pdf ındır - Türkiye Tekstil Sanayii İşverenleri Sendikası
Transkript
pdf ındır - Türkiye Tekstil Sanayii İşverenleri Sendikası
Editörden TEKSTİL İŞVEREN 387 - Temmuz 2012 Türkiye Tekstil Sanayii İşverenleri Sendikası Adına İmtiyaz Sahibi HALİT NARİN Sorumlu Yazı İşleri Müdürü AV. BAŞAR AY Yayın Danışma Kurulu SEVİL BURSA TUĞRUL BORNOVALI AV. SAMİM ERGENELİ Basın Müşaviri MİNE ŞENKUL ERGÜVEN Yayın Kurulu LERZAN ÖZTÜRK AV. ÇİĞDEM SUBAŞI AV. ÖMER EMRE KAYNAK BORA KOCAMAN CEREN ERMİŞ MERVE ŞENEREN İdari Merkezi TÜRKİYE TEKSTİL SANAYİİ İŞVERENLERİ SENDİKASI Metrocity A Ofis Blok Büyükdere Cad. No: 171 K.19 34330 1. Levent-İstanbul Tel: (0212) 344 07 77 (pbx) Fax: (0212) 344 07 66-67 İnternet Adresi www.tekstilisveren.org.tr Ofset Hazırlık DÜNYA YAYINCILIK A.Ş. Tel: (0216) 681 18 39 Grafik Tasarım ve Uygulama ALİ BAYRAM Basıldığı Yer DÜNYA YAYINCILIK A.Ş. “Globus Dünya Basınevi” 100. Yıl Mah. 34440 Bağcılar-İstanbul Tel: (0212) 629 08 08 Basıldığı Tarih: 13 Temmuz 2012 Yayın Türü: Yerel Süreli Yayın ISSN: 1307-6566 Tekstil İşveren Dergisi, Türkiye Tekstil Sanayii İşverenleri Sendikası tarafından aylık olarak yayınlanır. Kaynak gösterilmek suretiyle alıntı yapılabilir. Dergide bulunan imzalı yazıların sorumluluğu yazarlara aittir. ALTERNATİF PAZAR BAŞARISI Geçmiş aylarda da zaman zaman dikkat çektiğimiz en önemli konulardan biri şüphesiz yeni ve alternatif pazarlar... ABD, Rusya, Çin, Japonya, Irak ve daha adını sayamadığımız birçok ülke bugün, Avrupa ekonomisindeki çalkantılı dönemi hasarsız atlatmak için bir süre önce başlatılan yeni pazarlardan sadece birkaçı... Tekstil ve hazır giyim ihracatçıları artık bu pazarların bir çoğunda yükselen bir trendle mal satıyor. Bu durum, rakamlarda da kendini gösteriyor. Tekstil ve hazır giyimde ihraç pazarlarını çeşitlendirme konusunda yapılan çalışmalar neticesinde geleneksel ihraç pazarı AB'nin ihracattaki ağırlığı giderek azalıyor. Rakamlara göre Türkiye’nin AB’ye yaptığı toplam ihracatın ağırlığı mayıs itibariyle son bir yılda yüzde 48.4’ten yüzde 40’lara kadar düşmüş durumda. Benzer bir değişim tekstil ve hazır giyimde de var. Almanya’nın Mayıs 2011’de yüzde 26.36 olan hazır giyim ihracatında Türkiye’nin ağırlığı bu yılın mayıs ayına gelindiğinde yüzde 22.34’e kadar düşmüş. Aynı şekilde tekstilde de Almanya pazarının payı yüzde 6.13’ten 5.20’ye gerilemiş. Avrupa’daki diğer ülkelerde de benzer düşüşler yaşanırken alternatif pazarlardaki yükselişler dikkat çekici. çeği bugün bir kez daha tescillenmiş durumda. Bu trendin bundan sonra da devam edeceği görünüyor. Nitekim son açıklanan haziran verilerine göre İtalya’ya ihracatımız yüzde 20, Almanya’ya ise yüzde 7 düşerken, ABD’ye yüzde 51, Mısır’a yüzde 39, Irak’a yüzde 38 ve Suudi Arabistan’a yüzde 31 artış göstermiş. Yani tıkanan klasik pazarlar karşısında ihracatçı artık yeni müşteriler edinerek AB pazarında uğradığı kaybı azaltıyor. Bu başarıda şüphesiz Türkiye'nin son yıllarda alternatif pazarlara yönelik yürüttüğü çalışmaların etkisi oldukça büyük. Ayrıca vizelerin kaldırılması ve ülkelerle yapılan serbest ticaret anlaşmaları da yeni pazarların kapısını açtı. Vizesiz ticaret sayesinde bugün artık bavul ticareti için Nijerya, Somali ve Sudan'dan bile gelenler var. En bakir pazarlara bile ulaşma noktasında yaşanan bu gelişmeler umarız çevresi 'ateş çemberi' olan Türkiye'yi farklı bir rotaya taşıyacak. Şimdilik rüzgâr bizden yana görünüyor. Örneğin Rusya. Hazır giyim ihracatında bu ülkenin payı yüzde 1.98’den 2.41’e, tekstilde ise yüzde 12.16’dan yüzde 14.82’ye çıkmış. Yine tekstilde ABD’nin payı 3.39’dan yüzde 3.76’ya, Çin’in payı 1.55’ten yüzde 1.77’ye yükselmiş. Şüphesiz henüz rakamlar ufak ancak Türkiye'nin toplam ihracatına bakıldığında Mayıs 2011'de ihracatın yüzde 48.4'ünü yaptığımız AB'nin yüzde 8.4'lük payı diğer alternatif pazarlara dağılmış. Şüphesiz bu rakamlarla, farklı ve yeni pazar arayışlarının sürmesi gerektiği ger- Sayı: 387 - Temmuz 2012 1 İçindekiler 04 08 KAPAK GÜNCEL Tekstil ihracatçısı alternatif pazarlara yöneliyor Sendikamız ve TTV’den yenilikçi projelere büyük destek 12 18 GÜNCEL VERGİ DÜNYASI Euratex ve Eurocoton genel kurullarına katıldık Tek kişilik A.Ş. ve avantajları 22 RİSK/FIRSAT Büyük oyun 24 20 TARİHİMİZDEN EKONOMİK DİYALOG Reel büyüme verileri 2012 yılı için ne gösteriyor? Sayı: 387 - Temmuz 2012 2 Yüzyıllar öncesiyle ortak dertler 28 26 AYIN KONUSU GÜNCEL Üretici ucuzlayan pamuktan vazgeçti Üniforma imalatı tekstilde yeni bir bölüm oluşturdu 32 37 Epengle tasarım ve üretim kalitesiyle fark yaratıyor Adana METEM ilk mezunlarını verdi SÖYLEŞİ BİZDEN 38 42 GÜNCEL BİZDEN Dünya tekstil sanayiinde makine yatırımları ‘Osmanlı Kostümleri’ albümü 210 yıl sonra sendikamız tarafından ilk kez Türkçe olarak basıldı 48 TASARIM DÜNYASI Rana&Berna Canok: “Aksesuarsız giyim olmaz” 50 KÜLTÜR SANAT 54 MEDYADAN YANSIMALAR 60 GEZİ 62 İNGİLİZCE ÖZETLER Sayı: 387 - Temmuz 2012 3 Kapak TEKSTİL İHRACATÇISI ALTERNATİF PAZARLARA YÖNELİYOR Global kriz nedeniyle Avrupa pazarı daralınca Türk tekstil ve hazır giyimciler yeni pazarlar buldu. Bu durum ihracatın yapısına da yansıdı. Alternatif pazarların tekstil ve hazır giyimdeki ağırlığı hızla artıyor. Tekstil ve hazır giyimcilerin ihraç pazarlarını çeşitlendirme konusunda yürütülen çalışmaları meyvesini veriyor. İhracatçılar 2008’deki küresel krizinden sonra işlerin daraldığı geleneksel ihracat pazarı olan Avrupa Birliği yerine alternatif ülkelere yöneldiler. Bunun sonucunda Türkiye’nin AB’ye yaptığı ihracatın ağırlığı mayıs itibariyle son bir yılda yüzde 48.4’ten yüzde 40’lara kadar düştü. Benzer bir gelişme tekstil ve hazır giyim ihracatında da yaşandı. Tekstil ve hazır giyimciler daralan AB pazarını telafi etmek için diğer pazarlara yönelince pazar yapısında da büyük değişim yaşandı. En büyük değişim ise Türkiye’nin en fazla hazır giyim ihracatı yaptığı ülkelerin ilk sırasında bulunan Almanya pazarında yaşandı. Almanya’nın Mayıs 2011’de yüzde 26.36 olan hazır giyim ihracatında Türkiye’nin ağırlığı bu yılın mayıs ayına gelindiğinde yüzde 22.34’e kadar düştü. Hazır giyimde Fransa’ya yapılan hazır giyim ihracatının da ağırlığı azaldı. Bu ülkenin hazır giyim ihracatı içindeki payı Mayıs 2011’den Mayıs 2012’ye kadar geçen süreçte yüzde 8.42’den 6.81’e geriledi. İtalya’nın yüzde 5.43 olan ağırlığı ise 4.73’e düştü. Avrupa’da diğer ülkelerde de benzer düşüşler yaşanırken alternatif pazarlar Sayı: 387 - Temmuz 2012 4 yükselişe geçti. Örneğin hazır giyimde Irak’ın payı da yüzde 1.41’den 2.21’e, Cezayir’in ise yüzde 0.48’den 1.01’e yükseldi. Hazır giyimde yükselen bir diğer pazar ise Rusya oldu. Hazır giyim ihracatında bu ülkenin payı yüzde 1.98’den 2.41’e yükseldi. Suudi Arabistan’ın payı yüzde 1.01’den yüzde 1.54’e, Cezayir’in payı yüzde 0.48’den yüzde 1.01’e çıktı. İlk 5 aylık döneme bakıldığında tekstil ihracatında da benzer bir tablo ortaya çıktı. Yine en fazla kan kaybı yaşanan ülkelerin başında Almanya gelirken, bu ülkenin payı yüzde 6.13’ten 5.20’ye geriledi. Geçen yılın ilk 5 ayında bu ülkeye 209 milyon dolarlık tekstil ihracatı yapan Türkiye’nin bu yılın ilk 5 ayındaki ihracatı ise 170 milyon dolarda kaldı. Bu dönemde Rusya pazarı ise büyük sıçrama yaptı. Türkiye’nin tekstil ihracatında ilk sırada bulunan Rusya’nın ihracattaki payı yüzde 12.16’dan yüzde 14.82’ye çıktı. Yine aynı dönemde Romanya ve Bulgaristan dışında Avrupa’daki diğer ülkelerin tekstil ihracatındaki ağırlığı da düştü. Bu yılın ilk 5 ayı ile geçen yılın 5 ayı karşılaştırıldığında ABD’nin payı 3.39’dan yüzde 3.76’ya, Çin’in payı 1.55’ten yüzde 1.77’ye çıktı. Avrupa’nın ihracatta ağırlığı azalırken, yükselişe geçen pazarların Orta Doğu, Kuzey Afrika ve Yakın Doğu olması dikkat çekti. Özellikle Libya, Yemen, Peru, Gana, Malta, Gürcistan ve Katar gibi ülkelere yapılan ihracattaki artışlar memnun etti. Tekstil ve hazır giyim ihracatında yaşanan bu pazar değişimi Türkiye’nin genel ihracatında da kendini gösterdi. İhracatta en fazla artış yüzde 543'le Yemen olurken onu yüzde 269 artışla Libya takip etti. Mayıs ayında Pe- HAZIR GİYİM İHRACATININ SEYRİ (Milyon dolar) Ülkeler 2010 İlk 5 ay 1.456 168 154 786 31 165 467 284 86 59 430 117 300 105 36 62 5.782 ALMANYA BELÇİKA ABD İNGİLTERE CEZAYİR DANİMARKA FRANSA HOLLANDA IRAK İSRAİL İSPANYA İSVEÇ İTALYA RUSYA S. ARABİSTAN YUNANİSTAN TOPLAM 2011 İlk 5 ay 1.770 181 171 829 32 198 565 346 94 65 551 133 364 132 67 56 6.717 2012 İlk 5 ay 1.467 160 174 859 66 193 447 335 145 74 568 122 309 132 101 40.6 6.567 Pay (%) 2010 26.36 2.70 2.55 12.35 0.48 2.96 8.42 5.16 1,41 0.98 8.21 1,99 5.43 1.98 1,01 0.84 12.38 Pay (%) 2011 22.34 2.44 2.66 13.09 1.01 2.95 6.81 5.11 2.21 1.14 8.66 1.87 4.72 2.41 1.54 0.62 11.43 TEKSTİL İHRACATININ SEYRİ (Milyon dolar) Ülkeler ALMANYA BELÇİKA ABD İNGİLTERE BULGARİSTAN ÇİN FRANSA HOLLANDA İRAN İSPANYA İTALYA MISIR POLONYA PORTEKİZ ROMANYA RUSYA S.ARABİSTAN YUNANİSTAN TOPLAM 2010 İlk 5 ay 150 48 89 89 91 42 65 50 92 68 252 88 95 29 109 313 18 49 2.574 2011 İlk 5 ay 209 63 116 125 101 53 85 71 119 110 415 94 127 50 127 416 24 70 3.426 2012 İlk 5 ay 170 57 123 128 108 58 64 58 117 91 300 96 110 49 3.73 487 28 57 3.289 Pay (%) 2010 6.13 1.86 3,39 3.65 2.96 1,55 2.50 2.08 3.49 3.22 12.13 2.76 3.72 1.48 3.63 12.16 0.72 2.07 6.31 Pay (%) 2011 5.20 1.74 3.76 3.91 3.29 1.77 1.97 1.77 3.59 2.80 9.14 2.92 3.34 1.51 14.82 0.87 1.76 5.72 Sayı: 387 - Temmuz 2012 5 Kapak ru'ya olan ihracat yüzde 182, Gana'ya yüzde 175, Arjantin'e yüzde 133, Pakistan'a yüzde 112, Kamerun'a yüzde 98, Katar'a yüzde 83, Etiyopya'ya yüzde 76, Malta'ya yüzde 72, Suudi Arabistan'a yüzde 68, Kanada ve Japonya'ya yüzde 47, Gürcistan'a yüzde 46, Birleşik Arap Emirlikleri'ne yüzde 45 artış kaydederken, Mısır'a yüzde 41, Irak'a yüzde 35, Azerbaycan ve Çin'e yüzde 32, ABD'ye yüzde 27, Rusya'ya yüzde 26 ihracat artışı sağlandı. Buna karşın Türkiye'nin en büyük pazarı Almanya'ya ihracat mayıs ayında yüzde 2.4 azaldı. Alternatif pazarların yükselmeye başlamasında bu pazarlara yönelik ticari çıkarmalar, fuar katılımları ve alım heyetlerinin Türkiye’ye davet edilerek yoğun bir tanıtım faaliyetinin yürütülmesi etkili oldu. Nitekim gittikleri ülkelerde birbirini keşfeden işadamları bugün artık yeni iş bağlantılarıyla dönüyor. Bunun son örneği de geçtiğimiz ay Rusya’da yaşandı. Türkiye’nin tekstil ihracatında ilk sırada yer almasına rağmen henüz hazır giyim ihracatında belli bir seviyeyi yakalamamış olan Rusya’ya yapılan bir iş seyahati, bu ülkeye dönük geçmiş yıllardaki olumlu süreci yeniden filizlendirdi. Ege İhracatçı Birlikleri Genel Sekreterliği ve Türkiye'nin Moskova Büyükelçiliği Ticaret Müşavirliği'nin 5-7 Mayıs’ta organize ettiği tanıtım kapsamında bölgeye giden Egeli tekstilciler yoğun bir ilgiyle karşılaştı. Ege Tekstil ve Hammaddeleri İhracatçıları Birliği Yönetim Kurulu Başkanı Sabri Ünlütürk, “Rusya'da ticari işbirliği imkânlarını yerinde incelemek için gittik. Dünyanın sayılı ülkelerindeki birçok tanınmış marka ve perakende zincirine üretim yapan bölgemizin Rusya'da yeterince pay alamaması dikkat çekici. Özellikle son zamanlarda Rus tüketicisi için satın aldığı giyim ürünlerine ödediği paranın karşılığında ürün kalitesi ve imajının yanı sıra nerede üretildiği konusu da önem arz ediyor. Çeşitli araştırma gruplarının gerçekleştirdiği pazar analizlerini kastediyorum. Buna paralel olarak orta sınıfın giderek artması, genel yaşam standartlarının yükselerek bu kesimin taleplerinin kaliteli ürünlerin alımına kayması, satın alma kararlarında Rus tüketicisinin fiyat ve kaliteye önem vermesi Rusya pazarını bizler için cazip hale getiriyor” dedi. Sabri Ünlütürk 2007'de Rusya'nın en büyük tekstil tedarikçisi olan Türkiye'nin 2008'den sonra bu konumunu Çin'e kaptırdığını ifade eden Sabri Ünlütürk, "Türkiye, Çin'den sonra Rusya'nın en fazla tekstil ithal ettiği ülkeler arasında yaklaşık 400 milyon dolarlık ithalat değeri ve yüzde 14.9'luk pay ile ikinci sıradadır. Benzer şekilde Türkiye 475 milyon dolarlık ihracat değeri ve yüzde 7.6'lık pay ile yine Çin'den sonra Rusya'nın en büyük ikinci hazır giyim ve konfeksiyon tedarikçisi konumundadır. Bölgemizden Rusya'ya yapılan tekstil ve hammaddeleri ihracatı 2011 yılında 9.3 milyon dolar olarak gerçekleşmiş olup, bu noktada da Türkiye geneline kıyasla Rusya'ya ihracattan aldığımız pay çok düşük kalmakta" dedi. Türk ihracatında tekstil sektörünün önemine dikkat çeken Sabri Ünlütürk, "Katma değer, ülkemiz istihdamına katkısı ve sağladığı döviz girdisi ile Türkiye ihracatının lokomotif sektörü olma özelliğini yıllardır koruyan Türk tekstil ve konfeksiyon sektörü, 233.2 milyar dolar tutarındaki tekstil ve konfeksiyon ticaretinde 24.2 milyar dolarlık ihracat değeri ile dünyanın sekizinci, Avrupa Birliği'nin ise ikinci büyük tedarikçisi konumunda. 2011 yılında 24.2 milyar dolara ulaşan tekstil ve konfeksiyon ihracatımızın 8 milyar dolarlık bölümü pamuk, iplik ve kumaş gibi ürünlerin yer aldığı tekstil ürünlerinden, 16.2 milyar dolarlık bölümü ise hazır giyim ve konfeksiyon ürünlerinden kaynaklanmakta. 2011 yılında 134.2 milyar olarak gerçekleşen Türkiye ihracatı içerisinde tekstil ürünlerinin payı yüzde 6 iken, hazır giyim ve konfeksiyon ürünlerinin payı yüzde 12" bilgisini verdi. Roteks Tekstil şirketi sahibi Jak Eskinazi de, "Rusya büyük pazar. Ama biz genellikle Avrupa'ya yönelik ihracat yapıyoruz, Ruslar da bizim Avrupa modasını ne kadar iyi takip ettiğimizin farkında. Ama biz Rusya piyasasında yokuz. Bu ziyaretin Ege-Rusya arasında ticaretin artmasına vesile olacağına inanıyoruz" temennisinde bulundu. Sayı: 387 - Temmuz 2012 6 ÖNÜMÜZDEKİ 2 YILIN HEDEF ÜLKELERİ IRAK, UKRAYNA VE GÜNEY AFRİKA İki yıllık dönemler için ekonomik ve ticari ilişkiler ile pazara giriş faaliyetlerinin yoğunlaştırılacağı ülkeleri belirleyen Türkiye, bu kapsamda 2012-2013 yılları için hedef ve öncelikli ülkeleri belirledi. 2010-2011 döneminde pazara giriş faaliyetlerinin en yoğun olarak yürütüleceği hedef ülkeler arasında yer alan Kanada, Cezayir, Ürdün ve Katar, hedef ülke statüsüne yükselme potansiyeline sahip olan öncelikli ülkeler kategorisine düştü. Irak, Güney Afrika Cumhuriyeti ve Ukrayna ise hedef ülke konumuna yükseldi. Ekonomi Bakanlığı, 2009 yılı sonu itibariyle 2010-2011 dönemi hedef ve öncelikli ülkeleri tespit edilirken, ikili ve çok taraflı müzakerelerin yanı sıra Türkiye'nin müteahhitlik hizmetlerindeki ihracat potansiyeli, ilgili ülkelerle olan siyasi ilişkileri, pazarın alım gücü, büyüklüğü ve dışa açıklığı gibi pazarın yapısını belirleyen unsurlar ile sermaye hareketleri, ticari ve hukuki altyapı, yatırımlar, hizmet ticareti ve enerji politikalarını da göz önünde bulunduran pazar eksenli çalışmalar yapmıştı. Buna karşın, 2010-2011 yılları için, o dönemin ekonomik konjonktürüne göre belirlenen hedef ve öncelikli ülkelerin değişen küresel ekonomik, sosyal ve hatta siyasi şartlar çerçevesinde yeniden gözden geçirilmesi ihtiyacı doğdu. Buna ilave olarak, üç aşamadan oluşan Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) 2023 İhracat Stratejisi'nin vizyonu kısaca 'atılım' diye adlandırılan ve mevcut üretim koşulları ile kapasite altında üretilen ürünlerin pazarlanmasını içeren 1. Aşama misyonunun da gerçekleştirilmesi hedefiyle hedef ve öncelikli ülkeler listesi 2012-2013 dönemi için revize edildi. Bu çalışmanın ardından ortaya çıkan sonuçlar hem başkanlığını Ekonomi Bakanlığı Müsteşarı'nın yürüttüğü Pazara Giriş Komitesi hem de Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan tarafından son bir kez değerlendirildi ve Çağlayan'ın oluruyla en büyük potansiyeli taşıdığı düşünülen 17 ülke 'Hedef Ülke', 27 ülke ise 'Öncelikli Ülke' olarak tespit edildi. Bunun sonucunda, 2009 yılında yapılan analizler çerçevesinde ortaya çıkan hedef ve öncelikli ülkelerden bugünün dinamikleriyle aynı ölçüde potansiyele sahip olduğu düşünülmeyen bazı ülkeler liste dışı kalırken, o günün dinamiklerine göre yeterli potansiyele sahip olmadığı düşünülen, ancak hızla değişen küresel koşullar ve geleceğe ilişkin tahminler ışığında daha büyük potansiyele sahip olduğu düşünülen ülkeler hedef ve öncelikli ülkeler arasına dâhil edildi. Hangi ülkelerin yeri değişti? Buna göre, 2010-2011 döneminde pazara giriş faaliyetlerinin en yoğun olarak yürütüleceği hedef ülkeler arasında yer alan Kanada, Cezayir, Ürdün ve Katar, hedef ülke potansiyeline yükselme potansiyeline sahip olan öncelikli ülkeler kategorisine düşerken, bu ülkelerin yerini Endonezya, Irak, Kazakistan, Ukrayna ve Güney Afrika Cumhuriyeti aldı. Bu dönemin sürprizleri ise Japonya, Gürcistan, Suriye, Tunus, Hırvatistan, Kosova, Senegal, Pakistan, Lübnan ve Umman oldu. Geçen dönemde öncelikli ülkeler arasında bile yer alamayan Japonya, yeni dönemde hedef olarak belirlenirken, öncelikli ülkeler arasında olan Suriye, Gürcistan, Tunus, Hırvatistan, Kosova, Senegal, Pakistan, Lübnan ve Umman kategori dışı kaldı. Bu ülkelerin yerini ise Almanya, Romanya, Slovakya, Norveç, Angola, Etiyopya, Singapur, Kuveyt, Arjantin ve Kolombiya aldı. Yeri değişmeyen ülkeler Geçen dönemde hedef ülkeler arasında olan ABD, Çin, Rusya, Hindistan, Brezilya, Polonya, Nijerya, Mısır, İran, Suudi Arabistan ve Libya, yeni dönemde de yine hedef ülke olarak belirlendi. Yine 2010-2011 yılları için öncelikli ülke olarak tespit edilen Meksika, Şili, Peru, Güney Kore, Malezya, Vietnam, Türkmenistan, Azerbaycan, Birleşik Arap Emirlikleri, Kenya, Gana, Tanzanya ve İsveç, listedeki yerlerini korudu. Söz konusu ülkelerin hedef veya öncelikli ülkeler olarak belirlenmesi, bu ülkelerde yapılacak bazı faaliyetlere verilen desteği de artıracak. Bu kapsamda, Türkiye'de sınai ve/veya ticari faaliyet gösteren şirketler ile işbirliği kuruluşları üyelerinin ürünlerinin pazarlama ve tanıtımının yapılmasını sağlamak, bu çerçevede yurt dışında gerçekleştirilen tanıtım, marka tescil giderleri ile yurt dışında mal ticareti yapmak amacıyla açılan birimlerle ilgili giderlerinin bir kısmının ilgili fondan karşılanmasını düzenleyen 'Yurt Dışı Birim, Marka ve Tanıtım Faaliyetlerinin Desteklenmesi Hakkında Tebliğ'de yer alan desteklere ilaveten tüm hedef ve öncelikli ülkeler için 10 puan daha destek sağlanacak. Öte yandan, ''Yurt Dışında Gerçekleştirilen Fuar Katılımlarının Desteklenmesi Hakkında Tebliğ'' çerçevesinde de hedef ülkelerden ABD, Brezilya, Çin, Hindistan, Endonezya, Nijerya, Polonya ve Güney Afrika Cumhuriyeti ile öncelikli ülkelerden Meksika, Şili, Birleşik Arap Emirlikleri, Güney Kore, Vietnam, Kanada ve Malezya için de ilave 20 puan destek uygulanacak. Söz konusu desteklerin yanı sıra düzenlenen ticaret heyeti, sektörel ticaret heyeti ve alım heyeti faaliyetlerinde sektörlerin özelliklerine göre, söz konusu ülkeler üzerinde yoğunlaşılacak. 2012-2013 döneminin hedef ülkeleri: ABD, Endonezya, Çin, Irak, Rusya, Kazakistan, Hindistan, Ukrayna, Brezilya, Japonya, Polonya, G. Afrika, Nijerya, S. Arabistan, Mısır, Libya, İran. 2012-2013 döneminin öncelikli ülkeleri: Meksika, Ürdün, Şili, Katar, Peru, Almanya, Güney Kore, Romanya, Malezya, Cezayir, Vietnam, Kanada, Türkmenistan, Slovakya, Azerbaycan, Norveç, BAE, Angola, Kenya, Etiyopya, Gana, Singapur, Tanzanya, Kuveyt, İsveç, Arjantin, Kolombiya. Sayı: 387 - Temmuz 2012 7 Güncel SENDİKAMIZ VE TTV’DEN YENİLİKÇİ PROJELERE BÜYÜK DESTEK Türkiye Tekstil Sanayii İşverenleri Sendikası ve Türk Tekstil Vakfı, düzenlediği ‘İnovasyon Yarışması’ ile önemli bir etkinliğe imza attı. Yarışma kapsamında dereceye giren projeler, çeşitli para ödülleri ile desteklendi. Sendikamız ayrıca finale kalan ilk 21 projeyi ise 11-13 Haziran 2013 tarihleri arasında Messe Frankfurt’ta gerçekleşecek olan TECHTEXTIL Fuarı’na taşıyacak. Ülkemizin en önemli ve önde gelen sektörlerinden biri olan tekstilin yurt içinde ve yurt dışında söz sahibi olmasını sağlamak, önderliğinin bilincinde, sektörle bütünleşen bir sivil toplum kuruluşu olmak vizyonuyla özellikle eğitime büyük önem veren Türkiye Tekstil Sanayii İşverenleri Sendikası ve Türk Tekstil Vakfı, düzenlediği ‘İnovasyon Yarışması’ ile önemli bir etkinliğe imza attı. Tekstil ve konfeksiyon sanayine yardımcı olmak üzere yapılacak bilimsel araştırma, proje gibi çalışmaları desteklemek için düzenlenen yarışma büyük ilgi gördü. Yarışma sonunda finale kalan ilk 4 proje ödül aldı. Düzenlenen yarışma ile tekstil sektörü ile ilgili üniversitelerimizde yapılan akademik bilginin ödüllendirilerek yenilikçi, farklı, özgün fikir/projelerin inovatif ürün haline getirilmesi veya mevcut geliştirilmiş ürünün desteklenmesi amaçlandı. Yarışmaya 12 farklı üniversiteden toplam 55 özgün proje katıldı. Yarışma finalistleri ulusal ve uluslararası akademisyenler, sanayiciler, bakanlık yetkilileri ve Ar-Ge merkezi müdürlerinden oluşan iki ayrı kurul tarafından yapılan değerlendirme sonucunda belirlendi. Değerlendirmeler sırasında genel olarak sanayide uygulanabilecek, inovatif değer taşıyan projelerin seçilmesi üzerinde duruldu. Sayı: 387 - Temmuz 2012 8 Projeler iki aşamalı değerlendirmeye alındı. Ön değerlendirme: North Carolina State University, College of Textiles tarafından yapılan ön değerlendirmede Inovasyon yarışmasına katılan tüm projeler genel, orijinallik, rekabetçilik ve pazarlanabilirlik, ulusal ekonomiye veya teknolojiye katkısı kriterleri doğrultusunda teker teker puanlandı, 60 ve üzerinde puan alan 21 proje bir sonraki aşamaya geçmeye hak kazandı. Nihai değerlendirme: Nihai değerlendirme sanayiciler, akademisyenler, bakanlık yetkilileri ve Ar-Ge merkezi müdürlerinden oluşan 11 kişilik bir kurul ta- Ceren ERMİŞ Tekstil Mühendisi Araştırma Uzman Yardımcısı rafından 28 Mayıs 2012 tarihinde sendikamız merkez ofisinde yapıldı ve finalistler belirlendi. İnovasyon Yarışması Değerlendirme Kurulu üyeleri arasında Sendikamız Yönetim Kurulu Üyesi Bülent Aydın ve Türk Tekstil Vakfı Yönetim Kurulu Üyesi Lütfi Paker de yer aldı. İnovasyon Yarışması Değerlendirme Kurulu Üyeleri • TTV Yönetim Kurulu Üyesi Lütfi Paker (Yeni Tekstil). • Sendikamız Yönetim Kurulu Üyesi Bülent Aydın (Maydın Çorapları). • Kasar ve Dual Fabrika Müdürü Mehmet Ali İnce. • Topkapı İplik Yönetim Kurulu Başkanı Mahmut Akıncı. • İstanbul Teknik Üniversitesi Prof. Dr. Bülent Özipek. • Sabancı Üniversitesi Prof. Dr. Yusuf Menceloğlu. • TTGV(Türkiye Teknoloji Geliştirme Vakfı) İstanbul Temsilcisi Haluk Zontul. • Yünsa Ar-Ge Merkezi Müdürü Orhun Ek. • Bossa Ar-Ge Merkezi Müdürü Dr. Sedef Uncu Akı. • Söktaş Ar-Ge Merkezi Müdürü Zehra Kocatürk. • Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı Ar-Ge Destekleri Daire Başkanlığı Mühendis Selvi Akdeniz. Değerlendirmeler boyunca katılımcıların kimliklerinin gizli tutulduğu yarışma sonunda birinciye 20.000 TL, ikinciye 15.000 TL, üçüncüye 10.000 TL verilirken bir yarışmacı da 5.000 TL’lik mansiyon ödülüne layık görüldü. Ayrıca nihai değerlendirmeye kalan 21 proje sahibinin ve ekibinin Türkiye Tekstil Sanayii İşverenleri Sendikası tarafından 11-13 Haziran 2013 tarihleri arasında Messe Frankfurt’ta gerçekleşecek olan TECHTEXTIL Fuarı’na katılımının sağlanması da karara bağlandı. ÖDÜL ALAN PROJELER 1. Prototip Floklama Makinesi Tasarımı, İmalatı ve Flok İplik Üretimi: Uludağ Üniversitesi Mühendislik-Mimarlık Fakültesi Tekstil Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyeleri Prof. Dr. Özcan Özdemir, Prof. Dr. Mehmet Kanık, Dr. Sibel Şardağ ve Yük. Müh. Berrak Tüzüner’in sanayici proje ortakları Ahmet Genç (İBA Genç Makine) ile birlikte hazırladıkları “Prototip Floklama Makinesi Tasarımı, İmalatı ve Flok İplik Üretimi” isimli SAN-TEZ Projesi sendikamız İnovasyon Yarışması’nda birinci olmaya hak kazandı. Proje özeti: Flok iplikleri, kaplama tekniğiyle üretilen ve günümüzde yüksek katma değerli otomotiv tekstilleri ile ev döşemelikleri gibi belli alanlarda tercih edilen üç boyutlu ipliklerdir. Günümüzde Türkiye’de bu alanda makine ve iplik üretimi yapan herhangi bir firma bulunmamaktadır. Daha da önemlisi, dünyada da flok ipliği üretimi çok az sayıda firma (bilinen sadece Avrupa'lı 2 firma) tarafından üretilmekte ve çok yüksek fiyatlardan satılmaktadır. Ne var ki, estetik ve fonksiyonellik açısından çok önemli avantajları olan bu iplikler aşırı yüksek fiyatları nedeniyle yaygın olarak kullanılamamaktadır. Konuyu ilginç kılan diğer bir husus da, dünyada iplik floklama makinelerini üretip satan belli bir makine imalatçısının olmamasıdır. Tekel durumunda olan söz konusu firmaların kullandıkları makine teknolojilerini kendilerinin geliştirdiği ve bunu bir sır gibi sakladıkları da bilinmektedir. Proje ekibi, bu ihtiyaçları göz önüne alarak, 2008 yılında “Prototip Floklama Makinesi Tasarımı, İmalatı ve Flok İplik Üretimi” isimli bir SAN-TEZ projesi başlatmıştır. 