvekili, Ankara, Temmuz 2013. 107 Partinin eş başkanı Selahattin Demirtaș, özerklik veya federasyonun mevcut müzakerelerin parçası olmadığını belirtti. Düzel,“Selahattin Demirtaș", a.g.e. 108 Türkiye Cumhuriyeti’ne vatandaşlık bağıyla bağlı olmak olarak tanımlanan “Türklük” kavramı, ilk olarak ilk anayasada (1924) kullanıldı ve sonraki anayasalarda da yer aldı. 109 Hükümet, bazı levhaların bakım için çıkarıldığını ve yenilerinin konulduğunu söylese de çoğunluğu ulusalcı olmak üzere pek çok Türk, sosyal medyada isimlerinin başına Türkiye Cumhuriyeti’ne atfen T.C. yazdı. Sol kanattan gençlik grubu Genç Türk, Kürt inisiyatifine karşı Mayıs-Haziran 2013’te “TC İlelebet” yazıları taşıyarak bir imza kampanyası yürüttü. “TC’nin resmi binalardan kaldırılması, bebek katili Öcalan’ın talebidir ve şimdiye kadar özellikle güneydoğuda olmak üzere 300 tabela kaldırılmıştır. [Onunla ve PKK’yla] müzakere yapılmasına karşıyız”. Kriz Grubu’na verilen mülakat, Genç Türk üyesi, İstanbul, Mayıs 2013. 110 Akil İnsanlar delegasyonunun Kriz Grubu ile paylaştığı rapor, 2013. 111 Kriz Grubu raporu, Türkiye’nin Kürt Çıkmazı, a.g.e. “Kurt” Diye Bağırmak: Türklerin Endișeleri Kürt Açılımlarına Engel Olmamalı Crisis Group Avrupa Raporu N°227, 7 Ekim 2013 Sayfa 19 bazı Türkler için Kürt tarihi konusundaki bilgi eksikliği bir bariyer durumunda.112 Bir BDP milletvekili, parlamentodaki MHP’li meslektaşlarının Kürtçenin ayrı bir dil olup olmadığını bile sorgulamalarından yakındı.113 Kısmen medyaya sızdırılan yeni anayasa taslaklarında AKP, “Türk milleti” ifadesinin giriş cümlelerinde yer almasını ve yurttaşlığı tanımlamak için “Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı “ ifadesinin kullanılmasını öneriyor. CHP ve MHP, Atatürk milliyetçiliğine atfı korumak isterken BDP ve AKP, bunu kaldırmak istiyor. CHP ve MHP’nin her ikisi de bireysel hakların güçlendirilmesini öne çıkarıyorlar.114 AKP gibi onlar da giriş cümlelerinde Türk milletine referansı koruyorlar (CHP için Türk ulusu, MHP için Türk milleti). MHP, var olan yurttaşlık tanımında bir değişikliğe gerek görmezken115 CHP de mevcut betimlemeyi koruyor, ancak bütün yurttaşların eşitliğini vurguluyor.116 Bir MHP yetkilisi, en büyük kaygısının Türkiye’nin “insanların komşularını etnik kökenine göre seçtikleri” bir ülke haline gelmesini önlemek olduğunu söyledi. Türklüğün, ırksal değil sosyolojik bir bağ olduğuna işaret ederek şunları ekledi: O zaman niçin [ülkeyi] Türkiye diye adlandırıyoruz? Mutfağımıza “Türk mutfağı” ve kültürümüze “Türk kültürü” diyoruz? Anayasadan [Türklüğün kaldırılması] Türkler arasında rahatsızlık yaratmayacak mı? Bunun yerine yapmamız gereken, Türklük kavramını bölmek değil, onun kapsayıcılığını genişletmektir.117 Türkiye’nin batısında yaşayan bazı Kürtler, etnik ayrımcılığın zaten kökleşmiş olduğunu, Türklerin bunu inkar ettiklerini ve bu eğilime karşı koymak için girişime ihtiyaç duyulduğunu söylüyorlar. Yakın zamanda yapılan bir araştırma, Muğla’da yaşayan Diyarbakırlı Kürtlerin kimliklerini açıkladıklarında ev kiralama ve iş bulma konusunda zorluk yaşadıklarını gösterdi.118 Kürt olmayan orta-sınıf İzmirliler arasında 112 Örneğin Saygı Öztürk gizli askeri belgelere dayanarak verdiği bilgilerde Kurmancî Kürtlerinin bir Türkmen aşireti, Zazaların ise Hitit Türklerinin İran sınırındaki bir boyu olduğuna dair iddiaları yazıyordu. Örgüt Pazarı (İstanbul, 2013), s. 193. 113 “Kürt dilinin üç bin kelimesi Farsçadır gibi [görüșler] ileri sürüldü. Bunları asla kabul edemeyiz, çok netiz”. BDP’li milletvekili Meral Danış Bektaş, bakınız “CHP ile MHP kart kurt ediyor”, Taraf, 23 Ağustos 2013. Bu, Türkiye’de yaşayan tüm Müslüman etnik grupların Türk soyundan geldiğini kanıtlamayı amaçlayan Türk Tarih Kurumu’nun ve Türk Dil Kurumu’nun kurulduğu 1930’larda artan Türk milliyetçiliğinin bir sonucu. Bakınız Cenk Saraçoğlu, The Kurds of Modern Turkey (New York, 2011), s. 53 114 CHP, etnik kimliği bireysel düzeyde tanıyor ve “asimilasyonu değil entegrasyonu” vurgularken devletin hiçbir etnik önyargıya sahip olmaması gerektiğini belirtiyor. CHP’nin terörü önemli bir ulusal tehdit olarak görmesi, etnik kökenlerin tam olarak ifade edilmesi konusundaki yaklașımını kısıtlıyor. Parti programında PKK’yı terör örgütü olarak adlandırıyor: “PKK’yı kuzey Irak’tan çıkarmak, Türkiye’nin hakkı ve görevidir.” CHP’nin 2011 parti programı, a.g.e. 115 MHP, anayasanın 10. Maddesinin (herkesin dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasi düşünce, felsefi inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım gözetilmeksizin kanun önünde eşit olduğunu belirten) başka yerlerdeki etnik temayülleri dengelediğini ileri sürüyor. Kriz Grubu’na verilen mülakat, Oktay Vural, MHP milletvekili ve meclis grup başkanvekili, Ankara, Temmuz 2013. 116 “CHP içinde tartışmalar oldu; bazıları ‘Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı’ diyebiliriz dedi, fakat sonunda yurttaşlığı tanımlamak için ‘Türk’ü kullanmaya karar verdik …. Kürtler, [pek çok] konuda haklı. Vatandaşlığın tanımının ırk, etnisite, dil veya dine bağlı olmadığını vurgulamalıyız. Birey ile devlet arasında eşitliğe dayalı bir hukuki mukavele olduğunun altını çizmeliyiz”. Kriz Grubu’na verilen mülakat, CHP milletvekili ve anayasa uzlaşma komisyonu üyesi, Ankara, Temmuz 2013. 117 Kriz Grubu’na verilen mülakat, Oktay Vural, MHP milletvekili ve meclis grup başkanvekili, Ankara, Temmuz 2013. 118 Leyla Neyzi ve Haydar Darıcı, Özgürüm Ama Mecburiyet Var, (İstanbul, 2013), s. 157-158. “Kurt” Diye Bağırmak: Türklerin Endișeleri Kürt Açılımlarına Engel Olmamalı Crisis Group Avrupa Raporu N°227, 7 Ekim 2013 Sayfa 20 yapılan mülakatlar, önyargıları ve Kürtlerin “cahil ve kültürsüz”, “beleşçi”, “şehir hayatını bozan”, “işgalciler” ve “bölücüler” olarak yaftalandığını ortaya koydu.119 Uzlaşmaya varmak için, birçok Türk’ün başkalarının etnik kimliğini tanımanın kendilerinkinin sonu anlamına geleceği yolundaki korkusunu yenmek gerekiyor.120 AKP’nin önerdiği gibi gerçekten nötr bir vatandaşlık tanımı için daha fazlası yapılabilir; bu arada bir Türk milleti ya da Türk halkı tanımı, yeni anayasanın başlangıç bölümünde varlığını sürdürebilir. Öte yandan Kürt hareketine bağlı BDP, anayasanın giriş bölümünde “Türkiye halkı” ve yurttaşlık tanımının altında “Türkiye vatandaşı” ifadelerinin kullanılmasıyla etnik vurgunun ortadan kaldırılmasını talep ediyor. D. Terörle Mücadele Yasalarının Değiștirilmesi Türkiye’nin terörle mücadele mevzuatının ana çerçevesi, 1991 yılında olağanüstü hal koşulları altında hazırlanan 3713 sayılı (terörle mücadele) kanunundan ve Haziran 2006’da bu kanunu değiştiren 5532 nolu yasadan oluşuyor. İkincisi ile, daha uzun hapis cezaları ve medyayı terörizm propagandası yapmakla yargılanabilir hale getirmek de dahil olmak üzere terör suçunun tanımını genişleten uygulamalar yürürlüğe girdi.121 Farklı nedenlerle de olsa birçok Kürt ve bazı Türk milliyetçileri, en azından değişime ihtiyaç olduğu konusunda hemfikirler. BDP, terörle mücadele yasasının tamamen ortadan kaldırılmasını istiyor; ancak Türkiye’de yasadışı, silahlı örgütler bulundukça bu zor görünüyor. Kürtler için en büyük hayal kırıklığı, bu yasaların 2002 yılından bu yana PKK bağlantılı Kürdistan Topluluklar Birliği’ne (KCK) ve ona bağlı Türkiye Meclisi’ne (KCK/TM) karşı yürütülen operasyonlarda başta BDP’den olmak üzere binlerce Kürt siyasetçi, yetkili ve aktivistin tutuklanması için kullanılıyor olması.122 Ordu ve milliyetçiler ise terörle mücadele kanununun, yüzlerce asker ile MHP’den bir, CHP’den iki milletvekilinin dahil olduğu darbe girişimi davalarında kullanılmasına karşı çıkıyorlar.123 Reform yanlıları için başlıca zorluk, terörle mücadele yasalarının değiştirilmesine karşı direncin nerede olduğunun tam olarak saptanması. AKP’li bir yetkiliye göre, hükümet KCK zanlılarının tahliyelerini barış sürecinin ilerletilmesi için önemli bir adım olarak görüyor, ancak yargı direniyor: “Bazı mahkemeler serbest bırakılmala119 Cenk Saraçoğlu, The Kurds of Modern Turkey, a.g.e., s. 21-24. Akil İnsanlar Marmara bölgesi heyetinin başkanı, Türklerin Kürt kimliğinin saygınlık kazanmasına karşı olmadıklarını; ancak Türk kimliğinin sayğınlığını yitireceğinden endişe ettiklerini söylüyordu. Bu kapsamda “TC”’nin kaldırılması, bayrak veya federalizm tartıșmaları, Türk kimliğine yapılmış saldırılar olarak görülüyor. Deniz Ülke Arıboğan, kişisel raporu, a.g.e. 121 Ayrıntılar için bakınız, Volkan Aytar, “Daha Karanlık Bir Geleceğe Doğru mu?: Terörle Mücadele Kanununda Yapılan Değişiklikler”, TESEV, 2006. Sayılan yasaların yanı sıra Ceza Kanunu’nun 220 (suç örgütü kurmak) ve 301 (Türk milletini, devletini veya kurumlarını aşağılamak) nolu maddeleri, terörle mücadele kapsamında kullanılıyor ve değiştirilmesi gerekebilir. 