NİN SESİ
Transkript
NİN SESİ
’NİN SESİ EKİM 2012 SAYI: 363 Uluslararası Nakliyeciler Derneği Yayın Organı Sektörün “Zorunlu Trafik Sigortası” Çıkmazı! “Lojistik Firmaları, İhracatın Kaydığı Ülkelerde Pozisyon Almalı” Erol Özçelik: Türkiye Nakliyeciler Derneği (TND) Başkanı “2 Bölge 4 İl Uygulamasının Yumuşatılmasını Bekliyoruz” Serdar Yalçın: RÖPORTAJ Fuat Özbekli: TUSKON Yönetim Kurulu Muhasip Üyesi AYIN KONUĞU BAKIŞ AÇISI Trafik sigortalarının zorunlu ancak “serbest tarife” olarak uygulanması ile “sigorta maliyetleri” sektörün en önemli gider kalemlerinden biri haline geldi. Sigorta şirketleri tarafından düzenlenen poliçelerin çok yüksek rakamlara ulaşması nedeniyle sektör, Zorunlu Trafik Sigortası ile ilgili uygulamaların en kısa sürede yenilenmesini istiyor. TÜYAP İcra Kurulu Başkanı “Logist Eurasia Fuarı İçin UND İle Uzun Süreli Yol Haritası Çizdik” 2 36 İÇİNDEKİLER l CONTENTS GÜNDEM Sektörün “Zorunlu Trafik Sigortası” Çıkmazı Trafik sigortalarının zorunlu ancak “Serbest Tarife” olarak uygulanması ile “Sigorta Maliyetleri” sektörün en önemli gider kalemlerinden biri haline geldi. 6 UND’DEN 13. Uluslararası Ulaștırma Konferansı Ukrayna’da Gerçeklești Kara ulaştırmasındaki son gelişmeler, beklentiler, sorunlar ve sorunların çözülme yöntemleri gibi öncelikli konuların ele alındığı 13. Uluslararası Ulaştırma Konferansı, 10-11 Eylül 2012 tarihlerinde Ukrayna’nın Yalta şehrinde yapıldı. 10 UND’DEN Financial Times 2012 Türkiye Zirvesi Financial Times tarafından 22 Kasım 2012 tarihinde İstanbul Four Seasons Otel’de düzenlenecek 2012Türkiye Zirvesi’nde, yeni ve tecrübeli yatırımcılarla üst düzey devlet temsilcilerinin bir araya gelmesi planlanıyor. 12 UND’DEN Gümrük Ve Antrepo Çalıșma Grubu Tașımacılıkta Yașanan Sorunları Ele Aldı UND çalışma gruplarından biri olan Gümrük ve Antrepo Çalışma Grubu toplantısı 11 Eylül 2012 tarihinde dernek merkezinde gerçekleştirildi. Toplantıda gümrük idarelerinde yaşanan sorunlar, yeni uygulamalar ve mevzuat değişiklikleri masaya yatırıldı. EKİM l OCTOBER l 2012 İÇİNDEKİLER l CONTENTS 14 UND’DEN Gabari Dıșı Tașımacılıkta Hedef Mevzuatın Güncellenmesi Türkiye’deki gabari dışı taşımacılıkta var olan mevzuat ve uygulamalarda yaşanan sıkıntılar, sektörün gelişiminin önündeki en büyük engel . Yaşanan sorunlara en kısa zamanda çözüm getirilmesi gerektiği görüşünde birleşen sektör yetkilileri, mevzuat ve uygulamaların güncellenmesi konusunda devletten destek talep ediyor. 20 UND’DEN IRU’nun Gümrük İșleri Komisyonu Polonya’da Toplandı Uluslararası Nakliyeciler Derneği Tașımacılık Organizasyonu İktisadi İșletmesi Adına Sahibi Ruhi Engin Özmen Yazı İșleri Müdürü Melike Tümen Yazı ișleri Sorumlusu Fevzi Çakmak Șerafettin Aras Yazı Kurulu Alper Özel Evren Bingöl Muammer Ünlü Elif Sevim Haber Merkezi Nazlı Karpat Alpdoğan Kahraman Berkalp Kaya Erman Ereke Meriç Katman Cansu Baki İbrahim Çolak Burak Çığa Mali İșler Müdürü Salih Koca LOJİSTİK Sektör Umudunu Irak’ın Transit Geçiș İznine Bağladı Irak Meclisi’nin, Türk araçlarının Irak üzerinden Suudi Arabistan ve Körfez ülkelerine transit geçişine izin vermesi için cevap bekleyen Türk nakliye sektörü yetkilileri, beklenen iznin çıkması halinde hem bu bölgeye yönelik taşımaların daha düşük maliyetlerle yapılabileceğini hem de pazar kayıplarının önüne geçileceğini söylüyor. 56 ’NİN SESİ Yayın Kurulu Fevzi Çakmak Her yıl düzenlen IRU’nun Gümrük İşleri Komisyon toplantısı eylül ayında Polonya’nın başkenti Varşova’da yapıldı. Komisyon toplantısında IRU’nun 2013 Çalışma programı, yeni tır sistemi uygulamaları ve Yetkilendirilmiş Yükümlü uygulamaları ile örnekleri görüşüldü. 28 3 Reklam Sorumlusu Hatice Hacısalihoğlu 0212 359 26 00 / 208 Yayına Hazırlık Genel Yönetmen Gürhan Demirbaș Görsel Yönetmen Yavuz Karakaș Editör Nihan Çetin Grafik Tasarım Șahin Bingöl PORTRE “Girince Seviyorsun” Dediği Nakliyat Sektöründe 45 Yılı Geride Bıraktı “İş hayatında çalışacaksınız, dürüst olacaksınız, sözünüzde duracaksınız. Elbette tahsil ve lisan da önemli faktörler. Ama sağlam bir işyerinde disiplinli çalışma mutlak başarı getirir. Düzeltmen Editör Ersel Ergüz Fotoğraflar Nihat Malçuk, Damla Salor, Murat Güney İletișim Yazı ișleri: (0216) 681 18 13 Pazarlama: (0216) 681 18 78 ajansd@dunya.com Baskı Dünya Yayıncılık A.Ș. Globus Dünya Basınevi 100. Yıl Mahallesi 34440 Bağcılar/İstanbul Tel: 0212 629 08 08 EKİM l OCTOBER l 2012 BAȘYAZI l LEADING ARTICLE 5 10. Kalkınma Planı’nda “Güçlü ve Tek Vücut Bir Lojistik Sektörüne Doğru” ‘Towards a Powerful and United Logistics Sector’ with the 10th Development Plan 2014-2018 yıllarını kapsayacak 10. Kalkınma Planı çalışmaları kamu kesimi, özel sektör, sivil toplum temsilcileri ile akademisyenlerin katkılarının alındığı Özel İhtisas Komisyonları (ÖİK) çerçevesinde hızlı adımlarla ilerliyor. UND olarak, sektörümüzün ve ülkemizin daha müreffeh bir geleceğe yürümesi için bu çalışmalara elimizden gelen katkıları sunmaya gayret ediyoruz. Bugüne kadar, önceki kalkınma planlarında sadece “ulaştırma altyapısı” olmak üzere sınırlı bir çerçeve içinde, dar bir bakış açısıyla ele alınmış olan sektörümüzün, artık layık olduğu gibi “stratejik kabul edilen sektörler arasında”, kendi özel başlığıyla (Lojistik Sektörü) irdelendiğini görmekten büyük memnuniyet duyuyoruz. Yeniden yapılanma sürecini hızla tamamlama evresindeki Kalkınma Bakanlığımızın da bu çalışmalara profesyonel ve ciddi yaklaşımı dikkat çekiyor. Öte yandan, günlük “hayatta kalma sorunlarını aşma mücadelesi” içinde geleceğe bakmakta zorlanan sektörümüzün anbean yaşadığı sıkıntıların, açmazların gerek “Lojistik Hizmetlerin Geliştirilmesi”, gerekse “Ulaştırma ve Trafik Güvenliği” Özel İhtisas Komisyonu çalışmalarına doğrudan yansıdığına da şahit olmaktayız. Türkiye lojistik sektöründe özellikle son yıllarda tırmanışa geçen “kuralsız, yıkıcı rekabet ortamı”nın, küçük ve orta ölçekli firmalarımızın birbirini yok etme pahasına içine girdiği “fiyat kırma vb.” politikalarının çok önemli bir acı sonucu ortaya çıkıyor: Pazarımız, yabancı global oyuncuların rahatlıkla yönlendirebildiği bir pazara dönüşüyor; özellikle kara ve deniz taşımacılığında, ülkemizin yerleşik sektör firmalarının giderek yabancı plaka ve bandıralar karşısında pazar kaybettiğini görüyoruz. Bugün uluslararası karayolu nakliyecilerimiz Avrupa seferlerine, Avrupalı meslektaşlarına kıyasla 500-600 euro ek maliyetlerle “eksilerde” başlarken; sektör genelinde (kara, deniz, antrepo, vb.) yeni yatırımların önünü “aşırı bürokrasi” kesiyor. Çok konuştuğumuz ancak bir türlü kamudaki “yetki karmaşasını” aşıp da gerçeğe dönüştüremediğimiz “lojistik merkez” projelerinde koordinasyonsuzluk tıkanmaya yol açarken; Ankara’da özel sektörün kendi imkanlarıyla oluşturduğu lojistik üs projesi, ancak 400 ayrı kurum ve kuruluştan onay alındıktan sonra ortaya çıkabiliyor. Çok değil, birkaç yıl önce, 10. Ulaştırma Şurası’nda “global lojistik markaları” yaratma vizyonundan bahsederken; bugün global oyuncuların coğrafyamızda üretilen yük piyasasında “taşıtan”, bizlerinse “taşıyan” konumuna geçmek üzere olduğumuz ortada. UND olarak hep vurguladığımız gibi, artık ülkelerin değil, her ayağı farklı bir ülkede konumlanan “lojistik ve tedarik zincirlerinin” rekabet ettiği bir dünyada, bölgemizden geçen ve geçmesi muhtemel ticareti bu topraklara yönlendirdiğimiz ölçüde müreffeh olabileceğiz. Altyapı ve finansman sorunundan çok, idari koordinasyonsuzluktan hayata geçiremediğimiz lojistik merkezler, işte bu noktada, bu yeni ve daha büyük hacimli ticarete, hatta, ülkemize çekilecek “üretim/sanayi devlerine” (her taşıma türünde etkin bağlantılar sunan) cazip adresler olarak sunulabildiği zaman, bizler kazanacağız. 10. Kalkınma Planı çalışmalarında “yükü bulmak” değil, “yükü yaratmak” olarak ifade edilen bu kazanımı sağlayacak olan sektörümüz, bir yandan da tüm bunları, ancak ve ancak “doğru, nitelikli insan kaynağını yetiştirebilirse” başarabileceğini de asla unutmamalı. Kendi “yükünü üreten” bir ülke, yurt dışından tercüme kitaplarla yetişmeye çalışan, sektör pratiğinden uzak, niteliksiz eğitim-öğretimle değil “dünya trendlerini takip edebilen, en az bir yabancı dile hakim” profesyonellerle elbette “kendi lojistik teorilerini” de üretecektir. Efforts for the 10th Development Plan that will cover the period of 20142018 continue at full speed within the framework of Specialization Commissions (SC’s), where contributions are received from academicians and representatives from public and private sectors as well as non-governmental organizations. As UND, we strive to contribute as much as we can into this process so that the sector and our country can march towards a brighter future. We are quite happy to see that our sector, which has been taken into consideration only within a restricted framework of ‘transportation infrastructures’ and from a narrow point of view up until now, is finally probed under its own specific title (Logistics Sector) and among the ‘sectors considered strategic’. In the process of rapidly concluding its restructuring, our Ministry of Development arouses attention with its professional and serious approach in this sense. On the other hand, we witness the Specialization Commissions titled ‘Development of Logistics Services’ and ‘Transport and Traffic Safety’ directly addressing in their work the issues and predicaments constantly experienced by our sector, which is grappling with difficulties foreseeing the future due to the struggle to ‘overcome survival problems’. The ‘irregular and destructive environment of competition’ that has been climbing sharply in Turkey especially in recent years and policies like ‘undercuts’ etc. which firms of small and medium scale adopt even at the expensed of eliminating each other result in a gravely bitter outcome: Our market is turning into one that can be easily manipulated by foreign global actors. It is observed particularly in road and maritime transports that our local firms keep losing market share to foreign license plates and flags. While our international road transporters start their journeys to Europe on the other ‘minus’ side due to 500-600 Euros of additional costs today on one hand, new investments are hindered by ‘excessive bureaucracy’ throughout the entire sector (road, maritime, warehouse etc.) on the other hand. The lack of coordination in ‘logistics hub’ projects, which we often talk about without realization or overcoming the ‘complexity of authorities’, ends up clogging the process. The logistics base project the private sector launched through their own means in Ankara could become reality only after having received approval of 400 different bodies and institutions. Although we were talking about the vision of creating ‘global logistics brands’ at the 10th Transport Summit, not much, only several years ago, we are now obviously about the take the position of the one that ‘carries’ while global actors are becoming the ones to ‘have us carry’ within the freight market of our own region. As we have always stressed as UND, we will thrive only as much as we could attract the trade that will or possibly might flow through our region in today’s world, where ‘logistics and supply chains’ with each pillar erected in a different country compete rather than countries themselves. We will surely win only when we are able to present as pleasant options (offering active connections for each mode of transport) logistics hubs, which we have been unable to realize due to administrative coordination rather than infrastructural and financing issues, for this new way of trade that comes with larger volumes or even ‘manufacturing/industrial giants’ to be attracted to our country. Our sector, which to reach out and grasp that success that is described as ‘creating freight’ -not ‘finding it’- within the scope of the Development Plan Studies, should always bear in mind that it can achieve this only if it is able to ‘raise qualified and convenient human resources’. A nation that ‘crates its own freight’ will surely create ‘its own logistics theories’ as well as long as there are professionals involved ‘equipped with sound command on at least one foreign language and able to keep track of global trends’ instead of trying to educate its personnel with translated foreign books, which is an unqualified manner of education devoid of sectoral practice. EKİM l OCTOBER l 2012 6 UND’DEN l FROM UND 13. Uluslararası Ulaştırma Konferansı Ukrayna’da gerçekleşti Kara ulaștırmasındaki son gelișmeler, beklentiler, sorunlar ve sorunların çözülme yöntemleri gibi öncelikli konuların ele alındığı 13. Uluslararası Ulaștırma Konferansı, 10-11 Eylül 2012 tarihlerinde Ukrayna’nın Yalta șehrinde yapıldı. krayna Derneği ASMAP UA’nın ev sahipliğinde, Uluslararası Karayolu Taşımacıları Birliği (IRU) tarafından düzenlenen Uluslararası Ulaştırma Konferansı’nın 13’üncüsü, 10-11 Eylül 2012 tarihlerinde Ukrayna’nın Yalta şehrinde yapıldı. Sadece Ukrayna’daki karayolu endüstrisi için, tüm BDT ülkeleri ve uluslararası karayolu taşımacılığı sektörü için önem arz eden konferansta, kara ulaştırmasının gelişiminde önemli rol oynayan ülkelere ilişkin stratejik konular görüşüldü. Her yıl ilgili coğrafyada ortaya çıkan gelişmeler ekseninde gerçekleşen konferansa bu yıl Birleşmiş Milletler Ekonomik Komisyonu yetkilileriyle birlikte, IRU Başkanı, IRU Genel Sekreteri, BSEC-URTA Başkanı, IRU uzmanları, Ukrayna ve diğer BDT ülkeleri, Ukrayna, Azerbaycan, Tacikistan, Letonya ve Moldova ulaştırma derneklerinin başkanlarıyla bilimsel kuruluşların ve iş dünya- U EKİM l OCTOBER l 2012 sının temsilcileri katıldı. BDT ülkelerinin lobi çalışmalarında bulunmak, taşımacılarımızı temsil etmek ve gündemi takip etmenin önemi doğrultusunda konferansa iştirak eden UND’yi ise, Uzman Alpdoğan Kahraman temsil etti. Rusya’nın Dünya Ticaret Örgütü’ne girmesi, Rusya, Kazakistan ve Belarus arasında kurulan gümrük birliği, Ukrayna gümrüğündeki yeni gümrük kodları ve Ukrayna gümrüğünde başlatılan uygulamaların konuşulduğu konferansta, karayolu taşımacılığının diğer tüm taşıma modlarına göre tercih nedeni olduğu konusunda fikir birliği sağlandı. Karayolu taşımacılığı alanında diğer modlara göre çok sayıda yasanın bulunduğu hususunda hemfikir olan katılımcılar, tek engelin ülkeler arasındaki sınır kontrolleri olduğunu söyledi. Katılımcılar ayrıca, ülkeler arasındaki iş birliğiyle taşımacılığın ivme kazanacağı doğrultusunda görüşlerini ifade etti. 8 UND’DEN l FROM UND Türkiye-Kırgızistan KUKK Toplantısı Yapıldı Türkiye-Kırgızistan Kara Ulaștırması Karma Komisyonu’nun dördüncü toplantısı 13-14 Eylül 2012 tarihlerinde Kırgızistan’ın bașkenti Bișkek’te gerçekleștirildi. ırgız tarafının, Kırgızistan ve Türkiye arasındaki uluslararası karayolu taşımacılığı hakkındaki anlaşmada değişiklikler yapmayı kabul ederek üçüncü ülke taşımacılığı hariç geçiş belgesiz taşımacılık hususunu değerlendireceğini belirttiği Türkiye-Kırgızistan Kara Ulaştırması Karma Komisyonu’nun (KUKK) dördüncü toplantısı, 13-14 Eylül 2012 tarihlerinde Kırgızistan’ın başkenti Bişkek’te yapıldı. Karayolu Düzenleme Genel Müdürlüğü Genel Müdür Yardımcısı Ahmet Güner’in başkanlık ettiği toplantıya UND’yi temsilen Yüksek İstişare Konseyi Üyesi Hüseyin Sandıkçı ve Rusya, Kazakistan ve BDT Ülkeleri Çalışma Grubu Başkanı Ufuk Cengizoğlu katıldı. Toplantıda Türk tarafı, karayolu taşımacılığında sınırla- K EKİM l OCTOBER l 2012 maların kaldırılması amacıyla serbestleşme fikrini ifade ederek ikili ve transit yük taşımalarının geçiş belgesi olmaksızın yapılabilmesi amacıyla iki ülke arasındaki uluslararası karayolu taşımacılığı anlaşmasında değişiklik yapmayı önerdi. Kırgız tarafının değişiklikleri yapmayı kabul etmesinin ardından taraflar ikili ve transit taşımaların libere edilmesinin ilerideki toplantılarda değerlendirilmesine karar verdi. Öte yandan her iki taraf da 2013 yılı için iki ülke arasında teati edilecek olan geçiş belgesi kotalarında, ikili/transit geçiş belgesinin 1500 adet, boş giriş geçiş belgesinin 350 adet, üçüncü ülke geçiş belgesinin de 450 adet olması gerektiği hususunda mutabakata vardı. 10 UND’DEN l FROM UND Financial Times 2012 Türkiye Zirvesi UND Yönetim Kurulu Bașkanı Ruhi Engin Özmen’in konușmacı olarak yer alacağı Financial Times tarafından 22 Kasım 2012 tarihinde İstanbul Four Seasons Otel’de düzenlenecek 2012 Türkiye Zirvesi’nde, yeni ve tecrübeli yatırımcılarla üst düzey devlet temsilcilerinin bir araya gelmesi planlanıyor. inancial Times gazetesinin etkinlik kolu olan FT Global Conferences & Events, 1971 yılından itibaren beş kıtada gelişmiş ve hızlı gelişen pazarlarda telekomünikasyondan teknolojiye, emlaktan enerjiye, ekonomiden biyoteknolojiye kadar değişen bir konu yelpazesinde iki binin üzerinde üst düzey stratejik etkinliğe imza attı. FT, ödüllü gazetecilerinin yönetiminde gerçekleştirilen bu etkinliklerde, dünya çapındaki liderlerin katıldığı zirve, konferans, forum ve yuvarlak masa toplantıları düzenleyerek, seçkin bir karar alıcı, vizyoner ve stratejist kitlesini bir araya getirdi. Türkiye’de de 22 Kasım 2012 tarihinde, İstanbul Four Seasons Otel’de “FT Turkey Summit: Investing in Europe’s New BRIC” (Avrupa’nın Yeni Gözdesinde Yatırım Yapmak) başlığıyla düzenlenecek olan zirveyi FT Uluslararası İşler Editörü David Gardner yönetecek. Zirvede, Türkiye ve dünyanın dört bir yanından kamu ve özel sektör karar alıcılarının önde gelen finans stratejistleriyle, çok uluslu şirketlerin üst F EKİM l OCTOBER l 2012 düzey yöneticilerinden oluşan 200 civarında seçkin katılımcı Türkiye’de iş yapmakla ilgili fırsat ve güçlükleri tartışacak. Zirvede yer alan konuların ana başlıkları şöyle: Neden Türkiye bu kadar popüler bir yatırım merkezi haline geldi? Büyüme ve fırsat alanlarında öne çıkanlar neler? Ekonominin aşırı ısınmasını önlemek için alınan tedbirler... Türkiye, iş yapma ortamında ne gibi farklar yaratıyor? Türkiye’nin gelişen ekonomisi gereken becerilere sahip mi? İletişim: Michael Lundby e-mail: mike.lundby@FT.com Tel: +44 (0)20 7873 3837 www.ft-live.com/turkeysummit Türkçe-İngilizce simultane tercümenin yapılacağı 2012 Türkiye Zirvesi’ne konușmacı olarak katılacak bazı isimler ise șimdiden belirlenmiș durumda: ● Ali Babacan-Ekonomi ve Mali İșlerden Sorumlu Bașbakan Yardımcısı ● Mehmet Șimșek- Maliye Bakanı ● Selim Yenel- AB Büyükelçisi ● Sani Șener- TAV Airports CEO’su ● Soli Özel- Habertürk TV Yorumcusu ● Ruhi Engin Özmen- Uluslararası Nakliyeciler Derneği Bașkanı ● Suzan Sabancı Dinçer- DEİK Türk-İngiliz İș Konseyi Bașkanı ● Dr. Tevfik Aksoy- Morgan Stanley Orta Avrupa, Ortadoğu ve Afrika ekonomilerinden sorumlu yönetici 12 UND’DEN l FROM UND Gümrük ve Antrepo Çalışma Grubu Taşımacılıkta Yaşanan Sorunları Ele Aldı UND çalıșma gruplarından biri olan Gümrük ve Antrepo Çalıșma Grubu toplantısı 11 Eylül 2012 tarihinde dernek merkezinde gerçekleștirildi. Toplantıda Gümrük idarelerinde yașanan sorunlar, yeni uygulamalar ve mevzuat değișiklikleri masaya yatırıldı. ümrük ve Antrepo Çalışma Grubu toplantısı 11 Eylül 2012 tarihinde UND merkezinde yapıldı. Gümrük idarelerinde yaşanan sorunlar, yeni uygulamalar ve mevzuat değişiklikleri değerlendirildiği toplantıda görüşülen konulardan ilki Gümrük ve Antrepo Çalışma Grubu tarafından yapılan ve hem gümrük idarelerindeki memurlarının yaşadığı sıkıntıların not edildiği hem de sektörün yaşadığı sorunların masaya yatırıldığı rutin Gümrük İdareleri ziyaretleri oldu. Bu kapsamda İstanbul Gümrük ve Ticaret Bölge Müdürlüğü, Erenköy ve AHL Serbest Bölge Gümrük Müdürlüklerine yapılan ziyaret ile ilgili bilgilendirme yapıldı. Yaşanan sıkıntılara dair çalışma grubunun girişimleri ve elde edilen çözümlere ilişkin bilgiler paylaşılarak sonraki ziyaretler planlandı. Diğer taraftan, yakın zamanda Türkiye’de de devreye girecek olan “Yetkilendirilmiş Yükümlü” uygulaması ile ilgili bilgiler çalışma grubu katılımcıları ile paylaşıldı veyeni uygulama- G nın getireceği basitleştirilmiş gümrük uygulamaları görüşüldü. Bununla birlikte, gümrük mevzuatı ve uygulamaları kapsamında sektörün genelini ilgilendiren ve dernek tarafından girişimleri devam eden uygulama farklılıkları, mevzuat değişikliği gereksinimleri ve taşımalarda yaşanan sıkıntılara dair bilgilendirme yapılarak yeni çözüm önerileri masaya yatırıldı. Çalışma Grubu Başkanı Caner Tan (Tan Lojistik) Başkanlığında gerçekleştirildi. Toplantıya Kemal Sarıoğlu, Fatih Uçar (Ekol), Metin Yılmaz (YGS), Ersel Tarhan (TOBB-UND), Ülkü Duyar (Barsan), Caner Tan (Tan Loj.), Yalçın Karakoç (Sittnak), Cahit Soysal (UND), Cumhur Erzurumluoğlu (Çobantur), Galip Özbayrak (Selamoğlu), Yusuf Özbayraktar (Kayıkçıoğlu), Atilla Sertdemir (İstanbul Ekspres), Feridun C. İnal (Gümrüklü Antrepocular Derneği - Ulusal Antrepo), Gülay Turan, Aşkın Özuzcan (Schenker Arkas) katılım sağlamış olup UND adına İcra Kurulu Başkan Yardımcısı Alper Özel ve Gümrük Uzmanı Erman Ereke katıldı. UND, Avrupa Çalışma Grubu Toplantısını gerçekleştirdi Önümüzdeki günlerde yapılması planlanan Romanya ve Macaristan Kara Ulaştırma Karma Komisyon Toplantıları öncesinde UND tarafından oluşturulacak ve toplantıda savunulacak dosyanın hazırlık çalışmaları kapsamında Avrupa Çalışma Grubu Toplantısı 18 Eylül 2012 tarihinde yapıldı. Türk nakliyecisinin Romen-Macar hattında yaşanan sorunların görüşüldüğü toplantıda, yabancı plakalı araçların ülkemizden taşıma payları, Köstence Ro-Ro hattına ilişkin son gelişmeler yer aldı. Ayrıca 31 Ekim 2012 tarihine kadar devam edecek olan 2013 yılı Ulaştırma Bakanları Avrupa Konferansı (UBAK) izin belgesi başvuruları örnek tablolar eşliğinde değerlendirildi. Nakliyecilerin en çok kullandığı Ro-La hatlarından birinin işletmeci firması Hungarokombi ile UND’nin geçtiğimiz yıldan itibaren gelişen ilişkileri ve olası işbirlikleri katılımcılar ile paylaşıldı. UND üyelerinin bu hatta yaşadık- EKİM l OCTOBER l 2012 ları sorunların, detaylı olarak yapılacak toplantıda Hungarokombi yetkilileri ile birebir görüşülmesi planlandı. Dernekten İcra Kurulu Başkan Vekili Melike Tümen, Avrupa sorumlusu Uzman Meriç Katman ve Uzman Yardımcısı Cansu Baki’nin hazır bulunduğu toplantıya, Çalışma Grubu Başkanı Bülent Kutgün (Sıttnak), Yönetim Kurulu Üyeleri Murat Baykara (Baynak) ve İbrahim Baki (Teciroğlu) ile Çalışma Grubu Üyelerimiz Ahmet Uzel (Balnak),Ömer Gülen (Bolu Beyi) ve Ayhan Faiz ile Özgür İnan (Orkun) katıldı. UND’DEN l FROM UND 13 21. Kalite Kongresi Kasım’da İstanbul’da 19–21 Kasım 2012 tarihleri arasında İstanbul’da gerçekleștirilecek olan 21. Kalite Kongresi’nin katılımcıları arasında özel ve kamu sektöründen kurumların, sivil toplum kurulușlarının ve akademisyenlerin bulunması bekleniyor. ünümüzde geleceği öngörmek ve kuruluşların stratejilerini oluşturması geçmiş dönemlere kıyasla oldukça zorlaştı. Türkiye Kalite Derneği (Kal-Der) değişimin hızlı gerçekleşmesi ve geleceğin belirsiz bir hâl almasından hareketle 21. Kalite Kongresi’nin ana temasını “Yaşanabilir Gelecek” olarak belirledi. 19–21 Kasım 2012 tarihleri arasında İstanbul’da gerçekleştirilecek olan 21. Kalite Kongresi’nin katılımcıları arasında özel ve kamu sektöründen kurumların, sivil toplum kuruluşları- G nın ve akademisyenlerin bulunması bekleniyor. KalDer, kongrede geleceği öngörme ve kurumların buna göre konumlandırılmasında önemli rol oynayacak temel başlıklarda uzmanları bir araya getirerek konuya ışık tutmayı amaçlıyor. Kongrede, gelecek stratejileri oluştururken kuruluşların, gelecek kuşaklar için yaşanabilir ekonomik, siyasi, doğal, yönetimsel ve teknolojik bir çevre, ortam oluşturmaya yönelik adımların EFQM Mükemmellik Modeli rehberliği ve yardımıyla atılabilmesi hedefleniyor. Taşıt Çarpışmaları Önleme Sistemi: Mobileye Q2 Tașıt çarpıșmalarını önleme sistemlerinin dünyadaki lider üreticisi Mobileye, önde giden araca çarpmadan önce, sürücü herhangi bir sebeple șerit ihlali yaptığında veya öndeki araçla mesafenin korunmaması gibi durumlarda sürücüye görsel ve ișitsel alarm veriyor. obileye, image processing (görüntü işleme ) ve yapay zekâ teknolojisinin bir ürünü. Aynı bir insan gözü gibi insanları, şeritleri, araçları ve trafik işaretlerini görüyor, kaza yapma ihtimaline göre gruplandırıyor ve kaza riski oluştuğunda alarm veriyor. Görsel tanıma şekliyle radar ve sensörlerden ayrışan bu teknolojiyi, sürücüye yanında bir çift ekstra göz varmış gibi fayda sağlayan, kaza olasılığı meydana geldiğinde alarm veren robotik bir göz olarak düşünmek de mümkün. Çok uzun yıllar süren çalışmalar sonucunda, yüzlerce ARGE personeli tarafından geliştirilmiş benzersiz bir teknoloji olan Mobileye Eye Q2, bugüne kadar BMW, Volvo, GM gibi birçok araç üreticisi tarafından kullanıldı ve modifikasyonlar yapılarak çeşitli ticari isimlerle fabrika çıkışı araçlarda pazarlandı. M Mobileye, Güvenli Olmayan Sürüş Durumunda Sürücüye Destek Oluyor Mobileye Hazar ve Karadeniz Ülkeleri Temsilcisi Volkan Erdoğan, güvenli olmayan altı sürüş durumunu ve Mobileye’nin bu durumlardaki desteğini şöyle açıklıyor: 1- Çarpışma Önleme Uyarısı: Herhangi bir araca veya motosiklete çarpmadan 0,3-2,7 saniye öncesinde sürücüye görsel ve işitsel uyarı verir. Kazanın engellenmesine yardımcı olur. 2- Şerit İhlali Uyarısı: 55 km/saat hızda giderken sinyal vermeden şerit dışına çıkıldığında sürücüye görsel ve işitsel uyarı verir. Özellikle uzun yollarda dalgınlık, uyku ve konsantrasyon kaybı nedeniyle meydana gelen kazaların azalmasında Mobileye’nin önemli katkısı olacaktır. 3- Öndeki Araçla Güvenli Sürüş Mesafesi Uyarısı: Öndeki araçla güvenli sürüş mesafesi ihlal edildiğinde, sürücüye görsel ve işitsel uyarı verir. Böylece arkadan çarpmalı kazaların azalmasına destek olur. 4- Yaya Çarpışma Uyarısı: Herhangi bir yaya veya bisiklete çarpmadan 0,3-2,7 saniye önce görsel ve işitsel uyarı verir. 5- Azami Hız Tabelalarını Algılama: Yolda bulunan azami hız tabelalarını görür. Araç bu hız limitinin üzerinde gidiyorsa sürücüye uyarı verir. 