2011 yılında tamamlanan proje sonunda Türkiye’de ilk defa, küçük kapasiteli bir flok iplik üretim makinesi (OMAFLOK-P) geliştirilmiş ve bu makinede flok iplik üretimi başarılmış bulunmaktadırlar. Geliştirilen bu makine için 2 adet patent başvurusu yapılmıştır. Birincisi TR-200808141-B koduyla sonuçlanmış; ikincisi ise geliştirilen özel yapıştırıcı aplikasyon ünitesi ile ilgili olup son aşamaya gelinmiştir. Projenin sağlayacağı avantajlar: Gerçekleştirilen bu projeden kazanılan teknolojik bilgi ve deneyim sayesinde, yüksek kapasiteli “sanayi tipi bir flok iplik makinesi”nin imalatı ve ülkemizde de “flok ipliklerin seri üretimi”nin yolu açılmış bulunmaktadır. Böylece, Avrupa'dan sonra ilk defa ülkemizde de flok iplik üretimini gerçekleştirmek ve daha uygun fiyatlarla tekstil sektörünün kullanımına sunmak mümkün hale gelecektir. Sektöre sunulacak uygun fiyatlı flok ipliklerle başta otomotiv tekstilleri ve diğer teknik tekstiller olmak üzere yüksek katma değerli yeni ürünlerin tasarımı ve üretimi mümkün olacaktır. Prototip makine bir endüstriyel makinede bulunması gereken tüm ünitelere sahip olup, bundan kazanılan bilgi ve deneyimlerle yüksek kapasiteli ilk üretim makinesinin tasarımı ve üretimi de fazla zaman almayacaktır. Bu amaçla yeni bir sanayi ortaklığı kurulmasına ve projeye resmi mali desteğin sağlanmasına çalışan proje ekibi gerekli hazırlıklardan sonra yeni projelerine başlamayı planlamaktadırlar. Sayı: 387 - Temmuz 2012 9 Güncel Projenin sağlayacağı avantajlar: Polyesterin dispers boyanması sonrası temizlemesinde klasik redüktif yıkama yerine ozon kullanımının avantajları şöyle: • Ozon soğukta etkin olduğu için enerji tasarrufu, • Ozon diğer klasik kimyasalları (redüktif madde ve kostik) ikame edeceği için kimyasal madde tasarrufu, • Ozon kendiliğinden oksijene dekompoze olduğu için düşük çevresel etki • Daha kısa işlem süreleri sayesinde üretim artışı olarak önerilmektedir. OMAFLOK-P makinesinin genel görünümü 3. Zebra Derisinden Esinli Sinek Kovucu Biyomimetik Tekstil Yüzeyi Üretimi- Zebrepel: Projeyi gerçekleştiren ekip ile Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı adına projeyi izleyen yetkililer OMAFLOK-P makinesi önünde görülüyor. 2. Polyesterin Boyama Sonrası Temizlenmesinde Redüktif Yıkama Yerine Ozon Gazı Kullanımı: Uludağ Üniversitesi (UÜ) Mühendislik-Mimarlık Fakültesi Tekstil Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Hüseyin Aksel Eren’in “Polyesterin Boyama Sonrası Temizlenmesinde Redüktif Yıkama Yerine Ozon Gazı Kullanımı” adlı projesi ise sendikamız İnovasyon Yarışması’nda ikinci olmaya hak kazandı. Proje özeti: Ozon gazı, endüstriyel ölçekte ozon jeneratörlerinde üretilebilen kuvvetli bir oksidandır ve su ve meşrubat şişelemede, gıda endüstrisinde dezenfeksiyon amaçlı, su dezenfeksiyonunda ve atık su arıtımda endüstride kullanılmaktadır. Ozonun terbiyede kullanımı üzerine pamuğun ağartılması, yünde çekmezlik, denim terbiyesi ve çeşitli liflerin terbiyesi gibi alanlarda ve boyama atık sularının renk giderimi üzerine birçok bilimsel çalışma mevcuttur. Polyesterin dispers boyama sonrası temizlenmesinde klasik metod kuvvetli alkali ve indirgen banyoda yüksek sıcaklıkta redüktif temizlemedir. Ancak oksidan maddelerin de (ozon) tıpkı redüktif maddelerin yaptığı şekilde yüzeyde kalan dispers boyarmaddelerin giderilmesinde kullanılabilme olanağı bulunmaktadır. Bu projede polyestere dispers boyama sonrası ozon uygulaması ıslak kumaşa ozon gazı püskürtülmesi şeklinde gerçekleştirilecektir. Yöntem kontinü çalışmalara uygundur. Ozon kullanımının klasik kimyasalların kullanımına göre avantajları; ozon soğukta etkin olduğu için enerji tasarrufu, ozon diğer klasik kimyasalları ikame edeceği için kimyasal madde tasarrufu, ozon kendiliğinden oksijene dekompoze olduğu için düşük çevresel etki ve daha kısa işlem süreleri sayesinde üretim artışı olarak önerilmektedir. Sayı: 387 - Temmuz 2012 10 Süleyman Demirel Üniversitesi MühendislikMimarlık Fakültesi Tekstil Mühendisliği Bölümü Akademisyen olarak görev alan Çağlar Sivri’nin “Zebra Derisinden Esinli Sinek Kovucu Biyomimetik Tekstil Yüzeyi Üretimi- Zebrepel” adlı projesi sendikamız İnovasyon Yarışması’nda üçüncü olmaya hak kazandı. Proje özeti: Teknolojide çözülemeyen birçok problemin sırrı doğada yatmaktadır. Nitekim canlıların doğadaki düşman ya da zararlılara karşı geliştirdiği çözümler de önemli bir ilham kaynağıdır. Bu çalışma biyomimetik yoluyla ya da diğer bir deyişle doğayı taklit ederek sinek problemine karşı birçok ürün grubu için kullanılabilecek sürdürülebilir bir çözüm geliştirmeyi hedeflemektedir. Proje dahilinde geliştirilecek olan yüzeyler piyasadaki benzerlerinin aksine kimyasal bitim işlemi ya da sprey kullanımına ihtiyaç duymadan doğal sinek kovucu özelliğe sahip olacaktır. Doğada hiçbir hayvan zebradan daha ayırt edici bir posta/deriye sahip değildir. Her zebranın derisindeki şeritler tıpkı bir parmak izi gibi kendine hastır, buna rağmen her üç türden birisinin kendi içerisinde genel/benzer bir desen yapısı vardır. Bu kamuflaj, zebraların düşmanları tarafından algılanmasını zorlaştırırken aynı zamanda birbirlerini tanımalarına yardımcı olan bir fonksiyona da sahiptir. Bu özellik sinek kovuculuğuna ek olarak kamuflaj alanında da gelecek vadetmektedir. Proje kapsamında, zebraların sinekleri kovmak için geliştirdiği şeritlerin doğadaki gibi farklı genişlikte, yoğunlukta ve açılarındaki tasarımı yapılarak, her farklı tasarım için polarizasyon dereceleri ve kaliteleri ölçülerek, en ideal sinek iticiliğinin hangi tasarımla kazanılabileceğine dair çalışmalar yapılacaktır. Son olarak geliştirilen desen, dijital baskı tekniğiyle farklı tekstil yüzeylerine uygulanarak; açık hava aktivitelerinde, tarımsal alanda, ev tekstilinde sinek kovucu fonksiyonuyla ve/veya askeri ya da sivil alanda ise kamuflaj fonksiyonuyla kullanıma sunulacaktır. pılarak kanal içerisinde ileri geri hareket edebilen tarak dişlerinin kontrolünü sağlayacak sistemin oluşturulması ve buna bağlı olarak taraktan desen verme programı hazırlanması vasıtasıyla hem tarağın kontrolünün her daim sağlanması hem de akıcı bir desenin oluşturulabilinmesidir. Böylelikle yeni oluşturulacak kumaşlarda sınırlar çok ileriye taşınacaktır. Projenin sağlayacağı avantajlar: • Bugüne kadar gerçekleştirilen dokuma kumaşlardan farklı yapıda kumaş üretilecek. • Katma değeri yüksek kumaş üretilecek. • Rapor boyutunun, yapılan kumaş boyutuna çıkarılabilmesi ve daha önceden var olmayan dokuma türlerinin oluşturulması sağlanacak. • Dokuma tarağının istenilen şekilde programlanabilmesi sağlanacak. Proje logosu 4. Üç Boyutlu Dokuma Tarağı: Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Enstitüsü Tekstil Ana Sanat Dalı Bölümü öğrencisi Ozanhan Kayaoğlu’nun “Üç Boyutlu Dokuma Tarağı” adlı projesi sendikamız İnovasyon Yarışması’nda mansiyon ödülü alarak desteklenmeye hak kazandı. Proje özeti: Tasarlanan dokuma tezgahı, var olan dokuma tarağının çıkarılarak yerine yeni tasarlanan dokuma tarağının monte edilmesi ile çalışmaktadır. Günümüzde kullanılan dokuma taraklar düz bir görünüm sergilemektedir. Bu projede tarak 3 boyut halini almaktadır. Her bir tarak dişlisine bir kanal içerisinde ileri geri hareket etmek suretiyle istenilen şekil verilip, sabitlenip dokumaya başlanır. Normal dokuma taraklarında atkıdan gelen iplik kumaşa paralel olarak atılır ve bu işlemin devamı suretiyle kumaş oluşur fakat bu sistemde dokuma tarağının biçim değiştirmesi ile çözgü ipliğine paralel olarak giden her bir atkı ipliği taraktaki verdiğimiz şekli alır ve en basit dokumada dahi 3 boyut efektini vermektedir. Eğer düz dokuma yapılmak istenirse, kolaylıkla düz dokumaya geçilebilinir. 2 çerçeveli en ilkel tezgahta dahi jakar makinasının rapor tekrarının yetemeyeceği büyük desenler yapılabilinmektedir. Bu ortaya çıkan projenin bir sonraki adımı ise; tarağın tasarımına eklemeler ya- NİHAİ DEĞERLENDİRMEYE KALAN 21 PROJE • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • Yapay çim uygulamaları için bi-komponent lif/filament tasarımı ve geliştirilmesi. Portakal kabuğu artıklarının gıda pedi üretiminde değerlendirilmesi. Kompresyon çoraplarının basınç ölçümü için yeni bir basınç ölçüm cihazı. UV koruyucu tekstil malzemelerinin geliştirilmesi. İlaç salımı yapabilen nanolifli tekstil malzemesinin bir bandaj olarak tasarlanması. Sürtünme mukavemeti ve boncuklanma direnci ölçümü için yeni bir yöntem. Hava yastığı üretim prosesinin kısaltılması ve maliyetinin iyileştirilmesi. Tekstil elyaf ve iplik kurutmada enerji tasarruflu yeni teknoloji. Ses yalıtımı sağlayan elektromanyetik kalkanlama özelliğine sahip kumaşların geliştirilmesi. Kot kumlamaya alternatif yeni nesil üretim sistemlerinin geliştirilmesi. Taşıma-Giy. Üç boyutlu dokuma tarağı. Tekstil desenlerinde armoni kurallarının uygulanması. Güneş ışığıyla ve ısıyla renk değiştiren akıllı perde. Zebra derisinden esinli sinek kovucu biyomimetik tekstil yüzeyi üretimi-zeprepel. Polyesterin boyama sonrası temizlenmesinde redüktif yıkama yerine ozon gazı kullanımı. Mıknatıslı katlanır perde. Hamilelik döneminde kullanım için taşıyıcı korse tasarımı ve geliştirilmesi. Mıknatıssal saçtırma tekniği ile fonksiyonel tekstil yüzeyi oluşturulması. Prototip floklama makinesi tasarımı, imalatı ve flok iplik üretimi. Uyku konforunu artıracak yatağın belirlenmesinde uyku rahatlığı gözlem sistemi geliştirilmesi. Sayı: 387 - Temmuz 2012 11 Güncel EURATEX VE EUROCOTON GENEL KURULLARINA KATILDIK Sendikamız, uluslararası örgütlerdeki çalışmalarını Euratex ve Eurocoton genel kurullarına katılarak Haziran ayında da sürdürdü. Belçika’daki toplantılarda sendikamızı Euratex Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Bülent Başer ve Eurocoton Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Can Piyale temsil etti. Avrupa’nın tekstil ve pamuk üreticileri geçtiğimiz ay Belçika’da bir araya geldi. Brüksel’de 12-13 Haziran 2012 tarihleri arasında yapılan Eurocoton Olağan Genel Kurulu ile 13-14 Haziran 2012 tarihlerinde yapılan Euratex Genel Kurulu toplantıları, Avrupa’nın sektörle ilgili önemli isimlerini bir araya getirdi. Türk tekstil sektörünü Avrupa’nın alanındaki en etkin kurumlarından Euratex ve Eurocoton’da Başkan Yardımcılığı düzeyinde temsil eden Türkiye Tekstil Sanayii İşverenleri Sendikası’nın Yönetim Kurulu Üyeleri de bu toplantılarda hazır bulundu. Euratex Olağan Genel Kurulu 13-14 Haziran 2012 tarihleri arasındaki Euratex Olağan Genel Kurulu’na, sendikamızı temsilen Yönetim Kurulu Üyelerimiz Bülent Başer ve Erhan Özkan ile profesyonel kadrodan Genel Sekreter Yardımcısı Samim Ergeneli ve Araştırma Uzmanı Bora Kocaman katıldı. Toplantılarda Türk heyetinde ayrıca İTHİB’i temsilen Ahmet Öksüz ile İHKİB’i temsilen Ruşen Çetin, TGSD’yi temsilen Mehmet Kumbaracı ve İTKİB Brüksel Temsilcisi Haluk Özelçi de yer aldı. Almanya liderliğinde belirli ülke gruplarının Pan Euromed menşe kurallarıyla ilgili olarak Avrupa Komisyonu’na Euratex pozisyonuna aykırı olarak verdikleri görüş mektubu ertesindeki tartışmalı dönemde gerçekleştirilen Genel Kurul, beklentilerin aksine olumlu bir havada geçti. Bilindiği gibi Almanya ve beraberindeki ülkelerin bu tutumları Euratex’in diğer üyeleri tarafından büyük tepki çekmişti. Bu kapsamda Euratex 2020 stratejisinin belirlenmesine yönelik olarak gerçekleştirilen çalışmalarda da önemli fikir Sayı: 387 - Temmuz 2012 12 ayrılıkları görüldü. Yaklaşık olarak 12 aya yakın bir süredir devam eden Euratex 2020 stratejisi çalışmaları kapsamında belirli yönetim kurulu üyelerinin başkanlığı ve 3-4 alan uzmanının katılımıyla 8 ana çalışma grubu oluşturuldu. Söz konusu çalışma grupları; yönetim ve organizasyon, iletişim, ticaret ve pazarlar, Ar-Ge ve eğitim, iç pazar ve hukuksal düzenlemeler, çevre ve enerji, sürdürülebilirlik ve sosyal konular olarak belirlendi. Çalışma grupları taslak çalışmaları birçok konuda tam bir uzlaşı sağlanamaması nedeniyle geçen 12 aylık süreye rağmen Genel Kurul onayına sunulacak noktaya getirilemedi. Söz konusu taslak çalışmalar Genel Kurul öncesinde de Başkanlar Kurulu ve Yönetim Kurulu’nun öncelikli gündem maddesi olarak yerini aldı. Her iki toplantıda da Türkiye’nin öncelik- leri açık ve net şekilde temsilciler tarafından gündeme getirildi. Başkanlar ve Yönetim Kurulu Toplantısı’nın ertesi günü 14 Haziran 2012 Perşembe günü Euratex Genel Kurulu, Brüksel Renessaince Otel’de gerçekleştirildi. Genel Kurul’da gündem maddelerine paralel olarak; - - - - 2011 yılı Genel Kurul kararları oybirliğiyle kabul edildi, 1 Temmuz 2012 ile 30 Haziran 2012 tarihleri arasında görev alacak Yönetim Kurulu Üyeleri ile, 1 Ocak 2013 ile 31 Aralık 2014 tarihleri arasında görev yapacak başkan, başkan yardımcıları ve haznedar seçimi yapıldı, Başkanlığa Alberto Paccanelli, Başkan Yardımcılıklarına Bülent Başer ve Sergei Piolat, haznedarlığa ise Peter Schwartze yeniden seçildi, Toplantıda üyelik aidatlarını ödemeyen 2 üye ile istifa eden üyenin ihracına da karar verildi. Genel Kurul sırasında konuşma yapan Başkan Alberto Paccanelli’nin özellikle yönetimsel konularla ilgili muhtelif açıklamaları dikkat çekti. Söz konusu sunum sırasında Alberto Paccanelli, Euratex 2020 strateji kapsamında önemli çalışmalar yaptıklarını, misyon ve vizyon çalışmaları kapsamında önemli kararlar aldıklarını, Euratex olarak adil ve serbest ticareti desteklemeye devam edeceklerini belirterek, bunu korumacı bir yoldan ziyade daha rekabetçi bir politika kapsamında ele alacaklarını söyledi. Paccanelli, sürdürülebilirlik konusunun kendileri açısından büyük önem taşıdığını, ulusal ve global anlamda sürdürülebilir bir tekstil ve konfeksiyon sektörü için mücadele edeceklerini anlattı. Paccanelli, Euratex olarak teknoloji platformu kapsamında gerçekleştirilen çalışmalara devam edileceğini, bugüne kadar AB fonlarından istedikleri ölçüde verimli şekilde faydalanmadıklarını ancak bu durumu düzeltecek çalışmaları gerçekleştireceklerini de belirtti. Diğer sektörlerle işbirliğine daha fazla önem vereceklerini anlatan Paccanelli, en önemli tartışma konularının başında gelen karar alma süreciyle ilgili önemli çalışmalar yaptıklarını, Euratex olarak kararların oybirliği içinde alınmasına önem verdiklerini söyledi. Euratex olarak sağlam bir finansal yapıya sahip olmaları gerektiğinin altını çizen Alberto Paccanelli, üyelik aidatlarının belirlenmesi noktasında farklı bir yaklaşım sergilemeleri gerektiğini, bu konudaki çalışmalarının devam ettiğini ve ilerleyen dönemde daha somut önerilerle konuyu Yönetim Kurulu ve Genel Kurul gündemine getireceklerini belirtti. Euratex yönetimi İstanbul’da toplanacak Euratex’in görünülürlüğünü artırmak, medyada ve devlet kurumları ile komisyon nezdinde daha fazla ses getirmek adına senede bir kez seminer düzenlemeyi öngörüklerini de anlatan Alberto Paccanelli, söz konusu seminerin Brüksel’de veya üye ülkelerin destekleriyle farklı yerlerde organize edilmesini planladıklarını anlattı. Paccanelli, bu anlamda gerekli hazırlıklar tamamlanabilirse Kasım 2012 ayında gerçekleştirilecek Yönetim Kurulu Toplantısı’nı İstanbul’da organize edeceklerini söyledi. Gelecek Yönetim Kurulu Toplantısı’na kadar tüm üyelerin çalışma gruplarının tamamladığı taslak çalışmalarla ilgili olarak görüşlerini bildirmeleri gerektiğini anlatan Paccanelli, Başkan olarak Genel Sekreter ve ilgili çalışma grubu başkanlarının da katkılarıyla Kasım ayında gerçekleştirilecek Yönetim Kurulu Toplantısı’na dek taslak çalışmalarla ilgili gerekli tüzük ve bütçe hazırlıklarını yapmaya yönelik olarak Genel Kurul’dan yetki talep ettiğini söyledi. Paccanelli, her çalışma grubu içinde öncelikli eylemleri belirleyip gerekli bütçenin yönetim ve genel kurul onayına sunulması için gerekli hazırlıkları tamamlamayı öngördüklerini, söz konusu tüzük değişiklik önerilerini mevcut tüzük ku- Sayı: 387 - Temmuz 2012 13 Güncel ralları çerçevesinde öncelikle Yönetim Kurulu onayına ve ardından Genel Kurul onayına sunacaklarını ifade etti. Genel Kurul’da daha sonra yapılan oylamada Başkan Alberto Paccanelli’ye, Euratex Genel Sekreteri ve çalışma grubu başkanlarının da destekleriyle her çalışma grubuyla ilgili faaliyet planı ve zaman çizelgelerinin hazırlanması, öncelikli faaliyetlerin ve gerekli bütçenin tespitine yönelik olarak hazırlıkları tamamlaması için oybirliğiyle gerekli yetki verildi. Genel Kurul ertesinde teknik tekstillerle ilgili olarak Euratex Başkan Yardımcısı Sergei Piolat başkanlığında düzenlenen oturumda ise; Gherzi International’dan Hendrik Van Delden; teknik tekstiller pazarında ana trendler, fırsatlar ve tehditler konulu, Messe Frankfurt’tan Olaf Schmidt; teknik tekstiller ve AB firmaları için fırsatlar konulu sunumlar gerçekleştirdi. Toplantı sırasında ayrıca, Belçikalı Tekstil Araştırma Merkezi Syntex’den Thomas Seynaeve ile İtalyan Saati ve Alman Sandler firmaları da ayrıca birer sunum yaptı. Teknik tekstillerle ilgili oturumda, teknik tekstillerin AB’li üreticiler için yaratılan katma değer öngörüldüğünde büyük bir fırsat olduğunu, bu alanda özellikle hammadde temininde AB’nin güçlü bir pozisyonu bulunduğunu, teknik tekstillerle ilgili elyaf tüketiminin giderek arttığı ve önümüzdeki dönemlerde de bunun çok daha fazla genişlemesinin beklendiği, özellikle Hindistan ve Çin gibi gelişmekte olan ülkelerin bu alanda önemli yatırımlar yapmaya çalıştığını, teknik tekstillerin uçak sanayinden sağlık sektörüne ve otomotive dek çok geniş bir alanda kullanım alanının bulunduğunu, halihazırda bu alanda Alman, Amerikan, Belçika, İtalya, Kanada gibi ülke firmalarının ağırlığı gözükse de Çin, Hindistan gibi firmaların da önemli girişimleri olduğu ifade edildi. Eurocoton Olağan Genel Kurulu Eurocoton’un 52. Olağan Genel Kurulu ise 12-13 Haziran 2012 tarihleri arasında AB Komisyon üyeleri, üye birlik temsilcileri ve sektör paydaşlarının katılımıyla Belçika’nın Ronse şehrinde “Textiles Open Innovation Centre” bünyesinde gerçekleşti. Toplantılara sendikamızı temsilen Eurocoton Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Can Piyale, sendikamız Yönetim Kurulu Üyesi Erhan Özkan ve profesyonel kadrodan Ceren Ermiş katıldı. Genel Kurul’da Eurocoton Onursal Başkanı J. F. Gribomont’un yapmış olduğu kısa konuşmanın ardından lif, ekonomi, ticaret, endüstri politikaları gibi farklı dallardan konularında uzman kişiler tarafından elyaf piyasaları, trendleri, AB tekstil sektörü ticaret politikaları gibi konularda sunumlar yapıldı. Seminerde sunum yapan kişiler ve konu başlıkları şöyle: “LENZING Pazar Araştırmaları Bölüm Başkanı Wolfram Daubek-Puza; bugünün elyaf piyasaları yarının zorlukları. AB Komisyonu Girişim ve Sanayi Genel Müdürü F4 (tekstil, hazır giyim, moda, deri, ağaç ve mobilya sanayileri) Jean-François Aguınaga; AB tekstil sanayinin ekonomik Sayı: 387 - Temmuz 2012 14 ve politik durumu hakkında güncel bilgiler. AB Komisyonu Ticaret Genel Müdürü H5 (ticaret koruma konularına ilişkin üçüncü ülkeler ile ilişkiler, yasal düzenlemeler) Wolfgang Mueller; AB ticaret koruma araçları ile ilgili modernizasyon süreci. AB Komisyonu Ticaret Genel Müdürü F5 (sanayide tarife ve tarife dışı görüşmeler) Fernando Perreau de Pinninck; AB tekstil ticaret stratejileri ve pazara giriş. NCTO National Council of Textile Organizations Başkanı Cass Johnson; ABD tekstil sanayiinin şartları ve günümüz ticari görüşmeleri. AB Komisyonu Vergi ve Gümrük Birliği Genel Müdürü (Menşe Kuralları) Pierre-Jacques Larrieu; Paneuromed menşe kuralları.” Genel Kurul’da sonuç olarak; Eurocoton’un tüm tekstil üretim zincirini temsil eden daha güçlü bir yapıya dönüştürülmesi amacıyla tüm üyelerin ortak çıkarları ve görüşleri doğrultusunda bir an evvel üzerinde çalışılmakta olan tüzüğün tamamlanmasına, bu süre zarfında üye yapısını genişletmek adına, diğer birliklerle irtibata geçilmesine karar verildi. Yeni tüzüğün kabul edilmesi ve yeni Federasyon’un kurulması 23 Kasım 2012 tarihinde Brüksel’de yapılacak Olağanüstü Genel Kurul’a bırakıldı. Güncel SENDİKAMIZ VE YATAŞ AİLESİ İÇİN ACI KAYIP mızın her köşesinde hem fiziken hem de fikren alın teri ve emeği olan kurucu ortağımız Hakkı Altop, yorucu geçen tüm ömründe bizlere her zaman örnek bir işadamı, örnek bir işçi, örnek bir insan oldu. Kendisini büyük bir hasretle anacak, her zaman iyi düşüncelerle içimizde yaşatacağız. Bundan böyle onun bizlere verdiği çalışma azmi, bize ışık tutmaya devam edecektir." Bilindiği gibi Yataş’ın temelini oluşturan Süntaş A.Ş., Anadolu’nun ilk sünger fabrikası olma özelliği taşıyor. 