Kitabın tamamını bilgisayarınıa PDF olarak kaydetmek
Transkript
Kitabın tamamını bilgisayarınıa PDF olarak kaydetmek
V ÖNSÖZ Sondönemlerdegördümki;birgrupüstatgazeteciveyazarın,32yılön‐ ce başlattığı, “röportaj ile söyleşiyi ayrıdeğerlendirme” girişimleri, unutulmuş gitmiş... Günümüzde birçok gazeteci, röportajı: “Muhatabına ya da haber kayna‐ ğınasoruyöneltmevealınancevaplarıderleme.”olarakanlıyorvekullanıyor… İşte; bu kitabı yazmaya, röportaj ile söyleşi arasındaki farkları, bir kez dahabelirlemekamacıylakalkıştım. Dileğim, günümüzde bu alandaki kavram kargaşasına son vermek için, yenibiradımatmaktı. Yazmaaşamasında,“bazıbelirlemelerim”nedeniylecanımsıkılmadıde‐ ğil; ama bezmedim, pes etmeyi kendime yediremedim… Zorlanarak da olsa kitabıyazmayıbitirdim. Kitaptaki bilgileri nasıl değerlendirirsiniz, bilemem; ama ben hala, “rö‐ portaj”diyeadlandırılan,gazeteciliktemelli,yazıhattaedebiyattüründe: “İlginçkonular,seçkinyadaözelkişiler,değişikmekanlar,çarpıcıortam‐ lar,köklüaraştırmalar,derinlemesinesoruşturmalar,kılıkırkyaraninceleme‐ ler, ayrıntılı gözlemler, çarpıtılmayan gerçekler, emek ürünü betimlemeler, görsel değerlendirmeler, ölçülü duygusallık, dengeli yorumlar, amaçlı iletiler, onurluöznellik,içselsesler,ruhsalrenkler,edebiüslup,akıcıanlatım,abartısız biçim,yalınamazenginTürkçevegerekiyorsasoru‐cevaplısöyleşiler”deara‐ mayısürdüreceğim… Bu alanda düşünmüş; öneriler derlemiş; yazılar kaleme almış; örnekler vermiş;kitaplaryazmışgazeteciüstatlarımınveedebiyatustalarınınçabalarına veanılarınasaygılarımla… İstanbul,Ocak2007Doç.Dr.AtillaGirgin Unutmadan: Kitabın, “Ne Diyorlar?” bölümüne, emeklerinin yanı sıra gönül katkıla‐ rından dolayı, Marmara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2005‐2006 Öğ‐ retim Yılı, Genel Gazetecilik Bölümü Doktora Sınıfı öğrencilerim Seçil Özay, FeryadeTokanveTanerHoroz’ateşekkürlerimiiletiyorum… 1 BölümA 1. RÖPORTAJ Okurualın,sizinleomzunuzunüstündenbakmasınısağlayın. Hans‐JoachimSchlüter Gazetecilikte, “röportaj”ın kaynaklandığı yazı türü, eski deyişle “mülakat”diyeanılan“karşılıklıgörüşme”dir Bölüm‐2 entretienFr. , interviewİng. .Günümüzdedahaçok“söyleşi”diyeadlandırılan“karşı‐ lıklıgörüşme”yani“mülakat”,üçüncükişilereaktarılmakamacıyla,be‐ lirlikonuyadakonularda,herhangibirkaynağasorularyönelterekbilgi, görüş, düşünce derlemeye dayalı bir yazı türüdür. Söyleşi, günümüz gazeteciliğindedegenişölçüdekullanılmaktadır. Ancakröportaj,“mülakatınTürkçesi”olarakbilinen“karşılıklıgö‐ rüşme”yani“söyleşi”demekdeğildir.Röportaj,“görüşüpkonuşma”an‐ lamındaki“sohbet”,“derdineyanma,içindekilerisöyleme”olaraktanım‐ lanan“hasbihal”,“karşılıklıdostçakonuşma”diyeaçıklanan“muhabbet”, “bir iş için önceden konuşma, söyleşme” tanımı verilen “müzakere”, “hikayeetme tahkiye ”anlamınagelen“anlatı”hiçdeğildir.1 “Türkiye’deRöportajınTarihçesi”neilişkinbirmakaleyazmışolan AdnanBinyazar,röportajın,başlarda“mülakat”kavramınındarsınırları içinde düşünüldüğünü hatırlatarak, bugün de bu yöntemin geçerliliğini yitirmediğini, röportajın bu mülakat özelliğinden yararlanıldığını bil‐ dirmiştir. Binyazar,asılröportajındahaçokaraştırmaya,incelemeye,soruş‐ turmayadayalı,birtakımgerçeklerinbelirmesineçalışılançokyönlübir gazetecilikolduğunukaydetmiştir. 1 MustafaNihatÖzön,Osmanlıca‐TürkçeSözlük,İnkılapveAkaKitabevleri,İstanbul: Ocak1965. 2 Adnan Binyazar, “Kişilerle yapılan mülakatlara ‘röportaj’ dediği‐ miz gibi, kimi durumlarda gezi izlenimlerini yazılarını Bölüm‐3 de butüriçindedüşündüğümüzoluyor.”değerlendirmesiniyaptıktanson‐ ra, gezide amacın araştırma, inceleme, soruşturma olduğunu; çıkan so‐ nucagöredebir“rapor”hazırlandığını,aslındaröportajınkökenininbu “report,reporting”edayandığınıilerisürmüştür.2 “UnutulmayanSöyleşiler” “UnutulmayanSöyleşiler”kitabı,EminÇölaşan’ısadeceköşeyaza‐ rı olarak değil, röportajcı olarak tanıyabilmek için iyi bir fırsat. Çöla‐ şan’ın1984‐1989arasındaMilliyetveHürriyetgazetelerindehaftason‐ larıyaptığıröportajlardaVesametKutlu’dan EskiDışişleriBakanıFatin RüştüZorlu’nunsevgilisi ZekiMüren’e,AzizNesin’denKürtİdris’eka‐ darkimleryokki... 2000 yılında ilk baskısı yapılan kitap, Doğan Kitap’tan geçtiğimiz haftaikincikezçıktı.Niçinaradanbuncayılgeçtiktensonradiyesorar‐ sanız,Çölaşankitabınönsözündecevapveriyor: “İnsanın gönlü, gazetede yayımlanan yazı, araştırma ve söyleşile‐ rinin daha sonra kitap olmasını arzu ediyor. Çünkü gazete yazılarının ömrü 24 saattir. Her şey, 24 saat sonra unutulur ve gazete çöpe gider. Oysa, kitap öyle değil. Kitaplığın rafına girdi mi, sonsuza kadar orada kalır.” ‐ Köşe yazarı olmadan önce röportajlar yapıyordunuz. Röportaj yapmayanasılbaşlamıştınız? ‐MilliyetGazetesi’ndeçalışırkenyönetimdedeğişikliklerolmuştu ve beni devre dışı bırakmışlardı. 1984 yılında Milliyet’in başına Çetin Emeçgelince,kendisiylehiçtanışmamamarağmenbanateleksçektive her pazar söyleşi yapmamı istedi. İlk röportajımı siyasette devre dışı bırakılan Süleyman Demirel’le yaptım. İkinci röportajım da Halit Na‐ rin’leydi.İkisidegüzelröportajolmuştu.İkihaftaüstüstegüzelröportaj çıkıncabendehavayagirdim;gazetedememnunkaldıveröportajlara devam ettik. 1985 yılında Erol Simavi arayıp Hürriyet’e geçmemi iste‐ yinceHürriyet’teröportajlaryapmayabaşladım. ‐Sonraröportajcılığıbırakıpköşeyazarıoldunuz.Köşeyazarıol‐ duktansonraröportajyapmayıhiçözlemedinizmi? 2 Adnan Binyazar, “Türkiye’de Röportajın Tarihçesi”, MilliyetSanatDergisi, Sayı 147, İstanbul:Ağustos1975,s.14. 3 ‐ Dört yıldan sonra artık tıkanmaya başlamıştım; açıkçası gözüm köşeyazarıolmaktaydı.1989yılında‘TurgutNereyeKoşuyor?’kitabım 270 bin satmıştı. O sırada Çetin Emeç de Hürriyet’e geçmişti. Çetin Emeç’e‘Kitaplarıçokokunanbiryazarım;banaköşeverirseniz,oköşe de çok okunur.’ dedim. ‘Hayır, git işine’ gibi bir yanıt beklerken, ‘Erol Bey’lebirkonuşayım.’dedi.Sonraköşeyazarıoldum. ‐ Röportajcıolmak mı zordu, köşe yazarı olmak mı? Hangisinden dahaçokkeyifalıyordunuz? ‐Benimyaptığımölçülerdeköşeyazısıyazmakdahazor.Çünküben ikitıktık,birşıkşıkyazıyazmıyorum.İkisinindekeyiflerifarklıydı. ‐ Röportajcının sormaması gereken sorular var mıdır? Aklına ge‐ lenhersoruyusormalımıdır? ‐Bazıözelkonularhariç,herşeydobradobrasorulmalıdır. ‐Birröportajcınınolmazsaolmazlarısizceneolmalı? ‐Sorusormaktankorkmamalı;sorularıkafasındaçokiyikurmalı. Röportajınnereyegideceğinitahminetmeliyadaoyunplanınıonagöre kurmalı.Gerekirsezorlamayıbilmeli.Çünküröportajyapılırkençekini‐ yorlar. Benim yaptığım röportajlarda en güzel bölümler, teybin kapalı olduğuanlardasöylenenlerdi.Yazmadiyorlarsa,yazmamakgerekir. ‐Yaptığınızröportajlardasizienetkileyenkimoldu? ‐Hürriyet’in40. yılında, ErolSimavi arayıp ‘Benimlebirröportaj yap.’dedi.Ürktüm,bendenşikeyapmamıisteyecek,sorularıbanakendi‐ si verecek, ‘Bunları sor.’, diyecek diye korktum. Böyle bir şey olmadı; karşımdaolduğugibiolanbirErolSimavivardı. ‐Ensesgetirenröportajınızneydi? ‐ ‘Kocatepe Muhribimizi Nasıl Batırdık’ diye üç kişiyle yaptığım röportajlar vardı. Çok ses getirmişti. ANAP Milletvekili Türkan Arıkan, yaptığımröportajdasöyledikleriyüzündenANAP’tanistifaettirilmişti.O daepeysesgetirmişti. ‐Röportajlarıyaparkensizeensıkıntıverenşeyneydi? ‐ Karşındaki kabızdır, röportaj istediğinde seve seve kabul eder; amacevaplaragelince,karşındavazogibidurur. ‐Röportajyapanlarkasetçözmektenbitapdüşerler.Röportajka‐ setlerinizikendinizmiçözerdiniz? 4 ‐Milliyet’teçalışırkenkendimçözüyordum.Hürriyet’egeçincebir muhabir arkadaşımız çözüyordu. Kaset çözmek hakikaten büyük bir yüktür. ‐Röportajlarınızkısaltılırmıydı?Bununiçinkavgaedermiydiniz? ‐ Çetin Emeç bazı röportajlarımı iki‐üç kez makaslamıştı. Mesela Barış Manço ile bir röportaj yapmıştım; gazetede çıktığında yarısı git‐ mişti. ‐ Bugün röportajlar yapsanız, karşınızdakileri kesip biçeceğiniz‐ denkorkulduğuiçinsizinleröportajyaparlarmı? ‐Herhaldeolur;amaozamandavardızaten. ‐ Peki illaki kesip biçmek mi lazım, karşınızdakini anlamaya çalı‐ şarakyapılanröportajlardahamıazkıymetli? ‐Niyekesipbiçeyim?Tabiikesipbiçmekiçinyaptıklarımdavardı. OzamanınANAP’lılarıylasaldırarakyaptığımröportajlaroldu.Amage‐ neldeinsanlarınağzındanesprileraldığım,kahkahalarlasürenvebiten çoksayıdaröportajımoldu. ‐Röportajyapacağınızkişikonusundahiçsıkıntıyadüşermiydiniz? ‐Bazendüşerdim.Aradabirmagazinröportajlarıyapardım.Mese‐ laSedaSayan,ZekiMüren,İbrahimTatlısesileröportajlaryapmıştım. ‐Şuanröportajlaryapsaydınız,magazindünyasındankiminleko‐ nuşmakisterdiniz? ‐ Magazini çok fazla izleyemediğim için aklıma kimse gelmiyor. Amasiyasetderseniz,karşımaoturabilselerRecepTayyipErdoğan,Ab‐ dullahGülvs.ileuzunuzun,teypaçıkkonuşmayıçokisterdim.Amakar‐ şımagelemeyecekleriiçinbusadecebirhayal. ŞerminTerzi.HürriyetPazar,28Mayıs2006. 1.1.RöportajınGeçmişi TarihçilerveGezginler Historiai tarih sözcüğü,İyonlehçesinde“bildirme”,“haberalma yoluyla bilgi edinme” anlamlarında kullanılmıştır. Attika lehçesinde ise sözcüğün“görerek,tanıkolarakbilme”anlamlarınınyanısıra“fizik,coğ‐ rafya, astronomi, bitki, hayvan ve doğa bilgisi”ni kapsayacak biçimde kullanıldığıgörülür. Sözcüğü,yalnızca“doğalolaylarailişkinbirikimbilgisi”olaraksı‐ nırlamadan, “insanların ve insan topluluklarının başından geçenleri kaydetmeyoluylaedinilenbilgi”anlamındailkkezkullananHerodot’tur. 5 Herodot,kalemealdığıgeziyazılarıyla,döneminininsanlarını,gü‐ nümüze taşıyan ilk kişi olmuştur. Bu nedenle “Tarih Bilimi’nin Babası” sayılanHerodot,kimigazetecilertarafından“ilkröportajyazarı”olarak dakabuledilmektedir. Bununyanısıragezginlerinkalemealdıklarımetinvekitaplar,bu‐ günkütanımınaveniteliğinetamuymasada,röportajtürününilkörnek‐ leriolarakdeğerlendirilmiştir. Fransızca“histoire”:1.Tarih.2.Hikaye.3.Masal.4.Çıkarılangüç‐ lükler,Yapılangösterişler.5.Varlıklarbilimi.3İngilizce“history”:1.Ta‐ rih. 2. Tarihsel öykü. 3. Tarihsel olay. 4. Geçmiş.4 İtalyanca “storia” 1. Tarih.2.Hikaye.3.Öykü.4.Geçmiş.5 Herodot İ.Ö.484‐430 Herodot,varlıklıbiraileninçocuğuolarakHalikarnassos’da Bod‐ rum doğdu.AmcasıdestanşairiPanyassis’inönayakolmasıylatoplum yönetimi,şiir,dilbilgisi,söylevöğrenimigördü. Halikarnassos’u,oyıllardaPersler’ebağlıLygdamisyönetmektey‐ di.HalkıbaskıaltındatutanLygdamis’ekarşıolanHerodot’unailesiSa‐ mos Sisam adasına göç etmek zorunda kaldı. Yaşamını bir süre Sa‐ mos’da sürdüren Herodot’un gençliği, dünyanın birçok yerine yaptığı gezilerlegeçti. Mısır’da Assuan’a kadar indiği, Mezopotamya’yı, Filistin’i, Güney Rusya’yıdolaştığı,Afrika’nınkuzeykıyılarınıgördüğüsanılmaktadır.Bir süreAtina’dakalanHerodot,burada çağının bilgeleriyleçalışmaolana‐ ğınıbuldu;Sofoklesilesıcakbirdostlukkurdu. Yaşlılığında çekildiği İtalya’daki Thuria Turii adasında ünlü ya‐ pıtınıkalemealdı.Herodot’undüşünselgelişmesini,içindeyetiştiğiİyon UygarlığıileAtina’yavebatıyayaptığıgezilerbiçimlendirmiştir. Herodot Tarihi’nde Historiai ,yazarolaylarıortayaçıktıklarıbi‐ çimdeelealırveonları,gerektiğiyerlerdeinceayrıntılaragirerekanla‐ tır. Herodot Tarihi,HelenistikDönem’de İskenderiyelibiryayıncı ta‐ rafındandokuzkitababölünmüştür. İlküçkitapAsya’da,ikinciüçkitapAvrupa’da,üçüncüüçkitapda Yunanistan’dageçenolaylarıkapsar.İlküçkitaptaPerslerağırbasar. 3 Fransızca‐TürkçeSözlük,TürkDilKurumuYayınlarıNo:189,Ankara:1962. İngilizce‐TürkçeSözlük,SabahYayınları,İstanbul:1992. 5 İtalyanca‐TürkçeSözlük,İnkılapYayınları,İstanbul:1993. 4 6 İkinciüçkitapta,Pers‐YunanSavaşları’ndataraflarınkarşılıklıka‐ yıplarından söz edilir. Persler’in İskitler ve İyonlar karşısında aldıkları yenilgiler,Yunanlılar’ınMaratonyenilgisibubölümdeanlatılır. Son üç kitaptaysa Yunanlılar’ın Thermopilai yenilgisinden sonra kazandıklarıSalamis,PlatayaveMikalezaferlerineyerverilir. Herodot’un yapıtında kullandığı dil, seçtiği konuya göre farklılık gösterir.Bazenalaycı,bazendecoşkuluveövücüolur.Ayrıcaçeşitlidil‐ lerdenörneklerverir. Herodot Tarihi, yalnızca bir tarih kitabı değildir. Kitapta, çeşitli uluslarıninançları,gelenekleri,yaşambiçimleriveuygarlıklarıkarşılaş‐ tırılarakanlatılır. Herodotamacının,insanlarınyaptıklarınınunutulmaması,insanın anlaşılması ve başarılarının daha geniş bir alana yayılması olduğunu açıklar. Bu nedenle yapıtında insanı, içinde yaşadığı olaylarla ele alır.6 Thukydides İ.Ö.460‐395 Herodot’tansonraYunanlılar’ınikincibüyüktarihçisiThukydides, Atina ile Isparta arasında 30 yıl süren ve Atina’nın mağlubiyetiyle so‐ nuçlananünlüPelopponnessavaşlarını İ.Ö.427‐404 anlattığı“Pelop‐ ponnes Savaşları’nın Tarihi” adlı yapıtında, özellikle bu savaşların ne‐ denlerinivesonuçlarınıelealmıştır. Thukydides,tarihi,Heredot’tanfarklıanlatır.Heredottarihiakta‐ rırkenefsaneviunsurları,tanrılarıdaanlatımınakatar;oysaThukydides tarihi,siyasiaçıdanelealır.Obuyapıtını,vatandaşlarınasiyasîbireği‐ timkazandırmak,onlarısiyasîaçıdanbilgilendirmekiçinyazmıştır. Aralarındakifarklılığarağmen,herikisidetarihçidir;ancaktarih filozofudeğildir.Birbaşkadeyişle,herikisidetarihiolaylarlailgilenmiş‐ ler, tarihin anlamı ve amacını, insanın tarih içindeki rolünü dikkate al‐ mışlardır. “Antik dönemin en derin tarihçisi” sayılan Thukydides, insan do‐ ğası hakkında hayale kapılmaz; gerçeğe saygı gösterir ve rastlantıların gerisinde, olayların derin nedenlerini bulmaya çalışır. Anlatıyla konuş‐ malarıuyumiçindekullananThukydides’inanlatımınınyalınlığı,yapıtı‐ nınçarpıcılığınıazaltmaz.7 6 7 TemelBritannica,HürriyetYayını,İstanbul:1992,Cilt:8. BüyükLarousseSözlükveAnsiklopedisi,MilliyetYayını,İstanbul:1992,Cilt:22. 7 İbn’iBattuta 1304‐1369 Gezgin İbn’i Battuta’nın tam adı: Şemseddin Ebu Abdullah Mu‐ hammedBinİbrahim’dir.1304’teTanca’dadoğanİbn’iBattuta,fıkıhve edebiyatöğrenimigördü. 22yaşındaMekkeyolculuğunaçıkanİbn’iBattuta’nın,Mısır,Suri‐ ye ve Hicaz’ı kapsayan gezi izlenimleri, “Tuhfetû’n‐Nûzzâr Fi Garâibi’l‐ Emsarve’l‐Acâibi’l‐Efsa” Araştırmacılara,ŞehirlerinİlginçlikleriveYol‐ culuklardaKarşılaşılanTuhaflıklarHakkındaBirArmağan adlıeserinde toplanmıştır. Battuta’nın gezilerinde en fazla kaldığı yerlerden biri Hindistan, öteki de Çin’dir. İlk kez Hint fakirlerinden söz eden İbn’i Battuta, Su‐ dan’dakizenciMandingdevletihakkındakinotlarıylada,budevletiunu‐ tulmaktankurtardı. Coğrafyaaçısından,İbn’iBattuta,SudanileNijeryabölgesininger‐ çekkâşifisayılmaktadır.Battuta’nın,Zengibar,Hint‐Kuş,Maldivadaları veSumatra’yadairverdiğibilgiler,sonradankaptanGudlainileJ.Wood Soltorgrajegibibatılıgezginveuzmanlarcadoğrulanmıştır. Gezi notlarında, 14. Yüzyıl’ın ilk yarısındaki Anadolu’nun siyasal ve toplumsal durumuna da değinen İbn’i Battuta, Kıpçaklar’a, Luristan Atabeyleri’ne, İlhanlılar’a, Çobanoğulları’na, Artuklılar’ın İlgazi koluna da geniş yer verdi. İbn’i Battuta, Osmanlı Devleti’nin kuruluş çağında Anadolu’dakiTürkbeyliklerihakkındadabilgilerderledi;buaradaOs‐ manBey’inoğluOrhanGazi’yeçokönemlibiryerayırdı.8 SeydiAliReis 1498‐1562 SeydiAliReis,ünlübirOsmanlıdenizcisidir.Birçokdenizsavaşına katılmış, denizcilik alanında ilginç yapıtlar kaleme almıştır. İstanbullu olanSeydiAliReisbabasıgibitersanedeyetişti.1522’dekiRodosseferi‐ nekatıldı.PrevezeDenizSavaşı’nda 1538 OsmanlıDonanması’nınsol kanadına komuta etti. 1551’de Trablusgarp’ın alınmasında bulundu. 1553’teMuradReis’inyerineMısır’dakiOsmanlıDonanması’nınkomu‐ tanlığınaatandı. 1554’te donanmanın Basra’daki gemilerini Süveyş’e götürmek üzereUmmanDenizi’neaçılanSeydiAliReisfırtınayatutularakdoğuya 8 SadıkGöksu,SokratveEflatun’danGünümüzeAhilik,PolatKitapçılık,İstanbul:2000, s.221. 8 doğrusürüklendiveHindistan’ınbatısındaGuceratkıyılarındakiDamao bugünDaman Limanı’nasığınmakzorundakaldı. Gemilerin geri dönemeyecek ölçüde yıpranması, adamlarının ço‐ ğunun da Gucerat Sultanı’nın emrine girmesi yüzünden karadan yola çıkıpHindistan,Afganistanveİran’ıgeçerekİstanbul’avardı. Dörtyılayakınsürenbuyolculuğusırasındagördüklerini“Mirat’ül Memalik” ÜlkelerinAynası adlıyapıtındaanlattı.1558’deDiyarbakır tımardefterdarlığınaatananSeydiAliReisbugörevdeykenöldü. “Katibi”mahlasıylaşiirlerdeyazmışolanSeydiAliReis,ünlüast‐ ronomibilginiAliKuşçu’nun“Risalet’ülFethiyye”adlıyapıtını,birçokek yaparak Türkçe’ye çevirdi. Ayrıca denizciler için ayrıntılı bir kılavuz niteliğindeolan“Muhit”adlıbirkitapkalemealdı.9 EvliyaÇelebi 1611‐1682 EvliyaÇelebi,17.Yüzyıl’dayaşamışbüyükTürkgezginidir.Aralık‐ sız 50 yıl, Orta Avrupa ve Balkanlar’dan Kırım ve Kafkasya’ya, Anado‐ lu’danMısırveArabistan’akadaruzanantopraklarıdolaştı.Gezdiğiyer‐ lerde gördüklerini, işittiklerini, değişik toplumların yaşam biçimlerini, özelliklerini yansıtan gözlem ve izlenimlerini kaleme alarak “Seyahat‐ name”adlı10ciltlikbiryapıtortayakoydu. KapsamlıbirgezikitabıolanSeyahatname,ayrıcadiliningüzelliği, anlatım gücü, konu zenginliği ve rahat okunuşuyla da Türkçe’nin en önemliklasikleriarasındadır. Evliya Çelebi, sarayda kuyumcubaşı olan babası Mehmed Zilli Efendi’den tezhip yazma kitaplarda sayfaların boya ve yaldızla bezen‐ mesi , hat güzel yazı ve nakış duvar ve tavan süslemesi sanatlarını öğrendi.Kuran’ıezberleyerekhafızoldu.Buarada,babasınınatölyesin‐ deçalışırkenRumçıraklardanöğrendiğiRumca’yadahasonraFarsçave Arapça’yıdakattı. Evliya Çelebi, Seyahatname’nin girişinde, bir gece rüyasında Hz. Muhammed’i gördüğünü ve “Şefaat ya Resulallah” diyeceğine, dili sür‐ çüp“SeyahatyaResulallah”dediğiniveduasıkabuledildiğiiçingezgin olduğunuanlatmıştır. Önce İstanbul’u dolaşmaya, gördüklerini, duyduklarını yazmaya başlayanEvliyaÇelebi,ilkkez1640’taİstanbuldışınaçıktı.Gezileriçok genişbiralanıkapsayanEvliyaÇelebikalemealdığıizlenimlerinde,Os‐ 9 TemelBritannica,Cilt:15. 9 manlıDevleti’ninkomşularıylailişkileriniyansıtarakyabancıuygarlıkla‐ rıdatanıtır. Evliya Çelebi, dolaştığı yerlerin gelenek ve göreneklerini, yaşam biçimlerini,önemliyapılarını,dahasıbuyapılaranekadarparaharcan‐ dığını, yörenin ünlü kişilerinin yaşam öykülerini, yörenin tarihini ve yöredekonuşulandilinözelliklerini,dönemininanışlarını,söylencelerini oldukçaabartılıbirbiçimdeanlatır.Butavrı,anlatımınarenkvecanlılık kazandırdığıgibiokuyandailgideuyandırır. Örneğinmandaderisinebalkarıştırıpreçelyapıldığını,kışındam‐ dan dama atlayan kedilerin havada donduğunu, olağanüstü gösteriler yapan cambazların serüvenlerini, fil doğuran kadının yaşamını anlatır‐ ken,inandırıcıolmaktançoksevimliveilginçtir. Birçok yazmaları bulunan Seyahatname’nin ilk sekiz cildi 1896‐ 1928 yılları arasında Arap harfleriyle, son iki cildi ise 1935‐1938 ara‐ sındaLatinkökenliyeniharflerlebasılmıştır.EvliyaÇelebi,“Şakaname” adıyla bir yapıtı daha olduğunu bildiriyorsa da, bugüne kadar bu yapıt ortayaçıkarılamamıştır.10 1.2.YakınTarihteRöportaj Yazılımalzemeninçoğaltılıpyaygınolaraksunulması,JohannGu‐ tenberg’in, 1438’de “tipo basım” yöntemini bulmasından; 1455’te de, “GutenbergKutsalKitabı”,“KırkİkiSatırlıKutsalKitap”yada“Mazarin Kutsal Kitabı” diye üç değişik adla anılan İncil’in ilk matbaa basımının gerçekleştirilmesindensonraolmuştur.11 Buyıllardabasılanlar,geneldehalkaduyurulmasıgerekenilanlar biçimindedir.Buyüzdenanılandönemde,“haber”,helehele“röportaj” gibiyazılardansözetmekpekolasıdeğildir. Süreç içinde baskı tekniklerinde gerçekleştirilen yenilikler sonu‐ cu, özellikle 19. Yüzyıl’ın başlarından itibaren gazetelerin, daha geniş kitlelere ulaşmaya başlaması, içeriklerin de değişmesine neden olmuş‐ tur. Başlangıçta, yalnızca basit haberler verme işlevini yerine getiren gazeteler,dahasonraları“oluşbiçimi”,“yer”ve“ortam”ileilgilibilgiler de aktarmaya başlamışlardır. Bu dönemde, artık kuru anlatımların ye‐ 10 11 TemelBritannica,Cilt:6. AtillaGirgin,TürkBasınTarihi’ndeYerelGazetecilik,İnkılapKitabevi,İstanbul:2001, s.1. 10 terliolmadığı,kişilerinmerakuyandıranbetimlemelimetinlereilgigös‐ termeyebaşladıklarıgörülmüştür. 1.2.1.İngiltereveABD’dekiGelişmeler Özde soru‐yanıta dayalı mülakat, tür olarak ilk kez, İngiltere ve ABD’deuygulamaalanıbulmuştur. 1765 yılında, James Watt’ın buhar makinesini icadıyla başlayan sanayi devrimi, süreç içinde, Avrupa’da da birçok ülkenin toplumsal yapısınıetkilemiştir.Sözkonusuülkelerdebaşlayanüretimbiçimideği‐ şikliği ve bağlı toplumsal gelişmeler de, gazetecilikteki değişimin bir ölçüdeöncüsüolmuştur Bu çerçevede ABD’de, 1830’lardan sonra bazı yazar, düşünür ve gazete yöneticilerinin haberlere yeni bir ruh kattıkları gözlenmektedir. Böylecesokaktakisıradaninsanınyaşadığıkarmaşık,değişken, gerçek‐ lik duygusu, yavaş yavaş gazete sütunlarına yerleşmeye başlamıştır. Özellikleiçsavaşolayları,ülkeninöndegelenbüyükgazetemuhabirleri için,buyeniveçokboyutluanlatımtürününenönemlikaynağınıoluş‐ turmuştur.12 1832’de İngiltere’de yayımlanmaya başlanan magazin gazetele‐ rinde “insanı ilgilendiren haberler” human interest news öne çıkmış‐ tır.Popüler“pennypress”tebutürhaberlerverilirken,1.tekilşahıskul‐ lanılarakinsanlardahailginçbirbiçimdeyansıtılmakistenmiştir. “Mülakat”, ilk kez politik gazetecilikte değil, polis muhabirlerinin rahatlıkla ilgi çekecek haberlerinde kullanılmıştır. Bu çerçevede, Newyork’taki “Herald” gazetesi muhabiri James Gordon Bennett, 1835’te yazdığı adliye haberlerini, okuyucuya yakınlık sağlamak ve ko‐ nuyacanlılıkkatmakiçinsoru‐yanıtbiçimindekalemealmıştır. Batı gazeteciliğinde, “mülakat” karşılığı “interview” sözcüğü, ilk kez1867yılında,JosephBurbridgeMcCullagh AssociatedPress tara‐ fındanABD’dekullanılmıştır.13 WilliamHowardRussell 1821‐1907 William Howard Russell, Dublin’de doğdu. Trinity College’de eği‐ tim aldıktan sonra Cambridge Üniversitesi’ne devam etti. Russell, 12 13 Yaseminİnceoğlu,UluslararasıMedya,DERYayınları,İstanbul:2004,s.10. Kayıhan Güven, Röportaj Nedir?, Marmara İletişim Haber Ajansı MİHA Başvuru NotlarıNo:1,İstanbul:1995,ss.13‐14. 11 1843’tenitibarenİrlanda'daTheTimesiçinparlamentomuhabiriolarak çalıştı. 1854’teKırımSavaşıpatlakverincecepheyegidenRussel,savaşla ilgili bilgileri, yazdığı mektuplarla gönderdi. Russell’ın, savaşın görün‐ meyen yönlerini yansıtan röportajları kamuoyunu sarstı ve İngiliz Hü‐ kümeti’ni,askerlerindurumlarınıyenidendeğerlendirmeyeitti. Russel, 1855’in sonunda Kırım’dan ayrılarak İstanbul’a geldi; bu‐ radaTheTimesiçinmuhabirliğedevametti. 1856’da, Çar II. Alexander’ın taç giyme törenini izlemek üzere Moskova'ya gönderildi. Ardından Hindistan’a giderek “Lucknow Kuşat‐ ması”natanıklıketti 1858 .WilliamHowardRussell,1861’deWashing‐ ton'agitti. Daha sonra, “Hindistan Günlükleri”ni, “Amerikan Sivil Savaşı”nı vePrusyaGeneraliLeonhardGrafvonBlumenthal’ıntanıklığınadayana‐ rakyazdığı“Fransa‐AlmanyaSavaşı”nıyayımladı. Russell, 1863'te İngiltere'ye döndü. 1869 Genel Seçimleri’ne mu‐ hafazakaradayolarakChelsea’denkatıldıvebaşarısızoldu. 1882’desavaşalanlarındanayrılanRussel,politikadayaşadığıba‐ şarısız deneyimden sonra “Deniz Kuvvetleri Resmi Gazetesi”ni kurdu. Mayıs1895’teşövalyeunvanınalayıkgörüldü. “KırımSavaşı” 1856 ,“Dr.Brady'ninMaceraları” 1968 ,“Hespe‐ rothen” 1882 ve “Şili’ye Bir Gezi” 1890 adlı kitapları bulunan Wil‐ liamHowardRussell,1907'deöldü. John Silas Reed 1887‐1920 Amerikalı şair ve yazar John Silas Reed, ABD’nin Oregon Eyale‐ ti’nde dünyaya geldi. Harvard Üniversitesi’nde eğitim gördü. Bu dö‐ nemde“HarvardMonthly”ve“Lampoon”ınyazıkurullarındayeraldı.İyi birhatipveşairdi. Harvard’dakieğitimininardındanJohnReed,1910’daİngiltereve İspanyagezilerineçıktı.ABD’yedöndüğünde,gazeteciolarakkariyerine, sosyalisteğilimlipolitikdergilerdebaşladı;“NewReview”ve“TheMas‐ ses”gazetelerindeçalıştı. Reed, 1910'da “Metropolitan” dergisi ve “New York World” için “Meksika Devrimi”ni izlemek üzere Meksika'ya gitti. “Asi Meksika'da DevrimciKavga”yı,1914’teyayımlanan“InsurgentMexico” Başkaldıran Meksika kitabındaanlattı. 12 NewJersey’deipekişçilerininsorunlarınadikkatçekmekiçin,Me‐ dison Meydanı’nda yapılan yasal bir gösteride konuşurken tutuklandı; dört gün hapiste kaldı. Ardından, “New Jersey ‐ Paterson Grevi”nin öy‐ küsünüyazdı. 1913’teReed,şiirlerininyeraldığıilkkitabınıyayımladı. I. Dünya Savaşı sırasında, “Metropolitan” dergisi için savaş alanın‐ danyazdığımektuplarlasavaşıanlattı.Almanya,Sırbistan,Romanya,Bul‐ garistan, Rusya ve Doğu Avrupa'daki savaşla ilgili röportajları “War In EasternEurope” DoğuAvrupa’daSavaş‐1916 adıylayayımlandı. 1917 Sonbaharı’nda, eşi gazeteci Louise Bryant ile “The Masses” için Rus Devrimi’ne tanıklık etmek ve gelişmeleri aktarmak üzere Rus‐ ya’ya gitti. 1917 Ekim Devrimi’ni anlattığı yazıları, 1922’de “Ten Days ThatShookTheWorld” DünyayıSarsan10Gün ,adlıkitap’tatoplandı. Bu kitap, Rusya’daki Ekim Devrimi’ni ilk elden anlatması dolayısıyla benzersizbirkaynakoluşturur.Ayrıcaröportajdalınınengüzelörnek‐ lerindenbiriolarakdeğerlendirilir. 1919'da Chicago'da, Sosyalist Parti’nin toplantısına katılan Reed, bu toplantıdan sonra kurulan Amerika Komünist İşçi Partisi'nin lideri oldu; parti tarafından yeniden Rusya'ya gönderildi. Moskova'da Reed, Comintern'inyürütmeyleilgilikomitesineseçildi.JohnSilasReed,kari‐ yerinin zirvesindeyken Bakû’de yakalandığı tifüsten, 19 Ekim 1920'de Moskova'daöldü.14 1.2.2.Almanya’dakiGelişmeler Almanya’daklasikanlamdailkgazete,1609yılındaBremenyakın‐ larında Ausburg’da yayımlanmıştır. Ausburg’da iki haftalık olarak ya‐ yımlananilkgazete“AvisRelationOderZeitung”dur.Buülkedebasılan ilkgünlükgazeteise“LeipzigBlatt”dır 1650‐1652 . 17. Yüzyıl’da Almanya, siyasal birlikten yoksun, krallıkların bir‐ leşmesindenmeydanagelmişbirülkegörünümündedir.Bunedenle17. Yüzyıl’da Alman kamuoyu oluşamamış, gerçek basının doğması da ge‐ cikmiştir.1789FransızDevrimiileyayılanbasınözgürlüğü,dolayısıyla insanvevatandaşlıkhakları,düşünceveiletişimözgürlüğü,Almanbası‐ nındadayenibasınanlayışınıntemellerinioluşturmuştur. Budüşüncelerışığında,1814yılındayayımlanmayabaşlanan“Re‐ inischenMerkur”düşüncegazetelerininilkörneğidir.Ancak1870’lerde Bismarc Hükümeti, basının gücünün farkına vararak, basını susturma 14 TheColumbiaElectronicEncyclopedia,SixthEdition,2003. 13 yoluna giden bir politika izlemiştir. Bu politika sonucu birçok gazete kapatılmıştır.15 Alman Basını’nın, gerçek anlamda geç gelişmesine ve siyasi ikti‐ darların tüm sansürleme çabalarına rağmen, daha sonraki dönemlerde hemgazetecilikkonusundahemderöportajdalındaönemliişleryapan gazetecilerdeyetişmiştir.Bununenbelirginörneği,eserleriniAlmanca yazanÇekasıllıEgonErwinKisch’tir. EgonErwinKisch 1885‐1948 EgonErwinKisch,odönemAvusturya‐Macaristanİmparatorluğu sınırları içinde bulunan Prag’da doğdu. 1906 yılında, Prag’da yerel bir gazetede, röportaj yaparak mesleğe başladı. İlk dönemlerde fakir ve suçluinsanlarlailgiliröportajlaryaptı. BirinciDünyaSavaşıçıkıncaAvusturyaOrdusu’naçağrıldı.Sırbis‐ tan ve Karpatlar sınırlarında savaştıktan sonra, izlenimlerini “Schreib dasAuf,Kisch!” NotAlKisch!‐1929 adlıeserindeanlattı. Kisch, Çekoslovak vatandaşı olduğu halde, 1921‐1930 yılları ara‐ sında, çalışmalarını destekleyen taraftarlar bulduğu Berlin’de yaşadı. Gazetecilik deneyimlerini “Der Rasende Reporter” 1924 kitabında topladı. Kisch,1930’larınbaşındaSovyetRusya,ABDveÇin’eyaptığıgezi‐ lerdekinotlarınayerverdiğibirkitapserisideyazdı.İlkdönemlerinde, “röportajcınınkesinlikletarafsızlığınıkorumasıgerektiğini”savunsada; sonraları“röportajda,biryazariçinpolitikmücadeleninönemliolduğu‐ nu”vurguladı. 1923’te Nazi muhalifliği gerekçesiyle tutuklandı. Bir süre hapis yattıktansonraÇekoslovakvatandaşıolduğuiçinAlmanya’dansınırdışı edildi;buülkedeçalışmasıyasaklandıveeserleriyakıldı. 1937‐1938yıllarıarasında,İspanyolİçSavaşı’nıizledi.Ülkeyibaş‐ tan başa dolaşarak gerçekleştirdiği röportajlar basıldı. Kisch ve eşi 1939’daNewYork’agittiler;1940’dadaMeksika’yageçtiler. Meksika’dakaldığıdönemde,buülkeyleilgilibirkitapve“Sensa‐ tionFair” 1941 adlıbirotobiyografiyazdı. Mart1946’daÇekvizesialarakdoğduğutopraklarageridönebildi. Ülkesinde gazeteci olarak çalışmaya başladı ve gezilerine devam etti. Prag’adöndüktenikiyılsonraöldü. 15 İnceoğlu,a.g.y.,ss.277‐278. 14 Stern dergisi tarafından, 1977 yılında Alman gazeteciliği için “EgonErwinKisch”adınaödüllerverilmeyebaşlandı. 1.2.3.Fransa’dakiGelişmeler Fransa’nınyarıresminitelikliilkhaftalıkgazetesi,matbaacıLouis Vedosmentarafından,Ocak1631’deyayımlanmıştır.ThéophrasteRena‐ udot’nun, Mayıs 1631’de devraldığı “La Gazette”, yalnızca haberlere, özellikle de dış haberlere önem vererek krallığın sözcülüğünü yapmış; 1762’de, adı “La Gazette de France” olarak değiştirilerek, hükümetin resmiorganıhalinegelmiştir. Fransa’da ilk günlük gazete ise, 1 Ocak 1777’de yayımlanmaya başlanan“JournaldeParis”tir.1789Devrimisonrası,Fransa’damodern basının öncüsü sayılan Emile de Girardin’in “La Presse” gazetesi de ilk keztefrikavereklamuygulamasınıbaşlatmıştır. Fransa’dabasın,1789‐1792yıllarıarasındaDevrim’insınırsızöz‐ gürlüğündenyararlanırken,1792‐1794döneminde,terörünilkkurban‐ ları“idamedilen”gazetecilerolmuştur. Dahasonra,NapoléonBonaparte’ın“Konsüllük”ve“İmparatorluk” dönemlerindeuygulananbaskılarsonucu,basın“iktidaraboyuneğmiş” halegetirilmiştir.16 19. Yüzyıl’ın başından 1871’e kadar, Fransa’da basının geçirdiği gelişme:“endüstrileşme”ve“demokratikleşme”olarakadlandırılmakta‐ dır.Busüreçteyazılarıylaiktidarakarşıkoyanyazarlar,kalemealdıkları tanıklıklarıyla yaşanan olayları aktarmayı başarmışlardır. Bu aktarım türüde,röportajındeğişikbiçimlerinioluşturmuştur.Butürünengüzel örneklerini de Honoré de Balzac ve Emile Zola gibi Fransız yazarlar vermişlerdir. HonorédeBalzac 1799‐1850 HonorédeBalzac,1799’daTours’dadünyayageldi.Balzac’ın,İm‐ paratorluk yönetiminde memur olarak çalışan ve “Fransız Devrimi’nin evladı”olanbabasıBernard‐FrançoisBalss51yaşındayken,19yaşında‐ ki bir genç kızla evlenmişti. Bu evlilik, Balzac’ın, tüm yaşamı boyunca derin izler bıraktı. Zira Balzac’ın romanlarında, kötü evlilik yapmış ka‐ dınlar,özelyaşamındramlarıveçiftlerinyozlaşmasıvardı. 16 İnceoğlu,a.g.y.,s.193. 15 İlk eseri “Cromwell” bir tiyatro eseriydi. O dönemde edebiyatta başarılıolmakiçintiyatroeserleriyazmak,hikayeileuğraşmakgereki‐ yordu.Cromwellde,bukoşullardaortayaçıktı.Fakatesertambirbaşa‐ rısızlıkörneğiydi. Başarısız birkaç iş denemesinden sonra Balzac, “Şu Anlar” adlı eserini kaleme aldı. Tarihi bir roman olan bu eserin ardından, evlilik müessesesini sorgulayan “Evliliğin Fizyolojisi” ve “Özel Yaşamdan Sah‐ neler”iyayımladı.YinebudönemdeLeVoleur’de“ParisMektupları”adlı politik fıkralar yazmaya başladı. Fransa’da modern gazeteciliğin geliş‐ meyebaşladığıbudönemde,Balzacbirhayliünlendi. Günde 18 saat çalışmaya başlayan Balzac, Haziran 1832’de, ge‐ çirmekteolduğubunalımınizlerinitaşıyanotobiyografikromanı“Louis Lambert”ikalemealdı. Balzac,yaşadığıdönemleilgiliizlenimlerini,bukonudakianalizle‐ rinive“FransızDevrimi’ninadaletsizlikleriileeşitsizliklerini”romanla‐ rınayansıtmıştır. 1835’de“LaChronique deParis”adlıbirgazeteyisatınalan Bal‐ zac, bu dönemde “Vadideki Zambak”ı yazdı. Ancak “La Chronique de Paris”iflasetti. 1836sonunda,“YaşlıKız”ı,LaPresse’e12fasikülhalindeyayımla‐ tarak yeni bir gazeteciliğin başlangıcını oluşturdu. Bir hayli yıpranan Balzac,1845’te“İnsanlıkKomedyası”içinbirtaslakhazırladı.Butaslak‐ ta137romanve2000kişilikkaraktersözkonusudur.AncakBalzac,bu projeyihayatageçiremeden18Ağustos1850yılındaöldü. Ensevilenyapıtlarından,bircimrininiyiyüreklikızınıkonualan “Eugénie Grandet” 1829‐30 ile bencil çocuklarına kendini adayan bir adamın öyküsü olan “Goriot Baba” 1834 , romanlarındaki olağanüstü başarılı kadın ve erkek betimlemeleri, yalnız 19. Yüzyıl Fransa’sı için değil,farklıülkelervefarklıdönemleriçindegeçerlidir. Balzacyapıtlarıylasayısalolarakdakolaykolayaşılamayacak bir rekora sahiptir. Geride 85’i tamamlanmış, 50’si taslak halinde, toplam 135eserbırakmıştır.17 EmileZola 1840‐1902 İtalyan kökenli bir mühendis olan babasının ölümünden sonra, annesitarafındanyetiştirilenEmileZola,çocukluğunuPaulCézanneile 17 TemelBritannica,Cilt:3. 16 dostlukkurduğuAix‐enProvence’dageçirdi;1857’deParis’edöndü.Lise bitirmesınavlarınıveremeyince,ortaöğrenimiyarıdakaldı. Dokişçisiolarakçalıştı.Paris’teişçisınıfınınarasındageçirdiğibu dönemde, sefaleti gözlemlediği gibi bizzat da yaşadı. Yiyecek elde ede‐ cekparasıolmadığından,kimizamankuşyakalamayaçalıştığınıkendisi anlatmıştır. 1862’de“HachetteYayınevi”negirerekedebiyatyaşamıylatanıştı. Zola, L’Evénement gazetesinde Cézanne, Pissaro, Monet gibi izlenimci ressamlar üzerine yazdığı sanat eleştirilerinden sonra, “Les Contes à Ninon” NinonÖyküleri‐1864 ile“LaConfessiondeClaude” Claude’un İtirafları‐1855 adlıilkyapıtlarınıyayımladı. Bugeçromantik‐hümanistyapıtlardansonra,1867’deyayımlanan “ThérèseRaquin”,Zola’nınizleyeceğinatüralistsanatyöntemininizleri‐ ni taşır. Emile Zola, ilk başarısını “L’Assomoir” Meyhane‐1877 adlı yapıtıylakazandı.Bueserde,işçilerinkullandığıargodili,küfürlereva‐ ranadekolduğugibiyansıtmasıvebukesiminkabasabadavranışlarını tasviretmesi,döneminedebiyatçevreleritarafındanağırdilleeleştirildi. Romanlarınınyanısıradenemeveincelemetürlerindedeeserler verenZola,romancının,kendikahramanlarınaklinikvelaboratuartest‐ leri gibi testler uygulayarak, onların kişiliklerini çözümleyebileceği ka‐ nısındaydı. Bu kurama bağlı olarak geliştirdiği ve çeşitli gazetelerde yayımlanan yazılarını sonradan “Le Roman Expérimental” Deneysel Roman‐1880 ’datopladı. Kararlı ve düzenli çalışan bir yazar olarak Zola, kendi ifadesine göredüzenliolarakgündeüçsaatçalışmaklaedebiyatadınabaşarılma‐ yacakişyoktur çokazhareketlibiryaşamsürdü. EmileZola,edebiyatalanınınbirkezdışınaçıktı;DreyfusOlayısı‐ rasında, devlet başkanına yazdığı “J’accuse” İtham Ediyorum başlıklı açıkmektubunda,suçsuzyereyargılanmalarıeleştirerek,devletinadalet vedoğrulukilkesinebağlılığınısorguladı. Fransız subayı Dreyfus, Yahudi olduğu için haksız yere hapse atılmış, ajanlıkla suçlanmıştı. Bu olayı arkadaşından duyduğunda ilgi‐ lenmeyen Zola, bunun ırk ayrımcılığının ve yobazlığın önemli örneği olduğunusonradanfarkederek,birçokinsanıhayretedüşürenbirinat‐ çılıkvecesaretleDreyfus’unyanındayeraldı. Fransa’damuhafazakarvemilliyetçikesimileliberalvesolkesim arasında büyük bir kutuplaşmaya neden olan bu olayda, Zola, arkasına 17 liberallerindesteğinialsada,linçtehlikesiylesomutolarakkarşılaştığı, hayatınıntehlikeyegirdiğidönemleroldu. “Vérité” Gerçek isimli eserinde Zola bu olaydan yola çıktı. Bu yüzdençarptırıldığı1yıllıkhapiscezasından,ancakbirsüreİngiltere’de kalarak kurtuldu. Edebiyatta “doğalcılık” akımının kurucusu sayılan EmileZola,1889yılındaçıkarılangenelafüzerineülkesinedöndü. Paris’tekievinde,bacadakitıkanıklıkyüzündenzehirlenerekölen Zola’nıncenazesi,1908’dedevlettöreniylePanthéon’agömülmüştür.18 1.2.4.Osmanlı’dakiGelişmeler OsmanlıülkesindeTürkçegazeteyayımlanmasıiçin,ilkbasımevi‐ nin kuruluşundan sonra bir yüzyıl beklenmiştir. Oysa İstanbul’da söz konusu basımevinin ürünlerini vermeye başladığı 1730’lu ve 1740’lı yıllaragelinceyekadargeçen300yıliçinde,Batı’da1.5milyonkitaptan 1.4milyarnüshabaskıyapılmıştır.19 Londra’da 1711’de, günde ortalama 6.500 olan gazete tirajı ise 1753 yılında 20 bine ulaşmıştır. 1820 yılında ise bir katilin itiraflarını konu alan kitapçık,İngiltere’de 1.1 milyonadetbasılarakrekorkırmış‐ tır.Odönemde,iyisatacağıdüşünülenbirkitabınilkbaskısı10binadet yapılmaktadır. 1836 yılında Paris’te çıkan 59 gazetenin, yıllık toplam tirajı 42 milyon, Londra’daki 42 gazetenin 39 milyon, Prusya’dakilerin ise 15 milyondur. Günlük siyaset ve yüzeysel kültür haberlerini yansıtan bu yayınlar çoğalırken, kitap yayınlarının da artması, Batı’nın özelliğini oluşturmuştur. Avrupa’daki bu gelişmelere rağmen, Osmanlı ülkesinde egemen olanaşırıtaassup bağnazlık nedeniyle,Türkçegazetelerinortayaçık‐ masıgecikince,ilkgazeteler,ilkkitaplargibi,yabancıdildevegenellikle Fransızcaolarakyayımlanmıştır.20 İslamdışıgruplarlaBalkanlar’dakiSlavgruplarınınaçtıklarıbası‐ mevlerinden, ancak uzun yıllar sonra İstanbul’da ilk Türk basımevinin kurulması 14 Aralık 1727), ülkede Türk gazete yayıncılığının başlatıl‐ masına yeterli olmamıştır. Bu nedenle Osmanlı, önce Fransızca, daha 18 TemelBritannica,Cilt:19. Girgin,TürkBasınTarihi’ndeYerelGazetecilik,s.9. 20 OrhanKoloğlu,Osmanlı'danGünümüzeTürkiye'deBasın,İletişimYayınları,İstanbul: 1994,s.7. 19 18 sonradaİngilizceveazınlıkdillerindeyayımlanangazetelerletanışmış‐ tır.BöyleceTürkçegazete,ilkbasımevinden,yaklaşık100yılgecikerek gelmiştir. İstanbul’daTürkçeyayımlananilkgazeteTakvim‐iVakayi 1831 olmuştur. Takvim‐i Vakayi, önceleri haftalık olarak çıkartıldı. İlk sayı 5.000 adet basıldı. Bütün devlet örgütüne, subaylara, taşra eşrafına ve elçilikleregönderildi.Gazeteninyıllıkaboneücreti120kuruştu.21 Ancak bu gazete, içerik olarak genelde iç haberler, dış haberler, askeri işler, din adamlarının atanması ve ticari bilgilerin yayımlandığı bölümlerden oluşmaktaydı. Gazete, daha sonra devletin resmi gazetesi halini almıştır. İçeriğinden de anlaşılacağı üzere, gazetede röportaj ör‐ neklerinerastlanmamaktadır. Röportajyazılarıolarakyayımlananilkörnekler,Ceride‐iHavadis 1840 gazetesindegörülmektedir.Türkiye’deTürkçeyayımlananikinci gazeteCeride‐iHavadis’iWilliamChurchilladındabirİngilizçıkarmıştır. Gazeteninilküçsayısıbedavadağıtılmış,sonradaancak150kadaroku‐ yucusuolmuştur.Churchillbiryazısında,ilküçyıldaCeride‐iHavadis’in “düşekalka”yayımlandığınıveancak150kadar“zevat”tarafındanrağ‐ betgördüğünübelirtmiştir.22 Ancak Churchill, hükümete baskı yapabilecek güçte bir yabancı olduğuvekendisinedevlettenayda2500kuruşlukbiryardımyapıldığı için,gazeteyavaşyavaşdurumunudüzeltmiştir.Gazetededışhaberlere herzamanönemverilmişveçevirileregenişyerayrılmıştır. EnverBehnanŞapolyo,İskenderiye’denCeride‐iHavadis’ehaber gönderenbirgazetecinin,Türkbasıntarihindeilkmuhabirsayılacağını önesürmüştür. KırımSavaşısırasında,1854’tebazıİngilizgazetelerininmuhabiri olarak Kırım’a giden Churchill, Ceride‐i Havadis’e yazılar yollamış ve bunlargazeteyecanlılıkkazandırmıştır.Kırım’dansıksıkönemlihaber‐ lergelmesiüzerine,gazeteözelsayılaryayımlamayabaşlamışvebunla‐ raRuzname‐iCeride‐iHavadisdenmiştir. Ceride‐i Havadis, Osmanlı ülkesinde ilk kez geniş ölçüde ilan ya‐ yımlayarakgelirsağlayanveilkölümilanlarınıyayımlayangazetedir.23 21 HıfzıTopuz,II.Mahmut’tanHoldinglereTürkBasınTarihi,RemziKitabevi,İstanbul: 2003,s.16. 22 Girgin,TürkBasınTarihi’ndeYerelGazetecilik,s.23. 23 Topuz,a.g.y.,s.18. 19 Başta,WilliamChurchillileyineKırımSavaşı’ndamuhabirlikya‐ panHowardRussellolmaküzere,çeşitlidönemlerdekisavaşlarıizleyen muhabirler savaş muhabirleri , röportaj türünün yeni ustaları olmuş‐ lardır. 20. ve 21. Yüzyıl savaşlarında, cephelerde çalışan “envoyé spécial” özel gönderilmiş muhabirler ise röportaj dalında uzmanlaş‐ mışlardır. 1.2.4.1.GeziYazarları 16. Yüzyıl’dan başlayarak 19. Yüzyıl’ın sonlarına kadar, Osmanlı Ülkesi’ni ve İstanbul’u ziyaret eden gezgin ve yazarlar da izlenimlerini kaleme almışlardır. Bu tür gezgin ve gezi izlenimi yazarlarının arasına, Osmanlı ülkesine gelen Augier Ghislain de Busbecq 16. Yüzyıl , Wen‐ ceslew Wratislaw 16. Yüzyıl , Lady Mary Wortley Montague 18. Yüz‐ yıl ,AlphonsedeLamartine 19.Yüzyıl ,GérarddeNerval 19.Yüzyıl , Théophile Gautier 19. Yüzyıl , Edmondo de Amicis 19. Yüzyıl , Cha‐ teaubriand 19.Yüzyıl 24,ClaudeFarrère 19‐20.Yüzyıl ,KnutHamsun 19. Yüzyıl , Herman Melville 19. Yüzyıl , Dr. Philippe Anton Dethier 19. Yüzyıl , Hans Christian Andersen 19. Yüzyıl , Julia Pardoe 19. Yüzyıl katılmışlardır. İstanbulİzlenimleri LadyMaryWortleyMontague Seyyah Lady Montague, 1717 yılında Lady Bristol’e yazdığı mek‐ tubunda, kendisinden önce gelen Batılılar’ın İstanbul’u gerektiği gibi anlatamadıklarınıbelirtiyor: “Hıristiyanlar’ınoturduğuGalata,BeyoğluveTophanemahalleleri, güzel bir şehir teşkil ediyorlar. Bunları İstanbul ile bir deniz ayırıyor. Deniz, Thames’in en geniş yerinin yarısı genişliğinde. Boğaziçi’nden inerken, yirmi mil kadar uzaklığa bakış çok güzel, çok renkli. Dünyada bireşidahayoktur. Rumeli sahilinde de yedi tepe üzerinde İstanbul görülüyor. İstan‐ bulçokbüyükbirşehir.Sarayıgörebileceğimkadargördüm.Hıristiyanlık aleminde,busarayınyarısıbüyüklüğündesarayıolankralyoktur. Ayasofya,saraydansonraikinciderecedemeşhur.Bucaminin113 ayakçapındaolankubbesifevkaladebüyüklükte;mermerdireklereda‐ yanankemerlerüzerineinşaedilmiş. 24 Jean Ebersolt, Bizans, İstanbul ve Doğu Seyyahları, çev. İlhan Arda, Pera Turizm ve Tic.A.Ş.,İstanbul:1996,ss.189‐209. 20 Çarşılarınbinalarıçokgüzel.İçlerisonderecetemiz...”25 AlphonsedeLamartine “Ben, bu memleketin ışığını seviyorum.” diyen şair Lamartine’in İstanbulizlenimleri,25Mayıs1833tarihligünlüğünden: “Galata’nın,Beyoğlu’nunçeşitlirenklievlerleörtülüsırtları,ayak‐ larımın altında denize kayarlar. Bu semtlerden kimilerinin evleri kan kırmızı boyalıdır; kimilerinin ise siyah. Bu koyu renklerin arasından mavikubbelergörünür… Evlerinönündekibahçelerisüsleyençınarlar,incirağaçlarıveser‐ viler,yeşilkümelerhalindekubbelerarasındanyükselir.Birbirlerinden küçük şehirler gibi ayrılan semtler, mahalleler arasından beliren yeşil tepeler,boyalıahşapsaraylar,çeşitlirenklerlebezenmişköşklerleörtü‐ lüdür.Butepelerden,ancakservilerinucunu,minarelerinsivriveparlak alemlerinibelirtenBoğazlardagörünür...”26 ThéophileGautier İspanya,İtalya,Yunanistan,YakındoğuveRusyayolculuklarından esinlenerekcanlıanlatılarkalemealdı İtalya‐1852,İstanbul‐1853,Rus‐ ya’yaSeyahat‐1867 .27 Gazeteci,şairveyazarThéophileGautier,İstanbuliçinşöylediyor: “Boğaziçi, Sarayburnu’ndan Karadeniz çıkışına kadar, Thames üzerindeki “watermen”lerle kıyaslanabilecek buharlı gemilerin vızır vızırgelişiylesürekliişler. Dünyanınikikıtasıarasında,aynıandagörülebilenAvrupaileAs‐ yaarasındabirsınırgibiçizilmişbulacivertyolüzerinde,ikisaatteyapı‐ langeziylekıyaslanabilecekhiçbirşeyyok. Çok geçmeden suların mavi zemini üzerinde, son derece sevimli biretkiuyandıranKızKulesibeliriyor.AvrupayakasındaazsonraÇıra‐ ğan’ı görüyoruz. Ben Doğu’da, Arap ya da Türk mimarisini tercih ede‐ rim;genede,denizekadarinenbeyazmerdivenleriylebuhaşmetliyapı hoşbiretkiuyandırıyor...”28 PhilippeAntonDethier 25 SefaKaplan,BatılıGezginlerinGözüyleİstanbul,İstanbulBüyükşehirBelediyesiKül‐ türA.Ş.Yayınları,İstanbul:Mart2006,s.46. 26 Kaplan,a.g.y.,s.77. 27 BüyükLarousseSözlükveAnsiklopedisi,Cilt:9. 28 Kaplan,a.g.y.,s.123. 21 Bu yazının tarihi 1845... “İstanbul İçin Küçük Ama Kullanışlı Bir KentKılavuzu”başlığınıtaşıyor: “Avrupa’nıntatlısularıadını,eskivebirparşömenkağıtfabrikası‐ nın bulunduğu Kağıthane’den almıştır. Kalıntıları Çobançeşme’dedir. Sütlüce,HasköyvePiriPaşasemtlerindeHumbaracılarKışlası’nınkalın‐ tılarıileaskeriokulbulunur. Bu semtlerden sonra Tersane gelir. Hasköy arkasındaki Okmey‐ danı’nda bir Musevi mezarlığı bulunur. Geniş bir panoramanın keyfini çıkarmakisteyenturistlere,GalataKulesi’neçıkmalarınıtavsiyeederiz. Ufakbirkonikçatıileörtülenkuleoldukçayüksektir. ... Beşiktaş’age‐ lindiğinde,artıkBoğaz’ınortasınavarılmışsayılabilir.YalnızBoğazbile turistikyolculukyapmayadeğer...”29 HansCristianAndersen ÜnlüyazarHansCristianAndersen,İstanbul’dageçirdiğibirgünü, 1841’deşöyleanlatıyor: “GalataKulesi’neçıktım.Buradanbakıncaİstanbuluçsuzbucaksız görünüyor. Saat 7’de dışarıdaydım. Güneş parıldamadığı zaman, tıpkı Kopenhag’ıniklimigibi:Karadeniz’dennemlisisdalgalarıgeliyor ... Her biri Nuh’un gemisinin bir benzeri olan, kubbeleri altın alemli camiler, gri bulutlu gökyüzüne karşı parlayan zarif sütunlara benzer yüzlerce minaresi ve koyu kırmızı binalarıyla, karşımızdaki bu taşdenizininarasındankaraservilerveyemyeşilçınarlar,başlarınıara‐ beskvariuzatmışlardı. Yol,kentsurlarındanbaşlayıp,AltınBoynuz’unucundakiçıkıntıyı meydanagetirensaraybahçesiniizleyerek,denizeparalelolarakuzanı‐ yordu.Surlarüzerineküçükbahçelerveevlerkondurulmuştu...”30 EdmondoDeAmicis İtalyangazetecivedenemeci,“VitaMilitare” AskeriHayat‐1868 adlı romanından sonra 1874 yılında “İstanbul” adlı bir kitap kaleme aldı.31 EdmondoDeAmicis’inİstanbulileilgiligörüşlerişöyle: 29 Kaplan,a.g.y.,ss.112‐113. Kaplan,a.g.y.,s.94. 31 BüyükLarousseSözlükveAnsiklopedisi,Cilt:6. 30 22 “Hiçkimseİstanbul’dahayalkırıklığınauğramamıştır.Bütündün‐ yabuşehrin,dünyanınengüzelyeriolduğufikrindedir.Kocatepelerin zirvelerineveyamaçlarınagözalabildiğinedağılmışvebirperininsihirli değneğindendoğmuşbüyükbirşehirgibilatifveışıklıÜsküdar,Altınşe‐ hiroradaydı. ... Galata, geride bir direk, seren ve bandıra ormanı. Galata’nın üstünde,AvrupaikonaklarınınkuvvetlihatlarıbelliolanBeyoğlu,önde, rengarenk kalabalıkların karşılaştığı ve iki sahili birleştiren bir köprü. Solda,herbirindenkurşunkubbelivealtınminarelidevgibibircaminin yükseldiği kocaman tepelere yayılmış İstanbul, beyaz pembe Ayasofya, altıminareliSultanahmet,onkubbeliSüleymaniye...”32 İstanbulAnlatıları Geçen yüzyıllardaki İstanbul kimliğini bize tanıtan yüzlerce kay‐ nağınbulunmasıbirbakımaavuntumuzolmaktadır.Bukaynaklarörne‐ ğin, Latifiler, Nakkaş Osmanlar, Evliya Çelebiler, Naimalar, Nedimler, Levniler,EnderunluFazıllar… Odünyanınbinbirçeşitsahnesini,“ÇiçekEncümenleri”nden,“Ka‐ ğıthane Alemleri”nden, “Vakayi Hayriye” gibi kanlı korkunç olaylara değinönümüzeaçıyorlar.İstanbul’untarihikimliğinigözlemleyipnesnel yadaöznelyorumlayanyabancılardaçoktur.Hattadenilebilirki:İstan‐ bulüzerinehazırlanmışyoğunemekürünüeserlerinçoğuyabancıimza‐ larıtaşımaktadır. Örneğin, Grelot’nun, 1680’de Paris’te yayımlanan “Relation Nou‐ velled’UnVoyageàConstantinople”adlıyapıtı,birortadönemkaynağı olarakönemlidir.Fransızgezgin,Galata,İstanbul,Boğaz,TopkapıSarayı, AyasofyaveSüleymaniye’yihemyazmış,hemçizmiştir. Melling’in1819’daParis’teyayımlananyapıtı“VoyagePittoresque a Constantinople et a des Rives du Bosphore”u, boyutlu gravürleri ve ayrıntılımetinleriyleikibüyükcilttir.Bueserdeki;Kavaklar,Rumelive AnadoluHisarları,Boğaziçi,Tarabyayalıları,Büyükdere,Sarıyer,Belgrat Ormanları,bentlervekemerler,tarihitopografyaharitaları,Galata,Ha‐ liç, Tophane, Kadıköy, Kandilli, Topkapı Sarayı, Harem, Hatice Sultan Sarayı, Bebek Köşkü, Hipodrom, Süleymaniye, Eyüp, Kağıthane, Aynalı‐ 32 Kaplan,a.g.y.,s.138. 23 kavak Kasrı, Karaağaç, Tersane, Üsküdar, Pera Mezarlıkları, Piknik Ya‐ panKadınlar,AbAlemleri,Oyunculargibitablolar,birerbelgeseldir. 1835’te İstanbul’a gelen İngiliz Miss Julia Pardoe, Lady Monta‐ gue’dan 18.Yüzyıl sonra,Türkiyeveİstanbulhakkındaengenişbilgi‐ ye sahip yabancı kadın gezgin olarak bilinir. Sultan II. Mahmud’un son yıllarındakiİstanbulyaşamınıözgünbirüsluplaanlattığı“TheCityofthe Sultan and Domestic Manners of the Turks”, 1837’de iki cilt olarak Londra’dayayımlamış;sonrakiyıllardayenibaskılarıyapılmıştır. Pardoe’nun,sempatisinikazandığıSultanAbdülmecid’eithafettiği “TheBeautiesoftheBosphorus”,gravürlüyapıtlarınbirşaheseriolarak 1839’da yayımlanmıştır. Bu yapıtların, o sırada ortaya çıkan Oryanta‐ lizm akımının, Türkiye’ye ve özellikle İstanbul’a yönelmesini sağladığı bilinir. Mimar ve ressam Thomas Allom’un 1834‐1836 yıllarında İstan‐ bul’dakigravürçalışmalarınıdaiçeren“ConstantinopleandtheScenery oftheSevenChurchesofAsiaMinor”u1838’deLondra’dayayımlanmış‐ tır,Allom’un,gerekbuyapıttakiresimleri,gerekseC.Pelle’nin“Constan‐ tinople Ancienne et Moderne” adlı yapıt için çizdiği sokaklar, surlar, camiler,sebiller,avlular,kiliseler,saraylar,meddah,kahvehanelerkonu‐ luresimleri,İstanbul’untarihikimliğiniodöneminromantikanlayışıyla yansıtmaktadır.33 1.2.4.2.TürkEdebiyatındaGeziYazıları Daha önce belirtildiği gibi, Osmanlı klasik döneminin iki önemli gezi eseri Seydi Ali Reis’in “Mirat‐ül Memâlik” Ülkelerin Aynası‐15. Yüzyıl ileEvliyaÇelebi’nin 1611‐1685 “Seyahatname”sidir. Bunların yanı sıra Türk edebiyatında gezi türündeki yazıların ilk örnekleri,herhangibirgörevleçeşitliülkeleregönderilenmemurlarya dabazıgezginlertarafındanverilmiştir. Örneğin, Türkler tarafından yazılan ilk gezi türündeki yazı, Hoca Gıyasüddin Nakkaş tarafından kaleme alınan “Acaib‐ül Letaif” Güzel Sözlerin Tuhaflığı adlı yapıttır. Farsça yazılmış eserde, Timur’un oğlu Şahruh’un 1377‐1447 ,Çinhakanınagönderdiğiheyettebulunanyaza‐ rınizlenimleriyeralmıştır. Bu arada eski Türk edebiyatında, bugünkü anlamda gezi türüne girmese de, birçok yönüyle ilk örnek sayılabilecek bazı eserler vardır. 33 İstanbul’unTarihiKimliği,BüyükşehirBelediyesiYayını,İstanbul:2004,ss.59‐60. 24 PiriReis,223haritanınyeraldığı“Kitab‐ıBahriye” DenizcilikKitabı‐16. Yüzyıl adlıeserinde,Akdenizkıyıvelimanlarınailişkinayrıntılıbilgiler verir. Kitapta ayrıca, denizlerdeki rüzgar çeşitlerinin ve fırtınaların da birdökümüyapılmıştır.34 Katip Çelebi tarafından yazılan “Cihannüma” Dünya Haritası‐17. Yüzyıl ,bircoğrafyakitabıolmasınakarşın,yeryergezitürüneyaklaşan bölümleriylebualandayazılmışeserlerarasındasayılabilir.35 Ayrıca,TrabzonluMehmetAşık’ın“Menazır‐ül‐Avalim” Alemlerin Manzaraları‐16. Yüzyıl , Nabi’nin “Tuhfet‐ül Harameyn” Kutsal Mekke veMedineArmağanı‐17.Yüzyıl ,İzzetMolla’nın“MihnetKeşan” Eziyet Çeken‐18.Yüzyıl adlıeserleri,Tanzimatöncesidönemde,gezitüründe yazılmışeserlerdir. Öte yandan, 17. Yüzyıl’da hac yolculuklarını anlatan bazı gezi ki‐ taplarıylaAvrupaveYakınDoğuülkelerinegönderilenelçilerinyazdık‐ ları “sefaretname”ler de, birergezi eseri sayılır. Gezi türünün özellikle‐ rinienbelirginbiçimdetaşıyanlararasında,İlkOsmanlıSefiri28Çelebi MehmetEfendi’nin 17.Yüzyıl “FransaSefaretnamesi”gelmektedir.36 Röportaj‐GeziYazısıFarkı Röportajın atasının, gezi yazıları olduğu iddia edilmektedir. Ko‐ nuyla ilgili çalışmalarda, araştırmacılar, meydana gelen ilginç olayları okuyuculara aktaracak “dünya gezgini” ya da “devr‐i alem seyyahı”nın şuözellikleresahipolmasıgerektiğinideilerisürmektedirler: “Olayın en yakınına giderek tüm bilgileri derleyen, meraklı, göz‐ lemci, özellikle algılama duyusu gelişmiş, düşünerek davranan, gördü‐ ğünü, işittiğini, hissettiğini aktarma becerisini rahat bir biçimde kulla‐ nan, samimi, kalemi güçlü ve renkli, kelime haznesi zengin, betimleme yeteneğigelişmiş,yumuşak,öğreticivecanlıbirüslubasahip,tarafsızlığı ilkeedinirkenözneldeğerlendirmelerdendekaçınmayan…” Yine araştırmacılara göre, yukarıdaki niteliklere sahip ustalar ta‐ rafındankalemealınacakröportajlarise,‘geziyazılarınaoranlayalnızca gözlemlerinürünüdeğil;araştırmaların,soruşturmalarınvegörüşmele‐ rinsonucuyalınveözgünbiçimverilmiş,evrenselanlamaulaşmakiçin deiyiceirdelenmiş,tanıklıkbelgeleri’olarakdüşünülmelidir. 34 TemelBritannica,Cilt:14. 100MeşhurTürkAnsiklopedisi,NebioğluYayınevi,İstanbul:tarihsiz,s.64. 36 BüyükLarousseSözlükveAnsiklopedisi,Cilt:24. 35 25 Buçerçevederöportajyazmak:Gerçekleşeneyleminözüneulaşa‐ rak,olay yerindebulunamayan okurungözü kulağı olmak; gözlemci ve olaytanığıgibidavranarakgörüleni,yaşananı,farkınavarılanı,hissedi‐ leni ve işitileni, abartmadan, kişisel değerlendirmelerle yoğurarak ama yozlaştırmadan,yorumlarkatmadan,yandaşyadakarşıtolmadan,nes‐ nelbirbiçimdebetimleyerekaktarmaktır. “Atlas” Henüz çocuk yaşta gezmeyi kafasına koymuş olan ve kendi deyi‐ miyle “O yıllarda boyumun yettiği her yere giderdim.” diyen Mehmet Yaşin, bu tutkusunu önce gazetecilikte aramış, daha sonra da Türki‐ ye’ninönemligezidergilerindenAtlasdergisiniçıkarmıştı. Hayatınkeyifliyanlarınıhemişedinen,hemyaşayan,hemdeanla‐ tanbirhayattarzınasahipolanYaşin,gazetevedergisatırlarınasığdı‐ ramadığı güzelliklere kitaplarında yer açıyor. Daha önce “Uzakname” adlıgezikitabında,yabancıülkelerdegezipgördüklerinianlatanYaşin, şimdi de yeni kitabı “Yakınname” ile belki de hepimizin bildiği yerlere farklıbirbakışaçısıgetiriyor. KitabındaşehirlerineskihallerinedeyerverenYaşin,gelişimiya da gerilemeyi görmemizi de sağlıyor. Yaşin’le Doğan Kitap tarafından yayımlananYakınname’yivegezikültürünükonuştuk. ‐GezmeyiçokseviyorsunuzveaynızamandaAtlasDergisi’ninfi‐ kirbabasısınız,busevginasılgelişti? ‐Busevgibendeilkokulçağlarındanberivar.Ozamanlaryaşımve boyum kadar gezebiliyordum. Yani, Ortaköy’de oturduğum için, Arna‐ vutköy’eya daBeşiktaş’ayaptığımgezilero zamanenmaceralıolanla‐ rıydı.Büyüdükçevecesaretimarttıkçamekanlardadeğişti.18yaşından sonra kendimi gazetelerin yer aldığı Cağaloğlu’nun içinde buldum. O zamandanberidegazeteciliğedevamediyorum.Gazeteciliktekiyıllarım ilerledikçebütüngezifırsatlarınıdeğerlendirmeyebaşladım.Enuzunve zorikiyolculuğumuCumhuriyetgazetesindeykenyapmıştım. Bir keresinde kış günü TlR’a binip İstanbul’dan Kopenhag’a git‐ miştim.Yolculukaradakibeklemelerlebirlikte14günsürmüştü.Birde, İstanbul’danbindiğimküçükbirşilepleSomali’yegitmiştim.KızılayEti‐ yopya’dakiaçlarayemekgöndermişti.Bendeonlarakatılmıştım. Buralarda sadece gazete haberi için değil, kendim için de sürekli yanımdataşıdığım,onlarsızgezemediğimdefterlerimenotlaralıyordum. ‐AtlasDergisifikridesizingezibahaneleriniziniçindemiydi? 26 ‐ Türkiye’de National Geographic gibi bir dergi olmamasını haz‐ medemiyordum. 1990’ların başında kafamda böyle bir dergi çıkarma fikri doğdu. Ama tabii ki kafamın daha arkasında, kendimi gezdirecek birmecraedinmefikriyatıyordu.BöyleceAtlasdergisiniyarattık.Adıve onun etrafındaki mavilik benim fikrimdi. Yeri geldi sayfalarını çizdim; yeri geldi fotoğraflarını çektim. Ve bugün Türkiye’nin kıvanç veren bir dergisi olduğunu düşünüyorum. Birçok genç arkadaş beni kıskandıkla‐ rını söyleyen e‐mailler atıyorlar. Ama tabii insanın bazı olanakları da kendisininyaratmasıvebirazdaşanslıolmasıgerekiyor.Benimşansım gazeteciolmamdankaynaklanıyordu. AtlasdergisiyleTürkiye’defarklıbirgezgintipiyarattığımıdüşü‐ nüyorum.İnsanlarartıksadeceplajlardayatıp,akşamlarısabahlaraka‐ dar içki içmek yerine, tarihi yerleri ya da manzaraları seyretmeyi de öğrendiler. Bunun çok önemli olduğunu düşünüyorum. Çünkü beyin, güneşvealkolledeğil,şaşırarakdinlenir.Belkideçokgezdiğimiçin,beni şaşırtmayanadresleregitmemekararıaldım.ÖrneğinAvrupa’yaönemli birbahaneolmadığısürecegitmekistemiyorum.Çünküartıkhepsibir‐ birinebenzemeyebaşladı.Gittiğinizdesizibirsürprizbeklemiyor. ‐Yolculuköncesindenetürhazırlıklaryapıyorsunuz? ‐ Gezilere gitmeden önce, kaynak kitaplardan gideceğim yeri sıkı sıkıyaçalışırım.Notlarımıalırım.Hedefevardığımdanereyenasılbaka‐ cağımıbilirim. ‐Nedirsizinkaynakkitaplarınız? ‐İbniBattuta’nınveEvliyaÇelebi’ninSeyahatname’leri,Amasyalı Strabon’un Coğrafya’sı, Bilge Umar’ın kitapları ve Yurt Ansiklopedisi kaynaklarım arasında yer alır. Bir yere giderken mutlaka bunları okur, oranın araştırmasını yaparım. Eğer bilmeden giderseniz, atlayacağınız şeyler olabilir. Hep sorulan soru şudur: “Çok gezen mi, çok okuyan mı bilir?” Aslında klasik bir sorudur ama bence ikisi birden yapılmazsa iş zorlaşır. Körükörüneokumakvegezmekolmuyor.Gezmekkeyiflide,onu yazmakenzahmetliiştir.Düşünün;binlerceyılöncesinedayananonlar‐ ca medeniyetin yaşamış olduğu Mardin’e gidip döndükten sonra, böyle birkentigazetekupürlerindeyeralacakbirkaçcümleyesığdırmakger‐ çekten işin en zor kısmı. Onun için kitaplarımda, gazetede çıkanların dışındabilgiiçerenyazılarağırlıklı.Çünkübenisınırlayanbirsayfasayı‐ sıyoktu. ‐Yıllardırgeziyorsunuz,tarzınızdafarklılıklaroldumu? 27 ‐Gençliğimde,bildiğimyörelerikeşfetmeyeyönelikgezileryapar‐ dım.Yanibirkanyongeçişi,birdağtırmanışıgibi.Artıkdahaçokkaybo‐ lantatların peşindeyim. Gittiğimyerinünlübiryemeğiniya dayiyecek maddesini ön plana çıkarmaya çalışıyorum. Çünkü insanların oralara gidipsadecetarihieserleri,sokakları,manzaralarıgörerekbirkentian‐ layamayacağınıdüşünüyorum. Okentianlamakiçinyemeğinidebilmeklazım.