122 Bazıları daha sonra serbest bırakıldı veya hüküm giydi, ancak şiddet eylemine karışmaksızın terör örgütüne üye olmak veya yardım etmekle yargılanan pek çoğunun önleyici tutukluluk hali devam ediyor. AKP’li bir yetkiliye göre yasal olan ile yasadışı olan oluşumların karışmasının suçu kısmen Kürt hareketinde görülebilir: “Devlet, yasal oluşumlarla yasadışı olanları 1990’larda ayırt etmişti. PKK bunu niye yeniden karıştırdı? Mesela neden bir belediye başkanı KCK üyesidir?” Kriz Grubu’na verilen mülakat, Ankara, Temmuz 2013. 123 5 Ağustos 2013’te Ergenekon adı verilen davada beş yıldan fazla süren duruşmaların ardından İstanbul’daki bir ağır ceza mahkemesi, aralarında bir eski genelkurmay başkanının bulunduğu on dokuz kişiyi terör suçlarından ömür boyu hapse mahkum etti. Temyizin bir yıl sürmesi bekleniyor. Bir başka darbe girişimi davası olan Balyoz da temyizde. 120 “Kurt” Diye Bağırmak: Türklerin Endișeleri Kürt Açılımlarına Engel Olmamalı Crisis Group Avrupa Raporu N°227, 7 Ekim 2013 Sayfa 21 rına müsaade ediyor, bazıları etmiyor …. Adli tıp, hasta mahkumların serbest bırakılmalarını (ki bu BDP’nin temel taleplerinden) engelledi. Adalet bakanı, gerçekten serbest bırakılmalarını istiyor …. Yargıda çok büyük engellemelerle karşı karşıyayız. [Yargı] sistemiyle zaman içerisinde mücadele etmek durumundayız”.124 Ankara’da bulunan bir düşünce kuruluşunun başkanı, Nisan 2013’ten bu yana 1000’den fazla KCK tahliyesi yaşandığını hesaplayarak yasa değişmese bile her ayrı vaka için bir orta yolun bulunabileceği fikrini ileri sürdü.125 Gerek Kürtlerin gerekse Türklerin ortak bir sıkıntısını etkili bir şekilde çözebilmek için hükümet, terörle mücadele yasalarının şiddete başvurmayan eylemleri bile terör suçu kapsamında cezalandıran ve önleyici tutukluluk süresini on yıla kadar çıkaran uygulamalarına son vermeli. AKP görünüște yasayı değiştirmeye olumlu yaklașıyor; ancak 30 Eylül’de açıklanan reform pakedi (bakınız yukarıdaki bölümler), terörle mücadele yasasında hiçbir değişiklik öngörmüyor. Oysa açıklanmasından önce medyada yer alan haberler, KCK davalarındaki en yaygın suçlama olan terör örgütüne üyelik tanımının değiştirileceği ve bazı tahliyelerin olabileceği yönündeydi.126 Geçtiğimiz yıl hukuki adımlarla sistemi düzeltme girişimleri olmuş, ancak KCK’da çok az tahliyeyle sonuçlanmıştı. Hatta BDP’li bir yetkili bu değișikliklerin yeni davaların açılmasına neden olduklarından şikayet ediyordu.127 Siyasal muhalefet, terörle mücadele kanununun reformu konusunda bölünmüş durumda. Sağ kanat MHP “İdeoloji önemlidir” diyor, hukuk sistemi söz konusu olduğunda Kürtler’in Türklerden daha kötü durumda olmadığını belirtiyor ve hemen değişiklik yapılmasına karşı çıkıyor.128 Sol eğilimli CHP, şiddet içermeyen eylemler dışarıda bırakılacak șekilde terör suçlarının yeniden tanımlanmasını ve uzun tutukluluk sürelerinin kısaltılmasını destekliyor.129 Bir CHP milletvekili, AKP’yi tutarsızlıkla suçluyordu: 2006’da 18 yaşından küçük çocuklar için taş atmayı terör suçu haline getiren AKP’ydi; 2005’te terör suçları için tutukluluk süresini on yıla çıkaran gene AKP’ydi. Şimdi “reform paketleri” geçiriyor …. AKP yargıyı suçluyor ama bunu düzeltebilir.…. İstihbaratın başı Hakan Fidan’ın, [mahkemede ifade vermesini engellemek için] bir gecede yasa geçirebildi.130 İleriki zamanlarda PKK veya Öcalan için bir af yasasının çıkarılması, çok dikkatli ve ikna edici argümanlar gerektirecektir. Bunu 30 yıllık çatışmada öldürülen Türk as124 Kriz Grubu’na verilen mülakat, Ankara, Temmuz 2013. Kriz Grubu’na verilen mülakat, Taha Özhan, SETA başkanı, Ankara, Temmuz 2013. 126 “’Şiddete başvurmadan PKK propagandası nasıl olur?’ diyen bir hukuk mantığımız var. Türkiye’deki yargı, siyasiler kadar tutucu”. Kriz Grubu’na verilen mülakat, AKP’li milletvekili, Ankara, Temmuz 2013. 127 11 Nisan’da kabul edilen dördüncü yargı pakedi, terör örgütlerinin açıklamalarını basmayı ve izinsiz gösterilere katılmayı terör kapsamından çıkardı. “Terörle mücadele yasası ve Türk ceza kanunu, evrensel yasal normlara uygun olarak değiştirilmeli. Ama bunun birşeyi çözeceğini sanmıyorum, çünkü [KCK ve Ergenekon] davaları hukuki değil siyasidir”. Kriz Grubu’na verilen mülakat, Haldun Solmaztürk, emekli tuğgeneral, Ankara, Temmuz 2013. 128 Kriz Grubu’na verilen mülakat, Oktay Vural, MHP meclis grup başkanvekili, Ankara, Temmuz 2013. “Kürtler bu konuda fırtına koparıyorlar. Bu, tüm ülke için geçerli bir sorun ve Ergenekon’dan çıkan hapis cezaları da adil değil. Bu durum Kürtlere mahsus değil”. Kriz Grubu’na verilen mülakat, MHP yanlısı iş adamı, Bursa, Haziran 2013. 129 “CHP kurultayından demokrasi ve özgürlük bildirisi”, a.g.e. 130 Kriz Grubu’na verilen mülakat, Ankara, Temmuz 2013. 125 “Kurt” Diye Bağırmak: Türklerin Endișeleri Kürt Açılımlarına Engel Olmamalı Crisis Group Avrupa Raporu N°227, 7 Ekim 2013 Sayfa 22 kerlerinin ve sivillerin ailelerine ve hatıralarına haksızlık olarak gören, ancak kayıpların üçte ikisinin Kürt tarafından olduğunu ve milyonlarca Kürt’ün zorla yerlerinden edildiklerini de bilmeyen birçok Türk için bunu kabul etmek zor olacaktır.131 Bu durum, hükümetten çelişkili açıklamalar gelmesine yol açıyor. Ağustos başında Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay, hükümetin militanların Türkiye’ye geri dönüşlerini değerlendirdiğini söyledi.132 15 Ağustos’ta ise Başbakan Erdoğan, PKK için bir genel af düşünülmediğini kaydetti.133 Yine de kamuoyu, zamanla bir tür affı kabul edebilir. Çatışmalarda ölmüş birçok askerin ailelerinin yaşadığı Ege bölgesinde bile, barış sürerse bu meselelerin önümüzdeki beş yıl içinde tartışılabileceği konusunda sessiz bir uzlaşma var gibi görünüyor.134 E. Siyasi Temsiliyetin Daha Adil Hale Getirilmesi Türkiye’de bir partinin parlamentoya girmek için aşması gereken yüzde 10’luk ulusal seçim barajı, siyasi uygulamayla halk iradesi arasındaki en büyük uyuşmazlığı teşkil ediyor. Bu baraj, 1982 anayasasıyla getirildi ve 1983 tarihli ve 2839 sayılı milletvekillerin seçimi hakkındaki kanunla pekiştirildi. Gerekçesi, küçük partilerin meclis dışında bırakılması ve kaotik geçen 1970’lerden sonra istikrarın korunmasıydı. Ancak şu an başlıca etkisi, Kürt hareketinin başta gelen yasal siyasi partisi BDP’nin (ki yüzde 6.7 oyu var) parlamentoya girmesini zorlaştırmaktır. Bunun yerine Kürt adaylar, seçimlerde bağımsız olarak yarışmak, seçim bölgelerinde çoğunluğu kazanmak ve sonra meclise girince Kürt yanlısı partiye katılmak zorundalar. Teoride herkes barajın çok yüksek olduğu konusunda hemfikir. Lakin AKP’li bir milletvekilinin söylediği gibi “iktidara gelene kadar herkes barajdan yakınıyor; sonra da unutuyorlar. Barajın değişmesi için daha güçlü bir toplumsal baskıya ihtiyaç bulunuyor”. 135 Başbakan Erdoğan, istikrarla ilgili endişelerden söz ederek ve kaldırılması halinde koalisyon hükümetlerine neden olabileceğini ima ederek barajın düşürülmesini daha önce reddetmişti. 136 Ancak planlanan reformlar hakkında 30 Eylül’de yaptığı konuşmada hükümetin üç seçeneği değerlendireceğini söyledi; bunlar mevcut sistemin korunması ile AKP’nin önerdiği biri yüzde 5, diğeri sıfır baraj öngören iki yeni 131 “Öcalan üç aylık bebeğin kalbine kurşun sıktı. O bir bebek katili! Tecavüzcü! O bir vampir! ... Bir yamyama benziyor, insan değil o …. Şimdi onu başımıza taç mı yaptık? … [Evladımın ölümünü] ömrüm boyunca unutmayacağım. Oğlum geri gelse ve dese ki ‘anne, katillerimi affet’, affetmem!” Pakize Akbaba, Şehit Anaları Derneği başkanı, Ulusal Kanal,’a verdiği mülakat 2013, http://bit.ly/ 17wCZZD. 132 Kriz Grubu’na verilen mülakat, Ankara, Şubat 2013; Fadime Özkan, “Bașbakan yardımcısı Beșir Atalay: Süreç gayet yolunda, biz bu ișe asılıyoruz”, Star, 5 Ağustos 2013. Bir AKP’li yetkili, hükümetin militanların siyasete girmesine izin vermesi gerektiğini söylüyordu. Kriz Grubu’na verilen mülakat, Ankara, Temmuz 2013. 