6- Uzun Far Otomatik Kontrolü: Karanlık güzergâhlarda seyrederken uzun farları otomatik olarak açar. Karşıdan araç gelince otomatik olarak kısaya alır. Araç geçince tekrar uzun farları yakar. EKİM l OCTOBER l 2012 14 UND’DEN l FROM UND Gabari Dışı Taşımacılıkta Hedef Mevzuatın Güncellenmesi Updating The Legislation Is The Goal In Out-Of-Gauge Transports Türkiye’deki gabari dıșı tașımacılıkta var olan mevzuat ve uygulamaların iyileștirilmesi durumunda sektörün gelișimi daha da hız kazanacak. UND çatısı altında bir araya gelen ve yașanan sorunlara en kısa zamanda çözüm getirilmesi gerektiği görüșünde birleșen sektör yetkilileri, bu konuda devletten destek bekliyor. The current legislation and practical problems in out-of-gauge transports of turkey pose the biggest obstacle before the sector’s development. Therefore, sectoral authorities gathering under the roof of UND and around the opinion that the standing problems require a solution as soon as possible, demand the government’s support in terms of updating the legislation and current practices. on yıllarda Türkiye üzerinden yapılan gabari dışı taşımaların sayısındaki artış, bu alanda mevzuat ve uygulamalar konusunda yaşanan sıkıntıları da gündeme getirdi. Yaşanan sıkıntıların giderilebilmesi ve çözüm önerileri oluşturularak ilgili kurumlara iletilebilmesi amacıyla Kasım 2011’de UND çatısı altında Özel Yükler Çalışma Grubu kuruldu. Sektör temsilcilerini bir araya getiren çalışma grubu, düzenli toplantılar yaparak hem ülkemizdeki hem de AB’deki mevzuat ve uygulamaları incelenmeye aldı ve yaşanan sorunlar kapsamında ilgili kamu kurumları ile temaslarda bulundu. UND Özel Yükler Çalışma Grubu temsilcilerinin katılımı ile Karayolları Genel Müdürlüğü’ne yapılan ilk ziyaret kapsamında, Çalışma Grubu tarafından hazırlanan ve AB uygulamaları ile birlikte sektör taleplerini içeren rapor Karayolları Genel Müdürlüğü yetkililerine iletildi. Yetkililerin, gündeme getirilen hususlar karşısındaki son derece olumlu ve sahiplenici tavırları dahilinde 6 Eylül 2012 tarihinde Karayolları Genel Müdürlüğü bünyesinde birçok Bakanlık, kamu kurum ve kuruluşu yetkilisi ve sektör temsilcisinin katıldığı Özel Yük Taşımaları toplantısı gerçekleştirildi ve yaşanan sorunlar tüm S EKİM l OCTOBER l 2012 he recent increase in the number of out-of-gauge transports conducted through Turkey has drawn attention to the troubles experienced with regards to the legislation and practices. Sectoral representatives gather and conduct regular meetings for the purpose of discussing the legislation and applications both in our country and EU as part of the Workgroup for Specific Freight, which was formed under UND in November 2011 so as to eliminate problems faced and communicate to the relevant bodies suggested solutions. Accordingly, the group has started negotiations with the relevant public bodies to address the current issues. Within the scope of the first visit paid to the Directorate General of Highways together with representatives of the UND Workgroup for Specific Freight, a report issued by the Workgroup including information on EU applications and the sector’s demands was presented to the authorities at the Directorate General of Highways. As the points raised during the visit were received by authorities of the Directorate General quite positively and in a responsive manner, the first meeting on Transport of Specific Freight was conducted with participation of representatives from various ministries, public bodies and institutions and the sector representatives on 6th September 2012 within the S UND’DEN l FROM UND detayları ile masaya yatırıldı. Kasım ayı içinde ikincisinin yapılması planlanan toplantının hazırlıkları ise UND Özel Yükler Çalışma Grubu bünyesinde tüm hızıyla devam ediyor. Son olarak 13 Eylül 2012 tarihinde gerçekleştirilen UND Özel Yükler Çalışma Grubu toplantısına sektör adına Hasan Yiğit (Ahmet Yiğit Nakliyat), Tamer Erdoğan (Erdoğanlar Nakliyat), Yasin Bayraktar (EKSA), Serhat Doğan (Ulus trans) katılırken UND’yi İcra Kurulu Başkan Yardımcısı Alper Özel ve Uzman Erman Ereke (UND) temsil etti. Toplantıda, Eylül ayı başında Karayolları Genel Müdürlüğü bünyesinde gerçekleştirilen toplantının sonuçları ele alınırken, ikincisi planlanan “Özel Yük Taşımaları” toplantısının gündem maddelerine dair hazırlıklar ve yapılacak ek çalışmalar planlandı. Sektör, gabari dışı taşımacılıkta rekabet için mevzuat değişikliği istiyor Özel yük taşımacılığında demiryolu ve denizyolu modlarının artırılması çalışmalarının yanı sıra birden fazla taşıma modunu içine alan kombine taşımacılığın öne çıkarılması, bu alandaki en önemli hedeflerin başında geliyor. Ancak mevcut mevzuat ve uygulamalar gabari dışı taşımacılığın etkin şekilde gerçekleşmesi önünde engel teşkil edebilirken, sektördeki ağır nakliye yapan firmaların rekabet gücü kırılıyor. Türkiye’deki mevzuat ve uygulamaların AB ülkeleri ile karşılaştırıldığında farklılıkların ortaya çıktığını belirten sektör yetkilileri, söz konusu farklılıkların taşımalarda sıkıntı yarattığını ifade ediyor. Sektör, bu sorunun çözümü için mevzuatın bir an önce güncellenmesini istiyor. 15 General Directorate of Highways. Current problems were discussed along with all relevant aspects at the meeting. The second meeting is scheduled for the month of November and preparations for the event continue at full speed within the UND Workgroup for Specific Freight. The latest meeting of the UND Workgroup for Specific Freight, which took place on September 13, 2012, was attended by Hasan Yiğit (Ahmet Yiğit Nakliyat), Tamer Erdoğan (Erdoğanlar Nakliyat), Yasin Bayraktar (EKSA) and Serhat Doğan (Ulus Trans) on behalf of the sector; and by Vice Chair of the Executive Board Alper Özel and Expert Erman Ereke (UND) on behalf of our association. At the workgroup meeting, conclusions of the meeting that was conducted at the Directorate General of Highways in the early September were considered, and preparations for the second ‘Meeting on Specific Freight’ were discussed, planning any additional work to be performed. The sector demands modification of the legislation to be able to compete in out-of-gauge transports In addition to the efforts made to increase the shares of railway and maritime modes in the field of transport of specific freight, emphasizing on combined transport, which covers more than one mode of transport, stands out as one of the primary goals in this regard. On the other hand, while preventing out-of-gauge transports from being conducted efficiently, the present legislation and practices debilitate the power of sectoral firms engaged in heavy transports. Sectoral representatives state that the legislation and practices of Turkey differ vastly from those of EU states, attributing the primary underlying reason to the current legislation being outdated. The sector would like the legislation to be updated as soon as possible in order for this problem to be eliminated. EKİM l OCTOBER l 2012 16 UND’DEN l FROM UND UND Özel Yükler Çalıșma Grubu Toplantısı Gabari dışı ölçülere sahip araçların yüksüz hareket etmeleri dâhil olmak üzere eskort aracı ve izin belgesi talep edilmesi konusu da sektörde yaşanan sıkıntıların başında geliyor. Çünkü gabari dışı standartlara sahip bir aracın yük taşıma haricindeki tamir ve belge alımı gibi durumlar kapsamında hareket etmesi, gidiş ve gelişler de dâhil olmak üzere her hareketi için ayrı izin belgesi alması gerekiyor. Dolayısıyla bu durum sektörde ağır nakliye taşıması yapan firmalar adına büyük maliyetleri de beraberinde getiriyor. Özel yük taşımalarında araçlara refakat eden eskort araçlarına dair bir tanımlama da bulunmuyor. Bu nedenle yol üzerinde eskort araçlarına ilişkin sorunlar ile karşılaşılması da taşımacıları zorluyor. Özel yüklerin taşımalarında TEM otoyolunun kullanımına izin verilmemesi, yalnızca E-5 güzergâhının kullanılabilmesi beraberinde çeşitli sorunları da getiriyor. E-5’in kullanılması ile gabari dışı yük taşıyan araçların, dar olan şehiriçi trafiğine girmesi, hem taşıma hem de diğer araç ve hatta yayalar için büyük bir tehlike oluşturuyor. Ayrıca özel yüklerin taşınması esnasında uyulması gereken hız sınırlamaları takografa ilişkin sürüş sınırlamaları yükün varış yerine ulaşımında gecikmeye neden oluyor. Özel yüklerin taşınması esnasında köprüden geçişlerde de sıkıntılar yaşanıyor. 54 tonluk limit, özel yük taşımalarını engelleyen konulardan biri. Özel yük taşımalarında karşılaşılan bir başka sıkıntı ise gece saatlerinde taşıma yapılamaması ve bu taşımaların sadece gün doğumu ile gün batımı saatleri arasında yapılmasına izin verilmesi. Yüksek tonajlı (150 ton üzeri) taşımalarda güzergâh üzerindeki köprü ve viyadüklerin durumlarının mühendis firma tarafından kontrolü amacıyla ücret ödeniyor. Bu ücretlerin 80 bin TL ile 110 bin TL arasında değişen rakamlara ulaşması, sektöre büyük bir yük getiriyor. Söz konusu ücretlerin her taşıma için ayrı ayrı şekilde taşımacılardan tahsil edilmesi ise, gabari dışı yük taşımalarının daha az maliyet ve prosüderün söz konusu olduğu Basra ve Akabe limanlarına kaymasına neden oluyor. Bu da yüklerin Türkiye üzerinden transit geçişini azaltıyor. Yaşanan tüm bu sorunlar, Türkiye’nin lojistik üs olma yolundaki hedeflerinin önündeki büyük engel. Tüm bunların Türkiye’ye döviz kaybı olarak yansıdığına dikkat çeken sektör yetkilileri, 2023 ihracat hedeflerini yakalamak ve Türkiye’yi bir lojistik üs olarak görmek için acil olarak gabari dışı taşımalarda Avrupa standartlarına ulaşmak gerektiği fikrini savunuyor. The most distinct troubles involving vehicles in out-of-gauge size include freight-free travel, the practice of escorting vehicles and transit permits demanded. For the time being, vehicles of out-ofgauge standards require obtaining permits for each course of travel, this not being limited only to transports but also including travels taken for other purposes such as repairs and obtaining certificates as well as travelling to a location and returning back. Needless to say, this situation encumbers sectoral firms engaged in heavy transports with not only increased costs but also waste of time. There is no specific description for the vehicles which escort vehicles transporting specific freight, which in turn brings in problems about escort vehicles on course of the transport route. The obligation to refrain from using TEM and travel only on the E-5 route when transporting specific freight leads to various problems. Vehicles loaded with out-of-gauge freight entering the already-narrow urban traffic due to having to follow E-5 is a huge threat not just for the process of transport but also for other vehicles and even pedestrians. The speed and tachograph-related driving restrictions you need to conform to when transporting specific freight causes prolonged delays in delivering the freight to its final destination. Actually, there are problems with crossing the bridge too in the case of transporting specific freight. The 54 tons limit is one of the obstacles hindering transport of specific freight. Not being able to conduct the transports during nighttime, due to such transports being allowed only in between sunrise and sunset, is yet another. A fee is paid for inspection of viaducts and bridges present on the transport routes of high-tonnage carriage (150 tons and above) is paid to the engineering firm. Varying between 80 thousand to 110 thousand TL, these fees are big burden on the sector. As the mentioned fees are collected from transporters separately for each course of transport, out-of-gauge transports tend to flow towards harbors of Basra and Aqaba, where the costs are lower and there are not as many procedures to go through. In parallel, this causes a decrease in the transit of such freight through Turkey. All of these problems experienced hamper Turkey’s goal of becoming a logistics base. Pointing out that the entire list of problems also result in currency loss in Turkey, sectoral representatives defend the opinion that European standards have to be caught up with urgently if Turkey is to be turned into a logistics base and the export goals set for 2023 are to be met. Gabari nedir? Karayolları Trafik Yönetmeliği’nin 128’inci maddesi kapsamında uyulması zorunlu olan; yüklü veya yüksüz araçların uzunluk, genişlik ve yüksekliklerinin azami sınırlarını belirleyen ölçü ve ağırlıklardır. EKİM l OCTOBER l 2012 UND’DEN l FROM UND 17 “Kanunların sıkı şekilde uygulanması haksız rekabeti ortadan kaldıracak” “Strict implementation of laws will remove unjust competition” Moving on by imBugün içinde bulunplementing the current duğumuz ortamda mevlaws strictly will not only cut mevzuatta ve uyremove unjust competigulamalarda iyileştiriltion but also result in me yapılması ile birlikte contributions to national hem haksız rekabet ortaeconomy. Such laws, dan kalkacak hem de ülke which have already been ekonomisine büyük bir implemented in all counkatkı sağlanacak. tries which are our transGabari dışı taşımalar port destinations abroad, ile ilgili yol izin belgeare finally implemented si çıkarırken dikkat edilin our country too. mesi gereken bazı huWhen issuing safe suslar var. Bu açıdan conduct permits, there yol izin belgesi verilirare specific points the diTamer ERDOĞAN ken yaşadığımız bazı soErdoğanlar Nakliyat Genel Müdürü/ General Director of Erdoğanlar Nakliyat rectorate needs to pay atrunları Karayolları Genel tention to. In this context, Müdürlüğü’ne sunduk. we communicated to the Directorate General of Highways some of Bu konularda geçiş dönemi olarak nakliye firmalarına süre vethe shortcomings we have been experiencing at the time of obtainrilip esnek davranılmasını bekliyoruz. Sunduğumuz hususlara ing safe conduct permits. We expect flexibility and an additional term değinirsek yurt içi taşımalarda kullanılan treyler ruhsatlarınof transition to be granted to transport firms with these issues. As da belirtilen ağırlıklar net değil. Üretici veya ithalatçı firmafor the problems we outlined, for instance, the weight caps noted lar tarafından belirtilen çekici ruhsatlarındaki ağırlıklar da çein licenses issues for trailers used in domestic transports are not kici kullanılmaya başladıktan sonra farklılık gösteriyor. Depoclarified. Differences appear one you start using haulers at weights ya konulan motorin, gerek araca sonradan ilave edilen yedek specified by manufacturing or importing firms in hauler licenses. depo, gerekse şoförün özel eşyaları küçük de olsa ruhsat ağırDiesel fuel in the vehicle’s gas tank, additional gas tanks mounted lığını değiştirebiliyor. Müşteri tarafından taşınacak malzemeon vehicles later on and even private belongings of the driver modify nin beraberinde yüklenen aparat ve yedek parçalar yükün esas the weight, even if by small increments. Fixtures and spare equipağırlığını da değiştiriyor. Özellikle lastik tekerlekli iş makiment shipped by the customer along with the goods to be transnelerinde mermer ataşmanlı gidecek olanlarda ağırlıklar maported change the primary weight of the freight. Especially when it kinenin büyüklüğüne göre 6 ile 10 ton arasında değişlik olacomes to equipment with rubber tires to be transported along with biliyor. 2011 yılı başında Türkiye İş Makinaları Distribütörlemarble attachments, the weight might change between 6 to 10 tons ri ve İmalatçıları Birliği (İMDER) üyelerinden makine ağırdepending on the size of the vehicle. In the early 2011, opinions lıkları ile ilgili görüş alındı. Ataşman ile ilgili tekrar bir görüş of members of the Turkish Union of Equipment Distributors and alınabilir. Özellikle şantiyelerden taşınan ikinci el iş makineManufacturers (IMDER) about machinery weight were consulted. A lerinde yük ile beraber yedek lastik, yedek kova, yedek parça, second opinion could as well be consulted for attachments. Spare kırıcı gibi yükleniyor. tires, buckets and crushers, for example, get loaded on the vehicle Karayolları Taşıma Kanunu’nun 128. maddesinin (g) benespecially when second-hand equipment is moved in between condinde de açıkça belirtildiği gibi yol izin belgesi bölünmez tek struction sites. parça yükler için alınabiliyor. Her ne kadar 128. maddede böAs was clearly described in paragraph (g) of article 128 of the lünmez tek parçadan bahsetse de ana malzeme beraberinde gilaw on road transport, safe conduct permits can be obtained for decek ve toplam ağırlığı fazla etkilemeyen malzemelerin de inseparable monolithic freight. Even though inseparable monolithic treyler üzerinde bulunabildiğinin dikkate alınmasını bekliyofreight is mentioned in article 128, we would like it to be taken into ruz. Yol izin belgesi verirken uygulanan dingil başına 12 bin consideration that parts which have to be transported together with kilogram limiti göz önünde bulundurarak toplam katar ağırlıthe main material which will not impact the total weight much might ğın kullanılan treylerdeki dingil adetlerinin yeterli olması dualso be present on the trailer. We are of the opinion that there should rumunda yol izin belgesi verilmesinin kanunlara göre bir sabe no legal problems with regards to granting a safe conduct permit kınca yaratmayacağı kanaatindeyiz.Dingil adetlerinin kurtaras long as the number of axle shafts on the trailer is sufficient to dığı izin müracaatlarında Karayolları Genel Müdürlüğü’nden shoulder the train weight, when we consider the 12-thousandyardım bekliyoruz. UND çatısı altında yapılan girişimler kapkilogram limit per axle shaft which is a criterion for safe conduct samında Karayolları Genel Müdürlüğü ile görüşmelerimiz ise permits. We await the assistance of the Directorate General of devam ediyor. Sektörün yaşadığı sorunlara dair ilgileri ve tutumlarından ötürü Karayolları Genel Müdürlüğü yetkililerine Highways when applying for permits at times when the number of ve Ankara’da yapılan toplantıya katılan tüm kurum ve kuruaxle shafts is enough. We continue to negotiate with the Directorate General of Highways under the roof of UND. luşlara teşekkür ederiz. EKİM l OCTOBER l 2012 18 UND’DEN l FROM UND “Avrupa’nın aksine Türkiye’de bu konuda bir sistem sağlanamadı” “Contrary to Europe, a system has not yet been established in this regard in Turkey” TEŞEKKÜR Türkiye’de son yıllarda ağır Transporters in Turkey have taşıma alanında nakliyecilerin been enjoying facilities on heavy önü açılıyor. Bu tür yatırımlara transports in recent years. Firms yönelen lojistik firmaları making such investments keep on müşteri odaklı olarak altyapısına approaching their goals by utilizing yapılan yatırım, verimlilik customer-oriented infrastructural artırma politikası ve adil rekabet investments and policies to enhance çerçevesinde hedeflerine doğru efficiency, and by engaging in fair yol almaya devam ediyor. Bu competition. Thanks to those firms, yolda mücadele eden firmalar Turkish transporters’ share in outsayesinde, 2005’lerin başına of-gauge transports is now around kadar gabari dışı taşımada Türk 70 percent, while the ratio used to nakliyecisinin bu pastadan aldığı be as high as 25 percent at best pay yüzde 25’leri geçmezken; until the early 2005. Halit ÖZYURT bugün bu oran yüzde 70’lere The logistics sector is UPİ Trans Genel Müdürü / General Director of Upitrans ulaştı. considered to be a rapidly growing Globalleşen dünyamızda lojistik, önü açık ve hızla one with a clear path before it in the globalizing world. The impediments gelişen bir sektör olarak değerlendiriliyor. Taşımacılığın her we have to face as well as deficient and unimplemented procedures alanda ihtiyaç olduğu günümüzde önümüze çıkan engeller, impair the sector at this time when transport services are needed in aksayan ve uygulanamayan prosedürler de sektöre darbe all areas. We, as the sectoral representatives, spoke out loud about vuruyor. Sektör temsilcileri olarak UND önderliğinde our problems and mutually exchanged information at the meeting that gabari dışı taşıma yapan nakliye firmalarının da katılımıyla took place at the Directorate General of Highways on September 6 6 Eylül 2012’de Karayolları Genel Müdürlüğü’nde yapılan under leadership of UND and with participation of firms engaged in toplantıda sorunlarımızı dile getirerek karşılıklı bilgi out-of-gauge transports. We will be keeping track of the process at alışverişinde bulunduk. Bu konuda, toplantıda belirtilen this point. There is the urgent need for us to catch up with European hususları takip etmeye devam edeceğiz. 2023 ihracat standards with regards to out-of-gauge transports so as to attain our hedeflerini yakalamalı ve ülkemizi bir lojistik üs olarak export goals set for 2023 and eventually see our country in the form of görmek için acil olarak gabari dışı taşımalarda Avrupa a logistics base. We expect the immediate support of the government standartlarına ulaşmalıyız. Ülkemizin stratejik önemini de to render this category of transports as convenient as possible, without göz ardı etmeden bir an önce bu tür taşımaları en uygun overlooking the strategic significance of our country. hâle getirmek için devletten yardım bekliyoruz. Şu anda Whereas such transports are carried out in an extremely kadar olan ilgileri ve tutumları için de Karayolları Genel systematic manner in Europe, such a system has not yet been Müdürlüğü yetkililerine ayrıca teşekkür ederiz. established in our country unfortunately. Competent authorities do not Avrupa’da gabari dışı taşımalar son derece sistemli pay attention to this very issue because of the rapid developments that yapılırken ülkemizde eksiklikler yaşanabiliyor. Ağır taşıma follow one another in line with the recent booming of heavy transports konusunda son yıllardaki hızlı büyümeden veya Ortadoğu’ya or the intense volume of transports destined for the Middle East. Legal yapılan sevkiyatların fazlalığı nedeniyle yaşanan sıkıntılar decisions like those made in Europe cannot be made to match the sektörü ciddi şekilde etkiliyor. Bu durum da taşımanın strategic position of our country, leading to disruption of transport aksamasına ve müşteri ile para kaybına neden oluyor. Gabari operations and loss of money and customers. The extortionate deals dışı taşımalarda yaşanılan sıkıntıların başında yol etütlerine of engineering fees paid for road inspections are among the biggest ilişkin olarak mühendislik raporlarına ödenen fahiş fiyatlar problems faced during out-of-gauge transports. There are a series of geliyor. Köprü geçişleri ve yürüme yasaklarına uygulanan actions to be taken without wasting any further time such as revising saat kısıtlamaları, yol izin belgelerinin Avrupa’daki gibi time restrictions on travel times and bridge crossing, offering annual yıllık verilmesi ve bunun Türkiye şartlarına uyarlanması, safe conduct permits just as it is done in Europe and adapting the refakat araçlarımıza yönelik standartların getirilmesi gibi process to Turkish circumstances, and laying out standards for escort eylemlerin bir an önce hayata geçirilmesi gerekiyor. vehicles. Özel yük tașımalarında yașanan sorunların giderilebilmesi amacıyla ilgili Bakanlık, kamu kurum ve kurulușlarını bir araya getirerek, sektör sorunlarını sahiplenen ve yașanan sıkıntıların giderilmesi hususunda desteklerini esirgemeyen Karayolları Genel Müdürlüğü’nün tüm yetkililerine ve anılan toplantıya katılım sağlayarak sektör sorunlarının çözülmesi hususunda destek veren tüm Bakanlık, kamu kurum, kurulușlarına ve özel sektör temsilcilerine Derneğimiz ve sektörümüz adına teșekkürü borç biliriz. UND Özel Yükler Çalıșma Grubu toplantılarına katılacak sorunların giderilmesi amacıyla mesai harcayan Çalıșma Grubu Bașkanı Mustafa Yiğit (Ahmet Yiğit Ağır Nakliyat), Çalıșma Guubu Bașkan Yardımcısı Tamer Erdoğan (Erdoğanlar Nakliyat), Samet Gürsu (Hareket Nakliyat), Serhat Doğan (Ulustrans), Yasin Bayraktar (EKSA), Nergis Çetinöz (UPİ Trans), Ümit Töredi (Transotto), Üzeyir Bektaș (Cihan Ağır Nakliyat), Yusuf Özbayraktar (Kayıkçıoğlu) ve Muzaffer Kocaman’a (Kocaman Transport) sektörümüz adına teșekkürlerimizi iletiriz. EKİM l OCTOBER l 2012 UND’DEN l FROM UND 19 “Düzenlemelerde Avrupa standartlarına ulaşmalıyız” “We are required to achieve the European standards in the regulations.” THANKS Son yıllarda gerek ülkemizde gerekse Project and heavy transport logistics have komşu ülkelerde yapılan yatırımların hız kaimproved very rapidly in recent years in line with zanması ile birlikte proje ve ağır nakliye lothe rapid rate of investments being made in both our jistiği çok hızlı gelişti. Bundan 10 sene öncountry and neighboring countries. Firms capable of cesine kadar 40-50 tonluk parçaları taşıyabitransporting articles weighing 40-50 tons used to lecek firma sayısı bir elin parmakları kadarcount only as many as the fingers of a hand 10 years ken, bugün 150’ye yakın firma ülkemiz kaago. Today, approximately 150 firms conduct heavy rayollarında ağır nakliye taşımacılığını gertransports on the highways of our country. Thanks to çekleştiriyor. Yapılan büyük yatırımlar ile the huge investments made, the sector is served with Avrupa ülkelerindeki en son teknoloji ekipthe cutting-edge equipment technology present in manları kullanılarak sektöre hizmet veriliEuropean countries. New investments are constantly yor. Özellikle enerji, ulaştırma, petrokimya, being made into the energy, transportation, petrootomotiv ve inşaat sektörleri sürekli olarak chemistry, automotive and construction sectors in yeni yatırımlar yapıyor. Günümüz teknolojiSerhat DOĞAN sinde bu yatırımlara ait ekipmanlar tek par- Ulustrans Proje ve Ağır Taşıma Müdürü particular. Monolithic pieces of equipment subject to those investments may weigh as high as 350Director of Ulustrans in charge of ça 350-400 ton ağırlıklara kadar çıkabiliyor. Projects and Heavy Transport Manager 400 tons considering today’s technology. Turkish Türk ağır nakliye sektörü de bu gelişmelere heavy transport sector also makes the required paralel olarak gerekli yatırımlarını gerçekleşinvestments keeping up-to-date with the latest developments. Vehicle tiriyor. Bu ekipmanların gerek yurt içinde gerekse Türk limanparks are being renovated and extended accordingly so that the said ları aracılığı ile komşu ülkelere taşınabilmesi için araç parkları equipment can be transported either domestically or to neighboring buna uygun olarak yenileniyor ve genişletiliyor. Ancak ne yazık countries. Sadly though, regulations regarding this kind of transport ki, bu taşımaların yapılmasına ilişkin düzenlemelerde henüz Avrupa standartlarına ulaşamadık. Dolayısıyla özel yük taşıma izoperations are still based on the provisions of article 128 of the nine tabi araçlara yıllık izin belgesi verilmemesi, taşımaların saRegulation on Road Traffic dated 1997. Therefore, problems arise, dece gündüz yapılma zorunluluğu ve araçların otoyolları kullansuch as vehicles subject to Specific Freight Transport Permits being malarına izin verilmemesi gibi sorunlar sektörü zorluyor. FSM unable to obtain annual permits, the necessity to carry out transports Köprüsü’nden 54 ton üstü araçların geçememesi, hız tahditleri only during daytime and vehicles not being allowed to use highways. (Max.40 km/s), eskort araç kullanımının belirsizliği, yüksek toVehicles weighing over 54 tons not being able to cross the FSM najlı yüklerde mühendislik firmalarına ödenen yüksek rapor tubridge, speed limits (40 km/h at max.), uncertainty with the utilization tarları da sektörü sıkıntıya sokan diğer konular. of escort vehicles and high reporting fees paid to engineering firms in Bu bağlamda UND çatısı altında Kasım 2011’de Özel Yük the case of weights of high tonnage are also issues which restrain the Taşımacılığı Çalışma Grubu oluşturularak yaşanan sıkıntılarsector quite a lot. la ilgili olarak düzenli toplantılara başlandı. Yaşanan sıkıntıIn this sense, the Workgroup for Specific Freight was formed under lar belli maddeler altında toplanarak konu Karayolları Genel UND in November 2011 and regular meetings are now being held to Müdürlüğü’ne bildirildi. 