Çünküyemek,ya‐ şam hakkında en çok ipucu veren öğelerden biridir. Örneğin; Çatalhö‐ yük’tekiyaşamınsırrı,oradabulunanyemekkaplarınıniçindekiartıkla‐ rın incelenmesiyle çözüldü. Tarımla mı, hayvancılıkla mı uğraşıldığı, yerleşik mi yoksa göçebe mi oldukları hep böyle anlaşıldı. Bunun için yemek,bölgeyleilgiliçokfazlaipucuverir.Ayrıcadahepsiçoklezzetli. ‐Kaynakkitaplarınızdaneararsınız,birgezikitabınasılolmalı? ‐ Benim kaynak kitaplarımın çoğunluğundan, geçmiş döneme ait bilgiler edinirim. Orada kimlerin yaşadığını, kültürlerin ne olduğunu, neler yetiştirildiğini, evlerinin nasıl olduğunu öğrenirim. Yaşadığımız dönemi kendim incelediğim için, kaynak kitaplarımı daha çok geçmişi anlatanlar arasından seçiyorum. Ben tamamen kendi sübjektif görüşle‐ rimi,oandakokladığımhavayı,tattığımtadı,gördüğümsokakları,evleri ve insanları yazıyorum. Kıyaslama yapabilmek için öncesini de bilmem gerekiyor. ‐Netürkıyaslamalarbunlar? ‐ Benim hayretle izlediğim şey, o yerin geçmişiyle bugününü kı‐ yasladığımzamanmaalesefgeriyedoğrugittiğimiz.Mesela:Zamanında Bergama’dadünyanınenbüyükkitaplığıvarmış.AmaşimdiBergama’da kitaplıktanvazgeçin,kitapçıbilebulunamıyor. Bir de taşrada gezerken yerleşim yerlerinde özensizlik görüyo‐ rum. Evler derme çatma yapılmış; sadece dört tarafı kimse görmesin diye çevrilmiş, birde yağmur girmesin diye dam konulmuş. Lüksevler yapmayagerekyok,sadecebirazdahaestetikolsaydı,diyeüzülüyorum. Örneğin: Ankara Beypazarı’nda halkla el ele verilerek tüm evler kurta‐ rıldı.MudurnuveGöynük’tedebubilinçbaşladı. Birdiğerkonudayemekleilgili.Yurtdışındakienküçükköyebile gittiğinizzamanoyöreyeaityemekleriyapanminikbirrestoranarast‐ layabiliyorsunuz. Ama Türkiye’deki köylere gidildiğinde, aç kaldığınız zamanlarbileoluyor. Örneğin:Türkiye’dekiiyiaşçılarınyetiştiğiMengen’egidildiğinde, aşçı bana: “İzmir Köfte var. Yerel yemekler evlerde pişer.” dedi ve çok 28 şaşırdım. Adamlar da haklı çünkü talep yok. Oysaki bizim mutfağımız çokzengin,değerlendirilmesigerekir ‐Tekbaşınızayolculukediyorsunuz,sıkıcıyadazorolmuyormu? ‐ Ben yoldayken yalnız olmayı seviyorum. Yanıma dinlemek için, gideceğim yöreye ait türküler alıyorum. Ayrıca hem Türkiye hem de yurtdışındaki gezilerimde en sevdiğim şey, gideceğim yeri anlatan ro‐ manıoradaokumaktır. Mesela,İzlandalıBalıkçı’yıİzlanda’dabirkoyda,ÇöldeÇay’ıTunus, CezayirveFas’takiçöllerdeokudum.Buapayrıbirzevkti.Bunuyapma‐ yadevamediyorum.Kitaplarımı,gideceğimyerleregörede,okumakiçin bekletiyorum. Bunun dışında gördüğüm manzaralarla konuşma alışkanlığım da var.Örneğin:ÇoruhNehri’yleyarışederkenonunhızınakızarakilerliyo‐ rum.Teybimdeçalantürkülerimeeşlikediyorum.Direksiyonumdarbu‐ ka oluyor. Diğer aksesuarları da farklı enstrümanlar yerine kullanıyo‐ rum.Buhemuykumun gelmesiniengelliyor;hemdeyalnızlığımıunut‐ turuyor. ‐NemrutDağı’ndan1400’lüyıllaraaittaşlartoplamışsınızve“Anı‐ lar müzemin en eski parçaları olacak.”’ demişsiniz. Evinizde böyle bir müzevarmı? ‐Evet,evdeuzunbirrafımvar.Hergittiğimyerdentaş,kum,tuz gibikıymetsiz,küçüklübüyüklümalzemeleritoplarım.Bunlarbenimanı köşemioluşturur.Üzerlerineküçüknotlardakoyarımveonlarabaktık‐ çabirdenoralaragiderim.Evdeonlarabakıpdavakitgeçirdiğimzaman‐ larçokolmuştur. ‐Kitabınızdagezilerinizdenöncehayallerkurduğunuzusöylüyor‐ sunuz.Sizihayalkırıklığınauğratanyerleroldumu? ‐Dahaöncegitmediğimbiryeredoğruyolaçıkarken,hernekadar oraylailgili bilgileriokumuşolsamda,kafamda başkatürlügörüntüler oluşuyor.Mesela,birkeresindeTrakya’danarayollardanÇanakkale’ye, İdaDağı’na,doğrugitmiştim.Arayollardaçokgüzelkasabalardangeçe‐ ceğim, oralarda su kenarlarında oturup çok güzel yemekler yiyeceğim; gibihayallerkurupkafamdabirresimçizmiştim. Gittiğimdedarmadağınbiryapılaşmagörmüşvehayalkırıklığına uğramıştım.Amatabiiki,bununtamtersininolduğuzamanlardaoldu. Örneğin, Eğirdir Gölü’ne giderken sadece bir göl göreceğim, diye dü‐ şünmüştüm.Karşılaştığımmanzaragerçektenharikaydı.Suyundamavi‐ 29 nin yedi ayrı tonunu barındırıyordu. Bir başka cennette olduğumu his‐ settim. ‐ Türkiye’de çok fazla şaşırtacak malzeme olduğunu mu düşünü‐ yorsunuz? ‐AslındabirTürkolarakgezmekçokzor.Mesela Somali’yegitti‐ ğimdebirsokakpazarındakadınlarsebze‐meyvesatıyorlardı.Bensade‐ cebirkaçkarefotoğrafçektim.AmayanımdakiKuzeyAmerikalıgazeteci neredeysebeştanefilmbitirdi. Baktığımzaman,bumanzaradailginçbirşeyolmadığını,aynısının ülkemizdedeolduğunudüşünüyorum.OysakibirAmerikalıiçinbuçok ilginç. Tarih, fakirlik, zenginlik, yemek kültürü, güzellik... Bizde hepsin‐ den fazlasıyla olduğu için Türk insanı dünyayı gezerken çok fazla şaşı‐ ramıyor. ‐“Yakınname”ninhazırlanmasınekadarsürdü? ‐Yaklaşıküçyıldahazırlandıbukitap.“Guide”türübirkitapolma‐ sını istemediğim için fotoğraf kullanmadım. Biraz edebiyat tadı olsun istedim.Tümhissettiklerimolsunistedim;insanlaradidaktikbirşekilde anlataraköğretmekistemedim. ‐ Farklı gezi turlarından oluşan kitabınızda sizin favoriniz hangi bölüm? ‐Kitabın“Anadolu’daGezginOlma”adlıilkbölümündeyaptığım4 bin 500 km.’lik tur anlatılıyor. İstanbul’dan başlayıp Karadeniz sahilini Batum’akadargezip,oradanErzurum,VanGölü,MalatyaveKonya’dan tekrarİstanbul’adöndüm.DörtnalabirAnadoluoldubuyolculuk. Denizİnceoğlu.HürriyetPazarKeyif,28Mayıs2006. 1.2.4.3.TanzimatSonrasıGelişmeler BirinciMeşrutiyet’ten 1876 veözellikledeİkinciMeşrutiyet’ten 1908 sonra,gezitüründeneserlerinsayısında önemlibirgelişmegö‐ rülmektedir.Bunda,okursayısındakiartışınınyanısırabaştaFransızca olmak üzere yabancı dillerde yazılmış gezi kitaplarının, Türkçe’ye çev‐ rilmesinindeetkisibüyükolmuştur. Budöneminönemlieserlerindenbazılarışunlardır: SeyyahMehmetEmin“İstanbul’danAsya‐yıVusta’yaSeyahat” İs‐ tanbul’dan Orta Asya’ya Yolculuk‐1878 , Ahmet Mithat Efendi “Avru‐ pa’daBirCevelan” Avrupa’daBirGezinti‐1890 ,AliBey“SeyahatJurna‐ li” Gezi Günlüğü‐1896 , Ahmet İhsan “Avrupa’da Neler Gördüm” 30 1891 , Süleyman Şükrü Bey “Seyahât‐ül Kübra” Büyük Gezi‐1907 , Cenap Şahabeddin “Hac Yolunda” 1909 , “Afak‐ı Irak” Irak Ufukları‐ 1917 , “Avrupa Mektupları” 1919 , Ahmet Şerif “Anadolu’da Tanin” Anadolu’daÇınlama‐1932 . 1.3.CumhuriyetDönemi Özellikle Cumhuriyet’in ilk yıllarında, gezi yazılarında, Falih Rıfkı AtayileAhmetHaşimgibiisimlerönplanaçıkmıştır. 1.3.1.AhmetHaşim 1885‐1933 Türk edebiyatına gezi yazılarıyla damgasını vurmuş yazarlardan birideAhmetHaşim’dir.GezitürününbaşarılıörnekleriniverenAhmet Haşim,söyleşitürüylebenzeşengezinotlarınınbirbölümünü“BizeGö‐ re” 1928 , “Gurabahane‐i Lâklakan” Leylekler Bakımevi‐1928 isimli kitaplardatoplamıştır.37 Ahmet Haşim’in gezi türünde en önemli eseri ise 1933 tarihinde yayımladığı“FrankfurtSeyahatnamesi”adlıyapıtıdır.Yazarın1930’ların Almanyası’nı ve Türkiyesi’ni karşılaştırdığı, Alman uygarlığı ve toplum yapısınısadebirdilleokuyucuylasohbetedercesineanlattığıkitap,Türk edebiyatınınenseçkineserleriarasındayeralmıştır. 1.3.2.FalihRıfkıAtay 1894‐1971 Gezi türünde yapıtlar vermiş yazarlar arasında, Falih Rıfkı Atay çoközelbiryeresahiptir.Kitaplarında,içindeyaşadığıortamınkendisi‐ nesunduğufırsatlarıçokiyideğerlendirmiştir. Atay’ın,Atatürk’ünyakınındayaşamışolmanınayrıcalıklarınıge‐ reğincedeğerlendirenanılarbirikimi,gezipgördüğüyerlerivesorunları anahatlarıylayansıtabilmeözelliği,gezikitaplarınazenginlikvefarklılık getirmiştir. FalihRıfkıAtay’ıngeziyazılarınıderlediğikitaplarışunlardır: “Faşist Roma” 1930 , “Kemalist Tiran” 1930 , “Kaybolmuş Ma‐ kedonya” 1930 , “Deniz Aşırı” Brezilya‐1931 , “Yeni Rusya” 1931 , “Moskova‐Roma” 1932 , “Bizim Akdeniz” 1934 , “Taymis Kıyıları” 1934 ,“TunaKıyıları” 1938 ,“Hind” 1944 ,“YolcuDefteri” Amerika Notları‐1946 ,“GezerekGördüklerim” EserlerindenSeçmeler,1970 .38 37 38 TemelBritannica,Cilt:1. TemelBritannica,Cilt:2. 31 1.3.3.ÖtekiYazarlar Cumhuriyet dönemi ve sonrası gezi yazısı, röportaj ve söyleşi tü‐ ründeeserverenyazarlardanbazılarışunlardır: SadriErtem“BirVagonPenceresinden” 1934 ;FaikSabriDuran “İstanbul’danLondra’yaŞilepleYolculuk” 1934 ve“Akdeniz’deBirYaz Gezintisi” 1938 ; Reşat Nuri Güntekin “Anadolu Notları” 1936 ; Hik‐ met Feridun Es “Aşk Tamtamları” 1953 ; Bedri Rahmi Eyüboğlu “Ca‐ nımAnadolu” 1953 ;BediiFaikAkın“SamAmcanınEvinde” 1954 ve “BirGaripAda” 1957 ;FikretOtyam“HaBuDiyar” 1955 ,“Doğu’dan Gezi Notları” 1960 , “Bir Karış Toprak İçin” 1964 , “Gide Gide‐10” 1969 ,“KaraSevdamAnadolum” 1976 ;YaşarKemal“ÇukurovaYana Yana” 1955 , “Peri Bacaları” 1957 , “Bu Diyar Baştan Başa” 1971 , “Bir Bulut Kaynıyor” 1974 ; Hikmet Birand “Anadolu Manzaraları” 1957 ; Azra Erhat “Mavi Anadolu” 1960 ve “Mavi Yolculuk” 1962 ; Burhan Arpad “Gezi Günlüğü” 1962 ve “Avusturya Günlüğü” 1963 ; TahirKutsi“İçGöç” 1964 ;HalilAytekin“Doğu’daKıtlıkVardı” 1965 ; Yılmaz Çetiner “Bilinmeyen Arnavutluk” 1966 , “Şu Bizim Rumeli” 1967 ,“Bir YudumÇayİçin” 1968 , “Mao’ya Tapanlar” 1969 ; Abdi İpekçi “Liderler Diyor ki” 1969 ; Nevzat Üstün “Almanya Beyleri İle Portekiz’in Bahçeleri” 1975 ; Yaşar Nabi Nayır “Edebiyatçılarımız Ko‐ nuşuyor” 1976 ;HaldunTaner“DüşsemYollaraYollara” 1979 ;Aydın Boysan “Dostluk‐Mizah Söyleşileri” 1989 , “Fısıltı‐Mizah Söyleşileri” 1989 ,“Aldanmak‐MizahSöyleşileri” 1989 ,“OlduMuYa!‐MizahSöy‐ leşileri” 1990 , “Dünya’yı Severek 1‐Dünyadan Gezi Yazıları” 1991 , “Dünya’yıSeverek2‐DünyadanGeziYazıları” 1992 ,“Yollarda” 1997 , “Uzaklardan” 2003 , “Felekten Bir Gün” 2003 , “İstanbul’un Kuytu Köşeleri” 2003 ,“NereyeGittiİstanbul?” 2004 ,“NeGüzelGünlermiş!” 2005 ;NuriyeAkman“ÜzümünüYeBağınıSor” 1997 ;DoğanHızlan “Söyleşiler” 1997 ; Mehmet Gündem “Mehmet S. Aydın İle İçe Kritik Bakış” 1999 ,“FethullahGülen’le11Gün” 2005 ;FeridunAndaç“Ya‐ zıya Adanmış Bir Ömrün Tanıklığında” Necati Cumalı ile söyleşi 2000 , “Adalet Ağaoğlu Kitabı” 2000 , “Türkan Şoray İle Yüz Yüze” 2000 , “Söz Uçar Yazı Kalır‐1” 2001 , “Söz Uçar Yazı Kalır‐2” 2002 , “Yaşar Kemal’in Sözlerinde Yaşamak” 2003 , “Sözcüklerin Diliyle Ko‐ nuşmak‐TahsinYücelileYüzYüze” 2003 ,“Edebiyatımızın Kadınları” 2004 , “Erhan Bener’in Dünyasına Yolculuk” 2004 , “Yazarın Kitabı” 2004 ; Eyüp Can “Zamansız Sözler‐Söyleşiler” 2000 ; Bekir Yıldız “Harran” 2000 , “Röportajlar” 2006 ; Mehmet Yaşin “Kozmopoetika Yazılar, Söyleşiler, Değiniler 1978‐2001” 2002 , Uzakname 2004 , Yakınname 2006 ; Ahmet Tulgar “Mahallede Herkes Kahramandır” 32 2004 ; Can Dündar “Yıldızlar” 2004 ; Hızır Tüzel “Dalga Gibi Geçiyo‐ rum” 2004 ; Emin Çölaşan “Unutulmayan Söyleşiler, Tarihe Düşülen Notlar” 2006 ; Halit Kıvanç “Ağlama Palyaço Makyajın Bozulur / Müj‐ datGezenKitabı” 2006 . 1.3.4.RöportajDalındaÖdülAlanGazeteciler 1960‐2005 Öte yandan, 1960 yılından günümüze kadar Türkiye Gazeteciler Cemiyeti’nden,“RöportajDalı”ndaödülalanyazarlarşunlardır: Necmi Onur “Mezarlarında Yaşayanlar” 1963 , “Telsiz Duvaksız Anadolu” 1967 ,“KanlıKerbela” 1968 ,“UnuttuğumuzDoğu” 1980 ; Aziz Nesin “Duyduk Duymadık Demeyin” 1976 , “Dünya Kazan Ben Kepçe” 1977 ;MeteAkyol“Düzenzedeler” 1977 ,“HemYaşadımHem DeYazdım” 1993 ,“AynenNaklen” 1994 ;CelalettinÇetin“BirGaze‐ tecinin Not Defteri” 1980 ; Nail Güreli “İnsanıyla Sazıyla Sözüyle Yöre Yöre” 1982 ; Zeynep Oral “Konuşa Konuşa” 1983 , “Katmandu’dan Meksika’ya” 1985 ,“KaraSevda” 1988 ,“SözdenSöze” 1990 ,“Uzak Doğu’m” 2000 ;UğurMumcu“AybarİleSöyleşiSosyalizmveBağımsız‐ lık” 1986 ; Ertuğrul Özkök “Elveda Başkaldırı” 1987 ; Yalçın Peşken “Nevşehir’denNewyork’a” 1988 ;YalçınDoğan“FenerbahçeCumhuri‐ yeti” 1989 ;HalitÇapın“BenimAkşamSefalarım” 1990 ;RefikDurbaş “AhmetArifAnlatıyor:KalbimDinamitKuyusu” 1990 ;OsmanBalcıgil “LatinAmerika’nınAtarDamarları” 1990 ;EminÇölaşan“BirDönemin Yazıları 1988‐1989” 1990 ; Aydın Engin “Ben Franfurt’ta Şoförken” 1991 , “Tangodan Taliban’a” 2002 , “Halit Kıvanç Kitabı‐Bir Koltukta KaçKarpuz” 2003 ;TarıkDursunK.“GavurİzmirGüzelİzmir” 1994 ; Mehmet Ali Birand “12 Mart/İhtilalin Pençesinde Demokrasi” 1995 , “32.Gün” 1999 ,“20 YılınPerdeArkası32.Gün” 2005 ,“Türkiye’nin Büyük Avrupa Kavgası 1954‐2004” 2005 ; Savaş Ay “Göz Tanığı” 1995 ,“ÇamurŞevket’inTorunu” 2003 ;OrhanErinç“BirArpaBoyu” 1996 ,“PazartesiYazılarıŞuBizimEnayiDefteri” 1999 ;FüsunÖzbil‐ gen “Sana Tütün ve Tespih Yolluyorum” Semiha Berksoy’un Anıları, Nazım Hikmet ve Fikret Mualla ile Mektuplaşmaları 1997 ; Emin Ka‐ raca“EskiTüfeklerinSonbaharı” 1999 ,“PlazalarınEfendisiAydınDo‐ ğan” 2003 , “Kaybolan Babıali’nin Ardından” 2004 ; Tanju Cılızoğlu “AnılarlaKamilKırıkoğlu” 2000 ;ZehraGüngör“YasakÜlkeDalaiLama ileTibet’te” 2000 ;KenanAkın“MilliNizam’dan28Şubat’aOlayAdam Erbakan” 2000 ,“FilistinDramıveYaserArafat” 2002 ;NebilÖzgen‐ türk“AraGüler/BirYudumİnsan” 2000 ,“BirYudumİnsanYolculuk‐ ları” 2004 ; Nilgün Cerrahoğlu“Annem Batıya Gidin Dedi” 2001 ; El‐ 33 van Feyzioğlu “Vali Recep Yazıcıoğlu Uçan Kuşlar Gülümser” 2001 ; DeryaSazak“11EylülGölgesindeSaddam/KuveytİşgalindenUsameBin LadinSaldırısınaKörfezSavaşı” 2002 ;AydınCandabak“İncirÇekirde‐ ği” 2002 ; Hikmet Çetinkaya “İrticanın Kara Yüzü” 2002 , “ABD’nin KürtKozuveBağdat’ınÇocukları” 2003 ,“ÇağımızınÜçTanığı” 2004 ; Deniz Som “Dere Tepe Anadolu” 2002 , “Yedi Tepe İstanbul” 2003 , “Geze Geze İstanbul Herhangi Bir Yerde” 2004 , “Tepe Tepe İstanbul” 2005 ,“GideGeleAnadolu” 2005 ;SaygıÖztürk“Devletin Derinlikle‐ rinde...” 2002 ,“KasadakiDosyalar” 2003 ,“5‐6‐2TamamReis...Kırcı, AğcaveBirDöneminCinayetleri” 2003 ,“MadalyalıMahkum” 2004 , “KırmızıKlasör” 2005 ,“AynadakiReis/SedatPeker’inSıradışıYaşa‐ mı” 2006 ; Erol Gönenç “Milenyum Aydınları” 2003 ; Emel Armutçu “AceleVesikalıkYaşamınSiyah‐BeyazKareleri” 2003 ;AzerBortaçina “Kültürün Gerçek Tanığı Güneydoğu Anadolu” 2003 , “Doğu Anadolu: CömertTopraklarınMasalı” 2005 ;NuriyeAkman“BaşkaSorumYok” 2004 , “Gurbette Fethullah Gülen” 2004 ; Doğan Katırcıoğlu “Keriz‐ name Enayi Defteri” 2005 ; Önay Yılmaz “Nazilerle Beş Yıl” 2005 ; YavuzDonat“CumhuriyetinKaraKutusuSüleymanDemirelAnlatıyor” 2005 .39 YaşarKemal Türk gazeteciliği ve edebiyatında, “Röportaj Dalının Piri” sayılan Yaşar Kemal, 1923 yılında Adana’nın Osmaniye İlçesi’ne bağlı Hemite Köyü’ndedoğdu.AsıladıKemalSadıkGöğceli’dir.Henüzortaokulsırala‐ rındaykenhalkyazınınaduyduğuilgi,onufolklorderlemeleriyapmaya yöneltti. O dönemde şiirleri, Adana Halkevi’nin yayını olan “Görüşler Dergisi”ndeyayımlandı. Ortaokulunsonsınıfındaykenokulubırakmakzorundakalarakır‐ gatlık,amelebaşılık,pirinçtarlalarındasubekçiliği,arzuhalcilik,öğret‐ menlik,kütüphanememurluğugibiişlerdeçalıştı.Buarada“Ülke”,“Ko‐ van”, “Millet”, “Beşpınar” dergilerinde şiirleri yayımlandı. 1951 yılında İstanbul’ayerleşerek,“CumhuriyetGazetesi”ndefıkraileröportajyazar‐ lığıyapmayabaşladı.“DünyanınEnBüyükÇiftliğindeYediGün”başlıklı röportajıyla,GazetecilerCemiyetiÖzelBaşarıArmağanı’nıkazandı. Oyıllardaöyküleriyledeilgiçekenyazarın,1952yılında“SarıSı‐ cak”adlıöykükitabıyayımlandı.İlkromanı“İnceMemed”1955yılında çıktı.1955‐1984yıllarıarasındaöykü,roman,röportajilemakalelerin‐ denoluşan33kitabıyayımlandı. 39 TGCGenelSekreteriTurgayOlcaytoileGörüşme,04.08.2006. 34 YaşarKemal,ilkromanı“İnceMemed”ile1955yılındaVarlıkRo‐ manArmağanı’nıkazandı.1974yılında“DemircilerÇarşısıCinayeti”adlı yapıtı, Madralı Roman Ödülü’nü aldı. “Yer Demir Gök Bakır” Fransa’da 1977yılında,EdebiyatEleştirmenleriSendikasıtarafından“YılınEnİyi Yabancı Romanı” seçildi. “Binboğalar Efsanesi”, 1979 yaz dönemi için BüyükEdebiyatJürisitarafındanseçilenkitaplararasındayeraldı. 1982 yılında uluslararası Del Duca Ödülü’ne layık görülen Yaşar Kemal,1984yılındaFransa’nınLégionD’HonneurNişanı’nıaldı.Yapıtla‐ rında;Toroslar’ı,Çukurova’yı,Çukurovainsanınınacıyaşamını,ezilişini, sömürülüşünü, kan davasını, ağalık ile toprak sorununu, çarpıcı bir bi‐ çimde ortaya koyan yazarın eşsiz betimlemeleri, eserlerinin en önemli özelliğidir. Yaşar Kemal’in, 29 dilde yayımlanmış kitaplarıyla, dünya edebiyatındaçokönemlibiryerivardır. SaitFaik AkşamüstleriTünel’denTaksim’edoğrusolkaldırımdanyürürse‐ niz,gözünüzedalgın,siyahgözlüklü,yüzükederli,amamüthişkederli,‐ yüzündekikederbesbellidir,elletutulacakgibi,yüzdedonupkalmıştır‐ pantolonuütüsüz,ağarmışsaçlarıkabarmışbiradamçarpar.Buadamın, bu Beyoğlu kalabalığı içinde bir hali vardır ki daha doğrusu her hali sizebukoskocamanşehirdeyalnız,yapyalnızolduğunusöyler.Buneden böyledir?Orasınıkimsedebilmez... Bazıadamvardır,insanyüzündesırfhınç,kinokur.Bazısındagu‐ rur, bazısında neşe, bazısında bayağılık, aşağılık. Bu adamın üstünden, başındandayalnızlık akar.Birde buadama, Kadıköyiskelesininkane‐ pelerindenbirineoturmuş,heybeliköylüleri,çıplakayaklıserseriçocuk‐ ları,hanımefendileriseyrederkenrastlarsınız. BuadamhikayeciSaitFaik’tir. Bir gün, aklımda kaldığına göre, bir pırıl pırıl cam gibi parlayan sonbaharsabahıydı,onaKadıköyiskelesininkanepelerinderastladım. ‐NevarneyokSait?dedim.Hikayeyazmıyormusun? ‐Yok,dedi,yaşıyorum. Hüzünlü, ılık, insan sevgisi dolu hikayelerini Sait yazmaz, yaşar. Saitbirdertli,kötülüklerden,aşağılıklardan,dünyalardakicümlebayağı‐ lıklarından,kirdeniğrenenbirademoğludur.Odaimaiyiliğisöylemiştir. DünyacaünalmışMarkTwainDerneği’ninfahriüyeliğinialdığını duyunca, bu iş için Sait’in ne diyeceğini öğrenmek için aradım. O gün öğleden sonra İstiklal Caddesi’ndeki kaldırımdan gittim geldim. Sonra 35 Kadıköyiskelesineuğradımoradadayoktu.SaitanacığıilebirlikteBur‐ gaz Adası’nda oturur, bindim vapura ikinci gün oraya gittim. Anası Sait’inaynıgünİstanbul’aindiğinisöyledi.İstanbul’da,tarifettiğimkal‐ dırımdaonarastladım.Genedalgın,sinirliydi.Yüzündendüşenbinpar‐ çaolurderleryaöyleydi. ‐Buişiçinnedersin?diyecektimkorktum.Merhaba,dedim. ‐Merhabaeyvallah,dedi. ‐Nevarneyok,dedim. ‐İyilik,dedi. ‐MarkTwain,dedim. ‐Aldırma,dedi. ‐Bak,dedim,Saitbiliyorsunkibenröportajyaparım. ‐Sonra?dedi. ‐Söyle,dedim.Sait,benikırmadı.Teşekkürederim.Bensualsor‐ madanobaşladı. ‐Bana,MarkTwainCemiyetifahriüyeliğiverildi,dünyaedebiya‐ tına ettiğim hizmetten ötürü. Birçokları gibi ben de şaşırdım. Dünya edebiyatınahizmetfilanetmediğimisöylemeğenehacet.Bu,üyelikveri‐ lebilmesiiçinuydurulmuşnazikbirsebeptirsanırım. Ben aldım, dedim ki: Senden önce, bu cemiyetin ilk üyesi Ata‐ türk’müş. ‐ Biliyorum. Beni sevindiren de işte bu. Atatürk’ten sonra, benim üyeolmam,benimiçinenbüyükşereftir.Birmilletinyetiştirdiğienbü‐ yükçocuğuile,omilletinkendihalindebirküçükhikayecisininAmeri‐ ka’da bir cemiyette buluşmaları küçük bir hikayeci için ne bulunmaz şerefli bir fırsattır. Demokrasi de zaten böyle olur. Eğer bu üyelikten memnunsam,buyüzdendir. ‐Politika...dedim.Sözümüağzımdakodu: ‐Karışmam. Pekisenibucemiyetenesebepten,hangieseriniçinazaseçtiler? ‐Enbüyükdevletadamlarının,başkanlarınvebaşbakanlarınfahri veya asil üye oldukları bir cemiyete beni de seçmenin aslı nedir diye düşündüm,şunubuldum:Demekkişimdidensonradünyaçapındakibir 36 hikayeciyianmakiçinkurulmuşbircemiyetedünyanındörtbucağından kendihalindehikayecilerdeseçilecek. Türk hikayecilerini temsil ettiğim anlamına alınmasın sakın. Her hikayeyazanveyayanTürkhikayecisikendişahsındabirdilin,hikayeci‐ liğiniyaptığınagöre,şahsımaMarkTwainCemiyeti’ningösterdiğiilgive sevgidahaçokTürkhikayeciliğindedirgibigeliyorbana.Bendebuilgi ve sevgiyi bütün değerli hikayeci arkadaşlarımla paylaşırım... Kabul ederlerse. Kendini bütün dünyaya tanıtmış, sevdirmiş, bir halk çocuğu olan hikayeci Mark Twain’i ananların içine Türk dilinin bir hikaye yazarını almayıdüşünenleredeteşekkürederim. ‐MarkTwainiçinnedersin? ‐ Sen de amma sual sorarsın ha. Ne derim? Mark Twain alay edermiş, güldürürmüş, kepaze edermiş, cemiyetteki sahte vakarları, petrolkrallarını,pamukprenseslerini,demirbeylerini,çelikefendilerini sağlığında.ÖlümündensonradabirTürkhikayecisiileşakalaşmasınmı ?EyvallahMarkTwain. ‐SonragüldüSait.Dahasoracağın?dedi. ‐Eyvallah,dedim.Ayrıldık.O,birsinemanınönündekaldı. YaşarKemal.Cumhuriyet,22Mart1953. 1.4.Tanımlar Kimi ülkelerin gazete yazı türleri içinde, “röportaj” kavramına rastlanmamaktadır. Örneğin, dünyadaki basın kuram ve kavramlarına önemlikatkılardabulunanABD’de,röportajterimikullanılmamaktadır. Bu ülkede röportaja yakın olarak, “special”, “feature”, “article” çerçeve‐ sindeözellikle“personalexperiencestory”türügösterilebilir.40 Fransızca“reporter”fiilindentüreyerekTürkçe’yegeçmişröportaj reportage sözcüğü, modern gazetecilikte çekirdeğini tanıklıktan alan biryazıtürüolarakdagörülebilir.41 Çeşitlikaynaklarda,röportajsözcüğününanlamışöyledeğerlendi‐ rilmektedir: 40 41 Güven,a.g.y.,s.1. Önder Şenyapılı, “Çağdaş Gazetenin Önemli Yazı Türü: Röportaj”, İletişim, AİTİA GazetecilikveHalklaİlişkilerYüksekOkuluYayınıNo:5,Ankara:1981/2,s.176. 37 a Reporter: Fr. 1. Yerine götürmek, 2. Tutarı geçirmek, 3. Borsada biralışverişingününüuzatmak, Sereporter: Fr. 1.Geçmişianıpyaşargibiolmak,2.Güvenipda‐ yanmak. Reportage: Fr. 1.Gazeteiçinhabertoplama,2.Gazeteiçintopla‐ nanhaberler,3.Buhaberlerianlatanyazı,424.Habertoplama,435.Rö‐ portaj44,6.Olayıngeçtiğiyerde,gazetecininderlediğiyazılı,sesli,görün‐ tülübilgilerintümü,457.Birröportajcınınaraştırmaveincelemelerinden sonrayazdığıgazeteyazısı,468.Görüşüm.47 b Reporter: İng.kökenli,Fr.kullanımı 1.Hertürdenbilgiveha‐ ber toplayan gazeteci,48 2. Röportaj dalında uzmanlaşmış gazeteci,49 3. Muhabir.50 c Reporter: İng. Gazetehabercisi.51 d Report: İng. 1.Rapor,2.Gazetehaberi,3.Haber,4.Bildiri,5. Notkarnesi,6.Diploma. Toreport: İng. 1.Raporvermek,2.Yazmak,3.Bildirmek,4.An‐ latmak,5.Söylemek. Reporter: İng. 1.Gazetemuhabiri,2.Muhabir,3.Raportör.52 e Riportare: İt. 1.Gerigötürmek,2.Teslimetmek,3.Yerinegö‐ türmek, 4. Yeniden götürmek, 5. Anlatmak, 6. Söylemek, 7. Yazmak, 8. Aktarmak,9.Nakletmek,10.Beraberindegetirmek.53 f Türk Dil Kurumu TDK tarafından yayımlanan “Türkçe Söz‐ lük”e bakıldığında, röportaj karşılığı olarak verilen tanımların, yıllar içindedeğiştiklerigözlemlenmektedir. TDK’nin 1959 yılında yayımladığı “Türkçe Sözlük”te röportajın karşılığışöyleverilmiştir: BüyükSözlük Fransızca‐Türkçe ,MilliyetYayınları,İstanbul:1990. DictionnaireUniverselLangenscheidt,Turc‐Français,BerlinundMünchen:1966. 44 Fransızca‐Türkçe,Türkçe‐FransızcaBüyükSözlük,BilgeYayınları,Ankara:1999. 45 LePetitLarousseCompact2003,Larousse,Paris:2002. 46 DictionnaireEncyclopédique,Larousse,Paris:1991. 47 TahsinSaraç,BüyükFransızca‐TürkçeSözlük,AdamYayınları,İstanbul:Ekim2001. 48 PetitLarousse,LibrairieLarousse,Paris:1962. 49 LeGrandRobertdelaLangueFrançaise,DictionnairesLeRobert,Paris:2001. 50 Fransızca‐Türkçe,Türkçe‐FransızcaBüyükSözlük. 51 Fransızca‐TürkçeSözlük. 52 İngilizce‐TürkçeSözlük. 53 RaffiDemiryan,İtalyanca‐TürkçeSözlük,İnkılapKitabevi,İstanbul:Mart1993. 42 43 38 “Birgazeteyazarının,gördüklerinianlatanyazısı.”54 TDKtarafından1981’deyayımlanan“TürkçeSözlük”teröportajın karşılığıolarakşucümleleryeralmaktadır: “1.Birgazeteyazarının,gördüklerinianlatanyazısı. 2. Radyo ve TV habercisinin araştırma ve soruşturma sonucunda hazırlamışolduğuprogram.”55 TDK’nin 1992’de yayımladığı “Türkçe Sözlük”te röportajın aldığı sonkarşılıkşöyledir: “1.Konusubirsoruşturma,araştırmaolangazeteveyadergiyazı‐ sı. ‘Ben vaktiyle hayata İstanbul gazetelerine röportaj yapan bir genç olarakkatılmıştım.H.EdipAdıvar.” “2.Radyovetelevizyonhabercisininaraştırmavesoruşturmaso‐ nucundahazırlamışolduğuprogram,mülakat.” Röportajcı:Röportajyazanveyapankimse. Röportajcılık:Röportajcınınişi.56 g Meydan Larousse Büyük Lügat ve Ansiklopedi ise şöyle bir tanımgetirmiştir: “Bir gazete, radyo veya televizyon muhabirinin yaptığı araştırma vesoruşturmasonucundahazırlamışolduğuyazı,program.”57 h Röportajın, başka bir “Türkçe Sözlük”teki tanımında şöyle de‐ nilmektedir: “1.Konusubirsoruşturma,araştırmaolangazeteyazısı. 2. Radyo ve televizyon habercisinin araştırma ve soruşturma so‐ nucundahazırlamışolduğuprogram.”58 i BasınSözlüğü’ndeise,“Röportaj:Konusubirsoruşturma,araş‐ tırmaolangazeteyadadergiyazısı.”cümlesiyeralmaktadır.59 j Bir başka tanıma göre: “Röportaj, herhangi bir konuyu işleyen vesoruşturma‐araştırmayöntemiylehazırlanangazeteyadadergiyazı‐ 54 TürkçeSözlük,TürkDilKurumuYayınları,Ankara:1959. TürkçeSözlük,TürkDilKurumuYayınları,Ankara:1981. 56 Türkçe Sözlük, Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu , Milliyet Yayınları, İs‐ tanbul:1992. 57 MeydanLarousseAnsiklopedisi,Cilt:17,İstanbul:1992. 58 TürkçeSözlük, DilDerneği ,TempoDergisiYayını,İstanbul:Kasım1997. 59 BasınSözlüğü,İ.Ü.İletişimFakültesiYayını,İstanbul:1998. 55 39 sıdır.Konusukişi,kurum,mekan,durumgibiçokçeşitlialanlardanseçi‐ lebilir.”60 k Birtanımiseröportajı,“belirlenenbirkonudaönçalışmayapı‐ larak,konununuzmanlarıyadailgilileriylegerçekleştirilengörüşmeve bununyazısı”olarakdeğerlendirmektedir.61 l Bir tanıma göre röportaj, “Bir olayın yakınına gidilerek olan‐ bitenin anlatılmasının, habercinin izlenimlerinin aktarılmasının yanı sıra çevrenin, ortamın betimlenmesiyle gerçekleştirilen bir tanıklıktır.” Aynı tanıma göre, röportajın yeni bir yazın türü olduğu ileri sürülerek, 19. Yüzyıl’dan itibaren modern gazetecilikteki yerini bulduğu ifade edilmektedir. m Bir başka tanımda da, “olaylarla ve insanlarla temas” olarak değerlendirilen röportaj, “Sanatsal biçimde kurgulanırken, canlılık ka‐ tılmış, renklendirilmiş, insancıl duygularla bezenmiş, doğrudan tanık‐ lık.”olarakbetimlenmektedir.62 Röportajın yapısına daima öznellik hakimdir. Bu öznellik, kişiyi birolayhakkındakısaveözolarakbilgilendirmeyedolayısıylabütünüy‐ legerçeklereodaklıbasit sade,kuru,çıplak haberinvede hemenhe‐ menaynıderecedeyalınbiçimlendirilmiş,ayrıntılarıvenedenleriakta‐ ran karmaşık haberin renkli haber Bölüm‐4 aksine, aranan ve de beklenenbirözelliktir. Röportaj,gerçekleriözelyaşantılarlaharmanlar;yalınbiçimdeka‐ leme alınmış basit haberden, yine gerçekleri yansıtan karmaşık haber‐ dendahaayrıntılı,dahacanlıbiranlatımbiçiminesahiptir.Ancak,anla‐ tımın renkliliği, bir dizi niteleme sıfatının kullanımıyla değil, daha çok içeriklesağlanır.”63 Birgörüşegörede: “Röportajengenişanlamıylahaberinbüyütülmüşüdür.Ancakrö‐ portajı haberden ayıran belirli özellikler vardır. Röportajcı, yazılarına kendigörüş,bilgivefikirlerinidekatabilir.Röportajdaenönemliözellik, belletme, tanıtma ve tasvir bakımlarından inanç uyandırmaktır. Bunun 60 GazetecininElKitabı,TürkiyeAileSağlığıvePlanlamasıVakfı,İstanbul:2000,s.76. Erkan Yüksel ve Halil İbrahim Gürcan, Haber Toplama ve Yazma, Tablet Kitabevi Konya:Nisan2005,s.31. 62 Jean‐Luc Martin‐Lagardette, Le guide de l’Ecriture Journalistique, La Découverte, Paris:2003,s.112. 63 HermannSchlapp,GazeteciliğeGiriş,KonradAdenauerVakfıYayını,Ankara:2000,s. 36. 61 40 için röportaj yazarının, yazdıklarının doğruluğunu ispatlayan fotoğraf‐ larla Bölüm‐5 konuyu,olaylarıtespitetmesigerekmektedir.”64 Emin Özdemir, röportajın gazeteciliğin önemli bir dalı olduğunu vurgulayarak,“Röportajınbirdoğruyu,birgerçeği,araştırma,inceleme, gezip görme yoluyla ya da soruşturma yöntemiyle yansıttığını” belirt‐ miştir. Özdemir,“mülakatbiçimindekiröportajcılığın”bugündevarlığını sürdürdüğüne dikkat çekerek, “röportajın öykülemeyle birlikte açıkla‐ maya, açıklamayla birlikte betimlemeye de yer verdiğini” vurgulamış‐ tır.65 Mülakat, “Bihter’lebirmülakatınmüşkilatındankaçarken,buda‐ kikadabilakisonunlamülakatalüzumgördü.”‐Uşaklıgil Arapça“likaa” kelimesindentüretilmiştirve“buluşma,birleşme,görüşme”anlamlarına gelmektedir. Mülaki:buluşan,kavuşan,görüşen 66 Prof. Dr. Oya Tokgöz, röportajı“magazin gazeteciliği” çerçevesin‐ deelealmış;magazingazetelerininamaçlarını,“eğlendirirkenbilgiver‐ mek”biçimindedeğerlendirerekşugörüşüsavunmuştur: “Haber olabilecek her konu, haber yapılarak yayımlanır. Başarılı olurlaryadaolmazlar…Buyöndeninsanoğlununhoşunagiden,onları düşünceye yöneltmeyen haberler yanında, çoğu kez yapay haberler de verilir. Günlük haber bütçelerini ‘fantazyaya’ kurmaca dönük, tatlı haberleroluşturur.”67 Prof. Dr. Tokgöz, magazin gazetelerinde yer alan haberlerin hep‐ sininrenklihaberbiçimindekalemealındığını,ötekidüzhaberlereoran‐ la renkli haberlerin çoğunun kişisel olduğunu, renkli haberi yazanın, haberinde kendi düşüncelerini ifade fırsatı bulduğunu bildirmiştir. Renklihaberin,çoğukez“röportaj”diyeadlandırıldığınıönesürenProf. Dr.Tokgöz,röportajışöyletanımlamıştır: “Bir gazetede yer alan renkli haber, düz haberin temelini oluştu‐ ran,cilasız,‘kim,ne,nerede,nezaman,neden,nasıl?’sorularınınötesin‐ devedışındakalanlarıdaiçinealanbiryazıtürüdür.” 64 S.KemalKaraalioğlu,Sözlü/YazılıKompozisyon,KonuşmakveYazmakSanatı,İnkılap Kitabevi,İstanbul:1994,s.229. 65 EminÖzdemirveAdnanBinyazar,YazıveYazınsalTürler,VarlıkYayınevi,İstanbul: 1983,s.119. 66 Özön,Osmanlıca‐TürkçeSözlük. 67 OyaTokgöz,TemelGazetecilik,İmgeKitabevi,Ankara:2003,s.358. 41 Öteyandan,Türkiye’de1950’liyıllardaYaşarKemalveFikretOt‐ yamilebaşlayanvetoplumsalsorunlarıröportajlaülkegündeminegeti‐ renönemliröportajcılar,röportajıkesinlikleedebiyatıniçinde görmek‐ tedirler. Onlara göre, “Röportaj, bir gazete yazı türü olarak edebiyatın olanaklarındanyararlanmaz;röportajbizatihiedebiyatiçindedir”.68 1.5.TanımlarınveGörüşlerinDeğerlendirilmesi Tanımı konusunda gerçekleştirilen bu özet araştırma, röportajın Türkçe’deki kavramsal karşılığının “belirgin” olmadığını ortaya çıkar‐ mıştır. Basında da, uygulamalardan görüldüğü kadarıyla röportajın ku‐ ramsalveişlevselsınırlarıpekkonulamamıştır. Bukelimenin,yanlışanlamlandırılmasıveyanlışkullanımısözko‐ nusudur. Bu bağlamda, röportajla mülakat söyleşi, görüşme yazıları genelde birbirine karıştırılmaktadır. Oysa ikisi arasında önemli farklar bulunmaktadır. Yinelemek gerekirse, kişinin tutumunu ve fikirlerini öğrenmek amacıyla sorulan sorular ve alınan yanıtlarla konuyu aydınlığa çıkar‐ mak, mülakatın özünü oluşturmaktadır. “Mülakat diye, fikirleri havadis kıymetiarzedenbirkimseyleyapılankonuşmayadenir.”69 Butürkonuşma yüzyüzegörüşme ikikişiarasında,bilgialmaya da bilgi vermeye dayalı, doğrudan ya da dolaylı olarak ilgili bir sorunu çözmeyeyönelik,yadataraflardanbirinidahaiyitanımayıveanlamayı amaçlayanbirgörüşmedir.70 İki kişi arasındaki bu tür ya da benzer görüşmelerde, içten dav‐ ranmak, esnek olmak, saygı ve nezakette kusur etmemek, dinlemesini bilmek,sözakışınıolurunabırakmamak,önyargılıdavranmamak,elden geldiğince objektif olmaya çalışmak gibi uyulması gereken bazı temel kurallarvardır.71 1.5.1.RöportajdaAraştırma,Soruşturma 68 Oktay Verel, Tercüman Gazetesi Eski Genel Yayın Yönetmeni, Röportaj Yazarı Görüşme,12.12.2003. 69 CevatFehmiBaşkut,GazetecilikDersleri,İ.Ü.İktisatFakültesi,GazetecilikEnstitüsü YayınlarıNo:8,İstanbul:1967,s.150. 70 AtillaGirgin,HaberYazmak,DerYayınları,İstanbul:2005,s.353. 71 MülakatTeknikleri,İşveİşçiBulmaKurumuGenelMüdürlüğüYayınıNo:141,Anka‐ ra:1980,s.7. 42 Röportajda,herhangibiriylegörüşmezorunluluğudayoktur.Hat‐ tabazen,hiçgörüşmeyapmadandaröportajyazılabilmektedir.Yadaele alınan konuyla ilgili olarak, gerektiğinde birden fazla kişiyle de görü‐ şülmekteveayrıntılarayerverilmektedir. Röportaj yazarı, okuyucunun ilgisini çekmek için süslü bir üslup Bölüm‐6 kullanabildiğiveayrıntılaragirdiğihalde,mülakatyazısıkısa yoldanaçıkbiranlatımlasadecekonuşulanlarıortayakoymaktadır.72 Öteyandan,TDK’ninTürkçeSözlük’ündeyeralan,“konusubirso‐ ruşturma,araştırmaolangazeteveyadergiyazısı”açıklaması,röportajı tanımlamaktanuzaktır.Çünküsoruşturmavearaştırma,kendibaşlarına röportajın asal öğeleri olamazlar. Bir röportaj için soruşturma ve araş‐ tırmayapılabilir;ancakbuçalışmalarbirhaberyazısıiçindegerçekleş‐ tirilir. Araştırma, bir olayın çatısını çatmak, olay içindeki katılımcıların rollerini,sorumlulukları,yetkilileri,nedenselbağlantılarıortayakoymak için yapılan çalışmadır. Buradan elde edilecek sonuçlar doğaldır ki, bir röportajdakullanılabilir. Soruşturmaya,araştırmayadayananyazıda,bir“kanıtlamamantı‐ ğı”vardır.Araştırmadakivarsayım,eldeedilenmalzemeylekanıtlanma‐ lıdır. Böyle bir yazıda, soruşturma, araştırma sonucu sağlanan bilgiler inandırıcıbirbiçimdesıralanmalıvesunulmalıdır. Ancakbuaşamada,“Acababirröportaj,soruşturmasız,araştırma‐ sızyapılamazmı?”sorusunuyöneltmekgerekir.Yanıt,“Yapılabilir.”ola‐ caktır. Biruçakkazasısonrasınatanıklıkedilerek,röportajınyapısalöğe‐ lerikullanılarakkalemealınmışyazı,röportajsayılmayacakmıdır?Tabii kisayılacaktır.Çünküröportajyazısınınbirişleviolması,temelilkedir. 1.5.2.RöportajınAsalİşlevi:Tanıklık Röportajınasalişlevi,gerçektenmeydanagelmişbirolayıntanık‐ lıkedilerek,çoğukezengellerin maddi‐manevi aşılarakaktarılmasıve bunun sonucu okuyucuyla paylaşılmasıdır. Röportaj, belli bir açıdan olayabakmakveonubirfotoğrafmakinesigibisaptamaktır.73 Bunun yanı sıra bir röportaj yazmak için, her zaman Himalaya Dağları’na yapılan bir keşif gezisinin kampında bulunmak gerekmez. 72 73 A.RıdvanBülbül,GenelGazetecilikBilgileri,İletişimKitapları,Konya:2000,s.129. Güven,a.g.y.,s.12. 43 Kentinherhangibircaddesinde,köşeyidönüncedebirkonuyakalanabi‐ lir.Gözleridörtaçıpbirolayabakmakveonubirfotoğrafmakinesigibi saptadıktansonrada,katıksızvedoğrudananlatmak; Bölüm‐7 röpor‐ tajiçinenuygunyöntembudur. Kim yalın, etkili ve doğru anlatabiliyorsa, “röportaj yazıyor” de‐ mektir.Yazınsaltürderöportajlarolduğugibi,heyecanyaratanbirola‐ yınhemenardındanivedilikleyazılmış;kronolojiksırayagöreanlatılan kısa röportajlar da vardır. Röportaj okura, sanki oradaymış gibi, olayı adım adım izleme şansı sunduğu için, basit haberden daha çekici gelir. Muhabir,okurunolayıkendisiyleizlemesineolanaksağlar.74 Okur, gazeteciden olayı sadece aktarmasını beklemez; olanaklar ölçüsünde,bukezdekendisiniolaylarıntanığıyapmasınıister.Gazeteci de, olayların basit bir çözümlemesini aktarmakla yetinemez; tanıklık yaptığı olguların anlamını ortaya çıkaracak, kendi gözlem ve değerlen‐ dirmelerini de katacağı bir metin kaleme olmak zorundadır. Sonuçta, röportajolayasadıkvetambirtanıklıktır.75 Röportaj, insanlarla ve olaylarla temastır. Röportajcı da, bir kale‐ minüzerinetutturulmuşbirgöz,birburunvebirkulaktır.Çünküröpor‐ tajiçin,görmek,işitmek,hissetmek,yaşamakvedokunmakgerekir.76 Kimi röportajlarda yazar, kişilerle birlikte olmasına rağmen, yal‐ nızca izlemekle yetinir; kendisini gündeme getirmez. Kimi zaman da, röportaj yazarı olayın içine öyle girmiştir ki, okur onu merakla izler. Örneğin Amerikalı röportajcı John Reed, “Dünyayı Sarsan 10 Gün” adlı kitabında,Rusya’daki EkimDevrimi’nianlatır.Reedolaylarıniçindedir. Okur onu Petrograd’da Smolny Enstitüsü’nde izler. Reed, Çar’ın kışlık sarayısaldırıyauğradığında,halkınarasındadır.77 Çipura’nınÖlümü “Namramrüzgarıgelmedenbalığaçıkalım.”dedi,Feridun.Tekneyi çözüp, çipayı aldım. Biraz açıldıktan sonra motorun ipini çektim. Göl dalgalandı. Boğaz, yedi sekiz metre genişliğinde, Köyceğiz gölü, Dalyan boğazıylaAkdenizveEge’yeburadakarışıyor.Ölemezdağıburadabiti‐ yor,burnuburadagömülüyorsulara. 74 Wolf Schneider ve Paul‐Josef Raue, Gazetecinin El Kitabı, Konrad Adenauer Vakfı Yayını,Ankara:2000,s.90. 75 PhilippeGaillard,Gaztecilik,çev.MehmetSelamiŞakiroğlu,İletişimYayınları,İstan‐ bul:1991,ss.57‐58. 76 Martin‐Lagardette,a.g.y.,s.113. 77 Güven,a.g.y.,s.5. 44 Güneşçıkalıbirsaatolmuştu.Geceyikumlarüzerindebirerbatta‐ niyeylegeçirmiştik,çiydüşmüşazıcık,inciklerimsızlıyor. Denizsırasıradalgalarla,tekneninburnundayırtılıyor.Çilendras adasının arkasına geçince Akdeniz’in kudurganlığı kendini gösterdi, kaynıyordumavimavi.Adaçamlıydı.TepedeÇilendrasfeneri,beyaz. Çilendras’ındoğusunageçtik.Deniz,adayabiryerdentünelaçmış, yemiş toprağı, kayayı. Dalgalar iri iri dövüyor oyuğu. Deniz dövmesin‐ denbaşkasesyokortalıkta.Viraettik,atladıkdenize.Sandalıbirkovu‐ ğuniçineçektik.Delibağlargibibağladıkdörtyanından.Denizçalarmış sonratekneyi. Misinalar, oltalar ağzımızda yosunlu kayalara yüzdük, dalıp dalıp yemtopladık.YosunlukaygankayalarAllahsız.Jiletinicadıbukayalar‐ danolsagerek...İğneninicadıbukayalardan...Hançerdeöylesine...Tır‐ manmakkolayolmadı,elayakkaniçinde...Brebunemeretiştir?Funda‐ lar,dikenlerdalıyorbacakları,omuzlarıdişliyor... İribirkayalığadönünce rüzgaryokoldu,Akdenizsustu.Akdeniz şimdibillurtastamaviliyeşilligümüşten...Denizindibiapaydınlık,ada‐ mınyürüyesigeliyor. Dörtkulaçdenize,üçkulaçdadeniziniçine.Yedikulaçmisinaaçıp “YaAllah,Yanasip...”çektik.Kırmızıkayalargörülüyorgümüşdenizde. Zümrütyeşilleryeryer.Tabakgibi. İştebirkayabalığı,nazlı,işveli,bilgiç.Dolaştıyeminetrafında.Bir tane daha geldi, ardından bir karagöz. Balıkların güzeli karagöz, canım karagöz,karalı‐aklı.Toplanmavegösterikanunuyokbalıklarda,birikti‐ ler. ‐Tuhbre...Gittiyem...Dedimya,kayabalığıbilgiç,kayabalığıaçık‐ göz,kayabalığıdoyumsuzinsan... İki olta yan yana şimdi. Balıklar on kadar oldu. Beğen, beğendiği yemiyaklaştıralyukarı!Niyetetmesikolayammabunlartilkikuyruğu, kurnaz.Birgümüştürparladı,bugelenaketine,baletinekurbançipura, gelinbu,balıkdeğil...Cilveninbinibirpara,dolanıdolanıveriyor.Taktım aklımıçipuraya.Gitbekaragöz,gitbeAllah’ınkulukaya... ‐ Gel çipuram, yaklaş çipuram, daha yaklaş, daha yaklaş, ha şöy‐ leee...Birazdaha,biraz... Asıldımnaylonipe,gazeteciden,ressamdanbukadarbalıkçıolur... Yüzlercedönemeci,yüzlercekilometreyolubalıkbeslemekiçinalmışım meğer...Benattımonlaryedi... 45 Kuş bakışı bakıyoruz denize. Güzel görüntü, güzel benim işim... Unutuveriyorum balığı, denizin dibini gözleyeceğim diye. Ama o öyle değil, dolanıp durur, aldırış etmiyor yeme gayrı! Sabah kahvaltısını et‐ tirdimondanmıacep? Burnunu dayadı yeme. Kalbim durayazdı... Kaya kesildim. İşaret parmağımdansarkanmisinatitreşimleriçinde,usuldanusula...Çekemi‐ yorum.Yazıkbucana,kıyamıyorum.Hafifçeçekiyorumoltayıodageli‐ yor,alayedergibibirhalivar.Uzaklaştırıyorum,izliyoroltayı...Tutmak istemiyorum. Yüreğim götürmüyor. Yanımdakiler dadandılar karagöze, kayaya...Akşamlıkmezeçıktı. ‐Çipura,gitbeikigözüm,gitAlla’sen,gitdediğimebak...İnadıinat. Kaşındıdedim,n’apayımben?titreşimlerçoğaldı,çoğaldı... ‐Asılbeee... Dalmışım,sestabancagibipatladıkayalarda,yankılandı...Aniola‐ rak çektim, elimde değildi bu. İğne havada kavis çizip kayaya takıldı. Çipura özgür, çipura yaşama sevinci içinde... Özgürlük çalmak benim işimdeğil,canyakmakdeğil... Yemitakıpyenidenattımdenize.Denizoynamayabaşladı.Dibiar‐ tık eskisi gibi görünmüyor... Bir değil, beş, altı, on çipura var... Kesik, bölük,pörçük.Üstüsteçekilmişfotoğrafgibi...Namramesiyorhafiften, gözlerimdahaaçık,gözlerimdenizde,bendedeğil... Gümüşgümüşşıpırtılaroynaşıyor,aynatutuyorbalıklardenizden, çipuraaynıyerdesüzülüyor,kırıtıyor,kıvırıyor.Gözlerimdenizdegezi‐ yor.Çipuraburunsürtüyor,çipuracilveyapıyoryeme.Yemtuzak,yem ölüm. O ne bet bir dikendir bilsen? Parmağım denize gidiyor, gözlerim oltayatakılmış. ‐ÇekFikretbeee... Dalgınlıkkötüşey,korkuyorum,misinaağır.Solelim,sağayardım ediyor. Balık değil, ayna var oltada, canlı çırpınan... İçim kıpırtı doldu, can yaklaştı, can çırpıntıda, can ellerde, canın ağzı dikende. Canın ağzı yırtıldı! Can,kayalarüstündesıçrıyor. Yusyuvarlaktıgözleri.Nereyebaktığıbellideğil.Pırılpırılbirbon‐ cuk. Gelin pulu, pulları. Ağzı, boru gibi ağzı, kenarı çemberli ağzı açılıp kapandıkçasaçfırçasıdişlerinigörüyorum. Şimdi sıçramıyor, nefesleniyor durmadan, her nefesten sonra o güzel ağzı, bir açılıp bir kapanıyor... Biten, tükenen, eriyen bir hali var. 46 Yoruluyor. O el kadar bedeni yaşama savaşında. Birden sıçradı, döndü. Kaya tozları o boncuk gözlerini pırıltılı gümüşünü bulandırmış, donuk‐ lukiçinde... Ağız açılıp kapanıyor ama eski yaşamasını yitiriyor, an an yitiri‐ yor.Onunyerinederin soluklaralasımgeliyor,alıyorum.Faydayokçi‐ puraya. O tozlu, o bulanık tek gözü bana bakıyor. Dostça değil, biliyo‐ rum... Anlatamam bunu. Bu bakış, özgürlüğü, yaşaması çok görülüp de kıyılanınbakışı... ‐Suçumuzinsanolmakmı,balıkolmakmı? Soluğukesildigayrı.Ağzıtamkapanamıyor,gücünükaybetmişbir kıpırtıiçinde.Odabitti,mumunbittiğigibi... İçime bir kor düştü. Her kötülük eden duyamaz bunu, sanmam... Duysalar,insanlardahamutluolurdu,dahaözgürolurdu.. Elimle ittim. İlkin kayaya çarptı, gitti. Şırp etti deniz, burun üstü ağırağırindi,indiyandöndükuma. Namram rüzgarı koyu yalıyordu. Dipte, ta derinlerde, kumların üzerine çakılmış bir pırıltı vardı. Özgürlük ve can gitti, ama insanların çoğuçipuragibideğil. FîkretOtyam.Ulus,1958. 1.5.3.Haber‐RöportajFarklılığı Haberyazısında,verilenbilgileringerçekvekanıtlanırolmasıge‐ rekir. Haberi yazan gazeteci, bir olayı, olguyu nesnellik kurallarına uy‐ gunolarakkalemealmak,betimlemelerdetarafsızdavranmakzorunda‐ dır.Haberennesnelolmayasoyunmuşgazeteyazıtürüdür.78 Buna karşılık röportajda, gazetecinin, bir kereye özgü yaptığı ta‐ nıklıkyadaolayıyaşamasısözkonusudur.Dolayısıylakanıtlanabilmesi hayligüçtür.Röportajöznelbirgazeteyazıtürüdür.Gazetecitanıklıkla‐ rınıyazar;okuronainanmakdurumundadır. Ancakröportaj,öznelbirgazeteyazıtürüolmasınakarşın,gazete‐ cininyorumyapabileceğibiralandadeğildir.Gazetecibelkibirröportaj konusuna,gizlidengizliyedahasıcakbakabilir;amaaçıkaçıkbiryorum yapılması,röportajdasözkonusuolamaz. 78 Atilla Girgin, Yazılı Basında Haber ve Habercilik Etik’i, İnkılap Kitabevi, İstanbul: 2003,s.96. 47 Betimlemek ortam, duygu, görünüm , anlatmak süreç, eylem , alıntılamak ve yansıtmak düşünmek, değerlendirmek, sonuçlar çıkar‐ mak :Birröportajdabudörtöğeiyidağıtılarakkullanılmalıdır.Buöğe‐ lermetnecanlılıkkatarvekonununfarklıbakışaçılarındandeğerlendi‐ rilmesineolanaksağlar.79 Röportaj, anarşi yaratmanın karşıtıdır. Öznellik, görüşlerin gem vurulmadanortayadökülmesianlamınagelmez.Öznellik,yazarınröpor‐ tajındakullanmaküzere,bizzatyaşadığıolaylardanyaptığıbirderleme‐ dir.”80 Özetlemekgerekirse: Haber teknikleri dizininde ilk sırayı basit haber alır. Basit haber, kişiyibirolayhakkındakısaveözolarakbilgilendirir.Basithaberbütü‐ nüylegerçeklereodaklıdır. İkincisıradaayrıntılı,yinegerçeğeodaklırenklihaber karmaşık haber vardır; ayrıntıları ve nedenleri aktarır. Renkli haberde öznel ve çözümselöğelerbiraradakullanılır. Üçüncü sırada röportaj yer alır. Bir görgü tanığına dayanarak ya daolayıyaşamışkişitarafındanyazılırveortamınyanısırasözkonusu kişiyeaitduyguvedüşüncelerideiletir.Bütünüylekişiselbiryaşantıyı anlatır.81 Buçerçevederöportajı,basit,karmaşıkverenklihaberlerden,mü‐ lakatilesöyleşidenayıranözelliklerdaimagözönündebulundurularak, kavramkargaşasınanedenolmaktankaçınılmalıdır. “Gazeteröportajındanfarklıdır;televizyondaizledikleriniz…” ...1997yılındanberihazırladığımprogramlardayüzlerce 600’den fazla kişiyleröportaj yaptım.Ağırladığımherkonuk,bir yolculuğada‐ vetiyeydi,içdünyalarınıkeşfeçıktığım.Bilinmeyeninizinde,merakedi‐ lenlerin peşinde, sorularımın anahtarıyla açtığım kapıların gerisinde nelerin saklı olduğunu görmek, görüntünün ve sözün ötesinde nelerin gizlikaldığınıgöstermekistedim. Zaafları ve onları çevreleyen benlik duvarlarını delip geçmeden, gönülkapılarınıkırıpdökmeden,samimiitiraflaraulaştım.İçhesaplaş‐ malar,pişmanlıklar,kurulanhayallerbirbirdöküldüortaya.Zorlamasız, 79 Schlapp,a.g.y.,s.37. SchneiderveRaue,a.g.y.,s.88. 81 Schlapp,a.g.y.,s.39. 80 48 pazarlıksız ve duygu sömürüsünden uzak. Sorularımla iç dünyalarının kapılarınanazikçevurdum.İçeribuyuredilmeyibekledim. Ne önyargılarımın kapıyı tekmelemesine izin verdim, ne de kapı aralandığındaitiphışımlaiçerigirdim.Çoğuzamankonuklarımıngönül bahçelerinde,hayalleriningizlendiğiodalarda,düşüncelerininkıvrımla‐ rındadolaşmanınayrıcalıklıkeyfinitattım. Önhazırlığımıngenişliği,sohbetlerinderinliğinibelirledi.Hersöy‐ leşi için ekranda seyredilen zamanı katlayan hazırlıklar yaptım. Birkaç dakikalıksorularıngerisinde,günlercetarananarşivler,satıraltlarıçizi‐ lerekokunankitaplar,eldenotdefteridikkatleizlenenkonserler,oyun‐ lar,filmler,sergilersaklı. Sabırla toplayıp, keyifle çalıştığım bilgileri röportajlarımın temeli saydım.Butemelinüzerinefarklıağırlıklardakisorularımıdikkatleyer‐ leştirerek,konuklarımısağlamvedengelibiryapıiçindeelealmayagay‐ retettim. Röportajlarımı,gazetecikimliğiminzorunlukıldığıobjektiflikgöz‐ lüğümütakarakyapmayaçalışsamda,kendimibiryargıç/jüriüyesigibi hissettiğimzamanlardaoldu.Zira,ogözlüğünarkasındanbakangözler banaaitti. Soru sormak ile sorgulamak arasındaki ince ayrıntıyı gözeterek, gönülgözüylebaktımkonuklarıma;enkeskinsorularımınezaketintör‐ püsüyleinceltmeyeözengösterdim.Anlayışıöfkeyesiperyaptım.Kaça‐ makcevaplarveyalanlarkarşısında bilgive belgelerin geniş kanatları‐ nınaltınasığındım.Zamangeldiiçimdekiisyanınyangınıgözlerimeyan‐ sıdı;amaaslasözlerimedeğil. Bütünröportajlarımıtelevizyondacanlıyayında, yada‘nearlive’ Baştansonahiçdurdurulmadanvesonradanhiçbirmontajyapılmadan gerçekleştirilen bant çekim şeklinde yaptım. Konuklarıma yönelttiğim soruları, evlerinde ya da ofislerinde değil, çoğunun kendilerini yabancı hissettiğistüdyoda,kameralarkarşısında,spotışıklarıaltındaveçekim‐ de olmanın heyecanını yaşarlarken sordum. Röportajlarımı, konukları‐ ma milyonların bizi izlediği gerçeğini unutturarak, iki dost arasındaki sohbetedönüştürmeyeçalıştım. Gazete röportajından farklıdır televizyonda izledikleriniz. Gazete içinyaptığınızröportajlardaaynısoruyuısrarlafarklışekillerdesorabi‐ lir,istediğinizyanıtıaldıktansonra, sankicevabıteksoruylayakalamış gibiyazabilirsiniz.“Şöylesöylersenizdahaiyianlaşılır.”diyerekröportaj yaptığınızkişiyiyönlendirebilir;ortamgerginleştiğindebirkahvemolası veriphavayıyumuşatabilirsiniz. 49 Cevaplaruzunmuoldu?Sorularınızımışaşırdınız?Sonradankağıt üstünde yaptığınız düzeltmelerle cevapları kısaltabilir, sorularınızı ye‐ nidengözdengeçiripdüzenleyebilir,sırasınıdeğiştirebilirvehatta,bazı‐ larınınyaptığıgibi,söylenmemişnicesözükonuşulmuşgibisunabilirsi‐ niz. Oysatelevizyonröportajlarındabunlarınhiçbirisözkonusudeğil‐ dir.Canlıyayındaakıcıveiçeriğizenginbirröportajiçinenazındanso‐ rularınızınsırasınıçokiyibelirlemek,konuğunpsikolojisinisüreklikol‐ lamak, beklenmedik cevaplar karşısında anında soru üretebilmek, me‐ rakınızı gideremediğiniz konular üzerinde çok vakit kaybediyor hissi uyandırmayacakölçüdeısrarlıolmakvebirbaşkakonuyageçerkensü‐ rekliliğikoparmayacakbağlantılarkurmakzorundasınız. Öte yandan, heyecanlanmayacak, sinirlenmeyecek ve asla sıkıntı‐ nızıbellietmeyeceksinizki,röportajındümenielinizdenkayıpgitmesin. Tüm bunları, sürenizi çok iyi ayarlayarak ve daha da önemlisi, anında kaybolabilentelevizyonizleyicisinindikkatinisüreklicanlıtutup,söyle‐ şininüzerindeodaklamayaçalışarakyapacaksınız... SedefKabaş.SesliDüşünenler Önsöz 2003. 1.6.RöportajYazarı Sık sık yinelendiği gibi: Röportajda, yanıtı aranan sorular vardır. Ama,busorularınyanıtı,yalnızcatekbirkişininyadakaynağıngörüşle‐ rini yansıtan ya da tek bir kaynaktan alınmış bilgilerin sergilenmesiyle yetinilen,darkapsamlıbirbiçimdeverilmez.Yanıtınverilmesiiçingeniş veyoğunsoruşturmalar,incelemeler,araştırmalar Bölüm‐8 ,gözlemler veokumalar Bölüm‐9 vb.yapılır. Dolayısıyla, röportaj yazarı sıradan bir muhabir bildirmen de‐ ğildir.Başkabirdeyişle,sıradanbirmuhabirgibi,olaylaratanıkolmakla ya da tanık olduğu olayları öykülemekle işlevini yerine getirmiş sayıl‐ maz.Tanıkolduğuolaylarıyazıyadökendebirişleviyerinegetirmekte‐ dir;ama,ortayaçıkanyazı“röportaj”değildir. Röportaj yazarı, aynı zamanda iyi bir araştırmacı, eldeki verileri değerlendirmesini bilen iyi bir incelemeci, eksik gördüğü bilgileri ta‐ mamlamak için gerekli soruşturmaları yapabilecek yeteneği bulunan birivegüçlübiryorumcuolmakzorundadır.82 82 Şenyapılı,a.g.m.,s.174. 50 Röportaj türünde, inceleme ve araştırmanın yanı sıra artık duygu davardır.Yazarın,ayrıntılarınainerekoluşmanedenlerinikavradığıola‐ yı,kendiyorumunukatarakokurlarınadakavratmasısözkonusudur. Röportajyazarınınyaratıcılığı,yalnızcaolayınbilinmeyenyüzünü ortayakoyması,buamaçlaçeşitliaraştırmalaryapmasıdeğil;“olayıçar‐ pıcıbirbiçimde,birbakımayeniboyutlarla,olayhakkındaoluşmuşyar‐ gıları yıkmaya yönelik bir yorum ve anlatım biçimiyle sunma ustalığı” demektir. Ancakyorumveanlatımbiçimi,gerçeğinçarpıtılmasınayolaçacak bir tutumun benimsenmesi anlamına gelmez. Yazıyı çarpıcı kılmak, okurları etkileyerek görüşlerini değiştirmek, akılları çelmek amacıyla gerçeklere aykırı bir yaklaşımı benimseyen röportaj yazarının başarısı kısa ömürlüdür. Çünkü, gerçeğe dayanmayan çarpıcılık geri teper ve olumsuzkarşılanır.Yazarinandırıcılığınıyitirir. MeteAkyol:“HepYüreğimÖnPlanaÇıktı.” ‐Dahaçokröportajyazarlığınızlatanınıyorsunuz.Röportajyazar‐ lığınızındiğergörevlerinizdenfarkıneydikibukadarçokönplanaçıktı? ‐Haberciydimdeaynızamanda.Fakatröportajyazarlığımhaber‐ ciliğimdendeönplanaçıktı.Bütünistememekarşınhaberciliğiseveme‐ dim.Habercilikteesasolan“objektifkalabilmek”tir.Objektifkalabilmek‐ te kendimi çok zorladım. Sübjektif olmak özelliğim objektif olmam ge‐ rekliliğiniarkayaitiyordu. Hemen hemen hiçbir habere yalnızca gözlerimle bakamadım; o haberiyalnızcakulaklarımladinleyemedim.Hepyüreğimönplanaçıktı vetümhaberleriyüreğimledegördüm;tümkişileriyüreğimlededinle‐ dim. Onun için de olayları, gördüğüm gibi değil, duyumsadığım gibi yazmak istedim. Onun adına da “röportaj” dediler. Olaylara yalnızca beynimle değil, yüreğimle de yaklaştım. Yani bu meslekte, “elektrik düğmesiyleampularasındakitel”olmadım,olamadım. ‐Birgazetecideolmasıgerekenenönemliözelliksizcenedir? ‐Başkasınısevebilmekveelindekibasıngücünü,bugücetozkon‐ durmayacak bir özenle kullanmak. Başkasını sevebilen bir gazeteci, ta‐ nık olduğu herhangi bir güzelliği o sevdiğiyle paylaşmak ister. Bir de, başka kişilerden farklı olarak bildiğin bir bilgiyi, onların bilmediklerini yüzlerine vurmadan, onların bilmediklerinin ayırdında bile olmaksızın onlarlapaylaşmakgerekir. Yarım yamalak, çoğu kulaktan dolma bilgileri, olduklarından kat katfazlabüyüterek,bubilgileresahipolmaktankaynaklananbirüstün‐ 51 lük duygusuna kapılmak, kör bir dilencinin önündeki parayı alıp, bunu övünülesibirbecerisanmaktanfarksızdır. Hekimlerin alfabesinin A harfi şudur: “Primium non nacere.” Türkçe’de, “Önce zarar vermeyeceksin.” anlamındadır. Bu alfabenin bir deBharfivardır.Odaşudur:“Medicine,curateipsum.”Onunanlamıda şudur:“Hekim,öncekendiniiyileştir.”BuikiLatincesözünezamanha‐ tırlasam hep hayıflanırım: “Keşke bizim mesleğimizin de alfabesinin A veBharfleriolsalardıbusözler.”derim.Sonradadüşünürüm:Olmaması içinbirengelmivar? ‐SondönemlerdeTürkbasınınınveTürkokuyucusunundurumu‐ nunasıldeğerlendiriyorsunuz? ‐ Türk basınının önemli bir eksikliği, halka gazete okumayı öğre‐ tememesidir. Halkımız gazetede yayımlanan haberin doğruluğunu sor‐ gulamıyor.Kendisineduyurulanherhaberidoğruvarsayıyorvebuha‐ berlerindoğruolduğunainanabiliyor. Halkımızınbusafyapısınıkimimeslektaşlarımız,kişiselamaçları yadahattaçıkarlarıdoğrultusundasömürmektençekinmiyorlar.Vebu tutumlarıylahalküzerinde,sankibir“tedhiş”görünümüoluşturuyorlar. “Kötü doktor kişiyi tıptan soğutur.” sözündeki gerçek örneği, bu türkimikişiselçıkarcımeslektaşlarımızdaokurlarımızıgazetelerdenve gazetecidensoğutmayabaşlamışlardır.Halkıngazetelerevegazetecilere olan güveninde önemli azalmalar olduğunu, üzülsek de, kabul etmek zorundayız. Birzamanlarvarolan“Basınıngücü”kavramı,halkarasındayerini giderek,“Gücünbasını”olgusunadönüştürmektedir.Basına,halkınsesi, gözü,kulağıolmasıkimliğibiranönceyenidenkazandırılmalıdır. ‐Birgazetecininönceliklisorumluluklarınelerdir? ‐Birgazetecininönceliklisorumluluğu,kendindenbeklenilenso‐ rumluluğuyerinegetirmesisorumluluğudur.Yalancıların,sahtekarların, geçicibirsüreiçindeolsahalkıaldatmayıyanlarınakarsayanların,kıyı‐ sındanköşesindengeçemeyecekleribirkimliktir“gazeteci”kimliği… ‐Gazeteciolaraksizmillikonularsözkonusuolduğunda,ülkeniz vemilletiniziçinhiçhareketegeçtinizmi? ‐Elbettegeçtimvebukonudaherzamandahareketegeçmekiçin gönüllüyüm.Kıbrıs’taongazeteciarkadaşımlabirliktetutsakedilip,ar‐ kamızdaki sten tabancalarının önünde duvara dizildiğimizde, dimdik durarakvehepbirağızdan“Birbaşkadırbenimmemleketim”şarkımızı 52 söylerken kendimizi, ulusumuzun tüm bireyleri huzurunda, bir ulusal onursınavındavarsaymıştık. Yaşamımınheranındakendimihep,buulusunhuzurunda,böylesi bir sınavda görmüşümdür. Yaşamımın bundan sonraki bölümünün tek anlamı,ulusumunenazbağımsızlıkdenliöndegeleneğitimsizliksorunu karşısındakisavaşımındada,gönüllübirerolarakhizmetedebilmeka‐ rarımdır. ‐2005yılınınOcakayında,gazetecilikyaşamınızdabirbüyükga‐ zetede Hürriyet yayımlananilkröportajınızın50.yılınıgeridebıraktı‐ nız.Şöylegeriyedönüpbaktığınızda,gazetecilikmesleğindenelerdeğiş‐ ti?Sizinyaptığınızgazetecilikleşimdikigazetecilikarasındanegibifark‐ laryadabenzerliklervar? ‐Şimdikigazetecilikdeğil,bültenliktir.Bizimzamanımızdagazete formatındaolupda,gazeteolmayanbültenlervardı.Bugünkügazeteler, holdinglerinbültenleri,borazanları.Onlarhalkınsesinideğil,şirketleri‐ ninsesiniduyuruyorlar. Genç gazeteci arkadaşlarımın omuzlarına bugün yüklenen görev, bizimzamanımızıngörevindençokdahaağırdır.Onlaryalnızca“gazete‐ ci”kimliğini hak ettiği yörüngesineoturtmakyükümlülüğütaşımak zo‐ runda değiller; “gazete” kimliğini de, hakkı olduğu düzeydeki yörünge‐ sine oturtmakla birinci derece görevli ve sorumludurlar. Kolay gelsin tümünüze... KendiAnlatımlarıylaDuayenGazeteciler 3 .İLAUM.Ankara,2005. 1.6.1.ÖlçülüDuygusallık,AbartısızBiçim Önemlibirkuralda:Röportajyazarının,duygusallıktasonderece ölçülüolmakzorunluluğudur.Bukonudayaygınolarakanlatılanfıkrayı yinelemekteyararvardır: Genç bir muhabir sel felaketine uğramış bir bölgeye röportaj yapmaya gönderilmiştir. Muhabirin gazeteye ulaştırdığı ilk yazısı şöyle başlamaktadır: “Tanrıçevredekitepelerinenyükseğiüzerineoturmuş,kullarının uğradığıbuacıfelaketindayanılmazgörüntüsünüyaşlıgözlerleizliyor...” Bu ilk cümleyi okuyan yazı işleri müdürü, genç muhabire hemen şumesajıgöndermiştir: 53 “Felaketiboşver.HemenTanrıilebirgörüşmeyapıpyolla.”83 Fıkradandaanlaşılacağıgibi,röportajyazısındaabartmalıbiçem‐ densakınmakgerekir.Gerçeklerisergilemeamacındakiröportajtürün‐ de,aşırıyakaçananlatımlarkullanılması,belkiyazınınçarpıcılığınıartı‐ rırama,istenenetkiyisağlamagücünüyitirir;dikkatinişlenenanakonu üzerindeyoğunlaşmasınıengelleyebilir. Yukarıdakifıkrada,yinegazetecilikuğraşıaçısındandikkatedile‐ cekbirbaşkanokta,“röportaj”ile“söyleşi”yada“görüşme”arasındaki ayırımın gözetilmesidir. Yazı işleri müdürü “röportajdan vazgeçtiğini” bildirirken, genç muhabire Tanrı ile bir “görüşme söyleşi yapmasını” buyurmaktadır. Tanrı ile yapılacak görüşme söyleşi , bir röportaj de‐ ğildir. 1.6.2.ÇarpıtılmayanGerçek “Tarihinhiçbirdöneminde,bukadarçokbilgivebilgiyleilgilibu kadarçokdoyumsuzlukolmamıştı.Teknolojikgelişmevehaberakışının yarattığıbaskı,haberçalışanlarınınmeslekikültürünüaltüstetti.Klasik gazeteciliğinüzerinetemellendiğiüçeksen‐gerçeğinaraştırılması,kişi‐ leresaygıveyargıbağımsızlığı‐artıkokadardaaçıkdeğil.”84 Haberyazılırkengözetilmesigerekliilkelerin,röportajiçindege‐ çerliolduğuaslaunutulmamalıdır.Builkelerinbaşında,gerçeğinçarpı‐ tılmamasıgelir.Röportajda,habergibigerçeğiyansıtmalı;aktarmalıdır. Röportaj da, yine haber gibi söylentiler, doğrulanmamış bilgiler ve ka‐ nıtlanmamışbelgelerüzerinekurgulanmamalıdır. Röportajyazarı,kendinegörebirdünyayaratmakladeğil;yaşanı‐ landünyayı,bilinmeyen,tanınmayan,saklıkalmış,vurgulanmamışyan‐ larıylasergilemekleyükümlüdür. Öteyandan,röportajınüslubu biçem daroman,öyküvebenzeri yazıtürlerinegöredahayalın,abartmayakapalıbirözelliktaşır;taşıma‐ lıdır. Roman ya da öyküyü röportajdan ayıran en önemli özellik, belki de,romanyadaöyküyazarınıngerçekleri röportajyazarınagöre de‐ ğiştirmeözgürlüğününbulunması,buözgürlüğünsınırsızlığıdır. 83 84 Şenyapılı,a.g.m.,s.182. EnricoMorresi,HaberEtiği AhlakiGazeteciliğinKuruluşuveEleştirisi ,DostKitabe‐ vi,Ankara:Eylül2006,s.21. 