Dünya Bankası Dokümanıdır RESMİ KULLANIMA
Transkript
Dünya Bankası Dokümanıdır RESMİ KULLANIMA
Dünya Bankası Dokümanıdır RESMİ KULLANIMA MAHSUSTUR Rapor No. 42026-TR ULUSLARARASI İMAR VE KALKINMA BANKASI, ULUSLARARASI FİNANS KURUMU, ÇOK TARAFLI YATIRIM GARANTİ KURUMU’NUN TÜRKİYE CUMHURİYETİ İLE 2008 – 2011 MALİ YIL DÖNEMİ İÇİN ÜLKE İŞBİRLİĞİ STRATEJİSİ 25 Ocak 2008 Türkiye Ülke Yönetim Birimi Avrupa ve Orta Asya Bölgesi Uluslararası Finans Kurumu Orta ve Doğu Avrupa Bölümü Çok Taraflı Yatırım Garanti Kurumu Bu dokümanın dağıtımı sınırlıdır; dokümanın muhatabı bu dokümanı ancak resmi görevlerini ifa ederken kullanabilir. Dokümanın içeriği Dünya Bankası’nın izni olmadan açıklanamaz. SON ÜLKE DESTEK STRATEJİSİ İLERLEME RAPORUNUN TARİHİ (8 Kasım 2005) KUR DEĞERLERİ (31 Aralık 2007 tarihi itibariyle geçerli olan döviz kuru) Para Birimi= YTL 1 ABD$ = 1,16 YTL MALİ YIL 1 Ocak – 31 Aralık KISALTMALAR AAA BEEP CAD OTP CAE CAS CAS CR ŞNT CEDPL TÜFE CPS DPL DOD EBRD AB DYY GSYH GSMH GRECO IBRD IEG IFC IMF BÖO YDTA Analitik ve İstişari Çalışmalar EBRD/Dünya Bankası İş Ortamı ve İşletme Performansı Anketi Cari Açık –ing kısaltma Ortak Tarım Politikası-türkçe kısaltma Ülke Destek Değerlendirmesi Ülke Destek Stratejisi Ülke Destek Stratejisi Tamamlama Raporu Şartlı Nakit Transferi –türkçe kısaltma Program Amaçlı Rekabet ve İstihdam Kalkınma Politikası Kredisi-ing. kısaltma Tüketici Fiyatları Endeksi Ülke İşbirliği Stratejisi Kalkınma Politikası Kredisi Kullandırılan ve Bakiye Borç Avrupa İmar ve Kalkınma Bankası Avrupa Birliği Doğrudan Yabancı Yatırım Gayrı Safi Yurtiçi Hasıla Gayrı Safi Milli Hasıla Yolsuzluğa Karşı Devletler Grubu Uluslararası İmar ve Kalkınma Bankası Bağımsız Değerlendirme Grubu Uluslararası Finans Kurumu Uluslararası Para Fonu Bebek Ölüm Oranı Yatırım Destek ve Tanıtım Ajansı Başkan Yardımcısı Direktör Ekip Lideri IPARD HA OPPİ YG İ-D MDG MIC MIGA OECD KMYK PISA PUB PPP PPDPL AR-GE DA SBA KOBİ SWAp TAYK UMR WBI WBG YTL IBRD Shigeo Katsu Ulrich Zachau Ina-Marlene Ruthenberg Kırsal Kalkınma için Katılım Öncesi Araç Halka Arz Ortak Portföy Performans İncelemesi Yerel Girişim İzleme ve Değerlendirme Binyıl Kalkınma Hedefi Orta Gelirli Ülke Çok Taraflı Yatırım Garantisi Kurumu Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Teşkilatı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu Uluslararası Öğrenci Değerlendirme Programı Proje Uygulama Birimi Kamu Özel Sektör Ortaklığı Program Amaçlı Kamu Sektörü Kalkınma Politikası Kredisi Araştırma ve Geliştirme Kalkınma Ajansı Stand-by Düzenlemesi Küçük ve Orta Büyüklükteki İşletmeler Sektör Yaklaşımı Türkiye Acil Durum Yönetimi Kurumu Beş Yaş Altı Ölüm Oranı Dünya Bankası Enstitüsü Dünya Bankası Grubu Yeni Türk Lirası IFC Lars Thunell Shahbaz Mavaddat George Konda İÇİNDEKİLER Yönetici Özeti 5 I. Ülke Bağlamı 9 A. Siyasal ve Sosyal Bağlam B. Son Ekonomik Gelişmeler C. Orta Vadeli Beklentiler II. Türkiye’nin Vizyonu ve Temel Kalkınma Zorlukları A. Rekabet Gücünün ve İstihdam Fırsatlarının İyileştirilmesi 14 B. Adil Beşeri ve Sosyal Kalkınma C. Yüksek Kalitede Kamu Hizmetlerinin Etkin Sunumu III. Türkiye – Dünya Bankası Ortaklığı 9 10 12 14 18 22 27 A. Geçmişteki Banka Grubu Yardımı B. Çıkarılan Dersler C. Yeni Ülke İşbirliği Stratejisi’nin Stratejik Amaçları ve Sonuçlar Çerçevesi D. Genel Yaklaşım E. Çalışma Alanları a) Rekabet Gücü ve İstihdam Fırsatlarının İyileştirilmesi 33 b) Adil Beşeri ve Sosyal Kalkınma c) Yüksek Kalitede Kamu Hizmetlerinin Etkin Sunumu 27 28 30 31 33 38 41 F. Diğer Kalkınma Ortakları ile Birlikte Çalışmak G. Banka Finansmanı H. Dış Borç Sürdürülebilirliği ve Banka’nın Kredi Bakiyesi 43 44 47 IV. Riskler 48 V. Sonuçlar 50 Tablolar ve Metin Kutuları Tablo 1: Seçilen Orta Vadeli Makroekonomik Göstergeler Tablo 2: Temel Seviye Borç Dinamikleri Tablo 3: Yoksulluk ve Eşitsizlik, 1994 - 2005 Tablo 4: Stratejik Hedefler ve 04-06 Mali Yıl Dönemi CAS Çerçevesi Tablo 5: Türkiye’nin Dokuzuncu Kalkınma Planı Dünya Bankası Grubu’nun Ülke İşbirliği Stratejisini Şekillendiriyor Tablo 6: Türkiye — Gösterge Niteliğindeki CPS Programı - 2008-2011 Mali Yılı Şekil 1: 15 Yaşındaki Öğrencilerin Yeterlilik Seviyesine Göre Dağılımı, Türkiye, AB ve OECD Şekil 2: Türkiye’de 1970 ve 2007 Yılları Arasında Bebek Ölüm Oranlarındaki Değişimler Şekil 3: Hukuk ve Yargı ile ilgili Sorunlar Şekil 4: Türkiye Portföy Göstergelerinin Banka ve ECA Çapındaki Göstergeler ile Karşılaştırması (2007 Mali Yılı) Şekil 5: Brüt Dış Borcun GSMH’ya Oranı Şekil 6: Brüt Dış Borcun GSMH’ya Oranı Şekil 7: Kısa Vadeli Dış Borcun Toplam Özel Sektör Dış Borç Stoku İçindeki Payı Metin Kutusu 1: Hükümet Programı Metin Kutusu 2. Ortak Portföy Performans İncelemesi (JPPR) – Çıkarılan Dersler Metin Kutusu 3: Türkiye’de WBI: Entegre bir Çok Yıllı Kapasite Oluşturma Programı Metin Kutusu 4: Sivil Toplum Görüşmeleri Ekler Ek 1: Sonuçlar Matrisi Ek 2: Önemli Kalkınma Ortakları Ek 3: Dünya Bankası Grubu Özel Sektör Stratejisi Ek 4: CAS Tamamlama Raporu (04-07MY) Ek A2: Bir Bakışta Türkiye Ek B2: Banka Portföy Performansı ve Yönetimi ile ilgili Bazı Göstergeler Ek B3: IBRD/IDA Program Özeti Ek B3: IFC Yatırım Operasyonları Programı ve MIGA Ek B4: Kredi Dışı Hizmetlerin Özeti Ek B5: Sosyal Göstergeler Ek B6: Temel Ekonomik Göstergeler Ek B7: Temel Risk Göstergeleri Ek B8: Taahhüt Edilen, Kullandırılan ve Ödenmemiş Yatırım Portföyü Ek B8: Operasyonlar Portföyü (IBRD/IDA ve Hibeler) 11 12 18 29 34 35 20 21 24 27 47 47 48 14 31 40 44 YÖNETİCİ ÖZETİ i. Büyüklüğü, bölgesel güç olarak oynadığı rol ve Doğu ile Batı arasındaki köprü olarak sahip olduğu stratejik konum itibariyle Türkiye’nin ekonomik kalkınması küresel öneme sahiptir. Türkiye Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Teşkilatı’nın (OECD) bir üyesidir ve Avrupa Birliği’ne (AB) katılım hedefi siyasi ve ekonomik reformlar için temel bir çıpa olmaya devam etmektedir. Türkiye, 70,6 milyona ulaşan nüfusu ile Dünya Bankası Grubu’nun (WBG) en büyük orta gelirli ortaklarından birisidir1. ii. Türkiye, dünyanın en büyük 20 ekonomisinden birisine sahiptir. 2001 yılında yaşanan derin ekonomik krizi takip eden olağanüstü bir toparlanma süreci sonrasında, 2006 itibariyle Türkiye’nin Gayrı Safi Yurtiçi Hasılası 400 milyar ABD dolarına, kişi başına düşen GSYH’sı ise 5.500 ABD dolarına ulaşmıştır2. Türkiye yoksulluğun azaltılmasında da başarılı olmuş ve 2003 yılında nüfusun %28’i düzeyinde olan yoksulluk oranı 2006 yılı itibariyle yaklaşık %18’e düşürülmüş, böylece 7 milyondan fazla kişi yoksulluktan çıkmıştır3. Nüfusun %0,01’inden azı, ya da bir başka deyişle 10.000’den az kişi aşırı yoksul konumundadır ve günde 1 ABD doları veya daha az para ile geçinmektedir. Öte yandan, bazı sosyal göstergeler, benzer gelir düzeyine sahip diğer ülkeler ile karşılaştırıldığında geride kalmaktadır. iii. Türkiye’nin, 2007–2013 dönemini kapsayan Dokuzuncu Kalkınma Planında belirtilen kalkınma vizyonu; “İstikrar içinde büyüyen, gelirini daha adil paylaşan, küresel ölçekte rekabet gücüne sahip, bilgi toplumuna dönüşen, AB’ye üyelik için uyum sürecini tamamlamış bir Türkiye”dir4. Bu hedefe ulaşmak için, Türkiye altı yıldır istikrar sağlama, hızlı ekonomik büyüme ve yoksulluğu azaltma konusunda gösterdiği başarılı performansı daha da ileri götürebilir. iv. Dünya Bankası Grubu’nun 2008-2011 dönemine yönelik yeni Ülke İşbirliği Stratejisinin (CPS) hedefi, Hükümet’in kalkınma stratejisi ile tam entegrasyon yoluyla ülkenin kalkınma vizyonunu –hızlı, sürdürülebilir ve adil paylaşımlı büyümegerçekleştirmesinde, Türkiye ile işbirliği yapmaktır. Buna göre, CPS doğrudan Türkiye’nin Dokuzuncu Kalkınma Planı’na ve Hükümet Programı’na göre şekillendirilmiştir ve üç ana kalkınma eksenine katkıda bulunmayı amaçlamaktadır: (i) rekabet gücünün ve istihdamın artırılması, (ii) adil beşeri ve sosyal kalkınma, ve (iii) yüksek kalitede kamu hizmetlerinin etkin bir şekilde sunulması. v. Birinci Eksen: Rekabet Gücünün ve İstihdam Olanaklarının Artırılması. Bu eksen kapsamında WBG programının katkıda bulunacağı Hükümet hedefleri ve sonuçlar arasında yer alan konular: (i) güçlü kamu borçlanması ve dış pozisyon sağlayan sağlam makroekonomik politikalar, (ii) ihracatta artan rekabet gücü ve daha derin ve geniş finans piyasaları yoluyla özel sektör yatırımlarında sağlanacak artış, (iii) istihdam artışı, ve (iv) güvenilir ve verimli enerji arzı. Bu amaçla, başka konuların yanı sıra, büyüme ile ilgili belli başlı konularda (örneğin istihdam, kayıtdışılık) ve Türkiye’deki yatırım ortamı, enerji stratejisi, 1 Türkiye, Avrupa ve Orta Asya Bölgesi’ndeki en büyük kredi kullanıcısıdır ve son üç yılda 1,5 milyar ABD$’nı geçen yeni taahhütler bakımından Dünya Bankası’nın üçüncü en büyük kredi kullanıcısı konumundadır. Türkiye şu anda IFC’nin kredi bakiyesi bakımından Rusya, Hindistan, Çin ve Brezilya’dan sonra beşinci en büyük ülkesidir. Eylül 2007itibariyle, IFC’nin taahhüt portföyü 1,6 milyar ABD$’na ulaşmıştır. 2 Türk yetkililer, Türk ekonomisinin yapısal dönüşümünü ortaya koyacak GSYH veri serisinin güncellenmesi çalışmasını tamamlamak üzeredir. GSYH’da yukarı yönlü bir revizyon yapması beklenen ve önümüzdeki aylarda yayınlanacak güncelleme temel makroekonomik göstergeleri etkileyebilir. 3 Ulusal yoksulluk verileri, TÜİK, 2006 sonu. 4 Türkiye’nin Dokuzuncu Kalkınma Planı 2007-2013, sayfa 11, paragraf 1. kadınların işgücüne katılımı, finans sektörü ve kamu-özel sektör ortaklığı hakkında analitik ve istişari çalışmaların (AAA) -ekonomik ve sektörel çalışma, diyalog, çalıştaylar ve uzman grupları gibi- yapılması planlanmaktadır. Bu eksen kapsamındaki WBG finansmanı aynı konuları içeren odak alanlarında planlanmaktadır. Rekabet edebilirlik, ihracat ve KOBİ finansmanına erişim, istihdam ile beceri eğitimi ve sosyal içerme için kamu-özel sektör finansmanı alanlarında beklenen özel operasyonlar ve yatırımlar da planlanmaktadır. CPS aynı zamanda enerji sektöründe de önemli düzeyde Banka Grubu finansmanı öngörmektedir; bu durum ekonomi için enerji güvenliğinin ve enerji verimliliğinin önemini ve Hükümet’in enerji sektörüne ve bu alanda ciddi düzeydeki Banka Grubu katılımının sürdürülmesine verdiği önceliği yansıtmaktadır. Özellikle enerji ve ulaştırma sektörleri başta olmak üzere altyapının IFC finansmanı için öncelikli bir alan olması beklenmektedir; Banka’nın demiryolu sektörüne desteğinin de devam etmesi beklenmektedir. vi. İkinci Eksen: Adil Beşeri ve Sosyal Kalkınma: WBG programının bu eksen altında katkıda bulunacağı Hükümet hedefleri ve sonuçlar arasında yer alan konular şöyledir: (i) sosyal güvenlik sisteminin verimliliğinin artırılması, gelir dağılımının iyileştirilmesi, sosyal içermenin iyileştirilmesi ve yoksullukla mücadele, (ii) sağlık sisteminin daha etkin hale getirilmesi, ve (iii) eğitim sisteminin geliştirilmesi ve eğitimin işgücü talebine olan duyarlılığının artırılması. Ülke İşbirliği Stratejisi, Türkiye’nin sosyal güvenlik reformunun ve sosyal içerme ve refah politikalarının uygulanmasında bir ortağı olarak kapsamlı Banka katılımının –analiz, tavsiye ve finansman yoluyla- devam ettirilmesini öngörmektedir. Emeklilik ve sağlık sigortası sistemlerinde Banka tarafından desteklenen parametrik ve kurumsal değişikliklerin, sosyal güvenlik sisteminin uzun vadeli finansal sürdürülebilirliğini ve hakkaniyetini geliştirmesi ve mali açıdan sürdürülebilir genel sağlık sigortası sisteminin uygulamaya konulması suretiyle nüfusun en hassas kesimleri için sağlık hizmetlerine erişimi büyük oranda artırması beklenmektedir. Rekabet gücünün ve istihdamın artırılması bakımından becerilerin arz ettiği kritik önem ve eşitsizliklerin azaltılmasında oynadığı rol göz önüne alındığında, eğitim WBG programı için öncelikli bir alan olmaya devam edecektir. Banka tarafından desteklenen temel eğitim projesinin tamamlanmasının ardından, devam etmekte olan ve planlanan Banka ve IFC finansmanının hem özel hem de kamu olmak üzere orta öğretim ve yüksek öğretim ile mesleki ve teknik öğretim üzerinde odaklanması beklenmektedir. vii. Üçüncü Eksen: Yüksek Kalitede Kamu Hizmetlerinin Etkin bir Şekilde Sunulması. WBG programının bu eksen kapsamında katkıda bulunacağı Hükümet hedefleri ve sonuçlar arasında yer alan konular şöyledir: (i) daha iyi yapılandırılmış bir kamu harcama sistemi, (ii) güçlendirilmiş kamu sektörü yönetişimi, ve (iii) yerel hizmet sunumunun iyileştirilmesi ve afetlere hazırlıklı olma. Planlanan WBG programı, kamu harcamaları ve finansmanı, kamu borç yönetimi, bölgesel kalkınma ve belediye hizmetlerinin finansmanı ile doğal afet risk değerlendirmesi konularında analiz, tavsiye ve diyalog içerecektir. Planlanan IBRD finansmanı, sosyal güvenlik reformuna ek olarak, kamu idaresinin ve yönetişiminin güçlendirilmesini ve kamu hizmet sunumunun iyileştirilmesini desteklemek üzere, programlı politika bazlı kredilerin sürdürülmesini ve Türkiye’nin kadastro ve yargı sistemlerini, belediye altyapılarını ve hizmetlerini, sulama hizmetlerini ve doğal afet hazırlıklarını güçlendirmeye yönelik yatırımlar için finansman sağlanmasını içermektedir. Özel sektör katılımı geliştikçe, IFC finansmanının, kentsel ulaşım ile su, atık su ve atık yönetimi sektörlerindeki özel sektör katılımı üzerine odaklanması beklenmektedir. Ülke İşbirliği Stratejisi aynı zamanda kamu kuruluşlarına devlet garantisi olmadan finansman sağlayan ortak WB-IFC Yerel Yönetimler Finansman Olanağının olası kullanım fırsatlarının daha fazla araştırılmasını da öngörmektedir. viii. Esneklik, Ülke İşbirliği Stratejisinin kılavuz niteliğinde bir özelliğidir. Ülke İşbirliği Stratejisi talep odaklıdır ve değişen önceliklere cevap verebilmesi için uygun araçlar ile esnek bir şekilde tasarlanmıştır ve esnek bir şekilde uygulanacaktır. Programa Hükümetin öncelikleri yön verecektir. WBG mevcut en iyi teknik uzmanlık bilgisini ve uluslararası deneyimi harekete geçirmeye çalışacak ve yetkililer ile birlikte çalışarak, entegre kalkınma çözümleri bulacak, geliştirecek ve destekleyecektir. Türk yetkililerin tercihinin bir yansıması olarak, WBG finansmanının oluşumu ve zamanlamasındaki esnekliğin iki ana sebebi, küresel finans piyasalarındaki yapısal ve kalıcı belirsizlikler ve dalgalanmalar ile Türkiye ekonomisindeki hızlı değişimdir. Bu esneklik aynı zamanda Banka Grubu’nun Orta Gelirli Ülke (MIC) stratejisi ile de tutarlıdır5. ix. WBG Türkiye’ye tüm analitik, istişari ve finansman araçlarını sunmaktadır. Ülke İşbirliği Stratejisi aşağıdaki yollarla IBRD katılımını öngörmektedir: finansmandan bağımsız ve programlı ekonomik ve sektörel çalışma; gerektiğinde Teknik Yardım ve tavsiye; proje, program, sektör, yerel ve ülke seviyelerindeki WBI kapasite geliştirme, yatırım ve politika kredileri; acil durum finansman araçları (örneğin afet riskleri için) ve bankacılık danışmanlık hizmetleri. Kalkınma politikası kredilerinin ortalama olarak IBRD finansmanının yüzde ellisini oluşturması beklenmektedir. Kalkınma politikası kredilerinin sahip olduğu bu önemli pay; özellikle Banka’nın esnek bütçe finansmanına bağlı politika danışmanlığı ve desteği bakımından sunduğu karşılaştırmalı avantaj sebebiyle yetkililerin Türkiye’nin devam etmekte olan reform gündemine eşlik etmesi ve destek sağlaması için Kalkınma Politikası Kredilerine gösterdikleri yoğun ilgiyi yansıtmaktadır. IFC ayrıca Türkiye’de geniş bir yelpazede ürün ve hizmet sunmayı beklemektedir; bunlar arasında krediler, özsermaye, özsermaye benzeri varlıklar, ve sendikasyon kredileri yer alır. MIGA garantileri de kullanılabilir. x. Ülke İşbirliği Stratejisi, tutarı 6,2 milyar ABD dolarını bulan yeni taahhütlere denk Banka finansmanı öngörmektedir. Banka finansmanının zamanlaması ve Kalkınma Politikası Kredileri ile yatırım finansmanının oranları esnek olacaktır. Banka finansmanı önden yüklemeli, sonradan yüklemeli veya eşit dağılımlı olabilir ve -Türkiye’deki ekonomik koşullara ve Türk yetkililerin ekonomik reform ve yatırım programı uygulamasının temel içeriğine ve hızına bağlı olarak- Kalkınma Politikası Kredilerinin payı herhangi bir yılda veya 4 yıllık CPS döneminde beklenen yüzde ellilik ortalamayı geçebilir veya bu seviyenin altında kalabilir. Gerçekleşecek Banka finansmanının seviyesi, aynı zamanda başka finansman kaynaklarının kullanılabilirliğine ve koşullarına da bağlı olacaktır –örneğin yurt içi veya uluslararası finans piyasalarından, AYB’den, AB’den ve diğer kalkınma ortaklarından. xi. Ülke İşbirliği Stratejisi’nin ve Banka Grubu programının tasarımı, yetkililer ile yapılan yakın işbirliğinden, 2003-2007 CAS Tamamlama Raporundan ve Bağımsız Değerlendirme Grubu’nun (IEG) 1993-2004 dönemini kapsayan Ülke Destek Değerlendirmesinden (CAE) öğrenilen dersleri yansıtmaktadır. Öğrenilen üç önemli ders şunlardır: (i) kalkınma politikası kredilerine yönelik programlı yaklaşımın başarısı kanıtlanmıştır; (ii) temel kalkınma sorunları hakkındaki ülke içi diyalog için bir esas teşkil etmesi bakımından, yüksek kalitede analitik çalışma kritik öneme sahip olmuştur; ve (iii) sahiplenme ve esneklik, yeni Ülke İşbirliği Stratejisinin etkililiği bakımından gerekli olacaktır –özellikle, programın tanımlanmasında yetkililerin liderliğine güvenme, kredi seviyeleri ve 5 “Dünya Bankası’nın IBRD’ye ortak ülkelerdeki çalışmalarının güçlendirilmesi” (DC2006-0014), 7 Eylül 2006, ve “Dünya Bankası’nın IBRD’ye ortak ülkelerdeki çalışmalarının güçlendirilmesi” (DC2007-0022), 9 Ekim 2007. araçları bakımından daha fazla esneklik, yeni ortaya çıkan önceliklere cevap verme isteği, ve portföy uygulaması. xii. Banka Grubu, Türkiye’nin kalkınma ortakları ile yakın işbirliğini devam ettirecektir. Türkiye’nin AB’ye üyelik süreci ve AB’nin hem hibe bazında hem de AYB yoluyla sağladığı ciddi mali yardım sebebiyle, AB bu ortaklar arasında özel bir öneme sahiptir. Banka, özellikle sosyal sektörlerde, yoksulluğun azaltılması çalışmalarında ve yerel kalkınma/katılım konularında Birleşmiş Miller (BM) sisteminin üyeleri ile daha fazla birlikte çalışır hale gelmiştir. Türkiye aynı zamanda İslam Kalkınma Bankası’ndan, Montreal Protokolü’nden, OPEC Fonu’ndan ve birkaç ülkeden ikili Resmi Kalkınma Yardımı (ODA) kapsamında kalkınma desteği almaktadır. IMF ile olan işbirliği, makroekonomik izleme ile birlikte kamu sektörü ve mali sektör reformları üzerinde odaklanmaya devam edecektir. xiii. Türkiye’nin ekonomik programı ve Banka Grubu’ndan aldığı destek, ihmal edilemez riskler barındırmaya devam etmektedir. Başlıca risk faktörleri arasında şunlar bulunmaktadır: (i) siyasi ekonomik riskler -2007 seçimlerinden önceki ve sonraki siyasi belirsizliklerin giderilmesinden sonra, en önemli siyasi riskler anayasa değişikliği süreci ve Irak ile sınır gerginlikleri olmakla beraber, AB’ye üyelik süreci çıpasının siyasi ve ekonomik reformların arkasındaki önemli bir birleştirici güç olmaya devam etmesi ve riskleri azaltması beklenmektedir; (ii) dış kaynaklı kırılganlıklar –yatırımcılar Türkiye’nin yüksek cari açığını ve sermaye girişlerine bağlılığı izlemeye devam edecektir ve tatmin edici makroekonomik performansın ve yapısal reformların devam ettirilmesi, dış kaynaklı finansman risklerini azaltmada kilit rol oynayacaktır; (iii) doğal afet riskleri –Türkiye doğal afetlere karşı en hassas ülkelerden birisidir ancak risk azaltma ve hazırlıklı olma çalışmalarına ciddi miktarda yatırım yapmaya devam etmektedir; ve (iv) reform uygulama riskleri –Ülke İşbirliği Stratejisinin uygulanabilmesi için reform programı üzerinde toplumsal konsensüse ve yeterli kurumsal kapasiteye ihtiyaç vardır, bu sebeple de CPS bu görüş birliğinin sağlanmasına ve gerekli kapasitenin oluşturulmasına yönelik planlı faaliyetler de içermektedir. xiv. Ocak 2008 itibariyle, geniş bir halk desteğine ve belirgin bir güce sahip bir tek parti hükümeti, genel anlamda hala elverişli bir küresel ekonomik ortam, AB’ye katılım hedefi ve uygun uzun vadeli nüfus dinamikleri göz önüne alındığında, Türkiye hem ekonomik hem de siyasi bir istikrara sahiptir. Bu koşullar Türkiye’ye, güçlü ekonomik politikalarını ve programlarını devam ettirerek, sürdürülebilir yüksek gelirli büyüme ve Türk halkı için daha iyi yaşam koşulları sağlayabilmesi ve orta vadede diğer OECD ülkelerindeki ve AB’deki gelir ve kalkınma seviyelerine yaklaşabilmesi için tarihi bir fırsat sunmaktadır. Bu Ülke İşbirliği Stratejisi, Dünya Bankası Grubu’nun, bu fırsatın gerçeğe dönüştürülmesinde Türkiye ile ortak çalışmasını amaçlamaktadır. I. ÜLKE GÖRÜNÜMÜ A. Siyasal ve Sosyal Görünüm 1. Büyüklüğü, bölgesel güç olarak oynadığı rol ve Doğu ile Batı arasındaki köprü olarak sahip olduğu stratejik konum itibariyle Türkiye’nin ekonomik kalkınması küresel öneme sahiptir. Türkiye Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Teşkilatı’nın (OECD) bir üyesidir ve aynı zamanda Doğu ile Batı arasındaki köprü konumu ile bölgesel bir güçtür. Türkiye, 70.6 milyonluk nüfusu ile, dünyanın en büyük 20 ekonomisinden birisine sahiptir. 