1979 yılında tesis yatırımlarını büyüterek süngerin yanı sıra süngerli yatak üretimine de başlayan Yataş, 1981 yılında yaylı yatak üretimi, 1987 yılında ev tekstili ürünleri, 1993 yılında sofabed (yataklı kanepe) ve koltuk takımları üretimine başlayarak ürün gamını geliştirdi. Yataş'ın kurucu ortağı ve Türkiye Tekstil Sanayii İşverenleri Sendikası Danışma Kurulu Üyesi Hakkı Altop hayata veda etti. Yataş Yönetim Kurulu Başkanı Yavuz Altop’un kardeşi olan Hakkı Altop, 20 Haziran 2012 tarihinde vefat etti. Yataş son olarak, değişen ve yenilenen mağazacılık anlayışıyla mağaza yapılanmasında iki farklı tipe geçmişti. Yataş, 2010 yılında da dünyanın 48 ülkesinde faaliyet gösteren bağımsız bir marka değerlendirme kuruluşu olan Superbrands tarafından, Türkiye’nin "süper markası" olarak seçilmişti. Aynı zamanda Yataş Yönetim Kurulu Üyesi Nimet Altop Eşelioğlu ve Mağazalar Satış Destek Uzmanı Aytül Kabakçı’nın babası olan Hakkı Altop'un vefatı, başta Yataş ailesi olmak üzere sendikamız ve tekstil camiasında büyük üzüntü yarattı. Altop'un cenazesi 22 Haziran Cuma günü öğle namazını takiben Hunat Camiisi’nde kılınan cenaze namazı sonrası Kayseri Asri Mezarlığı’ndaki aile kabristanında toprağa verildi. Hakkı Altop, Yataş’ın temelini oluşturan Süntaş A.Ş.'nin kurulmasından bu yana imalat sektöründe birçok ilklere imza atmış, dünyanın pek çok ülkesine ihracat yaparak fark yaratmıştı. Hakkı Altop'un vefatının ardından Yataş'tan yapılan açıklamada da Hakkı Altop'un bu farklılığına dikkat çekilerek şöyle denildi: "Şirketimizin temelinin atıldığı, ilk çimentosunun konulduğu 1973 yılından bugüne kadar fabrikaları- Sendikamız Danışma Kurulu Üyesi Hakkı Altop, 50. Kuruluş Yıldönümü Gala Gecesi’ne eşi ile birlikte katılmıştı. Sayı: 387 - Temmuz 2012 15 Güncel RAFET İBRAHİMOĞLU'NU KAYBETTİK İş ve siyaset dünyasının yakından tanıdığı isim Rafet İbrahimoğlu, 26 Haziran 2012 tarihinde vefat etti. İbrahimoğlu için ilk tören 27 Haziran 2012'de Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde düzenlendi. Törene T.B.M.M. Başkanı Cemil Çiçek, T.B.M.M. İdare Amiri Adnan Keskin, Milletvekilleri, Eski Meclis Başkanı Mustafa Kalemli, Eski Devlet Bakanları Kamuran İnan, Ali Bozer'in yanı sıra eski milletvekilleri ve İbrahimoğlu'nun ailesi katıldı. İbrahimoğlu, T.B.M.M.'deki törenin ardından 28 Haziran Perşembe günü, İstanbul'da Karacaahmet Mezarlığı Camisi'nde kılınan öğle namazının ardından Karacaahmet Mezarlığı'nda toprağa verildi. 1931 yılında İstanbul'da doğan Rafet İbrahimoğlu, 1980-1983 tarihlerinde Danışma Meclisi Üyesi ve 17. Dönem Bitlis Milletvekili olarak görev yapmıştı. İbrahimoğlu, sendikamız Yönetim Kurulu Başkanı Halit Narin'in, Türkiye İşveren Sendikaları Konfederasyonu (TİSK) Başkanlığı döneminde bu kurumun Genel Sekreteri olarak da görev yapmıştı. Narin'in yakın mesai arkadaşı olan İbrahimoğlu, Halit Narin'i anlatan iki kitaba da imza atmıştı. 'Kelimelerle Dokunan Sayı: 387 - Temmuz 2012 16 Türkiye-Halit Narin' ve ‘Türkiye’sine Sevdalı Adam Halit Narin’ adlı kitaplarda yayın danışmanı olarak imzası bulunan Rafet İbrahimoğlu, emeklilik döneminin büyük bölümünü cam boyama yaparak geçiriyordu. Cam boyama tekniğiyle yüzlerce eser gerçekleştiren İbrahimoğlu birçok sergi de açmıştı. İbrahimoğlu, ÇABA Derneği ile açtığı ortak sergilerin gelirlerini ise hayır işlerine akta- rıyordu. İbrahimoğlu'nun desteklediği kampanyalar arasında "Baba Beni Okula Gönder" kampanyası da vardı. Rafet İbrahimoğlu, bu kampanyaya yaptığı bağışın gerekçesini bir söyleşisinde "Bir annenin eğitimi her şeyden önemlidir, anne eğitimli olursa çocuğu da eğitimli olur. Türkiye nüfusunun yarısı kadın. Ancak kadınlarımızın eğitim düzeyi çok düşük" sözleriyle anlatmıştı. Sendikamız Yönetim Kurulu Başkanı Halit Narin (ayaktakiler, soldan beşinci), TİSK Başkanlığı döneminde Rafet İbrahimoğlu (oturanlar, soldan birinci) ile birlikte çalıştı. NARİN: RAFET İBRAHİMOĞLU VE HAKKI ALTOP İŞVEREN CAMİASININ GÖNLÜNDE YAŞAYACAK kendisinin TİSK Başkanlığı döneminde aynı kurumda Genel Sekreter olarak görev yapan Rafet İbrahimoğlu'nun, 1980-1983 tarihlerinde Danışma Meclisi üyesi ve 17. Dönem Bitlis milletvekili olarak görev yaptığını da hatırlatarak, "Rafet İbrahimoğlu'nun vefatı camiamızda büyük üzüntü yaratmıştır. Kendisine Allah'tan rahmet, ailesine başsağlığı diliyorum. İbrahimoğlu, profesyonel yönetici olarak gerek TİSK Genel Sekreterliği döneminde gerekse milletvekili olarak TBMM'de başarılı çalışmalar yürütmüştür" dedi. Narin, Rafetoğlu'nun Türk iş ve çalışma hayatı ile siyasi hayatına yaptığı katkıların daima hatırlanacağını da söyledi. Geçtiğimiz ay hayata veda eden Hakkı Altop ve Rafet İbrahimoğlu'nun vefatı sendikamızda da büyük üzüntü yarattı. Hakkı Altop ve Rafet İbrahimoğlu'nun vefatının ardından bir açıklama yapan Türkiye Tekstil Sanayii İşverenleri Sendikası Yönetim Kurulu Başkanı Halit Narin, her iki değerli ismin de işveren camiasında önemli işlere imza attıklarını söyledi. Sendikamız Yönetim Kurulu Başkanı Halit Narin, Halit Narin, Yataş'ın kurucu ortağı ve sendikamız Danışma Kurulu Üyesi Hakkı Altop'ın 20 Haziran 2012'de vefat etmesinin ardından yayınladığı mesajında ise Hakkı Altop'un Yataş ismi ile özdeşleşmesinin yanında Türkiye Tekstil Sanayii İşverenleri Sendikası'ndaki çalışmalarıyla da örnek bir işadamı olduğunu söyledi. Narin, Altop Ailesi'ne başsağlığı mesajı dilediği açıklamasında, "Hakkı Altop, her zaman örnek işadamı olarak hatırlanacak ve gönlümüzde sonsuza kadar yaşayacaktır" dedi. İBRAHİMOĞLU, NARİN'İN KİTAPLARINA KATKIDA BULUNMUŞTU Sendikamız Yönetim Kurulu Başkanı Halit Narin'in TİSK Başkanlığı döneminde Genel Sekreter olarak görev yapan Rafet İbrahimoğlu’nun, Narin'i anlatan 2 ayrı kitabın editoryal çalışmalarına katkıları olmuştu. 'Türkiye'sine Sevdalı Adam: Halit Narin' ve ‘Kelimelerle Dokunan Türkiye: Halit Narin' adlarını taşıyan kitaplarda Rafet İbrahimoğlu'nun 'Yayın Danışmanı' olarak imzası bulunuyor. Sayı: 387 - Temmuz 2012 17 Vergi Dünyası TEK KİŞİLİK A.Ş. VE AVANTAJLARI Yeni Türk Ticaret Kanunu ile getirilen olumlu değişikliklerden biri de "tek kişilik anonim şirket" kurulabilmesi ve yönetim kurulunun "tek kişiden ibaret" olabilmesi ile ilgili... Yasanın yürürlüğe girmesi ile birlikte tek kişilik anonim şirket kurulabilecek. Yönetim kurulu ve genel kurul, tek kişiden ibaret olabilecek. Mevcut anonim şirketler de tek kişiliğe dönüşebilecek. A.Ş. sayısı ve dönüşüm artacak Ülkemizde, anonim şirket yerine limited şirket kurulması tercih ediliyor. Mayıs 2012 sonu itibariyle, kurumlar vergisi mükellefi sayısı 665 bin 196’ya ulaştı. Bunun yüzde 85 civarındaki kısmı yani yaklaşık 550 bini limited şirketlerden oluşuyor. Ticaret sicillerinde kayıtlı şirketlerin sayısı daha fazla... Maliye’nin Ocak 2005Mayıs 2012 döneminde “re’sen terk” işlemine tabi tutarak kaydını sildiği mükellef sayısının 235 bin 781 olması da bunu gösteriyor. Kuruluşu için iki kişinin yeterli olması, limited şirketlerde (ortak sayısı 20'yi aşmadığı sürece) murakıp yani denetçi gerekmeyişi, kararların kolay alınması gibi nedenler, limited şirket kurulmasının başlıca nedeniydi. Yeni Türk Ticaret Kanunu ile anonim şirketlerin tek kişi ile kurulmasına olanak sağlanması aradaki farkı büyük ölçüde kaldırdı. Hatta anonim şirketlerdeki “pay senedi” çıkarma avantajı, “hamiline pay senedi” bastırmanın “özel avantajları” ve şirket hissenin hisse senedinin devri yolu ile elden çıkartılmasının "vergi avantajları" gibi nedenlerle, Yeni Türk Ticaret Kanunu'nun yürürlüğe girmesiyle, şirket kuruluşlarında anonim şirket tercihinin artması, daha ötesi Sayı: 387 - Temmuz 2012 18 Prof. Dr. Şükrü KIZILOT mevcut limited şirketlerin de anonim şirkete dönüşmesi bekleniyor. Yönetime girmeme avantaj Anonim şirket tek kişilik olur ve yönetim kuruluna da dışarıdan birisi atanır. Böyle olunca, tüm sorumluluklar dışarıdan atanan yönetim kurulu üyesine ait olur. Şirketin yüzde 100 payına sahip olan ortak hem kişisel malvarlığını garantiye alır hem de mahkeme, davalar, hapis cezası vs. ile uğraşmaz. Hisse senedi avantajı Yukarıda da belirttiğimiz gibi, anonim şirket olayında, “hisse senedi” yeni adıyla “pay senedi” çıkartılması çok önemli. Nedenine gelince; 1. Hisse senetlerinin (veya hisse senedi yerini alan geçici ilmühaberlerin) edinme tarihinden itibaren iki yıl geçtikten sonra elden çıkartılma- sından doğan kazanç, tutarı ne olursa olsun “değer artışı kazancı” olarak vergilendirilmiyor (GVK. Mükerrer Md. 80/1). Oysa limited şirket hissesi, kaç yıl geçtikten sonra elden çıkartılırsa çıkartılsın, elde edilen kazanç “değer artışı kazancı” olarak gelir vergisine tabi (GVK. Mük. Md. 80/4). 2. Bir sermaye şirketi, bir anonim şirkete iştirak ettiğinde, o şirketin pay senedini veya geçici ilmühaberini almışsa, ileride o hisseyi elden çıkardığında, bu olay KDV'den müstesna (KDV Kanunu Md. 17/4-g). Pay senedi veya ilmühaber yoksa, edinme tarihinden itibaren iki yıl içinde elden çıkardığında KDV'ye tabi tutuluyor (KDV Kanunu Md. 17/4-r). Diğer avantajlar - Anonim şirketlerde, yönetim kurulu üyesi olmayan ortağın; şirketin vergi ve sigorta primi borçlarından dolayı, 1 TL dahi sorumluluğu yok. Limited şirketlerde ise, ortaklar hisseleri oranında sorumlular. - Anonim şirketlerde, limited şirketlerden farklı olarak halka açılma olanağı var. Avantajlar, kıyaslamalı olarak tabloda gösterilmiştir. İnternet sitesi, şirketten para çekme vb. aksaklıklara daha önce bu köşede dikkati çekmiştik. Bunlar teker teker düzeltildi. Şimdi sıra, limited şirketinizi anonime çevirmede… YENİ TTK'YA GÖRE ANONİM VE LİMİTED ŞİRKET KIYASLAMASI ANONİM ŞİRKET LİMİTED ŞİRKET 1. Tek kişi ile kurulabiliyor 1. Tek kişi ile kurulabiliyor. 2. Yönetim kurulu üyesi olmayan ortağın, şirketten tahsil edilemeyen vergi ve SSK (4/a) primi borçlarından “1 kuruş dahi” sorumluluğu yok. 2. Şirketin vergi ve SSK (4/a) primi borçlarının, şirketten ve müdürden tahsil edilemeyen kısmından “tüm malvarlığıyla” sorumlu. 3. Şirket pay senedinin, iki yıl geçtikten sonra satılmasından “doğan kazanç tutarı” (örneğin 10 milyon lira) gelir vergisine tabi değil. 3. Şirket hissesi 5 yıl hatta 15 yıl sonra dahi satıldığında, elde edilen kazanç, (örneğin 10 milyon lira) “değer artışı kazancı" olarak, gelir vergisine tabi. 4. Şirket hissesinin satışının, “noterden yapılma mecburiyeti” yoktur. Hamiline yazılı pay senedi varsa pay senedinin teslimi yeterlidir. Ticaret sicilinde tescil mecburiyeti de yok. 4. Şirket hissesi satışının “noterden yapılma mecburiyeti” var. Ayrıca “genel kurul onayı” gerekiyor. Pay devri onayının, Ticaret Sicili’ne tescili gerekiyor. 5. Halka açılma olanağı yok. 5. Halka açılma olanağı var. 6. Hamiline pay senedi bastırmadan kaynaklanan bazı özel avantajlar var. 6. Hamiline pay senedi bastıramaz. “Nama yazılı pay senedi” bastırabilir ama bunu sadece ortaklığı ispat için kullanabilir. Satışında “vergi avantajı” yok. 7. Ortaklar ve onlara yakın kişilerin şirkete verilen ve özkaynakların yerini tutan ödünçler, her zaman iade edilebilir. 7. A.Ş.'lerin aksine, sırada en sonda yer alanlar da dahil olmak üzere, diğer tüm alacaklardan sonra iade edilir (Md.615). 8. Şirket sözleşmesi, esas sermayesinin “yarısını” temsil eden ortakların kararıyla değişebiliyor (Md. 421). 8. Şirket sözleşmesi, esas sermayenin “üçte ikisini” temsil eden ortakların kararıyla değiştirilebilir (Md. 589). Sayı: 387 - Temmuz 2012 19 Ekonomik Diyalog REEL BÜYÜME VERİLERİ 2012 YILI İÇİN NE GÖSTERİYOR? Uzun zamandır merakla beklenen 2012 yılı birinci çeyrek reel büyüme verileri ilan edildi. Bu veriler üç şekilde analiz edilebilir. Birincisi, TÜİK tarafından ilan edildiği şekliyle enflasyon ayıklanmış reel büyüme sayıları olarak, ama mevsimlik düzeltme ve takvim etkilerini ayıklaması yapmadan olabilir. İkincisi TÜİK sayılarına kendisinin de ve başka araştırmacıların da yaptığı gibi mevsimlik düzeltme ve takvim için düzeltme yapılır. Üçüncü tür bir başka bakış açısında ise her verinin toplam içindeki payı ile yüzde artış hızı çarpılır ve elde edilen sayı toplam reel büyümeye sektörel katkıyı gösterir. Tabii milli gelir sayıları da “sektörlerin üretime katkıları” veya “ harcamaların katkıları ” olarak iki farklı şekilde de incelenebilir. Aşağıdaki ilk tablo GSYİH’nin yani toplam üretimin sektörel bileşimini ve çeyreklik artış oranlarını vermektedir. Ekonominin arz yönünü, yani üretimin nerede, hangi sektörde yapıldığını inceliyoruz. Tabloda bütün kalemlerin reel büyüme hızında yavaşlama görülüyor. 2012 birinci çeyrek büyümesi ise gene tablodan görüldüğü gibi yüzde 3.2. Bu rakam beklentilerden yüksek de olsa, 2011 sonundaki yüzde 5.2 büyümeden oldukça yavaş bir büyüme oranı. Altta ise hangi sektör üretime büyük katkı yaptı gözlüğü ile görmek için de sektör payları ile sektörlerin büyüme hızını çarpıyoruz. Ve böylece arz yönünün “katkı” tablosunu sunuyoruz. Bu iki tablodan bakıldığında 2012 yılı ilk çeyreğinde toplam yüzde 3.2’lik büyüme içinde büyümeye katkıyı aynen 2011 son çeyreği gibi, yüzde 70 civarında bir büyüklü- Sektör TARIM SANAYİ İNŞAAT HİZMETLER GSYİH Sayı: 387 - Temmuz 2012 2011 4. Çeyrek Pay % Büyüme % 7.1 6.2 20.6 5.7 4.3 7.0 68.0 4.6 100.0 5.2 20 2012 1. Çeyrek Pay % Büyüme % 4.3 4.6 21.0 3.0 4.6 2.8 70.1 3.2 100.0 3.2 Sektör TARIM SANAYİ İNŞAAT HİZMETLER GSYİH 2011 4. Çeyrek Pay % Büyümeye katkı % 7.1 0.5 20.6 1.6 4.3 0.4 68.0 2.7 100.0 5.2 2012 1. Çeyrek Pay % Büyümeye katkı % 4.3 0.2 21.0 0.9 4.6 0.2 70.1 2.0 100.0 3.2 Dr. Deniz GÖKÇE ğe sahip olan toplam hizmetlerin yaptığını görüyoruz. Bir sonraki analizimizde kimlerin harcama yaptığını ve talep yarattığını inceleyeceğiz. Aşağıdaki ilk tablo harcama kalemlerinin 2011 dördüncü çeyrek ve 2012 birinci çeyrek verilerini özetliyor. Tablodan tüketim, yatırım ve net ihracatın gelişmesini görmek mümkün. Tabloda toplam harcamalarda yüzde 70 payı olan tüketimin sıfır büyüme sergilediği ilk gözlem. Kamu tüketimi payı yüzde 9.8 olduğu için toplam tüketim yatay diyebiliriz. Toplam yatırıma baktığımız zaman da onda da yavaşlamayı görüyoruz. Dolayısı ile iç talep 2012 birinci çeyreğinde durmuş bulunuyor. Bu sert iniş anlamına geliyor. Özel yatırım sayısına stok dâhil bakıldığında eksi büyüme görülmesi stoğa üretimin de arttığını göstermekte. Özetle 2012 ilk çeyreğinde iniş sert ! Aşağıdaki ikinci tabloda ise harcamaların büyümeye katkı paylarını hesaplıyoruz. 2011 4. Çeyrek Sektör Pay % Büyüme % Özel Tüketim 67.9 3.4 Kamu Tüketimi 12.2 4.3 Toplam Yatırım 26.5 2.4 Kamu Yatırımı 4.5 eksi 9.4 Özel Yatırım 22.0 5.2 Özel Yatırım Stok Değişimi Dâhil 17.8 4.0 İhracat 24.9 6.7 İthalat 27.2 eksi 5.1 GSYİH 100.0 5.2 Sektör 2011 4. Çeyrek Pay % Büyüme % Katkı % Puan 67.9 2.4 12.2 eksi 0.6 26.5 0.6 4.5 eksi 0.5 22.0 1.1 Özel Tüketim Kamu Tüketimi Toplam Yatırım Kamu Yatırımı Özel Yatırım Özel Yatırım Stok Değişimi Dâhil 17.8 İhracat 24.9 İthalat 27.2 GSYİH 100.0 0.7 1.6 eksi 1.5 5.2 Böylece büyümenin ve sert inişin nereden kaynaklandığını daha iyi görmek mümkün. Verileri pay ile artış hızlarını çarparak katkı paylarına çeviriyor ve analizimizi tamamlıyoruz. 2012 birinci çeyreğinde özel tüketimin sıfırlandığını görüyoruz. Kamu tüketimi ise hafifçe pozitif katkı yapmış. Toplam yatırım büyümeye 0.4 puan katkı yapmış. Kamu yatırımı yüzde 0.1 puan, özel yatırım ise 0.4 puana yakın katkı yapmışlar. Bu sayılar 2011 dördüncü çeyreği ile karşılaştırılırsa, minimal katkı demek. Stoğa üretim dâhil edildiği taktirde özel yatırımın büyümeye katkısı eksi 2.0 puan olmakta. Buraya kadar yapılan değerlendirme iç talebin durağan olduğunu ve büyümeye son derece sınırlı katkı yaptığını ortaya koymakta. Sert inişin kaynağının ise iç tüketim ve yatırımın durağanlaşması olduğu ortada . 2012 yılı ilk çeyreğinde yüzde 3.2 düzeyindeki çeyreklik büyümenin kaynağı ise net ihracat olmuş. İhracat büyümeye yüzde 3 puan katkı yapmış. İthalatın katkısı ise tabii ki eksi ve 1.6 puan. İki veriyi birleştirdiğimizde net ihracatın (ihracat 2012 1. Çeyrek eksi ithalat demek) büPay % Büyüme % 70.0 0.0 yümeye yüzde 1.4 puan 9.8 5.5 katkı yaptığını görüyo25.8 1.6 ruz (3.0 eksi 1.6 eşit 1.4 2.8 2.1 puan katkı). Özetle 2012 23.0 1.6 ilk çeyreğinde iç talep büyük ölçüde tamamen 20.8 eksi 8.4 sıfırlanırken, yani du24.9 13.2 rağan ve yatay hale ge28.3 eksi 5.0 lirken, yüzde 3.2 büyü100.0 3.2 2012 1. Çeyrek Pay % Büyüme % Katkı % Puan 70.0 0.0 9.8 0.5 25.8 0.4 2.8 0.1 23.0 0.4 20.8 24.9 28.3 100.0 menin 1.4 puan kadarı dış talepteki artıştan kaynaklanıyor. En alttaki grafikte gösterilen son analizimizde ise hem mevsim ve takvim etkisindan arındırılma hem de 2012 ilk çeyrek ile 2011 ilk çeyrek arasında, yani çeyrekten çeyreğe kıyaslama yapılıyor. Reel büyüme oranı 2012 1. çeyrekte, geçen yılın son çeyreğine kıyasla yüzde -0,4 oldu. Geçen yılın son çeyreğinde ise ekonomi ondan bir önceki çeyreğe göre yüzde 0,4 büyümüştü. Böylece Türkiye ekonomisi geçen yılın üçüncü çeyreğinden beri, yani son altı ayda hiç büyümemiş oldu. Büyümeyi alt kalemlerine ayırarak yapılan mevsimsellikten arındırma analizine göre çeyrekten çeyreğe yatırım ve tüketim harcamalarında da ilk çeyrekte azalma görülebilir (burada verilmiyor). Büyümenin ana kaynağı olan net dış talepteki artışın katkısı da ithalatın artmaya başlamasıyla azaldı. Bu durumda bu gidişatla 2012 yılında programlanan yüzde 4 büyüme tutturulamaz gibi gözüküyor. İniş oldukça sert olmuş! GSYH, ÖNCEKİ ÇEYREĞE GÖRE DÜZELTİLMİŞ BÜYÜME (TÜİK) eksi 2.0 3.0 eksi 1.6 3.2 Sayı: 387 - Temmuz 2012 21 Risk/Fırsat BÜYÜK OYUN Birçok analizci dünya üzerindeki fosil yakıt rezerv miktarının 70 yıl olduğunu ve yerine alternatif enerji çeşitleri koymak üzere çalışmalar yapılsa da bunların hayata geçirilmesinin onlarca yıl süreceğini değerlendirmektedir. Bu değerlendirmelerin dışında yeni fosil kaynakları da gelişen teknoloji ve yüksek petrol fiyatları sebebiyle yüzeye çıkabilme şansına kavuşmaktadır. Bu yeni sahalar ülkelerin kaderlerini değiştirmektedir. Sayı: 387 - Temmuz 2012 22 Bu iki neden dışında , başka nedenlerle de bazı ülke ve bölgelerdeki kaynaklarda gün yüzüne çıkamamıştır. Buna en güzel örnekler Sudan ve Kuzey Irak’ta bulunan petrol yataklarıdır. Sudan’daki petrol yatakları iç çatışmalar nedeniyle , Kuzey Irak bölgesindeki petrol yatakları ise merkezi hükümet ile Kürt Bölgesel Yönetimi arasında yıllarca süren çatışmalar nedeniyle kullanıma açılamamıştır. Bu sorunların kısmen de olsa sonlanması ile bu bölgelerde sondaj çalışmalarına başlanabilmiş ve ardı ardına da yeni petrol ve doğalgaz kaynaklarına ulaşılmıştır. Kuzey Irak’ta yeni bulunan doğalgaz kaynaklarının büyüklüğü 10 trilyon metreküp kadardır. Bu rezerv dünyanın ikinci büyük rezervidir. Yine Kürt Bölgesel Yönetimi bölgesinde yeni bulunan sahalarda günlük petrol üretimi yüz binlerce varili bulmaktadır. Yalnızca bir Türk şirketi Kuzey Irak bölgesinde günlük olarak 165.000 varil petrol çıkarmaktadır. Bölgede çıkan petrolün kullanıcılarına ulaşabilmesi için Kerkük-Ceyhan Boru Hattı’na bağlamak üzere ayrı bir hattın inşası devam etmektedir. Doğalgazın Avrupa’ya ulaştırılması için de ayrı boru hatları planlanmaktadır. Başkalarının bu zenginliği bizim kalemimizi yormadan, enerji durumumuza bir bakmak gerekmektedir. Yıllık olarak 35 milyar metreküpün üzerinde bir doğalgaz tüketmekte ve bunun neredeyse tamamına yakın bir kısmını ithal etmekteyiz. Petrol üretimi de doğalgazdan farklı değildir. 