orjinal pdf indirmek icin tiklayiniz
Transkript
orjinal pdf indirmek icin tiklayiniz
21 OCAK 2007 PAZAR Kablo karmaþasýna son SAYI: 8 Evlerimizin her köþesi, ceplerimiz, dizlerimiz, masamýzýn üstü elektronik eþya ile doldu. Bir diðerinden ötekine resim, müzik aktarmak için kablolar ile mücadele etmek gerekiyor. Dijital ev sayesinde bütün multimedya içerik kablosuz, fotoðraf makinesinden TV’ye, dizüstünden video kameraya aktarýlabilecek. s10 Üç din, bu vizörde buluþtu Sahada asist sahnede artist! Ne olursan ol, projenle gel... Ýþsizliðe mezun oluyorlar ABD’de üç dinin yaþandýðý bir evde büyüyen Marissa Soroudi, Doðu ile Batý arasýnda süregelen çatýþmayý gözlemleyen bir projenin içinde. Doðu’da özellikle türbanlý, peçeli kadýnlarý fotoðraflayan Soroudi, New York’ta sergi açtý. David Beckham sadece bir futbolcu deðil, endüstriyel futbolun simgesi. Yakýnda futbola en uzak ama borsaya en yakýn ülkeye doðru yola çýkacak. Deðeri tam 250 milyon dolar. Peki gerçekten Beckham bu kadar eder mi? Konya, uluslararasý bir olimpiyata hazýrlanýyor. Merve Eðitim Kurumlarý’nýn düzenlediði ‘Mevlânâ’nýn Ýzinde Barýþ ve Hoþgörü Olimpiyatý’nda dünyanýn her yerinden öðrenciler proje ve tasarýmlarý ile yarýþacak. Ýþsizlik, ülkemizde hep sorun oldu. Ancak þimdi, üniversite mezunu da, diplomasýný alýr almaz iþsizler ordusuna dahil oluyor. Psikiyatrlarýn, ‘Ýþsizlik hasta eder’ teþhisini koyduklarý sorunun çözümü de maalesef yetiþkinlerde. s3 s4 s5 FOTOÐRAF: KÜRÞAT BAYHAN s7 Þimdiki gençler duvara karþý Duvar yazýlarý, geriye dönüp baktýðýmýzda, gençlerin ‘apolitik’ olarak suçlanmadýðý, 80 öncesi kuþak için önemli bir mücadele aracý, bunun da ötesinde bir varlýk alanýdýr. Sað ve sol örgütler, kendi egemenlik alanýnda veya karþý örgütlerin sahasýnda varlýðýný, duvarlara yazýlan sloganlarla gösterirdi. ‘Yazýya çýkma’ olayý, her grup için önemli bir eylem niteliði taþýrdý. Bu sayede varlýklarý kanýtlanýr, mesajlarýný da yaymýþ olurlardý çünkü. Polis baskýný ve karþý örgütlerin baskýsý altýnda, gece boyu nöbetler tutularak yapýlan iþte, kör bir kurþuna hedef olma, canýný kaybetme endiþesi de vardý. Siyasî partilerden ve gençlik örgütlerinden onlarca genç bu yüzden çýkan çatýþmalarda hayatýný kaybetti. Taraflarýn onlarca ‘þehit’ verdikleri, bu can derdiyle yazýlan yazýlar, 80 sonrasýndan baþlayarak yavaþ yavaþ kaybolmaya baþladý. Tamamen yok olmadý elbette; ancak yerini daha hafif içeriklere býraktý. 90’lý yýllarla beraber devrim, ülkü, özgürlük, kavramlarýnýn yerini, ‘aþk’, ‘sevgi’, ‘futbol’ temalarý aldý. Duvarlardan, ‘Tek yol devrim’, ‘yaþasýn komünizm’, ‘Baðýmsýz Türkiye’, ‘Bayrak inmez, vatan bölünmez’ gibi yazýlar yavaþ yavaþ silinirken, onlarýn yerini ‘Seni seviyorum’, ‘Caner Sibel’i seviyor’, ‘Sana caným feda’, ‘Pazara deðil mezara kadar’ sloganlarýnýn hakimiyeti aldý. Aradan geçen yýllarýn ruhuna uygun olarak, ideolojik yazýlar ve sloganlar da, ortama ve zamana uyarak, farklý zeminlere taþýndý. Artýk duvarlarda görmediðimiz sloganlar, internet sitelerinde, bloglarda, forumlarda sadece meraklýsýný ve ilgisinin dikkatini çekecek bir þekilde yer alýyor. Burada aktarmak istediðimiz, duvar yazýlarý ve onlarý çiziktirenlere dair bir deðiþim ve dönüþümün hikayesi. Duvarlara kireç, zift, yaðlýboya ve spreylerle yazýlar yazan, onun heyecanýný yaþayanlarýn aðzýndan da, bazýlarý bunun nostaljik bir kare olarak geçmiþte kaldýðýna karþý çýksa da, geçmiþe dönük bir öykü belki... Emine Dolmacı’nın haberi sayfa 9’da 6 11 7 Nurbanu Arslan Haldun Dursunoğlu Yelda Eroğlu Çay keyfiniz peynirli tart ile þenlenecek Eskimeyen müziðe yeni yorum Kýzlar ve çizgili kahramanlar 2 gençlik 21 OCAK 2007 PAZAR Hindistan’ýn perküsyon ustalarý Ýstanbul’da Tarihe yazýlmak bedel ister bazen… KONSER Hindistan müziðinin usta perküsyoncularý Subash Chandran, Ganesh Kumar ve Yinon Muallem Ýstanbul’da konser verecek. Cemal Reþit Rey Konser Salonu’nda 26 Ocak Cuma günü saat 20.30’da gerçekleþecek olan konserde, gruba kanun ustasý Göksel Baktagir eþlik edecek. (0212 231 54 97) TÝYATRO Grigory Gorin’in yazdýðý, Bülent Arýn’ýn yönettiði ‘Bir Efes Masalý’ adlý oyun, 26 Ocak Cuma günü saat 20.30’da Ýzmir Sabancý Kültür Merkezi’nde sahnelenecek. Oyun, Ý.Ö. 356 yýlýnda Herostratus adýnda birinin, Efes’te bulunan Artemis Tapýnaðý’ný yakmasýný ve adýný unutulmazlar arasýna yazdýrma isteðinin öyküsünü anlatýyor. (0232 441 90 09) musa.igrek@zaman.com.tr etkinlik Feridun Düzaðaç, Balans’ta Burhan Öçal’dan Trakya melodileri KONSER Burhan Öçal, Trakya’dan yerel müzisyenler ve elektronik müziðin Fransýz duayeni Smadj ile 25 Ocak Perþembe günü saat 21.30’da Babylon’da konser verecek. Konserde Trakya yöresine ait hiç duyulmamýþ melodiler yükselecek. (0212 245 99 86) KONSER Feridun Düzaðaç ‘Bir Devam Filmi’ adlý son albümünden seslendireceði parçalar ile 26 Ocak Cuma günü saat 22.00’de Balans Sahnesi’nde konser verecek. (0212 251 70 20) Fransýz yazar Marc Levy, Ýstanbul’da Marc Levy, Fransa’da yoðun ilgi gören son romaný ‘Gelecek Sefere’nin vesilesiyle 23 Ocak Salý günü saat 19.00’da Fransýz Kültür Merkezi Kütüphanesi’nde okurlarýyla buluþacak. (0212 252 61 55) SÖYLEÞÝ Yollar, kývrým kývrým, tenha ve uzun... Ressam Nimet Yardýmcý ve fotoðraf sanatçýsý Ali Ethem Keskin’in “Bir Sergi Ýki Yol” adlý sergisi 27 Ocak’a kadar Atatürk Kültür Merkezi’nde gezilebilir. Sergide sanatçýlar, yol-yolculuk kavramlarýnýn farklý yönlerini, resim ve fotoðraf çalýþmalarýyla vurguluyor. Sergide iki sanatçýnýn ortak çalýþmasý fotoðraf baský üzerine yaðlýboya kolaj çalýþmasý da yer alýyor. Ressam Nimet Yardýmcý’nýn klasik otomobilleri resmettiði yaðlý boya çalýþmalarýnda, sanatçý çocukluðundan bugüne uzanan araba tutkusuna gönderme yapýyor ve izleyenleri nostaljik bir yolculuða çýkarýyor. Fotoðraf sanatçýsý Ali Ethem Keskin ise Kaçkar’ýn doruklarýndan Karadeniz’in derinliklerine keyifli bir yolculuða çýkarýyor. Rize’nin kültürel haritasýný adeta yeniden çizen bu eþsiz yolculuk, Rize ve çevresinin az bilinen doðal ve kültürel güzelliklerini gözler önüne seriyor. (0212 251 56 00) Üniversitelerarasý kýþ festivali baþlýyor FESTÝVAL Türkiye’nin en büyük kýþ festivali olarak bilinen ve her yýl üniversite öðrencilerinin katýlýmýyla düzenlenen ‘Lipton Ice Tea Ark Winterfest’ üniversitelerarasý kýþ festivalinin 11’incisi bu yýl 2125 Ocak, 28 Ocak 01 Þubat ve 1115 Þubat tarihleri arasýnda Uludað’da gerçekleþtiriliyor. Türkiye genelinde 52 üniversiteden 8000 civarýnda öðrencinin katýlmasý planlanan festivalde birçok ünlü isim sahne alacak. (0216 474 00 04) Sizi saran turuncu ýþýðýn arkasýnda biz varýz! Ýki kardeþin dramý TÝYATRO Turgay Nar’ýn yazdýðý, Alpay Ulusoy’un yönettiði ‘Çöplük’ adlý oyun, 26 Ocak Cuma günü saat 20.00’de Diyarbakýr Devlet Tiyatrosu Orhan Asena Sahnesi’nde sahnelenecek. Oyun, toplum dýþýna itilmiþ iki kardeþ ve iþlediði suç nedeniyle kaçmak zorunda kalan bir akrabanýn yaþam içerisinde çeþitli sebeplerle yok olup gidiþinin bir öyküsünü anlatýyor. (0412 228 79 49) BİR ALBÜM Koyuncu’nun son albümü Geçen yýl kaybettiðimiz, Karadeniz müziðinin önemli isimlerinden Kazým Koyuncu’nun üçüncü solo albümü müzik marketlerde yerini aldý. Halkevleri tarafýndan hazýrlanan albümde, 12’si Kazým Koyuncu’nun daha önceki çalýþmalarýnda yer almamýþ toplam 16 parça bulunuyor. CD ve kaset olarak piyasaya çýkan albümün yanýnda, Koyuncu’nun fotoðraflarý, birçok sanatçý dostunun onun hakkýndaki duygu ve düþüncelerini anlatan kitapçýk yer alýyor. Kurban geri döndü! KONSER Rock müzik grubu Kurban, uzun bir aradan sonra 27 Ocak Cumartesi günü saat 20.00’de Ankara Anatolia Showland’de konser verecek. (0312 286 12 11) Erol Akyavaþ’ýn Miraçnâme’si Ankara’da Güneþ gibi ýsýtýr. Isýyý diðer sistemlere göre %82 daha verimli iletir. Iþýðýn ulaþtýðý yeri anýnda ýsýtýr. SERGÝ Ressam Erol Akyavaþ’ýn Ýslam dininin sembollerini kullanarak resmettiði eserler, 21 Þubat’a kadar Ankara Galeri Nev’de gezilebilir. Sergide, Akyavaþ’ýn 1987’de Paris’te gerçekleþtirdiði ve bir örneði British Museum koleksiyonunda bulunan “Miraçnâme” adlý çalýþmasý da, aradan geçen yirmi yýlýn ardýndan yeniden sergileniyor. (0312 437 93 90) Oksijeni tüketmediði için baþ aðrýsý yapmaz. Havadaki partikülleri yakmaz, koku yapmaz. Rutubeti önler, hijyenik bir ortam saðlar. Kuruluþ ve iþletme maliyeti ekonomiktir. Tavana veya duvara kolay monte edilir. *Patent hakký NNRa aittir. *Taklitlerinden sakýnýnýz. Kitapseverlere duyurulur! www.kitapyurdu.com adlý site, kitap kurtlarýnýn buluþma noktasý adeta. Ýnternet üzerinden kitap satýþý yapan site, eski ve yeni kitaplarý bulabileceðiniz, kitap dünyasý ile ilgili geliþmeleri yakýndan takip edebileceðiniz dolu dolu bir kitap dünyasý sunuyor. Ýnternet üzerinden kitap almanýn kolay ve ekonomik yolunu sunan site, kitap meraklýlarýna ‘sanal kitapçý’ hizmeti veriyor. by smart UFO varsa istediðiniz her an her yerde ýsýnmanýn zahmetsiz, ekonomik ve saðlýklý bir yolu var demektir. UFO sizi güneþ gibi ýþýðýyla anýnda ýsýtýr. Açýk alanda, ýsýtýlmasý zor alanlarda, belli zamanlarda ýsýtýlmasý gereken yerlerde sadece UFO size yeter. BİR SİTE Ayrýntýlý satýþ noktalarý için w w w. u f o t r. c o m BOÞ BÖLGELERE BAYÝLER VERÝLECEKTÝR. BAYÝÝLER: ÝSTANBUL AVRUPA YAKASI: 4.Levent Fýrat Elk. 284 15 30 Alibeyköy Balcýlar Ltd. 627 13 57 Bilginler Elk. 625 23 49 Avcýlar Armak Müh. 690 51 52 Evcil Tic. 591 66 99 Cem Tic. 423 12 68 Ayazaða Kaya Elk. 332 12 03 Baðcýlar Avkar Tic. 436 21 06 Behiç Tic. 659 86 08 Ýkiler Dtm. 462 83 35 Karakoç Dtm. 630 09 54 Mevlana Tic. 659 07 21 Bahçelievler Sonteknik Klima 644 06 55 Bakýrköy Çaðdaþ Tic. 543 21 09 Gençler Elk. 561 23 74 Santral Ltd. 572 32 66 Bayrampaþa Kale Elk. 613 10 10 Pýnar Elk. 613 47 11 Beþiktaþ Pýnar Ltd. 327 89 90 Güney Tic. 327 01 98 Beþyüzevler Arzu Tic. 537 66 37 Güven Kardeþler 617 37 91 Beyazýt Yunuslar Elk. 528 38 01 Büyükçekmece Ýstanbul Özge 882 49 24 Çemberlitaþ Keskin Yapý 516 37 01 Esenler Ýlkev Avm. 647 23 07 Ünallar Ltd. 569 86 86 Etiler Kayýkçý Elk. 265 06 94 Eyüp Deniz Elk. 615 76 51 Sunter Elk. 564 59 64 Fatih Ýstron Tic. 524 91 91 Gaziosmanpaþa Güven Mob. 578 03 13 Güven Tic. 417 67 80 Hilal Ev Ür. 597 45 35 Hisar Elektrik 564 61 16 Tuna Ltd. 614 20 00 Güngören Santek Elk. 637 88 30 Kardeþler Tic. 557 51 32 Özdemirler Tic. 644 57 57 Ýkitelli Ceyhun Elk. 549 55 33 Denge Elk. 549 98 75 Kadiroðlu Elk. 470 69 50 Ses Elk. 485 40 75 Zengin Ltd. 549 61 86 Kaðýthane Anlý Dtm. 295 70 88 Zülal Tic. 220 61 59 Karaköy Cenksan Elk. 292 60 29 Ender Elk. 251 00 01 Kocamustafapaþa Murat Aþçýoðlu 586 58 86 Burcu Tic. 585 95 41 K.Çekmece Çolakoðlu Tic. 425 00 54 Göksu Mak. 425 65 80 Güneyler Ltd. 687 01 55 Merkez Teknik 472 09 99 Ünal Koll. 426 73 73 Küçükköy Selin Tic. 535 59 35 Maslak Özkan Elk. 286 29 00 Mecidiyeköy Aldað Ltd. 266 16 49 Argon 347 56 51 Merter Özgür Dtm. 556 07 73 Okmeydaný Bilge Tic. 221 64 25 Kurel Elk. 320 08 32 Marmara Elk. 220 29 86 Teleks 210 75 19 Ortaköy Lilatek Elk. 236 55 51 Pangaltý Özden Elk. 240 87 88 Rami Volkan Elk. 613 54 60 Sefaköy Ünal Koll. 426 65 75 Yabi Ýnþ. 579 87 61 Sultançiftliði Emre Elk. 476 88 88 Süleymaniye Erendemir A.Þ. 520 08 23 Þirinevler Aybak Ltd. 654 38 88 Þahin Elk. 551 55 56 Seral Dtm. 442 56 76 Topkapý Özgül Elk. 482 49 92 Simtaþ Elk. 482 40 55 Silivri Bora Tic. 727 97 70 Unkapaný Karakullukçu Ltd. 534 06 91 Yenibosna Cihan Elk. 551 11 92 Engin Tic. 551 41 37 Gözde Elk. 652 61 11 Zeytinburnu Atýlým Tic. 510 25 10 Ýskender Aydýn 510 04 16 Özgüzel Elk. 547 77 58 Tarhan Tic. 582 35 70 Ümitcan Çarþý 679 77 95 ÝSTANBUL ANADOLU YAKASI: Acýbadem Alkan Dtm 340 36 24 Beykoz Nur Elk. 479 63 77 Bostancý 3K Ltd. 384 97 00 Kadýköy Adalý Dtm. 346 15 53 Akel Elk. 348 55 00 Medya Ltd. 414 83 30 Þükran Elk. 346 36 82 Turuncu Isý 386 81 00 Kartal Bilgen A.Þ. 306 59 00 Soðanlýk Huzur Ltd. Þti. 309 86 87 Üçel Ltd. 387 08 07 Kozyataðý Dörtler Tic. 386 02 29 Küçükbakkalköy Gencerler Ltd. 574 57 51 Maltepe Özgür Elk. 457 66 07 Pendik Bensu Tic. 491 52 48 Hikmet Tic. 491 79 31 Kurtköy Orka Elk. 307 74 96 Sultanbeyli Sultan Tic. 398 63 87 Þekeroðullarý Ltd. 398 44 70 Þile Bemer Tic. 712 16 80 Tuzla Ege Tic. 393 11 28 Ýpekler Elk. 394 02 25 Ümraniye Dia Says 634 00 16 Üsküdar Akbulut Ltd. 474 89 89 Okanlar Ltd. 492 27 88 MARMARA BÖLGESÝ: Bursa Tatlýdil Pazarlama 224 03 00 Kocaeli/Ýzmit Dünya Avm 325 46 09 Kocaeli Kaya 321 66 88 Tesmak 323 97 70 Ýmsa Tic. 454 38 00 Darýca Aydýntepeliler Tic. 653 33 33 Gebze Pir-An Ltd. 643 05 07 Kardeþler Ltd. 646 34 57 Yapý Teknik 658 08 80 Özgür Ltd. 744 11 94 Oðuzhan Tic. 655 51 41 Sabe Ltd. 644 72 01 Gölcük Makro Galeria 414 67 80 Kandýra Güven Tic. 551 21 47 Köseköy Akyol Avm. 373 30 37 Maþukiye Bozdað Tic. 354 30 00 Sakarya/Adapazarý Ada Center 277 89 55 Yalova/Çýnarcýk Arkadaþ Tic. 245 43 18 Çanakkale/Keþan Ufuk Ticaret 714 26 47 Kýrklareli/Lüleburgaz (Edirne) Gimpar Tic. (288) 412 75 78 Tekirdað Ekonomi A.Þ. 262 68 28 KARADENÝZ BÖLGESÝ: Artvin Merkez Elektrik (466) 212 54 19 Bartýn (Karabük, Zonguldak) Akmazlar A.Þ. (378) 228 78 00 Bolu Aliþanlar Ticaret 217 61 62, Yahya Zeki Günay 215 11 74, Kamil Günay 215 47 20, Gerede/Yýldýz Elk. 311 75 76 Düzce Elektronik Ticaret 514 11 64, Koçak Ev Alt. 524 60 73 Kastamonu Gökmenler Tic. 212 58 21, Hacýbýyýkzade Tic. 214 26 38, Araç Karasu Tic. 362 10 47 Ýnebolu Uysal Tic. 811 48 48 Taþköprü Acarlar Dtm 417 39 39 Tosya Güven Tic. 313 72 81 Rize Cemre Uydu 212 14 23 Samsun (Amasya, Bayburt, Giresun, Gümüþhane, Ordu, Sinop, Tokat) Tekno Center (362) 439 16 01 Trabzon Merve Ticaret 321 78 47 EGE BÖLGESÝ: Ýzmir (Afyon, Balýkesir, Kütahya, Manisa, Uþak) Asege A.Þ. (232) 483 24 14 Aydýn (Denizli, Muðla) Otm Ltd. Þti. (256) 316 25 25 AKDENÝZ BÖLGESÝ: Antalya (Burdur, Isparta) Paktaþ Ltd. Þti. (242) 321 23 53 Adana (Gaziantep, Hatay, Kahramanmaraþ, Kilis, Mersin, Osmaniye) Coþanlar Ltd. Þti. (322) 457 51 48 ÝÇ ANADOLU BÖLGESÝ: Aksaray Aðaçlý A.