2012 yılında Ankara’da yapılan ilk discuss present issues. Problems experienced have been classified toplantıda Karayolları Genel Müdürlüğü yetkililerince büyük under specific categories and communicated to the Directorate bir ilgi ile ele alındı ve bu toplantının sadece kendi bünyelerinGeneral of Highways. During the first meeting held in Ankara in 2012, de değil, bu taşımaları ilgilendiren tüm devlet kuruluşlarının kathe raised concerns were paid much attention to by officers of the tılımı ile yapılmasının doğru olacağına karar verildi. Daha sonDirectorate General of Highways and it was decided that the meetings ra yapılan kapsamlı toplantıda yaşanan tüm sorunlar görüşüldü. should not be limited only to the directorate and group members but Toplantıda ele alınan sorunların düzeltilmesine ilişkin ilgili tüm also be attended by all governmental bodies relevant to the topic at kurumların, kendi sorumluluk alanları içinde çalışmalarına dehand. All current problems were discussed in the comprehensive vam etmesi gerektiğine karar verildi. Gerçekleştirilen toplantı meeting that followed. It was decided that each institution should kapsamında Karayolları Genel Müdürlüğü yetkililerine ilgilerincontinue to work within their own fields of responsibility to address den ötürü teşekkür ediyoruz. Bununla birlikte, UND’ de kurulthe issues discussed at the meeting. Within this scope, efforts of the muş olunan Özel Yük Çalışma Grubu çalışmalarına hız kesmeden devam ediyor. Sektörün yaşadığı sorunların Karayolları GeUND Workgroup for Specific Freight continue at full speed. We hope nel Müdürlüğü ve ilgili diğer kurumların çalışmaları ile birlikte that the troublesome process that has been going on for years will be düzeltileceğini ümit ediyoruz. resolved through assessments to be made and cooperation. We would also like to thank on behalf of our association and sector all officers of the Directorate General of Highways who gathered together the ministry and public bodies and institutions to address problems with transport of specific freight in addition to standing up for our sectoral problems and offering their full support to tackle the troubles faced. We would like to thank on behalf of our association Workgroup Chair Mustafa Yiğit (Ahmet Yiğit Ağır Nakliyat§), Workgroup Vice Chair Tamer Erdoğan (Erdoğanlar Nakliyat), Samet Gürsu (Hareket Nakliyat), Serhat Doğan (Ulustrans), Yasin Bayraktar (EKSA), Nergis Çetinöz (UPİ Trans), Ümit Töredi (Transotto), Üzeyir Bektaș (Cihan Ağır Nakliyat), Yusuf Özbayraktar (Kayıkçıoğlu) and Muzaffer Kocaman (Kocaman Transport) who all took part in the meeting of the UND Workgroup for Specific Freight and invested their time into seeking solutions for the present problems. EKİM l OCTOBER l 2012 20 UND’DEN l FROM UND IRU Gümrük İşleri Komisyonu Polonya’da Toplandı Her yıl düzenlenen IRU’nun Gümrük İșleri Komisyonu toplantısı eylül ayında Polonya’nın bașkenti Varșova’da yapıldı. Komisyon toplantısında IRU’nun 2013 Çalıșma Programı, yeni TIR Sistemi uygulamaları ve değișiklikler, Yetkilendirilmiș Yükümlü uygulamaları ile örnekleri görüșüldü. IR Sistemi ile gümrük uygulamalarının, mevzuat değişikliklerinin, yeniliklerin ve gelişmelerin paylaşıldığı, sorunların masaya yatırıldığı IRU’nun Gümrük İşleri Komisyonu (CAD) toplantısı 04-05 Eylül 2012 tarihlerinde Polonya’nın başkenti Varşova’da gerçekleştirildi. Söz konusu komisyon toplantısında, BM-AEK bünyesinde gerçekleştirilen Taşımacılığı Etkileyen Gümrük Sorunları Çalışma Grubu (W.P 30) ve İdari Komite (AC.2) toplantılarında görüşülecek hususlar, IRU’nun 2013 yılı Çalışma Programı, yeni TIR Sistemi uygulamaları ve Yetkilendirilmiş Yükümlü uygulamaları ve örnekleri, IRU’nun yakın zamanda Avrupa gümrük idarelerinde başlamasını öngördüğü ve gelecekte de ülkemizde başlayabilecek “Hızlandırılmış Gümrük Hattı” projesi ve diğer ülkelerde yaşanan gelişmeler görüşülen başlıca konular oldu. Toplantıya katılan Polonya Gümrük İdaresi yetkilileri yakın zamanda Türkiye’de de uygulamaya konulacak olan “Yetkilendirilmiş Ekonomik Operatör” uygulaması, Belarus Gümrük İdareleri yetkilileri ise Rusya, Belarus ve Kazakistan arasında oluşturulan gümrük birliğindeki TIR Sistemi uygulamaları hakkında bilgi paylaştı. Belarus Gümrük İdaresinden Anna Aleksandrovna Rabushko gümrük birliği içindeki TIR Sistemi uygulamalarına dair bilgi verirken haziran ayı içinde zorunlu halen gelen TIR Elektronik Ön Bildirimi kapsamında önceden gerçekleştirilen risk kontrollerinin taşımacılara sağladığı süre avantajlarından, gümrük birliği kapsamındaki TIR Karne kullanımından bahsetti. Polonya Gümrük İdaresi yetkilisi Katarzyna Gruszewska ise Polonya’da başlayan “Yetkilendirilmiş Ekonomik Operatör” uygulaması ve firmalara sağladığı avantajlarla ilgili bilgi verdi. Aynı uygulama yakın zamanda Türkiye’de “Yetkilendirilmiş Yükümlü” adı altında yürürlüğe girecek ve taşımacılar bahsi geçen bu sertifikaya sahip olarak birçok basitleştirilmiş usulden yararlanıp taşımalarına devam edecek. Polonya’daki T EKİM l OCTOBER l 2012 “Yetkilendirilmiş Ekonomik Operatör” uygulamalarından bazılarına bakıldığında taşımacılar gümrük işlemlerini çok daha hızlı ve verimli şekilde gerçekleştirebildi. Kendi depolarından yük yükleyerek gümrük idaresine uğramadan taşımalarına devam etti, ithalatta gümrük idaresine gitmek zorunda kalmadan işlemleri tamamlayabildi, muayene gerektiren durumlarda sertifika sahibi firmaya öncelik tanınarak istediği yerde kontrole tabi tutulabildi. Bununla birlikte, söz konusu sertifikaya sahip olan taşımacılar ise büyük prestij kazandı ve rekabet açısından bir adım öne geçti. Toplantının 2’inci gününde ise Polonya ile Belarus sınırındaki Koroszczyn Gümrük İdaresine Komisyon üyelerince bir ziyaret gerçekleştirildi ve gümrük prosedürleri yerinde incelendi. Yapılan ziyarette ilk inceleme canlı hayvan ile bitkisel ve hayvansal ürünlerin giriş ve çıkış işlemlerinde oldu. Sınır gümrük idaresinden ülkeye girecek olan gıda ve hayvan yüklerinden alınan numunelerin incelenmesi için bir laboratuvar ve soğuk hava deposu kurulduğu görüldü. Bu laboratuvarda numunelerin incelenerek sonuçlarına göre işlem yapıldığı gümrük idaresi yetkililerince belirtildi ve kontrol ücretleri ile ilgili olarak masrafların 50 Euro’dan başladığı ve bu ücretin taşınan gıda ile ilgili olarak ile 200 Euro’ya kadar arttığı belirtildi. Doktor ve veteriner kontrolleri ile ilgili yapılan inceleme sonrasında komisyon katılımcıları gümrük işlemlerini incelemeye başladı. Gümrük İdaresinin ithalat ve ihracat peronları olmak üzere ikiye ayrıldığı ve işlemlerin son derece hızlı şekilde tamamlandığı gözlemlendi. TIR Karnesi kapsamında Polonya’ya giriş yapan araçların gümrük işlemlerinde ise öncelikle TIR Elektronik Ön Beyanlara istinaden risk analizlerinin tamamlandığı ve araçların vakit kaybı yaşamadan gümrük işlemlerini tamamlayarak taşımalarına devam ettikleri görüldü. Her yıl düzenlenen toplantıya UND adına Uzman Erman Ereke katıldı. 22 BAKIȘ AÇISI l PERSPECTIVE FUAT ÖZBEKLİ Türkiye İș Adamları ve Sanayiciler Konfederasyonu (TUSKON) Yönetim Kurulu Muhasip Üyesi Accounting Member of the Board of Directors of Turkish Confederation of Businessmen and Industrialists (TUSKON) “Lojistik Firmaları, İhracatın Kaydığı Ülkelerde Önceden Pozisyon Almalı” “Logistics firms should position themselves in advance in countries to whose direction exports shift” Lojistik firmalarının Türkiye’nin yurt dıșı açılımını takip edip ihracatın kaydığı ülkelerde önceden pozisyon almaları gerektiğini söyleyen TUSKON Yönetim Kurulu Muhasip Üyesi Fuat Özbekli, sektörün dıș ülkelerdeki uygulamalarını, ihracatın arttığı Orta ve İç Afrika gibi bölgelere göre planlamaları ve o bölgelerde büyümeleri gerektiğini belirtiyor. Accounting Member of the Board of Directors of TUSKON, Fuat Özbekli, who records that logistics firms should position themselves in advance in countries to which exports slant by keeping track of Turkey’s expansion abroad, notes that the sector should plan its foreign applications in accordance with countries like those in the Middle and Central Africa and grow in such regions. EKİM l OCTOBER l 2012 BAKIȘ AÇISI l PERSPECTIVE ş adamı derneklerinin çatı organizasyonu olarak faaliyet gösteren Türkiye İş Adamları ve Sanayiciler Konfederasyonu (TUSKON) ülke çapına yayılmış yedi ayrı bölgesel iş dünyası federasyonunun bir araya gelmesi ile kuruldu. TUSKON bünyesinde, bu federasyonlara bağlı 150’ye yakın dernek mevcut. Son dönemde özellikle iş adamlarının ihracatta güçlenmeleri amacıyla yurt dışı faaliyetlerine ağırlık veren TUSKON, bu hedefe yönelik çalışmalarını bünyesindeki fuar şirketiyle sürdürüyor. TUSKON Yönetim Kurulu Muhasip Üyesi Fuat Özbekli, çalışmaları sonucunda üyelerinin, yurt dışında yatırım fırsatı yakaladıklarını ve hiç ihracat yapmayan firmalarında ihracat yapar hâle geldiklerini belirtiyor. İhracat ayaklarından biri olan lojistik sektörünün ise son 20 yılda büyük yol katettiğini söyleyen Özbekli, Türkiye’de son dönemde kurumsal lojistik firmalarının giderek çoğaldığını vurguluyor. Sektörün Türkiye’nin ihracat yaptığı pazarlara yönelmesinin büyük önem taşıdığını vurgulayan Özbekli, özellikle Orta ve İç Afrika gibi ülkelerin göz önünde bulundurulması gerektiğinin altını çiziyor. Özbekli ayrıca, sektörün uluslararası arenada kendini göstermesi için bazı yerlerde lojistik üsler kurulabileceği önerisinde bulunuyor. İ TUSKON olarak faaliyetlerinizden bahseder misiniz? TUSKON iş adamlarının bir araya gelip kurduğu bir konfederasyon. TUSKON’a bağlı yedi coğrafi bölgeyi kapsayan yedi tane federasyon var. Bu federasyonlara bağlı 150’ye yakın dernek mevcut. Anadolu’yu da kapsayan, Türkiye’nin her ilinde ve büyük ilçelerindeki olan 150 derneğin, yaklaşık 50 bin iş adamı üyesi bulunuyor. Bu üyelerin de 120 bin civarında iş kolu var. Türkiye’deki sivil toplum kuruluşları içinde en büyük iş adamları örgütünü temsil ediyoruz. Tabii TUSKON’un bu kadar geniş bir alana yayılması hem iş dünyası hem iş adamlarının birbiriyle olan iş ilişkilerini ve ticaretlerini artırıyor. Üye iş adamlarımızın yurt dışı açılımlarını destekliyoruz. İş dünyasını temsil ettiğimiz için ana konumuz iş adamlarımızın ticaretlerine katkıda bulunmak. Yaptığımız işlerle üyelerimiz, işlerini büyütebiliyor, yurt dışına yatırım yapma şansı yakalıyor. Hatta hiç ihracat yapmayan firmalar dahi ihracat yapmaya başladı. Bu şekilde çalışmaya devam ediyoruz. TUSKON’un yurt dışına yönelik faaliyetlerinin çok yoğun olduğunu biliyoruz. Bu konudaki çalışmalarınız hakkında bilgi alabilir miyiz? TUSKON olarak birçok konuda çalışmamız var. Yaptığımız işler içindeki en önemli konulardan birisi iş dünyasını yurt dışına açmak ve onları uluslararası birer oyuncu yapmak. Bununla birlikte hem yurt içinde hem yurt dışında iş adamlarının bir araya geldiği fuarlar düzenleyerek dış ticaret köprüleri kuruyoruz. Kurulduğumuzdan bu yana ana hedefimiz bu. Yılda en az iki sefer, altı ayda bir olmak üzere Türkiye’de bir dış ticaret köprüsü düzenliyoruz. İlk başlarda bunu bütün iş kollarının katılımı ile gerçekleştirdik. Afrika, Avrasya, Avrupa, Asya ve Pasifik’te toplantılar yaptık. Sonra bunları birleştirdik ve bütün dünyanın katılımıyla toplantılar düzenledik. Burada yaklaşık 200’e yakın stant açılıyor. İş adamları ürünlerini orada sergiliyor. Yurt dışından 2 bine yakın iş adamı getiriliyor. Türkiye’den üyelerimiz dışında da katılım oluyor. 5 bine yakın iş adamı katılım sağlıyor. Dolaysıyla ihracata büyük katkımız oluyor. Tabii toplantıları yaparken ilgili ülkelerin ekonomi 23 he Turkish Confederation of Businessmen and Industrialists (TUSKON), the umbrella organization for associations of businessmen, was established as a union of the seven different regional federations of businessmen around the country. There are about 150 associations which are members to those federations gather under TUSKON. Having recently put emphasis on foreign activities especially for the purpose of strengthening the export capability of businessmen, TUSKON sustains its efforts in this regard through its affiliated fair organization firms. Accounting Member to the TUSKON Board of Directors, Fuat Özbekli reports that investment opportunities were seized abroad and even non-exporting firms have been rendered capable of exporting as a result of their efforts. Recording that the logistics sector, a pillar of exports, has made a lot of progress within the 20 years, Özbekli stresses that institutionalized logistics firms T have increased in number recently. Özbekli points out that it is great importance for Turkey to shift towards the markets to which Turkey exports, reminding that countries of Middle and Central Africa should be considered in particular. Özbekli also suggests that logistics bases could be established at specific locations in order for the sector to manifest itself on the international arena. Could you inform us about TUSKON’s activities? TUSKON is a confederation which was established by businessmen gathering together. There are seven federations representing seven geographical regions which are members to TUSKON. And under those federations, there are around 150 associations, which in turn include approximately 50 thousand businessmen based in each province and large provincial district of Turkey as members. Those members are involved in around 120 thousand fields of business. We represent the largest businessmen organization among all non-governmental organizations of Turkey. TUSKON’s expansion over such a large area naturally enhances mutual business relations and commercial activities of businessmen. We support businessmen who are our members in their ventures abroad. As we represent the business circle, our primary objective is to contribute to our businessmen’s trade. Thanks to our activities, our members are able to expand their businesses and seize EKİM l OCTOBER l 2012 24 BAKIȘ AÇISI l PERSPECTIVE ve ticaret bakanları, bu düzeydeki devlet kurumları ve medyası da katılıyor. Biz fuarlarımızı Ekonomi Bakanlığı ile birlikte gerçekleştiriyoruz. Ekonomi Bakanlığı katılan bakanlarla bir zirve de düzenliyor. Dolayısıyla ticari iş birliği adına anlaşmalar imzalanıyor. TUSKON olarak bu ülkelerle oradaki bize benzer kurumlarla ve ticaret odalarına benzer kurumlarla karşılıklı iş birliği sözleşmeleri hazırlıyoruz. Dolayısıyla iki ülke arasındaki önemli konulardan haberimiz oluyor. Son dönemde hangi ülkelere ağırlık verdiniz? Yatırımlar, teşvikler ve o ülkedeki imkânları kendi üyelerimize aktarıyoruz. Böylece bu büyük ana toplantılardan sonra bütün ülkelere daha küçük katılımlı ve tamamıyla o işe yönelecek gruplarla seyahatler düzenliyoruz. Bu federasyonlar ve onlara bağlı derneklerle her hafta bir yurt dışı seyahati yapılıyor. Seyahatlere en az 100 iş adamının katılımı sağlanıyor. İş adamlarımız, kendi işleriyle ilgili alıcı satıcı olarak bazen almaya bazen de yatırım yapmaya gidiyorlar. Dolayısıyla iş birlikleri sıcak bir şekilde kuruluyor. Bu işe başladığımızdan beri dış ticarete baktığımızda artış görüyoruz. Ancak Avrupa’daki genel ekonomik krizden dolayı ihracatımız yüzde 57’den yüzde 34’e geriledi. Ama Türkiye’de ihracat büyüyor. Büyümedeki en büyük etken ise yeni pazarlara açılmak. Bunda bizim de payımız var. Başladığımızda Avrupa’da kriz yoktu. Kriz bizim için tam bir hareket noktası oldu. Asya ve Pasifik ülkelerine ağırlık verdik. Buradaki ülkelerle toplantılar yaptık. Dolayısıyla bu ülkelerdeki ihracat oranlarımız katlanıyor. Önümüzdeki dönemde hedefleriniz nedir? Bahsettiğim toplantılardan birini kasım ayında İstanbul’da yapmaya hazırlanıyoruz. Bu toplantımızın ana konusu tekstil. 2012’nin ikinci toplantısı olacak. Yine burada da 200’ün üzerinde stantta 200’ün üzerinde firma ürünlerini sergileyecek. EKİM l OCTOBER l 2012 the opportunity to venture abroad. Even firms without any export operations whatsoever have started to engage in exports. This is the way we continue to work. We know that TUSKON’s foreign activities are intensive. Could you please inform us your efforts in this sense? As TUSKON, we make efforts in various fields. One of our most primary objectives is to open up the business circle to abroad and turn those involved into international actors. Additionally, we organize fairs to gather together businessmen both locally and abroad, building bridges of foreign trade. This has been our primary objective since the day we were established. We actually build foreign trade bridges for Turkey at least twice a year in intervals of six months. Initially, we did that with participation of all business branches and conducted meetings in Africa, Eurasia, Europe, Asia and Pacific. We eventually combined them and started arranging meetings attended by participants from around the entire world. There are approximately 200 stands erected at the event. Businessmen exhibit their products there. About 2 thousand foreign businessmen arrive to pick products. In addition to our Turkish members, we receive participants from abroad; 5 thousand foreign businessmen actually. Therefore, we make immense contributions to export. Of course, ministers of economy and trade, relevant public institutions and the media participate in our meetings. We conduct our fairs together with the Ministry of Economy. The Ministry of Economy also carries out a summit together with participating ministries, concluding trade cooperation agreements. TUSKON, in turn, enters into mutual cooperation agreements with similar organizations and chambers of commerce in the respective countries. Therefore, we get to inform each other about the important news from both countries. Which countries have you concentrated on recently? We enable our own members to benefit from facilities in other countries through investments and incentives. Next up, following these large meetings, we arrange trips to each relevant country with BAKIȘ AÇISI l PERSPECTIVE 25 Bundan önce gıda ve inşaat malzemeleri üzerine toplantılarımız oldu. Bunun dışında ikili görüşmeler yapıyoruz. Katılımcı firmaların yurt dışından detayları geliyor. Türkiye’deki katılımcılar da belirleniyor. Sonra bunlar kimlerle görüşeceklerse masalarda ikili iş görüşmeleri yapılıyor. Bu standın dışında daha yoğun bir görüşme oluyor. Yurtdışından gelen bir firma 30 firma ile görüşebiliyor. Aynı zamanda o ülkelere gruplar halinde giderek orada da firmalarımız, ürettikleri malları sergiliyorlar, satıyorlar, iş imkânları buluyorlar. İlgili devlet kurumlarıyla görüşmeler yapıyorlar. Yatırım imkânları varsa öğreniyorlar. Bunu Türkiye içinde yapıyoruz. Türkiye’deki yatırım imkânlarını sektörel bazda öğrenebiliyorlar. Gelecek sene de bu çalışmaları yapmaya devam edeceğiz. İş adamları açısından önemli olan onları bir yerlere taşımak, muhataplarıyla tanıştırmak. Daha sonra kendileri yolu bulup ilerliyorlar. 150’ye yakın dernek kendi içinde gerek eğitim faaliyetleri gerek bölgesel iş birlikleri gerekse kendi bölgelerindeki yatırım imkânları ile ilgili faaliyetlerini sürdürüyor. Örneğin Teşvik Yasası çıktı. Dernekler bunu üyelerine anlatmak üzere konuşmalar yapıyor ve onları bilgilendiriyor. Bir şekilde danışmanlık yapılmış oluyor. TUSKON olarak yurt dışından yoğun misafirlerimiz oluyor. Bizim gibi sivil toplum kuruluşları, resmi kurumlar ve bakanlıklar Türkiye’ye geldiklerinde TUSKON’u ziyaret ediyorlar. Böylece Türkiye ile ilgili bilmedikleri konuyu yerinde öğrenmiş oluyorlar. Bunları ofiste anlatmak yerine bize bağlı firmaların tesislerine götürülüyorlar. Orada ikili ilişkiler kurulabiliyor. TUSKON’da ayrıca ülke masaları var. Burada da ekibimiz çalışmalar yapıyor. a small group of members completely interested in a specific business opportunity. As a matter of fact, we arrange trips abroad weekly together with our affiliated federations and the associations under them. The trips include at least 100 businessmen. Our businessmen take part in the trips sometimes for purchases and sometimes for investment purposes. During this process, cooperation is established in a fluid manner. Since we first started with this event, we have observed increases in foreign trade. However, the general economic recession Europe has sent our export rate down from 57 percent to 34. Exports grow in Turkey nevertheless and opening up to new markets is the most important factor of growth, in which sense we do our part. There was no recession in Europe when we started. Therefore, the recession turned out to be a point of motivation for us. So, we concentrated on Asia Pacific countries with which we have conducted meetings. In parallel, our export rates with those countries keep increasing. Lojistik sektörünün Türkiye’deki yerini nasıl değerlendiriyorsunuz? Türkiye, son 20 yılda lojistikte oldukça mesafe katetti. Özellikle karayolunda çok büyük adetlerle taşımalar oluyor. Profesyonel firma ve yönetimler çoğaldı. Kurumsal lojistik firmaları oluştu. Eskiden sadece bir malı alıp sevk eden firmalar varken şimdi onların yerine artık kapıya teslim dediğimiz sistemle çalışan firmalar oluştu. Gerek ithalatçı gerek ihracatçı, aklıselim iş yapanlar depolama yükünden kurtuldu. Ama bunu hâlâ yapmayan bir sürü firma var. Durumdan haberdar olmadıkları için olabilir. Artık Türkiye’de üretici bir firmanın stok What do you think about the logistics sector’s position in Turkey? Turkey has made much progress in logistics within the past 20 years. Particularly road transports involve quite large quantities now. The number of professional firms and managements increased. Institutional logistics firms emerged. In the past, there were firms which simply took a specific article and carried it. They are now replaced by those firms which work with the door-to-door delivery system. Reasonable importers and exports have got the storage trouble off their backs now. However, there are still many firms which have not achieved this yet. This might be attributed to them being unaware of the status quo. A manufacturing firm no longer needs to keep stocks in Turkey now. What are your goals for the upcoming term? We are preparing to conduct one of the aforementioned meetings in İstanbul in November and the topic will be textile. That will be the second meeting of 2012. There, we will also have over 200 firms with over 200 stands displaying their firms. Previously, we held meetings on foodstuff and construction materials. Additionally, there are bilateral meetings we conduct. We receive detailed information of participating firms from abroad. Turkish participants are also determined and then, bilateral business meetings are held at small tables between parties willing to meet each other. After that, there are larger meetings except for the ones in this booth in which, for example, one firm might meet 30 firms. Following this, our firms pay visits to various countries in groups, where they display their products, sell them and seek business opportunities. They meet the relevant public bodies and see whether there are investment opportunities too. We do that for Turkey as well. Participants are enabled to learn about investment opportunities in Turkey on sectoral basis. We will continue to organize such events next year too. What matters for businessmen is that they open up and meet their counterparts. They find their own paths and proceed on it later on. Around 150 associations then sustain their operations, including internal activities, training sessions, regional cooperation and seeking investment opportunities in their respective regions. The incentive law has been adopted, for example. Associations meet their members to inform them about the law. They serve as consultants in a way. We, as TUSKON, receive a lot of guests from abroad. Representatives of nongovernmental organizations, official bodies and ministries from such countries prefer to pay a visit to TUSKON whenever they come to Turkey. Thus they get to learn about Turkey whatever they wish to at the most appropriate place to do so. Instead of providing them such information in an enclosed office environment, we take them to facilities of our affiliated firms. There they can establish mutual relations. TUSKON has international desks where our team carries out relevant studies. EKİM l OCTOBER l 2012 26 BAKIȘ AÇISI l PERSPECTIVE tutması gerekmiyor. Bunu lojistik firmaları yapıyor. Bu firmaların daha da büyümeleri gerektiği kanaatindeyim. TUSKON olarak bahsettiğim işlerin ikinci boyutu lojistik. Lojistik firmalarımız Türkiye’de iyiler ama bazı ülkelerde zayıflar. Lojistik firmalarının Türkiye’nin yurt dışı açılımını takip edip ihracatın kaydığı ülkelerde önceden pozisyon almaları gerekiyor. Altyapılarını kurmaları gerekiyor. İhracatçı malını gözü kapalı vermez, bir garanti altında verir. Orta ve İç Afrika gibi bölgelere ihracat yapılmaya başlandı. Lojistik sektörünün, dış ülkelerdeki uygulamalarını bu ülkelere yönelik de planlaması ve o bölgelerde büyümesi gerekiyor. Belki bazı yerlerde lojistik üsler açabilirler. Yaklaşık bir yıl önce fuar şirketi kurdunuz. Bu şirketinizin faaliyetleri hakkında alabilir miyiz? TUSKON kurumsal bir grup. Yaptığımız işlerin bağlantısı olarak götürüp getirmenin yeterli olmadığını gördük. O nedenle bünyemizde TUSKON Evrensel Fuar adında şirket kurduk. Gelen gruplar yurt dışından en fazla 2 bin kişi getiriyor. Ama o ülkede bir fuar yaptığınız zaman en az 15 bin kişi ziyaret ediyor. Dolayısıyla daha büyük çapta neler yapabiliriz diye düşündük ve fuar şirketini kurduk. Şirketimiz yaklaşık bir yaşında olmasına rağmen iki fuar düzenledik. Gana ve Çin’de fuar planımız var. Organizasyonları yapıldı. Bu kapsamda ekim ayında Çin’de mermer fuarı yapmaya hazırlanıyoruz. Türkiye’deki mermercileri Çin’e götüreceğiz. Ayrıca gidecek firmaların seyahat organizasyonunu da yapıyoruz. Bu şirketi kâr amacıyla değil, hizmetimizin devamı için kurduk. Gittiğimiz ülkelerde geniş reklamlar yapıyoruz. Oradaki ticaret odaları kanalıyla yerel radyo ve televizyonlar aracılığıyla fuara hangi Türk iş adamlarının geleceğini ve hangi sektörlerin olacağını bildiriyoruz. Daha önce buradan bir ekip gönderiyoruz. Bazen bire bir ziyaretler yapıyoruz. Bu fuarlar ticarete ikinci katkımız oldu. 2013’ün fuar programlarını da yaptık. Bu kapsamda gelecek yıl en az sekiz fuar katılımı yapacağız. Ticarete olan katkımızı artırma gayreti ile fuarlarımız devam edecek. EKİM l OCTOBER l 2012 Logistics firms do that and I believe they should grow even further. Logistics is the second dimension of the operations we -as TUSKONtalk about. Our logistics firms are fine in Turkey but they are weak in some other countries. This means that logistics firms should position themselves in advance in countries towards which exports slant by keeping track of Turkey’s expansion abroad. They need to establish their infrastructure. Exporters do not offer their goods with eyes shut. They do so in return for a specific guarantee. Exports are now conducted to countries in the Middle and Central Africa. It is necessary for the logistics sector to plan their applications aimed at foreign countries also for such countries and grow there too. They might as well consider opening logistics bases at some locations. You founded a fair organization firm approximately one year ago? Could you inform us about the operations of this firm? TUSKON is an institutional group. We realized that moving around as an extension of our operations was not enough. That is why we founded a firm under the name of TUSKON Evrensel Fuar operating under us. Incoming groups include 2 thousand people from abroad at most. When you carry out a fair in their countries, however, you are visited by at least 15 thousand people. So, we were pondering on how to make efforts on a larger scale and ended up founding this company. Despite our company being only one year old at this time, we have already organized two fairs. We are planning fairs in Ghana and China and arrangements are in place. In line with these projections, we plan to carry out a fair on marble in China in October. We will be accompanied in China by Turkish businessmen dealing in marble products. We also arrange the trip part for the firms to attend the fair. We founded this company not for profit but for the purpose of sustaining our services. We organize wide advertorials in the countries that we go. Via the chambers of commerce, local radios and television channels there, we announce which Turkish businessmen will be arriving and what sectors they belong to. We send a team there in advance. And sometimes we pay direct visits. These fairs constitute the second means of contributions we made into trade. We have drafted the fair schedule for 2013. Accordingly, we will take part in at least eight fairs next year. Our fair organizations will continue as part of our efforts to contribute to trade. 