2001 yılında yaşanan derin ekonomik krizi takip eden olağanüstü bir toparlanma süreci sonrasında, 2006 itibariyle Gayrı Safi Yurtiçi Hasılası 400 milyar ABD dolarına, kişi başına düşen GSYH’sı ise 5.500 ABD dolarına ulaşmıştır6. Türkiye, Dünya Bankası Grubu’nun (WBG) en büyük orta gelirli ortaklarından birisidir7. 2. Temmuz 2007’de yapılan genel seçimlerde, iktidardaki parti (Adalet ve Kalkınma Partisi) mecliste mutlak bir çoğunluk ve yeniden bir tek parti hükümeti kurmak için yetki kazanmıştır. Ağustos 2007’de, Dışişleri eski Bakanı Sayın Abdullah Gül Türkiye’nin 11. Cumhurbaşkanı olmuştur. Yeni Hükümet, kapsamlı bir anayasal reform gündemi ile desteklenen, iddialı bir ekonomik ve kurumsal reform programı izlemektedir. 3. Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne (AB) katılım hedefi, siyasal ve ekonomik reformlar için temel bir çıpa olmaya devam etmektedir. Katılım müzakereleri 2005 yılının sonunda başlamıştır, ancak hemen sonrasında Türkiye’nin “Avrupa Ekonomik Topluluğu ile Türkiye Arasında Ortaklık Anlaşması (Ankara Anlaşması, 12 Eylül 1963)” Ek Protokolü’nü (23 Ekim 1970) tam olarak uygulama yükümlülüğü ile ilgili bir engel ortaya çıkmıştır. 2006 yılı sonunda, AB 35 fasıldan 8’i için müzakerelerin askıya alınmasına karar vermiştir. Türkiye’nin AB’ye katılımı konusundaki halk desteği, AB üye devletleri arasında oldukça değişen oranlarda bir dağılım sergilemektedir ve Türkiye’deki halk desteği de zayıflamıştır. Geçici aksaklıklara rağmen, AB’ye uyum gündeminin ve katılım sürecinin önümüzdeki yıllarda devam etmesi beklenmektedir. Hükümet, AB müktesebatı ile ekonomik, sosyal ve kurumsal uyuma yönelik olarak 6 yıllık bir program hazırlamıştır. 8 Ekim 2007 tarihli Eylem Planında, Hükümet AB ile ilgili reformları uygulama konusundaki kararlılığını tekrarlayarak, bu çabaların Türkiye’nin kendi gelişimi için önemini vurgulamıştır. Bir fasılda –bilim ve araştırma- müzakereler başlatılmış ve Haziran 2006’da geçici olarak kapatılmıştır. Ekim 2007 itibariyle, müktesebatın 35 faslının 3’ü üzerindeki müzakereler açıktır. 4. Türkiye yoksulluğun azaltılmasında başarılı olmuştur. Bununla birlikte, bazı sosyal göstergeler benzer gelir düzeyine sahip ülkeler ile karşılaştırıldığında geride kalmıştır. Devlet tarafından hazırlanan istatistiklere göre, 2003 yılında nüfusun %28’i düzeyinde olan yoksulluk oranı 2006 yılı itibariyle yaklaşık %18’e düşürülmüş, böylece 7 milyondan fazla kişi yoksulluktan çıkmıştır. Nüfusun %0,01’inden azı aşırı yoksul konumundadır ve günde 1 ABD doları veya daha az para ile geçinmektedir8. Bununla birlikte, bebek ve anne ölüm oranları, benzer orta gelirli ülkeler ile karşılaştırıldığında çok daha yüksektir; eşitsizlik düzeyi 6 Türk yetkililer, Türk ekonomisinin yapısal dönüşümünü ortaya koyacak GSYHGSYH veri serisinin güncellenmesi çalışmasını tamamlamak üzeredir. GSYHGSYH’da yukarı yönlü bir revizyon yapması beklenen ve önümüzdeki aylarda yayınlanacak güncelleme temel makroekonomik göstergeleri etkileyebilir 7 Türkiye, Avrupa ve Orta Asya Bölgesi’ndeki en büyük kredi kullanıcısıdır ve son üç yılda 1,5 milyar ABD$’nı geçen yeni taahhütler bakımından Dünya Bankası’nın üçüncü en büyük kredi kullanıcısı konumundadır. Türkiye şu anda IFC’nin kredi bakiyesi bakımından Rusya, Hindistan, Çin ve Brezilya’dan sonra beşinci en büyük ülkesidir. Eylül 2007itibariyle, IFC’nin taahhüt portföyü 1,6 milyar ABD$’na ulaşmıştır 8 Ulusal yoksulluk verileri, TÜİK. yüksektir; ciddi bölgesel farklılıklar mevcuttur ve büyük şehir merkezlerine göç hızlı bir şekilde devam etmektedir. Sosyal içerme bir sorun olmaya devam etmektedir. B. Son Ekonomik Gelişmeler 5. Türkiye 2001 krizi sonrasında olağanüstü bir toparlanma gerçekleştirmiştir ve insanların yaşamlarında ciddi iyileşmeler olmuştur. Son beş yıl içerisinde, Türkiye’nin canlı özel sektörü toparlanmış ve ortalama ekonomik büyüme yüzde 7’yi geçmiştir. 2006 yılındaki enflasyon hedefi kısmen yüksek petrol fiyatlarından dolayı yakalanamasa da, enflasyon 2001’deki yüzde 70 seviyesinden tek haneli rakamlara indirilmiştir. Net kamu borcu 2001 yılında GSMH’nın yüzde 90’ı seviyesinden 2006 yılında yüzde 45 seviyesine indirilmiştir. Makroekonomik istikrardaki iyileşme, uluslararası sermaye piyasalarındaki faiz marjlarını düşürmüş ve özellikle son iki yıl içerisinde DYY seviyesini yükseltmiştir. 6. İyi politikalar ve güvenilir dış çıpalar Türkiye’nin 2001 krizinden bu yana olan ekonomik başarısı için kritik olmuştur. Türkiye’nin etkileyici ekonomik performansının altındaki öncelikli ve en önemli etken, merkezinde güçlü mali disiplin yatan güvenilir ve devam eden istikrar programı olmuştur ve bu istikrar programı devam etmekte olan bir yapısal reform gündemi ile birleştirilmiştir. İki Uluslararası Para Fonu (IMF) programı, yapısal reform programlarına WBG desteği ve 2005 yılında AB katılım müzakerelerinin başlaması, bu başarılı programın dış çıpalarını oluşturmuştur. 7. Son beş yıl içinde yetkililer önemli reformlar uygulamıştır. Finansal sektörde Merkez Bankası’nın bağımsızlığı tesis edilmiş ve korunmuştur, bankacılık sektörü yeni bir kanunun ve uygulama yönetmeliklerinin kabul edilmesi yoluyla yeniden yapılandırılmıştır. Kamu sektöründe, kamu ihale sistemi revize edilmiştir ve kamu maliyesinin şeffaflığı üzerinde büyük bir etkisi olan yeni bir Kamu Mali Yönetim ve Kontrol Kanunu kabul edilmiştir. Tarım sektöründe sübvansiyonlar önemli ölçüde kesilmiş ve bunların yerine doğrudan gelir desteği getirilmiştir. Özelleştirme özellikle son iki yılda büyük hız kazanmıştır. Son iki yılda elde edilen özelleştirme geliri (16 milyar ABD dolarının üzerinde) son 18 yıldaki toplam özelleştirme gelirinin neredeyse iki katı seviyesindedir. Doğrudan Yabancı Yatırım artışı da eşit derecede etkileyici olmuştur. DYY girişi 2004 yılında 2,9 milyar ABD$, 2005 yılında 10 milyar ABD$ ve 2006 yılında 20 milyar ABD$ olmuştur. DYY girişinin 2007 yılında 18,2 milyar ABD$’na (GSYH’nın yüzde 3,7’si) ulaştığı tahmin edilmektedir. Bu DYY rakamları, DYY girişlerinin yılda en fazla 1 milyar ABD$ olduğu Türkiye’nin geçmişinde daha önce görülmemiş rakamlardır. Kısa bir süre önce, Türkiye, tasarımı Banka tarafından desteklenen iddialı bir sosyal güvenlik reformu başlatmıştır. İlk tasarlanan reformda, Anayasa Mahkemesi’nin Aralık 2006’da verdiği bir karar sebebiyle şu anda bir düzenleme yapılmaktadır. 8. Son yıllardaki iyi ekonomik performansa rağmen, halen makroekonomik kırılganlıklar mevcuttur. Türkiye son zamanlardaki belirsizlikleri ve ABD’deki ikincil ipotekli konut finansmanı piyasasındaki zararlardan kaynaklanan dalgalanmayı atlatmıştır. Bu durum ekonominin esnekliğinin arttığını göstermektedir. Bununla birlikte, 2006 sonu itibariyle GSYH’nın yüzde 8,2’si seviyesindeki yüksek cari açıktan, nispeten yüksek kamu borç yükünden, mali durumda son zamanlardaki gevşemeden ve yavaşlayan enflasyonla mücadele sürecinden kaynaklanan bazı riskler de mevcuttur. Risklerin gerçekleşme olasılığı, uluslararası ve yurt içi gelişmelere bağlıdır. 9. 2007’nin başlarındaki gevşemeye rağmen, mali performans 2002 yılından bu yana güçlüdür. Kamu sektörünün faiz dışı fazla, 2003-2006 döneminde GSMH’nın ortalama yüzde 6,7’si seviyesinde olmuştur. Bununla birlikte, kamu sektörü maaş yükü, sosyal güvenlik açığının kapatılmasına yönelik transferler ve kamu borç ödemeleri de dahil olmak üzere kamu harcamalarının büyük bir çoğunluğu esnek olmayan yapısını devam ettirmektedir. Bu durum, devletin altyapıya ve işgücü becerilerine yatırım yapma ve Araştırma ve Geliştirme (AR-GE) çalışmalarını teşvik etme yeteneğinin sınırlandırıldığı anlamına gelmektedir. Bekleyen sosyal güvenlik reformu, uzun vadeli mali sürdürülebilirlik için kritik öneme sahiptir. IMF Stand-by Düzenlemesi 6. Gözden Geçirmesi sırasında, GSMH’nın yüzde 6,5’i olan kamu sektörünün 2007 faiz dışı fazla hedefi, yüzde 6,7 olarak revize edilmiştir. Ancak, merkezi hükümet bütçe performansı Ocak-Ekim 2007 döneminde beklenenden düşük gerçekleşmiştir. Bu dönemde, IMF’nin tanımına göre hesaplanan merkezi hükümetin kümülatif faiz dışı fazlası kısmen, yılın ilk yarısındaki harcama aşımları, kısmen de yavaşlayan ekonomik faaliyet ve azalan yurt içi satışlar sebebiyle beklenenden düşük gerçekleşen vergi gelirleri dolayısıyla yıllık bazda neredeyse yüzde 36 oranında düşmüştür Ekim 2007’de, Hükümet, yıl sonu kamu sektörü faiz dışı fazla projeksiyonunu GSMH’nın yüzde 4,1’i olarak revize etmiştir ve 2008 yıl sonu için de yüzde 5,5’lik bir faiz dışı fazla hedefi belirlemiştir9. Gelir performansı güçlenmediği takdirde bu hedefe ulaşmanın güç olması beklenmektedir. 10. Merkez Bankası 2006 yılında resmi enflasyon hedeflemesi rejimine geçmiştir. Uygulama çerçevesine göre, benimsenen enflasyon hedeflemesi yaklaşımı, Tüketici Fiyatları Endeksi (TÜFE) program hedefi için artı-eksi yüzde 2’lik bir belirsizlik bandı ile makul bir esnekliğe izin vermektedir. 2005 yıl sonunda yüzde 7,7 gibi tarihi bir seviyeye inen enflasyon, 2006 yılında yüzde 9,7’ye çıkmıştır –bu rakam yüzde 5’lik yıl sonu hedefinin yaklaşık iki katıdır. Kasım 2007 itibariyle yüzde 8,4 olan yıllık enflasyon oranı, yüzde 4’lük yıl sonu hedefinden daha yüksektir. Bununla birlikte, Merkez Bankası, parasal sıkılaşmanın gecikmeli etkisi sebebiyle gelecek aylarda beklenen fiyatlardaki yavaşlamayı göz önüne alarak, Eylül ve Kasım 2007 arasında politika oranını 125 baz puan indirmiştir. 2007 sonunda yüzde 8,4 olarak gerçekleşen yıllık TÜFE enflasyonu, üst belirsizlik bandının üzerindedir. Tablo 1: Seçilen Orta Vadeli Makroekonomik Göstergeler 2001 2002 2003 2004 2005 2006 6.0 -9.5 7.9 5.9 9.9 7.6 18.4 16.7 15.6 17.9 19.6 21.0 5.7 5.4 4.2 3.7 4.3 4.3 12.7 11.4 11.4 14.1 15.3 16.7 68.5 29.7 18.4 9.3 7.7 9.7 99.1 63.5 44.1 24.9 16.2 18.0 3.4 -1.5 -8.0 -15.6 -22.6 -32.8 34.4 40.1 51.2 67.0 76.9 91.9 -38.1 -47.4 -65.2 -90.9-110.5 -133.2 45.6 -14.6 1.2 7.2 17.8 43.7 10.6 -12.9 -0.2 4.1 4.3 23.2 Kaynak: Hükümet, IMF ve WB tahminleri. GSYH Büyümesi Yatırım (GSMH Yüzdesi) Kamu Özel TÜFE Enflasyonu Nominal Faiz Oranı Cari Hesap (milyar $) İhracat (f.o.b.) İthalat(f.o.b.) Sermaye Hesabı (milyar$) Toplam Denge (milyar $) 2007 5.0 21.0 4.3 16.7 8.4 19.3 -36.0 112.7 -158.6 49.4 13.4 2008 5.5 21.5 4.3 17.2 5.2 18.4 -43.8 129.9 -182.3 52.3 8.5 2009 5.5 21.6 4.4 17.2 3.9 14.9 -41.6 145.9 -197.5 48.3 6.7 9 Bakınız, Devlet Planlama Teşkilatı tarafından yayınlanan “2008 Yıllık Program” ve “2008 Ekonomik Hedefleri ve Yatırımları” C. Orta Vadeli Beklentiler 11. Türkiye’nin orta vadede ortalama yüzde 5’lik bir büyüme oranı sağlayabilmesi için gerekli koşullar mevcuttur. 2006 yılında bir yavaşlama olmasına rağmen 2004 – 2006 döneminde özel yatırım harcamalarında meydana gelen güçlü artış ve 2005’in son çeyreğinden itibaren sanayi üretiminde meydana gelen sağlam büyüme, sürdürülebilir büyüme ve istihdam oluşumu bakımından iyi beklentilerin göstergesidir. 2007-2012 dönemi için yıllık ortalama yüzde 5 olarak belirlenen orta vadeli ekonomik büyüme projeksiyonu şunlar tarafından desteklenmektedir: (a) politika çerçevesine daha fazla güveni destekleyen güçlü dış çıpalar, (b) özel yatırım ve tüketim talebi için uyarıcı işlevi görecek artan makroekonomik istikrar, (c) daha hızlı ithalat ve üretim artışına izin verecek daha güçlü ihracat performansı, ve (d) DYY da dahil olmak üzere güçlü dış sermaye girişi. 12. Türkiye’nin yüksek Cari Açığı (CA) bir endişe kaynağıdır. Ekonomideki güçlü toparlanma ile birlikte, Cari Açık 2003 yılında artmaya başlamıştır. Artan petrol fiyatları ile ters kur ikamesi ve büyük sermaye girişlerinin yol açtığı kur değerlenmesinden kaynaklanan artan ticaret açığı, cari açığın daha da kötüleşmesine yol açmıştır. 2006 yılında rekor seviyesindeki yüzde 8,2’ye ulaştıktan sonra, cari açığın GSYH’ya oranının, yavaşlayan iç talep ve turizm gelirlerindeki ılımlı toparlanma sebebiyle 2007 yılında yüzde 7,4’e gerilediği tahmin edilmektedir. İç talepteki değişim, yavaşlayan küresel büyüme, yüksek petrol fiyatları ve YTL’nin son zamanlardaki değer kazanması sebebiyle 2008 yılında cari açığın tekrar yüzde 8 düzeyine çıkacağı tahmin edilmektedir. 13. Halen riskler bulunmasına karşın, cari açık finansmanının kalitesi ciddi oranda iyileşmiştir. Toplam sermaye girişlerinde borç oluşturmayan girişlerin (DYY artı net hata ve noksan) oranı 2004’teki yüzde 27 seviyesinden 2006 yılında yüzde 51’e çıkmıştır. Net DYY girişleri 2006 yılında rekor seviyesindeki 19 milyar ABD$’na ulaşmıştır; bu rakam GSYH’nın yüzde 4,8’ine tekabül etmektedir ve Cari Açığın yaklaşık yüzde 60’ını karşılamaktadır. Bununla birlikte, borç oluşturan girişler hala toplam girişlerin önemli bir bölümünü oluşturmaktadır. Türkiye’nin cari açığının sürdürülebilir finansmanının devam ettirilebilmesi için, borç oluşturmayan girişlerin seviyesinin yüksek tutulması önemli olacaktır. Kamu Borcu Tahminleri (GSMH’nın %’si) 2001 107.5 Brüt Borç Stoku 71.1 Brüt İç Borç Stoku Net Borç Stoku 90.5 Net İç Borç Stoku 52.8 23.0 İç Borç Faiz Ödemeleri 2/ İç Borç Amortismanı 25.5 16.7 KSBG 3/ Net Dış Borç Stoku 37.7 Tablo 2: Temel Seviye Borç Dinamikleri Gerçekleşme 2002 2003 2004 2005 2006 2007H1 4/ 93.6 83.4 77.4 71.6 63.2 58.5 56.3 56.4 54.5 52.9 46.3 43.5 78.5 70.4 63.5 55.4 44.6 40.7 46.2 48.3 46.0 46.9 39.3 37.7 15.9 14.8 11.7 7.6 6.0 6.1 24.7 24.3 29.2 27.6 20.6 17.6 12.5 9.6 4.8 -0.7 -0.7 2.2 32.3 22.1 17.5 8.5 5.2 3.0 2007 55.1 42.0 39.2 35.7 6.5 15.2 2.4 3.6 Projeksiyon 2008 2009 52.0 48.0 40.4 37.4 36.2 33.2 34.4 32.4 7.8 7.0 13.6 7.9 2.1 1.7 1.8 0.8 2010 44.9 35.1 31.4 31.1 5.4 9.0 1.1 0.3 2007 18.4 8.5 5.0 4.1 2008 14.9 5.2 5.5 5.5 2010 10.6 4.0 5.0 4.0 Makroekonomik Göstergeler Nominal Faiz Oranı (%) TÜFE Enflasyon Oranı (%, Ara/Ara) GSMH büyüme oranı (%) Faiz Dışı Denge (GSMH’nın %’si ) /3 2001 99.1 68.5 -9.5 5.1 2002 63.5 29.7 7.9 4.2 2003 44.1 18.4 5.9 6.3 2004 24.9 9.3 9.9 7.0 2005 16.2 7.7 7.6 6.8 2006 2007H1 5/ 18.0 19.3 9.7 8.6 6.0 5.2 6.7 4.3 2009 12.4 3.9 5.5 5.0 1) Merkezi hükümet için 2) Konsolide kamu sektörü için 3) Rakamlar, Haz. 2007 itibariyle yıllık hale getirilmiş GSMH olarak verilmiştir. Stok değişkenleri Haz. 2007 itibariyle verilmiştir, diğerleri bu tarih itibariyle yıllık hale getirilmiştir. 4) Haz. 2007 itibariyle. Kaynak: Dünya Bankası 14. Yabancı yatırımcıların Türk varlıklarına olan yüksek düzeydeki ve artan ilgisi – hisse ve tahvil piyasalarında yabancı varlıklarının artan payının gösterdiği gibiekonominin küresel risk iştahındaki değişikliklere karşı olan kırılganlığını artırmıştır. Kasım 2007 itibariyle, yurt dışında yerleşik olanların sahip olduğu tahvil miktarı yaklaşık 35,7 milyar YTL’ye ulaşmıştır ve bu rakam toplam piyasa borcunun yaklaşık yüzde 31’ine tekabül etmektedir; yabancılar Türkiye’deki hisse senetlerinin neredeyse yüzde 72’sini elinde bulundurmaktadır. Bu akışlar, yatırımcıların büyümekte olan piyasa varlıklarına yönelik risk iştahlarında meydana gelebilecek bir değişiklik sebebiyle ani tersine dönüş riski taşımaktadır. Türkiye’nin esnek kur rejimi ve artan döviz rezervleri, piyasa dalgalanmalarına karşı bir tampon görevi görmekte ve ani tersine dönüşlerin olumsuz etkilerini azaltabilmektedir. 15. Türkiye’nin cari açığı, ülkenin hala yüksek düzeydeki dış borcu sebebiyle özellikle bir endişe kaynağıdır. Dış borcun GSMH’ya oranı, 2001’deki yüzde 71 seviyesinden 2007’de tahmini yüzde 50 seviyesine düşmüştür. Bu oranın yakın vadede azalan bir hızda artması ve CPS döneminin sonunda istikrara kavuşmaya başlaması beklenmektedir. 20082009 döneminde beklenen yukarıya doğru eğilim temel olarak 2008 yılında cari açıkta beklenen artışı yansıtmaktadır. Bu dönemde, reel sektörün dış borçlanmasının, son yıllarda olduğu gibi, dış borç oranında öngörülen artışın ana itici gücü olması beklenmektedir. Brüt dış borcun ihracata oranının büyük ölçüde istikrarlı olması ve dönem boyunca çok az bir düşüşün olması beklenmektedir. 16. 2001 yılındaki yüzde 90 seviyesinden 2006 yılında yüzde 45 seviyesine inen, net kamu borcunun GSMH’ya oranının daha da düşerek sürdürülebilir büyüme, mali disipline bağlılık ve istikrarlı bir dış ortam ve döviz kuru senaryosuna göre (Bakınız Tablo 2) 2007 sonundaki yaklaşık yüzde 40 seviyesinden 2011 yılında yaklaşık yüzde 31 seviyesine inmesi beklenmektedir Öngörülenden daha düşük bir faiz dışı fazla veya Türk Lirasının değer kaybetmesi, GHMH’ nın payı olarak daha yüksek bir kamu borcu anlamına gelebilir. Ayrıca, değişken faizli senetler ve döviz cinsinden borçlar Haziran 2007 itibariyle toplam borç stokunun yaklaşık yüzde 57’sini oluşturduğundan, kamu borcu, faiz oranı ve döviz kuru hareketleri karşısında kırılganlığını korumaktadır. 17. Merkez Bankası 2008-2010 döneminde enflasyon oranını yüzde 4’e indirme hedefini açıklamıştır. 2006 yılında enflasyon önceki yıllardaki aşağıya doğru eğilimini tersine çevirmiş ve tekrar yaklaşık yüzde 10 seviyesine çıkmıştı. 2007 yılınd a TÜFE enflasyonu tekrar yüzde 8,39’a düştü –ancak Merkez Bankası’nın yüzde 4’lük hedefinin ve yüzde 6’lık üst belirsizlik bandının oldukça üzerinde kaldı. Bununla birlikte, çekirdek TÜFE endeksi – enerji, işlenmemiş gıda, alkollü içecekler, tütün ürünleri ve altın hariç- 2007 yılında yüzde 6 dolayında kalmıştır. 2008 yılının ilk aylarında, gıda ve enerji fiyatlarındaki olası artışlar yıllık TÜFE enflasyonunda geçici bir artışa yol açabilir. Yıllık TÜFE enflasyonunun 2008 yıl sonunda yaklaşık yüzde 5’e düşeceği öngörülmektedir. II. TÜRKİYE’NİN VİZYONU VE TEMEL KALKINMA ZORLUKLARI Metin Kutusu 1: Hükümet Programı Türkiye Hükümeti’nin kalkınma programı, Türkiye’nin kapsamlı kalkınma hedeflerini, orta vadeli reform gündemini ve Hükümet’in sorumluluğu altındaki belirli eylem ve sorumlulukları belirleyen üç kilit dokümanda ortaya konulmaktadır. 2007-2013 dönemini kapsayan Dokuzuncu Kalkınma Planı: Türkiye Büyük Millet Meclisi bu planı 2006 yılında onaylamıştır ve plan 877 sayılı Kanun olarak yasalaşmıştır. Bu plan uzun vadeli bir çerçeve sunmakta ve kamu sektörü ve sivil toplum hedefleri bakımından bir birlik temsil etmektedir. Kapsayıcı bir kalkınma süreci yoluyla yaşam kalitesinin artırılmasını amaçlamaktadır. Hükümet Eylem Planı: Ayrı olarak hazırlanan kısa ve orta vadeli planlar, Dokuzuncu Kalkınma Planı’nın daha geniş hedeflerini, ilgili bakanlıkların ve kamu kuruluşlarının sorumluluk alanlarındaki özel operasyonel eylemlere dönüştürmektedir. Hükümet 2007’nin son çeyreği için bir Üç Aylık Eylem Planı ve 2008 Yıllık Programını yayınlamıştır. AB Müktesebatı ile Uyumlaştırma Programı: Bu program, AB’ye katılım kapsamındaki 35 faslın yerine getirilmesi için uygulanması gereken belirli eylemleri ortaya koyan ayrıntılı bir plandır. 18. Hükümet’in 2007-2013 dönemini kapsayan Dokuzuncu Kalkınma Planı, “istikrar içinde büyüyen, gelirini daha adil paylaşan, küresel ölçekte rekabet gücüne sahip, bilgi toplumuna dönüşen, AB’ye üyelik için uyum sürecini tamamlamış bir Türkiye” vizyonu ortaya koymaktadır. Planda yer alan kalkınma öncelikleri; rekabet gücünün ve istihdamın artırılması, adil beşeri ve sosyal kalkınma ve yüksek kalitede kamu hizmetlerinin etkin bir şekilde sunulması başlıkları çerçevesinde gruplandırılmış ve bölgesel farklılıkların giderilmesine de vurguda bulunmaktadır. AB katılım gündemi, birbirleri ile paralel konulardan oluşan bir büyük tema ortaya koymaktadır. WBG ile işbirliği bağlamında özellikle anlamlı olan Hükümet eylem alanlarından bazıları aşağıda açıklanmaktadır. A. Rekabet Gücü ve İstihdam Fırsatlarının İyileştirilmesi 19. Hükümet politikaları, rekabet gücünün artırılması ve istihdam fırsatlarının yaratılması yoluyla sürdürülebilir hızlı büyümeyi ve yaşam standartlarının iyileştirilmesini amaçlamaktadır. Sağlıklı makroekonomik politikaların sürdürülmesi, yatırım ortamının iyileştirilmesi, işgücü piyasasının esnekliğinin artırılması, işgücü becerilerinin geliştirilmesi, yatırım sermayesine erişimin artırılması, bilgi üretiminin ve yenilikçiliğin teşvik edilmesi, Türkiye’nin altyapısının modernize edilmesi ve tarım dışı kırsal faaliyetler için gerekli koşulların oluşturulması, Hükümetin birden fazla yılı kapsayan reform programının temel unsurlarıdır. 20. İş yaratılması temel bir önceliktir. Güçlü büyümeye karşın, özellikle kadınlar arasında istihdam oranı düşük, özellikle gençler arasında da işsizlik oranı yüksektir. 2006 yılında çalışma çağındaki nüfusun sadece yüzde 48’inin işi vardı ve Türk kadınlarının yüzde 26,1’i istihdam edilmiştir (AB ortalamaları sırasıyla yüzde 64 ve yüzde 56’dır). Şu anda gençlik işsizlik oranı yüzde 18,7’dir ve bu oran yaklaşık yüzde 10’luk genel işsizlik oranının neredeyse iki katı düzeyindedir10. Uluslararası deneyimler, yoksulluğu sürdürülebilir bir şekilde azaltmanın en önemli unsurunun iyi işlerin yaratılması, yani bir aileyi geçindirmek 10 Mevcut bölgesel veriler, bölgeler arasında istihdam ve işsizlik değişikliği bakımından önemli bir fark ortaya koymamaktadır. Ayrıca geri kalmış bölgelerde işsizlik oranlarının daha yüksek olduğu da açık değildir. Örneğin, düşük katılım oranına rağmen İstanbul’da işsizlik ülke ortalamasın oldukça üzerindedir; öte yanda daha az gelişmiş olan Karadeniz ve Kuzeydoğu Anadolu bölgelerinde işsizlik oranı ortalamanın yarısı seviyesindedir. Muhtemelen tarımdaki kayıtdışı istihdamdan dolayı geri kalmış bölgelerde istihdam oranları daha yüksektir. için yeterli gelir sağlayan, güvenli bir ortamdaki verimli işlerin yaratılması olduğunu göstermektedir. 