Untitled - Erdem Helvacioglu
Transkript
Untitled - Erdem Helvacioglu
rec ON Sarp Keskiner Takvim 1997’yi gösterirken Too Much, New Wave dinleyen kitleyi ziyadesi ile memnun eden bir performansla s›kça demo kaydediyor, toplu konserlerde boy gösteriyordu. Derken grup elemanlar› farkl› alanlara ve ülkelere do¤ru yön de¤ifltirdi ve Erdem Helvac›o¤lu, ses tasar›mlar›n› esas alan birbirinden farkl› pek çok projede ismini duyurmaya bafllad›. ERDEM HELVACIO⁄LU Seninle en son yıllar önce, Roll dergisi için gerçekleştirdiğimiz Too Much röportajı vesilesi ile sohbet etmiştik. O zamandan aklımda kalan iki şey var: İlki, grup olarak müzik yapmak konusunda vardığınız noktanın geleceği hakkında söyledikleriniz; diğeri ise İstanbul’u anlatmak istediğiniz ama bunu İngilizce sözlerle yapmak yerine başka bir yol takip ederek yapma niyetinizdi. Seni hep, bir ses kaynağı olarak gitarın sınırlarını zorlayan, heterodoks bir gitarist olarak takip ettik. Son konserlerde bas – gitar – davul üçlüsü ile Chemical Brothers çalan bir gruptan, Too Much günlerinden bu yana neler değişti? Tipik rock gitar çalımından kaçmaya çalışıyordum. Bir çok müzikle aynı anda ilgileniyor olmak, elektrikli gitar kadar akustik gitara ağırlık veriyor olmam bu arayışlara yardımcı oldu. Too Much’ın son dönemlerinde elektronik müzik yeni yeni parlamaya başlamıştı ve efekt pedallarını kullanarak farklı teknikler ve akord biçimleri ile kullanım alanını biraz daha genişletmek üzerine denemeler yapmaya başlamıştım. 42 Peki tek başına kayıt sürecin Too Much dağıldıktan hemen sonra mı başladı? O günlerde bir Korg N5 bir de sampler almıştım ve tam o sırada “Fasulye” filminin müzikleri için teklif gelmişti. Çok az ekipmanım vardı o zaman, bilgisayarı toparlayıp çalışmaya başladım. İlk ekipmanlar nelerdi? Korg N5, Emu Esi 4000 sampler, Emu Audity, PC ve mikser... Derken synth’lere merak saldım; arkadaşlardan sample bankası CD’leri toplamaya başladım ve ardından İ.T.Ü MIAM serüveni başladı. MIAM, benim için yeni bir dönemdi çünkü prodüksiyon kalitesine çok kafa patlatmaya başlamıştım, dinlediğim kayıtların çok daha iyi olması gerektiğini düşünüyor, niye ve neyin olmadığını bulmaya çalışıyordum. Kafam bulanıktı çünkü nasıl yapabileceğim hakkında fikrim yoktu. Bu yüzden ses teknisyenliği okumayı tercih ettim. Hemen ardından da elektronik müzik kompozisyonu üzerine eğitim almaya başladım. İşin akademik boyutu, kompozisyon, form yaratmak, teori ve tarih... Bu eğitimin bana en büyük Locust Music (A.B.D) etiketi ile 2003 y›l›nda yay›mlanan “A Walk Through the Bazaar” albümü sayesinde yeniden gündeme gelince izini bulduk; Gayrettepe’ye naz›r stüdyosunda hem eski günleri and›k, hem de bugünü konufltuk. katkısı, kaydetmek istediğim veya başkasının kaydetmiş olduğu herhangi bir müzik parçasının nasıl düzenlenmesi gerektiğini, son halinin nasıl şekil alacağını ve ortaya çıkacak