28 LOJİSTİK l LOGISTIC Sektör, Umudunu Irak’ın ‘Transit Geçiş İznine’ Bağladı The sector’s hopes lies with Iraq’s ‘transit permit’ Irak Meclisi’nin, Türk araçlarının Irak üzerinden Suudi Arabistan ve Körfez ülkelerine transit geçișine izin vermesi için cevap bekleyen Türk nakliye sektörü yetkilileri, beklenen iznin çıkması halinde hem bu bölgeye yönelik tașımaların daha düșük maliyetlerle yapılabileceğini hem de pazar kayıplarının önüne geçileceğini söylüyor. Waiting for the Iraqi Council to offer transit permits for transiting to Saudi Arabia and Gulf countries over Iraq, authorities of the Turkish transport sector state that not only will transports to the region cost less but also market losses will be prevented in case the anticipated permit is put in place. eydana gelen siyasi karışıklık ve şiddet olayları Suriye ve Suriye üzerinden yapılan taşımalar ile Ortadoğu’ya gerçekleştirilen 13 milyar dolarlık ihracatı olumsuz etkiliyor. Bu ihracatın yüzde 42 oranında karayoluyla yapıldığı düşünüldüğünde Türkiye’nin, 5 milyar 200 milyon dolarlık ihracat pazarını kaybetme riskiyle karşı karşıya olduğu daha net anlaşılıyor. Bu riski azaltmak adına karayoluna alternatif olarak Ro-Ro seferlerinde çareyi arayan Türk uluslararası nakliye firmaları, Suriye ile sekteye uğrayan ticaretin devamını sağlamak için çözümler üretmeye devam ediyor. Suriye ve Türkiye arasında 1 Ocak 2007 yılında imzalanan Serbest Ticaret Anlaşması ve vizelerin kaldırılmasıyla ticaret hacmi 2.5 milyar dolara kadar ulaşmıştı. Ancak Suriye’nin 2011 yılı Mayıs ayında tek taraflı olarak ticaret anlaşmasını iptal etmesiyle ihracat ve taşıma hizmetleri durma noktasına geldi. Suriye’de yaşanan çatışmalarda bugüne kadar dört tır şoförü öldürüldü, 39 araç kurşunlandı, dokuz araç yakıldı, yedi araç kayboldu, 37 aracın da yükleri yağmalandı. Bu olaylar sonucunda 21.08.2012 tarihinde Cilvegözü M EKİM l OCTOBER l 2012 he political stir and acts of violence which have occurred pose a negative impact on the export volume of 13 billion Dollars realized in the Middle East through and over Syria. Considering that 42 percent of this export volume is actualized by road, it becomes clearer that Turkey faces the risk of losing an export market worth 5 billion and 200 million Dollars. Having sought a remedy to mitigate that risk by employing the means of Ro-Ro as an alternative to road, Turkish international transport firms continue their attempts to produce solutions in order to secure the impaired trade connection with Syria. Trade volume had extended up to 2.5 billion Dollars after the Free Trade Agreement was concluded between Syria and Turkey on January 1, 2007 and visa requirements were abolished. After Syria cancelled the trade agreement ex parte in May 2011 though, export and transport operations diminished to a halt. Four truck drivers have been murdered, gunfire unleashed on 39 vehicles, nine vehicles burnt down, seven vehicles lost and the freight of 37 vehicles plundered until now since the conflicts in Syria started. As a result of those events, the exit gate of Cilvegözü was temporarily closed to vehicle T LOJİSTİK l LOGISTIC Sınır Kapısı can ve mal güvenliği olmadığı için geçici olarak tır geçişlerine kapatıldı. Aynı zamanda Öncüpınar, Akçakale ve Nusaybin kapılarındaki gümrük hizmetleri de istisnalar dışında geçici olarak durduruldu. Bu durum Suriye ile gerek doğrudan, gerekse Ortadoğu ülkelerine yönelik yoğun ticari ilişkileri bulunan Güneydoğu Anadolu ve Doğu Akdeniz illerinde üretim, ihracat, pazar kaybı, maliyet artışları, istihdam gibi kayıpları gittikçe büyütüyor. Adana, Mersin, Hatay, Gaziantep, Kilis ve Mardin kent ekonomilerinde yaşanan canlılık 2012 yılında büyük sekteye uğradı. Nakliye sektöründe yaşanan sıkıntılardan dolayı Suriye üzerinden Ortadoğu ülkelerine yapılan taşımacılığın durma noktasına gelmesiyle transit geçişler de olumsuz etkilendi. Ro-Ro hattının kurulmasında emeği geçen Ekonomi ve Ulaştırma bakanlıklarına teşekkür eden sektör yetkilileri, Suriye ile ticaretin tekrar canlanmasının bölge için çok önemli olduğunu da vurguluyor. DEİK’in açıkladığı rakamlara göre Türkiye’nin Suriye’ye 2010 yılında ihracatı 1 milyar 845 milyon dolar iken, 2011 yılında bu rakam 1 milyar 611 milyon dolara, 2012 yılı ilk yedi aylık döneminde ise 338 milyon dolar kadar düştü. Suriye’den ithalat ise 2010 yılında 663 milyon dolar, 2011 yılında 524 milyon dolar olarak gerçekleşti. Türkiye’nin Suriye’den yaptığı ithalat 2012’nin ilk yedi ayında 42 milyon dolara düştü. Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) de Temmuz 2012’de bir önceki yılın aynı ayına göre Suriye’ye ihracatın yüzde 83, ithalatın yüzde 88 düştüğünü açıkladı. Nakliyeciler Irak’tan cevap bekliyor Türkiye’nin ihracat ve ithalat rakamlarına yansıyan bu sıkıntıları aşmak için çözümler arayan nakliyeciler, Ro-Ro seferlerine ek olarak Irak ile yaşanan transit geçiş konusundaki izin sıkıntısının aşılmasını istiyor. Körfez Savaşı ile birlikte Türk araçlarının Irak üzerinden Suudi Arabistan ve Körfez ülkelerine transit geçişleri yasaklanmıştı. Suriye’de yaşanan sıkıntıların ardından Türk Hükümeti mevcut Irak Meclisi’nin bu kararı yeniden gözden geçirmesi için Bağdat’a bir ziyaret gerçekleştirdi. Ancak bir yılı aşkın süredir bu konuda açıklama yapılmadığını vurgulayan Türk nakliye sektörü yetkilileri, Irak Meclisi’nin Türk araçlarının Irak üzerinden Suudi Arabistan ve Körfez ülkelerine transit geçişine izin vermesi için cevap bekliyor. Türk nakliye firmalarının bugün Bağdat ve Kerbela’ya kadar ikili taşımalar yapabildiğine değinen sektör yetkilileri, transit geçişlere izin verilmesi halinde hem uluslar arası taşımaların daha düşük maliyetlerle yapılabileceğini hem de bu bölgelerdeki pazar kayıplarının önüne geçileceğini söylüyor. “Yetkililerden gerekli çalışmaların yapılmasını istiyoruz” Ortadoğu’ya yönelik taşımalar hakkında son gelişmeleri aktaran UND Yönetim Kurulu Üyesi Mustafa Yılmaz, Suriye ile ilgili taşımalardan dolayı yaşanan sıkıntı nedeniyle Hatay bölgesindeki maddi zararın 300 milyon dolara ulaştığını açıkladı. Suriye ile yaşanan bu sıkıntıları aşmak için Irak üzerinden Suudi Arabistan ve Kör- 29 passage on 21.08.2012 as there was no safety of life or property. Simultaneously, customs services were temporarily suspended at the gates of Öncüpınar, Akçakale and Nusaybin, with some exceptions. This situation gradually widens the scope of losses related to production, export, market share, cost increases and employment deficiencies in provinces of Southeast Anatolia and East Mediterranean regions, which engage in intensive commercial relations with both directly with Syria and Middle East countries. The vibrancy experienced in the urban economies of Adana, Mersin, Hatay, Gaziantep, Kilis and Mardin has been hindered greatly in 2012. Transit passages also received a negative influence when transports to Middle Eastern countries through Syria faltered due to the woes of the transport sector. Sectoral representatives, who thanked our Ministries of Economy and Transport for their contributions to establishment of the Ro-Ro line, stress that revitalizing trade with Syria is of immense importance for the region. According to the statistics announced by DEIK, Turkey’s exports to Syria amounted to 1 billion and 845 million Dollars in 2010 while it steadily dropped in time; first to 1 billion and 611 million Dollars in 2011 and then by 338 billion Dollars 338 million Dollars within the initial seven months of 2012. Imports from Syria corresponded to a level of 663 million Dollars in 2010 and 524 million Dollars in 2012. Turkey’s imports from Syria reclined down to 42 million Dollars during the seven months of 2012. Turkish Exporters’ Assembly (TIM) has also made it known that exports to Syria decreased by 83 percent and imports by 88 percent in July 2012 in comparison to the same month of the previous year. Transporters await a reply from Iraq In addition to Ro-Ro services, transporters would like to resolve the issue with transit permits with Iraq as they seek solutions to those problems which have had their toll on export and import figures. Turkish vehicles were banned from transiting through Iraq to reach out to Saudi Arabia and Gulf countries upon the outbreak of the Gulf War. In the wake of the troubles with Syria, the Turkish government paid a visit to Baghdad in order to ensure that the current Iraqi Council reviews the aforementioned decision. Emphasizing on the fact that the Iraqi Council has nevertheless been on hold in terms of making a statement in this regard for over a year, representatives of the Turkish transport sector await a response from the Council in favor of allowing Turkish vehicles to transit through Iraq into Saudi Arabia and Gulf countries. Noting that Turkish transport firms have only been able to conduct dual transports to as far as Baghdad and Karbala so far, sectoral representatives state that not only will international transports to the region cost less but also market losses in the said region will be prevented once the anticipated permit has been put in place. “We expect the authorized bodies to carry out the necessary work” Talking about the latest news in transports to the Middle East, Mustafa Yılmaz, Member of the UND Board of Directors, recorded that the financial loss in Hatay peaked at 300 million Dollars due to the transport problems with Syria. Yılmaz stressed that Iraq was the most convenient route to be used for transiting to Saudi Arabia and Gulf countries as a solution the issues with Syria and added: “We request that the authorized bodies make the efforts required to enable transports to Saudi Arabia and Gulf countries over Iraq.” Reminding that 7 thousand 500 vehicles and 214 international EKİM l OCTOBER l 2012 30 LOJİSTİK l LOGISTIC fez ülkelerine geçişin en uygun güzergah olduğunu vurgulayan Yılmaz, “Irak üzerinden Suudi Arabistan ve Körfez ülkelerine geçiş konusunda yetkililerden gerekli çalışmaların yapılmasını talep ediyoruz” mesajını verdi. Antakya’da 7 bin 500 araç ve 214 C2 belgeli uluslararası firmanın taşımalarına ara vermeden devam ettiğini dile getiren Yılmaz, bu taşıma firmalarının yüzde 25’inin Avrupa ülkelerine, yüzde 30’unun Asya ve Bağımsız Devlet Topluluğu ülkelerine, yüzde 10’unun ise Irak’a taşıma yaptığını açıkladı. Yılmaz, Ortadoğu ülkelerine taşıma yapan yüzde 35’lik kısmın da Ro-Ro ile Mersin ve İskenderun’dan Mısır’a, Suudi Arabistan ve Körfez ülkelerine, Suriye üzerinden transit geçiş maliyetine ekstra artış getirmeksizin Mersin Taşucu Limanı’ndan Lübnan (Trablus) ve Suriye (Tartus) limanlarına yaptığı taşımalara devam ettiğini belirtti. Suriye sınır kapılarının kapatılmasının ardından 11 Ortadoğu ülkesine yapılan ihracat ve ithalatın durma noktasına geldiğini belirten Yılmaz, tırların Mersin ve İskenderun üzerinden Mısır’a Ro-Ro gemileriyle taşınmasının önceki yıllara ait mevcut taşıma kapasitesinin beşte birine tekabül ettiğini açıkladı. 2010 yılında Türkiye’den Suriye’ye tüm kapılardan 106 bin 750 tırın ihraç malı taşımak için geçiş yaparken, 2011 yılında bu sefer sayısının 83 bin 519’a, 2012 yılında ise 2 bin 677 adete düştüğünü vurgulayan Mustafa Yılmaz şu bilgileri verdi: “Ayrıca Türk araçlarının ve şoförlerinin güvenlik nedeniyle Suriye’ye gitmemesi, ihraç taşımalarımızın yüzde 87’sinin Suriye plakalı araçlarla yapılmasına neden oldu. Cilvegözü Sınır Kapısı’ndan Suriye’ye ihraç taşımalarımız önceki yıllarda günde ortalama 46 sefer iken, 2012 yılında günde 10 araca düştü. Suriye üzerinden Ürdün, Suudi Arabistan ve Körfez ülkelerine transit olarak 2010 yılında 43 bin 985 sefer, 2011 yılında 38 bin 220 sefer, 2012 yılında 6 bin 669 sefer gerçekleşti. Cilvegözü Sınır Kapısı’ndan transit olarak daha önceki yıllarda günde 112 aracımız çıkış yaparken, 2012 yılnın 7 ayında bu rakam günde 31 araca düştü.Ro-Ro taşımalarımız ise önceki yıllara ait transit taşımalarımızın ancak yüzde 35 oranını karşılayabiliyor.” EKİM l OCTOBER l 2012 transport firms with C2 certificates in Antakya sustained their transport operations without interruption, Yılmaz explained that 25 percent of those transports were destined for Europe, 30 for Asia and the Commonwealth of Independent States and 10 for Iraq. Yılmaz told that the 35 percent engaged in transports to Middle Eastern countries resumed their operations by first departing from Mersin Tașucu Harbor using the Ro-Ro line in between Mersin and Alexandria and arriving at harbors of Lebanon (Trablus) and Syria (Tartus), without incurring any extras on transit costs required to transit through Syria, in order to reach out to Egypt, Saudi Arabia and Gulf countries. Yılmaz noted that exports to and imports from 11 Middle Eastern countries come to a halt after Syrian border gates were closed down and one fifth of the total transport capacity was now shouldered by trucks which travelled to Egypt on Ro-Ro vessels between Mersin and Alexandria when compared to previous years. Mustafa Yılmaz informed us that while a total number of 106 thousand and 750 trucks passed through all border gates and moved from Turkey to Syria to transport export goods in 2010, the number decreased to 83 thousand and 519 in 2011 and to only 2 thousand and 677 in 2012: “Also due to Turkish drivers and vehicles not travelling to Syria anymore due to safety concerns led to 87 percent of our export transports being stolen away by vehicles with Syrian license plates. Our exports to Syria through Cilvegözü exit gate counted approximately 46 vehicles a day, which number has dropped down to only 10 in 2012. The number of transports to Jordan, Saudi Arabia and Gulf countries realized by transiting through Syria was 43 thousand 985 in 2010, 38 thousand 220 in 2011 and 6 thousand and 669 in 2012. Whereas 112 of our vehicles transited through Cilvegözü exit gate daily in previous years, the number fell back to 31 a day during the first 7 months of 2012. On the other hand, our Ro-Ro transports are sufficient only to cover 35 percent of our transit transports in previous years.” “Alternative border gates should be found for Syria” Stating that the problems experienced with Syria continue, Mahmut Rıdvanoğulları, General Director of International Transportation Platform thinks that these problems will not be overcome with a LOJİSTİK l LOGISTIC “Suriye’ye alternatif kapılar bulunmalı” Suriye ile yaşanan sıkıntıların devam ettiğini söyleyen Platform Uluslararası Taşımacılık Genel Müdürü Mahmut Rıdvanoğulları, yakın bir zamanda da bu sorunların çözüme kavuşturulabileceğini düşünmediklerini dile getirdi. Bunun için alternatif kapılar aranması gerektiğine dikkat çeken Rıdvanoğulları, “Firma olarak 2011-2012 döneminde çok fazla sayıda taşıma yaptık. Ancak Suriye’ye giden tırlarımızı zar zor geri döndürebildik. Bu noktada güvenlik nedeniyle çok büyük sıkıntılar yaşıyoruz. Artık kimse Suriye’ye güvenle araç gönderemez. Yani Cilvegözü, Akçakale iyileştirilsin diye kimse bekleyemez” dedi. Bu nedenle Suriye yerine alternatif kapılar aranması gerektiğini vurgulayan Rıdvanoğulları, İran’la nakliye konusunda iyileştirme yapılabileceğinin altını çizdi. Bununla birlikte mazotu 1,97 eurodan aldıkları için de maddi açıdan sıkıntı yaşadıklarını aktaran Rıdvanoğulları sözlerini şöyle sürdürdü: “Mazot fiyatları yüzünden de mağdur durumdayız. Firma olarak İran’a taşıma yapıyoruz ancak malı boşalttıktan sonra 10 günde oradan geri dönemiyoruz. O bölgede güvenlik açısından büyük sorun yaşıyoruz. Mısır’da da iyileştirme yapılması gerektiği kanaatindeyim. Ürdün, Süveyş Kanalı sonrası güvenlik yok. Bu lokasyonlarda güvenlik sağlanmalı. Irak’la olan nakliye ilişkilerimizin de düzeltilmesi lazım. Sonuç olarak, Suriye etrafındaki alternatif kapıların en kısa zamanda iyileştirilmesi gerekiyor.” “Gemi Sayıları Artırılmalı” Suriye ile ilgili sıkıntıların sürdüğünü belirten Üstün Uluslararası Nakliyat Yönetim Kurulu Başkanı Süleyman Üstün, şu an Suriye’ye taşıma gerçekleştiremediklerini ifade etti. Üstün, yeni yeni aktarma yapılmaya başlandığını ancak bunun bir faydası olmadığını dile getirdi. Suudi Arabistan, Yemen’e, Kuveyt’e gemi ile taşıma yaptıklarını vurgulayan Üstün, İskenderun Limanı’ndan Suudi Arabistan’a, oradan da Dubai, Kuveyt ve Yemen’e taşıma gerçekleştirdiklerinin altını çizdi. Bunun çok zaman aldığı için sıkıntıya neden olduğunu aktaran Üstün, “Nakliye firmalarının taşımaları genelde Ortadoğu’ya yönelik olduğu için Suriye ile olan sıkıntı sebebiyle sektör zorlanıyor. Bu konuda bizim çözüm önerimiz İskenderun Limanı’ndaki gemi sayısının artırılması” dedi. Irak’ın güvenlik nedeniyle Suriye’ye alternatif olamayacağını belirten Üstün, nakliye firmalarının, can ve mal güvenliği olmadığı için Irak’a taşıma yapamadıklarını ifade etti. O nedenle gemi seferlerinin tek alternatif olduğuna dikkat çeken Üstün, Suriye’ye alternatif yol olmadığı için karayolu taşımacılığında sıkıntı olduğunu dile getirdi. Alternatif olan gemi taşımacılığında ise navlun fiyatlarının çok yüksek olduğunu söyleyen Üstün,sözlerini şöyle sürdürdü: “Ayrıca kargo taşımacılığı ile rekabet edemiyoruz. Çünkü daha ucuza taşıma 31 solution soon. Thus by pointing out that alternative border gates should be searched, Mr. Rıdvanoğulları says “As a company, we performed a lot of transportation at the 2011-2012 period. However, our articulated lorries having gone to Syria could barely turn back. We have great troubles at this point due to security. Nobody will send their vehicles to Syria safely from now on. In other words, no one can expect that Cilvegözü, Akçakale will be recovered.” Therefore, Mr. Rıdvanoğulları emphasizing the need to search alternative border gates instead of Syria underlines that the improvements in the field of transport with Iran can be achieved. In addition, Mr. Rıdvanoğulları relayes that they are experiencing financial difficulty because of purchasing fuel oil at cost of 1.97 Euro and continues as follows: “We have problems due to fuel oil prices. As a company, we carry out transportations to Syria but within 10 days after we unload the goods, we can not return. We are having great trouble in that region in terms of security. I consider that improvements should be achieved in Egypt, as well. There is no security after Jordan and the Suez Canal. Security should be provided at these locations. Our transport relations with Iraq should be improved. As a result, alternative border gates around Syria should be improved as soon as possible” “The number of ships should be increased” Stating that the problems related to Syria continue, Süleyman Üstün, Chairman of the Board of Üstün International Transport, points out that transportation to Syria can’t be performed now. Mr. Üstün expresses that the transfer has begun recently but it doesn’t create any benefits. Emphasizing they carry on transportations to Saudi Arabia, Yemen and Kuwait by ship, Mr. Üstün underlines that they perform transportations from İskenderun Port to Saudi Arabia, from there to Dubai, Kuwait and Yemen. Mr. Üstün relaying that it causes problems as it takes a lot of time and says “As transportations of the transport companies are generally directed to the Middle East, the sector has difficulty because of the problems with Syria. We offer such a solution for this issue that the number of ships on İskenderun Port should be increased.” EKİM l OCTOBER l 2012 yapıyorlar. Suriye meselesinin çözülmesini bekliyoruz. Irak’a da güvenli taşıma yapılamadığı için Suriye’nin tek alternatifi Ro-Ro seferleri. Suriye meselesi yüzünden talepler çoğaldığı için gemi sayısı artırılmalı. Şu an gemiler dolu ve biz taşıma yapmak için bekliyoruz. Bu nedenle ilave gemi gerekiyor.” Denizcilik firmaları Ro-Ro seferlerini artırıyor Öte yandan Türk tırlarına yönelik saldırıların ardından Türkiye-Suriye sınırındaki kapılarda gümrük işlemlerinin geçici olarak durması, birçok denizcilik firmasının Ro-Ro seferlerini artırmasına neden oldu. Bunlardan biri olan Akgün ve Fergun Denizcilik, Mersin Taşucu-Lübnan, Trablus limanları arasında haftada dört kez 45 araçlık kapasiteyle Ro-Ro seferleri düzenliyor. Aynı firmanın Ro-Ro’ları Suriye’nin Tartus ve Laskiye limanlarına da uğruyor. Açılmış olan bu Ro-Ro hattını kullanan ihracatçı firmalar taşıdıkları ürünlerin bir kısmını Lübnan ve Suriye limanlarında Suriye plakalı araçlara aktarıyor. İhraç yükleri bu araçlar vasıtasıyla Suriye üzerinden Ürdün, Şam ve Kuzey Irak’a taşınıyor. Yayladağı çıkış kapısının fiziki altyapısı, TIR geçişlerine uygun olmadığı gibi tam karşısında bulunan Kesep (Suriye) giriş kapısının da altyapısı tamamlanmamış durumda. Altyapının tamamlanmasıyla birlikte bu kapılardan Suriye’ye ve transit olarak Ürdün’e taşıma yapmak mümkün olacak. Yetkililer, Yayladağı-Lazkiye arasındaki 60 kilometrelik yolun dar, virajlı ve ormanlık alanda oluşu göz önünde bulundurularak mutlaka konuya bir çözüm bulunmasını istiyor. Alcor firmasının 26 Nisan 2012’de başlattığı MersinMısır limanları arasındaki 75 araçlık Ro-Ro seferi, Anna Maria adlı geminin motorunun arızalanması nedeniyle aksadı. Firmanın gemileri düşük bir hızda çalıştığı için Mersin Port Said arası ancak 56 saatte katedilebiliyor. Mısır’ın Adabiye Limanı’yla Suudi Arabistan’ın Duba Limanı arasındaki mesafe ise 37 saatte aşılabiliyor. Mersin Limanı’nda 15 gün bekleyen 250 araç ihracat ve taşımaları olumsuz etkileyince, Alcor firması sorunu çözmek amacıyla 55 araçlık ikinci bir Ro-Ro seferini devreye soktu. Ancak firmanın Kızıldeniz’de bulunan gemisinin arıza yapmasıyla Mısır ve Suudi Arabistan limanlarındaki araçların bekleme süresi arttı, 45 güne ulaştı. Sisa Group ise, 26 Ağustos 2012 tarihinde 159 araçlık Olimpus gemisiyle Mısır’ın Süveyş Limanı’ndan Suudi Arabistan’ın Duba Limanı’na geçiş yaparak, o günden bugüne bu hatta sefer yapıyor. Firma, 115 araçlık Nissos Potos adlı gemisiyle de İskenderun Port Said arasında seferEKİM l OCTOBER l 2012 Considering that Iraq can not be an alternative to Syria because of security, Mr. Üstün indicates that they do not carry on transportations to Iraq due to the loss of life and property security of the transport companies. Therefore, he points out that sea transportation is the only alternative and there emerges problems on road transport as there is no alternative road to Syria. Mr. Üstün says that the freight fee for ship transport as an alternative are very high and continues as follows: “Also, we are unable to compete with cargo transportation as they perform it more cheaply. We expect the issue of Syria will reach a solution. As transportations to Iraq aren’t realized safely, the only alternative of Syria is Ro-Ro navigations. The number of ships should be increased due to increase in demands as a result of Syrian issue. The ships are loaded now and we are looking forward to performing transportation. That’s why we need additional ships.” Maritime firms are increasing frequency of Ro-Ro runs On the other hand, many maritime firms have increased the frequency of their Ro-Ro services as customs processes temporarily halted on the Turkey-Syria border following the attacks directed towards Turkish trucks. One of those of firms, Akgün ve Fergun Denizcilik offers Ro-Ro services between the harbors of Tașucu, Mersin, and Tripoli, Lebanon, four times a week with a capacity of 45 vehicles. The Ro-Ro vehicles of the same firm also stop by Tartus and Latakia harbors of Syria. Export firms which use this specific Ro-Ro line transfer part of the goods they carry to vehicles with Syrian license plates in Lebanese and Syrian harbors. Export goods are thus transported to Jordan, Damascus and North Iraq on these vehicles which then pass through Syria. The physical infrastructure of Yayladağı exit gate is inconvenient for truck transits and on top of that, the infrastructure of Kesep (Syria) entrance gate is yet to be completed. Upon completion of infrastructural work, it will be possible to conduct transports to Syria and transit to Jordan. Authorities opine that the issue should definitely be resolved as the 60-kilometer road between Yayladağı and Latakia is narrow, crooked and passing through a forested area. The Ro-Ro service with a capacity of 75 vehicles launched by the firm Alcor on April 26, 2012 limped when the engine of the vessel Anna Maria broke down. As the firm’s vessels are operated at low speeds, they scale the distance between Mersin and Port Said in as long as 56 hours. The distance between Adabia Harbor of Egypt and Duba Harbor, Saudi Arabia, can be covered in 37 hours on top of that. When a total of 250 vessels which had to wait at Mersin Harbor for 15 days began to impair our imports and exports, Alcor put into service a second Ro-Ro LOJİSTİK l LOGISTIC lere devam ediyor. Sisa Denizcilik ayrıca, Alcor firmasının Kızıldeniz’de arızalı bulunan Ro-Ro’sunun taşıdığı araçlarını Suudi Arabistan’dan Mısır üzerinden Mersin’e taşıyarak daha fazla zaman kaybedilmesini önledi. Her hafta çarşamba ve cuma günleri İskenderun’dan Mısır’a, perşembe ve pazar günleri de Mısır’dan İskenderun’a sefer düzenleniyor. Ro-Ro’ya ödenen 4 bin 200 dolarının bin doları ise devlet tarafından teşvik olarak destekleniyor. Alcor firmasının Apollon adlı gemisini Mersin Limanı’nda bekletmesi ve sadece Nikola adlı gemisiyle sefer düzenleyebilmesi nedeniyle araçlar 1 Eylül 2012 tarihinden bu yana Port Said Limanı’nda bekletiliyor. Aynı şekilde Sisa Group’un Adabiye’den getirdiği araçlar 15 gündür Türkiye’ye gelmek üzere beklemede. Mersin’den çıkış yapan araçlar ise Port Tevfik Limanı’nda Suudi Arabistan’a gitmek için bekletiliyor. Bu tür beklemeler ihracatın gecikmesine, eşyanın bozulmasına, şoförlerin mağdur olasına neden olurken, taşımaları olumsuz etkiliyor. RO-PAX seferlerinde haftada gidiş-geliş üç servis yapılacak Limak tarafından 36 yıl süreyle işletme hakkı devralınan LimakPort İskenderun Limanı’ndan düzenli RO-PAX seferleri, 26 Ağustos 2012 tarihinde başladı. Seferler başlangıçta 2 gemi ile gerçekleşecek. Hem tır, hem de yolcu taşıyabilen Olympus ve AquaHercules isimli gemiler 185 tır ve 320 yolcu kapasiteli ve ayrıca 62 adet soğutuculu araç taşıma özelliğine sahip. RO-PAX seferlerinde haftada gidiş-geliş olmak üzere üç servis yapılacak. AquaHercules adlı gemi LimakPort İskenderun - Port Said (Mısır) ve Olympus adlı diğer gemi de Port Adabiya (Süveyş-Mısır) - Dhiba Port (Suudi Arabistan) arasında çalışacak. LimakPort Genel Müdürü Oğuz Tümiş, RO-PAX seferlerinin başlamasının, Kuzey Afrika ve Arap Yarımadası’ndaki ülkelere yapılan ihracatın devam edebilmesi için çok önemli bir gelişme olduğunun altını çizdi. Tümiş, RO-PAX seferlerinin sadece Doğu Akdeniz, Doğu ve Güneydoğu Anadolu’daki illerden değil, Türkiye’nin diğer bölgelerinden veya Avrupa üzerinden gelip aynı destinasyonlara gidecek araçlar için de kullanılacak bir alternatif olacağını vurguladı. Suriye’deki olaylar nedeniyle birçok firmanın zorluk çektiğini belirten Tümiş şöyle devam etti: “Bu seferler; Suriye’den karayolu ile geçmek zorunda kalan ya da sınır kapılarındaki sıkıntılar nedeniyle zor duruma düşen her sektörden ihracatçının ticaretine devam edebilmesi ve pazar payını kaybetmemesi açısından güvenli bir alternatif oluşturacak. Yine Antakya/Hatay merkezli yükler için de, gerek yakınlık gerekse uygun tarifemiz ile limanımız nakliye firmalarına büyük avantajlar sağlayacaktır.” Türk tırlarına yönelik saldırıların ardından Türkiye-Suriye sınırındaki kapılarda gümrük işlemlerinin geçici olarak durması sonucu, birçok denizcilik firması Ro-Ro seferlerine yöneldi. Bu kapsamda Gümrük ve Ticaret Bakanlığı ile Ekonomi Bakanlığı, Ro-Ro hattı kurulmasına yönelik çalışmalarından ötürü teşekkür eden sektör yetkilileri, bu yöndeki desteklerin devam etmesini bekliyor. 