Þ. 213 13 15 Ankara Alfar Grup 442 15 65 Eskiþehir/Bilecik Kutlu Elk. (222) 234 57 34 Güven Isý 240 68 08, Karaman Melda Klima 214 75 88 Kayseri Ufuk Müh. 224 77 99 Kýrýkkale (Çankýrý, Yozgat) Noyaterm Müh. (318) 218 97 99 Kýrþehir Yýldýrým Berk 213 40 92 Konya Tezcan Ltd. 245 80 15 Týnmaz Dtm. 351 12 35 Nevþehir/Avanos Sarýtaþ Tic. 511 28 62 Niðde Akyüz Tic. 233 09 51 Kýbrýs Pazarý 233 06 97 Sivas Göktaþý Paz. 225 55 55 Teksan Elk. 221 76 25 Koyulhisar Epsileli Ýletiþim 341 24 00 Suþehri Birlik Tic. 311 26 56 Þarkýþla Öznur Elk. 512 59 99 Teknik Elk. 512 40 83 Zara Arslan Elk. 816 32 69 DOÐU ANADOLU BÖLGESÝ: Ardahan/Göle Ergül Ev Eþyalarý 411 36 37 Elazýð (Aðrý, Bingöl, Bitlis, Hakkari, Iðdýr, Muþ, Þýrnak, Tunceli, Van) Yuva Teknik (424) 233 20 13 Erzurum Çaðrýcan Elk. 233 71 72 Yürüsoy Tic. 213 08 90 Oltu Akbulut Tic. 816 47 41 Malatya Far Elk. 322 58 82 Kars Þeyma Elk. 212 89 25 Kaðýzman Yalçýn Elk. 351 67 48 Sarýkamýþ Kaya Tic. 413 41 15 GÜNEYDOÐU ANADOLU BÖLGESÝ: Adýyaman Çiftçi Tic. 213 68 16 Öztan A.Þ. 216 39 36 Batman Arlý Tic. 213 39 66 Diyarbakýr Anýk Ltd. 223 34 69 Arslan Tic. 238 37 17 Konak Ltd. 233 55 33 Bismil Aydýn Tic. 415 35 83 Ergani Þahin Elk. 611 32 69 Merkez Seyran Ltd. 235 70 86 Mardin Martel Ýletiþim 312 16 41 Siirt Saraçoðlu Tic. 223 32 29 Þanlýurfa Göllü Tic. 316 26 16 Özönkollar Ltd. 312 56 80 Parmaksýz Tic. 312 38 39 Ýyiler her zaman kazanýr TÝYATRO Haldun Taner’in yazdýðý, Gürol Tonbul’un yönettiði, ‘Gözlerimi Kaparým Vazifemi Yaparým’ adlý oyun, 26 Ocak Cuma günü saat 20.00’de Antalya Haþim Ýþcan Kültür Merkezi’nde sahnelenecek. Oyun, iyi niyetli ve tek amacý vatanýna hizmet etmek olan kahraman Vicdani’nin her olaya bulaþan Efruz’un çatýþmasýný iþliyor. (0242 324 11 83) BİR KİTAP Öðrencilik meslek midir? Murat Tunalý’nýn kaleme aldýðý ‘Arka Sýradan Notlar’, öðrenciliði bir meslek kabul ederek, bu yolda baþarý için çözüm önerileri sunuyor. Yakamoz Yayýnlarý’ndan çýkan kitapta, öðrenmenin nasýl öðrenileceði, ders çalýþma teknikleri, sýnavlarda baþarýyý yakalamak için yapýlmasý gerekenler ve ÖSS gibi zorlu bir sýnavýn ne anlam ifade ettiði gibi konular iþleniyor. gençlik spor 21 OCAK 2007 PAZAR Futbolcu sadece futbolcu deðildir Hem sahnede hem sahada oynuyor ERAY SEPETÇÝ David Beckham ilk olarak Real Madrid’e transfer olduðunda futbol dünyasý, kadrosunda zaFOTOÐRAF ten Figo, Zidane gibi harika orta AFP saha oyuncularý olan, iki sezon önce Þampiyonlar Ligi’ni, bir sezon önce La Liga’yý kazanmýþ Real Madrid’in David Beckham gibi sahada görece kýsýtlý yetenekleri olan bir futbolcuya 38 milyon Euro vermesinin yerinde bir karar olup olmadýðýný soruyordu. Bu soruya en erken cevabý dünya çapýnda imzanýn atýldýðý günde 684 bin Euro deðerinde sýrtýnda Beckham yazýlý formalarý satýn alan Real Madrid taraftarlarý verdi. Þimdi aktörleri biraz farklý olsa da benzer bir soru bu sefer hem futbol dünyasýnda hem de ABD’de tartýþýlýyor, zira ABD, futbol dünyasýnýn hayli dýþýnda konumlanmýþ bir ülke. Bu sefer söz konusu olan ise 5 yýl için tam 250 milyon dolar! David Beckham ve artýk yaþlanmaya baþlayan sað ayaðýnýn saha üzerinde yapacaðý hareketler, atacaðý goller, vereceði paslar 250 milyon dolar eder mi sorusu, endüstriyel futbol þartlarý içinde çok naif bir sorudur. Futbol, sadece sahada oynananýn ötesine geçeli çok uzun zaman oluyor, belki de Eton Koleji’nde bu oyunun kurallarý ilk defa kaðýda döküldüðünde, yani birileri bu oyun artýk böyle oynanacak, demeye baþladýðýnda iþler saha dýþýna taþmaya baþlamýþtý. David Beckham’ýn LA Galaxy takýmýna transfer olmasýyla ilgili en doðru sözü belki de Þikago’da Sportscorp þirketinin baþýnda bulunan Marc Ganis söylüyor: “Bu bir yatýrým, riskli bir yatýrým. Yani bir smaç deðil, hadi bir futbol terimi kullanalým, bir penaltý deðil.” Bu sözler hem bu transferi anlatýyor, hem de Amerikalýlarýn futbola bakýþýný. Herkes Real Madrid ile olan sözleþmesi bu sezon sonu bitecek olan David Beckham’ýn artýk Katar’a ya da Suudi Arabistan’a transfer olacaðýný söylemeye baþlamýþken, Onun MLS (Major League Soccer) takýmlarýndan LA Galaxy takýmýna transfer olmasý çok az insaný þaþýrttý. Çünkü asýl sürpriz, anlaþýlan para miktarýydý. Beckham 5 yýl için 250 milyon dolara anlaþma imzaladý. Bu paranýn büyüklüðünü þöyle izah etmek mümkün: NBA’de en fazla kazanan Shaq, yýlda 20 milyon dolar alýyor (Meraklýsý için not: Memo 8 milyon 250 bin dolar, Hedo 5 milyon 400 bin dolar kazanýyor), MLB’de (beyzbol) Alex Rodriquez 21 milyon 680 bin dolar alýyor, NFL’de (Amerikan Futbolu) Michael Vick 23 milyon 100 bin dolar alýyor. MLS’de ise en fazla kazanan Landon Donovan, 1 milyon dolar kazanýyor. Kýsacasý bu para, sporcularýn yüksek maaþ kazandýðý ABD için bile çok yüksek. Peki 2004 senesinde Amerika menþeli Time dergisinin ‘Kahramanlar ve Ýkonlar’ sayýsýnda yer bulan David Beckham bu paranýn karþýlýðýný nasýl verecek? MLS, 1993 yýlýnda FIFA’nýn “Dünya Kupasý düzenleyen ülkede profesyonel lig olmak zorunda” dayatmasýyla kuruldu. Ligi kuran Anschutz Entertainment Group (AEG) baþta bütün takýmlara sahipti, þu anda ise 13 takýmlý ligde 4 takýma sahip. Son olarak sahip olduklarý DC United takýmýný 33 milyon dolar karþýlýðý sattýlar. LA Galaxy takýmý maçlarýný oynadýðý 27 bin kiþilik Home Depot Center’da bu sene oynayacaðý maçlar için bütün biletleri þimdiden satmýþ durumda. Buna raðmen, geçen sene kâr edebilen 3 kulüpten biri olan Galaxy’nin kendi gelirleriyle bu transferi kâra dönüþtürmesi pek mümkün deðil. Aslýna bakýlýrsa buna gerek de yok. Ligde oynayan bütün oyuncular kontratlarýný lig yönetimi, yani AEG ile yapýyorlar. Buna karþýlýk ligde yer alan takýmlarýn bütün sponsorluk ve reklam anlaþmalarý da AEG tarafýndan yapýlýyor veya onaylanýyor. Kýsacasý burada söz konusu olan bir takýmýn bu parayý ödemesi deðil, Beckham’ýn futbolun pazar payýný büyütebilmesi. David Beckham dünya üzerinde en fazla tanýnan futbolculardan biri olduðu gibi, en rahat pazarlanabilecek sporculardan da biri. Herhangi bir futbolcu deðil B eckham herhangi bir futbolcu deðil, AEG ve baþýnda Amerika’nýn en zengin 31. kiþisi olan Philip Anschutz da herhangi bir yatýrýmcý deðil. AEG þu anda Lakers, Clippers gibi NBA takýmlarýnýn oynadýðý Staples Center’ýn ve 27 bin kiþilik Home Depot Center’ýn sahibi, MLS’deki takýmlarýnýn yaný sýra Ýsveç takýmý olan Hammarby’nin yüzde 49’una ve Lakers hisselerinin önemli bir bölümüne sahip. Eðlence sektörünün önde gelen devlerinden biri olan AEG, bir anlamda King Kong’u güzel sevgilisini kullanarak ülkeye getiren Carl Denham rolüne soyunmuþ durumda. Ama bu sefer güzel sevgili o denli masum deðil. Aslýnda Amerikalýlarýn futbolu geliþen bir endüstri olarak görüp, yatýrým yapmasý yeni deðil. Manchester United’ý ilk olarak Rupert Murdoch satýn almaya kalkmýþ; ama baþaramamýþtý, geçtiðimiz senelerde ise bir diðer Amerikalý Malcolm Glazer, hisselerin çok büyük bir bölümünü ele geçirdi. Son gelen haberler ise Jack Kachkar isimli bir diðer iþadamýnýn Marsilya’yý almaya çalýþtýðý yönünde. Bu açýdan bakýlýrsa futbolun geliþmeye açýk olduðu bir ülke olan ABD’de böylesi bir yatýrým, risk içerse de mantýksýz deðil. Buraya kadar bu transferi haklý çýkaran unsurla- rýn arasýnda futbola dair hiçbir þey yok, zira artýk Beckham’ýn futbolcu yönünden bahseden de kalmadý pek. Müstakbel takým arkadaþý Landon Donovan’ýn, iyi bir futbolcu transfer ettiklerine dair sözleri, arada cýlýz bir seda olarak kaynayýp gitti. Ama bir gerçek var ki; dünya da hiçbir futbol takýmý tek bir oyuncuya bu denli büyük bir parayý sadece futbol oynayabiliyor diye teklif etmez. Pazarlama ile uðraþanlar ve ekonomistler bu konuda biraz daha iyimser olmakla beraber, tarihe kýsa bir göz atanlar bu konuda o denli iyimser deðiller. Bundan sadece 30 yýl önce ABD, Beckham transferinden daha büyük bir transfer görmüþtü. Gelmiþ geçmiþ en büyük oyunculardan biri olan Pele, ABD’ye futbol oynamaya gelmiþti. Cosmos o zamanlar Pele için 4,5 milyon dolar ödemiþti. Pele, kaldýðý 3 yýl boyunca ABD’de büyük ilgi toplamýþtý; ama lig 1985’te kaldýrýldý. Ýþte bunlarý hatýrlayanlara göre Beckham Amerika’nýn geçici eðlencelerinden biri olabilir. Ama ya tutarsa? Bu soruyu cevaplamak çok kolay deðil, ABD’nin futbolun sadece yaþlanmaya yüz tutan yýldýzlarýný deðil, bütün futbolcularý çeken bir cazibe merkezi haline gelmesi mümkün olabilir. Beckham özel bir kural sayesinde transfer olabildi; MLS’de yer alan takýmlarýn belli bir maaþ bütçesi var ve sadece bir oyuncu bu bütçenin dýþýnda olabilir. Beckham bu kuralýn uygulandýðý ilk oyuncu oldu ama son olmayacaktýr. Büyük paralar ödeyerek yaþlý oyuncularý transfer eden zengin Arap ülkelerinin tersine ABD daha genç yýldýzlara veya yýldýz adaylarýna þan, þöhret ve aileleri için daha rahat alýþabilecekleri bir yaþam tarzý vaat ediyor. Bu vaatler belki gün gelir Messi’nin veya Ronaldinho’nun aklýný çelebilir. Belki de o gün geliþen ABD futbolundan deðil, sönen Avrupa futbolundan söz ediyor oluruz. Davýd Beckham O bir simge. O bir yýldýz. Fakat tüm bu sýfatlarý sahada deðil saha dýþýndaki performansýyla aldý. Hakkýný yemeyelim, iyi futbolcudur Beckham. Ama yeryüzünde kim 250 milyon dolar eder ki? Amerikalýlar eder diyor olmalý ki, Los Angeles Galaxy takýmý, kýydý paraya ve gelecek sene için David Beckham’ý transfer etti. Artýk hepimiz endüst-riyel futbol ne demek daha iyi biliyoruz. 3 4 gençlik 21 OCAK 2007 PAZAR yarýþma Sen yarýþ ki barýþ olsun BURHAN EREN Eserleri bütün dünya tarafýndan bilinen ve okunan büyük alim ve düþünürüÝLLÜSTRASYON müz Mevlânâ’yý tanýyor CEM muyuz? Çoðumuzun bu soKIZILTUÐ ruya dört baþý mamur bir ‘evet’ demesi zor. Hadi gençlerin, yetiþkinlere göre bilgileri, tecrübeleri daha azdýr ve bilemeyebilirler diyelim; ama yetiþkinlerin çoðu da doyurucu bir cevap veremezler bu soruya. Ýsterseniz deneyin, Mevlânâ’yý sorduðunuzda, onun derin bir hoþgörüsünün olduðunu belirtir ve ona ait olduðu söylenen þu sözü söyleyiverirler: ‘Ne olursan ol, yine gel.’ Ve çoðu zaman Mevlânâ ile ilgili bilgi, bu sözle baþlar ve biter. Çünkü itiraf etmesi acý da olsa gerçek þu: Büyük bir ilim ve düþünce adamý olan Hz. Mevlânâ’yý gerçekten tanýmýyor ve onun muhteþem eseri Mesnevi’yi, dünyada en çok okunan kitap olsa da, bilmiyor ve okumuyoruz. Ve medyada, Mevlânâ ile ilgili gündem ve bilgilenme ‘Þeb-i Arus’ haftasýndan bir gün sonraya bile geçemiyor. Konya’dan geçtiðimiz günlerde gelen bir haber, Hz. Mevlânâ’nýn ve düþüncesinin daha iyi anlaþýlmasý adýna yapýlacak bir etkinlik haberi, sözünü ettiðimiz bu olumsuz tablonun silinmesi adýna umut vaat ediyor. Konya’da ilköðretim okullarý ve liseleri ile hizmet veren Merve Eðitim Kurumlarý, nisan ayýnda büyük bir etkinliðe hazýrlanýyor. Etkinlik ise dünyada ilköðretim okullarýnda ve liselerde okuyan bü- tün öðrencilerin düzenlenen yarýþma dallarýnda, düþünceleri, projeleri, önerileri ve eserleri ile katýlýp yarýþabileceði bir olimpiyat… Etkinliðin adý, ‘Mevlânâ’nýn Ýzinde Barýþ ve Hoþgörü Proje Olimpiyatý’. Kýsaltýlmýþý ise MEVÝPO. Bu yýl ilki gerçekleþecek ve gelecek yýllarda da devam edecek olimpiyatýn düzenleyicileri, etkinlik ile ilgili iyi niyetli pek çok gerekçe sýralamýþ. Özetle þöyle: Mevlânâ’nýn hoþgörü düþüncesinin daha iyi anlaþýlmasý, öðrencilerin üretkenlik ve araþtýrmacýlýk yönlerinin geliþtirilmesi, Mesnevi ve Mevlânâ’nýn daha iyi tanýtýlmasý, yarýþmaya katýlarak farklý coðrafyalardan gelen öðrenciler arasýnda arkadaþlýk ve kardeþlik duygularýnýn kuvvetlendirilmesi… Yarýþma olur da ödülsüz olur mu? Her yarýþmada birinci olan proje sahibi öðrenciye ve ona danýþmanlýk yapan öðretmenine ödül var. Her alanda 1’inci olan proje 2.500 YTL, danýþmaný 1.000 YTL alacak. Yarýþmalarda 2’nci olan proje 1.500 YTL, danýþmaný 750 YTL kazanacak. Yarýþmalarda 3’üncü olan projeler ise 750’þer YTL, danýþmanlarý da 500’er YTL alacak. Yarýþmalar ile ilgili ayrýntýlý bilgi almak isteyenler www.mevipo.org adresine ve 0332 211 04 66 No’lu telefona baþvurabilir. Yarýþmaya katýlacaklardan projelerini en geç 24 Mart tarihinde ulaþacak þekilde göndermeleri isteniyor. Hem Mevlânâ’yý tanýyýp onun düþüncesini anlamak, hem de bununla ödül kazanmak isteyenler, iþte size güzel bir fýrsat… Süre çoktan baþlamýþ bile… b.eren@zaman.com.tr Öðrenciler Mevlânâ için yarýþacak Olimpiyatýn yarýþma alanlarý, klasik ‘þiir resim ve kompozisyon’ üçlemesinden ibaret deðil ve bugünün þartlarýna hitap edecek nitelikte. Yarýþmalar, ilköðretim ve lise öðrencilerinin katýlabileceði þekilde iki ana gruba ayrýlmýþ. Beþ yarýþma var ilköðretim öðrencilerinin katýlabileceði… Ýlki ‘alan etüdü’. Bu dalda yarýþmak için Mevlânâ’nýn düþünce evreni ve eserleri üzerine bir araþtýrma yapmak ve bunu yazmak gerekiyor. Bu dalda finale kalan katýlýmcýlarýn araþtýrmalarýnýn sonuçlarýný jüri üyeleri önünde 15 dakikalýk bir sunum þeklinde takdim etmesi de gerekiyor. Ýkinci yarýþma dalý ‘enstalasyon’. Katýlýmcýlarýn görsel ifade ve yaratýcýlýklarýný gösterebileceði bu dalda barýþ ve hoþgörü konusu ele alýnacak, yarýþmacýlar bir anlam ve estetik ifade edecek þekilde düzenlemeler ortaya koyacak. Üçüncü yarýþma alanýnýn adý ise ‘Hayalimdeki Mevlânâ’. Bu dalda yarýþacaklar, hikâye, deneme ve mektup gibi türlerde bir kompozisyon kaleme alacak ve Mevlânâ hakkýndaki kiþisel düþüncelerini ak- taracak. Bu yarýþmada da finale kalacak öðrenciler, çalýþmalarýný jüri önünde 15 dakikalýk bir sunumla seslendirecek. Dördüncü yarýþma dalý ‘web tasarýmý’. Geleceðin web tasarýmcýlarý çalýþmalarýnda Hz. Mevlânâ’nýn düþünce birikimini sanal âleme taþýyacak. Son yarýþma dalý ise resim. Mevlânâ’nýn düþüncesini konu edinecek resimler yarýþacak bu dalda. Lise öðrencileri ise projeleri ile dört dalda yarýþabilecek. ‘Mesnevi Yolculuðu’ adlý yarýþma, Mesnevi’den herhangi bir bölüm üzerinde metin tahlili çalýþmasýný içeriyor. Bu yarýþmada finale kalan katýlýmcýlar çalýþmalarýný en fazla 15 dakikalýk bir sunumla jüriye takdim edecek. Bir baþka yarýþma dalý ise ‘Ar-Ge Tabanlý Sosyal Projeler’ baþlýðýný taþýyor. Katýlýmcýlar bu dalda, barýþ ve hoþgörüye katkýda bulunacak, gündelik hayatta uygulanabilecek sosyal içerikli projeler üretecek. Bu grupta yer alan diðer iki yarýþma da ilköðretim grubunda var olan web tasarýmý ve alan etüdü. Büyük düþünürümüz Mevlânâ’nýn þehri Konya, nisanda büyük ve Mevlânâ’nýn þanýna yakýþýr bir organizasyona sahne olacak. Ýlköðretim ve lise öðrencilerinin projeleri ile fikir üreteceði uluslararasý olimpiyat, Mevlânâ’nýn, onun hoþgörü ve barýþ düþüncesinin daha iyi anlaþýlmasýný hedefliyor. Mevlânâ Olimpiyatý’nda Zamfir resitali de var 27 ve 29 Nisan tarihleri arasýnda Konya’da üç gün sürecek ‘Mevlânâ’nýn Ýzinde Barýþ ve Hoþgörü Proje Olimpiyatý’ sadece yarýþmalardan ibaret deðil. Olimpiyat, uluslararasý katýlýmlý söyleþilerin, dünyaca ünlü pan flüt ustasý Zamfir’in resitalinin de olduðu konserlerin, sema gösterilerinin, sergilerin, ‘dört büyük’lerin oyuncularýnýn olduðu spor karþýlaþmalarýnýn da olduðu geniþ kapsamlý bir etkinlik… Baharda Mevlânâ’nýn þehrinde, bu büyük mutasavvýfý ve düþüncelerini ‘Þeb-i Arus’ haftasý dýþýna taþýyacak olimpiyat, öðrencilere de Mevlânâ’yý ve onun düþünce iklimini tanýmak ve bunu yaparken de ödüller kazanmak için güzel bir fýrsat sunuyor. Dar alanda uzun hesaplaþmalar Zamaneye sözler Senai Demirci Sevdiðim bir dua vardýr: “Allah’ým, bana yapabileceklerimi yapacak cesaret ver; yapamayacaklarýmý kabullenecek sabýr ver...” Yani, cesaretini yapabileceklerinin önüne koyacaksýn, itebildiðin kadar iteceksin onlarý. “Bir sene sonra öðretmen olacaðým, inþallah.” diye müjdeliyor varlýðýný zamane. Ama “ama”sý var Erva’nýn, “Sizin gibi rahat bakamýyorum hayata.” diyor. Sonra, iki büyük soruyu yuvarlýyor kalbimin eteklerine. “Demiþsiniz ki ‘O kadar da karýþýk deðil iþler sevgili zamane...’ Hayýr, Senai Abi, iþler çok karýþýk! Çünkü dediðiniz gibi bir tarafa elimde olanlarý koydum, yani sahip olduklarýmý. Diðer tarafa elimde olmayanlarý, yani sahip olamadýklarýmý. Ama aklýma bir soru takýldý: “Ya sahip olmak isteyip de sahip olamadýklarýmý nereye koyacaðým?” Zor bir soru bu! Hazýr bir cevabým da yok. Zaten bu soruya hazýr cevabý olanlardan olmamaya ve onlardan uzak durmaya çaðýrýyorum seni. Bu evrensel bir sorudur ve bütün evrensel sorularýn cevabý yereldir. Sözgelimi, “Annem beni anlamýyor” diye yakýnan bir delikanlý/genç kýz evrensel bir sorunu dillendirir. Bu sorunun cevabý ise yereldir. Çözümü annelerin ve delikanlý/genç kýzlarýn sayýsý kadar deðiþkendir. Senin sorun da böyle. Ancak evrensel bir cevap bulamadýðým bu soruyu duymaktan yine de mutlu olduðumu bilmeni isterim. Çünkü, sana bir iyilik yaptýðýmý fark ettim. Nasýl mý? Ýçinde kývranýp duran, adýný koyamadýðýn, bir türlü kuyruðunu yakalayamadýðýn kedi gibi kovaladýðýn o soruyu çýkarýp avuçlarýna koyabil- miþsin, bak! Bu sorunun kendisini bulmak, sorunun yanýtýný bulmaktan zordur. Karýn aðrýlarýnýn çoðu, can sýkýntýlarýnýn hemen hepsi bu soruyu soramamaktan kaynaklanýyor. Sevdiðim bir dua vardýr: “Allah’ým, bana yapabileceklerimi yapacak cesaret ver; yapamayacaklarýmý kabullenecek sabýr ver...” Yani, cesaretini yapabileceklerinin önüne koyacaksýn, itebildiðin kadar iteceksin onlarý. Sabrýný ise yapamayacaklarýnýn gölgesinde bekleteceksin; duracaksýn orada. Peki ya cesaretini yapamayacaklarýnýn önünde boþ yere tüketmiþsen? Peki ya cesaretini yapamayacaklarýnýn önünde tükettiðin için yapabileceklerini de yerinden kýpýrdatamaz bir korkaklýða bürünmüþsen? Bu yüzden bir þey daha isteriz Rabb’imizden: “Bana yapabileceklerim ile yapamayacaklarýmý birbirinden ayýracak bilgelik de ver!” “Elinle hayatý ikiye böl...” derken, “yapabileceklerin ile yapamayacaklarýný birbirinden ayýr!” demek istiyorum sana. Sahip olamayacaklarýnýn ardý sýra koþturman seni ne kadar yorarsa, sahip olduklarýnýn tadýna varamaman da o kadar mutsuzluk verir sana. Bu ikisini birbirinden ayýrabildiðinde rahatlarsýn. Sözüm ona sana mutluluk sunma makamýnda duranlar, eline ihtiyacýn olan þeyleri koyuyor deðiller. Aksine elini sürekli boþ býrakacak, elini dilenci gibi açýk tutacak þehvet ve hevesler sunuyorlar sana. Sahip olmak istediklerini çoðaltýyorlar; sahip olduðunda hissedeceðin doymuþluk duygusunu köreltiyorlar, azaltýyorlar, yok ediyorlar. Böylece, seni bir ömür boyu sahip olmak istediklerinin peþine düþürüyorlar. Bir iþi baþardýðýnda yeni bir baþarý yokuþunun dibinde buluyorsun kendini. Hep zirvenin dibinde bekliyorsun. Cesaretini, ümidini, huzurunu, mutluluðunu har- cayan, tüketen, yaðmalayan derin bir uçurumun dibinde çýrpýnýp duruyorsun. Yine soruyor zamane: “Elimle ikiye bölemiyorum her sahneyi, her zamaný. Çünkü benim hayat sahnemde rol almak isteyen bir sürü insan var. Bu durumda bana sadece kendi oyunumu uzaktan izlemek kalýyor. Bu o kadar acý ki. Çünkü istedikleri gibi oynuyorlar rollerini. ‘Ama bu benim hayatým’ diyemiyorum. Býrakayým da senaryoyu da onlar yazsýnlar, baþrolde de onlar mý oynasýnlar acaba? Ben izlemeye devam mý edeyim?” Haklýsýn. Bazen yýllarý ve yollarý baþkalarýnýn plaðýný çalmakla geçiririz. Onlara göre biz þeffaf bir elbise gibiyiz. Ýzin versek, bizi üzerlerine giyinip bedenimizin içinde kendi ruhlarýný koþturacaklar. Hayatta, kendimiz olduðumuz yerler pek az ve pek dar. Ama elimizden gelmeyenler için hayýflanmakla o kadar daraltýyoruz ki varlýðýmýzý, elimizden gelenleri yapmaya sýra geldiðinde mecalimiz kalmýyor. Elimizden gelenleri yaptýkça, elimizden gelmeyenleri elimizden gelenler tarafýna alabiliriz. Ama elimizden gelmeyenler için aðlayýp sýzladýkça, elimizden gelenler de elimizden gidecek. Hafif hafif zorla kozanýn duvarlarýný; imkansýzý mümkün, mümkünün kolay, kolayýn da zarif ve zevkli hale gelebildiðini göreceksin. Haklý mýyým? s.demirci@zaman.com.tr gençlik yaþam 21 OCAK 2007 PAZAR 5 Eðitimle rahata ermek hayal Cemal Dindar (Psikiyatr): Anti-psikiyatrinin öncülerinden Thomas Szasz, ‘Akýl Hastalýðý Miti’ adlý kitabýnda, “Akýl hastalýðý yoktur, iþsizlik vardýr.” der. Burada gerçeklik payý var. Eðer saðlýklýlýk tarifinde kiþinin bedensel, ruhsal ve toplumsal olarak tam bir iyilik hâli içinde bulunmasý varsa, iþsizliðin kiþiyi ‘hasta’ edebilen bir süreç olduðunu söyleyebiliriz. Bu durum- da, asgari yaþam koþullarýný yerine getirecek maddi güçten yoksun kalma sonucunda yeterli beslenememekten, barýnma olanaklarýna kavuþamamaya deðin birçok sonuç vardýr. Bizim ülkemizde son dönemdeki deðiþimlerden biri de þu: Toplumsal sistem, yakýn zamana deðin eðitimi, rahat ve huzurlu bir hayata ulaþmak için ana yollardan biri olarak ayakta tutu- yordu. Gençler, üniversitelerde iyi bölümlere giriyorlar, bitiriyorlar ve beyaz yakalýlardan biri olabiliyorlardý. Þimdilerde istihdamý yaratanlar kendi üniversitelerini kurdular ve ihtiyaç duyduklarý elemanlarý kendileri ‘para karþýlýðýnda’ yetiþtiriyorlar. Parasý olan istediði diplomaya ulaþabiliyor. Eðitimle rahata ermek isteyen büyük kesim ise kendi kaderiyle baþ baþa kal- mýþ durumda. Bu gençler ruhsal olarak ilk gençlik dönemlerinde büyüttükleri ‘iyi bir iþ-iyi bir aþ-iyi bir eþ’e dair düþlerini kaybediyorlar ve her ‘kayýptan’ sonra olduðu gibi bu düþlerin ‘yasýný’ tutmaya baþlýyorlar. Önemli bir bölümü kendiyle ve çevresiyle çatýþmalý bir kiþiliðe bürünüyor, depresyon ve benzeri ruhsal rahatsýzlýklarýn içinde kendilerini buluyorlar. ESAT GÜRBÜZ Vizesi baþka âleme kesilmiþ Lisanslý iþsizler ordusu TUBA ERTAÞ Üniversite gençliðini þu günlerde kara kara düþündüren þey, son yýllarFOTOÐRAF da daha da artan iþsizlik. AA Ýlk izlenimler, üniversite mezunu, dil ve program bilen bir gencin iþ problemi yaþamayacaðý yönünde. Oysa durum hiç de öyle deðil. Özel kabiliyetler geliþtirmeleri ve geliþen teknolojiyi yakalamalarýnýn karþýlýðýnda az bir ücret talep edilmesinin istendiði bir ortam mevcut. Böyle bir ortamda gelecek kaygýsý güden bir gencin baþarýyý yakalamasý ve doðru iþi bulmasý zorlaþýyor. A&G araþtýrma þirketinin 18 yaþ ve üstü bin 836 denekle yaptýðý araþtýrmada 18-27 yaþ arasýndaki gençlerin yüzde 39,5’inin arkadaþlarý arasýnda en çok gelecekleri hakkýnda konuþtuðu tespit edildi. Gelecek endiþesi taþýyan, okul bitince baþvuru yaptýðý iþlerden olumsuz cevap alan, çevreden gelen baský ve maddi im- kansýzlýklar sonucu bir süre sonra psikolojik rahatsýzlýklar yaþayan gencin intihara kadar sürüklenebildiði bir gerçek. Hayallerinin bittiðine inanan genç, kendi mesleðinde tecrübe kazanýp ilerlemekten vazgeçiyor. Böyle bir durumda gerçek mesleðini yapamayan genç çaycýlýk, pazarcýlýk, ofis-boyluk ve temizlik görevlisi olarak çalýþýyor ya da kolay yoldan para kazanmak isteyenler kervanýna katýlýyor. Pop-star yarýþmalarý elemelerinde oluþan kuyruklar hâlâ hafýzalarda. Ünlü olmayý ya da loto oynamayý kurtuluþ olarak görmeye baþlayanlarýn sayýsý da bir hayli fazla. Daha korkuncu, bu hayal kýrýklýklarýndan sonra oluþan özgüven eksikliði de onlarý amfilerden alýp iþ yaþamýnýn baþarýlý yollarý yerine kahve köþelerine sürükleyebiliyor. Sosyal güvenlik kapsamýnda çýkarýlan yasalar ve yaþanýlan ekonomik büyüme de istihdam piyasasýnda genel bir artýya yol açmýyor. Aksine genel iþsizliðin yanýnda genç iþsizlik, 2 kat daha fazla büyümeye devam ediyor. Bu tablo da Türkiye’nin sahip olduðu büyük gençlik potansiyelinin tehlike olmaktan baþka bir iþe yaramayacaðý yönünde bir izlenim veriyor. Aþýrý çalýþma ve düþük ücrette çalýþan gençler, mevcut iþlerini de kaybetme korkusu yaþayabiliyor. ‘Bu kadar iþsiz varken, bir diðeri daha az maaþla benim yerime iþe baþlayabilir’ korkusu da baþarýlý olmasýnýn önündeki bir diðer engeli oluþturuyor. 20 milyon öðrenciye sahip bir ülke her yýl 1,5 milyon yeni kiþiyi çalýþma hayatýna veriyor. Sahip olduðu 77 üniversiteden her yýl 230 bin civarý öðrenci mezun oluyor. Bu genç nüfus, iþsizlik sonucunda hem kiþisel hem de toplumsal bir yaraya dönüþüyor. Avrupa’da da durum çok farklý deðil. OECD ‘Standart Ýþsizlik Oraný’ raporunda genç iþsizliðin Fransa’da yüzde 9,3, Almanya’da yüzde 9,1, Yunanistan’da yüzde 10, Polonya’da yüzde 18, Belçika, Ýspanya ve Ýtalya’da ise yüzde 20 olduðu belirtiliyor. A&G araþtýrma þirketinin 18 yaþ ve üstü bin 836 denekle yaptýðý araþtýrmada 18-27 yaþ arasýndaki gençlerin yüzde 39,5’inin arkadaþlarý arasýnda en çok gelecekleri hakkýnda konuþtuðu tespit edildi. Okulu bitirince iþ baþvurularýndan olumsuz cevap alan gençlerin büyük bölümü bunalýma giriyor. Çalýþan deðil, ‘konuþan’ Türkiye Ýþsizlik kamusal bir sorundur Osman Altuð (Ekonomist): Türkiye çok genç bir nüfusa sahip. Ýþ bulamýyoruz bu gençlere. Yükseköðretimin sadece % 10’unu teknik ve saðlýk eðitimi, 30’unu sosyal eðitim oluþturuyor. 10 kiþi üretecek, 100 kiþi yiyecek, 90 kiþi konuþacak. Bunun adý ‘konuþan Türkiye’. Türkiye’de eðitim, üretim için deðil. Etiket için, popüler olmak için. Þu soru sorulmadýðýndan problem var. Soru, eðitim ne içindir? Üretim içindir. Baþta yükseköðretim politikasý yanlýþ, avutmaya yönelik. Üniversi- Prof. Dr. Erol Katýrcýoðlu (Bilgi Üniversitesi Ekonomi Bölümü): Bu olgunun çeþitli nedenleri olabilir; ama sanýrým en temelde ülkemizin “geliþmekte olan” bir ülke olmasý gerçeði vardýr. Bu da iki anlama geliyor. Birincisi; ülkemizdeki üretim ve hizmet faaliyetleri içinde olan firmalarýmýzýn ve tabii devletin iþgücü ihtiyacý, mevcut genç nüfusu absorbe edebilecek geniþlikte olmadýðýndan doðal bir iþsiz genç nüfus ortaya çýkýyor. telerde saðlýk, teknik, biliþim, elektrik, elektronik eðitim az veriliyor; çünkü bunlar pahalý eðitim. O zaman bu pahalý eðitimden vazgeçiyor. Ucuz olan sosyal eðitim tercih ediliyor. Böyle olunca da sosyal alanda eðitim alan baþtan iþsiz oluyor. Envanterlerini yapmasý gerekir: Neyim var, neyim yok? Çok iyi lisan bilmesi lazým. Kendi kendilerine yapabilirler bunu. Yýldýz olan ya da olmaya aday ülkelerin dillerini öðrensinler Ýngilizce, Rusça gibi. Kendilerini belli bir alanda yetiþtir- Ýkincisi ise üretim ve hizmet faaliyetleri içinde olan firmalarýmýzýn ve tabii devletin insan gücü ihtiyacýna göre bir eðitim planlamasýnýn yapýlamamasý konjonktürel bir genç iþsizliði üretiyor. Bu sorunlarý aþmakta tabii ki gençlerin yapabileceði çok bir þey yok. Bu bir kamusal sorundur ve dolayýsýyla da kamunun dahli gerekir. Tabii gençlerin de tercihlerini yaparken bu durumu dikkate alarak tercih yapmalarý anlamlý. Bilgisayarýmýn baþýna kafamda kurguladýðým internet konulu yazýyý yazmak için oturmadan önce gelen bir haber beni baþka alemlere götürdü. Çok yakýn bir arkadaþýmýn, güzel insan Hamdi Alver Bey’in en az kendisi kadar fedakar hanýmý Nuran Haným’ýn vefat haberini saat farkýnýn azizliði sebebiyle bir SMS mesajý ile öðrendim. Haberi aldýðýmda binlerce kilometre uzaktaydým. Telefonla aramak, tanýdýk dostlarla hatim paylaþýmý yapmak ve elden geldiðince merhume için dua etmekten baþka yapabilecek bir þeyim yoktu. Gurbette olmanýn veya diyar diyar dolaþmanýn belki de tek alýþamadýðým yaný bu olsa gerek; sevdiðin birinin acýlý bir anýnda yanýnda olamamak, kaybettiðin bir yakýnýnýn cenazesinde bile bulunamamak. Bir baþka güzel insan, uzaklarda bir yüce ideal uðruna vazife yapan bir okul müdürü arkadaþým da vefat haberini aldýðý annesinin cenazesine gidememiþti. Gitmeye çalýþsa yetiþemeyecekti, dönüþte vize problemi yaþama ihtimali de belirecekti. “Açmamak olmaz, ölüm kapýyý çalýnca” der ünlü masal yazarý La Fontaine. O muhteþem üslubu ile Mevlânâ hazretleri, “Gelmez sana bir ziyan bu aþktan gönlüm! Can gitse de korkma baþka bir candýr ölüm” diye seslenir. Ferideddin-i Attar, “Can bu alemden geçti mi bu alem sana o alem oluverir. Bu alemden o aleme giden yol pek uzun deðildir. Arada duvar olan ancak bir soluktur” diyerek güzel bir tanýmlama getirirken Ýmam-ý Rabbani hepimizin etmesi gereken bir duayý mýrýldanýr, “Ya Rabbi, Ölüm bizi uyandýrmadan önce sen bizi uyandýr” Yýllar önce bir grup arkadaþla beraber toplu olarak ders çalýþýrken zaman zaman ara verir ve muhabbet ederdik. Bu sohbetlerimiz esnasýnda bazen söz, döner dolaþýr ölüme gelirdi. Hemen, “Kapayalým