Komsumuz Ame-Irak (Our Neighbor Ame-Iraq)
Transkript
Komsumuz Ame-Irak (Our Neighbor Ame-Iraq)
Sultan Qaboos University, Oman From the SelectedWorks of Cuneyt M. Yenigun Fall September, 2009 Komsumuz Ame-Irak (Our Neighbor Ame-Iraq) Cuneyt M. Yenigun Available at: http://works.bepress.com/cy/2/ Seediscussions,stats,andauthorprofilesforthispublicationat:http://www.researchgate.net/publication/281347119 “KomsumuzAmeIrak"(OurNeighbor "AmeIrak") ARTICLE·SEPTEMBER2009 READS 2 1AUTHOR: CüneytYenigün SultanQaboosUniversity 47PUBLICATIONS30CITATIONS SEEPROFILE Availablefrom:CüneytYenigün Retrievedon:22October2015 KOMŞUMUZ AMEIRAK Cuneyt Yenigun Hafta geçmiyor ki Irak’ta bombalar patlamasın, onlarca, yüzlerce masum Iraklı ölmesin. Resmi rakamlara göre 600.000 resmi olmayanlara göre 1 milyondan fazla Iraklı 2003’den beri hayatını kaybetti. Saldırışarın terörist gruplarca yapıldığının söylenmesine rağmen, mantıksal olarak buna inanmak da oldukça zor. İntihar bombacısı olan bir kişinin bir caddede yürüyen insanları mı, yoksa bir Amerikan üssünü veya askerlerini mi hedef olarak seçeceği sorusu, herkesi tüm Ortadoğu’da olduğu gibi Irak’ta da bir “Ergenekon” yapılanmasının olup olmadığını düşünmeye itiyor. Maalesef elde veri olmadığı için olayların gözüken yanı ile hareket etmek durumunda kalıyoruz. Tüm bu kargaşanın sebebi olan Amerikan işgalinin ne zaman biteceği, Amerikanın Irak’tan ne zaman çekileceği hala tartışma konusu. Obama halen 140.000 civarında olan askerlerin 2011 sonu itibariyle Irak’tan tamamen çekileceğini açıkladı. Acaba tamamen çekilmek ABD açısından mümkün olabilir mi? Amerikan askeri varlığı, işgalin bir sonucu ise bunun gerçekten olup olamayacağını araştırırken, işgalin sebepleri üzerinde derinlemesine düşünmekte yarar var. Çünkü tüm büyük devletlerin olduğu gibi ABD’nin de Irak’ı işgal ederken uzun vadeli planları vardı ve acaba bunlar gerçekleşti mi? Eğer bu sebepler ortadan kalktı ve ABD amacına ulaştıysa çekilir; ama bunlara ulaşamadıysa basitçe işgalin farklı isimler ve şekiller altında devam edeceği sonucu ortaya çıkacaktır. Bizler derslerde Irak’taki çatışmayı analiz ederken, Amerikan işgalinin sebeplerini perde önü ve arkası olarak ikiye ayırmaktayız. Perde önüne koyulan sebepler, Saddam’ın nükleer füzeler bulundurduğu ve uluslararası teröre özellikle Osama bin Ladin’e destek verdiği idi. Her ikisinin de bulunamadığı Amerikan resmi ağızlarından 2004’de itiraf edildi. Perde arkası sebepler, yani işgalin esas amaçlarını ise 13 başlık altında toplamak mümkün. Bunlardan birincisi, herkesin de bildiği gibi Irak’taki petrolün dayanılmaz cazibesiydi. Amerikan ekonomisinin silah ve petrol olmak üzere iki motor sektörü var. Bu sektörler yavaşladığı anda, Amerikan ekonomisi durma noktasına geliyor, işsizlik hızla yükseliyor. Dünyanın en büyük petrol tüketicisi olan ABD, işgal ile şu an en büyük üretici durumuna da geçti. Dünyanın