21. Türkiye’de daha fazla ve daha iyi işlerin yaratılması, özel sektör büyümesinin devam ettirilmesi ile yakından ilişkilidir. Türkiye’de güçlü bir özel sektör büyümesi de şu etkenlere bağlıdır: (i) yatırım ortamının iyileştirilmesi, (ii) daha iyi işleyen bir işgücü piyasası ve becerilerin geliştirilmesi, (iii) mali istikrarın ve finansmana erişimin geliştirilmesi, (iv) firmaların teknolojik ilerlemelerinin iyileştirilmesi ve kalite standartlarının daha fazla kullanılması, ve (v) yeterli ve parasal olarak karşılanabilir elektrik arzı. 22. Kayıtdışılığın azaltılması, firmaların girişi, faaliyeti ve çıkışı önündeki engellerin kaldırılması ve güçlü özelleştirme uygulamalarının devam ettirilmesi, daha iyi bir yatırım ortamının kilit bileşenleridir. Türkiye’deki yatırım ortamının yasal, düzenleyici ve idari çerçevesinin oluşturulabilmesi için, “Türkiye Yatırım Ortamının İyileştirilmesi Reform Programı” uygulanmaktadır. Türkiye son zamanlarda rekor düzeylerde yabancı doğrudan yatırım çekmiştir ve bu durum ülkedeki yatırım ortamının iyileştiğinin bir göstergesidir. Bununla birlikte, önümüzdeki dönemde çözülmesi gereken, devam etmekte olan sorunlar da mevcuttur. GSMH’nın büyük bir oranı (tahminler yüzde 35 ile 55 arasında değişmektedir) kayıtdışı sektör tarafından üretilmektedir ve sosyal güvenlik primleri aktif işgücünün sadece yüzde 47’si tarafından ödenmektedir. Vergilendirme, kayıtdışılığın ana sebebidir ve bu durum üretkenliği, büyümeyi ve istihdamı azaltmaktadır. Hükümet kısa bir süre önce kurumlar vergisi oranını yüzde 30’dan yüzde 20’ye indirmiştir ve tahsilatta verimliliği artırmak ve şirketlerin uyum maliyetlerini düşürmek için vergi reformları uygulamıştır. Vergi yükünü tüm şirketlere yaymak, uyum maliyetlerini azaltmak ve işgücü vergisi oranlarını düşürmek için daha fazla reforma ihtiyaç duyulmaktadır. Yeni bir iş kurmak fazla zaman almamakla birlikte, maliyeti yüksektir. Ruhsat edinimi de benzer ülkeler ile karşılaştırıldığında daha fazla sürmektedir ve ücretleri daha yüksektir. Son olarak, piyasadan çıkmak benzer ülkeler ile karşılaştırıldığında daha uzun zaman almakta, ve daha düşük maliyet kurtarma oranları ortaya koymaktadır. Güçlü özelleştirmenin sürdürülmesi, daha iyi bir yatırım ortamını destekleyecektir. 23. İstihdam yaratan büyüme için, işgücü piyasası reformu ve işgücü becerilerinin kalitesinin yükseltilmesi gerekmektedir. Türkiye’deki işgücü piyasası düzenlemeleri esnek değildir. Ücretlerden alınan vergiler ve zorunlu maaş dışı maliyetler yüksektir ve istihdamın korunması ile ilgili mevzuat sınırlayıcıdır. İşgücü piyasası reformuna yönelik temel önlemler arasında; çalışma düzenlemelerinin esnekliğinin artırılması, işsizlik sigortası kapsamının genişletilmesi, sınırlayıcı istihdamı koruma kurallarının gevşetilmesi ve ücretlerden alınan vergilerin ve diğer işgücü ile ilgili maliyetlerin düşürülmesi yer almaktadır. İşgücü becerilerinin geliştirilmesi de gereklidir ve Hükümetin Kalkınma Planı, mesleki ve teknik eğitim de dahil olmak üzere beceri oluşturma faaliyetlerini talep tarafından belirlenen ana yeterliklerin geliştirilmesi ile ilişkilendirecek bazı politika ve programlar içermektedir. Eğitim sektöründe yapılan son reformların başarılı sonuçlarına rağmen, ortaöğretim ve yüksek öğretimde düşük okullaşma oranı, öğrencilerin problem çözmede gösterdiği düşük yeterlik (matematik, okuma ve fen bilimleri) ve Türkiye’deki şirketlerce verilen eğitimin sınırlı olması gibi zorluklar hala mevcuttur. Eğitim başarısının yükseltilmesi, eğitimin içeriğinin işgücü piyasasının ihtiyaçları ile uyumlaştırılması ve şirketler tarafından çalışanlara verilen eğitimlerin artırılması, işgücünün becerilerinin geliştirilmesi bakımından kritik öneme sahiptir. 24. Özel sektör büyümesi için finans sektörünün sürdürülebilirliğinin güçlendirilmesi ve finansmana erişimin iyileştirilmesi gerekmektedir. Finans sistemi 2001 krizi sonrasında önemli ölçüde toparlanmıştır. Sisteme duyulan güven hızlı bir şekilde artmış, iktisap veya ortaklık yoluyla çok sayıda yabancı banka piyasaya girmiş, iki büyük kamu bankasına yönelik Halka Arz işlemleri başarılı olmuş, ve 2005 yılında yürürlüğe konulan yeni Bankacılık Kanunu düzenleme ve denetlemenin güçlendirilmesini kolaylaştırmıştır. Denetleme çerçevesinin güçlendirilmesi ve üç büyük devlet bankasının özelleştirilmesinin tamamlanması, önemli bir orta vadeli hedef olarak durmaktadır. Şirketler ve bireyler için orta ve uzun vadeli finansmana erişimin artırılması, özel sektörün rekabet gücünün ve büyümesinin artırılması için önemli bir öncelik olarak durmaktadır. Türkiye’deki finansal aracılar orta vadeli fonlara erişim bakımından tahditler ile karşılaşmaktadır ve çoğunlukla mevduatlar ile 1 veya 2 yıllık borçlanma yoluyla finansman bulabilmektedirler. Orta ve uzun vadeli borç verme ile ilgili faiz oranı ve likidite risklerini yönetebilmek için, finansal aracıların (özellikle leasing şirketleri ve bankalar) orta vadeli finansmana daha iyi erişime sahip olması gerekmektedir –örneğin orta veya uzun vadeli krediler gibi. Kredi piyasasının temellerinin güçlendirilmesine yönelik tamamlayıcı reformlar arasında taşınabilir teminat rejiminin iyileştirilmesi, şirketlerin kredi bilgilerinin toplanması ve paylaşımı, iflas kanununun uygulanması, şirketler arasında muhasebe ve denetim kalitesinin yükseltilmesi, ve kurumsal yönetişimin geliştirilmesi yer almaktadır. Vergilendirme rejiminin, finansal aracılar arasında eşit şartlar oluşturmak amacıyla daha etkin hale getirilmesi, Türkiye’deki finans sektörünün etkinliğinin artırılmasına yardımcı olacaktır. 25. Teknolojik ilerleme ve internet ve kalite standartlarının daha fazla kullanılması, firmaların rekabet gücünü artıracaktır. Türkiye son on yılda AR-GE harcamalarını neredeyse iki katına çıkarmıştır; ancak özel şirketler tarafından finanse edilen AR-GE ve üretken yenilikçilik hala sınırlı seviyededir. Teknoloji hazmı orta seviyededir. Şirket seviyesinde üretken verimliliğin ve teknoloji kabulünün artırılması, yürürlükteki mevzuatın gözden geçirilmesini, fikri mülkiyet haklarının daha iyi korunmasını, AR-GE faaliyetlerine yönelik mali teşviklerin gözden geçirilmesini ve mevcut yenilikçilik ve teknoloji kabulü programlarının sonuçlarının değerlendirilmesini gerektirmektedir. Şirketlerin internete erişimlerinin artırılması ve internetin etkin kullanımı, telekomünikasyon sektörünün serbestleştirilmesini, telekomünikasyon düzenlemesinin iyileştirilmesini, evrensel erişim finansman programlarının uygulanmasını, işgücünün BT (bilgi teknolojisi) becerilerinin geliştirilmesini ve internetin kamu kurumlarınca kullanılmasını gerektirmektedir. Kalite standartlarının kullanılması bakımından, belgelendirilen firmaların sayısının artırılması için, standardizasyon, akreditasyon hizmetleri ve metroloji de dahil olmak üzere Ulusal Kalite Sisteminin iyileştirilmesi ve şirketlere kalite sertifikasyonu için eğitim, danışmanlık hizmetleri ve eşleştirme hibelerinin verilmesi gerekmektedir. 26. Kırsal bölgelerde rekabet gücünün artırılması ve iş fırsatlarının yaratılması için, tarım sektörünün yeniden yapılandırılmasının ve tarım dışı kırsal kalkınmanın devam ettirilmesi gerekmektedir. Tarım sektörü GSMH içinde yüzde 9,2, istihdamda ise yüzde 27,3’lük bir paya sahiptir. Tarımsal istihdam hala yüksek seviyelerde olmasına rağmen, son yirmi yıldır düşmeye devam etmektedir ve bunun sonucunda kırsal bölgelerden kentsel alanlara göç olmaktadır. Önümüzdeki yıllarda Türkiye’nin karşı karşıya kalacağı temel zorluklardan birisi, tarımsal ve kırsal kalkınmayı, ilgili politikaları, uygulama düzenlemelerini ve kurumsal düzenlemeleri, Ortak Tarım Politikası (CAP) kapsamında devam etmekte olan değişikliklerin zemini karşısında dengelemek olacaktır. Hizmetler ve sanayi sektörlerindeki girişim faaliyetlerinin desteklenmesi önem kazanmaya devam edecektir; öncelik gelir desteğinden ziyade gerekli altyapı yatırımlarının ve kurumsal yatırımların finansmanı olacaktır. AB’nin tarım ve kırsal kalkınmaya yönelik katılım öncesi fonlarından en üst düzeyde yararlanabilmek için bazı tamamlayıcı eylemler devam etmektedir. Bir Kırsal Kalkınma Stratejisi hazırlanmıştır ve Kırsal Kalkınma için Katılım Öncesi Aracı (IPARD) planı halihazırda hazırlanmaktadır. Bu plan, diğerlerinin yanısıra, bir Kırsal Kalkınma Ajansının oluşturulmasını öngörmekte ve katılımcı yönetim süreçlerinin güçlendirilmesini önermektedir. 27. Altyapı hizmetleri büyümenin önemli bir itici gücüdür. Bu hizmetlerin önemi, hem iç talebi hem de Türkiye’nin Avrupa, Asya ve Afrika arasında bir köprü olarak coğrafi konumunu yansıtmaktadır. Türkiye diğer büyümekte olan ekonomiler ile karşılaştırıldığında altyapı bakımından nispeten iyi donatılmış olmasına rağmen, OECD ve AB standartlarının gerisindedir. İşletmeler, yetersiz kalitedeki pahalı temel altyapı hizmetlerinin yükünü taşımaktadır. Hakim konumdaki ulaştırma şekli –karayolu- yerel tıkanmalardan ve kötüleşen yol kalitesinden mustariptir. Yıldırıcı olmakla birlikte, bu iki gerçeğin bileşimi, daha etkin ve kullanıcı tarafından finanse edilen operasyonlar yoluyla çok şeyin başarılabileceğini göstermektedir. Dönüşümün önündeki en büyük zorluk, hizmetleri sunan tekelci devlet kuruluşlarının yerine, verimli ve yüksek gelirli ekonomilerde görülen kamu-özel sektör karışımını uygulamaya koymaktır. Temel altyapı hizmet alanlarında, Türkiye, AB müktesebatının gerekliliklerini karşılamak için ihtiyaç duyulan yasal ve düzenleyici yapı değişikliklerinin tasarımında önemli ilerleme kaydetmiştir. 28. Enerji arz güvenliği Türkiye için çok önemli bir endişe kaynağıdır. Güçlü büyüme ve yükselen sosyal standartların doğurduğu hızla artan talep sonucunda, elektrik arz kesintileri yaşanmaya başlamıştır ve Türkiye önemli makroekonomik sonuçlar doğurabilecek, potansiyel olarak ciddi bir arz krizi ile karşı karşıyadır. Verimliliği artırmaya ve talep yönetimini geliştirmeye yönelik çabalar henüz önemli bir etki sergileyememiştir ve daha fazla geliştirilmeleri gerekmektedir. Özel sektör yatırım seviyesi, arzın talep artışı ile paralel olarak artmasını sağlamak için yeterli olmamıştır ve önemli ithalat seçenekleri de kısa vadede sınırlıdır. Dolayısıyla yerli üretime ve iletim kapasitesine yönelik yatırımların artırılması gerekmektedir. Bunun için, ilave üretim kapasitesine yönelik olarak özel sektörü daha fazla yatırım yapmaya teşvik edecek önlemlerin alınması gerekmektedir. İletim kapasitesini genişletmek için kamu sektörü yatırımlarına ihtiyaç duyulacaktır; ayrıca, en azından kısa vadede, gereken yatırım seviyesi ile özel sektörün gerçekleştirmesi beklenen yatırımlar arasındaki açık kapatılıncaya kadar üretim alanında da kamu yatırımlarına ihtiyaç duyulacaktır. 29. Hükümet, Türkiye’nin artan enerji talebini etkin ve sürdürülebilir bir şekilde karşılayabilmek için ulusal enerji stratejisini güncellemektedir. Strateji, Dokuzuncu Kalkınma Planı’ndaki “enerji arz güvenliğini sağlamak ve aynı zamanda olumsuz çevresel etkileri asgari düzeyde tutmak” hedefi ile tutarlı olacaktır. Türkiye’nin karbon emisyonları halen bazı benzer ülkeler ile karşılaştırıldığında düşük olmasına rağmen –özellikle “kişi başına” bazında, özellikle son on yıldaki yüksek ekonomik büyüme ile birlikte emisyonlar hızlı bir şekilde artmaktadır. Emisyonlardaki bu artışa en çok enerji sektörü katkıda bulunmuştur ve Türkiye’deki enerji talebinin ve enerji kullanımının hızlı bir şekilde artmaya devam etmesi beklendiğinden, enerji verimliliğinin ve çevresel ve iklim değişikliği ile ilgili hususların önemi giderek artacaktır. Strateji olasılıkla aşağıdaki amaçlara yönelik bir dizi önlem içerecektir: enerji verimliliğini artırmak ve talep yönetimini iyileştirmek; son kullanıcı tarifelerini revize etmek; elektrik kayıp-kaçaklarını azaltmak; tahsilat durumunu iyileştirmek (özellikle belediyelerden tahsilatlar); sektörün mali sürdürülebilirliğini geliştirmek ve böylelikle özel yatırıma yönelik teşvikleri artırmak amacıyla kurumlar arasındaki vadesi geçmiş borç sorunlarını çözmek; yenilenebilir enerji projeleri üzerinde durmak; rehabilitasyon yatırımları yoluyla mevcut üretim kapasitesinin güvenilirliğini ve etkinliğini artırmak (çevre ile ilgili geliştirme yatırımları dahil olmak üzere); dağıtım şebekesini ve seçilen mevcut üretim tesislerini özelleştirmek; toptan satış piyasasını daha iyi işler hale getirmek; ve bir kapasite mekanizmasını uygulamaya koymak. Benzer şekilde, konutların, sanayi tesislerinin ve elektrik üretim tesislerinin ihtiyaçlarını karşılayabilmek için yeterli gaz arzını temin etmek amacıyla, gaz sektöründe de yatırımların devam ettirilmesi gerekmektedir. B. Adil Beşeri ve Sosyal Kalkınma 30. Beşeri ve sosyal kalkınma, Hükümet programının temel hedeflerinden birisidir. Türkiye geçtiğimiz yıllarda yoksulluğu ve gelir dağılımı eşitsizliğini başarılı bir şekilde azaltmıştır, ancak sosyal göstergeler benzer ülkelerin gerisindedir. Hükümetin planları; genel sağlık sigortasını içeren sosyal güvenlik reformunun uygulamaya konulması, eğitimin kalitesinin ve ekonomi içerisindeki geçerliliğinin geliştirilmesi için eğitim sisteminin modernizasyonu, sağlık sektörünün yeniden yapılandırılması ve sosyal eşitsizliklerin azaltılması gibi politikaları içermektedir. Bu politikaların hepsi uygulamada yoksulluğu ve gelir eşitsizliğini azaltıcı yöndedir. 31. Gelir eşitsizliğinin iyileştirilmesi ve sosyal içermenin sağlanması, Türkiye’nin sosyal politika planları açısından esas öneme sahiptir. Türkiye’deki gelir dağılımı eşitsizliği, diğer orta gelirli ülkeler ile karşılaştırıldığında benzer seviyelerdedir, ancak AB’deki seviyelerin çok üzerindedir. 2005 yılında, Türkiye’deki gelir dağılımını ölçen Gini katsayısı 38 iken –bu oran çoğu AB ülkesinde 25-30 olmuştur. Ancak, gelir dağılımındaki eşitsizlik 1994 yılından bu yana önemli derecede azaltılmıştır (bakınız Tablo 3). Hükümet’in kalkınma planı özellikle önümüzdeki yıllarda gelir dağılımının iyileştirilmesini içermektedir. 32. Yoksulluk da azalmıştır ve aşırı yoksulluk düşük düzeydedir. TÜİK verilerine göre, 1994 yılında yüzde 28 oranında olan yoksulluk, 2006 yılında yüzde 17,81’e düşmüştür; aşırı yoksulluk da yüzde 1’in altına düşürülmüştür11. Ancak, refah ve yoksulluk bakımından önemli bölgesel farklılıklar devam etmektedir. 2001 yılında iller düzeyindeki en yüksek kişi başına GSYH, en düşük kişi başına GSYH’nın 11 katı seviyesinde gerçekleşmiştir; bu durum iller arasında ciddi gelir ve ekonomik büyüme farklılıklarının olduğunu göstermektedir. Türkiye’de yüksek seviyede bir sosyal dayanışma mevcuttur. Nitekim, yoksul vatandaşlar bile daha yoksul komşuları ile kaynaklarını paylaşmaktadır ve bu durum da aşırı yoksulluğun boyutlarını azaltmaktadır. En güçlü olarak kırsal alanlarda gözlenen, yoksullukla başa çıkmaya yönelik bu yöntem, 2001 krizi sonrasında baskılanmış olmakla beraber, niteliksel saha çalışmaları bu yöntemin hala çalışmakta olduğunu göstermektedir. Tablo 3: Yoksulluk ve Gelir Dağılımı Eşitsizliği, 1994 - 2005 Yoksulluk Mutlak Gıda Gelir Dağılımı Eşitsizliği Gini (gelir) 11 1994 28,3 28,3 2,9 2002 27,0 27,0 1,4 2003 28,1 28,1 1,3 2004 25,6 25,6 1,3 2005 20,5 20,5 0,9 0,45 0,44 yok 0,40 0,38 2005 Ortak Yoksulluk Değerlendirmesi’nde yoksulluk “gıda ve gıda dışı ihtiyaçları karşılamak için gereken tüketim seviyesi” olarak tanımlanmıştır. Yerel koşulları ve yerel sınırları yansıtan bir şekilde, aşırı yoksulluk gıda maliyetinin altında tüketim ile ölçülmektedir. Günde 1$ yoksulluğu gibi diğer yoksulluk tahminleri kullanılan satın alma gücü paritesine dayanmaktadır ancak bunlar da düşüktür. Kaynaklar: 1994 & 2002, Dünya Bankası Yoksulluk Değerlendirmeleri. 2003-2005, TÜİK 33. Önemli bir yoksulluk azaltma tedbiri olarak, Türkiye 2001 yılında Banka desteği ile bir şartlı nakit transferi (ŞNT) programı başlatmıştır. Bugün, program uluslararası standartlara göre iyi hedeflenmiş bir şekilde, yoksul hanelerdeki 2,6 milyon çocuğa ulaşmıştır. Yapılan bir etki değerlendirmesine göre, ŞNT programından yararlanan çocukların beslenmelerinde ve okula devamlarında iyileşmeler sağlamıştır; eğitim ve sağlıktaki bu iyileşmenin pozitif diğer yansımaları da gözlenmiştir. Aynı zamanda sağlık ve eğitim alanlarında, ishal tedavisinin sıklığının iyileştirilmesinde, aşı programlarına uyumun iyileştirilmesinde, ve evliliklerin ve doğumların kaydedilmesinde ŞNT programı önemli pozitif etkiler de yaratmıştır. Ayrıca, niteliksel veriler, programın, çocukları için ŞNT ödemesi alan kadınların sosyal açıdan güçlenmesine de katkıda bulunduğunu göstermektedir. 34. Sosyal güvenlik reformunun uygulanması kilit bir öncelik olarak durmaktadır. 2006 yılında TBMM emeklilik sisteminde parametrik ve kurumsal değişiklikler içeren ve genel sağlık sigortasının uygulamaya konulmasını öngören çok önemli bir reformu kabul etmiştir. Emeklilik sistemi reformu mali sürdürülebilirlik için, sağlık reformu erişim için, her iki reform da eşitlik için oldukça önemlidir. Aralık 2006’da Anayasa Mahkemesi, kanunun bazı hükümlerinin –çoğunluğu kamu personeli ile ilgili- uygulanmamasına ve bu hükümlerin kamu personelinin Anayasa’da belirtilen özel statülerine göre düzeltilmesine karar vermiştir. Mahkemenin kararını göz önüne alan Hükümet, kanunun uygulanmasını ertelemiştir. Hükümet reforma olan güçlü desteğini teyit ederek revize edilen kanunu Kasım 2007’de Meclise sunmuştur. Başka anayasal sorunlar olması halinde bunların çözülmelerine olanak tanımak için kanunun Temmuz 2008’e kadar yürürlüğe girmesi beklenmemektedir. Uzun vadeli mali denge etkilenmemekle birlikte, Anayasa Mahkemesi tarafından gerekli kılınan revizyon sebebiyle kısa ve orta vadeli açıkların artması beklenmektedir. Bununla birlikte, reform sayesinde sağlanacak olan tasarrufların kayda değer olması beklenmektedir. 35. Düşük eğitim seviyeleri beceri eksiklikleri olan bir işgücü profili ortaya koymakta ve özel sektördeki faaliyetler ve istihdam artışı bakımından önemli kısıtlar yaratmaktadır. Türkiye’deki işgücü benzer ülkeler (benzer gelir seviyelerine sahip olan Bulgaristan, Şili veya Polonya gibi) ile karşılaştırıldığında daha düşük eğitim seviyelerine sahiptir. Türkiye’deki işgücünün neredeyse yüzde 60’ı 10 yıldan daha az eğitim geçmişine sahiptir. Ayrıca, Hükümet tarafından Dokuzuncu Kalkınma Planı’nda da belirtildiği gibi, şu anda işgücü piyasasına yeni girenlere ve mevcut işçilere iş ile ilgili yeteneklerini esnek ve modüler bir şekilde geliştirmelerine olanak tanıyacak hiçbir sistem mevcut değildir. 36. Eğitimin kalitesinin ve kullanılabilirliğinin artırılması Türkiye’nin geleceği için kritik öneme sahiptir. 1997 reformundan bu yana ilk öğretimdeki okullaşma 1,8 milyon artmış olmasına rağmen, 2005-2006 eğitim-öğretim yılında brüt okullaşma oranı yüzde 96,34’te kalmıştır; sınıf tekrarından ve kapsamdan dolayı net okullaşma oranının daha düşük olması muhtemeldir. Bu durum çoğunluğu kızlar veya kırsal bölgelerdeki çocuklar ve/veya yoksul ailelerin çocukları başta olmak üzere okul çağındaki çocukların önemli bir bölümünün hala ilköğretim sisteminin dışında olduğunu göstermektedir. Ayrıca, Türkiye’de erken çocukluk gelişimi ve okul öncesi programlarının varlığı oldukça sınırlıdır. Ortaöğretime erişim uluslararası standartlara göre düşüktür. Aşağıda sunulan Şekil-1, Türkiye’de 15 yaşındaki çocukların öğrenme yeterliliği seviyesinin (“1” en düşük yeterlilik seviyesini, “6” en yüksek yeterlilik seviyesini temsil etmektedir) OECD seviyelerinden ve yeni AB üyesi ülkelerin seviyelerinden oldukça düşük olduğunu göstermektedir. 2006 yılı Uluslararası Öğrenci Değerlendirme Programı (PISA) değerlendirme sonuçları da aynı sonuçları (ve aynı sıralamayı –Türkiye OECD ülkeleri arasında sondan ikinci sıradadır) ortaya koymaktadır. 2006 yılında Türkiye’deki 20-24 yaş gurubu gençlerin yüzde 44,7’si ortaöğretim diplomasına sahipken, bu oran AB15 ülkelerinde yüzde 74,8’dir. Türkiye’de kızlar için bu oran yüzde 38,9’dur. Bu oranlar bölgeler arasında da ciddi farklılıklar göstermektedir; doğu illerinde okullaşma ve erişim oranları ciddi ölçüde daha düşüktür. Öte yandan, aşağıdaki grafikte de gösterildiği gibi, öğrencilerin ortaöğretim diploması olsa bile, beceri seviyeleri uluslararası standartlara göre düşüktür. 