bu konuyu, baþka konu mu yok, hepimiz genciz, keyfimizi kaçýrmayalým.” diye itiraz edenler olurdu ve mevzu deðiþirdi. O anda kapatmakla, ölümün yüzünü mü kapatýyorduk? Risale-i Nur’daki meþhur benzetmedeki gibi devekuþu gibi kafamýzý kuma sokmakla gerçekten ne kadar uzaklaþýyorduk? Ölüm gelirken yaþ mý soruyordu? Okulu bitirip de öðretmenliðe baþladýktan sonra daha bir yakýnýma geldi ölüm. Çok sevdiðim ve birkaç gün öncesi yolda karþýlaþtýðýmýzda þakalaþtýðýmýz Abdurrahman Baþ abimizi bir gece yarýsý Ýstanbul çevreyolunda, zekasý kadar edebi ile de dikkat çeken öðrencim Halil Z.’yi aniden patlayan apandistinden dolayý ameliyat masasýnda, yerinde duramayan yapýsý ile Amerika’ya ilk giden öðrencilerimizden olan Mehmet K.’yý gurbet elde bir baþka kazada, bir yýlý aþkýn bir süre ayný odayý paylaþmaktan onur duyduðum Nimet Bey’i, hanýmý ve çocuklarý ile beraber Manisa’da geçirdikleri elim kazada ve kendisi hakkýnda bir yazý da yazarak vefa borcumu ödemeye çalýþtýðým Bilal öðretmeni de Atlanta’da kaybettik. Hepsi de, sayamadýðým nicesiyle beraber bu vatan, bu millet uðruna hayatlarýný ortaya koymuþ yiðitlerdi. Nuran Haným, en küçüðü 16 aylýk olan üç çocuk sahibi idi. Henüz çok gençti. Eþinin yeni vazifesi sebebi ile Amerika’ya geleceklerdi. Vize alýrken çoðu kiþi gibi onlar da bir müddet “güvenlik araþtýrmasý” sebebi ile beklemeye alýnmýþlardý. Araþtýrmanýn cevabý gelmeden hemen önce gördüðü bir rüyada eþi ve çocuklarýna vizenin çýktýðýný, sonucu haber veren kiþilerin kendisini bir asansöre bindirdiklerini ve o asansörle çok yukarýlara, göklere doðru çýktýklarýný görmüþtü. “Size vize çýkacak; ama ben gelemeyeceðim herhalde.” demiþti ailesine. Kýsa süre sonra vize çýkmýþ, akabinde ise hastanedeki muayenelerinde kanser olduðunu öðrenmiþti. Eþi ile beraber kýsa ömrünün büyük kýsmýný dünyanýn farklý coðrafyalarýnda fedakarca geçiren, bir seferinde bulunduklarý ülkeye okuma maksatlý birkaç kýz öðrenci götürebilmek için arabasýný satan Nuran Haným’a bu vesile ile Allah’tan rahmet diliyorum. Daha iki gün önce Hekimoðlu Ýsmail hocamýz köþesinde “Musalla Taþý En Büyük Hatip...” baþlýklý bir yazý yayýnladý. Hatibi görebilmeyi, dediðini anlayabilmeyi, anladýðýmýzý yaþamayý, yaþadýðýmýz gibi ölebilmeyi nasip etsin Rabbim. gezginabi@zaman.com.tr gençlik 21 OCAK 2007 PAZAR Sayýsalcýyým öyleyse zekiyim! Baþlýðý okuyan sözelci arkadaþlarým hemen kaþlarýný çatmasýnlar. “Düþünüyorum, o halde varým!” sözünden yola çýkarak yazdýðým bu baþlýk, Türkiye’de yaygýn bir görüþün yansýmasý aslýnda. En baþta þunu belirtmeliyim ki; -bir sayýsalcý olarak her ne kadar egoyu tatmin edici bir þey olsa da- bu görüþe katýlmýyorum. Biliyoruz ki sosyal çevrenin bir doktora bakýþý ile bir uluslararasý iliþkiler bölümü mezununa bakýþý çok farklý. Aileler çocuklarýnýn sayýsal dersleri iyi olduðunda seviniyor, sözel dersleri iyi olduðunda deðil. Fen lisesi öðrencisinin velisi olmak ile sosyal bilimler öðrencisi velisi olmak ayný þey deðil anne-babalar için. Lise 2’de alan tercihleri yapýlýrken bu en bariz þekilde ortaya çýkmakta. “Senin dersler iyi, eþit aðýrlýða/sözele gidip de ne yapacaksýn?! Dersleri iyi deðil mi, o zaman eþit aðýrlýða/sözele gitsin.” gibi yönlendirmeler pek aþina olduðumuz þeyler. Sayýsal bölüm tercih edebilmek için konulan puan barajý da bu görüþü destekler nitelikte. Sözel bölümler için baraj koyulmamasý öðrencinin/velinin aklýna ister istemez, “Demek ki sayýsal daha iyi, orayý tercih etmek gerek!” düþüncesini getiriyor. Vaktinde bu sistemi getiren büyüklerimiz artýk ne düþündülerse... Oysa bir ülkenin kalitesini ortaya koyan belli baþlý unsurlar var. Bunlarý eðitim, ekonomi, medya, bürokrasi vb. olarak sýralayabiliriz. Bu alanlarda ülkeye hizmet eden þahýslar genel olarak sözel ve eþit aðýrlýk bölümlerinden mezun olan insanlar. Yani fikir üreten, geliþtiren, güncel ve hayati konularda karar vermek durumunda olanlar bu bölümlerden çýkmakta. Devletleri, belirli seviyeye taþýyan, fikir alýþveriþine imkan hazýrlayan, insanlýðý kemal noktaya ulaþtýracak görevlerde bulunanlar vaktinde sözelci olan insanlar. Meseleye bu açýdan baktýðýmýzda sosyal bilimlerin önemi daha iyi anlaþýlýyor sanýrým. Bu satýrlarý okuyup da sayýsalcýlar iþe yaramaz mesajý verdiðim düþünülmesin. Kainât kapalý bir kutu olarak önümüzde duruyor. Kutunun içinde ne olduðunu bulmak da laboratuvar görevlileri olan sayýsalcýlara düþüyor. Ýçinde yaþadýðýmýz evren hakkýnda bilmediðimiz þeylerin olmasý insaný rahatsýz ediyor adeta. Bu rahatsýzlýðý gidermenin yolu da laboratuvardan geçiyor. Yani biz de iþe yarýyoruz! Aslýnda insanlarý sayýsalcý-sözelci þeklinde kesin çizgilerle ayýrmak yanlýþ. Çünkü insana verilen kabiliyetler çok farklý olabiliyor. Nitekim doktor þarkýcýlar tanýyoruz. Buradan -bence- þu sonuç çýkýyor: Zeki insan yoktur, zekâsýný doðru kullanan insan vardýr. Neyse... Konuya geri dönelim. Kanaatimce sosyal alanlar sayýsal alanlardan iki adým öndedir fakat ikisinin de hedefi aynýdýr/ayný olmak zorundadýr: Ýnsanlýða hizmet. Hep bu yörüngede hareket edebilmek dileðiyle. Elif Reyyan Akdoðan (20), Gazi Eðitim Fakültesi teneffüs FOTOÐRAF: KÜRÞAT BAYHAN 6 BURASI SÝZÝN KÖÞENÝZ Türkiye’de ve dünyada olup bitene duyarsýz kalamayan, kaný doðru bir ivmeyle akan ve kalem ile de bir meselesi, bir mesaisi olan gençler! Bundan böyle bu ekte ve bu köþede her zaman sizlerin sesi ve sözü olacak. Hieeyt Park! adý üstünde, kendisini ifade etmek için zemin arayan dinamik bir sese gönderme yapýyor, bir zamanlarýn Londra’sýnda fikri olan herkese seyirci/dinleyici saðlayan o ünlü parkýn adýný anýmsatmayý ihmal etmiyor. Çünkü bizim de istediðimiz bu: Hem anlýk bir kararla kürsüye fýrlayýp söz alan biri kadar heyecanlý, dürüst, samimi, açýk olun; hem de bütün bunlarý kalemin, edebiyatýn velhasýl ‘edepli olmanýn’ imbiðinde süzün, bu deneyim için artýk bir fýrsat var, diyoruz. Haydi, pamuk eller kaðýda, kaleme, klavyeye... Yazým yayýnlandý diye çok sevinmeyin, burada yazarlýk sertifikasý verecek deðiliz, ne ölçüyüz ne de kriter. Yazýnýz yayýnlanmýyorsa üzülmeyin, ya sýraya girmiþtir ya da acý gerçek; sizden daha güçlü bir ifadenin gölgesinde kalmýþtýr. Þiir gönderip þansýnýzý azaltmayýn, çünkü ‘söz’ arýyoruz, ‘kafiyelendirilmiþ sözcük’ deðil, dahasý hayat arýyoruz, ‘artistlik’ yapmayacak satýrlar, analiz yapmaktan korkmayan genç bir bakýþ. Yazýlar 2 bin vuruþtan az, 4 bin vuruþtan fazla olmamalý. Ýmzanýzýn yanýna yaþadýðýnýz þehir ve varsa okuduðunuz okul bilgisini de ekleyiniz. hpark@zaman.com.tr Bir garip ironiydi kafama takýlan Çoðu üniversiteli gibi final dönemimi sancýlý bir þekilde yaþamaktayým. Sabahlamam gerektiðini haykýran duvarlarým, masa lambam, kahve kavanozum, en az iki parmak kalýnlýðýndaki kitaplarým-notlarým üstüme üstüme gelmeye baþladý. Telefonum, bilgisayarým daha ilgimi çekici, yataðým daha rahat, uyku daha tatlý, arkadaþ sohbetleri daha eðlenceli bir hal aldý sanki… Odamla buzdolabý arasýnda mekik dokumaktayým sürekli. Bilirsiniz, ders çalýþman gerektiðini biliyorsun ama bir türlü baþlamak içinden gelmiyor iþte... Zaten ne zaman niyetlensem odamýn kapýsýnýn gýcýrtýsý, yan komþunun aðlayan çocuðu, üsttekinin özenle seçtiði terliðinin sesi de rahatsýz etme potansiyelinde beni, memleket meseleleri de... Herkes böyle midir bilmem ama çoðu arkadaþýmdan, “Millet nasýl dur-durak bilmeden çalýþýyor ya anlayamýyorum ya da ne zaman baþlasam uykum geliyor. ÖSS döneminde de ben böyleydim, kafama bir þey takýldý mý derse odaklanamýyorum.” þeklindeki benzer serzeniþleri duymuþumdur. Gerçekten de öyledir. Nedense insan -sanýrým genellikle kýzlar- bu dönemde çoðu zaman önünde akýp giden paragraflarý ya da problemleri deðil de aklýna takýlan gereksiz konularý, olaylarý düþünür durur ve geriye dönüp baktýðýnda da hâlâ yerinde saydýðýný fark eder; bir yandan sýnav saatini hesaplarken bir yandan da geçen zamanýn verdiði telaþla yapmasý gereken- leri bitirmeye çabalar. Hele bir de halihazýrda yetiþmesi gereken bir proje ya da ödev varsa film o zaman kopar iþte. Ýnternetten indirdiðin, bulduðun, biriktirdiðin her bilgiyi, cümleciði oturup çevirmek, kendi fikirlerinle yoðurmak zorunda olmak ayrý bir sorumluluk, referans vermeden ya da deðiþtirmeden yazdýðýn her bilginin seni okuldan uzaklaþtýrabilecek (belki de attýrabilecek) fonksiyonda olduðunu bilmek ve bunu sürekli her hocadan -Boðaziçi’nde böyleörnekleri ile dinlemek ayrý bir eziyet zaten. Bu durumda doðal olarak insanýn aklýna iki þey takýlýyor; birincisi madem bu yapýlan gerçekten adil olmayan ve bilim ahlakýna sýðmayan bir davranýþ, bu meziyet neden “Aðaç yaþken eðilir” misali ilköðretim, lise yýllarýnda kazandýrýlmýyor da -biraz kliþe olacak ama gerçekler acýdýr- hâlâ kitleler halinde ezberci ve hazýrcý bir gençlik yetiþtiriliyor? Ýkincisi intihal (bildiðimiz þekli ile copypaste) konusunda bu kadar üniversite öðrencisinin gözü korkutulurken, neden her konuda ahkâm kesen bir rektör yabancý bir kitabýn büyük bir kýsmýný çevirip deðiþtirmeden ve referans göstermeden kendi adýna sunduðu ve bu durum ortaya çýktýðý halde hâlâ meslekten ihraç edilmiyor? Hatta doðru dürüst bir ceza bile almýyor? Ve neden hâlâ istifa etmiþ deðil? Kendini bilime deðil de insanlarý dünya görüþlerine göre fiþlemeye, kendinden olmayaný ayýklama- ya ve aþaðýlamaya programlamýþ, bunun için her þeyi göze almýþ (bkz. “Baþörtüsü ile savaþmak için gerekirse bilimsel çalýþmalara ara verin” K.A.) Neden çoðu uluslararasý literatüre iþe yarar makale, bilimsel çalýþma kazandýramamýþ, kazandýrdýðýný zannettiðinde de foyasý meydana çýkmýþ, üniversitesinin dünyanýn en iyi okullarý arasýnda ilk 500’e bile girmesini saðlayamamýþ sözde profesörler -sözüm meclisten dýþarý- yönetime getiriliyor, göz göre göre onlara teslim ediliyor bu ülkenin üniversiteleri? Dedim ya, final dönemi insan olur-olmaz þeyleri kafasýna takýyor. Belki de en iyisi bunlarý düþünmemek ve inadýna çalýþmak, inadýna alnýnýn akýyla bir yerlere gelmek. Bunu baþarabilmek kapýný yaðlayýp, komþunu tatlý bir dille uyarabilmekle, en baþta da iradeni kullanýp sorumluluklarýna odaklanmakla “bireysel anlamda” mümkün; ama biliyorsun ki bazý deðiþmez yargýlar, hoþgörüsüz kafalar fazlasýyla mevcut ve birkaç “kýsýk ses” dýþýnda çoðunluk gerçekleri haykýrýp müdahale edemedikçe; sistem ayný kalacak, yine ayný devran döndürülecek, hep ayný sinir bozucu “senaryo” farklý formatlarda karþýmýza çýkartýlacak tekrar tekrar... Ve herkesin rolleri biçilecek yine; aramýzdan bazýlarý izleyici kalmayý seçecek, kimilerimize de yine maðdur rolü biçilecek... Eda Yücel (20) Boðaziçi Üniversitesi Çay keyfiniz peynirli tart ile þenlenecek NURBANU ARSLAN Bu hafta sonu stres atýp dinlenmek için dýþarý çýkmak yerine arkadaþlarýnýzý evinizde aðýrlamaya ne dersiniz? Unutmayýn, sürekli dýþarýda vakit geçirip yiyip-içmek saðlýðýnýza olduðu kadar cebinize de zarar veriyor. Güzel bir sohbetin olmazsa olmazý hiç þüphesiz bu soðuk havalarda çay ya da kahveyi ortamdan eksik etmeden içinizi ýsýtmaktýr. Hele çaya eþlik edip midenizi de þenlendirecek güzel bir tart varsa o günkü sohbetin tadý da hiç þüphesiz bir baþka olacaktýr. Hamuruyla uðraþmak, içini ayrý hazýrlamak sandýðýnýz gibi öyle zor ve meþakkatli deðil. Hamur yoðurmanýn çoðunuzun zoruna gittiðinden eminim. Bu yüzden en yakýn fýrýnýn ya da pastanenin yolunu tutmak daha kolayýnýza geliyor olabilir. Fakat her þeyin bir baþlangýcý vardýr siz de bu hafta, bu baþlangýcý yapmaya ne dersiniz? Hamur yoðurmanýn zor olmadýðýný öðrenmenin tam zamaný. ‘Her türlü yemeði denerim; ama hamur yoðuramam’ diyip kendinizi bu güzel lezzetten mahrum etmeyin. Ýyisi mi siz kollarý sývayýn ve mutfaðýn yolunu tutun. Bu kýþ kýyamette, ev sýcaklý- ðýnda güzel vakit geçirin. Arkadaþlarýna marifetlerini gösterip damaklarýnda tat býrakmak isteyenler için yapýmý kolay, lezzeti güzel bu tart tarifinin. Üstelik pastaneden alacaðýnýzdan çok daha ucuza mal edeceðiniz gibi bereketi de bol olacaktýr. Afiyet olsun. Peynirli tart Yapýlýþý: Hamuru için, önce oda sýcaklýðýnda beklemiþ margarin, sývýyað, yoðurt, yumurta akýný ve tuzu bir kapta karýþtýrýn. Alabildiði kadar unu ve kabartma tozunu ekleyip kulak memesi yumuþaklýðýnda bir hamur elde edin. Üzerini bir bezle örtüp yarým saat dinlendirin. Üzerini süslemeniz için ceviz büyüklüðünde bir miktar hamur ayýrýn. Diðer hamuru yaðlanmýþ kalýba yayýn. Dereotu ve maydanozu kýyýn, peynirle karýþtýrýn. Bu karýþýmý hamurun üstüne yayýn. Ayýrdýðýnýz hamurdan rulolar yapýp tartýn üstünü süsleyin. Yumurta sarýsýný hamurun üstüne sürüp pul biber serpip 200 derecede fýrýnda kýzarana kadar piþirin. Peynirli tart MALZEME (hamuru için): 125 gr. margarin 1 çorba kaþýðý yoðurt 1 çay bardaðý sývý yað Yarým paket kabartma tozu 1 adet yumurta aký Aldýðý kadar un Bir tutam tuz Ýçi için: 200 gr. beyaz peynir Yarým demet maydanoz Yarým demet dereotu 1 adet yumurtanýn sarýsý Pul biber 8-10 adet çekirdeði çýkarýlmýþ zeytin gençlik insan 21 OCAK 2007 PAZAR 7 Kýzlar ve çizgili kahramanlar YELDA EROÐLU Erkekler daha agresif mesajlarla donanýrken, kýzlar “hayran olduklarý” þarkýcýlarýn resimlerini filan kuþanýyorlardý eskiden. Þimdi kadýnlý erkekli herkesin üstü baþý çizgi roman. Tiþörtüyle, montuyla, çantasýyla, anahtarlýðýyla… Benim gibi orta yaþýn yolunu tutmuþ bir arkadaþýma doðum günü hediyesi aranmaktaydým geçenlerde; iþlevli olacak ama neþeli de. Kedili fincanlarý bir baþkasý kapmýþ, uzaylý kýlýklý tuzluklarý da öyle. Çizgi filmli çanta alayým diyorum, çizgi filmli cüzdana razý oluyorum. Neyse ki cüzdan yavruluyor, içinden bir de bozuk para çantasý çýkýyor. Yolda da kendime Donald Duck’lý çorap alýyorum, bir de Which’li teneke kutu. Betty Boop’lu anahtarlýk baþka sefere kalýyor. Neredeyse bir yýldýr hayatým böyle, çizgi kahramanlarýn istilasý altýnda yani. Ki pazar sabahýnýn köründe kalkýp Sünger Bob Kare Pantolon izlememden de belliydi nasýl bir yolun yolcusu olduðum (“Ben buraya gerçeðin yüzündeki