1.300 sahada günlük 39.000 varil petrol üretmemize rağmen, tükettiğimiz petrol miktarına göre çok düşük kalmaktadır. Enerjideki bu durum, bütçede petrol fiyatlarına bağlı olarak 35 milyar dolar civarında cari açığa yol açmaktadır. Cari açık da ABD’den sonra ikinci sırada yer almakta ve yakın dönemde bunun sürdürülmesi mümkün görülmemektedir. Türkiye Cumhuriyeti hükümetleri de bu soruna ellerinden geldiği kadar çözüm üretse de başarılı oldukları söylenemez. Biz enerji açığı sorununa kalıcı bir çözüm üretemezken, aynı pozisyonda olan ülkeler alternatif projeler ile bunları çözmeyi başarmışlardır. Ekonomisi ve yapısal sorunları nedeniyle bize çok benzeyen Brezilya, petrol ithal eden ülke pozisyonundan ihraç eden pozisyona geçebilmiştir. Tarım ürünlerinin artıklarından elde ettiği etil alkolü yakıt olarak kullanmaya başlayarak, enerji ihtiyacını yüzde 30 civarında dü- Mete YARAR şürmeyi başarmıştır. Yeni sahalarda petrol araştırmalarına başlanmış ve açık denizde petrol bulmayı başarmıştır. Bu çalışmalar yaklaşık olarak 15 yılını almıştır. Bundan daha farklı strateji üreten ülkeler de mevcuttur. Bu konuda en başarılı ülke Norveç’tir. Dünyanın her yerinde petrol çıkarmaktadırlar. Ülkenin milli petrol şirketi yurt dışında petrol arama faaliyetinde bulunacak petrol şirketlerini desteklemek maksadıyla rezervinde 286 milyar dolar bulundurmaktadır. Değişik ülkelerde Türkiye’nin uluslararası bölgelerde petrol çıkarmak için kurulan ve TPAO’ya bağlı faaliyet gösteren TPIC’in cirosu ise yalnızca 2 milyar dolar civarındadır. Bu büyüklüğün ne kadar yetersiz olduğu Norveç örneği ile çok açık bir şekilde anlaşılmaktadır. Daha önceki yazımda bölgede bulunan sıcak paranın Türkiye’ye yatırım olarak çekilebilmesi ve ucuz enerji kaynaklarına ulaşılmasının önemine değinmiştim. Ülke olarak bu yönde ciddi olarak bir çalışma olmasına rağmen , bölgesel gerginlikler nedeniyle bu çalışmaların manipülasyona çok açık olduğunu düşünmekteyim. Hakkari ili Dağlıca bölgesinde bulunan taburumuza, 2007 yılında Irak bölgesinden gelen PKK militanları saldırdığında herkes açıkçası büyük bir şaşkınlık içerinde kalmıştı ve terör sarmalı yaklaşık birkaç sene daha sürmüştü. Şaşkınlık içinde herkes bu saldırının nedenlerini bulmaya çalışmaktaydı. İlgili kişiler bu sorunun cevabını bölgeyi yakinen bilen kişilere sorduklarında, ilginç bir cevap ile karşılaştılar. Irak ve Kürt Bölgesel Yönetimi bölgesinde yapılacak petrol sahaları işletme ihalelerine dikkat edilmesine işaret etmişlerdi. Petrolün ilk damlasının yeryüzüne çıkartılmasından beri hep aynı senaryo sergilenmektedir. Osmanlı’yı böl- geye sokmayan Azerbaycan’dan, Ortadoğu’dan uzakta tutan, düzen kurulana kadar dışarıda tutan ve sonra da bölgenin jandarması yapan aynı güçler değil miydi? Basın ve halkımızın bir kesimi yaşanan olaylar karşında infiale kapılarak sınır kapısının kapatılmasını ve Kürt Bölgesel Yönetimi’ne ağır yaptırımlar yapılmasını söylemeye başlamışlardı. Bizler de önümüzdeki dönemde yaşanacak fırsatların o sıralarda dağıtılacağını ve masada kalınması gerektiğini savunmuştuk. Yaşanan süreç bizlerin ne kadar haklı olduğunu göstermiş oldu. Eğer tepkilerinizi insanlar gibi duygularınızla vermeye kalkarsa- nız devlet aklına ihtiyaç yoktur. Geçmiş dönemde bu tip saldırılarda verdiğimiz tepkiyi bilen unsurlar, aynı tepkiyi vereceğimizi düşündükleri senaryoyu hayata geçirmişlerdi. Devlet aklı bu sefer devreye girerek doğru kararı vermiş ve olayları birbirinden ayırabilmiştir. Bugün bölgede önemli yatırımlarda eğer Türk şirketleri yer alabiliyorsa o dönemde Türkiye Cumhuriyeti devletinin sakin kalabilmesinin neticesidir. Irak devleti petrolünün aktarılması amacıyla değişik tarihlerde Suriye, Türkiye, Ürdün ve hatta İsrail’e kadar uzanan petrol boru hatları inşa etmişti. Bugün bu boru hatlarından yalnızca Kerkük-Yumurtalık Boru Hattı faaliyetine devam etmektedir. Ortadoğu’daki gelişmeler dikkate alındığında önümüzdeki onlarca yıl bunun değişmeyeceği çok açıkça görülmektedir. O halde “Su akar Türk bakar” gibi sözler üreten yabancı devletlerin bir kez daha haklı olduğunu göstermemek gerekmektedir. Bu nedenle güvenli bir jandarmalıktan öte, üretici ve partner olmayı becermek zorundadır. Kürt Bölgesel Yönetimi Başkanı Barzani, Exxon Mobil’in Kuzey Irak bölgesinde petrol çıkaracak olmasının bölge güvenliği için önemli olacağını ve 7 Amerikan tümeninden daha büyük bir güç olarak Kürt bölgesini koruyacağını söyleyebilmiştir. Bu söz bile oynanan oyunun büyüklüğünü ortaya koymuştur. Birkaç milyar dolarlık devlet ihalelerinde yaşanan sorunlara bakıldığında trilyon dolarlık kazançlarda neler olabileceğini sizlerin takdirine bırakmak istiyorum. Bu kadar büyük bir gelirin olduğu yerde bir terör örgütünün bulunması mümkün değildir. PKK terör örgütü Kürt Bölgesel Yönetimi’nin yaklaşık üçte birlik bölümünü kontrol altında tutmaktadır. Bu bölgede bulunacak petrol yataklarından sonra bölgeden çıkarılacaklardır. Türkiye bu süreçte dünyanın en kaliteli ve varil başına 2 dolarlık bir maliyetle çıkartılan petrolün çıkartılmasında ve taşınmasında ne kadar avantajlı olduğunu diğer unsurlara anlatabilirse kazanan taraf olacaktır. Ucuz enerji kaynaklarına iş birliği ile kavuşabilecek ve PKK’nın bölgeden çıkartılması için gerekli gönüllü ortaklar bulabilecektir. Başkasının petrolü bizim sorunlarımızın da çözümü olacaktır. Sayı: 387 - Temmuz 2012 23 Tarihimizden YÜZYILLAR ÖNCESİYLE ORTAK DERTLER Günümüzde küreselleşmenin getirdiği birçok sorun dünyanın her yerinde aynı anda yaşanmakta. Aslında bu dönemin, insanlık tarihindeki ilk küreselleşme dönemi olmadığı sıklıkla söylenmekte. Daha tarih öncesi dönemde bile, kazılardan çıkan parçalara bakıldığında, ticaretin neredeyse evrenselleştiğine, bir yerde yapılan keşfin diğer bir coğrafyada kullanıldığına şahit olunuyor. Ülkemiz topraklarını tümüyle kat eden Büyük İskender’in, genç yaşında Makedonya’dan çıkıp, Hindistan’a kadar kendi kültürünü yaydığını, hemen ardından Roma İmparatorluğu’nun Akdeniz’in tüm çevresine aynı dili ve aynı kanunları oturttuğunu gözlemliyoruz. Osmanlı İmparatorluğu da yine bir dünya devleti niteliğiyle, hakim olduğu coğrafyanın doğusunu ve batısını birbirine bağlayarak kendi dönemindeki küreselleşmenin ana aktörü olmuştur. Tekstil, özellikle de ipekçilik açısından bakıldığında bu küreselleşme dönemin başkentliğini neredeyse İstanbul’dan daha yoğun şekilde, Bursa’nın yaptığını gözlemlemek mümkündür. İran’ın Tebriz kentine 1.960, İtalya’nın VeSayı: 387 - Temmuz 2012 24 nedik kentine 1.990 km mesafesiyle Bursa, Osmanlı dönemi ipek ticaretinin bu iki ana üssünün tam ortasında bulunmaktadır. Bugün Koza Han başta olmak üzere, doğu ile batı arasında yüzyıllara yayılan ipek alış verişinin canlı kanıtlarını hala muhafaza etmektedir. Günümüzde yapılacak bir turistik ziyaret toz pembe görünümler ve romantik bir yaklaşımı daha doğal ve olağan kılsa da birkaç asır geriye gittiğimizde binlerce kişinin ekmek yediği, sıklıkla da savaş içinde olan ulusların işbirliği yaptığı bu piyasa, günümüzün turistik gezilerinden çok daha karmaşık bir arka planı barındırıyordu. İpeğin ışıltılı dünyasının bu arka planına göz atmaya niyet ettiğimizde karşımıza, yasaklar, vergiler, kaçakçılık, enflasyon, yabancı göçmenler, hammadde maliyetleri gibi günümüzün sorunları diye algıladığımız her şeyle karşılaşmak mümkün. Hatta bugün çok daha uzaktan kaygısını yaşadığımız savaşların, gündelik hayatın parçası olması nedeniyle sorunların fazlası da hiç şaşırtmamalı. Hülasa; günümüzün kıymetini bilmek için arada atalarımızın dertlerine de kulak vermekte fayda olabilir: Günümüzün uçak yolculukları, havalimanı beklemeleri ve birbirinin aynı kişiliksiz otel odalarından şikayet ederken yine ipekleriyle Bursa’ya gelenleri düşünecek olursak, o dönemde ticaret yapmak için sürekli yol gitmek, gidilen her yerde konaklayacak yer bulmak belli ki tüccarların öylesine canına tak etmiştir ki, Bursa’daki Koza Han gibi çift katlı hanlarda, tüccarlar alt katta depo olarak bir oda, üst katta da geceleme için bir diğerini tutarlar, kalmadıkları geceler için de sürekli ücret ödeyerek yarı yerleşik bir hayata geçerlerdi. Günümüzün ithalat-ihracatçısı için en büyük dertlerden biri de yurt dışı seyahatlerdeki vize sorunu. Otele girerken bile vize istendiğini düşünmek kabus gibi gelebilir. Oysa geçmişte her hana her tüccarın da kolayca kabul edilmediğini hatırlatmak gerekir. Değerli ipeklilerin bulunduğu yerlerde müşterilerin bile birbirinden mal aşırma ihtimali olduğundan, sürekli gelip giden ve tanınan yabancılardan, pek tanınmayanlar için kefil olmalarını istediklerini biliyoruz. Neyse ki örneğin bir grup Venedikli tüccar gidip gelmekten bezip Bursa’da kalıcı olmaya karar verdikleri için, yeni gelenlerin sürekli kefil olarak başvurabilecekleri hemşerileri mevcut oluyordu. Dr. Sedat BORNOVALI Tüccarların bir yandan da vergi gerginliği vardı. İpek yükünün geçtiği kentlerden geçiş izni olarak alınan Bac dışında, gümrük, mizan, kara damga, kalem hakkı, rehdarlık, yasakiyye, kasabiyye, masdariyye, dellaliyye, perdaht resmi, arşın resmi diye uzayıp giden bir listeden sonu gelmez bir vergi yükü de bu lüks emtiayı üreten ve satanlara yükleniyordu. Bütün bunlardan sonra da “Biz bu esbabı Erzurum ve Diyarbakır ve Van ve Halep ve sair memalikten alup getürdük deyu bahane” ile vergiden kaçınmaya çalışanlar, 100 arşınlık çözgü tellerini 180 arşına çıkararak, top başına alınan vergiyi yarı yarıya indirmeye gayret edenler ve başka her tür yaratıcılıkla daha az vergi vermeye çalışanlar bulunmasına şaşırmamak gerekir. Ancak ipekçilerin başına tüm bunlardan fazlası da geldi. Hem de Yavuz Sultan Selim devrinde. Yavuz Sultan Selim, tahtta kaldığı kısa süre içerisinde Osmanlı İmparatorluğu’na en büyük iz bırakan, çok geniş topraklar ve hazineler kazandıran Padişahlardan biri olmuştur. Özellikle doğuya, en başta da İran’a yönelik fetihler yapan Yavuz’un Bursa’da şahit olduğu doğu kökenli ipek ticaretine yönelik yaptırımı son derece yalın olmuştur: İpek satanlar Rumeli’ye sürülsün, ipeklerine de el konulsun. Bu yasak konulurken amacın “Acemler”e karşı yaptırım uygulanması olduğu belirgindir. Ancak ticaretin büyük kısmının Tebriz’den yapıldığı ve Tebrizliler’in mühim bir kısmının da Türkmen olduğu düşünülecek olursa radikal olduğu kadar amacına ulaşan bir girişim olmadığını söylemek de mümkündür. Neyse ki yerine geçen oğlu Kanuni Sultan Süleyman’ın bu yasak konusunda bir ısrarı olmamıştır. Ancak yasağı kaldırırken yüksek bir “yasakiyye” vergisi koyduğunu söylemeye muhtemelen gerek bile yoktur. Yavuz Sultan Selim’in, siyasi nedenlerle, İran’la olan sürtüşmelerin ışığında verdiği bu karar sadece Bursa’daki dokumacıları, ya da Bursa’dan ihracat yapan yerli tüccarları iflas ettirmekle kalmamıştır; o dönemin küresel dünyasında bu krizin hemen İtalya’da da hissedildiği- ni düşünmek, siparişlerin teslim edilemediğini, yeni ithalat kaynak ve güzergahları ile çözümler aranışını gözümüzün önüne getirmek yanlış olmayacaktır. Netice olarak birçok yasakta olduğu gibi alternatifler çabuk bulunmuş, Batı dünyası başka ticaret yollarına yönelmiştir. Ancak ipeğin çekiciliği tüm çağlar boyunca öylesine yüksek olmuştur ki Yavuz’un tüm Osmanlı topraklarında ticaretini yasakladığı bu ürün kısa süre sonra devlet ve devlet erkanı eliyle ticareti yapılan bir meta haline gelmiştir. Zaten hiç olmazsa yasakla birlikte el konulan çok miktarda ipeğin bir şekilde elden çıkarılması için devletin bu ticarete girmesi mecburiyet haline gel- miştir. Ardından İtalya’dan yapılan ithalatı biraz olsun azaltmak için Rüstem Paşa tarafından lüks ipek üretiminin sistemli olarak artırıldığı gözlemlenir. Yüzyılların efsanevi ipek ve ipekli dokuma kentleri olan Bursa ve İstanbul’a bugün gelen ahir zaman seyyahları turistler ise, yine Osmanlı döneminin dertlerini yaşıyorlar. Bir yandan fiyatların sürekli arttığını görüyorlar, bir yandan da yerli malı işçilik sandıkları ürünlerin aslen ucuz ve niteliksiz ithal ürünleri olması durumuyla karşı karşıya kalabiliyorlar. El işi iddiasıyla pazarlanan ürünler makinede dokunmuş sıradan mallar olabiliyor. İpek sanılan malzeme, bazen karışık bazen de tümüyle ipekle ilgisiz çıkabiliyor. Osmanlı’da eksik çözgü miktarıyla dokuyup, seyrek dokunmuş ipekli kumaş kalın ve ağır olsun, çok ipek kullanıldı sanılsın diye sonradan arkasına hamur veya kola sürmek adetinin bile olduğunu eski belgelerden okuyunca, bugün de her şeyin toz pembe olmamasına kimse hayret etmiyordur. Ancak tüm derdine rağmen, anlaşılan o ki, ipek insanın üretmekten ve alıp tüketmekten vazgeçemediği bir tutku olarak yüzyıllara meydan okuyor. Her yabancının da ülkemize geldiğinde mutlaka evine bir parçasını götürmek istediği, hem doğanın armağanı hem de insan emeğinin ürünü olarak görkemini muhafaza ediyor. Sayı: 387 - Temmuz 2012 25 Güncel ÜNİFORMA İMALATI TEKSTİLDE YENİ BİR BÖLÜM OLUŞTURDU Okullar kapandı, öğrenciler tatilin keyfini çıkarıyor. Ancak yeni eğitim sezonu için harıl harıl çalışanlar da var: Okul formaları üreticileri… Genel olarak tekstil ve konfeksiyon sektörü içinde büyüyen bir pazar olmasına rağmen, üniforma sektörü, halen bir alt dal olarak ele alınıyor. Bu nedenle de pazara ilişkin net rakamlara ulaşmak ne yazık ki mümkün değil. Medyaya yansıyan haberlere bakılırsa üniforma sektörü için telaffuz edilen rakamlar bir hayli yüksek. Ancak, sektörün sorunları da çözüm beklemeye devam ediyor. Üniforma ile hayatın pek çok yerinde karşılaşıyoruz: Okullarda; ulaşım, sağlık ve güvenlik başta olmak üzere kamu kurumlarında; üretim tesislerinde; hizmet sektöründe, özellikle oteller ve restoranlarda; sosyal hayata ait pek çok alanda, özellikle sinema ve tiyatroda… İlk söylenişinde daha çok disiplini ve baskıyı çağrıştırsa da üniforma, çalışanlar üzerinde eşitlikçi bir sosyal etki oluştururken, uzmanlar, üniforma içinde kendisini iyi hisseden bir çalışanın performansının da arttığını söylüyor. sanayilerle birlikte bir milyar dolara yakın bir iş hacmi yaratıyor. Kamu, hizmet, ulaşım ve sağlık sektörlerini de bu pazara dâhil ettiğimizde karşımıza çıkacak rakamın aynı oranda büyüyeceğini söylemek yanlış olmayacaktır. Türkiye üniforma pazarı da giderek büyüyor ve artık çevre ülkelere de hizmet verecek kapasiteye ulaşıyor. Bununla birlikte üniformaya bakış da evrimleşiyor ve artık üniforma ve tasarım kelimeleri bir arada kullanılmaya başlanıyor: Türkiye’de kamu dâhil olmak üzere pek çok kurumda kullanılan üniformalarda ünlü modacıların imzalarını görmek mümkün. Diğer yandan turizm ve hizmet sektörleri ise üniforma kavramına bambaşka bir boyut kazandırıyor ve tasarım harikası üniformalar geliştiriyor. Diğer yandan Avrupa Birliği’ne uyum yasaları çerçevesinde yenilenen iş güvenliği yasaları ve kurumsallaşma çalışmaları ise şirketlerin görünen yüzlerini yansıtan üniformalara olan yatırımları da artırıyor. Üniforma üreticilerinin kimisi yeni makine yatırımlarına hız verirken kimisi de talebi karşılamak için verilen mücadelede oluşan personel açığını kapamak için eğitim çalışmalarını geliştiriyor. İsterseniz gelin, üniforma sektörünü daha yakından inceleyelim. Hatta sektörü detaylandırarak ilk sırayı okul formalarına verelim ve bu alanda duayen isimlerden biri olan Türkiye Tekstil Sanayii İşverenleri Sendikası Danışma Kurulu Üyesi Sevil Bursa’ya sözü bırakalım… Ancak, büyüyen bir pazar olmasına rağmen üniforma sektörü, halen, tekstil ve trikotaj içerisinde ancak bir alt dal olarak ele alınıyor. Bu nedenle de pazara ilişkin net rakamlara ulaşmak ne yazık ki mümkün değil. Medyaya yansıyan haberlere bakılırsa üniforma sektörü için telaffuz edilen rakamlar bir hayli yüksek… Sadece okul formaları sektörü, yan Sayı: 387 - Temmuz 2012 26 1974 yılında, Atalar firmasının İstanbul Saint Benoit Fransız Lisesi okul üniformaları için ihtiyacı olan trikoları yaparak okul forması sektörüne katılan Sevil Triko, 1978 yılında Atalar firmasının sektörden çekilmesi ile yola tek başına devam etme kararı almış. 34 yıldır aralıksız olarak bu sektörde faaliyet gösteren Sevil Triko’nun sa- hibi Sevil Bursa, okul forması işinde en önemli unsurun deneyim olduğu bilgisini paylaşıyor: “İnsanlar sanıyorlar ki bu dalda çok fazla para var. Oysa biz 12 ay çalışıyor ama sadece 2 ay satış yapıyoruz. Sektöre giren yeni üreticiler bunun farkında değiller. Bizim işimizin yani okul forması üretiminin bir başka ayrıntısı, sektörün ihtiyaçlarını iyi izlemektir. Bir tasarımcı, kâğıt üzerinde harika bir tasarım çizer ama onu sektörün ihtiyacına göre üretmek mümkün olmaz. Söylemek istediğim okul forması işi, gerçekten apayrı bir meslek dalıdır.” Türkiye’deki konfeksiyon imalatının büyümeye devam ettiğini de vurgulayan Sevil Bursa, forma sektöründe tasarım ve moda evlerinin de üretime katılmaya başladığını söylüyor. “Biz bir dönem 85 okula kadar çıktık: Özel okullar, devlet okulları, konservatuarlar, meslek liseleri, vs. Ama zamanla mahalli üreticiler de bu işi keşfetti ve onlar da forma üretimine katıldılar” diyerek devam eden Bursa, yeni ve deneyimsiz, sektörün ihtiyaçlarını doğru anlayamayan üreticilerin katılımıyla okul formaları sektöründe bir karmaşa yaşandığına ve ne yazık ki kalitenin bir hayli düştüğüne işaret ediyor. “Oysa okul formalarında kalite çok ama çok önemlidir çünkü eylül ayında alınan formanın mayıs ayında eskimemesi gerekir” diyen Bursa, sektör içinde birlik kurulamamasının nedeni olarak da bu aşırı rekabet şartlarını gösteriyor. “Bu işte olmaması gereken, bu sektörde olması kendisine kazanç sağlamayacak firmaların ya da bu işi hiç bilmeyen, fizibilite yapmadan para kazanmak hırsıyla işe soyunan üreticilerin veyahut merdiven altı üretimdeki kalitesizliğin sıkıntılarını çekiyoruz. İş, dışardan göründüğü gibi değil: Bir okulda ortalama 400 kalem iş oluyor. Örneğin ilkokul, ortaokul ve lise için ayrı etek yaptığımız gibi” diyen Bursa, yıldan yıla alışveriş alışkanlıklarının da değiştiğinin ve öngörülen planın gerçekleşmeyebileceğinin de altını çiziyor: “Bir yıl, bir okula 24 tane 0 numara etek yaptık sadece 6 tane satıldı. Ertesi yıl doğal olarak o numara eteği yapmadık bu kez 72 sipariş geldi… Yani istediğiniz kadar istatistik yapın, öngörü geliştirin, işin doğası gereği beklenmedik aksiyonlara da hazırlıklı olmamız gerekiyor.” Sevil Bursa’nın dikkat çektiği bir başka konu ise okul formalarına kamuoyunun yaklaşımı. Biliyorsunuz zaman zaman kamuoyunda “okul formaları olsun mu, olmasın mı” tartışmaları da ateşli bir şekilde ele alınıyor. Bir kesim üniforma kavramından yola çıkarak okul formasına karşı çıkarken, bir başka kesimse okul formalarının sosyal eşitlik sağladığından dem vuruyor ve sektörün devamlılığından yana görüş bildiriyor. Elbette üreticiler açısından işin ekonomik ve sosyal yönü de cabası… Bursa’nın bu tartışmadaki konumu, bir üretici olmasından ziyade “insani” olarak eşitlikçi bir ortam sağlaması açısından okul formalarının devam etmesi yönünde: “Bir gün bir beyefendi geldi, hali vakti çok yerinde değil ama güler yüzlü. Bana dedi ki, ‘Kızım sizin sayenizde okula koşarak gidiyor’. Meğerse beyefendi kapıcı imiş ve kendi kızı o binanın sahibinin kızı ile aynı okula gidiyormuş. Okul forması olmadığını ve serbest kıyafet olduğunu düşünün, bir öğrenci diğerinin giydiğine özenmez mi? Bir de bizde giyim nosyonu o kadar gelişmemiş ki nerede, ne giymemiz gerektiğini asla bilmiyoruz. Dolayısıyla forma bizi disipline eden, sosyal bakımdan eşitlik sağlayan bir unsurdur. Ama kalkıp bunu egzajere etmek, abartmak da çok hatalıdır.” Diğer yandan, yazımızın girişinde de söylediğimiz gibi Sevil Bursa da okul forması sektörünün hacmiyle ilgili olarak net bir rakam belirlenemeyeceğini söylüyor. Bunun nedeni ise üretim yapan tüm firmaların ne yazık ki kayıt altında olmaması. Bursa, sözlerini şöyle sürdürüyor: “Okul forması yapan kaç firma olduğunu söylemek mümkün değil. Belli başlı 2, 3 firma haricinde çoğu firma mahallidir ve büyük oranda da merdiven altı üretim olduğunu söyleyebilirim. Düşünün, ihtiyacınız olan lacivert ceketi her yerde bulabilirsiniz değil mi? Oysa forma üretimi, rekabet işi değildir. Okul üniforması üretiminde faaliyet gösteren firmaların sadece bu branşta uzmanlaşması gerekmektedir. Tekstil ve konfeksiyon sektörü içinde büyüyen üniforma sektörünün sorunları çözülmelidir. Üniforma üretiminin ayrı bir dal olarak ele alınmasını istiyoruz.” Sayı: 387 - Temmuz 2012 27 Ayın Konusu ÜRETİCİ UCUZLAYAN PAMUKTAN VAZGEÇTİ Beyaz altın olarak da adlandırılan pamukta geçen yıl dünya genelinde fiyatların tavan yapması Türk üreticisini yeniden pamuk üretimine sevketmişti. Öyle ki 2010 yılında 500 bin ton olan Türkiye pamuk üretimi, 2011’de bu heyecanla 720 bin tona çıkmıştı. Küresel krizin yarattığı durgunlukla tekstil sektörünün yetersiz pamuk alımı, dünya fiyatlarının yeniden gerilemesine neden oldu. Fiyatlardaki düşüşle Türkiye’de ilk defa dünya ortalamasının yüzde 10 altına ürün satmak zorunda kalan çitfçi, geçen yılki 42 kuruşluk destek primini de alamayınca üretimden vazgeçti. Ortaya çıkan tablo ise Türkiye’de bu yıl üretimin yüzde 30 düşeceğini gösteriyor. Pamuk, tekstil üretiminin vazgeçilmez hammaddesi. Beyaz altın da denilen pamuk, 2011 yılında Pakistan’da yaşanan sel felaketi, ABD’de yaşanan kuraklık nedeniyle rekoltesinin azalması, Hindistan ve Çin’in iç talebindeki artış gibi sebeplerle dünyada altın kadar değerlenmişti. Kilogram fiyatı 1.3 dolarlar seviyesinden 6 dolarlar seviyesine kadar çıkmıştı. Bir tekstil ülkesi olan Türkiye’nin en stratejik ürünlerinden biri olan pamukta, geçtiğimiz yıllara tezat olarak bu yıl mutsuz bir tablo ortaya çıkıyor. fiyatlar ise dünya ortalamasından yüzde 5-6 oranında daha aşağı seviyede seyrediyor. Geçen yıl Pakistan’da yaşanan sel felaketi, ABD’de rekoltenin az olması, Çin ve Hindistan’ın artan iç talebi nedeniyle iki katına çıkan fiyatlar dünya piyasasını karıştırırken, Türk üreticisi için de bir umut olmuştu. Ekim yapmayacaklar Türkiye’de pamuk ekimi artarken, 2010 yılında 500 bin tonluk üretim, geçen yıl 720 bin tona çıktı. Üretimde yaklaşık yüzde 44 oranında yaşanan artış mükemmel bir tablo oluştururken, bu yıl yine mutsuz üreticiler karşımıza çıkıyor. Çünkü pamuk fiyatları giderek düşen bir eğilim gösteriyor. Öyle ki 4 dolarlara çıkan fiyatlar bugünlerde 1.90 ila 2.20 dolar arasına inmiş durumda. Türkiye’deki Sayı: 387 - Temmuz 2012 28 Hal böyle olunca da pamuk üreticileri, kârlılığını ve cazibesini yitiren pamuk üretiminden vazgeçme eğiliminde. Yaşanan fiyat düşüşünden olumsuz etkilenen pamuk çiftçisi dünyada da var olan bir arz fazlası nedeniyle bu yıl ekim yapmayacak gibi gözüküyor. Türkiye Ulusal Pamuk Konseyi tahminlerine göre bu yıl Türkiye genelinde üretimde yüzde 25-30 oranında bir azalma yaşa- Levent GÖKMEN Muhabir / Ekonomist Dergisi nacak. Geçen yılki 42 kuruşluk primlerini halen alamayan üretici zor durumda. Bu yıl için verilen prim ise 46 kuruş. Pamuk fiyatları şu an 2 dolar seviyesinde. Ege pamuğu 1.90 ila 2.20 dolar arasında değişiyor. Dünyada pamuk fiyatlarının geçen yıl yüksek oranda artmasıyla Türkiye’de pamuk ekimi için cesaret alan üreticiler bunu üretim rakamlarıyla da Türkiye’ye gösterdi. 2010 yılında 500 bin ton olan üretim, geçen yıl 720 bin tona çıktı. Bu güzel rakamlar maalesef dünyada pamuk fiyatlarının hızlı düşüşüyle birlikte anlamını da yitirmiş oldu. Dünyadaki pamuk fiyatlarının neden gerilediğine dair bir bilgi vermeden önce, bu olumsuz tablonun bu yılki üretime nasıl yansıyacağına bakmakta yarar var. Türkiye’nin pamuk politikalarını belirleyen kurum olan Türkiye Ulusal Pamuk Konseyi bu konuda önemli bir tahminde bulunarak pamuk üretiminin bu yıl düşeceği yorumunu yapıyor. Ulusal Pamuk Konseyi Başkanı, İzmir Ticaret Borsası Başkan Yardımcısı Barış Kocagöz, Ege’de yüzde 25-30, Çukurova’da yüzde 35, Urfa-Diyarbakır bölgesinde yüzde 20’lere varan bir üretim düşüşü yaşanacağına dikkat çekiyor. Bu şartlar altında Türkiye genelinde ortalama düşüş ise yüzde 25-30 arasında. Üretici, geçen yılki primini alamadığı pamuktan vazgeçip, yine buğday, patates ve mısırı ikame ürünlere yöneliyor. RAKAMLARLA TÜRKİYE’NİN PAMUK ÜRETİMİ • Türkiye, 381 bin tonluk pamuk üretimi ile sırasıyla Çin, Hindistan, ABD, Pakistan, Brezilya, Özbekistan ve Avustralya’dan sonra dünyanın sekizinci büyük pamuk üreticisi konumunda. • Türkiye’de üretilen pamuğun yüzde 25’i Ege Bölgesi’nde, yüzde 60’ı Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde, yüzde 15’i ise diğer bölgelerde yetiştiriliyor. • Cotton USA verilerine göre, Türkiye’nin 2003-2004 sezonunda 893 ton olan pamuk üretimi 2004-2005 sezonunda 903 bin ton, 2005-2006 sezonunda 773 bin ton, 2006-2007 sezonunda 827 bin ton, 2007-2008 sezonunda 675 bin ton, 2008-2009 sezonunda 420 bin ton, 2009-2010 sezonunda 381 bin ton olarak gerçekleşirken 2010-2011 sezonunda 500 bin tona yükseldi. • Türkiye’nin pamuk üretimi son sekiz yılda yüzde 57.8 oranında düşüş gösterirken ithalatı da her geçen yıl arttı. 