33 line with a capacity of 55 vehicles. However, the firm’s vessel on the Red Sea broke down, increasing the waiting time for the vehicles at harbors of Egypt and Saudi Arabia to 45 days. On August 26, 2012, Sisa Group’s ship named Olimpus started travelling from Suez Harbor of Egypt to Duba Harbor of Saudi Arabia. The vessel has been operated on this line since then. The firm also offers service between Alexandria and Port Said with its vessel named Nissos Potos, which has a capacity of 115 vehicles. Additionally, Sisa Denizcilik prevented further waste of time by overtaking the vehicles carried by the Ro-Ro ship of Alcor, which broke down on the Red Sea, and transporting them from Saudi Arabia to Egypt and from there to Mersin. The firm offers service from Alexandria to Egypt on every Wednesday and Friday and from Egypt to Alexandria on Thursdays and Sundays. Out of the 4 thousand and 200 Dollars paid for Ro-Ro, one thousand is covered by the government as an incentive. Vehicles have been lying in wait at Port Said as of September 1, 2012, due to Alcor’s vessel named Apollon remaining at Mersin Harbor and only the one named Nikola running. Similarly, the vehicles carried by Sisa Group from Adabia have been waiting to return to Turkey for 15 days now. Vehicles departing from Mersin were also made to wait at Port Tawfiq before they could depart again for Saudi Arabia. Such waiting times not only delayed exports, led to spoilage of goods and aggrieved drivers but also negatively impacted transports. There will be three RO-PAX roundtrip runs a week Regular RO-PAX services were made available at the Alexandrian Harbor of LimakPort, whose operating rights were acquired by Limak for 36 years, on August 26, 2012. The services will initially be offered with 2 vessels. Vessels Olympus and AquaHercules, both capable of carrying both trucks and passengers, will have a capacity of 185 trucks and 320 passengers and be able to carry 62 refrigerated vehicles. There will be three roundtrip RO-PAX services a week. Vessel AquaHercules will travel between Limak Port Alexandria and Port Said (Egypt) while Olympus will be running between Port Adabia (Suez, Egypt) and Dhiba Port (Saudi Arabia). Oğuz Tümiș, Director General of LimakPort, underlined that the launch of RO-PAX services was quite a significant event in order for exports to North Africa and the Arabian Peninsula to continue. Tümiș stressed that RO-PAX services were an alternative to be considered not only for transports from provinces of East Mediterranean, East and Southeast Anatolia regions but also for vehicles which might be coming from other regions of Turkey or Europe and wish to head for the same destinations. Tümiș noted that many firms had had hard times due to the events in Syria and added: “This service will constitute a safe alternative in order for exporters from all sectors, who have had to transit through Syria by road or face difficulties resulting from issues at border gates, to sustain their commercial operations and maintain market share. As for freight to be transported from Antakya/Hatay, our harbor will also provide great advantages for transport firms thanks to both its close proximity and convenient tariff.” Following the attacks on Turkish trucks, many maritime firms slanted towards Ro-Ro lines when customs processes were temporarily suspended on the Turkey-Syria border. In this regard, sectoral representatives, who stated their appreciation and thanks for the contributions of the Ministries of Customs and Trade and Economy in terms of establishing a Ro-Ro line, expect continuation of such support. EKİM l OCTOBER l 2012 34 LOJİSTİK l LOGISTIC Log4Green’de Sürdürülebilir Lojistik Araştırma Gündemi Belirlendi Log4Green 3’üncü Konsorsiyum toplantısı, 11-13 Eylül tarihleri arasında Almanya’nın Dortmund ve Duisburg kentlerinde yapıldı. Toplantının son gününde her bölge için sürdürülebilir lojistik alanında araștırma gerektiren konular ve proje bașlıkları kararlaștırıldı. Almanya (Ruhr), Ukrayna (Odessa), Fransa (Normandiya), Avusturya (Carinthia) ve Türkiye’de (İstanbul) sürdürülebilir ulaşım ve lojistik konusunda çalışma yapan lider kurum ve kuruluşları bir araya getiren 18 ortaklı AB projesi Log4Green, 3’üncü Konsorsiyum toplantısını 11-13 Eylül tarihlerinde gerçekleştirdi. Dortmund ve Duisburg’da yapılan toplantının ev sahibi Ruhr Bölgesi’nin Lojistik Kümesi Effizienz Cluster oldu. Organizasyonda ilk gün Konsorsiyum üyesi ortaklar, Almanya’nın en önemli lojistik etkinliklerinden biri olan “Zukunft Logistik” Kongresi’ne katılarak Almanya’nın lojistikte gelecek vizyonunu yakından takip etme fırsatı buldu. Programın ikinci günü Effizienz Cluster’ın üyelerinden EKİM l OCTOBER l 2012 Fraunhofer Institute for Material Flowand Logistics IML’de gerçekleştirilen çalıştayda proje bölgelerinin temsilcileri, kendi bölgelerinde lojistik sektörünün profilini ortaya koyan ve SWOT analizi yapan sunumlar gerçekleştirdi. Programın son gününde Duisburg’da, Duisburg-Essen Üniversitesi’ne bağlı lojistik araştırmalar merkezi Zentrumfür Logistik&Verkehr’de (ZLV) bir toplantı yapıldı. Bu toplantıda, tüm bölgeler için sürdürülebilir lojistik alanında öncelikli araştırma gerektiren konular ve proje başlıkları, tüm ortaklar tarafından bir sonraki toplantıya kadar bir eylem planına dönüştürülmek üzere tespit edildi. Program, Duisburg Limanı inceleme gezisi ile sona erdi. LOJİSTİK l LOGISTIC Kongreye 500 kişi katıldı Kamu, özel sektör ve bilim çevrelerinden 500 civarında kişinin katıldığı Zukuntt Lojistik Kongresi’nin açılış konuşmasını Fraunhofer IML Müdürü Prof. Michael ten Hompel yaptı. Kongrenin, internet terimi henüz kullanılmazken RFID, SMAID, AutoID gibi özerk bilişim sistemlerini tartıştığına dikkat çeken Michael ten Hompel, Dortmund’un Alman lojistiğindeki önemini ifade etti. “Dortmund Görüşmeleri (Dortmund Gesprache)” adıyla 30 yıl önce başlayan kongre, her yıl Dortmund’un lojistik açıdan gelişimini destekleyen Effizienz Cluster tarafından organize ediliyor. Alman Federal Eğitim ve Araştırma Bakanlığı tarafından 40 milyon euroluk bir kaynak ile desteklenen Effizienz Cluster’ın, 120 ortak şirketin yanında on bir araştırma ve eğitim enstitüsü üyesi bulunuyor. Bugüne kadar toplam değeri 100 milyon euroyu bulan 30 civarında lojistik projesini ve inovasyonunu ortaya çıkaran bir kamu-özel sektör iş birliği projesi olan Effizienz Cluster, lojistiği geliştirerek Ruhr Bölgesi’nin rekabet gücünü artırmayı hedefliyor. 35 üzerinden yürüdüğü bir sistem” olarak gerçekleştiği belirtildi. Kongrede sanal dünyanın insan ve eşya taşımacılığı alanındaki giderek hâkim hale gelen etkisi sonucunda artık mevcut altyapıların “dijital” dönüşümünün sağlanması gerektiğinden bahsedildi. Günümüz lojistiğinin temel meselesinin artık gerçek dünya ile sanal dünyayı bir araya getiren siber-fiziksel sistemler olduğu vurgulandı. Kongrede ayrıca çoklu cihazlarla etkileşimde bulunulan, farklı cihaz ve makinelerin birbiri ile doğrudan iletişim kurabildikleri “akıllı fabrikalar”, “akıllı ürünler”, “akıllı lojistik” ve “akıllı sağlık hizmetleri” gibi kavramların ön plana çıkacağına dikkat çekildi. Ancak tüm bunların enerjinin dikkatli ve akılcı kullanıldığı “Yeşil IT” kavramını da zorunlu kılacağı belirtildi. Lojistik açısından 2050 yılına yönelik farklı senaryoların tartışıldığı kongrede, sektörün rekabetçi geleceği için bilimsanayi iş birliklerinin önemine dikkat çekildi. Ayrıca işletmelerin, gelirlerinin üçte birini ARGE’ye yatırarak bilgi akışını paraya dönüştürebilecekleri vurgulandı. Kongrede, internetin tüm yaşama hâkim hale gelmesiyle dünya çapında bir paradigma dönüşümü yaşanacağına değinen konuşmacılar, lojistiğin de hızla buna ayak uydurması gerektiğini söyledi. İnternetin “hisseder” olacağı yakın gelecekte, artık makinelerin, insanlar adına düşünmeye başlayacağını vurgulayan konuşmacılar, kaynakların etkin kullanımı bakış açısıyla eşyaların ve insanların, aynı altyapılar üzerinden taşınacağı günlerin geleceğini anlattı. Ayrıca lojistiğin “katı bir eğitim sistemiyle” yönetilemeyeceğinin ve başarılı lojistik için yaşam boyu eğitim ve bilimsel çalışmaların öneminin altı çizildi. Sanal dünya, taşımacılıkta hâkimiyetini artırıyor Gelecekte, bugün kullanılan kaynakların yüzde 75’iyle iş yapmak zorunda kalınacağı konusunun damgasını vurduğu kongrede, 4’üncü Sanayi Devrimi’nin “her şeyin internet EKİM l OCTOBER l 2012 36 GÜNDEM l AGENDA Sektörün “Zorunlu Trafik Sigortası” Çıkmazı! “Compulsory Traffic Insurance” the Deadlock of the EKİM l OCTOBER l 2012 GÜNDEM l AGENDA 37 Trafik sigortalarının zorunlu ancak “serbest tarife” olarak uygulanması ile “sigorta maliyetleri” sektörün en önemli gider kalemlerinden biri haline geldi. Sigorta șirketleri tarafından düzenlenen poliçelerin çok yüksek rakamlara ulașması nedeniyle sektör, Zorunlu Trafik Sigortası ile ilgili uygulamaların en kısa sürede yenilenmesini istiyor. Upon the compulsory imposition of traffic insurance as “autonomous tariff”, “insurance costs” have become one of the most significant expenditure items within the sector. Due to the considerably high figures reached by the insurance policies which are issued by the insurance companies, the sector asks for the renewal of the practices regarding Compulsory Traffic Insurance within the shortest time. EKİM l OCTOBER l 2012 38 GÜNDEM l AGENDA azine Müsteşarlığı tarafından yayımlanan 25.06.2012 tarihli Genelge’de belirtildiği üzere sigorta şirketleri, 01.07.2012 tarihinden itibaren trafik sigortaları ile ilgili uygulayacakları tarifelerde yüzde 10 indirim ve yüzde 250 artırım aralığında kalmak kaydıyla tarifelerini serbestçe belirleme hakkına sahip. Daha önceleri sigorta şirketlerine tanınan yüzde 10 indirim ve yüzde 500 artırım aralığı her ne kadar yüzde 250’ye düşürülmüş olsa da, sigorta şirketleri tarafından Zorunlu Trafik Sigortası için düzenlenen poliçelerin rakamları, sektörü aşılması güç bir maliyet ile karşı karşıya bırakıyor. Üstelik karayoluyla uluslararası eşya taşımacılığı yapmakta olan sektörün yaptırmakla yükümlü olduğu tek sigorta kolu Zorunlu Trafik Sigortası da değil. Sektör, Zorunlu Trafik Sigortası ile birlikte, Yeşil Kart Sigortası, CMR Sigortası, Kasko ve sürücüler için Seyahat Sağlık Sigortası gibi daha birçok sigorta kollarını da yaptırmak zorunda. Ancak taşımacılar, maliyetlerin bu kadar yükselmesi nedeniyle ve faaliyetlerini devam ettirebilmek amacıyla bazı sigorta kollarından feragat etmek zorunda kalıyor. Bu durum ise taşımacıların risklerini artırıyor. Maliyetleri artan sektörün, uluslararası arenada yabancı firmalarla rekabet etme şansı da gün geçtikçe azalıyor. Yılın yaklaşık 200-250 gününü yurt dışında geçiren tırlar için nakliyeciler, hem yurt içinde hem de yurt dışında zorunlu olarak Trafik Sigortası ve Yeşil Kart sigortası yaptırıyor ve bu nedenle mükerrer sigorta primi ödemek durumda kalıyorlar. Sektör, AB ülkelerinde örneklerine rastlanan Trafik, Kasko ve Yeşil Kart sigortalarını kapsayacak tek bir poliçe ile sigorta türlerinin birleştirilmesi ve bu yolla maliyetlerin genele yayılarak düşürülmesi yönünde yeni bir düzenleme yapılmasını istiyor. Söz konusu uygulama hayata geçirilinceye kadar da geçici ancak acil bir çözüm resmi makamlardan talep ediliyor. UND de, sektörün taleplerini iletmek amacıyla Hazine Müsteşarlığı ile temaslarını sürdürüyor. Ü EKİM l OCTOBER l 2012 A s specified in the Circular Letter of 25.06.2012 issued by Undersecretariat of Treasury, the insurance companies have been entitled to identify their tariffs autonomously since 01.07.2012 on the condition that the tariffs to be applied regarding the traffic insurances will be between 10% decrease and 250% increase. Even though the range between10% decrease and 500% increase which was provided to the insurance companies before has been reduced to 250%, the figures reached by the insurance policies issued for Compulsory Traffic Insurances expose the sector to insurmountable costs. Additionally, Compulsory Traffic Insurance is not the sole insurance branch which the sector carrying on international goods transportation by road is obliged to take out. Apart from Compulsory Traffic Insurance, the sector is required to take out such many insurance branches as Green Card Insurance, CMR Insurance, Vehicle Insurance and Travel Health Insurance for drivers. However, transporters have to waive some of the insurance braches due to high costs so that they are able to sustain their activities. This situation increases the risks for transporters. The sector with increasing costs has less chance to compete with foreign vehicles in the international arena. Transporters take out compulsory traffic and green card insurance at home and abroad for articulated lorries which spend around 200-250 days abroad in a year. Therefore, they are obliged to pay insurance premiums repeatedly. As demonstrated in the examples of EU countries, the sector asks for a new regulation to unify the insurance types via a single policy encompassing traffic, vehicles and green card insurance and hence to reduce the costs by general allocation of them. Till the implementation of such practice, the officials are required to find a temporary but urgent solution. In order to communicate the demands of the sector, UND maintains contacts with the Undersecretariat of Treasury. GÜNDEM l AGENDA 39 Ali İSTANBULLU Netlog Grup İcra Kurulu Üyesi / Member of Executive Board of Netlog Group “Sigorta ile ilgili sıkıntılarımızı Hazine Müsteşarlığı’na bildirdik” “We informed the Undersecretariat of Treasury about our problems with the Insurance” Trafik sigortasının, 2007’den sonra zorunlu sigorta serbest tarife olarak uygulanması bizim açımızdan büyük sıkıntıya neden oldu. Müsteşarlık kontrolünde serbest tarifeye dönülmesinden sonra bununla ilgili yönetmelikler çıktı ve uygulamalar yapıldı. Zorunlu Trafik Sigortası için UND, Hazine Müsteşarlığı ve Sigortacılık Genel Müdürlüğü ile görüşmeler yaptık. Sıkıntılarımızı dile getirdik. Ancak sektördeki diğer firmaların da bu konunun farkına varmaları gerekiyor. Ayrıca sigorta şirketlerinin de yeteri kadar kontrol altına alınmadığı düşünülüyor. Sigorta şirketleri, fiyatları kendi riskleri ya da zararları ile doğru orantılı olarak yüksek tutmaya başladı. Bu nedenle trafik sigortası fiyatları oldukça arttı. Bu durum, filo yöneten ve ticari araçla iş yapan firmalar için çok büyük rakamlar oluşturuyor. Yönetmelikte sürprim uygulaması var. Biz kendi içimizde bunu irdeledik ve sigorta şirketlerine de bu konuda yazılar yazdık. Sonuçta gelen yazılara baktığımız zaman sigorta şirketlerinin maalesef bu uygulamayı yönetmeliğe göre yapmadıklarını görüyoruz. Bu durumu Hazine Müsteşarlığı’na bildirdik. Yürürlükteki yönetmeliğe göre sigorta şirketlerinin bu konuda uygulamaları gereken çok şey var. Ancak bunu sürprimleri uygulamayacakları için dikkate almıyorlar. Değeri 5 ile 7 milyar TL olan çok eski araçlar var. Böyle bir aracın 15 ile 20 milyar TL arası trafik poliçe fiyatı çıkıyor. Çünkü sürprim uygulaması, yönetmelikte böyle belirlenmiş. Ancak bu uygulamanın düzenli yapılmadığı kanaatindeyiz. Bundan dolayı lojistik şirketi olarak sigorta şirketlerinden çok dertliyiz. Hazine Müsteşarlığı’nın, 2007 yılından sonra yürürlüğe koyduğu tramer uygulaması, yönetmelik uygulaması gibi olumlu uygulamalar var. Ancak sigorta şirketlerinin bunları gerektiği gibi uygulamadıklarını düşünüyoruz. Müsteşarlık adına yaptığımız dilekçelerde kısmen bunları dile getirdik. Rekabet Kanunu gereği Hazine Müsteşarlığı ve sigorta şirketleri, altı ayda bir sigorta tarifelerini ilan etmiyor. Tarifeler, sadece Hazine Müsteşarlığı’nda bulunuyor. Rekabet Kanunu gereği haklılar. Ancak bu zaten altı aylık dönemlerde dönem başlamadan 15 gün önce Hazine’ye teslim ediliyor ve bir daha değiştirilemiyor. Bizim önerimiz, altı aylık dönem teslim edildikten, yayınlandıktan ve tarih dolduktan bir ay sonra yayımlansın ve biz de görelim. Çünkü o zaman haksız rekabet olmaz. Zaten firmanın bunu geri alma imkanı yok. Böylece biz de poliçemizi ona göre hesap edebiliriz. Diğer bir çözüm önerimiz ise, sürprim uygulamalarının eksik olanlarıyla ilgili sigorta şirketlerine yaptırım uygulanması. The implementation of traffic insurance as compulsory insurance with autonomous tariff after 2007 created significant problems for us. After shifting to autonomous tariff under the control of the Undersecretariat, the regulations have been issued and practices have been performed regarding it. Concerning the compulsory traffic insurance, we had discussions with UND, Undersecretariat of Treasury and General Directorate of Insurance. We informed them about our problems. However, other companies in the sectors are required to be aware of this point, as well. Also, it is thought that the insurance companies are not under adequate control. They have started to keep prices high as directly proportionate to their risks or losses. Therefore, the traffic insurance cost has increased considerably, which implies great figures for the companies managing fleet and carrying on business with commercial vehicles. In the regulation, the practice of surpremium is available. We analysed it ourselves and wrote letters to the insurance companies in that respect. Considering the letters received, we unfortunately realize that the insurance companies do not perform this practice in accordance with the regulation. We informed the Undersecretariat of Treasury about this situation. But, we couldn’t obtain a satisfactory answer because there are lots of practices the insurance companies are required to perform in this respect according to the prevailing regulation. However, they do not take it into consideration since they won’t apply surpremiums. There are heavily old vehicles, the values of which are between 5 and 7 billion TL. For such vehicles, the traffic insurance policy cost ranges between 15 and 20 billion TL because the practice of surpremium has identified it in that way through the regulation. But, we are of the opinion that this practice is not performed regularly. As a logistics company, we are eventually troubled due to the insurance companies. The Undersecretariat of Treasury put such favourable practices as TRAMER (Motor TPL Insurance Information Centre) and regulations into action after 2007. However, we think that the insurance companies do not perform them properly. In the requests that we have informed the Undersecretariat, we mentioned about them partially. Pursuant to the Competition Act, the Undersecretariat of Treasury and insurance companies do not announce the tariff once every six months. Only the Undersecretariat of Treasury has the tariffs and they are right according to the Competition Act. However, the tariff is already delivered to the Treasury in 6-month periods 15 days before the period starts and cannot be changed again. What we propose is that the tariff of 6-month period will be announced one month after it is delivered, issued and the period is expired so that we can see it. By this way, unfair completion can’t exist. After all, the company doesn’t have the right to take it back. Thus, we can calculate our policy accordingly. What we propose as another solution is that the insurance companies will be imposed sanctions due to the missing surpremium application. EKİM l OCTOBER l 2012 40 GÜNDEM l AGENDA ZAHİT SAĞLIK Sağlık Grup Holding Yönetim Kurulu Başkanı,/ Chairman of Board, Sağlık Group Holding “Trafik Sigortası Bedeli Artıyor, Maliyetlerimiz Yükseliyor” “Traffic insurance cost is increasing, Our costs are rising” Toplam prim üretiminin büyük bölümü neredeyse trafik poliçelerine ait. Üstelik araç sahipleri tarafından zorunlu olarak ödenen Trafik Sigortası bedeli, sigorta firmalarının son yıllarda kendi aralarında yapmış oldukları anlaşmalar sonucu her geçen gün artıyor. Gelişmiş ülkelerde söz konusu sigorta daha geniş teminatlarla tek bir poliçe kapsamında ve daha ucuza sunulurken, ülkemizde bu durum birkaç sigorta çeşidi ile daha yüksek miktarlara ulaşıyor. Sektörümüz açısından önemli olan sigorta poliçeleri, Zorunlu Trafik ve Yeşil Kart sigortaları gibi birden çok çeşit ile zorunlu halde sunuluyor ve yüksek miktarları içeriyor. Dolayısıyla bu durum karşısında ticari alanda rekabet ettiğimiz diğer ülke araçlarına göre maliyetlerimiz yükseliyor ve rekabet gücümüz azalıyor. Türkiye’de, her araç için trafik poliçesi yaptırılması zorunlu olmasına rağmen, meydana gelen kazalardan dolayı oluşan hasarların, kaza tespiti ve ödemeleri düzensiz ve kontrolsüz oluyor. Bu nedenle sigorta şirketleri zarara uğruyor. Bu durum da sigorta primlerini etkiliyor ve prim tutarlarını yükseltiyor. Yükselen prim tutarlarının ödenememesi veya yüksek olmasından dolayı pek çok araç, trafik poliçesini yaptıramadan trafikte dolaşıyor. Trafik ve Kasko sigortalanma oranı genel olarak yukarıda bahsettiğimiz nedenlerden dolayı her geçen gün azalıyor ve sayıları düşüyor. Bu zararlı durumdan toplumumuzu çıkarabilmek için sigortalılığı tabana yaymak gerekiyor. Bunun için, sigorta poliçeleri üzerinden alınan vergiler kaldırılmalı, sigortalanmayı teşvik ederek yurt içinde Trafik ve Kasko, yurt dışında Yeşil Kart ve Kasko poliçelerinin birleştirilmesi suretiyle maliyetler yeniden revize edilmeli. Trafik poliçeleri gibi kasko poliçesini de zorunlu hâle getirerek, ne kadar çok araç sigortalanırsa hasar ve prim dengesi o kadar düzelir mantığından yola çıkarsak o zaman ödeyeceğimiz primler daha makul düzeye gelecektir diye düşünüyoruz. Ayrıca sigorta sektöründe oluşan fonların ülke ekonomilerine çok büyük katkı sağladığı, tarım sigortalarında uygulanan devlet destekleri var. Bireysel emeklilik için de yakın zamanda açıklanan devlet destekleri sağlandı. Bu tür destekler, ticari faaliyetleri ile ülke ekonomimize fayda sağlayan taşımacılık sektörünün trafik ve kasko sigortaları için de uygulanmalı. Toplumumuzda ve sektörümüzde gündem oluşturmak, kamuoyu ile birlikte bu konuda toplumumuzu bilgilendirmek, haksız ve hukuksuz uygulamaların önüne geçecek önlemlerin artırılması ve her şeyden önemlisi hep birlikte daha bilinçli ve duyarlı toplum oluşturmak için gerekli çalışmaların yapılması gerekiyor. 