peçeyi kaldýrmaya geldim! Gerçeðin yüzündeki uzamýþ favorileri düzeltmeye geldim!”). Ýlk gençliðin o artýk çocuk deðilim ben çalkantýlý denizlerinde gemiden ilk atýlan çizgi filmler incitmeden, küsmeden dönüyorlar hayatýma. Sizin de hayatýnýza. Ki herkesin çocukluðu onlarý çantasýnda, matarasýnda, kazaðýnda hatta hatta çizmelerinde taþýyarak geçmiþtir (erkekler hiç sýyýrmaya çalýþmasýn, onlarýn çocukluðu da). Sonra sonra bir ciddiyet illeti musallat oluyor insana; daha mesajlý resimleri taþýmaya baþlýyor ötesinde berisinde. Erkekler daha agresif mesajlarla donanýrken, kýzlar “hayran olduklarý” þarkýcýlarýn resimlerini filan kuþanýyorlardý, eskiden. Þimdi kadýnlý erkekli herkesin üstü baþý çizgi roman. Tiþörtüyle, montuyla, çantasýyla, anahtarlýðýyla… “Herkes senin gibi tuhaf bir Sünger Bob fanatiði deðil!” diyeceksiniz ama kazýn ayaðý öyle deðil. Yetiþkinler için çizgi filmler bir yana (South Park, Simpson, Family Guy vs.), hadi sanatlý olanlar diðer yana (Tim Burton ve Miyazaki’nin animasyonlarý), basbayaðý da çocuklar için yapýlmýþ çizgi filmler bile türlü çeþit aksesuarýyla yetiþkinlerin absürdden mahrum hayatlarýna sýzýyor. Ben kadýn erkek ayrýmý yapmadan duramayacaðým yine; çizgi kahramanlý ürünler satan maðazacýlarýn beyanlarýna göre erkekler, en çok Homer Simpson’ý seviyorlarmýþ. Ýkinci olarak da South Park karakterlerini. Ki saða sola bakarak da yapabiliriz ayný tespiti. Yani er- kekler, bilhassa yetiþkinler için yapýlmýþ çizgi figürleri sevebiliyor, üzerlerinde onlara yer ayýrabiliyorlar. Göbeðini kaþýyarak TV izleyen Homer, muhalefet kumkumasý South Park filan. Çizgili bile olsa yetiþkin tefrikalarýndan kurtulamazken erkekler, kýzlarýmýz çizginin o ultra-saçma diyarlarýnda kýyý kýyý dolaþabiliyorlar çift rakamlý yaþlarýyla. Kýzlarýn tercihleri hakikaten çocuklar için yapýlmýþ, naif, kimi zaman ultra-saçma çizgi filmlerden fýrlayanlar. Yani sekizlerinde izleyip de keyiflendikleri þeyleri on sekizlerinde de izleyip keyiflenebilme yeteneðine sahip kýzlar. Daha doðrusu bir yeteneði kaybetmeden diðerini de edinebilmiþler. Kýzlarýn her yaþta oyuncak bebeklere düþkün olmalarý da bence takdire þayan bir yetenek. Demek ki gençlik onlar için bir amnezi yataðý olmuyor. Hobbit’ler gibi, “Oradaydýk ve þimdi de buradaydýk.” yapmýyorlar, sürecin ipini hiç býrakmýyorlar ellerinden. “Ben nereden geldiydim bu yetiþkin sulara?” demiyorlar. Yürüdükleri yola ekmek kýrýntýsý deðil oyuncak bebek, tavþanlý pijama filan býrakýyorlar ki yollarýný kaybetmiyorlar. Yine erkeklerin tercihinden farklý olarak kýzlar, cinsiyet olarak empati kurabilecekleri kahramanlarýn yaný sýra hayvandan ya da tamamen düþ gücünden türetilmiþ cinsiyet dýþý karakterlere de bayýlýyorlar. Sünger Bob, Geliþmiþ Denizyýldýzý Patrick, modern yaþama misafir Rocco, Burton’un iskelet ve bez bebek âþýklarý, TeleTubbies vs. Cinsiyetli çizgi tercihleriyse kýzlarýn, en âlâsýndan kýz kahramanlar; ezik deðiller, beceriksiz deðiller, þirinlik deðil þahsiyet dolular þular bular (Emily The Stranger, dört kara kedisi ve “Beni rahat býrakýn miyav!”larýyla hararetle önerilir mesela). Son olarak, çizgi romanlý nesnelerin, alýcýlarýyla eþitlerarasý bir iliþki kurduðunu da düþünmeden edemiyorum. Bir rock yýldýzý deðil, idol deðil, o deðil bu deðil. Saçma, kusurlu, eksik ve alýcýsýyla yarýþa giremeyecek, hayranlýk deðil olsa olsa sempati duyulabilecek kahramanlar onlar. “Ben buna hayraným.” deðil, “Ben bunu seviyorum.” dedirtiyorlar taþýyana. Agresif deðiller, dýþlayýcý hiç deðiller. Umarým bir daha kaybolmazlar hayatýmýzdan. y.eroglu@zaman.com.tr ‘Batý’da, Doðu’ya karþý ýrkçý bir anlayýþ var’ Ýranlý Müslüman bir baba ile Amerikalý Yahudi bir annenin kýzý olan Marissa SoroMEHMET udi, üç dinin her daim canlý DEMÝRCÝ olarak yaþandýðý bir evde büyümüþ. Müslüman olan babasýndan etkilendiði kadar, Yahudi olan annesi, bir o kadar da Hýristiyan olan dadýsý dünyaya bakýþýný önemli ölçüde etkilemiþ onun. Doðu ile Batý arasýnda var olduðu iddia edilen çatýþmayý çözmek için baþlattýðý proje, genç araþtýrmacýyý sürekli farklý diyarlara götürmüþ. 2003 yýlýnda kitap olmak üzere baþladýðý çalýþmasý ilk olarak fotoðraf sergisiyle karþýmýza çýkmýþtý. 17 Ocak’ta New York National Arts Club’da HABER VE FOTOÐRAF açýlan “Unspoken” sergisi öncesinde projesi ve seyahat tecrübelerini Zaman’a anlatan Marissa Soroudi, farklý düþünceleriyle dikkat çekiyor. Müslüman kadýnlarý anlatmak için yola çýktýðýný belirten araþtýrmacý, Türkiye’nin de içinde olduðu 10’un üzerinde ülke gezmiþ. 5 ay boyunca gittiði her ülkede binlerce kare çeken fotoðrafçý, bugünlerde kitap çalýþmasýna devam ediyor. Dünyanýn iki kutbu olarak kabul edilen Doðu ile Batý arasýnda iletiþim kopukluðu olduðunu düþünen Marissa Soroudi, Müslüman kadýnlarý yakýndan tanýmak için gayret göstermiþ. Amerikalý fotoðrafçý, “Bu coðrafyada baþörtüsü bir gericilik sembolü olarak düþünülüyor. Doðu’daki kadýnlarýn ‘hiçbir þeye ses çýkarmayan’ bir tavrý varmýþ gibi anlatýlýyor. Batý dünyasýnda bu konuda ýrkçý bir kabulleniþ var. Ortadoðu’da yaþayan kadýnlar hem Batý’daki bu anlayýþla mücadele ediyor hem de kendi kültürleri içindeki yanlýþ anlamalarla. Halbuki birbirini tanýmayan iki taraf var.” diyor. Araþtýrmacý, her iki toplumda da kadýnlarýn ne söylediðine deðil nasýl göründüklerine bakýldýðýný vurguluyor. Çalýþmalarýnda kadýna yönelik yapýlan baskýyý sorguladýðýný da belirtiyor. Projesi kapsamýnda özellikle peçeli, baþörtülü, burkalý kadýnlarýn fotoðraflarýný çekip onlarla diyaloða girmiþ. Marissa Soroudi, “Kadýnlarýn sesini duymaya çalýþtým. Baþörtüsü öyle bir kavram ki, bazen takan kiþiyi zeki, þaþýrtýcý hale getirebiliyor, Müslüman baba ile Yahudi bir annenin kýzý Marissa Soroudi, Hýristiyan bir dadý ile büyüdü. Doðu ile Batý arasýnda var olduðu iddia edilen çatýþmayý çözmek için 2003 yýlýnda baþladýðý projeyi bugünlerde New York’ta açtýðý fotoðraf sergisi ile sürdürüyor. Türkiye’nin de içinde olduðu 10 ülkeyi gezen Soroudi, Batý’da, Doðu’daki kadýnýn ‘hiçbir þeye ses çýkarmayan’ tavrý varmýþ gibi anlatýldýðýna, bu konuda ýrkçý bir kabulleniþin olduðuna dikkat çekiyor. bazen de daraltabiliyor. Çevrenin yüklediði anlam çok önemli. Fotoðrafýný çektiðim her kadýn fikirleriyle çevresine ýþýk saçan, bilge, dürüst insanlardý. Tevazu içinde giyinen ve erdemli insanlardý. New York, Los Angeles’taki emsalleri kadar cesur, gözü açýk, açýk sözlü insanlardý.” þeklinde konuþuyor. Seyahatleri sýrasýnda hiçbir kötü olay yaþamadýðýný belirten fotoðrafçý, çevresindeki insanlarýn bu duruma þaþýrdýðýný gözlemlemiþ. Her konuþmasýnda gezdiði coðrafyanýn korkutucu hiçbir tarafý olmadýðýný belirtiyormuþ. Genç araþtýrmacý, “Ýnsanlar yaptýðým seyahatleri duyunca þaþýrýyor. Halbuki temkinli ve seviyeli olduðunuz sürece güvendesiniz. Aslýnda Batý toplumu biraz korkak. Doðu’da sürekli size hissettirilen dostane bir yaklaþým var. Umman’da tek baþýma yolculuk yapýyordum. Yol üzerinde mola verdik. Palmiye aðacýnýn altýnda küçük bir kýz çocuðunun fotoðraflarýný çektim. Küçük kýz evine gitti, ben de peþinden... Kapýyý týklattým. Kucaðýnda üç aylýk bebekle evin annesi kapýyý açtý. Ýçeriye davet edildim. Hemen evin beþ kýz çocuðu etrafýmý sardý. Baba, bahçedeki aðaçtan meyve topladý; ikram etti. Babaanne, tatlý tebessümüyle baktý. Halbuki ben Arapça bilmiyordum, onlar da Ýngilizce konuþamýyordu. Konuþmadan anlaþtýk. Ýþte Doðu’nun dostane dediðim tarafý budur.” diyor. Projenin Türkiye ayaðýnda fotoðraf çekmekten çok gözlem yapmýþ. Türkiye’nin herkes tarafýndan çok konuþulan bir ülke olduðunu anlatýyor. Doðu ile Batý’yý bir arada görmek için Türkiye’yi projesine dahil etmiþ. Ýstanbul seyahatini projesindeki önemli noktalardan biri olarak kabul ediyor. Doðu-Batý arasýnda keskin bir çatýþma beklerken böyle bir þeyin bulunmadýðýný ve þehrin Avrupalý olduðunu, insanlarýn da bunun farkýnda olduðunu anlatýyor Amerikalý fotoðrafçý. Marissa Soroudi, gezdiði ülkeler içinde Lübnan’a tekrar gitmeyi istiyor. Fotoðraflarýný Beyrut’ta sergilemeyi düþünüyor. Buna sebep olarak da, Beyrut’ta tanýþtýðý kýz arkadaþlarýný gösteriyor. Soroudi, “Çok güzel dostluklar edindim. Lübnan’daki kýz arkadaþlarým sergiyi görmeyi çok istedi. Tekrar gitmeyi istiyorum. Sergi açmasam bile onlara özel bir gösteri sunacaðým.” diyor. Marissa Soroudi’nin fotoðraf sergisi, New York’un en prestijli galerilerinden biri olan The National Arts Club’da açýldý. Sergi 29 Ocak’a kadar açýk kalacak. 8 gençlik 21 OCAK 2007 PAZAR sinema En Ýyi Film (Drama): Babil Inarritu’nun uluslarýn ve bireylerin iletiþimsizliði üzerine temellendirdiði yeni filmi Babil bizde de gösterildi ve genel olarak beðenildi. Yine de genç ustanýn Paramparça Aþklar ve Köpekler ve 21 Gram’daki “üç parçalý” senaryo yapýsýný burada da tekrar etmesi kimilerinin canýný sýkmýþtý. Ama Altýn Küre’nin en büyük ödülüne layýk görüldüðüne göre, demek ki Küre’ciler de filmin birbirimize kulak vermemiz ve hoþgörü göstermemizi salýk veren mesajýný öne çýkarmak istemiþ olmalýlar. Oscar þansý: Neden olmasýn? BABÝL Yakada kýrmýzý karanfil Sabırsız KOÇ 21 Mart-20 Nisan En Ýyi Film (Müzikal-Komedi): Rüya Kýzlar Önümüzdeki ay bizim sinemalarýmýza da gelecek olan bu müzikal, 11 Eylül sonrasý Amerikan sanat çevrelerinin siyah kültürü hatýrlamasýnýn bir uzantýsý olarak görülebilir. Hatýrlayacaksýnýz, son altý yýldýr “siyahi” öyküler ödül törenlerinden artýk eli boþ gönderilmiyor. Rüya Kýzlar; Borat, Þeytan Marka Giyer gibi zayýf rakiplerle çarpýþmasýnýn meyvesini topladý ve ödülü kazandý. 60 ve 70’lerin kimi kritik toplumsal meselelerine dokunmayý ihmal etmese de daha iddialý bir rakibe karþý ayný sonucu göremeyebilirdi. Oscar þansý: Birkaç teknik dal ve kimi oyuncularý… Aklýnýza vize uygularým Güneþ bu hafta size son kez destek veriyor. Artýk baþýnýzýn çaresine bakýn. Benim tavsiyem, yakýnda karaborsaya düþecek Ýstanbul araç plakalarýndan bir düzine alýp stok yapmanýz. Mantýðýnýz aklýnýza uzun zamandýr vize uyguladýðýndan, fikir denilen þey sizde alerjiye yol açýyor. Bir süre dinlenseniz iyi olur. Buz gibi deniz, beyin damarlarýnýza iyi gelecektir. Dedikoducu İKİZLER 21 Mayýs-21 Haziran Gariptir, bu kategoride hayli zayýf bir yýl geçiriyoruz. Ya da en azýndan Küre’ciler aday gösterecek kimseyi bulamamýþlar gibi. Baksanýza, Leonardo DiCaprio bile iki farklý filmle bu kategoride aday olmayý becermiþ. (Blood Diamond ve Köstebek) Fakat ödül, yýllarýn tecrübesi Forest Whitaker’ýn zalim Uganda diktatörü Ýdi Amin kompozisyonuna gitti. Yýllar önce Bird filmiyle bu ödülü kaçýrmýþtý. Oscar þansý: Muhtemelen Oscar’ý da alýp götürecek. Ay ayyy, þeker þeyler sizi. Kurban olam ben duygusallýðýnýza, gözyaþýnýza! Aðlayýn aðlayýn, içinizdeki kýymýklar dökülsün. Canlarým benim ya, bak beni bile aðlattýnýz ya. Sýkmayýn canýnýzý geçecek bugünler. Bir öyle bir böyle olmaya alýþkýnsýnýz siz. Þu yýldýzýnýzýn ayaðý bir kaysýn, bir þeyciðiniz kalmaz haftaya… Doðrusunu isterseniz, filmi izleyip de Meryl Streep’in þov yaptýðýný düþünmeyen tek bir kiþi dahi bulamazsýnýz çevrenizde. Kimileri Þeytan Marka Giyer’deki acýmasýz dergi editörü kompozisyonunu hayli ölçüsüz, abartýlý bulsa da, dergi camiasýna yakýn olanlar Streep’in az bile yaptýðýndan þüphe duymamýþlardý. Oscar þansý: Maalesef, Akademi bu kategori için komik performanslarý pek nadir tercih ediyor. Oscar’a göz kýrpan sihirli küre BURÇÝN S.YALÇIN Kýsmen doðru kýsmen yanlýþ bir ifadeyle “Oscar’ýn habercisi” etiketiyle pazarlanan Altýn Küre ödüllerini aslýnda hayli kalabalýk üyeli Akademi’nin gölgesinde býrakarak büyük bir haksýzlýðýn da kapýlarýný aralýyoruz. Ýkisinin arasýndaki farklar hiç de kýsa bir liste oluþturmuyor. Ama önem arz eden bir-iki tanesini sýralayarak bu seneki Altýn Küre ödüllerine dair birkaç kelamda bulunalým. Akademi biliyorsunuz sektör çalýþanlarýndan müteþekkil bir oluþum. 6000’e yakýn üyesi var ve bu üyeler filmlerle ilgili oy verirken birbirleriyle tartýþacak ve birbirlerini etkileyebilecek durumda deðiller. Yüzlercesi bambaþka kentlerde yaþýyor. Altýn Küre ise Hollywood Yabancý Basýn Birliði tarafýndan daðýtýlýyor. Bir baþka deyiþle Hollywood’da faaliyet gösteren yabancý basýn mensuplarýnýn elinden alýnan bir ödül söz konusu. Ayrýca bu Birlik’in 100’ü bulmayan üye sayýsýyla daha ziyade bizdeki SÝYAD (Sinema Yazarlarý Derneði) ödüllerini andýrdýðýný belirtmekte yarar var. Ýkisinin filmleri aday gösteriþ biçimi de bir hayli farklý. Akademi’nin aksine Altýn Küre dallarý ikiye ayýrýyor. “Drama” ve “Müzikal veya Komedi” olarak… Ayrýca Küre’nin bir özelliði de televizyon dizi ve filmlerini de ödüllendirmesi. Yani her ne kadar Oscar’ýn müjdecisi olarak anýlsa da Altýn Küre ödülleri sinemaya bakýþ açýsý ve karar yöntemleriyle Akademi ödüllerine kýyasla epeyce farklý bir ses ve nefes teþkil ediyor aslýna bakarsanýz. Bu sene Oscar-toto’cularýn adýný tekrar tekrar andýklarý Clint Eastwood iki filmi Atalarýmýzýn Bayraklarý ve Letters from Iwo Jima’yla, Martin Scorsese Köstebek’le, Meksikalý yönetmen Alejandro Gonzalez Inarritu Babil’le (en çok adaylýk, dokuzla ondaydý) Altýn Küre’de öne çýkan isimlerdi. Gelin sonuçlara þöyle bir göz atalým. Bir de sene baþýnda enflasyon tahmini yapýp sürekli madara olan iktisatçýlara nazire yaparcasýna biz de kimi görüþlerimizi sýralayalým. Ne demiþler: Ya tutarsa… FOREST WHITAKER Kabadayı ASLAN 23 Temmuz-23 Aðustos Ne o! Bu hafta yelelerinizi pek bi yerde gördüm. Geçen haftaki çalýmlarýnýzdan eser kalmamýþ. Burcunuzun afillisi Alfred Hitchcock tarzýndan Ahu Tuðba moduna geçmiþsiniz. Hahaha!... Þaþkýn baksana bana, þaþkýn aðlarým; ama þaþkýn! Sabit fikirli davranmaya devam ettiðiniz sürece bu modda sabit kalýrsýnýz iþþalllah! Ýþiniz gücünüz trajedi Yalnýz kalmayý hak eden birileri deðilsiniz, ama kaþýndýðýnýz için böyle Orhun Anýtlarý gibi ýssýz acun konumundasýnýz. Lavabonun patlayan borusundan bünyenizden bir kalp spazmý oluþturacak kadar beyin baloncuðunuzu þiþirirseniz çok yakýnda sizin de o anýtlardan