54 Bir röportajda “görüşme” ya da “görüşmeler” bulunabileceğine değinilmişti. Dolayısıyla röportaj yazarının, aynı zamanda, iyi bir “gö‐ rüşmeci”olmasıgerekir.Haberöykülerininyadahaberöykülerindeyer alanlarınönemlibirbölümü,hattadenilebilirkiyüzdedoksanı,görüş‐ me yoluyla eldeedilmektedir.Haberlerinöykülerini,yayüzyüze yada telefonla, daha ender olarak da yazılı iletişim kurarak gerçekleştirilen görüşmelerdeneldeedilenleroluşturmaktadır. Gazeteci,haberkaynaklarınıöğrenmek,bilmekvetanımakzorun‐ dadır. Ayrıca, hangi kaynakların verdiği bilgilere güvenebileceğini do‐ layısıyla hangilerini yücelteceğini , hangi kaynakların verdiği bilgileri başkakaynaklardansınamasıgerektiğini,hangikaynaklarızorunlukal‐ madıkçadevreyesokmamasıgerektiğini,vb.debilmelidir. Röportajıneksiksizyazılabilmesi,genellikle,yazarınhaberkayna‐ ğına yadakaynaklarına yönelteceğisorularıntutarlılığınabağlıdır.Bu nedenlegazeteci,kişilerlenasılilişkikurmakgerektiğini,kurulanilişki‐ lerinnasılsürdürüleceğini,builişkilerinsürdürülmesindeuygulayacağı yöntembilgisinideedinmekzorundadır.85 Yazmak... Yazmak, bakmak, baktığını görmek, duymak, duyumsamak, ko‐ nuşmak,öğrenmek,kavramak,anlamayaçalışmaksa... Yazmak, tanıklık etmekse; içimde, çevremde, toplumumda, ül‐ kemde, dünyada, evrende olup bitene tanıklık etmekse... Yazmak, yo‐ rumlamaksa... Yazmak, binlerce olasılık içinden seçim yapmaksa... Bilinçli ya da bilinçsizseçimyapmaksayazmak… Yazmak,paylaşmaksa,paylaşapaylaşaçoğalmaksa...Yazmak,ben‐ cillikse,‘ben’diyeyanıptutuşmaksa...Yazmak,başkalarınaulaşabilmek içinbiraraçsa... İnsanın kendi içinde parçalanmasıysa yazmak... İnsanın başkala‐ rıyla ve asıl kendisiyle barışması, barışık olması, bütünleşmesiyse yaz‐ mak... Yazmak, anımsamaksa; bellek görevini üstlenmekse... Yazmak, unutmaksa,unutturmaksa...Yazmakgözboyamaksa... Yazmak,öngörebilmek,yarınıhazırlamaksa...Yazmakbirkaçışsa; yazmakbirsığınmaysa...Bir‘bahane’yseyazmak... 85 Şenyapılı,a.g.m.,s.183. 55 Yazmak,birkavgaysa,yazmak,tepkigöstermekse...Yazmak,karşı çıkmaksa...Yazmakanarşiyse... Yazmak, ‘yaşamaksa’... Yazmak, bir düşse; yazmak düşünceyse; yazmakeylemse... Yazmakbunlarıntümüyadabunlarınherhangibiriyse...Bunların hiçbirideğilseyazmak… Benkendimibildimbilelihepyazdım. Beyazgünlerdeyazdım,karagünlerdeyazdım... ZeynepOral.MeslekYarası,İstanbul2006. 1.7.RöportajTürleri İstanbulÜniversitesiİletişimFakültesi’nceyayımlananBasınSöz‐ lüğü’nde, “konusu bir soruşturma, araştırma olan gazete ya da dergi yazısı”biçimindetanımlananröportajıntürlerişöylesıralanmaktadır: 1.HaberRöportaj: Haber ağırlıklıdır. Bu tür röportajlar haberi oluşturan olaya bağ‐ lanırlar.Mutlakarenklihaberebaşvurmazorunluluğuyoktur.86 2.DuygusalİçerikliRöportaj: Bu tür röportajlarda, okuyucuları duygusal yönden etkilemek amaçlanır.Sonuçherzamansonabırakılır;yaniiletisoncümlededir.Bu türröportajlarda,mizahınyanısıraacıveüzüntüdevardır. 3.BiyografikRöportaj: Bu tür, genelde dergilerde yayımlanır. Ele alınan bir kişi her yö‐ nüyletanıtılır. 4.TarihiRöportaj: Bu tür röportajlarda, insanların doğum, ölüm yıldönümleri, bina‐ larınaçılışvetemelatmatörenleri,sanatyapıtları,buluşlar,keşiflervb. yeralır. 5.AraştırmacıveYorumlayıcıRöportaj: Araştırmacı ve yorumlayıcı röportajlar, okuyucusunu olayların perdearkasınagötürür.Birkonuyuderinlemesineinceler.Amacı,neyin neyeaitolduğunugöstermektir. 6.BirŞeyinNasılYapılabileceğiniGösterenRenkliRöportaj: 86 BasınSözlüğü. 56 Bu tür, genellikle günlük, haftalık gazetelerde yer alır. Örneğin: “YemekNasılYapılır?” 7.MaceraveKişiselHikâyeRöportajı: Ay’ayolculuk,çeşitlisavaşolayları,denizaltıserüvenlerigibiher‐ kesinyaşamayaolanakbulamadığıvehalkınilgisiniçekenolaylarlailgili röportajlardır. 8.YerelBirDurumuAnlatanRöportaj: Dar bir çerçevede olup biteni anlatır. Örneğin Eminönü çöplüğü‐ nünelealınması.87 Gazetecilikdersleriüzerine:Ustalarveçırakları Ben gidiyordum aslında. Sanki stajyerlerin istifa etmesi umursa‐ nırmış gibi “istifa etmiştim”. El sıkıştım herkesle, Cumhuriyet Ankara Bürosu'nun kapısından çıkıyordum. Tam çıkıyordum işte o kapıdan, gazetecilikişindenvazgeçiyordumtam... Kapıdabeşyaşlıkadın,tutukluanneleri!Ogün gazetede,onuncu sayfada,teksütunaonsantimçıkanhaberimeteşekküretmeyegelmiş‐ ler.Sadeceonsantimdioysa!Ellerindedemetdemetgelincikler...Kapıda öylecekaldım.Yıllardan 1994herhalde.OzamanişteIşık Kansu Abi, hiç yüzüme bakmadan, öylesine söyler gibi, sırtıma iki tık tık vurdu ve dediki: “Geçiçerihadi!Haberiniyaz!” İçerigeçtim!Haberimiyazdım!Birdahadahiçistifaetmedim... Eskişehir Anadolu Üniversitesi'nden, bu yazıyı yazdıktan biraz sonra,genççocuklaragazeteciliğinneolduğunuanlatacağım.Birüniver‐ sitekonuşmasıdeğil,bildiğinizdersvereceğimçocuklara.Haddimdeğil ya, neyse... Ne anlatacağımı düşünüyorum iki gündür. Ne desem acaba buçocuklara?Şöylemiacaba... “Büyük”gazeteciolmamak Bakın çocuklar, bu iş öyle atla deve değildir. Tarihi not edersiniz sadece.Tarihyazılırken“Benoradaydım!”demekiçinbiriştirbu.Sizbir kayıtçısınızdırsadece.İleride,“büyük”gazeteciolduğunuzda,etrafınızda “çok mühim” olduğunuzu hissettirecek olaylar ve insanlar olacaktır. Sakın aldanmayın ve tek öneminizin yaptığınız işten kaynaklandığını aklınızdan çıkarmayın. Çünkü yaptığınız iş önemlidir. Şimdi etrafınızda birsürügazetevetelevizyonvardiye,sanabilirsinizkiyazdığınız,söyle‐ 87 GazetecininElKitabı,s.77. 57 diğinizsözcüklerinönemiyok.Yazıçokgüçlübirşeydiraslında.Üçsöz‐ cükleinsanlarınhayatınıdeğiştirebilirsiniz.Söztehlikelidir. Elinizinaltındakisözcüklerininsanlığa,insanlarınhayatlarınayön verebileceğini sakın unutmayın. Bu hassas silahı sakın insanlara ve in‐ sanlığadoğrultmayın. Tarafsızlığı sorarlar mı acaba çocuklar? Sorarlarsa şöyle der mi‐ yimacaba? Tarafsızlık diye bir şey yoktur çocuklar. Siz, insanlığın, insan er‐ demlerinin tarafını tutacaksınız. Bu işi yaparken birçok hayat görecek‐ siniz.Bugördüğünüzhayatlariçindebirhayatıtutabilirsiniz.Ezilenlerin, sömürülenlerin,sesiduyulmayanlarınhayatınıntarafınıtutabilirsiniz. Mühimolantekşey,dünyadasizintarafınıtuttuğunuzhayatlardı‐ şında başka hayatlar olduğunu da unutmamak. O hayatlara karşı kör‐ leşmemekönemliolan.Tarafsızlıkdiyebirşeyvarsa,odahayatınçeşit‐ liliğikarşısında,gözlerinizibütünimkânlarıylaaçıktutabilmektir. Hiçkimseolabilmek “Gazeteciliğinesasımuhabirliktir”,diyenlerinnedemekistediğini anlıyorlar mı acaba? Pırıltılı köşe yazarlığı, editörlük, yöneticilik işine hevesederlerse,iyigazetecileronlarabunusöyleyecektirçünkü. Muhabirlikdemek,hiçkimseolabilmektir.Ancakhiçkimseoldu‐ ğunuzdaherkesolabilirsiniz.Gazetecilikbirazherkesolabilmektir.Orta‐ lardagezmek,iktidarınhepkenarındadurmak, heparkasıralardaotu‐ rupsözüniktidarınasahipolanlarınüzerlerindedurduklarıhalıyıaltla‐ rındançekebilmektir.“Buişinesasımuhabirliktir.”derkenaslındakas‐ tedilenbudur.“Biri”olmakfakirliktir;zenginlikherkesolabilmekleilgi‐ lidir. Şimdibakıyorumda,dahaneçokanlatacakşeylerimvarmışgenç meslektaşlara... Başlangıç olarak bunun bir meslek olmadığı mesela. Gazeteciliğinbirmeslektençokdahafazlasıolduğu...Mesela. EceTemelkuran.Milliyet,29Nisan2005. 2.GÖRÜŞME MÜLAKAT‐SÖYLEŞİ 58 Olumludüşünün;çünküdüşüncelerinizsözlerinizolur. Sözlerinizolumluolsun;çünküsözlerinizdavranışlarınızolur. Davranışlarınızolumluolsun;çünküdavranışlarınızalışkanlıklarınızolur. Alışkanlıklarınızolumluolsun;çünküalışkanlıklarınızdeğerlerinizolur. Değerlerinizolumluolsun;çünküdeğerlerinizkaderinizolur. MahatmaGandhi “Görüşmekişi”olaraktanımlanangörüşmenin,“mülakat”ve“mü‐ zakere”diye,Arapçaikikarşılığıbulunmaktadır. Dahaöncebelirtildiğigibi:Arapça“likaa” buluşma,kavuşma ke‐ limesinden türetilmiş mülakat: a Buluşma, b Birleşme, c Görüşme olaraktanımlanmaktadır. Arapça“zikr” anma,hatıragetirme,ağzaalma,adınısöyleme,an‐ latma,ifadeetme,övme,iyilikleanma kelimesindentüretilenmüzakere ise: a Birişhakkındakonuşma, b Birişiçinevveldensöyleşme,anlamlarınagelmektedir.88 Kitle iletişim kuramlarına göre, “bireyler arası iletişim” sayılan “görüşme”: İkiyadadahafazlabireyarasındagerçekleşeniletişimdir.Buyön‐ temde, karşılıklı ileti alışverişi çift yönlü olarak yapılıyorsa, “Bireyler arası iletişim gerçekleştiriliyor.”, demektir. Bireyler arası iletişim, yüz yüzeolabileceğigibi,ötekiiletişimaraçlarıyladagerçekleştirilebilir.89 Dahagenelbirtanımyapmakgerekirse,görüşme:Olaylarhakkın‐ dakikimigerçeklerisaptamak,görüşleralmakyadaolaylailgilikişive kişilerhakkındabilgitoplamakamacıylagerçekleştirilir. Bir görüşme, sayılanların gerçekler, görüş, kişiyle ilgili bilgiler hepsiniiçerebilir;aralarınakesinbirsınırçekmekzordur.Bubakımdan, görüşmenin hangi nedenle gerçekleştirildiğine bakarak, bu yazı türünü sınıflamakyolunagidilebilir.90 Bilgi miktarının her beş yılda ikiye katlandığı günümüz dünya‐ sında,biruzmanındahi,çoğubilgiyianlamasıbilesorunlaryaratmakta‐ dır. Bu çerçevede, gazeteciliğe yönelik bilginin: 1. Nasıl bulunacağı, 2. Nasıl değerlendirileceği, 3. Nasıl aşırı bilgi yükünün anlaşılmazlığından 88 Özön,Osmanlıca‐TürkçeSözlük. İrfanMısırlı,GenelveTeknikİletişim,DetayYayıncılık,Ankara:Ekim2004.s.22. 90 Şenyapılı,a.g.m.,s.183. 89 59 kurtarılacağı, 4. Nasıl etkili bir biçime getirileceği, 5. Nasıl iletileceği yöntemleri,günümüzdegazetecinintemeluğraşıalanlarıdır. 91 2.1.OlayaİlişkinHaberGörüşmesi Birtanımagöregörüşmeyazıtürü:Herhangibirhaberkonusuyla ilgiliolarak,ayrıntılıbirçalışmayapmadan,çoğunluklaoluşanbirortam sonucu,gazetecininkişiyadakişileresorularyönelterek,aldığıyanıtları yazmasıdır.92 Bu değerlendirmede, gazetecilik açısından öncelikle, bir dizi gö‐ rüşmeye dayalı haber öyküsünden söz edilebilir. Örneğin, bir cinayet işlendiğinde, muhabir olay yerinde genellikle değildir; ama bu olayın haberöyküsünü,yapacağıbirdizigörüşmeye yadagörüşmelere daya‐ lıolarakyazabilir. Varsa görgü tanıklarıyla, maktulü öldürüleni ilk bulan kişiyle, öldürülenitanıyanlarla,akrabalarıyla;sanıksaptanmışyadayakalanmış iseonuneş,dost,tanışyadayakınlarıyla;taraflarınilişkilerinibilenlerle, polisle, hastane yetkilileriyle vb. yapılacak görüşmeler sonucu toplana‐ cak bilgi, haber öyküsünün gerçeğe uygun biçimde yazılması olanağını verecektir. Öteyandangörüşme,birolayıöykülemeninyanısıraöykülenmiş birolaydaaçıklığakavuşturulamamışkimiyanlarıbelirlemek,olayhak‐ kındakimigörüşlerinortayaatılmasınısağlamakyadaolaykahramanı kişiyadakişilerisergileyiptanıtmakiçindegerçekleştirilir.Budurum‐ daağırlık,doğrudanolayüzerindedeğildir;olaylailişkiliolaraktasarla‐ nanyenibiryaratıüzerindedir. 2.2.KişiyiKonuAlanGörüşme Toplumunbelirlibirkesimincetanınanyadaünlüamahakkında öğrenilenler sınırlı bir kişinin yetişmesini, davranışlarını, özelliklerini, dünya görüşünü, yaşamının pek bilinmeyen yanlarını, çeşitli durumlar karşısındaki tutumlarını, yaklaşımlarını, vb. sergilemeyi amaçlayan gö‐ rüşmeler, okurların ilgisini çeken yazıların ortaya çıkmasını sağlayabil‐ mektedir. 91 PhilipMeyer,BilimselGazetecilik,Çev.AliAtıfBirveSerdarSever,AnadoluÜniversite‐ si,Eğitim,SağlıkveBilimselAraştırmaÇalışmalarıVakfı,Eskişehir:1998,s.3. 92 YükselveGürcan,a.g.y.,s.32. 60 Çağdaş gazetecilikte, “kişiyi ya da kişilikleri konu alan yazıların, yayınorganınaduyulanilgiyiartırdığı”görüşünütaşıyanvesavunanlar önemli sayıdadır. “İnsan” odaklı yazı ve haberlerin, öteki haberler ve yazılaragöredahaçokokunduğuinancınıtaşıyangazetecilerinvegaze‐ teyöneticilerininsayısıazdeğildir. Örneğin,Türkiye’ninyüksektirajlıgazetelerindenHürriyetileGü‐ neş ve Dünya’nın eski genel yayın yönetmenlerinden merhum Nezih Demirkent bu inancı paylaşanlardandır. Demirkent, 30 Kasım 1981 ta‐ rihli8.Gün’dekiyazısındaözetleşöyledemiştir: “... Kendi üzerimizde bir deney yapacak olursak, insanların yaşa‐ dıklarıdünyailedahaçokilgilendiklerinitespitetmemizzorolmayacak‐ tır.Bubirdavranışınsonucuveyabirdüşüncenineseriolabilir. Değişmeyen, insanın insancıl olaylara fazla ilgi duyduğudur. Bu‐ nuniçindirkibaşarılıyapımcılar,insanunsurununkullanılmasındaısrar ederler.Amerika’da,Avrupa’dabu,değişmeyenbirkuraldır. Eğerşartlanmışlığıntartışıldığıbirdünyadayaşıyorsanız,insanla‐ rınçokkereolmazıolmazhaldençıkarttığınadatanıkolmuşsunuzdur. Eğer kamuda bir olayın ilgi toplamasını istiyorsak, mutlaka ona insanunsurunukatmamızıngerektiğinideunutmamalıyız.İnsanı,insan olarakdüşünürsekozamaninsanlarındaşartlandırılmalarınınpekko‐ layolamayacağınıkabuletmemizgerekir. Nitekim, çok kere insanca davrandığımızı sanarak, insanlardan uzakmesajlarverdiğimiz,olaylaryarattığımızolmuştur. Kitle iletişim araçlarında, okur ilişkisi bu yönden çok önemlidir. İnsanlarınvarolduğubirkaynaktandoğanmesajı,yineinsanlarailetebi‐ liyorsak, sonuca ulaşmamız mümkündür. Aksi takdirde, biz söyleyecek veyapacağız;amanedinleyicineokurbulabileceğiz.Okunmayan,hatta satılmayanbirgazeteningücündensözetmekmümkünmüdür? Eğer televizyonu fazla insan seyrediyorsa, onda insanın gücünün daha fazla olduğunu kabullenmemiz gerekir. Radyonun daha az dinlen‐ mesinde,yineinsantarafımızağırbasmaktadır.Görmek,işitmekveson‐ rakonuşmakistiyorsak,insancadavranışlariçindeolmamızlazımdır. Bunailaveedilecekbirbaşkaunsurdadüşüncedir.Yukarıdasıra‐ ladığımızdavranışlarıdüşünceylebuluşturunca,hayvanlainsanayırımı 61 dakendiliğindenortayaçıkar.Ohaldeinsanlarışartlandırarakbirdav‐ ranışiçineiteceğimize,onlarainsanlığıöğrenmefırsatınıtanıyalım.”93 “MumyaMüzesi’ndekiAtatürkYüzündenHeykeltıraşOldum” “Eskişehir, 1933: Şehir: 32 bin 103 nüfuslu ve 8 bin 500 haneli olup, bütçesi 174 bin 228 liradan ibarettir. Şehir dahilinde 93 km yol olup,930metresiparke,2600metresişose,38,5kilometresideadikal‐ dırımdır.Temizlikişi,38ameleve22arabaileicraolunmaktadır. Belediyeceidareolunanmezbahadagündevasatiolarak80koyun ve8sığırkesilmektedir.Şehirde1lise,11ilkmektep,3hastane,1dis‐ panser,6hamam,4eczane,2kütüphane,100mağaza,8lokanta,5gazi‐ no,1tiyatro,2sinema.30han,9otelvardır.” Eskişehir 2006 ise anlatmakla bitecek gibi değil, mutlaka kendi gözlerinizle görmelisiniz. Porsuk’ta tekne gezintisi yapın, operada “La Traviata”yı izleyin. Tramvaya binin, Köprübaşı’nda inip heykellerle be‐ zeliköprülerdengeçin.GürdalAbacı’nın“222Park”larındayada“Hayal Kahvesi”ndeyiyip,içipeğlenin. Yunus Emre’yi, Nasrettin Hoca’yı koklayın, Haller’de bir kahve molası verin.Bilinki,gördüğünüz,görmediğiniz çağdaş yeniliklerintü‐ müBüyükşehirBelediyeBaşkanıProf.Dr.YılmazBüyükerşen’eait. Gecegündüz,durdurakdemedençalışanbaşkanın,enbüyükdes‐ tekçisiSeyhanHanım.Akademidensınıfarkadaşı,sevgilisi,41yıllıkeşi SeyhanBüyükerşen,12.ve13.dönemCHPEskişehirMilletvekiliŞevket Asbuzoğlu’nun kızı. Büyükerşen çiftinin Yaprak ve Burcu adlı kızların‐ danbirerdekıztorunlarıvar.SevgiliBüyükerşen’leVişnelik’tekievinde başladık konuşmaya, sonra düştük yollara. İşte Eskişehir’deki 2 gün, 2 geceninözeti. ‐Kendiniziheykeltıraşolarakkabulediyormusunuz? ‐Heykeltıraşlarbanakızıyor,“mankenci”diyorlarnedemekse.Bu‐ güne kadar heykeltıraş olduğumu hiç söylemedim, ben maliye hocası‐ yım.Karikatürcüyüm,iyideresimyaparım,amahiçbirisideğilim.Dok‐ toraasistanıyken1966’dabirseneliğineLondra’yagönderildim.Birkaç arkadaşlaünlüMadameTussaudsbalmumumumyamüzesinigeziyoruz. Bir baktım Makarios’un karşısına Atatürk diye bir heykel koymuşlar. Fevkalade çirkin, yakışıksız bir adam. Müzenin üst düzey yetkilisine çıkıpanlattım,“BizegöreAtatürko”deyiptersledi. 93 Şenyapılı,a.g.m.,ss.185‐186. 62 Bubanaçokkoydu;Türkiye’yedönüncedurumusanatçıarkadaş‐ laraanlattım.Hepsibizdeotekniğin olmadığını,Kenan Yontunç’unde‐ nemelerinin de başarılı sonuç vermediğini söyledi. O yüzden heykele meraksardım;“yapılamazlar”benitahrikederçünkü.Osıradabirhey‐ kel çalışması için akademide olan Şadi Çalık’tan çamurun sırlarını öğ‐ rendim. Tekrar Londra’ya gittim, doğru Madame Tussauds Müzesi’ne. Bodrumkatındagezerkenyerdebirmumparçasıbuldum. Dönüncebizimkimyacılaratahlilettirdim,içindeparafindenbaş‐ kamaddelerdevarmış.Tahtakale’denrenkler,pigmentleralıpokimya‐ sal karışımı aynen yaptık. Perukçu Şevket’e gidip saç seçiyordum, tek teksaçdikmeyideöğrendim. Atatürk’ün boyu gençliğinde 1.71’miş, yaşlandıkça 1.69’a inmiş. Koç ailesi Madame Tussauds’daki Atatürk’ün balmumu heykelini yeni‐ denyaptırmayakararverincebendenricadabulundular.Müzeninhey‐ keltıraşıSteve’lebaştansonabirlikteçalıştık.Özelliklegöz,kulak,burun ve bakışını ben çalıştım. Atatürk’ün sol gözünde şehlalık vardır, karşı‐ sındaolduğunuzzaman,hangigözünebakacağınızışaşırırsınız. SaçıŞişli’dekimüzedeikicamarasındakırpıntışeklindevar. Çok parıl parıl sarı değil, normal insan sarısının biraz ağarmış hali. Saçları Londra’danaldım,özellikleİrlandaveİskoçmenşeliolanlarçokiyi.Göz‐ leriAlmanya’dabirköydekiküçükbirfabrikadabuldum.Aynıkarakter, aynı renk, hem sağ hem sol protez göz yapan tek orasıydı. Gövdeyi ça‐ murdan yapıyoruz, alçı kalıp aldıktan sonra fiberglastan yapıp elbise giydiriyoruz. ‐BirdeAsilNadir’inpeşinedüşmüştünüzhocam? ‐AsilNadirVestel’ikurmuş,hababamUzakdoğu’danparçalarge‐ tiriptoplamatelevizyonlaryapıyor.Büyükreklamkampanyalarısonucu televizyonlaryoksatıyorama,15günsonrabozuluyorlar.Garantisiyok, tüketiciler şikayetçi, Tüketiciyi Koruma Kanunu’na aykırı bir durum. Ayrıca,resimvesesalıpvermeyeyarayancihazlaraönceTSE’denrapor alınması lazım. O rapor bize gelecek, ancak o zaman üretebilirsin diye yetkivereceğiz. Asil Nadir bir türlü almıyor bu yetkiyi. Baktım olacak gibi değil, tuttum savcılığa suç duyurusunda bulundum. Günler, haftalar geçti hiç sesyok.Hemenbirtekityazdım,durumnedirdiye.Gelencevapta“Adı geçenfabrikanınadresibulunamamıştır.”diyordu.Cevapyazdım,Mani‐ sa’dafilancadde,filansokakdiye.Yinecevapyok,savcıyayinetekitya‐ zısıyazdım.Yinedebirsonuççıkmadı.Hükümetbaskıyapıyordusavcı‐ ya;suçolmasınarağmentakibatyaptırmıyordu. 63 ‐Çiller’inadaylıkteklifininiçinreddettiniz? ‐Rektörlüktenyeniayrılmışım,belediyeseçimlerivar.ÖzerÇiller telefon etti; “Sayın başbakan sizinle görüşmek istiyor, yarın 16.00’da başbakanlıkkonutundabekliyoruz.”dedi.Ertesigüngittim,benibüyük birnezaketlesalonabuyurettiler.BirazsonragülerbiryüzleTansuHa‐ nımgirdiiçeri.Şifonbirelbisegiymiş,dudaklarındakirujpırılpırılpar‐ lıyor.Müthişbirparfümkokusuyayıyorçevresine.“HoşgeldinizBüyü‐ kerşen.”deyipsağelimituttu,öyleceoturduk.Gözleriminiçinebakarak “Ben sizi Ankara belediye başkanı adayı göstermek istiyorum, mutlaka olacaksınız.” dedi. “Ben hocayım, Eskişehir’e yapacağım daha çok hiz‐ metlervar.”dedim,nafile. Salonda sadece ikimiz varız, çok atraktif, çok cazibeli kadın. Çok yakınoturuyoruz,elimiikielininarasınaalıpdizininüstünekoydu.Nasıl bir parfüm kokusu Yenerciğim, inanılmaz. “İzin verirseniz Eskişehir’e dönüp eşime sorayım.” dedim. “Uçağı vereyim onunla gidin.” dedi. “Efendim,Eskişehir2saatlikyol,arabaylagiderim.”deyince,şaşırdı.“O kadar yakın mı Eskişehir?” dedi. Eskişehir’e döndüm. Ertesi gün Özer Bey “Başbakan sizden haber bekliyor.” dedi. Kendisine hocalığa devam etmekararındaolduğumusöyleyip,teşekkürettim. ‐CelalBayarNiyeYok?‐ ‐EskişehirBüyükşehirBelediyeBaşkanıProf.Dr.YılmazBüyüker‐ şen,balmumumumyaheykellerekendiniiyicekaptırmışdurumda.Tür‐ kiye Cumhuriyeti cumhurbaşkanlarının heykelleri arasında Celal Ba‐ yar’ın bulunmamasını “Özel bir nedeni yok. Bayar’ın yararlanabileceği‐ mizniteliktegüzelbirfotoğrafınıbulamadığımıziçinyapamadık.”diyor. ‐YılmazBüyükerşen‐ Eskişehir1936doğumluolanBüyükerşen,1962’deEskişehirİkti‐ sadi ve Ticari İlimler Akademisi’nin ilk mezunları arasında yer aldı. 1973’teprofesöroldu.Aynıyıl,eğitiminyaygınlaştırılmasıamacıylayap‐ tığı Açık Öğretim projesi, Açık Öğretim Fakültesi olarak ülke çapında, Batı Avrupa’nın 6 ülkesiyle Kuzey Kıbrıs’taki Türkler için uygulamaya konuldu. 1980’de TV verici istasyonuyla siyah‐beyaz eğitim stüdyolarını hizmeteaçtı.DahasonrayineEskişehir’deTürkiye’ninilkrenkliTVsis‐ teminikurdu.1982’deAnadoluÜniversitesiRektörlüğü’negetirilenBü‐ yükerşen,1987yılında2.kezcumhurbaşkanıtarafındanyenidenrektör‐ lüğeatandı. 64 RadyoveTelevizyonYüksekKuruluüyeliğivekurulunikidönem başkanlığını yaptı. Türkiye’nin ilk Sinema ve TV okulunu kurdu. Büyü‐ kerşen,Türkiye’debalmumumumyaheykelyapımındatekisim.Anıtka‐ birMüzesi’ndesergilenenAtatürk’ünmumyaheykeliileII.TBMMbina‐ sındaki mumya heykeller ve Makedonya Manastır Askeri İdadi Müze‐ si’ndeki"17YaşındakiAtatürk"mumyasıyineYılmazBüyükerşenimza‐ sınıtaşıyor. YenerSüsoy.Hürriyet,24Nisan2006. 2.3.GörüşmeYöntemleri Görüşme,görüşengazeteciyadayazara,görüşülenkişiyadakişi‐ lere ve olaylara bağlı olarak da çeşitlilik gösterir. Görüşmenin özellik kazanmasında,çoğukez“zamanvemekan”daetkilidir.Dolayısıyla,gö‐ rüşme türünü, belli bir kalıbın dar sınırları içinde düşünmek zordur. Ancak görüşmenin gerçekleştirilmesi için kullanılan belirli yöntemler vardır. İnsanİlişkilerinde10AltınKural 1.İnsanlarıdaimaselamlayınızveonlarlakonuşunuz. 2. İnsanlara daima gülümseyiniz. Asık suratlı olmak için 72, gü‐ lümsemekiçin14kasyeterlidir. 3. İnsanlara isimleriyle sesleniniz. İnsanların kendi isimlerini duymaları,dünyanınentatlımüziğidir. 4. Arkadaş canlısı ve yardımsever olunuz. Arkadaş edinmek isti‐ yorsanız,arkadaşçadavranınız. 5.Samimivecandanolunuz.Konuşmavedavranışlarınızyapma‐ cıkolmasın. 6.İnsanlaradaimailgigösteriniz.Eğerçabagösterirseniz,insanla‐ rısevebilirsiniz. 7.Övgüdebulunurkencömert,eleştiridecimriolunuz 8.Başkalarınınhislerinesaygılıolunuz.Sizitakdiredeceklerdir. 9.Başkalarınınfikirlerinesaygılıolunuz. 10.Yaşamınızdabaşkalarınahizmetiçinheranhazırolunuz.Baş‐ kalarıiçinneyapmışsanız,onlarlaanılırsınız.94 94 Mısırlı,a.g.y.,s.52. 65 2.3.1.YüzYüzeGörüşme Habergörüşmesinden,güncelveilgiçekenkimiolaylarınyadage‐ lişmelerin haber olarak sunulmasında yararlanılabilir. Örneğin, Devlet PlanlamaTeşkilatı DPT yayımladığıbirbültenle,büyükölçeklibirte‐ melyatırımınplanlandığınıduyurabilir. Gazetenin yayın müdürü, bu haberin ülke ve toplum için büyük önem taşıdığı kanısına varacak olursa okuyuculara, DPT bültenindeki bilgidendahaçoğunusunmakisteyebilir. Böylebiryatırımgereksinmesineredenkaynaklanmaktadır?Ge‐ reksinmenin, bir başka alana yapılacak yatırımla karşılanması olanağı yok mudur? Kaynakların söz konusu yatırıma yönlendirilmesi, öteki yatırımlarıneyöndeetkileyecektir?Yatırımınyeridoğruseçilmişmidir? Gerekli kaynak nasıl sağlanacaktır? Kaynak sağlama yolu, ülkenin yeni sorunlarlayüzyüzegelmesisonucunudoğurabilirmi? Görevlendirilen muhabir, bu ana soruları yanıtlayabilmek için yalnızcaDPTyetkililerinedeğil,çeşitliilgililere,öncedenözenledüşünü‐ lerek hazırlanmış sorular yöneltmek durumundadır. Oysa toplumda, çeşitligruplaramensupbireylerle,gazeteciolarakkonuşmak,herzaman için kolay olmamaktadır. Birçok kişi, psikolojik ortamları el vermediği, yadakişilikyapılarıuyuşmadığıgibigerekçevenedenlerlegazetecilerle görüşmektençekinmektedir;özelliklede“büyükveönemlikişiler…” Buyüzdengörüşmeayarlamak,enazkonuşmakkadardiplomasi gerektirenbiriştir.Gazeteci,görüşeceğikişiyletemasageçecek,kendisi‐ nitanıtacak,kiminiçinçalıştığınıaçıklayacak,nedengörüşmekistediği‐ ni söyleyecek, görüşmenin konusunu bildirecek ve muhtemel bir tarih vesaatkararlaştırılacaktır. Bazendegazeteci,görüşmeyapacağıkişininsekreteriyadaajan‐ sıylatemasageçerek,onlaraikiseçeneklitarihvesaatverecek,yeröne‐ recektir. Örneğin,dinamizmvesertliğiyle,bazendepersonelinekarşımer‐ hametsizdavranışlarıylatanınanbelediyemeclisibaşkanının,nadirbu‐ lunanbirgüvetürükoleksiyoncusuolduğunuöğrenengazeteci,randevu için başkanın kendisiyle konuşmak yerine, sekreteriyle görüşecektir. Sekreter, başkanın görüşmeyi isteyip istemediğini öğrenecek; yanıt olumluysa,uygunbirzamanayarlayacaktır.95 95 ChristopherBrowne,GazetecininElKitabı,MediaCatKitapları,Ankara:2001,s.136. 66 “MaviGözlerNelerGördüNeler…” Semiha Es... 1950’li yılların en ünlü gazetecisi Hikmet Feridun Es’ineşi;aynızamandadünyanınilkkadınsavaşfotoğrafçısı.Busembol kadın,kapılarınıKelebek’eaçtı. SemihaEs,görürgörmezaşıkolduğuveevlendiğiHikmetFeridun Es ile dünyayı Türk okurunun ayağına getiriyordu. Afrika ormanların‐ dan, Pasifik’teki küçük adalara kadar birlikte geziyorlar; kocası bu ma‐ ceralıseyahatlerikalemealırken,kendisidefotoğraflarıçekiyordu. Semiha Es, birçok güzelliğin yanı sıra savaşlara da tanık oldu. 1950‐1953yıllarıarasındakiKoreSavaşı’nıcephedeizleyen,Türkasker‐ lerledirsekdirseğegünlergeçirenEs,şimdi13yılöncekaybettiğieşinin resminebakarakeskigünleriyadediyor. Küçükamaaydınlıkveinsanınbirdeniçiniısıtansevimlibirsalon. Sokağa bakan pencerenin önüne karşılıklı yerleştirilmiş iki koltuk. Bir‐ kaçtaburevesehpa.Okoltuklardanbirindeoturanaçıksarısaçlı,mavi gözlü kadın gülümseyerek, tam karşısındaki duvara bakıyor. Duvarda bir erkeğin sevgi dolu bakışlarla gülümseyen fotoğrafı asılı. Koltukta oturankadınınmavigözlerindetuhafbirpırıltıvar.Odadabaşkalarının davarolduğunuunutmuş,fotoğraftakierkeğingözlerininiçinebakıyor. ‐ Ben günlerimi burada, Hikmet’le bakışarak geçiriyorum. O beni hiçterketmedi.Dertlerimionaanlatıyorum.Banayardımetmesiniisti‐ yorum. Hikmet, bana hep o sevgi dolu gözleriyle bakıyor ve inanın her zamanbanayardımcıoluyor. Semiha Es, bugün 92 yaşında. Hayatının 70 yılını paylaştığı, tek aşkınıkaybettiktensonrada,onunanılarıylavefotoğraflarıylayaşamayı sürdürmüş.Vücudunusaranromatizmahastalığıyüzündenayaktadur‐ makta zorlanıyor. Koltuğunun yanında asılı duran bastonunun yardı‐ mıyla yürüyor. Ama, yaşadıklarını hatırlaması için hiç kimsenin yardı‐ mınaihtiyacıyok... BasındabizimkuşağınustalarındanHikmetFeridunEs,gençmes‐ lektaşlarına:“Biryazınınokunmasıiçinilkcümlesininçokçarpıcıolması gerekir. O ilk cümle merak uyandırırsa, yazının devamı okunur. Siz siz olunherzamanyazılarınızıngirişcümlesineayrıbirözengösterin”der‐ di. Bu röportaja etkileyici bir giriş cümlesi aramam gerekmeyecek. Türkiye’nin ve dünyanın ilk kadın savaş foto muhabiri, aynı zamanda 67 Hikmet Feridun Es’in eşi Semiha Es’in inanılmaz anılarını bizimle pay‐ laştığınıaçıklamaksanırımyeterliolacak. ‐ Semiha Hanım, gelin hikayenizi en başından anlatın. Siz de bir zamanlarçocuktunuz.Ogünleredönelimmi? ‐Benvarlıklıbiraileninçocuğudeğildim.Babam,Fransızlar’aait yolcuvapuruişletmelerindebiletmemuruydu.Bizüçkardeştik.Vefa’da küçükbirevdeoturuyorduk.Babam,çatpatFransızcabilirdivebizede bildikleriniöğretmeyeçalışırdı. ‐Öğrencilikyıllarındanbahsedermisiniz? ‐ 15 yaşına geldiğim zaman eve yardımcı olmak için çalışmaya başladım. Fransızlar’ın telefon idaresinde santral memuresi olacaktım. Yaşım küçük diye, ablamın ismini kullanarak, kurslara başladım. O dö‐ nemdetelefonsantralındaçalışmakhiçdekolaydeğildi.Durmadanfiş‐ leriçıkarıpbaşkayeretakmakkollarımınasılyoruyordubirbilseniz. ‐HikmetBeylenasılveneredetanıştınız? ‐ Abidin Daver, babamın dostuydu. Cumhuriyet Gazetesi’nin dü‐ zenlediği güzellik yarışmasına girmem için babamı ikna etmiş. Fakat yaşım küçük olduğu için yarışmaya katılamadım. İşte o günlerde genç gazeteciHikmetFeridunEsiletanıştırıldım.Veaşkımızogünbaşladı. ‐Sizingençkızlıkhayallerinizisüsleyengençadamomuydu? ‐ Ben başka genç kızlar gibi hayal kurmaya fırsat bulamadım. Hikmetiletanıştıktansonrahayatımıonunlabirliktegeçireceğimianla‐ mıştım.Kısabirsüresonraevlendik.Ozamanlargazetecilerçokazpara kazanırlardı.Bizdeevliliğimizebüyüksıkıntılariçindebaşladık.Çocuk‐ luğum yoksullukla mücadele ederek geçtiği için çok kıt imkanlarla evi çekipçeviriyordum. SemihaEs,pembehayallerkurmayafırsatbulamadan,hayattane yapmakistediğinidüşünmehakkınabilesahipolamadankendiniilginç bir maceranın ortasında buluvermişti. Çocuk denecek bir yaşta bir aile kurmanın zorluklarını, bugün bile fotoğrafından gözlerini ayıramadığı tekaşkıuğrunaüstlenmişti. ‐Fotoğrafçekmemerakınıznasılbaşladı? ‐Öylebirmerakımyoktu.Fotoğrafmakinesininnasılkullanıldığı‐ nı bile bilmiyordum. Kocam seyahat röportajları yapmaya başlayınca, beni de yanında götürmek istedi. Fotoğraf çekmesini bana öğrettiler. Ondansonradayarımyüzyılfotoğrafmakinesinielimdenhiçdüşürme‐ dim. 68 SemihaEs,okulludeğilalaylıfotomuhabiriydi.Zatenonungençlik yıllarındagazetecilik,sadecehevesveyetenekleöğrenilenbirmeslekti. Hikmet Feridun Es, 20. Yüzyıl’ın modern Evliya Çelebi’siydi. Semiha Es de onun yanından hiç ayrılmayan hayat arkadaşı, serüvenlerini ölüm‐ süzleştirenfotomuhabiri...Evliliğingerçektebir“hayatarkadaşlığı”ol‐ duğunu onlar, evlendikleri gün kabullenmişlerdi. Özellikle Semiha Es, kocasınınenyakınyardımcısıolmayıbaştanbenimsemişti. Esçiftininilkyurtdışıseyahatideolaylıbaşlamıştı.Bineceklerias‐ keriuçağınmerdiveniyoktu.SemihaEs,oanışöyleanlatıyor: ‐Kapınınikiyanındakidemirleretutundum.Kendimiçekmeyeça‐ lışırken,beniarkamdanittiler.Uçağagirince,rahatbirnefesaldım. Semiha Es’in savaş anıları arasında Kore Savaşları’nın apayrı bir yerivar.Ogünlerianlatırken,sankiçevresindemermileruçuşuyormuş, karşısındabombalarpatlıyormuşgibitedirginoluyor: ‐HaftanınbeşgününüKore’decephelerdegeçirirdik.Haftasonla‐ rında askeri uçakla Tokyo’ya giderdik. Hafta boyunca, karargahlarda, kadın gazetecilere ayrılan barakalarda yatardım. Tahta ranzalarda, so‐ yunmayabilefırsatbulamadankıvrılır,uyumayaçalışırdım.Cephedebir bölgedenötekinegiderken,bombayüklükamyonlarda,sandıklarınüze‐ rinde otururduk. Çevremizde mermiler uçuşurken, ölümden korktuğu‐ muhiçhatırlamıyorum. SemihaEs,paçalarımandallarlatutturulmuşaskerpantolonlarını, askerkepleriniyıllaryılı,şıkkadınkıyafetleriyerinesevesevegiymiş.O kadarki... ‐BazenHikmet’lebirlikte,karargahlardayadaelçiliklerdeverilen davetlereçağrılırdık.Kadınlarsüslenirlerpüslenirler,takıptakıştırırlar‐ dı.Benise,geneoaskerpantolonuyladavetegiderdim.Kocamdaböyle kalabalık toplantıları hiç sevmediği için bizim davette görünmemizle kaybolmamızbirolurdu. SemihaEs,Koresavaşındanbiranısınıkahkahalarlagülerekanla‐ tırken, gözlerini yine karşısında duran merhum eşinin fotoğrafına dik‐ mişti.Sankiolanlarıonaanlatırgibiydi: ‐Birgün,biruçağınyakınlarımızdabiryeredüştüğühaberinial‐ mıştık.Hemenciplereatlayıpuçağınbulunduğuyeregittik.Aslındauçak düşmemiş,mecburiinişyapmıştı.Uçağakoştum.Parmağımıdeklanşöre basmaküzereykenHikmetbüyükbirtelaşlageldi,benihızlageriyesa‐ vurduvekendisifotoğrafçekmeyebaşladı.Oandakocamın,önemlibir görüntüyü yakalama şansını bana bırakmak istemediğini düşündüm. 69 Ama daha sonra Hikmet’in uçağın infilak edeceğini düşünerek benim hayatımıkurtarmakistediğiniöğreninceçokduygulandım. SemihaEs,eşiylebirlikteKoreSavaşısırasında,ölümleburunbu‐ runayaşadığıgünlerianlatıyor: ‐Birkeresinde,birÇinliasker,beniöldürmekiçinbayağıuğraştı. BesbelliAllahistemedenkimseninölemeyeceğinibuzavallıbilmiyordu. Çinli asker beni öldüremedi ama sonra bize esir düştü. Zavallıcık yara‐ lanmıştı. Onun hastaneye gönderilmesini sağladım, yaralarıyla ilgilen‐ dim. Kadınlar...Pazaryerlerinidolaşmayıseverler.SemihaEsdepazar yeritutkunlarındanbiri.Uzakülkelerde,vahşetinkolgezdiğiAfrikaka‐ sabalarında,köylerinde,fırsatbuldukçapazaryerlerinidolaşırlardı.Bir keresinde, Semiha Es, gezdikleri pazarı pek etkileyici bulmuş ve pazar yerininfotoğraflarınıçekmekistemişti.Hikayenindevamınıondandin‐ leyelim: ‐Pazaryeriçokhoşumagitmişti.Çıplakdolaşanyerlihalkınpazar alışverişini enteresan bulmuştum. Fotoğraf makinemi hazırlayıp, resim çekmeye başlayınca ortalık karıştı. Yerlilerin üzerime geldiklerini gör‐ düm. Hikmet’in yüzü sapsarı kesilmişti. “Canına mı susadın Semiha?” diyebağırdı.Benioçılgınkalabalığınarasındanitekakauzaklaştırdılar. SemihaEs’infotoğrafçılıkdönemi,eşiHikmetFeridunEs’inçalış‐ mayıbırakıpevineçekilmesiylenoktalanmıştı.Sordum... ‐Kocanızemekliolunca,neleryaptınız? ‐ O emekli olmadı. Çok hastaydı. Çalışmayı bıraktı. Daha sonra sevgilidostumuzEserTutel’inuyarısıveyardımlarıylaHikmet’eemekli maaşıbağlandı.Kocamınparaylahiçilgisiyoktu.Hikmet,gerçektençok hastaydı.Kandolaşımıdurmuştu.Kalbi,ciğerleri,midesi...Kısacatümiç organları hastaydı. Doktorlar, Hikmet’e üç ay ömür biçtiler. Ben onu hastaneye göndermedim. Evde kendim baktım. Ve de “üç ay yaşamaz” denilenhastayıbeşyılyaşattım.Ayacıklarıüşümesindiyeonayünpatik‐ lerörüyordum.24saatbaşucundaydım.Takiöldüğügünekadar... Osıcacıksevimliodadabirdenbireölümünsoğukrüzgarıesmeye başlamıştı. Semiha Es’i, kocasının cenazesinden uzaklaştırıp, bugüne döndürmekistedim: ‐Günlerinizinasılgeçiriyorsunuz? SemihaEs,tatlıbirkahkahaattı: ‐Benistasyonda,sontreningelmesinibekliyorum. 70 AzizeBergin.Hürriyet,8Mart2005. 2.3.2.AyaküstüGörüşme Gazeteciler,görevlerigereği,birçoktoplumsalfaaliyetiizlemekya da en azından bu tür toplantılarda bulunmak zorundadırlar. Bazen de gazeteciler,haberüretmeamaçlıolmasada,çeşitlietkinliklerekatılırlar. Örneğin muhabir, bir kokteylde ya da benzer bir toplantıda, soh‐ betettiğikişilerdenyadayoldakarşılaştığıbirhaberkaynağından,her‐ hangibirkonudabazıbilgilerduyabilir.Yadabubilgiler,muhabireözel‐ liklesızdırılmışolabilir. Habersızdırıcılar,bazıdurumlardaverileriaktarırken,“kimdenve nereden alındığı” konusunun gizli kalmasını istemektedirler. Bu isteğe saygı göstermek, iletişimin etik kurallarına uymanın yanı sıra haber kaynağıylailişkilerinsürmesiaçısındandagereklidir.96 “Serbest Model” diye adlandırılan bu iletişim biçiminde, hız ve doğrulukderecesioldukçadüşüktür.Ancakbubilgilermuhabirin,ilginç birhaberöyküsüoluşturmasıiçinipucuniteliğinitaşıyabilir. Böyle bir gelişme sonucu muhabirin, elindeki verileri değerlen‐ dirmekyadadoğrulatmakamacıyla,dahagenişbilgileresahipoldukla‐ rınıvarsaydığıkişileri haberkaynaklarını yoklamasındayararvardır. 2.3.3.TelefonGörüşmesi Eğer:“Kim”,“Ne”,“Nerede”,“NeZaman”,“Nasıl”ve“Neden” Niçin ? gibi,birolayınçıplakgerçekleriöğrenmekisteniyorsa,telefondaetkinbir iletişimaracıdır.Çünkütelefonunötekiucundakikişi,herhangibirsüsleme yapmadan,doğrudancevaplarverecektir.Bunedenlepolis,itfaiyeveam‐ bulansservislerindensonolayların gelişmesiniöğrenmek için, rutintele‐ fongörüşmeleriyapılır.97 Telefonla görüşme, her gün sıkça yapıldığından, gazetecilerin çok fazlaalışıkolduklarıbiriletişimyöntemidir.Yalnız,görüşülürken,yönel‐ tileceksorularınaçıkveiyibirbiçimdedüzenlenmişolmasıgerekir.98 Telefonlagörüşmeninçeşitliartılarınınyanısıramuhabireyükle‐ diği güçlükler de vardır. Önemli bir olay patlak verdiğinde, söz konusu 96 Bülbül,a.g.y.,s.130. Browne,a.g.y.,s.141. 98 Tokgöz,a.g.y.,s.235. 97 71 olayı izlemekle yükümlü muhabirin, haber öyküsünü “sıradanlıktan” kurtarması,değişikveayrıntılıbilgilerverebilecekkaynağıbulmabece‐ risinebağlıdır. Ayrıca,haberkaynağıdoğrusaptanmışolsabile,önemlibirsorun vardır.Bağlantınınötekiucundakihaberkaynağının,telefonuhemenve kolaycakapatabileceğitehlikesiniortadankaldırmakmümkündeğildir. Bunun yanı sıra söylenenlerin bir ölçüde sınanmasına yol açan “gözteması”dayapılamadığından,alınanbilgilerin“doğruluğuşüpheli” olabilmektedir.Dolayısıylamuhabirin,gereksinmeduyduğubilgiyider‐ leyebilmekiçin,belirlibiriknagücününbulunmasıyadabugücüedin‐ mesi zorunludur. Örneğin, oldukça üzücü bir olay yaşamış ya da yaşa‐ maktaolanbiraileyetelefonedildiğinde,durumaaykırıdüşmeyecekbir sestonukullanılmalıveuygunbirdavranışbenimsenmelidir. 2.3.4.YazılıGörüşme Yüzyüzeyadatelefonlagörüşmeolanağıbulunamadığızamanlar yadabutürbiriletişimiçinbeklemeniniletiyigeciktireceğivarsayıldı‐ ğında, muhabir yazılı olarak düzenlediği bir dizi soruyu, yanıtlanmak üzere haber kaynağına verebilir. Bu türde görüşme yazıları, Türk bası‐ nındagittikçeyaygınlaşmaktadır. Öte yandan, günümüzdeki yazılı görüşmelerin önemli bir bölü‐ münde, internet ortamında elektronik posta, sık sık kullanılmaktadır. Özellikle,görüşmetürüneçeşitlikonulardaveçoksayıdayerverenbir‐ çok haftalık yayın organında, yazılı görüşmeden geniş ölçüde yararla‐ nılmaktadır. Kimi ülkelerde de, devlet ve hükümet yetkililerinin, yüz yüzegörüşmeyerine,“yazılıgörüşme”yiyeğledikleribilinmektedir. 2.3.5.SoruşturmaGörüşmesi Görüşme türünün en yalın örneği, herhangi bir konuda genel gö‐ rüşüortayaçıkarmakiçinyapılanı,“soruşturma”niteliğitaşıyandalıdır. Örneğin,“Yenivergiyasasıhakkındanedüşünüyorsunuz?”sorusu,çeşit‐ litoplumkesimlerindençoksayıdakişiyeyöneltilir.Biranlamdaküçük çaplıbiranketuygulamasıyapılır.Sonrabusoruşturmadaneldeedilen sonuçlar, topluca ya da istenirse tek tek değerlendirilerek, yeni vergi yasasıhakkındahaberüretilir. 2.4.KamuoyuYoklaması 72 Kamuoyu yoklamaları, çeşitli konularda kamuoyunun eğilimini belirlemeküzeregerçekleştirilenbiraraştırmadır.Kamuoyuyoklamala‐ rı, özellikle seçim kampanyaları sırasında seçim sonuçlarının tahmini içinkullanılır.99 Zaman zaman kimi güncel konularda da, bir muhabirin ya da bir muhabirlergrubunun,birikikaynaktandeğil,çoksayıdakaynaktanbilgi toplamagereğiortayaçıkabilir.Biröncekiörnektekiyenivergiyasasına ilişkinsoru,ülkeninheryanında,hertoplumkesimindenkimselereyö‐ neltilerek,yurtçapındakigenelgörüşünyadakamuoyununyasayınasıl değerlendirdiğinin saptanması yoluna gidilebilir. Böylece, basın yayın organlarının“kamuoyunuyansıtmak”görevideyerinegetirilmişolacak‐ tır. Yeni vergi yasasıyla ilgili bu soruşturma tek soruyla sınırlı olma‐ yıp,yasahakkındakiayrıntılıtepkilerisaptayacakyadaolumlu‐olumsuz bulunmasına yol açan özelliklerini belirleyecek bir sorular dizisinden oluşabilir. Böylece, yurt çapında bir “anket uygulaması” gerçekleştiril‐ mişolacaktır. Eğer bu anket uygulaması, ciddi olarak belirlenmiş bir “örnek‐ lem”edayanıyorsa,konuhakkındabilimselolaraksaptanmışbirgerçek durumortayaçıkarılmışolacaktır.Ama,bilimselbulgulardeğilde,örne‐ ğin, kamuoyundaki tuhaf tepkilerin haber öyküsü haline getirilmesi amaçlanıyorsa,bilimselyöntemlerleçalışmagereğivezorunluluğuyok‐ tur. Görüşmetürününbudalı,“sokaktakiadam”ıngörüşvedüşüncele‐ rini yansıtacağı ve çoğunluğun eğilimlerini belirlemeyi sağlayacağı için “kamuoyuyoklaması”adıylaanılmaktadır. 2.5.BasınToplantısı Basın toplantısı, yetkili ya da ilgili kişinin, bir ya da birçok konu hakkındabilgivermek,açıklamalardabulunmakamacıyla,gazetecilerle yaptığıtoplantıdır.Birbaşkaanlatımla,basıntoplantısı,haberkaynağı‐ nın,basın‐yayınorganlarıncayayılmasınıistediğibilgileri,anılanorgan‐ ların temsilcilerine aktarmak vermek üzere düzenlediği toplantıya verilenaddır. Son yıllarda gittikçe yaygınlaşan basın toplantısı, soruşturma gö‐ rüşmesivekamuoyuyoklamasıgibibir“toplugörüşme”türüdür.Ancak, 99 ErolMutlu,İletişimSözlüğü,BilimveSanatYayınları,Ankara:1998,s.195. 73 basıntoplantısınakatılanmuhabirin,toplantıdadeğinilecekkonuyada konular hakkında ya da toplantıyı düzenleyen kişinin uğraşı alanında, önbilgisahibiolmasındabüyükyararvardır. Bununyanısıramuhabirin,toplantıyıdüzenleyenhaberkaynağı‐ nınkişiliği,davranışbiçimi,tutumu,yaklaşımları,vb.hakkındatopladığı bilgilerle, basın toplantısına hazırlıklı olarak katılması ve belirebilecek herhangibirsoruyöneltmefırsatınıdeğerlendirebilmekiçintetiktebu‐ lunması,ilginçvebeklenmedikbirhaberöyküsününyaratılmasıolasılı‐ ğınıdoğurur.100 2.6.ÖncedenBilgilenmek Planlanmış görüşmelerde, gazeteci öncelikle ayrıntılı bir hazırlık yapmalıdır. Bir görüşmeye hazırlanmak için ayrılan süre, bazen o gö‐ rüşmeyi gerçekleştirmek ve yazmak için ayrılan süreden daha fazladır. Gazeteci,konuylailgiliolaraktamanlamıylabilgilenmeli,görüşmeyapa‐ cağıkişiyitümyönleriyletanımaya,öğrenmeyeçalışmalıdır. Nekadarçokbilgitoplanırsa,görüşmeokadariyigeçecektir.Gö‐ rüşülenkişilervekonularhakkındafazlabilgiyesahipolmak,muhatap‐ larıetkileyecekveonlarıngururlarınıokşayacaktır.101 Görevlendirilen muhabirin ya da yazarın, karşısındaki kişinin ya‐ şamöyküsühakkındahiçbirşeybilmedenyadayarımyamalakbilgilerle görüşme yapmaya kalkışması, gereksiz sorular yöneltmesine ve ters tepkiler almasına yol açacaktır. Olumsuz izlenimler edinen bir haber kaynağı ise muhabir ya da yazarla işbirliği yapmakta yarar görmeyip bilgivermektenkaçınacaktır.102 Öte yandan, “önceden bilgi toplama” görüşüne karşıt olarak, Der Spiegel dergisi muhabiri Jürgen Leineman, bazen çok fazla ön bilginin yarattığıetkidenarınmış,önyargısızvetarafsızbirbiçimde,görüşülecek kişiylekarşılaşmanın,dahadoğruolacağınısavunmuştur.103 Commandante Efendimniceumutlarlagittik.Hüsranileçıktık.OliverStone’unKü‐ ba Lideri Fidel Castro ile yaptığı 30 saatlik söyleşinin 2 saatlik filmi 100Şenyapılı,a.g.m.,s.188. 101Browne,a.g.y.,137. 102Şenyapılı,a.g.m.,s.190. 103SchneiderveRaue,a.g.y.,s.104. 74 “Commandante”yi izledik. Dersine çalışmamış bir röportajcının, röportaj verenzekiolduğutakdirdenasılmaymunadönebileceğiniiyiceizledik. Gazeteciolmakisteyenlerbufilmiizlemeliveröportajınnasılya‐ pılmayacağınıiyiceöğrenmeli.Filmdenalınacakderslerşunlar: 1.Dersiniçalışmadangitme.Yapacağınröportajlailgiliolaraksa‐ dece senin ilgini cezbeden konuları okumakla kalma, röportaj verenin ilgilendiğibütünkonulardahiçolmazsabirazbilginolsun.YoksaOliver Stone gibi Vietnam konusunda çok soru sorup genel dünya tarihinde fena halde çuvallayabilirsin. Röportaj, zeka ve bilgi oyunudur. Bilgin piyonun,zekanvezirindir. 2. Güvendiğin hamleleri bir kere denemekle kalma. Başlangıçta yanıtverilmeyensorularını,röportajvereninzekanavebilgineolangü‐ veni arttığında, başka sözcüklerle tekrarla. Soruyu, “Che, Afrika’dan döndüğündesinirkrizigeçirmiş.48saatkonuşmuşsunuz.SonradaBo‐ livya’yagitmiş.Neden?”diyesorarsanFidelCastrobunacevapvermez. Röportajyaptığıniçinbütüniktidarınsendeolduğunusanma.Karşında‐ kibubilgiyiöğrenmeyihakettiğineinanmalı. 3.Ayrıntılarıkaçırma! EğerFidelCastro,Nikeayakkabı giyiyorsa bunusoracaksın.Nikefirmasınınköleçocuklarçalıştırdığınınbilindiğini, Fidel’in bunu bilip bilmediğini soracaksın. Tabii bunu adam çok derin birmeseleanlatırkenyapmayacaksın,buzgibibirhavaeser.Adamko‐ nuşurken mutlaka not alacaksın. Yoksa konuştuklarından aklına gelen sorularımutlakaunutursun. 4.Hiçbirzamanamahiçbirzaman,röportajyaptığıninsanınzeka‐ sınınvebilgisininseninkindenazolduğunuöngörmeyeceksin.Yoksahiç beklemediğin bir hamleyle şah mat edilirsin. Fidel sevimli görünmek istediği için, Oliver Stone’u bozup atabileceği birçok yerde sessiz kaldı amasonundalafıyapıştırdı: “Eğer bana Viagra getirseydin ve ben ölseydim, Vietnam’da ala‐ madığınmadalyayıalırdın!” FidelböyleceOliver’i“sıradanbirAmerikalı”yerinekoyduveOli‐ ver’ınkarizmasıbüzüşüpkaldı.Aptalolmadığıiçinyediğigolünfarkına vardı;amaFidelhızlıbirhamleylehavayı,Oliver’ikollarınaalıpüzerin‐ deiktidarkurarak,yumuşattı: “Vietnam’damadalyaalmışmıydın?” Eğerröportajyaptığınızkişisizinüzerinizdeşefkatlibirbabahissi uyandırıyorsaoradanhemençıkın.Çünküoyunuçoktankaybettiniz. 75 5.Utanmayacaksın!Hakikatentaiçindenbirsorugeliyorsa,osoru doğrusorudur;soracaksın.FidelCastroilekarşılaşıpdaşusoruyusor‐ mazsanaslabanaröportajyaptığınısöylemeyeceksin: “CheGuevera’yıkıskandınızmı?” Röportajınüçkutsalemrivardır: Empati kuracaksın! Konuşmaktan çok dinleyeceksin! Kandırma‐ yacaksın! Elbette bunlar benim kişisel deneyimimden çıkardığım sonuçlar‐ dır.Banakimseröportajyapmayıöğretmedi;amabenöğretmekzorun‐ da kalsaydım, böyle öğretirdim. Umarım gazeteci olmak isteyen arka‐ daşlarınişineyarar.GazeteciliktanrılarıbiziOliverStoneolmaktanesir‐ gesin! EceTemelkuran.Milliyet,31Ekim2003. 2.7.GörüşenlerinTutumu Gazeteciaçısındanalçakgönüllülükvenezaket,akıllıcamerak,do‐ ğalolmayaiçtenlikleçabagöstermekveneyinpeşindeolduğunuvurgu‐ layanbilgililik,basılabilir,yayımlanabilirbirgörüşmeyazısınındoğma‐ sınısağlayacaktır.104 Yukarıda sıralanan beş koşul, hemen hemen bütün görüşmelere uygulanabilir.Ama,dahaöncededeğinildiğigibi,tetikteveyeteneklibir görüşme yazarı, öznesinin durumuna, yaradılışına, huyuna; tasarladığı öykünün özüne ve koşullara bağlı olarak, görüşme tekniklerini her an değiştirmeyehazırlıklıolmalıdır. Örneğin görüşülen kişi, bir bilgi ya da görüşü iletmek isteyebilir; birşeyigizlemekyadaaçıklamakniyetindeolabiliryadayönlendirme manipülasyon amacıtaşıyabilir. Buçerçevedegazetecininhaberkaynağıylailgiliolarakfarketme‐ siveönlemalmasıgerekendurumlarşöylesıralanabilir: 1.Haberkaynağınınkafasıkarışıkolabilir, 2.HaberKaynağırahatsızdır, 3.Gerçekgörüşünüifadeetmektençekinebilir, 4.Yalansöyleyebilir, 5.Yanlışbilgiverebilir, 104Şenyapılı,a.g.m.,s.191. 76 6. Gazetecinin varlığından tedirgin olup gerçek duygularını be‐ lirtmeyebilir, 7.Konuyuyadaolayıabartabilir, 8.Önemliayrıntılarıunutabiliryadagizleyebilir. 2.7.1.GörüşülenKişininKonuşmasıÖnemlidir Görevli muhabir ya da yazar, herhangi bir kişiyle, bazı bilgiler edinmek amacıyla görüşme yapar. Karşılıklı konuşma biçimindeki bir görüşmeyi başarılı biçimde yönetebilmek için, muhabirin usta bir ko‐ nuşmacı olması gerekir ki, görüşülen kimse, devam etmek için istek duysun.105 Görüşmeninamacı,görüşeninnedenliakıllı,nedenlizeki,çokbil‐ gili biri olduğunu karşısındakine kanıtlaması değildir. Dolayısıyla iste‐ nen, görüşülen kişinin vereceği bilgidir; onun görüş ve düşünceleridir. Başlangıçta, görüşüleni rahatlatmak, ısındırmak ve konuya çekmek amacıyla,görüşeningenelbirgirişkonuşmasıyapmasıyanlışdeğildir. Ancak,bilgisiyadabecerisikıtbirmuhabiryadayazarıngerçek‐ leştirdiği görüşmede, muhatabın konuşmaya ve de ele alınan konuya egemen olması söz konusudur. Böyle bir durumda, görüşülen kişi, her zamansöyledikleriniyineleyecek,ozamanadeğinsavunduğugörüşleri‐ nibirkezdahaönesürecekvebüyükbirolasılıkla,herkesçebilinenbu sözlervegörüşler,okurlarınilgisiniçekmektenuzak,sıradanbiröyküyü doğuracaktır. Başarılı bir görüşme gerçekleştirmek için şu öneriler de dikkate alınmalıdır: “Konu mantık sırasıyla aktarılmalıdır; konuşma hızı iyi ayarlan‐ malıdır; abartıdan kaçınılmalıdır; sözler kesin olmalıdır; doğru bilinen‐ ler söylenmelidir; örneklerden, karşılaştırmalardan, açıklamalardan, istatistiksel bilgilerden yararlanılmalıdır; benzetmeler kullanılmalıdır; özel yaşamda sık kullanılan kelimelerden uzak durulmalıdır; “Hımm, aaa,şey,yani,şimdi”gibidüşünmesözcüklerineaslayerverilmemelidir; başkalarınınözelvegizliyaşamlarınasaygıduyulmalıdır;konuşmaakı‐ cı,doğalveanlaşılırolmalıdır;kelimelerdoğrutelaffuzedilmelidir.”106 105GazetecininElKitabı,s.78. 106Mısırlı,a.g.y.,ss.36‐39. 77 2.7.2.GörüşmeciSakinveKonuyaHakimOlmalıdır Görüşmecisakinolmalıdır.Görüşülenkişi,dahadoğrusuhiçkim‐ se,süreklikımıldanan,sinirlibirbiçimdekaleminiısıran,kravatıylaoy‐ nayan, kemerini çekiştiren, orasını burasını kaşımaya kalkışan, perçe‐ minidüzelten,kafasınıavuçlayan,kaçamakbakışlarlaçevreyisüzen,göz göze gelindiğinde suçluluk duyarmış gibi gözlerini kaçıran biriyle ko‐ nuşmakistemez. Görüşmeci, konuya hakim olduğunu hissettirerek; kendinden emin tavırlarla, gerçekleri öğrenmek, anlatılanların doğruluğuna güven duymakiçinyeniyenisorularsormaktançekinmemelidir. Öte yandan, gerek görüşülen kişinin, gerekse metinde anılacak öteki kişilerin adlarının, unvanlarının ve görevlerinin yanlışsız telaffuz edilmesine ve yayımlanmasına özen gösterilmelidir. Çünkü insanlar, başta adları olmak üzere, kişisel bilgilerinin aktarılmasında hatalar ya‐ pılmasındanhoşlanmamaktadırlar. Bu arada görüşülen kişilerin, ev adreslerinin ayrıntılı biçimde açıklanmaması da, önemli görüşme kurallarından biridir. İkametgah yerinin açıklanması, görüşmeye renk getirecekse, semt adının verilme‐ siyleyetinilmelidir. 2.7.3.Gerektiğinde“EspriYeteneği”Kullanılmalıdır Gerektiğinde “espri yapmak”, aradaki buzları eritmeye yardımcı olacağı gibi, görüşmenin yanlış yönde gelişme eğilimi varsa, bunu da önleyecektir. Ne var ki, yersiz espri yapmaktan kaçınmak ve esprinin kıvamınıtutturmakçokönemlidir. Bununyanısıragerektiğizamansessizkalmak,herhangibirvar‐ sayım yürütmemek, soru sormamak yeğlenmelidir. Zaman iyi kullanıl‐ malı, ayrıca öznenin fazla zamanını almamaya da dikkat edilmelidir. Zaten, görüşülenlerin çoğunun zamanı değerlidir. Böyle bir görüşmeye sınırlızamanayırmıştır. Görüşmeyapankişi,gazetecikimliğininyanısıratıpkıdeneğinden mümkünolanenfazlasayıdakibilgiyialmayaçalışanamatörbirpsiko‐ loggibidir.Görüşülenkişininsamimi,dobradobravetartışmasızyanıt‐ larverecekkadarrahatlamışolması,iyibirgörüşmeninönemligerekle‐ rindenbiridir.107 107Browne,a.g.y.,s.140. 78 2.8.YazıyıRenklendirmek! Özelliklekişilerikonualangörüşmetürüyazılarda,özneningörü‐ nüşünü,davranışlarınıbirçırpıdaanlatıverecekbirsözcükyadacümle‐ cikkullanmak,“okurunözneyigörmesini”sağlamaktadır. Kimi zaman öznenin devinimlerini, davranışlarını, jestlerini, ko‐ nuşmabiçiminivebulunduğuçevreyleilgiliözellikleribetimlemek,oku‐ run imgeleminde eksiksiz bir görüntünün oluşmasına yardımcı olmak‐ tadır. Genellikle, küçük düşürücü olmamasına titizlenilerek, bilinen, ta‐ nınanbiriyleözneyikarşılaştırmakda,anılangörüntününyaratılmasına katkıda bulunmaktadır. Böylece, yazarla okuru arasında bir anlatım‐ anlamabağlantısıkurmakolaylığıyaratılabilmektedir.108 2.9.Muhabir,HangiYanıtlarıArar? Bir görüşme gerçekleştirilmeden önce, görüşmenin hangi amaçla yapılacağınıniyibelirlenmesigereklidir.Birhaberöyküsühazırlanacak‐ sa,buöykününtemelkonusuneolacaktır?Yadaherhangibirolay,han‐ giaçıdanelealınmakistenmektedir? Örneğin,Boğaz’dabirşileplebirtankerinçarpışmasısonucutan‐ kerde yangın çıkması olayı yazılacaksa, haber öyküsü çarpışmanın ne‐ deni, ölü ve yaralı olup olmadığı, tarafların hata payları, yangının olası sonuçları,zararziyanınölçüsü,vb.gibikonulardabilgiiçerecektir.Dola‐ yısıyla öyküyü hazırlamaya başlamadan önce, saptanmış bu konular hakkındabilgitoplanmasıgereklidir. Benzer biçimde bir çözümleme analiz , her türlü haber öyküsü içinyapılmalıdır.Böylebirçözümlemenin,haberöyküsündenelerinyer almasının belirlenmesinde yararı büyüktür. Muhabir, böylece, haber kaynaklarınanegibisorularyönelteceğiniöncedenbelirlemek,dahada önemlisi, hangi ayrıntılı bilginin gerekli olduğunu görmek olanağına kavuşacaktır. Hangi bilgilere gereksinme duyduğunu bilmesinin yanı sıra mu‐ habirin,bubilgilerinasıleldeedeceğiniöğrenmesibirincilkoşuldur.Bu arada,bazıayrıntılarıngeneldendahaçokilgiçektiğiunutulmamalıdır. Muhabir, bu bakımdan, ayrıntıları yakalamak için tetikte olmalı‐ dır. Kendisiyle görüşülen bir politikacı, örneğin, lisedeyken futbol takı‐ 108Şenyapılı,a.g.m.,192. 79 mındayeraldığınısöylerse,hemenhangilisedevehangiyıllardafutbol takımındayeraldığısorulmalıdır. Yazılacak her öykü kendine özgüdür. Benzer öykülerde başkalık, ayırım,ayrıntılardankaynaklanır.Eğermuhabiryadayazar,sözkonusu ayrıntılarıortayakoyacakuygunsorularısormayıbeceremezseöyküsü, “sıradan”vedahadaönemlisi“eksik”biröyküniteliğinitaşıyacaktır. 2.9.1.SorularAçık‐SeçikveAnlaşılırOlmalıdır Hersoruyayanıtverenelektronikbeyninbozulmasınayolaçanso‐ ru,“Nevar,neyok?”olmuştur.Bubirfıkradırama,öğreticibiryanıvar‐ dır;helegazetecileriçin.Gazetecide,görüştüğükişiye,elektronikbeyni arızalandıran“Nevar,neyok?”sorusugibi,“Nehaber?”,“Neleroluyor”, “Yenibirşeylervarmı?”vb.sorularyöneltmektenkaçınmalıdır. Çünkü gazeteci olmayanlar, genellikle, neyin “haber değeri” taşı‐ dığını bilemezler. Dolayısıyla, anılan türde sorularla işe yarar bilgi edinmek olasılığı çok düşüktür. Görüşülen kişiye yöneltilecek sorular, dolaysızveyönlendiricinitelikteolmalıdır. Görüşmeyaparken,muhatabınızınkendisiniönemlihissetmesini sağlayın. Bir soru sorun ve araya girmeden, soruya tam olarak cevap vermesiiçinonazaman tanıyın.Yalnızcakonudanayrılmaya çalıştığın‐ da,onukonuyadoğruçekmekiçinmüdahaleedin. 109 2.9.2.SorularÖnemineGöreSıralanmalıdır Görüşmeci,özgüniçeriklibiröykününyazılmasınayarayacakbil‐ gileri derleyecek sorular yöneltmelidir. Nelere yanıt aradığını bilen gö‐ rüşmeci, sorularını önceden saptamış ve sıraya sokmuş olmalıdır. Bir görüşme sırasında sorular, görüşmenin doğal akışı içinde, hemen akla gelivermişgibiyöneltilmelidir. Bu arada görüşme, planladığından daha ilginç sayılabilecek bir yönde gelişme eğilimindeyse, görüşmeci bu olasılığı fark edebilmeli ve gerekiyorsa,kendiplanındanvazgeçmeesnekliğinidegöstermelidir. Asla unutulmamalıdır ki, hazırlıksız ve bilgisiz bir gazeteci, gö‐ rüşmeyaptığıkişininelindeoyuncakolabilir.Yerindevedoğrusorular, ancakgörüşülecekkişi yadagörüşmede ele alınacak konuhakkındaki birikimlevedüşünerekbulunabilir. 109Browne,a.g.y.,ss.138‐139. 80 Örneğin, çok ünlü bir film yıldızıyla yapılan görüşmede, “Ne za‐ mandoğdunuz?”yadabiryazarlagörüşürken“Şimdiyekadarkaçkitap yazdınız?” gibi sorular, muhabirin önceden hiç hazırlık yapmadığını göstermeninyanısıragazetecilikmesleğiiçinuygunbirkişiolmadığının dakanıtıdır. Görüşmede,beklenmeyendurumlardaalınacakesnekdavranışve refleks de zamanla kazanılacak bir deneyimdir. Görüşme için en az üç anahatbelirleyip,biriskeletoluşturmakvebuiskeletinçevresindeko‐ nuşmaakışınıtemellendirmekeniyiyöntemlerdenbiridir.110 2.9.3.AçıkUçluSorularaAğırlıkVerilmelidir. Görüşmedekapalıyadaaçıkuçlusorularyöneltilebilir.Kapalıuç‐ lu sorular, “Kim?”, “Ne?”, “Nerede?” ve “Ne zaman?”, üzerinde yoğunla‐ şır.Busorular,kurubilgilerisağlar.Birkonuhakkındaraporhazırlamak amacıyladerlenecekbilgileriçin,kapalıuçlusorularuygundur. “Niçin? Neden? ”ve“Nasıl?”sorularınayanıtarayanaçıkuçluso‐ rularisegenellikledahaverimlidir.Açıkuçlusorular,kaynaklarıayrıntı‐ larainmekonusundacesaretlendirir;görüşmeyerenkkatacakbilgilerin toplanmasına, fikirlerin ortaya çıkmasına ve inceleme alanının genişle‐ mesineyardımcıolur. Örnek: Soru: Aldığımız bilgilere göre, ordunun kaldırılmasından yanay‐ mışsınız.Budoğrumu? Yanıt:Hayır. Soru:Neden?111 Görüşmeyigerçekleştirenkişi,tıpkıdeneğindenmümkünolanen fazlasayıdakibilgiyialmayaçalışanamatörbirpsikologgibidir.Görüş‐ me yapılan kişinin kaçamağa başvurmadan, samimi, açık ve çelişkisiz yanıtlar verecek kadar rahatlamış olması, iyi bir görüşmenin gerekle‐ rindenenönemlisidir.112 Karşılıklı konuşma tarzındaki bir görüşmeyi başarılı bir biçimde yönetebilmek için, muhabirin usta bir konuşmacı Bölüm‐10 olması gerekir ki, görüşülen kişi devam etmek için istek duysun. İlgiçekici ol‐ 110GazetecininElKitabı,s.78. 111Schlapp,a.g.y.,s.43. 112Browne,a.g.y.,s.140. 81 mayan, uzun ve karmaşık sorular, görüşmenin yapıldığı kişiyi sıkabilir veanlatmakistediğişeydenvazgeçirebilir. Önemliolan,sorularıkişiyegöreiyibirbiçimdedüzenlemek,anla‐ şılırveözgünbirdille Bölüm‐11 yöneltmektir. Özellikleportresöyleşilerinde,şutürsorularçoksıkkullanılır: Neredeyaşamayıisterdiniz? Enfazlahoşgörüyünetürbiryanlışagösterebilirsiniz? Ensevdiğinizyazarlarveromankahramanlarıhangileridir? Ensevdiğiniztarihikişilikkimdir? Gerçekyaşamdakikadın,erkekkahramanlarınızkimlerdir? Erkekte yadakadında tercihettiğinizniteliknedir? Birdeyüzleştiricisorularvardır.Örneğin,yolsuzluğakarıştığıbe‐ lirlenenbirbelediyebaşkanına,konuylailgilisoruyu,doğrudansormak gibi...Bunların,zamanlamasıiyiyapılmalıdır. Sertsorular,kaynağabirhazırlanmaveaçıklamaolanağıverebil‐ mesi için dikkatli bir biçimde düzenlenmelidir; çünkü amaç kaynağı rahatsızetmekdeğil,doğruyuaramaktır. Görüşmeyigerçekleştiren,karşısındakikişiyisorularıylaetkileyip yönlendirmemelidir.Görüşmeyekatılankişinineldengeldiğincerahatla‐ tılması,işinverimiaçısındançokönemlidir. Görüşülenkişininverdiğikarşılıklarda,yeniveilginçbazıbilgiler ortaya çıkabilir. Bunun için karşıdakini çok dikkatli dinlemek Bölüm‐ 12 gerekir.Yanıtlarıdinlememekgazeteciyi,henüzyanıtlanmışbirso‐ ruyutekrarsormakgibiutandırıcıbirdurumadadüşürebilir. 2.10.SoruSormaYöntemiveGörüşmeninBaşarısı Görüşenin soru sorma tavrı çok önemlidir. Usta gazeteci Cüneyt Arcayürek, Selma Tükel ile yaptığı ve 17 Aralık 1980 tarihli Hürriyet gazetesinde“YenidenDoğsamYineGazeteciOlurdum”başlığıylayayım‐ lanansöyleşideşunlarıkaydetmiştir: “Benbiryetkiliyeyadabirlideresorusorarkenokişininsorula‐ rımdan memnun olup olmayacağını düşünmem. Çoğu zaman da, soru sorduğumkişilerinhoşnutkalmadığınıbilirim. 