problemlerin nasıl çözümleneceğini tasarlayabilme, öngörebilme yeteneğini kazandırmak oldu. Okulda çalışırken evde kendi işlerime devam ediyordum. Okulda pek çok farklı müzik üzerine çalışma fırsatı buldum, kaydetmek, mikslemek gibi. Evde ise daha kişisel ve kapalı bir çalışma dünyası ortaya çıkıyor, doğal olarak. Bugünden bakarsan, grup ile müzik yaptığın döneme nasıl bakıyorsun? Tek başına çalışmanın çok artısı var tabii. Çalışma saatini, metodolojini, prodüksiyonun tüm aşamalarını kişisel olarak belirlemekte özgürsün. Müziğini sadece kendi istediğin gibi tasarlayıp uyguluyorsun. Öbür tarafta grup ile çalışmanın da avantajları var. Sende olmayan diğer özelliklere sahip başka insanlarla müzik üretiyorsun. Karşılıklı öğrenme süreci açısından çok faydalı olduğunu düşünüyorum. Diğer yandan prova SEÇ‹LM‹fi PERFORMANSLAR yapman lazım, o kadar kişinin programını denk düşürmek, enstrümanları oradan oraya taşımak, ortak buluşulacak bir yere karar vermek falan... Stüdyo provasının ilk yarım saati zaten yok gitarı tak, yok davulu ayarla ile geçip gidiyor. Kalan zamanda da iki üç şeye bakıp evine dönüyorsun. Bir de İstanbul’da bunu başarmak çok zor, belki başka bir şehirde daha kolay. Şimdi düşünüyorum da nasıl yaptığımızı, düşünmesi bile yoruyor bazen... O dönemde rock ile uğraşan bir çok insan, hemen ardından kendi ev stüdyolarını kurup müzik yapmaya başladı ve elektronik müzik tasarımlarına yöneldi. MIAM ile başlayan dönemden bu yana alırsak, müzikal tasarım açısından nasıl bir süreç izledin? Yeni anlatımların peşindeydim ve rock, deneysellik anlamında bunu farklı bir yere kadar kaldırabiliyor. O dönem, Massive Attack ve Björk’ün Türkiye’de yeni yeni popülerleştiği bir dönemdi. Gitar çalmaktan o kadar çok sıkılmıştım ki, uzun zaman elime almadım gitarı. Kendi ses tasarımlarına yöneldiğin bu dönemi takiben yurtdışında epey bir işin yayımlandı, toplama albümlere verdiğin parçalar, solo ve ortak albüm projeleri gibi... Piyasadan sipariş edilen bir işi tasarlamak ile kendi müziğini tasarlamak arasında izlek anlamında nasıl bir fark var? Biri işlevsel bir müzik, diğeri ise benim ses tasarımcısı olarak kimliğimi yansıtıyor. Bu yüzden her iki alanda da çalışırken gerek kullandığım yazılımlar, cihazların kombinasyonu ve seçimi, gerekse kompozisyonun tasarımı ve uygulaması mantık olarak farklı. Meselâ bir pop prodüksiyonunda ne kullanılır, genel olarak? EQ, gate, chrous, reverb, kompresör ve saire. Oysa daha deneysel bir işe başladığında aynı plug in’leri kullanıyor olsan bile kullanım mantığı farklı oluyor. Tamamen yurtdışına yönelik olmak üzere çok yoğun bir üretim sürecin ve seyahat trafiğin var. Normal seyrin aksine çok sık albüm üretiyor ve yayımlıyorsun. Yurtdışı bağlantıların nasıl başladı ve ilerledi? MIAM döneminde elektro-akustik müzik üzerine çalışırken ilk bağlantılarımı kurmaya başlamıştım zaten. Önce