2003-2004 sezonunda 517 bin ton olan pamuk ithalatı 2004-2005 sezonunda 748 bin ton, 2005-2006 sezonunda 762 bin ton, 2006-2007 sezonunda 877 bin ton, 2007-2008 sezonunda 711 bin ton, 2008-2009 sezonunda 630 bin ton, 20092010 sezonunda 800 bin ton olarak gerçekleşirken 2010-2011 sezonunda 800 bin ton olarak gerçekleşti. Eskiden iplik sanayi iki aylık stoğunu depoda tutarken, artık stoksuz çalışmaya başladığına işaret eden Barış Kocagöz, “Geçmiş yıllarda stoklu çalışmayı tercih eden iplikçiler artık stok tutmak yerine bir ayla idare etmeye başladı. Şu anda fabrikalarda stok miktarı geçtiğimiz yıllara göre daha düşük miktarda. Bu eğilim de pamuk fiyatlarının iyice düşmesine neden oldu” diyor. Dünyada fiyatlar düşüyor Türkiye’de pamuk talebinin azalmasıyla yaşanan fiyat düşüşü dünyada da düşüş seyri izliyor. Çünkü küresel ekonomik krizin getirdiği gerileme ve duraklama tekstil sektörünü de etkileyerek, hazır giyimde düşen harcama miktarı, tekstil üretimini yavaşlattı. Bu nedenle de Türkiye ve dünyada pamuk alımı azaldı. Kocagöz, uzun yıllardır ilk defa Türkiye’de pamuk fiyatları dünyadaki eş değerlerinin altında seyrettiğine vurgu yaparak bu durumun nedenlerini şöyle özetliyor: “Türkiye’deki pamuk fiyatları dünya ortalamasının altında kaldı çünkü fiyatlar düşerken panikle ABD’den pamuk bağlayan iplikçi Türk piyasasından ürün talep etmedi. Düşen piyasa da var, deyip stok yapmadan yavaş yavaş pamuk aldı. Türk pamukları eylül ekim kasım aralık hasat sezonunda yüzde 10 gibi bir farkla daha aşağıda satıldı. Şu an da yüzde 5-6 altında satılıyor.” ABD’den abartılı stok tahmini Dünya fiyatları gerilediği için, her gün gerileyen bir piyasaya uyandığı için iplik üreticileri stoksuz çalışma yöntemine gitti. Dünya pamuk ticaretinin en büyük oyuncusu ve piyasanın fiyat belirleyicisi ABD, mayıs ayında stok devirleri rakamlarını açıklamıştı. Sayı: 387 - Temmuz 2012 29 Ayın Konusu Bu tahminler doğrultusunda Türkiye’nin tahmini 380-400 bin ton stok devredeceğini belirten ABD, Türk üretici ve yöneticilerine göre çok abartılı bir rakam açıkladı. ABD’nin stok tahmin rakamlarının açıklanmasının ardından dünya pamuk fiyatlarının dibe vurduğunu hatırlatan Söke Ziraat Odası Başkanı Kemal Kocabaş, “Bu açıklamayı takip eden 10 günlük süreçte dünya pamuk fiyatları dibe vurdu. ABD, “Benim elimde stok miktarı çok yüksek. Dünyaya yeter miktarda pamuğum var” dedi. Fiyatlar düştü. Bana göre yalan söylediler. İzmir Ticaret Borsası’nda bu süreci takip eden cuma hiç işlem olmadı. Alıcı ve satıcı yoktu. Alıcılar pamuk fiyatını belirleyemediler” açıklamasında bulunuyor. Türkiye’nin 150-200 bin ton stokla devredeceğini belirten Barış Kocagöz de şunları söylüyor: “Türkiye’deki pamuk üreticilerinin elinde pamuk var ama çok değil. Stok devirlerinde açıklanan rakamlar abartılı olduğu için, dünya piyasası baskı altında. ABD’nin rakamları bizim tespitlerimizin tam tersi. Türkiye’de stoklar az olduğu halde sanki geçen yılki kadar stok varmış gibi gösteriyorlar. ABD bizim en büyük tedarikçimiz. Bizde üretimin düşmesi onların avantajına.” Uzmanlar ayrıca pamuk fiyatlarının bundan sonraki dönemde düşmeyeceği görüşünü de savunuyorlar. Üretim maliyeti ne olacak? İTHALATIMIZIN YÜZDE 76’SI ABD VE YUNANİSTAN’DAN (BİN KG) Ülke A.B.D. Yunanistan Türkmenistan Hindistan Özbekistan Brezilya Suriye Liste toplam Toplam Kaynak: DTM 2005 493.945 141.993 12.511 2.222 9.555 7.85 58.6 726.676 775.512 2006 417.266 166.031 42.529 11.719 21.266 2.979 35.801 697.59 753.715 2007 616.187 87.742 53.459 87.692 31.083 8.674 3.113 887.95 946.213 2008 383.175 89.332 26.342 24.93 19.221 20.07 3.899 566.97 613.435 2009 410.002 176.636 49.198 23.007 20.996 18.664 7.833 706.336 753.187 TÜRKİYE ÜRETİM VE TÜKETİMİ (BİN TON/LİF) Yıl 2006/07 2007/08 2008/09 2009/10 2010/11** Tüketim Fark 1.589 -740 1.35 -675 1.11 -653 1.219 -839 1.197 -709 (1.300***) Kaynak: FAS USDA (*) Dört dönemin ortalama değerleri (**) Tahmin (***) ITB Tahmin Sayı: 387 - Temmuz 2012 Üretim 849 675 457 380 488 Üretimin tüketimi karşılama oranı (%) 53 50 41 31 40 30 Yaşanan gelişmeler bu yıl pamuk ekiminin azalacağını ortaya koyuyor. Bununla birlikte pamuk üreticilerinin kafasını karıştıran en önemli soru ise pamuk üretim maliyetlerinin ne olacağı. Çünkü önümüzdeki sezonun üretim maliyeti çok fazla ortada değil. Ekimlerin daha yeni başladığı bu süreçte ekim maliyetlerinin bilinmemesi üreticileri PAMUK FİYAT KARŞILAŞTIRMASI (OCAK - ARALIK 2011) (TL/KG) Liverpool İzmir A indeks STD.1 Ocak 6,13 6,15 Şubat 7,46 7,04 Mart 7,99 7,37 Nisan 7,15 6,73 Mayıs 5,73 5,70 Haziran 5,85 5,49 Temmuz NQ 4,20 Ağustos 4,40 4,51 Eylül 4,62 4,47 Ekim 4,47 4,14 Kasım 4,17 3,75 Aralık 3,90 3,63 Yıllık Ortalama 5,16 5,27 Kaynak :İzmir Ticaret Borsası TÜKETİMDE EN HIZLI İKİ ÜLKE ÇİN VE HİNDİSTAN (BİN TON) Çin Hindistan Pakistan Türkiye Brezilya Bangladeş ABD Endonezya Meksika Dünya Toplamı 2003-2004 6.967 2.939 2.09 1.306 871 376 1.364 468 435 21.339 2004-2005 8.382 3.222 2.286 1.546 938 408 1.457 490 457 23.664 2005-2006 9.798 3.636 2.504 1.502 969 544 1.278 474 457 25.404 2006-2007 10.886 3.941 2.613 1.589 996 697 1.074 474 457 26.953 2007-2008* 11.104 4.05 2.613 1.35 1.002 762 998 484 435 26.854 2008-2009 9.58 3.865 2.449 1.11 914 816 781 435 403 23.938 2009-2010 2010-’11** 10.886 10.233 4.278 4.681 2.373 2.221 1.263 1.285 958 980 827 871 754 784 446 414 414 397 25.805 25.382 TÜRKİYE VE YUNANİSTAN’DA DÜŞÜŞ VAR (BİN TON) Çin Hindistan ABD Pakistan Brezilya Özbekistan Avustralya Türkiye Türkmenistan Yunanistan Dünya Toplamı 2003-2004 5.182 3.048 3.975 1.708 1.31 893 370 893 205 333 21.067 2004-2005 6.597 4.137 5.062 2.425 1.285 1.132 653 903 200 392 26.455 2005-2006 6.183 4.148 5.201 2.213 1.023 1.208 610 773 213 431 25.408 2006-2007 7.729 4.746 4.7 2.09 1.524 1.165 294 827 261 305 26.522 2007-2008* 8.056 5.225 4.182 1.872 1.602 1.165 139 675 283 337 26.058 2008-2009 7.991 4.921 2.79 1.894 1.193 1.002 327 420 293 250 23.319 2009-2010 2010-’11** 6.967 6.532 5.051 5.661 2.654 3.988 2.09 1.916 1.187 1.785 849 1.045 386 871 381 490 272 326 196 185 22.109 25.138 endişelendiriyor. Üreticiler, fiyat böyle seyrederse üretimden kâr elde edemeyeceklerini söylüyor. Üretim ile satışın başabaş bile olmadığını belirten üreticiler, Tarım Bakanlığı’nın verdiği 46 kuruş desteği de yetersiz buluyor. Geçen yılki 42 kuruşluk primin acilen ödenmesi gerektiğine dikkat çeken Kemal Kocabaş, “Üretici çok zor durumda kalacak. Yeni ekimler bitmek üzere. Hava koşulları kötü gidiyor. Geçen yıl 1.60 kuruşa ürettiğimiz ürünü 1.30 kuruşa satıyoruz. Aylık ekipmana ödeyecek paramız yok. Pamuktan vazgeçiyor üretici” diyor. Bugünkü fiyatların üretim maliyetini kurtarmadığını söyleyen Kocabaş, şöyle devam ediyor: “Kurtarması için pamuk fiyatının 4.5-5 lira olması lazım. Primin en az 60 kuruş olması lazım diye Tarım Bakanlığı’na görüş bildirdik.” Tekstil sektörü Türkiye’de pamuk üretiminin artmasını istiyor. Ege Tekstil ve Hammaddeleri İhracatçıları Birliği Yönetim Kurulu Başkanı Sabri Ünlütürk, “2023 yılında, tekstil ve konfeksiyon sektörünün pamuğa yönelik talebinin yaklaşık 2.5 milyon ton olacağı öngörülmektedir. Halen yaklaşık 650700 bin ton arasında olan üretimin en az 1.5 milyon tona çıkarılması için gerekli düzenlemeler derhal yapılmalıdır” diyor. Sayı: 387 - Temmuz 2012 31 Söyleşi EPENGLE TASARIM VE ÜRETİM KALİTESİYLE FARK YARATIYOR Daha çok ağır sanayi sektörlerinde görülen OHSAS 18001 İş Sağlığı ve Güvenliği Sertifikası, tekstil firmaları için de büyük öneme sahip. Türkiye Tekstil Sanayii İşverenleri Sendikası üye işyerlerinden Epengle Tekstil Endüstri ve Ticaret A.Ş., iş sağlığı ve güvenliğine gösterdiği özenle OHSAS 18001:2007 İş Sağlığı ve Güvenliği Sertifikası’nı aldı. Epengle Tekstil İşletme Şefi Umut Civelek, Personel Şefi Bülent Karabacak ve İş Sağlığı ve Güvenliği Merkezi Danışmanı İlter Engin ile bir araya gelerek OHSAS 18001:2007 İş Sağlığı ve Güvenliği Sertifikası sürecini ve önemini konuştuk. Firma olarak tekstil sektöründe fark yaratmak adına yürüttüğünüz çalışmalardan bahseder misiniz? Umut Civelek: İşin tekstil boyutundan başlayayım. Bir tasarım ekibimiz var ve bu ekip aktif çalışıyor. Senede birkaç koleksiyon çıkarıyoruz ve neredeyse tüm fuarlara katılıyoruz. Türkiye’de ulaşım sektöründe rakipsiziz, dünyada da ev sektöründe önde gelen üç firmadan birisiyiz diyebilirim. Tasarım ve üretim kalitesiyle fark yaratıyoruz. İş süreçlerinde nasıl bir fark yarattığımızdan bahsedecek olursak, sektörün gerisinde bir teknoloji yatırımımız olmasına rağmen, kaliteli bir işgücü ve iyi bir know-how ile 50 yılın verdiği tecrübeyle sektör liderliğine oynuyoruz. Zaten hem ev tekstili hem de ulaşım sektöründe Türkiye’de rakipsiziz, dünyada da ilk üçteyiz. OHSAS 18001:2007 İş Sağlığı ve Güvenliği Sertifikası’nı alan Epengle Tekstil’in İşletme Şefi Umut Civelek, “Türkiye’de tekstil sektörü henüz birinci kademede. Bu kademeyi aşmadan ikinci kademe olan OHSAS 18001 iş sağlığı ve güvenliğine geçilebileceğini kısa vadede düşünmüyorum” dedi. Sayı: 387 - Temmuz 2012 32 Firma olarak DEKRA Sertifikasyonu’ndan almış olduğunuz OHSAS 18001:2007 belgesinden bahsetmenizi istesek. Bu belgenin önemi nedir? Türkiye’de hangi sektörler ve firmalar bu belgeye sahip? Umut Civelek:DEKRA, Alman orijinli bir sertifikasyon kuruluşu. Özellikle otomotiv sektöründe çok ünlü. Genelde otomotiv firmaları sertifikasyonu bu firma üzerinden alıyor. Biz de OHSAS 18001 belgemizi DEKRA üzerinden aldık. Bu bağımsız bir denetleme kuruluşu. Aldığımız sertifika OHSAS 18001:2007 İş Sağlığı ve Güvenliği Sertifikası. Bu sertifikanın temeli öncelikle iş sağlığı, iş hijyeni, çalışanların iş sağlığı ve güvenliği konusunda yeterli önlemlere dayanıyor. Bununla ilgili bir dokümantasyon ve önlemler süreci var. Bu çalışmaların tamamına OHSAS 18001 deniyor. Bu çalışmanın temelinde risk analizi yatıyor. Danışmanımız İlter Engin ve Personel Şefimiz Bülent Karabacak ile beraber öncelikli bir risk analiz ekibi kurduk. Bu ekibe İlter Engin bir eğitim verdi. Daha sonra bu ekip, çalışanların da katkısıyla tüm süreçlerde ve makinelerde risk analizi yaptı. Risk analizinde o anda çalışılan işte veya makinede karşılaşılabilecek tehlikeler, örneğin aşırı sıcak olması, dönen bir parçaya elin kaptırılması, vücudun diğer uzuvlarının sıkışması, ergonomiyle ilgili sorunlar, bel incinmesi gibi riskler belirlendi. Bunların frekanslarını yani ne sıklıkla başımıza gelebileceğini ve şiddetlerini belirledik. Bunlar başımıza gelirse çalışan ne kadar etkilenir diye araştırmalar yaptık. Örneğin sadece ufak bir kazayla mı atlatır yoksa bir uzuv kaybı ya da ölüm tehlikesi olabilir mi diye araştırdık. Frekans ve şiddeti belirledikten sonra bir risk skoru belirledik. Yine bunu, bu ekip yapıyor. Hem bir beyaz yaka grubu, işin tekniğini öğrenmiş bir risk analiz ekibi hem de o işi yapan çalışanlar. Bizler soruyoruz, onlar cevaplıyor ve bizim görmediğimiz yerleri onlar söylüyor. Tüm bu çalışmaların sonucunda bir risk analiz tablosu çıkardık ve karşımıza çok tehlikeli işlerle daha az tehlikeli işler çıktı. Çok tehlikeli işlerden başlayarak önlemler almaya başladık. Basit bir örnek vermemiz gerekirse açıkta çalışan bir zincir tespit ettik ve bu zincirin kopması durumunda çalışana değeceğini gördük ve hemen o zinciri muhafaza altına aldık. Zincir kopsa ve kırılsa da önce muhafaza altına aldığımız maddeye çarpacağı için çalışana zarar vermeyecek. Veya kendi başına çalıştığında makinede sıcakla beraber kumaşın yanma riski vardı. O makinede belli bir süreye ulaştığında ısının kesilmesini sağladık ve böylece yangın riskini azalttık. İlter Engin: Fabrikaya, malzemenin girişinden çıkışına kadar tüm safhalarda olabilecek tehlike ve riskleri ortaya koyarak bunların önlenmesi için gerekli çalışmaları yaptık. Bununla beraber bir de aksiyon planı hazırlayarak kimlerin bu işleri yapabileceğini ve ne gibi önlemler alabileceğimizi ortaya çıkardık. Ardından dokümantasyon kısmıyla birlikte çalışanların bilgilendirilmesi sağlandı ve el ele vererek bu belgeyi aldık. Umut Civelek Tekstil sektörü Türk ekonomisine yön veren bir sektör ve bu tarz kazalar çok sık yaşanıyor. Dolayısıyla bu belge Türkiye’de tekstil sektörü için ne ifade ediyor? İlter Engin: İnsan hayatı çok önemli. Biz firmamızda önlemleri alarak çalışanlarımızın hiçbirinin bir zarar görmemesini amaçladık. Sadece iş kazası olarak düşünmeyin, meslek hastalığında da tekstil sektörü önemli bir yere sahip. En fazla gürültü ve tozun olduğu sektör. Makineleri izole etmeniz gerekiyor ki bu en son nokta. Ayrıca kişisel koruyucular vererek, kişilerin bundan etkilenmemesini sağladık. Ayrıca kimyasallarla çalışmalarımız var çünkü kumaşa apre, boya yapılıyor. Buradaki kimyasalların daha etkisizlerinden seçilmesine özen gösterip çalışanlarımıza daha etkisiz kimyasallar veriyoruz. Bunlarla ilgili gerekli önlemleri alarak çalışanlarımızın bu konulardan etkilenmemesini sağladık. Dediğiniz gibi tekstil sektörü çok fazla gürültünün olduğu ve insanların etkilendiği bir sekSayı: 387 - Temmuz 2012 33 Söyleşi tör. Bunun için de bizler periyodik sağlık taramaları yaptırıyoruz. Yine aynı şekilde, işe ilk girişlerde de kişilerden bu sağlık taramalarını istiyoruz. Bülent Karabacak: İş kazaları daha çok maden, metal ve inşaat sektörlerinde yaşanıyor. Tekstil bu sektörlerden sonra geliyor. OHSAS 18001 belgesine baktığınızda daha çok bu sektörlerdeki firmalar tarafından alındığını görüyorsunuz. Özellikle maden, otomotiv, yan sanayi firmalarının bu belgeyi aldığını görüyorsunuz. Tekstilde bu belge diğer sektörlere göre biraz daha az talep edilen ve beklenen bir belge. Tedarikçilerden ve büyük müşterilerden beklenen bir belge değil ama biz bu amaçla yapmadık. Daha çok müşteri kazanalım, daha fazla pazar sahibi olalım diye değil, çalışanlarımıza önem ve değer verdiğimiz için, onların bir iş kazası veya meslek hastalığı geçirmelerini engellemek için üzerimize düşeni yaptık. Bu çalışmaların ardından bunun bir adı olduğunu öğrendik ve bunu belgelendirelim dedik. Maden, inşaat veya metal sektöründe OHSAS 18001 bir gereklilik gibi düşünülürken tekstil sektöründe bu aslında ekstra bir durum. Sayısını tam bilmesem de bu sektörde bir elin parmaklarını geçmeyecek kadar bu belgeye sahip firma vardır. Bu arada yine bu çalışmalara ek olarak 2012 yılı içerisinde çevre konularıyla ilgili ISO 14001 belge çalışmalarımız da başladı. Yine muhtemelen DEKRA Sertifikasyon firmasıyla çalışacağız ve bu senenin sonunda çevreye olan duyarlılığımızı da ISO 14001 belgesiyle taçlandıracağız. Bu belgeyi alan çok az sayıda firma olduğunu söylediniz. Tekstil firmaları genel olarak bu konuya nasıl bakıyor? İlter Engin: Avrupa Birliği’ne çalışıyorlarsa oradaki bazı büyük üreticiler bu belgeyi veya belli kalite belgelerini istiyor. Genellikle onun için alıyorlar ama dediğimiz gibi iyileştirme değil birileSayı: 387 - Temmuz 2012 34 ri istediği için alınıyor. Bizim için öyle değil. Biz çalışanlarımızın çalışma koşullarını iyileştirmek için bu belgeyi aldık. Umut Civelek: Tekstil sektörü maalesef ki Türkiye’nin bir gerçeği ama vasıfsız işçinin, kayıt dışı işçinin çok çalıştırıldığı bir sektör. Firmaların büyük bir bölümü de bunu yapıyor. Zaten böyle bir sektörün çalışanlarının sağlığını ve iş güvenliğini düşünmesini bekleyemezsiniz. Öncelikle bunun iyileştirilmesi gerekiyor. Kayıt dışının önlenmesi, çocuk işçi çalıştırılmasının önüne geçilmesi lazım. Tüm bunların önüne geçildikten sonra firmaların önlem almasını beklersiniz. Türkiye’de tekstil sektörü henüz birinci kademede. Bu kademeyi aşmadan ikinci kademe olan OHSAS 18001 iş sağlığı ve güvenliğine geçilebileceğini kısa vadede düşünmüyorum. Çok büyük bir firmayla çalışıyorlarsa o firmalar bunu yapıyor. Çoğu tekstil firması da bu çalışmaları yapmadan, bir belgelendirme firmasına parayı verip birkaç kâğıt imzalayıp belge alıyor. Tekstil sektöründe ne yazık ki ikinci aşamaya henüz geçilebilmiş değil. Bilinçli bir çalışma yok. Sektörün çeşitli sorunları var ve siz bu sorunları gözlemleyebiliyorsunuz. Firma olarak bu sorunları asgariye indirebilmek adına neler yapıyorsunuz? Umut Civelek: Birincisi kurumsal bir firma olduğumuzu düşünüyoruz, her şeyimiz yasal ve hiçbir kayıt dışılığımız yok. Olabildiğince de insanları eğitip geliştirerek hem firmamıza hem de sektöre kazandırmaya çalışıyoruz. Tecrübeli ve 35-40 yaş üzeri insan çalıştırmaktansa biraz daha az tecrübeli, okuldan yeni mezun olmuş, gelecek vaat eden insanları bünyemize katarak hem onları sektöre hem de firmaya kazandırmaya çalışıyoruz. Biz üzerimize düşen görevi bu konuda yapıyoruz. Onun dışında çevre ve insan sağlığına İlter Engin zararlı kimyasalları, ma- liyeti ne olursa olsun kullanmıyoruz. İş sağlığı ve güvenliğiyle tam alakalı olmamakla birlikte bir atık yönetim planımız var. Yine ISO 14001 çerçevesinde yaptığımız bir plan bu. Biz atıklarımızı kaynağında ayrıştırıyoruz ve anlaşmalı olduğumuz geri dönüşüm firmalarına veriyoruz. Bu sayede, bu atıkların doğaya ve insana zarar vermesini de engelliyoruz. Yani işin hem insani hem de atık boyutu var. Üzerimize düşenleri bu şekilde yapmaya çalışıyoruz. İlter Engin: Eğitimlere çok önem veriyoruz. Çalışanlarımıza sürekli hem iş güvenliği hem de genel eğitimler veriyoruz. Çalışanlarımızın görüşlerini dinliyoruz. Örneğin her ay, sendika temsilcisi ve çalışanların kendi aralarından seçtiği temsilcilerle toplantı yaparak iş güvenliğinde daha nasıl ileriye gidebiliriz diye toplantılar yapıyoruz ve bu toplantıları kayıt altında tutuyoruz. Çalışanlarınızın fikirlerine önem veriyorsunuz. Firmaların kalkınmasının çalışan memnuniyetiyle doğrudan alakalı olduğunu düşündüğümüzde, çalışan memnuniyetini sağlamak adına yaptığınız diğer çalışmalar nelerdir? Umut Civelek: Öncelikle bir öneri sistemimiz var. Öneri değerlendirme kurulumuz var. Çalışan arkadaşların hem çalışma koşuluyla ilgili hem de yaptıkları işlerle ilgili önerilerini dinliyoruz. Burada bir ödüllendirme sistemi de var. Her ay önümüze gelen önerileri değerlendirerek makul bulduklarımızı yapıyoruz ve bu öneriyi bize ileten arkadaşa da bir ödül veriyoruz. Onun dışında her sabah, her hafta ve her ay hem bölüm şefleri hem de bölüm çalışanlarıyla hem işleri hem de çalışma koşullarıyla ilgili toplantılar yapıyoruz. Onlardan aldığımız fikirler doğrultusunda aksiyon planları oluşturuyoruz. Yine ayda bir kere yasal bir zorunluluk olan iş sağlığı ve güvenliği kurul toplantıları yapıyoruz. Bu toplantıya iş yeri hekimi, A Sınıfı İş Bülent Karabacak Güvenliği Danışmanızım İlter Engin, Personel Şefimiz Bülent Karabacak, işletme müdürümüz, ben, bir sendika temsilcimiz ve işletmeden seçilmiş bir arkadaşımız katılıyor. Yine işletmenin sıkıntılarını dinliyoruz. Çok interaktif bir ilişkimiz var. Çalışanlarla yöneticiler arasında çok kesin bir resmiyet yoktur. Herkes rahatlıkla bir üstüne sıkıntısını anlatabiliyor. Bülent Karabacak: Sendikalı bir işyeriyiz. Türkiye Tekstil Sanayii İşverenleri Sendikası’na bağlıyız. Bir tane baş temsilci ve onun yardımcıları vardır. Biz bu baş temsilciyle her gün zaten birebir toplantılarımızı veya konuşmalarımızı yapar, aksaklıklar varsa ve kendi içimizde çözebiliyorsak kendi içimizde çözeriz. Eğer konuşulan konu bir maliyet gerektiriyorsa, bunu da kurul kararında defterimize yazıyoruz. Sayı: 387 - Temmuz 2012 35 Güncel DÜNYA HALI TİCARETİNİN MERKEZİ YENİDEN İSTANBUL OLACAK Sektörün lideri halı fuarı Domotex artık İstanbul’da üretici ve alıcıları buluşturacak. Son 6 yıldır Dubai’de düzenlenen Domotex Middle East, katılımcı firmaların isteğiyle 8-11 Kasım 2012 tarihlerinde İstanbul'da yapılacak. Saray Halı Genel Müdürü Ayberk Menevşe, İHİB Yönetim Kurulu Başkanı İbrahim Yılmaz, Messe International İstanbul Genel Müdürü Alexander Kühnel, Messe International İstanbul Genel Müdür Yardımcısı Ufuk Altıntop. Ortadoğu bölgesinin halı ve yer döşemeleri alanındaki lider fuarı Domotex Middle East, İstanbul’a taşındı. Son 6 yıldır Dubai’de düzenlenen fuar, katılımcı firmaların isteği üzerine Halı İhracatçıları Birliği (İHİB) ve Deutsche Messe organizasyonunda artık İstanbul’da yapılacak. İstanbul Fuar Merkezi'nde 8-11 Kasım 2012 tarihleri arasında ziyaretçilerini ağırlayacak fuarın sektörün gelişimi için en büyük ivme kaynağı olması bekleniyor. Fuar öncesi 12 Mayıs’ta düzenlenen tanıtım toplantısında değerlendirmelerde bulunan İHİB Başkanı İbrahim Yılmaz, yoğun çalışmalar sonucunda ülkeye kazandırılan organizasyonun gururunu ve heyecanını yaşadıklarını söyledi. İbrahim Yılmaz, İstanbul’un İpekyolu üzerinde halı ticaretinin yapıldığı önemli bir ticaret merkezi olduğunu hatırlatarak, “Globalleşen dünyamızda İstanbul, 4 saatlik uçuş mesafesinde ve 1.5 milyar tüketicinin yaşadığı 56 ülkeye ulaşabilen, 16 milyar dolarlık dünya mal ticaretinin 3’te 1’inin gerçekleştiği önemli bir merkez ve çekim alanı olma özelliğini taşıyor” diye konuştu. Yılmaz, sektörün 2011 yılında yüzde 28’lik bir artış ile 1 milyar 630 milyon dolar ihracat gerçekleştirdiğini belirterek, bu yılın sonunda ise bu rakamı 2 milyar dolara çıkaracaklarını söyledi. Yılmaz, sektörün 2023 vizyonu çerçevesinde tasarım odaklı, yüksek katma değerli ürünleriyle 5 milyar dolar ihracat hedefine ulaşacağını hatırlatarak, fuarda ortak sinerji yaratmak amacıyla İHİB tarafından 6’ncısı gerçekleştirilecek Halı Tasarım Yarışması’nın finalinin de fuarın gala gecesinde yapılacağını sözlerine ekledi. Messe International İstanbul Genel Müdürü Alexander Kühnel de fuarın dünyanın her yerinden alıcı ve karar vericileri bir platformda toplayacağını söyledi. Kühnel, fuarın uluslararası katılımcıları arasında olan ülkelerin; Avusturya, Belçika, Çin, Çek Cumhuriyeti, Mısır, Macaristan, İran, Fransa, Almanya, Yunanistan, Hindistan, İtalya, Japonya Malezya, Hollanda, Pakistan, Güney Kore, BAE, İngiltere ve ABD olduğunu belirtti. Alexander Kühnel, fuarın katılımcı firmalarını ise şöyle sıraladı: “Balta (Belçika), Egger (Avusturya), Oriental Weavers (Mısır), Saray Halı / Tiffany Halı (Türkiye), Eco Halı, Turkuaz Halı, STEPEVI, Bahariye Mensucat, Serfloor, Yıldız Sunta MDF ve Covtex-Feizy (Türkiye).” Messe International İstanbul Genel Müdür Yardımcısı Ufuk Altıntop ise "Fuara ‘Değer Katan Programlar’ başlığı atında etkinlikler hazırladık. Satın alma heyetleri programı kapsamında hedef ülkelerden alım heyetlerini fuarda ağırlayacağız. Anadolu heyetleri özel Sayı: 387 - Temmuz 2012 36 programı kapsamında ülkemizin farklı şehirlerinden seçilmiş profesyoneller Domotex Middle East Fuarı’nı ziyaret edebilecekler. Ekonomi Bakanlığı desteği ile çeşitli ülkelerden gelen satın alma heyetleri, katılımcılarla B2B görüşmeler yapma fırsatı bulacak" dedi. Altıntop, fuarda konferanslar, paneller ve İHİB tarafından düzenlenen İHİB Halı Tasarım Ödülleri yarışması gibi özel etkinliklerin de ziyaretçi ile buluşacağını sözlerine ekledi. Toplantıda, sektörün en önemli temsilcilerinden biri olan, Saray Halı ve Tiffany Halı’nın Genel Müdürü Ayberk Menevşe de bir konuşma yaptı. Menevşe konuşmasında, "Bildiğiniz gibi Almanya’da yapılan Domotex fuar etkinlikleri vize sorunu nedeniyle çoğu Ortadoğu ve Afrika ülkelerinden gelen müşterilerimize kapatıldı. Bizler ne kadar istesek de bu ülkelerin potansiyel müşterilerine ürünlerimizi gösterme imkânından yoksun bırakıldık. Ama artık böyle bir durum söz konusu değil” dedi. Menevşe, İstanbul’daki Domotex Fuarı’nın, Ortadoğu ve Afrika’dan gelen müşterilere ürünleri sunmak için açılan bir kapı olduğunu söyledi. Türk ürünlerinin daha çok ülkede tanınır, bilinir olması için de tarihi bir fırsat olduğunu ifade eden Menevşe, “Biliyoruz ki Türk halıları bütün dünyanın ilgisini çekecek” diye konuştu. Bizden ADANA METEM İLK MEZUNLARINI VERDİ Adana Sarıçam Mesleki ve Teknik Eğitim Merkezi ilk mezunlarını verdi. 