82 Benimgörevim,konuylailgiliolarakkamuoyunaaçıklıkgetirmek‐ tir.Benimbugörevanlayışımainandığı,odabendeaynıhizmetiyaptı‐ ğımıziçin,karşımdakideaçıkyanıtvermektekendinizorlamıştır. Ayrıca karşımdaki kişinin, neleri ne kadar söyleyebileceğini de gözden uzak tutmam. O adam politika yapmaktadır ve ben onun yanıt vermektekizorluğunutakdirederim.Banagelince,bensorulanherso‐ rununcevabınıaçıkçaveririm.”113 2.11.GörüşmeYeri Gazetecilerin, genellikle kendilerine ait bağımsız bir yerleri yok‐ tur.Olsada,haberkaynağıgazetecininbulunduğuyeregelmekisteme‐ yebilir;çünkükendinigüvendehissetmez.Ozamangazeteci“deplasma‐ na gider” ve haber kaynağının koşullarını yerinde görür; inceleme ola‐ nağıbulur. Haberkaynağınınevindeyadaişyerindeyapılangörüşmedekay‐ nak, gazeteciyi özel alanına aldığı için, gazeteci kendini bir konuk gibi hisseder ve sorularında çekingen davranabilir. Bu nedenle, önemli bir konuyla ilgili görüşmelerde, en iyi buluşma yerleri “tarafsız bölge” ola‐ rakadlandırılabilecek,otellobisi,parkyadarestoranlarolabilir.114 YunanlıYani,İstanbulluYani Aile dostu olan Bulgar asıllı Neva, “Yani, trene bindiğinde sakın pencereden bakma. Sakın ağlama.” demişti. Tren uzaklaşırken Sirkeci garından, o pencereden baktı İstanbul’una. O ana kadar güçlüydü ama birdengözyaşlarınaboğuldu.Takvimler11Eylül1973’ügösteriyorduve Yani Boziki, 18 yaşında onca anısını ve Yahudi sevgilisini orada, İstan‐ bul’dabırakarak,odönemsonseferlerinigerçekleştirenOrientEkspres treniyleFransa’yagidiyordu. Kimyamühendisi,tüccarveşairYaniBoziki,1954yılındaBeyoğ‐ lu’ndan iki adım ötede Hamalbaşı’nda doğdu. Babası, dedesi gibi et ve tavuktüccarıydı.Dedesinintam13dükkanıvardı. Annesi de, babası da İstanbulluydu; ama Yunan vatandaşlarıydı. Kendisigibi,kızkardeşigibiYunanvatandaşıydılar.1960’larınilkyarı‐ sında Yunan vatandaşları Türkiye’den sınır dışı ediliyordu. Halası, am‐ casıveoncaakrabasıdagidenlerarasındaydı. 113Şenyapılı,a.g.m.,194. 114GazetecininElKitabı,s.79. 83 Ogünleri“bindokuzyüzaltmışdört”adlışiirindeşöyleanlatıyor: GündüzüngöçüpgitmişlerYunan’a Sırtlarındaümitsiztürkülerle Parçaparçadağılmışlardörtyana Silinmezağlamaklıogözlerle Uçmuşkuşlar,efganetmişgitmişler, İstanbulgözlerindegörünmezolmuş. Yaniderkiyazıkkötüetmişler, Buncaşöhret,buncahasretyokolmuş. AncakYani,kızkardeşi,annesivebabasınasılolmuşsaİstanbul’da kalmışlar.Babası“Kimsebeniburadankoparamaz.Burasıbenimmem‐ leketim.”demiş. Boziki ailesi önce Bolu’da bir köyde gizlenmiş uzunca bir süre. Sonraİstanbul’aevlerinedönmüşler;babadaişininbaşına. ApartmandakiTürkkomşularıvebabanınTürkarkadaşlarısahip çıkmışlar aileye. Karakoldaki polisler “nedense” hiç bulamamış onları. Doğrusubulmakistememiş... 1967’debirkaçayarayla öncebabasınısonrada annesinikaybe‐ den Yani, kız kardeşi ile birlikte, o dönemde Yunan vatandaşlığından çıkıp Türk vatandaşlığına geçen teyzesinin yanına gitti. Osmanbey’de Abide‐iHürriyetCaddesi’ne. YazıkolduArtinBey’e Uzanıpyatmış Sessizsedasız Yeşilgecede. Tuhaftırhikayesi, Anlatamamsizlere. Kaldırımdaserilmiş Ayışığınakarşı. ÖyleölürdüArtinGaribyan, Herakşamdokuzsularında, Abide‐iHürriyetCaddesi’nde. Artık İstanbul’da yaşamak zordu. Yunan vatandaşı olduğu için 4. Şube’den altı ayda bir oturma izni alıyordu. Fransız Saint Michel Lise‐ 84 si’ne gidiyordu. İlk şiirlerini de yazmaya başlamıştı. Delikanlılığa ilk adımlarınıattığında,Yahudibirgüzelekaptırırgönlünü: Yıllarkibirşiirlebekledimseni. Sendekalbimibiriktirdim Veyıldızlaruçurdum Bakışlarınınkıyısızaçıklarına. BağladımTemmuz’u Ayçiçekgöğüslerine, Geceyesayısızyıldızlar Dolsundiye Vebirolduk İstanbul’unsaf vetenhasessizliğinde. Tahtakale’de kahve işleten dayısının 4. Şube’deki “torpili” başka yere atanınca izin alması güçleşir. Okul birincisi olarak Fransa’da burs kazanmıştır ama Türk vatandaşı olmadığından, bu hakkından yararla‐ namaz.Okulmüdürü“tesellimükafatı”olarakonaFransa’dabirokulve işayarlar.İstanbul’uterkzamanıgelmişti... Buşehir İstanbulşehridir, Hepahçeken Dertlibirçiçek. Buşehir, Bubenimşehrim Binköksevdasıdır Kederyüklübirgerçek. 1979 yılında Besançon Üniversitesi’nden mezun olur. Kimya mü‐ hendisidir artık. Önce Fransa’da, sonra da Yunanistan’da çalışır. Sonra tekrarFransa,sonraMısır,sonraOrtadoğu...Birkeresindeişiçinİsken‐ derun’agider.Vizesibittiğindesınırdışıedilir. Sonra,Yunanistan’adönerekkendiişinikurar.İzmir’denşifalıot‐ lar,baharatithaleder.İstanbul’aseyahatlereksikolmaz;ihtiyarteyzeye ziyaretler. Atina’daki Türk Başkonsolosluğu’ndan beş günlük vize alır almazkoşarİstanbul’una.Tambiraykalır.Dedikya;karakoldakitanıdık polisler,komşular,dostlarsağolsun. 85 Türkiye, Yunan vatandaşlarına vizeyi kaldırınca, işi kolaylaştı ta‐ bii.BuaradaYahudisevgilisievlenmişti.OdazamanlaMoralıbirkadın seçmiş,kendisineeşdiye.Birdekızıolmuş,bugün15yaşında. Dört‐beş yıl önce Türkçe şiir kitabı yazmaya koyuldu. Adına “Bir Boğaz Vakti” dedi. Kitabı kendi parasıyla Atina’da yayımladı. Türki‐ ye’dekidostlarınadagöndermeyiunutmadı. Çevreyanımhesapsızgençlik Gidiyorumgurbetyolunda, Onsekizyaşımhırslıçelik Sirkecigarında,garında... Arzusunçektiğimİstanbul Bengezerimtrenhattında, Cüzdanımboş,yokturpara,pul Sirkecigarında,garında... Yanisallarhoşçamendili Sıralanmışdostlaryanında, Onungariphalingörmeli Sirkecigarında,garında... Atina Bürosu’nun bu haftaki konuğu, hayat hikayesini okuduğu‐ nuz,YaniBoziki.İstanbulluYani... ‐Türkçeşiirkitabıyazmakfikrinasıloluştu? ‐Çocukkenşiirleryazardım.EdebiyatöğretmenimrahmetliSabri Altınel “Yani, sen şair olacaksın.” demişti. Zaten kitabımı da ona ithaf ettim. ‐Şiirtekniğininasılöğrendiniz? ‐Türkşairlerehayranım.Şiirlerimiaruzvezniileyazdım.Heceler hepsayılmış. ‐ Eşiniz Türkçe bilmiyor, kızınız da öyle. Şiirlerinizi, İstan‐ bul’unuzuanlatabildinizmionlara? ‐ Eşime anlatmak zor oldu. Yunanistan’da bazı önyargılar var. Türkiyeiçin,Türkleriçin.Ancakgeçenyılİzmir’egittiğimizde,durumun anlatılanlardan farklı olduğunu tespit etti. Bana, “Türkler’i Arap gibi, Afrikalıgibianlatırlardıbana.Oysaçokamaçoknazikinsanlar.”dedi. SanırımTürkiye’dedeYunanlılarhakkındaanlatılanlarpekfarklı değil.18yaşımdaİstanbul’danayrılırken,işçiolarakFransa’yagidenbir 86 Türkileseyahatetmiştim.Trendeninmedenöncebana“Abibiz,Yunan‐ lılar’ıtekdişlicanavarbilirdik.Sentekdişlideğilsin.”demişti. Kızımiseanlattıklarımındaetkisiyleolacak,Türkiye’yeveTürkle‐ resıcakbakıyor. ‐İstanbul’adönmeyidüşünüyormusunuz? ‐Nedenolmasın?Şukızımhelebirbüyüsün.TabiieşimindeTürk‐ çebilmemesisorun.Amanedenolmasın? ‐Türk‐Yunanilişkilerihakkındanedüşünüyorsunuz? ‐Buikihalkınnedenanlaşamadığınıbirtürlüanlayamıyorum.En iyisimısralarımlayanıtvereyim: Yani’denbirnasihat Savaşıyanabırak, Barıştırmukadderat Nehilaftırneırak... YorgoKırbaki.HürriyetCumartesi,24Haziran2006. “TavlaOynarkenPuanlarımıÇaldılar,KurcalarkenHackerOldum.” O,hacker’lıkalemininsonefsanesi.BirTürk,lakabıİskorpitx.Tüm dünyadanhacker’ların,çökerttiklerisitelerikaydettikleri,İtalyangüven‐ liksitesiZone‐h’de,hack’lediği141binsiteyleilksırada. ÖnceMicrosoft’unMeksikasitesinihack’lemesiolayoldu.17Ma‐ yıs’ta 43 bin siteyi 10 dakika içinde çökertmesiyle asıl sükseyi yaptı. Hack’lediği sitelere üzerinde Atatürk resmi olan bir Türk bayrağı ve PKK,Yunanistan,FransaveErmenistan’lailgiliküfürlübirmesajbırakı‐ yor. Ancakonunhakkında,zehirliiskorpitbalığındantürettiğiismive yaşıdışındahiçbirşeybilinmiyordu.Baktıkolmayacak,İskorpitx’inpe‐ şinedüştük.İzinibulmamızikigünsürdü.Öncewebsitetasarımcısıbir arkadaşınaulaştık.E‐postailekonuşmaisteğimizibildirdik.Uzunuzun derdimizi anlattık. Ertesi gün ikna oldu. Bizimle telefonla bağlantıya geçti. İskorpitx, 45 yaşında, Ege’de yaşıyor ve muhasebecilik yapıyor. Meğerbuhacker’lıkişlerinede,internettetavlaoynarkenpuanlarıçalı‐ nıncabaşlamış. ‐Nasılbaşladınızbuişlere? ‐Hacker’lıkla2002’denberiilgileniyorum.Birhobigibiturk.net’te sanaltavlaoynarkenbaşladıbumerakımaslında.Birgeceoyundatüm 87 puanlarımı çaldılar. Çok da uğraşmıştım onları biriktirmek için; turk.net’inoperatörlerinebildirdimdurumuamahiçilgilenmediler.Ben de bunu nasıl yaptıklarını merak ettim ve kurcalamaya başladım. Kısa süre sonra, ne kadar puan varsa ele geçirdim. Muhasebeciyim aslında. 1989’da bilgisayarla muhasebe tutulmasına izin verildiğinden beri, bil‐ gisayarlaiçiçeyim.Şimdi45yaşındayım,halaboşzamanlarımdauğraşı‐ yorum. ‐Dünyadahacker’lıklailgilenenherkestanıyorsizi.Bunasıloldu? ‐BeniMicrosoft’unMeksikasitesinihack’lediktensonratanıdıço‐ ğuinsan.Microsoft’uhack’lemeninanlamıbenimiçinçokbüyük. ‐Peki,17Mayıs’ta43binsiteyiçökertirkenbiramacınızvarmıydı? ‐Ermeniyasatasarısı. ‐Kendinizisanalortamdabirsavaşçıolarakmıgörüyorsunuz? ‐Yakındasavaşmeydanları,silahlarkalmayacak,tümsavaşlardi‐ jitalortamdayapılacakzaten.Türksiteleri,PKKsempatizanlarıtarafın‐ dan sürekli tehdit ediliyor. Sitelere Apo resmi ve marşlar bırakıyorlar. KKTC sitelerine de Rumlar saldırıyor. Bush Türkiye’ye geldiğinde, Bre‐ zilyalılarTürksitelerinekarşısavaşilanetmişti.Binlercesiteyikoruma‐ yaaldım.Bunlardanbiride,KKTCBayrakRadyoTV’ninsitesiydi.Sitenin webmaster’ı benimle bağlantıya geçip, işi devralana kadar, siteyi Rum hacker’lardankorudum. İskorpitx’inkötübiramacıyok.Türkler’ekarşıdijitalortamdaya‐ pılanlara bir karşılık vermek amacım. Bilişim alanında “Biz de varız.” demek. ABD ve Avrupalılar’a aslında ne kadar içi boş bir teknolojiye sahip olduklarını göstermek. Halkın duygularına tercüman olduğumu düşünüyorum.Ermenilerkonusundakisuçlamalarçokağır.Onlarbizim yumuşak tarafımızı buluyorlar. Biz de sanal ortamda onlara karşılık veriyoruz.Sitelerebıraktığımküfürlümesaj,benimüslubumdeğilaslın‐ da.Amaböyleolmasınıonlaristiyor. ‐Hack’leyeceğinizsitelerineyegöreseçiyorsunuz? ‐ Siteleri biraz gündem belirliyor. Danimarka’daki karikatür krizi zamanındada,Danimarkasitelerinekarşısaldırılaryaptımmesela.Türk sitelerinekesinlikleelsürmüyorum.Tehlikedeolanlarıkoruyorum. ‐ Ama Antakya Devlet Hastanesi’nin sitesi gibi Türk kamu sitele‐ rindedesizinmesajınızıgörüyoruz. ‐Hostingşirketleriüzerindenbinlercesitetarıyorum.AradaTürk siteleri de karışabilir. Örneğin geçen gün ABD’li bir şirketten hosting 88 alan Digiturk’ün sitesi karşıma çıktı. Yalnızca uyarı mesajı gönderdim. Türk sitelerini kullanım dışı bırakmak gibi bir amacım yok. Yalnızca güvenlikaçıklarınıgördüğümdeuyarıyorum. ‐Sizirekortmenhackeryapanşeynedir? ‐ Yüzde yüz Türk yapımı bir yazılım kullanıyorum. 15 saniyeden dahaazsürede,üçbin500siteyeulaşabiliyorum.Zatenişiniziençok10 dakikadabitirmenizgerekiyor. Özellikle ABD’deki siteler, çok oyalanan hacker’ları fark edebili‐ yor.43binsiteyi,10‐12dakikaiçindehack’ledim.Böylehızlıolamadık‐ larıiçinbukadarbaşarılıolamıyorlar. ‐Bubilgiveyeteneğinizihacker’lıktanbaşkaşeyleriçinkullanıyor musunuz? ‐ Hacker’lar kara ve beyaz olarak ikiye ayrılır. Kara olanlar, son olarak Gima’ya yapılan saldırıdaki gibi kredi kartı kopyalayan hac‐ ker’lar. Ben böyle bir hacker olsaydım, inanın tüm hacker’lardan daha çok kredi kartı bilgisine sahip olurdum. Ama şu anda cezaevinde olur‐ dumherhalde.Beninternettekarşımaçıkandatabase’leriyokediyorum; benden sonra gelen hacker’lar bulmasın diye. Bu kötü niyetli insanlar, kolaycayakalanıyor. ‐Türkler’inhacker’lıktaBrezilyalılar’ıbilegeridebıraktığıyönün‐ dehaberlerçıkıyor.SizcenedenTürklerhacker’lığameraksaldı? ‐BenADSL’inyaygınlaşmasınıbüyükbiretkenolarakgörüyorum. Eskibağlantılarlahacker’lıkyapılamazdızaten.Gençinsansayısıçokve hepsideinanılmazyetenekli.Bilgisayarmerakıvezekabirazfazlaoldu mu,gençlerhacker’lığasarıyor.Sahtekarlığagirmediğimiçiniçimrahat. Yeni bilişim yasasına göre, evinizden hacker’lık yapınca suçlu, internet kafe’denyapıncasuçluolmuyorsunuz.Böylesaçmalıklarvar.Amayasa‐ dan önce de, yurtiçinden hiçbir siteyle uğraşmadığım, sahtekarlığa gir‐ mediğim için içim rahat. Benim amacım protesto. Yabancı siteleri hack’leyerekTürkler’insesiniduyuruyorum. İskorpitx, iskorpitten geliyor. Türkiye’de çoğunlukla Ege Deni‐ zi’nde bulunan, çarpan balığının ismi. İnsana çarptığında deriyi şişiren bir türlü zehirli balık. İskorpitx olduğumu, ailem ve çalışma arkadaşla‐ rımbiliyorsadece.Küçükbiryerdeyaşadığımiçinkolaycaduyulabilirve deşifre olabilirim. Çok büyük şirketler ve sitelerle uğraştığım için beni çekemeyenpekçokinsanvar. ÖznurKaymak.HürriyetPazar,04Haziran2006. 2.12.RadyoveTelevizyondaSöyleşi Görüşme‐Mülakat 89 Yazılı basında olduğu gibi, radyo televizyon haberciliğinin de te‐ meliolansöyleşiyadabirbaşkadeyişlegörüşme mülakat ,soru‐cevap şeklinde haber toplama ve aktarma yöntemidir. Önceki bölümlerde ay‐ rıntılarıyla anlatılan “söyleşi yaparken dikkat edilmesi gereken nokta‐ lar”,radyovetelevizyoniçindegeçerlidir. Radyo ve televizyonda farklı olarak gazetecinin, konuşmacının mikrofon ya da kamera karşısında çekingenlik, korku ve heyecanını yenmesine yardımcı olması gerekir. Bazen söyleşiden önce yapılacak kısabirönsohbetkonuşmacınınheyecanınıazaltacağıgibi,haberciyede konuşmacınınnasılkonuştuğuhakkındafikirverir. Gazetecinin konuya yapacağı iyi bir giriş, hem konuşmacıyı hem deizleyicilerikazanmakaçısındanbüyükönemtaşır.Giriştensonrayö‐ neltilensorulardoğruveamaçlıolmalıdır.Amacınabağlıolaraksöyleşi‐ lerisınıflandırmakmümkündür. 2.12.1.Haber‐Söyleşi Haber‐söyleşi,kısaveözolarakgazeteciylekaynakarasındageçer vebirbülteniyadahaberiörneklemekiçinkullanılır.Önemligerçekler ya da olaylarla ilgili kişilerden ilk elden alınacak bilgiler ya da bunlara yönelik yorum ve tepkileri içerir. Bir haber‐söyleşide, muhabir doğru‐ dan sorularla konuyu açar. Konunun özüne sadık kalınması kurguyu kolaylaştırır. 2.12.2.BilgilendiriciSöyleşi Bilgilendirici söyleşiye, olayların ya da bir haberin arka planını açıklamak,nasıl,niçinvenedenleriniaraştırmakiçinbaşvurulur.Haber‐ söyleşiye benzer. Ancak ele alınan olayın gündemde olması gerekmez. Güncel bir konunun süreç içindeki gelişmeleri irdeleneceği gibi, güncel olmayan herhangi bir konu da incelenebilir. Örneğin, hızlı nüfus artışı‐ nınekonomiksonuçlarınındeğerlendirilmesigibi. 2.12.3.HasmaneSöyleşi Söyleşiyi yapan gazeteci, konuşmacıyı zorlayıcı nitelikte sorular sorar. Yalnız bu tarz söyleşiler, kişisel bir çatışma zemini olarak görül‐ memelidir. Burada gazeteci, seyircisi ve kamuoyu adına konuşur du‐ rumdadır.Butürsöyleşiler,birkonu,bilgiyadaiddiayızayıflatmayıya 90 da geçersiz kılmayı amaçlar. Bu nedenle, bazen havanın gerginleştiği anlaryaşanabilir. 2.12.4.AçıklayıcıSöyleşi Açıklayıcı söyleşinin iki türü vardır. İlkinde kişisel olarak olaya karışan kişi ya da kişilerin tepkisi alınırken, ötekinde genellikle bir ya dabirçokuzmandanolayhakkındaaçıklamavedeğerlendirmeistenir. 2.12.5.KişiselSöyleşi Kişiselsöyleşi,tanınmışbirkişiyleyapılankısabirsöyleşiolabile‐ ceğigibi,birkişilikprofilideçizilebilir.Samimiveduygusalbirhavada yapılabilir. 2.12.6.DuygusalSöyleşi Duygusal söyleşi, kişilerin duygularını ortaya çıkarmak için yapı‐ lır.Kişiselsöyleşilerdendoğar.“Kendinizinasılhissediyorsunuz?”soru‐ suyalnızcasevinçlidurumlariçinyöneltilmeli;kişilerinüzüntüveacıları duygusömürüsüneyolaçacakbiçimdekullanılmamalıdır. 2.12.7.EğlendiriciSöyleşi Eğlendirici söyleşi, hayatın hoş yanlarına, bizi tebessüm ettiren olaylarailişkinyapılır.Buradadikkatedilmesigerekennokta,“eğlendi‐ rici”ölçütününözenleçizilmesivesınırlarınaşılmamasıdır. 2.12.8.Aktüalite Söyleşiyi gerçekleştiren kişinin sözleri banttan çıkartılır. Bu tek‐ nik, genellikle belgesellerde kullanılır. Bu uygulamada, ayrıca açıklama veanlatımgerektirmeyenyalınbiröykününelealınmasınaözengöste‐ rilmelidir. 2.12.9.TelefonSöyleşisi Özelliklesöyleşiyerindebulunmayan,başkasemt,kentyadayurt dışındayaşayankişilerletelefonbağlantısıyapılır.Bubağlantısırasında yapılankonuşmalaryaöncedenbandakaydediliryadabağlantısırasın‐ 91 dagörüşmegerçekleştirilir.Telefonhattınıntemizvesorunsuzolmasına dikkatedilmelidir. 2.12.10.SokakSöyleşisi Vax‐pop:voiceofthepeople Sokaksöyleşisi,kadın,erkekdeğişikseslerinbirbiriniizlediğisöy‐ leşitürüdür.Tekbirsoruyadeğişikkişileryanıtverirler.Sokaksöyleşi‐ lerinde alınan birer cümlelik görüşler, habere renk ve canlılık katar. Ayrıca sıradan insanlara da televizyon kanalıyla görüşlerini aktarma olanağısağlar.115 115GazetecininElKitabı,ss.93‐94. 92 3.GEZİYAZISI GEZİİZLENİMİ Yavaşyavaşölürler;seyahatetmeyenler. PabloNeruda Biryazarıngezdiği,gördüğüveincelediğiyerlerdenedindiğibilgi, görgüveizlenimleriyansıtanyazıya“geziyazısı”denir. Geziizlenimiyadayazısı,yalınbirtanımla,yazarınyurtiçindeve yurtdışındayaptığıgezilerdegördüklerinin,ilgiçekicibulduğuyönlerini, özenlibiranlatımlayansıttığıdüzyazıbiçimidir.116 Gezi yazılarında yalnız gezilip görülen yerlerin doğal özellikleri‐ nin belirtilmesiyle yetinilmez. O yerlerdeki insanların gelenek, görenek vezevkleridetanıtılmayaçalışılır.Doğrubilgivegözlemleredayalıgezi yazılarıtarih,coğrafya,ekonomivetoplumbilimgibibilimdallarıiçinde yararlıbirkaynakolarakdeğerlendirilebilir.Butüryazılarayrıca,okur‐ larıngenelkültürlerinigeliştirmedeönemliroloynar. İnsanlar, kendi yakın çevreleri dışında olup bitenleri öğrenmek isterler.Kitaplardaokudukları,haritadagördüklerikıta,ülkeyadakent‐ lerde yaşayanların gelenek ve göreneklerini merak ederler. Görmeyi hayalettikleriyerleri,ustayazarlarınaracılığıylatanımaktan,“gezergibi olmaktan”zevkduyarlar. KendisidegezitüründeeservermişolanAhmetHaşim,buduygu‐ yuşöyledilegetirir: “…Seyahatname okumanın tadını öteden beri bilirim. Bütün ço‐ cukluğum onları okumakla geçti. Kış geceleri dışarıda rüzgar olurken, birgazlambasınınışığınıgözbebeklerimdeikialtınnoktagibitaşıyarak, zengin bir ateş karşısında, rahat bir koltukta okuduğum o Afrika ve Amerika seyahatnamelerinin, masum ve namuslu üslubundan aldığım tadı,banapekazedebiyateseriverebilmiştir.”117 Gezi yazıları, gerçekten yaşanmış bir hayat kesiminin ürünüdür. Butüryazılarınağırbasanyönü,anlatılanlarındikkatlibirgözlemeda‐ yanmış olmasıdır. Yazar, şüphesiz, gördüklerini anlatırken anılarından söz edebilir; birtakım yazılı ya da sözel kaynaklardan yararlanabilir; karşılaştırmalar ve çözümlemeler yapabilir. Ancak tüm bu çabaların 116EminÖzdemir,YazınsalTürler,BilgiYayınevi,Ankara:Eylül1999,s.214. 117Ahmet Haşim, Bize Göre, Gurebahane‐i Laklakan, Frankfurt Seyehatnamesi, İnkılap Kitabevi,İstanbul:2004,s.70. 93 keskin ve sağlam bir gözlem gücünden kaynaklanması şarttır. Buna “görmesinibilmeyeteneği”dedenilebilir. 3.1.GeziYazılarınınNitelikleri Birgeziyazısınınkenditüründedeğerliolabilmesi,bazınitelikler taşımasınabağlıdır. Bu niteliklerden biri, okuyucu için ilginç görünüm, durum ya da olaylarıkapsayabilmesidir. İkinci nitelik, gezilen yerlerin dış görünüşünden çok, öze inen ve insanlarıniçdünyalarınıdayansıtanyönlerinigözlerönüneserebilme‐ sidir. Üçüncünitelikisegörülenyerlerveinsanları,edinilenizlenimleri yalın,sürükleyiciverenklibirdilleanlatabilmesidir. Gezi yazılarının, ele alınan konular ve anlatım bakımından “anı” ve“röportaj”türündenyazılarabenzerbazıyönleribulunur.Çünkü“ge‐ zi”, “anı” ve “röportaj” diye adlandırılan yazılar geniş ölçüde yazarın gözlem,izlenimveyorumlarınadayanır. Bu nedenle bu türlerde yazılmış eserleri bir sınıflamaya tabi tut‐ makbazengüçtür.Bununlabirlikte,herüçtüründebazıayırıcıözellik‐ leri vardır. İyi bir okur, bu özellikleri bilir ya da belirlemede güçlük çekmez. 3.2.GeziYazılarınınÇeşitleri Gezi yazılarını, yolculuk yapılan yer bakımından ikiye ayırmak mümkündür:yurtiçigeziyazılarıveyurtdışıgeziyazıları… 1 Yurtiçigeziyazıları,biryazarınherhangibiramaçlakendiül‐ kesindeyaptığıbiryolculuksırasındagezipgördüğüyerleriveedindiği izlenimlerianlattığıyazılardır. 2 Yurtdışıgeziyazılarıisebiryazarınkendiülkesidışındayaptığı geziveincelemelerininbirürünüdür. Gezi yazıları, bu türde eser veren yazarların durumları bakımın‐ dandaikiyeayrılır; a Uğraşlarıyazarlıkolankimselerinkalemlerindençıkangeziya‐ zıları: 94 Yazarlığıbirmeslekolarakbenimsemişkimselerineserlerindege‐ zilen görülen yerler, değinilen konular, insanlarla ilgili gözlemler yazı sanatınınbirçoközelliğinitaşıyanrenklibirdilleanlatılır. b Uğraşlarıyazarlıkolmayankimselerinortayakoyduğugeziya‐ zıları: Bukategoriyegirenyazılar,genellikleyazarlıklailgiliolmayan,fa‐ katyurtiçindeyadadışındabazıyerlerigörmeküzeregeziyeçıkanların ya da geçici görevlerle yabancı bir ülkede oturanların kaleme aldıkları yazılardır. Bu gibi kimselerin eserlerinde anlatım kuru ve renksiz olabilir. Ancakbutüreserlerdebazençokilginçgözlemlere,sağlambilgilereve mantıklıyorumlararastlanmaktadır. Geziyazılarınıamaçve yazılışbakımındandaüçeayırmakmüm‐ kündür: a Kimiyazarlar,gezipgördükleriyerlerigünügününeyadaara‐ lıklıolaraktuttuklarınotlarlaanlatırlar.Bugibigeziyazılarıçoğukezanı türünündeözelliklerinitaşır. b Kimiyazarlarda,geziizlenimlerinibelliaralıklarlaarkadaşları‐ na yazdıkları mektuplarda anlatırlar. Bu gibi gezi yazıları da mektup türününhemenhemenherözelliğinitaşır. c Üçüncütürgeziyazıları,yazarınkişiselgözlemleriyanındada‐ habaşkabilgivebelgeleredayalınesnelbetimlemeveyorumlarıiçerir. KüçükAsyaSeyahati Gezmekdegördükleriniyazmakdabirsanattır.Öylegeziyazıları vardırki,insanınelindentutar,anlatılanyerleregötürürsanki... Yazıyıbitirdiğinizde,ouzakdiyarlarartıkbildikbiryerolurçıkar. Sokaklar,sesler,insanlar,mekanlarhiçgörmesenizdeyabancınızdeğil‐ dir. Her gezi yazısı, seyahatname, bu etkiyi bırakmaz. Bunun için yazı erbabıolmakgerekir. Ben, edebiyat insanlarının gezi yazılarının tadına hiç doyamam. Kitapbittiğindede,onlargibiyazamadığımiçinkalemimeöfkelenirim. Eskiden gezginlik oldukça zahmetli bir işmiş. At sırtında aylarca süren yolculuk, bitli, pireli han odaları, yiyeceklerden içeceklerden ge‐ çen hastalıklar. Alman bilim adamı Friedrich Sarre’nin, 1895 tarihinde yaptığıgeziyianlatankitabıokuyuncahalimeşükrettim.Ozamangezgin olsaydım,ilkseferdensonrapesederdim. 95 Buhaftasize,AlmanbilimadamıFriedrichSarre’nin,1895yılının haziranvetemmuz aylarındaİçEge,GöllerBölgesive Konyacivarında yaptığı gezinin anlatıldığı kitaptan bazı bölümler aktaracağım. Türki‐ ye’de “Küçük Asya Seyahati” adıyla yayımlanan kitabın bir bölümünde, SarrekendisindensonraaynıbölgeyeyolculukedecekBatılıgezginlere, birtakımpratikbilgilerveriyor. Bu satırları okurken, zamanımız gezginlerinin ‐başta ben‐ ne ka‐ darşanslıolduklarınıgördüm.Atsırtındasaatlercesürenzahmetliyol‐ culuklar, şimdi arabayla birkaç saatte gerçekleşiyor. Tahtakurularının, pirelerin cirit attığı han odalarının yerini ise tertemiz otel odaları aldı. Birtekodöneminyemeklerindeaklımkaldı.Grubunaşçısının,yolculuk sırasında vurduğu kekliklerden, çulluklardan yaptığı yemekleri bu de‐ virdebulmakimkansız... ŞimdisözüAlmanbilimadamıSarre’yedevrediyorum: İzmir’de yanımıza aldığımız Rum aşçı, anadilinin yanı sıra biraz FransızcavesugibiTürkçeanlıyorvekonuşuyordu.Bunedenledehem aşçılıkhemdetercümanlıkyaptı.Ücretolarakayda5TürkLirası yakla‐ şık90Mark aldı.Kendimizvehizmetkarımıziçingerekenbinekatları‐ nındışındaeşyamızıntaşınmasıiçinüçyükbeygirineihtiyaçvardı,ama onlarısatınalmadık,belliaralıklarlakiraladık. Konya’dayken,herhaldeDoğulular’ınadetleriyüzündençokuzun zamanalan,hattabazenbirkaçgünsürenpazarlıklarauygunolarak,biz deuzunpazarlıklarsonucundaaltıatkiraladık.Birçokgezgininyaptığı gibi at satın almayı tavsiye etmeyeceğim. Gezginin, seyahatin sonunda, hele bir de zaman kısıtlıysa, uzun bir yolculuk yüzünden yorulan ve kuvvettendüşenhayvanlarızararetmedeneldençıkarmasızorolur. İçbölgelerdeseyahatetmişolanarkadaşlarımızıntavsiyesineuya‐ rakyanımızadahaçokbozukparaalmıştık.Çünküburalardabüyükpara bozdurmak neredeyse imkansızdır. Ayrıca sadece çil gümüş para kul‐ landık, çünkü buralardaki insanlar yıpranmış paraya güvenmiyorlar ve reddediyorlar. Hatırı sayılır miktarda altın parayı da göğsümüzde ve küçükbirderitorbadataşıdık. Elbiseolarakyanımızayüniççamaşırı,İngilizbinicipantolonları, sarı deriden yüksek hafif çizmeler, alçak deri çizmeler ve tozluklar, su geçirmez Yukarı Bavyera ceketleri, beyaz hafif ve siperlikli kasketler almıştık.İnceplastiktenpaltolarımızıiseçokseyrekkullandık.Eyerlere, atları yönetmekten ziyade büyük çoban köpeklerini uzaklaştırmak için kullanmaküzerekırbaçlarbağlamıştıkveyanımızaküçükbirAmerikan revolverialmıştık 96 Sadecekeklik,yabankazı,ördek,toykuşuveçullukavlayabilece‐ ğimiz av partisinden çok zevk aldık. Tavşan çok azdı. Bana İzmir’deki Konak tarafından verilen avlanma izni tabii ki hiçbir yerde asla sorul‐ madı.Bizsilahlarımızıçoğunluklahizmetkarımızataşıttıkveodasilah‐ tarlıkyapmaktançokzevkaldı.Kendisikervanınönündeyolaldıveav‐ lanacakbirhayvangördüğüzamanbizibundanhaberdaretti.Bizsıksık ona da keklik vurma zevkini tattırdık. Boz Dağ’ın ve Anamas Dağı’nın eteklerindeolduğugibibazıyerlerdeokadarçokkeklikvardıki,avladı‐ ğımızbütünhayvanlarıtüketemedik. Avladığımız hayvanların yemek listemize yeni tatlar katmadığı hallerde,mönüiyiceyeknesaktı.Sabahlarıyolaçıkmadanönceçay,yu‐ murta ve marmelatlı bisküviden oluşan bir kahvaltı yedik. Mola verme durumunabağlıolaraksaat11.00veya12.00’de,birgeceöncepişirilmiş söğüş tavuğu İngiliz sosuyla tatlandırarak yedik. Akşamları da kaldığı‐ mızyerevardıktanbirsaatsonratemelöğünümüzüyiyorduk.Buöğün konserve çorba, pişirilmiş veya kızartılmış tavuk ve yumurtalı bir ye‐ mektenmeydanageliyordu.Avetinin,yumurtanınvetavuğunolmadığı yemekhemenhemenhiçolmadı.Tazesüttenveyörükköylerindebulu‐ nanekşisütten ayran hoşlanmadım. İçki olarak çay veya içine biraz konyak koyduğumuz sıcak suyu içiyorduk.Mataralarımızısabahtansoğukçayladolduruyorduk.Çayson derece rahatlatıcı bir içkidir. Çünkü öğle güneşinde mataraların içinde ısındığıiçintadınıkaybetmez.Birdamlakonyakdadamlatılırsagerilen sinirleriyumuşatır. İnsan, en küçüğü de dahil olmak üzere, bütün köylerde konukları kabuledenevlerbuluyor.Ondansonradakonukzatenbütünköyünmi‐ safirioluyor.Buevleringenelliklebiryadaikiboşodalarıvarveyoksul‐ luklarına rağmen sürülerce hain, sinsi misafirleri oluyor. Bunlar gece oldu mu kana susuyorlar ve bütün koruyucu örtülerle veya öldürücü tozlarla alay ederek, kurbanlara saldırıyor ve uykuyu sürgüne gönderi‐ yorlar.Bueziyetinpekazkonukevindevarolduğunusöylememgerekir. Evler genellikle temiz sayılır. Her ne olursa olsun şehirlerdeki hanlara tercih edilir. Pisliğin yanı sıra sürekli merak içerisinde olan ve rahatsızedenkalabalıkyüzündenhanlardakaldığımızapişmanolduk İnsanbazıhanlardabiralayyabancıylaaynıodayıpaylaşmakzo‐ rundakalıyor.Varlıklıbirşehirlininkonukseverliğideherzamanrahat‐ latıcıolmuyor.ÇünküTürkusulünegörehazırlananveAvrupalılariçin hazmı zor olan yemeklere katılmak zorunlu hale geliyor. Ve insan bir 97 oteldekigibikendikendisininefendisiolamıyor;çünküevsahibi,konu‐ ğunuhoştutmayıgörevolarakbellemişbulunuyor. Anadolu köylüsü yabancıya, sosyal açıdan eşit konumda ve eşit haklarasahipolarak,asilbirsükunetleyaklaşıyor.Yabancıyı ciddiyetle veölçülübirbiçimdebuyurediyorveyabancıyıevindeveköyündera‐ hatettirmeyeözengösteriyor. Resmiyetkililerbizimbilimselaraştırmalaryapacağımızıbildikle‐ ri için hiçbir sorun çıkarmadıkları gibi, çalışmalarımızı kolaylaştırmak üzereheralandadestekverdiler. Dağlıkarazigibizorolanyerlerderehberaldık.Böyledurumlarda rehberisadecekısamesafelerde,birsonrakiköyekadarolanyoldakul‐ lanmayı öneririm. Çünkü yerli halkın yöre bilgisi son derece sınırlı ve insanlar genellikle kendi köylerinden başka bir yeri tanımıyorlar. Her yerde küçük bir ücret karşılığında zevkle rehberlik yapmaya hazır in‐ sanlarbulunuyor... MehmetYaşin.HürriyetPazar,07Aralık2003. TeknedeSekizGün,YediGece SerbestgazeteciAhmetTangünikiarkadaşıylaFransa’nınPortSa‐ int Louis limanından Marmaris’e, sahibine teslim etmek için getirdiği yaklaşık 14 metre uzunluğundaki yeni trawler tipi tekneyle yaşadığı sekizgünveyedigecelikmacerasınıanlatıyor. 21Mayıs2006Pazar: Geçimini Türkiye’ye tekne getirmekten sağlayan kaptan Mustafa Karagöz’le Marsilya’dan Martigue’e giden trende buluştuk. O Türki‐ ye’den İzmir‐Zürih‐Nice üzerinden gelmişti. Ben de hızlı trenle 800 ki‐ lometrelik Paris‐Marsilya aşamasını üç saatte yapmıştım. Port Saint‐ Louis adlı minik kıyı kasabasının Port Napoléon adlı marinasına geldi‐ ğimizde,yaklaşık350binEurodeğerindekiBeneteaumarka14metrelik trawlertipiteknebizibekliyordu. Uyumak için kamaralara yerleştiğimizde saat 22.30’du. İlk gece yeniyerimihepyadırgarım.İyiuyuyamadım.Birdeçalışmayabaşlayan ve gücü artarak süren pompa sesleri buna eklenince 02.30 civarında uyandım.UykusersemliğiiçindeMustafaKaptan’ıngeceninbusaatinde niyetekneninsuyunuboşaltmayabaşladığınıanlamakiçindışarıyaçık‐ tım. Dışarıda güneyden kuzeye doğru esen çok sert bir rüzgar vardı. Yakınımızdaki demirli yelkenlilerin tellerinde ıslıklar çalınıyordu. De‐ 98 mekkibeniuyandıranseslerteknedeçalışabilecekbirpompadandeğil, teknenin suyun içindeki yerlerine vuran dalga seslerinden geliyordu. Fırtınavardı. 22Mayıs2006Pazartesi: Havaçokrüzgarlı.EkibinüçüncüadamıRolf’latanıştık.48yaşın‐ da.Oturduğukentteziraatmesleklisesindebahçeçiçeklendirmedizaynı öğretiyor. Mustafa Kaptan’la internet ortamında tanışmış. Kaptan bu fırtınalıhavadayolaçıkmaktandolayıhuzursuz.Bendebuhavadadeni‐ ze açılmak istemiyorum. Acaba bu işten vazgeçsem mi diye düşünüyo‐ rum.Akşamadoğruyanımızdakiyelkenliüzerindeçalışangençlerbaşka bir meteoroloji merkezinden aldıkları ve ertesi gün için verilen hava durumunundahaiyiolacağınıbildiriyor:“Buhavadaçıkarsanız,sabaha kadar teknede çok dans edeceksiniz.” diyorlar. Mustafa Kaptan salı sa‐ bahıyolaçıkmakararıalıyor. 23Mayıs2006Salı: Sabah 06.00’da uyandık. Marinada sıcak suyla bir duş yaptıktan sonra motorları çalıştırdık. Port Napoléon’u liman giriş ve çıkışındaki dubalarınortasındayolalarakterkettik.SaatlersonrasırasıylaMarsil‐ ya, Toulon, HyEres ve Saint‐Tropez şehirlerinin çok açığından geçerek, rotamızı Korsika adasının Bonifacio limanına ayarladık. Gece 23.00’te limanagirmeyiplanlıyoruz. Saat15.00civarındaaldığımıztelsizmesajıplanlarımızıaltüstedi‐ yor.FransızDenizKuvvetleri,kibarcarotamızüzerinde18miluzaktaatış olduğunuvegüneydoğuistikametiyerineüçsaatsüreyledoğuyagitme‐ miziricaediyor.Mecburenyapıyoruz.Bunedenleyolaçıkışımızdantam 21 saat sonra sabah 04.00’te Bonifacio yerine, Korsika’nın Propriano li‐ manına girdik. Mustafa Kaptan demir atmayı istemiyor. Tekneyi, demir‐ lemişveiskeleyebağlıbaşkabirtekneninüzerinebağlıyoruzvebaşkabir şeyyapmakistemedenherkesyataklarınagiriyor. Arkadan rüzgar alarak yaptığımız 210 millik yaklaşık 390 km. yolunenilginçolayıakşamüzerinedoğruyanımızayaklaşanyunusların ısrarlabizimleyarışetmesi. Geceaçıkdenizdevezifirikaranlıktabutekneninilerlemesininne kadarstresliolduğunuilkdefagörüyorum.Veisteristemezgörmeözür‐ lülerinnormalyaşamlarındanekadarzorlukçektiğininbilincinevarıyo‐ rum.İçimden“Bizgenekârlıyız.”diyorum.ÇünküGPSveradarımızvar. GPS’te istediğiniz bölgenin haritasında, teknenin bulunduğu nok‐ tanın rotanızda gitmek istediğiniz yere olan uzaklığını, açık denizlerde 99 veyakıyılardasuderinliğini,kayalıklardaçakanfenerleringörülmeaçı‐ ları ile yanma, sönmelerindeki zaman aralıklarını en ufak ayrıntılarına kadar görebiliyorsunuz. Radar ise gözün göremediği uzaklıktaki tekne‐ lerin yerlerini bildiriyor. Bunlar olmasa sadece pusulaya kalacaktık ve seyretmekgerçektençokzorolacaktı.Bunlarıdüşünerekuykuyadalıyo‐ rum. 24Mayıs2006Çarşamba: Dörtbuçuksaatlikbiruykudansonrasaat08.30’daPropriano’da hayatınbaşlamışolduğunugördük.Sabityakıtpompasındakikişihenüz işinin başında değil. Ne zaman geleceğini hiç kimse bilmiyor. Saat 09.00’da marina idaresinden aldığımız hava raporuyla, ekmekçiden al‐ dığımüçadetFransızbagetekmeğiyleyolaçıktık. Burada yakıt alamadığımızdan mecburen Korsika’nın en güney noktasında bulunan Bonifacio’ya uğramak zorundayız. Oradakilerin uyanmışveçalışıyorolmalarıiçinduaediyoruz. Hava basıncı değişken hava ile sabit hava arasında: 1015 hekto‐ paskal.Denizhafifdalgalı,rüzgarbatıdan2‐3kuvvetindeesiyor.22saat süresizçalışmışveherbiri175beygirgücündekidizelYanmarmotorla‐ rımız10milhızlatoplam880litremazotyakarakdepolarımızıyarıdan aşağıindirmiş. Öğlen vakti Bonifacio’ya varıyoruz. Benzinci acele etmemizi, zira yemeksaatindendolayıpompayıkapatacağınısöylüyor.1.200litrema‐ zot alıyoruz. Marina İdaresi de yemek vakti olması nedeniyle kapalı. KapıdaKorsikaileSardunyaadalarıarası,Korsika’nınbatısıvedoğusu ileilgilibirhavaraporuvar:“Rüzgaröğledensonrabatıdan5‐6kuvve‐ tindeesecek,saat18.00civarındazamanzaman7kuvvetinibulacak.” Limandan çıkınca sert havayla karşılaşıyoruz. Adanın en güney noktasındaolduğumuzdanbirazsonrarotamızıNapoli’ningüneyindeki Kapri adasına yöneltiyoruz. Durumu GPS aracılığıyla otomatik pilota aktarıyoruz.Bulunduğumuznoktadanuzaklığı250mil.Yaniyaklaşık25 saat.Heyamola... Saat17.30sıralarındarüzgardahadaartıyor;denizdedalgalar5‐6 metreye ikikatlıbirevyüksekliğine ulaşıyor,önühafifolanteknear‐ kadan gelen rüzgarla, dalgalar üzerinde sörf yapmaya başlıyor, dalga durumunagöreburnunubazensağa,bazendesolakırıyor. İlkdefahayatınnekadargüzelolduğunu,eşimi,çocuklarımıveto‐ runumu ne kadar çok sevdiğimi anlıyorum ve Marmaris’e sağ salim varmakiçinduaediyorum. 100 Geceyiherbirimizotomatikpilotveradarkarşısındaüçersaatlik nöbetlerlegeçirdik.Oturduğumuzyerdenzaman,zamandüşmemekiçin tutunmamızgerekti.Nöbettensonrasarsıntıdanvegürültüdenkamara‐ dauyumak,yorgunolmamızarağmençokzor.İkikere,teknenintehlike‐ libirşekildeyanyatmasıüzerinebatacağımızızannettim.Bütüngeceyi duaederekgeçirdim. 25Mayıs2006Perşembe: Sabah 06.00’da, nöbeti ben devraldım. Deniz çok çalkantılı. Dün geceye kıyasla çok güzel sayılır. Dualarımın tutmuş olmasından dolayı çok sevinçliyim. Kapri adasına tam 100 mil uzaktayız. Biraz sonra yu‐ nuslar,çocuklargibitekneninaltındangeçmeyebaşladılar. 26Mayıs2006Cuma: Gününenilginçveacıolayını,yaniPalermo’danNapoli’yegitmek‐ teolanbirgemiden Amerikalıbirkadınındenizedüştüğünü, denizcilik yetkililerinin kurtarma işlemi için o bölgede bulunan teknelerden yar‐ dımistediğiniİtalyancaveİngilizceyayınlanantelsizmesajındanöğren‐ dik. Denizlerin ne kadar büyük bir çöl ve insanın da bu çöl ortasında kum tanesi gibi minicik olduğunu, benim gibi tahmin edeceğinizi umu‐ yorum. 29Mayıs2006Pazartesi: Sabah 05.00’ten beri yol alıyoruz. Şimdi saat 14.30, Yunan Deniz Kuvvetleri’neaitpervanelibirkeşifuçağı2kereüzerimizdengeçti.Tel‐ sizlekendisinigörüpgörmediğimizisoruyor.Doğuda,rotamızüzerinde atışyapıldığınıbelirterek,kibarcayolumuzukuzeyeçevirmemiziistiyor. Buseferkaybımızıazaltmakiçinpilotlapazarlıkyapıyoruz.“Acabatam kuzeyegideceğimize,30derecedoğuyagidebilirmiyiz?”İkidakikason‐ raolumluyanıtgeliyor.Böylecezamankaybımızıbirsaateindiriyoruz. 30Mayıs2006Salı: Fransız,İtalyanveYunanlılar’ınfazlaönemsememesinerağmenbu sabahDatçayarımadasınınucundagörmediğimizbiraskeribirimtelsizle bize,birazdaemirverircesineneredengeldiğimizivenereyegittiğimizi sordu.Ötekiülkeyetkilileriisehercümleninsonundaİngilizce“Yessir” demeyi ihmal etmiyorlardı. Sabah 11.00’de motorları Marmaris’e çok yakınbirkoyolanBozukKale’dedurdurduk.Sessizliknekadargüzelbir şey.Gazımızbittiğiiçinikigündürgenepeynirekmeğekalmıştık.Sabah 101 kahvaltısındapişiremediğimizyumurtaları,BozukKale’detekneyiiskele‐ sinebağladığımızlokantagörevlisineverdikvebizemenemenpişirmesi‐ niricaettik.Çay,salatavemenemenbeşdakikaiçindebitti.Ekmeğiken‐ dileriyapıyorlarmış.Herşeyçokgüzeldi. Havagüzel,denizgüzel,yolumuzartıkbitiyor.Doğalolarakdenize girme faslı başladı. Mayoları giydik. Su biraz soğuk sayılırdı ama iyice üşüyene kadar kaldık. Teknedeki son suyla birer sıcak duş alarak bir haftanınkiriniüzerimizdenattık.Arkasındankalanyakıtımızıdatekne‐ ye 15 mil hız vererek bitirmeye çalışıyoruz. Böylece bizi bir haftadan beri dört gözle bekleyen tekne sahibine yeni oyuncağını birkaç dakika önce,sağlambirşekildeteslimedebileceğiz. Son durağımız Marmaris’e saat 14.00 civarında vardık. Marina yetkilileritekneningeçiciyerinigösterdi.Yanaşıyoruz.Gümrükmuame‐ lelerindensonrakarayaayakbasacağız.Ben,birdeİstanbul’agideceğim. Yarınakalsınistemiyorum. Evimevarıpyatağayatmadanöncesekizgündenberigecegündüz ayağımdançıkarmadığımblucinleilkdefavedalaştım.Pantolonumodanın ortasında ayakta duruyor. Gövdesi ve başı olmayan bir hayalet gibi. İlk başta anlayana kadar çok korktum. Gözlerimi kapamadan önce, tuz ve terdensertleşmişolduğunuanladım.Galibabugecerahatuyuyacağım. AhmetTangün.Hürriyet,19Haziran2006. 102 4.RENKLİHABER Kötühaberlerinkanatlarıvardır;iyihaberlerinayaklarıbileyoktur. MargaretCavendish “RenkliHaber”de,yazıyıdahaetkinhalegetirebilmekiçin,anlatım zenginliğiiçerenkelimelerkullanılırveküçükayrıntılarayerverilir.İyi birgözlem,biröyküyücanlandıracakduygusalayrıntılarıortayaçıkarır. Örneğin,herkesinaşırınemli,sıcakhavanedeniyleyapışyapışol‐ duğu politik bir toplantıyı anlatırken, “Herkesi etkileyen feci nemli bir gündü.”yerine,şöyledenilebilir: “Kalabalığınarasındanefesalmayaçalışanbirkadın,mavieşarbı‐ nı yelpaze gibi kullanarak serinlemeye çalışıyordu. Yaşlı bir adam elini çırpmak yerine, pantolon askısını ileri geri çekerek alkışlamaya çalışı‐ yordu.” İyiörneklervermekhemöykününanafikrinibesler,hemdeolayı canlıtutar.İyiseçilmişörnekler,soyutolanınokuyucunungözündedaha somutlaşmasına yardımcı olur; anlaşılmazı anlaşılır hale getirir. Muha‐ birolayyerindekesingözlemlerdebulunursa,dahabolörnektoplar. Örneğin, Los Angeles Times Manilla Bürosu’nun şefi Mark Fine‐ man,FilipinlidiktatörFerdinandMarcosvekarısıİmelda’nınnasılace‐ leyle kaçtıklarını anlatmak için yalnızca “…aceleyle kaçtılar!” dememiş, yazısındabunuşucümleyleanlatmıştır: “İmeldaMarcos’unyaklaşık3.5metregenişliğindekiyatağınınya‐ nında,yarımyenmişbirmuzduruyordu.” Yerindekarşılaştırmalar,haberleilgilibilgileriniyibirbiçimdean‐ latılmasınayarar.Yerindeyapılanbenzetmelerlede,haberdeifadezen‐ ginliklerisağlanabilir.Örneğinkömürmadenleriyleilgilibirröportajda, şutürifadelerkullanılmıştır: “Tavan o kadar alçak ki, işçilerin bir kısmı sırtüstü, bir kısmı da çömelmiş olarak çalışıyor. Bir sandviç yemek, su içmek ya da tuvalete gitmekiçinbiledikilemiyorlar.”118 Görsel ayrıntılar, duygusal etki yaratacak kelimelerle bir araya geldiğinde,dahadaetkiliolur.Kelimelerinişitmevekoklamaduyuları‐ 118GazetecininElKitabı,s.76. 103 mızahitapetmesi,bazıolaylarda,neolduğunudahaiyihissedebileceği‐ mizsahnelerinyaratılmasınısağlar. Prof.Dr.OyaTokgöz,renklihaberyazımıkonusundaşunlarıifade etmiştir: “Renklihaber,önemsizbirayrıntıylabaşlar,enönemliyeisehabe‐ rin sonunda ulaşır. Yalnız, renkli haberin girişi gibi diğer bölümleri de canlı ve hareketli olmalıdır. Renkli haber yazarı da, haberciliğin temel ilkeleri ve gereklerine uymak zorundadır. Kesinlik, açıklık, doğruluk, okunabilirlik, sadelik, zevkli bir ifadeye devamlı olarak uyar. Ancak bu şekildekendifikirleriniifadeetmefırsatınıbulur... Süre öğesi, renkli haberde önemli olmakla beraber, okuyucunun ilgisi üzerinde katkısı olmadığından, fazla önemsenmez. Bu yüzden renklihaberiniyazarkengazeteci,süreöğesiniolayınakışıiçindedüzen‐ ler. Cümlelerini, paragraflarını, hayal gücünü kullanarak, renk, yorum, açıklamakatarakbütünhalinegetirir.”119 Mezeninİspanyolcası:Tapas Tapas, gastronomi dünyasının yeni yükselen değerlerinden. İs‐ panyolMutfağı’nınFerranAdria’danöncekientanınanyüzü.Aslınaba‐ karsanız,bunlarbizimveYunanlılar’ınmezelerindenesinlenerek,özel‐ likle ülkenin güneyinde, Sevilla kentinde 25‐30 yıl önce ortaya çıkmış olanlezzetler. Ama bu adet ülkede öylesine benimsenmiş ki, tapas muhabbeti tüm İspanya’ya yayılmış ve hatta farklı bölgeler, kendilerine has farklı tapasspesiyaliteleriyaratmışlar.Buhoşbargeleneğinisizlerebirazda‐ hayakındantanıtmakistiyorum. “Tapas” ve “Tapas Bar” kavramlarıyla ilk kez, 1984 yılının sıcak birHaziranayındatanışmıştım.İngiltere’dedoktoraöğrencisiydim.Oyıl Madrid’dedüzenlenecekbirkongreyegönderdiğimtebliğkabuledilmiş; bendeömrümdeilkkezuluslararasıbirtoplantıdatebliğsunacakolma‐ nınheyecanıylaMadrid’inyolunututmuştum, Heyecan gerçekten de fazlaydı ve mutlaka yatıştırılması gereki‐ yordu.Bununenetkinyolununsoğukbir yadabirkaç İspanyolbirası olacağınıdüşünüp,SudanlıdoktoraarkadaşımAbbasAhmedileotelimi‐ zinhemenyanındakibaragirmiştik. Bar, son derece sıradan bir bardı. Ama biralarımızla beraber bar tezgahıüzerinesırasıradizdikleriminiktabaklarsıradışısürprizlerdi. 119Tokgöz,a.g.y.,s.294. 104 İçlerindeikilokmalıkahtapot,ikilokmalıkkarides,zeytin,peynirparça‐ ları,birazekmekolanminiktabaklardıbunlar. Sonrakigünlerdeuğradığımızdiğerbarlarıntezgahlarınadaben‐ zer şekilde minik tabaklar seriliyordu ama, işin hoş tarafı, her barın kendine has farklı farklı sunumları oluyordu. Ne güzel. Böylelikle önü‐ müze,farklıbarlarıdenemekiçinharikabirfırsatçıkıyordu.Zatentebliğ dediğindeneydiki?Altıüstüyarımsaatlikbirsunum.İşteogünler,bu hoş adetin adına “tapas” dendiğini ve bu yemekçikleri içkiyle birlikte verenbarlarada“tapasbar”adıverildiğiniöğrenmiştim. “Tapa” kelimesi, İspanyolca’da “kapak” anlamına geliyor. Tapas, bununçoğulu.Birrivayetegörebutapasadeti,barmenlerinmüşterile‐ rinesunduklarışeriveyaşarapkadehlerininüzerlerini,sineklergirme‐ sin diye, birer ekmek dilimiyle kapatmaları sonucunda ortaya çıkmış. Zaman içinde farklı barların barmenleri, bu ekmek dilimleri üzerine farklı çeşniler koymaya başlamışlar: Örneğin, domates salçası üzerine bir dilim hamsi turşusu koymuşlar; ya da sarımsaklı mayonez sürüp üzerinebirparçaSerranojambonuyerleştirmişler. Veböyleböyleyıllariçindeherbar,kendiyaratıcılığınıkullanarak çokfarklıkanepelergeliştirmiş.Ancakbarmüşterileribuadetisevdikçe, kanepeler bardakların üzerinde kapak olmaktan çıkıp küçük tabaklar şeklindebarüzerindeservisedilmeyebaşlanmış.Sonuçtatapas,bugün‐ kü anlamına kavuşmuş: Yemek öncesi atıştırmak için sunulan ordövr benzeribir‐ikilokmalıkdeğişikyemekler. İspanyollar akşam yemeklerini geç yiyen ekabir insanlar… Gece 22.00 ila 23.00 saatleri, akşam yemeğine başlama saatleri. O nedenle akşamın ilk saatlerinde arkadaşlarıyla buluşmak ve sosyalleşmek için genelde barları tercih ediyorlar. Bu barlardaki minik yemekler ise ak‐ şamınaçlığınıbastırmakiçinatıştırmalıkgörevinigörüyor. Bu ulusun kültüründe barlar, sosyalleşme açısından çok önemli biryertutuyor.Bununbelkibirnedenide,insanlarınmisafirlerinievle‐ rinde yemeğe alma alışkanlığının az olması. Konukları tapas barlarda ağırlamak,bunedenleçokyaygınbirtoplumsaletkinlikolmuş. İspanyollar’ınakşamınerkensaatlerindeyapmayıenfazlasevdik‐ lerişeylerdenbiride,adınaİngilizce’dede“barhopping” İspanyolca’da tapeo denilenbardanbaradolaşmaetkinliği.Bununanasebebiisefark‐ lıbarlarınkendilerinehasçoközeltapalarınınolması. Kimibarlarmarineedilmişzeytinleriileünlüyken,bazıdiğerbar‐ lardenizmahsulütapasüzerineuzmanlaşıyorlar.Amahemenherbarda mutlaka patatesli İspanyol omleti tortilla espanila bulunuyor. Ayrıca 105 haşlanmış ahtapot ve yanında alioli sarmısaklı mayonez ile ufak ay şeklindekibalıklıbörekler empanadas çokyaygın. En ünlü tapas’ın adı boquerones: Salamura edilmiş hamsi. Ağzı‐ nızda eriyor. Diğer ünlü tapas çeşitleri ise şunlar: Chorizo sosisi, bran‐ dade morina balığı püresi , sardalye, Serrano jambonu, salamura zey‐ tin,acılı“brava”soslupatatestava. Ülkenin belli bölgelerinde tapas yerine pinehos ismi de kullanılı‐ yor.Bunlar,kürdanabatırılmışekmekparçacıklarınınüzerindekiçeşit‐ lemeler.Yanikanepetarzıtapas. Tapasgeleneğinde,sizebarüzerindesunulanyemekçikleriçinay‐ rıca para ödemeniz gerekmiyor. Ama eğer siz bu tapas yemeklerinden kendinizeözelolarakisterseniz,ozamanbunlarındahabüyükporsiyon‐ larınısizebedelikarşılığındagetiriyorlar.Budahabüyükporsiyonların adıracion.Tapasbarlarındabiraveşarapyaygıntüketilselerde,enfazla içilen içkiler aslında sherry şeri ve cava kava . Sherry, İspanya’nın çokünlübiriçkisi.Cavadaesasenşampanya. İspanyollaryemeveiçmeyeçokdüşkünbirulus.Onedenledeen basitmalzemedenenlüksyemeğekadarherşeyinbirincisınıfolmasına özen gösteriyorlar. Zaten bu aşırı merak nedeniyledir ki, bugün dünya gurmelerinin en gözde yeri ne Paris, ne Lyon, ne de New York. İspan‐ ya’nın San Sebastian kenti, 2000’li yılların tartışmasız gurme cenneti halinegelmiş.Yemekkeyfinebudenliönemverenbirulustandabunu beklemeksadecevesadeceçokdoğal. İyiBirTapasTarifiKitabı Şu sıralar yemek meraklılarının en beğendiği tapas kitabı, Was‐ hington’da bir sürü restoranın sahibi olan İspanyol şef Jose Andres’in “Tapas” isimli kitabı. Andres, dünyaca ünlü İspanyol şef Ferran Ad‐ ria’nınyanındayetişmişveşuandaABD’deavangardmutfağınenönem‐ li temsilcisi sayılan bir restorancı. Washington’daki “Zaytinya” isimli restoranı zeytinyağı anlamına geliyor en ünlü lokantası. Eğer konuya meraklıysanızveİngilizcebiliyorsanız,bukitabıtavsiyeederim. KatalanUsulüIspanak İspanya’nın Katalonya Bölgesi’nde kuru meyveler ve fıstık, çok yaygın olarak kullanılıyor. Bölgeye ait bu tapas, hazırlaması çok kolay olanharikabirtabak. Malzemeler: 106 2çorbakaşığısızmazeytinyağı,1sarıelma,soyulmuş,çekirdekle‐ rialınmışve0.5cm.küplerhalindekesilmiş,1/4bardakçamfıstığı,1/4 bardakkuruüzüm,1çaykaşığıtuz,250gr.ıspanakyaprağı. Yapılışı: Zeytinyağını,büyükçebirtavaiçindeyüksekateştekızdırın.Elma‐ ları içine atıp karıştırarak hafifçe kızartın. Çam fıstıklarını da ekleyip karıştırarak20saniyepişirin.Tavayısüreklihareketettirinki,fıstıklar yanmasın. Üzümleri ve tuzu ekleyip karıştırın. Ispanakları ekleyin ve hızla karıştırıp hafifçe yumuşatın. Ocaktan alın. Bu sırada ıspanaklar kendi kendine pişmeye devam edecektir; o nedenle çok pişirmemeye dikkatedin.Hemenservisedin. Buyemeğizenginleştirmekisterseniz,birçamfıstığısosuyapabi‐ lirsiniz.Bununiçinyarımbardakilaveçamfıstığınıhafifçekavurduktan sonrabirblenderiçinealınveyarımportakalınsuyuylabirazsızmazey‐ tinyağı ilave ederek püre haline getirin. Tabağın etrafında gezdirerek servisedin. ArmanKırım.HürriyetPazar,04Haziran2006. GökçeadalıStelyoileİzmitliPelin 10Haziransabahıtelefonumçaldı.ArayandostumStelyo’ydu.Beş dakikasonrabuluştuk.Motosikletineyaslanmışbenibekliyordu.Hiçbir şeysöylemedenelimeüstündeismiminyazılıolduğuikizarftutuşturup “Aç”dedi.“Nedir?”diyesordum.“Sürprizdir”dedi.İlkiniaçtım,baktım. İkiye katlanmış bir kart, kartın kapağında 18. Yüzyıl başlarından kalma olduğu anlaşılan bir gravür. Galata’nın sırtlarından İstanbul’u betimleyengravürde,TarihiYarımadaresmedilmişti. Kapağa bakınca, bir kitap ya da bir kent etkinliğinin davetiyesi sandım.Amaşunlaryazıyordu: “İstanbul’dabaşlayıpİstanbul’dadevamedecekolanbirçağmasa‐ lıdahayazılıyor.Aşkınevrenselezgisieşliğinde,birkezdahabuluşuyor: kültürler,diller,dinler,hayatlar... Tümdostları,nikahtörenimizdeyanımızdagörmekistiyoruz.İm‐ za:PelinveStelyo.BeyoğluEvlendirmeDairesi,17Haziran2006...” İkinci kartta Yunan alfabesiyle yazılmıştı adım. “Bu diğerinin Rumcasımı?”diyesordumStelyo’ya... 107 “Hayır bu Vula’nın davetiyesi.”dedi. Benim en eski arkadaşlarım‐ dan biri olan Vula Yani. Stelyo’nun sevgili ablası. İki kardeş aynı gün evleniyorlardı. İmam nikahı ile kına gecesinde bulunamadım ama Pelin ile Stel‐ yo’nunveVulaileYorgo’nundüğününegittim.Birgazeteciolarakdeğil, birdostolarak.Düğününengüzelsaatiydi.Marmara’nındoğusundanay yükseliyordu.Pelin’leStelyo,ayışığınınvearkadayükselenSultanahmet veAyasofya’nınışıklısiluetininönündetangoyapıyordu. ‐DüğüneHoşGeldiniz…‐ Stelyo,GökçeadalıRumbiraileninçocuğu.YorgoveStellaBerber çiftininikinciçocuklarıolarak1974’teİstanbul’dadoğuyor.Beyoğlu’nda Zoğrafyan’dan mezun olduktan sonra Atina’da okuyan ablası Vula’nın yanına gidiyor. Sınavlara giriyor ve Pire Üniversitesi Ekonomi Bölü‐ mü’nü kazanıyor. Mezun olunca tekrar memleketine, Türkiye’ye dönü‐ yor. Ekonomi okumuş ama aklı fikri müzikte. 7‐8 yaşlarından beri de kiliselerdekiilahikorolarındamuganniolarakşarkısöylüyor.Üniversite yıllarında ise bir müzik topluluğuna katılarak bütün Yunanistan’ı gezi‐ yor. Yunanistan dönüşü, akordeoncu Muammer Ketencoğlu ile tanışı‐ yor,grubunagiriyor.Buaradabirşirketkurupturizmveticaretebaşla‐ sa da müzik, hep hayatının merkezinde oluyor. Ketencoğlu ile 1999’da İstanbul’da Babylon’da verdikleri bir konserde de büyük hikaye başlı‐ yor... “Aşağıda dans eden gruba bakıyordum. Birden gözlerim kamaştı. Önce sahne ışıklarından sandım. Oysa ışıklar yukarıdaydı. Bir kızdan yayılıyordu.İndimveelindentutupsahneyeçıkardım. Biraz şaşkın ve mahcup, neye uğradığını anlayamadan benimle dans etmeye başladı. Nasıl güzel dans ediyordu! Kendimi kaybettim. Dansfaslıbitinceaşağıindivekalabalığınarasındanmekanıterketti. Şarkının,sondörtlüğünüokuyordum.Bitirdim,sahnedendeligibi inipAsmalımescit’eçıktım.Aradım,aradımamabulamadım. Üzerimde sahne kıyafetleri vardı. Bir beyaz gömlek, bir kuşak ve bir siyah pantolon. Ararken o kadar uzağa gitmişim ki, kendimi Gala‐ ta’dabuldum.Ansızınbiryağmurbaşladı.Babylon’avardığımdagömlek üzerime yapışmıştı. Sahneye tekrar çıkıp sırılsıklam son şarkıyı söyle‐ dim. Kendi kendime söyleniyordum. Nereden çıktı şimdi bu Külkedisi hikayesi…” 108 Stelyo’nun o akşam gözünü alan kızın adı Pelin Suer. 1978’de İz‐ mit’te doğuyor. Saime Hanım’la Arif Bey’in en küçük çocuğu. Liseyi İz‐ mit’tebitiripsınavlaragiriyor,Stelyo’nunkapısındandöndüğüİTÜTürk MüziğiKonservatuarı’nagiriyor.PeraGüzelSanatlar’dadadansdersleri alıyor.Çeşitlitopluluklardahemdansediphemşarkısöylüyor. Babylon’daki o akşamın ardından iki yıl geçiyor. 2001’in Şu‐ bat’ında bir gün Muammer Ketencoğlu, Stelyo’ya “Bir kız var rebetiko söylüyor.BiryandandaRumcaöğreniyor.Amaaksanıbirazbozuk.Sen ona yardım eder misin?” diyor. Stelyo filoloji okuyan ablası Vula’nın yardım için daha uygun olacağını düşünüyor. Ama Ketencoğlu, “Bu kız müzisyen.Öncesendebirtanı.”diyeısrarediyor. OgünlerdebaşıçoksıkışıkolanStelyo,oflayıppuflayarakbuluşma saatinde Ketencoğlu’nun stüdyosuna geliyor.Kızı görünceağzındansa‐ dece uzunca bir “Aaahhh” duyuluyor. Gelen kız, iki yıldır unutamadığı Pelinçıkıyor... ‐BilgeİmamilePatrik’inKararı‐ Kısasürede“Sagapoli”diye“Seniseviyorum”mesajlarıatacakka‐ daraşıkoluyorlarbirbirlerine.Aradanyıllargeçiyor.Sonundaevlenme‐ yekararveriyorlar.AmaStelyobirHıristiyan,PelindeMüslüman.Stel‐ yo’nun üzerinde yaşadığı cemaatin baskısı var: “Bu ülkede zaten bin küsurkişikaldık.BirRumkızıylaevlenmelisin!”Peliniçindurumdaha da zor. Direniyorlar. Ve dört yılın sonunda herkesi ikna etmeyi başarı‐ yorlar. DüğüngününebirhaftakalaPelin’inailesi,“İyidegeleneklerimiz var. İmam nikahı, kına gecesi gibi...” diyor. “Tamam” diyor Stelyo, “Ne gerekiyorsa yapalım.” fakat, tüm aramalara rağmen bu nikahı kıyacak birimambulunmuyor. İmamlardan biri, “Çocuk sünnet olmuş mu?” diye soruyor. Öteki, “Erkek Müslüman olsaydı da kız Hıristiyan kalmakta ısrar etseydi, bu nikahıkıyardım.”diyegeriçekiliyor.Sonundabilgebirdinadamıbulu‐ yorlar.Sonimamdiyorki: “Neolacak,FatihSultanMehmed’inannesideHıristiyan’dı.Hıris‐ tiyandoğdu,Hıristiyanöldü.AmabirFatihdoğurdu.” ‐İmamNikahıveKınaGecesi‐ İşkalıyorkilisenikahına.Episkoposlar,papazlartoplanıpgünlerce tartışıyor. Patrik Bartholomeos, bütün tartışmaları oturduğu yerden sessizce dinliyor. Ve nikaha birkaç gün kala, asasını üç kez yere vurup ruhbanlarısusturuyor.“Gönülfermandinlemez.”diyerek,sözübağlıyor. 109 Kim bilir belki de bu kararı alırken Patrik, büyük şair Hacopu‐ los’unoçoksevdiğişiirinihatırlıyor: “Hayatserinbirnefes,ipektenbirdalgadır; Rüzgarbildiğigibi,istediğigibisürüklesin...” 17Hazirangünü,hafifçeesenrüzgar,ipektenbirdalgagibiçarpı‐ yorduinsanlarınyüzüne.Güzelbirİstanbulgünüydü.Resminikahsaat 14.00’te Beyoğlu Evlendirme Dairesi’nde yapıldı. Vula ile Yorgo’nun nikahlarıdahaönceyapıldığıiçinonlartörendeyoktu.Amaherikitaraf‐ tançoksayıdaailemensubuoradaydı.Nikahsalonununkoridorlarında telaşlı ve neşeli Rumca ve Türkçe sözcükler uçuşuyor; farklı kültürden insanlarhiçkendilerinikasmadanbirbiriylekucaklaşıyordu. Nikahın ardından Stelyo kulağıma eğilip, “Az sayıda arkadaşımla bizim evde damat tıraşı yapacağız. Sen de gel.” dedi. Yarım saat sonra Beyoğlu’nuneski,güzelapartmanlarındanbirininbeşincikatındaydık. ‐DamatTıraşı‐ Yunanistan’dan iki müzisyen arkadaşı, birkaç yakın akraba ile Stelyo’nun damat tıraşı için bir araya gelmiştik. Masada Yeni Rakı ile Girit’in o meşhur boğma rakısı vardı. Adet olduğu üzere kadehlerimizi doldurupdamatvegelininşerefinekaldırdık.Sonrabuzukininnağmele‐ rigirdidevreye.Salonunortasınabirsandalyekoyuldu,damatoturtuldu vetıraşbaşladı.Tekeksiğimizbirberberveusturaydı.Tabiibirdeeski usultıraşfırçasıvesabunu. Misafirlerden biri banyodan bir tıraş köpüğü getirdi. İlk köpüğü kulakmemelerinesıktıdamadın.“Evlilikciddibiriştir,sakınunutma.Bu seninkulağınaküpeolsun.”dedi.Sonraikinciköpüğütamalnınaoturta‐ rak, “Çocuklarına ve karına her zaman sahip çıkarsan, alnın böyle ak kalacak.”diyesürdürdümizanseni.“İyibir erkek,gücünerağmenyüzü yumuşakolandır.”diyereksonköpüğüyanaklarınasürdü.Vebeniişaret ederek,“Geltıraşıbaşlat.”dedi. AslındaStelyo,sinekkaydıbiryüzleoturmuştusandalyeye.Bana sadecebirbıçağıntersiyleyüzündekiköpüklerialmakkaldı.Eğlenceve oyunfaslıuzunsürmedi.Çünküsaat17.00’dePatrikhane’dekidinitören başlıyordu. Patrikhane’nin avlusu davetlilerle doluydu. Başörtülüler, türbanlılar, boynunda istavroz taşıyanlar, papazlar, ladini olanlar ora‐ daydı. Pelin‐StelyoveVula‐Yorgoçiftinindininikahlarıbirliktekıyılacak‐ tı. Patrikhane’nin sokağından müzisyenlerin eşliğinde Yorgo ile Stelyo göründü. Sokakta kıvrak havalar çalan müzisyenler, kilisenin avlusuna 110 girince ağır havalara geçtiler. Müzik bitti ve damatlar Aya Yorgi Kilise‐ si’ninhemenönündevaziyetalarakgelinleribeklemeyekoyuldu. Birazdan kapıdan babalarının kollarına girmiş iki gelin göründü. Damatlareğilipbabalarınıneliniöperek,kızlarınduvağınıaçtıveyanak‐ larına dudaklarınadeğilçünküburasıbirOrtodokskilisesi birerbuse kondurdu. Kilise nikahı bizdeki dini nikah gibi şipşak bitmiyor. Uzun uzun ilahiler okunuyor, ritüeller birbiri peşi sıra geliyor; tam bir ayin hava‐ sında geçiyor. Nikahın sürprizlerinden biri de imam nikahını kıyan imamınoradaolmasıydı. Stelyo, “Hocam arzu ederseniz, kilisedeki nikahımıza buyurun.” demiş çekinerek. “Hay hay” demiş alim din adamı. “Bugüne kadar hiç Hıristiyan nikahı görmedim; benim için iyi bir tecrübe olur.” diyerek kabuletmiş.Kenardaduruppürdikkatizleditöreni. Bir ara avluda karşılaşıp sohbet ettik. “Herkesin dini kendine muhterem.”diyerekbaşladısözeveşunlarısöyledi: “Tarih bize ırkların, dinlerin, dillerin sevdayı engelleyemediğini gösterdi.Şimdibuçocuklarevlenmekistiyor.‘Hayır,sizayrıdinlerden‐ siniz, kavuşamazsınız.’ dersek, Ortaçağ’ın melunlarına döneriz. Allah zorlaştıranıdeğil,kolaylaştıranısever...” ‐BuTangoİçinİkiAydırÇalışıyorlardı‐ GünbatımınadoğruArmadaOtel’interasındatoplandık.Akorde‐ oncu Muammer Ketencoğlu, grubuyla sahnede... 77 yaşındaki Domna Samiu,eskitürküleriöğrettiğiöğrencisinindüğününde,otürküleripar‐ latmakiçintaAtina’dankalkıpgelmişti.BuzukiOrhandaoradaydı. Öncetangoçaldıorkestra.PelinileStelyo,ikiaydırbirlikteçalış‐ mışlar; bu geceki tangonun eksiksiz olması için. Öyle de oldu. Mükem‐ meldi.Sonrazeybekoynadılar;sonradasirtaki. OgeceCankurtaran’ınsemalarınabirbirinekardeşşarkılar,sesler, nefesleryükseldi.Halaylarçekildi;hepbirlikteamaneler,gazellerokun‐ du,çiftetellileroynandı.Birbarış,aşkvegüzellikmasalıyaşandı... ErsinKalkan.HürriyetPazar,25Haziran2006. 