farkýnýz kalmaz, tarih olursunuz. Ýþiniz gücünüz trajedi! Hep trajedi, hep trajedi be Çiko’lar. Gevþeyin azýcýk, böyle olmuyor ki! Kuruntulu BAŞAK 24 Aðustos-23 Eylül Kýskançlýk damarýnýz çatlayacak Dengesiz TERAZİ 24 Eylül-23 Ekim Duygusal açýdan gerilim içindesiniz. Gerçi sürekli bir gerilim var sizde. Mesai arkadaþlarýnýzýn sizden birazcýk daha fazla zam almasý dengenizi bozmuþ gibi görünüyor. Kýskançlýk damarlarýnýz çatlamak üzere. Kendi içinize kapanýp saçýnýzý ve baþýnýzý yolmak için bundan daha iyi fýrsat olamazdý. Hemen internetten o çok sevdiðiniz duygusal, salyasümük müziklerini indirin de iþe koyulun. Telefonla þehiriçi görüþmeyin Ýnsanlarla iletiþimin öne çýktýðý sosyal bir dönemdesiniz. Aksilik þu ki, Telekom da þehiriçi telefon görüþmelerine zam yaptý. Yani bu sosyal dönemden zararlý çýkabilirsiniz. Mümkünse mesajlaþmayý ya da yüz yüze görüþmeyi deneyin. Bu sosyalleþme dönemi size pahalýya patlayacak. Biriktirdiðiniz dolarlardan birkaç banknotu bozdurmak zorunda kalacaksýnýz. Zehirli AKREP 24 Ekim-22 Kasým Sizin yükseleninizi de sevmem Palavracı YAY 23 Kasým-21 Aralýk En Ýyi Yardýmcý Erkek Oyuncu: Eddie Murphy, Rüya Kýzlar Terlemenizin nedeni hem küresel ýsýnma hem de yükselen burcunuz. Bu hafta kendi burcunuzdan fayda yok, yükseleninize tabii olacaksýnýz. Zaten bu en verimsiz haftanýzda kendi kendinize de bir faydanýz dokunmayacak. Sizin babanýzý da sevmezdim zaten, yükseleninizi de sevmiyorum. Oðlak’ýn tek dostu Koç’tur Eh, sýrasý gelmiþti diyorsanýz, sizlere Murphy’nin rakiplerini bir hatýrlatalým: Venedik’te en iyi erkek oyuncu seçilerek herkesin aðzýný açýk býrakan Ben Affleck (Hollywoodland), Köstebek’le üstat Jack Nicholson ve çömezi Mark Wahlberg, Babil’deki çaresiz koca rolüyle Brad Pitt… Anlayacaðýnýz, sýrasý gelmiþ bile olsa, bir baþka jürinin bu adaylarýn içinden onu iþaretlerken elleri titrerdi. Ne yalan söylemeli, Murphy’nin Rüya Kýzlar’daki performansý kariyerinin en iyisi. Oscar þansý: Var, endüstrinin hep eðlenceli kanadýnda boy göstermiþ ve ödüllerde hep hor görülmüþ olmasý da avantajý. Milliyetçilik ve aile duygularýnýzýn týrmanýþa geçtiði hassas zamanlardan geçiyorsunuz. Dikkat edin de ulusalcýlýða falan kuyruðunuzu kaptýrmayýn, duman olursunuz. Unutmayýn ki oðlaklarýn oðlaktan baþka dostu sadece Koç’lardýr. Huzur bulmak istiyorsanýz kendinize bir Koç arkadaþ edinin, sýrtýnýz yere gelmez. Dikkafalı OĞLAK 22 Aralýk-20 Ocak Önce dur, sonra yalelli çek... Terelelli KOVA 21 Ocak-19 Þubat En Ýyi Yardýmcý Kadýn Oyuncu: Jennifer Hudson, Rüya Kýzlar Amerika’da bizdeki Popstar’ýn muadili American Idol’da birinci olduktan sonra rol aldýðý ilk sinema filmiyle bu kadar büyük bir payeye ulaþmasý, þaþýlacak þey. Ama Hudson’ýn filmdeki performansý hakikaten dört dörtlük. Oscar þansý: Zayýf, ama imkansýz deðil. Sarsak YENGEÇ 22 Haziran-22 Temmuz Þaþkýn baksana bana, þaþkýýýnn! Þubatta bize de beklediðimiz Stephen Frears filmi Kraliçe, bilenler biliyor, Tony Blair ile Britanya Kraliçesi II. Elizabeth’in Leydi Diana’nýn ölümü üzerine düþtükleri ihtilafý ele alýyor. Helen Mirren’in kraliçenin kýyafetleriyle birlikte tüm ruhunu emdiði kulaðýmýza çalýnanlar arasýnda. Açýkçasý filmi henüz izlememiþ olsak da usta aktrisin tümüyle bir oyunculuk gösterisine soyunduðundan hiçbir þüphemiz yok. Oscar þansý: Þans ondan yana görünüyor, hele ki bunca tecrübesine karþýn daha önce hiç Oscar’la taçlandýrýlmadýðý düþünülürse… Bir ihtimal Annette Bening (Runing with Scissors) onu zorlayabilir. En Ýyi Kadýn Oyuncu (Müzikal veya Komedi): Meryl Streep, Þeytan Marka Giyer Her hafta sizi uyarmaktan býktým. Þanssýzlýðýnýz sürüyor, sakarlýðýnýz devam ediyor. Kendinizin ve çevrenizin selameti açýsýndan hiç hareket etmezseniz sevinirim. Gezegeninizi kýsýrdöngüye sürükleyen karadelikler öyle büyük ki, ekmek arasý döner alsanýz arasýndan esrar çýkacakmýþ ve baþýnýz derde girecekmiþ gibi duruyor. Kendinizi hýrpalamanýn þimdi tam zamaný… Kurban olam duygusallýðýnýza Amerikan film endüstrisinin hayli önemsediði Altýn Küre ödülleri geçtiðimiz pazartesi daðýtýldý. Inarritu’nun Babil’i, Scorsese’nin Köstebek’i, Bill Condon’un Rüya Kýzlar’ý gecenin galibi görünüyor. En Ýyi Kadýn Oyuncu (Drama): Helen Mirren, Kraliçe Açýkçasý herkesi þoke eden tek sonuç bu oldu. Hadi adaylýðý bir dereceye kadar mazur görülebilir. Ancak, hem de yedi kez Altýn Küre’ye aday olup bugüne kadar sýfýr çekmiþ bir Johnny Depp’i sollamasý akýl alýr gibi deðil. Ayrýca Lütfen Beni Öldürme’yle hayli ses getiren Will Ferrell’ýn bileðini bükmeyi de becermesine ne demeli peki! Oscar þansý: Sýfýr! Akademi üyelerinin bu sululuða prim tanýyacaðýný hiç sanmýyoruz. Uyuşuk BOĞA 21 Nisan-20 Mayýs Ekmek arasý esrar En Ýyi Erkek Oyuncu (Drama): Forest Whitaker, The Last King of Scotland En Ýyi Erkek Oyuncu (Müzikal veya Komedi): Sacha Baron Cohen, Borat Bugünlerde þans çarký, etrafýnýzda fellik fellik dönüyor. Her köþe baþýndan çýkacak umulmadýk fýrsatlar söz konusu. Ne bileyim aniden Bahçecilik Sergi ve Fuarý için Tayland’a gidiþ-dönüþ bileti kazanabilirsiniz. Olmadý Sauna Çetesi’nin sýrtýnýzý keseleme bahtiyarlýðýna eriþebilirsiniz. Karanfilinizi yakanýzdan eksik etmeyin ki, uzaktan tanýnasýnýz. Sizin bu bir gelip bir giden aklýnýz beni deli ediyor. Doluya koysam almýyor, boþa koysam dolduramýyorsunuz. Yine gerçekçi konularla sarmaþdolaþ olmuþsunuz. Kerkük meselesiyle mutfakta yaktýðýnýz yemeði nasýl ayný cümlenin içinde kurup, birbiriyle baðdaþtýrabiliyorsunuz hayret?!. Önce zihninizi toplayýn bari de, ondan sonra yalelliyi çekin… Godot’yu beklerken… KRALÝÇE Her alanda bir hareketlenme söz konusu; ama sizin bu sudan çýkmayan kafanýz yine dumanlý. “Dað baþýný duman almýþ / Gümüþ dere durmaz akar” modundan ne zaman çýkacaksanýz haber verin de börek açayým. Güneþin burcunuza geçmesine bir aydan daha az zaman kaldý farkýndayým; ama böyle her þeyi bekleme alýþkanlýðýnýzý terk etmezseniz Godot’yu bile kaçýrýrsýnýz. Canlanýn, adým atýn! Sefil BALIK 20 Þubat-20 Mart gençlik Eskiden duvar yazýlarý vardý, iddialý sözcüklerle bir düþünceyi, bir ideolojiyi, bir dünya görüþünü över, kamuoyuna duyururdu. 80 sonrasýnda bu yazýlar azaldý, gittikçe de kayboldu. Kalanlar da yerini farklý içeriklere býraktý. 90’lý yýllarda hayatýmýza internetin girmeye baþlamasýyla birlikte sloganlar duvarlar yerine, siteler, bloglar, forumlar ve sohbet odalarýna taþýndý. Siyasi içerikli duvar yazýlarý da, tarihte bir döneme mahsus nostaljik bir kare þeklinde yerini aldý. aktüel 21 OCAK 2007 PAZAR 9 Eskisinde dava, yenisinde aþk var Duvar yazýlarýndan kuþak tahlili EMÝNE DOLMACI Takvimlerin darbeye yakýn olduðu dönemler. Yýl 1978, Türkiye’nin özellikle üniverFOTOÐRAF sitesi olan büyük þehirlerinde KÜRÞAT çatýþmalar yaþanýyor ve onBAYHAN larca genç ölüyor. Bu dönemde görev baþýnda olan Ecevit hükümeti ise kuyruklarla ülkeyi ‘bir yokluk ve kýtlýk’ durumuna sürüklemenin yaný sýra, özgürlükleri kýsýtlamaktan da eleþtiriliyor. Bu eleþtiriler bazen meydanlarda sloganlara bazen de duvar yazýlarýna dönüþüyor. ‘Zengin ve Yoksul’ dizisinin kötü karakterinden esinlenerek ‘Falconetti Ecevit’ adý takýlan eski baþbakan için kaleme alýnan yazýlardan biri, Beyazýt Meydaný’ndaki duvarda kendini gösteriyor: “Ne Amerika ne Rusya milliyetçi Türkiye, Falkonetti Eco Edirnekapý’ya giremez.” 1978 yýlýndaki yazýyý yazan 6 kiþiden biri olan yayýncý Oðuzhan Cengiz, “Bunu ilk kez itiraf ediyorum. Fikir benden çýkmýþtý, bir grup arkadaþ hemen yazdýk. O yazý aylarca Türkiye’nin gündeminde kaldý.” ifadesini kullanýyor. Duvar yazýlarý, gençlik hareketlerinin yoðun olduðu 70’li yýllarda, her kesim için vazgeçilmez mücadele aracýydý. Ýhtilalle birlikte azalan bu yazýlar 90’lý yýllara doðru neredeyse hayattan silindi. Onun yerini, modern grafiti sanatý veya hiçbir estetik veya edebi deðeri olmayan ‘aþk’ yazýlarý aldý. Siyasi mesajlar, yazýlar ve tartýþmalar da tamamen internet ortamýna taþýndý. ÖDP Parti Meclisi üyesi Ýbrahim Aydýn, “Bu, verilmek istenen mesajýn sokaklarda yaþatýlmasý ile ilgiliydi. Ekonomikti, ayný zamanda kendi içinde bir eylem niteliði de vardý.” diyor. Daha sonra idam edilen Yusuf Aslan ve Hüseyin Ýnan’la birlikte ODTÜ stadyumuna ‘devrim’ yazýsýný yazan EMEP Merkez Yürütme Kurulu üyesi Mustafa Yalçýner ise mücadele araçlarý deðiþse de bunun bir devrin sonu olmadýðý, önümüzdeki dönemlerde yeniden ortaya çýkabileceði görüþünde. Gece yazýya çýkýyoruz arkadaþlar! 1 968 Paris öðrenci hareketlerinde duvarlar, “Gerçekçi ol, imkansýzý iste!” ve “Yasaklamak yasaktýr.” gibi sloganlarla bezenirken, bu yazýlar tüm dünyaya genel kabul gören sloganlar olarak yayýlmýþtý. Türkiye’de duvar yazýlarýnýn yoðunluðu, siyasetin daha sivri ve keskin, gençlik hareketlerinin de güçlü olduðu yýllarda, bu yýllardan bir dönem sonrasýna tekabül ediyor. 80 darbesi sonrasýnda, tek kanallý radyomuzdan ve televizyonumuzdan, ‘yasadýþý örgüte ait slogan yazdýklarý için gözaltýna alýndýlar’ ifadelerini duyardýk sýk sýk. Sað veya sol siyasi hareketlere mensup örgütler, özellikle kendi hakimiyeti altýndaki bölgelerde duvarlarýn da hakimiydi. ‘Yaþasýn…’ veya ‘Kahrolsun…’ ile baþlayan sloganlar, ayný zamanda bir güç / kuvvet gösterisi, biz varýz mesajýydý. Sprey boyalarýn olmadýðý dönemde yaðlý boya, zift veya kireçle yazýlan yazýlar, hem polisle hem karþý örgütlerle çatýþma sebebi oluþturuyordu. Bu yüzden, ‘Yazýya çýkma’ eylemi, bir grup eli yatkýn üyeyle beraber, bir grup gözetleyiciyi de mecbur kýlýyordu. Hatta her grup, saðcý polislerin örgütlendiði Pol-Bir Falconetti kimdir? Türkiye’de tutulan yabancý kötü karakterlerden birisi. Kitleleri ekrana kilitleyen Zengin ve Yoksul dizisinin ‘kötü adam’ý Falconetti, yaþayan bir kahraman kadar üne sahipti. Filmde Falconetti, Tom Jordache’i öldürdüðünde gazeteler, “Ellerin kýrýlsýn Falconetti” manþetini atmýþtý. Falconetti’yi, Kurtlar Vadisi’nin Akrep Bekir’i tiyatrocu Zekai Müftüoðlu seslendiriyordu. üyesi polislerin görevi esnasýnda veya solcu polislerin örgütlendiði Pol-Der üyesi polislerin nöbet vaktinde yazýya çýkýyordu. Eðer, duvarlar yazýlmýþ ve boþ yer yoksa karþý örgütün yazdýðýný deðiþtirmek de bir eylem türüydü. Örneðin, ÜGD ‘ÝGD’, MHP ‘MARX’, DEV-GENÇ ‘DEVEGENÇ’ sloganlarýyla deðiþtiriliyordu. Devrimciler anti Amerikancý bir yazý yazdýðýnda, karalanýp altýna MHP yazýlabiliyordu veya Filistin sorunu üzerine yazýlanlarýn altýna her grup imzasýný atabilirdi. Hukuki açýdan ‘suç’ sayýlan duvar yazýlarý, 80’li yýllarýn sonunda yavaþ yavaþ siyasi bir mücadele aracý olmaktan çýkarken, 90 ve 2000’li yýllarda neredeyse hiç görünmez oldu. Geçtiðimiz yýllarda ise konuyla ilgili ilginç olaylara tanýk olduk. 22 Kasým 2005’te Erzurum’un Horasan ilçesinde, birtakým duvar yazýlarý ortaya çýktý. Yapýlan araþtýrmada, “Baþbuð apo”, “Kürdistan’ý kuracaðýz, Türkleri atacaðýz”, “Yaþasýn PKK” gibi duvar yazýlarýnýn ayný elden çýktýðý saptandý. Baþka bir çýkýþ da 2005 yýlý Aralýk ayýnda Ýzmir’de yaþandý. Bina, kavþak ve köprülere, “Dünya Türk olsun” ve “Türkiye Türklerindir” yazan Buduncular grubu da polisi bir süre peþinden koþturdu. Ýstanbul’da ise Nuri Alço’nun adýný kullanarak, duvarlardaki ‘NARO’ imzasý atan bir grup ortaya çýktý. Bugün artýk, daha çok sol gruplarýn yaptýðý, ‘F tipi cezaevine tepki’ veya ‘ölüm oruçlarýný kýnama’ gibi eylemlerde duvarlara yazýlar yazýlýyor. Bunlar da, eylem bölgesi ile sýnýrlý kalýyor. Yani Ýstanbul’un Okmeydaný, Gazi Mahallesi, Ümraniye, Maltepe gibi bölgelerinden dýþarý çýkamýyor. e.dolmaci@zaman.com.tr Ecevit, Türkeþ’ten rica etti, yazýyý sildirdik Nostalji olarak kalmadý, vakti gelecek Tutuklananlarýn yarýsý yazýdan yargýlandý Oðuzhan Cengiz (Yayýncý): Arkadaþlarla Beyazýt’ta Küllük Kahvesi’nde oturuyorduk. 1997’de Ecevit’in iktidar olduðu yýllarda ülkücülere karþý müthiþ bir kýyým vardý. “Ecevit çok zulmediyor, ‘Falconetti Ecevit’ yazalým duvarlara” dedim. Beyazýt Hürriyet Meydaný’nda tramvay yolu üzerindeki duvarlardan birine yazdýk. 6 kiþiydik yazýyý yazan, yaklaþýk 3 saatimizi aldý. Kimliðimizi bilen yoktu. Ýlk kez açýklýyorum: 50-100 kiþilik ekiplerle geldiler yazýyý silmeye çalýþtýlar, biz sildirmedik. Ýstanbul Belediye Baþkaný Ahmet Ýsvan ekiplerle beraber geldi, onlara da izin vermedik. Yaklaþýk 7-8 ay kaldý duvarda. En son Ecevit, Alparslan Türkeþ’i arayýp rica etmiþ. Bunun üzerine yazý silindi. Falconetti Ecevit’i yazan kiþilerden 2’si daha sonra olaylarda öldürüldü. Yazýya genellikle geceleri sabaha karþý çýkardýk. Vatan Caddesi, Millet Caddesi’ne yazardýk en çok yazýlarýmýzý. Yazý yazarken çatýþma çýktýðý çok olurdu. Kardeþim Erhan Cengiz, yazý yazan solcularla mücadele ederken öldürüldü. 18 yaþýndaydý. Mustafa Yalçýner (EMEP MYK üyesi): 1968’de ODTÜ öðrencisiydim. 4 arkadaþýmla birlikte ODTÜ Stadyumu’nun tribünlerine bir yazý yazdýk. Devasa boyutlarda ‘Devrim’ yazýsýydý. Yazanlardan Hüseyin Ýnan ve Yusuf Aslan idam edildi, Alpaslan Özdoðu çatýþmada öldürüldü. Taylan Özgür de öldürülen arkadaþlarýmýzdan biriydi. Hüseyin Ýnan getirmiþti boyayý. Sildiler olmadý, boyadýlar olmadý, betonu traþladýlar, ne yaptýlarsa çýkmadý. Bahsettiðim arkadaþlarla Türkiye Halk Kurtuluþ Ordusu’nu (THKO) kurduk daha sonra. Bizde duvara yazý yazanlar öldürülür, en azýndan bir dönem böyleydi. Çok sayýda arkadaþýmýz duvar yazýsý yazarken öldürüldü. Her dönemin kendi mücadele yöntemleri ve araçlarý vardýr. Þu anda yok; ancak yakýn bir gelecekte yine olabilir. Þimdi olmamasý bir tarafýn, kendisini devrimci olarak ifade edenlerin, henüz görece zayýflýðýdýr. Belki bir tarafýn da böyle araçlara ihtiyaç duymayacak kadar kendisini güçlü hissetmesidir. Öte yandan toplumdaki depolitizasyonla da ilgili bu. Ýbrahim Aydýn (ÖDP PM üyesi): Bu, verilmek istenen mesajýn sokaklarda yaþatýlmasý ile ilgiliydi, ekonomikti, ayný zamanda bir eylem niteliði vardý. Duvarlara yazý yazmak suçtu, yoðun jandarma ve polis baskýsý altýnda yapýlýrdý. Onlardan kaçmaya çalýþarak gerçekleþtirirdik. Her yazý yazmada polisle çatýþma çýkardý. Devrimci Yol’un amblemini herkes çizemezdi. Bunun için özel bir beceri gerekirdi. Yazýlarda genellikle yaðlý boya kullanýrdýk. Boyalarý kendi harçlýklarýmýzla alýrdýk. Kireç de kullandýk, kireç erken çýkardý, kolay kapatýlýrdý. Daha özel bir yazý yazacaksak yaðlý boyayý tercih ederdik. Daha fazla zaman ve daha fazla güvenlik gerekiyordu. Polisle çatýþýrdýk genelde, çünkü Artvin’de karþý örgütler pek yoktu. Devrimci Yol davasý’nda binin üzerinde kiþi yargýlanýyordu. Yarýsýnýn suçu duvarlara yazý yazmaktý. Daha çok, “Kahrolsun faþizm”, “tek yol devrim”, “üreten biziz yöneten de biz olacaðýz”, “söz, yetki, karar, iktidar halka”, “Oligarþi mezara, halk iktidara” sloganlarýný yazardýk. 