20112012 eğitim-öğretim yılı mezuniyet töreninde Adana METEM'in ilk birincisi Emra Ügeç, yaş kütüğüne isminin yazıldığı plaketi çaktı. Türkiye Tekstil Sanayii İşverenleri Sendikası bünyesindeki Türk Tekstil Vakfı'nın hayata geçirdiği METEM'lerden biri olan Adana Sarıçam Mesleki ve Teknik Eğitim Merkezi ilk mezunlarını verdi. Velilerin de hazır bulunduğu 2011-2012 eğitim-öğretim yılı mezuniyet töreni 1 Haziran 2012’de Suluca'da bulunan okul bahçesinde yapıldı. Törende konuşan Vali Yardımcısı Mehmet Ali Özkan, “Tekstil mühendisliği rekabet şartları içerisinde belki biraz geri kalmış oldu ama inşallah ara elamanların yetişmesiyle eski günlerini yakalayacağına inanıyorum” dedi. Türk Tekstil Vakfı Mütevelli Heyeti Başkan Vekili ve sendikamız Yönetim Kurulu Üyesi Necmettin Öztemir ise Türkiye'de, tekstil sanayinin geleceğinin parlak olduğuna inanarak çalışmalara devam ettiklerini söyledi. Öztemir, ArGe ile ileri teknoloji ağırlıklı çalışmalara öncelik verilmesi gerektiğini belirtti. Gelişen bilişim, haberleşme, Ar-Ge ortamıyla mezun olan öğrencileri; endüstri sektörünün birer askeri, yarın üst seviyede bir kumandanı ve belki de bir işvereni olarak çok parlak bir geleceğin beklediğini dile getiren Öztemir, bunun da yolunun rekabet ortamına adapte olmaktan geçtiğini vurguladı. Önceki yıllarda 2 milyar dolar ihracat yapmak için çok büyük mücadeleler veren Türkiye'nin o günlerden 150 milyar dolar ihracatı gerçekleştiren bir ülke konumuna geldiğini hatırlatan Öztemir, bundan sonra da 500 milyar dolar ihracat gerçekleştirmek üzere sanayi devrimini belli bir yere itmeye çalışmak gerektiğini anlattı. İl Milli Eğitim Müdür Vekili Ahmet Öztürk de özgün ve yaygın eğitimin bir arada yürütüldüğü okulun, yerel ve ulusal alanda birçok başarılara imza attığını kaydetti. Sektörel destekli okulların açılmasının mesleki eğitimde başarıyı artıracağını ifade eden Öztürk, “Sahip olduğu teknoloji, makine parkı ve deneyimli eğitici kadrosuyla okulumuz teorik eğitimden çok makine başında verdiği pratik eğitimle sanayide çalışmaya hazır öğrenci yetişmesine vesile olacak. Kuruluş amacı tekstil sektörünün ihtiyaç duyduğu nitelikli eleman ihtiyacını karşılamak olan okulumuz vermiş olduğu eğitimlerle bu hedefine rahatlıkla ulaşacak kapasitede. Kalifiye ve iyi yetişmiş öğrenciler ülke ekonomisine çok önemli katkılar sağlayacak” diye konuştu. METEM'in ilk öğrencilerini aldığı 2008 yılından sonra ilk mezunlarını vermesinin haklı gururunu yaşadığını söyleyen Okul Müdürü Mustafa Naci Özkılınç ise dört yıl önce ektikleri tohumların meyvelerini topladıklarını söyledi. Teknolojinin son imkânları ile donatılan okulda, görerek ve deneyerek tamamen uygulamalı bir eğitim verdiklerine işaret eden Özkılınç, “Mezun ettiğimiz öğrenciler, yerel, ulusal ve uluslararası bir çok proje ve yarışmada başarılı olmuş ve bizleri gururlandırmışlardır. Türkiye'nin en güzel okulunda bize eğitim yapma imkânı verdiği için başta Halit Narin olmak üzere tüm Yönetim Kurulu Üyeleri’ne, yaptığımız çalışmalarda bizleri destekleyen tekstil firmalarımıza teşekkür ederiz” dedi. Konuşmaların ardından flama ve bayrak teslim töreni yapıldı. 12. Sınıf öğrencilerinden Remzi Dursun ve Nagehan Yıldırım, 11. Sınıf öğrencileri Veli Salman ve Burcu Karun'a bayrak ve flamaları öperek teslim etti. METEM'in, ilk birincisi Emra Ügeç yaş kütüğüne isminin yazıldığı plaketi çaktı. Ügeç'e, Vali Yardımcısı Özkan notebook hediye etti. Diğer öğrencilerin belgeleri ise Adana Vali Yardımcısı Mehmet Ali Özkan, Sarıçam Kaymakamı Ali Taşkın Balaban, İl Milli Eğitim Müdür Vekili Ahmet Öztürk ve Sarıçam İlçe Milli Eğitim Müdürü Erdal Denge tarafından verildi. Keplerin havada uçuştuğu mezuniyet töreninde öğrenciler müzik eşliğinde doyasıya eğlenirken veliler de duygulu anlar yaşadı. Mehmet Ali Özkan Necmettin Öztemir Ahmet Öztürk M. Naci Özkılınç Sayı: 387 - Temmuz 2012 37 Güncel DÜNYA TEKSTİL SANAYİİNDE MAKİNE YATIRIMLARI ITMF’nin raporuna göre 2008 ve 2009 yılında global kriz nedeniyle düşüşe geçen tekstil makinesi yatırımları yeniden ivme kazandı. Rapora göre, 2011 yılında dünyada yeni tekstil makineleri sevkiyatında rekor artış gerçekleşti. Türkiye Tekstil Sanayii İşverenleri Sendikası’nın üyesi olduğu Uluslararası Tekstil Sanayicileri Federasyonu (ITMF) tarafından yayınlanan “Uluslararası Tekstil Makineleri Sevkiyat İstatistikleri” raporuna göre; 2008 ve 2009 yıllarında global mali ve ekonomik krizin bir neticesi olarak yeni tekstil makineleri yatırımlarının keskin bir düşüş göstermesinin ardından, 2010 yılında yeni makine sevkiyatları yüksek bir artış gösterdi ve 2011 yılında ise daha da kuvvetli bir artışla rekor seviyelere ulaştı. 2011 yılında yeni tekstil makineleri sevkiyatı 2010 yılı ile mukayese edildiğinde, kısa elyaf iğlerde yüzde 15, uzun elyaf iğlerde yüzde 35, open-end rotorlarda yüzde 27, tekstüre iplik makinelerinde yüzde 42, mekiksiz dokuma tezgahlarında yüzde 44 ve elektronik düz örme makinelerinde yüzde 37 artış gerçekleştiği görülmektedir. Sadece geniş yuvarlak örme makineleri sevkiyatında 2011 yılında yüzde 16 düşüş kaydedildi. ITMF tarafından bu sene 34’üncüsü yayınlanmış olan ITMF Uluslararası Tekstil Makineleri Sevkiyat İstatistikleri raporu iplik, tekstüre iplik, dokuma, geniş yuvarlak örme, düz örme ve tekstil terbiye olmak üzere 6 çeşit tekstil makinesini kapsıyor. 2011 yılı araş- Sayı: 387 - Temmuz 2012 38 TABLO 1: KITALAR İTİBARİYLE SON 10 YILDA (2002-2011) TOPLAM İPLİK MAKİNELERİ SEVKİYATI KITALAR AFRİKA AMERİKA (KUZEY) AMERİKA(GÜNEY) ASYA-OKYANUSYA AVRUPA (DOĞU) AVRUPA (BATI) AVRUPA (TÜRKİYE) DÜNYA TOPLAM Kısa Elyaf İğ Sayısı 859.800 393.332 731.458 93.382.186 107.880 434.680 3.390.278 99.299.614 Toplamda Uzun Elyaf % Pay İğ Sayısı 1 34.764 0 29.964 1 79.152 94 994.232 0 83.074 0 133.420 3 315.620 100 1.670.226 Toplamda % Pay 2 2 5 60 5 8 19 100 O-E Rotor Toplamda Sayısı % Pay 36.252 1 166.536 4 188.688 5 2.890.730 76 68.860 2 75.812 2 364.472 10 3.791.350 100 TABLO 2: KITALAR İTİBARİYLE 2011’DE TOPLAM İPLİK MAKİNELERİ SEVKİYATI KITALAR AFRİKA AMERİKA (KUZEY) AMERİKA(GÜNEY) ASYA-OKYANUSYA AVRUPA (DOĞU) AVRUPA (BATI) AVRUPA (TÜRKİYE) DÜNYA TOPLAM Kısa Elyaf İğ Sayısı 20.280 59.376 154.706 13.456.782 3.792 8.748 628.034 14.331.718 Toplamda Uzun Elyaf % Pay İğ Sayısı 0 2.016 0 0 1 8.784 94 48.792 0 12.480 0 8.808 4 32.364 100 113.244 Toplamda % Pay 2 0 8 43 11 8 29 100 O-E Rotor Toplamda Sayısı % Pay 9.504 2 18.076 3 34.176 6 463.152 81 4.272 1 7.768 1 35.220 6 572.168 100 Lerzan ÖZTÜRK Endüstri Mühendisi İstatistik – Araştırma Servisi tırması, dünya üretimini geniş kapsamlı olarak temsil eden 118 tekstil makine imalatçısı ile işbirliği yapılarak hazırlandı. İplik makineleri Son 10 yılda (2002-2011) yapılan yeni iplik makineleri sevkiyatı: Son 10 yılda (20022011 döneminde) yapılan yeni iplik makineleri sevkiyatı incelendiğinde görülmektedir ki, kısa elyaf (pamuklu sistem) iğlerde toplam 99.299.614 iğ sevkiyatı yapıldı. Toplam sevkiyatın yüzde 94’ü Asya’ya, yüzde 3’ü Türkiye’ye yapıldı. Uzun elyaf (yünlü sistem) iğlerde toplam sevkiyat 1.670.226 adet iğ oldu. Toplam içinde Asya yüzde 60, Türkiye yüzde 19 ve Batı Avrupa yüzde 8 paya sahip. Open-end rotorlarda ise son 10 yılda yapılan toplam sevkiyat 3.791.350 adet rotordur. Toplam rotor sevkiyatının yüzde 76’sı Asya’ya ve yüzde 10’u Türkiye’ye yapıldı. (Tablo 1) Ülkeler itibariyle son 10 yılda en büyük yatırım yapan ülkeler incelendiğinde, kısa elyaf iğlerde en büyük yatırımcılar, Çin (56.896.300 iğ), Hindistan (19.135.184 iğ), Pakistan (5.059.616 iğ), Bangladeş (4.087.288 iğ) ve Türkiye oldu (3.390.278 iğ). Türkiye’yi 2.3 milyon iğ ile Vietnam ve Endonezya izledi. Son 10 yılda toplam uzun elyaf iğ sevkiyatında ilk sırada 650.088 iğ ile Çin yer almaktadır. Türkiye, 315.620 iğ ile Çin’in ardından ikinci sırada. İran’a 192.254 adet iğ ve İtalya’ya 104.644 adet iğ sevkiyatı yapıldı. Open-end rotorlarda son 10 yılda en yüksek makine yatırımı yapan ülkeler Çin (2.340.332 rotor), Türkiye (364.472 rotor), Hindistan (224.950 rotor), Brezilya (163.020 rotor) ve ABD oldu (123.440 rotor). 2011 yılında yapılan iplik makineleri sevkiyatı: Kısa elyaf (pamuklu sistem) iğ sevkiyatı 2008 yılında yüzde 33 ve 2009 yılında yüzde 17 oranlarında düşüş kaydettikten sonra, 2010 yılında yüzde 75 artışla kriz öncesi seviyelere geri döndü ve 2011 yılında da yüzde 15 artış göstererek 14.331.718 adet kısa elyaf iğ sevkiyatı gerçekleşti. Toplam kısa elyaf iğ sevkiyatının yüzde 94’ü Asya’ya yapıldı. Uzun elyaf (yünlü sistem) iğ sevkiyatı 2011 yılında yüzde 35 oranında yüksek bir artış gös- terdi ve toplam 113.244 uzun elyaf iğ sevkiyatı gerçekleşti. Toplam uzun elyaf iğ sevkiyatının yüzde 47’si Avrupa’ya (Yüzde 29 Türkiye, yüzde 11 Doğu Avrupa ve yüzde 8 Batı Avrupa), yüzde 43’ü Asya’ya yapıldı. Open-end rotorlarda ise, 2011 yılı toplam sevkiyatı yüzde 27 artışla 572.168’e ulaştı. Toplam sevkiyatın yüzde 81’i Asya’ya gerçekleşti. Türkiye ve Güney Amerika’nın da toplam sevkiyat içindeki payları yüzde 6 oldu. (Tablo 2, Grafik 1-2-3) 2011 yılında ülkeler itibariyle incelendiğinde kısa elyaf iğlerde en büyük yatırımı 8.904.248 adet iğ ile Çin yaptı (Dünya toplam sevkiyatının yüzde 62’si). Çin’i 2.486.296 adet iğ ile Hindistan takip etti. Bangladeş’e 639.180 iğ, Türkiye’ye 628.034 iğ ve Endonezya’ya 516.888 iğ sevkiyatı gerçekleşti. Uzun elyaf iğlerde 2011 yılında en büyük yatırımı 32.364 adet iğ ile Türkiye gerçekleştirdi. Çin 23.400 iğ ile 2. sırada. İran 14.292 iğ, Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) 8.976 iğ, İtalya 8.808 iğ yatırımı yaptı. Open-end rotorlarda ise Çin 388.248 rotor ile en büyük yatırımcı oldu (Dünya toplamının yüzde 68’i). Hindistan 37.632, Türkiye 35.220, Brezilya 30.220, ABD 12.176 ve Özbekistan 10.128 openend rotor yatırımı gerçekleştirdi. Tekstüre iplik makineleri GRAFİK 1: 2011’DE KISA ELYAF İĞ SEVKİYATI DAĞILIMI GRAFİK 2: 2011’DE UZUN ELYAF İĞ SEVKİYATI DAĞILIMI GRAFİK 3: 2011’DE OPEN-END ROTOR SEVKİYATI DAĞILIMI GRAFİK 4: 2011’DE TEKSTÜRE İPLİK MAKİNELERİ SEVKİYATI DAĞILIMI Tekstüre iplik makinelerinde son 10 yılda (2002-2011 döneminde) 129.156 adet tek ısıtıcılı iğ (poliamid filamentler için) ve 3.285.202 adet çift ısıtıcılı iğ (polyester filament için) olmak üzere toplam 3.414.358 iğ sevkiyatı gerçekleşti. Toplam sevkiyatın yüzde Sayı: 387 - Temmuz 2012 39 Güncel 93’ü Asya’ya yapıldı. Sadece 2011 yılı incelendiğinde görülmektedir ki, tek ısıtıcılı iğlerde sadece Asya ülkeleri 1.824 iğ yatırımı yaptı. Çift ısıtıcılı iğlerde ise 2011’de global sevkiyat 826.550 adet iğdir, 2010 yılına göre yüzde 45 artış gerçekleşti. 2011’de toplam tekstüre iplik makineleri sevkiyatının yüzde 94’ü Asya ülkelerine yapıldı. (Tablo 3, Grafik 4) Ülkeler itibariyle son 10 yılda (2002-2011 döneminde) tekstüre iplik makine yatırımları incelendiğinde, global yatırımların yüzde 71’inin Çin tarafından gerçekleştirildiği görülmekte. Çin 2002-2011 döneminde 86.040 tek ısıtıcılı iğ ve 2.322.996 çift ısıtıcılı iğ olmak üzere toplam 2.409.036 iğ yatırımı yaptı. Aynı dönemde, Hindistan’a 392.894 iğ, Japonya’ya 58.632 iğ, Türkiye’ye 53.724 iğ ve Tayland’a 49.920 iğ sevkiyatı yapıldı. Sadece 2011 yılındaki yatırımlar ülkeler bazında incelendiğinde, tek ısıtıcılı iğlerde sadece Tayvan’a 1.536 iğ ve Vietnam’a 288 iğ sevkiyatı yapıldığı görülmekte. Çift ısıtıcılı iğlerde ise global sevkiyatın yüzde 75’i Çin’e gerçekleşti (624.600 çift ısıtıcılı iğ). Çin’i uzaktan takip eden ülkeler Hindistan (90.096 iğ), Türkiye (19.920 iğ), Japonya (19.680 iğ) ve Tayvan oldu (9.048 iğ). Dokuma tezgahları Dokuma sektöründe son 10 yılda (20022011 döneminde) dünyada toplam 734.885 mekiksiz dokuma tezgahı sevkiyatı gerçekleşti. Toplam mekiksiz tezgah sevkiyatının yüzde 91’i Asya ülkelerine yapıldı (671.455 tezgah). Sadece 2011 yılında gerçekleşen mekiksiz dokuma tezgahı sevkiyatları incelendiğinde, bir yıl öncesine göre yüzde 44 oranında yüksek bir artış kaydedildiği görülmektedir. 2011 yılı mekiksiz dokuma tezgahı sevkiyatı toplam 153.743 adet. Toplam sevkiyatın yüzde 97’si Asya ülkelerine yapıldı. 2011 yılında sevkiyatı yapılan toplam 153.743 tezgahın içerisinde en yüksek yatırım su jetli tezgahlar alanında kaydedildi (112.933 tezgah). (Tablo 4, Grafik 5) Ülkeler itibariyle mekiksiz tezgah yatırımlarına bakıldığında, Çin’in en büyük yatırımcı ülke olduğu görülüyor. 2002-2011 döneminde global mekiksiz tezgah yatırımlarının yüz- Sayı: 387 - Temmuz 2012 40 TABLO 3: KITALAR İTİBARİYLE SON 10 YILDA (2002-2011) TEKSTÜRE İPLİK MAKİNELERİ SEVKİYATI KITALAR AFRİKA AMERİKA (KUZEY) AMERİKA(GÜNEY) ASYA-OKYANUSYA AVRUPA (DOĞU) AVRUPA (BATI) AVRUPA(TÜRKİYE) DÜNYA TOPLAM False-Twist (Yalancı Büküm) İğ Sevkiyatı Son 10 Yılda (2002-2011) Sevkiyat Tek Çift Toplamda ısıtıcılı ısıtıcılı Toplam % Pay 0 47.750 47.750 1 560 16.020 16.580 0 14.256 36.626 50.882 1 103.220 3.074.262 3.177.482 93 4.557 39.552 44.109 1 4.703 19.128 23.831 1 1.860 51.864 53.724 2 129.156 3.285.202 3.414.358 100 2011 Yılında Sevkiyat Tek Çift Toplamda ısıtıcılı ısıtıcılı Toplam % Pay 0 5.286 5.286 1 0 6.240 6.240 1 0 8.376 8.376 1 1.824 776.984 778.808 94 0 6.384 6.384 1 0 3.360 3.360 0 0 19.920 19.920 2 1.824 826.550 828.374 100 TABLO 4: KITALAR İTİBARİYLE SON 10 YILDA (2002-2011) MEKİKSİZ DOKUMA TEZGAHI SEVKİYATI KITALAR AFRİKA AMERİKA (KUZEY) AMERİKA(GÜNEY) ASYA-OKYANUSYA AVRUPA (DOĞU) AVRUPA (BATI) AVRUPA(TÜRKİYE) Belirlenemeyen DÜNYA TOPLAM Son 10 Yılda (2002-2011) Sevkiyat Mekiksiz Topl. içinde Tezgah % Pay 5.833 1 4.173 1 7.861 1 671.455 91 3.902 1 21.233 3 20.426 3 2 0 734.885 100 2011 Yılında Sevkiyat Mekiksiz Tezgah Rapier / Topl. içinde Projektil Hava Jetli Su Jetli Toplam % Pay 543 98 206 847 1 91 127 39 257 0 277 433 80 790 1 15.864 20.228 112.447 148.539 97 273 153 31 457 0 603 369 0 972 1 1.679 72 130 1.881 1 0 0 0 0 0 19.330 21.480 112.933 153.743 100 TABLO 5: KITALAR İTİBARİYLE SON 10 YILDA (2002-2011) YUVARLAK ÖRME MAKİNESİ SEVKİYATI KITALAR AFRİKA AMERİKA (KUZEY) AMERİKA(GÜNEY) ASYA-OKYANUSYA AVRUPA (DOĞU) AVRUPA (BATI) AVRUPA(TÜRKİYE) Belirlenemeyen DÜNYA TOPLAM Geniş (165 mm üstü) Yuvarlak Örme Makineleri Sevkiyatı Son 10 Yılda (2002-2011) Sevkiyat 2011 Yılında Sevkiyat Yuvarlak Örme Toplam içinde Yuvarlak Örme Toplam içinde Makineleri % Pay Makineleri % Pay 3.082 1 224 1 4.958 2 82 0 7.604 3 828 3 207.524 87 26.388 91 1.008 0 76 0 4.866 2 260 1 9.819 4 889 3 308 0 169 1 239.169 100 28.916 100 de 73’ü Çin tarafından gerçekleştirildi (534.809 tezgah). Sadece 2011 yılında ise dünya toplam sevkiyatının yüzde 83’ü Çin’e yapıldı (128.089 tezgah). Son 10 yıllık dönemde, diğer önemli yatırımcı ülkeler Hindistan (39.373 tezgah), Bangladeş (29.865 tezgah), Türkiye (20.426 tezgah), Pakistan (12.368 tezgah), Endonezya (12.115 tezgah) ve İtalya oldu (10.607 tezgah). Türkiye’ye 2011 yılında 1.881 adet mekiksiz dokuma tezgahı sevkiyatı yapıldı, bunun 1.679 adeti rapier/projektil tezgahlar oldu. Çin’in ardından uzak ara ile ikinci sırada Hindistan gelirken, Hindistan 20022011 döneminde toplam 10.160 adet ve sadece 2011 yılında ise 1.470 adet geniş yuvarlak örme makinesi yatırımı yaptı. Türkiye ise 2002-2011 döneminde toplam 9.819 adet ve 2011 yılında ise 889 adet geniş yuvarlak örme makinesi yatırımı yaptı. Bangladeş de 2002-2011 döneminde 8.961 adet ve 2011 yılında 1.066 adet geniş yuvarlak örme makinesi yatırımı yaptı. GRAFİK 5: 2011’DE MEKİKSİZ DOKUMA TEZGAHI SEVKİYATI DAĞILIMI GRAFİK 6: 2011’DE GENİŞ YUVARLAK ÖRME MAKİNELERİ SEVKİYATI DAĞILIMI Yuvarlak örme makineleri Düz örme makineleri Yuvarlak örme makineleri alanında 20022011 döneminde dünyada toplam 239.169 adet geniş (165 mm üstü) yuvarlak örme makinesi yatırımı gerçekleşti ve toplam sevkiyatın yüzde 87’si Asya ülkelerine yapıldı. 2011 yılında gerçekleştirilen sevkiyatlar incelendiğinde ise dünyada toplam 28.916 adet geniş yuvarlak örme makinesi sevkiyatı yapıldığı, toplam yatırımın yüzde 91’inin Asya ülkeleri tarafından yapıldığı görülmektedir. (Tablo 5, Grafik 6) Ülkeler itibariyle geniş yuvarlak örme makineleri yatırımlarına bakıldığında, Çin’in son 10 yıllık dönemde toplam 162.042 adet (dünya toplamının yüzde 68’i) ve 2011 yılında ise 21.211 adet (dünya toplamının yüzde 73’ü) geniş yuvarlak örme makinesi yatırımı yaptığı kaydedildi. Elektronik düz örme makineleri alanında, 2002-2011 döneminde dünyada toplam 235.878 adet elektronik düz örme makinesi sevkiyatı gerçekleştiği ve toplam sevkiyatın yüzde 88’inin Asya ülkelerine yapıldığı görülmekte. Son 10 yıllık dönemde Batı Avrupa ülkeleri 12.193 adet (dünya toplamının yüzde 5’i) ve Türkiye 10.638 adet (dünya toplamının yüzde 5’i) elektronik düz örme makinesi yatırımı yaptı. Sadece 2011 yılında gerçekleştirilen sevkiyatlara bakıldığında ise, Asya ülkeleri 65.271 adet (dünya toplamının yüzde 93’ü) elektronik düz örme makinesi yatırımı gerçekleştirdi. (Tablo 6, Grafik 7) TABLO 6: KITALAR İTİBARİYLE SON 10 YILDA (2002-2011) DÜZ ÖRME MAKİNESİ SEVKİYATI KITALAR AFRİKA AMERİKA (KUZEY) AMERİKA(GÜNEY) ASYA-OKYANUSYA AVRUPA (DOĞU) AVRUPA (BATI) AVRUPA(TÜRKİYE) Belirlenemeyen DÜNYA TOPLAM Son 10 Yılda (2002-2011) Sevkiyat Düz Örme Toplam içinde Makineleri % Pay 643 0 780 0 1.861 1 208.387 88 1.365 1 12.193 5 10.638 5 11 0 235.878 100 2011 Yılında Sevkiyat Düz Örme Toplam içinde Makineleri % Pay 169 0 67 0 383 1 65.271 93 461 1 1.470 2 2.143 3 0 0 69.964 100 GRAFİK 7: 2011’DE ELEKTRONİK DÜZ ÖRME MAKİNELERİ SEVKİYATI DAĞILIMI Elektronik düz örme makineleri alanında, ülkeler itibariyle yatırımlara bakıldığında, Çin 2002-2011 döneminde toplam 142.053 adet (dünya toplamının yüzde 60’ı) ve sadece 2011 yılında ise 54.791 adet (dünya toplamının yüzde 78’i) düz örme makinesi yatırımı ile yine en büyük yatırımcı ülke oldu. 2002-2011 döneminde Çin’i takip eden ülkeler, Hong Kong (39.740 adet), Türkiye (10.638 adet), Bangladeş (9.683 adet) ve İtalya (9.252 adet) olarak sıralandı. 2011 yılında gerçekleştirilen düz örme makineleri yatırımlarına bakıldığında ise Çin’in ardından Bangladeş’in 4.476 adet, Hong Kong’un 2.931 adet, Türkiye’nin 2.143 adet ve İtalya’nın 1.120 adet düz örme makinesi yatırımı yaptığı görüldü. Sayı: 387 - Temmuz 2012 41 Bizden ‘OSMANLI KOSTÜMLERİ’ ALBÜMÜ 210 YIL SONRA SENDİKAMIZ TARAFINDAN İLK KEZ TÜRKÇE OLARAK BASILDI Türkiye Tekstil Sanayii İşverenleri Sendikası, Türk tekstil sektörüne yeni bir kültür hizmeti daha kazandırdı. Octavien Dalvimart’ın 1798 yılı civarında İstanbul’a gelerek çizdiği 60 renkli resme açıklamaların da eklenmesiyle 1802’de Londra’da yayımlanan ‘Osmanlı Kostümleri’ albümü, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları ve sendikamızın işbirliği ile ilk kez Türkçe yayımlandı. Türkiye Tekstil Sanayii İşverenleri Sendikası’nın sektörün gelişimi için üstlendiği sosyal sorumluluk projelerine bir yenisi daha eklendi. Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları ile birlikte gerçekleştirilen yeni kültür projesi ile Osmanlı döneminin giyim kültürünü anlatan 210 yıllık bir eser olan ‘Osmanlı Kostümleri’ albümü okurlarıyla buluştu. Octavien Dalvimart’ın, 1798 yılı civarında İstanbul’a gelerek çizdiği 60 renkli resme açıklamaların da eklenmesiyle 1802’de Londra’da yayımlanan Osmanlı Kostümleri albümü ilk kez Türkçe yayımlanıyor. Kısaltılmadan ve ilk baskısındaki İngilizce ve Fransızca açıklamalar da korunarak hazırlanan bu baskı, boyutu açısından da ilk baskısına sadık. Bu eser, tarih meraklılarına hitap ettiği kadar, o dönem üzerine araştırma yapan uzmanlar için de kaynak niteliği taşımaktadır. III. Selim’in hükümdarlığı zamanında, Batılılaşma çabalarının ivme kazandığı bir dönemde hazırlanmış bu albüm, dönemin kıyafet ve dokuma kültürüne dair içerdiği eşsiz bilgiyi günümüz okuyucularına ulaştırıyor. Cariyelerden kara ağalara, zülüflülerden kâhyalara harem halkı; iskemleci başından tülbent ağasına saltanat teşrifatında yer alan pek çok görevli; farklı kademelerden ulema sınıfı mensupları; Rumlardan Yahudilere, Ermenilerden Boşnaklara, Bedevilerden Arnavutlara Osmanlı tebaası halklardan portreler ve farklı rütbelerden yeniçeriler bu albümün sayfalarındaki görsel şölenin sadece bir bölümü. Osmanlı Kostümleri, tarih meraklılarına hitap ettiği kadar, o dönem üzerine araştırma yapan uzmanlar için de kaynak eser niteliği taşımakta. Resimlere eşlik eden açıklamalar, ilk baskının önsözünde de belirtildiği gibi, 17 ve 18. yüzyıl seyahatnamelerinden derlenmiş bilgiler ışığında ve aslen bir resim altı yazısı olarak epey özetlenerek yazılmış. Çeviri metinde göze çarpan temel hatalar ya da eksiklerse eklenen notlarla giderilmeye çalışıldı. Geçmişten geleceğe tekstil Dönemin kıyafet ve dokuma kültürüne dair eşsiz görsel belgelerle örülü bu eser, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları ve Türkiye Tekstil Sanayii İşverenleri Sendikası’nın işbirliğiyle okuyucuyla buluşuyor. Aslına sadık kalınarak 200 gramlık özel kâğıda basılan 264 sayfalık eser, Ali Berktay’ın çevirisi ile özgün baskısıyla aynı boyutta (26,5x36 cm), yaldız baskılı özel ciltli ve kenar yaldızlı olarak hazırlandı. Octavien Dalvimart’ın 1798 yılı civarında İstanbul’a gelerek çizdiği 60 renkli resme açıklamaların da eklenmesiyle 1802’de Londra’da Costume of Turkey adıyla yayımlanan Osmanlı Kostümleri albümü ilk kez Türkçe yayımlanıyor. Özgün baskısındaki metinleri aynen korunan eserin bu yeni baskısı Türkçe çevirisiyle genişletildi. III. Selim’in hükümdarlığı zamanında, Batılılaşma çabalarının ivme kazandığı bir dönemde hazırlanmış bu albümde, saray halkından askerlere, erkeklerden kadınlara toplumun hemen her kesiminden insanlar, henüz Batılılaşmanın tam nüfuz etmediği Osmanlı dünyasından bir geçit alayını günümüze taşıyor. Sayı: 387 - Temmuz 2012 42 Sadrazam Osmanlı Kostümleri adlı bu önemli eseri kamuoyu ile paylaşan Türkiye Tekstil Sanayii İşverenleri Sendikası Genel Sekreteri Av. Başar Ay, yaptığı açıklamada şunları söyledi: “Türk tekstil sektörünün geçmişinden gelen gücünü, bugün işletmele- riyle ayakta tutan ve gelecek kuşaklara tekstil kültürünü aktararak tarihler boyunca yaşatılmasını misyon edinen Türkiye Tekstil Sanayii İşverenleri Sendikası olarak, “Osmanlı Kostümleri” adlı bu eseri siz değerli okurlarımızın beğenisine sunmaktan büyük bir mutluluk duyuyoruz.” Kitabın orijinal baskısının 26 Nisan 1802 tarihinde yazılan Önsöz’ünde, Avrupalı gözü ile Osmanlı İmparatorluğu’na nasıl bakıldığı ve kitabın yazılış amacı şu sözlerle anlatılıyor: “Şövalye d’Ohsson, Osmanlı İmparatorluğu