133 “Erdoğan says PKK did not fulfill promises”, Today’s Zaman, a.g.e. Tabanının duygularını aktaran ana muhalefet partisi CHP’nin başkanı Kılıçdaroğlu, Türkiye’deki ortamın bir genel affa uygun olmadığını söyledi. “Kılıçdaroğlu: Hükümet çözüm süreci için önemli adım atsın, CHP destek verir”, T24, 8 Ağustos 2013. 134 Kriz Grubu’na verilen mülakat, Fuat Keyman, Akil İnsanlar Ege Bölgesi heyeti üyesi, İstanbul, 11 Haziran 2013. 135 Kriz Grubu’na verilen mülakat, Ankara, Temmuz 2013. 136 “Seçim barajının olmadığı sistemlerde güven ve istikrarı bulamazsınız. Geçtiğimiz on yılda ülkemizde istikrara ve güvene kavuştuk, bu da koalisyonsuz bir hükümet yapısı sayesinde oldu ... Ülkemizin performansını mahvetmek istemiyoruz”. “Erdoğan says no plans to lower election threshold” [Erdoğan: Seçim barajını düşürme planı yok], Today’s Zaman, 26 Temmuz 2013. “Kurt” Diye Bağırmak: Türklerin Endișeleri Kürt Açılımlarına Engel Olmamalı Crisis Group Avrupa Raporu N°227, 7 Ekim 2013 Sayfa 23 alternatiften olușuyor.137 Bir AKP yetkilisi bile, yüzde beşlik barajı geçebilecek tek parti BDP olduğundan, istikrarsızlık endişelerinin temelsiz olduğunu söylüyordu.138 Sol eğilimli CHP, barajın yüzde 3’e düşürülmesini (aynı zamanda BDP’nin önerisi) önerdi ve tamamen kaldırılmasına da açık görünüyor. 139 Sağcı MHP, daha az istekli, ancak konunun, “teknik bir mesele” olarak tartışılması konusunda uzlaşmaya hazır. Ne var ki MHP, bunu PKK’yla görüşmelerin bir parçası olarak yapmayı istemiyor ve acil bir değişikliğe ihtiyaç olduğunu düşünmüyor. 140 2013 yazında bütün Türkiye’ye yayılan protestoların gösterdiği gibi141 toplumun önemli bir kısmı, mevcut sistemin görüşlerini ve değerlerini yeterince temsil etmediğini düşünüyor. Ayrıca, barajın düşürülmesine karșı milliyetçilerin direnci Kürt süreciyle ilgili diğer reformlara kıyasla çok az. Hükümet, (halihazırda Avrupa’nın en yükseği olan) bu oranı AB normu olan yüzde 5’e düşürmeli. 137 Öte taraftan ülke çapında bir tartışma yürütülmedi ve önerilen yeni sistemlerin seçim bölgelerini ve milletvekili sayısını nasıl değiştireceği konusunda siyasi bir konsensüs olușmadı. 138 “Bence yüzde 5’e düşürülmeli. Yüzde 7 olursa güneydoğuda seçimler çok gergin ve çetin olur”. Kriz Grubu’na verilen mülakat, Ankara, Temmuz 2013. 139 “İlk olarak yüzde 3 dedik; çünkü insanların yüzde sıfırı kabul edeceğinden emin olamadık. Fakat Gezi protestolarından sonra tamamen kaldırılması gerektiğine karar verdik”. Kriz Grubu’na verilen mülakat, CHP’li milletvekili, Ankara, Temmuz 2013. CHP’ye yakın medya, barajın düşürülmesi için çağrılar yaptı ve barajı “halka ve demokrasiye ihanet” olarak tanımladı”. Bakınız Ümit Zileli, “Ülkemizi geri almak”, Cumhuriyet, 11 Temmuz 2013. 140 “Seçim barajının kaldırılmasına taraftar değiliz. Halihazırda mecliste bir temsiliyet sorunu olduğuna inanmıyoruz, fakat konuyu değerlendiriyoruz. Yüzde 10 mu yüzde 8 mi olması gerektiği, teknik bir mesele”. Kriz Grubu’na verilen mülakat, Oktay Vural, MHP meclis grup başkanvekili, Ankara, Temmuz 2013. MHP’liler genel olarak yüzde 7’den daha düşük bir barajı desteklemiyorlar. Kriz Grubu’na verilen mülakatlar, Bursa ve Ankara, Haziran-Temmuz 2013. 141 Bakınız yukarıdaki II.C nolu bölüm. “Kurt” Diye Bağırmak: Türklerin Endișeleri Kürt Açılımlarına Engel Olmamalı Crisis Group Avrupa Raporu N°227, 7 Ekim 2013 V. Sayfa 24 Türklerle Kürtlerin Algısı Farklı Kendilerini milliyetçi addeden birçok Türk, Kürtler ve Kürt meselesi konusunda empati ve bilgi eksikliğine sahip. Kürtler, bunun ayrımcılık olduğunu duyumsuyorlar, fakat bazı Türkler ayrımcılık yaptıklarının veya nasıl yaptıklarının farkında değiller. Birçok Türk, Kürtlerin istedikleri her işte çalışabileceklerini, istedikleri yerde yaşayabileceklerini, istedikleri her hizmete ulaşabileceklerini, dolayısıyla küskün hissetmek için nedenleri olmadığını düşünüyor. Başkentte yașayan bir Türk kafa karışıklığını șöyle ifade ediyor: “Birçok Kürt bakan, milletvekili ve hatta cumhurbaşkanı var. Ben bir insana baktığım zaman bu Alevi, bu Kürt demiyorum [ayrımcılık yapmıyorum]”.142 Fakat başkaları böyle düşünmüyor: “Bu ülkede bir Kürt avukat, müsteşar, cumhurbaşkanı olabiliyor ama sadece Kürt olamıyor. Bu ülkede bir Kürt, Kürt olduğu zaman barış süreci olabilir”.143 Açıkça yapılan ayrımcılık da var. Batıdaki Bursa ilinde orta sınıftan bir MHP’li, “doğuluların” (Kürtler için kullanılan bir tabir) işgal ettiği mahallelerin güvenli olmadıklarını söylüyordu. “Geliyorlar ve her şeyi alıyorlar. Sonra üzerlerinde Türk bayrağı olduğu için belediye otobüslerimizi taşlıyorlar”. Başka bir MHP’li de şunları söylüyordu: “Bursa’daki Kürtler mafyadır, eşkıyadır, hırsızdır. Kürtler kanunsuzdur. En fazla çalınan elektrik Diyarbakır’dadır. Bunu yapmaya hakları olduğunu düşünüyorlar”.144 İstanbullu bir Türk dükkan sahibi, eğitimsiz ve kaba oldukları ve zamanında ödeme yapmadıkları için “doğulularla” iş yapmak istemediğini dile getiriyordu.145 Bazı Türkler kendileri Kürtleri vergiler ve hükümet teşvikleriyle desteklerken, Kürtlere, özellikle güneydoğuda sistem dışına çıktıkları, yasal boşluklardan yararlandıkları, yasal olmayan kazanç elde ettikleri ve vergi kaçırdıkları gerekçesiyle kızıyorlar.146 Öte yandan, daha önceki Kriz Grubu raporlarının gösterdiği gibi doğudaki ve güneydoğudaki Kürtler ise, devletten uzaklaştırılmış, ayrımcılığa uğramış ve ekonomik olarak bilhassa geri bırakılmış hissediyorlar.147 Kürtler, sorunun diğer Türklerle değil devletle olduğunu vurgulamak için çaba sarf ediyorlar. Bir BDP yetkilisi, “PKK’nin çizgisinden dolayı Türkiye’de bu durum bir iç savaşa dönüşmedi. PKK açıkça devletle çatışıyor. Türkler, güneydoğuda rahatlıkla yaşıyorlar”.148 Ama Elazığ’lı bir Türk bürokrat aynı fikirde değil: “Ben çocukken, Türk olduğum için okulda burnum kırılırdı…. Elazığ’daki Türklere Kürtler hakkında ne düşündüklerini sorarsanız kana susamış ve vahşi olduklarını söyleyeceklerdir”.149 Diyalog, her iki taraftaki güvensizliğin ve yanlış algıların giderilmesine yardımcı oluyor. Akil İnsanlar toplantılarındaki görüş alışverişlerinin ve beklenmedik şekilde 142 Kriz Grubu’na verilen mülakat, Ankara, Temmuz 2013. CHP’nin Tunceli milletvekili Kamer Genç, Kürt bakanların sayısının Kürt sorunu olmadığını kanıtladığını söylüyordu. CNN Türk, 1 Eylül 2013. 143 Karadeniz Bölgesi’nde bir üniversite öğrencisi ile yapılan mülakat, 6 Mayıs 2013, Akil İnsanların Karadeniz Bölgesi heyetinin Kriz Grubu’na ilettiği rapor. 144 Kriz Grubu’na verilen mülakatlar, Bursa, Haziran 2013. 145 Bir başkası, bu fikre katılıyordu: “Bu, Kürtlerin genetiğinde var”. Kriz Grubu’na verilen mülakatlar, İstanbul, Ağustos 2013. 146 “Ülkenin doğusu ile batısı arasında ekonomik eşitsizlik var; fakat geri kalmışlık devletin kasten yaptığı birşey midir yoksa sadece bir yönetim hatası mıdır bilmiyorum”. Kriz Grubu’na verilen mülakat, Türk kamu çalışanı, Ankara, Temmuz 2013. 147 Kriz Grubu raporu, Türkiye’nin Kürt Çıkmazı, a.g.e. 148 Kriz Grubu’na verilen mülakat, Bursa, Haziran 2013. 149 Kriz Grubu’na verilen mülakat, İstanbul, Ağustos 2013. “Kurt” Diye Bağırmak: Türklerin Endișeleri Kürt Açılımlarına Engel Olmamalı Crisis Group Avrupa Raporu N°227, 7 Ekim 2013 Sayfa 25 empati yaratan ulusal ölçekteki protestoların150 yanı sıra diğer yerel ya da ulusal platformlar da yardımcı olabilir.151 Kendileri yabancılaşmaya maruz kaldıktan sonra bazı Kürtler, Türk milliyetçilerine bir zeytin dalı uzatmaya hazırlar: Biz Kürtler, uzun zamandır “öteki” olduğumuzu hissettik. Şu an Türklerin çoğu, barış sürecine ya da Kürtlerin haklarını almalarına karşı çıkmıyor. Fakat, așırı milliyetçiler gibi buna karşı çıkanlar, yeni “ötekiler” haline getirilmemeliler. Devlet, hiç kimseyi yabancılaştırmamalı.152 A. Kürtlüğü Olağanlaștırmak Kürtlere dilsel ve kültürel haklar tanınması için atılan sınırlı adımların çok az tepki alması cesaretlendirici bir durum olsa da, Türkler ile Kürtler arasındaki güvensizliğin kökleri, Kürtlerin varlığının reddedildiği onlarca yıla ve PKK ile Türk devleti arasındaki düşük yoğunluklu savaşın salt bir terör sorunu olarak yansıtılmasına dayanıyor. Bu düşünce tarzının tersine çevrilmesi, zorlu bir iş. Milliyetçi söylemin maço doğası bir yana, asıl sorunu korku olușturuyor: PKK’nın silahlı mücadelesine son vermeye niyeti olmadığı veya nihayetinde Türk topraklarında ayrı bir Kürt devleti kurmak hedefinden vazgeçmediği varsayımına dayanan, Türk ulusu kavramını ve toprak bütünlüğünü kaybetme korkusu.153 Bu senaryonun bilinen