37. Yüksek öğretim reformu büyük bir önceliğe sahiptir. Türkiye’de 2004 yılı itibariyle yüksek öğretimdeki brüt okullaşma oranı yüzde 30 iken, bu oran Batı Avrupa ve Kuzey Amerika’da ortalama yüzde 70 olarak gerçekleşmiştir. Mevcut üniversiteye giriş sınavı, kaynakları daha verimli eğitim faaliyetlerinden uzaklaştırmakta ve varlıklı olanlar ile yoksullar arasındaki eşitsizliği arttırmaktadır. Şekil 7: 15 Yaşındaki Öğrencilerin Yeterlilik Seviyesine Göre Dağılımı, Türkiye, AB ve OECD 30 25 Öğrenci Yüzdesi 20 15 10 Türkiye Yeni Üyeler Üyeler 5 OECD 0 <1 1 2 3 4 5 6 Öğrenme Yeterliliği Ölçeği Kaynak : Uluslararası Öğrenci Değerlendirme Programı -PISA 2004 38. Son yıllarda sağlık göstergelerinde önemli iyileşmeler kaydedildi. Hükümet, sağlık sektörünün modernizasyonu konusunda güçlü bir vizyona, kararlılığa, ve iyi formüle edilmiş bir sağlık reform stratejisine sahiptir. Hükümet’in stratejisi, bir yandan sağlık göstergelerini iyileştirirken diğer yandan artan sağlık harcamalarının kontrol altına alınması üzerinde odaklanmaktadır. Özellikle kanunların kabulü başta olmak üzere, reformların uygulamaya konulması yıllar aldığından, uygulama önemli bir zorluktur. Bu zorluklara rağmen, özellikle kırsal nüfus ve dezavantajlı nüfus başta olmak üzere, sağlık hizmetlerinin yaygınlaştırılması konusunda önemli başarılar kaydedilmiştir (örn. aile hekimliğinin, kırsal alanlardaki gezici sağlık ekipleri uygulamasının, düşük gelirli ailelere yönelik ayakta tedavi hizmetlerinin ve ilaçların kapsamının hızlı bir şekilde genişletilmesi ve yaygınlaştırılması). Örneğin, 19891993 döneminde 1000 canlı doğumda 53 olan bebek ölüm oranı, 1999-2003 döneminde 1000 canlı doğumda 29’a düşmüştür ve daha sonraki dönemde daha da düşmüş olabileceği tahmin edilmektedir. Benzer şekilde, 1994-1998 döneminde 1000 canlı doğumda 52 olan 5 yaş altı ölüm oranı, 1999-2003 döneminde 1000 canlı doğumda 37’ye düşmüştür. 39. Genel sağlık göstergelerinde daha fazla iyileşme sağlanabilmesi için, coğrafi farklılıkların, kırsal-kentsel farklılıkların ve gelir esaslı farklılıkların ele alınması gerekmektedir. Mevcut durumda, yoksulların ve dezavantajlı grupların sağlık hizmetlerine erişimi önündeki engellerden dolayı ciddi coğrafi farklılıklar, kırsal-kentsel farklılıklar ve gelir esaslı farklılıklar bulunmaktadır ve sağlık hizmetlerinden faydalanma konusunda düşük bir bilgi seviyesi vardır. Örneğin, 2005 yılında anne ölüm oranı 100,000 canlı doğumda 28,5 iken, bu oran Batı Anadolu’da 7,4 Doğu Karadeniz ve Doğu Anadolu’da 68,3 olarak görülmüştür. Ayrıca, kayda değer gelişmelere rağmen, dördüncü ve beşinci Binyıl Kalkınma Hedefleri tarafından hedeflenen bebek ve 5 yaş altı ölüm oranları, diğer orta gelirli ülkeler ile karşılaştırıldığında Türkiye’de daha yüksektir ve Avrupa ülkeleri ile karşılaştırıldığında yine Türkiye’de en yüksek seviyelerde seyretmektedir. 2006 yılı itibariyle ortalama yaşam süresi erkekler için 69,1 yıl kadınlar için de 74,0 yıldır; bu rakamlar OECD ortalamalarının yaklaşık 7 yıl altındadır. Önümüzdeki on yıllarda nüfus piramidinin değişmesi ile birlikte, hastalık yükü de değişecektir ve sağlık hizmetleri sunum modelinin reformu daha da önem kazanacaktır. Bunun için sağlık personelinin hem sayısal olarak hem de uzmanlaşma açısından incelenmesi gerekecektir. Ayrıca, yoksullara ve hassas bireylere yönelik kamu harcamaları daha iyi hedeflenerek, koruyucu ve temel sağlık hizmetlerine daha fazla kaynak ayırarak ve yoksulların yaşamlarını tehdit eden hastalıklar için güvence sistemi kapsamına alınmasını sağlayarak, adil bir harcama üzerinde daha fazla odaklanılması gerekmektedir. Bebek Ölüm Oranı (1.000 canlı doğumda) Şekil 8: Türkiye’de 1970 ve 2007 Yılları Arasında Bebek Ölüm Oranlarındaki Değişimler Yıl Kaynak: * Türkiye’de Doğum ve Ölüm Trendleri, US-NRC ve DPT Beş Yıllık Kalkınma Planı Tahminleri 1983 Türkiye Nüfus ve Sağlık Anketi 1979-1982 dönemi tahmini. 1988 Türkiye Nüfus ve Sağlık Anketi 1993, 1998, 2003 Türkiye Nüfus ve Sağlık Anketleri 2004, 2005, 2006, 2007 TÜİK Tahminleri 40. Sosyal içermenin geliştirilmesi, Kopenhag kriterlerinin sağlanması ve dolayısıyla AB katılım müzakereleri süreci bakımından önemli bir husustur. Türkiye, temel olarak yoksul ailelerdeki 2,6 milyon çocuğa etkili bir şekilde ulaşan –ve ciddi etkileri olan- şartlı nakit transferi programının uygulanması yoluyla, dezavantajlı ve hassas gruplara yönelik sosyal yardım ağının güçlendirilmesi konusunda kayda değer bir ilerleme sağlamıştır. Önümüzdeki yıllardaki başlıca öncelikler arasında şunlar yer alacaktır: (i) şartlı nakit transferi programına dayalı olarak sosyal yardım ağının daha da güçlendirilmesi, (ii) yoksul ve hassas gruplara yönelik gelir desteği stratejisinin, gelir elde edilebilecek istihdam yaratma açısısından, bir sıçrama tahtası sunma amacıyla yeniden gözden geçirilmesi, (iii) gençliğin katılımcılığının artırılmasına yönelik girişimlerde bulunulması, (iv) kadınların istihdamına sürekli destek sağlanması, ücret uçurumunun azaltılması ve genel olarak kadınların tam olarak topluma entegre edilmesi, ve (v) sosyal hizmetlere yönelik izleme ve değerlendirme çalışmalarının geliştirilmesi ve daha sonra yetersiz hizmet sağlanan nüfus gruplarına yönelik maliyet etkin hizmetlerin yaygınlaştırılması. C. Yüksek Kalitede Kamu Hizmetlerinin Etkin Bir Şekilde Sunulması 41. Hükümet programı, kamu hizmetlerinin verimliliğinin ve kalitesinin yükseltilmesine büyük önem vermektedir. Kamu harcamalarının kalitesinin ve yönetiminin iyileştirilmesi, kamu sektöründe yönetişimin güçlendirilmesi, e-devlet’in uygulamaya konulması, bölgesel eşitsizliklerin azaltılması, kamu hizmetlerinin yerel düzeyde sunumunun iyileştirilmesi, ve çevre koruma, acil durum hazırlık ve afet riski azaltma çalışmalarının güçlendirilmesi, temel öncelikler arasında yer almaktadır. Bu hedeflere ulaşılması bakımından, mevzuatın güçlendirilmesi ve kamu hizmetlerinin ekonomik kriterlere göre fiyatlandırılması önemli olacaktır. 42. Kamu harcamalarının kompozisyonunda ve kalitesinde iyileştirmelerin devam ettirilmesi, Türkiye’nin kalkınma zorluklarının üstesinden gelmesine ve sürdürülebilir büyümeyi desteklemesine büyük ölçüde yardımcı olacaktır. Bugüne kadar mali uyum büyük ölçüde gelirlere dayalı olmuştur. Mali uyumun sürdürülebilirliğini artırmak ve özellikle üretken kamu yatırımlarının finansmanı için yeterli mali kapasitenin ayrılabilmesi amacıyla cari harcamaları kontrol altına alarak ekonomik büyümeyi desteklemek için, gelecekte harcamalar alanında yapılacak çalışmalar önemli olacaktır. Eğitimde, daha az gelişmiş bölgeler için altyapı alanında, enerji sektöründe, AB müktesebatına uyumun bir maliyet doğurduğu alanlarda (örneğin çevre) ve katılım öncesi fonların harcanabilmesi için önemli ortak finansmanın gerekli olduğu alanlarda (örneğin kırsal kalkınma) sürdürülebilir yatırımlara ihtiyaç duyulacaktır. Ayrıca, kamu borcunun GSMH’ya oranının daha hızlı bir şekilde düşürülebilmesi ve cari açık üzerindeki baskıları dizginlemek için, yüksek düzeyde bir kamu sektörü faiz dışı bütçe fazlasının devam ettirilmesi gerekecektir. Bu amaçla, devlet yardımlarının azaltılması ve sosyal güvenlik reformunun uygulanması önemli olacaktır. Sosyal güvenlik reformunun kısa vadedeki mali getirilerinin yüksek olması beklenmediği halde, özellikle yüksek bordro vergilerinin düşürülmesi için orta vadede mali kapasite oluşturulması ve mali dengelerin sürdürülebilirliği büyük ölçüde reformun uygulanmasına bağlı olacaktır. 43. Harcama ödeneklerindeki tercihler ve verimlilik artışlarını amaçlayan harcama reformları önemli olacaktır. Uluslararası karşılaştırmalara göre harcamaların aşırı derecede yüksek olduğu fonksiyonel alanlarda harcamaları kısarak ve harcama baskılarının hissedildiği alanlarda –sağlık ve emeklilik gibi- verimliliği artırıcı ve maliyetleri kontrol altına alıcı reformlar uygulayarak, daha fazla mali hareket alanı yaratılabilir. Memur ücret sisteminin ve istihdamının modernizasyonu ile yatırım programının daha dikkatli bir şekilde formülasyonu üzerinde odaklanan yatay reformlar da, maaş yükü üzerindeki baskıları ve fonksiyonel alanlardaki yatırım harcamalarını kontrol altına alacaktır. Sermaye mallarının hızla aşınması gelecekte yatırım programı üzerinde gereksiz yüklere yol açacağından, Hükümet kamu sermayelerinin işletme ve bakımı için uygun ödenekleri tahsis etmenin önemini kabul etmektedir. Özel sektöre altyapı finansmanı, geliştirilmesi ve işletmesinde daha büyük rol atfeden bir çerçeve oluşturulmalıdır –bunun için, öngörülebilir bir politika ve düzenleyici çerçeve ile birlikte, muhtemel yükümlülükler riskini en aza indirgemek amacıyla devletin özel işletmecilere yönelik taahhütleri konusunda dikkatli bir tasarım gereklidir. 44. Kamu mali yönetim reformundaki eksik kalan gündemin ele alınması, önemli bir zorluk olarak ortaya çıkmaktadır. Geniş kapsamlı kamu mali yönetim reformları, bütçe kapsamı, formülasyonu, uygulaması, muhasebesi, denetimi ve satın almalar konularında iyileşmeler sağlamış, çağdaş bir kamu harcama yönetimi ve hesap verebilirlik için yeni bir yasal çerçeve sunmuştur. Önümüzdeki temel sorun, reform gündeminin bütçe dışı fonlar ve döner sermaye işletmeleri de dahil olmak üzere tüm genel devlet seviyesinde uygulanmasıdır. Daha fazla dikkat edilmesi gereken başlıca alanlar şunlardır: (i) tam olarak işleyen bir iç denetim yapısının sağlanması, (ii) yeni Sayıştay kanununun yürürlüğe konulması, (iii) kalan diğer bütçe dışı fonların ve döner sermaye işletmelerinin, kamu mali yönetim ve kontrol yapıları bünyesine alınması12. Genel kamu mali yönetim reform gündeminin etkili bir şekilde uygulanabilmesi için, kurumlar arasında etkili liderlik ve koordinasyon gerekmektedir. 45. Yönetişimdeki iyileşmenin devam ettirilmesi bir öncelik olarak yer almaktadır. Son yönetişim göstergeleri, yolsuzluklardaki azalma da dahil olmak üzere eğilimlerde iyileşme olduğunu göstermektedir. Şirketler ve hane halkları arasında yapılan anketler, Türkiye’deki yolsuzluk seviyelerinin pek çok AB ülkesindeki seviyelerden farklı olmadığını göstermektedir. AB’nin katılım müzakerelerine yönelik siyasi kriterlerini (demokratik kurumlar, hukukun üstünlüğü) karşılamak için yapılan reformlar etkilerini göstermeye başlamıştır. Yolsuzluğa karşı yasal çerçeve, Ceza Kanununda, yeni kamu ihale mevzuatında ve kamu hizmeti etik kurallarında yer verilen özel hükümler ve önemli uluslararası sözleşmelerin onaylanması ile güçlendirilmiştir13. Bilgi edinme ve basın ile ilgili yeni mevzuat şeffaflığın artırılmasına yardımcı olmuştur. Vergi idaresi, gümrük ve işyeri ruhsatlandırması ile ilgili etkinleştirilmiş prosedürler de yolsuzluk fırsatlarını azaltmıştır. Sonuç olarak, 2002 ve 2005 yılları arasında, iş dünyasında yapılan bazı anketlere göre Türkiye’nin performansında iyileşme olmuştur. Avrupa İmar ve Kalkınma Bankası (EBRD) – Dünya Bankası İş Ortamı ve İşletme Performansı Anketleri (BEEPS)14 yolsuzluk açısından hassas birçok alanda (işyeri ruhsatlandırması, vergi idaresi, gümrük ve mahkemeler gibi) iyileşmelerin olduğunu ve genel rüşvet sıklığında ve kamunun kural koyma erkine müdahale ile ilgili algılamada azalma olduğunu göstermektedir15. BEEPS ayrıca Türkiye’de hukuk sistemine duyulan güvenin AB8 ülkelerinden daha yüksek olduğunu ortaya koymuştur. Doing Business raporuna göre, Türkiye yeni bir iş kurma ve mülk tescili bakımından AB8 ortalamasından daha yukarıda yer alırken, ruhsat işlemleri, işçi istihdamı ve işyeri kapatma konularında daha kötü bir performansa sahiptir. 46. Kamu sektörü yönetişimi Türkiye için orta vadede temel önceliklerden biridir. Hükümet’in 2007-2013 dönemini kapsayan Dokuzuncu Kalkınma Planı, “kamu hizmetlerinin kalitesinin ve etkinliğinin artırılmasını” 5 kalkınma ekseninden birisi olarak belirlemiştir. Bu eksen kapsamında yer alan öncelikler, diğerlerinin yanında, kamu idaresinin yeniden yapılandırılmasını, insan kaynakları yönetimini ve yargı reformunu içermektedir. Kamu sektörü yönetişimi ve yargı reformu gündemleri, büyümeye ve iş yaratmaya duyarlı güçlü bir yatırım iklimi ve dolayısıyla Türkiye’nin kalkınma zorluklarının üstesinden gelinmesi 12 Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu’nda öngörüldüğü gibi Hükümet’in döner sermayeleri 2008 ortasına kadar yeniden yapılandırması beklenmektedir, ancak bu zorlu bir görev olarak görülmektedir. Hükümet Sağlık Bakanlığı döner sermaye işletmeleri için bir taslak yeniden yapılandırma planı hazırlamaya başlamıştır ve 2008 Yıllık Programında döner sermaye işletmelerinin 2008 ortasına kadar yeniden yapılandırılacağını açıklamıştır. Yeniden yapılandırma alternatifine bağlı olarak, döner sermayelerin kamu mali yönetim ve kontrol yapısının bünyesine alınması gerekmeyebilir. 13 Türkiye’nin Avrupa yolsuzlukla mücadele izleme mekanizmasına –Yolsuzluğa Karşı Devletler Grubu (GRECO)- katılımı ve eşdüzeyli gözden geçirme süreçleri yönetişimi ve yolsuzlukla mücadeleyi güçlendirmiştir. 14 BEEPS ile ilgili daha fazla bilgiye www.worldbank.org/eca/governance adresinden ulaşılabilir. 15 Dünya Ekonomik Forumu’nun iş yöneticileri arasında yaptığı bir anket, benzer şekilde vergi, ihracat-ithalat, mahkemeler ile ilgili rüşvetlerin ve fonların amaç dışı ve kişisel çıkar amaçlı kullanımının sıklığında bir azalma olduğunu ortaya koymuştur. açısından oldukça önemlidir. AB müktesebatını uygulamaya daha hazır güçlü bir kamu yönetimi de Türkiye için yararlı olacaktır. Benzer şekilde, AB gerekliliklerine ve standartlarına uyum konusunda yargı sektörü de önemli bir rol oynayacaktır. Kamu sektöründe yönetişimin iyileştirilmesi, AB Konseyi tarafından Ocak 2006’da kabul edilen Türkiye ile Katılım Ortaklığı16 belgesinde yer alan pek çok kısa ve orta vadeli öncelikleri destekleyen geniş bir gündemi kapsamaktadır. Örneğin, bazı kilit öncelikler arasında aşağıdakiler yer almaktadır: • • • • • Yatırım ortamının daha da iyileştirilmesi için gerekli bir ön koşul olarak yolsuzlukla mücadele politikalarını uygulayan kurumları ve bunlar arasındaki eşgüdümü güçlendirmek. Yasal hükümlerin tutarlı yorumlanmasını sağlamak ve prosedürlerin etkinliğini güçlendirmek için yargı reformunun geliştirilmesi AB müktesebatının etkili bir şekilde uygulanması bakımından kilit bir “yatay” gereklilik olarak, verimliliği, hesap verebilirliği ve şeffaflığı artırmak için kamu idaresinin ve kamu hizmetlerinin reformu Düzenleyici kurumların bağımsızlığının ve etkili işleyişinin güçlendirilmesi –örneğin kamu ihaleleri gibi kilit ağ endüstrilerinde- ve gerektiğinde yeni düzenleyici kurumların kurulması (örneğin devlet yardımlarının izlenmesi için). Kamu hizmetlerinin kalitesinin yükseltilmesi, bölgesel kalkınma politikalarının ve kırsal kalkınmanın etkili bir şekilde uygulanabilmesi ve AB’nin katılım öncesi fonlarının harcanabilmesi için etkili, şeffaf ve katılımcı bir yerel yönetim sağlamak.. Şekil 9: Hukuk ve Yargı ile ilgili Sorunlar Tüm Şirketler yargı iş yapma konusunda bir sorun kanunların uygulaması tutarlı kanunlar hakkındaki bilgilere erişmek kolay hukuk sistemine duyulan güven kararlarını uygulayabiliyor parasal olarak karşılanabilir hızlı dürüst ve yolsuzluğa bulaşmamış adil ve tarafsız Vadesi geçmiş borcu olan ve mahkemeyoluyla çözen şirket yüzdesi mahkemeye çıkan şirket yüzdesi 0% 25% değişken adı 50% AB8-2005 75% 100% Tür-2005 AB8 ülkeleri, Estonya , Letonya, Litvanya, Polonya, Macaristan, Çek Cumhuriyeti, Slovakya ve Slovenya’yı içermektedir. (Kaynak: BEEPS 2005) 47. Bölgesel farklılıkların azaltılması konusu da Hükümet’in orta vadeli programında yer almaktadır. Türkiye’de hem bölgeler arasında hem de iller arasında gelir eşitsizliği büyük boyutlardadır. Bölgesel kalkınmayı desteklemek ve bu amaçla AB fonlarından yararlanmak amacıyla, Hükümet, bölgesel kalkınma ajansları kurmaya başlamıştır. Bu 16 2006/35/EC: Türkiye ile Katılım Ortaklığı belgesinde yer alan esaslar, öncelikler ve koşullar hakkındaki 23 Ocak 2006 tarihli Konsey Kararı. http://europe.eu.int/smartapi/cgi/sga_doc?smartapi!celexapi!prod!CELEXnumdoc&lg=en&numdoc=32006D003 5&model=guichett ajanslar planlama ve koordinasyon rolünü üstlenecek ve bölgesel plan ve programların uygulanmasını destekleyecektir. Ekim 2007 itibariyle, İzmir ve Adana/Mersin bölgelerinde sadece iki bölgesel kalkınma ajansı (RDA) kurulmuştur. Gerekli ikincil mevzuat geliştirilmeye devam ettiğinden, bu ajanslar henüz faaliyete geçmemiştir. Yeni bölgesel kalkınma ajanslarının kurulabilmesi için, Anayasa Mahkemesi ile ilgili sorunun çözülmesi gerekmektedir. Diğer zorlu görevler arasında şunlar yer almaktadır: (i) bölgesel kalkınma için ulusal bir stratejinin tasarımı ve uygulanması, (ii) bölgesel kalkınmaya yönelik AB fonlarının yönetimi, ve (iii) bölgesel kalkınma ajanslarında kapasite geliştirilmesi. 48. Yerelleşmenin geliştirilmesi, yerel seviyede kamu hizmetlerinin verimliliğinin ve kalitesinin yükseltilmesi üzerinde önemli bir etkiye sahip olacaktır. Yerel yönetimlerin devlet harcamaları içinde sadece yüzde 10’luk bir payı bulunmaktadır. Hükümet kademeli bir adem-i merkezileşme süreci başlatmıştır. Yetkililer, başarılı bir yerelleşmenin; yerel yönetimlerin teknik kapasitesindeki ve yerel hesap verebilirlikteki iyileşmeler ile harcama sorumlulukları ile gelirlerin eşleştirilmesinin öneminin farkındadır. Türkiye’nin 3.225 belediyesi ve 81 ili arasındaki büyük vergi tabanı eşitsizlikleri göz önüne alındığında, merkezi hükümet ile yerel idareler arasındaki transferlerin hedeflemesi de önemli bir husus olarak ortaya çıkmaktadır. Son olarak, daha küçük belediyelerdeki sermaye yatırımlarını finanse etmek için halihazırda kullanılmakta olan mekanizma hakkında Hükümetin endişeleri vardır. 49. Hükümet’in amacı, idareleri, avantajlı oldukları kamu hizmetlerini sunmaları için görevlendirmek ve etkin ve sürdürülebilir hizmet sunumunu teşvik edecek bir çerçeve oluşturmaktır. Bu amaçla, Hükümet programı şunları içermektedir: (i) merkezi hükümet ile yerel idareler arasındaki transferlere yönelik sistemin iyileştirilmesi, ve (ii) belediye yatırımları için finansman sağlayan bir kamu finans kurumu olan İller Bankası’nın yasal ve mali yapısında köklü reformların yapılması. Ayrıca, idarelerin özel sektör tarafından daha iyi bir şekilde sağlanabilecek faaliyetlerden çekilmesi gerekecektir. Öte yandan, yerel yönetimlerin en azından orta vadede özel sektörün girmeyeceği çekirdek kamu hizmetleri üzerinde yoğunlaşması gerekecektir –su temini ve atık su, katı atık yönetimi, arazi kullanımı planlaması ve geliştirmesi. Bununla birlikte, zaman içinde, hizmet sağlayıcıların düzenlemeye tabi hizmetlerinin tüm maliyetlerini karşılayabilmelerini sağlayacak fiyatlandırma politikalarının uygulanması özel sektörün ilgisini çekebilecektir; ancak bunun için şeffaf ihale prosedürleri ve özel hizmet sağlayıcıların düzenlemeye tabi tutulması gerekecektir. 50. Yerel hizmet sunumunun iyileştirilebilmesi için, belediye altyapısının geliştirilmesi kilit öneme sahiptir. Yerel düzeydeki altyapı ihtiyaçları; su temini, hıfzısıhha, hava kirliliğinin azaltılması, katı atık yönetimi, ara yollar ve diğer ilgili belediye hizmetleri bakımlarından önemlidir. Kırsal bölgelerden kentlere olan göç, belediyeler üzerindeki güvenli ve güvenilir belediye hizmetleri sunmaları yönündeki baskıyı daha da artırmıştır. Göç aynı zamanda sosyal, ekonomik ve çevresel sorunlar doğurmuş ve Türkiye’deki şehir planlaması sorunun karmaşıklığına katkıda bulunmuştur. Belediyeler ve belediye şirketleri, sektör yatırımlarını ve operasyonlarını sübvanse etmek için merkezi hükümete bağlı kalmışlardır; ancak bu sübvansiyonların daha geniş bir hizmet kapsamı ve daha iyi hizmet kalitesi ile ilişkilendirilmesi gerekmektedir. Belediyelerin zayıf kredi geçmişi ve uzun vadeli fonlara erişimlerinin olmaması, en büyük büyükşehir belediyeleri haricinde, çoğu belediyenin yatırımlar için özel sermayeye erişimini engellemiştir. Temel amaçlar arasında; kamu fonlarının ve özel fonların belediye düzeyindeki bakım çalışmalarına ve yeni yatırımlarına tahsisi, kamuya ait sistemlerin işletilmesi için kamu-özel sektör işbirliğinden daha büyük ölçüde yararlanılması (uygun mali izleme ve risk yönetimi ile birlikte) ve belediye ve merkezi yönetim seviyelerinde yönetişimin iyileştirilmesi yer almaktadır. 51. Türkiye’de kamu hizmetlerinin sunumunda sıkıntılı hususlardan birisi, özellikle depremler ve aşırı kuraklığın yol açtığı orman yangınları başta olmak olmak üzere, doğal afetler karşısındaki hassasiyettir. 