hakkında yazdığı mükemmel eserinde, farklı milletleri tanımaktan daha ilginç bir şey yoktur, der. Onların dinleri, tarihleri, örfleri ve adetleri herkesin dikkatine lâyıktır. Bir millet ne denli hatırı sayılır ise diğer halklarla ilişkileri ne kadar fazlaysa, siyasi vaziyeti ne kadar ehemmiyetliyse, gerek komşuları gerekse hükümet veya ticaret işleri nedeniyle onunla irtibat kurmuş diğer milletler tarafından tanınmayı o ölçüde hak eder. Avrupa’da Hıristiyanlığın müspet etkisini yaydığı bölgenin bilimin tüm dallarında kaydettiği hızlı gelişmelere haklı olarak hayranlık duyuyoruz. Antik Çağ’ın en uzak devirlerine ışık tutuldu, kadim halkların kökenlerini karanlıkta bırakan bulutlar dağıtıldı ve onların küllerinden doğmuş olanların münasebetleri aydınlatıldı; ama bu arada, tetikçi zihniyet, 13. Yüzyılda Hazar Denizi’nin kıyılarından yükselen ve yaklaşık dört yüzyıldır Avrupa’nın en güzel bölümüne sahip olup hâkimiyetini halen sürdüren, ordularıyla en güçlü komşularına bile korku saçan bir milletin yanına zor yaklaşıyordu. Şu aydınlanmış devirde bile, Osmanlı İmparatorluğu hakkında, topraklarının uçsuz bucaksızlığı ve coğrafi mevkii dışında, hemen hiçbir şey bilmiyoruz. Silik sönük, üstünkörü ve yüzeysel tetkiklerin sebep olduğu kuruntular ve hatalar ile bunları hakikat zanneden bazı yazarlar, kendilerinden emin bir şekilde yarattıkları hayal âlemini, bize Türklerin dini, kanunları ve âdetleri olarak arz ettiler. Kürk giymiş Türk Silahtar Ağa Şehzade yahut Veliaht Kapudan Paşa Reisü’l-Küttab Harem Kadını Mösyö d’Ohsson’un da çok yerinde bir tespitle belirttiği gibi iletişime fazla açık olmayan bu milleti kuşatan kalın perdeden içeri sızmanın güç olduğu bir hakikâttir. Dinin peşin hükümleri de Osmanlı İmparatorluğu ile diğer milletler arasına bir set çekmiş, fiziki, ahlaki ve siyasi nedenler ise bu setti iyice yükseltmiştir. İş bu eser en azından önüne koyduğu amaç bakımından da merak uyandırıcı ve kıymetli olma meziyetine sahiptir; amaç, bu müstesna milletle ona tâbî halkların zamanımızdaki çeşitli giyim tarzlarının ve kendine mahsus kıyafetlerinin resimlerini aslına sadık kalarak çizmek ve bu tasvirlere sahih ve aslına uygun izahlar eklemektir…” Sayı: 387 - Temmuz 2012 43 Fuarlara Katılımı Teşvik Projesi YENİ TRENDLERE ULAŞMANIN YOLU DÜNYA FUARLARINDAN GEÇİYOR maş ne olursa olsun oldukça fazla grogran şeritler üstten monte edilerek kullanılmıştı. Ceketler astarsız, iç malzemeleri olabildiğince azaltılarak çalışılmıştı. Ceket yakalarında saten ya da kadife, kabanlarda ise kürklerin kullanımı bu sezon daha fazla göze batıcı ve dikkat çekici idi. Pantolonlarda olabildiğince dar kesim ve fit modellerle devam ederken yine de bol ve rahat kesimlerden de çok uzaklaşmadan rengârenk çok şık modeller vardı. Pantolon iç astar ve cepliklerinde baskılı kumaşlar, köprü ve cep ağızlarında garni olarak da değişik süet, triko, deri şeritler kullanılmıştı, puntolarda ise farklı ipliklerle ve daha geniş kullanımlar vardı. Sendikamız tarafından 2006 yılından bu yana yürütülen ‘Fuarlara Katılımı Teşvik Projesi’, işletmeleri bir yandan yeni pazarlarla buluştururken, yeni trendleri takibin de yolunu açıyor. Özellikle dünyanın önde gelen lider fuarlarında yeni tasarımlara ve trendlere daha çok vurgu yapılırken, bu tür fuarlar sıra dışı desenler ve göz alıcı görüntülerle Türk işletmelerin de ilgi odağı haline geliyor. Bu fuarlardan biri olan Pitti Uomo’ya katılan Mısırlı Triko yetkilileri, gördükleri yenilikleri ve fuarın havasını Tekstil İşveren Dergisi ile paylaştılar. 10-13 Ocak 2012 tarihleri arasında gerçekleşen fuarın ağırlıklı olarak erkek ürün gruplarında yoğunlaştığını belirterek, “2012-2013 sonbaharkış koleksiyonlarında hemen hemen tüm dokular ve desenlerle iç içe geçmiş baskılar kullanılmıştı. Hem parlak hem de mat bir kış havası vardı. Bakır, bordo ve gece mavisinin en parlağı kullanılarak dikkat çekicilik artırılırken özellikle lacivert-gri, lacivert-kahve gibi renklerin birleşimi de önde idi. Bunun yanı sıra devetüyü, haki, hardal ve toprak tonları, ekru ve taş renkleri de garniler, pahtcler ve bazı desenlerin çizgilerinde de kullanılmıştı. Bunların yanı sıra hareketliliği biraz daha artırmak için mor, camgöbeği, mimoza sarısı ve neon turuncular da vardı” dediler. Mısırlı Triko yetkilileri erkek grubu ürünleriyle ilgili diğer izlenimlerini şöyle anlattılar: “Deri, yün, tüvit, keçe, kürk, nubuk ve kapitone, hemen hemen tüm ürünlerde mutlak garni olarak kullanılmıştı. Desenlerde, çizgilerin ve karelerin hâkimiyeti devam ediyordu. Trikolarda da etnik çizgilere ve şal desenlere de yer verilmişti. Dokularda blok geçişler, yani büyük parçalar halinde farklı dokuların kullanımı da vardı. Trikolarda baskılı blok desenlerin bedene monte edilmesi, dirseklerde ve omuzlarda süet ya da deri patchlerin şık kombinasyonu oldukça güzeldi. Siyah, gri-melanj, keçe görünümlü kumaşlar da trikolarla kombine edilmişti. Gömleklerde ise yıkamalı gruplar önde idi. Desenler sade ama kullanılan teknik detaylar fazla idi. Özellikle manşet detaylarındaki süs dikişleri, yakalar ve patlarda farklı dokuların kullanılması ayrı bir hava kazandırmıştı. Soft telaların artık daha fazla kullanımı da ürünlerin yumuşak ve doğal duruşunu artırmıştı. Ceket ve montlarda kumaş garnileri yine süet, tüvit, deri gibi devam etmekte idi. Montlarda ku- Sayı: 387 - Temmuz 2012 44 Erkek gruplarının tamamında sade, şık, daha fazla dar ve vücuda oturan kalıplar artırılmışken, rahatlığı tercih edenler içinse az da olsa bol kesimler ve kalıplar kullanılmaya devam ediyordu.” Mısırlı Triko yetkilileri kadın ürünlerinde de erkeklerde olduğu gibi doğal doku, renk ve desenlerin hâkimiyeti olduğunu belirterek bu konudaki izlenimlerini ise şöyle paylaştılar: “Özellikle parlak renklerin toprak tonlarına, parlak kırmızıların kiremit rengine, koyu kırmızının bordoya ve sarının hardala dönüşü oldukça fazlaydı. Detaylarda ise çarpıcı ve parlak renklerin kullanımı devam ediyordu. Renk detaylarının yanı sıra özellikle trikolarda simli iplikler, şeritler, dantel, deri ve süet kombinasyonları, yaka, kol ve omuzlarda ise path ve süs dikişleri kullanılmıştı. Bayan ürün grubunun hemen hemen hepsinde geometrik desenler ve baskılar göze çarpıyordu. Kalın ve ince kumaşlar ve ipliklerin bir arada kullanıldığı elbiseler, pantolonlar ve kazaklar da oldukça fazla idi. Kadın grubunda da yumuşak dokulu ve hafif kumaşlar, ipliklerle hazırlanmış vücudu saran ve bele oturan kalıplar ne kadar fazla görünse de aynı paralelde rahat ve bol kesimler de kararlı bir şekilde devam ediyordu.” FUAR TAKVİMİ (AĞUSTOS-EYLÜL-EKİM-KASIM 2012) TARİH FUAR AĞUSTOS 14.08.2012-17.08.2012 Blumenue (Brezilya) Tekstil Endüstrisi Fuarı 18.08.2012-23.08.2012 New York (ABD) Ev Tekstili Fuarı 19.08.2012-21.08.2012 Brno (Çek Cumhuriyeti) Uluslararası Moda Fuarı 28.08.2012-30.08.2012 Şanghay (Çin) Intertextile-Ev Tekstili Fuarı EYLÜL 04.09.2012-06.09.2012 Şanghay (Çin) SpinExpo-İplik ve Elyaf Fuarı 05.09.2012-07.09.2012 Seul (Kore) Seul Uluslararası Tekstil Fuarı 11.09.2012-13.09.2012 Milano (İtalya) Uluslararası Tekstil Fuarı 12.09.2012-14.09.2012 Milano (İtalya) Intertex Milano Uluslararası Tekstil Fuarı 13.09.2012-16.09.2012 İstanbul (Türkiye) İç Giyim, Mayo ve Gecelik Fuarı 17.09.2012-20.09.2012 Paris (Fransa) Texworld-Dünya Tekstil Fuarı 19.09.2012-21.09.2012 Paris (Fransa) Premiere Vision-Kumaş Fuarı 19.09.2012-21.09.2012 Paris (Fransa) EXPOFIL-İplik ve Elyaf Fuarı 20.09.2012-22.09.2012 İstanbul (Türkiye) Collection Premiere İstanbul (CPI)- Hazır Giyim ve Moda Fuarı 26.09.2012-28.09-2012 Moskova (Rusya) Heimtextil-Ev Tekstili Fuarı 26.09.2012-28.09-2012 Moskova (Rusya) DOMOTEX Fuarı EKİM 03.10.2012 - 06.10.2012 Lahor (Pakistan) IGATEX-Uluslararası Tekstil Makineleri Fuarı 15.10.2012 - 18.10.2012 Tahran (İran) 18. İran Tekstil Fuarı 17.10.2012-21.10.2012 Diyarbakır (Türkiye) 4. Ortadoğu Moda Fuarı 22.10.2012-25.10.2012 Şanghay (Çin) Intertextile Shengai-Hazır Giyim, Tekstil, Kumaş ve Aksesuarları Fuarı 22.10.2012-24.10.2012 Şanghay (Çin) Uluslararası Çin İplik Fuarı 22.10.2012-24.10.2012 Şanghay (Çin) Cinte TechTexil- Tekstil Makineleri Fuarı 31.10.2012-02.11.2012 İstanbul (Türkiye) Texbridge- Kumaş ve Aksesuarları Fuarı KASIM 01.11.2012-03.11.2012 Şanghay (Çin) Desing Shanhgai-Yenilikçi Tasarım Ürünleri Fuarı 07.11.2012-10.11.2012 İstanbul (Türkiye) AYMOD-9. Uluslararası Ayakkabı Fuarı 08.11.2012-11.11.2012 İstanbul (Türkiye) DOMOTEX Middle East-Ortadoğu Halı ve Yer Döşemeleri Fuarı 08.11.2012-10.11.2012 Guangzhou (Çin) Canton Tekstil-Giyim Kumaş ve Aksesuarları Fuarı 15.11.2012-18.11.2012 Kişinev (Moldova) Karadeniz Tekstil ve Deri İşleme Sanayi Ekipmanları Fuarı Sayı: 387 - Temmuz 2012 45 Moda DOSSO DOSSI FASHION SHOW ANTALYA’DA YAPILDI Antalya Expo Center'de 7-14 Haziran 2012 tarihleri arasında yapılan Dosso Dossi Fashion Show renkli görüntülere sahne oldu. Etkinlik kapsamında ABD'nin iki yıl önce gerçekleştirdiği en büyük casusluk operasyonlarından birinde yakalanan 'Kızıl Ajan' lakaplı Rus Anna Chapman ve Victoria's Secret'in ünlü modellerinden Erin Heatherton podyuma çıktı. Işık oyunları ve mehteran takımı gösterisiyle başlayan defilede etkinliğe katılan tekstil firmalarının 2012-2013 sonbahar kış kreasyonu sergilendi. Siyah renklerin hâkim olduğu ve aksesuar olarak şapkanın bolca kullanıldığı defilede Victoria's Secret mankeni Heatherton, 3 kıyafet tanıttı. Üç ayrı hazır giyim firmasının elbiselerini taşıyan Erin Heatherton'un tercihi siyah renk oldu. Heatherton'un podyumda son taşıdığı siyah mini elbise izleyicilerden alkış aldı. ABD'de Rusya Dış İstihbarat Servisi (SVR) adına casusluk yaptığı iddiasıyla 2010 yılında 9 kişiyle birlikte tutuklanan, ardından ABD ve Rusya arasında yapılan takasla ülkesine dönebilen 'Kızı Ajan' lakaplı Chapman ise defilede lakabına uygun bir şekilde kızılı andıran kırmızının ve siyahın hâkim olduğu bir gece elbisesini taşıdı. Rus Champman'a podyumda siyah gözlükleri ve siyah takım elbisesiyle iki erkek model eşlik etti. Toplam 20 mankenin görev yaptığı defile bir saat sürdü. BU DA ZOMBİ MODASI Antalya’nın Kemer İlçesine bağlı Göynük Beldesi’nde 30 bin metrekare alan üzerine kurulan 'Dinopark' ve 10 bin metrekare alan üzerine kurulan 'Korku Parkı', ilginç bir defileyle kapılarını açtı. Birbirinden korkunç kostüm ve makyajlarla zombilere dönüşen animatörlerin misafirlere korkulu anlar yaşattığı gecede düzenlenen ilkbahar-yaz kreasyonları defilesinde mankenler adeta insanlıktan çıktı. Tuğba Özay’ın yüzünün iki tarafında kesik işareti yaptırarak şarkılarıyla destek verdiği gecede 10 manken zombi makyajlarıyla 30 dakika podyumda elbiseleri tanıttı. Sayı: 387 - Temmuz 2012 46 KATI ATIK KIYAFET DEFİLESİ 5-11 Haziran 2012 Çevre Koruma Haftası etkinlikleri kapsamında ‘Katı Atık Kıyafet Defilesi’ düzenlendi. Fırat Üniversitesi Teknik Bilimler Meslek Yüksekokulu Tekstil Teknolojileri öğrencilerinin atık malzemelerden hazırladıkları tasarım kıyafetleri, 6 Haziran’da Öğretmenevi önünde kurulan podyumda yine öğrenciler tarafından sergilendi. Pet tabak ve bardak, poşet, tıbbi eldiven, plastik kaşık, çatal, CD, alüminyum folyo, cam parçaları, mavi kapak, süpürge sapı gibi atık malzemelerden hazırlanan elbiselerden oluşan defile büyük ilgi gördü. Defileyi hazırlayan Fırat Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Resim-İş Bölümü öğretim elemanı Öznur Aksoy, günlük yaşamında atık maddeleri gördükçe üzüldüğünü belirterek, “Neler yapabiliriz, diye düşündük. Derste defile fikrini öğrencilerime sunduğumda onlar da çok heyecanlandılar ve ilk defa böyle bir çalışmayı Elazığ’da yaptık” dedi. YAZIN MODA RENKLERİ BEBEK PEMBESİ VE GÖK MAVİSİ Kış aylarında koyu renklere bürünenler, yaz mevsimiyle birlikte kıyafet seçiminde daha canlı renkleri kullanmaya başladı. Kendisini 'terzi yamağı' olarak tanımlayan modacı Barbaros Şansal, 2012 yaz modasıyla ilgili olarak, “Bu yıl vitrinlerde çoğunlukla beyaz, sarı, bej gibi nötr renklerin yanı sıra ekru, uçuk pembe, fıstık yeşili, bebek pembesi, gök mavisi ve incecik sarıları göreceğiz” dedi. Kadınların, beyaz, sarı ve bej gibi nötr renkleri birçok renkle kolayca kombinleyebileceklerini anlatan Şansal, modayı yakından takip etmek isteyenlerin bebek pembesi, toz pembe ve gök mavisi gibi renklere gardıroplarında yer verebileceklerini söyledi. Kadınların düğünlerde, davetlerde ve özel etkinliklerde giymeyi tercih ettiği gece kıyafetlerinde ise dekoltenin geçen yıllara oranla daha dozunda olduğunu vurgulayan Şansal, dekoltenin giyeni ya da göreni rahatsız etmeyecek ölçüde kullanılacağını belirtti. Elbiselerde özellikle tül ve dantellerin yoğunlukla yer alacağını kaydeden Şansal, bu sezon etek ve elbiselerin, pantolonların tahtını elinden alacağını ifade etti. Şansal, kadınların ya çok uzun ya da çok kısa, çeşitli desen ve renklerde etekler giyeceğini anlattı. Barbaros Şansal, gelinliklerde her dönem olduğu gibi beyazın öne çıktığını ancak bu sezon renkli, işlemeli ve çiçekli modellerin de seçenekler arasında bulunduğunu dile getirdi. MODACI ÖZCEYHAN’DAN DEFİLE Modacı Ahmet Özceyhan, Beypazarı Belediyesi'nce 9 Haziran 2012’de düzenlenen '13. Uluslararası Beypazarı ve Yöresi Festivali'nde defile gerçekleştirdi. Osmanlı kaftanları ile Anadolu'da hüküm sürmüş çeşitli uygarlıklara ait simgelerin bir arada bulunduğu tasarımların sergilendiği defile, festivale katılanlarca ilgiyle izlendi. Şebnem Schaefer ve Ece Gürsel'in yanı sıra birçok mankenin podyuma çıktığı defilede yöresel kıyafet ve takılardan oluşan tasarımlar da sunuldu. Bu arada festival kapsamında telkâri işlemeciliği, yorgancılık, bakırcılık, semercilik gibi geleneksel el sanatları da sergilendi. Sayı: 387 - Temmuz 2012 47 Tasarım Dünyası RANA&BERNA CANOK: “AKSESUARSIZ GİYİM OLMAZ” büyüsü ile detaylara inilen aksesuarlarla nefes alması. Aksesuar, görsel zenginlik ve içinde giyinme arzusunun bulunduğu her bedenin nefes almasını sağlar. Koleksiyonlarını, “Ready to Wear”, “Avantgarde” ve “Aksesuar” olmak üzere üç ayrı kategoride hazırlıyorlar. İsimlerini marka haline getirmeyi başaran ikiz kız kardeşler Rana ve Berna Canok, aksesuarlarla bütünleştirilmiş koleksiyonlarıyla adlarından söz ediyorlar. Moda dünyasında sürekli yükselişte olan, ikiz kız kardeşler Rana ve Berna Canok ile bu yıl tam yerini bulduğunu düşündüğüm, Maçka’da yapılan GalataModa’da bir araya gelerek, keyifli bir sohbet gerçekleştirdik. Mimar Sinan Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Tekstil Bölümü’nden mezun olan Rana Canok, 1994 yılında moda-tekstil dünyasına katılarak, triko-deri-dokuma ağırlıklı kurumsal yurtiçi markalara koleksiyonlarını hazırlamaya başladı. Ardından 1997 yılında İtalya, Almanya ve İspanya gibi Avrupa ülkelerinde bulunan Diesel, Armani, Betty Jackson, Laurel Vidal ve Zara için kişisel koleksiyonlarını tasarladı. 2002 senesinden itibaren yurtdışında yapılan Mos Leather, Le Show, Bread & Butter, CPD gibi moda fuarlarına özel kreasyonları ile katıldı. 2006 senesinde Türkiye Moda Tasarımcıları Derneği üyesi oldu. 2008’de Galata Moda koleksiyonu ile tüketiciyle buluştu. Moda ve Aksesuar Tasarımcısı Berna Canok ise Mimar Sinan Üniversitesi Heykel Bölümü’nü bitirdi. 1997’de kendi adı altında resim-heykel atölyesini kurdu. 2000-2007 yılları arasında altın takı tasarımı alanında önde gelen firmaların özel koleksiyonlarını hazırladı. Yurtdışında Vicenzero, Basel, Inhorgenta gibi yurtdışı fuarlarına katıldı. İki kardeş, el ele vererek 2009 yılında R&B Canok markalarını kurarak Galata’da showroom açtılar. 2010 yılında İstanbul Moda Haftası kapsamında sergiledikleri kişisel defileleri büyük ilgi gördü. 2011 yılında da yine İstanbul Moda Haftası’na katılarak, yaptıkları defile onların moda dünyasındaki hızlı yükselişine sahne oldu. Gündüzden geceye uzanan kıyafetler “Aksesuarsız giyim olmaz” anlayışıyla R&B Canok markalarında, kıyafetlere uygun çok çeşitli aksesuar alternatifleri sunuyorlar. Böylece onların markasından giyinen bir kişi, aksesuarıyla zenginleşen kıyafetiyle mağazadan ayrılmış oluyor. R&B Canok markasının en belirgin karakteri takı ve giysinin bir bütün içinde izleyiciyle buluşması. Onlara göre, koleksiyonun ihtişamı görselliğin Sayı: 387 - Temmuz 2012 48 Çok sade bir kıyafeti bile aksesuarlarla zenginleştirerek gündüzden geceye taşınacak halde sunuyorlar. R&B Canok markasından aldığınız düz bir elbise ile gündüz rahat giyimi yaşarken, yine aynı markanın kolye, yüzük, bilezik, kemer, çanta gibi çok geniş aksesuarlarıyla tamamladığınız kıyafetiniz sizi bir anda gecenin en şık kadını haline getirebiliyor. Aynı kıyafet ile hem duygusal hem seksi olabiliyorsunuz. Bu konuyla ilgili olarak, “Çanta, ayakkabı, takı ve kıyafet hep aynı süreç içinde tasarlanmalı. Sonuçta, kıyafet ve aksesuar ayrılmaz bir ikili. Aynı Rana ve Berna gibi…” diyorlar. Birlikte çalışırken nasıl bir ortak yol buluyorlar, hiç çatıştıkları olmuyor mu? Buna Berna Canok şöyle cevap veriyor; “Önce ikimiz de Aylin SARAÇOĞLU oluşturmak istediğimiz koleksiyon ile ilgili temamızı sunuyoruz birbirimize. Daha sonra kumaş ve renge karar veriyoruz. Tasarım daha sonra başlıyor. Ayakkabı, çanta, takı, v.b. gibi koleksiyonu destekleyen aksesuarları ben oluşturuyorum. Fikir farklılıkları koleksiyonda yeni arayışlara yönelterek, markaya özel bir zenginlik kazandırıyor.” “İşin aslı kalıp ve kumaş kalitesi” Kumaş seçimine, kumaşta kaliteye özellikle çok önem veriyorlar. Yazın transpran kullanmayı seviyorlar. Renkli giyim onlar için vazgeçilmez. Fuşya, gece mavisi ve turuncu kullanmayı en çok sevdikleri renkler arasında yer alıyor. Avantgarde koleksiyonlarında ise pudra mavisi ve pudra pembesi, nil yeşili favori renkleri. “Siyah kilo göstermez” düşüncesine karşı çıkıyorlar. Bunun tamamen formlarla ilgili olduğunu, formların kiloyu göstermeyecek şekilde düzenlenmesiyle sorunun ortadan kalkacağını vurguluyorlar. “İşin aslı kalıp ve kumaş kalitesidir” diye de ekliyorlar. Omuz, kol ve sırt detayları onların tasarımlarında en istedikleri etkileri verdikleri yerler. Kişinin kendisiyle barışık olmasının en önemli anahtar olduğunu söylüyorlar. Onlara göre iyi giyinmek artık çok kolay. Tasarımın sonsuz çeşidi var. Moda dergileri, internet siteleri, satış danışmanları neyin neyle gideceğini, giyimim püf noktalarını aktarıyorlar. Ama kişi kendisiyle barışık değilse, tüm bunlar bir işe yaramıyor. Rengarenk ve uçuşan bir koleksiyon Kendilerine gelen bir kişiye stil önerilerini de sunuyorlar. Ancak kişi, onaylamadıkları bir tarzda ısrarcı olursa, onunla çalışmıyorlar. “Sonuçta bizim markamızı taşıyacak” diyorlar. R&B Canok markasının kadınını kendine güvenen, kendisiyle barışık olan, cesur, biraz vurdumduymaz, dik yürüyüşü seven, çocuksu ve seksi olarak tanımlıyorlar. 2012 yaz koleksiyonları rengarenk ve uçuşan bir koleksiyon. Çok bol kesim pantolonlar, tulumlar, keten bluzlar, mini etekler birbirinden şık aksesuarlarla tamamlanıyor. Kelebekli, çiçekli, kuşlu elbiselerinde pembe ve mor ağırlıkta yer alıyor. 36 bedenin de 40 bedenin de giyebileceği silüetler konfor oluşturuyor. Özellikle enerji yayan çantaları dikkat çekiyor. Galata Moda’da sergiledikleri rengarenk, capcanlı çantalar neredeyse yok sattı. Büyük beden isteyen alıcılardan çok talep olduğunu belirtiyorlar. Şu anda 42’ye kadar çalışıyorlar. Bunu 46’ya çekecekler. Büyük beden talebinin daha çok 40-50 yaş arasından geldiği bilgisini aktarıyorlar. Kendileri pantolon, bot ve babet giymeyi seviyorlar. Bazen platformlu ayakkabılar kullanmayı da seviyorlar. Casual denilebilecek bir tarzları var. Kışın mont ve renkli atkı en sevdikleri giysilerden… Gece davetlerinde ise en sevdikleri tarz retro tarzı; geçmişin izlerini taşıyan, eskiye dönük dönemlere ait moda çizgilerinin günümüze uyarlanması. Modaya ait retro detaylar; gösterişli dalgalı topuzlar, kırmızı rujlar, kürkler, ağır ve taşlı takılar, fırfırlar, güpürler onların favorileri… Yurt dışı planları Yurt dışında büyümenin hazırlıkları içindeler. Fransa ve Dubai şu sıralarda yoğunlaştıkları yerler arasında. Çok çeşitli sorunları nedeniyle yurt içinden çok yurt dışına ağırlık verme kararı almışlar. Yurt dışını tasarım, termin tarihi ve ödeme konularındaki disiplini nedeniyle tercih ediyorlar. Showroom’larını da Galata’dan Yenibosna’ya taşımış durumdalar. Havaalanına yakınlık onlar için önemli bir avantaj oluşturuyor. Sayı: 387 - Temmuz 2012 49 Kültür-Sanat SİNEMALARDA NE VAR, NE YOK... BATMAN GERİ DÖNDÜ OLIVER STONE USULÜ GERİLİM Sinema dünyasının hiçbir zaman eskimeyen karakterlerinden Batman’in geri döndüğü “Kara Şövalye Yükseliyor”, Christopher Nolan’ın Batman üçlemesinin destansı finali. Başroldeki Oscar ödüllü Christian Bale yine iki karakteri birden; Bruce Wayne ve Batman’i canlandırıyor. Filmde aynı zamanda Anne Hathaway, Selina Kyle rolünde; Tom Hardy, Bane rolünde; Oscar ödüllü Marion Cotillard, Miranda Tate rolünde ve Joseph GordonLevitt, John Blake rolünde yer alıyorlar. Başrollerine geri dönen diğer isimlerse şöyle; Oscar ödüllü Michael Caine, Alfred’i; Gary Oldman, Müdür Gordon’ı ve Oscar ödüllü Morgan Freeman, Lucius Fox’u canlandırıyor. Sinemalarımızda 27 Temmuz’da vizyona girecek olan “Kara Şövalye Yükseliyor”un çekimleri üç ayrı kıtada gerçekleşti: Amerika’da Pittsburgh, New York ve Los Angeles şehirlerinde, Hindistan, İngiltere ve İskoçya’da. Oliver Stone’un yeni filmi “Vahşiler”, gerilim tarzı yapıtlardan hoşlanan sinemaseverlere hitap eden bir eser. Don Winslow’un romanından uyarlanan filmde; Taylor Kitsch, Blake Lively, Aaron Johnson, John Travolta, Uma Thurman, Benicio Del Toro, Salma Hayek, Emile Hirsch ve Demian Bichir rol alıyor. “Vahşiler”in hikâyesi şöyle: Sakin ve yardımsever bir Budist olan Ben (Johnson) ile eski bir donanma üyesi ve paralı asker olan en yakın arkadaşı Chon (Kitsch), iki Laguna Beach girişimcisidirler. Kârlı bir iş olan evde yetiştiricilik işiyle uğraşan ikili şu ana dek üretilen en iyi marihuanaları yetiştirmektedir. İki arkadaş ayrıca, olağanüstü güzel Ophelia’ya (Lively) karşı duydukları sıra dışı aşkı da paylaşmaktadır. Bulundukları Güney Kaliforniya şehrinde cennet gibi bir hayat sürmektedirler. Ta ki Meksikalı Baja Karteli’nin gelip, üç arkadaşı kendilerine katılmaya zorlayana dek... Baja Karteli’nin acımasız lideri Elena (Hayek) ve onun zalim tetikçisi Lado (Del Toro), bu üç arkadaş arasındaki koparılamaz bağı küçümserken; Ben ve Chon, ahlaksız bir Narkotik ajanının (Travolta) gönülsüz ve güven vermeyen desteğiyle kartele karşı kazanılamaz gibi görünen bir savaşa girişirler. Böylece şiddeti giderek artan bir dizi riskli girişim ve dalavere, yani vahşi bir irade savaşı