bir versiyonu, Kürt kimliğinin ve dilinin anayasayla tanınmasını, sonrasında federasyona dönüşecek özerk bir bölgenin kurulmasını, nihayetinde de birleşmiş, bağımsız bir Kürdistan’ı Iraklı, Suriyeli ve İranlı Kürtlerle birleştirecek ayrı bir oluşumun kurulmasını öngörüyor.154 Bu bölünme endișelerine paralel olarak Türkler, (ABD, AB, ve diğer ülkeler tarafından terör örgütü olarak nitelendirilen) PKK’ya ve barış sürecinde şu ana kadar merkezi konumda olan lideri Öcalan’a kamuoyu görünürlüğü sağlamak konusunda isteksizler. AKP, bunun bir endişe nedeni olmadığı konusunda Türk kamuoyunu ikna etmeye çalışmalı. Tam tersine, iki tarafta da tabanlarının çokça güvendikleri güçlü liderler (Erdoğan ve Öcalan) olması, barış için bir fırsattır.155 Ayrıca Türkler, PKK’nın, göreli sakinlik ortamını Kürtlerin ağırlıkta olduğu bölgelerde fiziksel kontrolünü arttırmak ve yerel milis gücü kurmak için suistimal ettiği yolundaki işaretlerden kaygı duyuyorlar. Kuzeydoğu’daki Erzurum ilinde etnik Türkler, etraflarındaki şehirlerde Kürtlerin oranının artmasından dolayı tehdit altında hissediyorlar. Çok daha geniş Kürt ailelerince istila edildiklerini ve yolculuk ederken PKK’nın aktif olduğuna inandıkları bölgelerin civarında uzun dolambaçlı yolları kul150 Bakınız yukarıdaki II.B ve II.C nolu bölümler. Bunun bir örneği, Bursa’daki İlle de Barış platformu. Kurucularından biri şunları söylüyordu: “herkes ‘barış istiyoruz, ama ....’ diyor. Bütün sorunlar bu ‘ama’ ile başlıyor. Sivil olarak düşünebilme yeteneğimizi 30 yıl önce kaybettik ve devletin söylemini kendimizin sanmaya başladık …. Barış istiyoruz. ‘Ama’sı yok.”. Kriz Grubu’na verilen mülakat, Rüştem Avcı, Haziran 2013. 152 Kriz Grubu’na verilen mülakat, Bursa, Haziran 2013. 153 “[Geri çekilen militanların] geri dönmeyeceklerine dair bir garanti var mı?”. Kriz Grubu’na verilen mülakat, Bursa, Haziran 2013. 154 Bu aşamalar, güneydoğuda görev yapmış emekli bir korgeneral tarafından “ayrı bir Kürt devleti kurmanın safhaları” olarak tanımlanıyor. Kendisi şunları ekliyor: “Teröristlerin silah bırakmasını ummak, boş bir ümittir”. Altay Tokat, Mücadele ve Çözüm, a.g.e., s. 34. 155 Bakınız Didem Collinsworth, “The Kurdish movement and the peace talks with Turkey”, Kriz Grubu blogu, 13 Mart 2013. “Türkiye, Öcalan’ın lider rolü oynamasına izin verdi. Türk statükosu ve PKK, yarı mitolojik bir Öcalan yarattı …. [Öcalan ve Erdoğan] birbirlerine çok benziyorlar; ikisi de tabanlarını değiştirme gücüne sahip …. Erdoğan, PKK’ya güvenmiyor, Öcalan’a güveniyor”. Kriz Grubu’na verilen mülakat, AKP’li yetkili, Ankara, Temmuz 2013. 151 “Kurt” Diye Bağırmak: Türklerin Endișeleri Kürt Açılımlarına Engel Olmamalı Crisis Group Avrupa Raporu N°227, 7 Ekim 2013 Sayfa 26 lanmak zorunda hissettiklerini söylüyorlar.156 Bazıları, PKK’yla müzakere etmenin yenilgiyi kabullenmekle eşdeğer olduğu düşüncesinde: “Bir terör örgütünün nihai amacı, hedef aldığı devletle aynı masaya oturmaktır”.157 Kürt hareketinin son dönem açıklamaları ve eylemleri, Türk kamuoyundaki bu olumsuz duyguların artmasına neden oldu.158 Örneğin, BDP milletvekili Pervin Buldan, Suriyeli Kürtlerden söz ederken bu endișeleri alevlendirdi: Geçmiş olsun diyoruz AKP’ye, çünkü Kürtler statüsünü elde etti artık. Suriye’de elde edilen statü çok yakında Türkiye’de de Kürt halkının mücadelesiyle elde edilecektir. Bu saatten sonra hiç kimse artık Kürtleri kandıramayacak…. Arada sınırlar olabilir. İran’da, Irak’ta, Suriye’de, Türkiye’de arada sınırlar olabilir. Ama Kürtler bütün bir Kürdistan’da tek bir parçada, tek vücutla, tek sestir, tek yürektir.159 Kendini “asayiș birimleri” diye adlandıran PKK’nın yerel bir yeni milis gücü, Haziran 2013’te Şırnak’ta ve Temmuz’da Diyarbakır’da alenen mezuniyet törenleri düzenledi. Maskeli ve üniformalı yeni katılmış üyelerine geçit töreni ve yol kontrolleri yaptırıldı.160 Ayrıca, her ikisi de Türkler için hassas konular olan Öcalan’ın özgürlüğü ve bütün militanlar için genel af yolunda güçlü, yüksek sesle dile getirilen talepler var. PKK’nın askeri lideri Murat Karayılan, Haziran’da barış sürecinin ileriki aşamasında Öcalan’ın serbest bırakılacağını söyledi.161 BDP, 30 Haziran’daki açıklamasında Öcalan’ın özgürlüğünü başlıca talepleri arasında sıraladı ve BDP’li bir yetkili Kriz Grubu’na şunları anlattı: Öcalan ve PKK, Kürt sorununun nedeni değil sonuçlarıdır. Özgür bırakılmalılar ve sivil hayata geçiş yapmalarına müsaade edilmeli. Bunun birkaç gün içinde çözülebilecek bir şey olmadığını biliyoruz. Ancak Öcalan, bundan on yıl sonra hala cezaevindeyse demekki bu süreç işlemiyor.162 Dahası, 14-16 Haziran 2013 tarihlerinde Diyarbakır’da toplanan (başlığında ilk defa Kürdistan ismi geçen) “Kuzey Kürdistan’da Birlik ve Çözüm Konferansı” sonuç bildirgesinde açıkça dile getirilen talepler arasında Öcalan’ın serbest bırakılması, Kürtler için özerklik yoluyla kaderini kendi tayin etme (self-determinasyon), federasyon ya da bağımsızlık, PKK’nın uluslararası terör örgütleri listesinden çıkarılması ve Kürtçe’nin resmi dil olarak tanınması vardı.163 Türk milliyetçileri, sosyal medyaya hücum ettiler; “Başbakan Diyarbakır’ı görmüyor musun?” gibi yorumlar, 18 Haziran günü Türkiye’deki twitter hesaplarında en çok kullanılan ifadeler arasında yer aldı. Türk kamuoyundan gelen tepkiler yine de sınırlı kaldı. Aynı şekilde, Kriz Grubu’nun görüştüğü Kürtlerin söylemi, Kürt ulusal hareketinin açıklamalarından daha 156 Kriz Grubu’na verilen mülakatlar, Erzurum, Ocak 2008. Kriz Grubu’na verilen mülakat, Haldun Solmaztürk, emekli tuğgeneral, Ankara, Temmuz 2013. 158 Milliyetçi medya, BDP’nin Diyarbakır, Mersin ve Adana’da 30 Ağustos’taki reformu savunan “Hükümet adım at!” gösterilerini “güç gösterisi” olarak yansıttı. 159 “Pervin Buldan: ‘Öcalan'ın isteğiyle Meclis komisyon kurdu’”, Odatv.com, 7 Ağustos 2013. 160 Yurtsever Demokratik Gençlik – Hareketi (YDG-H) adı verilen bu grup, Öcalan ve PKK resimleri taşıyordu. KCK liderliğinin üyelerinden Duran Kalkan şu soruyu soruyordu: “Kürtler kendini savunmayacak mı? Eğer süreç ilerlerse Kürtlerin kendi asayișleri de, polisi de ve savunma kuvvetleri de olacak .... Bunlar sadece Türk’ün hakkı değildir”. “Duran Kalkan: Süreç ilerlerse Kürtlerin de polisi olacak”, T24, 17 Temmuz 2013. 161 “Karayılan: Abdullah Öcalan özgür olacak”, Doğan Haber Ajansı, 26 Haziran 2013. 162 Kriz Grubu’na verilen mülakat, Bursa, Haziran 2013. 163 25-26 Martta Ankara’da yapılan toplantının adı, “Demokrasi ve Barış Konferansı” idi. 157 “Kurt” Diye Bağırmak: Türklerin Endișeleri Kürt Açılımlarına Engel Olmamalı Crisis Group Avrupa Raporu N°227, 7 Ekim 2013 Sayfa 27 az provoke ediciydi ve sorunlar çözülürse Türklerle ortak bir gelecek istendiğine vurgu yapıyordu. Kürt hareketi liderlerinin de bu görüşe daha fazla vurgu yapması gerekiyor.164 Türkiye’li Kürtler, bilhassa kentli gençlik, başta Öcalan’ın sağlığı ve özgürlüğü ile PKK militanlarının geleceği olmak üzere yukarıda belirtilen taleplerin bazılarını destekliyor.165 Fakat çoğunluğu hala makul bir uzlaşmadan yana. Unutulmamalı ki ulusal Kürt hareketinin partisi, toplam Kürt oylarının yarısından daha azını alıyor ve Kürtlerin belki üçte biri oyunu AKP’ye veriyor. AKP’nin, Türkiye’ye başkanlık sistemini getirecek yasal değişiklik için BDP’nin desteğine ihtiyacı olması ve istemesi Türkler ve Kürtler arasında ortak bir endişe yaratmış durumda.166 Kimi Türkler için başkanlık sistemi, zamanla bölüneceğiz korkusunu yeniden dirilten ve birçoklarında Erdoğan’a daha fazla güç verileceği endişesini uyandıran federalizme geçiş anlamına geliyor. Bazı Kürtler de güvenilmez olarak gördükleri başbakana daha fazla yetki verilmesi konusunda tereddüt ediyorlar.167 Bir AKP milletvekili bile başkanlık sistemi konusunun Kürt çözüm süreciyle eş anlı olarak ortaya çıkmasının ve insanların akıllarında sorulara yol açmasının talihsizlik olduğunu kabul etti.168 Barış sürecini korumak için AKP, süreci Erdoğan’ın başkanlık arzularından açık biçimde ayrı tutmalı. Türkiyeli Kürtlerin de sürece ilişkin Türklerin pek bilmedikleri korkuları var. Sözlerin tutulmayacağını düşünüyorlar, hükümetin dilinin barış dili olmadığından yakınıyorlar ve güvenlik güçlerinin devam eden karakol inşaatlarını eleştiriyorlar. Akil İnsanlar heyetleri, Kürtlerin her türlü özveriyi yaptıklarını düşündüklerini ve hükümetten bazı adımlar görmek istediklerini tespit etti.169 Her