111 112 5.FOTOĞRAF Tarihin önemli tanıklarından biridir fotoğraf. Bilgidir; belgedir; gerçektir.Anıyarınataşıyan,bazendeaşağılanarak“birkağıtpar‐ çası”diyetanımlanananıtlardır,fotoğraflar. Prof.Dr.SuatGezgin Fotoğraf gerçek değildir; gerçeğin kopyası da değildir: gerçeği yalnızcaresmedervekopyalar.Fotoğrafıilginçkılan,belleğimizinsakla‐ yamadığıbiranıdondurmasıdır.120 Fotoğrafınkullanımı,gazeteyöneticilerininestetikbakışınaveet‐ kileyicilik arayışına göre değişir. Gazete sayfalarında bazen, bir konu üzerindekieksikbölümleritamamlamakyadadahaçokkonuyubirara‐ ya toplamak için, birkaç fotoğraf birleştirilerek kolaj ya da fotomontaj yapılır. Bazendepeşpeşeçekilenfotoğraflar,birolayıyazarakanlatmak‐ tan daha iyi yansıtır. Elde bu tür güzel fotoğraflar olduğunda haberin öyküsü,fotoğraflaragenişyerverilerek,resimaltıbiçimindekısacaan‐ latılır.121 “Röportajınortağı,yüreğininyarısı”fotoğraf,herşeyiistediğikılı‐ ğasokabilendevbirsilahtır. Bugün, dünyanın hemen her yerinde, herhangi bir önemli olayın fotoğrafını ertesi sabah gazetelerde görmek çok olağan sayılmaktadır. Başkabirdeyişle,günümüzinsanı,gazetelerdekifotoğrafolayınıkanık‐ samıştır artık. Ne var ki gazetecilikte fotoğraf yalnız bir yazıyı tamam‐ lamaklakalmaz. Fotoğrafların,birolayıyadabiranıyansıtmaktan,birhaberiilet‐ mektendeötebirişlevlerideolabilir.Örneğin,birolayındramınıyansı‐ tabilir;birbaşkaolayınkarmaşıklığınıçözmekteipuçlarıverebilir;geç‐ mişineyadageleceğineışıktutabilir.Yaşanmışbiranınderinlerinein‐ memizi sağlayabilir. Bu anlarda, insan psikolojisini yakalamamıza yar‐ dımcıolabilir. Dünyadailkkezbirgazeteninresimlesüslenmesi18.Yüzyıl’arast‐ lar.Evet“süslenmesi”…Çünkübudevrederesim,gazeteyisüslemekten 120SchneiderveRaue,a.g.y.,s.135. 121GazetecininElKitabı,s.86. 113 başka bir amaç gütmemektedir. Üstelik buna resim de denemez pek. Zamanınbaskıtekniğiylegerçekleştirilmişbirdesen,birşekildir. BenjaminFranklin’in“PennsylvaniaGazette”inde1750yılındaya‐ yımlanan“çoksayıdaparçayabölünmüşyılan”resmininaltındagazete‐ ninmanşetiyeralmaktadır:“AmerikalılarBirleşinyadaÖlün”.Butarih‐ tensonra,Amerikankolonilerininbaşındangeçenolaylarıyansıtanpek çokresimçizildiğihalde,hernedensebunlarınhiçbirininherhangi bir gazetedeyayımlanmasıuygungörülmemiştir. Basıntarihininilk“haber‐resim”,diyekabulettiğiresmeise1842 yılındarastlıyoruz.İngiltere’deki“TheIllustratedLondonNews”gazete‐ si, kurulduğu yıl, dördüncü sayısının birinci sayfasında, 30 Mayıs 1842’de, Kraliçe Victoria’ya karşı girişilen bir suikastın, kara kalemle yapılmışbirresminiyayımlıyordu. Resmi yapan sanatçının adı bilinmiyor. Ancak bilinen tek şey, bu resmin gazetede yayımlanmasıyla İngiltere’deki kamuoyunun ikiye bö‐ lündüğüdür.Birkısımokuyucubu“sansasyonel”olayın gazetederesim olayının tekrarlanmasını,alışkanlıkhalinegelmesiniisterken,birkısmı dabu“rezalete”sonverilmesiniistiyordu. Gazetelerin resim yayımlamasını “alçaklık”, “bayağılık” diye nite‐ leyen çok sayıda insan vardı; bunların başında İngiltere’nin ünlü halk şairiWilliamWordsworthgeliyordu.Üstatöylesinirlenmişkibuolaya: “Bunegeriyedönüştür, Yetişkinliktençocukluğainiştir. Sözler,kelimelerneyinizeyetmiyor. İnsanlıkbukadaralçalacakmıydı?” gibilerinden,sayfalardolusuşiirlerbiledöşenmişti. Wordsworth’ün bu direnişi ve öfkesi, çok geçmeden Manş Deni‐ zi’nin karşı kıyısına da atlayacaktır. Ve Fransızlar’ın belki de gelmiş geçmişenünlütiyatrosanatçısıRachel,4Ocakl858’deölünce,birfotoğ‐ rafçıölününodasınagirmeyibaşarırveresminiçeker.Ertesigüngazete ressamları bu fotoğrafın tıpkısını çizip, gazetelere verirler ve kızılca kıyametkopar.Fransızpolisibu“rezalet”inpeşinedüşer Gazetelerderesimkullanılmasınıbilinçlibirşekildeyaygınlaştıran kimseiseJosephPulitzer’dir.Bugün“PulitzerÖdülleri”ileveColombia ÜniversitesiGazetecilikOkulu’nunkurucusuolaraktanıdığımızPulitzer, NewYork’taki“World” Dünya gazetesinisatınaldıktansonra,gazete‐ 114 sininhersayfasınıresimledoldurur.Ancakburesimlerintümüfotoğraf‐ larınbirerkopyasıdırveressamlartarafındançizilmektedir. Nitekim 1890‐91 yıllarında, her hafta binlerce sanatçı tarafından 10binlerceresimtaşınmaktadır,gazeteye.Pulitzersayesinde,Amerikalı okuyucu gazetedeki resimlere alışırken, Avrupa’da hala “resim olmalı” ya da “olmamalı” kavgası sürüp gitmektedir. Ancak yine de, fotoğrafı doğrudandoğruyagazeteyegeçirmetekniğinibirAvrupaülkesi,Alman‐ yageliştirecektir. Almanlar,19.Yüzyıl’ınsonyıllarında,fotoğrafıbinlerceiriliufaklı, açıklıkoyulunoktayabölen“röprodüksiyon”tekniğinibulduktansonra‐ dırki,ilkkez21Ocak1897’de,NewYorkTribunegazetesinde,butek‐ nikle ilk gazete fotoğrafı yayımlanır. Bu, New York’lu bir senatörün fo‐ toğrafıdır. l0günsonraiseaynıgazete,NewYork’unaçinsanlarının,yoksul çocuklarınınresminibasar.Vekamuoyu,ogünedekeşinerastlanmayan bir tepki gösterir. Herkes duygulanmış; korkunç ölçüde etkilenmiştir. Bağışlar,yardımlaryağmayabaşlar.Yüzlerceyazınınyapamadığınıbir‐ kaç resim yapmıştır. Artık fotoğrafın, özellikle geniş halk yığınlarına seslenengazetefotoğrafınınnekorkunçbirsilaholduğuanlaşılmıştır. 20.Yüzyıl’ınbaşlarındadünya,basında“haber‐fotoğraflara”tanık olur. 1912’de Titanic Faciası, tüm gazetelerin birinci sayfasındadır. Ve ardından1.DünyaSavaşı...Busavaştanbaşlayarak,artıktümsavaşların önsaflarındagazeteciler,gazetefotoğrafçılarıyerlerinialacaklardır. Fotoğraflar da, savaşıntümdehşetini,insanınkorkusunu,anaların acısını, çocuğun çaresizliğini, görünen ve görünmeyen, bilinenve bilin‐ meyen bin bir anı yansıtacaktır. İster bir gözyaşı olsun, ister hedefine nişan alan bir silah, bütün bu haber fotoğrafları, olayın ya da insanın özünüyakaladığıiçin,okuyucununaklındankolaycaçıkmayacaktır. 1930’larda artık gazete resimleri, herkesin ilgisini çekmektedir. Bunları çoğaltmanın yolları aranır. Almanya ve İtalya “Fotoğrafla Öy‐ kü”nün öncülüğünü yapar. Birbirini izleyen fotoğraflar ve bunların al‐ tındaki resim altları, olayı bütün açıklığıyla anlatır. Yazıya gereksinme giderekazalmıştır.Ancakbu“moda”çabukgeçer. Ve gazete fotoğrafçılığı, daha ağır yükümlülükler altına girer. Fo‐ toğraflar artık yalnız bir anın, bir olayın, bir yerin, bir insanın kopyası olmaktan çıkacak; olaylara, yörelere, kişilere, zamana “yorum” getire‐ cektir. 115 Bundan böyle hiçbir fotoğrafın nesnel objektif olduğu söylene‐ meyecektir.Aynıolayıyadaaynıkişiyiyansıtanikiresim,birbirlerinden çokfarklıniteliklertaşıyabilecektir.Çünküfotoğrafmakinelerinekadar nesnelvebirbirinineşiolursaolsun,makineninarkasındakikişilerbir‐ birindenfarklıdır. Gazeteresimlerine yorumgirdiğiandansonra,bunlarınişlevleri‐ ninarttığıgörülür.Bunedenledirkiröportajyazarları,iştebutürfotoğ‐ raflardan yararlanmaya başlamışlardır. Böylece fotoğraf, yalnız bir rö‐ portajınbelgesi,gerçeklikkanıtıyadasüsüolmaktançıkmış;birdünya görüşünüiletmearacıolmuştur. Burada,FikretOtyam’ınbirgörüşünüanımsamamakeldengelmi‐ yor: “Fotoğrafröportajınortağıdır,yüreğininyarısıdır...Yalnızobjekti‐ fininereyeçevireceğinibilene...” Evet, bir gazete fotoğrafı, o gazetenin dünya görüşünü, politik inançlarınıyansıtabilir.Fotoğrafıçekenkişinin,“objektifinereyeçevire‐ ceği”ndenbaşlayarak,“nasılvenezaman”çekeceğindengeçerek,fotoğ‐ rafı gazeteye koyacak kişinin, kararına dek resmi koymak ya da koy‐ mamak, nereye ne büyüklükte koymak vb. birbirini izleyen bütün ey‐ lemler,birdünyagörüşününsonucudur. Çünkü gazetelerde gördüğümüz her fotoğraf bir seçimi içerir. Bunda ise, bir dünya görüşünün, bir yorumun yansıdığı gerçektir. Yine aynınedenlerle,fotoğraflaryalandasöyleyebilir.ÖrneğinMussolini’nin aşağıdanyukarıyadoğruçekilmiş,yüzündesıcakbirgülümseyişleünlü diktatörü, olduğundan çok daha güçlü, görkemli ve büyük gösteren fo‐ toğrafı yalan söylüyordu. Tıpkı açlıktan kırılan bir yörenin insanlarını giydiripkuşatıp,ondansonraçekilenfotoğraflarınyalansöylediğigibi. Gazetefotoğraflarınınbirdiğerözelliğide,okurayargılamaolana‐ ğıtanımasıvesonsuzinandırmagücünesahipolmasıdır.Önemlikişileri, devletadamlarınıbirandayerindibinebatırabilecekyadaputlaştıracak güçteolan,hiçbirişeyaramayanbirmamulümilyonlarcakişiyebenim‐ setipenönemlibirtüketimmalıhalinegetirebilen,duygularısömürebi‐ lenyadayepyeniduygularayolaçanfotoğraf,gerçektenbüyükbirsilah‐ tır. 116 Tıpkı diğer silahlar gibi, fotoğraf makineleri de birbirlerine çok benzer.Ancakgüçleriyadagüçsüzlükleri,doğrularıveyanlışları,kulla‐ nana,onuelindetutanabağlıdır.122 EnİyiHaberFotoğrafıHangisi? “Fotoğraf,gerçekolmalı.Düzmecefotoğraflarvar.Depremolmuş, fotoğrafçıyaşlıkadınıoturtuyoryıkılmışevinönünde,“Teyzebirazüzü‐ lürmüsün?”diyor.İnsanlarıağlatanlarvar.Birsürüsahtefotoğrafdola‐ şıyor.Eniyisidoğalanındayakalanmışkarelerdir. Photoshop’laoynanmadan.Buciddibirsorun.Onundışındaşey‐ leridüşünemezolduk.Buokadarsıkoluyorki.MaçtatopolmuyorPho‐ toshop’latopyapıyorlar.HattaAmerikalıbirfotoğrafmuhabirifotoğraf‐ takiaskerlerinyerinideğiştirdi.Zatenoradatekbaşınasın,tabiikidört dörtlükfotoğrafdiyebirşeyyok.Busahtekarlığıniyeyapıyorsun?Top koyuyorlar diye kızarken adam orda askerin yerini değiştiriyor. Dijital çıktıktansonraherfotoğrafa“Acabagerçekmi?”derolduk.”123 “FotoğrafDeyipGeçmeyinAileTarihinizeSahipÇıkın” Küçük Bebek’te güzel bir apartman. Bütün duvarlarda fotoğraf asılı.İnanılmazgüzelfotoğraflar.Çoğunluğusiyahbeyaz. Eskiİstanbul,eskiBebek,eskiinsanlar.MuallaMezhepoğlu’nuta‐ nımlamak için başka bir tasvire gerek yok, duvarlardaki fotoğraflar onun hakkındaki ilk ipucunu veriyor. O kendini fotoğraflarla ifade edi‐ yor. Hele elinde tuttuğu o özel albüm, el yazması özel tarih kitabı gibi. Anneden ve babadan, 5 kuşak geriye, fotoğraflar, belgelerle kotarılmış birailetarihi.Ebendedebirazfotoğrafvealbümmanyaklığıvardır.Çok özendim, çok kıskandım. Bunu "Siz de yapın!" projesine dönüştürmek istiyor. Keşkebirilerionasponsorolsa,desteklese.Buişiyaygınlaşabilse. Herkes o fotoğrafları görebilse. O belgeleri inceleyebilse. O hatıraları okuyabilse. İşte yerel tarih. Üstelik Avrupa’da yeni trend, yeni eğilim. Aile tarihlerimizden yerel tarihe ulaşmak. Mualla Hanım, hem kendisi hemevihemduvarlarıhemalbümlerimüthişgüzelbiri.Onuntanıdığı‐ mavesizinletanıştırdığımaçokmemnunoldum. ‐Nasılbiriktirdinizbukadarfotoğrafı? 122ZeynepOral,“Fotoğraf”,MilliyetSanatDergisi,Sayı:147,İstanbul:Ağustos1975,ss. 18‐22. 123 MuratSezer,“SavaşıResmiBültendenÖğreneceğiz”,Birgün,22.05.2006. 117 ‐ Siz ne diyorsunuz! Benim anneannem, 1890’larda fotoğraf çe‐ kermiş.Evininiçindekaranlıkodasıbilevarmış,kendifotoğrafınıkendi‐ sitabedermiş... ‐Ozamansizdekifotoğrafmerakı,genetik! ‐ Tabii, tabii. Anneannem, eskinin Güzel Sanatlar Akademisi me‐ zunu. O okulun parlak mezunları Saray’a öğretmen olurmuş. Annean‐ nemdeonlardanbiri.Sanata,özellikledefotoğrafaeğilimivarmış,bütün aileyigörüntülemiş.Oyıllardafotoğrafçekmek,helebirkadınınçekmesi çevretarafındançokhoşdakarşılananbirşeydeğil,anlayınartık… ‐Annenizpeki? ‐Annem,hakim.Hukukeğitimialıyor.Amaodafotoğrafameraklı. Okadarmeraklıki,12yaşımakadar,her6aydabir,benigiydiriyorku‐ şatıyor, Beşiktaş’taki Canit Bey’in Akın Fotoğrafevi’ne götürüp fotoğra‐ fımıçektiriyor.Ofotoğraflar,haladurur.Annem,sonderecedüzenlibir insandı, hepsinin arkasına daktiloyla tarihini, kişilerin isimlerini ve fo‐ toğrafınçekildiğiyeriyazardı.Fotoğrafmerakıvedüzenliolmaalışkan‐ lığıanneannemdenanneme,annemdendebanageçmiş... ‐Siz,tekçocukmusunuz? ‐ Evet. Üstelik bu durumdan o kadar memnundum ki, küçükken “Bir kardeşim olsun ama 12 yaşında ölsün!” isterdim. Çocukluk işte, acımasızoluyorinsan,12yaşınakadaronunlaoynayacağım,sonraoyok olacak... ‐Babanızneişyapardı? ‐Odaavukat.Hukukçubirailebizimki.Annemvebabam,hukuk fakültesindensınıfarkadaşı. ‐ Hep bu evde mi yaşadınız? Son zamanların minimalist evlerin‐ denfarklıolarak,insanahuzurverenmuazzambiryaşanmışlıkvarevi‐ nizde... ‐50senedirbuevdeyiz.Busene,Bebek’teki50.yılımız.Ondanev‐ velBeşiktaş’taydık.Yanibenhayatımboyuncasadece2evdeğiştirdim. Bebek de Beşiktaş’a bağlı olduğu için, ailemin Beşiktaş ilçesindeki 99. senesi... ‐Ailenizdenkimsehayattamıpeki? ‐Hepsisizlereömür.Nekardeşimvarbenimnedeçocuğum.Bir benkaldım.Birdebualbümler,bufotoğraflar... ‐Elinizdetutuğunuznedir?Ailealbümlerinizdenbirimi? 118 ‐Yok,hayır,buözel.Bu,birproje.Adını“Sizdeyapın”koydum.Laf olsundiyedeğil,hakikimanada,herkesyapsınistiyorum.Yereltarihbu. ‐Şuprojeyibiranlatırmısınız? ‐ Annemden bana 6‐7 tane çok kalın albüm kaldı. Aile albümleri. Zannediyorum, benim yaşımda anneannesinin annesinin fotoğrafına sahipazinsandanbiriyim. Söylüyorum,bizimkiarşivcivefotoğrafameraklıbiraile,osayede bufotoğraflarbugünekadargeldi.Önce“Benbunların’apim?”diyedü‐ şündüm.“Bendeölürsemneolacak?Kimekalacak?”Ziyanolacaktı,kı‐ yamadım,ailemeveyakınçevremeaitolanfotoğraflarıayırdım. ‐Sonra? ‐Onları,şimdikullandığımıztürdenbiralbümeyerleştirmekiçime sinmedi. Annem, albümleri ciltlettirir, kapaklarını özel yaptırtırdı. Ben de o kapaklardan birini aldım, ona uygun kartonlar kestirdim. Onların arasına fotoğraflar yapışmasın diye, ince kağıtlar buldum. Limon kağı‐ dıymış adı. Fakat, fotoğrafları takacak köşebent bulamadım. Onları da Viyana’dangetirttimvebufarklıalbümüyaptım.İçindeannetarafımdan 5,babatarafımdan5kuşakherkesvar. ‐Ooo!Şahanegörünüyorsunuzamaçokdagençdeğilsiniz,sizin5 kuşak gerinizi hayal bile edemiyorum. Ben babaannemin annesinden ötesinibilmiyorum... ‐Evet,benimanneminannesi,onunannesi,onunannesiveonun annesi... Yaklaşık 175 yıllık hatta daha fazla bir tarihten söz ediyorum. Neredeyse2asır!Sonradabufotoğraflarınumaraladım.Veoherfotoğ‐ raflailgili‐bazenbirkişiydi,bazenbirsemt‐bildiğimherşeyiyazmaya başladım.Hikayeyazdımdiyemem,amabenhatıralarımıkarekarenak‐ letmişoldum.Bittiktensonrabirdebaktımki,yazdıklarımıpekiştirecek belgelerdevar... ‐Nasılyani? ‐Bizatamayanaileyiz!Annemmesela,hepikimecmuaalırdı,biri elden ele dolaşırdı diğeri el sürülmeden saklanırdı. İnanmayacaksınız ama bütün tramvay biletlerini saklamış. Doğduğum günün gazetelerini saklamış.Atatürk’ünöldüğügününgazetelerinisaklamış.Annesi,anne‐ mindoğduğugününtakviminisaklamış.Babam,1947’deKoçTicaret’ten aldığımızGeneralElectricbuzdolabıfaturasınısaklamış! ‐AmanAllah’ım!Müthişde,evçöplüğedönmedimi? 119 ‐Hayırçünküevbüyük.Veazçocukvar.Birtane,odaben.Sonra hiçtaşınmayok,50senediraynıev.... ‐Başkavarmıöylesaklananşeyler? ‐Saymaklabitmezki.Annevebabamındüğündavetiyesi,125kişi‐ likyemeklidüğünlerininfaturası.AlmanHastanesi’ndebenimdoğumu‐ mun faturası. Babamın yazıhanesine aldığı deri koltukların faturası... Ben fotoğraflardaki insanları ve olayları anlattıkça, parantez açıp bu belgeleridekoymayabaşladım.HemBeşiktaş’ı,Beşiktaşlıannetarafımı hem de Konya Karamanlı baba tarafımı bir albümde toplamış oldum. Böyleceüçlübirşeyçıktıortaya.Fotoğraflar,fotoğraflardanhatırladık‐ larım ve yazdıklarımı pekiştiren belgeler. Türkiye’de daha önce bu ka‐ darkapsamlıvemuntazambirçalışmayapıldığınızannetmiyorum. ‐Nekadarzamanınızıaldı? ‐ Bir buçuk sene. Bazı günler hiç çalışmıyordum, bazı günler 10 saat... ‐Pekibunuyaparakneeldeetmeyiumuyordunuz? ‐Buçalışmanınadını“Sizdeyapın!”koydum.Yanifotoğrafdeyip geçmeyin, siz de benim gibi aile tarihinizi oluşturun. Dünsüz yarın ol‐ maz.Zatenartıkdevletlerinnasılkurulupyıkıldığınıanlatan,resmitarih anlayışını çoktan bıraktık. Yerel tarih önem kazandı. Yerel tarihte de soyluolsunolmasın,butürhatıralarçokönemli. Benim anlatmak istediğim şu: Hepimizin bir aile tarihi var, gelin butarihesahipçıkalım.Çünküailetarihlerimiz,yereltarihioluşturuyor. Bununiçindebazışeyleredikkatedelim... ‐Nemesela? ‐ Eski kimlik kartlarımızı, tapu senetlerimizi, bir resmi daireye yazdığımızdilekçeyi,aldığımızbirbiletihoyratçaatmayalım,çünküon‐ lar gelecekte yerel tarih dokusu oluşturabilir. Ayrıca büyüklerimizden duyduklarımızınotedelim.Hattaonlarınseslerinikaydedelim.Sonrabir günyapmadığınızapişmanolursunuz,amageçolur... Yıl 1930. Darülfünun’da, yani İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakül‐ tesi’ndeTicaretHukukudersi.KapıaçılıyorveAtatürkgiriyor.Habersiz. Ansızın.Profesör,Ata’yıhemenkürsüyedavetediyor,“Yokhayırrahat‐ sızolmayın,sizdersedevamedin.”diyorvetesadüfenanneminyanına oturuyor. Annem, “Heyecandan bayılacak gibi oldum.” diye anlatırdı bana. İşte o anın fotoğrafı, babam da bu sınıfta. İşin ilginç yanı, Ata‐ türk’ünİstanbulÜniversitesi’niilkvesonziyareti... 120 ‐MuallaMezhepoğlukimdir?‐ İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi’nde okudu. Sonra Robert KolejYüksekokulu’naöğretimgörevlisiolarakgirdi.DerkenAmerika’ya gitti.Dönüşündeevlendi.Adana’yagelingitti.ÇukurovaElektrik’teçalış‐ tı. Ayas Koleji’nde İngilizce hocalığı yaptı. 6 sene evli kaldı. İstanbul’a geldiveboşandı.Birkereevlenmişolmakyetti,birdahaevlenmedi.Yapı Kredi’deçalışmayabaşladı.Babasırahatsızlandıiştenayrıldı.Aileşirke‐ tiyleilgilendi.SonolarakRobertKolej’delisesonsınıflaraseçmelieko‐ nomidersiöğretmenliğiyaptı.Sonundakendiniemekliyeayırdı... AyşeArman.Hürriyet,26Eylül2006. 6.ÜSLUP BİÇEM‐ÖZANLATI Sözolakesesavaşı Sözolakestirebaşı Sözolaağuluaşı Balılayağedebirsöz. 121 YunusEmre Üslup biçem, özanlatı sözlük anlamıyla bir şeyin yapılış ya da oluşbiçimidir.Birsanatçının,birsanatçeşidinin,birsanatdevrininözel tarzıdır,“Üslupçu”isegenellikleüslububeğenilenyazaradenir. Latincesi“Stylus”olanüslup,balmumlukâğıtüzerineyazıyazmak içinkullanılansivriuçlubiralet,bugünküanlamdabirtürkalemdir. Türkçe’deüslupkelimesininanlamgelişmesineuygunolarak,üs‐ lup anlayışı da “söyleyiş güzelliği” yönünden olgunlaşmıştır. İyi üslup, böyledeğerlendirenleringözünde,“Edebiyatyapmaktır.”veönemliolan söylenendeğil,söyleyişinüstünolmasıdır.124 Genelde üslup denilen “anlatım özelliği”, yazarın ya da konuşma‐ cının kişiliğinden doğar. Anlatım özelliğinin niteliği, cümle kuruluşları‐ na, kelime zenginliğine ve seçimine, içtenliğe, sanat ve dil anlayışına, kişinindünyagörüşüne,hayalvesezgilerininçeşitliliğine,bilgivekültü‐ rününderinliğinebağlıdır.125 Dil, ortak olan kelimelerle kurulan cümlelerdir. Üslup ise ortak olancümlebiçimlerinden,kişiselkullanmayageçiştir.Yalnızcakelimele‐ rindeğişmesiolarakelealınamaz.Dildekideğişmeler,toplumsalveen‐ telektüel eğilimlere bağlıdır. Romantizmin, realizmin, sembolizmin, halkçılığın,bölgeciliğinbirerüslubuvardır.126 Bazı romantik üslup düşkünleri; suyu, havayı, güneşi, kuş sesini, kendilerincegüzelbirbiçimdeyanyanagetirdiklerinde,çokbaşarılıbir işyapmışolduklarınısanırlar.Gerçekteise,buboşunabirsavunmadan başkabirşeydeğildir.Çünkügünümüzünüslupanlayışının,budüşünce tarzıylahiçbirilgisiyoktur.Üslupkelimesinin,başkadillerdekikarşılığı da, bu terimin daha geniş ve biraz daha değişik biçimde anlaşılmasını gerektirmektedir. Denemeci,eleştirmenveromanyazarıChristopherMorley,üslup‐ tansözederkenşöyledemektedir: 124EniseKantemir,YazılıveSözlüAnlatım,EnginYayınevi,Ankara:Kasım1997,s.192. 125SebahatEmir,KompozisyonYazmaSanatı,TürkDünyasıAraştırmalarıVakfıYayını, İstanbul:1986,s.77. 126CengizhanYurdanur,TürkEdebiyatınaAnalitikBakış,RebaYayınları,İstanbul:2000, ss.211‐212. 122 “İyiyadakötüüslupdiyebirşeyyoktur.Önemliolansöyleyiştar‐ zının,maksadıifadeedipetmediğidir.” Yüzyıllar önce yazılmış klasikleri ölmezleştiren, onlardaki fikir, ruh,duygukadar,bunlarınanlatışbiçimi,yaniüsluplarıdır.Bunakarşı‐ lık, dün denecek kadar yakın 30‐40 yıl önce yazılmış eserler tekrar incelendiğinde, sözcüklerin bu zaman içinde uğradıkları aşınma ve an‐ lam değişiklikleri bir yana, anlatılmak istenen konuyu, açıklıkla kavra‐ mayabileolanakyoktur. Ahmet Haşim, “Üslup Hakkında Bir Mülahaza” başlıklı yazısında: “Daha dünkü şair, üslubuna sürdüğü alacalı renklerle, bir hafta içinde soluk bir eski elbise zavallılığına düşerken, sıfatsız, teşbihsiz, istiaresiz Homerossafbirbillurehramıgibi,halagüneşinışıklarınıgüneşeakset‐ tirip duruyor.” derken, bunun nedeninin süslü, özentili yazmak yerine kişisel,açıkseçik,yalınyazmakolduğunubelirtmiştir. Buffon:“Yalnıziyiyazılmışeserler sonradangelenlerekalır;bilgi çokluğu, olgu garipliği hatta buluşlardaki yenilik, ölmezliğin garantileri değildir.Eğerbunlarınbulunduklarıeserlerzevksiz,asaletsizvedehasız yazılmışlarsamahvolupgiderler. Çünkü bilgiler, olgular ve buluşlar kolayca uçar, değişir ve hatta dahaustakimselertarafındantekrareserhalinegetirilir.Bunlarinsanın dışındadır, üslup insanın kendisidir. Üslub‐ı beyan ayniyle insandır Üslup,neuçan,nekaçan,nebozulanbirşeydir.”demiştir.127 Bu, üslubun filozofça bir tanımıdır. Her yazarın kendine özgü bir anlatımı vardır. Çok okuyan kişiler, adı, imzası bulunmayan yazıları okuduklarında, bunların hangi yazarlara ait olduklarını anlamakta asla güçlük çekmezler. İşte bu anlamayı sağlayan, anlatım özelliği, yani üs‐ luptur. Üsluphakkındabirgörüşdeşöyledir: “Atilla İlhan’ı daha sonraları birçok yönleriyle uzun uzun incele‐ dim.Hemensöylemeliyimki,ozanımızbudünyaya,Allahvergisibüyük birşairlik‐yazarlıkkabiliyetiyledoğmuş.Hangitürdeolursaolsun,ken‐ dineözgübirseziş,duyuşveanlatışgücüvar. Şimdibana,onunimzasıolmaksızınbirşiiryadabirdüzyazıver‐ seler,belkidekısasürenbirtereddüttensonra,‘Buşiir,budüzyazıAtil‐ la İlhan’ındır.’ diyebilirim. Başka ozanlara benzemiyor, onun duyuşları, söyleyişleri.” 127Kantemir,a.g.y.,s.193. 123 BakiSühaEdipoğlu,BizimKuşakveÖtekiler Daranlamdaüslup:Birdeviredebiyatınınkullandığıdiligösterir. “TanzimatEdebiyatıÜslubu”gibideyimler,odeviredebiyatlarınınkul‐ landıklarıdillerianlatır. Geniş anlamda üslup: Yazarların anlatımdaki kişiselliklerini kap‐ sar.Buise,onlarınruhsalyapıları,kullandıklarıdil,budilinanlatımgü‐ cü,okuyucununanlayışı,anlatılmakistenenkonuveyazıldığıdevredir. Konuyu, belli bir ileti açısından işleyip yazıya dönüştürürken ya‐ zar,sözcüklerevrenineuzanır.İletisiniyansıtmak,okurlaendoğruveen kestirme iletişimi kurabilmek için sözcükleri seçer, sıralar. Bunları ses veanlamilişkilerinegöredüzenler.Yazıveyaratıyıoluşturanöğelerden biri de budur. Eski deyişle “üslup”, yeni adlandırılmada “biçem” denir buna.128 Buseçimvedüzenleme,yazarınhayatıyorumlamasıylagerçekle‐ şir. Yazarın yaşadığı çevre, kullanılan günlük dil ve o dönemde kaleme alınmışyazılar,bukonudayazarakatkısağlamaktadır.Yazarınoluştur‐ duğuyazılardabunlargörülebilir.Bukonu,üslupbilimintemelinceleme alanınıdaoluşturmaktadır.129 TürkedebiyatındaRecaizadeMahmutEkrem’inbiçimselgörünüşe önem vererek yaptığı ayırım, Cumhuriyet Dönemi’ne kadar geçerli ol‐ muştur.Buayırımagöreüçtürlüüslupvardır: a Üslub‐ıadi sadeüslup , b Üslub‐ımüzeyyen süslümecazlıüslup , c Üslub‐ıali genellikledinimetinlerdeyeralanetkileyicitondaki üslup . Yeni Türk edebiyatında dolaysız anlatım yolunu izleyen sade üs‐ lup yaygınlaşmıştır. Biçim bakımından, her edebiyat türünün özel bir üslubu olduğu da kabul edilmiştir epik üslup, lirik üslup v.b. . Ancak günümüzdeüslupbilim,busınıflamalarıbiryanabırakarakheryazarın kişiliğini,sanatınıveevriminiortayakoyanözelüslubunuincelemekte‐ dir.130 Suut Kemal Yetkin, “Üslup Üzerine” başlıklı yazısında şunları ka‐ lemealmıştır: 128Özdemir,a.g.y.,s.27. 129 130 Yurdanur,a.g.y.,s.207. MeydanLarousseAnsiklopedisi,Cilt:12. 124 “Üslup bir zaferdir, demiştim. Ama, bu sözle bir irade mucizesi olan, insanın zıddı bulunan tamamıyla suni bir üslup olabilir, demek istemiyorum. Çünküüslup,realiteyibiriçahengeayarlamaktanibaretolduğuna göre,Buffon’undediğininaksine,sanatçınınzıddıolanbirüslupelbette tasavvurolunamaz. Veelbettekendinibulmuşbirsanatçının,birkaçüslubuolabilece‐ ğinidüşünmeyedeimkangörülmez.Buradakisunilik,tabiiolanıntaklidi değil,tabiiolanın,sanatçınıniçahenginegöreyenidenterkibidir. Bumanada alınansuni vesunilik,sanatınveüslubun entabiita‐ raflarıdır. Kısacası, bir sanat eseri, insan olan sanatçının değil, sanatçı olaninsanınnasılifadesiise,üslupda,insanolarakkonuşanromancının değil,romancıolarakkonuşaninsanınifadesidir.Hemzatenüslup,sana‐ tınkendisideğildenedir?” Vedat Günyol bir söyleşisinde “özanlatı” ile “anlatıcı” arasındaki ilişkiyedeğinirkenşunlarıbelirtmiştir: “…Biçemişöyletanımlıyorderskitapları:‘Değişensözcükgrupları arasında, değişmeyen anlatım özelliği.’ Üslup insanın ta kendisidir. İn‐ san, sapına kadar insan… Bir Reşat Nuri neyse, öyküleri, romanları da öylesineinsandı,insancaydı. AhmetRasim’in,oanasınavedemidesinedüşküngüzelinsanın, uyumlu sözcük dizeleriyle süslediği yazılarındaki biçem ustalığının ya‐ nında,FalihRıfkı’nınulaşılmasıgüçbiryazıbecerisi,biçemiçinuyulma‐ sıgerekenörneklerdendir. Buara,duygununduygusallığın,insansevgisinin,ete,tenedayalı sevginin,başınıalıpgiden,sınırtanımaz,özgüranlatımustalığınınbaşı‐ nıçekenSaitFaik’isaygıylaanmakgerekir.” 6.1.KelimeleriSeçmeveKullanmaSanatı Fikirlerarasındakibağlantınınbelirtilebilmesiiçin,duygu,düşün‐ cevegörüşler,kesinhükümlü,kısacümlelerleanlatılmalıdır.Cümleleri, biryığınedebisanatlarlasüslemekvesanatyapmakhevesinekapılma‐ makgerekir.Böyleyapılırsa,fikirlergeriplanaitilmişveyazıanlaşılmaz halegetirilmişolur. Birmetinde,mecazvebenzetmegibiedebisanatlarıyerliyerinde kullanmakgerekir.Bunların,yazınınözünükaybetmedenfikirleperçin‐ 125 lenmiş olmasına çalışılmalıdır. Sanatlar, gerektiği zaman kullanılmazsa yazıdeğerindenkaybedebilir. “Sözcükleri seçme, kullanma sanatıdır biçem. Tümce düzeni, söz‐ cüklerinsoyutvesomutluğu;sıfatlar,adlar,eylemlerinkullanımı;karşı‐ laştırmalar, eğretilemeler, mecazlar, simgeleştirmeler, kişilendirme ve canlılaştırmalar gibi dilsel yapılandırmalar, tümüyle özanlatıyı oluştu‐ rur.”131 Gerçek üslup, gereksiz, bayağı olan her sözcüğü reddeder. Büyük yazarların el yazmalarının incelenmesi, bize müsveddelerindeki bazı sözcüklerinsonradanatıldığınıgöstermektedir. SözgelimiChateaubriand’ın,Martyrsadlıeserininmüsveddesinde: “Gözlerimenasılbirmanzaraaçılmıştı.Gemibirkıyıdanötekineuzanan bir kum tabakasına saplanmıştı.” diye yazılıdır. Basılı metinde ise: “Ne görünüm...gemibirkumtabakasınasaplanmıştı.Omurgadanikiokatı‐ mıileride,dalgalarınüzerindekayganveyeşilkayalık...”Chateaubriand “gözlerime açılmıştı” ve “bir kıyıdan ötekine uzanan” sözcüklerini be‐ ğenmeyerekkaldırmıştır. Victor Hugo’da da: “Ayın karanlık hülyasıyla dolan büyük ve es‐ merorman”mısralarındaki“ayınkaranlıkhülyası”gibişaireçokalelade gelen sözcüğün atıldığı ve şiirin, “Ayın geniş hülyasıyla dolan büyük ve esmerorman”biçimindekalemealındığıgörülmektedir.“Karanlık”söz‐ cüğüyle “geniş” sözcüğü yer değiştirmiştir. Böylece imge değişmiş ve duygusaltitreşim,ruhuetkilemiştir. YineVictorHugo,insanüstübirşehirolmasıgereken“Kaybolmuş Şehir” tasvirinde, önce: “Orada korkunç, vahşi bir şehir vardı...” diye yazmış;sonrabuvahşivekorkunçgörünmesigerekenşehrinbunitelik‐ lerini değiştirerek: “Orada tuğlalardan yapılmış bir şehir vardı...” diye yazmıştır. Pascal,“İnsan,doğalüslubugördüğüvakithemşaşırır,hemmem‐ nunolur;çünkü,biryazargöreceğimdiyebeklerken,karşısındabirin‐ sanbulmuşolur.”der.132 6.2.ÜslupÖzellikleri Anlatımınamacı,karşımızdakiniinandırmakveetkileyebilmektir. Yaniokuyucuyuyadadinleyiciyikendiduygu,düşüncevehayaldünya‐ 131Özdemir,a.g.y.,s.27. 132Kantemir,a.g.y.,s.196. 126 sınaçekebilmekvebuyollaonunzevkalmasınısağlamaktır.Bununiçin deanlatımınbirtakımnitelikleresahipolmasıgerekir.133 İyibiryazıyazmakiçinemek,çabavedisiplinşarttır.Bununyanı sıraiyiyazıyazabilmekiçin,kullanılacakdilideiyibilmekgerekir.Yani, dilin varolduğu günden bu yana kullanılan kelimeleri alıp onlardan en iyiyerlerde,enetkinbiçimdeyararlanmak,iyiyazınınilkkoşuludur.134 Başarılı bir yazıda güzel bir üslup sağlamanın öteki koşulları ise; anlatımdaaçıklık,duruluk,akıcılık,yalınlık,kişisellikbulunmasıdır. 6.2.1.Açıklık Yazının amacının rahatça anlaşılır düzeyde bulunması, sözcükle‐ rin iyi değerlendirilip yerinde kullanılması, cümlelerin düzenli, dolam‐ baçsız sıralanmasıdır. Önce, anlatılacak konu, yazarın zihninde açıkça belirlenmeli,sonraanlatmakurallarınauygunolaraksöylenmelidir. Goethe:“Biryazarınüslubu,genelliklemizacınındamgasınıtaşır; bir insan açık bir üslupla yazmak istiyorsa, önce kendi ruhunda açıklık olmalı;üslubundayücelikolmasınıisteyende,önceyüksekbirkarakter taşımalıdır.”demiştir. Açık konuşan kişi, karşısındakinin soru sormasına fırsat vermez; “Açıkkonuş.”dedirtmez.Kısacasıaçıklık;birsözün,biryazınınkolayve yorulmadananlaşılmaniteliğidir. 6.2.2.Duruluk Sözün,gereksizsözcüklereyerverilmedenamacıanlatabilmesidir. Birdüşüncenin,birduygunun,birolayın,açıkveseçik,enkestirmebir biçimde,azsözcükvekısacümlelerleanlatılmasıdır.Haberyadaröpor‐ taj gibi gazetecilik yazı türlerinin hedef kitlesi “herkes”dir. Başka bir anlatımlatoplumunbütünkatmanlarıdır.Bunedenledurubiryazıdave sözde çapraşık cümlelere yer verilmez. “Hayatta en hakiki mürşit ilim‐ dir.”sözü,birdurulukörneğidir. 6.2.3.Akıcılık Sözünveyazının,hiçbirsespürüzütaşımaksızın,hiçbirtakınaklığı olmaksızın,rahatbirakışlasöylenmesidir.Akıcılıktaşıyanbiryazıdave 133Emir,a.g.y.,s.79. 134Mısırlı,a.g.y.,s.84. 127 sözde, iki anlamlı sözcüklere ve sözcük tekrarlarına, takınaklı seslere rastlanmaz.Sözcük,cümlevefikirlertambirkaynaşmahalindedir. 6.2.4.Yalınlık Gösterişsiz,süssüz,kısaveiçtenlikleyazılmış,güçlüanlamtaşıyan söz ve yazıda yalınlık vardır. Yalın anlatımda, gereksiz sanatlara, yıp‐ ranmışsözcüklere,özentilicümlelereyerverilmez.Anlatı,basitkelime‐ lerlekısa,özveanlaşılırbirbiçimdesürdürülür. 6.2.5.Kişisellik Düşünce,duygu,gözlem,buluşvehayalgücününyazılıanlatımda‐ kiolgunlukderecesi,yazarınkişiliğinikapsar.Gerçeklerikavrayış,duyuş ve anlatışındaki farklılık, onun, belirli bir kişiliğini ortaya koyar ki, işte bütünbuözellikleryazarınüslubundakikişiselliğidir.135 6.3.ÜslubunÖtekiNitelikleri Anılanların yanı sıra sözlü ve yazılı anlatımlarda; belginlik, canlı‐ lık,özlülükvedengegibiniteliklerdebulunmaktadır. Belginlik,düşünceninbelirli,eksiksizvesınırlıolarakanlatılması‐ dır.Belginanlatımdakesinlikvardır. Canlılık,anlatımınhareketli,konunungözlerönündeserilmişçesi‐ neözelliktaşımasıdır. Özlülükisesözveyazınınazsözcükleisteneniverebilmesidir. Denge de,yazınınyadasözüntümündekiöğelerinanafikrinçev‐ resindeorantılıolarakbulunmasıdır. Öteyandan,yazarınanlatımındakicanlılıkdirilikvetazelik,genel‐ likleuygunanlatımbiçimininuygunyerdeveuygundurumdaseçimine bağlıdır.Buseçimibelirleyendeyazarınkonusunayaklaşımbiçimidir. “YolRehberinizMehmetYaşinOlsun” Mehmet Yaşin, Uzakname’de bizi, yaşadığımız sınırların ötesine alıpgötürmüştü.Görülecek,yaşanılacakyerleriöylesineustalıklaanlattı 135Kantemir,a.g.y.,s.195. 128 ki,kitabıdahabitirmeden,birdeniçinizdengeçenitahminedebiliyorum: “YolcudurAbbas,bağlasandurmaz.” YenikitabıYakınname’de,Türkiye’yigeziyorYaşin.İş,söyleşi,ki‐ tap fuarı olmadıkça, yerimden ayrılmayan benim gibi birisi bile; en azından,ballandıraballandıraanlattığı,“damakçatlatanyemekler”iye‐ mekisteğiduyuyor. Benimakıllıbirdostum,kitaptanıtmayazılarınınişlevikonusun‐ da şöyle der: “Kitap hakkında bir yazı, bende o kitabı okuma isteği uyandırmalı.”Bugörüşbencegeziyazılarıiçindegeçerli. Gezi rehberi, gezi tanıtım yazısı ile Mehmet Yaşin’in yazıları ara‐ sındanefarkvar?İkisidekurubilgiverir;hangiyoldangidersiniz,nere‐ lerde kalabilirsiniz, hangi lokantalarda iyi yemek yiyebilirsiniz, görüle‐ cekyerlerinlistesideeklendimi,yazıgöreviniyapmış,işlevinibaşarıyla tamamlamışolur. Ben oraya gitmeye karar vermişsem, bu tür bir rehberi almakla yetinirim. Ama hiçbiri beni yolculuk konusunda, rahat koltuğumdan kalkmaya ikna edemez. Oysa Mehmet Yaşin, bu gezilere iç dünyasını, duygularını,edebiyattadınıkattığıiçinbenietkiliyor. Kendisi de biraz gezgin olan Nedim Gürsel, kitaba yazdığı Ön‐ söz’debakınnediyor: “Onun, haritayı önüne serip gezdiği ülkeleri kırmızı raptiyelerle işaretleme alışkanlığı olduğunu biliyorum. Bu kez raptiyelerini ülkemi‐ zincoğrafyasınasaplıyor.VegelinciktarlasınaçeviriyorTürkiyeharita‐ sını. Yaşin’ineşliğindedoğudanbatıya,kuzeydengüneye,yalnızcabü‐ yük kentlerine değil en küçük köy ve kasabasına varıncaya dek, Küle‐ bi’ninünlüşiirindeki‘Ardahan’danEdirne’ye’dolaşıyoruz.‘Akdeniz’ebir kısrakbaşıgibiuzanan’yurdumuzu. Buyolculukboyuncaeşsizgörüntülergiriyoraraya,yollaradüşüp dere tepe düz giderken yalnızca güzellikler değil çirkinlikler, çarpıklık‐ lar, yoksul bölgelerin makus talihinden kaynaklanan haksızlıkları da görüyoruz... Yaşin,yolaçıkmadanöncegideceğiyerlerhakkındabilgiediniyor; başkayazarlarınaynıcoğrafyaiçinyazdıklarındandayararlanıyor.Ken‐ digözlemleriniStrabon,EvliyaÇelebi,AhmetHamdiTanpınargibiusta‐ larınyazdıklarıylaharmanlayıpöylesunuyorokura.” 129 Gezgininruhuçağrıyauyar.MehmetYaşin’deolduğugibi.Diyelim, kar yağdı da gidemedi. Birden içine bir sıkıntı çöker. Kar erir erimez, hemenyollarakoyulur. Yazılardanhoşlandığımbiryanda,gittiğiyerlerdekilükslokanta‐ lardan,beşyıldızlıotellerdensözetmemesi. Diyeceksinizki,“Anadolu’nunheryerindebeşyıldızlıotelmivar?” Olanlardandasözetmiyor.Çünküinanıyorumki,oyörenin,yerinözelli‐ ğini hiçbir zaman bu kişiliksiz oteller yansıtmaz. Bir aile evi, bir esnaf lokantası, bir balıkçı meyhanesi, tavşankanı bir çay, oranın sıcaklığını, insansıcaklığınıdahadoğruverir. Zaten insanoğlu niye kilometrelerce yol kat ediyor? Bunları gör‐ mek için. Bir gezginin ruh halini çok iyi veriyor. O yere varınca, akşa‐ müstübirviskiylekendisiylebaşbaşakalıyor. Geziyeçıkmadanönce,oşehir,bölgeüzerinearaştırmalarokuyor, ünlügezikitaplarınıhatmediyorsonrayolaçıkıyor. Yolizlenimlerinidikkatleokuyun. Van’ı, Van Gölü’nü, Edremit’i edebi tasvirlerle anlattıktan sonra, sıraVan’ınkahvaltısınageliyor.Kolesterolüyüksekbirinsanındoğrusu dayanamayacağı lezzette bir kahvaltı. İsterseniz masada bulunanları birlikteokuyalım: “Masanınüstünüsüsleyenyiyeceklerdenaklımdakalanlarşunlar‐ dı: Un, yumurta ve yağla yapılan murtua, tandır kaymağı, tereyağı ve karakovanbalı arılarındağlardakieşibenzeribulunmayançiçeklerden yaptıklarıbalınlezzetianlatılırgibideğil ,otlupeynir birnevisarımsa‐ ğıandıransirmuotuylayapılanpeynirintadıdilleredestan ,birtürca‐ cık torbayoğurdu,kişniş,salatalık,sivribiber,tazesoğanvetereyağıyla yapılıyor;ekmeğinüstünesürülerekyeniyor ,ballıyumurta,gavut te‐ reyağında kavrulmuş buğdayın üstüne bal dökülerek yapılıyor ve tam birkaloribombası ,birkaççeşitmeyve,tabiikisıcaksıcaklavaşekmeği ve çörek. Tüm bunların yanına içecek olarak çay veya süt ikram edili‐ yordu.Bentavşankanıçayıtercihettim.” MehmetYaşin,gittiğiyerlerhakkındabilgiverir,hattasırasıgelir‐ se oranın ekonomik durumundan bile söz eder. Van’a gelen turistlerin 11 Eylül’den sonra nasıl azaldığını, bir kentte ticaret yaşamının nasıl aksadığını,bitmenoktasınageldiğinibizeiletir. Çoksevdiğim,TürktiyatrosununönemlioyunyazarıCevatFehmi Başkut’un“Harput’taBirAmerikalı”piyesindensözeder;zatengezgini‐ mizinburayasapmanedeni,bubenimdeçoksevdiğimoyundur. 130 “Oyunda kentin fakirleşmesi şöyle dile getirilmişti: Çarşı kentin yüreğiydi.Önceçarşıdurdu,ardındanölümgeldi.Bütünkentöldü.Tıpkı yüreğindurmasınınardındanölümüngelmesigibi...” Evliya Çelebi de orayı anlatırken, “Sultani Çarşısı 600 dükkandır. Dükkanlargayetgüzelvemuntazamdır”der. Şehirleri gezerken, sık sık Ahmet Hamdi Tanpınar’ın “Beş Şe‐ hir”inegöndermeleryapar. Yerel mutfak, lokantalarda değil, evlerde yaşar. Nitekim Kayse‐ ri’debirlokantayamahalliyemeklerisorduğundaşuyanıtıalır:“Kayseri yemeklerievlerdepişer.” İlgiçekici,değişikbirgezgindirMehmetYaşin.Sözgelimibirörnek vereyim: Kemal Anadol’un romanı “Büyük Ayrılık”ın peşine düşer, yol haritasıbukitaptır.KemalAnadol,mutlaka“CelebinYeri’negit.”demiş. Odabakınnelernelerbulmuşorada: “Celebin Yeri, limanın hemen karşısındaydı. Kıyıya sıralanan res‐ toranlara bakılırsa, Foça yeme içme konusunda geçmişini inkar etmi‐ yordu. Belgeler,‘delişmendenizciler’inülkesinde,1900’lüyıllardatam16 taneşarapverakıfabrikasınınbulunduğunubelirtiyordu.Yineoyıllarda kasabada46meyhanevardıvehemenhepsihergecetıklımtıklımdolu‐ yordu.Ozamankisakinlerinegöre‘dünyadaengüzelrakıancakFoça’da içilebilirdi’.” Günün yorgunluğundan sonra odasına çekilir, Herman Hesse okur: “Yayladayatmavaktiydi.yanımdaHermanHesse’nin‘BozkırKur‐ du’nun Düş Yolculukları’ adlı kitabını getirmiştim. Tatlı bir yorgunluk içindeokumayabaşladım.Hersatırındanayrıbirkeyifalıyordum. Hesse’ningezginlerleilgiliyazdıklarınıdefterimenotaldım: ‘Bizgezginler,hepimizaynıhamurdanız.Seyahatetmedürtümüz ve serüvenci ruhumuzun büyük bölümü aşktır, şehvettir... Seyahat ro‐ mantizmininyarısı,serüvenbeklentisindenbaşkabirşeydeğildir.Diğer yarısı da, şehveti farklı bir yöne kaydırıp, yok etme eğiliminin bilinçsiz birgöstergesidir.Bizgezginleraşkarzularını,doyumsuzlukuğrunako‐ rumayavekadınaaitolansevgiyi,köylere,dağlara,göllereveuçurumla‐ ra,yollardakiçocuklara,köprüdekidilenciye,çayırlardakisığırlara,kuş‐ lara,kelebeğedağıtmayaalışığız.’.” 131 Kitapsız yapamaz gezgin,gittiğiyerintarihini,coğrafyasını,sana‐ yisini,heleheleinsanınımutlakakitaptanokuyacak,sonrayaşayacaktır. “VadidekiTablo:Göynük”bununiyibirörneğidir: “Göynük’te bir Göynük Kitabı bulacağım hiç aklıma gelmezdi. Çünkü gittiğim hemen hemen her ilde, oraları anlatan kitapları aramış amabulamamıştım.KaymakamSelimÇapartarafındanhazırlanankitabı görünce,şaşırmadımdesemyalanolurdu.Bukitapsayesindeilçeyidaha bilinçligezmeolanağıbuldum.” Damak çatlatan tatlar konusuna hiç girmeyin, yoksa kilo almaya başlarsınız,heletamyazagirdiğinizgünlerde,onungüzergahınıizleyin amatavsiyeettiğiyemeklerdenuzakduruntabiidurabilirsenizeğer. Mehmet Yaşin’den gelecekte bir yerel yemekler kitabı bekli‐ yorum.Gerçektenşehirdeyaşayanlarınlezzetreçetelerininbukitaptan sonradeğişeceğindenkuşkumyok.Oyemekleriokuduğunuzda,Anado‐ lu’nunçoktanfüzyonmutfağınıkeşfettiğinifarkedeceksiniz. Yakınname’ninihmaledemeyeceğinizbirbölümünüokumalısınız mutlaka. Bu da “İstanbul Yazıları”dır. “Dil’de Yalnız Dolaştım...”, Kültür BaşkentininFeneri’niokuduğunuzdabuşehrin,Boğaz’ınunutulmazlığı‐ nı,vazgeçilmezliğinibirkezdeMehmetYaşin’denokuyacaksınız. Fenersemtininzirvesindekırmızıtuğladanyapılmış,Victoriadö‐ nemiüslubundadevbiryapıvardır.MegaloSkola,yaniBüyükOkulde‐ dikleri Fener Rum Lisesi de bu binada bulunur. Okul hala açıktır; ama sınıflarınıdolduracakkadaröğrenciyoktur.Eğerbumuhteşembinanın yanında durup, bugünkü Fener semtine bakacak olursanız şunları gö‐ rürsünüz: “Daracıksokaklar,çoğuyıkılmaküzereolanüçdörtkatlıcumbalı, kagirevler.Buyaşlıveyorgunbinalardahalayaşamsürmektedir.Yaşa‐ yanlar,evlerininkırığınıdöküğünü,renklibadanalarlaörtmeyeçalışmış‐ lardır. Onun için bu evler, aşırı makyajla kırışıklarını örtmeye çalışan yaşlıkadınlarabenzerler.Balkonlaragerilmişiplerdekiyıpranmış,renk‐ lerisolmuşçamaşırlar,Haliç’tenesenrüzgarlauçuşupdururlar.Tümbu manzarayabakınca,Fener’inyoksulbirsemtolduğunuhemencecikan‐ larsınız. Bu semtte hiç kimse, yoksulluğunu saklama gayreti içinde de‐ ğildirzaten.Fener’inbugünüyoksulduramageçmişihiçdeöyledeğildir. TarihçiİlberOrtaylı’yagöreburası,‘1500yıllıktarihinsıkıştığıbirdün‐ yatiyatrosu’dur.” Türkiye’yiMehmetYaşin’inrehberliğindedolaşın,Anadolu’yuka‐ rışkarışdolaştıktansonraİstanbul’ugezin. 132 DoğanHızlan.HürriyetCumartesi,03Haziran2006. 133 7.ANLATMA ANLATIM “Babambüyükbirdüşünceadamıydı.Öğrenimiminiyikısmınıon‐ dan gördüm. En sevmediği şey, anlaşılır olmamaktı. Elime kalem aldığım günden başlayarak 1903’te ölümüne kadar her yazdığım yazıyı ona oku‐ dum.Heryazımı,bana,yükseksesleokutmakalışkanlığındaydı.Buyüzden sıkıntıçekiyor;amayararlanıyordumda. Çünkü,aradabenidurdururve:“Nedemekistiyorsun?”der;bende nedemekistediğimidahabasitbirşekildeanlatırdım.Oda:“0halde,niye böyleanlatmadın!”derveeklerdi: “Anlatmak istediğin bir şeyi saçmalı bir fişek atıp dağıtacağına, söyleyeceğinsözütakalbindenvurankurşunkullan.” WoodrowWilson136 Birfikir,bir duygu,birsorunvebir olayı,sözle yadayazıylaan‐ latmaişlemine“anlatım”denilmektedir.Anlatımbiçimlerigeneldedör‐ deayrılır: 7.1.ÖykülemeAnlatımBiçimi Okuyucuyu olaya katma ve heyecanlandırma amacı güdüldüğü zaman,“ÖykülemeAnlatımBiçimi”kullanılır.Öyküdetemel,olaydır.Bu anlatımbiçimindeişlenenfikir,olaylariçindedirveherşeyhareketha‐ lindedir;yaniolaylarınakışı,zincirlemegelişirvehareketöğesiylebirbi‐ rinebağlanır.Öyküleme,eylemhalindekiolgularınanlatılmasıdır. “Öyküleme Anlatım Biçimi”nde temel öğeler: hareket, zaman, an‐ lam,yer,kişilerveanlatıcı’dır.Nasılhereyleminbirortayaçıkış,birgeli‐ şimbirdesonaerişdurumuvarsaöyküleyicianlatımdadaböylebirakış görülür. Bir durumdan bir duruma geçme, bir aşamadan bir aşamaya dönüşme,butüranlatımınbelirleyiciözelliklerindendir. Buözelliğindenötürü,okuyucueylemiçindeyaşar;süreklibirde‐ vinim içinde bulur kendini. Çünkü belirli zaman dilimi içinde olay ve olgular ya birbirinin uzantısı olarak ya da geriye ve ileriye sıçrayışlar yapılarakverilir.Ancakbuolayveolgulardizisibirbirinebağlantılı,an‐ lamlıbirbütünoluşturur.137 136Dale Carnegie, SözSöylemeveİşBaşarmaSanatı, Deniz Kitaplar Yayınevi, İstanbul: Şubat1993,s.252. 137Özdemir,a.g.y.,s.31. 134 7.1.1.Hareket Hareket: Bir cismin durumunun ve yerinin değişmesi, kıpırdama, kımıldanma yani devinimdir. “Belirli bir amaca varmak için birbiri ar‐ dıncagerçekleştirilenilerlemeler”olarakdaadlandırılır,hareket.Edebi‐ yat dilinde hareket, “yazıyı durağanlıktan kurtarmak için yapılan giri‐ şimler”olarakdatanımlanır.Birsahnedenötekinegeçiş,hareketidoğu‐ rur ve böylece hareket, olguların birbirini etkilemesiyle oluşur. Olayın gelişmesivebaşlayışı,hareketunsuruylasağlanmışolur. 7.1.2.Zaman Öykülemenin ikinci öğesi, başlangıcı ve sonucu olan zamandır. Belli bir zamanda başlayan olay, gene zamanla bağlantılı olarak gelişir. Önceolayınbaşlayışı“serimbölümü”,sonragelişmesi“düğümbölümü”, ensonrada“çözümbölümü”sonbuluşuanlatılır. Zaman da bu üç bölüm içinde bir gelişme gösterir. Fakat bu hal kesindeğildir.Bazen,sonuçbölümüçıkışnoktasıseçilebilir.Yazar,kah‐ ramanın yaşadığı en ilginç andan öyküsüne başlayabilir ve olay sırası değişir. Böylece, ilginç an başlama noktası olunca, geriye doğru baştan geçenolaylaranlatılır.138 7.1.3.Anlam Öyküleme,eylemhalindekiolgularınanlatımıdemektir.Başkabir deyişle,“yaşamıeylemhalindesunma”demektir.Eylem,aralarındane‐ den‐sonuç,etki‐tepkiyönlerindenilgibulunanveanlambütünlüğütaşı‐ yanoluşvebuluşlarzinciridir.Öyküdekizamanınbütünlükgöstermesi, eylem yönünden de bütünlüğü sağlar. Bu sağlanışta, insanların da rolü büyüktür. 7.1.4.Yer Olaybiryerdegeçecektir.Buyer,öykülemedebelirtilmelidir.Ola‐ yın geçtiği bu yer, ne kadar canlı anlatılır ve ayrıntılarıyla tanıtılırsa, kişilerinkarakterleriveöykününanlatımıdaoderecedoğallıkkazanır. Olaylarlabağlantılıolarakyerdeğiştikçe,olaylardadeğişmişolacaktır. 7.1.5.Kişiler 138Kantemir,a.g.y.,s.197. 135 Öykününtemelöğelerininbaşında,kişilergelir.Çünküolaylarıki‐ şileryaşarveolaylariçindekişilerinheyecan,özlemvetutkularıanlatı‐ lır.Kişilerintanıtılmasına,“karakterçizme”dediyebiliriz.Budafiziksel veruhsalportreincelemesidir. Karakterler, yazar tarafından tanıtıldığı gibi sübjektif metot okuyucu ve seyirciler tarafından eylem ve davranışlarını ele alma, ko‐ nuşmalarınıinceleme,çözümlemegibi objektifmetod yöntemlerlede çizilir. Arada bir sübjektif ve objektif metodun birlikte kullanıldığı da görülür. Kişilerin kişiliklerini ören nitelikleri, ayrıntılarıyla verebilmek, yani karakterlerini çözebilmek için eylemlerini incelemek, olayların akışı içinde onların istek, duygu, heyecan, özlem, dürtü ve tutkularını belirtmekvedavranışlarınayönverenanagüdüyübulup,gözlerönüne serebilmekgerekir. 7.2.BetimlemeAnlatımBiçimi “BetimlemeAnlatımBiçimi”,bellibirkonudaizlenimkazandırmak istendiğizamankullanılır.Betimleme,varlıklarındurumlarını,özellikle‐ rini, sözcüklerle resim çizer gibi anlatımdır ve okuyucunun gözleri önündecanlandırmadır. Buyöntemde,betimlenecekleriyicegörülüptanınmalı,ayrıntıları, özellikleri öne çıkarılmalıdır. Ayrıntıların seçiminde çok dikkatli olun‐ malıdır.Varlıklarıbirbirindenayıranözellikler,bilinçliolaraksaptanma‐ lıdır. Betimlemedeayrıcadikkatedileceknoktalarşunlardır: 1.Birlik,ayrıntılarıbirizlenimverecekbiçimdebirleştirmektir. 2.Canlılık,kendimizdenbirşeykatmaktır. 3.Ayrıntılarınseçkinliği,niteliklerivermektir. 4.Düzenleme,uzaktanyakınadoğru biranlatım yoluyla öncege‐ nelgörünüşübelirtmektir.139 Betimleme, görme, işitme, tatma, dokunma, koklama… gibi duyu organlarımız aracılığıyla varlıkların belirleyici niteliklerini algılama, bu nitelikleribelirterekonlarıgörünürkılmalıdır. Betimleyicianlatım,okuyucularınduyularına,imgelemegüçlerine seslenir. Başka türlü söylersek: Yazar, dış dünyadaki varlıklarla ilgili 139Kantemir,a.g.y.,s.217. 136 izlenimlerini, okurlara da aktarmak ister. Bunun için de bilinçli ve titiz birgözlemyoluylaayrıntıseçer;seçtiğiayrıntılarıimgeoluşturacakbi‐ çimindedüzenler.140 Ancakbiryazı,baştansonadekbetimlemeyleyazılmamalı;betim‐ leme öteki anlatım biçimlerini desteklemeli ve onlara canlı bir nitelik kazandırmalıdır. 7.3.AçıklamaAnlatımBiçimi Herhangibirkonuhakkındabilgivermekyadabirşeyöğretmek istendiğinde, sözgelimi bir tarihi olgunun anlatımı, bir deyimin açık‐ lanması,insansağlığınınkorunması ,“AçıklamaAnlatımBiçimi”kullanı‐ lır. 29 Ekim 1923 hakkında bir yazı yazmak gerektiğinde, “Açıklama Anlatım Biçimi”ne başvurulur. Burada, anlatımın açık, kesin ve yalın olması gerekir. Fikir yazıları, bu anlatım biçimiyle yazılacağından, söz‐ cükler,sözlükanlamlarındakullanılmalı;süslü,sanatlı,mecazlıanlatışa yerverilmemelidir. “AçıklamaAnlatımBiçimi”ndeönceamaç,açıkveseçikolarakor‐ tayakonurveanlatımsırasındadagerekirseörneklere,tanımlamalara, karşılaştırmalara, başkalarını tanık göstermeye gidilebilir. Açıklamalı anlatımdadikkatedilecekhususlarşunlardır: 1 Konuyuiyicekavramak, 2 Bilgileridoğruvedüzenliolarakvermek, 3 Gerektiğinde levha, grafik, istatistik, resim gibi gereçler kul‐ lanmak, 4 Konunun ayrıntılarıyla açıklanmasında örneklerden ve karşı‐ laştırmalardanyararlanmak, 5 Açık,seçik,yalın,sadevesüssüzbiranlatımgerçekleştirmek. 7.4.TartışmaAnlatımBiçimi Yazıveyazınsalyaratılardayeralananlatımbiçimlerindenbiride tartışma anlatımdır. Bir yargıyı, bir düşünce ya da öneriyi, çürütme ya da değiştirme amacıyla bu anlatım biçimine başvurulur. Bunun için de üzerindedurulandüşünce,yargıyadaönerilerönceayrıntılarıylaaçık‐ 140Özdemir,a.g.y.,s.32. 137 lanır. Sonra neden doğru değil de, geçersiz ve yanlış olduğu gösterilir. Nedenlerebağlanmazsa,inandırıcıolmazanlatım.141 Yazıdaki amaç, okurun yerleşmiş kanılarını değiştirmek ya da herhangibirkonudayazargibidüşünmesinisağlamaksa,“TartışmaAn‐ latımBiçimi”kullanılır.Böyleceokur,istenendavranışvedüşünüşeyö‐ neltilmeyeçalışılır. “TartışmaAnlatımBiçimi”,çokyaygınbiranlatımbiçimiolmasına rağmen,bazen“AçıklamaAnlatımBiçimi”olarakdaadlandırılır.Açıkla‐ manınamacıbilgivermek;tartışmanınisebirfikirçatışmasınıvedüşü‐ nüşayrılığınıortadankaldırmaktır. “TartışmaAnlatımBiçimi”ndebaşarısağlamakiçin: 1.Konuyuvekonuüzerindeilerisürüleceköneriyiiyicekavramak, 2. Kanıtları iyice seçmek, Bunlar düşüncelere dayanak olacak fi‐ kirvebilgilerdir. 3.Konudışınaçıkmamak, 4. Karşı çıkılan fikrin, doğru olmayan yönlerini bulmak ve ortaya koymak, 5. Konunun gerektirdiği ölçüde, örneklere karşılaştırmalara, ista‐ tistiklerebaşvurmakgerekir.142 AnnelerKorkmaz Minegitti,İstanbul’da. Sevgilimİran’da. KocaevdeAlyaileikimizyalnızız. Alyauyuyor. Yokcanım,benkorkmam.Nedenkorkacağımki?Karanlıktanmı? Çocuk muyum ben? Ruhlardan mı? Kazık kadarım ben. Hem anne ol‐ dum.Dahaneolsun?82santimboyunda,13kilo400grambirkızımvar benim.Böyleufaktefek“efekt”lerepabuçbırakacakhalimmivar? Amanedendirbilemiyorum,şurüzgargülüsinirimibozuyor. Dışarıdançinçinsesigeliyor,hayalimdebaşkabirşeyedönüşüyor. Birazevvelbaşlayansebepsizçölmeltemidebanadüşman. Seslervegölgeleryaratarak,siniruçlarımlaoynuyor. 141Özdemir,a.g.y.,s.36. 142Kantemir,a.g.y.,s.220. 138 Amabuyüzdenmihuzursuzumtambilemiyorum. Çünküaynıandaçalışmamasamdakilambadagözkırpmayabaş‐ lıyor, yanıyor, sönüyor, yanıyor, sönüyor. Sinir sistemim üzerine oynu‐ yor.Tabiisonderecenormalbirlambaolarakgevşemişdeolabilir. Hey o ses de ne! Nereden geliyor? Evde biri mi var? Yoksa, biri elindefener,ayakparmaklarınınüzerinebasarakmıdolaşıyor?Mazoşist bircesaretle,sesedoğrugidince,buzdolabındangeldiğinianlıyorum. Buevniyebukadarsessizvebukadarçoksesli? Klimadançıkanses,kesikçığlıklaratanbirkadınsesiniandırıyor. Bulaşıkmakinesindençıkansesdahaziyade,homurdananbirerkek. Hahbirbueksikti! Kütüphaneden gelen ses de irkiltici. Bütün gün diğer kitapların yanındausluusludurankalıncakitaplardanbirtanesi,kendiniyereat‐ mışmeğer.Geceninosaatinde,dışarıdanbirkuvvetuygulanmadancan‐ sızbirvarlığınyeredüşmesi,insanınkafasınıdahaçokkurcalıyor. Benöyleruhlara,bedensizvarlıklarayüzvermemama... Yanıpsönenampul,rüzgargülü,düşenkitap... AmaaanAyşesaçmalama. Hadigituyu. Merdivenleriçıkıyorum. Arkamabakmıyorum.“DurAlya’mabirbakayımyatmadan.”diyo‐ rum. Nasıldagüzeluyuyor.Mışılmışıl.Sarılüleleri,beyazçarşafınüze‐ rinde, bir bacağını karnına çekmiş, bir bacağı serbest; kendinden geç‐ miş;benimsevgilim,onunbabasıgibiuyuyor. İnanmıyorum,bununasılbecerdin! Sağelindedişfırçasınıtutuyor. Uyuturkenfarketmemişim,avucundasaklamış,duralayımonu… Eveeet,şimdiuyumazamanı. Kurulmuşsaatgibiuyanıyorum. Gözlerimaçıkbekliyorum.“Alya”diyorumiçimden.“Şimdiağlaya‐ cak.” Hissediyorum. Bütünannelergibi. yor. 139 Zamanzamansevgilimbunatanıkoluyorve“İnanamıyorum.”di‐ Çünkü gerçekten ben bunu söyledikten birkaç saniye sonra, Alya ağlamayabaşlıyor. Çocukgözkapağınıoynatsa,hissedeceğim. İşteyineaynışeyoluyor. “Anneeeeey”diyebağırıyor. Buçağrıyıduyarduymaz,korkanAyşe’yiyataktabırakıyorum. Göğsümde“HeMan”yazıyor. Benşimdikorkusuzanneyim. Karanlıklaradalıyorum. Veçocuğumunyanınageliyorum. Yatağaoturmuş,ağlıyor. “Gelbirtanem.”diyorum,onukucağımaalıyorum. Onuşimdidünyadakibütünkötülüklerdenkoruyacakgücesahibim. Kollarımdasallıyorum,tekraruykuyadalıyor. Usulcayatağınayatırıyorum. Odamagitmeküzeredöndüğümde... Birdenyineinsanınhayalgücünüzorlayanokaranlıklakarşıkar‐ şıyakalakalıyorum. Alya’nınoyuncakları,bebekleri,kaplanları,kuşları,yenialdığımız maviyarasa... Gölgeoyunlarıylaüzerimeüzerimegelmeyebaşlıyoryeniden. Arkama bile bakmadan koşup, yatağıma atlayıp, yorganı başımın üzerineçekiyorum! AyşeArman.HürriyetCumartesi,03Haziran2006. 8.ARAŞTIRMA Bilimvesanatbütündünyanınmalıdır;milletlerinsınırlarınıtanımaz. 140 Goethe “Araştırma” kelimesi, gerek halk arasında, gerekse aydınlar ara‐ sında, gerçek anlamından çok farklı biçimlerde kullanılmaktadır. Halk arasındaaraştırma,olaylarabakmavebilgilertoplama çoğuzamanbir ilkokulöğrencisininkütüphaneden birkonuya dakişihakkında birkaç bilgi toplamasına bile araştırma gözüyle bakılmaktadır gibi basit bir anlamaalınmaktadır. Gerçekte araştırma: bilgi, yetenek, deneyim ve uzmanlık gerekti‐ ren karışık ve zor bir faaliyettir. Araştırma elbette ki olayların incelen‐ mesi, mevcut bilgilerin toplanması, sorunların çözümlenmesi ve yeni bilgivebulgularıneldeedilmesigibihedeflereyönelmişbiriştir. Ancakbununrasgelebirfaaliyetdeğil;planlıvesistemlibirsüreç olduğu unutulmamalıdır. Bu çerçevede araştırmayı, “Planlı ve sistemli olarakverilerintoplanması,gruplanması,analizi,sentezi,açıklanmasıve değerlendirilmesi işlemleriyle sorunlara güvenilir çözüm yolları bulma süreci”olaraktanımlamakmümkündür. Bu çerçevede, araştırma süreci, bilgide ilerleme, gelişmeyi sağla‐ ma,çevresinitanımaveondaneniyişekildeyararlanabilmeamaçlarına ulaşabilmevebilimselsorunlarınçözümüiçinbaşvurabilecekenönemli araçolmaktadır. Bir başka tanıma göre, “Araştırma, bireye ve topluma ilişkin so‐ runlarıçözmevetoplumahizmetedebilmeamacındanhareketle,bilgide ilerlemevegelişmeamacınıdaiçinealarak,sistemlibirşekildetoplanan bütün bilgilerin ışığında, bilimsel yöntemler aracılığıyla sorunlara çö‐ zümgetirmesürecidir.” Özetle, araştırma bir konuya biçim vermektir ve konuya biçim vermek, görsel belleği kullanarak çamura şekil vermeye benzetilebilir. Araştırmanın, “görsel bellekle heykel yapma”ya benzetilmesinin nedeni, ortadaörnekalınabilecek,gözlegörülür,somutbirnesneninolmayışıdır. Bu bağlamda araştırma, somut bir nesnenin varlığından yoksun olarak, sorun varsayılan bir konunun belirlenmesini gerektirmektedir. Bilimsel yöntemler ışığında saptanan sorunlar, başlangıçta birer varsa‐ yımdan ibarettir. Temelinde, “Belli varsayımlardan yola çıkmayı öngö‐ renbilimselçözümarayışlarısüreci”olarakkabuledebilecekaraştırma, 141 sorunlarınbelirlenmesinden,sonuçlarındeğerlendirilmesinekadarbir‐ birinebağımlıbirçokaşamadanoluşmaktadır.143 Çanakkale’deKonutSektörüÜniversiteDopingiyleYürüyor Çanakkale’degayrimenkulsektörününüfusunbeştebirinioluştu‐ ran üniversite öğrencileri canlandırdı. Ayrıca, emekliler için de cazip şehirlerden biri olması, merkezdeki binaların yıkılıp yenilerinin yapıl‐ masına,peşpeşeyenikonutprojelerinindevreyegirmesinenedenoldu. Artık, Çarşı, Demircioğlu, Atatürk, İnönü gibi semtlerdeki eski yapılar, yeriniişyerleri,pasajvekonutlarabırakıyor. Ayrıca,ÇanakkaleMerkez’ebağlıKepezBeldesi’nde144konutun inşaatınıtamamlayanTOKİ,şimdidebüyüklükleri85ile100metrekare arasındadeğişen224konutlukprojeyebaşladı. Soydan İnşaat’ın, Barbaros ve Cevatpaşa Mahallesi’nde yapımına başladığı230konutlukSoydanEvleriProjesi’nde,konutlarınbüyüklük‐ leri 85 ile 250 metrekare arasında değişiyor. Fiyatların 80 bin ile 250 binYTLarasındadeğiştiğiprojelerden,Barbaros’da110daireyeralıyor. Ayrıca,yüzmehavuzu,otopark,çocukoyunalanlarıvegüvenliksistem‐ leribulunuyor. SoydanİnşaatyetkililerindenSerdarSoydan,şunlarısöyledi: ‘‘Türkiye’de inşaat sektörü her türlü krizden en çabuk etkilenen sektördür.Ayrıcainşaatsektörü,herkesinilgiodağıdır.Çünküinşaatçı‐ lık, konum itibariyle Türkiye ekonomisinin lokomotifi konumundadır. Piyasalarda biraz düzelme görüldüğünde, inşaatçılık insanların birden ikinci işi oluyor. Herkesin gözü bu piyasada olduğu için, ek iş olarak sankiçokbasitbirişmişgibiinşaatçılığasoyunuyor.” Çanakkale,gerekkentiçi,gereksekentdışındaolmaküzere,konut sektöründecazibemerkezihalinegeldi.Şuandadevamedenkonutsayı‐ sı4binibuldu.Budakonuttarekabetiartırdı. HayrettinÇetinkaya’nında,şuandaEsenlerMahallesi’ndeyapımı devameden160konutlukSarıMorEvleriprojesibulunuyor.Büyüklük‐ leri 60 ile 125 metrekare arasında değişen konutların fiyatları, 60 bin YTL ile 125 bin YTL arasında. Projede ayrıca, süs havuzu, oyun parkı, güvenlik sistemi, yedek su depoları ve otoparkı bulunuyor. Firmanın sahibiHayrettinÇetinkaya,şubilgileriverdi: 143Selda İçin Akçalı, Türkiye’deAraştırmacıGazetecilik, Gazeteciler Cemiyeti Yayınları, İstanbul:2002,s.92. 142 “Depremkaygısınedeniyleyeniyapılarailgifazla.Ancakşuanda bizim sunduğumuz arza göre, talep fazla değil. Sadece dairesini yenile‐ mek isteyenler ve yeni daire sahibi olmak isteyenler talep gösteriyor. Çanakkale’de konut üretimi çok fazla. Bu kadar talebin geleceğini bek‐ lemiyoruz.Yenikonutüretmeyidedüşünüyoruz.Şuandafiyatlarmakul seviyede.Dahafazlaartırmamaklazım.” Öteyandan,ÇAN‐KAİnşaatdaBarbarosMahallesi’nde170konut‐ tanoluşanprojeyigerçekleştiriyor.Büyüklükleri72metrekare stüdyo daire ile200metrekare dubleks arasındadeğişenkonutlarınfiyatları 70 bin YTL’den başlıyor, 220 bin YTL’yi buluyor. Oyun parkı, güvenlik donanımı,otoparkyeralıyor. ÇAN‐KAİnşaatYönetimKuruluBaşkanıKemalKarakaş,“Çanakka‐ le’deuzunyıllardırkonutsıkıntısıvar.Mutlakayenikonutlarüretilmeli. Sektörşuandabirdurgunlukgeçiriyor.AmaTürkiye’deinşaatsektörü‐ nünönühiçbirzamankapanmayacak.”diyekonuştu. EstonveÇelikİş’inbirlikteyürüttüğüBarbarosMahallesi’ndeki84 konutluk Sarıçay Evleri Projesi’nde de konutların büyüklükleri 85 ile 125metrekarearasındadeğişiyor.Fiyatlarise85binYTL’denbaşlıyor, 130binYTL’yekadarçıkıyor.Proje,radyaltemeltünelkalıpsistemiyle yapılıyor. Ayrıca, konutlara anahtar teslim tarihinden itibaren 5 yıl ga‐ rantiveriliyor. Çanakkale’deençokEsenlerileBarbarosMahallesi’ndekonutinşa ediliyor. Konut almak için en gözde semt Cevatpaşa Mahallesi. Esen‐ ler’de100metrekarelikbirdaire60‐100binYTLarasında.Kiralar300‐ 500YTL.BarbarosMahallesi’nde100metrekarelikbirdaire80ile120 bin YTL arasında. Kiralar 300‐500 YTL. Cevatpaşa Mahallesi’nde 100 metrekarelikbirdaire100‐130binYTLarasındadeğişiyor. BurakGezer.HürriyetEmlak,01Haziran2006. GünlükHasılat8.5BinYTLOldu,HalıSahaZenginleriDoğdu Türkler’in futbol tutkusu, 2 bini İstanbul’da olmak üzere sayıları 12 bine ulaşan halı saha işletmeciliğini, Türkiye’nin en cazip meslekle‐ rinden biri konumuna getirdi. Yıllık pazar hacmi 1 milyar 100 milyon YTL’yi bulması, sadece yapılaşma izni olmayan arsaların değil, otopark ve binaların da halı sahaya dönüşmesini sağladı. Bunda da, haftanın 7 günü, 20 saat hizmet veren halı sahalarda, günlük gelirin 8 bin 500 YTL’yekadarçıkmasıetkilioldu. 