başlar. AŞKIN BAHARINDAN GÜZE YOLCULUK Sarah Polley’in yazdığı ve yönettiği ikinci film olan “Bu Dans Senin”, sinemalarımızda 6 Temmuz Cuma günü vizyona giriyor. Romantik bir hikâyeye sahip olan filmde önemli rolleri; Michelle Williams, Seth Rogen, Luke Kirby ve Sarah Silverman yorumluyor. Filmin konusu kısaca şöyle: 28 yaşındaki Margot (Michelle Williams) bir ressam olan Daniel (Luke Kirby) ile tanışınca, aralarında karşı konulamaz bir çekim olur. Fakat Margot bu hislerini bastırmak zorundadır, çünkü, yemek kitabı yazarı olan Lou (Seth Rogen) ile mutlu bir evliliğe sahiptir. Fakat Daniel ile komşu olmaları, bir çok sıcak yaz gününü beraber geçirmelerine yol açar. Bu masum görünen kaçamaklar, evliliği konusunda Margot’nun kafasının karışmasına sebep olacak, onu içinden çıkılmaz bir ikilem içinde bırakacaktır. “Bu Dans Senin” yönetmen/yazar Sarah Polley’in ikinci sinema filmi. Polley’in ilk filmi “Away From Her”, evli bir çiftin sonbahar dönemini yansıtan hassas bir hikâye idi. “Bu Dans Senin” ise daha bir kaç senedir evli olan genç bir çiftin aşk baharından, uzun, sıcak ve sevgi dolu bir hayata geçmeleri beklenen bir dönemi anlatıyor. Sayı: 387 - Temmuz 2012 50 KİTAP KURTLARI İÇİN... ANADOLU SELÇUKLULARI’NIN İZİNDE On birinci yüzyıldan itibaren Doğu Anadolu’ndan batıya doğru hızla ilerleyen Anadolu Selçukluları, başkenti Konya’da olan güçlü bir devlet kurdular. Bizans İmparatorluğu, Haçlılar, Moğollar ve Memluklar gibi güçlerle kâh savaşarak kâh bazılarıyla dönemsel ittifaklar oluşturarak on dördüncü yüzyıla kadar varlıklarını sürdürdüler. Varisleri Türk beyliklerine, özellikle Osmanlılar’a güçlü bir siyasi kültür bırakırlarken, inşa ettirdikleri saraylar, camiler, hanlar, köprülerle Anadolu’nun çehresini değiştirdiler. Tarih, mimarlık, bilim tarihi, biyografi ve gezi alanlarında elliden fazla kitap yazan John Freely, “At Üstünde Fırtına” adlı yapıtını onlara ayırdı. Freely, kitabın ilk kısmında Anadolu Selçukluları’nın siyasi entrikalar ve fetihlerle dolu tarihini aktarıyor. İkinci kısımda ise okuru Anadolu Selçuklu Devleti’nin kadim topraklarında dolaştırarak onların etkileyici kültürel mirasını gözler önüne seriyor. “SANAT DÜNYASINDA YEDİ GÜN” Sanat tarihçisi ve sosyolog Sarah Thornton’un New York, Los Angeles, Londra, Basel, Venedik ve Tokyo gibi çağdaş sanat merkezlerinde geçirdiği yedi günü anlattığı “Sanat Dünyasında Yedi Gün” raflardaki yerini aldı. Kitapta Thornton; Christie’s müzayede evinde bir akşam satışına, CalArts’ta bir seminer dersine konuk oluyor. Basel Sanat Fuarı’ndaki seçkin müşterileri izliyor, Tate’in düzenlediği Turner Ödülü’nün arkasındaki rekabeti anlatıyor. Artforum dergisi ve eleştirmenlerini tanıtıyor, Takashi Murakami’nin atölyesindeki eğlenceye katılıyor ve Venedik Bienali’ndeki küratörlerin ve sanatçıların dünyasını gözler önüne seriyor. Sanatı lüks bir tüketim ürünü ya da eğlence aracı olarak gören insanlarla, entelektüel bir eylem olarak tanımlayanların katılımıyla kitap renkli karakterlere dolu bir dünya gezisine dönüşüyor. “Sanat Dünyasında Yedi Gün”, çağdaş sanat dünyasındaki yaratıcılık, zevk, karar, statü, para ve güzellik arayışının dinamiklerini anlamanın eğlenceli bir yolu... KÜÇÜK KASABANIN BÜYÜK SIRRI Şu aralar kim biraz serinliğe hayır diyebilir ki, bu bir kitabın sayfalarından gelse bile... Camilla Lackberg’in “Buz Prenses” adlı kitabı için Literary Review dergisinin yaptığı yoruma kulak verin öyle ise: “İçinizi ürpertiyor, aynı betimlediği buzlarla kaplı dünya gibi.” Avrupa’nın en çok okunan polisiye yazarlarından biri olan ve romanları 25 dile çevrilen Camilla Lackberg’in kitabının konusu kısaca şöyle: Yazar Erica Falck anne babasının ani ölümünden sonra, çocukluğunun geçtiği kasabaya geri döner. Bir rastlantı sonucu yıllardır görmediği çocukluk arkadaşı Alex’in cansız bedenini bulur. Güzeller güzeli Alex buz gibi evinde küvette yatmaktadır, bilekleri de kesiktir. Erica, Alex’in ailesinin isteği üzerine onun hakkında bir anı yazısı hazırlamaya girişir. Erica’nın yıllar boyunca uzak kaldığı dostu hakkındaki merakı giderek takıntıya dönüşürken, kasabanın dedektifi Patrik de davayla ilgili şüphelerinin izini sürmektedir. Yolları kesişen Erica ile Patrick karşı konulmaz biçimde birbirlerine doğru çekilirken, bir yandan da küçük kasabanın büyük sırrını çözmeye doğru adım adım ilerlerler. Sayı: 387 - Temmuz 2012 51 Kültür-Sanat SERGİLERİ GEZERKEN... “ÖZGÜR SANATIN BİN GÜNÜ” Sabancı Üniversitesi Sakıp Sabancı Müzesi, 20. yüzyılın ikinci yarısında sanat ortamını şekillendiren Kobra akımının öne çıkan eserlerinden oluşan geniş bir seçkiyi, “Kobra - Özgür Sanatın Bin Günü” adlı sergiyle ağırlıyor. Adını sanatçıların geldikleri Kopenhag, Brüksel ve Amsterdam’ın ilk harflerinin bileşiminden alan Kobra, 29 Haziran’da ziyarete açıldı. Kobra sanatçıları tarafından hayata geçirilen ve yalnızca 1948-1951 yılları arasında uygulanan bu avangard akım 60’ın üzerinde eser ile temsil ediliyor. Hollanda ve Türkiye arasındaki diplomatik ilişkinin 400. yıl kutlamaları kapsamında gerçekleştirilen sergi, Hollanda’daki Kobra Modern Sanat Müzesi ve ABN AMRO Bank’ın özel koleksiyonuna ait eserleri, ilk kez Türkiye’ye getiriyor. Seçki; tablo, heykel, kumaş, seramik, kağıt üzerine işler, caz müziğinden ilham alan çalışmalar ve belge niteliğindeki malzemelerden oluşuyor. “Kobra: - Özgür Sanatın Bin Günü”, ilkel sanat formları, Batılı olmayan folklorik öğeler ve Doğu’nun gelenekleriyle mistisizminden esinleniyor. Sergide, Kobra döneminin öne çıkan isimlerinden Karel Appel’e ait “Femme, Enfants, Animaux” (Kadınlar, Çocuklar, Hayvanlar) isimli ünlü tablonun yanı sıra Eugène Brands, Constant, Corneille, Asger Jorn gibi sanatçıların imzasını taşıyan önemli eserler de yer alıyor. Ülkemizde ilk kez sanatseverlerle buluşacak sergi; ABN AMRO Bank, De Meeuw Group / ABC Prefabrik, Gözde Girişim Sermayesi Yatırım Ortaklığı, İpragaz, Merck Serono, TMF Group ve Hollanda Kraliyeti’nin desteğiyle gerçekleştiriliyor. Sergiyi ziyaret edenler, Kobra akımının gelişiminin yanı sıra 1930-1960 yılları arasında Avrupa ve Türkiye’deki sosyal, tarihsel gelişmelerin paralel kurguyla anlatıldığı keyifli bir yolculuğa çıkıyorlar. Tarihsel önem taşıyan görüntülerden oluşan siyah-beyaz belgesel ise Kobra akımı başladığında dünyada nelerin olup bittiği konusunda izleyenlere fikir veriyor. 16 Eylül’e kadar sanat severlerle buluşacak “Kobra - Özgür Sanatın 1000 Günü” sergisi kapsamında, çocuklara yönelik eğitim programları da yapılıyor. Pierre Alechinsky’nin sergide yer alan “Tek Kelime Etme” başlıklı eseri... TERASTA SERGİ Elgiz Müzesi kuruluşunun onuncu yılında sanata soluk kazandıran yeni bir projeyi hayata geçirdi. Müzenin uzantısı olarak, bin 500 metrekarelik bir alanı açıkhava heykel sergilerine açtı. Maslak'ta bulunan müze binasının terası uzun süreli sergileme alanına dönüştürülerek Türk çağdaş sanatına bir yenilik sunuldu. "Teras Sergileri"'nin ilki 18 Haziran’da izleyiciye açıldı. Çoğunluğu Akademik üyelerden oluşan danışma kurulu 40 yaş altı heykel sanatçılarının müracaatlarını değerlendirerek Ayazağa rüzgârına meydan okuyan işleri, olağandışı bir espasta buluşturdu. Parklarda izlenmeye alışılmış heykel ve açık hava işleri bu sefer gökdelenlerin gölgesinde görülüyor. Yerli ve yabancı ziyaretçiler sanatı, İstanbul'a farklı bir köşeden bakarak izleyecekler. Sergi, 18 Ağustos’a kadar görülebilecek. ÇIRAĞAN’DA ÜÇ HEYKELTRAŞ Çırağan Palace Kempinski Heykel Galerisi, 2012 yaz sezonunu Hans Scheib, Markus Schaller ve Yunus Tonkuş’un sergisiyle karşılıyor. Hans Scheib’ın ahşabı yontarak yaptığı, bazılarının bronza da döküldüğü kargaları, Markus Schaller’in dövülmüş çelik çemberlerin içerisinde figürleri, Yunus Tonkuş’un desenlerinin üç boyutlu halini andıran paslanmaz çelik figürleri; üç farklı tarza sahip üç sanatçının Arte İstanbul’da yaptıkları İstanbul heykelleri, sarayın Doğu Bahçesi’nde yer alan Heykel Galerisi'nde 6 Temmuz 2012’den 15 Ağustos 2012’ye kadar haftanın her günü ve saati ücretsiz olarak görülebiliyor. Sayı: 387 - Temmuz 2012 52 Tebessüm Gülşen KARAGÖZ Sayı: 387 - Temmuz 2012 53 Medyadan Yansımalar YELKEN DÜNYASI Sayı: 387 - Temmuz 2012 Temmuz 2012 54 Sayı: 387 - Temmuz 2012 55 Medyadan Yansımalar YELKEN DÜNYASI Sayı: 387 - Temmuz 2012 Temmuz 2012 56 Sayı: 387 - Temmuz 2012 57 Medyadan Yansımalar İŞVEREN Mayıs-Haziran 2012 Sayı: 387 - Temmuz 2012 58 Sayı: 387 - Temmuz 2012 59 Gezi HELENİSTİK DÖNEMİN İZİNDE… Helenistik dönemden günümüz Türkiye’sine uzanan eşsiz bir güzellik olan Kuzey Ege adalarına doğru bir yolculuğa çıktık. Gökçeada ve Bozcaada’nın tarihi ve turistik özelliklerini sizler için sayfalara döktük. Keyifle okumanız için… Gökçeada (İmroz), Yunan mitolojisinde özel öykülerle anlatılır. Bölgenin tarihi geçmişi milattan öncesine kadar uzanır ve Helenistik dönemin etkileri hâlâ buram buram hissedilir. İstanbul’da yaşıyorsanız deniz otobüslerini kullanarak bölgeye ulaşmanızı tavsiye ederiz. Böylece Gökçeada’nın size açtığı o güzel dünyaya yaklaşırken aynı zamanda büyülü bir yolculuğa çıkmış hissine kapılabilirsiniz. Adaya indiğinizde ilk yapmanız gereken konaklama sorununuzu çözmektir ki bunun için adada birbirinden şık ve sevimli pansiyonlar yer almaktadır. Özellikle yaz aylarında doluluklarıyla dikkat çeken bu pansiyonların mutlaka birinde boş yer bulabilirsiniz fakat risk almak istemeyenlerin önceden rezervasyon yaptırmasında fayda var. Ada pansiyonlarının kendine has sıcak ilişkilerle yoğrulmuş olduğu dikkatinizden kaçmayacak ve bu sayede kendinizi evinizdeymiş gibi hissedeceksiniz. Koyları geniş bir alana yayılan Gökçeada, denize girmek için uzun yol katetmeniz gereken bir ada. Paranın satın alamayacağı şeyler vardır Gökçeada’da, bir koyda yalnız başınıza güneşlenebilmek veya denize girmek de bunlardan bir tanesi. Kiralayacağınız tekne sizi adanın ücra bir koyuna bırakabilir, böylece sessizliğin tadını çıkararak tatilinizi yapabilirsiniz. Gökçeada lezzetli balıklar yemek isteyenler için de verimli bir yer. Dalış yapabiliyorsanız eğer denizin dibindeki muhteşem canlılar içerisinden harika bir akşam yemeği çıkarabilirsiniz. Adada hediyelik eşyalar bulabileceğiniz bir de çarşı yer alıyor. Bu çarşıda birbirinden güzel, adaya özgü hediyelik eşyalarla sevdiklerinizi mutlu edebilirsiniz. Gökçeada’nın seyir defterinden Adada gezilecek birçok yer bulunuyor. İşte bunlardan birkaçı: Yıldızkoy: İlginç kaya oluşumlarıyla dikkati çeken Yıldızkoy, Gökçeada’nın en Sayı: 387 - Temmuz 2012 60 güzel ve akıllarda en çok yer eden koylarından bir tanesidir. Yenibademli höyük:Yapılan çalışmalarda höyüğün günümüzden 5 bin yıl öncesine varan bir geçmişi olduğu bilinmektedir. Höyük aynı zamanda Gökçeada’nın ilk sistemli arkeolojik kazısı olma unvanını taşımaktadır. Karayolları Çeşmesi: Gökçeada’ya gidip piknik yapmadan dönmek istemeyenler için Karayolları Çeşmesi ideal bir yer. Zeytin ağaçlarıyla çevrili bu dinlenme alanında ormanlık arazi de güzel bir görüntü sergiler. Marmaros Şelalesi: Araçla gitmenin mümkün olmadığı yolun sağ tarafında ormanın içerisinde yer alan ve ancak patika bir yoldan yaya olarak gidilebilen şelalede kış aylarında coşkun bir şekilde su akmasına rağmen yaz aylarında su miktarı iyice azalmaktadır. Şelale, doğayla baş başa olmak ve trekking yapmak isteyenler için bulunmaz bir fırsat sunar. Laz Koyu: İrili ufaklı birçok koyun bulunduğu adanın en güzel koylarından birisidir Laz Koyu… Araçların plaja kadar inmesinin mümkün olmadığı koy, doğal yapısı ve güzelliğiyle hoşça vakit geçirilecek kumsallardandır. Aydıncık (Kefalos) sahili: Yaz aylarında adanın en gözde plajlarından biridir. Özellikle Tuz Gölü’ne yakın olması bu sahili daha da ilgi çekici kılıyor. Aydıncık sahili, kamp yapıp çadır kurmak isteyenler ve rüzgâr sörfü tutkunları için ideal. Tuz Gölü: Yaz aylarında suyunda yaşanan çekilme ile Tuz Gölü’nde siyah renkli çamur olu- SÜRPRİZLERLE DOLU BOZCAADA şumu gerçekleşir. Çamur içerdiği kimyasallar sayesinde sedef hastalığına ve kireçlenmelere iyi gelmektedir. Kaya mezarı: Kaya içine oyulmuş olan iki kişilik mezarın hangi dönemden kaldığı tam olarak bilinmese de Roma dönemine ait olduğu tahmin edilmektedir. Kuzu Limanı: Liman adanın anakaraya ulaşımını sağlayan gemilerin yanaştığı yerdir. Adaya yaklaştığınızda belleğinize ilk orası kazınır. Bu özelliğinin yanında plajı sayesinde adanın gözde mekânlarını barındırır, plaj voleybolu ve diğer aktivitelere ev sahipliği yapar. Kaşkaval Burnu (Peynir kayalıkları): Karadan görülmesi mümkün olmayan burun ilginç kaya oluşumlarıyla dikkati çeker. Kaşkaval Burnu adanın hatırda kalabilecek görsel güzelliğe sahip doğal oluşumlarından bir tanesidir. Bozcaada, Gökçeada’ya nazaran daha küçük bir ada olmasının yanında birçok sürprizi içinde barındırır. Bağ evleri, kumsalları, ışıl ışıl denizi, hoş kokulu tepeleri ve eşsiz yemekleriyle tatilcilere keyif dolu bir dünyanın kapısını aralar. Adada pansiyonlarda konaklama imkânı bulabilirsiniz. Türkiye’de yat limanından denize girilebilen tek yer olma özelliğine de sahip Bozcaada’da, dalış, tekne gezisi yapılabilir ve balık avlanabilir. Bütün bunların yanında birçok tarihi eseri bünyesinde barındıran ada sizi geçmişe doğru bir yolculuğa çıkaracaktır. Bozcaada’da adanın keyfini bir başka yaşamak için size önerimiz günbatımını seyretmeniz. Türkiye’de birçok yerde günbatımı eşsiz güzelliktedir fakat Bozcaada’da yel değirmenlerinin kenarından seyredeceğiniz günbatımı hafızanıza kazınacak ve uzun yıllar aklınızdan çıkmayacak. Taşı toprağı tarih Bozcaada, doğal güzelliğinin yanı sıra tarihle iç içe bir tatil vadediyor. İşte görülmeden dönülmemesi gereken mekânlar: Bozcaada Kalesi: Adaya feribotla yanaşırken ilk olarak dikkatinizi Bozcaada Kalesi çeker. Yüzyıllar boyunca istilalara uğramış, sayısız kez kuşatılmış olan adada böyle bir kale inşa edilmesi hiç de şaşırtıcı değil! Bozcaada Ayazma Manastırı: Yunanca "hagiasme" kelimesinden gelen ayazma, “kutsal su” anlamına geliyor. Büyük çınar ağacı ile piknikçilerin en çok tercih ettiği mekân konumunda. Manastırın alt kısmında bir de dilek mağarası bulunuyor. Göztepe: Merkezden yürüyerek yarım saatte ulaşabileceğiniz tepeden adanın muhteşem manzarasını seyredebilirsiniz. Bozcaada Müzesi: Müze, adayı daha yakından tanımak isteyenler için eşsiz bir olanak sunuyor. Tarihi eserlerin zevkli sunumu ve ilgi çekici açıklamalar ile dolaşması son derece keyifli bir müze. Sayı: 387 - Temmuz 2012 61 Summaries in English WE TOOK PART IN THE GENERAL ASSEMBLIES OF EURATEX AND EUROCOTON European textile manufacturers met in Belgium last month. The Eurocoton General Assembly held on 12-13 June 2012, and the Euratex General Assembly held on 13-14 June 2012 in Belgium brought together leading names from the industry in Europe. The members of the Board of the Turkish Textile Employers’ Association, who represent the Turkish textile industry as vice-presidents at the influential Euratex and Eurocoton, were also present in the meetings. Bülent Başer and Erhan Özkan represented our Association at the Euratex ordinary general assembly along with our staff members, Samim Ergeneli and Bora Kocaman. The Turkish delegation also included Ahmet Öksüz representing İTHİB (Istanbul Textile and Raw Materials Exporters’ Association), Ruşen Çetin representing İHKİB (Istanbul Ready Made Apparel Exporters’ Association), Mehmet Kumbaracı representing TGSD (Turkish Clothing Manu- facturers’ Association) and Haluk Özelçi, the Brussels representative of İTKİB (Istanbul Textile and Apparel Manufacturers’ Associations). The general assembly hosted discussions on the 2020 strategy of Euratex in addition to a number of draft ideas on issues about governance. The assembly decided to hold the November 2012 meeting of the board of direc- tors in Istanbul. The Eurocoton general assembly took place in the Textiles Open Innovation Centre in the city of Ronse in Belgium on 12-13 June, 2012. Can Piyale, the Vice-President of Eurocoton, and our board member Erhan Özkan represented our Association at the meetings, along with Ceren Ermiş from our professional team. EPENGLE’S DESIGN AND PRODUCTION QUALITY MAKES A DIFFERENCE While the OHSAS 18001 Occupational Health and Safety Certificate is more common in businesses involved in heavy industry, it is also important for textile companies. Epengle Textile Industry and Trade, Inc., a member of Sayı: 387 - Temmuz 2012 62 the Turkish Textile Empolyers’ Association, has recently received the OHSAS 18001:2007 Occupational Health and Safety Certificate as a sign of the importance it attaches to health and safety at the work place. We met with Epen- gle Textile Operations Manager Umut Civelek, HR Manager Bülent Karabacak and Occupational Health and Safety Centre Advisor İlter Engin to discuss the importance of the OHSAS 18001:2007 Occupational Health and Safety Certificate and the process they have followed in attaining the certificate. “We were certified for OHSAS 18001 by the German DEKRA company. The certification requires full observance of measures taken in the fields of occupational health, occupational hygiene, work place health and safety of the workers,” explained Uğur Civelek. While underlining the importance of their new certificate İlter Engin said “Human life is of utmost importance. Do not only think in terms of work accidents, occupational diseases are also an important problem in the textile sector.” Bülent Karabacak added, “Our intention was not to gain more customers or more market share, we did our share to make sure that our workers do not experience any work accidents or occupational diseases, because we care for them.” OUR ASSOCIATION AND THE TTV EXTEND GREAT SUPPORT TO INNOVATIVE PROJECTS The Turkish Textile Employers’ Association and the Turkish Textile Foundation (TTV) organized an “Innovation Competition”, a major event granting monetary prizes to winning projects. Fifty-five original projects from twelve universities took part in the competition that resulted in awards granted to four projects. The evaluation took place in two stages and the winning project was awarded 20,000 TL. The second and third winners were awarded respectively 15,000 and 10,000 TL, while one contestant received a special mention prize for 5,000 TL. In addition to these prizes, the Turkish Textile Employers’ Association decided to offer the 21 shortlisted projects and their teams the opportunity to participate in the TECHTEXTIL Fair to be held on 11-13 June 2013. Following are the award-winning projects: The winner: Prototype Flocking Machine Design, Manufacture and Flock Thread Manufacture: Faculty members at the Department of Textile Engineering of the Uludağ University Engineering and Architecture Faculty, Professor Özcan Özdemir, Professor Mehmet Ka- nık, Dr. Sibel Şardağ and Berrak Tüzüner, Engineer MSc, with their project partner from the industry, Ahmet Genç (İBA Genç Makine). Second winner: Use of Ozone Gas to Replace Reductive Washing in the Post-dye Cleaning of Polyester: Associate Professor Hüseyin Aksel Eren, faculty member at the Department of Textile Engineering of the Uludağ University Engineering and Architecture Faculty. Third winner: Zebrepel – Production of a Fly-repellent Biomimetic Textile Surface Inspired by Zebra Skin. Çağlar Sivri from the Department of Textile Engineering of the Süleyman Demirel University Engineering and Architecture Faculty. Special mention: Three-dimensional Weaving Comb: Ozanhan Kayaoğlu from the Department of Textile at Marmara University Institute of Fine Arts. ISTANBUL RECLAIMS ITS POSITION AS THE HUB OF THE WORLD CARPET TRADE The leading fair on carpet and floorings in the Middle East, DOMOTEX Middle East, has chosen Istanbul as its new venue after six years in Dubai. Upon the request of the participating companies, the fair will start to be or- ganized in Istanbul by the Carpet Exporters’ Association (İHİB) and Deutsche Messe. The fair will take place at the Istanbul Exhibition Centre on 8-11 November, 2012, providing new impetus for the development of the sector. Speaking at a promotional meeting on 12 May, İHİB President İbrahim Yılmaz expressed their pride and enthusiasm for the fair which they were able to attract to Turkey after intensive work. Alexander Kühnel, the Istanbul General Manager of Messe International, explained that the fair will bring together purchasers and decision makers from all around the world and will feature such participants as Saray Halı/Tiffany Halı, Bahariye Mensucat, Turkuaz Halı. Ayberk Menevşe, who is the General Manager of two leading companies in the sector, Saray Halı and Tiffany Halı, remarked “As you know, the Domotex exhibition held in Germany is inaccessible to many of our customers from the Middle East and Africa due to visa problems. We were deprived of the opportunity of exhibiting our products to potential customers from these countries. But this is no longer the case.” Menevşe added that the Domotex Fair in Istanbul will serve as a gateway for those companies which want to display their products to customers from the Middle East and Africa. Sayı: 387 - Temmuz 2012 63 EURATEX BULLETIN, Avrupa Tekstil ve Hazır Giyim Konfederasyonu EURATEXʼin periyodik olarak hazırlayıp yayınlamakta olduğu İngilizce bir yayındır. Senede 5 sayı yayınlanmaktadır. İçerik: 2012 yılında yayınlanan EURATEX Bülteniʼnin 1. sayısının konusu “Tekstil ve Hazır Giyim Sanayiinin 2011 Yılındaki Durumu ve 2012 Yılına İlişkin Beklentiler” olmuştur. ABʼye üye 27 ülkede, EFTA ülkelerinde ve diğer ülkelerde ekonomik durum hakkında raporlar yer almaktadır. 2011 yılında yayınlanmış olan 5 bültenin konu başlıkları: • 2011/1 Bülteni: Tekstil ve Hazır Giyim Sanayiinin 2010 Yılındaki Durumu ve 2011 Yılına İlişkin Beklentiler • 2011/2 Bülteni: ABʼde Dış Ticaret • 2011/3 Bülteni: AB Tekstil ve Hazır Giyim Dış Ticaretinin Analizi 2009-2010 • 2011/4 Bülteni: 2011 Yılında Genel Ekonomik Durum ve 2010 Yılında Avrupa Tekstil ve Hazır Giyim Sanayiinin Durumu – Kısa Vadeli Beklentiler • 2011/5 Bülteni: Tekstil ve Hazır Giyim Sanayiinde Değişimler ve Tehditler Abonelik: Yıllık Abonelik (yılda 5 sayı) Sadece Elektronik Bültene Abonelik Ücreti Sadece Basılı Bültene Abonelik Ücreti Posta Masrafı (ilave) : 350 Euro + %21 KDV : 400 Euro + %21 KDV : 75 Euro + %21 KDV EURATEX Bültenleriʼne abone olmak isteyen kişilerin doğrudan EURATEX ile irtibata geçmeleri gerekmektedir. İrtibat Bilgileri: Mr. Andre Steeman EURATEX 24 rue Montoyer - Box 10 B-1000 Brussels - Belgium Fax No: 32-2-230 60 54 andre.steeman@euratex.eu