iki taraf da dikkatli adımlarla ilerlemeli. Kürt hareketi, açıklamalarının ülke kamuoyu üzerinde yarattığı etkinin bilincinde olmalı, kışkırtıcı yorumlardan kaçınmalı ve demokratikleşen bir Türkiye’de eşit yurttaşlar olarak yaşamayı sürdürme arzusunun altını çizmeli. Türk liderleri, 2000’lerin sonundaki Demokratik Açılımda olduğu 164 Kriz Grubu raporu, Türkiye’nin Kürt Çıkmazı, a.g.e. Kardeşi Mehmet’in 1 Temmuz 2013’te yaptığı ziyaretin ardından Kürt STK’ların şemsiye örgütü olan Demokratik Toplum Kongresi (DTK), 10 Temmuz’da adalet bakanlığına başvurarak bağımsız bir doktor heyetinin Öcalan’ı muayene etmesi için başvuruda bulundu. BDP’li milletvekilleri, sağlığına dikkat çekmek için Ağustos’ta Şanlıurfa, Mardin ve Diyarbakır illerinde yapılan gösterilere katıldılar. Adalet Bakanı Sadullah Ergin, adada tam zamanlı doktorların bulunduğunu ve sağlık sorununun olmadığını söyledi. “Öcalan ile ilgili flaş açıklama”, Anadolu Ajansı, 1 Ağustos 2013. Milliyetçiler, cezaevine doktor gönderilmesinin serbest bırakılmasının önünü açtığını düşünüyorlar. “Göreceksiniz, önce prostat kanseri, sonra boğazında yanma var denilecek ve yerli-yabancı doktorların veya tümü yabancı doktorlardan oluşan bir heyetin vereceği rapor sonrası salıverilecek”. MHP’li milletvekili Yusuf Halaçoğlu, “Apo’yu kurtarma yasası”, Sözcü, 11 Temmuz 2013. 166 Haziran 2013’te MetroPOLL tarafından yapılan bir araştırma, Türkiye vatandaşlarının yalnızca yüzde 31’inin başkanlık sistemini desteklediğini ortaya koydu. “Survey reveals growing public apprehension over democratisation process” [Araştırma, demokratiklaşme sürecine dair halkın kaygılarını ortaya koyuyor], Today’s Zaman, 16 Haziran 2013. 167 Kriz Grubu raporu, Türkiye’nin Kürt Çıkmazı, a.g.e.; Akil İnsanların Kriz Grubu’na ilettiği rapor, 2013. 168 Kriz Grubu’na verilen mülakat, Ankara, Temmuz 2013. Toplantıyla ilgili adadaki cezaevinden sızan notlarda Öcalan, başkanlık sistemini değerlendirmeye açık olduğunu ima ediyordu; ancak BDP, o zamandan bu yana AKP’nin önerdiği tür bir başkanlık sistemine karşı olduğunu belirtti. Neșe Düzel, “Selahattin Demirtaş", a.g.e. MHP de başkanlık sistemine karşı çıkıyor. MHP’li bir işadamı şunları söylüyordu: “Türkiye’de bağımsız bir yargımız yok ve yasama çalışmıyor. Bunun üzerine bir de başkanlık sistemini getirirsek padişahlık kurmuş oluruz!” Kriz Grubu’na verilen mülakat, Bursa, Haziran 2013. 169 Kriz Grubu’na iletilen Akil İnsanlar raporları, 2013. 165 “Kurt” Diye Bağırmak: Türklerin Endișeleri Kürt Açılımlarına Engel Olmamalı Crisis Group Avrupa Raporu N°227, 7 Ekim 2013 Sayfa 28 gibi Kürt kültürünü yeniden olumlu tasvir etmeli, politikalarında zikzak çizmeye son vermeli ve Kürtlerin endişelerini gideren ve Türklerin şeffaflık ihtiyacına cevap veren bir demokratikleşme yol haritası çizmeli. Demokratik reformlar, PKK veya Öcalan’ın affı için atılacak adımlardan açıkça ayrı tutulmalı. Nitekim toplumsal güven oluşturulduğunda, bu konunun da ele alınması muhtemelen daha kolay olacaktır.170 B. Eğitim Sistemi Reformu Milliyetçiliğin, Kürtler (ve diğerleri) hakkındaki yanıltıcı algıların ve devlete yönelik tehdit algılamalarının başlıca kaynağı eğitim sistemidir. Hükümet yakın zamanda, Kürtlerin șikayet ettiği uygulamalar arasında yer alan, bütün öğrencilerin liseye dek her hafta ezbere okumak zorunda oldukları, “Türk’üm, doğruyum …” sözleriyle başlayan ve “Ne mutlu Türk’üm diyene!” ile biten andı kaldıracağını duyurdu.171 Ders kitapları, Türklerin ve Kürtlerin ortak tarihlerini yeterince yansıtmıyor. Atatürk’ün Kürtlerin varlığını kabullenmekle kalmayıp, onlara yerel özerklik vermekten de söz ettiğini çok az Türk biliyor.172 29 Ekim 1923’te cumhuriyetin kurulması ve üniter ulus devlet inşası ile birlikte Kürtlerle ilgili resmi söylem ve tutum, onları “müstakbel” Türkler ve “Türk milleti içinde asimile edilebilecek bir topluluk” olarak görecek șekilde değişime uğradı.173 Bilerek ya da bilmeyerek, tarihin öğretiliş ve günümüz olaylarının anlatılış biçimleri, Avrupalı güçlerin yürürlüğe girmemiș 1920 Sèvres Antlaşmasında174 istedikleri gibi yabancıların ülkeyi bölmek için fırsat kolladıkları yönündeki komplo teorilerini teşvik ediyor. (Sèvres Antlaşması, bugünün Türkiye’sindeki Kürtçe konuşulan bölgeleri Britanya denetimindeki Irak’a bağlayacaktı). Kürt barış süreci bağlamında bu, milliyetçilerin PKK ve AKP arasındaki anlaşmanın bir sonucu olarak “Türk düșmanı batılı güçler tepemizde bekleyen akbabalar gibi ülkemize üșüșür ve uluslararası güçlerin araya girmesiyle Sevr haritası tekrar önümüze konur”175 șeklindeki korkuya te- 170 Militanların silahsızlanması tartışılırken yalnızca PKK’nın değil, güneydoğudaki Kürtler ve BDP tarafından sık sık dile getirilen bir sıkıntı olan köy koruculuğu sisteminin de üstesinden gelinmesi gerekecektir. Tahminlere göre hükümet yanlısı 50.000 Kürt, köy koruculuğu yapıyor ve bazı yerlerde zorla boşaltılan köylerdeki mülklere el koymuş durumdalar. 171 Kaldırılması, hem Doğu’daki hem de Güneydoğu’daki Akil İnsanlar heyetlerinin raporlarında ana talep olarak yer buldu, Kriz Grubu’na iletilen raporlar, 2013. Milliyetçiler, buradaki “Türk”ün etnik kimliğe değil vatandaşlığa gönderme yaptığını iddia ediyorlardı. 172 Cumhuriyetin ilk başbakanı ve ikinci cumhurbaşkanı olan İsmet İnönü de 1923 Lozan Konferansı’nda Kürtlerin devlet güvencesinde kültürel hak ve özgürlüklere sahip olduklarını belirtmişti. Cenk Saraçoğlu, The Kurds of Modern Turkey, a.g.e., s. 46, 48. Milliyetçiler arasında yaygın bir karşı fikre göre Atatürk, otonomiyi değil yerel yönetimi kast ediyordu, bir başka yerde Kürtlerle Türklerin birliğine vurgu yapmıştı ve yeni sınırlar çizmemek yönünde uyarmıştı. Örneğin bakınız, Bayram Bayraktar, “Atatürk Güneydoğu’ya/Kürtlere özerklik vaat etti mi?”, İleri, Ocak-Mart 2013. 173 Bakınız Cenk Saraçoğlu, The Kurds of Modern Turkey, a.g.e. Bunun bir nedeni, daha önceleri esas olarak İslam’a dayanan millet tanımının yerini seküler tanımın almasıydı. AKP’li bir yetkili, Türk siyasetinde şimdilerde hem seküler hem de İslamcı aktörler tarafından paylaşılan bu cumhuriyet yapısına “Türkiye’de Sünni-Hanefi Müslüman kimliğine dayalı özel yapım milliyetçilik” adını veriyordu. Kriz Grubu’na verilen mülakat, Ankara, Temmuz 2013. 174 Birinci Dünya Savaşı’nın ardından Osmanlı İmparatorluğu ile İtilaf Devletleri arasında 1920’de imzalanan barış antlaşması, günümüz Türkiye’sinin büyük kısmını Fransız, İngiliz, İtalyan, Yunan ve Ermeni denetimine verdi. Türklerin bağımsızlık savaşı nedeniyle asla yürürlüğe girmedi; bunun yerine 1923’te Lozan’da Türkiye’nin daha fazla lehine şartlar içeren bir antlaşma imzalandı. 175 Profesör Dr. Hidayet Sarı, “Teröristbașılığından siyasi önderliğe İmralı süreci”, İleri, Ocak-Mart 2013. “Kurt” Diye Bağırmak: Türklerin Endișeleri Kürt Açılımlarına Engel Olmamalı Crisis Group Avrupa Raporu N°227, 7 Ekim 2013 Sayfa 29 kabül ediyor. Ayrıca müfredat, Türkleri geçmişteki neredeyse bütün Anadolu uygarlıklarının doğrusal bir devamı olarak gösteren ve İslam’ı Türk kimliğinin doğal bir unsuru olarak temsil eden, tarih boyunca tek bir varlık olarak devam etmiş etnik merkezci bir Türk devleti kavramını sürdürüyor.176 Ders kitapları, Kürt kültürünü, Türklerle olan ortak tarihi ve daha kapsayıcı bir Anadolu ve dünya tarihi söylemini içermek üzere genişletilmeli. Bunun halkın bilincine yerleşmesi zaman alabilir; ancak ödülü, Türk-Kürt birlikteliğinin daha fazla meşruiyet kazanması olacaktır. Nihayetinde, Türkiye Cumhuriyetini yaratan Türklerin ve Kürtlerin 1919-1923 Kurtuluş Savaşı’ndaki ortak kahramanlıklarıydı. C. Herkes Medyayı Suçlamayı Sever Türk milliyetçileri kadar Kürt hareketi aktivistleri de PKK ve Kürt sorununu ele alış biçimlerinden dolayı yerel ve ulusal medyayı eleştiriyorlar. Anaakım medya, on yıllardır meselenin tamamen bir terör sorunu olarak tanımlanması konusunda çoğunlukla devletin izinden gitti. Birçok ulusal tabu yıkıldığı için son zamanlarda daha açık tartışmalar olsa da medya hala bir engel olarak algılanıyor.177 Ancak, Türk milliyetçisi bir tona sahip muhalif gazetelerin okunurluğunda son dönemdeki artış, hükümete ve onun medya kuruluşları üzerindeki baskısına karșı artan hoşnutsuzluğu gösteriyor ve kamuoyunun Kürt reformlarından hazzetmemesi olarak yorumlanmamalı.178 Medya’nın, PKK lideri Öcalan için kullandığı “bölücübașı/teröristbaşı”, “İmralı kasabı/canisi” ve “bebek katili” gibi ifadeler, Türk kamuoyu duyarlılığının bir bölümüne hitap ediyor olabilir ama müzakereler ve empatiye elverişli bir ortamın yaratılmasına yardımcı olmuyor. MHP yanlısı bir gazetenin künyesinde “Bu memleket tarihte Türk’tü, bugün de Türk’tür ve ebediyen de Türk olarak yaşayacaktır” yazması anlaşılır olsa da, yüksek tirajlı anaakım bir gazetenin hala “Türkiye Türklerindir” sloganını kullanması sorunludur.179 Medya’nın beslediği komplo teorileri arasında en bilineni barış sürecinin, ABD’nin sözde kukla bir Büyük Kürdistan kurmayı planladığı “Büyük Ortadoğu Projesinin” bir parçası olduğu.180 MHP yanlısı medya, PKK’yı bir Amerikan örgütü, 176 Daha fazlası için bakınız, Tanıl Bora “Ders kitaplarında milliyetçilik: ‘Siz bu ülke için neler yapmayı düşünüyorsunuz?”; ve Ayşe Gül Altınay, “Can veririm kan dökerim: Ders kitaplarında militarizm”, "Ders Kitaplarında İnsan Hakları II" içinde, Tarih Vakfı, 2007. 