143 Türkiye’deilkkez1988 yılındaaçılanhalısahalar,1992yılından itibaren giderek yayılmaya başladı. Duvardan duvara halı döşeyen fir‐ malar,halısahaişinesoyundu.Pazardakifirmasayısı45’e,yeniaçılan veyenilenensahasayısıdayıldabinleribuldu. Halısahaoluşturmamaliyetinin100binYTLile250binYTLara‐ sındadeğiştiğipazarda,sahalarınyüzde80’iniaçıkolanlaroluşturuyor. Ancak, açıkların saatlik kiraları kapalılara oranla yüzde 50 daha düşük olmasına rağmen talep, özellikle kış aylarında soğuk, yaz aylarında da güneşnedeniylekapalılardayoğunlaşıyor.Buda,açıksahalarınkapalıya dönüşmesini beraberinde getiriyor. Rekabetin kızıştığı pazarda, 8 bin saha açıktan kapalıya dönüşmek için sıra bekliyor. Bu dönüşüm için harcanacakbedelde640milyonYTL’yibuluyor. Arkadaşımız Ayşegül Akyarlı Güven’in yaptığı araştırmaya göre, 10yılöncesinekadarhalınıniçinekumdökülerekoluşturulanbusaha‐ lardaartıkyapayçimkullanılıyor.FİFA’nındesteklediğielyafpolietilen malzemeden üretilen bu yapay çimlerin arasına da kum yerine granül katılıyor.Halısahateknolojisindekibugelişmeler,hemsahadakoşmayı kolaylaştırıyor,hemdemaçsırasındadüşüpyaralanmariskiniazaltıyor. Futbol sahalarının üretim maliyetinde özellikle kullanılan yapay çiminkalınlığıetkilioluyor.Çimkalınlığındaiseenfazla55milimetrelik‐ lertercihediliyor.Çimkalınlaştıkça,maçsırasındaaşınmalaradayanım gücüartıyor.Yinedegranüllerinetkisiyleaşınanyapayçimlerin7yılda biryenilenmesigerekiyor. Sahalarınküçükolmasınedeniyle genellikle6’şar kişiliktakımlar maç yapabiliyor. Pazarda, saatlik kira ücretleri de şehir ve semte göre 20YTLile150YTLarasındadeğişiyor. Denizli,Diyarbakırgibişehirlerde1000metrekareliksahalarter‐ cih edilirken, İstanbul, İzmir, Ankara gibi büyük şehirlerdeki sahaların genişliğiortalama1500metrekareoluyor. 45firmanınfaaliyetgösterdiğipazarda,yapayçimüreticisifirma sayısı3’tekalıyor.Türkiye’ninilkhalısahaüreticisiPEBA’nınlideroldu‐ ğupazarda,ReformveTelmadadiğerüreticifirmalararasındabulunu‐ yor.Toplamüretimkapasitesininyüzde40’ıKore,BirleşikArapEmirlik‐ leri,İranveBalkanülkelerineihraçediliyor.İthalatçıfirmalararasında daHedefÇim,Rantİnşaat,veSportesöneçıkıyor.Halısahadamaçkav‐ ramının İngiltere’de başlamasıyla birlikte gelişen pazarda, faaliyet gös‐ teren firmalar şimdi özellikle Hollanda’da geliştirilen teknolojiyi uygu‐ luyor.İthalattaenfazlaöneçıkanülkedeHollandaoluyor.İthalattaHol‐ landa’yıUzakDoğuizliyor. 144 HEFEF Çim’in sahibi Uğur Develik, Türkiye’de halı sahaları en yaygınşehirlerarasındaİstanbul’unbaşıçektiğinivurgulayarakşunları söyledi: “Özellikle Etiler, Levent gibi semtlerde veya Boğaz öngörünüm bölgesinde yapım ruhsatı alamayalar, bina yapamayınca, halı sahaya yöneliyor.Budurumunenfazlayaşandığıİstanbul’dahalısahalarınsa‐ yısı2binibuluyor. Aylıkbakımmasraflarıortalama500YTLolanbusahalardamüş‐ terilerinnakitödemeyapması,pazarıcaziphale getiriyor.Müşterilerin çoğunluğunu da sanıldığı gibi gençler değil, 25‐45 yaş arası erkekler oluşturuyor.” Öteyandan,kapalısahalardatercihinenfazlaPVCkaplıçelikyapı‐ lardayoğunlaştığınısöyleyenyetkililerşunlarıkaydediyor: “ÇeliğinüzerinekaplananPVC,sporsırasındastatikelektriküre‐ tilmesineyolaçıyor.Budakalpkriziriskiniönemliölçüdeartırıyor.Ay‐ rıca, kapalı sahanın kalitesinde ve dayanıklılığında kullanılan çeliğin kalınlığıdaönemliroloynuyor. 2milimlikprofilyerineenaz3.6milimlikborukullanılmasıgere‐ kiyor. Ancak, fiyatın daha ucuz olmasından dolayı ince çeliğin tercih edilmesi,yıldayaklaşık17futbolsahasınınçökmesinenedenoluyor.” ErkanÇelebi.HürriyetEkonomi,05Haziran2006. 9.ARAŞTIRMACIGAZETECİLİK Gazeteciliğin ortaya çıkışından bu yana yaşanan siyasal, ekono‐ mik,kültürelveteknolojikkoşullardakideğişimler,gazetecilikideoloji‐ sinde yeni anlayışlara yol açarak, farklı uygulamaları da beraberinde getirmiştir. 145 Yeniprofesyonelgazetecilikanlayışıoluşurken,meslekahlakıylailgili değişikgörüşlerde,buyenianlayışıetkilemiştir.Süreçiçinde“gerçeğinyo‐ rumlayıcısı” sayılan araştırmacı gazeteci, içinde bulunduğu ortamdaki ge‐ lişmelerekoşutolarak,birtakımyenimeslekuygulamalarıveyaptırımlarla karşılaşmıştır.Gazetecinin,konuedinilenyaptırımlarlailgiliolarakenfazla sorgulandığınokta,kişileringizliveözelyaşamıolmaktadır. Aynı zamanda “kamu gözcüsü” olarak da nitelendirilen gazeteci, bütünsorumluluklarınınyanında,haberiletimiişleviniyerinegetirirken de, kimi zorluklarla karşılaşmaktadır. İçinde bulunulan ülkenin ekono‐ mik,siyasalvekültürelortamıylaçalıştığıkurumunişleyişmekanizması, gazeteciyeetkiedebilmektedir. 9.1.ProfesyonelGazetecilikİdeolojisi Bir “profesyonellik ideolojisi” olarak değerlendirilen araştırmacı gazeteciliğin, içinde doğduğu topluma ait bir meslek olması itibariyle, ülkelerarasıbirtakımfarklılıklardansözetmekmümkündür. Profesyonelgazetecilikideolojisi,19.Yüzyılboyuncabasınınkapi‐ talleşmesi, başka bir deyişle, “haberin, pazara sunulan bir metaya dö‐ nüşmesi” doğrultusunda yaşanan bir gelişmenin ürünüdür. James Cur‐ ran,profesyonellikanlayışınıngelişiminişöyleaçıklamaktadır: “Profesyonellik kültü, pazarın kusurları ve medyanın demokratik rolüyle ilgili geleneksel kavramlaştırma arasında, bir uzlaşı sağlama bi‐ çimihalinegeldi.Gazetecilerintarafsızlık,bağlantısızlık,doğruyabağlılık gibidahayüksekamaçlarabağlanmalarıgerektiğiönesürüldü.Eldeedi‐ len bilgileri doğrulamada,farklı kaynaklarayer vermede ve muhalif yo‐ rumlamalarıaktarmada,bellikurallarınbenimsenmesiönerildi.” 9.2.KamuyaHizmet Curran’ın vurguladığı gibi, sansasyona ve önemsizleştirmeye dö‐ nükserbestpazarortamındayıprananmedyanındemokratikrolü,pro‐ fesyonel gazetecilik ideolojisi aracılığıyla “onarılabilir” olarak kabul edilmektedir.Zatenprofesyonelliğinanlamı:Gazetecininilkyükümlülü‐ ğünün,“kamuyahizmetetmek”olduğudur. Özellikleradikalsavunuculartarafındanifadeedildiğigibi,gazete‐ cilerin,medyasahipleri,reklamcılar,yayıncılarvehükümetgibimedya‐ nındürüstlüğünütehditedeniçselvedışsalgüçlerkarşısında,birdenge öğesiolarakhareketetmesibeklenmektedir. 146 Medyaprofesyonelliği,doğruluğuvegerçeğebağlılığıvurgulamak‐ la, medyanın rolünü, “insanların düşüncelerini oluşturmalarına yardım etme” biçiminde değerlendirmektedir. Bu yüzden profesyonellik, dene‐ timden çok, bir güç kazandırma felsefesi olarak ortaya çıkmakta; bu bağlamdadaprofesyonellerinçıkarlarıylakamununçıkarlarıörtüşüyor, görünmektedir. Bununyanısıraprofesyonelgazetecilikideolojisininbüyükbirbö‐ lümü, örtülü bir kamusal alan modeli çevresinde inşa edilmektedir. Bir başka ifadeyle, gazetecilerin profesyonel ideolojisinin temelinde yatan “toplum” imgesi, yapıp ettiklerinin sürekli olarak izlenmesi ve “kamu” tarafındanbilinirhalegetirilmesigerekenbirkamusalalan yanidevlet imgesidir.Gazeteleri,“demokrasileriçinvazgeçilmez”olarakkabuleden bu görüşe göre, haber medyası, kamusal alanın özü haline gelmektedir. Gazetecilerinde,kamununortaksağduyusuyla,hükümetleilgilitümfaa‐ liyetleriyakındanizlemeleribeklenmektedir.Özelliklegünümüzde,araş‐ tırmacıgazetecilereyüklenengörev,budoğrultudadır. 9.3.EğlenceMedyası Ancak kamusal söylemin biçimlendirilmesinde, yurttaşların katı‐ lımlarına, yurttaşların depolitize edilmelerine ve depolitize olmuş “eğ‐ lence” medyasının doğasına, ilişkin sorular da her zaman gündemde kalacaktır. Kamuyu,kendisihakkındadüşünmeyeteşvikedecekveonukendi dışında olan bitenler hakkında bilgilendirecek “profesyonel gazeteci” tipi,belkidekuramsalvepratikaçıdan,günümüziletişimortamınınen temelsorunsalıdır. Profesyonel gazetecilik ideolojisi, “gerçeğe ulaşılabileceği” iddia‐ sınadayanmaktadır.Buanlamda,profesyonel/araştırmacıgazetecilerin hazırladıklarımetningerçeklikkurgusu,bilimselbirtutumlailişkilendi‐ rilmektedir. Bilindiği gibi,pozitivistbilimiçindetemeldayanaknoktası,duyu‐ ların önceliğidir. Özellikle de dikkat edilmesi gereken, televizyonun bu noktayıçokiyikullandığıdır;haber,görselmetnedayanarakgerçekliğini kurarken,izleyiciye:“Gördüğüneveduyduğunainan.”demektedir. 9.4.Gerçekleriİzlemek 147 Başka bir ifadeyle, “Gerçekleri izlediniz…” Bu bir anlamda, “İkna olun ve inanın. Olayları sorgulamaya gerek yok; birileri sizin için bunu yapıyorzaten.”mesajıdır.Bubağlamda,habermedyası,artıkçoğulcula‐ rın ve çoğulcu düşünceye dayanan profesyonel ideolojinin iddia ettiği gibi “gerçeklerin yansıtıcısı” değil, belli gerçeklik tanımlarını, belli du‐ rumtanımlarınıyenidenkuranbiraraçkonumundadır. Bu açıdan değerlendirildiğinde medya, ne ana damar iletişim ku‐ ramlarının öne sürdüğü gibi “gerçekliği yansıtan bir ayna”, ne de Orto‐ doks Marksist düşünceninönesürdüğügibi“egemensınıfın diğerbir deyişleegemensınıfçıkarlarınınaynası biraracı”dır. 9.5.MedyaDesteği Yukarıda çizilen çerçeve, basının ister özgür, isterse devlet dene‐ timindeolsun,daimaekonomikgücüelindebulunduranlarınyadabuna etkinolaraksahipolanlarınideolojisiniyansıttığınıgöstermektedir.Bu‐ nabağlantılıolarakda,gazetecininkamuyasunduğugerçeklik,“kiminve neyingerçekliği”sorgulamasınıortayaçıkarmaktadır. Bu konuda Altschull, “medyanın kendisini mali açıdan destekle‐ yenlerin ideolojisini yansıttığı” varsayımından hareketle, medya deste‐ ğiyleilgilidörtkaynakbelirlemektedir: 1 “resmi” modelde, örneğin çoğu komünist ülkede olduğu gibi medya,devlettarafındankontroledilir; 2 “ticari”modelde,medya,reklamcılarınveonlarınmedyasahi‐ bimüttefiklerininideolojisiniyansıtır; 3 “çıkargrupları”modelindemedyaiçeriği,siyasalpartileryada dinselgruplargibimalidesteksağlayangruplarınideolojisiniyansıtır; 4 “gayri resmi” modelde içerik, kendi görüşlerini ilerletmek is‐ teyenbireyselkatılımcılarınhedefleriniyansıtır. Görüldüğü gibi, ideolojik sistemde meydana gelen değişimlere bağlıolarak,maddigücüelindebulunduranlar,toplumagerçeklerisun‐ maiddiasınıtaşıyanprofesyonelgazetecilikanlayışınaetkiedebilmekte ve gerçeğin kendi talep ettikleri doğrultuda kurgulanmasını isteyebil‐ mektedir.Bubağlamda,profesyonelgazetecilikideolojisiilearaştırmacı gazetecilikideolojisininörtüştüğünüsöylemekmümkündür.144 144Akçalı,a.g.y.,ss.96‐98. 148 149 150 BölümB 10.OKUMA OKUMA‐ANLAMATEKNİĞİ Bilgiliolduğumuzorandaözgüroluruz. Sokrates Dil yeteneği, okuma ve dinlemeden oluşan anlama, yazma, ko‐ nuşma ve anlatmaya dayalı temel becerilerle kazanılır. Sağlıklı bir dü‐ şünce ve iletişim için, bu becerilerin birbirleriyle uyumlu bir biçimde geliştirilmesigerekmektedir. Okuma: “Yazıya geçirilmiş bir metne bakarak, bunu sessizce çözümleyip anlamakyadaaynızamandaseslereçevirmek”145, “Yazılıyadabasılısözcüklerebakarak,bunlarıseslendirmekyada anlamakeylemi”146, “Biryazıyı,sözcükleri,cümleleri,noktalamaimleriveötekiöğele‐ riylegörmealgılamavekavramasüreci”diyetanımlanmaktadır.147 Bir başka tanıma göre de: “Okuma, basılı ya da yazılı metinleri, duyuorganlarıaracılığıylaalgılamavebunlarıanlamlandırarakyorum‐ lamaişidir.” Bu tanımlardan da anlaşılacağı üzere, okumada üç unsur bulun‐ maktadır: Bunlardan birincisi “yazılı ya da basılı metin”, ikincisi “duyu or‐ ganlarıyla bu metinlerin algılanması”, üçüncüsü ise “okunan metinlerin anlamlandırılmasıveyorumlanması”dır. 145TürkçeSözlük,1981. 146 147 KemalDemiray,TemelTürkçeSözlük,İnkılapKitabevi,İstanbul:1994. FerhanOğuzkan,EğitimTerimleriSözlüğü,TürkDilKurumuYayınları,Ankara:1974. 151 Yani okuma, sadece harflerin seslendirilmesi değildir. Çünkü dil, düşünceyi ve duyguyu iletme noktasında, bulunduğu kültürü ve toplu‐ muyansıtanbiraynakonumundadır.148 Bir başka deyişle, okuma, dil kurallarına uyularak yazılmış ileti‐ şimleri, duyu organları yoluyla algılamak, kavramak, anlamlandırmak, yorumlamak, düşünce yürütmek ve yargıya varmaktır. Bir bakıma bel‐ lekleduyuorganlarınınortaklaşayaptığıbiretkinliktir. 10.1.OkumanınAmacı Bu tanımlar ışığında ele alınırsa, okumanın gerçek amacı, anlamı doğru ve çabuk kavramaktır. Sözcükleri ayırma ve tanıma, bunları an‐ lamlarıylaalgılama,anlamıkavrama,okumaeyleminimeydanagetirir. Okuma bir amaç değil, bir araçtır; okumanın sonunda bir yarar sağlanmalıdır. Şöyle ki, günümüze ışık tutmuyorsa tarih okumanın, öz varlığımızıdüzeltmeyecekseahlakokumanınbirgerekliliğiyoktur. Kişi okumayı, bir alışkanlık haline getirmelidir. Her değerli eser, başlı başına bir hayat kürsüsüdür. Toplumların, uygarlık, kültür ve sa‐ natları, okumakla öğrenilir; incelenir. Yazarların, ciltlere sığdırdıkları insanoğlunun duygu, düşünce ve fikir dünyaları, onlarla beraber yaşa‐ mışçasına,ancakokumaklapaylaşılır. Düzgün yazma ve konuşma okumakla da geliştirilir. Okuma göz‐ lemvedüşünceylebirleşince,sözlüveyazılıanlatımgüçkazanır.İyive seçkin eserleri okuma sayesinde, kişinin dünya görüşü genişler; bilgisi artar,sanatzevkiincelirvezekasıkeskinleşir. Dünyayazarlarınagöre,bilinçliokumak,birsanattır.Okumasana‐ tıhakkındaDescartes:“Geçenasırlarınennamusluadamlarıylayapılan birkonuşmadır.”demiştir. AndréMaurois,“Okumasanatı;büyükbirbölümünde,yaşamı,ki‐ taplarda tekrar bulmak ve kitaplar sayesinde, daha iyi anlamak sanatı‐ dır.”değerlendirmesiniyapmıştır. Thomas Jefferson’a göre: “Okuma, insanlarıgerçekanlamdaözgürkılar.Çünküinsanlarıcehaletinveyanlış inançlarınpençesinden,ancakokumakurtarır.” Goethe’yegörede:“Okumayıöğrenme,sanatlarınengücüdür.”149 148 ReşideGürses,“OkumaAnlamaÜzerine”,AtatürkKültür,DilveTarihYüksekKurumu Bülteni,Ankara:Eylül1996,Sayı:28,Cilt:IX,ss.98‐103. 149Karaalioğlu,a.g.y.,s.151. 152 10.2.OkumaÇeşitleri Genelolarakokumanınçeşitlerişöylesıralanabilir: 1 Kötüokuma, 2 Zevkiçinokuma, 3 Çalışmaözelliğindekiokuma. 10.2.1.KötüOkuma Herşeyi,gelişigüzelokumaktır.Okunandaneldeedilenyarar,pek azyadahiçyoktur.Butürokumaalışkanlığıolankişiler,gerçekdünya‐ danayrılarak,hayalaleminedalarlar.Amaçsızbirokumahastasıolanbu kişiler,ellerinegeçenherşeyi,birçırpıdabitirirler;hırslıvehızlıdırlar. Fakatçokokuyanmı,yoksaiyiokuyanmı,bundanolumlusonuç‐ lareldeedecektir?Dünyaylailişiğikesipokumak,okumadeğildir.Eser‐ lerarasındabiledeğerölçüsüvesırasıvardır.İştebu,edilgenveolum‐ suzbirokumadır.Butipokuyucular,çoğukezmetninyadakitabınetki‐ sialtındakalır. 10.2.2.ZevkİçinOkuma Bu,oldukçaetkinvesağlıklıbirokumadır.Kişikendigözlemlerini, duyguvedüşüncelerinieserdebulur,zevkalır;yadabunakarşıtgörüş‐ lerle, kendi kendine tartışır. Okuduğu eserlerde, güzellik izlenimleri arar; amacı yoktur. Bilimsel olmaktan çok, zevk veren eser ve yazıları seçerokur.150 10.2.3.ÇalışmaÖzelliğindekiOkuma Gerekli bilgileri bulmak için yapılan okumadır. Elde kalem, özet çıkararak,çizerek,işaretleyerekyapılanokumadır.Özellikle,kitabınbaş ve son sayfası, önceden, gözden geçirilir; konular işaretlenir; kitabın içinde yer aldıkları sayfa numaraları yazılır. Bu tip okumayı seçenler, tasarladıklarıplana,kaynakolacakbilgileriarar;bulurlar. Enyararlıvebaşarılıokumabiçimidebudur.Butürokumanınya‐ rarlarışunlardır: 10.2.3.1.YazmaAlışkanlığıKazandırır 150Kantemir,a.g.y.,s.24. 153 Eğitim gören kişi, bu eğitimini tamamladıktan sonra, okuduğunu, farkındaolmadantaklitederek,dahaiyiyazmayıöğrenmişolur.Zaman‐ la, sözcüklerin gerektiği biçimde kullanılma yolları, imla kuralları, nok‐ talama,kelimevecümleyapısıhakkındabilgiedinir.Ancak,yazmayete‐ neğinintamgelişebilmesiiçin,uygulamalaryapmasıgerekir. 10.2.3.2.SözcükHaznesiniGeliştirir Sözcük haznesi, fikirlerin tam olarak anlatımında kullanılan yeni sözcüklerin okunmasıylazenginleşir. Birçokyeni sözcüğünanlamını ya dabilinensözcüklerinözelanlamlarınıöğrenmekokumakla,sözlükleri, imlakılavuzlarınıveansiklopedileri,heranbaşvurmaküzere,elaltında bulundurmaklagerçekleşebilir. 10.2.3.3.ZihinselGelişmeSağlar Okuma yoluyla kişi, bilgilerine yenilerini katarak, zihinsel bir ge‐ lişmekazanır.Zihinselbirgelişmevekıvraklık,yaşamsüresincekarşıla‐ şılacak olayların, sorunların çözümü için gereklidir. Okurla metin ara‐ sındakiilişki,yalnızcaokurunkurmacabirdünyayagirişideğil;amabir karşıkarşıyagelmeyi‐yanianlamiçinbirsavaşımı‐temsileder.151 10.3.AnlamaveOkumaHızı Anlama, “görülen ya da işitileni, kavrayabilme” yetisidir; diye ta‐ nımlanabilir. Genellikle bu kavram, kişinin, değerlerinin ve eğitiminin toplamınadayanır. Anlamadaönemlibirfaktördeokumahızıdır.Okunananlaşılmaz‐ sa,okumahızıazaltılmalıdır.Amaç,gayretlibirçalışmayla,okumahızı‐ nınartırılmasıolmalıdır. Bir satırı izlerken, gözler, birçok defa hareket eder ve sonra du‐ raklar.İşte,buhareketlerarasındakiduraklamalarda,“okuma”meydana gelir. Bu duraklamaların frekansını, gözün “kavrama genişliği” belir‐ ler.152 10.3.1.OkumaHızınıEngelleyenNedenler 151Mutlu,a.g.y.,s.259. 152Kantemir,a.g.y.,s.26. 154 1.Hazırlanmadayetersizlik, 2.Çevreveortameksikliği,fizikidurum,ışık, 3.Okumanın,belirliamaçlarınıakıldatutmaktakibaşarısızlık, 4.Dudakhareketi,gereksizfısıltı, 5.Sözcükleregereğindenfazlayervermek, 6.Dikkatiyoğunlaştıramamak. 10.3.2.OkumaHızınıGeliştirmeninKoşulları Okumahızınıgeliştirmekiçinsıralananönerilerşunlardır: 10.3.2.1.KavramaGenişliğiniArtırmak Kavrama genişliği, “bir tek duraklamada, okunanın miktarı” de‐ mektir.Hızlıokuyankişi,anlayarakokumayoluyla,sayfasındaikisütun bulunanbirdergiyiokurken,hersatırdaikiduraklamayapar. Kötü okuyucu ise, beş ya da altı duraklamaya kadar gider. Hızlı okuyucu, her duraklamada üç ya da dört sözcük, kötü okuyucu ise bir sözcükokur.Okumauygulamalarıylakavramagenişliğigeliştirilebilir. 10.3.2.2.GeriyeDönmeveSesliOkumaktanVazgeçmek Bu iki alışkanlık, hızlı okumayı engeller. Gözün geriye dönüşünü önlemekiçin,sözcüklerikullanımdaveanlatımda,kişininbecerikazan‐ ması gerekir. Geriye dönüşün öteki nedeni de, okurken, zihnin başka konuyaakışıdır.Bununiçindekişi,kendinizorlayarakvedikkatyoğun‐ laşmasıylaokuduğukonuda,gerektiğikadarkalabilmelidir. 10.3.2.3.SözcükDağarcığınıZenginleştirmek Sözcük dağarcığını zenginleştirmek için, çok ve iyi eser okumak gereklidir.Sözcükhaznesifakir,sözcükbilgisiyeterliolmayanokuyu‐cu, okuduğununanlamınıtamkavrayabilmekiçindaimageriyedönüşyapar veduraklar. En iyisi, okumak ve sözcüklerin anlamı için sözlüğe bakmaktır. Sonra bunların bir listesini yaparak, bu sözcükleri, sık sık kullanarak öğrenmektir. Sözcükler, düşüncelerin işlevleri olduğuna göre, okurken, karışık fikirleriçözümledikçekişininsözcükhaznesidegelişir. 155 NotAlmak Günlükyaşamda,dinlediğimizbirkonferanstan,birradyokonuş‐ masından, anlatılan dersten, okuduğumuz bir kitaptan, gazete ya da dergiden... Bizi ilgilendiren önemli ayrıntıları duygular, düşünceler, olaylar,izlenimler;kişiveyeradları;ilginç,değerlisözlervb. notalırız. Not almayı gerektiren koşulların örnekleri gündelik, mesleki ve kişisel yaşamın gösterdiği farklılıklar oranında çoğaltılabilir: yapılan konuşmalar, toplantılar, gözlemler, düşünceler, kişisel araştırmalar, çeşitli konulardaki açıklamaların dinlenmesi, çalışmanın ya da konuş‐ manınhazırlanmasıvb.153 Notalırkendinlediğimiz,gördüğümüz,okuduğumuzherşeyiyaz‐ mak kaydetmek yanlışlığınadüşmemeliyiz.Çünkü,notalmak,birşeyi olduğu gibi saptamak değil; onun önemli yanlarını seçmek ve kısaca yazmaktır.Notalmak,birbakıma“özetlemek”demektir. Not alırken, “dikkatimizi uyanık tutmak, zihnimizi dağıtmamak, başka şeylerle uğraşmamak ve konunun özünü kaçırmamak” gerekir. Aksihalde,alınannotgelişigüzelolacak,hiçbirdeğertaşımayacaktır. Özellikle, dinlediklerimizden not alırken zamanı da iyi değerlen‐ dirmekgerekir.Sözgelimi,birkonuşmacıdannotalırken,önemliayrıntı‐ ları kaçırmamak için, kimi özel işaretlerden ve kısaltmalardan yararla‐ nabiliriz. Örneğin, “eğitim” üzerine yapılan bir konuşmayı dinlerken, “eğitim”sözcüğünüsıksıkyazmak,zamanyitimineyol,açabilir.Bune‐ denle,“eğitim”yerine“e.”kısaltmasınıkullanabiliriz. Tutulan notlardan yararlanabilmek, başka bir deyişle notlarımızı gereç olarak kullanabilmek için, şu noktaları da göz önünde bulundur‐ makgerekir: a Tutulan notları, üstünden zaman geçmeden açık seçik bir bi‐ çimdeyenidenyazmalıdır.Aksihalde,notalırkenkullanılanözelişaret‐ lervekısaltmalarunutulabilir. b İvedinotalmadandoğanyinelemeler tekrarlar ,yapılanyan‐ lışlıklarvarsa,bulunupdüzeltilmelidir. c Alınannotlar,konularınagöresınıflandırılmalı;kaynaklarbelir‐ tilmeli,ilgilidosyalarayerleştirilmelidir. 153RenéveJeanSimonet,NotAlmaTeknikleri,çev.PınarKurt,ArıonYayınevi,İstanbul: Mart2002,s.13. 156 157 11.KONUŞMA “NasılKonuşmalı? Sözümünakışınıbozupgüzelcümleleraramaktansa,güzelcüm‐ leleribozupsözümünakışınauydurmayıtercihederim.Bizsözünar‐ dındankoşmamalıyız;sözbizimardımızdankoşmalı,bizehizmetet‐ meli. Söylediğimizşeylersözlerimiziaşmalıvedinleyeninkafasınıöyle doldurmalıki,artıksözcüklerihatırlayamasın.İsterkağıtüstündeol‐ sun,isterağızda,benimsevdiğimkonuşmadüpedüz,içtengelen,lez‐ zetli,şiirli,kısasürenbirkonuşmadır. Güç olsun zararı yok; ama sıkıcı olmasın, süsten özentiden kaç‐ sın;düzensiz,gelişigüzelvekorkmadanyürüsün.Dinleyen,heryediği lokmayı tadarak yesin. Konuşma Sueton’un, Julius Caesar’ın konuş‐ masıiçindediğigibiaskerceolsun;amaukalaca,avukatça,vaizcede‐ ğil… Söylev sanatı insanı söyleyeceğinden uzaklaştırıp kendi yoluna çeker. Gösteriş için herkesten başka türlü giyinmek, gülünç kılıklara girmek, nasıl pısırıklık, korkaklıksa, bilinmedik sözcükler, duyulma‐ dık cümleler aramak da bir medreseli çocuk çabasıdır. Ah keşkePa‐ ris’inzerzevatpazarındakullanılansözcüklerlekonuşabilsem!” Montaigne154 11.1.SesinDileDönüşmesi:Konuşma İlkyazılıbelgeler M.Ö.3000yıllarındabulunduğuna göre,konuş‐ manın geçen bir milyon yıl içinde büyük bir gelişme ve bunun sonucu olarak da, bir çeşitlenme gösterdiği kesindir. Konuşma, kısaca ifade et‐ mekgerekirse,sesindiledönüşmesidir. Konuşma, insanın doğuştan sahip olduğu, süreç içinde, yaşamak yoluylaedindiğidüşüncevegörüşleriylekendiistekveduygularını,be‐ lirlibiramaçlakarşısındakikişiyadakişilereiletmeyöntemidir. İnsan var oluşundan bu yana, düşünce ve duygularını anlatmak, ifade etmek istemiş; bu dileğini de konuşma yoluyla gerçekleştirmiştir. İnsandakikonuşmayeteneği,dilbilimkonusuolduğukadar,dilfelsefesi ve aynı zamanda ruhbilimin uğraş alanı içine girmektedir. Konuşma “psikolojik‐biyolojik‐toplumsalbirolay”dır. Ruhbilimaçısından,bellibirzamansüreciiçindeortayaçıkanko‐ nuşma becerisi,beyinkabuğunun oluşmasıve beyinde“nöron”denilen 154SabahattinEyüboğlu,Montaigne,VarlıkYayınları,İstanbul:1962,s.96. 158 sinir hücrelerinin artış göstermesiyle gelişmektedir. Bu yönüyle de ko‐ nuşma,biyolojininilgialanıiçinegirer. Konuşmanın öğrenimi sırasında, çocuğun duygu dünyasındaki çalkantılar, psikolojik şoklar, korkular, aile içi geçimsizlik ve kavgalar, konuşmasının gecikmesine, belli bir noktada takılmasına ya da gerile‐ mesinenedenolabilir. 11.2.Konuşamamak Zekibirinsanbile,konuşurkennutkununenönemlitaraflarınıni‐ yeunutur?Mesleğindeoldukçabaşarılıolanbirkimse,birkaçkişiönün‐ dekonuştuğuzaman,niçinkekeler?Niçinrahatsızlıkduyar? Kısabirkonuşmayaptığınızzamandahi,bedeninsertliğini,ruhun çöküşünü,dizlerinzayıflamasını,nefesinkesilişini,kalbinşiddetleatışını doğuranetkenlernelerdir? Elleriniz titrediği, dizleriniz birbirine çarptığı, soğuk terler dök‐ meyebaşladığınız,boğazınız,sesinizikısacakkadarkurulaştığıvegözle‐ riniz,bulutlubirinsankümesindenbaşkabirşeygörmediğizaman,plat‐ form kürsüveçevresi yadasahnekorkusundantedirginsiniz,demek‐ tir. “Nedenkonuşmaktagüçlükçekiyoruz?”Eğerkonuşmaklailgilifi‐ zikselbirsorununuzyoksa,yanıtöncelikle:“Konuşmadığımıziçin”ola‐ caktır. Bu yüzden, neden konuşamadığımızın yanıtını aramak gerekir. Büyük olasılıkla, bu sorunun yetişme biçimiyle ilgili olduğu sonucuna varılacaktır. Çocukken evdeki büyüklerinize fikir beyan etseniz, onların yanlı‐ şınıbelirtseniz,yanıt:“Sensus.Senanlamazsın.Dahaküçüksün…” Okulda,öğretmeninizebirşeysöylemeyekalksanız,yanıt: “Büyümüşdeküçülmüş.Heleöğrendeondansonra...” Çalışırkenamirinizebirşeysöyleseniz,yanıt: “Bukadaryıllıktecrübemizvar.Sanamısorduk?” Yaşarken“Niye?”deseniz: “Sesiniyükseltme,düzensarsılır!Osarsılırsa,bendesenisarsarım.” Buyanıtlarlabüyüdünüzmuhtemelen!155 Topluluk karşısında konuşma korkusunun temelleri, genellikle 155CevdetTellioğlu,GüzelKonuşmaPratiği ElKitabı ,TimaşA.Ş.İstanbul:1999,s.23. 159 kendinizle nasıl konuştuğunuza, yani stresle ortaya çıkan geçici sessiz düşüncelerinizebağlıdır.Belkikendinizeşöylediyorsunuzdur: “Aptalcagörünmek,biryanlışlıkyapmak,konuüzerindekibilgisiz‐ liğimiaçığavurmakyadabirinikızdırmaktansa,üzülürümdahaiyi…” “Hiçbirşeyanlamıyorum,eniyisisusayım…” “Eğerağzımıaçarsam,buinsanlarınhepsiüzerimesaldırır…” “Benikaygılandıranşeyaslındahiçdeönemlibirkonudeğil…” “Benimdüşünceleriminbutopluluktahiçbirönemiyok…”156 11.3.Sorunlar Konuşma sırasında karşılaşılan sorunların bazıları şöyle belirtil‐ mektedir: ‐ “Konuşurken heyecanlanmamak ya da heyecanımı yenmek için neyapmalıyım?Konuyabinderedensugetirip,öylebaşlayabiliyorum. ‐Karşımdakiinsanlarındüzeyinegörekonuşamadığımı,konuşma bittiktensonraanlayabiliyorum. ‐ Konuşma sırasında, genelde metne bağlı kalıyorum. Başımı önümdekikağıttankaldıramıyorum. ‐ Konuşma sırasında, ne söyleyeceğimi unutuyorum. Konuya ha‐ kimolamıyorum. ‐Çokörnekveriyorum;dinleyicilersıkılıyor. ‐Yeterincehızlıkonuşamıyorum. ‐Yeterinceyavaşkonuşamıyorum. rum. ‐Sözümkesilincekonudeğişiyor,birdahaasılkonuyageçemiyo‐ ‐ Dilim sürçüyor. Kelimeleri yuvarlıyor, düzgün cümle kuramıyo‐ rum;dolayısıylaakıcıkonuşamıyorum. ‐Benimgibidüşünenlerleberaberkeniyikonuşuyorum;farklıdü‐ şüneninsanlarınyanındaisekonuşamıyorum. ‐Süreklidikkatisağlayamıyorum;dağılıncadaneyapacağımıbil‐ mediğimden, bir türlü toparlayamıyorum. Konuyu gereksiz şekilde uzatmaktankendimialamıyorum. 156V.A.HowardveJ.H.Barton,TartışmaSanatı,BeyazYayınları,İstanbul:1998,s.13. 160 ‐ Tartışmalarda nefesim yetmiyor; karşıdakine laf yetişti‐ remiyorum. ‐Konuşmasüremiayarlayamıyorum. ‐Yüzveel,kolhareketlerimibirtürlükontrolaltınaalamıyorum. ‐Tartışırkençevremdekilerihepsusturuyorum. ‐Konudışışeylerdenörnekvererekdinleyicileridinlendirmekis‐ tiyorum,amakafalarıkarışıyor. ‐Dinleyicikitlenintepkisi,konuşmanınakışınıdeğiştiriyor.Dinle‐ yiciler, beni yönlendiriyor. İlginin kesildiğini görünce, kalan zamanımı hızlıhızlıgeçip,konuşmamıbitiriyorum.”157 11.4.KonuşmaveGazetecilik Baştasözsanatlarıylauğraşanlarlabasınveyayınmesleğindeçalı‐ şanlar medya mensupları olmak üzere, birçok meslek doğrudan ko‐ nuşmayla ilgilidir. Konuşurken cümlelere yüklenen anlam, yapılan ton‐ lama,cümle kurarkenseçilenkelimelerinsesözellikleriveruhinceliği, hepbireyiyansıtır;kişiliğiortayakoyar. Kişi konuştukça, ifadesinin bütünündeki doğruluk ve güzellik yo‐ luyla kendisini tanıtır ve anlatır. Bu nedenlerle, mesleğini yaparken, işinekonuşmasınıdakatan,neredenasılkonuşacağınıbilenkişi, özel‐ liklemedyamensubu oölçüdebaşarıyaulaşır. Gazetecilermesleklerigereği,haberaraştırırkenkaynaklarınaso‐ rularsorar,onlarlayüzyüzegörüşmeyaparyadabasıntoplantılarında sorularyöneltir.Bunlarınyanısıragazetecilersıksıkpanel,açıkoturum, sempozyum,forumgibitoplantılarayayöneticiyadakonuşmacıolarak çağrılır. Bu tür toplantılardaki davranış biçimi, konuşma içeriği ve ifade yöntemi,gazetecininmeslekiyaşamınaçokolumlukatkılardabulunabi‐ lir. Bu nedenle haberci, iyi, içerikli, akıcı ve etkili konuşma yetisine de sahipolmalıdır.158 11.5.KonuşmayaHazırlanmak 157Tellioğlu,a.g.y.,ss.19‐22. 158Girgin,HaberYazmak,s.346. 161 Konuşma alanında her türlü sorunun giderilmesi için en iyi gü‐ vence, iyi hazırlanmaktır. Konuşmaya asla hazırlıksız çıkılmamalıdır. Mümkünolduğukadar,elealınacakkonununanlatımısırasında,kullanı‐ lacakçokfazlamalzemevebilgitoplanmalıdır.Buyöntem,kişininken‐ dinegüveniniartırır;konuyaegemenliğinisağlar;konuşma biçimiüze‐ rindeolumluetkiyapar.159 Bir konuşmanın konusu belirlenip de çerçevesi çizilirken ilk dü‐ şünülecek şey: Ne ölçüde yeterli bilgi birikimine sahip olunduğudur? Sonra, gerekiyorsa görüşleri destekleyecek, anlatıma yardımcı olacak belgelerin bulunup bulunmadığı araştırılır; varsa bunları kullanabilme olanağıaranır. Konuşmacı önceden amacını belirleyerek, konuşmanın planını yapmalıdır. Malzemeyi, açık ve bölümlerinin birbirleriyle ilgileri belli olacakbiçimdedüzenlemelidir.Heranaveyardımcıfikir,konuşmacının zihnindeiyiceoturmalıdır. Konuşurken ana ve yardımcı fikirleri destekleyecek örnekler ve alıntılarelaltındabulundurulmalıdır.Bunlarınyanısırailgininazalma‐ yabaşladığıanlardakullanılacakbirikiküçüköyküdehazırlanmalıdır. 11.5.1.KonuşmaKonusununSeçimi Konuseçimivebelirlenmesindeşukurallardikkatealınmalıdır: l.Betimleme Tasvir :Konunungözönündecanlandırılması, 2.İnceleme Tetkik :Konuylailgilibilgileraktarılması, 3.Tanım Tarif :Tanıtımyoluylakonuyaaçıklıkgetirilmesi, 4. Öyküleme Tahkiye : Düzenli anlatımla konunun canlandırıl‐ ması, 5. Yorumlama Tefsir : Amaca ulaşabilmeyi kolaylaştıracak ve sağlayacakdeğerlendirmelerdenyararlanılması.160 11.5.2.HedefKitle 159Carnegie,a.g.y.,s.45. 160H.Rıdvan 93. Çongur,SözSanatı,GüzelSözSöyleme,TRTYayını,Ankara:Ocak1999,s. 162 Konu belirlemesinde durum değerlendirmesi yapılırken, hemen düşünülecek dinleyici öğesidir: “Nasıl bir dinleyici önünde konuşula‐ cak?” Dinleyici hakkında, önceden küçük çapta da olsa bir araştırma yapmalı; bilgi edinilmelidir. Ancak böyle yapılırsa, konunun ve amacın doğru belirlenmesi, uygun bir çerçeve çizilerek, konuşmanın istenen düzeydesürdürülmesigerçekleştirilebilir. Konuşmacı, dinleyici kitlesini belirledikten sonra da, görüşlerini aktarırkenbelirlibirmantıksırasıizlemelidir.Şöyleki,öncedinleyicinin bildikleriyle başlamalı ve giderek bilinmeyenleri açıklamalı ve böylece okuyucununilgisinicanlıtutmayaçalışmalıdır.161 11.5.3.KonuşmaProvası Bu aşamaları gerçekleştirdikten sonra hazırlanan konuşmanın provası, ilkbaşlardaenazbirkaçkez yükseksesleveayaktadurarak yapılmalıdır. İyi hazırlanan bir konuşmacı, platforma, aşağıdaki dört psikolojikyardımmalzemesinidebirliktegetirir: l.Konuşmacıkarşılaşabileceği“zordurumların”hakkındangelme‐ yehazırdır. 2.İyihazırlandığıiçin,ensondakikadaortayaçıkacakbirdeğişik‐ liği,lehinedüzenlemeyiöğrenmiştir. 3.İyibirsunuşyaptığıtakdirde,unutacağıbölümlerin,azolacağını bilir. 4.Kendinegüveniartmıştır. Kişininiyikonuşabilmesiiçin,öncelikleiyidüşünebilmesigerekir. Görülen,duyulanveokunanşeylerüzerindedüşünmeyiöğrenmek,bil‐ giyi mümkün olduğu kadar artırmak, kolay konuşabilmeye yardımcı olur.162 12.DİL 161Halil Seyidoğlu, Bilimsel Araştırma ve Yazma El Kitabı, Güzem Yayınlar, İstanbul: 1995,s.203. 162GörgüveProtokolKuralları,KaraKuvvetleriKomutanlığıYayınları,Ankara:1984,s. 29. 163 Birmilletingerçekvatanı,onundilidir.Dil,milliülküyüortayako‐ yangerçekbirvarlıktır.Millidilyokolunca,milliduygudaçokgeç‐ medenkaybedilir. W.vonHumbolt Öncelerisadebiriletişimaracıolanhareket,zamanladans,mimik, jest gibi bedensel gösterilere dönüşmüştür. Bu arada çizgi, biçim ve renklerde,ilkelduvarresimlerindenbaşlayarakgrafik,çizim,hattahey‐ kelvemimariyapıtbiçimlerinialmışlardır. Sesiseöncehecelerhalindekibağırış,çağırışvehaykırışlarınsöz‐ cüklere dönüşmesiyle şarkı biçimini almış, böylece düşünce, duygu ve istekleri ifade etme aracı olan, “dil” “lisan” Arapça’dan, “zeban” ise Farsça’dandilimizegeçmişkelimelerdir;dahaönceleridilyerinekulla‐ nılmışlardır. adıverilenbirsistemortayaçıkmıştır. Dildeki sözler yorumlama araçlarıdır. Adlar ise eşyanın oluş bi‐ çimlerinin ayırt edilmesine, birinin ötekinden farklılığını anlamaya ve anlatmayayarar.Birçokdurumdasözcüklerinanlamını,uzlaşmavekul‐ lanış biçimi belirlerse de, bunların ortaya çıkışı kişiden kişiye değişir biçimdedeğil,“itibari”olmaktançok“tabii”dir.Düşünce,dildendeğil,dil düşüncedendoğar.Eşyayaadvermekiçinönceonubilmekgerekir.163 Dil, her şeyden önce bir ruh ve idrak işidir. Dil insan ruhunun, benliğinin, zihninin en arı, en zengin ve adeta sihirli ürünlerinden biri‐ dir.Yaratıcıbirgüçtürdil.Dil,aynızamanda,yeniatılımlarınvebuluşla‐ rınifadearacıdır.Düşünenveduyaninsan,hemcinsleriyleanlaşabilmek için ses ve işaretlerden hareket etmek suretiyle, önce konuşma aracı “dil”i, onun evrimiyle de “ana dilleri” ve giderek “ulusal dilleri” ortaya koymuştur. 12.1.DilinAltSistemleri Dil,anlamısesleilişkilendirenbirmekanizma,birköprü,linguistik dilbilimsel olmayanevreninikialanınıbirbirinebağlayan,insanaözgü birişaretsistemidir.Herdil,üçanaaltsistemdenoluşur: 163Çongur,a.g.y.,s.27. 164 1 Gerçek evrenin tamamıyla ilgili semiyoloji gösterge bilimi , 2 Morfoloji biçim bilimi ve sentaksı cümle bilgisi, söz dizimi kap‐ sayarakgramer dilbilgisi , 3 Köprüyügerçekdünyabölümünetekrar birleştirenfonoloji sesbilimi ,konuşmasesleri. Buüçsisteminsahipolduğubirdizikuralveilkelerdenortayaçı‐ kan birleşenler, yani söz‐biçim, dizim ve ses birleşenleri, dilin yapısını oluştururlar.Herbirkuralyadailke,dilinyapısındakibirdüzenliliktir. Builkelerbütününedahilolduğutakdirde,dilikonuşan,karşısın‐ dakinin ayırımını yapabileceği ifadelerle düşüncelerini aktarabilir; kar‐ şısındakininsözleriyledemekistediğianlamlarıanlayabilir.164 Tümdeğerler,kültür,ideolojibireyedilaracılığıylaaktarılmakta‐ dır.Birbaşkaanlamda,insanlarınortakbirtoplumsalyaşamsürdürme‐ lerininürünüolandil,bireyselaçıdan,kişinindilinikullanmazenginliği veyeteneğiyledoğruorantılıolarak,toplumsalyaşamaetkinbirbiçimde katılmaderecesinideyansıtmaktadır.165 Dil,insanın örgütlüyaşamındakiilişkilerininyürütülmesiiçinge‐ rekliiletişimisağlamadakiaraçtır.Dilaracıylainsanlar,amaçlarınıger‐ çekleştirmek için iletişimde bulunurlar. Dil, kullanımıyla düşünceyi ve bilinçbiçiminiifadeederken,aynızamandadüşünceyivebilincietkiler vebiçimlendirir.166 12.2.DilveToplum “Toplumsalsimgedüzeni”olduğuiçindil,birtoplumungelişmişlik düzeyinideyansıtır.Gerikalmışülkelerdeyadadışakapalıtoplumlar‐ da,dilinyapısıoldukçabasitvekullanılansözcüksayısısınırlıdır. Orwell, ... Ocenia diktatörlüğünün, sonsuza kadar yaşama arzu‐ sunugerçekleştirmekiçin,insanlarındilyeteneğini,olabilecekenaşağı düzeyegetirmeyeçalıştığını,bunuyapmakiçindesözcüksayısını2.000 civarınadüşürmeyiplanladığını,sözcüktürleri arasında ayırımıkaldır‐ mayaçalıştığınıanlatıyor.Sözgelimidiktatörlüğündiluzmanları,“bıçak” sözcüğü varken “kesmek” sözcüğüne hiç gerek olmadığını söylüyorlar. 164SemaBarutçuÖzönder,“TürkDilininBugünküDurumu”,RadyoveTelevizyonYayın‐ larındaTürkDilininKullanımı,TürkiyeRadyoTelevizyonKurumu,Ankara:1999,s. 21. 165Arsev Bektaş, Kamuoyu İletişim ve Demokrasi, Bağlam Yayıncılık, İstanbul: 2000, s. 104. 166İrfanErdoğan,İletişimiAnlamak,ErkYayınları,Ankara:2002,s.105. 165 Gerçek amaç, insanların düşünmelerini olanaksız kılacak bir dünya ya‐ ratmaktır. 167 Oysagelişmiş,dinamikbirekonomiyesahip,genişkültüreletkin‐ likleriolandışaaçıktoplumlarda,dildekisözcüksayısıfazla,dilinyapısı dakarmaşıktır. Dilgenişanlamda,“sözcükleryadadavranışlarlaaktarılansimge‐ seltanımlamalar”olarakelealınırsa,değişikçevrelerinveyaşambiçim‐ lerinin, bu simgelerin değişik yapılanmalarına yol açtıkları belirlenir. Herdil,varlığınsürekliyayılmasıveakışıylailgilibuyapayparçalanma‐ yıfarklıbirbiçimdeyerinegetirir.168 12.3.DilveSoyutlama Kişilerarasıiletişimlegelişmeyebaşlayandil,hergeçengünkav‐ ramsal ve soyut düzeyde ilerlemiştir. Sesli dil, kodlama malzemesinin olanaklarını,somuttansoyutageçmektesınırsızcakullanmıştır.İnsanlar arasıentemeliletişimaracıolandil,bütünişlevleribiraradadüşünül‐ düğünde, yazılı‐sözlü simgelerin yanında sözsüz göstergeleri hatta “iç konuşma”gibiötekialanlarıdakapsamaktadır.169 Dilinönemini,değerinianlayabilmekiçinbiran,insanınkonuşma yeteneğinden yoksun olduğunu, yazı diye bir şeyin bulunmadığını var‐ sayalım. Öteki insanlarla bir arada, bir toplum oluşturmamız, düşünce, duyguveisteklerimizibaşkalarınailetebilmemizbüyükölçüdegüçleşe‐ cek;eksik,güdükbiranlaşmayadönenbağırmalar,birtakımjestvemi‐ miklerlesınırlıkalacaktı. Bizdenöncekilerinnelergerçekleştirdiklerini;yaşadığımızsırada, dünyadaki öteki toplumların durumlarını bilemeyecek; bizim yaptıkla‐ rımızıdagelecekkuşaklarayansıtamayacaktık.Tarihdiyebirşeyolma‐ yacak; hukuk bilinmeyecek; söze dayanan sanatlar bulunmayacak; bir insanın anıları yalnız kendisinde, belli belirsiz görüntüler olarak saklı kalacaktı.170 167RüştüErata,SaçmalamaTürkçedeNeymiş!,YapıYayın‐102,İstanbul:Ağustos2004, s.17. 168Bektaş,a.g.y.,s.106. 169ŞengülÖzerkan,Medya,İletişimveDil,MartıYayınevi,İstanbul:2001,s.17. 170Doğan Aksan, Anlambilim Konuları ve Türkçe’nin Anlambilimi, Engin Yayınevi, Ankara:Mart2006,s.13. 166 12.4.DilveKültür Herinsan,eğerişitmeyadakonuşmaözürlüdeğilse,konuşmaye‐ teneğinesahipolarakdoğar.Tüminsanlardilbilgisivesözdiziminesa‐ hipbirbiçimdedünyayagelir.Çocuğunkonuşmayabaşladığıçokküçük yaşlardanitibarende,buyeteneğinigeliştirmesimümkündür.171 Dil,enmükemmelanlatmaveanlaşmaaracı,konuşmaisebuaraç‐ lagerçekleştirilenvebenzerihiçbircanlıdagörülmeyenenileriiletişim yöntemidir. Dili kullanma, yani konuşma her şeyden önce bir kültür işidir.Kültürise“Birgrubunortaksimgelerdüzeninden,kuşaktankuşa‐ ğa aktarılan öğrenilmiş ve paylaşılan davranışlar ve algıları” olarak ta‐ nımlanır. Kültür sistemi, dilin birincil yer tuttuğu, anlam verme düzenidir. Kültür sistemleri, toplumu akrabalık gruplarından, kavimlere, feodal lordlaravedevletlerekadarörgütlemeyollarıdır.Dolayısıylaörgütleme yollarına,yanikültürünöğrenilmesi,öğretilmesiveüretilmesiyollarına göre gruplar, sınıflar, kavimler, devletler kültürel bağlamda farklılık gösterirler. Örneğin popüler kültür, bir toplumda yaygın biçimde paylaşılan inançları,pratiklerivenesneleriifadeederken,dahasiyasalanlatımıyla “kitlelerinyadabağımlısınıflarınkültürü”olaraktanımlanır.Bukültür, hem geleneklerde bulunan halk inançları, uygulamaları ve nesneleri hemdemodaolanpopülerinançları,bunlarınyanısırasiyasalveticari merkezlerden yayılan kitlesel inançları, pratikleri ve nesneleri içerir. Popüler kültür, kültürel değerleri, gelenekleri belli şifreler ve kodlarla aktarmaktadır. Popüler kültür günlük yaşamın kültürüdür; çok ucuza satınalınabilirvetemelindedeeğlencevardır.172 12.5.DilveDüşünce Dil, insanın bütün kabiliyetlerinin bir çerçevesidir. Düşünce ise “düşünmesonucuvarılan,düşünmeninürünüolangörüş,mütalaa,fikir, mülahaza,ide”olaraktanımlanmaktadır.Ensoyutdüşünce,enkarmaşık duygu,enderinveköklüinançdilleortayakonur.Dildüşünceyigerçek‐ leştirenvarlıktır.Düşüncediledayanır. 171PascalineOury,RédigerPourEtreLu,DeBoeckUviversité,Brüksel,2000,s.14. 172ŞebnemSoygüder,EyvahPaparazzi,OmYayınevi,İstanbul:2003,s.17. 167 Düşüncevarlıkvekavramlararasındabağlantıkurmaktadır.Konu içingerekliolanıalmak,seçmeler,ayıklamalar,sıralamalaryapmak,ge‐ reksizi atmaktır. Bir nevi soyutlamadır. Bu soyutlama da varlıkların ve kavramlarıngöstergeleriolankelimelerleyapılır.Düşüncelerancakke‐ limelerlevarlıkkazanabilir;ortayakonabilir. Dilolmadandüşünceolmaz.Düşünceyiuyandıran,aydınlatan,ge‐ liştirendildir;dilinkelimeleridir.Düşünebilmekiçin,düşünceyizihinde uyandıracakkelimelerinbilinmesivebulunmasıgerekir.İnsannekadar çok kelime bilir ve onları kullanma alışkanlığı kazanırsa, düşünce ve duygudünyasıdaokadargenişolur.173 12.6.DilveZeka Zeka, insanın düşünme, akıl yürütme, nesnel gerçekleri algılama, yargılama ve sonuç çıkarma yeteneklerinin tamamıdır anlak, dirayet, zeyreklik, feraset . Zeka ile konuşma arasında doğru orantılı bir bağ olduğubilinmektedir.Geneldilkuralları,sıradankonuşmadışıanlatımla zorlanırsa,akılsağlığıdatehlikeyegirebilir.Bunaörnekolarak:“Kelime uydurma,çağrışımlarlakonuşma,fiillerimastarhalindekullanma,cüm‐ leninöğelerininyerdeğiştirmesi devrikcümleler biçimindekonuşma, kelimeleri hecelere bölerek bu hecelerden yeni kelimeler yapma” vb. gösterilebilir. Zeka, duygu ve düşünce sistemi, insanın iç benliğinin oluşmasını hazırlayan öğelerdir. Düşünme, duyma, hayal kurma, davranış ve hare‐ ketler,onlarınyanısırasözolaraktezahüreder;benliğindışınabuyolla aktarılır. İnsanın ruh dünyası, toplum ve çevre koşullarına bağlı olarak dilvekonuşmaaracılığıylayansır. 18.Yüzyıl’dadayaşayanFransızfilozofuCondillac,bilgikaynakla‐ rının“duyumvedüşünme”olduğunuilerisürerken,“Akılyürütmesana‐ tı,konuşmasanatındanbaşkabirşeydeğildirvebilim,iyikurulmuşbir dildir.”demiştir. 12.7.DilveMantık Konuşmanın güzel ve hele etkili olması yönüyle düşünüldüğünde, dil‐mantık ilişkisi üzerinde önemle durulmalıdır. Güzel ifade etmek ve etkiliolmakiçin,herşeydenöncedoğrudüşünmekvekonuşmakesastır. 173Kemal Yavuz, Kazım Yetiş ve Necat Birinci, Üniversite Türk Dili ve Kompozisyon Dersleri,BayrakBasım,İstanbul:1999,s.21. 168 Bunu sağlayacak da mantıktır; mantıklı olmak, mantıklı konuş‐ maktır. Hem konuşmanın konusu bir mantık çerçevesine oturtulacağı gibi,hemdekonuşmasırasındaseçileceksözler,kullanılacakkelimeler, söz‐dizimi,jest,mimikvehareketlermantıklıolmalıdır. Bir iletişim biçimi olan konuşma, dinleyen kişi ya da toplulukla konuşmacı arasında, bir anlaşma anlamı taşıması açısından, aynı za‐ manda bir “sözleşme” demektir. Ancak mantık‐dil uyumu sayesinde böyle bir sözleşmeye ulaşılabilir. İnandırıcı ve etkili olmak ise, mantık‐ diluyumuylagerçekleşebilir. “Nutuk” kelimesinin mantık’tan gelmesi boşuna değildir. Mantık venutukkelimeleri,Arapça’dan“nutk”kelimesindendilimizegeçmiştir ve“nutuk”unanlamı“söylev”denönce“sözsöyleme,konuşma”demek‐ tir. Kelimeler, bilinçli olarak değil, tabii bir gereklilik sonucu ortaya çı‐ kar.Dolayısıylainsandaki“nutuk”dediğimizkonuşmayeteneğide,gör‐ meveişitmegibiiçgüdüseldir.174 174Çongur,a.g.y.,s.28. 169 12.8.BaskıAracıOlarakDil İnsanbeynininsinirselfaaliyetleriolan: ‐ anlamı öğrenme, algılama ve tanımayla ilişkili “psikolojik faali‐ yetler”, ‐ortakanlamvekurallarınpaylaşılmasıylailgili“kültürelfaaliyet‐ ler”, ‐ kimin ne zaman ve ne hakkında iletişim kuracağıyla ilgili “top‐ lumsalfaaliyetler”;insanlararasıiletişiminanlaşılmasındatemelilkeleri belirlemektedir.175 Anlaşılırlığın sağlanmasında, dili kullanma çok önemlidir. Dil de‐ diğimiz düzen, insanın gözüdür; beynidir; düşüncesidir; ruhudur. Ama insan beyninin, nasıl gizli yönleri bilinmeyen noktaları varsa, dilin de çözümlenemeyen, apaçık ortaya konulamayan birçok yönleri vardır. Özellikleişleyişi,ruhlamantıklailişkisiaçısından…176 Anlamışolmakyadaanlaşılmak,iletişiminensorunlukonuların‐ dan biridir. Bunu gerçekleştirmek için, ortak dil, bilgi, değer, kavram, deneyimveinançlarasahipbulunmakgerekir. Düşünür Bachelard’a göre, gerçek anlamanın bir tek ölçütü bu‐ lunmaktadır: “Anlamışolmak,yenidenyapmayıbilmektir.”177 12.9.DilveAdlandırma Cemiyeti düzenleyen ve ona ulusal bir yön kazandıran kurumlar: din, ahlak, hukuk, töreler, gelenek ve göreneklerin yanı sıra dil’dir. Te‐ melbirkurumolandilveonunlagerçekleşenkonuşmayıbozmak,yasa ve kurallarına karşı çıkmak, toplumu sağlıkla yaşatan, hatta ona vücut verentemeledinamitkoymak,ötekikurumlarıdatahripetmektir. Hem psikoloji ve hem de sosyoloji açısından bakıldığında görül‐ mektedirki:dilde,konuşmada,herşeydenöncekeyfihareket,tutumve davranışlardan uzak, bilim değerlerine saygılı ve mutlak bağlı olmayı emretmektedir. Dilingelişmesiyada bugelişmenin hızlandırılmasıyolundakiça‐ lışmalar, olur olmaz müdahalelerle değil, kendi yasa ve kurallarına uy‐ 175NurçayTürkoğlu,KitleİletişimiveKültür,NaosYayınları,İstanbul:2003,s.25. 176DoğanAksan,Türkçe’ninGücü,BilgiYayınevi,Ankara:1993,s.13. 177LouisTimbal‐Duclaux,LaPrisedeNotesEfficace,EditionsRetz,Paris:1988,s.22. 170 gun tarzda yapılmalı; başına buyrukluktan, keyfilikten uzak durulmalı‐ dır. Herhangi bir ulusun ya da insan topluluğunun konuşurken kul‐ landığıhiçbirkelimeyokturki,odilikonuşanlartarafındanbulunmamış vesöylenmemişolsun.Ama,ilkbakışta“uydurma”gibigörülen,bazıları tarafındandaböyleolduğusanılanveiddiaedilenbu“adlandırma”,ke‐ limebulma‐yaratmavetüretmeişinin,kendiyasalarıvekurallarıiçinde gerçekleştiğihiçbirzamanunutmamalıdır.178 12.10.UlusalDil İnsanlıktarihiboyuncakonuşulandillerinsayısıbugün6bindil ya da lehçe olarak kabul edilmektedir. Türkiye Türkçesi dahil, yalnız Avrupa’dakonuşulandilsayısı185’tir. Dünyanın en eski ve en büyük beş dilinden biri olan Türkçe’yi doğru, güzel ve dinleyiciyi etkiler biçimde konuşmak, yalnızca orta ve yüksek öğrenim öğrencileri için bir ders konusu değil; bu dili konuşan herkesinüstesindengelmesigerekenbiriştir,uğraştır.179 Ulusileulusaldil,etletırnakgibidir.Uluslarıngösterdiğiilerleme vegelişme,oulusundilinietkiler.Hızla,amadüzenlibiçimdegelişenve eskisineoranladahagüçlüveyeterlibiriletişimisağlayandilde,toplu‐ muoluşturaninsanlarındahailerihamleleryapmasınaolanakhazırlar. Başarılı konuşup yazmak için, kişinin anadilini iyi kullanması ge‐ rekir.Anadilinidoğruveamacınauygunkullanmayanlar,nekonuşmada nedeyazmadabaşarılıolurlar.Çünkübaşarılıbirkonuşmadayadaya‐ zıda,anlatımaçık,işlekveetkiliolmalıdır.Budacümlelerinkısa,devin‐ gen, dilbilgisi kurallarına uygun olmasıyla, kelimelerin özenle seçilerek yerliyerindekullanılmasıylasağlanacaktır.180 Bir ulusun, kendi toplumsal yaşantısının gereklerine göre bir dil geliştirmesi,oulusunkültürelkişiliğinieldeetme,sağlamlaştırma,gele‐ ceğe iletme yolunda yaptığı kaçınılmaz bir eylemdir. Bu çaba, dillerin birbirlerine karşı üstünlükleri biçiminde değil, her dilin kendi yapısına özgüolanaklarınıişleterekgeliştirmesi,anlamındaalınmalıdır. 178Çongur,a.g.y.,s.20. 179Çongur,a.g.y.,s.8. 180YaşarYörük,GüzelKonuşma‐YazmaKılavuzu,EğitimYayınevi,Ankara:1978,s.27. 171 Yabancı biçimlerle, yabancı sözcüklerle düşünülen hiçbir şey bi‐ zim değildir. “Bizim olanı”, “bizim ettiğimiz her şeyi”, yalnızca kendi dilimizledüşünebiliriz;düşünmemizgerekir;düşünmekzorundayız. Kendidiliyleaklınıveyüreğiniyoğurmasınıbeceremeyenbirdü‐ şünür,aşılamabirdüşünürdür;kişiliksizdir;toplumayabancıbirkimse‐ dir.İnsan,kendidilinindışındabüyükolamaz;bilginolamaz. Başka dillerde önemli yapıtlar verdikleri öne sürülen kimseler, hem bir ayrallık istisna , hem de aldatıcı bir görüntüdür. Her büyük kafa, ilkin kendi dilinde büyüktür. Kendi dilinin tüm olanaklarını, ussal veduygusaletkinliğeeğemeyenkimse,başkadildedebaşarılıolamaz. Birdili,dillerinensoylusu,enincesiyadagüzeligörmek,nasılbi‐ limselbiryanılgıysa,birdili,kimikavramlarıanlatmadayetersizgörmek de,aynıniteliktebiryanılgıdır.Herdil,kendiyapısının,kendibiçiminin özelliklerinegöredavranır;işler. Başka deyişle, kimi kavramları, kimi düşünceleri kendi dilimizde “dilegetirebilmek”için,bukavramvedüşüncelerin,gerçekbirergerek‐ sinme haline gelmesi şarttır. Yani, önce özümlenmeleri gereklidir. Özümleyebilmek için de, o düşünceyi, o kavramı, kişinin kendi kültür yaşamındaetkinkılmasızorunludur. Yalnızcabelirlikişilerintekelindekalanussaletkinlikler,topluma mal edilmedikleri, ya da mal edilmek istenmediği ya da bu kişilerin bu etkinlikleri topluma mal edecek güçten yoksun oldukları içindir ki, ço‐ ğumuza başka gezegenlerden yansıyan yaşam dışı şeylermiş gibi gözü‐ kür.181 KöktürkYazıtları “OrhunveYeniseyırmaklarıvadisindekiKöktürkyazıtlarıeskiden beribiliniyordu.Ancakbunlarınhangimilleteaitolduklarıvehangidil‐ de yazıldıkları hakkında bilgi yoktu. XVII. Yüzyıl’dan sonra bu bölgeye yapılangezilervebazıtesadüfler,insanlığıKöktürkYazıtlarıilekarşılaş‐ tırdığı gibi, bunlara karşı bir merak da uyandırdı. Bu sebeple bilginler yazıtlarıçözmeyeyöneldiler. Nihayet mezar taşlarındaki yazılar 15 Aralık 1893 tarihinde Vil‐ helm Thomsen tarafından çözüldü. Böylece Türklere ait ilk yazı ve ilk yazılımetinlerortayaçıktı.BudurumTürkyazıdilininVII.veVIII.Yüz‐ yıl’a kadar gitmesi demekti. İşte Türkçe’nin bugün elde olan ilk yazılı 181BedrettinCömert,“UlusalDil”,MilliyetSanatDergisi,Sayı147,29Ağustos1975,s. 17. 172 belgeleriKöktürkYazıtları’dır.HitabettüründeyazılanKöktürkYazıtla‐ rı,ozamandakiTürkhayatınıgözlerönüneseriyordu. Türkler’inkendiboylarındanbaşka,komşumilletlerhakkındada bilgiler veriyordu. Türk hakanının milletine seslenişini, yaptıklarını, yapacaklarını, tecrübelerini, Türk milletinin sonsuza kadar yaşaması için nelere dikkat etmesi lazım geldiğini anlatıyordu. Ayrıca bütün bu hitaplardahakan,Türkmilletinehesapveriyordu.”182 12.11.Türkçe “Dünyanın bütün dilleri, en gelişmiş, en köklü dilleri bile Ameri‐ kan kültürünün, giderek dilinin etkisine karşı önlemler düşünürken, Türkçe başka birçok şeyde olduğu gibi bu etkiye de hazırlıksız yaka‐ landı. Osmanlıcailehenüzsorununuçözememişken,yüz‐yüz elliyıldan beri uygarlaşmak adına benimsenen Fransızca’yı içine sindirmeye çalı‐ şırken,bunlarınüstünebirdeAmerikanİngilizce’sieklendi.”183 Niçinkendidilimizi,Türkçemiz’isavunuyoruz?Niçinyabancısöz‐ cüklere “hayır” diyoruz? Türkçemiz sorunu, her şeyden önce kültürel varlığımız,düşünselkişiliğimizsorunudur. Amaçbirsözcüğünyerine,saltyeniolduğu,salttazebiryaratıol‐ duğu için, başka bir sözcüğü koymak değildir. Amaç, düşünceyi kendi dilimizleyoğurmak,onakendidilimizledilselkalırlıksağlamaktır.Bunu da tek ölçüsü, dilimizin kendine özgü olanaklarıdır. Bu olanakların tek somutlaşma,tekgözlemlenişalanıise,dilin“kullanımı”dır. Çünkü dil, ünlü bir dil bilimcinin dediği gibi, “Kullanımdan başka bir gerçek tanımaz.” Dışarıdan uygulanacak her değiştirici eylem, bu kullanımauymadığısürece,sonuçsuzkalır. Yeni gereksinmeleri yanıtlayacak yetenek, dilin kendi yapısında vardırzaten.Önemlisi,buyapınınözelliklerini,“kullanımıgözdenhiçbir zamanıraktutmadan”yakalayabilmektir.Çağdaşdilbiliminingerekleri‐ nivegerçekleriniyansıtantekaklauygunyoldabudur.184 Türkçe’deÖzensizlik 182Yavuz,YetişveBirinci,a.g.y.,s.32. 183FeyzaHepçilingirler,Dedim:“Ah!”,RemziKitabevi,İstanbul:2000, 184 Cömert,a.g.m.,s.17. sunuş . 173 Televizyon ve radyoların Türk diline karşı özensizliği, görevlen‐ dirdikleri spiker ve sunucularda da kendisini gösteriyor. Okuduğunun anlamını bilmeyen, kelimeleri doğru dürüst telaffuz edemeyen, vurgu‐ lamalardan habersiz ve yetersiz kişiler, fiziksel açıdan “güzellerse”, ya da“yakışıklı”sayılıyorlarsa,başköşeyerahatçaoturabiliyorlar. Gerekli eğitim almadan televizyona çıkanlar, ekran başındakilere çoğukezsaçbaşyoldurtuyor.RTÜKAraştırması’ndanderlenenaşağıda‐ kicümleler,radyovetelevizyonlardayayınlanmıştır: “Yaralıları buradan çıkarmak zor, güç oldu.” , “Maddi olanağımız imkan verirse.”, “Stadyum ful dolu.”, “Bir anlamda prestij ve saygınlık kaybı.”, “Türkiye’nin şartları ve koşulları.”, Ciddi çaba ve gayret göste‐ rilmesi lâzım.”, “İlginize, alakanıza çok teşekkür ederim.”, “Faydalı ve yararlıişleryaptı.”,“Sohbetvesöyleşiyapacağız.”,“Buradankendilerine saygılarımıvehürmetlerimiiletiyorum.” İngilizceAdlar Türk Dil Kurumu’nun, RTÜK için yaptığı bir araştırmada ortaya çıkansonuçlaragöre,bazıyayınkuruluşlarınınTürkçe’yekarşıözensiz‐ liği daha adlarından başlıyor. Bir bölümünün adı İngilizce: Star, Flash, Show, Cine‐5, Number One, Radyo Sweet, Power FM, Radyo Mydanose vs. İngilizceTelaffuz İngilizceolmayanadlardaİngilizceokunmaktaısrarediliyor!Ör‐ neğin, NTV; Türkiye’nin gurur duyduğu bir haber kanalı. Adın açılımı “NergisTelevizyonu”olmasınarağmen,NTV entivi diyoruz.HBBvardı birzamanlar;şimdiyok.Açılımı:“HasBilgiBirikim”di.HepsihasTürkçe; amaHBB eyçbibi deniyordu. ArgoveKabaSözler Ulusal düzeyde yayın yapan televizyonlarımızdaki argo ve kaba sözlere ne demeli? Aşağıdaki ifadeler televizyonlarda ve radyolarda kullanılmışveRTÜKkayıtlarınageçmiş. “Biryerinmisöküldüanam!”,“Sabahkalkıp,gazınıçıkaransanatçı oluyor.”,“Başımızaişaçmalanşebek”,“Sanayavşamayacağızdaşunamı yavşayacağız?” YabancıKelimeler Yabancıkelimelereözenerek,onlarıyalanyanlışkullanmaalışkan‐ lıkhalinegeldi.Örnekler: 174 “Kurultay’ınsaat10.00’dastartalmasıgerekiyordu”,“Ultracesur”, “Hırsız fuarda demo yapan şirketin standından cep telefonunu çaldı.”, “Garden Parti”, “Yabancı starlarla ilgili flaş dedikodular”, “Büyük şehir‐ lerde fast food yaygınlaştı.”, “Popülasyonu artırmak için”, “VIP biletleri UlusoyTravelCenter’danteminedilebilir”. DublajTürkçesi BirdedublajTürkçe’sivar.Örnekler: “Kendine iyi bak”, “Hey sorun ne bebeğim!”, “Senin için üzgü‐ nüm!”,“Ciddiolamazsın!”,“Kahretsin!”,“Okey!”,“Ahbunubilmeliydim!”, “Bunu duyduğuma sevindim!”, “Başım büyük belada dostum!”, “Sana fikrini sorduğumu hatırlamıyorum!”, “Hey ahbap!”, “Kendine bir iyilik yap”. ŞarkıSözleri Televizyonda seslendirilen sözde müzik parçaları da, Türkiye’yi sırtındanvuruyor.Bundanyıllarönceüçtelevizyonkanalına,birşarkıyı sıksıkyayınladıklarıgerekçesiyleRTÜKkapatmacezasıverdi.“İletişim özgürlüğü yok oluyor.”, “Abdülhamid sansürü uygulanıyor.” diye kıya‐ metkopartıldı.Şarkınınadı“Kuşukalkmazdı” Şarkınınsözlerini,RTÜK’ünheraydüzenliolarakçıkarttığıdergi‐ ye konu olduğu için burada okumaya çalışıyorum. Bu şarkıyı aylarca, yıllarcabütünTürkiyedinledi: “BizavallıHatçehapsedüşmüşbirkere/Çalışırpavyondaküsmüş feleğe/Açmışkalçasınıteftefçalar/Sallarçalkalarhergece/Sulanırher‐ gelesalyasıakar/Döndü’yekalkmayanıHatçe’yekalkar/Hergeleyebak‐ sanıza hergeleye/Maskesi düşmüş dönmüş keleğe/Koca eşek hergele sen nereye/Böyle telaşlı telaşlı acelece/Çıkınca işinden her gece/Koş koş meyhaneye/Kerhaneye koş koş/Sonra niye gelir evine boş boş/Kuşukalkmazkuşukuşukalkmazcanımkuşukalkmaz.” Televizyonlardadaha“incelikli”şarkılardasöyleniyor.Örnekler: “Malını,mülkünüalgeldeenkuytumual.”,“Yatağımagel.”,“Ellere var da, bize yok mu?”, “Azıcık ucundan versene.”, “Bir kereden bir şey olmaz.”,“Kızhepsiseninmi?”,“Kaldıramazsankaldırırlar.”,“Yagelbana sahicisahiciyadaancagidersin.”,“Kıloldumabi.”vs. Buarada,“Tavlatavlabenitavla/Sallapullarısalla/Vallahigeldim oyuna.”, “Havam yerinde alaturka oldum oynamadan duramam.”, “Ne‐ remi,neremi?”,“Napcazşimdiyatcazşimdi.”,“Hüp”gibianlamlışarkılar davar. 175 SunucularınTürkçesi BirsüreönceRTÜKbirtelevizyonkanalına,Türkçe’yiözensizkul‐ landıklarıiçinuyarıcezasıvermiş.ŞarkıcıSedaSayanprogramınsunu‐ cusuolarakçiçekçikadınlarlakonuşuyor.‐Çiçekçikadınlardankastımız kimseyiaşağılamakiçinsöylemiyoruzamaoolayıanlayasınızdiyesöy‐ leyelim.‐ Sayan, çiçekçi kadınlarla konuşurken “Niye gülüyon kı!”, “Ay bu sorularıbenhazırlamıyombacım!”,“Yadurkıznereyegidiyonya!”,“Dur kız ne kikirdiyon sen ya!”, “Ne dolanıyon orada, gel” gibi ifadeler kul‐ lanmıştı. RTÜK uzmanları hazırladıkları raporda, röportaj yapılan çiçekçi kadınların, sunucudan daha düzgün Türkçe konuştuğunu belirlemişler. Yanidüzgünkonuşmasıgereken,oyüzdenekranaçıkmasıgerekenkişi, dahakötükonuşuyor. ErkanTan.I.YerelMedyaEğitimSemineri,Adıyaman,26‐27Mayıs2005. 12.12.BedenDili Diller,tambirkonuşmaaracıhalinegelmeden,iletişimhareketve tavırlar yoluyla gerçekleşebiliyordu. Bunun içindir ki, konuşma öncesi ifade biçimi olan hareket ve tavırların hem önceliği, hem de konuşmayı tamamlayan bir yeri ve anlamı vardır. Güzel konuşanlar, konuşmaları sırasındauygunhareketeder;gerekentavrıalırvegösterirler. Çeşitligörseliletiler,vurgular,jestlervemimikler,sözlüvesözsüz simgeler,kişilerarasıiletişimsürecinibirliktebütünlemektedir.Öyleki bazenbircümleiçindekisözsüzunsurlarınanlamdeğeri,sözcüklerden dahafazlaağırlıktaşıyabilmektedir.185 Konuşma hareket, davranış ve tavırla ve mutlaka sesli olarak ke‐ limeler aracılığıyla gerçekleştirilir. Konuşmak, olur olmaz biçimde laf üretmek, kelime ve cümleleri hiçbir kurala uymadan arka arkaya sıra‐ lamak,nasılvenebiçimdeolacağınıbilmedenseslerçıkarmak,el,kolve yüz hareketleri yapmak, yerli yersiz haykırmak ya da mırıldanmak de‐ ğildir. “BedenDili”sözüylegözlegörülebilenbedenbildirilerianlatılmak istenmektedir.Bunakarşın,sözlüdilyadakelimelerleyapılankonuşma 185 Özerkan,a.g.y.,s.18. 