en pahalı petrolü bugün Musul ve Kerkük’te satılmakta. İşgalin hemen ardından petrol fiyatları 50 dolardan 120 dolarlara yükseldi ve ABD bu yükselişten büyük paralar kazandı. Dünya petrol rezervinin %11’i Irak’ta bulunuyor ve yeni kurulan çıkartma sistemiyle en az 30 sene daha buradaki petrolün çıkarılmaya devam edeceği tahmin ediliyor. Şu an Irak’ta petrol çıkartma ve işletme hakkını 7 kız kardeş (seven sisters) olarak adlandırılan dünya petrol devlerinden ABD menşeili olanlar elde etmiş ve 25-40 yıllık Mostar, Sayı: 55, Eylül 2009 14 sözleşmeler imzalamış durumdalar. İkinci sebep az da olsa doğal gazın çıkarım ve satımı. Aynen petrolde olduğu gibi Irak’taki bu enerji sektörü de işgalden sonra Amerikalı şirketlerin eline geçti. Üçüncü sebep ise Irak’taki inşaat gelirleri. ABD işgal sırasında devlet binaları, hastaneler, okullar, köprüler, camiler ve daha birçok birincil derecede önem arzeden binaları bombaladı. İşgalin hemen ardından da bu binaların yeniden yapılması için ihaleler açtı. Hatta bu sırada AB şirketlerini ihaleye almadığı, kendisine savaş sırasında yardım eden İngiltere’ye de ihalelerde sadece %5 pay verdiği için tartışma yaşandı. İhalelerin resmi rakamlarla %95’ini Amerikan şirketleri aldı ve hala bugün bombalamalarla yeni ihaleler açılıyor. Tabii paralarını Irak devleti, petrol gelirlerinden ödüyor. Bu ihaleleri çok yüksek fiyatlarla alan Amerikan şirketleri daha düşük fiyatlarla başka şirketlere ihale ediyor ve şirket Irak’a bile gelmeden NewYork’tan kağıt üzerinde büyük paralar kazanıyor. Aynı bina 5-6 şirket üzerinden ihale ile geçerek 50 milyonluk bir ihaleyi 3 milyona bir Türk firmasının fiilen yapmasıyla tamamlanıyor ve daha bu bina yapım sürecinin en az 25 yıl daha devam etmesi planlanıyor. İşgaldeki dördüncü sebep, o dönemde artık kimsenin satın almadığı eski silahların elden çıkarılmasıydı. Saddam’ın 1991’de Kuveyt’te olduğu gibi, bölge ülkelerini ve kukla rejimlerini de tehdit edeceği korkusuyla 2001-3 yılları arasında ABD tarafından Kuveyt, Katar, BAE, Bahreyn, Suudi Arabistan ve Ürdün’e fiyatı 3-4 katına ulaşan değerlerde yüksek mikarda ve her çeşit hem eski hem yeni birçok silah, teçhizat, tank ve uçak satıldı. Hatta bölge ülkelerinde yeterince uzman bulunmadığı için bunları kullanan uzman personel de karşılayan ülke ödemek üzere, yüksek maaşlarla bu ülkelere gönderildi. Bazılarında hala bu personel durmaya devam ediyor. Silah sektörü ile ilgili beşinci sebep, misket bombası gibi yasaklanmış olanlar da dahil olmak üzere yeni silahların da bu “Irak deneme sahasın”da kullanılmasıydı. ABD küçük çaplı kitle imha silahlarını uluslararası anlaşmalarla bağlı olduğu için deneme imkanı bulamamıştı. Savaş sırasında Irak’tan gelen ve 30 yıldır savaşla kavrulan dolayısıyla silahları iyi tanıyan halktan gelen haberler, o güne dek hiç görmedikleri bombaların atıldığı ve ardından anormal ölümlerin olduğu şeklindeydi. Misket