1999 depreminde her şeyimiz sigortalı olsaydı, ülkemizin gördüğü maddi zararların çok büyük bir bölümü reasüranslar yoluyla tüm dünya ile paylaşılmış olurdu. O depremde ülkemizin maddi kaybının 35 milyar dolar olduğu açıklandı. Tüm değerler sigortalı olsaydı büyük ihtimalle 2001 krizi yaşanmazdı. Devletimizden ve sektör temsilcilerinden beklentimiz, konunun geniş kapsamda ele alması, hatta bu işe orta öğrenimde bulunan çocuklarımızdan başlamak suretiyle sigortalanma bilincinin ve öneminin oluşmasını sağlayarak, tabana yayılması. EKİM l OCTOBER l 2012 Large part of the total premium generation nearly belongs to traffic policies. Moreover, the traffic insurance cost paid by vehicle owners compulsorily is increasing every passing day as a result of the agreements insurance firms have made with each other in recent years. While such insurance is presented more cheaply within the scope of a single policy with broader assurances in developed countries, this situation is reaching higher amounts with several types of insurance in our country. This situation is presented compulsorily by multiple types such as insurance policies, traffic and green cards which are important for our sector and it includes high amounts. Therefore, our costs are rising compared to the vehicles of other countries which we compete with in commercial field and our competitive power is decreasing. Although traffic policy is compulsory for every vehicle in Turkey, the accident assessment and payment of the damages caused by the accidents are irregular and uncontrolled. That’s why insurance companies incur loses, which influences insurance premiums and increases the amounts of premium. Many vehicles are in traffic without taking out policy due to the high amount of premium or inability to pay rising amount of premium. Traffic and vehicle insurance rate is generally decreasing and the number of them is dropping day by day because of the above-mentioned reasons. In order to get our society out of this disadvantageous situation, we need to make insurance widespread. Thus, the taxes imposed on insurance policies should be removed and the costs should be revised again by means of combining the traffic and vehicle insurance policies at home and green card and automobile insurance policies abroad by encouraging to take out insurance. We think we will pay more reasonable premiums based upon the view that the more vehicles are insured, the more damages and premium will be balanced by making the vehicle insurance policy compulsory as the traffic policies. In addition, the funds provided by insurance sector make a great contribution to the national economy and the government supports applied to agriculture insurances are available. The government supports announced recently for individual retirement have been ensured, too. Such supports should be provided for traffic and vehicle insurance in transport sector contributing to national economy with its commercials activities, as well. We need to do necessary activities in order to create an agenda in our society and sector, inform our people of this issue with public opinion, take precautions to prevent unfair and unlawful practises and above all create more sensitive and conscious society together. If all we had were insured in 1999 Earthquake, highly large part of the financial damage our country had would have been shared with the whole world via reinsurances. It was explained that the financial loss of our country was 35 billion USD in the earthquake. If all values had been insured, 2001 crisis wouldn’t most probably have been experienced. We expect our government and representatives of the sector to deal with the issue in a broad sense, even extend this issue over the base by ensuring the understanding of the importance and awareness of being insured even by starting from secondary school students. GÜNDEM l AGENDA 41 Erhan GÜNDÜZ Tetnak Yönetim Kurulu Başkanı / Chairman of the Board of Tetnak “Zorunlu Trafik Sigortasına Acil Müdahale Bekliyoruz” “We are looking forward to urgent response to compulsory traffic insurance” Uluslararası eşya taşımacılığı sektörü, özellikle son yıllarda başta Avrupa’da yaşanan ekonomik daralma, artan akaryakıt maliyetleri ve genel maliyetlerde artış ile oldukça zorlanıyor. Sektörümüz, zorunlu trafik sigortalarındaki çok yüksek artışlar nedeniyle rekabet gücünü önemli ölçüde kaybediyor. Fiyat tespiti yapılırken, devamlı yurt içinde çalışan bir ticari araç ile yılın büyük bir bölümünde başka ülke sınırı içinde yeşil kart ile geçiren araçlar ile arasındaki fark gözetilmiyor. 2010 yılında 600 TL olan ücretler, bugün 3.500 bin TL’yi buluyor. Bu durum her sefer için 300 TL gibi yüksek bir maliyete neden oluyor. Bu maliyete Yeşil Kart ücreti de ilave edildiğinde bu şartlarda Türk nakliyecisinin iş yapma imkânının kalmadığı açıkça görülüyor. Dolayısıyla ilgili kamu kuruluşlarının konuya acilen müdahale etmesi gerektiğini düşünüyorum. International goods transport sector, especially in recent years, has experienced difficulties due to the economic contraction in Europe and increase in fuel cost and common costs. Our sector is significantly losing its competitive power due to the high increase in compulsory traffic insurance. While assessing the price-fixing, there is no difference between a commercial vehicle which continuously works in the country and the vehicles which work via green card within the border of another country for a large part of the year. The prices which were 600 TL in 2010 have reached 3.500 TL today. This situation causes such a high cost as 300 TL for each run. When green card fee is added to this cost, it is clearly seen that a Turkish transporter has no opportunity to do business under these circumstances. Therefore, I think the relevant public institutions should respond to the issue urgently. EKİM l OCTOBER l 2012 42 AYIN KONUĞU l GUEST OF MONTH EKİM l OCTOBER l 2012 AYIN KONUĞU l GUEST OF MONTH 43 EROL ÖZÇ ELİK Türkiye Nakliyeciler Derneği (TND) Bașkanı “We expect the practice that covers 2 regions and 4 provinces to be toned down” “2 Bölge 4 İl Uygulamasının Yumușatılmasını Bekliyoruz” “We expect the practice that covers 2 regions and 4 provinces to be toned down” Türkiye Nakliyeciler Derneği (TND) Bașkanı Erol Özçelik, iki bölge dört ili içeren tașıma ağı kriterlerinin, bir an önce değiștirilmesi gerektiğini söylüyor. Chairman of the Turkish Transporters’ Association (TND) Erol Özçelik, notes that the transport network criteria which cover two regions and four provinces, need to be changed immediately. arehouse transporters are going through tough times because of the restrictive criteria of the Domestic Warehouse Transport Operations (N2) certificate, which include 10 self-owned vehicles, 300 square meters of space, two regions and four provinces. As per the N2 certificate, in case some firms which usually conduct transports in between two provinces transport to four provinces, they will be deemed to have entered another firm’s territory. Chairman of the Turkish Transporters’ Association (TND), Erol Özçelik, whose opinion we consulted about the issue, recorded that the situation contradicted with the conventional practices of warehouse keepers and they expected the N2 criteria to be toned down as soon as possible. Özçelik mentioned that the sector was troubled also due to the inability to enjoy incentives, underlining that they would like to benefit from the incentives offered to SME’s. urtiçi Ambar Nakliyat İşletmeciliği (N2) belgesinde yer alan 10 adet özmal, 300 metrekare alan ve iki bölge dört ili içeren taşıma ağı kriterleri nedeniyle ambar nakliyecileri zor günler geçiriyor. N2 belgesine göre, iki il arasında taşıma gerçekleştiren bazı firmaların dört vilayete taşıma yapması hâlinde, başka bir firmanın bölgesine girmiş olacak. Konuyla ilgili görüşlerini aldığımız Türkiye Nakliyeciler Derneği Başkanı (TND) Başkanı Erol Özçelik, bu durumun ambarcıların örf ve âdetlerine ters düştüğünü söyledi ve N2 belgesinde yer alan kriterlerin en kısa sürede yumuşatılmasını beklediklerini ifade etti. Sektör olarak teşvik alamadıkları için de sıkıntı yaşadıklarına değinen Özçelik, KOBİ’lere sağlanan teşviklerden yararlanmak istediklerinin altını çizdi. Y W Nakliyecilikte şu anda ne gibi gelişmeler yaşanıyor? Dünya var olduğundan bu yana nakliyecilik yapılıyor. Ama deveyle ama at arabasıyla nakliye bugünlere kadar geldi. Dolayısıyla nakliyeciliğin ölmeyecek tek sektör olduğunu düşünüyorum. Dünya var olduğu sürece bizim sektörümüz de var olacak. Hem şehirlerarası hem uluslararası nakliyecilikte çok yoğun bir baskı var. Birçok sorunla boğuşan bu sektörde haksızlık olduğunu görüyorum. Bağlı bulunulan kurum sayısı da oldukça fazla. Hem onların yaptırımlarına ayak uydurmak hem rekabet etmek hem de kazanmak oldukça zor. Dolayısıyla sektörde haksız rekabet yaşanıyor. Ayrıca yetki belgeleriyle ilgili de sorun var. Suriye’de yaşanan savaş ise nakliyede Hatay, İskenderun, Adana ve Mersin bölgelerini etkiliyor. Aşağı yukarı bu bölgelerden Suriye’ye günde bin ton mal gidiyordu. Şimdi orada kriz yaşandığı için işsizlik var ve araba fiyatları düştü. Bu durum tabii bize de yansıdı. Ama Türkiye’nin başka bölgelerinde nakliye devam ediyor. Bugün UND olmasa, ambarcılar olmasa Türkiye’de enflasyon bir puan artar. Çünkü bizim fiyatlarımız ucuz ve insanlarla bire bir muhatap oluyoruz. What is going on in the field of transport at the moment? Transport operations have been performed ever since the earth came into existence. Transport has come to this day by using camels and horse carriages and so on throughout history. This is why I believe that transport is the only sector that will not ever die. Our sector will be there as long as the earth exists. There is immense pressure on transports, both international and interurban. I see for myself that there is a great deal of injustice in this sector that has to struggle with a lot of problems. There are, on the other hand, a very high number of bodies we are affiliated to. It is extremely difficult to keep up with their sanctions and remain in competition at the same time, which inevitably leads to unfair competition within the sector. There are problems as to certificates of authorization too. The war fought in Syria has an impact on transport operations in Hatay, İskenderun, Adana and Mersin. There used to be one thousand ton of goods sent from these cities to Syria on daily basis in the past. Due to the crisis there, there are now unemployment and low freight fees. We had our share of this naturally, yet transports are still on track in other parts of Turkey. If it were not for warehouse keepers and UND alike, inflation rate would surely go up by one point at this time, because our prices are low and we contact people one on one. EKİM l OCTOBER l 2012 44 AYIN KONUĞU l GUEST OF MONTH N2 belgesiyle ilgili sıkıntılarınızı paylaşır mısınız? Belgede yer alan iki bölge dört il konusunda sorunumuz var. Bu mesleği 1947 yılından bu yana yapanlar bir vilayet çalışıyorlar ve bölgesinde de iddialılar. N2 belgesinde deniyor ki “Sen dört vilayette çalış”. Ben de diyorum ki “Dört vilayette çalışırsam arkadaşımın çalıştığı vilayette de çalışmam lazım”. Bizim örf ve âdetlerimizde böyle bir şey yok. Örneğin ben Düzce’ye çalışıyorum, bir başka arkadaşım Ankara’ya çalışıyor. “Git sen de Ankara’ya çalış” deniliyor. Bizim arkadaşımızın işinde gözümüz olmaz. Bürokrasi ise “Siz birleşeceksiniz” diyor. ‘Benim şirketim 50 yıllık bir şirket, bunu nasıl kapatayım” diyorum. O zaman “10 tane araba alacaksın” diyor. Bunun maliyeti de en az 300-400 bin lira civarında. “Faizli kredi ile al” diyor. O zaman bunun maliyeti 700 bin liraya yükselir. Bu nedenle N2 belgesinde yer alan kriterlerin yumuşatılmasını istiyoruz. Bakan bu olayı incelemeleri için müsteşarlarına devretti. Ancak henüz bir sonuç alamadık. Bakanlığa teklif verdik. Bir bölge bir İstanbul ya da bir Ankara bir İzmir gibi. Bir de araç sayısının 10’dan 5’e düşürülmesini istedik. Bu isteklerimizi altı ay önce Bakanlığa ilettik ama hâlâ bir cevap gelmedi. Seçimlerden önce Başbakan ile görüşeceğiz, bu işi çözeceğini tahmin ediyoruz. Could you please share with us your problems with the N2 certificate? We have problems with the ‘two regions and four provinces’ criterion found in the certificate. Those who have been involved in this business since 1947 operate in a single province and they are strong in their respective regions. The N2 certificate tells us ‘to operate in four provinces’. And we do say that ‘we have to operate in our colleagues’ regions if we do so’. Our conventional practices do not include such a thing. I operate in Düzce and a colleague of mine in Ankara, for example. What they do is ask me to operate in Ankara. It is out of question to have our eyes on our colleagues’ share of business. Still, bureaucracy tells us to ‘unite’. I respond: “My firm is 50 years old. How could I simply close it down?” And then I am told ‘to purchase 10 vehicles’, which would cost me 300-400 thousand liras. I am advised to get a loan with interest rate, in which case the cost climbs up to 700 thousand liras. This is why we would like the N2 criteria to be toned down. The minister has designated his undersecretaries to the task of investigating this, but we have not been able to get any results yet. So, we submitted a suggestion to the ministry. That was about having a single region such as İstanbul, Ankara or İzmir and reducing the number of vehicles from 10 to 5. It has been six months since we communicated these demands of ours to the ministry and a reply is yet to come. We will meet the Prime Minister prior to the elections and believe that he will resolve the issue. Ulaştırma Bakanlığı’ndan beklentileriniz ne yönde? Anadolu’da milletvekili seçilecek olan biri ambarcının yanına gelir onunla beraber dolaşır bütün esnafı. Bu meslek, babadan çocuğa geçer. Ambarcılardan bugüne kadar bir tane milletvekili çıktı. Turgut Özal zamanında, Sadi Abbasoğlu milletvekili oldu. Ulaştırma Bakanı bizim eski meslektaşımız. Kamyonculukla başlamıştı işe. O zamanlar iki arabası vardı. Bürokrasiyi değil ama Ulaştırma Bakanı’nı iyi buluyorum. What are your expectations from the Ministry of Transport? A candidate deputy for an Anatolian city who is also a warehouse keeper is visited by all tradesmen in the region, taking a walk with him. This is a profession a son inherits from his father. By far, there has been only one deputy to emerge from among warehouse keepers. This was Sadi Abbasoğlu who took the position of a deputy during the time of Turgut Özal. The Minister of Transport is an old colleague to us as well. He started his career in the field of trucking. He had two vehicles back then. Though I dislike bureaucracy, I approve the Ministry of Transport. EKİM l OCTOBER l 2012 AYIN KONUĞU l GUEST OF MONTH Bünyenizde kaç şirket var? Bizim bünyemizde 150 şirket var. Serbest ekonomi uyguluyoruz. Taban ve tavan fiyatlarımız belirlidir. Biz Türkiye’nin her yerine direkt araç göndeririz. Bizde aktarma yoktur. Kargoların büyük bir kısmında aktarma vardır. Biz de bir araç İstanbul’dan Diyarbakır’a kadar gidecekse üzerindeki mal İstanbul’da sarılır, Diyarbakır’da açılır. Aktarma kesinlikle olmaz. UND’nin araçları nasıl mühürleniyorsa bizimkilerde de aynen öyle oluyor. Kargolar ise aktarma yaparlar ve fiyatları bizim üç katımız kadardır. Bu nedenle bölgesel ambarların kaybolmaması gerekiyor. Eğer kaybolurlarsa Türk halkı için büyük kayıp olur. Sektörünüze yönelik teşvikler var mı? Sektörümüze yönelik teşvik maalesef yok. KOBİ’lere yönelik teşvikler var. Biz de o teşviklerden yararlanmak istiyoruz. İddia ediyorum, ambarcılar olarak biz bankalardan daha sağlamız. Bankalar iflas etti ama biz ambarcılar hiç iflas etmedik. Bizde bir malın taşınması sırasında sorun yaşanırsa anında karşılarız. Bankalar battı, kim parasını alabildi. Biz ise bir kaşe ile teslim fişine mühür basıp bir malı Türkiye’nin dört bir yanına taşıyoruz. İstanbul hariç 80 il, 650 ilçeye direkt sevkiyat yapıyoruz. Bir kargonun bir patronu vardır ama bizde 150 patron var. Dolayısıyla biz müşteriye daha iyi hizmet edebiliyoruz. Müşteri bizim ambarın patronunu arar ama kargonun sahibini araması mümkün değil. Yaşadığınız sorunlardan bahseder misiniz? Sektörü zorlayan uygulamalar var mı? Büyümemizi istiyorlar ve dış sermayeye açmaya çalışıyorlar. Bu durumda büyük olanlar küçükleri yok ediyor. Nasıl marketler bakkalları ortadan kaldırıyor, bize de “Siz de artık market olun, biz bakkalı kaldırdık” diyorlar. Biz de diyoruz ki, biz olmasak nakliye fiyatları yüzde 100 oranında artar. Kargoların taban fiyatları 270 liradır. Bizim ise 90 lira. Arada çok büyük fark var. Eğer biz ambarcıları ortadan kaldırırlarsa fiyatlar otomatikman 270 liraya çıkacak. Bir de şehir içinde yasak saatlerde beş dakika yolda kalsanız polis 72 lira ceza kesiyor. Biz de diyoruz ki, İstanbul trafiğini biz tıkamıyoruz. Taksiler, otobüsler, halk otobüsleri, minibüsler sanki İstanbul trafiğini tıkamıyorlar. Onlar istedikleri gibi duruyorlar. Bizim arabalarımızın ise yolda durma gibi bir durumu yok. Krizin yansımaları oldu mu sektörünüze? Hizmet sektörlerinden biri olan nakliyecilik, krizlerden çok etkilenmez. Biz sektörde genelde 12’nci ayla üçüncü ay arasında ișlerde durgunluk görülür. Ondan sonra ișler açılır. Yılda üç aylık bir dönemde iș sıkıntısı yașanır. Bunun dıșında kriz bizi etkilemez. Has the recession impacted your sector? One of the service sectors, the business of transport is not influenced much by recessions. Our sector suffers from stagnancy in the pace of operations generally in between the 12th and third months. I mean there is trouble in business only for three months a year. Things go back on track after that and recessions do not impact us other than that. 45 How many companies do you have? We have 150 companies and practice free economy. We have predetermined minimum and maximum prices, and directly send vehicles to everywhere around Turkey. We do not maintain the application of vehicle interchange, whereas the majority of cargo firms do so. If one of our vehicles is to travel from İstanbul to Diyarbakır, the goods are simple wrapped in İstanbul and only after having been delivered to Diyarbakır are they unwrapped. There are no interchanges whatsoever. Our vehicles are sealed just as how UND’s vehicles sealed. Cargo firms, on the other hand, do practice interchanges and their fees are three times ours. Therefore, regional warehouses should not be eliminated. If that happens, it will be a huge loss for the Turkish people. Are there incentives in place for your sector? I am afraid our sector does not enjoy any incentives. However, SME’s do. We would like to benefit from the same incentives. I could even claim that we, the warehouse keepers, are sounder than banks. Banks have gone bankrupt, but warehouse keepers have not ever. If any problem arises during the course of transportation of a specific good, we immediately address that. What about banks though? They sank and nobody could get their money back. We stamp our seal on a delivery voucher and transport goods to all four corners of Turkey, offering direct shipments to 80 provinces -excluding İstanbul- and 650 provincial districts. A cargo firm has one boss but we have all 150 of them. This is to say, we are able to serve the customer better. A customer can call our warehouse’s boss but it is not possible for one to contact the cargo firm’s owner. Could you tell us about the problems you encounter? Are there applications which put strain the sector? They would like us to grow and open up to foreign capital, which results in the bigger ones eradicating the smaller ones just like how supermarkets eliminate smaller grocery stores. Similarly, they tell us: “You too should become supermarkets. We have abolished grocery stores.” And our response is that transport fees would increase by 100%, were it not for us. The minimum price of cargo firms is 270 liras. That is 90 liras by us. There is a huge difference. If they vanquish us, the warehouse keepers, the prices will automatically go up to 270 liras. The police will impose a fine worth 72 liras on us, if we happen to be on the roads for just five minutes during the hours of prohibition. We assert that we are not the ones congesting the traffic of İstanbul. It is as if taxis, buses, public buses and minibuses do not contribute to the congestion. They are even able to stop as they wish, while our vehicles are not allowed to stop by on the road. Has the tonnage problem been resolved? The tonnage restriction came as a welcome practice, because roads used to be refurbished only in every two years. People would load a vehicle suitable for only 19 tons with goods weighing 35 tons, which damaged the roads and caused traffic accidents. Tonnage inspections will start in December. Traffic accident rates are bound to go down after these inspections. If tires are normally planned to cover 50 thousand kilometers of distance, they will cover 75 after the tonnage restriction has been put in practice. This will prevent unfair competition, as carrying excessive amounts of goods is accompanied with lower fees. Shaking the extra 20 tons off will deter them from operating at lower prices, because that would not be profitable. There is no given transport fee in Turkey. Everyone simply sets their own prices. Has the recession impacted your sector? One of the service sectors, the business of transport is not influenced much by recessions. Our sector suffers from stagnancy in the pace of operations generally in between the 12th and third months. I mean there is trouble in business only for three months a year. Things go back on track after that and recessions do not impact us other than that. EKİM l OCTOBER l 2012 46 RÖPORTAJ l INTERVIEW SERDAR YALÇ IN TÜYAP İcra Kurulu Bașkanı / Member of The TUYAP Executive Board “LogistEurasia Fuarı için UND ile Uzun Süreli Yol Haritası Çizdik” “We have drafted a long-term road map together with UND for the LogistEurasia Fair” lke ekonomisinde öncü bir rolü olan lojistik sektöründe bilinç seviyesini artırmak amacıyla TÜYAP ve UND bir araya geldi. Görüşme sırasında 14-18 Kasım 2013 İstanbul’da gerçekleştirilecek LogistEurasia Fuarı’na yönelik kararlar alındı. UND ile yaptıkları anlaşma kapsamında LogistEurasia Fuarı’na yönelik hedeflerine ulaşacaklarını dile getiren TÜYAP İcra Kurulu Başkanı Serdar Yalçın, sektördeki gelişmelere paralel olarak UND ile yapacakları çalışmalarla fuarı büyüteceklerini belirtiyor. Bütün Ü EKİM l OCTOBER l 2012 T UYAP and UND gathered together in order to raise the level of awareness in the logistics sector, which plays a leading role in national economy. Decisions were made at the meeting regarding the LogistEurasia Fair that will take place in İstanbul on November 14-18, 2013. Pointing out that they will achieve their goals on LogistEurasia Fair within the scope of the agreement concluded with UND, Serdar Yalçın, Chairman of the TUYAP Executive Board notes that they will extend the fair in cooperation with UND in line with sectoral developments. Serdar Yalçın says that they made RÖPORTAJ l INTERVIEW 47 İstanbul’da 14-18 Kasım 2013 tarihleri arasında düzenlenecek olan LogistEurasia Fuarı’nın hazırlıkları sürüyor. Fuar öncesi UND’nin Sesi Dergisi ile yaptığı röportajda iki kurum arasındaki anlașma ile fuarın daha da güçleneceğini belirten TÜYAP İcra Kurulu Bașkanı Serdar Yalçın, önümüzdeki yıllarda yapacakları fuarda alanı daha da büyütecekleri mesajını verdi. Preparations are still in progress for the LogistEurasia Fair that will take place in İstanbul between November 14 and 18, 2013. Serdar Yalçın, Chairman of the TUYAP Executive Board, was interviewed by UND’s Voice Journal and indicated that the fairgrounds would be extended for the next events in upcoming years. efforts to ensure participation of professional organizations in all fair events, underlining that they put much value in decisions to be made cooperatively with UND in terms of raising awareness within the sector. Pointing out that fair preparations were given start to 14 months in advance so as to reassure flow of domestic and foreign visitors and inform them, Yalçın states that the fair of 2011 attracted more attention than the year before and the level of public awareness on logistics was increased. Yalçın shared his future prospects during the pre-fair interview with UND’s Voice, recording that they will be extending the size of fairgrounds for the events in upcoming years and might as well arrange the fair abroad. fuar organizasyonlarında meslek örgütlerinin yer alması için gayret gösterdiklerini söyleyen Serdar Yalçın, lojistik sektörünün bilinçlendirilmesi anlamında da UND ile alınacak kararlara büyük önem verdiklerinin altını çiziyor. Fuar hazırlıklarına yurt içi ve yurt dışı hareketliliği sağlamak ve ziyaretçileri bilgilendirmek amacıyla 14 ay önce başladıklarına dikkat çeken Yalçın, 2011 yılında yapılan bir önceki fuarda ilginin arttığını ve lojistik konusunda kamuoyunun daha da bilinçlendiğini ifade ediyor. Fuar öncesi UND’nin Sesi Dergisi ile yaptığı röportajda gelecekle ilgili öngörülerini aktaran Yalçın, önümüzdeki yıllarda yapacakları fuarda alanı daha da büyüteceklerini ifade ederken, yurt dışında da fuar organizasyonu yapabilecekleri mesajını verdi. UND ile imzaladığınız anlaşma hakkında bilgi verir misiniz? Lojistik konusuna çok geniş bir alan olduğu için sadece taşımacılık olarak bakmamak gerekiyor. Yan sanayisi, araç üstü ekipmanları, liman işletmeleri, acenteleri, nihai müşterileri, büyük alım yapan yerleri, lojistik köyleri ve elektrik elektronik boyutu olmak üzere lojistikte hepsinin beraber düşünülmesi lazım. Biz bu noktada çalışmalarımızla lojistik fuarı, fuar kültürü ve lojistik sektöründe fuarın yeri ile ilgili ko- Could you please inform us about the agreement you concluded with UND? As the scope of logistics is quite broad, one should not think merely of transports. All aspects should be considered as a whole including sub-industry, on-vehicle material, harbor administrations, agencies, final customers, purchasers of large volumes, logistics villages, electrics and electronics. In this sense, we made efforts to raise awareness in the sector as to the logistics fair, fair culture and the significance of the fair for the logistics sector. UND was one of the points where we made such efforts. UND is among the leading professional organizations of Turkey. In the association, there are highly significant and conscious logistics companies. Therefore, it was not difficult for us to transmit our message there. The association’s administration approached the topic extremely painstakingly. They inquired about the pros and cons of the fair, requesting that we clarified the topic so that all potential question marks were removed. We really appreciated that. What contributions do you think UND will make into the Logistics Fair? What are your expectations in this regard? We consider the Logistics Fair to be a commercial platform involving multiple parties. This very platform has two main elements: Participants and visitors. As for participants, they cannot be identified only as a specific group of legal entities. The non-governmental EKİM l OCTOBER l 2012 48 RÖPORTAJ l INTERVIEW nularda sektörü bilinçlendirmeye başladık. Bu çabaları gösterdiğimiz yerlerden biri de UND’ydi. UND, Türkiye’nin önde gelen saygın mesleki örgütlerden biri. Dernekte oldukça önemli ve bilinçli lojistik firmaları var. Dolayısıyla anlatımımız çok zor olmadı. Bu noktada UND yönetimi son derece titiz yaklaşımlarla konuyu irdeledi. Fuarın artı eksilerini sordular. Onlarla ilgili olabilecek muhtemel soru işaretlerinin ortadan kalkması için konuya açıklık getirmemizi istediler. Bu durum bizi çok memnun etti. Sizce UND’nin Lojistik Fuarı’na katkısı ne olacak? Bu konudaki beklentileriniz ne yönde? Lojistik Fuarı’nı, çok yönlü kesimlerin katıldığı bir ticari platform olarak görüyoruz. Bu platformun katılımcılar ve ziyaretçiler olmak üzere iki önemli öğesi var. Katılımcılar dediğiniz zaman sadece belirli tüzel kişilikleri düşünme şansınız yok. O tüzel kişiliklerin bağlı oldukları sivil toplum örgütleri de çok büyük önem taşıyor. UND, bu noktada bizim için çok değerli. Çünkü sektörün yönlendirilmesi, bilinçlendirilmesi, sektörün ortak sesinin fuara yansıtılması için UND’nin yaklaşımları oldukça önemli. Biz bunun altını çizerek belirttik. Genel olarak diğer fuarlarımızda sivil toplum örgütleri ve meslek örgütleri ile çalışma disiplinimiz çok geliştiği ve onların bize değer kattıklarını gördüğümüz için fuar organizasyonlarımızda yanımızda hep o sektörün lider meslek örgütlerinin yer almasını istiyoruz, bunun için çabalıyoruz. Fuar sadece bizim değil ülkemizin, sektörün ve katılımcı firmalarının meselesi. Dolaysıyla profesyonel fuarcılık birikimimizi, deneyimimizi, dünya görüşümüzü, lojistikte yurt dışı entegrasyonumuzu iyi niyetle bu fuara adapte ediyoruz. Bizim katabileceğimiz en büyük değerin bu olduğunu düşünüyorum. Fuarın hazırlık süreciyle ilgili bilgi alabilir miyiz? Lojistik Fuarı’nı 2013 yılının 14-18 Kasım tarihleri arasında İstanbul’da yapacağız. Bundan bir önceki fuar 2011 yılında gerçekleşti. 