176 iseseslerinilgilidilinanakurallarıçerçevesindegöndermelerintaşıyıcı‐ sıolduğualandır.186 Sürekli olarak birçok işaretlerle çevrilmişizdir. Söylenmiş ve ya‐ zılmışkelimeler,levhalar,markalarınyanındakişilerinçokçeşitlijestle‐ ri vardır. Bütün bu işaretler bizleri yönlendirir ve onlarla başkalarını etkileriz.Buişaretlerindünyasında“Bedendilininyerineresidir?”Nasıl birsınıflandırmasayesindebedendilininneolduğunukavrayabiliriz? Bu soruları yanıtlamak için, çok denenmiş bir yöntemle işaretler üçe ayrılacaktır. Beden dili her üç grup için geçerlidir ve bu terim dar anlamdadeğerlendirilirseönceliklekişininvücuduyla,dilindışındaver‐ diğiiletileranlaşılır. 12.12.1.Simgeler Birinci işaret türü: Anlamları kesin olarak tanımlanmış işaretlere “simge” adı verilir. Dilbilimciler için kelimelerin çoğu simgedir. Dil işa‐ retlerinivesözsüzişaretleribirbütünolarakinceleyenbilimdalısemi‐ yotik,buterimi,anlamıbelirlenmişveanlamlarınınkullananlartarafın‐ danöğrenilmesigerekenbütünişaretleriçinkullanır. Bu öğrenme anadille başlar ve bir yabancı dil öğrenirken, büyük zorluklarhalindekarşımızaçıkar.Benzerişeylermatematikişaretlerini, bazıtrafikişaretlerinivb.şeyleriöğrenirkendekarşımızaçıkar. Yetişkinolarakda,günlükyaşamımızda,süreklibenzeriöğrenme olayları içindeyiz. Örneğin, yeni cihazların üzerindeki yazıların, kısalt‐ maların ve grafik işaretlerinin öğrenilmesi gibi… Beden aracılığıyla ak‐ tarılanişaretler,yukarıdakitanımagöresimgemidir?Başkabirdeyişle “şifrelenmiş”işaretleryalnızcabilentarafındanmı“deşifre”edilebilir? Bu soruyla, “beden dili” denilince, ilk aşamada “tepki” halindeki hareketler akla gelmektedir. Sadece bazı istisnai durumlarda belli bir şifrelemeyetabibelirlenmiş,öğrenilmiş;hareketlersözkonusudur. Örnek vermek gerekirse, sporda sembol niteliğinde, hakemlerin kullandığı talimat niteliğinde jestler vardır. Polis, itfaiye ve askeriyede benzerikesinanlamtaşıyanelişaretlerivardır. Beden dili araştırmacıları simge niteliğindeki jestlere “amblem” adıdaverirler.Kastedilen,birkaçkelimeeşliğindeyapılanbaş,elvekol hareketleridir.Amblemler,çoğunluklakonuşmasırasındayapılanbirçok harekete oranla, sözlü anlatım konuşma olmaksızın da anlamı belli 186OttoSchober,BedenDili DavranışAnahtarı ,ArıonYayınevi,İstanbul:2003,s.27. 177 işaretlerdir. Ancak aynı durum, değişik kültürlerde genellikle farklı amblemlerkullanılarakaktarılır. Sembolikjestlerden,kesinlikletanımlanmışparmakveelhareket‐ lerindenoluşansağırvedilsizalfabelerindedesözedilebilir.Bualfabey‐ le belli bir kod, tamı tamına başka bir koda çevrilmektedir. Bu tabii ki, çokküçükbirözelalandırvehızlıbiranlaşmasağlayamaz. Sağırvedilsizler,çoksayıdajestledahaçoköğretmenleriniveter‐ cümanlarını, karmaşık olayları görsel olarak aktarırken destekliyorlar. Bu jestler, belli bir bölge için geçerli olan genel koda aittir. Kodlar, mümkünolduğuderecedegenelkoduyansıtmayayöneliktir. Böylece bu dili bilmeyen kişi de, bazı anlamları çıkarabilir ya da dahaçabuköğrenebilir;ayrıcaeğersağırvedilsizlereiletilenmetniter‐ cüman sayesinde öğrenir ya da ekranda görürse kolaylıkla bir bağlantı kurabilir. Bunun sonucu olarak birçok jest günlük yaşamımızdaki bir‐ çoksimgegibi ikincitürolarakgöstereceğimizişaretlereyaklaşır;hatta onlarlaörtüşür. 12.12.2.Benzetmeİşaretleri İkinciişarettürü,benzetmelerifadeedenişaretlerdir.Buişaretler birşeyihemenhemenresmettikleriiçindesimgelerdendahakolayan‐ laşılırlar. Dil işaretleri normal olarak simgedir. Fakat kelimeler bazen sesleri taklit eder ya da yansıtırlar. Harfler de açık seçik simgelerdir. Resimselyazılarisebenzetmeyapanişaretlerdir. Trafik işaretleri ve levhalar üzerindeki işaretler vb. şeyler, ben‐ zetmeözelliğiolmayansimgelerolabilirler.Bunlargenellikledahakolay kavranabilmeleriiçinkullanılan,resmedilenişaretlerdir. “Öncelikli yol” ve “taş düşebilir” levhaları birer kodlanmış işaret‐ tir.Trengarları,havalimanları,büyüksportesislerivb.yerleriçin“pik‐ togramlar” uluslararası aynı anlamı taşıyan resimsel işaretler dil bil‐ meyen kişilerin dahi posta kutusunu, kafeteryayı, yüzme havuzunu vb. yerleribulabilmeleriiçinbüyükölçüdebenzetmeyapanişaretlerkulla‐ nılmıştır. Elbette bedenimizle de sürekli benzetme işaretlerinden oluşan hareketler yaparız. Konuşmamızı şahsi jest ve hareketlerimizle destek‐ leriz,eğerkonuşamıyorsakbedendilimizleoldukçayaratıcıoluruz.Biri‐ sinepencereyiaçmasıiçinveyaiçecekbirşeyigetirmesiiçinyaptığımız işaretler kodlanmış, anlamı kesin işaretler değil; genellikle olayı tasvir edenhareketlerdir.Birbağlam durum içindeyeralmaları,kendiliğin‐ 178 den meydana gelmeleri ve geniş bir değişkenlik yelpazesine sahip bu‐ lunmaları nedeniyle bu tip ifadeler, üçüncü ve son tip olan işaret türü‐ nüngeçişnoktasınıoluşturmaktadırlar. 12.12.3.Belirtiler Üçüncütipişaretlere“belirti”adıverilir.Ansızınortayaçıkarlarve karşıdakikişitarafındangenellikledoğruolarakanlaşılır;dahadoğrusu bilinçsizreaksiyonlardoğururlar.Hislerimizibelirten,birheyecanlanma sonucuortayaçıkan“ah,of”gibikelimelerbunlaraörnektir. “Semiyotik”dumanateşiveateşlenmeisebirenfeksiyonugöster‐ diği için, bunları belirti olarak tanımlamaktadır. Bunlar tabii ki, kasıtlı birer işaret ya da işaret eşliğinde yapılmış bilinçli hareketler değildir. Fakat kişi görünen her şeyin bir nedeni, kaynağı olduğunu düşünerek, varolanherşeybirişaretolarakalgılar. Bedenimizle ilettiğimiz mesajlar genellikle bilinçsiz, olarak mey‐ danagelen,ruhhalimizivehislerimizianlatanbelirtilerdir.Alnınkatkat olması planlı ve bilinçli olarak karşımızdakine, söylediği şeylerden şüphemizolduğunugösterenbirsinyalolarakkullanılmadığıdurumlar‐ da böylebirbelirtiolabilir. Planlıvebilinçliolarak örneğinbirmimik yapılanamaçlıbirbil‐ diriyleansızınortayaçıkantepkiarasındafarkvardır.Elbetteki,anlatım aracıolansimgelerlededuygularımızıaçığavururuz.Simgelerin,duygu tasvirinden daha kısa ya da uzun ve farklı tarzda olabilecekleri bilin‐ mektedir. Buna karşılık heyecanın belirtileri, beden dilinde doğrudan ve nispeten bilinçsiz olarak ortaya çıkan ifadelerdir. En belirgin örnekler, evrensel olan yüz ifadeleridir. İnsanlar dünyanın her yerinde duygusal durumlarıbunlarlaaçığavururlar. Kızgınlık,korku,şaşkınlık,üzüntü,nefret,sevinçgibihislerigöste‐ ren kas hareketlerinin tümü, bütün insanlarda aynıdır. Buna bağlı ola‐ rak, “Hislerimizin sebeplerini gizlemek için yüz ifadesinin kontrol edil‐ meye çalışılması sonucunda, kültürel farklılıklar ortaya çıkar.” denil‐ mektedir. Görüldüğügibibedeninbildirileriçokçeşitlidir.Bualan,anlatılan konuyla hiçbir ilgisi olmayan işaretlerden fakat anlamı belirlenmiş benzetmeyapan,anlamıbelli,söylenmekistenenşeylebenzerlikgöste‐ renişaretler,kişiselbenzetmelerinyapıldığıresmedenişaretlerveniha‐ yettepkiolarakortayaçıkanbelirtilerekadaruzanmaktadır. 179 Özellikle bu son alan, kişisel iletişim yeteneği geliştirmek açısın‐ dandahafazlailgiçekmektedir.Bualanınözellikleribedendilindekive işaretler dünyasındaki yeri belirlendikten sonra daha iyi anlaşılır ve tartışılabilir. Kaç çeşit terim kullanıldığını bilmekten ziyade, “simgelerin” ve “belirtilerin”ikiayrıkutbuoluşturduğunuvebuikikutup arasındaka‐ lan alanda, işaretler arasında geçiş noktalarının olduğunu bilmek daha önemlidir.187 187Schober,a.g.y.,ss.15‐24. 180 13.DİNLEME Sözdinlemeyibilmeyen,sözdinletmesinidebilmez. Aristotales Hayatta,konuşma,nekadarönemliyse,dinlemedeenazonunka‐ dar önemli ve gereklidir. Aslında konuşma ve dinlemeyi, anlaşma olu‐ şumunun,tıpkıbirmadalyonunikiyüzügibi,birbirinitamamlayanyön‐ leriolarakdüşünmekyerindeolur.Geneldetoplumlardagüzelkonuşan‐ lar vardır da; kendini vererek, dikkatle dinleyenlerin sayısı pek fazla değildir. Konuşma,öylebirdiyalogdurki:bunakatılanbirinsan,sırasıgel‐ dikçeetkinyadaedilgenbirroloynar.Röportajcıyadasöyleşiyigerçek‐ leştirenkişisaygıylakonuşmak,bununyanısıraçokiyidinleyiciolmak zorundadır. İnsanilişkilerininönemlibirbölümü,anlatmailedinlemeyedaya‐ nır.Ayrıca,kişininkendisinitanımasıdaancakkonuşma,yazma,soruş‐ turmagibiyetenekvebecerilerinyanısıradinlemeyiöğrenmesiyleger‐ çekleşebilir. Araştırmalar kişinin, dinlemekte olduğu herhangi bir cümlede en fazla12kelimeyihatırladığınıortayaçıkarmıştır.Okurlaryadadinleyi‐ ciler,geneldecümlelerinilkbölümleriniakıllarındatutmaktadırlar. 13.1.EleştirelDinleme Eleştiricibirdinleyici,daimauyanıkvedikkatlidir.Konuşankim‐ senindüşüncelerininesnelbirbiçimdedeğerlendirmeyeçalışır.Eleştiri‐ ciolmayanbirdinleyiciiseçoğukez,söylenenlerintümünümutlakdoğ‐ ruyadagerçekolarakkabulederyadahiçbirinibenimsememegibibir eğilimgösterir. Eğergazeteci,anılansorunlarınıgidermekamacıylakatıldığıtop‐ lantılarda yapılan konuşmaları “eleştirel dinleme” yöntemiyle izlerse, başarılıkonuşmanıntemelilkelerinibelirlemişolur.Bununiçingazeteci, dinlediğikonuşmalardansonraşudeğerlendirmeleriyapmalıdır: “Niçin böyle bir konuşma yapıldı? Konuşma yapılan yer, konuya uygun muydu? Konuşmanın türü neydi; bir şeyler mi açıklandı, yoksa dinleyicilermieğlendirildi?Dinleyenlerkonuylaneölçüdeilgilendi? 181 Sesvegörüntüaygıtlarıylakonuşmadesteklendimi? Konuyeterinceaçıklanabildimi?Girişvesonuçcümleleriyeterin‐ ce etkili miydi? Uygun örnekler verildi mi? Anlatılan olay ve fıkraların konuylailgisinekadargüçlüydü? Konuşmacıkimlerekarşıkonuştu?Hedefkitlenineğitimvesosyal düzeyineydi?Anlattıklarınainanıyormuydu?Kendinegüveniyormuy‐ du? Heyecanlı mıydı? Resmi bir dil mi kullandı? Yazı dili mi kullandı? Saldırganmıydı? Sözcükleri düzgün telaffuz edebildi mi? Aynı sözcükleri gereksiz yere tekrarladı mı? Dilbilgisi hataları yaptı mı? Düşüncelerinin mantık sırasıyeterlimiydi?Yoksakonudankonuyamıatladı?Konuşmaarala‐ rında‘eee,aaa’gibiasalaksözcüklerlelafuzatmalarıyaptımı? Sesininormal,işitilebilirbiçimdekullandımı?Yoksamonotonbir konuşma mı yaptı? Dinleyicileri gözleriyle izledi mi? Yoksa gözlerini çevredemigezdirdi?Jestvemimiklerinigerektiğigibikullandımı?Yok‐ sahareketlerianlamsızmıydı?Dinleyiciyietkiledimi?Dinleyiciseverek midinledi?”188 13.2.DinlemeBiçimleri Birtekdinlemebiçimiyoktur.Konuşanınkişiliğine,konuya,fiziki koşullara ve dinleyenlerin ilgilerine ve içinde bulundukları psikolojik durumlaragöredinleme,türlüözelliklergösterir. Bu özellikleri göz önünde bulundurarak dinlemeyi aşağıdaki bi‐ çimlerdebölümlemekmümkündür: 13.2.1.İstekliyadaİsteksizDinleme İçtengelmeyenbirdinlemeileisteyerekdinlemearasında,büyük birfarkvardır.Dinleyici,birdışbaskınınyadakorkununzoruyladinli‐ yorsayalnızcafiziki anlamdabirişitmegerçekleşiyordemektir.Şüphe‐ siz,butürlüdinlemenin,hiçbiryararlıyönüyoktur. 13.2.2.RasgeleyadaMaksatlıDinleme Rasgeledinleyenkişi,herhangibirkonuşmayı,dikkatlevesabırla ve sonuna kadar izleyemez. Rasgele dinlemekle, gönülsüz dinlemek ya dadinlememekarasında,hemenhemen,hiçbirfarkyoktur. 188Tellioğlu,a.g.y.,s.108. 182 13.2.3.DisiplinyadaDeğişikliğeDayananDinleme Bazı dinleyiciler, konuyu, sonuna kadar dikkatle dinlemek için iradeleriniseferberederler.Hertürlüpsikolojikvefizikiengelkarşısın‐ da,muhakkakdinlemeyiamaçedinirler.Böylebirtutum,iyibirdinleyici olmanınvazgeçilmezkoşullarındandır. İsteğe,ilgiyevezevkedayanandinlemelerde,iletişimveanlaşma, dolayısıyla öğrenme, daha etkili ve verimli olur. Çünkü, motivasyona dayanan dinlemede, dikkati sağlamak için, dış etkenlere gereksinme duyulmaz. 13.2.4.SevecenyadaSevemezDinleme Bazıdinleyiciler,konuşmacıyısevecenlikleizlerler;bakışvetavır‐ larıylaiyiniyetlerinibelliederler.Sevemezlikduygusununetkisialtında kalandinleyicilerisehemkonuşmacıya,hemkonuyakarşıolumsuzbir tavırtakınırlar.189 TelevizyondanYazıyaSöyleşiSerüveni …Dünyanın hemen her yerinde en ünlü televizyon yıldızlarının “konuşturan” kişilerden oluşması rastlantı olamaz. Amerika’da Larry King,BarbaraWolters,OprahWinfryilkaklımagelenisimler.Konuştuk‐ larıinsanlarısorularıylailginçleştirivereninsanlar…Televizyonçağının simyacıları… Çeşitçeşitmülakatçıvardıraslında.Bazılarıiçinkonukönemlide‐ ğildir, konuşturan aynı zamanda konuşanın ta kendisidir, konuk olsa olsaprogramboyuncaoynanacakbiroyuncaktır,bahanedir. Öteyandan,bazılarıiçinkonukherşeydir,konuşturanisebirhiç; önemsizlik duygusu ile yer yarılıp içine girmiştir adeta. Konuşan sanki yüceleryücesidirvebirboşluğaseslenmektedir. İyimülakatçıbuikisininarasındakinoktayıbulur.Neezer,nede ezdirir. Mesafe ayarını özenle yapar. Çok çalışıyorken uzaklaşır, fazla uzaklaştıderkenyakınlaşıverir. Çünküdinlemesiniiyibilir. Konuğunavekonusunasaygıduyariyimülakatçıvebunuherkese hissettir.Hattailkbakıştasaygıduyulacakbiryanıolmayanlarada.Hem espri yapıp hem cıvımamak kolay değildir; ustalık gerektirir. Ve tabii birikimgerekkültür,araştırma,dilbecerisi… 189Kantemir,a.g.y.,ss.17‐19. 183 …Televizyon söyleşisi her şeyden önce soru sorma sanatıdır. İn‐ sanlaröğrenmekiçinsorusorarlar,amasorusorabilmeleriiçinbirşey‐ lerbilmelerigerekir.Televizyondacehaletisaklamakfevkaladezordur. Konuğu ve konusu hakkında hiçbir şey bilmeden soru sormaya cüret edenkişi,olsaolsakendiahmaklığınıteşhiretmekistemektedir. Yani,önaraştırmagereklidir,önemlidir,verimlidir… …Her söyleşi bir sınavsa, söyleşiyi yapan, aldığı cevaplar kadar sorduğusorularladadeğerlendiriliyor.Sorularınbilereksorulmasıişin bir yanı. Soruların ölçülerek sorulması da gerekiyor. İki yandan da di‐ kenlitellervar.“Ayıpyahu,okişiyeböylebirsorusormakyakışırmı?” çitibiryanda;“Yazıkyahu,hiçosorusorulmazmıydı?”çitiöbüryanda. Neyin nasıl sorulduğu elbette önemli. Ama, sorulmayanlar da önemli.“Çanakmülakat”ile“gerçekmülakat”arasındakiçizgioradanda geçiyor.Televizyontarihinde,nicemülakatçınınkaderinisorduğusoru‐ lardeğil,sormadığısorularbelirledi. Soruların sorulacağı kişilerin nasıl seçildiğine gelince… Ticari te‐ levizyonunreytingrekabetinedayananortamındatelevizyonmülakatla‐ rıİngilizcecelebrityculture “kofşöhretkültürü”müdesekacaba? kof şöhretyaratacak,kofşöhretçiğneyecek,kofşöhrettükürecek. Türkiye’de de özellikle reyting avcılığı yapan televizyonlarda bu türdençarklarındöndüğünübiliyoruz.Bukültürünsöyleşiprogramları, süreklikendiaralarındapaslaşıyorlar.Aynızevksizliğivecehaletipayla‐ şıyor,yenidenüretiyorlar.Birkısırdöngüoluşuyor. Aynı şey haber mülakatçılarının uzman kadroları için de geçerli. Konular adeta paylaşılmış, her alanda üç beş ismin ötesine geçilmiyor, kolayına kaçılıyor, bu kadroları genişletmek için çaba gösterilmiyor. Ülkenin entelektüel kaynaklarının büyük bir bölümü televizyonun eri‐ şimalanınındışındatutuluyor… …Kof şöhret televizyonculuğunun ötesine geçilmesi, hem gerçek şöhreti hak edenlerin tanınması, hem de bu türden insanların bir an‐ lamdaödüllendirilmesiaçısındanyararlı.Kitlelereenkolayulaşanileti‐ şim aracı olarak televizyonun “aptal kutusu”nun sınırlarının aşılması, ancakbilinçlitercihveseçimlerlemümkün.Akıllıinsanıntelevizyonuna ancakböylegidilebiliyor… Prof.Dr.HalukŞahin.SesliDüşünenler‐2003 Önsöz 187 BölümC 14.OTUZİKİYILÖNCENEDEMİŞLERDİ? MilliyetSanatDergisi,29Ağustos1975tarihinde,“Ülkemizdeye‐ terince anlaşılmamış, birçok yönüyle açıklığa kavuşmamış röportaj” konusundaözelbirsayı 147 yayımlamıştır. Buözelsayıdaki“soruşturma”çerçevesinde,bazıgazetecilereyö‐ neltilensorularveyanıtlarışöyledir: 1. Röportajınbirtanımınıyaparmısınız? 2. Röportajbiredebiyatdalısayılabilirmi? 3. Röportajdanasılbiranlatımyoluseçilmelidir? 4. Türk Basını’nda röportajın geçirdiği evreleri ve günümüzdeki röportajanlayışınıkısacaözetlermisiniz? 5. Bizden ve başka ülkelerden beğendiğiniz röportaj yazarları kimlerdir? 6. Röportajınbelgeolmayolundabirişleviolabilirmi? 7. Fotoğrafınröportajakatkısınedir? Not:Adsıralaması,dergidekigibidir. 14.1.HalitÇapın 1‐ Röportajı, “okur toplumunun ilgi duyduğu konuları, sorunları, kişileri,yerleriveolaylarıtanıtmaamacıylavedeiçeriğinegirerekoluş‐ turulanbiryazıtürü”,olaraktanımlayacağımben. Bir başka deyişle bunlarla ilgili gözlemler. Sadece bakarak değil ama...Baktığınıgörerekkalemealınanbirdoğrucutanıklık... 2‐Kesinlikle…Edebiyatınherdalındaazdaolsaçokdaolsabiraz röportajgizlidir,kanımca.Romanda,şiirde,hikayede,tiyatroda… Bazılarınatersdüşebilirama,edebiyatdallarınınçıkışnoktasıço‐ ğunlukla röportajdır, diyeceğim ben. Baksanıza yerli ve yabancı büyük edebiyatustalarına…Hemenhepsiröportajlagelmişlerdir. 188 Roman,hikaye,şiir,tiyatrodayazsalarbiryerdehepröportajdan esinlenmişler, yapıtlarında yer yer belirgin bir şekilde röportaja yer vermişlerdir. 3‐ Bakarak değil, görerek yazmak... İşiterek değil, duyarak yaz‐ mak... “Yumrukgibigirerek,yumrukgibiçıkarak”demiş,bukonuda,is‐ minianımsamadığımbirAmerikalıyazar. Aslında röportajın konusuna bağlı olarak değişebilir anlatım tar‐ zı...Anlatmasınıbiliyorsanıztabii... 4‐BizdekiilkröportajcıEvliyaÇelebi’dirdiyedüşünüyorumben. Cumhuriyet döneminde zamanla gelişen gazeteciliğimizde ise ço‐ ğunlukla gezi türündeki röportajlara rastlanıyor. Belki de dışa açılma olanaklarındanyoksunokuyucununilgisinifazlasıylaçektiğiiçinbutür, uzunbirsüregeçerliliğinikoruyor. Günümüzbasınınaisegerçekanlamdaröportajı,röportajdenilen olayıgetirenvebeğenikazandırankişitartışmasızYaşarKemalolmuş‐ turkanımca... Üzülerek mi, yoksa gülerek mi belirtmek gerek bilmem ama, gü‐ nümüzderöportajyazarlığıçoğunlukladedikoduyazarlığındanpeköte‐ ye geçememekte. Bunda okuyucunun röportajcıyı oluşturduğu kadar, röportajcınındaokuyucuyuoluşturmasıönemlibirfaktör. Romanı örnek alıp şöyle diyeyim: Barbara Cartland da vardır; okuyucusu da. Hans Habe de vardır; okuyucusu da. Harold Robins de vardır;okuyucusuda.Gorkidevardır;okuyucusuda... Bizdeki röportaj yazarları ile okuyucular da böyle bir sınıflandır‐ mayasokulabilirtabii. Amagerçekröportajveröportajcıiçindebulunduğumuzkoşullar‐ da,insanaveinsansorunlarınadönükolmakzorunda.Toplumla,yaşam‐ la,güncelsorunlarlayakınilişkileregirmekzorunda. Diyeceğimoki,birdoluröportajvebirdoluröportajcıvargünü‐ müzbasınında.Kimiöyle,kimiböyle... Ama öte yanda da ağırlığını ortaya koyup yargılayıcı durumda olanvebeğenisiniaçıkseçiksergileyenmilyonlarcadaokuyucu.Hemde değerlendirmelerinde kolay yanlışa düşmeyen milyonlarca okuyucu. Benceenönemlisidebu. 189 5‐Birincibölüme“bizdenherkes”desemartistçeolacak.Oyüzden sıralayayım.YaşarKemal,KemalTahir,BekirYıldız,FakirBaykurt,Sait Faik. Yabancılardansa Jack London, Hemingway, Gorki, K. Simenof, LarryCollins,DominiqueLapierrevedeNormanMailer. 6‐Belkibiryerekadar,fazlauzağagitmeksizin.Odayazarınıgöz önündetutmaşartıyla. Yaşamımızda “nesnellik” denilen şeyle yani gerçekle hep o kadar burun burunayız ki… Evde, işte, sokakta, yatakta… Hep objektif olma durumu.Beno“nesnel”liğebirazöznellikkatmadanyanayım.Gerçekçi‐ liğiniçindeduygusallıkyani…Bazıkonulardabalgibidebağdaşabiliyor ikisi…Amadozunukaçırmadan,abartıcıolmadan… 7‐Vardırtabii…Yazıyıinandırıcıkılmakbakımından,bizdebazen zorunlu oluyor nedense… Bir de sayfa düzenini kolaylaştırıp süslemek yönündenyararıinkaredilemiyor,bazılarınca… 190 14.2.YılmazÇetiner 1‐ Röportaj bir olayı, bir konuyu okuyucuya en anlaşılır şekilde, hatta ona görüyor, duyuyor ve beraberce yaşıyormuşçasına yazıyla an‐ latmasanatıdır. Kişideanlatılabilir,konuşturulabilirröportajda...Olaylar,konular dilegetirilebilir...Benceröportajcılığınsırrı,sadeceeniyidilleengüzel şekilde bir konuyu tanımlamak, anlatabilmek değil; olayı veya konuyu encanlıtaraflarıylaokuyucuyagösterebilmektir... Biridiğerindennoksanolursa,röportajınkalitesiaynıorandadü‐ şer. Yazarın yazacağı olayı hem derinliğine görmesi, hem de bütün can alıcı noktalarını bulması ve bunlardan nerelerini verirse, yani kağıda dökerseokuyucuyabirşeylerulaştıracağınıbilmesigerektir... Benceröportajromanvehikayeninbirbaşkatürüdür.Tekröpor‐ tajküçükhikayeiseseriröportajaromandiyebiliriz... 2‐Romanvehikayeedebiyatınenönemli,enbaştagelentürleriol‐ duğuna göre, röportaj kanımca hiç şüphesiz edebiyatın içindedir. Zaten derinliğineveyanlamasınagüçlübirgörüşlekaleminbütünustalığıyladile getirilmişbirröportajlahikayeninarasındabirfarkbulabilirmisiniz? Röportaj tam bir gerçeği ortaya koyar genellikle… Bugün bütün dünyadagerçekçihikayelerbaşarıkazanmıyormu?Ohaldetekröporta‐ jıda,seriröportajıdaedebiyatıniçindegörmekgerekir. 3‐Röportajdaenbaşarılıanlatımyolu,diğerbütünyazıdallarında olduğugibi,durubirTürkçe,günümüzünkonuşulan,yabancıkelimeler‐ den,kulağıtırmalayankelimelerdenuzakTürkçe’sinikullanmaktır. Sonra,anlatımaslındayazarıngücüne,ustalığınakalmışbirmezi‐ yettir.Heryiğidinayrıbiryoğurtyemetarzıvardır,derler.Buedebiyat‐ ta,roman,hikayeveröportajdadaböyledir.Heryazar,kendiyeteneğine görebireserkoyarortaya...Amabununbirtakımkurallarıvardırelbet‐ te.Bukurallardan,yanianlatımıgüçlendirecek,yazarıbaşarıyaulaştıra‐ cak kurallardan birincisi, duru Türkçe’yi, günün konuşulan dilini kulla‐ nabilmektir. Cümleleri uzatmadan noktalamak. Biçimsiz, eğri büğrü cümleleryazmamak...Kanımcabiryazıyıokurkenşiirgibi,güzelbirme‐ lodigibikulağahoşsesligelmelidir.Cümleler,kulağıtırmalamamalıdır.... Aslındabunlarıyapabilmekyazarınustalığına,yeteneklerinegöre değişir...Vebunlarıyapabilmekşarttır.Amabundansonrasıyanisordu‐ ğunuzanlatımyolu:İştebutamamenyazarınkendigücüne,görüştarzı‐ na, üstünlüklerine, muhayyelesine ve oralardan süzülüp süzülüp kale‐ mindenkağıdadökülüşünebağlıdır. 191 4‐TürkBasını’ndaröportajdeğişikşekillerde,değişikanlatımlar‐ la,yıllarcagazeteciliğinenönemliyazıbiçimiolarakyeraldı.Eskigazete koleksiyonlarına baktıkça, eski günleri hatırlamaya çalıştıkça, bunlar hepkarşımızaçıkıyor.Odevirlerde,anlaşılmazbirüslupiçindeyazılan röportajlar da olduğu görülüyor gazetelerde; çok şey anlatan, bilgi ve‐ ren,haberverenzevkliröportajlar... Ancak bugün okuyucuların, röportajlarda artık bir takım lüzum‐ suz tasvirlere uzun cümlelere, konuyla ilgisi olmayan detaylara, hayale yer verilmesini istemediği görülüyor. Röportajda belge arıyor; gerçek arıyorokuyucu...Vebugerçekleri,eniyi,enakıcı,sıkmayanbiranlatım‐ laortayakoyan,belgelerleinandırıcıolanröportajlargünümüzdebaşarı kazanıyor. 5‐ Yaşar Kemal. Hiç şüphesiz en güçlü romancı ve röportajcı ola‐ rak Yaşar Kemal’i görüyoruz… Örneğin “Bu Diyar Baştan Başa” kitabı çoğu zaman başucumda durur, okurum… Yıllar önce Cumhuriyet’te çı‐ kan bu röportajlar, canlılığından hiçbir şey kaybetmemiştir. Yaşar, o büyük“İnceMemed”romanınıda,oröportajyazarlığısırasındaohava içindeykenyazmıştır. SonraHikmetFeridunEs.Yazdığıdevirlerderöportajcılığabüyük yenilikgetirmiştir.HikmetFeridun’undacanlı,tatlıbiranlatımstilivar‐ dır... Ve okuyucunun olayın hangi yönüyle ilgileneceğini bilir Hikmet Feridun.Özelliklegeziröportajlarındagüzelörneklerkoymuşturortaya. Hikmet Feridun’un röportajcılığa ara verdiği sıralarda Türkiye’de olay‐ lardeğişmiş,okuyucubüyükaşamayapmış,yenisorularortayaçıkmış, bununsonucu,memleketsorunlarınıortayakoyan,inceleme,araştırma röportajlarıdevriaçılmıştır.Dünyaedebiyatındaromanvehikayetürü‐ nüngeçirdiğideğişiklikgibi… 6‐ Şimdi sorunuza geliyorum… Evet romanda olduğu gibi bugün röportaj türünde de belgesel röportaj devrindeyiz artık… Ve şimdi bu türröportajlardevrigeçerlidirbütündünyada…Televizyonbirçokyazı türünü yıktı götürdü… Ama insanlara yeni bir takım olanaklar arama ihtiyacınıduyurdu.Şimdiartıkyurtsorunları,dünyasorunlarıvebunla‐ rın renkli filmlerle gösterilemeyecek yönleriyle ilgileniyor insanlar… Palavraya artık herkesin karnı tok olduğundan, yeni koşullar altında belgeselolay,belgeselröportajokumakistiyor. 7‐İştebunedenledirkifotoğraf,röportajıdeğerlendirecek,kanıt‐ layacakönemlibirbelgeoluyor. 192 14.3.HikmetÇetinkaya 1‐Röportaj,haberinvurucugüçlülüğünüpekiştiren,sağlamboyut‐ largetiren,belgeselağırlığıfotoğraflabütünleşen,resmiverileredayalı bir yazı türüdür bence. Ancak röportajın öyküsel bir ağırlığı olduğunu savunanlardanım.Amagerçekbiröyküselağırlıkolarak... 2‐ İlk soruda yanıtlamış oluyorum “öyküsel ağırlık” sözcüğüyle… Haberyazmaklaröportajyazmakapayrıbiriştir.Elbetbiredebiyatdalı‐ dırröportaj. 3‐Sadebiranlatımdiliseçilmelidir.Gazeteokuyucusuoeskioku‐ yucudeğildirartık.Düşüngazetelerinderöportajyapmaköylepekkolay değildir eskisi gibi. Yazarın okuyucuya güven vermesi, yapmacıklardan kaçınması,konuyuderinliğinearaştırmasıvediziyiperimasalınaçevir‐ memesigerekirsanırım. 4‐ Türk Basını’nda röportajcılık bir gelişim geçirmiştir ve geçir‐ mektedir. Daha düne dek, bizim öğrencilik yıllarımızda uçan dairelerle ilgili röportajlar okuyorduk. Şimdilerde şarkıcı Gülten’in Amerika’da nasılzenginolduğunuokuyoruz. Bir başka açıdan bakarsak acındırma edebiyatıyla bu işi sürdür‐ mekisteyenlerolmuştur.AmabirYaşarKemal,yıllaröncebuacındırma edebiyatına son veren dizileri hazırlamış, Anadolu gerçeğini İstanbul burjuvazisininsuratına“şak”diyeyapıştırmıştır. 1960yılınadoğruuzandığımızdakimigazetelerimizmuhabirleri‐ nigüneyvedoğuyöremizegöndermeyigerekligörmüşlerdir.BirFikret Otyam, yıllarını feodal kalıntıların arasında bitirip tüketen insanların acılı yaşamlarını dile getirmiştir. Yirmi beş yıldır dile getirmektedir ve bugidişlebiryirmibeşyıldahadilegetirilecektir. Bizler,gerikalmışbirülkeninröportajyazarlarıolarak,dizilerimi‐ zi halkın sesi ve soluğu olarak yansıtmalıyız gazetelerimize. Bozuk dü‐ zençarkındayaşamlarınısürdüren,üzüm,tütün,incir,ayçiçeğiüretici‐ lerininsorunlarını,ezilen,horgörülentarımişçilerininacılıyaşamlarını devrimcibirgözleveobjektifleyansıtmalıyızgazetelerimizde. Ama bunları bugün kaç kişi yapıyor ya da yapmaya çalışıyor. Te‐ kelciburjuvazininegemenliğinisürdürdüğüTürkBasını’nda,soluğumuz nekadardahasürecek,orasınıbilmiyoruz.Amabildiğimiz:TürkBasını, Türk halkının devrimci yürüyüşüne ayak uyduracaktır. Daha doğrusu uydurmakzorundadır.HalkınistemleribudiziiçindeTürkbasınröpor‐ tajcılığınıdevrimciatılımlaraitecektir. 193 5‐ Yaşar Kemal, Nevzat Üstün, Fikret Otyam, Mete Akyol, Necmi Onur ve Halit Çapın… Yabancılardan belki Uçurum İnsanları’nın etkisi altındakalarakJackLondon. 6‐Röportajınbelgeselbirişlevivardır.ÖrneğinCumhuriyet’teson yayımlanan“DağlaraKamplarKuruldu”bununensomutörneğidir. 7‐Fotoğrafröportajabelgesellik,gerçeklikvegörünümsağlar. 194 14.4.HikmetFeridunEs 1‐ Geçen gün, Küçükpazar’da bir kapıcı sokakta 350.000 lira bul‐ du. Hemen evine koşup kapandı. Parayı arayan olacak mı? Olmayacak mı?Birgün,kimseyok...İkincigünkimseyok...Üçüncügünkimseyok... Oooh artık 350. 000 lira temelli kendisinin... Geçti o fukaralık günleri... Zengin oldu gitti kapıcı efendi... Çocuklara pirzolalar ve manavdaki en büyükkarpuz... Sonradabakkalınvitrinindekiküçükrakışişesi... Lakin350.000lirailegeçenüçuzungününsonundakapıcı,akşam olurkendayanamıyor...Koşuyorkarakola... Üçgecekoyunkoyunayattığı,üçgecekendisininolanparalarıpo‐ liseteslimediyor...Her500liralığıayrıayrıokşayarak...Bulunuzsahibi‐ nikomiserefendi... Olayı, haber türünde gazeteler yazdı. Adam parayı buldu; üç gün sonradagidipteslimetti.Veokadardırohikaye...Haberhudutlarıbu‐ radabiter...Amabirdeadamınbütünyaşamıboyunca3günlükbirzen‐ ginlikhayatıvar.Üçgün350.000liraileyatağagirenadam... “Haber”dediğimiznesnenin“olmuştur”,“bulmuştur”gibitelörgü‐ leriyle sınırlandırdığı alanın öbür yanında ise röportaj başlar. Ve “ol‐ muştur”,“bulmuştur”diyeanlatılandandadaha“insanilgisi”veayrıntı‐ lara girerek... Dürüst babanın zeytin ekmek başındaki çocuklarından başlayarak... Bu basit bir polis ve şehir röportajı... Aynı ölçüyü alıp Küçükpa‐ zar’danBiafra’ya,Angola’ya,Lizbon’a,PortekizTimoru’nagötürebilirsi‐ niz... Röportajı bir “tanım tel örgüsü” içine sokmak imkanı olduğunu sanmadığımiçin,sizeröportajınröportajınıyapmakistiyorum... 2‐ “Gözleri Zengibar gecelerini kıskandırıyor beyazlıktan yana… Memeleriananaskokuyor…”Birşiirbu…Nevarkişiirtüründeyazılmış misgibiröportaj…Sevgilininröportajı… “Röportaj bir edebiyat dalı mı?” diye soruyorsunuz… Dalı değil, gövdesi… Şiirideiçinealır,bizimeskisefaretnamelerekadartarihide…Ta‐ rifingirdiğiherşeyi… Size garip bulacağınız bir şey daha söyleyeyim mi? Bence Büyük Söylev, büyük bir röportajdır… Daha ilk satırlarından… Şöyle başlar: “1919YılıMayısı’nın19.günüSamsun’açıktım.Vaziyetiumumiyeşöy‐ 195 leydi…” der Atatürk. Ve bize öyle bir vaziyeti umumiye genel durum verirki,KurtuluşSavaşıöncesinintekbelgesidir…Vetekröportajı… 3‐“Akşamoluyordu...Üstadıkitaplarıilebaşbaşabırakarakodayı terkeyledim...” İşteeskiröportajyazarlarındançoğuböyleyaparlardı...Mülakatın sonunda üstadı kitapları ile veya mesaisi ile baş başa bırakarak odayı terkederlerdi...1940röportajcısınınsonsatırlarıbuolurdu... Bugün böyle değil... Röportaj nasıl bir “tarif”in kalıplarına gire‐ mezse, bir tek fikir elbisesinin içinde de rahat edemez... Her konu için ayrıbiranlatıştürü... 4,5‐ “Sofya’dan beri dördüncü uykusuz gecem... Nokta Komutanı kendiyatağınıbanabırakmaknezaketinigösterdi..Soyunupyattım... Göz kapaklarımın kapandığını hatırlıyorum. Sonra dimdik fırla‐ dım. Odamın pencereleri sokaktan bir metre yüksekti. Karyolamın baş ucundadabirpencerevar.İştebupencereninyanında5elsilahpatla‐ mıştı.Sonra30‐40hatta50silahdaha...Atılantüfeklerinalevleripence‐ remden görünüyor… Bir sokak muharebesi bu... Demek düşman bas‐ mış... Karyoladan usulca indim... Çömele çömele yürüyerek kapı diye tahminettiğimtarafadoğruyürüdüm...” Busatırlarıbirsavaşmuhbirininnotlarındanaynenaldım. Kimdirbuharpmuhabiri?AhmetRasim... Evet, büyük halk yazarı Ahmet Rasim... Bizde harp muhabirliği, modernanlamdasavaşröportajıbilebukadareskiyedayanır.Dahaöte‐ si, İmparatorluğun büyük seferine iştirak eden “vakanüvisler” de ayrı... Hepsibirerharpmuhabiri,hepsibirersavaşröportajcısı... Yalnızsavaşröportajımı? Yıllarca önce biz vesikalarla. En önemli barış röportajını, barış muhabirliğiniyaptık.İşteAliNaciKaracan’ın“Lozan”ı... “Lozan”,15bintirajınbirgazeteiçininanılmazbirnimetsayıldığıo zamanındarvehasisimkanlarıarasındayapılmıştır.Bugün100bintiraj bir gazeteyi idare bile edemiyor. Ve zamanımızın yazı işleri müdürü, dünyanınhertarafınamuhabirgönderebileceksalahiyettedir.Gerekirse özel uçak kaldırtmağa bile... Üstelik günün röportajcısı artık düne naza‐ rançokdaharealistveayrıntıcıyazardır.Röportajınaltındevribaşlıyor gibimegelir...Hemyazılıyayındahemgörüntülüyayında. 6‐AliSuavi’ninkaçsarığıvardı,bilirmisiniz? İkitane...Koskocamanikisarık... 196 Busarıklarhergünyıkanır,ütülenirdi.Padişahıdeğiştirmekniye‐ tiyleÇırağanSarayıkapısınadayanıpbaşınabirsopavurularaköldürül‐ düğügündekafasında,birkaçsaatönceyıkattığıbusarıklardanbirivar‐ dı… O zamanlar gazete sütunlarına giremeyecek derecede “gayri ciddi” bulunan bu tafsilatı, bugün bir röportaj yazarına borçluyuz… Röportaj‐ cınınbütünişi,‐doğru,yanlış‐yarınabelgebırakmak… 7‐AhmetRasimkırmızıturpsevmezmiş,amarakımasasındanda eksik etmezmiş. Bir gün “Nasıl olsa yemiyor” diye kaldırmışlar, binme‐ diğiküpkalmamışRasimBey’in…“Ogözmezesidir.Getirinizturpuma‐ saya…Onsuzrakıiçilirmi?”diyerekyenidensofrayakoydurtmuşturp‐ ları. Ofsettekniğindensonragözgazetesiortayaçıktı.Okuyucuyudaha ziyade gözden yakalamak! Resim, özellikle renkli... Ama televizyonun rekabetikarşısında,ondandahadeğişikşeylervermekdüşüncesiyleher tarafta “beyaz baskı”ya, yani daha ziyade metne, yazıya dayanan yola doğru bir gidiş var... Televizyonun veremediği, okuma ihtiyacını gider‐ mek için… Lektüre okumaya doğru kayış… Ama yavaş yavaş... Siyah‐ beyazortasahifelerdenbaşlayarak… 14.5.NailGüreli 1‐ Yaşamanın bir kesitini edebiyatla belgeleme sanatıdır, bence röportaj.Yaşamadanmuradım,elbetyalnızinsanyaşamı,dahaöte,yal‐ nızcanlılaryaşamıdeğil.Tümdoğanın,tümevreninyaşamasından,baş‐ kabirdeyimle,varlığındanbirbölüm,birkesittirröportaj,demekistiyo‐ 197 rum.Genişyadadar,kısayadauzun,derinyadadüz.Birkesitişterö‐ portaj. 2‐Evet.Hemdegüçlü,soluklubiredebiyatdalıdırröportajbence. İlksorununyanıtındadabugörüşübelirlemeyeçalıştımkısaca.Kanımca röportajromanada,hikayeyede,tiyatroyada,şiiredeuzananbirede‐ biyatdalı.Dahaöte,edebiyatındışındaresmedeuzananbirsanatdalı. Romana, hikayeye, tiyatroya karşı, gelecek röportajındır, diyebilirim. Bugündeartıkroman,hikaye,tiyatro“Benbirazröportajım”özaçıkla‐ masında bulunmalıdır. Benim röportaj karşısında gözüme kestiremedi‐ ğim,yerisağlamtekedebiyatdalışiirdir.Röportajdadaşiiroluyorama, halkkatındaşiireegemenolacakkadardeğil. 3‐ Romanın, hikayenin, tiyatronun, şiirin öteden beri bilinen ve kendiniyenileyenanlatımyollarınıntümü,röportajiçintekanlatımyo‐ ludur.Röportajınbuanlatımyolualabildiğineözgür,tanımagelmeyecek kadarözgürbiryololmalıdırbence. 4‐Biraraştırmacıyetkimveyeteneğimolmadığından,özelliklebu konudabelirginbirşeysöylemektenkaçınmakisterim.Yalnızgördüğüm kadarıylaröportaj,derskitaplarınaörnekbiranlayışlaTürk Basını’nda başlamış,belirlibirtanıma bağlıolarakgelişmiş,bu gelişmeyeusta ya‐ zarların katkısı olmuş, son yıllarda da yeni bir anlayışla özgürlüğüne, kişiliğinekavuşmayolunagirmiştir. Günümüzdeki röportaj anlayışının başlıca özelliği, sanırım, “de‐ dim,dedi”anlayışındankurtulmuşolması,kendinedahagenişbiranla‐ tımalanıaçması,özgür,gürbüz,soluklubiranlatıma,özvebiçimyönün‐ den erişme çabası içinde olmasıdır. Şunu da izninizle eklemek gerekir: bu dediklerim, günümüzdeki röportaj anlayışını değil, yalnız benim rö‐ portajanlayışımıbelirlemekçabasındanöteyegidemez. 5‐ Başka ülkelerin röportaj yazarlarını izleme olanağım yok. Biz‐ den bir ad söylemek gerekirse Uğur Dündar diyeceğim. Yalnız bu, “be‐ ğendiğim başka röportajcı yok”, demek değildir. Beğendiğim, sevdiğim çokröportajcıvar. Adlarınıvermeyolunagidersem,eksikkalmanınyanlışlığındanve haksızlığındançekinirim. 6‐İlksorununyanıtındadeğindiğimgibi,röportajbirbelgeaslın‐ da.Belgesözünüsınırlı,kısıtlıanlamdaalmadığımızıvarsayıyorum.Bir siyasal, bir parasal, bir hukuksal vb. bir belge değil; yalnızca ve başlı başına bir “fotokopi” değil röportaj... Belki fotokopi de var içinde. Ama fotokopininanlatamadığıbelgelerdevarröportajda. 198 7‐Fotoğrafınröportajakatkısı,yazının lejandın karikatürekat‐ kısınabenzerbirşeydir.Sonra,fotoğraftanröportajabirkatkıbeklemek, hemdefotoğrafabirazhaksızlıktırbence.Herikiside,ötekininkatkısına gereksinmeduymayacakkadaranlatımgücüolanbirersanatdalıdır. 199 14.6.YaşarKemal 1/7 ‐ Bir insanın kendi işi üstünde konuşması epeyce zor. Yaşa‐ mım boyunca röportaj benim ana işlerimden birisi oldu. Koşullar bana yardımetseydiröportajyazarlığımıbugünekadarsürdürürdüm.Koşul‐ ların bana yardım etmemesi, benim işimi sürdürememem çok acı oldu. Gazeteciliğimiz olağan yaşamını sürdürseydi, şimdiye benim bir sürü röportajkitabımolurdu. İşimi çok seviyordum, ama ancak onu on iki yıl sürdürebildim. O dazorbela.Çokağırkoşullaraltında.Benimröportajyaptığımsıralarda bizim gazeteciliğimizde röportajcılık pek öyle anlaşılmış değildi ama, durumbugünkündençokiyiydi.OrtadaHürriyetler,Günaydınlar,gazete olmayanpartigazeteleri dahafinkatmıyorlardı.Makasgazeteciliğipek öyleazıtmamıştı.Patronlaröyletepedenbakmıyorlardıonlara. Bunakarşınbenimröportajyazarlığıminanılmazağırkoşullaral‐ tındageçti.Onikiyılda,oçokağırkoşullaraltındayaptığımröportajlar karşılığınekazandığımısöylersemşaşılır.Gerçekten,şuandaorakamı ben size vermeğe utanırım. Ama ben gene de, az kazanmama karşın, işimi sürdürmeğe seve seve razıydım. 1963 yılında gazetemin sahiple‐ rindenbirisiylebirliktebirçokarkadaşımlaişimdenoldum.Ogünbugün debirAllah’ınkulukalkıp,“Yahusenbirzamanlariyiceröportajlarya‐ pardın,benimgazetemdedeyapmazmısın?”diyesormadı. Makasçı gazetecilik röportaja gerek duymuyordu, bütün sorun buydu. Röportaj, gazeteciliğin başlıca, ana kollarından birisidir. Hele si‐ nemadan, televizyondan, radyodan sonra önemi gittikçe de artıyor. Şu andakibatıgazeteciliğibirtürröportajgazeteciliğinedönüştü. Haberbirsoyutlama,genişbirçerçevedir.Haberbiryaşamdeğil‐ dir;belkideyaşamıngenişbirgölgesidir.Gazeteciliktehaber,radyodan, televizyondanöncedeokuyucuyudoyurmuyordu.Ancakröportajçıkın‐ cadırki,okuyucuyaşamla,yaşamın,olaylarınözüylekarşıkarşıyagele‐ bildi.Haber,gerçeğinkabayansıması;röportajsayaşamınözüne,gerçe‐ ğinözünedoğrubiriniştir. Örneğin ben Vietnam savaşını ne haberlerden, ne bilimsel araş‐ tırmalardan öğrenebildim; daha da ileri gidersem, televizyon filmlerin‐ dendeöğrenemedim.AncakVietnamsavaşıüstünebirkaçröportajoku‐ yunca,bukorkunçsavaşındehşetinevarabildim. 200 Röportaj bir edebiyat sayılabilir mi? Bu soruyla çok karşılaştım. Röportajbiredebiyatdalısayılmakne,röportajbalgibiedebiyattır.Onu haberdenayırannitelik,onunedebiyatgücüdür. Haberbiryaratmadeğildir,birtaşımadır.Aslındaröportaj,taşıma anlamına geliyor ya yanlış, o taşıma olan haberdir; hem de en gerçek anlamıyla. Röportaj bir yaratmadır. Gerçeğe, gerçeğin yaşamın özüne yaratılmadan varılamaz... Yaratmadan hiç kimse, hiçbir şekilde gerçeği yakalayamaz;yakalarsadakarşısındakineanlatamaz. Haber gerçek değil mi? Bence haber gerçeğin gölgesidir. Haberin arkasındanelervar,nelerdönüyor,neyaşamlar,dramlar,sevinçlervar? Haber bunu bize veremez. Röportaj,haberin varamadığı yere varandır. Amanasıl?Yaratarak…Gerçeğideğiştirerekdeğil,yaratarak... Dünyadançokröportajcıgeldigeçti, çoğuröportajınıhaberinile‐ risinegötüremedivebizeanlatmağaçalıştığıgerçeğisöyleyemedi.Ken‐ diside,anlatmağaçalıştığıgerçekdegümegitti.Dünyagazeteciliğirö‐ portajahaberkadarönemvermişolsaydı,dünyamızınyüzüyüzyılımı‐ zınyüzüşimdiyekadarbambaşkaolurdu. Dünyamızıröportajbaşka,dahamutlu,dahaumutlubiryeregötü‐ rebilirdi. İnsanlığın gerçeğe varabilmesi, kirlerini biraz daha dökmesi, yanlışlarını biraz daha düzeltmesi demektir. Yanlışlıklarımızın, ahmak‐ lıklarımızınçoğu,gerçeklerinibilmememizdendolayıdır.Dünyayı,insa‐ nı ne kadar çok öğrenirsek, ne kadar çabuk gerçek yaşama varırsak, o kadarçabukmutluluğakavuşuruz. Haber,bizedünyayıçokazvermekte...Gerçeğinkabuğunabileva‐ ramıyoruzhaberlerle. Dünyanın yaşamı,uzunsüredirhaberinkalıplaş‐ masıyüzündençokgizlikalıyor.Üstelik,çağımızdabirçokhaberdeger‐ çeklerigizlemeödevigörüyorkibu,dünyamızınmutsuzluğuoluyor. Röportajakişiisteristemezdamgasınıvurmakzorunda.Haberse, bireyinişiolmaktançoktançıktı.Haberdenbirtakımçıkartoplulukları sorumlu; röportajdansa ister istemez bir kişi sorumlu oluyor. Röportaj ajanslarını katmıyorum buna. Onlar nitelik değiştirmiş bir çeşit haber ajanslarıdırgene. Dünyadakieniyiröportajyazarlarıdabüyükromancılardır.Bun‐ ların arasında Hemingway, Ehrenburg, Şolohof, Simonov, Kessler var. Saltgazeteciliktengelenusta,büyükbirröportajyazarıdahatanıyoruz, odaMalaparte’tır. Şusaydığımadlardagösteriyorki,röportajbiryaratmadır.Buya‐ ratmada da gene önde gelenler büyük yaratıcılardır. İyi röportaj orta 201 adamın işi değildir. Bu arada çağımızın büyük düşünürü Sartre’ın da röportajlarını sayabiliriz. Nazım Hikmet’in Küba Röportajları, erişilmez birgüzelliktir. Bizde birçok ünlü yazar röportaj yaptı, şimdi hiç birisi aklımda değil. Ha yapmışlar ha yapmamışlar. Ama Sait Faik’in, Orhan Kemal’in, AzizNesin’inröportajlarınıkimunutabilir? Bizderöportajgelişemezdi.Bizimpolitikamızuzunyıllar gerçeğe varmakdeğil,gerçeğiörtmekoldu.BenDoğu’dakimağaralardayaşayan insanları yazdığım zaman kıyametler koptu. Az daha gazeteden kovdu‐ ruyordu beni o çağın hükümeti. Bereket versin ki Nadir Nadi ile Cevat Fehmidayattılar;örneğinCumhuriyet’inbaşındaNadirNadigibi,Cevat Fehmi gibi anlayışlı, özgürlük yanlısı kişiler olmasaydı ben Cumhuri‐ yet’te değil on iki yıl, on iki dakika kalamazdım. Onlar Cumhuriyet’in başındanuzaklaştırılıncabanadahemenoandayolgöründü. Türkiye uzun yıllardır, demokrasi uydurması altında bal gibi fa‐ şizmi yaşıyor. Demokrasi, demokrasi diye kendimizi aldatıyoruz... Ço‐ ğunlukla gazetelerimiz bu örtülü faşizmin birer çığırtkanı. Gelen ağam, giden paşam gazeteleri bunlar. Bunlar yurdun, insanın gerçeğine var‐ mak için kişilikli kimseleri bulacaklar yetiştirecekler de insan ve yurt gerçeğine varacaklar, öyle mi? Faşizmin yoğunlaşması, Türkiye’de rö‐ portajınölümüylesonuçlanmıştır.Bubirorantısorunudur. Türkiye’de bugünkü faşizm çözülürse, basınımızda da değişiklik‐ lerolacaktır.Şu günlerdetirajlarıtepeaşağıgidengazetelerimiz birçı‐ karyolarayacaklardır.Onlarıhalkın,okuyucunungözündesevimlikıla‐ cak,gerçekinsanyaşamını,olayların,haberlerinardındakigerçeğivere‐ cekolantekyolröportajdır. Güçlübirşiirimiz,hikayemiz,romanımızvar.Bunakarşınröporta‐ jımız sıfırda denecek kadar cılız. Neden? Bu gerçeğe aykırı değil mi? Çünkü röportaj, gazetelerin tutumlarına yüzde yüz bağlıdır. Gazeteler isterlerseröportajdalıçokçabukgelişir.Röportajdalıbirkaçyıliçinde kendiSaitFaik’ini,OrhanKemal,FakirBaykurt,Dağlarca’sını,dahaileri gidersek Nazım Hikmet’ini yaratabilir. Yeter ki gazeteler tutumlarını değiştirmek, gerçek gazeteciliğe yönelmek zorunluluğunu duysunlar. Dahadagereklisi,Türkiye’dedemokrasigerçekleşsin. Başka bir sorunuza karşılık vermeliyim. Ben röportajlarımı nasıl yaptım?Hemenşunusöyleyeyimki,herhangibirröportajımaherhangi bir romanım kadar çalıştım. Çoğunlukla dizi röportajlar yaptım. Öm‐ rümde ikinci yaptığım dizi röportaj Kaçakçılar’dır. Güney sınırlarımız‐ dakikaçakçılığıkonualmıştım.Gittim,üçaydanfazlabirsürekaçakçılar 202 arasındabirkaçakçıgibiyaşadım.Onlarınkorkularına,acılarına,sevinç‐ lerine, varlıklarına, yokluklarına katıldım. Bunca yıl geçti; 1951 yılında tanıdığımbirçokkaçakçıylayakındostluğumdahasürergider. Benimkaçakçıdeğilde,gazeteciolduğumuöğrendiktensonrabile benimle ilişkilerini kesmediler. Şimdi bir geceyi anımsıyorum, kilomet‐ relerce bir kayalık yolu aşarak, sırtımda ağzına kadar doldurulmuş bir çuvallacanımçıkarak,korkarak,ödümkoparak,kaçakçılarlasırtımızda‐ kiçuvallarıtaşyığınlarınasaklayışımızıanımsıyorum. Bunca yıl nasıl unutmamışım. Bunun önemli bir sebebi olacak. Hiçbirröportajımdabirteknotalmadım.Nebirsözcük,nebirçizgi.Hiç‐ bir zaman yanımda kalemim olmazdı… Adres yazmak için bile. Son iki röportajımı banda aldım. Niye acaba? Çok düşündüm, belki makineyi kullanmak hoşuma gitti. Ama bir kere olsun, yazmak için teybi açıp da dinlemedim.Dinlemekgerektiğiniduymadım.“DenizlerKurudu”röpor‐ tajımuzunyıllaryaşadığımdızaten.Lafolsun,diyeteybealdım.Biride sonröportajım“Çocuklarİnsandır”.Onudateybealdımamabakmadım bile.Yakındaçıkacak. Budavranışımınsebebine?Çokbilinçliolduğumusanıyorumbu‐ rada.İnsanancakgerçeğe,ogerçeği,oinsanı,oinsanlarıyaşayarakva‐ rır. Bence not almak, çizgi çizmek saptamak hava. Bana öyle geliyor ki, notlar, çizgiler, sözler gerçeğe varmak için tuzaktır. İnsan onlara güve‐ nipyaşamayıunutur.Yaşamayıönemsemez.Yazıcıolduğunu,saltonla‐ rın yaşamına yazıcı olarak katıldığını unutamaz. Unutamazsa da işte o zamanhapıyutar.Yaratmasıengellenir,kısıtlanır. Nekadarröportajyapmışsam,onusonunakadaryaşadımdiyebi‐ lirim.Konumu,insanlarımıgereğinceyaşamamışsam,röportajlarımda olmadı.Uydurmaoldu.Yadabenöylesandım.Nasılromanyazmışsam, hangibiçimle,hangidavranışla,öylederöportajyaptım. Türkiye’dedemokrasiylebirlikteröportajcılıkdagelişecektir.Ga‐ zeteler ne kadar diretirlerse diretsinler, ayakta kalmak, okuyucuya in‐ sancavarmakiçin,televizyon,radyo, sinema furyasında,röportajabaş‐ vurmakzorundakalacaklardır.Dünyagazeteciliğininbugünlerdegirdiği buçaresizyola,bizimkilerdegireceklerdir. 14.7.FikretOtyam 1‐ Yüreğinde katıksız insan sevgisi taşıyan, yalandan, dolandan, laf ebeliğinden kendini yüzde yüz ırak tutan, geniş halk yığınlarının, 203 renk,dil,din,mezhep,cinsiyet,ırkfarkıkollamadansorunlarınaeğilen, saltonlarınçıkarınıgözeten;olaylara,konularabuaçıdan,buanlayışve tanımla yaklaşan eli kalem tutanların yaptığı bir anlatım biçimidir rö‐ portajda,özetle... Bizim,bazıkafadümbüğüeleştirmenler,biröyküyüyadabirro‐ manıkötülemekistedilermi“Röportajhavasındankurtulamamış.”der‐ ler,aşağılarlarröportajtürünü!Sorsanızbu“eleştirmenağaları”na“Peki röportajnedir?”diye,sanırım“Kötüöyküye,kötüromanaröportajder‐ ler.”karşılığınıverirler.Onedenle,SanatDergisi’ninbusoruşturmasını kıvançla karşıladım. Birlikte öğreneceğiz röportajın ne olup ne olmadı‐ ğını,çeşitlikişilerden,anlayışlardan. 2‐Röportaj,birincisoruyaverdiğimcevapiçindeyapılanröportaj, ustasının elinde elbette bir edebiyat dalıdır benim için… Yine dar kafa, romantüründen,öykütüründenöteyegeçememiş,az gelişmişülkenin, azgelişmişdeğil,gelişememişbazıeleştirmenleri“Röportajdaruhtahlil‐ leriyoktur,birgözlemdenöteyegeçemez,onuniçinröportajbiredebi‐ yattürü,dalıdeğildir.”derler.Sanırımröportajdagülararlar,gülekon‐ muşbülbülararlar,nebileyimyadaEfruzBey’inserüveninideararlar salt.Oysabunlardavardır,olabilirsırasıgelende.Onlarnedüşünürlerse düşünsünler,eloğluçıkıpyapıyorveoluyor;girdiriyoredebiyatdalları arasına. 3‐ Her yiğidin bir yoğurt yiyişi vardır, demişler... Boşa da deme‐ mişler.Anlatım,kişiyegöreelbettedeğişir...Kimi,pireyideveyapar,atar ha atar işkembeden, ballandıra ballandıra anlatır. Konu, anlatılması ya daduyurulmasıgerekengerçekyadagerçeklergümbürder,giderarada. Lafebeliği,biçimvıdıvıdılığıyapar,yahutyazılarıtutulanbirisinitaklit eder;üstelikonudabeceremez.Taklitleolursanır,çünküiçtenduymaz konuyu, can gözüyle bakmaz konuya, taklitle olur sanır ki, budaladır böyleleri... Sevilen, okunan, saygı duyulan bir röportajcının salt anlatımını benimser, ben de yaparım, okur beller. Çilelerin, bin bir deneylerin o canım çizgisine şıppadak varırım beller; olmaz tabii, avutur kendini, kandırıryazısınınçıktığıgazeteyahutdergiyöneticisiöncekendisiama, canımokuryemezbumavalları. Yine birinci soruda açıkladığım çizgiden hareketle yalın, açık‐ seçik,yalansız‐dolansız,içtenlikleanlatmalı.Gravyerpeynirihile‐hurda, yalan‐dolankabuletmeyentekpeynirtürüyse,hasröportajdayalan,üç kağıtçılık,lafebeliğikabullenmeyentekanlatımdalıdır.Konuyacangö‐ züyle bakmıyor mu, konunun ıcığını cıcığını çıkarmadan mı inceliyor, 204 sosyal açıdan, ekonomik açıdan, kültürel açıdan, insan ilişkileri açısın‐ dan, konunun diğer yurt sorunları açısından, hatta giderek dünyadaki benzeri açısından, başka ülkelere göre kıyaslama açısından bakmıyor mu?Kogitsin. Zinharyalankatmadan,yüreğindeiyiceduyarakbuişinedenyap‐ tığının gerçek ve doğru bilincine vararak, vuracağı hedefi iyi bilerek, duyduklarını süzgeçlerden geçirerek, gördüklerini can gözüyle görerek anlatmıyormu?Böyleyapmıyormu?Kogitsin.Zatengidecektirröportaj piyasasından,nicegidenlergibi... 4‐ Başlığında “Röportaj” yazısı olan, bu işle uğraşanları saygıyla andıktan sonra, 1960 Ak Devrimi’ne kadar Türk Basını’nda röportaj, “Darülaceze’de Bir Saat” “Çocuk Yuvasında Bir Saat”, “Fişmekanın Bil‐ mem Ne Fabrikasında Bir Saat” , “Holivut Dedikleri”, “Afrika’daki Ha‐ geluguKabilesiNasılÇiftleşir?”,“MeşhurBilmemKimNeDiyor?”yahut “Amerikan Uçak Gemisinde Kış Günü Nasıl Domates Yenir?”den öteye geçmediyse, kimseyi suçlamamak gerek. O günün koşulları bunları ge‐ rektiriyormuş, böyle yapmışlar... Yaşadıkları kentin belirli bir kesimin‐ dengayrisiniilgilendirmeyenkonulardaröportajyapmışlarsa,böyleleri geçerolduğuiçinyapmışlardır. 1960AkDevrimioldu,röportajdakiduygululuk,anlatımdeğişti,zi‐ ra bu devrimle rakam da icat oldu. Eskiden “Çukurova sıtmadan kırılır, dudaklar çatlaktır, yürekler yanık, insanlar dökülür patır patır, gözler trahomlu, ciğerler delik, ince hastalıklıdır hepsi.” denirken, devrimle ül‐ kedekaçtrahomluvar,kaçsıtmalı,kaçhastane,kaçdoktor,kaçhemşire var,yatakbaşınakaçhastadüşüyor,bunlarçıktıortayarakamla... Halkfakirderken,nedenleri,niçinleriçıktıortaya...Halksömürü‐ lüyor derken, neden ve nasıl sömürüldüğü ve kimin sömürdüğü çıktı, çıkarıldı ortaya... Röportaja sokuldu bazı kalemlerce bu; daha sağlam, dahainandırıcı,dahagerçekçiolmayabaşlandı.Haklıolarakyapılansalt duygululukayıklandı,atıldıkimilerince. 5‐İstendiğikadarbüyükromancıdenilsin,istendiğikadarbirtür‐ lüverilemeyen,verilmeyenNobel’eadaygösterilmeyeçalışılsın;kanım‐ ca,YaşarKemalçokiyi birröportajcıdır.Bazıabartmalarına,hayalinde yaşattıklarını röportaja sokmasına rağmen uydurmalarına diyemiyo‐ rum ,röportajdalınaettiğihizmetlerden,katkılarındanötürüveduydu‐ ğumsaygıdan. DursunAkçam’ıseverimbudaldada.Vurucuanlatımıyla,eğildiği konular yönünden bir Orhan Kemal vardı.. Bekir Yıldız’ın da röportaj 205 yapmasını isterim, geçiririm gönlümden sık sık.. Bir Şahap Balcıoğlu vardıbirzamanlar. BirRaymondCartiervardı.ŞimdileriDominiqueLapierreveLarry Collinsarkadaşlar... Hiç sevmediğim halde, ister istemez yeri geldiği için bir defacık kendimden söz edeceğim, bağışlayın... Yıllardır, diyelim 1960’tan bu yanabenimyöntemimLapierre‐Collinsyöntemiydikendiçapımda,ken‐ diolanaklarımagöre,sağlanan,sağlayabildiğimolanaklaragöre… Buyöntemi sevmişimdirama needelimayranımızbu,yarısısu… Azgelişmişülkeningelişmekisteyen,amaboyuneğmediği,yalanadola‐ na, çıkarcılığa vurmadığı için bu kadar gelişen bir röportajcısı olarak, onlara kıskançlık değil, saygı duyuyorum; yaptıkları her işi kendim yapmışgibiseviniyorum. Geçmişte ve şimdileri, bazı röportaj yazarları, bu canım edebiyat dalınıhalkyığınları,insanveinsanlariçindeğil,kendiçıkarlarıiçinkul‐ landılar,kullanıyorlar.Gazetelere“hulul”ediyorlar,tümyeteneksizlikle‐ rinerağmenbutürde,budalda.İşçevrelerinesokuluyorlar,halkınara‐ sına girip halktan yanaymış gibi görünüp, onların sorunlarına eğiliyor‐ muşgibigörünüpparsatopluyorlar.Sonrabirpartiden“mebusnamze‐ di” olarak görüyoruz, bu bayları. Kimilerinin amacı sütun kapmaktır, kiminin makam, kiminin zengin ailelere iç güveyi olmak, kiminin bil‐ memne… Röportajcılığın en namuslu devamı, romancılıktır. Yaşar Kemal’i bununiçinseverim.Amainsaniyi,ünlübirromancıolunca,rahatınamı ne düşüyor; muhterem poposunu büyük kentlerden öteye kaldırmıyor, büyükkentlerinkısırröportajcısıoluyor. O çileli uzak yurt topraklarını, geri bıraktırılmış toprakları ve in‐ sanlarıvehayvanlarınıvedoğasını,umutlarınıyinedeyitirmeyenkoru‐ yucusuzgaribanhalkyığınlarını,onlarınsorunlarınıunutuyor.Kimileri dekendiniröportajyazarıbelleyipavradını,eşini,dostunuatıyoraraba‐ sına, başka ülkelere turistik geziler yapıyor. Sütün kaymağı bile değil; yol boyu gözlemlerini, başına gelenlerini, yahut kendi yaşantısını daha dabastırıpdöküyorkağıda;üçbeşfotoğraf,oluyorröportaj…Yazanda, röportajcı… Azıcıkimaettinmibunlara,çocukgibidarılıyorlarsonra,giderek kimbilir,“kıskanıyor”dadiyorlardır…Kızıyorsamböylelerine,seçtiğim buedebiyat dalınasaygı duyduğumiçindir.Yoksaböylebudalaların ne halleri varsa görsün, diyorum; ama nasıl anlatırsın? Adam inanmış bir kerekendine! 206 6‐ Namuslu bilim kitaplarını karıştıranlar bakarlarsa dip notları‐ na, birinci soruya verdiğim karşılık içinde yapılmış röportajlardan alınmış bölümleri ve bunların kimlere ait olduğunu görürler... Böyle yapılmış röportajlar, en gerçekçi, namuslu birer belgedir; o konulara tutulmuşaynadır. 7‐Röportajdafotoğraf,röportajınanabababirkardeşidir;hemde yapışık.. Yalnız objektifini nereye çevireceğini bilene. Adamın burnunu burunluktan,gözünügözlükten,doğanınyarattığıoengüzelbiçimi,oen güzel biçimlikten çıkaran, dikkati ancak böyle çekebilen kişilerin, diye‐ limfotoğrafçılarınböylenaneleryememekoşuluylafotoğraf,röportajın tamamlayıcısıdır, ortağıdır, yüreğinin yarısıdır. Namuslu bakarak, olanı veren,gösterenobjektiflerle… Öteki objektifler ise fotoğraf makinesinin yalanıdır, sahtekarlığı‐ dır, zorlamasıdır. Bu objektifler de tabii sözüm röportaj dalındadır bakış açıları olmayan, varsa körleşen, baktığı halde göremeyen bakar körlerin,yeteneksizleringerçekleriörtmek,yozlaştırmakiçinkullandık‐ larıbirgereçtir;sankiböyleyapmakiçingörevlendirilmişkişilerinaraç ve gereci. Ben bunlara fotoğrafın röportaj dalında “ajan provoka‐ tör”leri diyorum, yine ısrarla belirtiyorum; dediklerim salt röportajda kullananlariçindir,bilmemanlatabildimmi? 14.8.NaciSadullah 1‐Röportaj,tanımınınyapılmasınagerekduyulmadanbolbolde‐ nenmişbiryazıtürüdür.Aslındaröportajlailişkisiolmayanbiryazıtürü hemen hemen yok gibidir. Örneğin, Nazım Hikmet’in “Taranta Babu’ya Mektuplar”ı ya da “Simavna Kadısı Şeyh Bedrettin”i, şiir biçimine so‐ kulmuşbirerhalisröportajdeğildirdenedir? 207 Röportajın kökenine inmek gerekirse, ta İbni Battuta’ya ya da en azındanEvliyaÇelebi’yekadarinmekgerekir.EvliyaÇelebibencebaldırı çakşırlıvebelidivitlibirröportajyazarıdır.Nitekim,bugünAnadolu’yu yer yer canlandırmak isteyen her yazar Evliya Çelebi’nin bıraktığı do‐ kümanlardanesinlenmekgereğiniduyar. Röportajın asıl anlamı ‐özet olarak‐ güzeli, güzel anlatmak oldu‐ ğunagöre,güzelolanhangiyazıdaröportajyokturki? 2,3,4‐ Galiba biraz da bu yüzden, bana çok garip gelen “Röportaj biredebiyatdalısayılabilirmi?”sorusuoldu.Röportajedebiyatın“dalı” değiltamanlamıyla“kökü”sayılır.Bedrettin,tarihselbirröportajı,kendi kanıylayazıvermişti.Nazımisimlişairedüşenişde,buyaşamayamah‐ kumeserikendineuygunbiçimdetemizeçekmekoldu. Görülüyor ki her eserde az çok edebiyat ve her edebiyatta da az çok röportaj vardır. Biz aslında en pestenkerani yazılara röportaj der‐ ken, röportajın en güzel örneklerine de kendimize göre isimler uydur‐ muşuzdur...Meselaadam,Pilevneşafağınınkanlımendiliiçindeanımsa‐ dığı şehit babasının ruhuna hitap eder: Röportaj asıl işte budur. Zira röportaj, bayan tuvaletleri gibi boyuyla posuyla ölçülmez. Anlamıyla ölçülünce de, Yunus Emre bile karşımızda, derdini yaşantıya kavuştur‐ mak için vezinden, kafiyeden faydalanmak lüzumunu duymuş bir usta röportajcıkılığınagirer. Birisi:“Roman,birbüyükröportajdır.”demiş.Busondereceyanlış birgörüştür.Roman,romantizmdenkaçakaçakendisiniröportajsınır‐ larıiçinesığınmışbulmuştur. Röportajdan hiç, ama hiç anlamadığımızın belki de en sağlam öl‐ çüsü, vaktiyle röportaj yazmaktan en korktuğum bir sırada, rahmetli Sedat Simavi’nin çıkardığı dergisinde bana, “röportaj krallığı” vasfının layıkgörülmesidir.İşingülünçyanı,bugaripvasfınşakaolarakkalma‐ yıp ciddi olarak tutmuş bulunmasıdır. Benim buna layık görülüşümün gerçek nedeni, o zaman rahmetli Cemalettin Saraçoğlu’nun sahibi bu‐ lunduğu Yeni Sabah gazetesinde yayımladığımız “Sünger Avcıları” baş‐ lıklıröportajserisiydi. Şimdihatırlayabildiğimtekgerçek,kocabirkasabanıntekmedarı maişeti olan sünger avcılığı işinin, Bodrum’da şaşılacak olanaksızlıklar içinde uygulanmasıydı. Mesela bir sünger avcısı deniz derinliğinin atıl‐ dığıbiryerinde,sutazyikiylefelceuğramamayaancakveazamiikida‐ kikadayanabilirdi.Fakatbuikidakikaenşaşmazolarakneyleölçülebi‐ lirdi? Bir saatle değil mi? Fakat o sırada sünger avcılığı işine ortaklaşa hayat bağlamış olan 164 kişinin hiç birisinin bir saati bile yoktu. Onun 208 yerinekullanılanaraç,ortasıdelikbirleğendi.Vebuleğenedoldurulan suboşalınca,aşağıdakiadamyukarıçekilirdi.Vedemekkidibeindirilen biçareinsanınhayatı,eskileğendekideliğinbirnebzecikdahagenişleyip genişlememesinebağlıydı. Fakatben,nebunları,nedebunlarabenzerşeyleriyazdığımiçin, kendimi değil röportajın krallığına, prensliğine ya da dukalığına, fakat gerçekbirustalığınavehattaçömezliğinebilelayıkgörmüyorum.Ancak, becerebildiğimi sanmadığım röportaj yazarlığının son derece zor bir yazıtürüolduğunainanıyorum. 