177 Akil İnsanlar heyetinin üyeleri, medyanın ziyaretlerine az yer verdiğini belirttiler. “Bize karşı yapılan protestolara odaklandılar. Fakat yaptığımız toplantılar ve insanların söyledikleri çok daha ılımlıydı”. Kriz Grubu’na verilen mülakat, Fuat Keyman, Akil İnsanlar Ege Bölgesi heyeti üyesi, İstanbul, Haziran 2013. Karadeniz Bölgesi heyeti, medyanın yalnızca on beş insanın bulunduğu protestoları çok büyükmüş gibi yansıttığını; yerel medyanın, halka oranla daha muhafazakar olduğunu; ve toplantılarda barış sürecine karşı en sert yorumların gazetecilerden geldiğini belirtiyordu. Kriz Grubu’na iletilen rapor, 2013. 178 Türkiye’de en çok satan dördüncü gazete (günlük tirajı yaklaşık 350.000) olan ulusalcı Sözcü gazetesini kentli, seküler okurlar, Mayıs-Haziran aylarındaki hükümet karşıtı protestolarda bağımsız bir haber kaynağı olarak gördüler. Hevesli bir okuyucusu şunları söylüyordu: “Sözcü alıyorum çünkü hükümeti, özellikle de Erdoğan’ı eleştirmekten korkmuyor …. Kürt meselesindeki yorumlarına dikkat bile etmiyorum”. Kriz Grubu’na verilen mülakat, İstanbul, Eylül 2013. 179 İlk için bakınız, Yeni Çağ, ikincisi için Hürriyet. 180 Örneğin MHP destekçisi bir gazetede bir yazının başlığı, “ABD ve İsrail misyonu belirliyor, AKP, BDP ve PKK bölünme oynunu oynuyor” idi. (Ortadoğu Gazetesi, 29 Mayıs 2013). Bu düşünme tarzı, milliyetçilerin argümanlarında destek buluyor: “ABD, Irak’tan çekilme kararı yüzünden 2009’da Kürt inisiyatifini AKP’nin üzerine yükledi. Bu inisiyatif, AKP’nin doğasına aykırıdır”. Kriz Grubu’na “Kurt” Diye Bağırmak: Türklerin Endișeleri Kürt Açılımlarına Engel Olmamalı Crisis Group Avrupa Raporu N°227, 7 Ekim 2013 Sayfa 30 AKP’yi de onun suç ortağı olarak tanımlıyor. 181 Aslında ABD, PKK’yı terörist örgüt olarak tanımlıyor, Türkiye’ye PKK hakkında değerli istihbarat veriyor ve uyuşturucu kaçakçısı oldukları iddiasıyla PKK liderlerini hedef alıyor. Kürt hareketi ve Kürtler, hükümet yanlısı medya kuruluşlarını muhalefeti susturmak, tartışmaları engellemekle suçluyorlar ve eğer Kürtlerle ilgili reformları kabul ettirmek isterse hükümetin kamuoyunu şekillendirmek için yandaș medya üzerindeki etkisini kullanabileceğini söylüyorlar.182 Başbakan Erdoğan, PKK açıklamalarının medyada çok yer almasından şikayet ediyor.183 Danışmanı, muhalif medyayı, AKP’nin politikalarını engellemekle suçluyor ve görünüște daha çok hükümet kontrolüne ișaret ediyor: Medya açısından da ‘sorumlu yayıncılık’ın ne olduğu iyi anlaşılmalı ve tartışılmalıdır. [İrlanda’daki] İRA ve [İspanya’daki] ETA örneklerinde sadece muhalefetin iktidarın yükünü nasıl paylaştığı, açık işbirliği geliştirdiği vurgulanmaz, aynı zamanda basının tavrı ve tutumu da vurgulanır. Bu tür sorunlarla baş edebilen ülkeler muhalefet kadar medyanın da ‘sorumlu’ davrandığı ülkelerdir.184 Ne var ki, PKK ile barış süreci ve Kürtlerin yararına olan demokratikleşme adımları hakkındaki eksik, önyargılı ve zaman zaman da cesur haberciliğin kafa karıştıran bileşimi, Türkiye’nin bu konularda açık, tutarlı ve kararlı bir siyasi stratejiye sahip olmadığının göstergesi. Türk liderleri, hem reformlar konusunda özgürce tartışmayı güvence altına almak, hem de Türkler, Kürtler ve cumhuriyetin diğer etnik kimlikleri arasındaki beraberliğin yeni bir aşamasını gerçekleştirmek için, geçtiğimiz on yıl içerisinde yeni umutlar getirmiş olan yapıcı tonu yeniden benimsemeli ve Kürt sorunu ve PKK’yla çatışmaları çözüme kavuşturacak uzun erimli bir stratejiye yeniden bağlanmalılar. verilen mülakat, emekli tuğgeneral, Temmuz 2013. “Kurtlar Vadisi” gibi bazı popüler televizyon programları, bu tür bölgesel komplo teorilerine dayanıyor. 181 Örneğin bakınız Arslan Bulut’un Yeniçağ gazetesindeki köşe yazıları, 13-14 Ağustos 2013. 182 “Medya bağımsız değil. Neyin yayınlanacağına hükümet karar veriyor”. Kriz Grubu’na verilen mülakat, BDP’li yetkili, Bursa, Haziran 2013. “Türk medyası tarihindeki en kötü baskı dönemini yaşıyor. Hükümetin yanında yer alan yandaş bir medyamız var. 30 yıl gazetecilik yaptım ... fakat şimdi iş bulamıyorum”. Kriz Grubu’na verilen mülakat, muhalefete yakın eski gazeteci, Bursa, Haziran 2013. “Barış söylemiyle yerel televizyona çıkmak zor. Medya, hükümeti örnek alıyor. Ve yerel yazılı basın milliyetçiler tarafından yönetiliyor”. Kriz Grubu’na verilen mülakat, Rüștem Avcı, İlle de Barıș platformunun kurucularından, Bursa, Haziran 2013. AKP’li bir yetkili, medyanın itaatkar olduğuna katılıyor ve bunun nedeninin “kısmen hükümete olan güven, kısmen kaygı olduğunu, bazı geleneksel medyanın da sorun çıkarmak istemediğini” söylüyordu. Kriz Grubu’na verilen mülakat, Ankara, Temmuz 2013. “Eğer hükümet isteseydi milliyetçi tepkileri de kontrol edebilirdi. Çok sayıda medya kanalına ulaşabiliyor. Milliyetçilerin büyük medyalardan hangisi var?” Kriz Grubu’na verilen mülakat, Kürt işadamı ve sivil toplum lideri, İstanbul, Ağustos 2013. 183 “Erdoğan says PKK did not fulfill promises”, Today’s Zaman, a.g.e. 184 Yalçın Akdoğan, “Sorumlu davranmak çok mu zor?”, Star, 19 Nisan 2013. “Kurt” Diye Bağırmak: Türklerin Endișeleri Kürt Açılımlarına Engel Olmamalı Crisis Group Avrupa Raporu N°227, 7 Ekim 2013 Sayfa 31 VI. Sonuç Türkiye’deki mevcut liderlik; PKK ile ateşkesi, müzakerelerin başlamasını ve halen süren değerli bir kalıcı barış fırsatını yarattı. Kürtlerin de fayda sağlayacağı paralel demokratikleşme sürecinde ise Türk kamuoyunun göstereceği düșünülen tepki, şimdiye dek oldukça sınırlı kaldı. Uzun süre şiddetle karşı çıkmış olmalarına rağmen milliyetçiler bile artık 24 saat Kürtçe yayın yapan televizyon kanalını ülkenin toleransının bir kanıtı olarak zikrediyorlar. Amansız “bozkurt” yaklașımı, toplumun genelindeki bir gerçeklik olmaktan ziyade, Türkiyeli siyasilerin bir hayal ürünü olma yolunda ilerliyor. Gerek Türk hükümeti gerekse Kürt hareketi, barış sürecine dair endişelere sahip. Korkuların ortadan kalkması için daha fazla zamana ve hiçbir can kaybının yaşanmadığı daha uzun bir süreye ihtiyaç var. Ancak karşılıklı yeni bir anlayışla inșa edilen bir barışa ulașmak için kararlı bir liderlik, tutarlı politikalar ve uzlaşmacı söylem gerekiyor. Bunun yanında ödünler vermeye, hakları ve yerel katılımı yönetime dahil etmeye hazır olunmalı, eğitim sistemi yenilenmeli ve tüm görüşleri içeren ortak bir tarihe yeniden vurgu yapılmalı. Ateşkesi sürdürmek kamuoyu açısından ve sürecin devamı için önemli olsa da daha fazla demokratikleşmenin kesintiye uğramış olması, hükümetin 2014 bahar ve yazında yapılacak seçimlere dek zaman kazanmaya çalıştığı algısını yaratıyor. Eğer hedef, PKK’yı terhis etmek ve Kürt siyasetini tamamen yasal platforma getirmek ise Ankara, kilit önemdeki reformları hayata geçirmek için daha fazla oyalanmamalı. Hükümet ne kadar tereddüt ederse, değișimden geçmemiș bir PKK, ülke içinde gücünü, uluslararası alanda ise meşruiyetini arttırmak için çatıșmaların yatışmasından o kadar yararlanacak ve sürecin çökmesinin bedeli de o kadar tahrip edici olacaktır. Hükümetin önündeki en büyük risk, sürecin başarısızlığa uğraması ve çatışmanın kırkıncı yılına girmesi olacaktır. Akan kan artık durduğuna göre hem Ankara’nın ve hem de Kürt ulusal hareketi liderliğinin barışı getirmeyi başarmış politikacıları bekleyen mükafata odaklanmalarının zamanı gelmiş durumda. İstanbul/Brüksel, 7 Ekim 2013 “Kurt” Diye Bağırmak: Türklerin Endișeleri Kürt Açılımlarına Engel Olmamalı Crisis Group Avrupa Raporu N°227, 7 Ekim 2013 Ek