bombaları ise videolarla tesbit edilmişti. Altıncı sebep, ABD’nin kurulduğundan beri kendisine görev edindiği İsrail’i koruma politikasının bir sonucuydu. Çünkü Saddam, bölge ülkeleri tarafından destek görmek ve Irak halkı arasında sempati kazanmak amacıyla, İsrail’deki intihar komandolarının ailelerine maaş bağlıyor ve onları kahraman olarak ilan ediyordu. Ayrıca ABD’nin kendisine saldıracağını hissettiği anda gözdağı vermek üzere kimseye zarar vermeyecek şekilde de olsa (çöle veya Mostar, Sayı: 55, Eylül 2009 15 geceleyin alış veriş merkezine) füze atmıştı. Bu da ABD’nin hassas noktasına dokunmaktı ki, özellikle Clinton döneminde bu gözdağı ses getirmişti. Yedincisi, bir öncekiyle bağlantılı olarak, sayıları 4.5 milyonu bulan (bazılarına göre 6 milyon) ama hukuk, medya ve sağlık sektörlerini ellerinde tutan ve Amerikan yönetimlerini istediği gibi yönlendirebilen ABD’deki Yahudi lobisinin baskısıydı. Bu baskı, Clinton döneminde de yoğun bir şekilde kendini göstermiş ve Irak’a askeri müdahaleye yanaşmayan Clinton’a karşı, kendisi de bir Yahudi olan Monika Lewinski aracılığıyla DNA kartını oynamıştı. Bu İsrail’in güvenliğinden çok Amerikan iç siyaseti ile ilgili bir durumdur; yani iktidarlarını elde tutmak ve hatta bu arada nemalanmak isteyen Amerikan senatosu ve temsilciler meslisi ile ilgili bir başka sebeptir. Yahudi lobisi ve onun desteklediği Al Gore ve Yahudi Liebermann ikilisiyle savaşarak iktidara gelen “junior” Bush, daha sonra kendi çıkarları ve Yahudi lobisinin isteği örtüştüğü anda bu lobiyle gayet samimi ilişkiler kurmuş ve Irak işgalinde beraber hareket etmişlerdir. Bugün Irak’ta Amerikan adı altında onlarca Yahudi şirketi siyasi ve ekonomik faaliyetler yürütmektedir. Sekizinci sebep, Ortadoğu’daki en büyük askeri üssü kurma amacıdır. Tabii ki İncirlik gibi, diğer Arap ülkelerinde de Amerikan askeri üsleri bulunmaktadır. Fakat hemen hepsinde yapılan ikili anlaşmalarla Amerikan ordusu farklı sınırlamalar altındadır. Bu da Amerikan ordusunun hareket kabiliyetini kısıtlamaktadır. Buna karşılık bugün Irak’ta kurulan Amerikan üsleri kendi başına bir küçük devlet gibi hareket edebilecek serbestiyete ve “bağımsızlığa” sahiptirler. Yani İngiltere’nin Kıbrıs’taki Akrakiti ve Baf bölgelerinde olduğu gibi bir çeşit post-kolonyal askeri şehircikler kurulmuştur. Amerika’nın kullandığı (Amerika kıtasının sağ tarafta bulunduğu) dünya haritasını elinize aldığınızda, Irak tam ortada kalır. Yani ABD dünyanın tam ortasında bağımsız askeri üsler edinmiştir ki, bölgede daha çok işi ve yakın dostları olan ABD için bu üsler İncirlik’ten kat kat daha değerlidir. Bu üsleri bırakmak, kurulduğundan beri her beş yılda bir, direkt veya dolaylı bir savaşa katılan bir ülke için oldukça zor görünmektedir. Dokuzuncu sebep, “demokrasi örneği” söylemidir. ABD, II. Dünya Savaşı sonrası Avrupa’nın en demokratik ülkesi Almanya’nın ve Pasifik’in en demokratik