10 gençlik 21 OCAK 2007 PAZAR teknoloji Eðlence ve iletiþim için kullandýðýmýz cep telefonu, müzik seti, fotoðraf makinesi, bilgisayar, mp3 çalar gibi elektronik aletleri birbiri ile baðlamak için bin bir zahmete ihtiyaç duyuluyor. Her bir cihaz için kablo, yazýlým sahibi olmanýz gerekiyor. Dijital bir evde ise bütün cihazlar birbirleri ile kablosuz baðlanabiliyor. Dijital evde kablosuz yaþam HÜSEYÝN GÖKCAN Geçtiðimiz hafta Amerika Birleþik Devletleri’nde dünyanýn en büyük Tüketici FOTOÐRAF Elektroniði Fuarý yapýldý. AP Microsoft’tan Sony’ye, Dell’den Samsung’a kadar birçok teknoloji devi ürünlerini burada sergiledi. Açýlýþ konuþmacýlarýndan biri Microsoft’un baþkaný ve dünyanýn en zengini Bill Gates idi. Her yýl bu fuarda yaptýðý konuþmalar Microsoft’un teknoloji ile ilgili gelecek vizyonunu gösterir. Gates’ýn bu yýlki önemli konularýndan biri de dijital ev kavramýydý. Piyasaya yeni sürülen Windows Vista iþletim sistemi de bu kavrama göre oluþturulmuþ ve ayný zamanda Windows sadece dijital ev için yeni sunucular kurduðunu açýkladý. Ev içinde internete baðlanabilen bütün cihazlar kod adý Quattro olan Windows Home Server’a (Windows Ev Sunucusu) baðlanarak video, müzik veya dosyalara ulaþabilecek. Dünyadaki bilgisayarlarýn iþletim sistemi aðýrlýklý olduðu düþünülürse DÜZELTME Ekimizde 7 Ocak 2007’de “Ailem seçti, ben okuyorum!” baþlýðýyla yayýnlanan haberi destekleyen fotoðraftaki kiþilerin haberle ilgisi yoktur. Düzeltir, fotoðrafta yer alan kiþilerden özür dileriz. Feza Gazetecilik A.Þ. Adýna Sahibi ALÝ AKBULUT Genel Yayýn Müdürü EKREM DUMANLI Genel Yayýn Editörü NÝHAL BENGÝSU KARACA Görsel Yönetmen FEVZÝ YAZICI Sorumlu Müdür ve Yayýn Sahibi Temsilcisi ALÝ ODABAÞI Reklam Grup Baþkaný YAKUP ÞÝMÞEK Sayfa Tasarým MUSTAFA SAÐLAM ALÝ YAÐMUR Reklam Satýþ Koordinatörü YALÇIN ÇINAR Editörler MEHMET FATÝH SELVÝ H. SALÝH ZENGÝN m.kilicaslan@zaman.com.tr Tel: 0212 454 82 06 Reklam Satýþ Yöneticisi MUZAFFER KILIÇASLAN Yönetim Yeri Yayýn Türü: Yerel Süreli Baský: Feza Gazetecilik A.Þ. Zaman Gazetesi 34194 Yenibosna, Ýstanbul TEL: 0212 - 454 1 454 Faks: 0212 454 14 83 www.zaman.com.tr genclik@zaman.com.tr GAZETESÝ’NÝN PAZAR EKÝDÝR Microsoft’un dijital ev için attýðý adýmýn etkisini hissettireceði söylenebilir. Dijital ev konusunda Microsoft dýþýnda teknoloji devleri de adýmlar atýyor. Birkaç yýl içinde uygulamalarýný görmeye baþlayacaðýmýz dijital ev ile internete girebilen bütün cihazlar (televizyon, oyun konsolu, cep telefonu, bilgisayar) kablosuz olarak birbirleri ile irtibata geçebilecek. Bir cihazdan diðer cihaza video, müzik göndermek çok kolaylaþacak. Elektronik eþyalar günlük hayatýmýzýn içine o kadar girdi ki onlarsýz yaþamýn nasýl bir þey olduðunu birçoðu hatýrlayamaz. Cep telefonu, televizyon, dizüstü bilgisayar, fotoðraf makinesi, mp3 çalar, iPod, DVD oynatýcý, müzik seti, internet iletiþim, eðlence aracý olarak yaþamýmýzýn bir parçasý halini aldý. Ancak bu kadar çok eþya birbirinden kopuktur. Fotoðraf makinesi ile çekilen bir fotoðrafý bilgisayara aktarmak için kabloya ihtiyaç duyulur. Ya da fotoðraflarý TV’de izlemek isterseniz hafýza kartýný televizyona takabilirsiniz ki bütün tele- vizyonlar böyle bir seçeneði sunmaz. YouTube’da ilginizi çeken bir videoyu televizyondan izlemek isteseniz zorluklarla karþýlarsýnýz. Dijital ev bütün bu sýkýntýlarý ortadan kaldýrmak için tasarlanýyor. Kablosuz bilgi transferini saðlayan teknolojilerin geliþmesiyle videolarýn, fotoðraflarýn, müziðin bir cihazdan diðerine aktarýlmasý hýzlanacak. Teknoloji devleri, dijital evlerde yerlerini alýyor ntel Viiv teknolojisi ile bu iþe katkýda bulunurken Fujitsu-Siemens dijital ev adlý ürünü þu an satýþa sunmuþ bulunuyor. Bilgisayar üreticisi Dell CES fuarýnda geçen hafta bilgisayardan multimedya içeriklerin aktarýlabildiði televizyonunu tanýttý ve dijital ev kavramýna doðru bir yönelmenin iþaretlerini verdi. Apple MacWorld konferansýnda hem cep telefonu hem iPod, hem de internet eriþim aracý olan iPhone’u tanýttý. Bunun yanýnda App- Ý le TV de ABD’de þubat ayýnda satýlmaya baþlanacak. Apple TV sayesinde kablosuz müzik, film, fotoðraf gibi içerikler internet üzerinden televizyona indirilebilecek. Windows’un yeni iþletim sistemi Vista dijital evi destekleyecek þekilde tasarlandý. Ýþletim sisteminin yanýnda müzik çalar Zune, oyun konsollarýnda XBox üreten Microsoft zaman içinde bütün ürünlerini bilgisayara dolayýsýyla internete baðlayacak. Yeni bir uygulamayla kullanýcýlar XBox üzerinden oyun oynamanýn yanýnda internete de girebilecek. Aslýnda Microsoft ne Zune’dan ne de XBox’dan kâr etmiyor. Bill Gates’in bu ürünleri piyasaya sokma sebebi evde dijital eðlence’de Windows iþletim sisteminin kullanýmýnýn devamýný saðlamaya çalýþmak olarak görülüyor. Bütün elektronik aletlerin birbirine kablosuz baðlanabilmesini saðlayan dijital ev kulaða hoþ gelmekle birlikte bazý engellerle karþý karþýya bulunuyor. Bazý teknolojilerin birbiri ile uyumu saðlanmasý gerekiyor. Bir örnek vermek gerekirse bu konuda birbiri ile yarýþan Apple ve Microsoft ürünleri birbirleri ile uyumlu deðil. Özellikle yazýlým formatlarýnýn birbiriyle uyumlu olmasý gerekiyor. Yoksa sadece bir teknolojiyi kullanmak zorunda kalarak seçeneklerinizi azaltýyorsunuz. Bazý durumlarda alýnan bir cihaz diðeri ile uyumlu olmazsa dijital ev kavramý sona erer. Sadece yazýlým anlamýnda bir uyumsuzluk yok. Piyasada hakim konuma gelmek isteyen birçok donaným üreticisi ve saðlayýcýsý birbiriyle uyumsuz teknolojileri üretiyor. Ayný zamanda fotoðraf makineleri, video kameralarýn kablosuz aðlara baðlanma yetenekleri henüz saðlanmýþ deðil. Diðer bir tehlike ise film, TV dizileri, müzik içeriði saðlayan firmalarýn telif haklarýný korumak isteyen teknolojilerin yerleþtirilmesi konusunda talepleri de karþýlanmasý gerekiyor. Yoksa elektronik ortama giren her þey hack edilme tehlikesi yaþýyor. Film, TV þovlarý ve þarkýlarýn korsan olarak yayýlmasý sinema ve müzik endüstrisini korkutuyor. h.gokcan@zaman.com.tr ‘KanQa’ ile ölümüne haberleþ! Türkiye’de cep telefonu abone sayýsý 53 milyona ulaþtý. Cep telefonu olmayan yok. Bir yetmez deyip iki telefonu olanlarýn sayýsý da az deðil. Bu durum sadece Türkiye için geçerli deðil elbette. 2006 yýlýnda dünyada 1 milyara yakýn cep telefonu satýldý. Zaman geçtikçe de cep telefonlarý sadece sesli iletiþim aracý olmanýn ötesine geçmeye baþlýyor. Konuþmanýn yanýnda mesajlaþmak, uygun maliyetleri sebebiyle tercih ediliyor. Ýnternet baðlantý maliyetlerinin düþmeye baþlamasýyla cepten e-posta, anýnda mesajlaþma gibi servisler de yaygýnlaþmaya baþladý. WAP, GPRS üzerinden verilen bu servisler özellikle mesajlaþma fiyatlarýný düþürüyor. Öyle ki 1 SMS fiyatýna 100 SMS’lik bir mesaj atmak mümkün oluyor. Anýnda mesajlaþma servisleri olan Google’un gTalk, Microsoft’un MSN Messenger, Yahoo’nun Messenger’ý bazý ülkelerde telefonu satýn aldýðýnýzda içinde bu programlar yüklenmiþ oluyor. Türkiye’de cep telefonu operatörleri SMS ile mesajlaþma dýþýnda cepten e-posta, WAP, GPRS üzerinden daha ucuza, SMS’den çok daha uzun mesajlarý göndermeye olanak saðlýyor. Bu servisleri kullanmak için kullanýcýlarýn aylýk belirli ücretleri gözden çýkarmalarý gerekiyor. Operatörlerin ana oyuncu olduðu bu alanda Doðan Online, Kanqa isimli markasý ile giriyor. Kanqa cep telefonlarýnda WAP, GPRS kullanarak mesajlaþmayý çok ucuza mal etmeyi saðlýyor. 2 YTL’ye sýnýrsýz mesajlaþma K anqa’nýn MesajMakinesi servisi ile 1 SMS fiyatýna 100 SMS uzunluðunda mesaj gönderiliyor. Ýlk 2 aylýk abone ücreti bedava olan Kanqa daha sonraki aylar için 2 YTL olacak. 2 YTL’lik ücret ile Kanqa üyeleri kendi aralarýnda sýnýrsýz sayýda mesajlaþma imkaný buluyor. MSN Messenger’da olan arkadaþlarýnla MesajMakinesi ile bedavaya mesajlaþabilirsin. Kanqa üyesi olmayanlarla mesajlaþma ise 9 kuruþa gerçekleþebiliyor. Kanqa’nýn bütün hizmetlerinden yararlanabilmek için cep telefonunun Java veya Symbian destekli olmasý gerekiyor. Türkiye’de 36 milyon kiþinin cep telefonu sahipliði bulunduðunu belirten Kanqa Pazarlama Ýletiþim Müdürü Ýsmail Özdemir, yaklaþýk 11 milyonunda Kanqa’nýn çalýþabileðini ifade etti. Özdemir, WAP’ý kullanan 22 milyon kiþinin de Kanqa’nýn mesaj- laþma servisinden yararlanabileceðini söyledi. Kanqa, mesajlaþmanýn yanýnda cepten eposta atabilmek, gelen e-postalarý görüntülemek için de kullanýlacak. Mart ayýnda baþlayacak cepPostacý ile gmail, hotmail veya iþyeri e-posta hesaplarýný cep telefonunda Kanqa üyeleri görmeye baþlayacak. 20 MB’lýk e-posta saklama alaný da veren cepPostacý uygulamasý ile aboneler ayda 2 YTL’ye ayný zamanda @kanQa.com uzantýlý e-posta adresinin de sahibi olacak. KanQa Ýletiþim Müdürü, cepPostacý, Mesaj Makinesi ve diðer servislerin bir arada görünebilmesi amacýyla kanQaAjan programýný abonelerin yükleyerek bütün servisleri bir arada görebileceklerini belirtti. KanQaAjan ile telefon rehberindeki veya messenger’daki arkadaþlarý kanQa’ya davet edenler 1 ay daha ücretsiz üyelik kazanýyor. KanQaAjan ile týpký anýnda mesajlaþma programlarýnda olduðu gibi çevrimiçi (online) görünebiliyorsunuz. Böylece kanQa’daki arkadaþlarýnýzla týpký messenger’da olduðu gibi mesajlaþýlýyor. gençlik röportaj 21 OCAK 2007 PAZAR 11 Kýrýk Kanatlar’dan Geniþ Zamanlar’a: Özge Özberk Ýyi projelerde yer almanýzla birlikte çýtayý da yükselttiniz. Sizi nasýl bir gelecek bekliyor? Yaptýðým iþten daha kötü bir iþ yapmamayý kendime prensip edindim. Ama hiçbir zaman da iyi bir iþ gelmezse oynamam, piyasadan silinirim demedim. Bizim hayatýmýz sadece diziden ibaret deðil, tiyatro da var. Tiyatro, zaten gelecek projelere zemin hazýrlýyor. Çýtayý yükseltme korkum yok; ama hedefim bu. Yeþilçam’ýn ünlülerinin yaptýðý projeler tutmadý. Sizde de böyle bir endiþe var mý? Ben sadece günümü yaþýyorum. Þu anda gelen projeleri en iyi þekilde deðerlendirmeye çalýþýyorum. 40 sene sonra unutulacak mýyým, beni kimse hatýrlayacak mý kaygýlarýný gerçekten yaþamýyorum. Ama niye tutmuyor, diye düþündüðümde de birazcýk proje seçimi ile alakalý olduðunu görüyorum. Ýsim iþ yapar mý, hayýr yapmaz. Bu bir bütünler karmaþasý. Bunun içinde senaryo, ekip, oyuncular her þey birbirini etkiler. Tutmayan projelerin biraz da bütününe bakmak lazým. YUSUF BÜLBÜL G.O.R.A. (Ceku), Çemberimde Gül Oya (Yurdanur), Babam ve Oðlum (Sadýk’ýn sevgilisi) Kýrýk FOTOÐRAF Kanatlar (Nazlý) gibi reytingi RIDVAN yüksek projelerde yer alan ÖzYAVUZ ge Özberk, bugünlerde Star TV’nin yeni dizisi Geniþ Zamanlar’da boy gösteriyor. Yaptýðý iþlerin tutmasýný kaliteli projelere baðlayan Özberk, gelecekte kendini iyi yerlerde görüyor. O yüzden de gece gündüz demeden setler arasýnda adeta mekik dokuyor. Oyunculukta kendini sürekli yenileyen ve geliþtiren Özberk, “Yapý olarak duygusal bir insan olduðum için Alalh beni kötü yönetmenlerin ve senaristlerin eline düþürmesin.” diyor. Ayrýlmasýyla olay olan Kýrýk Kanatlar’la ilgili önemli açýklamalarda bulunan oyuncu ile Geniþ Zamanlar’ý, dizi sektörünü, þöhretin kendisini korkutup korkutmadýðýný, magazin dünyasýna bakýþýný ve sinemayý konuþtuk... Kýrýk Kanatlar’dan ayrýlmanýz konuþulurken bir anda ‘Geniþ Zamanlar’da çýktýnýz sevenlerinizin karþýsýna... ‘Kýrýk Kanatlar’ýn yaz sezonunda kaldýrýlýp kaldýrýlmayacaðý ile ilgili bir belirsizlik vardý. Bu arada ‘Geniþ Zamanlar’ýn yapýmcýsý da dizinin biteceðine dair duyumlar almýþ. Teklif ettiler. Ama ben ýsrarla ‘bitmeyecek’ diyordum. Ama senaryo bazýnda çok büyük sorunlarým vardý. Bu sorunlar da benim diziden ayrýlmama sebep oldu... Sorun derken neyi kastediyorsunuz? Rolüme kattýðým emeðin sonlara doðru azaldýðýný, hatta kaybolduðunu gördüm. Dolayýsý ile diziden ayrýldým. Dizi piyasasýna da girmek istemiyordum. ‘Kýrýk Kanatlar’da çok büyük drama serüveni yaþadýðým için biraz ara vermek istiyordum. Bu sezon, sinema ve tiyatro olmasýný istiyordum. Fakat bu proje geldi. Ýçinde Ayþe Kulin (Geniþ Zamanlar’ýn yazarý), Zuhal Olcay gibi isimler olunca kabul ettim. Yüzünüzü dinlendirmek mi istemiþtiniz? Hayýr, sadece dizi furyasýnýn beni çok yorduðunu fark ettim ve asýl iþim olan tiyatroya aðýrlýk vermek istemiþtim... Senaryoda sizi çeken neydi? Beni seneryoda en büyük etkileyen ‘çaresizlik’ti. Seçiminizin olmamasý, doðru mu yanlýþ mý olduðunu görememeniz ve belirsizliklerin olmasýydý. Çok da aþk hikayeleri falan yaþamýyor. Tamamen insana dair iliþkiler var. Ve ben dönem dizisi yaptýðým için çok yoruldum. Mesela günümüzde olsaydý insanlara bakýp, gözlemleyip, bu böyle davranýr diyebilirsiniz. Ama 20’lerden kimseden etkilenemezsiniz. ‘Geniþ Zamanlar’ý insanlar neden izlesin? Biz bu dizi furyasýndan þu yüzden sýyrýlacaðýz, hikayesi ile oyuncularýyla hemen fark atýyor. Ýnsana dair olan her þey dizide var. Çok ünlü bir avukatýn ters köþe oluþu, bir kýzýn geldiði yer mi yoksa bulunduðu yer mi meselesi var. Ýleriki bölümlerde göreceðimiz bir çocuðu doðuranýn mý yoksa, bakanýn mý daha önemli olduðu tartýþýlýyor. Ve eminim ki gündem oluþturacak. Hep yüksek reytingli projelerde yer aldýnýz, þöhret korkutuyor mu? Ben sonradan þöhret olmadým. 