A: Türkiye Haritası Sayfa 32 “Kurt” Diye Bağırmak: Türklerin Endișeleri Kürt Açılımlarına Engel Olmamalı Crisis Group Avrupa Raporu N°227, 7 Ekim 2013 Sayfa 33 Ek B: International Crisis Group Hakkında The International Crisis Group (Crisis Group) is an independent, non-profit, non-governmental organisation, with some 150 staff members on five continents, working through field-based analysis and high-level advocacy to prevent and resolve deadly conflict. Crisis Group’s approach is grounded in field research. Teams of political analysts are located within or close by countries at risk of outbreak, escalation or recurrence of violent conflict. Based on information and assessments from the field, it produces analytical reports containing practical recommendations targeted at key international decision-takers. Crisis Group also publishes CrisisWatch, a twelve-page monthly bulletin, providing a succinct regular update on the state of play in all the most significant situations of conflict or potential conflict around the world. Crisis Group’s reports and briefing papers are distributed widely by email and made available simultaneously on the website, www.crisisgroup.org. Crisis Group works closely with governments and those who influence them, including the media, to highlight its crisis analyses and to generate support for its policy prescriptions. The Crisis Group Board – which includes prominent figures from the fields of politics, diplomacy, business and the media – is directly involved in helping to bring the reports and recommendations to the attention of senior policy-makers around the world. Crisis Group is chaired by former U.S. Undersecretary of State and Ambassador Thomas Pickering. Its President and Chief Executive since July 2009 has been Louise Arbour, former UN High Commissioner for Human Rights and Chief Prosecutor for the International Criminal Tribunals for the former Yugoslavia and for Rwanda. Crisis Group’s international headquarters is in Brussels, and the organisation has offices or representation in 34 locations: Abuja, Bangkok, Beijing, Beirut, Bishkek, Bogotá, Bujumbura, Cairo, Dakar, Damascus, Dubai, Gaza, Guatemala City, Islamabad, Istanbul, Jakarta, Jerusalem, Johannesburg, Kabul, Kathmandu, London, Moscow, Nairobi, New York, Pristina, Rabat, Sanaa, Sarajevo, Seoul, Tbilisi, Tripoli, Tunis and Washington DC. Crisis Group currently covers some 70 areas of actual or potential conflict across four continents. In Africa, this includes, Burkina Faso, Burundi, Cameroon, Central African Republic, Chad, Côte d’Ivoire, Democratic Republic of the Congo, Eritrea, Ethiopia, Guinea, Guinea-Bissau, Kenya, Liberia, Madagascar, Nigeria, Sierra Leone, Somalia, South Sudan, Sudan, Uganda and Zimbabwe; in Asia, Afghanistan, Burma/Myanmar, Indonesia, Kashmir, Kazakhstan, Kyrgyzstan, Malaysia, Nepal, North Korea, Pakistan, Philippines, Sri Lanka, Taiwan Strait, Tajikistan, Thailand, Timor-Leste, Turkmenistan and Uzbekistan; in Europe, Armenia, Azerbaijan, Bosnia and Herzegovina, Cyprus, Georgia, Kosovo, Macedonia, North Caucasus, Serbia and Turkey; in the Middle East and North Africa, Algeria, Bahrain, Egypt, Iran, Iraq, Israel-Palestine, Jordan, Lebanon, Libya, Morocco, Syria, Tunisia, Western Sahara and Yemen; and in Latin America and the Caribbean, Colombia, Guatemala and Venezuela. Crisis Group receives financial support from a wide range of governments, institutional foundations, and private sources. The following governmental departments and agencies have provided funding in 2013: Australian Agency for International Development, Austrian Development Agency, Belgian Ministry of Foreign Affairs, Canadian International Development Agency, Canadian International Development Research Centre, Danish Ministry of Foreign Affairs, Deutsche Gesellschaft für Internationale Zusammenarbeit (GIZ), Dutch Ministry of Foreign Affairs, European Union Instrument for Stability, French Ministry of Foreign Affairs, German Federal Foreign Office, Irish Aid, Principality of Liechtenstein, Luxembourg Ministry of Foreign Affairs, Norwegian Ministry of Foreign Affairs, Swedish Ministry of Foreign Affairs, Swiss Federal Department of Foreign Affairs, United Kingdom Department for International Development, U.S. Agency for International Development. The following institutional and private foundations have provided funding in recent years: Adessium Foundation, Carnegie Corporation of New York, The Charitable Foundation, The Elders, William and Flora Hewlett Foundation, Humanity United, John D. and Catherine T. MacArthur Foundation, Oak Foundation, Open Society Foundations, Open Society Initiative for West Africa, Ploughshares Fund, Rockefeller Brothers Fund, and VIVA Trust. October 2013 “Kurt” Diye Bağırmak: Türklerin Endișeleri Kürt Açılımlarına Engel Olmamalı Crisis Group Avrupa Raporu N°227, 7 Ekim 2013 Sayfa 34 Ek C: 2010’dan bu yana Crisis Group’un Avrupa Raporları ve Brifingleri As of 1 October 2013, Central Asia publications are listed under the Europe and Central Asia program. Bosnia’s Dangerous Tango: Islam and Nationalism, Europe Briefing N°70, 26 February 2013 (also available in Bosnian). Central Asia Caucasus Central Asia: Migrants and the Economic Crisis, Asia Report N°183, 5 January 2010. Abkhazia: Deepening Dependence, Europe Report N°202, 26 February 2010 (also available in Russian). Kyrgyzstan: A Hollow Regime Collapses, Asia Briefing N°102, 27 April 2010. The Pogroms in Kyrgyzstan, Asia Report N°193, 23 August 2010. South Ossetia: The Burden of Recognition, Europe Report N°205, 7 June 2010 (also available in Russian). Central Asia: Decay and Decline, Asia Report N°201, 3 February 2011. Azerbaijan: Vulnerable Stability, Europe Report N°207, 3 September 2010. Tajikistan: The Changing Insurgent Threats, Asia Report N°205, 24 May 2011. Georgia: Securing a Stable Future, Europe Briefing N°58, 13 December 2010. Kyrgyzstan: Widening Ethnic Divisions in the South, Asia Report N°222, 29 March 2012. Armenia and Azerbaijan: Preventing War, Europe Briefing N°60, 8 February 2011 (also available in Russian). Kazakhstan: Waiting for Change, Asia Report N°251, 30 September 2013. Balkans Georgia: The Javakheti Region’s Integration Challenges, Europe Briefing N°63, 23 May 2011. The Rule of Law in Independent Kosovo, Europe Report N°204, 19 May 2010 (also available in Albanian and Serbian). Georgia-Russia: Learn to Live like Neighbours, Europe Briefing N°65, 8 August 2011 (also available in Russian). Kosovo and Serbia after the ICJ Opinion, Europe Report N°206, 26 August 2010 (also available in Albanian and Serbian). Tackling Azerbaijan’s IDP Burden, Europe Briefing N°67, 27 February 2012 (also available in Russian). Federation of Bosnia and Herzegovina – A Parallel Crisis, Europe Report N°209, 28 September 2010 (also available in Bosnian). Armenia: An Opportunity for Statesmanship, Europe Report N°217, 25 June 2012. Bosnia: Europe’s Time to Act, Europe Briefing N°59, 11 January 2011 (also available in Bosnian). North Kosovo: Dual Sovereignty in Practice, Europe Report N°211, 14 March 2011. Bosnia: State Institutions under Attack, Europe Briefing N°62, 6 May 2011 (also available in Bosnian). Macedonia: Ten Years after the Conflict, Europe Report N°212, 11 August 2011. Bosnia: What Does Republika Srpska Want?, Europe Report N°214, 6 October 2011 (also available in Bosnian). Brčko Unsupervised, Europe Briefing N°66, 8 December 2011 (also available in Bosnian). Kosovo and Serbia: A Little Goodwill Could Go a Long Way, Europe Report N°215, 2 February 2012. Bosnia’s Gordian Knot: Constitutional Reform, Europe Briefing N°68, 12 July 2012 (also available in Bosnian). Setting Kosovo Free: Remaining Challenges, Europe Report N°218, 10 September 2012. Serbia and Kosovo: The Path to Normalisation, Europe Report N°223, 19 February 2013 (also available in Albanian and Serbian). The North Caucasus: The Challenges of Integration (I), Ethnicity and Conflict, Europe Report N°220, 19 October 2012 (also available in Russian). The North Caucasus: The Challenges of Integration (II), Islam, the Insurgency and CounterInsurgency, Europe Report N°221, 19 October 2012 (also available in Russian). Abkhazia: The Long Road to Reconciliation, Europe Report N°224, 10 April 2013. The North Caucasus: The Challenges