Amerika, derken kimi Avrupa festivallerinde eserlerim seslendirilmeye başladı. İtalya’da her yıl düzenlenen Luigi Russolo yarışmasında bir parçam finale kaldı. Sonra ilk ödül geldi, derken diğerleri... Hepsi birbirini tetiklemeye başlayınca ismin yayılmaya başlıyor. Bu sene Küba, İrlanda, İtalya’da çeşitli festivallere katıldım, şimdi G.Kore’ye gideceğim. Festivallerde çalındı diyorsun, sonuçta CD formatında gönderdiğin bir kayıt ile nasıl festivale katılıyorsun? Farklı şekillerde icra ediliyor. Ya kendin gidip yarım saatlik veya daha uzun bir performans gerçekleştiriyorsun, ki bu canlı da olabiliyor; ya da “tape music” festivalidir, orada da performans yapan kişi senin CD’de gönderdiğin iki track parçanı sekiz ya da on altı track için difüze ediyor. TOO MUCH ÖDÜLLER “Mansiyon”, Insulae Electronicae Elektroakustik Beste Yar›flmas› 2004 “3.lük ödülü”, Luigi Russolo Elektroakustik Beste Yar›flmas›, 2003 “3.lük ödülü”, Luigi Russolo Elektroakustik Beste Yar›flmas›, 2002 “Finalist”, Luigi Russolo Elektroakustik Beste Yar›flmas›, 2001 “En ‹yi Performans”, 6. Roxy Müzik Günleri Yar›flmas›, 2001 SOLO VE TOPLAMA ALBÜMLER “Phonography 6” And & OAR Records (Topl. CD, ABD), “Geyikli” 2004 “Poetry & Chaos” Chmafu Nocords (Topl. CD, Avusturya) “Vocal Metamorphosis” 2004 Luigi Russolo 2003, Electroacoustic (Yar›flma CD, ‹talya) “Below The Cold Ocean”, 2004 “Ctrl-alt-del” (Sound Art CD, Hollanda) “Personal Crisis”, 2003 Luigi Russolo 2002, Electroacoustic (Yar›flma CD, ‹talya) “Blank Mirror” 2003 “A Walk Through The Bazaar ” Albüm CD, Locustmusic, ABD), 2003 GELECEK ÇALIfiMALAR “Toz” (k›sa film müzi€i, yönetmen: Fatih K›z›lgök), 2004 “Cam Avlu” (dans gösterisi müzi€i, koreograf: ‹lyas Odman), 2004 “Frozen Snow Flakes” (Albüm CD, Locustmusic, ABD), 2005 “Postcards From Istanbul” (Albüm CD, Locustmusic, ABD), 2005 , “Farewell” Electrolune Performance, Lunel – Fransa, 2004 “Untitled Conversation” Lotte Lehmann Konser Salonu, UCSB, ABD, 2004 “Living In Istanbul” SUNY Stony Brook, ABD, 2004 “Living In istanbul” Music Bytes Konseri, Lewis University, ABD, 2003 “Nightmare About The Trains” ICMC 2003, Singapur, 2003 “Blank Mirror” Nuit Bleue Konseri, Fransa, 2003 “Selected Works” Ckcufm Radyosu, Kanada, 2003 “Living In Istanbul ” Media Circuits, Milwaukee, ABD, 2002 “Blank Mirror ” University of Florida School of Music, ABD, 2002 “Blank Mirror ” Luigi Russolo Competition,Varèse, ‹talya, 2002 “All Angels Die ” Dulcinea, ‹stanbul, 2002 “Parçalanan Hayale Yolculuk ” Switch Club, ‹stanbul, 2002 Elektronik Festivaller ve Sound Art Bienalleri 2004 Seul Uluslararas› Elektronik Müzik Festivali, Kore, 2004 EuCue Elektroakustik Müzik Festivali, Kanada, 2004 2004 Biennale Adriatica Arti Nuove, Italya, 2004 2004 Nuit Bleue Elektronik Müzik Festivali, Fransa, 2004 Loosing Control Sound Art Projesi, Babylon, ‹stanbul, 2004 2004 Sonorities Festival of Contemporary Music, Kuzey ‹rlanda, 2004 10. Electro-akustik Müzik Festivali ”Primavera en La Habana”, Küba, 2004 “Resonant Cities” Drift Sound Art & Experimental Music Festival, ‹skoçya, 2004 New San Francisco Tape Music Festival, ABD, 2004 New Music New Media Festival, MSU, ABD, 2003 3. Performans Günleri, Babylon, ‹stanbul, 2003 Essl. Collection Sound Art Biennial, Avusturya, 2003 1.