1999 yılında meydana gelen yıkıcı Marmara depreminden sonra, göreve gelen hükümetler dikkati afet sonrası toparlanmadan tehlike riski yönetimine kaydırmıştır. Adem-i merkeziyetçi bir acil durum yönetim modelinin uygulamaya konulması ve tek bir merkezi koordinasyon kurumunun (Türkiye Acil Durum Yönetim Genel Müdürlüğü – TAYD) kurulması ile bazı ilerlemeler kaydedilmiştir. Ancak, kurumsal yeniden yapılandırma yavaş olmuş ve tamamlanmamıştır. Şu anda dağınık ve birkaç kurum arasında yayılmış olan, afet riski yönetimi sorumluluğunu birleştirmenin zorluğu, bu alandaki ilerlemeyi engellemektedir. Yapı mevzuatının uygulanması ve deprem açısından güvenli yapı uygulamalarına uyum konusunda bazı ilerlemeler kaydedilmiş olmasına rağmen, bu uzun vadeli bir gündemdir ve sadece düzenleyici değişiklikler değil, aynı zamanda –ve daha önemlisi- iyi yönetişim, daha iyi kamuoyu bilinci ve yetkililer arasında yasal ve teknik gerekliliklere daha iyi uyumun sağlanması konusunda kararlılık gerektirmektedir. Ayrıca, afet riski yönetimini, genel kalkınma ve planlama gündemine entegre etme ihtiyacı da bulunmaktadır. 52. Çevre standartlarının ve uyum mekanizmalarının geliştirilmesi, Türkiye’nin AB’ye Katılım kriterlerini karşılama programının da bir parçasını oluşturmaktadır. Bu çabaların desteklenmesi konusunda AB başı çekmektedir. AB’nin çevre direktiflerine uyum Türkiye için önemli ve zor bir görev olacaktır ve uzun vadede su arıtma, katı ve tehlikeli atık yönetimi, endüstriyel kirliliğin kontrolü, doğa koruma ve su kaynakları yönetimi alanlarında önemli yatırımların yapılmasını gerektirmektedir. Çevre müktesebatı, çevresel değerlendirmeye kamuoyunun daha fazla katılması ve çevresel bilgi ve karar verme sürecinde şeffaflık için bir fırsat sunmaktadır. AB müzakerelerine yönelik planlama sürecinin, Hükümet’e ve iş dünyasına daha temiz teknolojilerin kabulü önündeki engellerin tespiti ve kaldırılması doğrultusunda birlikte çalışmaları için bir fırsat sunması beklenmektedir. Son olarak, yoksulluk, çevresel kötüleşme ve köyden kente göç kısır döngüsünün kırılmasına yardımcı olduğundan, uygun çevre yönetimi Hükümet’in yoksulluğu azaltma çabaları açısından da oldukça önemlidir. Bazı kırsal bölgelerde, doğal kaynakların aşırı kullanımı ve tahribi, yoksulların yaşamlarını idame etmelerinin tek yolu olarak görülmektedir. Türkiye’nin tarım arazilerinin yaklaşık yüzde 65’i -45 milyon hektar- “ciddi” veya “çok ciddi” erozyon ile karşı karşıyadır. Bu alanların çoğunda, kırsal yoksulluk ve tahrip edilmiş çevre insanları kentlere göç etmeye zorlamakta, bu durum da kentlerin fiziksel ve çevresel altyapısını daha fazla zorlamaktadır. Yoksul kentsel alanlarda, tahrip edilmiş çevre sağlık sorunlarına ve sosyal dışlanmaya katkıda bulunmaktadır. III. TÜRKİYE – DÜNYA BANKASI GRUBU İŞBİRLİĞİ A. Geçmişteki Banka Grubu Desteği 53. Türkiye, Avrupa ve Orta Asya Bölgesinde (ECA) en çok kredi alan ülke olup, son üç yıl içerisinde 1,5 milyar ABD $’nı aşan yeni taahhütler ile birlikte Dünya Bankasından en yüksek miktarda kredi alan üçüncü ülke konumuna yerleşmiştir. Başlangıçtaki 20042006 Mali Yıllarını kapsayan CAS (Ülke Destek Stratejisi), düşük senaryoda 1,3 milyar ABD $’na erişen bir kredi hacmi, yüksek senaryoda ise 4,5 milyar ABD $’na varan bir kredi programı öngörmekteydi. 2005 yılı sonundaki CAS İlerleme Raporu’nda, programa ilave bir yıl daha eklenmiş olup dört yıllık dönem için toplam paket 6,6 milyar ABD $’na çıkarılmıştır. Bu sıkı kredi programı, Hükümet’in bilgi ve teknik yardım ihtiyaçlarına cevap veren; AB’ye katılım, işgücü piyasaları, eğitim konularında önemli raporlara yer veren; enerji sektöründe bir uzman paneli tarafından sağlanan önemli danışmanlık hizmetlerini de içeren aktif bir Analitik ve İstişari Çalışmalar (AAA) programınca desteklenmiştir. Ülke Destek Stratejisi ile uyumlu bir Dünya Bankası Enstitüsü (WBI) programı da, Banka’nın Analitik ve İstişari Çalışmalarını tamamlamak üzere devreye sokulmuştur. İyi bir portföy kalitesi sağlanmış; performans göstergeleri genel itibari ile bölgesel ve Banka çapındaki ortalamalar ile uyumlu ya da bu ortalamalardan daha yüksek seviyede olmuştur; bu konuda daha fazla dikkat gerektiren tek alan kredi kullanım oranıdır. (bakınız: aşağıdaki şema). Şekil 10: Türkiye Portföy Göstergeleri ile Banka ve ECA Çapındaki Göstergeler (2007 Mali Yılı) 100 100 78 81 80 96 100 65 60 40 20 19 16 18 11 9 5 17 9 5 0 Kredi Kullandırım Pro-aktivite % Oranı % Realizm % Banka ECA Sorunlu Projeler % Risk Altındaki Projeler % Türkiye 54. Güçlü bir Uluslararası Finans Kurumu (IFC) programı, CAS hedeflerine ulaşılmasına katkıda bulunmuştur. 2005-06 Mali Yılında, IFC kendi adına 917 milyon ABD $’nın üzerinde bir taahhütte bulunmuş olup, konsorsiyum bankaları aracılığıyla 329 milyon ABD $ tutarında finansman sağlamıştır; buna karşılık 2001-2003 Mali Yılları arasındaki dönemde temin edilen kredi miktarı sırasıyla 443 milyon ABD $ ve 112 milyon ABD $ olmuştur. Sadece 2007 Mali Yılında, IFC kendi adına 551 milyon ABD $’nın üzerinde bir taahhütte bulunmuş olup konsorsiyum bankaları aracılığıyla da 413 milyon ABD $ tutarında finansman sağlamıştır. Bu miktar Türkiye’de bugüne kadar sağlanmış olan en yüksek IFC finansmanıdır. IFC’nin yatırımları sektörler arasında iyi bir çeşitlilik sergilemektedir; imalat, finans sektörü, bilgi teknolojileri, petrol ve gaz, sağlık ve eğitim ile altyapı alanlarında projeler bulunmaktadır. IFC, Türk şirketlerinin daha rekabetçi hale gelmeleri, ihracat ve dış yatırımlar yoluyla riskleri çeşitlendirmeleri ve bölgesel oyuncular haline gelebilmeleri için giderek artan bir şekilde destek sağlamaktadır. 2004 ve 2007 Mali Yılları arasındaki dönemde, IFC Bosna-Hersek, Bulgaristan, Mısır, Gürcistan ve Rusya’yı da kapsayan güney–güney yatırımlarına girişen Türk şirketlerine yaklaşık olarak 200 milyon ABD $ tutarında finansman sağlamıştır. 55. Son olarak, Çok Taraflı Yatırım Garantisi Kurumu (MIGA) da Türkiye’de aktif bir şekilde faaliyet göstermektedir. MIGA, kısa bir süre önce oluşturulmuş Küçük Yatırım Programı da dahil olmak üzere çeşitli şekillerde, gerek Türkiye’deki yatırımlar için gerekse yurt dışında yatırım yapan Türk yatırımcılar için yatırım garantisi sağlamıştır. MIGA’nın şu anda altyapı projeleri için bir adet garantisi bulunmaktadır (135 milyon ABD$ tutarında toplam brüt risk) ve yurt dışındaki Türk yatırımcılar için de garantiler sağlamıştır. 56. Aşağıda yer alan Tablo 4’te de gösterildiği gibi, 2004-2007 Mali Yıl Dönemi Ülke Destek Stratejisi’nin beklenen sonuçlarına ve WBG karşılaştırma ölçütlerine büyük ölçüde ulaşılmıştır. CAS uygulamasının ayrıntılı bir değerlendirmesi ve çıkarılan dersler ekteki CAS Tamamlama Raporunda yer almaktadır. B. Çıkarılan Dersler 57. Yetkililer ile yakın bir işbirliği içerisinde hazırlanan taslak CAS Tamamlama Raporundan ve Bağımsız Değerlendirme Grubu’nun (IEG) 1993-2004 dönemini kapsayan Ülke Destek Değerlendirmesi’nden (CAE) üç ana ders çıkarılmıştır: • Kalkınma Politikası Kredileri (DPL) tarafından desteklenen reformların (uzun vadeli ve kurumsal) mahiyeti ve yetkililerin bu reformları tamamen sahiplenme istekleri göz önüne alındığında, kalkınma politikası kredilerine yönelik programlı yaklaşım faydalı olmuştur. Program kapsamında daha az sayıda DPL verilebilir; buna karşılık her bir kredinin daha yüksek miktarda olması sağlanabilirdi. • Yüksek kaliteli analitik çalışma, gerek eğitim, enerji ve işgücü piyasası reformları gibi kilit konularda ülke içindeki politika diyaloğuna yardımcı olması açısından gerekse yetkililere Türkiye’nin AB’ye katılımına yönelik ekonomik gündeme öncelik vermeleri konusunda destek sağlaması açısından kritik bir öneme sahip olmuştur. Ekonomik ve sektörel çalışmaların işbirliği içinde hazırlanması, bunların kapsamlı ve katılımcı bir şekilde tanıtılması ve dağıtılması, elde edilen bulguların ülkedeki paydaşlarla birlikte değerlendirilmesi ve WBI desteği ile gerçekleşen uluslararası uygulayıcıların çalıştayları özelikle etkili olmuştur. • Gelecekte, Yeni Ülke İşbirliği Stratejisi’nin (CPS) etkili olmasını sağlamak için sahiplenme ve esneklik gerekecektir. Yeni CPS, (i) bir yandan sivil toplumun istişare sürecine katılımını artırırken, programın belirlenmesinde yetkililerin liderliğine güvenmelidir; (ii) yeni ortaya çıkan önceliklere yanıt verebilecek şekilde kredi seviyeleri ve araçlarına, ayrıca portföy uygulamalarına daha fazla esneklik tanımalıdır, (iii) istihdam yaratılması ve yoksulluğun azaltılması konusunda katkı sağlaması amacıyla özel sektör yatırımlarına daha fazla destek vermeyi öngörmelidir ve (iv) çevre koruma alanındaki girişimleri derinleştirmeyi amaçlamalıdır. Tablo 4: Stratejik Hedefler ve 2004-2006 Mali Yılı CAS Çerçevesi A. Ekonomik ve sosyal yapının dönüştürülmesi Türkiye’nin Uzun Vadeli Stratejik Hedefleri B. Sağlık ve eğitim seviyesinin C. Bilimsel ve teknolojik D. Çevrenin korunması yükseltilmesi, gelir dağılımının kapasitenin iyileştirilmesi güçlendirilmesi, altyapının geliştirilmesi i CAS Kalkınma Temaları a. Güçlü Makroekonomi ve Yönetişim b. Adil Beşeri ve Sosyal Kalkınma c. Cazip İş Ortamı ve Bilgisi d. Güçlü Çevresel Yönetim ve Afet Önleme ii. Beklenen Temel CAS Sonuçları • Kamu kredi itibarı göstergelerinin sürdürülebilir seviyelerde istikrarlı hale getirilmesi • %5 civarında, daha az dalgalı ekonomik büyüme • Tek haneli enflasyon Başarıldı • Aşırı yoksulluğun düşük seviyede (%1,8) • İhracat artış oranının tutulması ve 2001 yılında %15 olan GSMH artış oranını kırılganlık oranının 2006’da %12’ye geçmesi düşürülmesi • CAS dönemi boyunca • Temel eğitimde net okullaşma oranının DYY’nin ortalama %99’un üzerinde tutulması; özellikle 1,5 milyar ABD$’na ortaöğretimde kızların okullaşma oranının ulaşması yükseltilmesi: erkek/kız oranının 2006’ya • Finans piyasalarında kadar 1/20’den 1/15’e denk gelecek şekilde istikrarın artması iyileştirilmesi • Çocuk ölüm oranının düşürülmesi ve anne sağlığının iyileştirilmesi Büyük ölçüde başarıldı Başarıldı • AB çevre standartlarına önemli ölçüde uyum sağlanması • Afet önleme ve yönetim sisteminin iyileştirilmesi Kısmen başarıldı iii. Beklenen Dünya Bankası Temel Ölçütleri • Temel sonuçlar ile tutarlı ve tatmin edici bir makroekonomik ve mali çerçeve • Kamu sektörü reformlarının uygulanması Başarıldı • Sağlık, eğitim ve sosyal korumaya yönelik kamu harcamalarının kriz öncesi seviyelerde tutulması • (i) 1 milyondan fazla çocuğun yararlanacağı ŞNT programının ve (ii) hassas nüfus gruplarını destekleyecek en az 1.500 yerel girişim (YG) projesinin uygulanması • Okulların yenilenmesi ve modernizasyonu • Temel sağlık hizmetlerine erişimin ve hizmet kalitesinin yükseltilmesi Başarıldı • İşletmelerin ihracat kapasitesinde artış • Genel yatırım ortamında iyileşme, yeni DYY kanununun uygulanması, bir Yatırım Tanıtım Ajansının (IPA) kurulması • Finans piyasalarını düzenleyici kurumların bağımsızlığının sürdürülmesi • Kamu bankaların özelleştirilmesinin tamamlanması; yeni İflas Kanununun ve Ticaret Kanununun kabulü; banka dışı finans kuruluşları reformunun uygulanması Büyük ölçüde başarıldı • AB bağlamında güncellenmiş çevre sektörü öncelikleri • Özel konut birimleri için zorunlu sigorta uygulamasının getirilmesi; inşaat yönetmeliklerinin uygulanması için sıkı ve yaptırımlı bir sistem oluşturulması ve acil duruma hazırlık çalışmalarının güçlendirilmesi Kısmen başarıldı C. Yeni Ülke İşbirliği Stratejisi’nin (CPS) Stratejik Hedefleri ve Sonuçlar Çerçevesi 58. CPS’nin amacı, Türkiye’nin hızlı ve sürdürülebilir büyüme potansiyelini serbest bırakırken, aynı zamanda Türkiye’nin AB’ye katılımını da kolaylaştıracak reformlar yoluyla eşit fırsatlar yaratmak ve daha fazla vatandaşın büyümenin faydalarından yararlanmasını sağlamaktır. Bu kapsamlı hedef, özellikle Dokuzuncu Kalkınma Planı olmak üzere çeşitli Hükümet programlarında belirtilen Hükümet öncelikleri ile tamamen uyumludur. Bu hedefe ulaşılmasını desteklemek için, aşağıda yer alan üç ayağa katkıda bulunmayı amaçlayan yeni bir Banka Grubu programı uygulanacaktır: rekabetçiliğin ve istihdamın artırılması, adil beşeri ve sosyal kalkınma ve bölgesel farklılıklara önem verilerek yüksek kaliteli kamu hizmetlerinin etkin bir şekilde sağlanması. AB’ye katılım gündemi, WBG programının tasarımında ve uygulanmasında tüm alanlar için ortak bir tema olmaya devam edecektir. Yetkililerin son beş yıldaki performansı ve önemli ölçüde iyileşen ekonomik temeller, başarılı bir programın devamı için iyi işaretler vermektedir. 59. CPS sonuçlar çerçevesi, Türkiye’nin kendi kalkınma hedefleri ve ülke göstergeleri tarafından şekillendirilmiştir (bakınız Ek A1). Çerçeve, Türkiye’nin Dokuzuncu Kalkınma Planı, 60. Hükümet’in programı ve faaliyet gösterge programında yer alan temel hedefleri bir araya getirmiş olup, WBG söz konusu faaliyetler aracılığıyla belirtilen hedeflere ulaşılmasında Türkiye ile bir ortak olarak işbirliği yapacaktır. Doğal olarak, CPS’nin katkıda bulunmayı istediği hedeflerin çoğu, CPS’nin kapsadığı zaman diliminden daha uzun bir sürede gerçekleşecektir; ayrıca bu hedefler CPS’nin katkılarına ek olarak başka faktörlere de bağlıdır. 60. Bazı alanlarda, yeni faaliyetlerden ziyade portföyün sağlıklı bir şekilde uygulanması temel kilometre taşlarına ulaşmaya daha fazla katkıda bulunacaktır. Dolayısıyla, portföy uygulamasının etkili bir şekilde izlenmesi ve değerlendirilmesi ile devam etmekte olan proje ve programların hedeflerine ulaşıp ulaşılmadığının takip edilmesi kritik öneme sahip olacaktır. Hükümet, izleme ve değerlendirme kapasitesinin güçlendirilmesi konusunda Banka’nın desteğini talep etmiştir. Yetkililer ve Hükümet, portföy uygulaması ve ülke programının performansı konusunda düzenli olarak üst düzey ortak gözden geçirme toplantılarının yapılması ve bu gözden geçirme toplantılarında proje ve programların sonuçları ve etkileri üzerinde odaklanılması konusunda anlaşmaya varmıştır. Gözden geçirme toplantıları, 2007 yılındaki başarılı Ortak Portföy Performans İncelemesini temel alacaktır. 61. CPS sonuçlar çerçevesi, WBG’nun - daha fazla esneklik gerektiren - Türkiye’deki taahhütlerinin özelliklerine göre uyarlanmıştır Öncelikle, önceden tanımlanan sonuçlar ile WBG taahhütlerinin gerekli esnekliği arasında bir tercih söz konusudur. Türkiye küresel ekonomiye tam olarak entegre olmuş, ilerleme kaydetmiş orta gelirli bir ülkedir; diğer taraftan hedeflerin, kilometre taşlarının, politikaların ve programların değişen ülke koşullarına ve küresel koşullara adaptasyonunda esneklik başarı için gerekli bir koşuldur. CPS programı değiştikçe sonuçlar çerçevesi de buna göre adapte edilecek, CAS İlerleme Raporu da bu uyarlamaları yansıtacaktır. İkinci olarak, CPS bir işbirliği stratejisidir ve WBG taahhütleri Türkiye’nin kamu dış finansmanı, kamu harcamaları, özel sektör finansmanı ve genel ekonomi gündeminin sadece küçük bir payını temsil etmektedir. Örneğin, Uluslararası İmar ve Kalkınma Bankası (IBRD) finansmanı 2006 yılında kamu dış finansmanının yüzde 10’unu oluşturmuş ve aynı dönemde IBRD yatırım finansmanının toplam kamu sektörü yatırımı içindeki payı yüzde 2,2 olmuştur. Sonuç olarak, CPS programı Türkiye’de kalkınma hedeflerinin gerçekleşmesine katkıda bulunacak birçok faktörden sadece biri olacaktır, dolayısıyla katkıları her ne kadar önemli olsa da sınırlı kalacaktır. 62. Türkiye’nin istatistik sistemi politikaların oluşturulmasına yönelik genellikle güvenilir ve zamanında veri sağlamaktadır. Türkiye, Özel Veri Yayınlama Standartlarına (SDDS) uymakta olup, verilerin toplanması ve temel ekonomik ve parasal istatistiklerin yayınlanması belirli uluslararası standartlara ve yöntemlere göre gerçekleştirilmektedir. TÜİK, Eurostat ve AB üye devletlerinden önemli bir destek almaktadır. Mevcut istatistik kapasitesi, çoğu kalkınma önceliğinin etkili bir şekilde izlenmesine ve değerlendirilmesine olanak tanımaktadır; kapasite artırmanın gerekli olduğu alanlarda da bu kapasitenin oluşturulması için Banka yetkililerle ve diğer kalkınma ortakları ile işbirliği yapmaya hazırdır. Metin Kutusu 2. Ortak Portföy Performans İncelemesi (JPPR) – Çıkarılan Dersler Genel değerlendirme: JPPR en üst seviyelerdeki güçlü Hükümet/Dünya Bankası ortaklığını ve bunu daha da güçlendirme konusundaki ortak kararlılığı teyit etmiştir. Vurgulanan başlıca sorunlar ve önerilen eylemler aşağıda özetlenmiştir. Sahiplenme: Proje/programların başarısı “sahiplenmeye” bağlıdır. Sahiplenme, ilgili kuruluşların kendi öncelikleri ve sorunlarına dair değerlendirmelerine dayanan ve tüm paydaşların katılımıyla gelişen proje önerilerinin hazırlanmasıyla başlar. Basitleştirme: Mümkün olan en basit proje tasarımının seçilmesi kritik öneme sahiptir. Bu, ilgili kuruluşlar, Hazine, Devlet Planlama Teşkilatı ve Banka’nın üstesinden gelmesi gereken bir zorluktur. Bu bağlamda, Türk yetkililerin deneyimi şunu göstermektedir: sektör odaklı programlar nihai proje hedeflerine başarılı bir şekilde ulaşabilmekte olup proje etkileri birçok kuruluşu içeren iddialı projelere kıyasla sürdürülebilir olmaktadır. Esneklik: Programların/projelerin tasarımında esneklik kilit öneme sahiptir. Esneklik için aşağıda yer alan koşullar gereklidir: • Yatırım operasyonları ile yasal reformlar arasındaki bağların sınırlanması –yasal reformlar tercihen diyalog, analitik ve istişari çalışmalar (AAA) veya kalkınma kredileri ile desteklenmelidir. • Yenilikçi finansal ve operasyonel araçların kullanılması, • Hazırlıkları hızlandırmak ve darboğazları azaltmak için, Hükümet ve Banka gerekliliklerinin (fizibilite çalışmaları gibi) gözden geçirilmesi/uyumlaştırılması. Kapasite oluşturma: İlgili kuruluşlarda kurumsal kapasitenin geliştirilmesi önemli bir ortak hedeftir. İlgili kuruluşlardaki kamu çalışanlarının proje uygulamasına tam olarak entegre edilmesi, bu hedefe ulaşılmasına katkıda bulunacaktır. Proje Uygulama Birimlerinde (PUB) danışman kullanımınn minimum seviyede kalması ideal olacaktır. İzleme ve Değerlendirme: İlgili kuruluşlar izleme ve değerlendirme kapasitelerini güçlendirmek için çaba harcayacak olup girdiler üzerine değil sonuçlar üzerine odaklanacaktır. Banka, İzleme ve Değerlendirme konusunda uzmanlığa sahiptir ve bu alanda destek sağlamaya hazırdır. Uygulama düzenlemeleri: Gerçekçi proje uygulama zaman çizelgeleri ve yerel kapasitenin değerlendirilmesi, projenin yeniden yapılandırılmasına, süre uzatımlarına ve değişikliklere duyulacak ihtiyacı azaltacaktır. D. Genel Yaklaşım 63. Kalkınma ile ilgili karmaşık zorluklarının aşılması için Hükümet ile ortaklık kurulması konusu üzerinde önemle durulacaktır. Bu zorlukların aşılması esnasında, WBG mevcut en iyi teknik uzmanlık bilgisini, uluslararası deneyimi ve Banka Grubunun sağlayabileceği geniş yelpazeli araçları harekete geçirmeye çalışacaktır. WBG ekipleri yetkililer ile birlikte entegre kalkınma çözümleri geliştirmek için tüm sektörlerde çalışmalar yapacaktır. 64. Programın tasarımı ve uygulanması esnek ve talebe dayalı olacaktır. Banka Grubu’nun Orta Gelirli Ülkelere yönelik gündemine uygun olarak, CPS değişen önceliklere uygun araçlar ile zamanında cevap verebilmek için gerekli esnekliği sağlayacaktır. Hükümet’in öncelikleri program için belirleyici olacaktır ve WBG’nin çalışmaları diyalog, Analitik ve İstişari çalışmalar (AAA) ve finansman yoluyla en iyi kalkınma çözümlerinin bulunması ve desteklenmesi üzerinde odaklanacaktır. Banka, bağımsız ve programlı ekonomik ve sektör çalışması; tam zamanında teknik yardım ve danışmanlık; WBI kapasite oluşturma; proje, program, sektör düzeyinde yerel ve ulusal düzeylerde yatırım ve politika kredisi; acil durum finansman araçları (örneğin doğal afet riskleri için) ve bankacılık danışmanlık hizmetleri de dahil olmak üzere Türkiye’ye kapsamlı bir AAA ve finansman programı sunmaktadır. Ayrıca, IFC Türkiye’ye krediler, özsermaye, özsermaye benzeri ve sendikasyon kredilerini de içeren geniş yelpazeli ürünler ve hizmetler sunmayı beklemektedir. Özsermaye ve köprü kredi gibi IFC’nin bazı uzun vadeli ürünleri başka ticari finansman kaynaklarından kolaylıkla temin edilemeyecek ürünlerdir. MIGA garantileri de kullanılabilecektir. 65. Kalkınma politikası kredilerinin önemli bir rol oynaması beklenmektedir. Özellikle Banka’nın esnek bütçe finansmanı ile ilgili politika önerileri ve desteği konusunda sahip olduğu karşılaştırmalı üstünlükten dolayı, yetkililer kalkınma politikası kredilerinin Türkiye’nin devam eden reform gündemine eşlik etmesi ve bu reformları desteklemesi yönünde güçlü bir istekleri olduğunu ifade etmiştir. 66. Banka’nın CPS kapsamındaki yatırım finansmanı, yetkililerin tercihlerine dayanarak, Türkiye’ye kalkınma ile ilgili karmaşık zorluklarını aşmasında yardımcı olacak ve elde edilecek sonuçlara özel bir vurgu yapacaktır. Yetkililer, Banka fonlarının kullanımını doğrudan performansla veya hizmet sunumuyla ilişkilendiren yatırım kredisi operasyonlarının tasarımının araştırılması konusunda istekli olduklarını ifade etmişlerdir. Bu gibi programlar sosyal sektörler alanındaki reformların desteklenmesinde önemli bir rol oynayabilir. Banka tarafından finanse edilen projelerin uygulanması konusunda büyük ölçüde ilgili kuruluşların ve kamu personelinin kapasitesi ile Halkbank ve TSKB gibi bağımsız kuruluşların kadrolu personelinin kapasitesinden yararlanılması beklenmektedir, bu şekilde proje sonuçlarının gelecekte de sürdürülebilmesi sağlanacaktır. 