of Integration (III), Governance, Elections, Rule of Law, Europe Report N°226, 6 September 2013. Armenia and Azerbaijan: A Season of Risks, Europe Briefing N°71, 26 September 2013. Cyprus Cyprus: Bridging the Property Divide, Europe Report N°210, 9 December 2010 (also available in Greek and Turkish). Cyprus: Six Steps toward a Settlement, Europe Briefing N°61, 22 February 2011 (also available in Greek and Turkish). Aphrodite’s Gift: Can Cypriot Gas Power a New Dialogue?, Europe Report N°216, 2 April 2012 (also available in Greek and Turkish). “Kurt” Diye Bağırmak: Türklerin Endișeleri Kürt Açılımlarına Engel Olmamalı Crisis Group Avrupa Raporu N°227, 7 Ekim 2013 Turkey Turkey and the Middle East: Ambitions and Constraints, Europe Report N°203, 7 April 2010 (also available in Turkish). Turkey’s Crises over Israel and Iran, Europe Report N°208, 8 September 2010 (also available in Turkish). Turkey and Greece: Time to Settle the Aegean Dispute, Europe Briefing N°64, 19 July 2011 (also available in Turkish and Greek). Turkey: Ending the PKK Insurgency, Europe Report N°213, 20 September 2011 (also available in Turkish). Turkey: The PKK and a Kurdish Settlement, Europe Report N°219, 11 September 2012 (also available in Turkish). Turkey’s Kurdish Impasse: The View from Diyarbakır, Rapport Europe N°222, 30 novembre 2012 (also available in Turkish). Blurring the Borders: Syrian Spillover Risks for Turkey, Europe Report N°225, 30 April 2013. Sayfa 35 “Kurt” Diye Bağırmak: Türklerin Endișeleri Kürt Açılımlarına Engel Olmamalı Crisis Group Avrupa Raporu N°227, 7 Ekim 2013 Sayfa 36 Ek D: International Crisis Group Mütevelli Heyeti CHAIR OTHER BOARD MEMBERS Joanne Leedom-Ackerman Thomas R Pickering Kofi Annan Former U.S. Undersecretary of State; Ambassador to the UN, Russia, India, Israel, Jordan, El Salvador and Nigeria Former Secretary-General of the United Nations; Nobel Peace Prize (2001) Former International Secretary of PEN International; Novelist and journalist, U.S. PRESIDENT & CEO Louise Arbour Former UN High Commissioner for Human Rights and Chief Prosecutor for the International Criminal Tribunals for the former Yugoslavia and Rwanda Nahum Barnea Chief Columnist for Yedioth Ahronoth, Israel Samuel Berger Chair, Albright Stonebridge Group LLC; Former U.S. National Security Adviser VICE-CHAIRS Micheline Calmy-Rey Ayo Obe Legal Practitioner, Lagos, Nigeria Former President of the Swiss Confederation and Foreign Affairs Minister Ghassan Salamé Wesley Clark Dean, Paris School of International Affairs, Sciences Po EXECUTIVE COMMITTEE Former NATO Supreme Allied Commander Sheila Coronel Lalit Mansingh Former Foreign Secretary of India, Ambassador to the U.S. and High Commissioner to the UK Benjamin Mkapa Former President of Tanzania Laurence Parisot President, French Business Confederation (MEDEF) Karim Raslan Founder, Managing Director and Chief Executive Officer of KRA Group Paul Reynolds President & Chief Executive Officer, Canaccord Financial Inc. Former U.S. Assistant Secretary of State and Ambassador to Turkey Toni Stabile Professor of Practice in Investigative Journalism; Director, Toni Stabile Center for Investigative Journalism, Columbia University, U.S. Cheryl Carolus Mark Eyskens Former South African High Commissioner to the UK and Secretary General of the ANC Former Prime Minister of Belgium Liv Monica Stubholt Joschka Fischer Senior Vice President for Strategy and Communication, Kvaerner ASA; Former State Secretary for the Norwegian Ministry of Foreign Affairs Morton Abramowitz Maria Livanos Cattaui Former Secretary-General of the International Chamber of Commerce Frank Giustra President & CEO, Fiore Financial Corporation Lord (Mark) Malloch-Brown Former UN Deputy Secretary-General and Administrator of the United Nations Development Programme (UNDP) Moisés Naím Senior Associate, International Economics Program, Carnegie Endowment for International Peace; Former Editor in Chief, Foreign Policy George Soros Chairman, Open Society Institute Pär Stenbäck Former Foreign Minister of Finland Former Foreign Minister of Germany Lykke Friis Former Climate & Energy Minister and Minister of Gender Equality of Denmark; Former Prorector at the University of Copenhagen Jean-Marie Guéhenno Arnold Saltzman Professor of War and Peace Studies, Columbia University; Former UN Under-Secretary-General for Peacekeeping Operations Javier Solana Former EU High Representative for Common Foreign and Security Policy, NATO Secretary General and Foreign Minister of Spain Lawrence H. Summers Former Director of the U.S. National Economic Council and Secretary of the U.S. Treasury; President Emeritus of Harvard University Wang Jisi Carla Hills Dean, School of International Studies, Peking University; Member, Foreign Policy Advisory Committee of the Chinese Foreign Ministry Former U.S. Secretary of Housing and U.S. Trade Representative Wu Jianmin Lena Hjelm-Wallén Former Deputy Prime Minister and Foreign Minister of Sweden Mo Ibrahim Founder and Chair, Mo Ibrahim Foundation; Founder, Celtel International Asma Jahangir President of the Supreme Court Bar Association of Pakistan, Former UN Special Rapporteur on the Freedom of Religion or Belief Wadah Khanfar Co-Founder, Al Sharq Forum; Former Director General, Al Jazeera Network Wim Kok Former Prime Minister of the Netherlands Ricardo Lagos Former President of Chile Executive Vice Chairman, China Institute for Innovation and Development Strategy; Member, Foreign Policy Advisory Committee of the Chinese Foreign Ministry; Former Ambassador of China to the UN (Geneva) and France Lionel Zinsou CEO, PAI Partners “Kurt” Diye Bağırmak: Türklerin Endișeleri Kürt Açılımlarına Engel Olmamalı Crisis Group Avrupa Raporu N°227, 7 Ekim 2013 Sayfa 37 PRESIDENT’S COUNCIL A distinguished group of individual and corporate donors providing essential support and expertise to Crisis Group. Anonymous (3) Frank Caufield Dow Chemical Frank Holmes Investec Asset Management Steve Killelea Pierre Mirabaud Ford Nicholson & Lisa Wolverton Shearman & Sterling LLP White & Case LLP Neil Woodyer INTERNATIONAL ADVISORY COUNCIL Individual and corporate supporters who play a key role in Crisis Group’s efforts to prevent deadly conflict. CORPORATE Anglo American PLC APCO Worldwide Inc. Atlas Copco AB BP Chevron Equinox Partners FTI Consulting Lockwood Financial Ltd PTT Public Company Limited Shell Silk Road Finance Ltd Statoil Talisman Energy Yapı Merkezi Construction and Industry Inc. INDIVIDUAL Anonymous Ryan Beedie Stanley Bergman & Edward Bergman David Brown Neil & Sandra DeFeo Family Foundation Neemat Frem Seth & Jane Ginns Alan Griffiths Rita E. Hauser George Kellner Faisel Khan Zelmira Koch Polk Elliott Kulick David Levy Leslie Lishon Harriet Mouchly-Weiss Griff Norquist Ana Luisa Ponti & Geoffrey R. Hoguet Kerry Propper Michael L. Riordan Nina Solarz Horst Sporer VIVA Trust Stelios S. Zavvos SENIOR ADVISERS Former Board Members who maintain an association with Crisis Group, and whose advice and support are called on (to the extent consistent with any other office they may be holding at the time). Martti Ahtisaari Chairman Emeritus George Mitchell Chairman Emeritus Gareth Evans President Emeritus Kenneth Adelman Adnan Abu Odeh HRH Prince Turki al-Faisal Hushang Ansary Óscar Arias Ersin Arıoğlu Richard Armitage Diego Arria Zainab Bangura Shlomo Ben-Ami Christoph Bertram Alan Blinken Lakhdar Brahimi Zbigniew Brzezinski Kim Campbell Jorge Castañeda Naresh Chandra Eugene Chien Joaquim Alberto Chissano Victor Chu Mong Joon Chung Pat Cox Gianfranco Dell’Alba Jacques Delors Alain Destexhe Mou-Shih Ding Uffe Ellemann-Jensen Gernot Erler Marika Fahlén Stanley Fischer Malcolm Fraser Swanee Hunt Max Jakobson James V. Kimsey Aleksander Kwasniewski Todung Mulya Lubis Allan J. MacEachen Graça Machel Jessica T. Mathews Nobuo Matsunaga Barbara McDougall Matthew McHugh Miklós Németh Christine Ockrent Timothy Ong Olara Otunnu Lord (Christopher) Patten Shimon Peres Victor Pinchuk Surin Pitsuwan Cyril Ramaphosa Fidel V. Ramos George Robertson Michel Rocard Volker Rühe Güler Sabancı Mohamed Sahnoun Salim A. Salim Douglas Schoen Christian SchwarzSchilling Michael Sohlman Thorvald Stoltenberg Leo Tindemans Ed van Thijn Simone Veil Shirley Williams Grigory Yavlinski Uta Zapf Ernesto Zedillo