‹stanbul Uluslararas› Elektronik Müzik Festivali, IKSV,Türkiye, 2003 Pulse Field International Soundart Exhibition, ABD, 2003 CEAIT Electronic Music Festival, ABD, 2003 D‹⁄ER ‹fiLER “fieyler” (dia gösterisi müzi€i, foto€rafç›: Merih Ako€ul), 2004 “Gökkufla€›” (tiyatro müzi€i, yönetmen : Damla Hacalo€lu), 2004 “Kir” (dans gösterisi müzi€i, koregraf : ‹lyas Odman), 2003 “K›rm›z› Yorgunlar›” (tiyatro müzi€i, yönetmen: Emre Koyuncuo€lu), 2003 Yaflar “Sevdi€im fiark›lar” (tonmaysterlik), 2003 Fahir Atako€lu “As One” (tonmayster asistan›) ,002 “Fasulye” (film müzi€i, yönetmen: Bora Tekay), 2000 43 rec ON Sonuçta senin besten ama performansı gerçekleştiren kişinin ellerinde orada tekrar can buluyor. Bu durumda aynı eser, her festivalde farklı tınlıyor. tercih ederken kendi işlerimde çok ufak detayların üzerinde çalıştığım için özel patch’ler yaratmak, mikro sesleri büyütüp dönüştürmek için pek çok seçeneği beraber kullanıyorum. Türkiye’den katılıyor olman, ilgi görmene etkili oluyor mu? Aslında benim müziğimin özgünlüğü onlar için çok daha dikkate değer bir kriter. Bir kaç ödül, festivaller derken senin ses dünyanı, yaklaşımını ayırt etmeye başlıyor insanlar. Tabii Türkiye’den neredeyse hiç katılımcının olmaması onlara ilginç geliyor olabilir. Dünyanın dört bir yanından yüzlerce kompozitör katılıyor; Doğu Avrupa, Yunanistan, Balkanlar, Latin Amerika... Ama Türk yok denecek kadar az. Bir dönem aldığım Audity’ye elim artık pek gitmiyor, şimdi Virus’ı tercih eder oldum. İlk dönem aldığım Lexicon MPX - 100 de elimden uzak düşen aletlerden biri. Şimdi yazılımlar ve plug in’ler daha çok işime yarıyor. Aynı alanlarda iş gören hardware’leri pek kullanmaz oldum. Korg’un Kaos pad’ini canlı kaydettiğim işlerde kullanıyorum. Bazı cihazların sound’u çok spesifik, Korg Elec-tribe meselâ. Drum machine olarak vazgeçilmezlerim arasında. Şimdilerde sadece çok spesifik işlevleri olan donanımları satın alıyorum. Bunu neye bağlıyorsun? Elektronik müziğin ve elektronik müzik tasarımı anlayışının Türkiye için yeni olması. Kanımca Türkiye’de elektronika dendiğinde çoğunlukla kes yapıştırdan ibaret, sample bankalarından apartılıp örülmüş, belli bir bpm aralığının ne altına inen ne üstüne çıkan bir üretim şekli söz konusu, tek tip... Evet, bunu eğlendirmeye güdümlü, pompalanan bir seri üretim malzemesi olarak algılıyorlar çünkü. Oysa elektronik müzik kompozisyonu metodolojisini temel kabul edip üretim yapan çok insan var ama bunlar su yüzüne pek çıkmıyor; daha