67. Önümüzdeki dört yıl boyunca, IFC’nin güçlü taahhüdünün devam etmesi planlanmaktadır. IFC, Türkiye’nin daha rekabetçi hale gelmesine, altyapısını iyileştirmesine, sağlık ve eğitim kalitesini yükseltmesine ve bölgesel kalkınma eşitsizliklerini azaltmasına katkıda bulunmak üzerinde çalışmaya devam edecektir. 2008-2011 MY CPS döneminde, IFC kendi hesabına 1,6 – 2,0 milyar ABD$ tutarında bir taahhütte bulunmayı beklemektedir. Türkiye şu anda Rusya, Hindistan, Çin ve Brezilya’dan sonra en büyük IFC kredi bakiyesine sahip beşinci ülkedir. Eylül 2007 itibariyle, IFC’nin taahhüt portföyü toplam 1,6 milyar ABD$’nı bulmuştur. 68. Sağlık, eğitim, enerji ve altyapı sektörleri gibi alanlarda kamu-özel sektör ortaklıkları, enerji sektöründe özelleştirme ve mikro-finansman da dahil olmak üzere finans sektörünün geliştirilmesi, IBRD-IFC’nin Ülke İşbirliği Stratejisini tamamlayacağı muhtemel alanlarıdır. Banka’nın yatırım ortamı ile ilgili analitik çalışmaları ve diyalogu, iş ortamının iyileştirilmesine ve IFC’yi de içerecek ancak IFC ile sınırlı kalınmayacak şekilde- özel yatırımların kolaylaştırılmasına katkıda bulunmayı amaçlamaktadır. Yetkililerin talebi üzerine kamu-özel sektör ortaklığı (PPP) genel çerçevesi ile ilgili çalışmalar, WBG bünyesinde eşgüdüm içerisinde yürütülmektedir. PPP ile ilgili Grup çalışmasının, yetkililere PPP için sağlam bir politika çerçevesi ve kurumsal çerçeve oluşturmaları konusunda yardımcı olması ve yetkililere en acil yatırım ihtiyaçlarını ele alırken kullanabilecekleri kapsamlı bir dizi araç sunması beklenmektedir. Özel Sektör Kalkınma Stratejisi için bakınız Ek 3. E. Çalışma Alanları 69. Öngörülen WBG operasyonel programı, Türkiye’nin kapsamlı kalkınma hedefleri ile Hükümet program ve eylem planını yansıtan, CPS’nin üç ana kalkınma teması çerçevesinde şekillendirilmiştir. (Bakınız Tablo 5 ve 6). Doğal olarak, bazı faaliyetler birden fazla kalkınma hedefine ulaşılmasına katkıda bulunacaktır. a) Rekabetçiliğin ve İstihdam Fırsatlarının Artırılması 70. Bu eksen kapsamındaki temel hedefler şunlardır: • • • • • • • Makroekonomik istikrarı korumak ve ekonomik büyümeyi sürdürmek Yatırım ortamını iyileştirmek ve ekonomideki kayıtdışılığı azaltmak İşgücü piyasasının esnekliğini artırmak ve becerileri geliştirmek Finans sisteminin sağlam yapısını korumak ve finansmana erişimi iyileştirmek Teknolojinin benimsenmesini sağlamak ve inovasyonu geliştirmek Türkiye’de verimli ve sürdürülebilir enerjiye yönelik artan talebi karşılamak Tarım dışı alanlarda istihdam yaratılmasını teşvik etmek; tarım sektörünün ve tarım dışı sektörlerin rekabetçiliğini artırmak. 71. Sağlanması planlanan Program Amaçlı Rekabet ve İstihdam Kalkınma Politikası Kredileri (CEDPL), WBG programının bu kısmının temelini oluşturacaktır. CEDPL kredileri, Türkiye’de büyümeyi teşvik edecek, daha fazla sayıda ve daha iyi işlerin yaratılmasını sağlayacak sürdürülebilir bir orta vadeli yasal, kurumsal ve yapısal gelişim sürecini aşağıda yer alan yollarla desteklemektedir: (i) uygun makroekonomik çerçevenin korunması, (ii) büyük ölçekli bir KİT özelleştirme programı dahil olmak üzere yatırım ortamının iyileştirilmesi, (iii) işgücü piyasasının esnekliğinin artırılması, (iv) yatırım sermayesine erişimin artırılması ve (v) bilgi üretiminin ve inovasyonun teşvik edilmesi, yeni teknolojilerin benimsenmesi ve işgücü becerilerinin geliştirilmesi. Tablo 5: Dünya Bankası Grubu’nun Ülke İşbirliği Stratejisini Türkiye’nin Dokuzuncu Kalkınma Planı Şekillendirmiştir. Vizyon: “Bilgi Toplumuna dayalı, istikrar içinde büyüyen, gelirini daha adil paylaşan, küresel ölçekte rekabet gücüne sahip, AB’ye üyelik için uyum sürecini tamamlamış bir Türkiye” Dokuzuncu Kalkınma Planı (2007-2013) Stratejisi: Ekonomik ve Sosyal Kalkınma Alanındaki Beş Eksen 1) Rekabet Gücünün Artırılması: o Makroekonomik istikrarı kalıcı hale getirmek o İş ortamını iyileştirmek o Kayıtdışı ekonomiyi küçültmek o Finans sistemini iyileştirmek o Enerji ve ulaştırma altyapısını iyileştirmek o Çevreyi korumak ve kentsel altyapıyı iyileştirmek o AR-GE ve Inovasyonu geliştirmek o Bilgi ve İletişim Teknolojilerini yaygınlaştırmak o Tarımsal yapının verimliliğini artırmak o Sanayi ve Hizmetler alanında yüksek katma değerli üretime geçiş, sağlamak 2) İstihdamın Artırılması: o İşgücü piyasasını iyileştirilmek o Eğitimin işgücü piyasası talebine duyarlılığını arttırmak o Aktif işgücü politikaları geliştirmek 3) Beşeri Kalkınmanın ve Sosyal Dayanışmanın Güçlendirilmesi: o Eğitim sisteminin geliştirilmesi o Sağlık sisteminin etkinleştirilmesi o Gelir dağılımının iyileştirilmesi, sosyal içerme ve yoksullukla mücadele o Sosyal Güvenlik Sisteminin Etkinliğinin Arttırılması o Kültürün korunması, geliştirilmesi ve toplumsal diyaloğun güçlendirilmesi 4) Bölgesel Kalkınmanın Sağlanması: o Bölgesel kalkınma politikasını merkezi düzeyde etkili hale getirmek o Yerel dinamiklere ve iç potansiyele dayalı kalkınmayı sağlamak o Yerel düzeyde kurumsal kapasiteyi artırmak o Kırsal alanlarda kalkınmayı sağlamak 5) Kamu Hizmetlerinde Kalite ve Etkinliğin Artırılması: o Kurumlar arasındaki yetki ve sorumlulukları rasyonelleştirmek o Politika oluşturma ve uygulama kapasitesini yükseltmek o Kamu sektöründe insan kaynaklarını geliştirmek o E-Devlet uygulamalarının yaygınlaştırmak ve etkinliğini sağlamak o Adalet sistemini iyileştirmek o Güvenlik hizmetlerini etkin hale getirmek Dünya Bankası Grubu Ülke İşbirliği Stratejisi (CPS): Üç Eksen I. Eksen: Rekabet Gücünün ve İstihdam Fırsatlarının İyileştirilmesi ► 1. Ekonomik İstikrarın Korunması ve Ekonomik Büyümenin Sürdürülmesi 2. Özel Yatırımın Artırılması, Finansal Aracılığın İyileştirilmesi, Finans Sektörünün Derinleştirilmesi ve Genişletilmesi 3. İstihdamın Artırılması 4. Enerji Arzının Güvenilir ve Verimle Hale Getirilmesi, Ulaştırma Altyapısının İyileştirilmesi II. Eksen: Adil Beşeri ve Sosyal Kalkınma ► 1. Sosyal Güvenlik Sisteminin Etkinliğinin ve Sürdürülebilirliğinin Arttırılması 2. Sağlık Sisteminin, Daha İyi bir Yönetişim, Etkinlik, Kullanıcı ve Hizmet Sağlayıcı Memnuniyetini Uzun Vadeli Sürdürülebilirlik İçerisinde Sunması, 3. Eğitim Sisteminin Geliştirilmesi ve Eğitimin İşgücü Piyasası Taleplerine Duyarlılığının Arttırılması III. Eksen: Yüksek Kaliteli Kamu Hizmetlerinin Etkin Sunumu ► 1. Kamu Harcamalarının Rasyonelleştirilmesi ve İyi Yapılandırılması 2. Kamu Sektöründe Yönetişimin Güçlendirilmesi 3. Yerel Hizmet Sunumunun ve Afete Hazırlık Durumunun İyileştirilmesi Tablo 6: Türkiye — Endikatif CPS Programı - 2008-2011 Mali Yılı 2008 MY Finansmanı Kalkınma Politikası Kredisi aşağıdaki üç alandan birinde veya bir kaçında: • Program Amaçlı Kamu Sektörü Kalkınma Politikası Kredisi (PPDPL serisi) • Rekabet Gücü ve İstihdam (CEDPL serisi) • Enerji • İhracat Finansmanı (mali aracılık kredisi ilave finansmanı) 2009 MY Finansmanı 500800 Kalkınma Politikası Kredisi aşağıdaki üç alandan birinde veya daha fazlasında: • PPDPL serisi • Rekabet Gücü ve İstihdam (CEDPL serisi) • Enerji • Enerji Arz Güvenliği Sektör Yatırım Programı (üretim dahil) 300 • Kadastro Modernizasyonu 200 Toplam 1/ Kalkınma Politikası Kredisi rekabet gücü ve istihdam, kamu sektörü reformu, beşeri sermayenin geliştirilmesi ve sosyal koruma, çevre koruma gibi alanlarda kullanılmak üzere • KOBİ Verimliliği ve Rekabet Gücü (mali aracılık kredisi) 700900 • Enerji Verimliliği / Arz Güvenliği 300500 • Özel Sektör Yenilenebilir Enerji ve Enerji Verimliliği (mali aracılık kredisi) • Enerji Yatırım Kredisi (iletim dahil) • Belediye Hizmetleri II (ilave finansman) 2010/11 MY Finansmanı 600900 • Sağlık (GSS uygulaması)2/ • Sağlık Reformu ve Sosyal Güvenlik (APL Faz II) 1800 Toplam 1/ 10001400 • Demiryolları APL II • Belediye Altyapısı (Büyükşehir Belediyeleri) • Çevre ve Doğal Kaynaklar; Büyük Deniz Ekosistemleri Akdeniz Ortaklığı için Yatırım Fonundan temin edilecek GEF fonları dahil • Sulama Sektör Yaklaşımı • Eğitim 2/ 200300 • Sosyal İçerme ve İstihdam Programı 1800 2600 Toplam 1/ Türk Yetkililer ve Dünya Bankası, tabloda belirtilen belirli proje ve programlara ek olarak, CPS döneminde Dünya Bankası tarafından finansman sağlanması muhtemel ilave alanları tespit etmişlerdir: (i) doğal afet acil durum/sigorta veya önleme yatırım finansmanı; (ii) beceri geliştirilmesini amaçlayan eğitimlere ve istihdama yönelik kamu-özel sektör ortak finansmanı; (iii) yol bakımı ve (iv) yargı reformu. 1/ CPS, 2008/11 MY dönemi için 6,2 milyar ABD$’ni bulan yeni taahhütlere eşdeğer bir Banka finansmanı öngörmektedir ve bu finansman içerisinde kalkınma politikası kredilerinin (DPL) payının yüzde 50 civarında olması beklenmektedir. Bu seviyelere varan Banka finansmanının —Türkiye’nin geçmişteki kredi kullanım ve amortisman takvimleri dikkate alınarak2007 MY sonu ile 2011 MY arasında Banka’nın Türkiye’nin Banka nezdindeki yükümlülüklerinin en fazla 4,5 milyar ABD$ kadar artırması beklenmektedir – bu durum gerek Türkiye Hükümeti’nin Banka finansmanı için talebini gerekse IBRD’nin finansal pozisyonunu yansıtmaktadır. Banka finansmanının zamanlamasında ve DPL ile yatırım finansmanı bileşiminde esnek davranılacaktır. Dolayısıyla, Banka finansmanı ön-yüklemeli, sonradan yüklemeli, hatta eşit dağılımlı olabilir ve – Türkiye’deki ekonomik koşullara ve Türk yetkililerin ekonomik reform ve yatırım programlarının içeriğine ve uygulamadaki hızına bağlı olarak- Kalkınma Politikası Kredilerinin payı, herhangi bir yılda veya 4 yıllık CPS döneminde, öngörülen yüzde 50’lik ortalamayı geçebilir veya bu seviyenin altında kalabilir. 2008 ve 2009 Mali Yılları için ayrı ayrı 1,8 milyar ABD$ ve 2010/11 Mali Yılı için 2,6 milyar ABD$’lık toplam tutar öngörülmesi, Türk yetkililerin CPS döneminde ne derece bir önyüklemeli IBRD finansmanı beklentileri olduğunu göstermektedir. 2/ 2009 MY ve 2010 MY’da planlanan sağlık ve eğitim yatırım projeleri için, mümkün olduğunca çıktıya/performansa dayalı bir kredi kullanım stratejisi beklenmektedir. Bu projelerin hangi sıra ile uygulanacağı, ülkedeki ve sektördeki gelişmelere bağlı olacaktır; projelerden herhangi birisi 2009 MY’da, diğeri 2010 MY’da uygulanabilir. Tablo 6 (devamı.): Endikatif CPS Programı - 2008-2011 Mali Yılı 2008 MY Analitik ve İstişari Hizmetler (tamamlanan veya devam eden) 2009 MY Analitik ve İstişari Hizmetler o Ülke Ekonomik Memorandumu (CEM) II o Politika Notları o Büyüme ile ilgili seçilen konularda (örneğin kayıtdışı ekonomi) CEM o Yatırım Ortamı Değerlendirmesi (ICA) o Mali Sektör Değerlendirmesi sonrası çalışma o Gençliğin İstihdamı o Gençlik Politikaları o Program Amaçlı Sosyal Sigorta Kredi-Dışı Teknik Yardım (sosyal güvenlik modeli oluşturma) o Sağlık Sektörü Entegre Mali Yönetim ve Satınalma Değerlendirmesi o Program Amaçlı Refah ve Sosyal Politikalar o Program Amaçlı Enerji (uzman paneli dahil) o PPP Danışmanlık Çalışması + Teknik Yardım (müşavir çalışması) o ESMAP- elektrik piyasasını destekleme amaçlı o İstanbul Belediye Geliştirme o Dünya Su Forumu o Ülke Ekonomik Çalışması (seçilen konularda) o Kamu Harcaması ve Maliyesi Çalışması o Program Amaçlı Refah ve Sosyal Politikalar - Analitik ve İstişari Çalışma (devamı) o Program Amaçlı Enerji (devamı) o Yargı Reformu - Analitik ve İstişari Çalışma o o o o o o 2010/11 MY Analitik ve İstişari Hizmetler o Ülke Ekonomik Çalışması (seçilen konularda) o Program Amaçlı Refah ve Sosyal Politikalar Analitik ve İstişari Çalışma (devamı) o Yatırım Ortamı Çalışması Teknolojinin benimsenmesi, araştırma ve geliştirme, inovasyon: 2008/09 MY Sağlık Sektörü Değerlendirmesi (OECD ile ortak): 2008 MY - 2009 MY Kadınların İşgücüne Katılımı: 2008 MY - 2009 MY Eğitim Kalitesi: 2008 MY’da başlamak üzere PPP- mevzuat uygulaması:2008 MY - 2009 MY Belediye Finansmanı ve Bölgesel Kalkınma - Seçilen Konularda : 2008 MY2009 MY o Doğal afet risk değerlendirmesi: 2009MY veya 2010MY 72. CEDPL serisi rekabet gücünü ve istihdamı desteklemek üzere, beklenen beş program alanı etrafında tasarlanmış olup ülke koşullarına ve önceliklerine göre değiştirilecek, detaylandırılacak veya tadil edilecektir: • Türkiye’nin 2001 krizinden sonra toparlanmasını destekleyen makroekonomik çerçevenin korunması ve 2002 yılından bu yana devam etmekte olan hızlı ekonomik büyümenin sürdürülmesi. • Hızlı ekonomik büyümenin sürdürülebilmesi için gereken yatırımları teşvik etmek ve üretim büyümesini artırmak, aynı zamanda Türkiye’nin demografik özellikleri ile tarım alanındaki dönüşümden kaynaklanan işgücü arzındaki artışı içine alabilecek kayıtlı bir sektör istihdamını yaratmak amacıyla yatırım ortamının iyileştirilmesi. • Özel sektör için kayıtlı işçi istihdamını daha çekici hale getirecek ve işçiler için de kayıtlı sektörde çalışmayı daha cazip kılacak olan işgücü piyasası düzenlemelerine getirilecek değişikliklerin temelinin atılması. • Finans sektörünün sahip olduğu gücün pekiştirilmesi ve yatırım kredisi ile diğer formlardaki yatırım sermayesine erişimin artırılması. • Özel sektörün inovasyon, yeni teknolojiler ve kalite standartlarını benimseme kapasitesinin güçlendirilmesi; özel sektörün rekabet gücünün artırılması amacıyla işgücünün daha iyi becerilerle donatılması için gerekli politikaların tespit edilmesi. 73. CEDPL kredi serisinin yanında, yatırım operasyonları ve IFC yatırım finansmanı temin edilecektir. Endüstriyel Teknoloji Geliştirme Projesi’nin başarılı bir şekilde tamamlanması dikkate alınarak, CEDPL kredileri ile başlatılan politika reformlarının uygulanmasına devam edilmesini desteklemek, inovasyon ve teknolojinin benimsenmesini teşvik etmek ve mevcut bölgesel üretim, büyüme ve istihdam farklılıklarını gidermek amacıyla, yeni bir IBRD yatırım finansmanı düşünülmektedir. CPS ayrıca, son Yatırım Ortamı Değerlendirmesinden çıkarılan dersleri yansıtacak ve rekabet gücünün artırılmasına katkıda bulunacak bir şekilde, mali aracılık kredisi ya da yeni Banka ve/veya IFC operasyonları yoluyla, ihracatçılarla Küçük ve Orta Ölçekli İşletmelere (KOBİ) uzun vadeli finansman sağlanmasına devam edilmesini öngörmektedir. Enerji verimliliği, kirliliğin azaltılması ve gıda güvenliği gibi kamu yararına hizmet eden hedeflere ulaşılmasını desteklemek için özel sektör kredi hattı finansmanı da düşünülmektedir. Son olarak, yoksul kırsal dağlık bölgelerde iş imkanlarının yaratılmasını destekleyen bir operasyon da düşünülmektedir. IFC yatırımları aşağıdaki konular üzerine odaklanacaktır: (i) yerel bankaların erişim alanlarını ve pazara girişlerini genişletmek, yerel bankaların KOBİ’lere sundukları finansal ürünleri ve mikro finansmanlarını iyileştirmek (ii) ikincil Türk şirketlerinin daha fazla ihracat yoluyla risklerini çeşitlendirmek ve ülkenin daha az ayrıcalıklı bölgelerine erişmek amacıyla modern teknoloji uygulayarak daha rekabetçi hale gelebilmelerini sağlamak, (iii) Türkiye dışında yatırım yapan şirketlerin piyasa riskini çeşitlendirmek ve onları rekabetçi bölgesel oyuncular haline getirebilmek ve (iv) ihracatı genişletme potansiyeli olan ikinci basamak gıda işleme şirketlerini içeren tarımsal işletme sektörünü destekleyerek kırsal bölgelerde istihdam yaratmak. 74. CEDPL kredileri ve bunlara eşlik eden yatırım operasyonları, önemli analitik çalışmalar ve diyalog ile desteklenecektir. Analitik ve İstişari Çalışmaların, kısa bir süre önce tamamlanan hızlı ve adil büyümenin sürdürülmesi konulu Ülke Ekonomik Memorandumu (CEM) ve CEM2 raporlarını, yatırım ortamı değerlendirmesini, işgücü piyasası ve eğitim çalışmalarını esas alması beklenmektedir. Kayıtdışı ekonomi, gençlik ve kadınların istihdamı gibi konular da muhtemel odak alanları olabilir. 75. Banka Grubu, sürdürülebilir bir enerji sektörünün gelişmesini desteklemek için Türkiye ile güçlü ortaklığını devam ettirecektir. Ülke İşbirliği Stratejisi enerji sektöründe önemli miktarda Banka Grubu finansmanı sağlanmasını ve burada özel sektör projelerinin merkezi bir rol oynamasını öngörmektedir. Enerji sektörü üzerindeki vurgu, ekonomi açısından enerji güvenliğinin ve enerji verimliliğinin önemi ile aynı zamanda Hükümet’in enerji sektörüne ve bu alanda Banka Grubu’nun önemli düzeydeki katılımının devam ettirilmesine verdiği önceliği yansıtmaktadır. • Türkiye’nin artan enerji talebinin karşılanması için verimli, sürdürülebilir ve güvenli bir enerji arzının sağlanması, sektörün mali sürdürülebilirliğinin güçlendirilmesi, elektrik piyasasının işleyişinin iyileştirilmesi ile olumsuz çevresel ve sosyal etkilerin azaltılması konusundaki diyalog, analitik ve istişari çalışmalar devam ettirilecektir. • Banka Grubu tarafından finanse edilen enerji projeleri elektrik üretimi, iletimi ve dağıtımı, gaz sektörü ve yenilenebilir enerji alanlarında uygulanmaya devam etmektedir. Üretim rehabilitasyonu, enerji verimliliğinin artırılması, yenilenebilir enerji ile elektrik ve gaz iletim şebekeleri alanlarındaki yatırımlar için, bireysel kamu ve özel yatırım projelerinden oluşacak yeni bir Banka Grubu finansmanı beklenmektedir. • Bireysel yatırım projelerine ilave olarak, IBRD finansmanı, uyarlanabilir program kredisi (APL), sektörel yaklaşım kredisi (SWAp) ve önemli sektör reformlarını desteklemeye yönelik olası kalkınma politikası kredisi şeklinde olabilir. • Dağıtımın özelleştirilmesi, özel elektrik üretim kapasitesinin daha fazla artırılması ve mevcut üretim tesislerinin özelleştirilmesi (çevresel güçlendirme yatırımlarının finansmanı dahil), IFC yatırımları yoluyla ve talebe bağlı olarak olası IBRD kısmi risk ve MIGA garantileri ile desteklenebilir. • Özellikle, düzgün bir şekilde yapılandırıldıklarında özel üretim projelerinin, yakın bir geçmişte yeniden yapılandırılmış rekabetçi bir elektrik sektöründe, yabancı yatırımcılar için uygun ve finansal açıdan cazip yatırımlar olabileceğini göstermek için, IFC elektrik sektörünü desteklemeyi amaçlamaktadır. IFC ayrıca, potansiyel yatırımcılara ek bir rahatlık sağlayarak varlıklarının değerini arttırmak amacıyla, hükümetin değişen önceliklerine ve piyasa iştahına bağlı olarak, dönüştürülebilir krediler veya özsermaye finansmanı yoluyla özelleştirme öncesi destek sağlamayı da düşünebilir. IFC, özel sektör ile doğrudan çalışarak, elektrik piyasasında bazı belirli durumlarda uzun vadeli ticaret riskini almaya hazırdır. 76. Başta ulaştırma olmak üzere, altyapının IFC finansmanı için öncelikli bir alan olması beklenirken, demiryolu sektörüne yönelik Banka desteğinin devam etmesi beklenmektedir. Etkin ve yüksek gelirli ekonomilerin bir karakteristiği olarak altyapı hizmetlerinde etkin bir kamu-özel ortaklığı bileşimine geçişte, IFC Türkiye’nin ortağı olarak Banka ile birlikte çalışacaktır. IFC, özellikle limanlar, havaalanları ve lojistik tesislere yönelik özel sektör yatırımını desteklemek için fırsatlar arayacaktır. IFC, özel sektörün Türkiye’deki ulaştırma sektörüne girmesini desteklemek üzere, CPS döneminde bir dizi yatırım planlamaktadır. Banka, rekabet gücünün artırılmasına yönelik ulaştırma lojistik maliyetlerini düşürmeye ve sübvansiyonların mali yükünü azaltmaya yardımcı olmak için, demiryolu sektörünün yeniden yapılandırılmasına desteğini devam ettirmeye hazırdır. Bununla birlikte, bu ilave Banka desteği demiryolu sektörü için düzgün bir yasal çerçeve oluşturulmasında kaydedilecek ilerlemeye ve devam etmekte olan Demiryolları Yeniden Yapılandırma Projesi kapsamında başlangıçta öngörülen yeniden yapılandırma faaliyetlerinin uygulanmasına bağlıdır. Ayrıca, IFC Hükümet için yerel borçlanma bağlamında kabul edilebilir yapılar yoluyla, yerel düzeyde ticari proje finansmanı bazında kentsel ulaştırma projelerini de finanse etme fırsatlarını araştıracaktır. b) Adil Beşeri ve Sosyal Kalkınma 77. Ülke İşbirliği Stratejisi, Adil Beşeri ve Sosyal Kalkınma ekseni kapsamında üç temel ülke kalkınma hedefine katkıda bulunmayı amaçlamaktadır: • Sosyal güvenlik sisteminin etkinliğini arttırmak ve sağlık sistemini daha etkili hale getirmek, • • Eğitim sistemini geliştirmek ve eğitimin işgücü piyasası taleplerine duyarlılığını arttırmak, ve Gelir dağılımını, sosyal içermeyi ve yoksullukla mücadeleyi iyileştirmek. 