18 yaþýnda BKM’ye girdim. Ve Demet Akbað, Yýlmaz Erdoðan, Zerrin Sümer gibi birçok usta sanatçý ile birlikte çalýþtým. Bu yüzden þöhretin beni korkutmasýna imkan yoktu. Neyin ne olduðunu çok küçük yaþtan beri idrak ettiðim için beni korkutmasý söz konusu bile olmadý. ‘Kýrýk Kanatlar’ ve ‘Çemberimde Gül Oya’ gibi daha çok dönem dizilerinde rol alan genç oyuncu Özge Özberk, Ayþe Kulin’in romanýndan ayný adla televizyona uyarlanan ‘Geniþ Zamanlar’da hemþire Zehra’yý oynuyor. Dönem dizilerinin çok yorucu olduðunu söyleyen Özberk’in bu yeni dizide rol almasýnda, Zehra karakterinin yaþadýðý belirsizlikler ve çaresizlik etkili olmuþ... Sinema, dizi hangisi sizi heyecanlandýrýyor? Dizileri, kitlelere ulaþmak için bir aracý olarak görüyorum. Çünkü çok hýzlý bir furya bu. Oyunculukla ilgili çok büyük bir emek harcayamýyorsunuz. Ama tiyatro böyle deðil. 2 ay kampa giriyorsunuz ve elinizde ne varsa ortaya döküyorsunuz. Tiyatronun çekiciliði sanýrým buradan kaynaklanýyor. Yani o iki ay içinde her þeyi düþünüyorsunuz. Dizide ek sahne geliyor, hemen oynuyorsunuz ve bitiyor. 10 yýl sonra kendinizi nerede görüyorsunuz? Eðer böyle giderse iyi bir yerde olacaðým kesin. Ama her þey gelen projelere baðlý. Ýyi projeler geldikçe çýtamýzý yükseltmeye devam edeceðiz. Sizi sektörde en çok korkutan þey nedir? Yapý olarak duygusal bir insan olduðum için, Allah beni kötü yönetmenlerin ve senaristlerin eline düþürmesin, diyorum. Oyunculuk dýþýnda yaptýðýnýz þeyler var mý? Bir ara denemeler yazýyordum. Çocuk oyunu giriþimim oldu. Onlarýn tiyatroya gelmesi adýna da giriþimlerim oldu... Siz de magazin basýnýndan dertli misiniz? Eðer siz beni herhangi bir gecede görüntülenirken görüyorsanýz, kendiniz cevap verin. Bu durumlardan pek hoþlaþmýyorum. Bugüne kadar pek çok projede yer aldýnýz. En çok hoþunuza gidenler hangileri? ‘Çemberimde Gül Oya’, ‘Babam ve Oðlum’ ve G.O.R.A.’daki rollerim aklýmdan çýkmaz. Çok iyi bir tat býraktý denilebilir. Oyuncu olmasaydýnýz ne olurdunuz? Yine oyuncu... Hatta yönetmen olurdum. ‘Kýrýk Kanatlar’dan ayrýldýnýz; ama izleyici hâlâ bir sahneden çýkýp geleceðinizi düþünüyor. Evet böyle düþünenler varmýþ... Ben ‘Kýrýk Kanatlar’ izleyicisine çok teþekkür ediyorum. Çünkü tarihte görülmemiþ bir þey yaptýlar, dizi bitiyor, denildiði anda bütün telefonlar kilitlendi. Ayrýca bütün televizyon eleþtirmenleri ve köþe yazarlarý da yazdý. Ama bir karakter baþlar ve biter. Önüme bakmam lazým. Osman Sýnav’ýn ‘Pars Kiraz Operasyonu’nda yer alacaðýnýz söylenmiþti... Evet böyle bir þey vardý; ama olmadý. Çünkü dizi ile ayný tarihe denk geldi. Tiyatro projeniz var mý? Þubat sonunda Duru Tiyatro’da Hamlet’i oynayacaðýz. Bunun için çalýþmalarýmýz sürüyor. Eskimeyen müziðe, yeni yorum HALDUN DURSUNOÐLU Pop müziðinde isim ve esin kaynaðý olan “popüler kültür”, yolu Unkapaný’ndan geçen tüm giriþimciler sayesinde “kültür” veya “mozaik” olmaktan çýkarak, “kimliksiz”liðe doðru yelken açtý ve rotasýný da “pop müzik”e doðru çevirdi. Televizyon kanallarý ve radyolar derken pýtrak gibi çoðalan yeni yüzler, yeni sesler; gelin görün ki kötü güfteler ve kötü besteler... Pop müziðin bir saygýnlýðý yoktu; ama etkisini de kaybetmesi için çok uzun bir süre geçmesine gerek kalmadý; çok geçmeden kendisine yeni çýkýþ yollarý aramaya baþladý, çoðunlukla da eski ve kadim altyapýlardan araklama suretiyle yaptý bunu. Bundan böyle ‘dün dünle gitti cancaðýzým, artýk yeni þeyler söylemek lazým” diyerek geçmiþe dönen popülist Türk müziði, Türk halk müziðinin eteklerine yapýþtý. Yapýþtý ki ne yapýþmak; sinekten yað çýkartýrcasýna. Ne deyiþler kaldý, ne horonlar, ne de bozlaklar. Ýlk baþta ben de sevinmiþtim, türkülerimiz yeniden can buluyor diye. Fakat içimi burkan bir þeyler de vardý þüphesiz. Yeni nesil, türkülerin orijinallerini bilmeden, baþkalaþmýþ motifleriyle tanýþacak ve hakiki formlarýna yabancýlaþacak diye de endiþeler taþýyordum. Bu kaygýlarým da yersiz çýkmadý ve korktuðumuz baþýmýza gel- di. Ne yazýktýr ki, bir kuþak, türkülerin tarihçesinden, hikayelerinden ve aðýzlarýndan uzak, bir tekno gürültüsüyle türkülerin orijinini ýskalamaya baþladý bile. Oysa popülist, Fransýzcada “halkçý” anlamý taþýyor. Oysa ‘pop’ halkýn sevdiði’nden ziyade ‘halkýn sevmesi gereken’ bir meta olarak girdi hayatýmýza sanki. En hafif tabirle ayaküstü beslenme gibi bir þeydi ve gerçek müzik duygusunun yerini tutamýyordu. Bir þarkýyla þöhret kaymaðýný yiyenler, bir sonraki albümünde ayný “týný”yý yakalayamayýnca ciplerini satmak zorunda kalýyorlardý. Tazmanya canavarý gibi önüne gelen kültürü boca edip, sindiren ve ortada bir þey býrakmayan bu “sonradan olma kültür”, halk müziðinin yakasýndan daha yeni düþmüþtü ki, hem klasik Türk musikisine hem de Türk sanat müziðine çöreklenmeye baþladý. Türkülerden doymamýþ elektronik ‘çýstak’, bu sefer kendine yer edebilmek için yine kurulu düzeni bozmaya koyuldu. Daðdan gelen bir eþkýya gibi, þehirdekini kovmaya baþladý. Örnek mi istiyorsunuz? Fonlarýna bilgisayar desteði ile ‘dümtek’ler yerleþtirilmiþ güzelim “Adalardan Bir Yâr Gelir Bizlere”, “Telgrafýn Tellerine” ve “Beyoðlu’nda Gezersin” naðmele- Albümdeki eserler Sam tarafýndan o kadar yalýn ve ‘deforme’ edilmeden yorumlanmýþ ki, sanatçýnýn þarkýnýn hakkýný vermedeki baþarýsý, ses ve icranýn önüne geçmiþ. Þevval Sam’ýn bir Hamiyet Yüceses, bir Safiye Ayla olmadýðý ortada; fakat yorumuyla, menfi kaygýlarý daðýtabiliyor, ‘helal olsun’ dedirtebiliyor. ri. Nasýlsa bütün yollar ve bütün naðmeler eðlenceye çýkmak zorunda! O kadar ileri gidildi ki “Makber” eserini bile alkýþlarla söylettiler bu millete. Oysa þarkýnýn bünyesi alkýþý hiç kaldýrmýyor (makber, mezar demektir). “Çile” þarkýsýný dahi çileden çýkardý bu “safsata kültür”. Artýk bir devlet kurumunun bu keþmekeþliðe el atýp, her önüne gelenin bu eserlerin omzuna çöreklenmesine müsaade etmemesi gerekmekte belki de. Tam böyle bir zamanda, “Kalan Müzik” yine yaptý yapacaðýný ve tüm bu korkularýmý bertaraf etti. Bazý yorumculara vokalistlik yaptýðýna þahit olduðumuz, oyuncu Þevval Sam, “SEK” (t)adýnda bir albüm ile çýktý karþýmýza. Korkum, dinlemeden önce geçmiþti, zira Kalan imzasý vardý albümde. Bu albümdeki eserler Sam tarafýndan o kadar yalýn ve ‘deforme’ edilmeden yorumlanmýþ ki, Sam’ýn þarkýnýn hakkýný vermedeki baþarýsý ses ve icranýn önüne geçmiþ. Bu albüm Þevval Sam’ýn ilk albümü; fakat albümdeki parçalar Sam’ýn ilk albümü olduðunun anlaþýlmasýna bile mahal býrakmayacak þekilde seçilmiþ. Evet, sesinden ve yorumundan bir Hamiyet Yüceses, Safiye Ayla olmadýðý ortada, fakat yorumuyla menfi kaygýlarý daðýtabilmiþ. Sazendeler de albüm kalitesinin tescili niteliðinde. Udun üstadlarýndan Yurdal Tokcan, kanun ustasý Ahmet Meter ve kemanýný aðlatan Baki Kemancý gibi dev isimler, iþin mutfaðýndayken albümün menfi olmasý mümkün olmazdý herhalde. h.dursunoglu@zaman.com.tr Erkek güzelinin final haftasý PAZAR 21 OCAK 2007 Dünyanýn en iyi mankeni unvanýyla ünlüler kervanýna katýlan erkek güzeli Kývanç Tatlýtuð, “Gümüþ” dizisinden teklif alýr almaz kamera karþýsýna geçmemiþ. Oyunculuk anlamýndaki ilk tekliflerin “yakýþýklý çocuða” yapýldýðýný düþünen Tatlýtuð, Kültür Üniversitesi’nin yolunu tutup Ýletiþim Tasarým Sinema Oyunculuðu bölümüne kayýt yaptýrmýþ. Yakýþýklý oyuncu, laz balýkçýyý canlandýrdýðý “Amerikalýlar Karadeniz’de-2” ve Gümüþ dizisi setinden çýkar çýkmaz soluðu Ataköy Kampüsü’nde alýyor. Bir üst sýnýfa geçmek için finallere çalýþan Tatlýtuð, arta kalan zamanlarda kantinde arkadaþlarýyla hasret gideriyor. Öðrenciler, önce yararýna inanmalý Ahmet Maraþlý (Eðitimci yazar): “Öðrenciye bu sistemi uygularken öncelikle onlarla konuþmak gerekir. Uygulamadan önce çocukla konuþmadan, onun görüþünü almadan eline tutuþturmak bir baský unsuru oluþturabilir. Ancak karþýlýklý deðerlendirme ve fikir alýþveriþi olduktan ve çocuðu bunun yararýna inandýrdýktan sonra faydalý olur. Çocuðu bununla özdeþleþtirmek önemli, yararlý olabilecek bir sistem. Öncelikle kimse olmadan da, ebeveyni olmadan da çocuk kendini kontrol etmeyi bilmeli. Yani bu çerçeve çizilirse bu sistem yerinde olabilir. Eðitimciler açýsýndan da büyük bir kolaylýk, çünkü çocuðu daha kolay tanýyýp deðerlendirebilme imkâný olacak. Çocuðun kendini kandýrarak acý gerçek karþýsýnda sonradan yýkýlmasýndansa kendini bu cihazla deðerlendirmesi yerinde olur. Öðrenci nereye çalýþacaðýný görür ve yaptýðý güzel þeyler sonucunda da bunun sevincini yaþar. Ailelerin de çocuðun yanlýþlarýndan çok doðrularýna odaklanmasý onu motive eder. Ebeveynler doðrular üzerinden yanlýþýn üzerine giden akýncý gibi olmalýlar.” Bir tuþla çözdüðünüz bütün test sorularýný görmeniz ve raporlama yapmanýz mümkün. ‘CepTest’ isimli elektronik takip sistemi, hem kendi kendinizi kontrol etme hem de ebeveynlerinizin ve öðretmenlerinizin sizi kontrol etmesine imkan veriyor. Baþarý elinizde! Bu kez gerçekten yandýnýz! ‘Ceptest’le baþarýnýz takipte Hem öðrencileri hem de anne-babalarý ilgilendiren bir iyi bir de kötü haberimiz var. Önce iyi haberi söyleyelim: Bundan böyle sýnava hazýrlanýrken çözdüðünüz test kitabýnýn cevap anahtarýný mini elektronik bir cihaza iþleyecek ve bu þekilde tüm baþarý karnenizi anýnda öðreneceksiniz. Kötü haberimiz ise þu: Kolay kullanýmlý bu elektronik takip sistemi sayesinde öðretmenleriniz ve aileniz de çözdüðünüz yerleri gün gün, konu konu ve soru soru takip edebilecek. Tabii sýnavýna düzenli çalýþanlar için böyle bir korku söz konusu deðil. Öðrencilerin çalýþma baþarýlarýný artýrmak amacýyla geliþtirilen ‘CepTest’ isimli elektronik takip sistemi, bir tuþ sayesinde öðrencinin çözdüðü bütün sorularý görmesine ve raporlama yapmasýna imkan veriyor. Türkiye’de yayýnlanan bütün önemli sýnav kitaplarýnýn içinde yer aldýðý bu küçük cihazýn ortaya çýkma gerekçesi aslýnda öðrencilerin kendi kendilerini kandýrmalarýnýn önüne geçmek. Dershane ve okullarda sýnava hazýrlanan binlerce öðrencinin aldýðý test kitaplarýnýn çoðunun çözülmediðini kendi tecrübeleriyle de gören CepTest Proje Grubu Genel Koordinatörü Serhan Üren, öðrenciler hem bu kitaplarý gerçekten çözüp çözmediklerini görsünler hem de baþarýlarýný anlýk sonuç karnesiyle görebilsinler diye bu sistemi geliþtirdiklerini kaydediyor. Bu sayede öðrencilerin ne çözerse çözsün her þeyi CepTest ile takip etmeleri ve ailelerin de çocuklarýný kolay þekilde kontrol edebilmesinin önü açýlýyor. “Bu sayede çözülen tüm denemelerin ayrýntýlý ve karþýlaþtýrmalý sonuçlarý, yüzde baþarýsý ve neti tek tuþla önünüze geliyor. Öðrenci gerçekten sorularý bilinçli mi çözüyor, yaptýklarýný hatýrlýyor mu? gibi öðrenci ve eðitimcilere sayýsýz yarar saðlýyor.” diyen Üren, bu sistemle öðrencilerin durumlarýný anne-babalar kadar, öðretmenler de saðlýklý þekilde kontrol ederek gerçek sonuçlarý görebileceklerini belirtiyor. Robotics AÞ tarafýndan geliþtirilen CepTest elektronik takip sistemi, Türkiye’deki neredeyse her test kitabýnýn optik formlarý girilmesiyle oluþturulmuþ. Geriye sadece çocuklarýn çalýþmalarýný kitaptan yaparken kodlamalarýný cihaza iþaretlemeleri kalýyor. Cevaplamayý yapýp son kayýttan sonra her sorunun doðruluðu ve yanlýþlýðýný cihazdan öðrenebilirken ayný zamanda hangi tarihte ne kadar soru çözdüðünüz, hangi konularda problemli olduðunuz gibi istatistiksel sonuçlara da tek tuþla ulaþabiliyorsunuz. “Çocuk böylece kitabý ne zaman bitirebileceðini de görebiliyor. Yani yolumuzun uzunluðunu bilmemiz gerekiyor ki hýzýmýzý ayarlayalým. CepTest’te sýnava kaç gün kaldýðýný gösteren bölüm bile var. Ayrýca çocuklarýn puanlarýný hesaplatarak ve bu puanlarla hangi üniversiteye yerleþtirileceðini bu cihazdan görüyor.” diyen genel koordinatör Serhan Üren, oyunu da ihmal etmediklerinin altýný çiziyor. Avuçiçi bilgisayar büyüklüðündeki CepTest’in içinde ayrýca satranç, sudoku, tetris ve puzzle gibi zeka oyunlarý da mevcut. Çok geliþmiþ bir ajanda, dijital fotoðraf albümü ve elektronik kitap okumanýza imkan veren program da bu aletin içinde bulunuyor. Her sene eklenen yeni kitaplar da bilgisayara baðlanarak güncellenebiliyor. Ayný zamanda bir dershaneye devam etmeyenler de CepTest merkezindeki program sayesinde kendi kitaplarýný söyleyerek sistemlerine yükletebiliyorlar. FOTOÐRAF: SELMAN EÞTÜRKLER H.SALÝH ZENGÝN CepTest ile dershane ve eðitim kurumlarýnýn öðrencilerin neyi çözüp çözmediklerini çok rahat bir þekilde kendi bilgisayarlarýndan veya öðrencilerin cihazlarýndan takip edebileceklerini kaydeden Üren, bu sayede anne-babalarýn da çocuklarýn tepelerinde sürekli bir baský unsuru oluþturmanýn önüne geçtikleri görüþünde. Üren, “Bu sistemle anne-babalar sadece günün sonunda cihazý açarak kontrol edebilir ve çocuðunun gerçek durumunu ve gidiþatýný görebilir. Çocuklara bu sayede bilinçli olmayý öðretebilirsek, öðrenmeyi öðretmiþ oluruz.” diyor. Beþ yýllýk bir çalýþmanýn ardýndan ortaya çýkan CepTest, günde 1 dolardan on ayda satýn alýnabilecek bir fiyat avantajýyla sunuluyor. Yani CepTest taksitle 300 dolara satýlýyor. Herkesin kendi hýzýný görmesine yardýmcý olacak sistem, öðrenciler yanýnda rehber öðretmenler, branþ öðretmenleri ve ebeveynler için de son derece pratik bir kullaným kolaylýðýna sahip. Bu sistemle öðrenciler kimseyi kandýramayacak; en baþta kendilerini… CepTest Proje Grubu Genel Koordinatörü Serhan Üren, öðrencilerin test kitaplarýný sonuçlarýný görerek çözeceklerini ve anlýk sonuç karneleriyle de ebeveynlerin çocuklarýný uzaktan takip ve kontrol edebileceklerini belirtiyor. CepTest Elektronik Takip Sistemi, öðrencilerin bütün deneme ve sýnav kitaplarýný avuçiçi bilgisayarýna kodlama imkaný veriyor. Þimdilik birkaç modeli bulunan sistem, üst modellerinde hafýza kartlarý ile kapasite artýrma ve müzik dinleme imkaný da sunuyor. Sistem çok basit: Önce CepTest’ten kitabý, sonra konuyu seçiyorsunuz. Sorularý kitaptan okuyup cevabýný cihazýnýza dokunmatik kalemle iþaretliyorsunuz. Ne zaman, ne kadar çalýþtýðýnýzý da gösteren sistemde iþaretleme iþlemi bittikten sonra ayrýntýlý sonucu anýnda görebiliyorsunuz. Daha sonra bu sonuçlarla nereyi kazanabileceðinizi gözlemleme imkanýna sahipsiniz. Ayrýntýlý bilgi için www.ceptest.net Tel: 0212 278 76 00