ülkesi Japonya’nın anayasalarını yazarak ve hatta Japonya’da olduğu gibi (General Mc Arthur; 1945-52) yıllarca dolaylı veya direkt olarak yöneterek Avrupa ve Pasifik’e demokrasiyi kendilerinin getirdiğiyle övünmektedirler. Aynı şeyi, diktatörlükler bölgesi Ortadoğu’da da Irak aracılıyla yapmayı ilan etmiş durumdadırlar. Bu da ABD’ye kaybolan prestijini geriş getirmede ve özellikle Ortadoğu’da süren anti-amerikanizmi yumuşatmada önemli bir avantaj sağlayacağını düşünmektedirler. Mostar, Sayı: 55, Eylül 2009 16 Onuncu sebep, yine bir öncekiyle bağlantılı olan (genişletilmiş) Büyük Ortadoğu Projesiyle (GBOP) ilgilidir. Kısaca “bölge ülkelerinde demokrasiye geçiş planı” olarak tanımlanan bu proje, buna yanaşmayan ülkelere ABD’nin yaptıracağı savına dayanmaktadır. Bizler istediğimiz kadar demokrasinin ihraç edilemeyeceğini savunalım, bu amaç ABD’nin uzun vadeli planları arasındadır ve varolmak zorundadır. Gerçek amacı demokrasi savunuculuğu değil, bölgedeki ekonomik çıkarlarının ve şirketlerinin zedelenmemesi olan bu plan, RAND Cooperation’ın raporlarında görüldüğü gibi, bölge halklarının kendi iktidarlarını sallamakta olduğu gerçeği üzerine kurulmuştur. ABD dostları olan bu diktatörlere sistemlerini yumuşatmaları ve böylece kendi halklarının desteğini sağlamaları gerektiğini, yoksa sistemin çöküşü ile kendi ekonomik çıkarlarının da yokolacağı korkusuyla bunu önermektedir. Irak da coğrafi manada Ortadoğu’nun hem tam ortasındadır, hem de Ortadoğu’nun sosyo-kültürel ve etnik bir prototipidir. Onbirinci sebep, nüfüsunun çoğu Şii olan ve Irak’ın İran’ın doğal nüfuz alanında olmasıdır. ABD tarafından Bush zamanında “şer üçgeni” olarak ilan edilen İran, Obama ile ilişkilerde yumuşama olsa da, halen bir tehdit olarak görülmeye devam etmektedir. “Savaşla kazanılmış” olan Irak, ABD tarafından herhalde rakibinin ellerine terkedilmeyecektir. Aynı zamanda bu tehdidi veya rakibini askeri olarak ne kadar vurabilir (vulnarable) mesafede olursa, İran ile müzakere masasında o kadar güçlü olacaktır. Onikinci sebep, muhtemel tehdit veya bölgesel rakip Rusya’ya yakın olma isteğidir. 2000’de Başkan olan Putin, Gorbaçev’in tersine 4 doktrin açıklamıştı ve bu doktrinler devlet politikası haline dönüşmüştür. Bunlardan ikisinde Putin Irak’ı da nüfuz alanı içinde sayıyor ve ABD’nin bölgeye tek taraflı girişimlerinin durduralacağını ilan ediyordu. Bu, Rusya tarafından 2003’de yapılamadı ama bazı neo-con’ların iddia ettiği gibi 2030’da yeniden Rusya ikinci bir kutup olacaksa, Irak Türkiye’den de daha yakın ve kullanılabilir bir üs olacak ve Rusya’yı çevreleme politikasının en uç noktasını oluşturacaktır. Obama, Rus ilişkilerine böyle rijit bakmıyor ama Rusya’nın en azından rakip olduğu da bir gerçek ve Rusya’ya Irak sayesinde yakın olmak da ABD için büyük bir avantaj. Onüçüncü sebep de biraz uzak bir ihtimal olsa da aynı sebeplerle Irak sayesinde coğrafi olarak Çin’e