78. Sosyal güvenlik reformunun uygulanması ve Sağlıkta Dönüşüm Programına desteğin sürdürülmesi, CPS döneminde temel bir öncelik olmaya devam edecektir. Emeklilik sistemindeki parametrik ve kurumsal değişikliklerin ve mali açıdan sürdürülebilir bir genel sağlık sigortası sisteminin uygulamaya konulmasının, sosyal güvenlik sisteminin uzun vadeli mali sürdürülebilirliğini iyileştirmesi ve nüfusun en hassas kesimleri için sağlık hizmetlerine erişimi büyük ölçüde arttırması beklenmektedir. Temel sağlık hizmetlerinin sunulması ve kamu sağlık reformları uygulamasına ve bu müdahalelerin izlenmesine ve değerlendirilmesine yönelik Banka desteğinin CPS döneminde devam etmesi beklenmektedir. Bu müdahaleler, sağlık hizmetlerinin maliyet-etkinliğinin artırılmasını ve sağlık hizmetlerinin halkın ihtiyaçlarına cevap verir hale gelmesini amaçlamaktadır (örneğin, sağlık kampanyaları ve kamu sağlığı faaliyetlerinin temel sağlık hizmetlerine entegrasyonu). Sağlık reformları da dahil olmak üzere sosyal güvenlik reformlarının uygulanmasına, kalkınma politikası kredisi bağlamında verilen destek sürdürülecektir ve Sağlıkta Dönüşüm Programı’na destek olarak ikinci bir yatırım operasyonu - muhtemelen SWAp şeklinde- gerçekleştirilecektir. Emeklilik sistemi ile ilgili teknik yardımın devam ettirilmesi, sağlık sektörü reformu ile ilgili tamzamanında politika notları (muhtemelen genel sağlık sigortasının etkisi ve sağlık reformlarının sağlık hizmetlerinin eşitliği, verimliliği ve kalitesi üzerindeki etkilerinin değerlendirmesini de içerecek şekilde) ve WBI’nın sağlık reformu programının devam ettirilmesi kredinin yanında tamamlayıcı bir rol oynayacaktır. IFC’nin özel sektör tarafından daha fazla sağlık hizmeti sunulmasını desteklemeye devam etmesi beklenmektedir. Sağlık sektöründeki geçmiş deneyimlerine dayalı olarak, IFC aşağıdaki alanları desteklemeye odaklanacaktır: (i) ulusal ölçekte sağlık hizmet sunucusu olmayı planlayan ya da bu alandaki yurt içi veya yurt dışı operasyonlarını genişletmeyi planlayan şirketler, (ii) uzmanlaşmış mükemmeliyet merkezleri kurmayı amaçlayan şirketler ve (iii) toptan satış yaklaşımı ile yerli bankalar ile işbirliği yapacak küçük hastaneler ve klinikler. 79. Rekabet gücünün ve istihdamın artırılmasında becerilerin sahip olduğu kritik önem ve eşitsizliklerin azaltmasında oynadığı rol göz önünde alındığında, eğitim CPS’nin önemli bir unsuru olacaktır. Orta Öğretim Projesi uygulamasının, Hükümetin orta öğretimde net okullaşma oranının önemli ölçüde yükseltilmesi, müfredat güncelleme, bilgi ve iletişim teknolojilerinin etkin kullanımını sağlama ve öğretmenlerin niteliklerini geliştirme yoluyla orta öğretimin kalitesinin yükseltilmesi yönündeki stratejik hedeflerine katkı sağlaması beklenmektedir. Kısa bir süre önce tamamlanan ve eğitimin tüm seviyelerini kapsayan önemli bir analitik çalışmaya dayalı olarak, Banka talep üzerine teknik yardım sağlamaya hazırdır. Planlanan yeni sektör çalışması muhtemelen erken çocukluk gelişimi, eğitimde eşitlik, yüksek öğretimin finansmanı ile mesleki ve teknik yüksek öğretim gibi konular üzerine odaklanacaktır. Bu sektör çalışmalarında, Banka kilit paydaşlar olarak gençlerin de katılımını sağlamayı planlamaktadır. Gençliğin sosyal gelişimi ve katılımcılığının artırılmasına yönelik JSDF hibesi (Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü yoluyla uygulanmaktadır) ve Gençliğin Sesi Grubu (üç yıldır Banka tarafından desteklenen bir gençlik grubu) aracılığıyla kurulan bağlantılar, gençlerin katılımcılığı için bir girdi olarak kullanılabilir. İşbirliği içerisinde Analitik ve İstişari Çalışmalar (AAA) yapılması, analiz bulgularının ve sonuçlarının derin bir şekilde değerlendirilmesi ve politika seçenekleri hakkında geniş kapsamlı diyalog sağlanması eğitim sektöründe özellikle önemli olabilir. Gerek politika gerekse yatırımların uygulanması esnasında ortaya çıkabilecek kapasite yetersizlikleri ve sosyal duyarlılıklar göz ardı edilmemelidir. Eğitimin Türkiye’nin geleceği bakımından kritik önemi göz önüne alındığında, bu alan Banka’nın bilinçli olarak göreceli yüksek bir risk almayı planladığı bir alandır. 80. Ülke İşbirliği Stratejisi eğitim sektöründe muhtemel yeni Banka finansmanı öngörmektedir. Bu çalışmanın olası odak alanları aşağıda yer almaktadır: (i) ilkokula başlamadan önceki okul öncesi eğitim ve erken çocukluk gelişimini de içerecek şekilde, ilköğretim kalitesinin yükseltilmesi ile yoksul ve hassas çocukların beşeri sermayesinin geliştirilmesi, (ii) ortaöğretimin ve teknik eğitimin geliştirilmesi ile gençler arasında yaşam becerilerinin ve girişimciliğinin özendirilmesi yoluyla yaşam becerilerinin ve okuldan işe geçişin iyileştirilmesi ve (iii) başta yoksullar ve işsizler olmak üzere, işgücü piyasasına yeni girenler ve mevcut çalışanlar için, gerçek talebe dayalı olarak, yeterlilik-bazlı bir beceri geliştirme sisteminin oluşturulması. Finansman araçları, SWAp’lar yoluyla temin edilecek geleneksel kredilerden olası bir Kalkınma Politikası Kredisine kadar çeşitlilik gösterebilir. IFC, yüksek öğretim seviyesinde kaliteli özel eğitimi desteklemeye devam etmeyi planlamaktadır; bunun yanı sıra özel sektörün ihtiyaçları ile daha uyumlu mesleki ve teknik eğitime de destek verebilir. Bu bağlamda, özel üniversitelerin kurulması ve üniversite öğrenci kredilerinin uygulamaya konulması için finansman sağlamayı IFC önümüzdeki dönemde dikkate alacaktır. 81. Yoksulluğun ve eşitsizliğin azaltılması ve sosyal içermenin teşvik edilmesi, Hükümet’in Kalkınma Planı’nda açıkça ifade edilen hedeflerdir. Banka, büyük ölçekli bir program amaçlı Analitik ve İstişari Çalışma (AAA) yoluyla, kamu kurumları ile de ortak bir şekilde çalışarak, Hükümete bu hedefler yönündeki çabalarında eşlik etmeyi amaçlamaktadır. Bu çalışmada, Hükümet ve Banka, sosyal yardım ve refah politikası ile ilgili politika seçeneklerini ve aynı zamanda ekonomik büyümenin faydalarının paylaşılmasına –yani ekonomik büyümenin yoksuldan yana ve adil olmasına- yönelik seçenekleri birlikte geliştirecektir. Bu program amaçlı çalışmanın önemli bir bölümü de, büyük olasılıkla aktif istihdam politikalarına ve ekonomik yönden kırılgan grupların topluma katılımının artırılmasına yönelik seçeneklerin araştırılmasına ayrılacaktır. Bu analitik çalışma, CPS döneminin ileri aşamalarında, işgücü piyasasının aktif hale getirilmesi ile dezavantajlı ve kırılgan grupların işgücü piyasasına tam katılımının kolaylaştırılması üzerine odaklanan bir sosyal koruma projesinin hazırlanmasına yol açabilir. Metin Kutusu 3: Türkiye’de WBI: Entegre bir Çok Yıllı Kapasite Geliştirme Programı WBI Türkiye’de seçici bir yaklaşım takip etmekte ve Banka’nın Türkiye’nin kalkınma hedeflerini destekleyen analitik ve finansman hizmetlerini tamamlayan dört alan üzerine odaklanmaktadır. Hukuk ve Yargı Reformu programı, Hükümet’in kamu sektöründe idari yönetişimi iyileştirme stratejisini desteklemektedir. Banka’nın İstanbul Deprem Riskini Azaltma ve Acil Durum Hazırlık Projesi (İSMEP) ile bağlantılı olan ve İstanbul Belediye Altyapı Projesini desteklemesi beklenen WBI Afet Risk Yönetimi (DRM) programı, üniversitelerin ve belediyelerin kendilerine göre uyarlanmış DRM öğretim materyallerini kullanma ve DRM hakkında kapsamlı politikalar formüle etme kapasitesinin güçlendirilmesine katkıda bulunmaktadır. WBI’nın, diğer AB üye devletlerinin liderlerini ve uygulayıcılarını AB’ye uyum için gereken reformların tasarımındaki ve uygulamasındaki deneyimlerini paylaşmaları için bir araya getirdiği AB’ye Katılım Liderlik Desteği programı, bilgi paylaşımının gücünden yararlanmaktadır. Sağlık Reformu programı, Banka’nın Sağlıkta Dönüşüm Projesinin bileşenlerinden birisinin (Hıfzısıhha Okulunun Güçlendirilmesi) başarılı bir şekilde uygulanmasını sağlamıştır. Programın amacı, Hıfzısıhha Okulunun, sağlık sisteminin geliştirilmesinde sürekli eğitim için bir mükemmeliyet merkezi haline gelmesi amacıyla desteklenmesidir. Bu çok yıllı kapasite geliştirme programları aşağıdaki sonuçları vermiştir: (i) politika reformlarını uygulamak için güçlendirilmiş kurumlar, (ii) daha iyi eğitilmiş uygulayıcılar, (iii) Türkiye’de kapasite geliştirme çalışmalarının sürdürülebilirliğini sağlayan daha geniş bir eğitmen kadrosu ve (iv) Türkiye ve diğer AB üye devletlerinin liderlerinin akranlar arası bilgi paylaşımı. WBI ayrıca, Türkiye’nin Ulusal Kalkınma Planı hazırlama alanındaki deneyimlerini Bosna-Hersek Hükümet yetkilileri ile paylaşmasını sağlamış; Türkiye’nin Göç konusundaki deneyimlerini Rusya’yla ve afet risk yönetimi ile ilgili deneyimlerini ise Hindistan’la paylaştığı diğer Güney/Güney bilgi değişimlerinde kolaylaştırıcı rolü oynamıştır. 2009 Mali Yılında, WBI Ülke İşbirliği Stratejisindeki yeni odak alanlarını desteklemeye başlayacaktır. Yeni programlar arasında şunlar bulunmaktadır: (1) istihdam yaratmada iyileşme sağlanması için gereken bilgiye dayalı bir ekonomideki reformları desteklemek amacıyla Eğitim; (ii) Banka’nın politika diyalogu doğrultusunda kamu-özel sektör ortaklığını (PPP) geliştirilmesi için gereken politika ortamının, düzenleyici ve kurumsal ortamların oluşturulabilmesi amacıyla PPP kuruluşlarına bilgi transferini ve uygulamalı teknik yardımı desteklemek için, PPP; ve (3) daha iyi bölgesel kalkınmaya yönelik güvenliği arttırmayı, hassas grupların kırılganlığını ve aşırı yoksulluğu azaltmayı amaçlayan Sosyal Koruma ve Risk Yönetimi kapasitesi geliştirmek. WBI, CPS dönemi boyunca Yargı Reformu ve Afet Risk Yönetimi programlarını devam ettirmeyi planlamaktadır. c) Yüksek Kaliteli Kamu Hizmetlerinin Etkin Sunumu 82. Bu eksen kapsamındaki temel hedefler şunlardır: • • • • • • • Kamu harcamalarının etkinliğini artırmak Kamu harcamaları yönetiminin etkinliğini artırmak Kamu sektöründe yönetişimi güçlendirmek Bölgesel farklılıkları azaltmak E-Devlet’i uygulamaya koymak Kamu hizmetlerinin yerel düzeyde sunumu iyileştirmek Çevre korumayı, acil durumlara hazırlığı ve afet yönetimini güçlendirmek 83. Banka’nın kamu sektörü reformlarının devam ettirilmesini destekleme bağlamında Türkiye ile ortaklığının, CPS’nin kilit bir bileşeni olması beklenmektedir. CPS kapsamında kamu sektörü reformuna yönelik Banka danışmanlık hizmetleri ve finansmanı, Türkiye’nin sürdürülebilir ekonomik büyüme nihai hedefi doğrultusundaki güçlü kamu idaresi ve yönetişimi ile gelişmiş kamu hizmet sunumu ve sosyal koruma hedeflerine katkıda bulunmaya devam edecektir. CPS programı, Program Amaçlı Kamu Sektörü Kalkınma Politikası Kredisi (PPDPL) serisi kapsamında kalkınma politikası kredisi (DPL) finansmanına devam edilmesini öngörmektedir. PPDPL, aşağıdaki amaçlara yönelik Hükümet programını desteklemektedir: (i) mali harcamaların kalitesinin yükseltilmesi, (ii) kamu yatırım programı (KYP) ve kamu yatırım programının finansmanına yönelik alternatif finansman mekanizmaları –PPP gibi- da dahil olmak üzere, kamu harcamaları yönetiminin verimliliğinin artırılması, (iii) kamu sektörü yönetişiminin iyileştirilmesi, (iv) bölgesel farklılıkların azaltılması ve (v) yerel düzeyde kamu hizmetleri sunumunun iyileştirilmesi. CPS döneminde PPDPL kredilerinin aşağıda konulara odaklanması muhtemeldir: • Büyümenin sürdürülebilirliğini sağlamak ve karmaşık ve dinamik bir dış ortamdan kaynaklanan riskleri azaltmak amacıyla, Türkiye’nin 2001 krizinden sonraki toparlanmasını ve hızlı büyümesini sağlayan makroekonomik-mali çerçevenin desteklenmesi. • Sosyal güvenlik sistemi açığının azaltılması, uzun vadeli mali sürdürülebilirlik için sistemin reformun uygulanması, sosyal güvenlik kurumunun kapasitesinin güçlendirilmesine yönelik idari reformun uygulanması, sağlık harcamaları üzerindeki baskıyı kontrol altına almak amacıyla verimlililik artırıcı ve maliyet tasarrufu sağlayıcı önlemlerin uygulanması yoluyla mali harcamaların kalitesinin yükseltilmesi. • Türkiye’de kamu harcama yönetimi sistemindeki önemli gelişmelere güçlü bir temel teşkil eden kamu mali yönetim ve kontrol kanunun devam eden uygulamasına destek sağlanması. • Bölgesel farklılıkları azaltmaya, yerel yönetimleri ve İller Bankası aracılığıyla yerel yönetimlerin finansman yapısını iyileştirmeye ve yargı sistemini iyileştirmeye yönelik eylemler yoluyla, kamu sektörü idaresindeki ve yönetişimindeki gelişmelerin desteklenmesi. 84. Türkiye’de kadastro ve yargı sistemi reformu önemli bir önceliktir. Daha iyi bir arazi değerlemesi ve vergilendirmesi ile kentsel kalkınma için arazi idaresi otomasyonuna yönelik, yatırım kredisi yoluyla bir Banka finansmanı öngörülmektedir. Yargı reformuna yönelik olası finansman desteği, 2009 MY için planlanan analitik çalışma esas alınarak kararlaştırılacaktır. Kamu sektörü reformlarına temel oluşturan ve bu reformları destekleyen AAA programı kapsamında; özel olarak kamu sektörü reformu üzerinde odaklanan son CEM (Ülke Ekonomik Memorandumu) ve PER (Kamu Harcamaları İncelemesi), IDF hibesi ile desteklenen teknik yardım ve yargı reformuna yönelik bir WBI programı, mali yerelleşme üzerine çalışma, Türk sivil toplumunun yerel yönetişimdeki rolünü güçlendirmeye yönelik bir JSDF hibesi yer almaktadır. Hibe, daha fazla şeffaflık ve hesap verebilirlik yoluyla katılımcı karar vermenin, yerel olarak sağlanan kamu hizmetlerine daha iyi erişim ve daha yüksek hizmet kalitesi sağlayabileceği inancına dayanmaktadır. Bölgesel kalkınma ve mali adem-i merkezileştirme üzerine ilave AAA çalışması öngörülmektedir; ayrıca CPS döneminin ikinci yarısında yeni bir PER çalışması gerçekleştirilebilir. 85. Rekabet gücünün artırılabilmesi, yerel düzeyde daha iyi hizmet sunumu ve çevresel sürdürülebilirlik için, belediye altyapısının geliştirilmesi gereklidir. Bu alandaki faaliyet grubu, büyükşehir belediyeleri ve mali açıdan daha zayıf olan küçük ve orta büyüklükteki belediyeler için yeni krediler içerecektir. Yerel yönetimler finansman alanında, IFC ticari kreditörlerin belediyelerin finansmanına daha fazla katılımını sağlama konusunda Hükümet’i desteklemeyi, mevcut sınırlı kalkınma kaynakları havuzunu desteklemeyi, ikinci kademe belediyelerin finansmana erişimini kademeli olarak artırmayı ve yerel kredi değerlendirme kapasitesi oluşturmayı; aynı zamanda da şu anda belediye finansman piyasasında hakim olan kamu sektörü bankalarının ticarileştirilmesine katkıda bulunmayı amaçlamaktadır. CPS ayrıca, devlet garantisi bulamayan finansman sağlayan ortak WB-IFC Yerel Finansman Kaynağını kullanma olasılığı ile PPP’ler için sunulabilecek potansiyel WBG desteği olasılığının daha fazla araştırılmasını da öngörmektedir. IFC, risk paylaşımı veya başka düzenlemeler yoluyla, ilgili yerel finans kuruluşları ile işbirliği içinde, yereldeki güvenilir kuruluşlarından oluşan daha geniş bir pazara erişim için bir toptan satış yaklaşımı geliştirmeye çalışacaktır. 86. Son olarak CPS, Banka’nın çevre koruma, acil durum hazırlık ve afet yönetimi faaliyetlerinin güçlendirilmesi çalışmalarına katılımının devam etmesini öngörmektedir. Banka, Ülke Destek Değerlendirmesinde yer alan tavsiyeler ile tutarlı olarak, yetkililerin belirli talep ve ilgilerine cevap veren bir şekilde ve başta Avrupa Komisyonu olmak üzere diğer kaynaklardan sağlanan yardımları tamamlayıcı olarak, çevre koruma çalışmalarına katılımını yoğunlaştırmaya hazırdır. • Türkiye, Ozon Tabakasını İncelten Maddelerin Kullanımının Azaltılması (ODS-2) Projesi kapsamında, kullanımda olan metil bromid 2010 hedefinden önce tamamen kaldırmıştır. Banka ve Türkiye, bu başarıyı temel alarak, hidrokloroflorokarbonların (HCFC) kullanımını kademeli olarak kaldırmayı hedefleyen ODS-3 projesini başlatmayı düşünmektedir. • Devam eden ve gelecek için planlanan belediye altyapı yatırımları, su temini, atık su ve katı atık yönetimi ve yenilenebilir enerji yatırımlarını destekleyen operasyonlar üzerine odaklanmaktadır. • Ülke İşbirliği Stratejisi, CPS döneminin ikinci yarısında, arazi bozulması ve toprak kaybı gibi ciddi sorunlardan etkilenen dağlık kırsal su toplama alanlarındaki yoksul topluluklara daha iyi kırsal hizmet sunumunu destekleyecek olan çevre ve doğal kaynak yönetimi projesi için yeni Banka finansmanı öngörmektedir. Bu çalışmalar, uzak kırsal alanlarda arazi rehabilitasyon çabaları ve gelir getirici faaliyetler ile birlikte, daha önceki yatırımlardan çıkarılan bir takım dersler sayesinde, uygulamaları havza seviyesine çıkarmaya odaklanacaktır. • GEF tarafından finanse edilen Akdeniz Yatırım Fonu gibi ilave finansman kaynakları ile bu yatırımlar tamamlayıcı olarak desteklenebilir. • GEF IV Kaynak Artırımından sağlanan fonlar kullanılabilir durumdadır Türkiye, Zehirli Kalıcı Organik Kirletici (POP) stokunu yönetmek ve azaltmak amacıyla Stockholm POP Sözleşmesini imzalaması halinde, Küresel Çevre Fonu (GEF) desteği alabilecektir. • Hükümet’in talebine bağlı olarak, Banka, büyük bir doğal afet durumunda yapılacak kamu harcamaları için acil durum/sigorta afet finansmanı gibi yenilikçi araçlar da dahil olmak üzere, acil durum hazırlık (örneğin binaların depreme karşı güçlendirilmesi) ve afet yönetimi çalışmalarına yönelik yeni finansman sağlamaya hazırdır. Türkiye, risk azaltma yatırımlarına yönelik sektör çalışması ve proje hazırlığı için, Afet Etkileri Azaltma ve Yeniden Yapılanma Küresel Fonu’ndan teknik yardım almaya uygundur. • Son olarak, Türkiye, Güneydoğu Avrupa Afet Riski Azaltma ve Adaptasyon Programı kapsamında diğer ülkelere afetle mücadele ve etki azaltma kapasitelerini oluşturmaları için yardım sağlamada bölgesel bir lider olma potansiyeline sahiptir. F. Diğer Kalkınma Ortakları ile Birlikte Çalışmak 87. Makroekonomik izleme ile birlikte, kamu sektörü ve finans sektörü reformlarına odaklanan alanlarda IMF ile işbirliği devam edecektir. Kamu sektörü yönetimi ve yönetişimi konusundaki çalışma mali disiplini korurken kamu harcaması yönetim sisteminin güçlendirilmesini amaçlamıştır. Gelirler politikası, acil gelir ve harcama önlemleri ve bütçe izlemesi gibi, mali uyumlaştırma için gereken kısa vadeli önlemler konusunda önderliği IMF yapmıştır. Banka ise, orta vadeli kamu harcama yönetimi stratejisi, kamu yatırım programının rasyonelleştirilmesi, kamu ihale reformu, muhasebe reformu ve kamu borç yönetimi gibi konularda Hükümet’e sağlanacak yardıma önderlik etmiştir. Bu işbirliği, sağlık harcamalarının kontrol altına alınması da dahil olmak üzere özellikle sosyal güvenlik reformu alanında güçlü olmuştur. Finans sektörü ile ilgili olarak, gerek IMF gerekse Banka bankacılık denetiminin güçlendirilmesini ve kamu bankalarının özelleştirilmesini desteklemiş olup; ortak bir Mali Sektör Değerlendirmesi (FSAP) kısa bir süre önce tamamlanmıştır. Kamu sektörü ve finans sektörü reformları alanlarında IMF ile işbirliğinin devam etmesi beklenirken, 10 milyar ABD$ tutarındaki üç yıllık Stand-By Düzenlemesi süresi 2008 ilkbaharında sona erecektir. Türkiye’nin gelecekte IMF ile ilişkisinin şekli ,yetkililer tarafından henüz kararlaştırılmamıştır. 88. Türkiye’nin AB’ye katılım süreci ile gerek hibe olarak gerekse AYB aracılığıyla sağlanan önemli miktardaki AB mali yardımı nedeniyle, AB Türkiye’nin özellikle önemli bir kalkınma ortağı konumundadır. AB’nin Katılım Öncesi Yardım Aracı (IPA) miktarının 2007-2010 döneminde 2,25 milyar Euro’ya (3,31 milyar ABD$) ulaşması beklenmektedir. AB bu yardım kapsamında aşağıda belirtilen alanlarda destek sağlayacaktır: (i) kurum oluşturma ve sınır ötesi işbirliği, (ii) bölgesel kalkınma, (iii) insan kaynaklarının geliştirilmesi ve (iv) kırsal kalkınma. Banka ve AB yardımlarının programlanması düzenli olarak koordine edilmekte; eğitim ile yönetişim de dahil olmak üzere kamu ve finans sektörü reformları ortak bir stratejik gündem kapsamında ele alınmaktadır. AYB, özellikle ulaştırma, KOBİ finansmanı ve enerji alanlarında, gerek kamu sektörü gerekse özel sektör için önemli bir uzun vadeli finansman kaynağı olmuştur. Belediye altyapısı, çevre, deprem riskinin azaltılması ve sosyal sektörler alanlarında ortak finansman olanaklarının ortaya çıkması muhtemeldir. İki kurumun karşılaştırmalı üstünlüklerini ve belirli ortak finansman olanakları da dahil olmak üzere birbirlerini tamamlayabilecekleri alanları tespit etmek bakımından, Hükümet ve AYB ile diyalogun devam ettirilmesi önemli olacaktır. 89. Banka, Birleşmiş Milletler (BM) sisteminin üyeleri ile daha yakın çalışmaya başlamıştır. Özellikle sosyal sektörlerde (Birleşmiş Milletler Çocuklara Yardım Fonu – UNICEF, Dünya Sağlık Örgütü –WHO) ve yoksulluğun azaltılması ile yerel kalkınma/katılım alanlarında (Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı –UNDP), BM sistemi ile güçlü ortaklık kurulmuştur. Banka, BM gençlik tematik grubuna başkanlık etmiştir ve bu alanda öncü bir rol oynamaya devam edecektir; Banka ve BM cinsiyet ile ilgili konularda da birlikte çalışmaktadır. Başta UNDP olmak üzere, UN kuruluşları ile olası başka alanlarda operasyonel işbirliği fırsatları da araştırılmaktadır. 