2013’teki fuarla ilgili bütün hazırlıklar belli. Biz fuar hazırlıklarına 14 ay önce başladık. Bu durum hem yurt içi ve yurt dışında hareketliliği sağlamak hem de ziyaretçileri bilgilendirerek fuar algısını pekiştirmek açısından oldukça önemli. UND ile yaptığımız anlaşma kapsamında aramızda uzun süreli bir yol haritası çizdik. 2013 yılında İstanbul’la başlıyoruz ve iyi bir iş çıkaracağımıza inanıyoruz. 2015 yılını çok önemsiyoruz. Çünkü 2013’ü adaptasyon süreci olarak değerlendirirken; 2015’te İstanbul için patlama yapacağımızı düşünüyorum. Türkiye’deki gelişmelere göre UND ile güçlü bir bağ oluşturmayı amaçlıyoruz. Bu beraberlikle fuarımızın daha da güçleneceğine inanıyoruz. Lojistik Fuarı sadece İstanbul’da mı olacak yoksa Anadolu’da da yapmayı düşünüyor musunuz? Biz TÜYAP olarak 157 ayrı konuda 100’ün üzerinde fuar yapıyoruz. Anadolu’ya da yayılmış durumdayız. Dolayısıyla fuarı Anadolu’da yapma ihtiyacı doğarsa taşın altına elimizi koyarız. Biz, sektör adına yapılabilecek bir şey olursa yapmaya hazırız. Fuarı yurt dışına taşımak için de önümüzde hiçbir engel yok. Ancak şu anda Türkiye’de sektör henüz güçlenmedi. Sektör daha da güçlendikten ve dünya EKİM l OCTOBER l 2012 organizations to which those legal entities are associated are also of great importance. UND is pretty valuable to us at this point, because UND’s approach plays a substantial role in terms of redirecting the sector, raising awareness in it and representing the collective voice of the sector in the fair. We have underlined this before. As our discipline of cooperation has developed a lot in general due to having engaged with non-governmental organizations and professional associations in previous fairs and as we have realized the value they add to us, we would like to see leading professional organizations for each respective sector all the time in our fair events and we work towards this goal. The fair is not just our business; it concerns the nation, sector and participating firms too. Therefore, we are able to adapt to this fair our accumulated professional knowledge, experience, point of view and foreign logistics integration in good faith. I believe that is the greatest value we could add. Could you inform us about the fair’s preparation process? We will be conducting the Logistics Fair in İstanbul on November 14-18, 2013. The previous fair took place in 2011. All preparations for this year’s fair have been laid out and we started to prepare 14 months in advance. This is important in terms of both ensuring flow of domestic and foreign visitors and improving conception of the fair through information. We have drafted a long-term road map together with UND in line with the agreement we have concluded. We will start in İstanbul in 2013 and believe that we will be performing well. We care much about the year 2015 too, because while 2013 will be utilized as an adaptation process, I believe 2015 will be the year of booming for İstanbul. Our goal is to establish a strong relation with UND in accordance with the developments in Turkey, with firm belief that this relation will further strengthen our fair. Will the logistics fair take place only in İstanbul or do you plan to arrange it in Anatolia too? As TUYAP, we conduct over 100 fairs spanning 157 different fields. We have expanded towards Anatolia. Which is to say, we will assume responsibility, should the need to arrange the fair in Anatolia arise. We are ready to make anything for the sake of sector. There are no obstacles before us in terms of moving the fair abroad, but the sector has not grown strong enough in Turkey yet. Once the sector RÖPORTAJ l INTERVIEW 49 üzerinde bilinir hâle geldikten sonra yurt dışında da sesimiz duyurulur. Bu kapsamda 2017 yılından sonra fuarımızı, dünyada bilinen her yerde yaymayı hedefliyoruz. Bu süreçte dünya fuar takvimlerinde fuarımız yer alacak. Dünyada bizim meslek örgütlerimize bu yayılacak. 2017’ye geldiğimizde ayrıca fuarımızı daha geniş bir alanda düzenleyeceğiz. Fuar, bugüne kadar 3 bin metrekarelik bir alanda idi. 2013’te en az 10 bin metrekarelik bir fuar yapmayı düşünüyoruz. 2015’te ise en az 15 bin metrekareye ulaşmayı hedefliyoruz. Bunu sağladığımızda 2017 yılında ‘fuarımızı başka bir noktaya taşırız’ diye düşünüyorum. Bu süreç içinde hırslı olmayacağız. Para ön plana çıkmayacak. Bütün amacımız doğru bir fuar yapmak üzerine. Ticari bir işletmeyiz zarar etmek istemeyiz ama hırsla fuar yapalım çok kazanalım gibi bir düşüncemiz yok. Fuarın 2013 ve 2015 versiyonları tamamen güçlü fuarlar yapmak için kaynakların kullanılacağı projeler olacak. has grown stronger and become well-known globally, our voice will be heard abroad. Accordingly, we aim to spread our fair over all known locations around the world after the year 2017. Throughout this process, our fair will be listed in global fair calendars. Our professional organizations around world will be kept updated. By 2017, we will also be arranging our fair on a larger fairground. Up until now, the fairground’s size has been 3 thousand square meters. We project presenting the fair on a space of at least 10 thousand square meters in 2013 and 15 thousand in 2015. Once this has been done, I think we will go on by ‘moving our fair elsewhere’ in 2017. We will not be over-ambitious throughout this process. Money will not be what stands out. Our entire objective is based on conducting a true fair. Being a commercial enterprise, we of course would not like to suffer losses, yet we do not plan to make money by arranging fairs with greedy aggression. The 2013 and 2015 versions of the fair will be projects where resources will be used for the sole purpose of coming up with stronger fairs later on. Lojistik fuarı düzenlemeye nasıl karar verdiniz? Hızla büyüyen ve gelişen lojistik sektörünün temsil edildiği bir fuarı biz fuarcılar maalesef bugüne kadar gerçekleştiremedik. Burada hepimiz kendi öz eleştirimizi yaparak bunun sebeplerini aramalıyız. Kendimize “Neden bu ülke pek çok konuda büyük fuarlar düzenlerken lojistik konusunda çok iyi fuar yapamadı” sorusunu sormamız lazım. Bunu irdeleyerek doğruyu buluruz ve fuarlarımız böylece daha başarılı olur. TÜYAP olarak lojistik konusunu çok önemsiyoruz. 2000’li yıllardan sonra lojistiği gündemimize aldık, bunu mutlaka yapılması gereken bir konu olarak gördük. Pazarın çok büyük ilgisi olmamasına rağmen, bilinçli firmalar yani dünyayı takip eden, lojistiğin önemini kavrayan firmalar bizi motive etti. “Yapmaya küçük de olsa devam edin” dediler ve sektörden aldığımız sinerji ile bu fuarın beş defa uygulamasını yaptık. Bu fuarlarda hep bir büyüme sağlandı. Ama 2011’deki son uygulamamızda ilk defa daha radikal bir artış oldu. Bu artışla lojistik konusunda bir kamuoyu ve sektörel bilinç oluştuğunu anlamış olduk. Bunu lojistik dünyası içinde yer alan sivil toplum örgütlerine ve meslek örgütlerine de daha çok anlatmaya başladık. How did you decide to arrange a logistics fair? Unfortunately, we, fair organizers have not yet been able to realize a fair which represents the rapidly growing and developing logistics sector. At this point, everyone should criticize oneself and find out the underlying reasons. We should ask ourselves the question: “Why have there been no great fairs on logistics whereas this country hosts outstanding fairs in various fields?” Probing on this, we will find the truth and come up with more successful fairs. As TUYAP, we value logistics much. We have included logistics in our agenda after the 2000’s and identified it as a field that had to be absolutely approached. Despite the market lacking a high level of interest, conscious firms which kept track of the news from around the world motivated us. They asked us to continue with the event even if it remained small in scope and so, we performed the fair five times thanks to the synergy we received from the sector. Each one was bigger than the previous, but in our latest event in 2011, there was a radical increase for the first time. From that we inferred that awareness was raised among the public and the sector about logistics. Thus we began to discuss it more frequently with nongovernmental organizations and professional associations present within the logistics circle. EKİM l OCTOBER l 2012 50 ȘEHİR VE EKONOMİ l CITY AND ECONOMY Turkey’s foodstuff warehouse: ADANA Türkiye’nin Gıda Deposu: ADANA arih boyunca on ayrı ve büyük medeniyete, 18 ayrı siyasi yapılaşmaya ev sahipliği yapan Adana’da, MÖ 1900’den başlayarak sırasıyla; Luvi Krallığı (Hititlerin bir kolu), Arzava Krallığı (Hititlerden ayrı Doğu kökenli bir grup), Hitit Krallığı, Kue Krallığı (Frigler), Asur Krallığı, Kilikya Krallığı, Pers Satraplığı, Helenistik dönemi, Selökidler, Karsunlar, Bizanslılar, Ermeni Krallığı, Mısır Türk Memlukluları, Osmanlılar (Ramazanoğulları) ve Fransızlar hüküm sürdü. 5 Ocak 1922’de kurtarılan şehrin merkezinde bulunan Tepebağ höyüğünün, insanoğlunun yerleşik hayata geçtiği neolitik döneme ait olduğu öne sürülüyor. Seyhan ve Ceyhan nehirlerinin deltasında kurulan bu verimli ve sulak topraklar, Türk Memluk Devleti zamanında Türklerin Orta Asya’dan Çukurova’ya yerleşmesinden sonra da yepyeni bir medeniyetin kurulmasında öncülük etti. Pyramos Nehri’nin adı Ceyhan, Sarus Nehri’nin adı ise Seyhan oldu. Adana’da 1352 yılında kurulan Ramazanoğlu Beyliği zamanında padişah Yavuz Sultan Selim tarafından Osmanlı İmparatorluğu’na bağlanan Adana, 1535 yılında Doğu seferine çıkan Kanuni Sultan Süleyman’a, 1638’de Bağdat seferine çıkan lV. Murat’a, 1833’te Osmanlı’ya başkaldıran Mısır valisinin oğlu İbrahim Paşa’ya ve ordusuna ev sahipliği yaptı. T EKİM l OCTOBER l 2012 Anavarza Kalesi ȘEHİR VE EKONOMİ l CITY AND ECONOMY 51 Ulu Cami Seyhan ve Ceyhan nehirlerinin deltasında kurulan Adana’nın tarihi, MÖ 6000 yıllarına uzanıyor. Hititler’den Osmanlı’ya birçok medeniyetin hüküm sürdüğü șehir, Yunan mitolojisindeki gök tanrısı Uranus’un oğlu Adanus’un ismini tașıyor. The history of Adana, which is situated on the delta of rivers Seyhan and Ceyhan, dates back 6000 BC. Having been the cradle of rule for many civilizations from the Hittites to the Ottomans, the city is named after Adanus, the son of Uranus who was the celestial god in Greek mythology. H ome to ten separate and great civilizations throughout history and also to 18 distinguished political formations, Adana was ruled by the following civilizations respectively starting from 1900 BC: Luwian Kingdom (a branch of the Hittites), Arzawa Kingdom (a group of eastern origin that was divergent to the Hittites), Hittite Kingdom, Quwé Kingdom (Phrygians), Assyrian Kingdom, Cilicia Kingdom, Persian Satrapy, Hellenistic era civilization, Seleucids, Qarsuns, Byzantines, Armenian Kingdom, Egyptian Turkish Mamelukes, Ottomans (Ramazanogullari) and the French. The tumulus of Tepebağ found in the center of the city, which was freed on January 5, 1922, is claimed to have descended from the neolithic era when the mankind transitioned to the settled lifestyle. These fertile wetlands which were established on the delta of rivers Seyhan and Ceyhan pioneered the emergence of a brand new civilization after the Turks marched all the way from Central Asia and settled in Çukurova during the rule of the Turkish Mameluke state. River Pyramos was renamed to Ceyhan and River Sarus to Seyhan. After being added to the Ottoman Empire during by Yavuz Sultan Selim during the time of the Ramazanogullari Principality, Adana became the host to Sultan Suleiman the Magnificent who launched an excursion into the East in 1535, Sultan Murat IV who ventured into Baghdad in 1638, and together with his army to Ibrahim Pasha, who rebelled against the Ottoman Empire in 1833. Büyük Saat Kulesi EKİM l OCTOBER l 2012 52 ȘEHİR VE EKONOMİ l CITY AND ECONOMY 1918’de Adanalılar için yeni bir mücadele başladı 31 Ekim 1918’de Adana’ya gelerek Alman mareşali Liman von Sanders’den Yıldırım Orduları Komutanlığı’nı devralan Mustafa Kemal’in, yaptığı konuşmada Kurtuluş Savaşı’nın ilk işaretini vermesiyle birlikte düşman kuvvetleri Adana ve yöresini işgal etmeye başladı. Amaçları, Avrupa devletlerine destek veren bir Ermeni devleti kurmaktı. 1918-1919 yılları arasında işgalciler tarafından zulüm ve işkenceye uğrayan Adanalılar, çetin bir mücadele sonrasında örgütlenerek Kilikya Milli Kuvvetler Teşkilatı’nı kurdu. Kasım 1920’de yenilgiye uğrayan Fransız hükümeti de, TBMM hükümetini resmen tanımak zorunda kaldı ve Ankara Antlaşması gereğince Çukurova’yı terk etti. Adana, Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk sanayileşen bölgelerinden biri. Köklü bir sanayileşme geleneği ve sermaye birikimi yaratması sebebiyle Türkiye ekonomisinde de çok önemli bir yer tutuyor. Osmanlı’dan Cumhuriyet’e devrolan tarım ekonomisinin ayağa kalkmasında ve sanayileşmeye doğru atılan ilk cesur adımlarda büyük katkısı bulunuyor. Şehrin ticari gelişimi; 1980’lerde meydana gelen ekonomik ve sosyal değişim hareketleri, 1990’lı yıllarda çıkan Irak Savaşı ve ekonomik krizler nedeniyle bir süre engellenmiş olsa da, 1990’lı yılların sonlarından itibaren Organize Sanayi Bölgesi’nin devreye girmesi, üretim kalitesi ve sektörel çeşitliliğin artırılmasıyla birlikte 1980 öncesindeki ivmesini yakalamayı başardı. Adana sanayisi tarıma dayanıyor Asırlardır bölgede yaşayan birçok medeniyetin gıda ihtiyacını karşılayan verimli Çukurova toprakları, bölgede tahıl, endüstri bitkileri, sebzeler ve turunçgillerin yanı sıra son dönemde organik tarımda da ciddi bir gelişme gösteriyor. Adana tarım topraklarının yaklaşık yüzde 85’ini ekilen tarla arazisi oluşturuyor. Seyhan, Ceyhan ve Berdan nehirlerinin oluşturduğu Çukurova Deltası, Akdeniz’e dökülen nehirlerin oluşturduğu Nil Deltası’ndan sonra dünyadaki ikinci büyük delta. Adana, tarımın en önemli unsurlarından biri olan zengin su kaynakları ve iklimin uygunluğu bakımından zengin bir tarım potansiyeline sahip. Verimli Çukurova toprakları bugün tarımsal üretim potansiyeli bakımından Türkiye’de ilk sırada yer alıyor. Adana’nın üretimde ön sıralarda yer almasının en önemli nedenlerinden biri, iklimin çok müsait olması. Sanayi ve gıda ürünlerindeki diğer yatırımlarda kullanılan ham maddelerin kaynağı da bu topraklarda bulunuyor. Adana sanayisi, 1950 yılından itibaren daha çok tarıma dayalı olarak gelişti. İlde tarıma dayalı sanayi dalında yer alan iki ana konu, tarıma dayalı tekstil sanayi ve bitkisel yağ sanayi olarak değerlendirilebilir. Yatırım ve üretim kapasitesi olarak çok geniş bir alana sahip 1970’li yıllarla birlikte Adana’da KOBİ sayısının artması sonucu üretim yapan firma sayısında da büyük bir artış yaşandı. Aynı süreç içinde diğer bütün sektörlerde üretime geçildi. Türkiye’nin dışa dönük üretime başladığı 1980’li yıllarda ise, firmaların bu döneme uyum sağlama zorlukları nedeniyle 10 yıl süreyle sanayinin gelişiminde bir durgunluk dönemi yaşandı. Ancak, “ikinci sanayi hamlesi” olarak adlandırılan 1996 yılından itibaren, Hacı Sabancı Organize SaEKİM l OCTOBER l 2012 ȘEHİR VE EKONOMİ l CITY AND ECONOMY 53 A new struggle started for the people of Adana in 1918 Enemy forces started to invade Adana and the surrounding region after Mustafa Kemal gave the signal for the War of Independence upon visiting Adana on October 31, 1918, and taking over Command of the Lightning Group of Armies from German Marshall Liman von Sanders. Their goal was to establish an Armenian state that supported European nations. The people of Adana suffered from torture and oppression by the hands of the invaders between the years 1918 and 1919, and organized after a long period of hard struggle to found the National Forces Organization of Cilicia. After being defeated in November 1920, the French Government had to officially recognize the TGNA government and left Çukurova as agreed upon in the Ankara Agreement. Adana is one of the first provinces of the Turkish Republic to get industrialized. Due to the fact that the city upholds a deeply-rooted tradition of industrialization and accumulates capital, it takes up a significant position within the Turkish economy. Actually, it made vast contributions in terms of the very first brave steps taken towards industrialization and resuscitation of the agricultural economy the Republic inherited from the Ottoman Empire. Though the city’s commercial development was hindered for a while because of the wave of economic and social change that emerged in the 1980’s, the Iraq War that broke out in the 1990’s and economic recessions, the pace that was sustained before 1980 was recaptured after the Organized Industrial Area was put in service as of the late 1990’s and quality of life as well as sectoral diversity received a boost. Industry of Adana resists agriculture The fertile lands of Çukurova, which had met the foodstuff needs of many civilizations to inhabit the region for centuries, now indicate notable development in production of grains, industrial herbs, vegetables and citrus fruits, and also in organic agriculture particularly in recent years. About 85 percent of the agricultural lands in Adana consist of arable lands. Formed by the rivers Seyhan, Ceyhan and Berdan, the Çukurova Delta is the second largest one of the world following the Nile Delta, which is formed by the rivers pouring into the Mediterranean. Adana has rich water resources, which are one of the most important elements of agriculture, and convenient climatic conditions. Çukurova’s abundant lands currently rank first in Turkey with their potential of agricultural production. One of the reasons why Adana is among the front rows of production is that the climate is quite suitable. Resources of raw materials used in industrial and foodstuff products are also found on these lands. Industry developed mainly around the orbit of agriculture as of the year 1950. Agriculture-oriented textile and vegetable oil may be listed as the two primary fields of industry which revolve around agriculture in the province. Quite a large area in terms of capacity of production and investment A serious increase was observed in the number of manufacturing firms in Adana in line with the increase in the number of SME’s in the 1970’s. Production started in all other sectors too during the aforementioned process. On the other hand, as Turkey started export-oriented production in the 1980’s, a decade of stagnancy impacted development of industry due to the difficulties the firms had in their efforts to adapt the process. However, investments were made into all sectors in the city and production restarted as of 1996 EKİM l OCTOBER l 2012 54 ȘEHİR VE EKONOMİ l CITY AND ECONOMY nayi Bölgesi’nin altyapı çalışmalarının tamamlanmasından sonra, kentte tüm sektörlerde yatırım yapılarak üretime geçildi. Bugün Adana Hacı Sabancı OSB’de bulunan üretici firma sayısı 300’ün üzerinde. Bölgeyi sulayan kanal ve kanaletler, enerji nakil hatları, uluslararası havalimanı, TEM otoyolu ve demiryolu, gelişmiş altyapısıyla Türkiye’nin en büyük OSB’lerinden biri olan Hacı Sabancı OSB, Yumurtalık Serbest Sanayi Bölgesi, yetişmiş istihdam desteği ve Türkiye’nin en başarılı üniversitelerinden biri olan Çukurova Üniversitesi ile Adana, yatırım ve üretim kapasitesi olarak çok büyük bir potansiyele sahip bulunuyor. İlde faaliyet gösteren, Adana Sanayi Odası’na kayıtlı 10 ve daha fazla sayıda işçi çalıştıran iş yeri sayısı 800’ün üzerinde. Bu alanda faaliyet gösteren işletmelerin önemli kısmı büyük ölçekli firmalar ve ildeki istihdam sayısına katkıları çok fazla. Ülke genelinde faaliyet gösteren 500 büyük kuruluştan 18’i Adana il sınırlarında bulunuyor. Altyapı, çarpık kentleşme ve ortaya çıkabilecek diğer problemlerin önceden önlenmesi ve düzenlenmesi için kentte Bölgesel Kalkınma Planı uygulanıyor. -named as the ‘second industrial move’- after the infrastructure work of Hacı Sabancı Organized Industrial Area had been completed. The number of firms which are present within Adana Hacı Sabancı OIA is over 300 today. Adana offers huge potential in terms of investment and production capacity with the waterways and flumes irrigating the region, energy transmission lines, an international airport, TEM highway and railways, Hacı Sabancı Organized Industrial Area which is one of the largest OIA’s of Turkey with its advanced infrastructure, Yumurtalık Free Industrial Area, qualified human resources and Çukurova University, one of the most successful universities of Turkey. There are over 800 workplaces operating in the province which are registered at Adana Chamber of Industry and employ 10 or more employees. A substantial portion of the enterprises which are engaged in this field comprise firms of large scale and their contributions to employment in the province are immense. Out of the 500 big corporations operating around the country, 18 are established within the provincial borders of Adana. A Regional Development Plan is being implemented in the city in order to prevent in advance and regulate infrastructural issues, improper urbanization and other potential problems. “Fiyat rekabeti hizmet kalitesini düșürüyor” dı. Sektörde yașanan sorunlarından bir diğerinin, Adana’nın, tarım üretimiyle ülke ekonomisine katkı sağlayan önemli șehirlerden biri olduhızla artan maliyetlerle akaryakıttaki yüksek verğunu söyleyen Cemiloğlu Nakliyat Genel Mügilerin neden olduğu fiyat farkı sebebiyle motorin yerine kullanılan ve 10 numara adı verilen madeni dür Yardımcısı Hakan Burç, son dönemlerde izlenilen yanlıș politikalar nedeniyle șehrin güyağ olduğunu söyleyen Burç, yurt dıșından kaçak cünü kaybettiğini ifade etti. Burç, buna rağyollarla motorin giriși yapıldığını aktardı. Yașanımen son iki yıldır Türkiye ekonomisinde oldulan sorunların çözümü noktasında sektörün birHakan Burç ğu gibi Adana ve Çukurova ekonomisinde de likte hareket etmesi gerektiğine dikkat çeken HaCemiloğlu Nakliyat kan Burç, diğer bir çözüm yolunun ise bu konubelirgin bir iyileșme görüldüğünü dile getirdi. Genel Müdür Yardımcısı da devletin uygulaması gereken kararlar olduğuGünümüzde lojistiğin bir șehrin gelișiminde olnu dile getirdi. Burç, sözlerini “Akaryakıt ve akaryakıt harici dukça önemli bir yere sahip olduğuna dikkat çeken Burç, loürünlerinde ÖTV tutarlarını dengelenmesi, EPDK, Maliye, Sajistik sektörünün gelișmesi ve hareketlenmesinin birçok faalinayi ve Ticaret Bakanlığı nezdinde ortak bir yapı olușturularak yet alanında da istihdam sağladığını kaydetti. Çukurova bölgemadeni yağ ve akaryakıt harici ürünlerin kullanım alanlarına sinde uluslararası ve yurt içi tașımacılık sektöründe çok sayıgöre firma bazında denetlemesi gibi uygulamalarla sektörün da firma bulunduğu bilgisini veren Burç, bu nedenle fiyat resorunlarını ortadan kaldırabiliriz” diyerek tamamladı. kabeti yașandığını ve hizmet kalitesinin düștüğünü vurgula- EKİM l OCTOBER l 2012 56 PORTRE l PORTRAIT İZZET SALAH Selamoğlu Nakliyat Yönetim Kurulu Üyesi ve Genel Koordinatörü Member of the Board of Directors and General Coordinator at Selamoğlu Nakliyat “Girince Seviyorsun” Dediği Nakliyat Sektöründe 45 Yılı Geride Bıraktı leaves behind 45 years in the transport sector which he describes to be a sector that ‘you get to like once you are in’ “İș hayatında çalıșacaksınız, dürüst olacaksınız, sözünüzde duracaksınız. Elbette tahsil ve lisan da önemli faktörler. Ama sağlam bir ișyerinde disiplinli çalıșma mutlak bașarı getirir. “If you are to step into the business world, you have to be honest and a man of his word. Education and language command matter too of course, but disciplined work at a sound workplace absolutely brings in success. İzzet Salah, nakliyat sektörüne tamı tamına 45 yılını veren, aldığı görev ve kurduğu ilişkilerle sektörün yakından tanıdığı bir isim. 21 Temmuz 1947 yılında İstanbul’da doğan İzzet Salah, maddi sıkıntıların da etkisiyle hayatının geri kalan kısmını geçireceği Ankara’ya ailesiyle 1965 yılında taşınmış. 