yakın olmaktı. Bush zamanında neo-conlar Çin’in komünist ideolojisi, dev nüfusu, yükselen ekonomisi ve BM Güvenlik Konseyi daimi üyeliğiyle 2021’de iki kutuplu sistemin başlayacağını ve komünist paktın liderinin Çin olacağını ve Çin’in çevrelenmesi gerektiğini savunuyorlardı. Karşılıklı ekonomik bağımlılık sayesinde ABD ve Çin’in böyle bir düşmalık içine girmesinin imkansıza yakın olduğu düşülse de, küçük de olsa bu ihtimali ABD Başkanı danışmanlarının gözardı etmeyecekleri düşünülebilir. Hepimiz Mostar, Sayı: 55, Eylül 2009 17 soğuk savaş ideolojileri döneminin kapandığını kabul ediyoruz, ama 1949’da Tayvan’ı Çin komünizmine karşı korumayı üstlenen Amerikan 2. Donanması her ihtimale karşı ve Obama’ya rağmen 60 yıldır hala bölgede bekliyor. Yukarda sayılan sebeplerin bazıları ABD Demokrat Parti’nin politikaları ile geçerliliğini yitirmiş durumda; ama petrol, doğal gaz, bölgeye silah satımı, yahudi lobisinin burada kalma konusundaki baskısı, Ortadoğu’da stratejik askeri üs, bölgeye demokrasi getirme, demokrasi örneği olma, Rusya’ya coğrafi yakınlık ve Irak’ın İran’ın etkisi altına girmesi kaygısı hala ABD için vazgeçilmez önemde olan konuları oluşturmakta. Bu yüzden ABD resmi olarak askerlerini 2011 sonunda çekebilir ama aynen Almaya’da olduğu gibi fiilen şapkalar veya miğferler değiştirilir, üzerinde “UN” (BM) yazan miğferler giyilir, adı “peacekeeping” (barış koruma gücü) olur, Afganistan’daki gibi NATO gücü olur, veya Irak askerini eğitim gücü olur, yani kısaca ABD miğferleri uluslararası bir örgütün miğferiyle değiştirilir, ama ABD’nin kendisi için bu kadar önemi haiz bir bölgeyi gerçekten terketmesi, bölgede siyasi ve ekonomik çıkarları kalmadığında gerçekleşebilecektir. Irak’tan Amerikan askerlerinin fiilen ne zaman çıkacağını düşünürken, ABD’nin 1939’da girdiği Almanya’dan 2002’de çıktığını, Japonya’yı hala “korumakla” yükümlü olduğunu, Fransa’nın Cezayir ve Tunus’ta 100 yıldır farklı miğferlerle halen durmakta olduğunu unutmamak lazım. Mostar, Sayı: 55, Eylül 2009 18 References Daha geniş bilgi için bkz: Yenigun, Cuneyt, “Strategic Depth: Turkey’s International Position”, The Review of International Affairs, 2 (2), 2002, 120-123. Yenigun, Cuneyt, “Milli Egemenlik ve Supranasyonalizm İkilemi: AB ve Türkiye’nin Dış Politikalarının Analizi”, (National Sovereignty and Supranationalism Dilemma: The Analyses of Turkey’s and EU’s Foreign Policies), Aykaç, M., Parlak, Z. (Ed.): TurkeyEU Relations with All Aspects, Elif Publications, Istanbul, 2002, 369-416. Yenigun, Cuneyt, “An Emerging International Actor in Eurasian Stage: OBSEC” Turkish Review of Eurasian Studies, 5, 2005, 159-196. Yenigun, Cuneyt, Özcan. M. “Republic of Iraq”, Wolfgang, G., Inat, K. (Ed.): Foreign Policy in the Greater Middle East, Central Middle Eastern Countries, WVB Wissenschaftliher Verlag Berlin Publications, Berlin, 2005, 37-55. Mostar, Sayı: 55, Eylül 2009 19