çok evde üretiyorlar. Bunun iki sebebi var: Reason’ın, Cubase’in ve benzeri programların yaygınlaştığı dönemde bu işle uğraşan kişilerin kafaca önünü açacak bir ortam veya kişi çıkmadı. O yüzden büyük bir çoğunluk orada, o yazılımların dünyasına sıkıştı kaldı. İkincisi, bu üretimleri yayacak bir sistemin olmaması. Radyo programı, bağımsız plak şirketleri gibi... Bence beş sene içinde çok şey değişecek. Türkiye şartları ile karşılaştırırsak, master kaydın müzisyenin elinden çıktıktan sonra süreç yurtdışında nasıl işliyor, temel farklar ne? Herşeyden önce, müzisyen ve kompozitör olarak orada gördüğün saygı çok büyük. Albüme doğru tüm aşamalarda seninle ortak bir şey yaratıyor olmalarının heyecanına tanık oluyorsun. Onayın alınıyor, senin için yapıldığını sana hissettiriyorlar. Diğer yandan tanıtım ve duyuru sistemi çok iyi çalışıyor. Örneğin Wire’da yayımlanacak tanıtım yazısının kime yazdırılacağından, albümde yer alan hangi parçanın eleştiri yazarlarından hangisinin hoşuna gideceğine kadar tüm bilgileri değerlendirip çalışıyorlar. Altı ay sonra ne yayınlayacakları bile belli. Boşa zaman kaybetmiyorlar. Burada Unkapanı mantığı baskın ve sömürü düzeni geçerli. Stüdyoda elin en çok hangi cihazlara gidiyor, favori kombinasyonunu sorsak? Cubase, Audiomulch, GRM Tools ve Hog başta olmak üzere özel sesler yazmaya, yaratmaya yarayan tüm özel ve butik yazılımlar tercih listemin başında geliyor. Sipariş işlerde daha dar bir set up 44 EVDE NE VAR? Virtuality... Bu eğilimin kullanım ve satın alma tercihinde ileride şimdiki kadar baskın olacağını düşünüyor musun? Yoksa hardware kullanmak tekrar moda olacak mı? Virtual yaklaşım daha uzun bir süre geçerli olacak. Meselâ hardware sampler üretimi, neredeyse bitmiş durumda. Emu’nun sitesine baktım, üretim durmuş. Akai ne oldu bilmiyorum. Şimdi herkes ya Gigasampler, ya Contact kullanıyor. Virtual enstrümanlar gelişerek devam edecek ama ne olacak? Hardware sequencer, drum machine, efekt prosesörleri... Bunlar hep varolacak, çünkü her bir markanın, modelin çok kendine has bir ses karakteri ve kullanım mantığı var. Yani şu düğmeleri çevirerek bir iş yapmanın keyfi bambaşka. Sampler’lar yolcu ama GS1 gibi sahne performansına yönelik cihazların daha uzun süre gündemde kalacağını tahmin ediyorum. Live looping hep olacak. 2005: Ne tasarlıyorsun? Şubat gibi, Locust’tan yeni bir albümüm yayınlanacak. Akustik gitar ve live electronics temalı. DAT’a live to 2 kaydediyorum. Plak şirketi çok heyecanlı bu proje hakkında, “akustik gitarda yeni bir anlatım” olarak nitelendiriyorlar. Ayrıca enstrüman tasarımcısı John Wilson ile çeşitli resonatörlere iliştirdiği farklı boylardaki yaylardan oluşan enstrüman dizisi için bir albüm tasarlıyoruz. Benim demolarım, onun demoları derken ortak bir noktada buluşup 2005’te albümü yayınlamayı planlıyoruz. Türkiye’den Müzikotek ile bir proje geliştiriyoruz, geleneksel Türk enstrümanlarının elektronik müzikte kullanımı esasına dayanan. 