90. Avrupa Birliği, BM kuruluşları, IMF ve Dünya Bankası Grubu’na ek olarak, İslam Kalkınma Bankası ve Montreal Protokolü Türkiye’ye önemli kalkınma desteği sağlamaktadır. Ayrıca Fransa, Almanya, Japonya, Kore, Hollanda, İspanya, İsviçre, Birleşik Arap Emirlikleri, İngiltere ve Amerika Birleşik Devletleri gibi bazı ülkeler de ikili ilişkiler düzeyinde destek sağlamaktadır. Bu desteklerin çoğunluğu altyapı ile sürdürülebilir sosyal ve çevresel kalkınma üzerine odaklanmaktadır. Ek-2’de başlıca kalkınma ortaklarının Türkiye’ye yönelik faaliyetlerine ve desteklerine genel bir bakış sunulmaktadır. Metin Kutusu 4: CPS - Sivil Toplumla İstişare Yeni CPS ile ilgili olarak sivil toplum temsilcileri ile İstanbul’da bir istişare toplantısı gerçekleştirilmiştir. Bu toplantıda yapılan gözlemlere göre sivil toplum temsilcilerinin talepleri şunlar olmuştur: (i) STK’lara doğrudan destek mekanizmaları yoluyla sivil toplum ile daha güçlü finansal ve kurumsal işbirliği, (ii) Türkiye’deki STK’ların güçlendirilmesine yönelik kapasite geliştirme önlemleri üzerinde daha fazla durulması, (iii) eğitim, işgücü, toplumsal cinsiyet, sosyal hizmetler, gençlik, göç ve şeffaflık sorunlarına Banka’nın daha fazla eğilmesi, (iv) engellilere yönelik eğitim programları, erken çocukluk gelişimi, kadınlara yönelik toplumsal cinsiyet eşitliği ve girişimcilik programları ile gençlere yönelik beceri geliştirme programları da dahil olmak üzere, özel eğitim ihtiyaçları üzerinde daha fazla dikkatle durulması, (v) sivil toplumun sosyal sektörlerde daha fazla rol almasının savunulması ve STK’lara proje uygulamasının her aşamasında istişari bir rol verilmesi ve (vi) bir proje yoluyla veya yeni oluşturulacak bir STK istişare organı yoluyla STK’lara yönelik destek mekanizmasının oluşturulması. G. Banka Finansmanı 91. Ülke İşbirliği Stratejisi, 2008/11 Mali Yıl dönemi için 6,2 milyar ABD$’ni bulan yeni taahhütlere eşdeğer bir Banka finansmanı öngörmektedir ve kalkınma politikası kredilerinin (DPL) payının yüzde 50 civarında olması beklenmektedir. Banka finansmanının bu seviyelere ulaşması durumunda - Türkiye’nin geçmişteki kredi kullanım ve amortisman takvimleri de dikkate alındığında- 2007 MY dönem sonu ile 2011 MY dönem sonu arasında, Banka’nın Türkiye’nin Banka nezdindeki yükümlülüklerini en fazla 4,5 milyar ABD$ kadar artırması beklenmektedir; bu durum gerek Türkiye Hükümeti’nin Banka finansmanı için talebini gerekse IBRD’nin finansal pozisyonunu yansıtmaktadır. 92. Banka finansmanının evrelere ayrılması ve DPL ile yatırım finansmanı bileşimi esnek olacaktır. Dolayısıyla, Banka finansmanı ön-yüklemeli, sonradan yüklemeli ya da eşit dağılımlı olabilir; Türkiye’deki ekonomik koşullara ve Türk yetkililerin ekonomik reform ve yatırım programının içeriğine ve bu programların uygulanma hızına bağlı olarak, Kalkınma Politikası Kredilerinin payı herhangi bir yılda veya 4 yıllık CPS döneminde beklenen yüzde ellilik ortalamayı geçebilir ya da bu seviyenin altında kalabilir. Bununla birlikte, devamlılığın ve öngörülebilirliğin önemi göz önüne alındığında, Banka, yetkililer ile birlikte çalışarak, Banka finansmanını CPS dönemindeki yeni taahhütlerin geniş anlamda eşit bir dağılımı ile tutarlı bir şekilde yönetmeyi amaçlayacaktır17. Banka finansmanının araç bileşimindeki ve evrelere ayrılma sürecindeki esnekliğin iki temel sebebi, Türk yetkililerin tercihleri doğrultusunda, küresel finans piyasalarındaki yapısal ve kalıcı belirsizlikler ve dalgalanmalar ile Türkiye ekonomisinin içinde bulunduğu hızlı dönüşümdür. Kullanılacak finansman araçlarının seçimindeki bu esneklik, aynı zamanda Banka Grubu’nun Orta Gelirli Ülkelere yönelik (MIC) stratejisinin uygulanması ile de tutarlıdır18. 93. Kullanılabilecek Banka finansmanın ölçeği ve CPS dönemindeki zamanlamaları, Banka’nın her yeni kredi taahhüdüne yönelik incelemesi ve onayı ile belirlenecektir. Banka’nın incelemeleri güçlü makroekonomik yönetimin sürdürülmesi, finans sektörünün istikrarı ve CPS’de yer alan üç kalkınma alanındaki ilerlemeler üzerine odaklanacaktır –bir başka deyişle (a) rekabet gücünün ve istihdamın artırılması, (b) adil beşeri ve sosyal kalkınma ve (c) yüksek kaliteli kamu hizmetlerinin etkin sunumu. Banka fonları Türkiye’nin bütçesinin ve dış finansmanının sadece belirli bir kısmını oluşturmaktadır ve gerçekleşen Banka finansmanının seviyesi büyük ölçüde diğer finansman kaynaklarının mevcudiyetine –örneğin AYB, AB ve diğer kalkınma ortaklarından- ve Banka finansmanının finansal ve diğer koşullarının rekabet gücüne bağlı olacaktır. 94. Banka, özellikle aşağıda belirtilen altı reform alanında sağlanacak ilerlemeyi başlatacak kamu politikası önlemlerini inceleyerek, CPS’de yer alan üç kalkınma alanındaki performansı, finans sektörünün istikrarını ve Türkiye’nin makroekonomik yönetimini değerlendirecektir: 17 CPS’in başlangıcında yetkililer, 2008/09MY döneminde yılda ortalama 1,8 milyar ABD$ ‘na kadar , 2010/11MY döneminde de yılda ortalama 1,3 milyar ABD$’na kadar, orta dereceli ön- yüklemeli bir IBRD finansmanı öngörmektedir. 18 “Dünya Bankası’nın IBRD’ye ortak ülkeler ile çalışmalarının güçlendirilmesi” (DC2006-0014), 7 Eylül 2006, ve “Dünya Bankası’nın IBRD’ye ortak ülkeler ile çalışmalarının güçlendirilmesi” (DC2007-0022), 9 Ekim 2007. • CPS dokümanında sunulan senaryo ile büyük ölçüde uyumlu ve tatmin edici bir makroekonomik çerçevenin uygulanması yoluyla, iyi makroekonomik politikaların devam ettirilmesi. • Kamu bankaları da dahil olmak üzere finans sektörünün verimliliğinin artırılması suretiyle, finans sektörü istikrarını güçlendirmek için tasarlanmış, iyi finans sektörü politikalarının devam ettirilmesi. • Yeni ticaret kanununun yasalaştırılması, gelir vergisi sisteminin daha fazla sadeleştirilmesi/reformu ve kayıtdışı ekonomi ile mücadeleye yönelik bir stratejinin geliştirilmesi gibi önlemler yoluyla, yatırım ortamının iyileştirilmesi ve kayıtdışılığın azaltılması. • Özellikle kadınlar ve gençler için işgücü piyasasının esnekliğinin ve işgücü piyasasına katılımın artırılmasına yönelik mevzuatın kabulü, ücret dışı işgücü maliyetlerinin azaltılması, işlerin korunmasına kıyasla işçilerin daha fazla korunmasını sağlayan önlemler yoluyla, işgücü piyasasının işleyişinin iyileştirilmesi. • Anayasa Mahkemesi kararı doğrultusunda revize edilmiş sosyal güvenlik ve genel sağlık sigortası kanunun kabulü ve uygulamaya konulması, aynı zamanda sosyal güvenlik sisteminin uzun vadeli mali sürdürülebilirliği ve eşitliğinin korunması, yoksul ailelere yönelik yardımların devam ettirilmesi ve yeni bir sosyal yardım kanununun kabulü gibi önlemler yoluyla, sürdürülebilir ve daha adil bir sosyal güvenlik sisteminin uygulanması. • AB direktifleri ile uyumlu devlet yardımları mevzuatının yürürlüğe konması, orta vadeli çerçeve ile tutarlı bütçe uygulaması, Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu’nun uygulanmasına devam edilmesi ve yeni Sayıştay Kanunu’nun kabul edilmesi gibi önlemler yoluyla, kamu harcamalarının etkinliğinin artırılması. 95. Yüksek seviyelerdeki Banka finansmanı, hem altı reform alanındaki güçlü genel politika performansını ve ilerlemeyi –zaman içinde ve tüm alanlarda eşit ilerleme zorunlu olmamakla birlikte- hem de Banka finansmanına yönelik yüksek talebin devamlılığını yansıtacaktır. CPS tavanına yakın veya tavan seviyesindeki bir Banka finansmanı; diğerlerinin yanında, sürdürülebilir cari açık, kamu borç yapısında iyileşme ve kamu sektörü ve dış borç oranlarındaki trendler ile karakterize olan, yatırımcı güvenindeki artışın devam etmesi ile uyumlu, güçlü bir makroekonomik çerçevenin varlığı anlamına gelmektedir. 96. Kalkınma politikası kredisinin miktarı ve zamanlaması, Türkiye’nin CPS dönemindeki politika ve reformları doğrultusunda, toplam Banka finansmanının seviyesi açısından temel belirleyicilerden biri olacaktır. Banka’nın operasyonel politikası uyarınca, uygun bir makroekonomik çerçeve, kalkınma politikası kredisi için bir ön koşuldur. Genel anlamda güçlü politika ve reformlar ile, kalkınma politikası kredilerinin Banka finansmanının bir aracı olarak önemli bir rol oynaması beklenmektedir; ki bu durumda Türkiye ulaşılmak istenen ülke sonuçları bakımından önemli bir ilerleme kaydedebilir. Öte yandan, yetersiz makroekonomik yönetim, geçmişte yapılan reformlardan geri adım atılması ve CPS dönemi boyunca siyasi belirsizliklerin uzayarak devam etmesi gibi etkenler de bir araya geldiğinde; yurt içindeki ve dışındaki güven azalabilir, Türkiye’nin hızlı büyüme ve Avrupa Birliği gelir seviyesine yaklaşma yönündeki hedeflerine ilerleyişinde yavaşlamaya yol açabilir. Böyle bir senaryoda, Banka finansmanı kalkınma politikası kredisini içermez ve CPS döneminin sonunda riske maruz kredi tutarı yılda ortalama 500 milyon ABD$ tutarındaki yeni taahhütlerin doğuracağı seviyeyi geçmeyecek şekilde yönetilir. 97. 2010 Mali Yılındaki CPS İlerleme Raporu. 2010 Mali Yılında İcra Direktörleri Kurulu’na bir CPS İlerleme Raporu’nun sunulması öngörülmektedir. H. Dış Borç Sürdürülebilirliği ve Banka’nın Kredi Bakiyesi Şekil 5: Brüt Dış Borcun GSMH’ya Oranı 80 (P ercen t) % 60 40 20 2007H 1 2006 2005 2004 2003 2002 2001 2000 0 1999 98. Dış borcun GSMH’ya oranı 2001 yılındaki yüzde 77 seviyesinden 2006 yılında yüzde 52 seviyesine düşmüştür. 2005 yılında yüzde 47’ye düştükten sonra, dış borcun GSMH’ya oranı 2006 yılında yüzde 52’ye çıkmış ve 2007 yılının ilk yarısında bu seviyede kalmıştır; bu durum büyük ölçüde özel sektörün dış kaynaklardan borçlanmasına bağlı olarak gelişmiştir. 2001 sonunda yüzde 30’un altında olan özel sektör borç stokunun toplam dış borç stokuna oranı, Haziran 2007 itibariyle yüzde 60’ı geçmiştir (bakınız Şekil 5). private sector Kamu publicSektörü sector and CBRT Özel Sektör ve TCMB Not: 2007 yarıyıl değerleri, Haziran 2007 itibariyle GSMH’nın yıllık baza çevrilmesi ile elde edilmiştir. Kaynak: Hazine Müsteşarlığı, Türkiye Kaynak: Dünya Bankası Uzmanları Projeksiyonları 2011 2010 2009 2008 2007 2006 2005 2004 2003 2002 2001 (Percent) 99. Türkiye’nin mevcut Milli Gelir ve GSYH metodolojisi ve istatistikleri baz alındığı takdirde, dış borcun GSMH’ya oranının 2008-2011 döneminde yukarıya doğru bir eğilim izleyerek, 2001 yılında neredeyse yüzde 56’ya ulaşması öngörülmektedir. (bakınız Şekil 6). Öngörülen bu eğilim, iç Şekil 6: Brüt Dış Borcun GSMH’ya Oranı talepteki değişim, yavaşlayan küresel 80 büyüme, yüksek petrol fiyatları ve 75 YTL’nin son zamanlardaki değer 70 kazanması gibi sebeplerle 2008 yılı 65 için cari açıkta beklenen artışı 60 yansıtmaktadır. Ayrıca, küresel 55 büyümedeki yavaşlama ve orta 50 45 vadede özelleştirmelerde yaşanabilecek gecikmeler, Türkiye’ye DYY akışını olumsuz etkileyebilir. 2011 2010 2009 2008 2007 2006 2005 2004 2003 2002 2001 (Percent) 100. Geçmiş yıllardaki duruma benzer şekilde, özel sektör dış borçlanmasının, 20082011 döneminde Türkiye’nin brüt dış borç stokunda öngörülen artışın temel sebebi olması beklenmektedir. Öte yandan, kamu sektörünün bu dönemde net dış borç geri ödemeleri yapması beklenmektedir. Son yıllardaki ekonomik büyümenin arkasında özel sektörün bulunduğu görülmüştür ve bu büyüme özel sektörün dış borçlanmasında yaşanan kayda değer artış ile ilişkilendirilmiştir. Diğer taraftan, özel sektörün dış borçlanmaya güvenmesi, döviz kuru risklerine maruz kalma ihtimalini artırmıştır. Buna karşılık, şirketlerin döviz cinsinden varlıklarındaki artış Şekil 7: Kısa Vadeli Dış Borcun Toplam Özel Sektör Dış ve artan ihracat gelirleri bu riski Borç Stoku İçindeki Payı kısmen azaltmıştır. Kısa vadeli özel sektör dış borcunun toplam özel 80 sektör dış borcu içindeki payı 2004 75 70 yılından bu yana azalmaktadır; bu 65 durum özel sektörün şoklara karşı 60 dayanıklılığını artırmaktadır (bakınız 55 Şekil 7). Ayrıca, Haziran 2007 50 itibariyle, kamu sektörünün dış borç 45 stokunun neredeyse tamamı orta veya uzun vadeli olmuştur. Kaynak: Hazine, Türkiye 101. CPS tavanına yakın yüksek bir banka finansmanı ile, Banka’nın kredi bakiyesi yaklaşık 11,4 milyar ABD$’na ulaşabilir. Önceki CAS dönemindeki güçlü Banka kredi programı Türkiye’nin IBRD’ye olan kullanılmış ve ödenmemiş yükümlülüklerinde (DOD) bir artışa yol açmıştır. DOD tutarı yaklaşık 5,4 milyar ABD$ seviyesinden yaklaşık 6,9 milyar ABD$19 seviyesine yükselmiş ve bu rakam IBRD’den kredi alan ülkeler arasında Türkiye’yi en yüksek yükümlülüğe sahip ülkelerden birisi haline getirmiştir. IV. RİSKLER 102. Türkiye’nin ekonomik programı ve Banka Grubu desteği göz ardı edilemeyecek riskler barındırmaya devam etmektedir. Bazı riskler, reformların uygulanmasına devam edilmesi ve Banka finansmanının buna göre yöneltilmesi yoluyla azaltılabilir. Diğer riskler ise Türkiye’nin ve Banka’nın kontrolü dışındadır. Başlıca risk faktörleri arasında şunlar bulunmaktadır: (i) siyasi ekonomik riskler, (ii) dış kırılganlıklar, (iii) doğal afet riskleri ve (iv) uygulama riskleri. 103. Siyasi ekonomik riskler. 2007 yazında, iktidardaki Adalet ve Kalkınma Partisinin genel seçimlerdeki ve cumhurbaşkanlığı seçimindeki zaferinden sonra, siyasal belirsizlik büyük ölçüde azalmıştır. Yeni Hükümet reformlara kararlılıkla devam etmesi yönünde güçlü bir yetki almıştır. İpotekli konut finansmanı kanununun kısa bir süre önce yürürlüğe girmesi ve sosyal güvenlik reformuna yönelik devam eden çabalar, yetkililerin reformları devam ettirme yönündeki kararlılığını göstermektedir. Bunların dışında kalan siyasal risklerden en önemlisi, anayasa değişikliği süreci ve Irak’la yaşanan sınır sorunları ile ilgilidir. Siyasal ekonomi risklerini azaltan önemli faktörlerden birisi, bütün iniş ve çıkışlara rağmen, siyasal ve ekonomik reformların arkasındaki büyük bir birleştirici güç olarak duran ve durmaya devam etmesi beklenen AB’ye katılım çapasıdır. Banka açısından, başlıca risk azaltıcı faktör, Banka’nın reform eylemlerini desteklemesine olanak sağlayan, genellikle tek dilimlik kalkınma politikası kredisi şeklindeki programlı serilerin kullanımıdır. 19 02TY - 06TY 104. Dış kırılganlıklar. Türkiye, sahip olduğu yüksek cari açık ve volatil durumdaki uluslararası sermaye akışlarına bağlılığından dolayı, yatırımcıların algılayışlarındaki değişikliklere karşı kırılganlığını korumaktadır. Türk varlıklarının yüksek getirisi, yüksek miktarlardaki uluslararası akışları ülkeye çekmiştir. Türk varlıklarına yönelik yatırımların içinde yabancı yatırımcının yüksek bir paya sahip olması, ekonomiyi küresel risk iştahının doğurduğu değişikliklere karşı daha kırılgan hale getirmiştir. • Türk ekonomisi 2006 yılından bu yana birkaç şoku atlatmayı başarmıştır; bu durum ekonominin direncinin arttığını göstermektedir. Türk piyasalarının Mayıs-Haziran 2006, Şubat 2007 ve Nisan 2007’deki finans piyasalarındaki dalgalanmadan ve ABD’deki “subprime” ipotekli konut finansmanı piyasası zararlarının yol açtığı son piyasa dalgalanmalarından nispeten hızlı bir şekilde kurtulması, ekonominin bu gibi şoklara karşı dayanıklılığının artığını göstermiştir. Bununla birlikte, bu şokların iç piyasalardaki etkisi göz ardı edilmemelidir, ki bu da Türkiye’nin dış şoklara karşı kırılganlığının devam ettiğini göstermektedir. Küresel likidite koşullarında meydana gelebilecek değişiklikler ve yükselen piyasalardaki risk iştahı önemli birer dış risk faktör olmaya devam etmektedir. • Son beş yılda temel kırılganlık göstergelerinde iyileşme meydana gelmiştir; ancak Türkiye’nin hala nispeten yüksek olan kamu borç stoku ve dezenflasyon sürecinde son zamanlarda yaşanan yavaşlama, daha fazla iyileşme sağlamanın önemini vurgulamaktadır. Bölüm I.B, I.C ve III.H’de belirtildiği gibi, (i) borçlanma maliyeti düşmüştür, (ii) yıllık enflasyon oranı keskin bir şekilde düşmüştür, (iii) kamu borcunun kompozisyonunda ve vade yapısında iyileşme sağlanmıştır, (iv) borç yönetimi uygulamaları güçlenmiştir ve (v) kamu borcunun GSMH’ya oranı kayda değer biçimde düşmüştür. • Türkiye’nin önemli düzeydeki döviz rezervi ve esnek döviz kuru rejimi, sermaye hareketleri ile ilgili riskleri azaltmaktadır. Merkez Bankası’nın döviz rezervleri Kasım 2007 itibariyle 19,8 milyar ABD$’dan 75 milyar ABD$’na çıkmıştır. Rezervler, 2006 yılındaki brüt dış finansman gereksiniminin yüzde 55’i temsil etmiştir ve Türkiye’nin 2007’nin ilk yarısındaki kısa vadeli dış borcunu aşmıştır. Türkiye’nin esnek döviz kuru rejimi,piyasalarda dalgalanma yaşandığı dönemlerdeki çıkışların hızının kesilmesine yardımcı olmuştur. • Brüt dış finansman gereksinimlerinin 2007-2010 döneminde de, son yıllardaki gibi yüksek seviyelerde olacağı – GSYH’nın yaklaşık yüzde 20’sine denk geleceği öngörülmektedir. Yabancı yatırımcıların Türk varlıklarına yoğun ilgisi devam etmesi sebebiyle, şu anda Türk ekonomisinin dış finansman gereksinimini karşılamada zorluk çekmesi beklenmemektedir. Örneğin, yabancıların hisse senedi mevcudu Ağustos – Aralık 2007 döneminde 5,9 milyar YTL (3,6 milyar ABD$) miktarında bir artış göstermiş ve böylece borsadaki payları Aralık 2007 itibariyle yüzde 72,2’ye ulaşmıştır. Kısmen düşen faiz oranlarından ve 2008 yılında ekonomik büyümede hızlanma beklenmesinden dolayı, yabancı yatırımcıların Türk hisselerine yönelik iştahının orta vadede devam etmesi beklenmektedir. Ayrıca, özelleştirmenin devam edeceği varsayıldığında, DDY girişleri de orta vadede güçlü olacaktır. • 2001 yılında yüzde 77 seviyesinden inen dış borcun GSMH’ya oranının, 2007 yılı için tahmin edilen yüzde 50 seviyesinden 2011 yılında yüzde 56’ya çıkması beklenmektedir; bu oran 2008 yılında karşılaşılacak yüksek cari açığı yansıtmaktadır. İhracat artışının canlı olması beklendiğinden, cari açığın 2009 yılından itibaren düşmeye başlaması ve dış borcun GSMH’ya oranının beklenmektedir. CPS döneminin sonunda istikrara kavuşmaya başlaması • Tatmin edici makroekonomik performansın korunması ve yapısal reformların devam ettirilmesi, dış finansman risklerini azaltmada kilit rol oynayacaktır. Bu durum, piyasa iştirakçilerine Türkiye’deki temellerin sağlam olduğu sinyalini verecek ve böylelikle yüksek dış finansman ihtiyaçları ile ilgili riskleri azaltacaktır. Hükümet, 10 Ocak 2008 tarihli Eylem Planında, güçlü mali disiplini devam ettirme, enflasyon hedeflemesi, esnek döviz kurları ve genel makroekonomik istikrar konusundaki kararlılığını tekrar etmiş ve bu arada halen kabul edilmemiş olan Sosyal Güvenlik Reformu’nun uygulanması da dahil olmak üzere yapısal reformları derinleştireceğini ifade etmiştir. Türk yetkililer, kamu ve dış finansman ile borçlanma ilgili gelişmeler de dahil olmak üzere makroekonomik gelişmeleri yönetmeye devam ederken, Banka da buna göre gelişmeleri yakından izleyecektir. 105. Doğal afet riski. Türkiye başta deprem olmak üzere doğal afetlere karşı en hassas ülkelerden birisidir. Nüfusun yüzde 80’inden fazlası deprem, sel ve toprak kayması gibi doğal afet riski yüksek yerlerde yaşamaktadır. Bu alanlar aynı zamanda GSYH’nın tahmini olarak yüzde 83’ünü oluşturmaktadır. 1992’den bugüne dek, Türkiye Richter ölçeğine göre 5,0 şiddetinde veya daha şiddetli 130 deprem yaşamıştır. Bu depremler toplamda 80,000’dan fazla kişinin ölümüne ve yaralanmasına, 450,000 binanın da ağır şekilde hasar görmesine yol açmıştır. 1999 yılındaki Marmara Depremi tek başına 17,000 kişinin hayatını kaybetmesine, 200,000 kişinin evsiz kalmasına yol açmış ve yaklaşık 2,2 milyar ABD$ tutarında bir mali yük doğurmuştur. Ulusal ve yerel düzeyde afete hazırlık ve afetle mücadele çalışmalarının daha güçlü biçimde koordine edilmesi ve yapı mevzuatlarının daha yaygın bir şekilde uygulanması, doğal afet etkilerinin azaltılmasına önemli bir katkıda bulunacaktır. 106. Uygulama riskleri. Hükümet’in Dokuzuncu Kalkınma Planı’nı destekler nitelikteki Ülke İşbirliği Stratejisinin uygulanması için, reform programı üzerinde sosyal görüş birliği ve yeterli kurumsal kapasite gerekmektedir. Reform programının birçok unsurunun –örneğin sosyal güvenlik sistemi reformu, yönetişim, eğitim ve hizmet sunumunun yerelleştirilmesikarmaşıklığı ve doğuracağı sosyal etkiler sosyal ortaklar arasında bir görüş birliği oluşturulmasını gerektirmektedir; ancak bu durum zaman almakta ve kaçınılmaz olarak bir takım ödünlere yol açmaktadır. Bununla birlikte, bu süreç izlenmediği takdirde, reformların uygulanması aşamasında sorunlar ortaya çıkacaktır. Banka tarafından desteklenen proje hazırlık faaliyetleri ve analitik çalışmalar, bir diyalog platformu sağlayabilir ve kilit reformlar üzerinde görüş birliği oluşturulmasına ve bu konulardaki uluslararası deneyimlerin paydaşlarla paylaşılmasına yardımcı olabilir. Özellikle de Banka tarafından finanse edilen projelerin daha çok ülke sistemlerine dayanmalarından dolayı, politika ve projeleri uygulamaya yönelik kurumsal kapasitenin güçlendirilmesi de gerekecektir. Kamu sektöründe Banka tarafından desteklenen reformlar ile ülke sistemlerinin yönetişim, kurumların mali denetimleri, operasyonlar kapsamındaki teknik yardımlar ve belirli alanlardaki IDF hibeleri açısından güçlendirilmeye devam etmesi, bu risklerin azaltılmasına yardımcı olacaktır. V. SONUÇ 107. Büyüklüğü ve bölgesel güç olarak oynadığı rol itibariyle Türkiye’nin ekonomik kalkınması küresel öneme sahiptir. Türkiye beş yıllık etkileyici bir makroekonomik performans ve reform geçmişine sahiptir. Bununla beraber hala bir takım önemli zorluklar mevcuttur: makroekonomik istikrarın korunması, rekabet gücünün artırılması, güçlü ekonomik büyümenin sürdürülmesi, daha fazla istihdam yaratılması, insan sermayesinin daha fazla geliştirilmesi ve eşitsizliklerin azaltılması ile kamu hizmetlerinin daha iyi ve kaliteli bir şekilde sunulması. Refah düzeyi yüksek ve gelir düzeyi AB ülkelerinin gelir düzeylerine yakın bir Türkiye vizyonunu gerçekleştirmek amacıyla, Türk yetkililer ile ortaklık içerisinde önümüzdeki dört yıl içinde önemli bir Banka Grubu programı planlanmaktadır.