1970 yılında İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi’nden mezun oluncaya kadar bir yandan da birkaç yedek parça atölyesinde çalışan Salah’ın nakliyat sektörüne giriş yılı ise 1967. Eniştesinin desteğiyle Selamoğlu Nakliyat şirketinde işe başlayan ve bildiği lisanlar sayesinde yurt dışı operasyonlarda önemli başarılar sağlayan Salah, “Girince seviyorsun” diye yorumladığı nakliyat sektöründe uzun yıllar yurt dışı dahil birçok projeye imza attı. İzzet Salah is a figure who has invested a total of 45 years of his life in the transport sector, a well-known name to the sector with the positions he has undertaken and relations established. Born in İstanbul on July 21, 1947, İzzet Salah moved together with his family to Ankara -where he was going to spend the rest of his life- in the year 1965 due to financial woes. Salah worked at several spare part workshops until he eventually graduated from the Faculty of Economics of İstanbul University in 1970 and it was not until 1967 that he entered the transport sector. With his brother-in-law’s support, he started working at Selamoğlu transport firm, where he achieved significant success in operations abroad thanks to his language proficiency. Salah has put his signature under many projects, including ones abroad, in the transport sector which he describes as a sector that ‘you get to like once you are in’. EKİM l OCTOBER EYLÜL l SEPTEMBER l 2012 l 2012 PORTRE l PORTRAIT 57 Selamoğlu Nakliyat 1968 yılında aldığı TIR Tezkiye Belgesi ile Türkiye’de TIR tezkiyesi alan dördüncü nakliye firması oldu. TOBB arșivlerinden çıkarılan TIR Tezkiye Belgesi’nin bir örneği, TOBB Bașkan Yardımcısı Halim Mete ve Ali Osman Ulusoy’un da bulunduğu bir toplantıda İzzet Salah’a takdim edildi. Selamoğlu Nakliyat’ın Yönetim Kurulu Üyesi ve Genel Koordinatörü olarak görev yapan Salah’ın mesleki kurumlarda da derin bir bilgi ve tecrübesi var. 2001 yılından 2011 yılına kadar UND 2. Başkanı görevini yürüten ve halen TOBB TIR Komitesi üyesi olan Salah, 2003 yılında İtalyan Hükümeti tarafından şövalye unvanı ile onurlandırıldı. 2007 yılının Kasım ayında ise Uluslararası Karayolu Taşımacılığı Birliği (IRU) Yönetim Kurulu Üyeliği’ne getirilen Salah, taşımacılık sektöründe uluslararası alanda önemli bir çatı kuruluşu olan IRU’nun yönetiminde görev alan ilk Türk oldu. İzzet Salah ile UND’nin Sesi Dergisi için yaptığımız röportajda; sektöre girdiği ilk yıllardan yaşadığını ilginç anılara, UND’deki görevinden IRU’ya yönelik gelecek planlarına kadar birçok konuda sohbet etme fırsatı bulduk. Acting as a Member of the Board of Directors and General Coordinator at Selamoğlu Nakliyat, Salah has profound knowledge and experience as to professional corporations. In addition to undertaking the position of Vice Chairman at UND in between 2001 and 2011 and also currently being a member of the TUCCE TIR Committee, Salah was honored by the Italian government with the title of Chevalier in 2003. In November 2007, Salah was appointed as Member of the IRU (International Road Transporters Union) Board of Directors, becoming the first Turk to have taken part in the administrative division of IRU, an outstanding umbrella organization for the international transport sector. We interviewed İzzet Salah for the UND’s Voice Journal and had the opportunity to discuss a wide range of topics from his first years in the sector, interesting memories and position at UND to future plans with IRU. Biraz kendinizden bahseder misiniz? Eğitiminizi nerede tamamladınız? Ben 1947 yılında İstanbul’da doğdum. Şimdi uygulanan yeni kanundaki gibi ilkokula 5 yaşında başladım. 1960 ihtilalinde ortaokulu bitirdim. Şişli’de oturuyorduk, tankların evimizin yanına geldiğini hatırlıyorum. Enteresan gelmişti, o zamana kadar tank gibi herhangi bir silahı bu kadar yakından görmemiştim. Çok etkilenmiştim. İlk, orta ve lise İstanbul’da bitti. 1963 yılında 16 yaşında liseyi tamamladım ve Taksim Şehit Muhtar Caddesi’nde bir yedek parçacıda çalışmaya başladım. Maddi sıkıntımız vardı. 1955 yılında sekiz dokuz yaşlarındayken yaşanan 6-7 Eylül olaylarında babamın işleri bozuldu. 1965 senesinde eskiden çalıştığı bir firmanın memuru olarak iş buldu ve Ankara’ya taşındık. Erken çalışmaya başlamam sayesinde 1963 yılında sigortalı olmuştum. 1965-1967 yıllarında Ankara’da iki ayrı yedek parçacıda devam ettim. 1967 yılında da Selamoğlu Nakliyat’a girdim. Could you tell us about yourself? Where did you complete your education? I was born in İstanbul in 1947 and started attending primary school at the age of 5 just as in the current practice introduced with the new law. I graduated from secondary school at the time of the civil insurrection in 1960. We lived in Șișli back then and I remember tanks passing by our home. It looked interesting at that time as I had never seen any weapon like a tank so close before. I was quite impressed. I completed primary, secondary and high schools in İstanbul. I was 16 years old when I graduated from high school in 1963, after which I started working for a spare part provider situated on the Șehit Muhtar Avenue in Taksim. We were going through financial troubles. My father’s business had gone off the tracks during the events of September 6-7, 1955, when I was 9-10 years old. He then found a job in Ankara in 1965 as an officer at a firm where he had worked previously. So, we moved. I was insured in 1963 as a benefit of having started working early on. I continued to work at 2 different spare part providers in Ankara in 1965-1967. In 1967, I started working at Selamoğlu Nakliyat. Kendi kararınız mıydı? O zamanlar kendi kararım yok, hep kader var. Eniştem Ankara’da Koç’un Ormak şirketinde 2. müdür konumundaydı. Çevresi var, Selamoğlu’yla hem ticari ilişkisi var hem ailecek görüşüyorlar. Ormak Fiat bayisi ve Fiat, bayilerin tamirhane açmasını şart koşuyor. Dolayısıyla Selamoğlu Tamir Atölyesi, Ormak ve Fiat’ın resmi tamirhanesi oluyor. Böylece Was it your own decision? I made no decisions back then. It was all about fate. My brotherin-law was an assistant director at the Koç’s Ormak firm in Ankara. He had a broad circle of acquaintances and not only engaged in commercial relations with Selamoğlu but also knew the firm’s executives as a family. At that time, He laid the condition that Ormak Fiat Dealer and Fiat Dealers would open a repair-shop. Thus became EKİM l OCTOBER l 2012 58 PORTRE l PORTRAIT Selamoğlu’nun Fiat, Koç ve Ormak’la özel bir durumu oluşuyor. İş ilişkileri gelişiyor. Eniştem de Selamoğlu’na beni tavsiye ediyor ve Nisan 1967’de Selamoğlu’nda işe başlıyorum. Selamoğlu an authorized repair workshop for Ormak and Fiat. This meant that Selamoğlu had engaged in a special relation with Fiat, Koç and Ormak. Their business relations improved in time. My brother-inlaw recommended hiring me and I started working at Selamoğlu in April 1967. Nakliye sektörü nasıldı o dönemde? O yıllarda uluslararası taşıma yok. Biz 1968 yılında uluslararası taşımaya başlıyoruz ve sektörde dördüncü firmayız. 1968 Ekim-Kasım aylarında ilk seferimize çıktık. İtalya’dan Koç Grubu’na bağlı Türk Traktör’ün ithal parçalarını almaya gittik. Zaten o günden beri de halen Türk Traktör’ün ithal parçalarını taşımaya devam ediyoruz. How was the transport sector in that period? International transports did not exist in those years. So, we engaged in international transport in 1968 and were the 4th firm in the sector. Our first transport run took place in October-November, 1968. We were going to retrieve from Italy imported spare parts for Türk Traktör, an affiliate of Koç Group. Since then, we have been and are still transporting imported parts for Türk Traktör. Kariyerinizin dönüm noktası ne oldu? Nakliyeyi sevdiniz mi? İşe enteresan bir şekilde başladım. İlk sefer yapılacak, İtalya’ya Fiat Traktör Fabrikası’nın olduğu Modena’ya gidilecek, yedek parça alınacak, temaslar olacak, aracın ve yükün işlemleri yapılacak. Lisan bilen eleman lazım. Benim vasıflarım uyuyor. Sebebi Feyz-i Ati Liseleri’nde Fransızca ve İngilizce öğretmeni teyzemden öğrendiğim bu iki lisan. Evde annemler de Fransızca biliyorlar. Hatta 1910 doğumlu babam Fransızca, İngilizce ve Almanca biliyor. Ben de onların etkisi ile öğrendim. Tabii bunların çok faydası oldu. İlk sefere çıkılacağı zaman rahmetli Selamoğlu, “Benim arabalarımla benim memurum gidecek” dedi. Böylece kendimi nakliye sektörünün içinde ve kamyonda buldum. Girince de sektörü seveceksin zira ekmek kapımız. What was the turning point of your career? Have you liked transport? My starting story was interesting. The first run was going to be taken. We were going to travel to Modena in Italy in order to visit the plant of Fiat Türk Traktör, retrieve the spare parts, conduct meetings and complete vehicle and freight processes. There was the need for personnel fluent in foreign language and my qualifications were suitable for the task, as I had been taught two languages by my aunt who worked as a teacher of French and English at Feyz-i Ati High Schools. My parents also spoke French. Even My father born in 1910 knew French, English, German. Due to their influence too, I learnt. What I learnt naturally provided me a lot of benefits. When the first vehicle was about to depart, the late Mr. Selamoğlu said: “My offices will travel on my vehicles.” That was how I found myself in the transport sector and on a truck. Once you enter, you got to love it. After all, it is your bread and butter. Bu sizin için avantaj oldu sanırım? Evet, büyük avantaj. Yola çıkılacak Ormak’ta toplantı yapılıyor. Ormak Genel Müdürü Turhan Boray, yanımda yavaşça bir şeyler söylüyor, duymuyorum bile. Meğer Fransızca konuşuyor ve beni imtihan ediyormuş. Gittiğim yerlerde onları temsil edeceğim, o nedenle çok haklı. Neyse Fransızcamı yeterli buldu. Ben de gençlikten herhalde, biraz da İngilizce konuştum. Neticede ilk seferimize kış günü ısınmayan, rüzgar alan ve koltukları bile tahta gibi bir treylerle başladık. I believe that was a great advantage for you, was it not? It was indeed. We were conducting a meeting at Ormak prior to hitting the roads. Turhan Boray, General Director of Ormak, was talking gently right beside me and I was not even hearing a thing. I found out later that he was speaking in French, trying to test my command on the language. He was right to do that as I was going to represent them at our destination. He found my level of command in French sufficient anyway. Probably due to my youth, I also spoke a little bit in English. All in all, we were in unheated trailers which were attacked by the wind and had seats like wooden logs during our first time on the roads. EKİM l OCTOBER l 2012 PORTRE l PORTRAIT 59 Farklı ülkeler görmenin faydaları olmuştur mutlaka. Ben 68 kuşağıyım. O zamanlar okuduklarımızın etkisinde kalıyoruz. Ama bu seyahatler sayesinde okuduklarımızla gerçeğin alakası olmadığını gördüm. O yıllar Bulgaristan’da sabahın 5’inde, kış günü, ne zamandan kaldığı belli olmayan kamyonlarda insanlar tarlaya çalışmaya götürülüyordu. Sorularınıza cevap bile veremezler. Öğreniyoruz ki neredeyse hiç gelirleri yok. Yugoslavya’da Tito dönemi, gencecik lise talebesi çocuklar boğaz tokluğuna okul sonrası çok ağır rayları taşıyorlar. Bu ağır işçiliğe de iyi bir tokluk gerekir diye düşünüyorum. Bu gördüklerim beni çok etkiledi. O dönemlerde Bulgaristan’daki evlerde 15-25 mumluk ampullü evler varken, 68 kuşağının beğenmediği bizim evlerde ise buzdolabı, çamaşır makinesi bulunuyordu. Böylece inanılmaz farkı görüp şükrediyorsunuz. There should definitely be benefits of having seen different countries. I belong to the ‘68 generation. We were influenced much by what we read at that time. Thanks to my travels though, I realized that what I read was not relevant to the truth. During those years, people in Bulgaria would wake up at 5 in the morning and be taken to the fields for work on vehicles which descended from god knows what time in history. They would not even answer your questions. We found out that they earned almost nothing. Very young high school students had to carry around pretty heavy railway bars for a single dime during Tito’s time of power in Yugoslavia. I believe one needs to be on a sound and full stomach to bear so much work. What I had seen thrilled me a lot. At that time, there were houses in Bulgaria illuminated with light bulbs with a candle power of 15-25, while the houses much criticized by our ‘68 generation had refrigerators and washing machines in them. Thus I got to notice the incredible difference and counted my blessings. Başarının olmazsa olmazları nedir sizin için? Çalışacaksınız, dürüst olacaksınız, sözünüzde duracaksınız. Elbette tahsil, lisan da önemli faktörler. Ama sağlam bir iş yerinde disiplinli çalışma mutlak başarı getirir. Geçmişime ve yaşadığım senelere bakınca başarılı olduğumu düşünüyorum. Bunda Selamoğlu gibi sağlam ve dürüst firmayı arkama almam en büyük etken. Üstüne tecrübe ve bilhassa ilişkilerimiz gereği gelişen İtalyancamın faydasını çok gördüm. İtalyancayı Fransızcanın yardımıyla çok kolay öğrendim. İtalya’da insanlara yıllarca kendi lisanlarında hitap etmek büyük bir avantajdı. Orada uzun seneler ilişkilerimizin devam ettiği insanlar benim okul hayatımı bile takip ettiler. Fakülte bittiğinde, üniversite mezunlarına verilen “Dottore” unvanıyla hitap etmeye başladılar. İtalya’da üniversite mezunları bizdeki gibi çok değildi. Meslek okulları her zaman daha revaçtaydı. Ben nakliye sektöründeki 45 senelik geçmişim ve deneyimlerimin semeresini aldığımı düşünüyorum. What is the most indispensible element of success to you? You have to work, be honest and be a man of your word. Education and language command matter too of course, but disciplined work at a sound workplace absolutely brings in success. I believe I have been successful when I consider my past and the years I have left behind. Having such a powerful and honest firm as Selamoğlu Nakliyat backing me up is one of the most noteworthy factors to that. On top of this, my accumulated experience and improving level of command in the Italian language were benefits to me. Thanks to my knowledge in French, it was very easy for me to learn Italian. To me, addressing people in their own language in Italy for years was a great advantage. People there with who we continued to work for years even kept track of my education life. When I graduated from the faculty, they started to call me ‘Dottore’, a title attributed to university graduates. There were not many university graduates in Italy as there were in our country. Vocational schools had always been more popular. In my opinion, I have received the returns of my 45 years of experience and history in the transport sector. IRU’daki Yönetim Kurulu Üyeliği görevinizin süresi 2013’te bitecek. Yönetime tekrar girmeyi düșünüyor musunuz? IRU’dan seçim öncesi TOBB ve UND’ye bilgi vermek ve aday tespiti için mektup gelir. TOBB Bașkanı Rifat Hisarcıklıoğlu ve UND Bașkanı Ruhi Engin Özmen aday olarak beni gösterirler. Bu sefer de aynı durumun geçerli olacağını düșünüyorum. Ama bu önce IRU’nun iradesidir. Sonra benim iradem gelir. Ben biraz düșüneceğim. Artık kendime de vakit ayırmak istiyorum. Aslında orada olmaktan çok memnunum. IRU Birleșmiș Milletler için çalıșan bir kuruluș. Uluslararası birçok olaydan haberdar oluyorsunuz. İsterseniz İsviçre’de nakliye konusunda Birleșmiș Milletler toplantısına bile katılabilir değișik ülkelerden insanlarla tanıșma imkanı bulursunuz. IRU öyle bir birlik ki, 80 ülkeden 180 dernek üye var. Hepsi de uluslararası nakliyeci. Onlarla bir araya gelip ortak sorunları görüșüyor ve çözüm arıyoruz. En önemlisi uluslararası kara nakliyesi Türkiye’de çok gelișmiș olduğundan, IRU gibi bir kurulușun yönetiminde bir Türk olarak bulunmaktan onur duyuyorum. Your term of duty as a Member of the IRU Board of Director will expire in 2013. Do you plan on taking part in the management again? A letter is sent to TUCCE and UND by IRU prior to the election for the purpose of informing them and determining candidates. Rifat Hisarcıklıoğlu, Chairman of TUCCE, and Ruhi Engin Özmen, Chairman of UND, recommended me as a candidate. I believe the same will apply this time too. Nevertheless, it all depends on IRU’s will. My will only comes second. I will take some time to think. Now I want to take time for myself. As a matter of fact, I am really happy to be there. IRU is an organization that works for the United States. That enables you to learn about many international events. You may even seize the opportunity to attend a United Nations meeting on transport in Sweden if you wish to do so and meet people from various countries. IRU is such a big organization that it has 180 associations from 80 countries under it. They are all engaged in international transport operations. You meet them, discussing and trying to solve common problems. Most importantly, I am proud of being a Turk in the management of such an organization as IRU, as the international road transport sector is highly developed in Turkey. EKİM l OCTOBER l 2012 60 PORTRE l PORTRAIT UND ile ilişkileriniz nasıl başladı? UND, 1974 yılında yedi kişi tarafından kuruldu. Kuruculardan biri de rahmetli Selamoğlu’ydu. Dolayısıyla zaten yakından takip ettiğimiz bir kuruluştu. 2001 yılında Çetin Nuhoğlu beni aradı. Kendisini tanımıyordum ama imal ettiği römorklar bütün Türkiye’de kullanıldığı için bilinen bir isimdi. Seçim çalışmalarına başladığında Ankara’ya geldi. Ferhat Selamoğlu ile birlikte toplandık ve Ferhat Bey, “Çetin Bey oylarımız size” dedi. O zaman üç şirketimiz var. Çetin Bey teşekkür etti ve “Ben oydan öte İzzet Bey’i de yönetimde istiyorum” dedi. Ferhat Bey de “İzzet istiyorsa, biz de memnun oluruz” diye cevap verdi. Bu teklif karşısında siz ne düşündünüz? Çetin Bey daha sonra aradı ve 19 kişilik yönetim kurulu düşündüğünü, benim de 2. Başkan olmamı istediğini söyledi. Karar vermek için süre istedim, bana 3 dakika verdi. O zaman “Düşünmeye gerek yok, demek ki bildiğiniz bir şey var” dedim. “Merak etme benim çok bildiğim şeyler var” diye cevapladı. Seçimi farklı kazandık. Ben toplantılara Ankara’dan sabah uçakla gidiyordum. Babadan kalma alışkanlık, randevulara erken giderim. Sabah 8.30’da gidiyorum. Çetin Bey üçüncü kahvesini içiyor. Ancak sabah 6 uçağıyla gidince ondan önce dernekte olabildim. Toplantı öncesi erken buluşma bazı konuları karşılıklı konuşmak için faydalı oluyordu. Aktarmak istediğiniz ilginç bir anınız var mı? Türk araçlarının başka ülkelere girebilmesi için bazı belgelere ihtiyaç vardır. Bu özellikle İtalya’yla senelerdir büyük problem yaratır. Türk araçları İtalya’ya çok sefer yaptıkları için bize verilen belgeler kısa sürede tükenir. Karşılıklı teatiyle alınan bu belgeleri onlar neredeyse hiç kullanmazlar. Bizimkiler bitince de onlardan belge almak çok zor olur. İtalya Başbakanı Berlusconi Türkiye’ye geldi ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’la gazeteci ve iş adamlarını davet ettikleri bir toplantı düzenlendi. Toplantıdan sonra gazeteciler dışarı çıkarıldı. İtalya büyükelçi masaları dolaşarak bizi Berlusconi’le tanıştırdı. Benim İtalyan Hükümeti’nden “devlet nişanım” vardı. Beni de tanıştırdı ve ben kendisine İtalyanca hitap edince dikkatlice bana baktı. Büyükelçi de “Sizin imzaladığınız şövalyelerden biridir ama bir problemi var” dedi. Birazdan görüşmek istediğini söylediler. “Nedir problemin?” diye sordu. Ben de “Trieste Limanı’nda 200’ü aşkın araba var. Belge bitti, girmiyoruz, yenileri bir ayda gelecek” dedim. “Hiç mi yok” deyince onların deyimiyle “Kuru kaldık” dedim. Bunun üzerine Berlusconi “Sen nereden öğrendin İtalyancayı? Milanolu gibi konuşuyorsun” dedi. “İsterseniz Modena diyalekti de konuşurum” deyince güldü. Biraz sonra beni çağırdı, İtalyan Ulaştırma Bakanı’nın Atina’ya gideceğini, benim de gidip orda görüşmemi, bakanla konuştuğunu, sorunun çözüleceğini söyledi. Ulaştırma Bakanı Atina’dan İstanbul’a geldi. Ulaştırma Bakanımız Binali Yıldırım, Kara Ulaştırması Müsteşar Yardımcısı Talat Aydın, İtalyan bakan, İtalya’nın Ankara Büyükelçisi, Çetin Nuhoğlu ve ben buluştuk. Problemimizi anlattık. Bakan telefon etti ve 200 araba İtalya’ya girdi. Sonra ilave 1500 belge daha verdiler. Bu unutmadığım, çok güzel bir anıdır benim için. EKİM l OCTOBER l 2012 How did your relation to UND start? UND was founded by 7 people in 1974. The late Mr. Selamoğlu was among the founders. Naturally, it was an organization that we closely kept track of. Çetin Nuhoğlu called me in 2001. I did not know him but the trailers he manufactured were used all around Turkey. So, he was a well-known figure himself. He arrived in Ankara when he had started the election work. We met with Ferhat Selamoğlu and Mr. Ferhat said: “Our votes are yours Mr. Çetin.” We had 3 companies at that time. Mr. Çetin thanked us and said: “Rather than your votes, I would like to have Mr. İzzet in the management.” Ferhat hat replied: “We would be happy too if İzzet is also willing to do so.” What did you think about the proposal? Mr. Çetin called again later and told me that he was thinking of a board of directors comprising 19 people and would like me to be the Vice Chairman. I asked for a thinking period and he allowed me to think for 3 minutes. Then I said that ‘there was no to think’ as he clearly ‘had something in mind’. He said: “Worry not! I do have a lot in my mind indeed.’ We won the election by a long shot. I would take the morning flight to Ankara for the meetings. Arriving earlier at appointment venues is a habit I inherited from my father. If I had taken the 8:30 flight in the morning, Mr. Çetin would have already been there having his third coffee when I arrived. It was only if I took the flight of 6 O’clock that I could arrive at the association building before him. Holding early discussions prior to meetings proved to be beneficial in terms of talking face to face on some issues. Do you have an interesting memory you would like to share with us? In order for Turkish vehicles to enter other countries, some specific documents are required. This has been a great issue for years especially with Italy. The certificates provided to us run out shortly as Turkish vehicles travel to Italy quite often. These certificates that we obtain through mutual negotiations are almost never used by them. So, it becomes difficult to acquire more of them once we run out of the ones designated to our use. So the Italian Prime Minister of the time, Berlusconi came to Turkey and attended a meeting together with Prime Minister Recep Tayyip Erdoğan, press members and businessmen. After the meeting, journalists were sent out. The Italian ambassador dropped by each table and introduced us to Berlusconi. I had a ‘title of honor’ granted to me by the Italian government. He introduced me to him, who stared at me carefully when I addressed him in Italian. The ambassador said: “He is one of the chevaliers approved by you, but he has a problem.” I was told that he would like to meet me shortly. Then he asked me ‘what my problem was’. I said: “There are over 200 vehicles at Trieste Harbor. We have already run out of certificates and we simply cannot enter. The next batch will come in 1 month.” When asked whether we were ‘completely unable to enter’, I used their idiom and said: “We have dried up.” So, Berlusconi asked me: “How did you learn Italian? You speak like a Milanese.” When I answered that ‘I could as well speak dialect of Modena’, he laughed. A moment later, he called for me again and told me that the Italian Minister of Transport was going to be in Athens, I should see him there, he had already informed the minister, and the problem would be solved. The Minister of Transport came to İstanbul after leaving Athens. I met with our Minister of Transport, Binali Yıldırım; Undersecretary for Road Transport Affairs, Talat Aydın; the Italian Minister; Italian Ambassador for Turkey; and Çetin Nuhoğlu. We described our problem. The ministers made some phone calls and the 200 vehicles could finally enter Italy. Later on, we were provided with an additional number of 1500 certificates. That was a great memory that I cannot forget. PORTRE l PORTRAIT 61 EKİM l OCTOBER l 2012 62 AJANDA l DIARY 6. LOGİTRANS TRANSPORT LOJİSTİK FUARI Tarih: 15-17 Kasım 2012 Yer: CNR / İstanbul Kapsam: 36 ülkeden 12 bin kișiyi bir araya getiren 2011 logitrans Transport Lojistik Fuarı’na üst düzey karar vericilerden olușan profesyonel bir kadro katıldı. Fuar, bu yıl daha geniș katılımla tașımacılık ve lojistik sektörünü tekrar bir araya getirecek. Düzenleyen: Eko Fuarcılık Tic. Ltd. Ști. İrtibat: 212 266 91 58 EKİM l OCTOBER l 2012 21. KALİTE KONGRESİ Tarih: 20-21 Kasım 2012 Yer: Lütfi Kırdar Kongre ve Sergi Sarayı/ İstanbul Kapsam: Toplam Kalite Yönetimi anlayıșının bir yașam biçimine dönüșebilmesi için gerçekleștirilen faaliyetlerden biri olan Kalite Kongresi, dünyadan ve Türkiye’den alanında uzman kișilerin yılda bir kez de olsa bir araya gelmeleri ve deneyimlerini kamuoyu ile paylașmaları için gerçekleștiriliyor. Kongre, bu yıl “Yașanabilir Gelecek” ana temasıyla gerçekleșecek. Düzenleyen: Kal --Der İrtibat: 0216 518 42 84-237 1.DEMİRYOLU KONFERANSI Tarih: 30-31 Ekim 2012 Yer: TOBB Konferans Salonu, ANKARA Kapsam: Konferansta Türkiye’de demiryolu eșya ve yük tașımacılığı ile kombine tașıma içindeki kullanım șekilleri ve faydaları, demiryolu altyapısı ve uygulamaları, mevcut hatlar ve yeni demiryolu projeleri konularının tartıșılması hedefleniyor. Düzenleyen: TOBB İrtibat: 312 218 20 00 TÜRKİYE-UKRAYNA KUKK TOPLANTISI Tarih: 9 -10 Ekim 2012 Yer: Ulaștırma Bakanlığı / Ankara Düzenleyen: Ulaștırma Denizcilik ve Haberleșme Bakanlığı İrtibat: 312 468 28 94 AJANDA l DIARY 63 TÜRKİYE 6TH LOGITRANS TRANSPORT LOGISTICS FAIR Date: November 15-17,2012 Venue: CNR / İstanbul Scope: Logitrans Transport Logistics Fair 2011, which was platform where 12 thousand people from 36 countries got the opportunity to meet each other, was attended by a professional group of delegates comprising top-level decision makers. The fair will gather together members of the transport and logistics sector on a broader level of participation this year. Organized by: Eko Fuarcılık Tic. Ltd. Ști. Contact: 212 266 91 58 21ST QUALITY CONGRESS Date: November 20-21, 2012 Venue: Lütfi Kırdar Convention and Exhibition Center / İstanbul Scope: An event organized to turn the approach of Total Quality Management into a lifestyle, the Quality Congress takes place so as to ensure that experts of respective fields in Turkey and from around the world meet up at least once a year and share their experience with the public. The congress will be carried out this year under the theme ‘A Future worth Living’. Organized by: Kal-Der Contact: 0216 518 42 84-237 1ST RAILWAYS CONFERENCE Date: October 30-31, 2012 Venue: TUCCE Conference Hall, ANKARA Scope: The aim is to discuss at the conference Turkey’s transports of freight and goods by railroads; how railroads can be utilized and benefited from as part of combined transports; railway infrastructure and applications; present lines and new railway projects. Organized by: TUCCE Contact: 312 218 20 00 TURKEY-UKRAINE RTMC MEETING Date: October 9-10, 2012 Venue: Ministry of Transport / Ankara Organized by: Ministry of Transport, Maritime Affairs and Communications Contact: 312 468 28 94 EKİM l OCTOBER l 2012 64 MEDYA l MEDIA EKİM l OCTOBER l 2012