2005: Türkiye’de elektronik müzik... Bence hem üretim artacak, hem de bu üretimi yayacak bağımsız plak şirketlerinin yavaş yavaş kurulacağı bir dönem başlayacak. Farklı müzikler tasarlayan insanların artık evden çıkması gerekiyor. Aynı düşünce alanında olan tüm müzisyenlerin beraber bir sinerji yaratmasını, ortaya çıkarttığımız işlerden birbirimizi haberdar etmemiz gerektiğini düşünüyorum. Böylece hem dinleyici sayısı artacak, hem de hepimizin elinde olan olanakları, bağlantıları birleştirip ortak bir fayda için çalışıyor olacağız. • SES MODÜLÜ / SAMPLER / MIDI EK‹PMANI Korg N5 (dijital synth/kb) Emu Audity (dijital synth modülü) Emu Esi 4000 sampler (turbo + 32 MB) Korg ER-1 (drum synth) Korg ES-1 (sampler) Access Virus B (virtual analog synth) Motu Micro Express (midi interface) Doepfer Pocket Control (midi control box) COMPUTER EQUIPMENT PC (Athlon 1.3 Ghz cpu, 1 Gb DDR Ram, 40 GB + 20 GB Maxtor (sabit disk) 120 Gb (external sabit disk) Quantum Fireball scsi 3 GB (external sabit disk) Sony 12 x scsi CD-Rom (external) Echo Gina (ses kart›) YAZILIMLAR Audiomulch Cubase SX Hog C-sound Cecilia Soundforge Reason Fruityloops PLUG IN GRM Tools Hyperprism Izotope Antares Kantos Spectral Delay Delay Dots Smart Electronix CD & DAT & KASET KAYIT C‹HAZLARI LG CD Recorder LG DVD Writer Tascam DA-20 DAT Kay›t Cihaz› Denon DRW580 (çift kasetçalarl›) Sharp MDSR-70 MD recorder M‹KSER VE MON‹TÖRLER Behringer 2442A Eurodesk (mikser) Yamaha NS10M (monitör) Yamaha A100 (güç ampflikatörü) Behringer UB1622-FX PRO (mikser) OUTBOARD Joemeek VC6Q (mikrofon pre-amp) Marshall JMP-1 (gitar pre-amp) Drawmer MX-30 dual (gate/compressor/limiter) Behringer Composer pro-dual (gate/kompresör/limiter) FMR Audio RNC (dual kompresör) Art Tube EQ Joemeek Vc6q (mikrofon pre-amp) EFEKT PROSESÖRLER‹ T.C. Electronic Fireworx (multi efekt prosesörü) Lexicon Vortex efekt prosesörü Lexicon MPX-100 efekt prosesörü Behringer modulizer efekt prosesörü Alesis Ineko Korg Kaoss Pad 2 M‹KROFONLAR Shure SM57 Shure SM58 AKG C414 B-ULS Sony ECM – MS 907 (stereo kondenser) Soundman OKM II G‹TAR PEDALLARI Marshall Guv’nor (overdrive) Sansamp GT-2 (ampflikatör simulatörü) Electro Harmonix Deluxe Memory Man (analog delay) Elecro Harmonix Small Stone (phaser) Elecro Harmonix Big Muff (fuzz box) Mooger Fooger (low pass filter) Jim Dunlop Crybaby BB535 (wah wah) Boss ME - 5 (multiple efekt prosesörü) Boss FV - 300H (volüm pedal›) Line 6 DL 4 Roger Linn Adrenalinn II Behringer Fcb1010 (midi foot controller) G‹TARLAR VE AMPFL‹KATÖRLER Gibson Les Paul Standard (elektrikli) Charvel (elektrikli) Ovation 1869 Custom Legend (akustik gitar) Squire Stratocaster (elektrikli) Höhner (klasik gitar) Yamaha RBX 370A bas gitar Fender Studio 85 (ampflikatör) Marshall JCM 2000 TSL 100 (ampflikatör)