5,6‐Bensizesaderöportajlarıylabüyükbirünsağlamışbiryazar tanıtayım: Malaparte. Bu adam, ihtilalden sonra Fransa’ya sığınmış bir Beyaz Rus yazarı. Adama şöhret sağlayan en güzel yazılar, İspanya İç Savaşı sıralarında yayımladığı “Savaş Röportajları”. Çok sonra yayımla‐ dığı yine röportaj eserlerinin adı: “Sur les Routes d’Europe” Avrupa Yollarında .Yazar,bueserindebize,komünistBulgaristan’ınensevdiği millişairinitanıtırveişingaribibueserikarşılığında“StalinNişanı”ka‐ zanır. Bu nişanı kazanan röportajda, Malaparte’ın oyunu hak eden en güçlü Bulgar şairinin adeta “berceste” sayılan dizesi de aynen şöyledir: “Hayatımın en rahat dinlenme yeri, bir Türk ölüsünün gölgesidir.” Ma‐ dalya kazanan zerre kadar sosyalistleşmemiş, aşırı Slav barbarlığına kadarduyduğuiğrençtutku,aynı kaleminröportajstilindekieserlerin‐ denkalmahayranlığıdayitirdi. Oysaöteyanda,Sovyetler’inSimonSimonevisimlibiryazarıdaha varki,“İnsanAskerDoğmaz”isimliüçciltlikkoskocabireseryazmış.Bu yapıta bizzat kendisinin verdiği ad, “Roman”. Oysa, yalan ya da yanlış, “İnsan Asker Doğmaz” bir roman değil, bal gibi bir röportaj. Büyük ve gerçekçi bir savaş röportajı, ancak bu kadar tam bir başarı ile kaleme alınabilir. Kısacası, görüldüğü gibi, benim “röportaj” anlayışım, bu konuda, benimbeslediğimsanılanyargılardanbüsbütünbaşka. Nitekim mesela bana sorarsanız, Türkiye’nin en başarılı röportaj yazarlarından biri, şimdiye kadar son derece yanlış olarak “şair” sanıl‐ mışolanbirkişidir.Adınıvereyimki,şaşacaklararasınasizdekatılası‐ nız:OrhanVeli. Birelindecımbız, Birelindeayna; UmurundamıDünya. 209 Sorarımsizebununneresişiir?Aslındaçokkısa,fakatsonderece başarılıbirröportajbu.Siz,OrhanVeli’ninbütünyapıtlarında,müthişve bunaltıcıbirsabırsızlıktandoğan,buaslındaustacaözetleyiciliğibulabi‐ lirsiniz. Size okuduğum büyük röportaj eserlerinden birinin adı: “Les PécheursdePerle”di.Türkçesi:“İnciAvcıları”.Sonunakadarilgiyleoku‐ nan450sayfalıkeseriözetlemekgerekirseşöylediyebilirsiniz:Namluya birgözünüsürdüveinciyivurdu...”Zirainciavcılığında,avlanacakolan değere karşı tehlikeye konulan “cevher”, biçare Afrika insanının gözle‐ riydi. Avını bulabildiği derinlikte, sünger avcısını felce uğratan gaddar subaskısı,inciyekavuşabildiğiderinliktede,inciavcısınıngözlerinikör ediyordu.Buikimüthişgerçeğiyazıylayadahemyazıylahemderesim‐ le,birertarihseldokümanolaraktariheintikalettirebildiğiniztakdirde, gerçekbirröportajbaşarmışsınızdemektir. 7‐Bizderöportajalanısonderecegelişmişvegenişlemiş,fakatin‐ tikal alanı son derece dar kalmıştır. Dün, elinde sade kalemiyle bize, uzakAfrikaormanlarındankeşiflergetirmişolanröportaj,bugünastro‐ not kılığı ile normal fotoğraf görüntüleri taşımaktadır. Bu da Thomson kurşunlarıyla sivrisinek avlamaya benzemez mi? Röportaj düne kadar, dünyayıolduğundandaküçültmüştü.Bugünbütündünyaondan,adeta her şeyin naklen yayınını bekliyor. Denilebilir ki, kalemle yazılabilecek hemenhiçbirşeykalmamıştır. 14.9.CengizTuncer 1‐ Aslında röportajın tanımını yapmak gittikçe zorlaşıyor. Yazılı basınınsınırlarıiçindekaldığızamansınırlarıaçıkseçikbelliydiröpor‐ tajın. Oysa radyo ve televizyon bu sınırları enine boyuna olduğu kadar derinlemesine de zorlayıp değiştirdi. Giderek röportaj özünde taşıdığı yazarın inançlarından, düşüncelerinden sapma eğilimleri kazanmağa, yayın organlarını yönetenlerin kontrolüne girme tehlikesine düşmeğe başladı. 210 2‐Kuşkusuz, röportaj bir edebiyat dalıdır; sırasında edebiyatın herhangi bir dalındaki sanatsal başarıya ulaşma olanağını taşır. Kimi zaman,bütünötekisanatdallarınınetkinliğiniaşanbiryanıbilevardır. Yaratma ile yansıtma arasında gerçek bir denge kurmak zorunda olan röportaj yazarı, daha çok yaratmaya dayanan eserinden, sanatçıdan, inandırıcıolmaolanağınasahiptir. 3‐Röportajda seçilecek anlatım yolu, yazara göre değişir; giderek konuyagörebiledeğişir.Amaözündedeğişmeyentekşey,herşeyiek‐ siksizanlatmaktır.Eksiksizanlatmakderken,bütünayrıntılarüzerinde aynıyoğunluktadurmayıamaçlamıyorum. Hiç kuşkusuz yazarın büyütecini kullanacağı, bütün boyutlarda sergilemeyeçalışacağıgerçekler,gözlemlerolacaktır.Amabunlarınkar‐ şıtlarını, bunlarla çelişen şeyleri dışarıda bırakmamak, bir temel görüş olarakbenimsenmelidir.Çünküröportajyazarıyorumaenazhakkıolan yazardır. 4‐ Röportaj yazarlığı yapmış herkesin bildiği ve kabullendiği bir gerçek vardır bizde; Naci Sadullah’a kadar olan röportaj yazarlığı ile NaciSadullah’tansonraolanröportajyazarlığı.Sanırımbuçizgigerçek‐ ten en açık çizgi olarak kalacak. Öncesi röportaj bile sayılmayacak bir takım tahrir görevlerine benziyordu; sonrası ise edebiyatımıza büyük adlarkazandırmışbirlisteyioluşturur. 5‐ Bizden Fikret Otyam’ı beğeniyorum. Yabancılardan oluşacak listenin ise hep eksik kalacağına, yanlışlarla dolu olacağına inandığım içinadvermekistemem. 6‐Röportajınbelgeolmakyolundabirişlevivardır;aslındaroma‐ nın,hikayenindebelgeolmakyolundabirişlevivardır.Benceromanve hikayeileröportajıbukonudaayıranözellikvenesnellik,dengeleriba‐ kımındanolan ayrılıklarıdır.Röportajolabildiğince“nesnel”kalmalıdır; romanınvehikayeninkarşısında. 7‐Benfotoğrafında,kalemgibikullanıldığına,ustalarınınelinde kuşkusuz,inanıyorum.Buyüzden,birteksözcükyazılmadanbilefotoğ‐ rafın da bir röportajı oluşturabileceği kanısındayım. Örneklerini bizde vedünyabasınındaokadarçokgörüyoruzki,üstelik. 211 212 BazıYabancıDüşünürveGazetecilerinGörüşleri Röportaj,kendineözgüözelliklerivebelligörevveimkanlarıolan birbilgilendirmetürüdür.Çokgenelanlamdaröportaj,somutveyoğun birbiçimde,kişiseldüşünceninhakimolduğubirolayyadadurumbil‐ dirmebiçimiolarakgörülebilir. Reumann röportajı, “gerçeklerin vurgulandığı, ancak kişisel dü‐ şünceninsüzgecindengeçenbirhabertürü”olaraktanımlamaktadır. Halleriseröportajın,“Olaylarayönelikolduğunu,ancakmuhabirin buolaylarıbizzatkendisiyaşamışgibiaktardığını”ifadeetmektedir ak‐ taran:Reumann1989:74 . BuanlamdabirtarifideBelke 1973:95 yapmaktadır: “Geleneksel bir gazetecilik türü olarak röportajın … öncelikle bilgi aktarma görevi vardır. Ancak düzenlemesinde sadece konu değil, aynızamandaröportajınınbakışaçısıvemizacıdabelirleyicidir. Röportajcı, görgü tanığı olarak kendi kişisel angajmanı ile olayı yazar; ancak bunları daima kendisi yakından gördüğü şekilde güncel durumlarveolaylarlasıkıbirbağlılıkiçindeelealır.Röportajcıyaşanan olay anından yazar ve geniş bir okuyucu kitlesine hitap etmek, onları hareketegeçirmekveonlarıcezbetmekister.Bundandolayıröportajda gündelikdilhakimdir,röportajsözdizimselaçıdanbasitveanlaşılabilir‐ dir.” Bucher’e göre 1986:82 röportajlarda öncelikle şu noktalar bu‐ lunmalıdır: a Aktarankişininnelergördüğünü,duyduğunuveyaşadığınıbil‐ dirmek, b Olayınhangiperspektiftenelealındığınıbildirmek, c Aktarankişininneyiaraştırdığınıbildirmek, d Aktaranın olayı hangi siyasal, tarihsel, sosyal ve kültürel bağ‐ lamdagördüğünübildirmek, e Aktarankişininaraştırmadahangirolüüstlendiğinibildirmek, f Aktarankişininaktarılanolayıneşekildeyaşadığınıbildirmek. Birkonuyuöznelolaraksunmak,birolayınvukubulduğunuyada bunun nasıl vuku bulduğunu bildirmenin ötesinde, o olayın, haberi ya‐ zankişiningözüylenasılgerçekleştiğiniifadeetmekdemektir. Yazarınbakışaçısınınkonuyadahiledilmesinin,metnindildüzen‐ lemesine değişik etkileri vardır. Öteki bilgi ağırlıklı metin türlerinde, 213 kişiselolmayantavırölçüoluştururken,yanimetniüretenkişininkendi değerlendirme ve görüşlerinin metne eklenmesi söz konusu olmazken, röportajlarrahatlıkla“Ben”yada“Biz”üslubuylayazılmışpasajlariçe‐ rebilirler. “Ben” ve “Biz” ifade biçimlerinden, metin yazarının anlattığı olay karşısındaki kişisel tutumu, duyguları ve değerlendirmeleri açığa çık‐ maktadır. Ayrıca metinde yapılan doğrudan aktarmalar, yazarın olaya katılanlarhakkındakiizlenimlerini,değerlendirmeleriniveonlardanne şekildeetkilendiğinidegöstermektedir. Yazarınolayıkendiyaşadığı,algıladığıbakışaçısındananlattığıbu yapı,röportajlardavukubulanolayayakınlığıdaberaberindegetirmek‐ tedir. Bu gibi metinlerde yazar, olaya dahil olan bir gözlemci durumu almaktadır.Böyleceokuyucuiçinilkeldenbilgiedinmeimkanıoluşmak‐ tadır. Merkezde bulunan olay anlatılırken, okuyucuda, sanki kendisi oradaymışvebuduyguyubirlikteyaşamışizlenimimeydanagelmekte‐ dir.Ayrıcakesinyerbildirmeleri,somutayrıntılarainmevegrubaözgü konuşmatarzları,olayıgüncelleştirmeyeveokuyucuyayakınlaştırmaya katkıdabulunmaktadır. Bu anlamda özellikle vurgulanması gereken, doğrudan anlatımla verilen bölümlerdir. Bunlar sadece belli içeriklerin verilmesine hizmet etmemekte,aynızamandabirmetnianlaşılabiliryapmanın,birkişiyiya dabirdurumumümkünolduğukadargerçeğeuygunveokuyucuyaya‐ kınsunmanınaracıdır. Bu açıdan doğrudan anlatım şeklindeki alıntılar, röportajlar için tipiktir ve gerçekte bu türü, öteki bilgi ağırlıklı yazı türlerinden ayırt etmekiçinönemlibirölçüttür.” Müler1989:129vedevamı .190 190 Cemal Yıldız, Yazılı Basında Metin ve Manşet, Teknik Yayınları, İstanbul: 2000, ss. 4449. 215 BölümD 15.NEDİYORLAR? Not: Bu bölümde yer alan görüşmelerin gerçekleştirilmesi sırasında, yöneltilen sorulardaki “röportaj” kelimesi, “söyleşi” kavramını da içeren biçimde kullanılmıştır. 15.1.AhmetTulgar 1. Gazeteciliğe nasıl başladınız? Röportaja yönelmenizin nedenle‐ rindensözedermisiniz? Viyana Üniversitesi’nde gazetecilik eğitimi aldım. Gazeteciliğe ilk olarak 1987 yılında Sabah Dergi Grubu’nda, başında Enis Batur, Ömer Madra ve Ali Saydam’ın bulunduğu dönemde, dergicilikle başladım. Orada çıkan bütün dergilere yazılar yazıyor; röportajlar yapıyordum. Amaperiyodikdeğildi;gerektiğindeyapıyordum.Çokkısasürede,beni işin mutfağına çekmeye başladılar; yayıncılığın kitap dizisinde editör olarakçalıştım. Dahasonra, yenikurulanbiryayınevindeçıkarılangençlikdergi‐ sininyayınyönetmenliğiniyaptım.Rockmüzikağırlıklı;amatoplumsal eleştiriiçerenbirgençlikdergisiydi. Bunundaardından,sekizaykadargazeteciliğearaverdim;neya‐ pacağımakararvermekiçin. Reklamcılık yaptım. Ondan sonra Güneş gazetesi dönemi geldi. Nokta dergisi ardından da, en uzun süre Milliyet gazetesinde çalıştım. SonraAkşam,VatanveşimdideBirgüngazetesi…Gazeteciliğinherala‐ nındaçalıştımdiyebilirim.Editörlükyaptım,haberyaptım,köşeyazdım; toplumsal ve siyasal haberler için muhabirlik yaptım. 2000 yılından iti‐ baren,çalıştığımheryerdedüzenliolarakröportajdayaptım. Röportajlarımda, edebi açıdan kuru, siyasi açıdan da devlet tara‐ fından dayatılmış resmi gazetecilik dilini kullanmamaya, özgün dilimi kullanmayaözengösteriyorum.Yazdığımherşeyinedebiyatayakındu‐ ran şeyler olmasına, teknik ve dil kullanımı açısından, çaba sarf ettim. 216 Bunu da başardığımı sanıyorum. Çünkü gazeteciliğimin ilk yıllarından itibaren,aynızamandaedebiyatçıolarakdakabuledildim.Edebialanda kitaplarım da çıktı; edebiyat eleştirmenleri tarafından mercek altına alındı;değerlendirildi. 2. Yaptığınızişinasıladlandırıyorsunuz,“röportaj”mı“söyleşi”mi? Sizceröportajvesöyleşininfarkınedir? Röportajçokgenelbirkavram.Söyleşibelkiröportajınbiraltöğe‐ si olarak kabul edilebilir. Röportaj, savaş alanında tamamiyle isimsiz kişilere,oradakiortama,yaşamailişkin,genişkapsamlıfarklıbakışaçı‐ larınıiçindebarındıranuzunbirmetindir. Ben aslında söyleşi yapıyorum; fakat söyleşilerimde “Hadi gide‐ yim,şusıralarbugündemde,onunlasöyleşeyim.”demiyorum. Kafamda bir çerçeve oluyor. Konuştuğum kişinin, üzerinde ko‐ nuşmak istediğim temaya ilişkin bakış açılarını öğrenecek, ona ilişkin itiraf etmediği, konuşmak istemediği belli meseleleri, orada provoke edereköğrenecekşekilde,kendibakışaçımıdakoyarakgidiyorum.Sa‐ deceokurunmerakettiğinidüşündüğümsorularısormakiçin,okuradı‐ na oraya giden bir araç değilim. Konuştuğu kişiye karşı olumlu ya da olumsuzdüşünceyesahipbirkişiolarakgidiyorum. Okurundamerakedeceğinidüşünerek,kendimerakettiğimşeyle‐ risoruyorum.Kendimideortayakoyuyorum.Benimsöyleşilerim,sadece söyleşilenkişilerinortadaolduğu,göründüğü,benimiseyorumdankaçı‐ nanbir gazeteciolduğum,herhangi birses olduğumsöyleşilerdeğil. En tarafsızolduğunusöyleyenkişilerde,seçtiğisorularlataraftutmaktadır. Ben de o yüzden, kişiliğimi, dünya görüşümü, tavrımı çok net koyuyo‐ rum.Birde,tabiiböyleolduğuzaman,özellikleprovokasyonlarsonucu, karşınızdakiinsanınkeşfedilmemiştaraflarınıkeşfedersiniz. Genel anlamda çok kullansak da, bana göre röportaj, anlam de‐ formasyonuna uğramış bir kelime; Türk gazeteciliğinde. Ben, söyleşi yapıyorum aslında. Söyleşi de diyemem, tam olarak. Söyleşi de çok yu‐ muşak bir laf, ciddiyetten uzak geliyor; sohbet‐söyleşi gibi başlıkları sevmiyorum. Niye sohbet? Ben hayatımda tanımadığım insanla, niye gidipsohbetedeyimki?Söyleşidede,sankiikitarafbirbirinebilinçlebir şeyleranlatıyor. 3.Röportajınişleviveröportajcınıngörevinedir? 217 Söyleşininiçindehaberolmalı;söyleşihabervermeli.Kurubirha‐ berdeğil,tabiibu.Birtoplumsalkesimi,siyasikişiliğiyadapopülerher‐ hangibirinin,birkonuüzerindekidüşüncesiniverir.Toplumunkendini anlamasına, birbiriyle benzeşmeyen kesimlerin birbirini tanımasına hizmetetmelidir. Gazeteciler kendilerini faklılıkların momenti olarak görmüyorlar, demeç gazeteciliği yapıyorlar. Kars’ın bir köyünde bir cinayet işlendi‐ ğinde,oradakiherhangibirgazeteyadaajanstemsilcisigider,valiyada jandarma komutanıyla konuşur; o evdekilerle konuşmaz mesela. Savcı yadajandarmatutanağınıalıryollar;oevede,zanlınınyadakurbanın vesikalık bir fotoğrafını gasp etmek için gider. Gazeteler de bu şekilde yayımlar. 4. Röportajyaptığınızkişileribelirlemedekullandığınızölçütlerne‐ lerdir?Bukonudaçalıştığınızbasın‐yayınorganınınyöneticiyadasahip‐ lerindenönerialıyormusunuz? Enönemlisi,konuşacağımzaman,okişininbirşeylersöyleyeceği‐ ni, gerçekten iletişime geçeceğini hissetmem lazım. İkinci koşul, elini sıkmaktan,aynımasadaoturmaktantiksinmeyeceğimbiriolmalı.Böyle birdeneyimimolduvegerçektensinirbozucuydu.Diyarbakır’daHizbul‐ lah itirafçısı birisiyle konuştum. Diyarbakır’daki adamla konuşurken, çok tedirgin olmuştum; çok uzun sürmüştü röportaj. Bir tecavüzcüyle konuşmam.Çünkükavgayadönüşebilirröportajsonunda. Üçüncü olarak da, hiç gündemle alakalı olmayan biriyle de yap‐ mak istemem; ama o da mümkün değil. Burası batı demokrasisi gibi, gazetelerdeki siyasi haberlerin insanların hayatlarını çok fazla etkile‐ mediği bir ülke değil. Her olan sokaktaki insanın hayatına yansıyor. Maalesef,gündemlealakasızinsanlarlaçokröportajlaryapılıyor.Mesela bütüngazetelerPınarAltuğ’unpeşinde;onukonuşturmayaçalışıyorlar. Gündemlehiçilgisiyok.Gündemleamaçlananşeyfarklı;onlargündemi dönüştürüyorlar. 5. İyibirröportajiçinnasılbirhazırlıkyapılmalı?Siznasılhazırla‐ nıyorsunuz? Hiçbir röportaj öncesi, bir kere bile arşive inip çalışmamışımdır. Ama benim özel bir durumun da var; hiçbir şeyi unutmam. Giderken arabadasoruhazırlıyorum;anabaşlıklarla. Giderken,diğerbütünproblemlerimibirkenarabırakmakzorun‐ dayım. Mali problemlerimi, yazmakta olduğum romanı... Her şeyi bir kenarabırakıp,röportajakonsantreolmakzorundayım.Doğalolarakda, 218 aklımasorularkendikendineinmeyebaşlıyor.Herzamanyanımdakü‐ çüknotdefterleriolur.Onlarakısakısanotşeklindesoruyazarım. 6.Röportajyaparkenzamanınasılkullanıyorsunuz? Ben45dakikadayaparım;uzunsürekimseyidinleyemem.Birde okasetiçözeceğim.Aslındaidealsürem25dakikadır.Çünküancakbiri‐ ni kulaklıkla dinlemeye, o kadar tahammül ediyorum. Zaten başladığı zamankonuşturmam;birnoktadansonrakeserim. 7. Röportaj metnini kurgularken, neleri atıp neleri anlatmanız ge‐ rektiğine nasıl karar veriyorsunuz? Attıklarınızdan pişmanlık duyduğu‐ nuzoluyormu? Teypte olmayan hiçbir şeyi asla yazmam. Anlam değiştirecek re‐ daksiyon da yapmam. Eğer bir konuda önemli şeyler söylemişse, fakat onuntamamınıverirsemröportajınokunmaritmi,hızıvecazibesiazala‐ caksa,obölümüolduğugibikoymuyorum. Belli konularda, virgülüne, kelime tekrarlarına bile dokunmadan, hiç redakte etmeden blok halinde koyuyorum. Çünkü röportaj bir an‐ lamda çok tehlikeli. Bir dava açıp çok ağır tazminatlar alabilir. “Teypte bu böyle.” demeniz yeterli değil; kayıttaki lafın anlamını değiştirmeniz desuçolarakkabulediliyor. 8. Röportajınızdasözlüifadelerdışındael‐kolhareketlerinivemi‐ miklerinasılyansıtıyorsunuz? Hasan Cemal röportajında oldu. “Ben birikimlerimi, genel yayın yönetmenleriylepaylaşmakisterim,amakimsepaylaşmıyor.”dedi.“Peki, sizçokteklifaldınızmıMilliyet’tekidönemde?”diyesordum.Çünküaldı‐ ğını biliyorum. “Bu soruya cevap vermiyor; diye yazarsın.” dedi; kahka‐ halarattı.Paranteziçinde“gülüyor”diyetekkelimeileyazdım. Caz müziği üzerine konuştuğum biriyle, gürültüden kaçmak için, daracık muhasebe dosyalarıyla dolu bir odada röportaj yaparken, “Bu‐ rayı cazla ifade edebilirsiniz.” diyerek, odayı gösterdi. Parantez içinde: “Oturduğumuzodayıgösteriyor.”diyeyazdım,mesela. Amageneldeatmosferi,girişyazımdaanlatmayaçalışıyorum.Giriş yazımda atmosfer, o kişi hakkındaki düşüncelerim, değişmişse neden değişmiş,bugibibilgileriveriyorum. 9. Röportaj yaparken görüştüğünüz kişilerin sizin kontrolünüz dı‐ şınaçıkmamasıiçinnegibibirtutumunuzvar?Karşınızdakiniistediğiniz sınırlariçindetutmayınasılbaşarıyorsunuz? 219 VatanGazetesi’ndeyeniçalışmayabaşladığımda,ErkanÖzerman’a gittim.Teybiçıkardım,masayakoydum.Dahahalhatırsorarken,başladı konuşmaya,15dakikakesintisizkonuştu.Söylemekistediğişeylerianla‐ tıyor;benhiçbirşeydemedim,dinledim. Sonra teybi aldım, başa sardım. Ve başlattım tekrar. “Silinecek.” dedi.“Silinmesilazım.Dahadoğrudüzgünsorusormadım;kendikendi‐ nizeanlatmayabaşladınız.”dedim.“Amaben35yıldırpiyasadayım,bü‐ tün magazin söyleşileri böyle yapılır. Sen mi gündemi oluşturacaksın? Konuşulan kişi oluşturur, gündemi.” Ben dedim ki: “Beni tanımıyorsu‐ nuzgaliba.”“Adınızıduydumamatanımıyorum.”dedi.“Şimditanıyacak‐ sınız.”dedim.Teybiaçıp,kendisorularımısordum.İlkönceçokşaşırdı benim sorularıma, fakat röportaj yayımlandıktan sonra çok memnun oldu.“İlkkezkendimigördümsayfada;kendimihissettim.”dedi. 10. Temel teknikler dışında kendinize özgü kullandığınız röportaj tekniklerivarmı? Kendimi çok ortaya koymak, kendimi çok önemli bir noktaya oturtmak.Gizlenmekyerine,röportajdaortayaçıkarmak.Aslındaröpor‐ tajyapankişiiçindemokratikbirtavır...Bençokbelirliçoknetsorular soruyorum. Benroldeyaparım;oynarım.Ketumbirkadınınevinegittim.“Çok özür dilerim ama bu şekilde sizinle konuşamayacağım.” dedim. Girip banyosunda yıkanırım; iyi de olur. Banyona girmiş, havlunu kulanmış birinedaharahataçarsınkendini.Yadabekletirsiniz;çokyorgunoldu‐ ğunuzu, dinlenmek zorunda olduğunuzu söylersiniz; bir saat sonra ya‐ parsınızröportajı.Eğerçokönemlibirbilgialacaksanız,maalesefbiraz pohpohlarsınız. Mesela Emel Sayın röportajını hatırlıyorum. Yanımda foto‐ muhabiri arkadaşım Ercan Aslan... Başladık biz: “Sesiniz çok güzel, el hareketleriniz şöyle iyi…” demeye. Emel Hanım çok mutlu… Sonra da “Sizbirşarkıcıdanötebirşeysiniz.Sizinle1988’dekiMİTraporunuko‐ nuşmakistiyorum.”dedim.Orada,EmelSayın’ınNecdetÜruğ’unsevgili‐ siolduğuiddiaediliyor. Banabirazmüsaadeedermisiniz?”dedi;içerigitti.Birfilmsahne‐ si gibidir… 15 dakika sonra geldi; tamamiyle değişmişti. İnanılmaz bir makyaj yapmıştı. Ve şöyle dedi: 21 yıl “Ne zaman bu soru sorulacak?” diye bekledim. MİT raporuna, kendisinin o dönem nasıl kullanıldığına, bunlarınkendisininasıletkilediğineilişkinşeyleranlattı. 220 11. Sizin önemsediğiniz bir röportajın yayımlanmadığı oldu mu? Böylebirdurumdatepkinizneolur? Benim kabul etmeyeceğim bir şeyi yaptırabilecek, herhangi bir dünyeviotoritetanımıyorumben.Bırakgenelyayınyönetmenini,devlet yaptıramazistemediğimbirşeyi. Yaklaşık 19 senedir gazetecilik yapıyorum ve mesleğimde de ba‐ şarılı olduğumu düşünüyorum. Zaten kalkıp da, çalıştığım gazetenin sahibininişilişkileriyadaözelyaşamıylailgililaflaredenbiriyleröpor‐ taj yapmam; mantık dışı bir şey yapmam. Ama kendimi sansür etmem. Benzatenbellişeyleredikkatederim. Mesela Yeşim Salkım ile yaptım yayımlanmadı. Doğan grubunun Uzanlarileodönemdeçokciddikavgasısözkonusuydu.Amaröportaj‐ da,kadınınUzanlarileyaşadığısıkıntılarvardı.“Oröportajyayınlanma‐ dı.”diyeistifaetmemkomikolurdu;zatenistifaetmedim. Bir de, DİSK genel başkanı Süleyman Çelebi ile Milliyet’te, iş gü‐ venliğiyasasınınçıkacağıdönemdi,onuyayınlatmadılar.Gerekçeolarak da“Pazargünüinsanlarabunumuokutacağız.”dediler. “Röportajlarımyayımlanmadı.”diyeistifaetmem.Çünküröportaj, son kertede gazetenin çok geniş bölümünü kaplıyor. Birçok faktör söz konusu. Röportajda fotoğraf çok büyük kullanılıyor, “Pazar günü bu adamımıbasacağız.”diyebilir.Bendegörüyorum…Çokgüzelbirröpor‐ tajyapıyorsun;adamınyadakadınıntipiiyiolmadığıiçinosayfayıgeçi‐ yorlar. 12.Türkiye’dekiröportajcılardaeleştirdiğiniznelervar? Türkiye’dekiröportajlarınçoğu,banaçoksıkıcıgeliyor.Meselabir tanesiiktidardançoketkileniyor.Takımelbiseli,kravatlı,politikayapan, genelgeçerlaflardanoluşanröportajları,çokönemliröportajlarmışgibi sunuyor. Genç bir kız Baykal’ın ya da Demirel’in karşısına oturuyor; onda büyük bir iktidar duygusu oluşuyor. “Vay be ben neyim ki, 30 yaşında güzel, beyaz Türk, en güzel modaevlerinden alışveriş etmem yetmiyor‐ muşgibi,birdebuülkeninCumhurbaşkanlarınıkarşımaoturtuyorum.” diyor.Osaygısını,ohalinihissediyorum.Bentamtersi,endağınık,saç‐ sakalkarışıkgidiyorum.Özellikledalgageçerekkonuşuyorum.Röporta‐ janasılbirdünyagörüşüylegittiğinizçokönemli. 13.İzlediğinizvebeğendiğinizröportajcılarvarmı? 221 Kendim dışında en çok başarılı bulduğum sevdiğim röportajcı: EsmerDergisi’nderöportajlarıyayımlananFerzendeKaya. Ayşe Arman’ın mutlaka o hafta ne yaptığına bakarım. Zaman za‐ manbeğendiğimröportajlarıolur;amaenazındanpazargünübenieğ‐ lendireceği, hoşça vakit geçirteceği kesindir. Röportajcı gözüyle, “Ayşe bukadarıpes.”diyesöylenesöyleneokuduğumyada“Helalolsun.”di‐ yerekokuduğumzamanlardaolur.Amapırılpırılkalbesahipbirinsan olduğunubildiğimiçin,“Amanhatayapmamışolsun.”diyedeokurum. ZamanzamanNuriyeAkman’ınröportajlarınıokurum.Tuhafgelir bana çünkü. Mesela röportajcı olacağına psikiyatr olsaydı, daha iyiydi. Çünküherröportajobjesinehastagözüylebakmayahakkıyok. ElifKoralpdaröportajyapıyor,amaonuaslaokumuyorum.Çünkü çokfazlaarkadandestekverilerek,röportajcıyapılmayaçalışılmış.Ama hergüzelkızın,herboyluposlu,uzunbacaklı,minietekgiyeninröpor‐ tajcı olamayacağına, herkesin Ayşe Arman olamayacağına bir kanıt ol‐ duğu için söyleyebilirim. Okumam ama gülerim; “Hala insanları nasıl iknaediyor?diye.Milliyet’teydi;Sabah’ageçti. Balçiçek Pamir’in röportajları baydığı için okuyamam. Sanem Al‐ tan’ın röportajları, futbolla ilgili olduğu zaman bakarım; onun dışında bakmam.DevrimSevimay’ıngüzelröportajlarıoluyor;amaodadünya görüşünüçokönplanakoyuyor.Genişbirkültürelbirikimesahipolma‐ dığıiçin,birsüresonrahırçınlaşıyor.Devletiveresmiideolojisiniarka‐ sınaalarak,alttanaltahakaretediyorsorularında.DevrimSevimay,doğ‐ ruinsanlaramayanlışsorularseçiyor.AmaPazartesigünleribakarım... PınarSelekgüzelröportajlaryapıyor;Gündemgazetesinde. Beni,YalçınPekşençoketkilemiştir.Cumhuriyet’teyazardı.Popü‐ lerkültürfigürleriyleikigüngeçirerekyapardı.Cevaplarıdüzeltmeden yayımlardı.AjdaPekkanile“BirSüperstarınAnatomisi”röportajıvardı; Türkiye’demodernröportajcılığınbaşlangıcıdiyebilirim. 15.2.BalçiçekPamir 1‐ Gazeteciliğe nasıl başladınız? Röportaja yönelmenizin nedenle‐ rindensözedermisiniz? Dame de Sion Lisesi’nde 2. sınıftayken, Ercan Arıklı sayesinde, Cosmopolitain dergisine dışarıdan yazmaya başladım. Yaklaşık 17 ya‐ şımdan beri gazetecilik yapıyorum. O dönemde daha çok düz yazılar, İngilizceveFransızcaçevirileryapıyordum. 222 Okuldanmezunoldum;amaaklımdabirazsiyaset,MeclisveAnkara vardı. Bu yüzden Ankara’daki üniversiteleri yazdım; Ortadoğu Teknik Üniversitesi’nikazandımvegittim.Röportajadaoradabaşladım. Herkesin bir hikayesi olduğuna inanıyorum; o hikayeleri merak ediyorum.Sonrafarkettimki:Ohikayeleribenimöğrenmemyetmiyor; düzgünbirşekildebaşkalarınadaaktarmamlazım.Bununiçindegaze‐ tecilikiyibiryol. 2‐Yaptığınızişinasıladlandırıyorsunuz,“röportaj”mı“söyleşi”mi? Sizceröportajvesöyleşininfarkınedir? Farkı doğrusu bilmiyorum; herkes başka bir yorum yapıyor. Ben sorusoruyorum;öyledesekdahadoğru.Bazenspesifikbirkonuüzerin‐ deyoğunlaşabiliyorsunuz. OgünAbdullahGülilekonuşacaksınızve gündemdeHamas ziya‐ reti var. Abdullah Gül’e “Dün akşam ne yediniz?” sorusunu da sorabili‐ yorum;“Hamasziyaretininasılyorumluyorsunuz?”yada“Sizmidavet ettiniz?”gibidahatekniksorulardayöneltebiliyorum,konuüzerine. Portre röportajlarda, çok tanınmış birinin farklı yüzünü anlatır‐ ken,hiçtanınmamışbiriyledekonuşabiliyorum.İbrahimTatlısesröpor‐ tajında olduğu gibi… Artık İbrahim Tatlıses’e sorulmadık soru kalma‐ mıştır.Farklıbiryönünübulmayaçalışıyorsunuz.Bubirtekniktir.Tabii kitekrardankorktuğumolur.Beşkezbiriyleröportajyapılmaz. 3‐Röportajınişleviveröportajcınıngörevinedir? Bu konuda da bir takım tartışmalar var. Ama ben, röportajcının yorumyapmamasıgerektiğini,düşünüyorum.Biz,aradakiköprüolmalı‐ yız.Benonuyapmayaçalışıyorum.Karşımdannealıyorsam,negörüyor‐ sam,olduğugibiaktarıyorum.Oyüzdensoru‐cevaptekniğiniseviyorum. Röportajyaptığıminsanıçoksevmemeliyimyadaondannefretetmeme‐ liyim.Yani“çokseviyorum”diye,“Ahsiziçokseviyorum.”şeklindesoru‐ larsormamalıyım.Tabiikavgadaetmemeliyim. 4‐Röportajyaptığınızkişileribelirlemedekullandığınızölçütlerne‐ lerdir?Bukonudaçalıştığınızbasın‐yayınorganınınyöneticiyadasahip‐ lerindenönerialıyormusunuz? Açıkçası, ben fikir danışıyorum. Çünkü tek başına karar almanın doğruolduğunainanmıyorum.Benimiçinçokilginçgelenkişi,başkaları içinilginçolmayabilir.Ciddibirsorumluluktaşıyorum. 5‐İyibirröportajiçinnasılbirhazırlıkyapılmalı?Siznasılhazırla‐ nıyorsunuz? 223 Çokiyitanıdığımbiribileolsa,çokçalışıyorum.Hazırlanmadangi‐ dersen,çokkötüoluyor.“Nevar,neyoksizde?”demeyisevmiyorum. Mümkün olduğu kadar, görüşeceğim kişiyle daha önce yapılmış röportajları okuyorum. Ondan hoşlanmayanları arayarak, neden hoş‐ lanmadıklarını ya da onu sevenleri arayıp, neden sevdiklerini soruyo‐ rum.Röportajöncesi,ufakçaplıbiraraştırmayapıyorum. 6‐Röportajyaparkenzamanınasılkullanıyorsunuz? Aslındabirsaatyeterlidir.Amailkkezbiriyletanışıyorsanız,tabii kikendinizi birşekildeanlatacaksınız;sempatik birortam yaratacaksı‐ nız... Size güvenmesini sağlayacaksınız... Gardını almayacak ve rahat konuşacak.Buzatenyarımsaatsürüyor. 7‐Güvenisağlamakiçinönceoturupkonuşuyormusunuz,dostluk kuruyormusunuz? Oturup konuşmuyorum; ama başta konuşmasına izin veriyorum. Karşımdakini korkutmamaya çalışıyorum. Tabiri caizse, “Niyetim sizi dövmekdeğil,sizinaklınızdakiniokuyucuyadoğruaktarmak.”mesajını vermeyeçalışıyorum. 8‐Sorularınızakarşıçıkıldığıveröportajıyarımbırakıpkalktığınız oldumu? Soruları sevmeyenler oldu. Ama bence, soru sorma şekli önemli‐ dir.Çokzorbirsorusorabilirsiniz.Mesela“Gaymisiniz?”diyesoracak‐ sınız.Diyeceksinizki:“Çokmuönemli?”Hayır;amaoöylebirpozisyon‐ dadır ki, cevap önemlidir. Sormak gerekir. Onu sormanın da bir yolu vardır.Düzgünbirşekildesormakbaşka,karşıdakinisavunmayageçir‐ tecek şekilde sormak başka… Ben soruyorum. Hoşlanmazlarsa cevap vermezler;vermezlerse“Cevapvermedi.”diyeyazıyorum. 9‐ Röportaj metnini kurgularken, neleri atıp neleri anlatmanız ge‐ rektiğine nasıl karar veriyorsunuz? Attıklarınızdan pişmanlık duyduğu‐ nuzoluyormu? Attıklarımdanhiçpişmanolmadım.Belkidebu,benimtitizliğimle alakalı.Aynızamandayöneticikimliğimdevar;buyüzdendeşifrelerime arkadaşlaryardımediyorlar;amasayfamıbenyapıyorum. Röportajıyazarkendeşifreyibaştanaşağıyadinliyorum.Yazıdabir bütünlük olmasına dikkat ediyorum. Bazen bir bakıyorum: Röportaj başkabiryeredağılmışgitmiş.Bazenkonuyu,köşeyazılarımdadeğer‐ lendirmeyeçalışıyorum. 224 Bazen de konuşurken, “Bunları anlatmayın; kullanma şansım ol‐ mayabilir.”diyorum.Farklıbirşeyanlatılırsa,“Başkabirzamankonuşa‐ lım.”diyorum.Çünkükullanmayıncakarşıtarafaayıpoluyor. 10‐Röportajsırasındasizepekçokşeyanlatıyorlarvesizbazılarını atıyorsunuz. Sizi arayıp “Ben bunları da anlattım, niye kullanmadınız?” diyesoruyorlarmı?Yadaröportajlaryayımlandıktansonrasizeşikayet‐ lergeliyormu? Buna rastlamadım. Genelde, attığım başlıkla ilgili şikayet oluyor. Bengenelde,başlıktakendiyorumumuyapmam.Onlarıncümlelerinden birşeyçıkartmayaçalışırım.Amanedenseinsanlarteybigörüncekonu‐ şuyor;sonraokonuştuklarındanhoşlanmıyorlar.“Peki!”diyorum“Söy‐ lemediniz mi?” “Tamam söyledim; ama şimdi başlıkta görünce ilginç oldu.”diyorlar. 11‐ Röportajınızda sözlü ifadeler dışında el‐kol hareketlerini ve mimiklerinasılyansıtıyorsunuz? Eğerportreyazıyorsam,yenibirinitanıtıyoryadaeskibirininçok yeni bir yönünü anlatıyorsam, mutlaka o tarz detaylara gerek var. Ben mutlaka parantez açıp “Gülüyor, ağlıyor.” diye yazıyorum. Bunların, okuyucunundaçokhoşunagittiğinidüşünüyorum. Bir de giriş yazısı yazıyorum. Röportajda yorum yapamıyorum; dolayısıyla orada ne hissettiğimi, röportaj randevusunu zor aldıysam onunla ilgili şeyleri, yorumlarımı yazıyorum. Bu da 1000 ya da 1500 vuruşlukbirgirişoluyor. 12‐Röportajyaparken,görüştüğünüzkişilerinsizinkontrolünüzdı‐ şınaçıkmamasıiçinnegibibirtutumunuzvar?Karşınızdakiniistediğiniz sınırlariçindetutmayınasılbaşarıyorsunuz? Benim önemli kaynaklarımdan biri: Dünyada yapılmış en iyi rö‐ portajlardan olan Playboy röportajlarıdır. Playboy denilince herkes ka‐ dınröportajlarızannediyor.Amasonunakadarsiyasiveekonomiröpor‐ tajlarıdır.MeselaCastroileyapılmışröportajlarvar.Onlarısaklıyorum. Eğerdikkatliincelerseniz,onlardançokyararlanırsınız. O röportajların birinci kuralı şudur: Üşenmeden tekrar tekrar sormak. Mesela, siz maliye bakanısınız ve sizden, “gensoruda kararlı olup olmadığınızı” öğrenmek istiyorum. Soruyu sürekli soruyorum siz de sürekli çeviriyorsunuz. Aynı soruyu sekiz kez sorduğumu bilirim; cevabını almak zorundayım. Cevap vermeyebilir, ters cevap verebilir; ama beni uyutmasın, onu sevmiyorum. Cevap vermeyecekse, “Vermek istemiyorum.”der;bende“Cevapvermekistemiyor.”yazarım. 225 Orayakadargitmişim;“BalçiçekPamirbununasılsormadı?”den‐ mesin. Benim bunu, sormaya çalışmış olmam gerekiyor. Öncelikle ken‐ dime ve okuyucuya saygıdır. İkincisi de, gündeminizde bir şey varsa, onusormamakgazetecilikaçısındankötü. 13‐Temeltekniklerdışında,kendinizeözgükullandığınızröportaj tekniklerivarmı? Benpozitifim.Hiçbirzamanbendennegatifelektrikalmıyorlar. 14‐Röportajsonrası“Keşkeşunudasorsaydım...”diyedüşündüğü‐ nüzoldumu?Böylebirşeyyaşasaydınız,nasıldavranırdınız? “Benbununasılsormam?”dediğimoldu. 15‐İzlediğinizvebeğendiğinizröportajcılarvarmı? Herkesi okuyorum ben; herkesin tarzı başka. Herkesin tarzından sevdiğimbölümlervar. 16‐Fotoğrafınröportajaetkisinideğerlendirirmisiniz?Fotoğrafse‐ çimindeetkilimisiniz? Ben,çokkatkısıolduğunudüşünüyorum;amabudaçoktartışma konusu. Halka görsel bir şey veriyorsunuz ve bir şekilde iyi fotoğraf seçmelisiniz.Benorayabirmesaiharcayıpgidiyorum;okuyucugörmek istiyor.Gerçektengitmişmi? Çok ön plana çıkmamakla birlikte, röportajcının da fotoğrafının kullanılması gerektiğini düşünüyorum. Fotoğrafları, fotoğraf editörü‐ müz,benvegörselyönetmenimizbirlikteseçiyoruz. 226 15.3.DeryaSazak 1‐ Gazeteciliğe nasıl başladınız? Röportaja yönelmenizin nedenle‐ rindensözedermisiniz? Gazeteciliğe 1975 sonunda, Ankara Ulus gazetesinde stajyer mu‐ habirolarakbaşladım.AynızamandaAnkaraİktisadiTicariİlimlerAka‐ demisi Gazetecilik Yüksekokulu’nda, bugünkü adıyla Gazi Üniversitesi İletişimFakültesi’ndegazetecilikeğitimialdım. Ankara’daRüzgarlıSokak,1980öncesinde,İstanbulBab‐ıAligibi birekoldü; birmektepti.Odönemde,Ankara’da aşağıyukarı 30 gazete yayımlanırdı. Bunlar 4–5 bin basan başkent gazeteleriydi. Sonra Anka Ajansı’na ve Güneş gazetesine geçtim. 1983’ten bu yana da Milliyet’te çalışıyorum. Mehmet Y. Yılmaz’ın Milliyet’teki genel yönetmenliği sırasında, yazılarımındışındahaftadabirsöyleşiyapmamteklifedildi;kabulettim. Köşemde,gündemeilişkinsüratlekalemealınmış,benimdüşüncelerimi veeleştirilerimiyansıtanyazılaryazıyorum. Söyleşideisedahagenişbirşeyleryakalayabiliyorum.Biryandan da,konuştuğumkişilerinfikirleriesasolduğunagöre,ürünonlaraait.O fikirler, biraz güncel değil de geleceğe dönük... Türkiye’nin sorunlarına ilişkin ufuk açmaya çalışıyorum. Haber içerikli ve güncel olduğunda, gazetedebirincisayfadananonsediliyor. 2‐Yaptığınızişinasıladlandırıyorsunuz,“röportaj”mı“söyleşi”mi? Sizceröportajvesöyleşininfarkınedir? SohbetOdası’ndakiyazılarımaröportajdançok,söyleşidemekda‐ ha doğru olur. Özellikle son dönemde yaptığım “Türkiye’nin Günde‐ mi”nde, siyasal, kültürel ve entelektüel düzeyde tartışılan konular hak‐ kında,siyasi,akademikyadadüşün vekültür‐sanathayatındakiinsan‐ larlakarşıkarşıyagelip,birkaçsaatsohbetediyoruz.Özetleyipgazeteye aktarıyorum. Bunlar,çokfazlahaberiçerikliyadabilinmeyenbirkonuyugazete gündemiyle Türkiye’ye sunmaktan öte; fikirsel yanı ağır basan, konu odaklı görüşmeyle başlayıp oradan çıkan fikirleri topluma sunan yazı‐ lardır. Geçmişte, Milliyet’te genel yayın yönetmeni olduğu dönemde, rahmetli Abdi İpekçi bu tür söyleşileri çok yapardı. Hakikaten, Türki‐ ye’ningündeminisarsıcıveçarpıcıkonularortayaçıkardı. 3‐Röportajınişleviveröportajcınıngörevinedir? 227 Bu çağda her şey çok hızlı akıyor. Bir anda yüzlerce konu, önü‐ müzdengelipgeçiyor.Buakıcıvehızlıgündemkarşısında,olaylarıyaka‐ layıp,insanlarıbunlarüzerindedahaetraflıcadüşündürmekgerekiyor. Birazsorgulayıcıolmak,rutingündeminakışıdışınaçıkıp,yakala‐ dığımız konuları sunmak zorundayız. Türkiye’de çok birikimli insanlar vezenginbirfikirhayatıvar.Buinsanlar,televizyonlardavegazetelerde yeterinceyerbulamıyorlar. Siz onlarla görüştüğünüzde, üzerinde aylarca çalıştıkları, Türki‐ ye’ye yarar bir konuyu, güncel bir söyleşiyle gazeteye getiriyorsunuz. Okurda,ofikirleriçokkompaktşekildealmışoluyor;tamsayfagazete‐ degörünceçoketkileniyor. Mesela hocaların hocası tarih profesörü Halil İnalcık ile Avrupa Birliği’ni, 90 yıllık yaşamı 60 yıllık birikimiyle gündeme getirdiğinizde, oradan süzülen fikirlerin, bu söyleşi içinde okura ulaşması, okuyanlar üzerinde çok olumlu etkiler uyandırıyor. Konuşulanlar kadar, kişilerin seçimideilgiuyandırıyor. 4‐Röportajyaptığınızkişileribelirlemedekullandığınızölçütlerne‐ lerdir?Bukonudaçalıştığınızbasın‐yayınorganınınyöneticiyadasahip‐ lerindenönerialıyormusunuz? Yazıişlerindenyadagenelyayınyönetmenindenönerileraldığım, bazıortakisimlerüstündekonuştuğumuzoluyor;gazetecilikakışıiçinde normal. Bazen ben, gündem ilişkisi açısından bir iki seçenek sunarak, “Hangisiylekonuşalım?”diyesoruyorum;amabunlarçokaz.Genellikle benkenditercihlerimiyapıyorum. 5‐İyibirröportajiçinnasılbirhazırlıkçalışmasıyapılmalı?Siznasıl hazırlanıyorsunuz? MeselaHalilİnalcıkHocailerandevualabilmekiçin6aydaüçkez konuştum. Bir tarih hocasıyla konuşacaksın, karşısına çıkarken de bir‐ kaçhaftauğraşıyorsunuz;kitaplarınıokuyorsunuz. Görüşme yapmadan önce, gideceğiniz kişi ya da konuya göre bir hazırlıkgerekiyor.Meselaşimdi,kontrgerillatartışmasıvar.Bukonunun taraflarıylakonuşmakiçin,1977‐78’liyıllaragideceksiniz.Gazeteciola‐ rak,odöneminkahramanlarıylailgili,tanıkolduğumveyaşadığımolay‐ larvar;amaaradangeçenyıllardahatırlamamgerekennoktalardaolu‐ yor. Her kişi ve olayla ilgili hazırlık gerekiyor. “Hazırlanmadan gidip başlayalım;birşeylerkonuşalım.”olmaz.Herröportaj,karşıtarafkadar, benidezorluyor. 228 6‐Röportajyaparkenzamanınasılkullanırsınız? Zamançokönemlidir.Sonhazırlıklarbirikigünsürüyor.Amagö‐ rüşmeye başladıktan sonra 1–1,5 saat içerisinde tamamlıyorum genel‐ likle. 7‐ Röportaj metnini kurgularken neleri atıp neleri anlatmanız ge‐ rektiğine nasıl karar veriyorsunuz? Attıklarınızdan pişmanlık duyduğu‐ nuzoluyormu? Metninsonhalinekadar,herşeyebenkararveriyorum.Birgazete sayfası röportaj, 45–60 dakikalık kayıttan oluşuyor; o da özetlenmek zorundatabii.Sizveyakonuştuğunuzkişihazırlıklıdaolsa,akışsırasın‐ da konuşma kayabiliyor. Ancak bazen 2–3 saat sürebiliyor. Bu yüzden oluşabilecekbazıtekrarlarıçıkarıyorum;önemsırasınıkurguluyorum. Bazıanlamkaymalarıyaratabileceknoktalardada,röportajyaptı‐ ğım kişiyi tekrar arayıp ikinci kez konuştuğum olabiliyor. Çıkardığınız yerle kurguyu bozabilirsiniz ya da onun kastetmediği bir ifade ortaya çıkarabilirsiniz.İkincikezgörüştüğümyadametinüzerinde çalışmalar yaptığımröportajlarolabiliyor. 8‐Röportajınızdasözlüifadelerdışındael‐kolhareketlerinivemi‐ miklerinasılyansıtıyorsunuz? Ben o tür şeyler yapmıyorum. Parantez açıp atmosfer yansıtmı‐ yorum.Zatenröportajıgüçbelagazeteninbirsayfasınasığdırabiliyoruz. Yer olsa, belki biraz daha notlarla izlenimleri aktarma imkanı olabilir. Ama ortaya çıkan fikrin yeterli olacağını düşünüyorum. Daha doğrusu onuaşanbirkurguimkanıolmuyor. 9‐Röportajyaparkengörüştüğünüzkişilerin sizin kontrolünüzdı‐ şınaçıkmamasıiçinnegibibirtutumunuzvar?Karşınızdakiniistediğiniz sınırlariçindetutmayınasılbaşarıyorsunuz? Zaman zaman öyle savrulmalar yaşanabiliyor ya da karşı taraf kendifikrindeısrarcıolabiliyor.Bendekırıpdökmeden,cevabıalıncaya dekısraretmesemde,birkaçzorlamayapıyorum. Yanıtlar çok ilgisiz bir yere doğru gidiyorsa, sorularımla bir yere getirmeye çalışıyorum. Ankara büro şefi ve muhabirken daha zorlayıcı, iğneleyici,dahaiticiolabiliyordum. Fakatsondönemyaptıklarımda,oyoluseçmedim.Çünküamacım, insanlarıbirnoktayaçekmekyadaistediğimyanıtlarıalamayıncasert‐ leşip,onlarızordurumdabırakmakdeğil. 229 10‐ Röportaj sonrası “Keşke şunu da sorsaydım…” diye düşündü‐ ğünüzoldumu?Böylebirşeyyaşasaydınız,nasıldavranırdınız? Pek olmuyor. Biz gazeteci milleti, biraz da çenemizi tutamıyoruz. Sakındığımbirşeyolmadı. 11‐ Sizin önemsediğiniz bir röportajın yayımlanmadığı oldu mu? Böylebirdurumdatepkinizneolur? Yayımlanmayan röportajım hiç olmadı. Milliyet’teki genel yayın yönetmenliğim sırasında, 1998 yılında, Abdullah Öcalan Suriye’den çı‐ kartıldı. Önce Moskova ve Atina’ya, bir ara da Roma’ya gönderildi. O yıllarda Nilgün Cerrahoğlu haftalık röportajlar yapıyordu; aradım ve Öcalan’lamutlakabirröportajyapmasınıistedim. Çok hassas bir dönemdi. 30 bin kişin ölümünden sorumlu bir in‐ sanıbulupgörüşeceksiniz.Buyayımlanırmıyayımlanmazmı?Ozaman Terörle Mücadele Yasası vardı. Haklı olarak Nilgün Cerrahoğlu, “Peki, benbunuyapacağımamayayınlayabilecekmisiniz?”diyesordu.Bende busoruyu,“Mesleki açıdan bana yöneltilmemesi gerekenbir soru”ola‐ rakgördüğümüsöyledim;“Senburöportajıyap;Milliyetbunumanşet‐ tenyayımlayacaktır.”dedim. Çok uğraş verdi; 3–5 haftalık bir çalışmanın sonunda, biz bunu Milliyet’in manşetinden verdik. Öcalan kaçtıktan sonra, röportajını ya‐ yımlayantekgazeteolduk. ApoilekonuşanbaşkabirisimdeMehmetAliBirand’dır.Milliyet Brükseltemsilcisiydiveröportajbüyükgürültükopardı.Ankara’dasav‐ cılıkkararaldı,gazetenindağıtımıengellendi.Matbaadakamyonlardur‐ duruldu. Dönemin hükümet başkanı Turgut Özal çok sert açıklamalar yaptı;amabizröportajıyayımladık. 12‐İzlediğinizvebeğendiğinizröportajcılarvarmı? EminÇölaşançokbaşarılıydı;NeşeDüzel,sondönemdeAyşeAr‐ man,SedefKabaşveBalçiçekPamirgüzelyapıyor.NuriyeAkman,hem meslektaşımhemarkadaşımolarakröportajlarınıtakipettiğimisimler‐ den. 13‐Fotoğrafınröportajaetkisinideğerlendirirmisiniz?Fotoğrafse‐ çimindedeetkilimisiniz? Bence çok etkilidir. Söyleşiler başladığında, bunu hafta sonu gibi de düşündük. Sohbet ederken, haftanın sert ve rutin gündemi dışında, haftadabirgünprotokolortamıdışındaolmayıamaçladık. 230 Siyasi ile konuşuyorsanız yürüyüş ortamında… Üniversite hoca‐ sıyladenizkenarındayadaparktakonuşmak... Söyleşilerle beraber, fotoğraf işini de röportajda birinci derecede önemsiyoruz. Fotoğrafları, Ercan Aslan, Mustafa İstemi gibi fotoğrafçı arkadaşlarımçekiyor.Röportajaslındaonlarındaeseri.Çıkanyazıdaüç imzavar.Konuşan,konuşturanvefotoğrafıçeken. 231 15.4.DoğanHızlan 1‐ Gazeteciliğe nasıl başladınız? Röportaja yönelmenizin nedenle‐ rindensözedermisiniz? İlk olarak edebiyat üzerine, 1954 yılında, Fazıl Hüsnü Dağlarca hakkında yazmıştım. 1956‐57’de yazıya başladım. 1960’larda kitap ve tiyatroylailgiliyazılardevametti.Bençokazröportajyaptım;kendimi usta bir röportajcı da saymıyorum. Röportaj konusunda da, doğrusu fazla konuşmak istemiyorum. Çünkü Türkiye’de, televizyonlarda da, gazetelerdedeokadariyiröportajcılarvarki. Ancakbenmeseleyedaimaşöylebaktım:Yazarınyadakonuşaca‐ ğıminsanınenönemliyanınedir?Kitabı,yaşamıyadakişiliğitabiiki... En önemli şey yazarın kitaplarını, onun hakkında yazılmışları okumak; onunla ilgili bilgi edinmek. Onu ve eserini daha iyi tanıtmak, yani bir portre, bir kimlik çıkarmak. Ben hep bunu düşündüm. Tabii bu benim röportajlarım. Çokönceleridebirsanatçının24saatini,alışkanlıklarını,hobileri‐ ni,gezilerini,birgününasılgeçirdiğini,gecesivegündüzünüanlatanbir dizi hazırlamıştım. Amaç orada da bir portre çıkarmaktı. Şimdi sadece televizyonda, konuşmalı röportajlarım var. Bir de sadece, her kitap çı‐ kardığında, Yaşar Kemal’le röportajlarım oluyor. Onunla uzun bir ko‐ nuşmayapıyorum;başkadakimseyleyapmıyorum. 2‐Yaptığınızişinasıladlandırıyorsunuz,“röportaj”mı“söyleşi”mi? Sizceröportajvesöyleşininfarkınedir? Böylebirfarkyokaslında...Röportajda,söyleşidediyoruz.Aslın‐ da söyleşi, röportajın Türkçe’deki karşılığıdır. Ancak şu var ki: söyleşi belkibirazdahaalçakgönüllü,birazdahayalın.Yanikarşılıklıdır;sohbe‐ tin karşılığı söyleşidir. Fazla bir fark yok. Tabii öyle röportajlar var ki, uzunçalışmalarsonundaçıkıyor. Birdeikiveyaüçkişininolduğuröportajlardansözedebiliriz.Ör‐ neğin,biredebiyatçı,birsosyologvebaşkabiralandaninsan;üçübirden sorularatabitutuluyorlar.Oröportajıokuyanda,okişinindeğişikyön‐ lerdeki ya da alanlardaki düşüncelerini öğreniyor. O tür röportajları okumakbenimdehoşumagidiyor. Ben yaptıklarımı “söyleşi” olarak adlandırıyorum. Yani bir soru sorup cevap almıyorum ki. O sorunun cevabına başka bir karşılık da getiriyorum. Yani karşılıklı bir düşünce alışverişi oluyor. Çünkü röpor‐ tajda, soruyu soruyorsunuz, cevabını bekliyorsunuz. Ancak cevapların içindenbaşkasorulardaçıkıyor. 232 3‐Röportajınedebiyattakiyerinedir?Edebibirtürmüdür,doğru‐ danhabercilikmidir? İçeriğine göre değerlendirilir. Gerçekten o kadar güzel bir röpor‐ tajdırki:birsanatçınıneserlerine,bütünyazdıklarınaaydınlıkbiryakla‐ şım getirirsiniz. O zaman edebi bir üründür. Ancak, “Nerede doğdun? Nerede büyüdün?” gibi sıradan röportajlar, gazete röportajıdır. Bence röportaj, edebi bir türdür; ama dediğim koşulları, ilkeleri ve ölçütleri taşıdığısürece. 4‐Edebiürünolmasınıbelirleyenkoşulnedir? Kalıcılığıdır,gayettabii. 5‐Birsorunuzyanıtsızkaldığındacevabıalmakiçinözelteknikleri‐ nizvarmı,yoksasorununpeşinibırakırmısınız? Röportajın, röportaj yapan ve yapılan, yani sorulanla yanıtlanan arasında, karşılıklı konuşanlar arasında, biraz da güvene dayanan bir yanı vardır. Eğer karşı konuşmacı, hukuken nasıl susma hakkı varsa, oradadasusmahakkınıkullanabilir:“Busoruyacevapvermekistemiyo‐ rum.” der; “Bu soruyu bana sormayın.” der. Onun bu hakkı olduğunu sanıyorum. Amaben,böylebirşeylekarşılaşmadım.Çünküröportajyaptığım kişilerinhepsi,daimabanagüvendiler.Yanibilirlerki:Onlarıneserlerini veyakişilikleriniönplanaçıkaracağım,onuniçinçalışıyorum. Birde,anidentuzağadüşürüp,yapılmayaçalışılanlarvar.Amacım röportajda,karşımdakinidüşüncetuzaklarıylateşhiretmek;sergilemek değil.Onunkişiliğinivesanatınıortayaçıkarmaktır. 6‐Röportajınişleviveröportajcınıngörevinedir? Yazınızda bir konuya açıklık getirmek, bir sorunu çeşitlendirmek isteyebilirsiniz. Politikacıdan sanatçıya kadar uzana yelpazeden, her‐ hangibirininportresiniçizebilirsiniz.Yadabireserüzerindeyoğunlaşıp konuşabilirsiniz. Röportajdaki amaçlar çok farklıdır. Bunlardan birini seçtiğinizde,kurgusunuda,soruyudaonagörehazırlayıpyapmakgere‐ kir. 7‐Röportajyaptığınızkişileribelirlemedekullandığınızölçütlerne‐ lerdir?Bukonudaçalıştığınızbasın‐yayınorganınınyöneticiyadasahip‐ lerindenönerialıyormusunuz? Hayır.Tümröportajlarımda,konuşacağımkişiyibenseçerim. 233 8‐İyibirröportajiçinnasılbirhazırlıkyapılmalı?Siznasılhazırla‐ nıyorsunuz? Ben,gideceğiminsanınyazdığıkitaplarıveonunhakkındayazılan‐ larıokuyarakhazırlanıyorum. 9‐Röportajyaparkenzamanınasılkullanıyorsunuz? Zaman ayarlaması konuya ve kişiye bağlıdır. Ne kadar zamanda yapılacağınıtayinvetespitetmekmümkündeğil. 10‐Röportajmetninikurgularkenneleriatıpnelerianlatmanızge‐ rektiğine nasıl karar veriyorsunuz? Attıklarınızdan pişmanlık duyduğu‐ nuzoluyormu? Bunun kararını, röportaj ya da söyleşi bittikten sonra vereceksi‐ niz.Konuşmasırasındaokadaryankaymalarvarki...Esassoruna,esas konuya, esas kişiye bir yarar getirmiyor. Onun üzerinden projektörü, reflektörükaydırıyor.Ayıklamayıonunüzerindenyapacaksınız. 11‐ Röportajınızda sözlü ifadeler dışında el‐kol hareketlerini ve mimiklerinasılyansıtıyorsunuz? Eğer yazıya bir katkısı olacaksa, eğer onun kişiliğinin ipuçlarını veren hareketse, bir cümleyi söylerkenki tavrıysa, tabii ki veriyorum. Çünküonlar,röportajıgüçlendiricişeylerdir. 12‐Röportajyaparkengörüştüğünüzkişilerinsizinkontrolünüzdı‐ şınaçıkmamasıiçinnegibibirtutumunuzvar?Karşınızdakiniistediğiniz sınırlariçindetutmayınasılbaşarıyorsunuz? Bu, konuşmacının ustalığına kalmış bir şey... Bunların ilkesi de, kuralıdayok.Fakatorada,okişiyinasılsoru‐cevapverenbiryeregeti‐ receğinize siz karar vereceksiniz ve o kararı siz uygulayacaksınız. Yani başkatürlübiryolyok. 13‐Röportajsonrası“Keşkeşunudasorsaydım...”diyedüşündüğü‐ nüzoldumu?Böylebirşeyyaşasaydınız,nasıldavranırdınız? Benimiçinheryazı,bittiğiandanitibareneksiktir.Onuniçindirki yazdığım yazıyı ertesi gün okurken, “Şunu da keşke içine katsaydım.”, diyedüşünürüm.Çünkühiçbirmetin,tamolarakbitmişbirmetindeğil‐ dir.Buduyguyuheptaşıyorum;herkestaşır. 14‐ Sizin önemsediğiniz bir röportajın yayımlanmadığı oldu mu? Böylebirdurumdatepkinizneolur? 234 Hayır, olmadı. Ancak eğer yayımlanmasaydı, şöyle düşünürdüm: “Bir muhabir bir röportaj getiriyor, gazete basmıyor.” Ben, yönetimin böyleşeylerinişuaçıdanolağankarşılıyorum:Yapılanbeğenilmez.Belki onların beklediğinin sınırlarını aşmıştır. Bazı yerlerde, “Şurayı böyle değiştirebilir misin? Burası anlaşılmıyor.” gibi şeyler de denebilir. Ede‐ biyat, gündelik gazeteler kadar esnek değil. Ben böyle bir şeye maruz kalmadım; ama böylebirdurumlakarşılaşmanın danormalolduğu ka‐ nısındayım. 15‐ Röportaj yapmak isteyip de yapamadığınız ya da günümüzde röportajyapmakistediğinizisimlervarmı? Yok;hiçolmadı.Bukonudaşanslıyım.Hiçbirzaman,butürsıkıntı‐ laryaşamadım.Aksine,isteyenlerevakitsizliktenyetişemediğimoluyor. 16‐İzlediğinizvebeğendiğinizröportajcılarvarmı? Belliadlaryok;amagüzelröportajlarıokuyorum. 17‐Fotoğrafınröportajaetkisinideğerlendirirmisiniz?Fotoğrafse‐ çimindeetkilimisiniz? Televizyonun icadından beri görsellik o kadar önem kazandı ki… Fotoğrafınçokönemivar;görmeaçısından. 15.5.EyüpCan 1‐ Gazeteciliğe nasıl başladınız? Röportaja yönelmenizin nedenle‐ rindensözedermisiniz? Üniversite 1. sınıftan itibaren önce Anadolu Ajansı’nda, sonra da TRT’destajyaparakgazeteciliğebaşladım.Okulbenitatminetmiyordu. 235 Dörtyılboyuncasadeceokulagidipgelmek,vakitkaybıydı.Beğendiğim, keyifaldığımdersleriseçtimveçokdüzenlitakipettim. Onun dışındaki zamanımı, mesleğin içine girerek harcadım. Baş‐ langıçta televizyon, sinema ve gazete arasında bocaladım. Ailemin ve çevremin karşı çıkmasına rağmen, gazeteciliği seçtim. İstanbul İletişim Fakültesi’nde Mete Akyol’un tüm “Röportaj Teknikleri” derslerini takip ettim. Televizyonculukveyönetmenyardımcılığıyaptıktansonra,birey‐ sel çalışma sistemine yatkın olduğum için, yazılı basına geçmeye karar verdim.Ancak,yazılıbasındayapacaklarımkonusundaemindeğildim. Muhabirliklebaşladım.Muhabirliğin,herzamaniçin,yazılıbasının omurgası olduğuna inanıyorum. Gazetede göreviniz ne olursa olsun, muhabirlikten geliyorsanız, ciddi bir avantajı ve farkı olduğunu görü‐ yorsunuz.Muhabirliğimsırasındaröportajailgimoldu.Çünkübirtakım entelektüel ilgilerim vardı. Dünya nereye gidiyor? Türkiye’de basın ne‐ reye gidiyor?Birtakım meselelernasıltartışılıyor?Onunüzerineteklif geldi;Zaman’dasöyleşilerebaşladık. 2‐Yaptığınızişinasıladlandırıyorsunuz,“röportaj”mı“söyleşi”mi? Sizceröportajvesöyleşininfarkınedir? Sohbet, söyleşi, röportaj, konuşma; bunların hepsi iç içe geçmiş kavramlar. Her biri başka bir dilden Türkçe’ye girmiş. Aslında benzer şeylerianlatıyorlar.Tabiisöyleşmektebaşkabirtonvar.Röportaj,rapor etmeunsurunuöneçıkarıyor.Yaniaktarma…Aktarımcımısınız?Yoksa osohbetteaktifbirkatılımcımısınız? Mülakatdediğimiz,okarşılıklıkonuşmaalanıda,tektaraflıdeğil; röportajdabirazdahatektaraflılıkvar.Sankiteybikoyuyorsunuz;kar‐ şınızdakianlatacaklarınıaktarıyor.Bengenelanlamdahepsinidekulla‐ nıyorum.Benimyaptığımiş,birazdahamülakattı.Amasöyleşidediyo‐ rum,röportajda…Sınırlarbirazdahabelirsizleştiğiiçin... 3‐Röportajınişleviveröportajcınıngörevinedir? Sizinsanlara,biryadabirdenfazlainsanıngörüşlerini,düşüncele‐ rini, yaptığı işi aktarıyorsunuz. Genelde Türkiye’de söyleşiler, fikirler üzerinden oluyor. Soru‐cevap kısmının Avrupa ve Amerika’da daha az olmasının sebebi, fikirlerin biraz daha izlenimci bir mantıkla, belli bir içerikteoturtulmasıkaygısındankaynaklanıyor. 236 Röportajı yaparken, konuştuğunuz kişinin üzerindeki gömleğin renginedir?Kravatıvarmı,yokmu?Çorabınerenk?Gözlüğüvarsanasıl kullanıyor? Konuşurken vurguları nereye yapıyor; nerelerde duruyor? Bütünbunlarröportajcınındikkatetmesigerekenşeyler. 4‐Ortamıdaaktarmakgerekiyormu? Ortamında,dilegelmesigerekiyor.Birde,dilegelmeyenşeylerin de dile gelmesi gerekiyor. Yani söylenen kadar, söylenmeyen şeyler de bazen önem kazanabiliyor. O yüzden de bir röportajcı dersini çok iyi çalışmalı. Yoksa klasik biçimde teybi koyup, “Şunu da anlatın; bunu da anlatın.”demektamamenpapağanaktarımıdır. İyiröportajcı,nakilcideğil;herşeyisüzgeçtengeçirenveenyalın haliyle okuyucusunun karşısına çıkarabilen kişidir. Tabii birçok tarz olabilir.Bazıinsanlaragresifdavranır;bazılarıdatamamenkarşısında‐ kinianlamayaçalışır. Mesela televizyonda Larry King, karşısındaki kim ya da konu ne olursaolsun,karşıtaraflaempatikurarak,onuolduğu gibi yansıtmaya, kendidüşüncelerinivefikriniçokfazlaortayakoymamayaçalışır.Karşı‐ sındakiniyönlendirerek,izleyiciyeiyibirfotoğrafınakmasınısağlar. Birçokröportajtarzıvar;buişiyapankişininkişiliğiyleilgili...Si‐ zinbirtarzınızvardır.Karşınızdakidebunubilir;amasizkarşınızdaki‐ nindurumunagörede,otarzınızınayarınıyapmakzorundasınız.Sonuç‐ tasizingöreviniz,röportajısonunakadaryapmak… 5‐Sizceröportajıntemelinedir?Kişilerinhayatlarınıyadahayatla‐ rından kesitleri herhangi bir olaya dayandırarak aktarmak amacı taşır mı? Yaptığınız röportajın güncelliği önemli; ama bazen öyle röportaj‐ larvardırki,gündemiobelirler.Bunlardahaistisnadır.İnsanlar,“Bugün bunu niye konuşmuş?” sorusunun cevabını, röportajı okurken kendili‐ ğinden bulmalı.Ayrıcakarşınızdaki kişininsadeceyaşamkesitinideğil, okuyucuyadokunabilecektaraflarınıdaçıkarmanızgerekiyor. Unutmamakgerekirki,medyadayoğunbirrekabetvar.Haftason‐ ları,hemenhemenhergazetederöportajyayımlanıyor.Bunlarınarasın‐ dansıyrılmanızgerekiyor.Oyüzdende,yaptığınızişinilginçolmasıge‐ rekiyor.Yoksanedeninsanlar,sizinyaptığınızbirsayfasohbetiokusun. Sadece fikir değil, yaşamlar da röportaja eklenmeli. Bazen fikir üzerin‐ den, hikayesini çıkarırsınız. Bazen de, hikayesi üzerinden fikirlerini çı‐ karabilirsiniz;odabiryöntem. 237 Tabiiverilmekistenenmesaj:Elealınankonununönemi,birparça sizinyaklaşımınız,hangiaçıdanbaktığınızvekarşınızdakikişininoko‐ nuyanasılbaktığıylailgiliolarakdeğişir. 6‐Röportajyaptığınızkişileribelirlemedekullandığınızölçütlerne‐ lerdir?Bukonudaçalıştığınızbasın‐yayınorganınınyöneticiyadasahip‐ lerindenönerialıyormusunuz? İlginçlik…Güncel,kişiselhikayesini,bellibirkonudakidüşüncesi‐ ni önemsiyorsam, kamuoyu için önemli olduğunu düşünüyorsam, o in‐ sanıröportajiçinseçerim.Buradasınıryok.Genelde,kamuoyunundaha çokmerakettiğiisimlerolduğuiçin,ünlüinsanlarlaröportajlaryapılır. Bence hayatın her alanından röportaj çıkar. Herkesin peşinden koştuğubiriyleoturupkonuşabiliyorsanveondanilginçbirşeyçıkara‐ biliyorsan, o da önemli. Ama illa da böyle olmak zorunda değil. Herkes bu tarafa giderken, sen dönüp diğer tarafa bakabilirsin. Gazetecilik bi‐ raz,herkesbirtarafabakarken,başkabirtarafabakabilmeyeteneğidir. Genelde,genelyayınyönetmeniylegenelbirçerçeveçizilir.Zaten röportajcınınbirtarzıvardır;kimlerleröportajyapacağıbellidir.İkinci‐ si,geneldelistehazırlanırveolistelerüzerindenisimlerebakılır.“Gaze‐ teci kimseden fikir almaz.” gibi bir katılığa gerek görmüyorum. Tam tersine,prensiplerinizigözardıetmeden,kendinizinekadaraçarsanız, güzelişlerçıkar. Sizeğer“yalakabirröportaj”yaparsanız,kişiyisizinyadayöneti‐ cinizinbulmasıarasındabirfarkyok.Zatengidipöylebirişyapacaksı‐ nız.Röportajcınınişizatenbirilerineyaranmak,birilerinipohpohlamak değil;iyiyadakötü,nevarsaortayakoymak. 7‐İyibirröportajiçinnasılbirhazırlıkyapılmalı?Siznasılhazırla‐ nıyorsunuz? Hazırlık aşaması, ne yapmak istediğinize bağlı. Ama bir ev ödevi gibi çalışmak gerekiyor. Röportaj yapacağınız kişiyle ilgili ne çıkmışsa okuyacaksınız.TürkBasını’ndabuişiçokiyiyapanlarvar.Yapamayan‐ larsa6ayöncesöylenmişsözleritekrardinler.Eserlerinebakacaksınız; hakkındaki yorumları ve önceki röportajları okuyacaksınız. Karşınızda, konusunuiyibileninsanlarvar.Sizin,herkonudauzmanolmaşansınız yok.Bunedenle,konuylailgilidiğerprofesyonellerdengörüşlerdeala‐ caksınız.Böyleliklekarşınızdakiinsanıbiradımöteyegötürebilirsiniz. 8‐Röportajyaparkenzamanınasılkullanıyorsunuz? 238 Bazıinsanlar,uzunkonuşur;bazılarıisedahayoğungider.Bubi‐ razsizintarzınıza,birazdakarşınızdakiinsanınnekadarvaktiolduğuna bağlı.Ben,yarımsaattebitirilenröportajlarınverimliolduğunainanıyo‐ rum.Yoğungeçmeli…Amabazenbirsaatsürenröportajlardaolabilir. 9‐ Röportaj metnini kurgularken, neleri atıp neleri anlatmanızge‐ rektiğine nasıl karar veriyorsunuz? Attıklarınızdan pişmanlık duyduğu‐ nuzoluyormu? Benençok,ilksoruyuönemserim.Çünküilksoru,röportajınne‐ reyedoğrugideceğinedairfikirverir.Okuyucuyada,“Benioku.”der.O yüzdenilksoruyuçarpıcıseçerim.Girizgahyaparakdeğilde,karşımda‐ kinihemeniçeriçekeceksorusormayıtercihederim. Ama bazen karşınızdakine öyle sorular soramıyorsunuz; onu ha‐ zırlamanızgerekiyor.Önceonukonuşturuyorsunuz,anlatmakistedikle‐ rinianlatıyor.Sonraasılröportaj,belkide10dakikasonrabaşlıyor.İs‐ tediğinizsoruyubaştasorsanız,terstepebilir. Röportajınkurgusuçokönemli;ritmiyüksekbirkurguyaratma‐ nız ve yakalamanız gerekiyor. Bazen sohbet yayıldığı için uzayabiliyor, ritimkaybolabiliyor.Yazılımetnegeçirirken,oritmiyakalamakgereki‐ yor.Bendeokaygıvardır. Birde,konuşmadilindenyazıdilineaktarılmamasıgerekenşeyler oluyor.Bütüniçindeönemliolmayankonularıeliyorsunuz;çünküyeri‐ nizsınırlı. 10‐ Röportajınızda sözlü ifadeler dışında el‐kol hareketlerini ve mimiklerinasılyansıtıyorsunuz? Bununikiyoluvar.Birincisiröportajabirgirişyazarsınızveizle‐ nimlerinizi aktarırsınız. İkincisi soru‐cevap kısmında, parantez açıp “kahkaha”yada“gülme”…gibitepkileriverirsiniz. 11‐Röportajyaparkengörüştüğünüzkişilerinsizinkontrolünüzdı‐ şınaçıkmamasıiçinnegibibirtutumunuzvar?Karşınızdakiniistediğiniz sınırlariçindetutmayınasılbaşarıyorsunuz? Burada,konuyanekadarvakıfolduğunuz,hazırlandığınızönemli. Röportajbirsinirharbidir;psikolojikbirşeydir,oyundur.İpitamamen elinize alırsanız, karşınızdaki kişi kendisini güdülmüş hisseder ve ve‐ rimsizleşebilir. Bütün mesele, ipi birgerilimde, karşılıklı tutmaya çalış‐ maktır.O yüzden bazentansiyonu yükseltip,bazenderahatlatmak,rö‐ portajcınıngörevidir.Karşınızdakikişinindümdüzbirçizgigibigitmesi‐ 239 ni istemiyorsanız, dokunuşlarla bir aşağı bir yukarı müdahale etmeniz gerekiyor. 12‐ Temel teknikler dışında kendinize özgü kullandığınız röportaj tekniklerivarmı? Konuştuğumçerçeve,beniminandığımçerçevedir.Yazılıkurallar yok; ama röportajda görselliğin önemli olduğunu düşünüyorum. Türk Basınıdabunuiyikullanıyor.Bunundışındaatacağınızbaşlık,öneçıkar‐ tacağınızlaflardaçokönemli.Bu,banaaitbirtekniktenziyade,tarzımla ilgilibirşey. 13‐ Röportaj sonrası “Keşke şunu da sorsaydım…” diye düşündü‐ ğünüzoldumu?Böylebirşeyyaşasaydınız,nasıldavranırdınız? Herzaman“Şunudasorsaydım!”diyebileceğinizşeylerolabiliyor. Çünkü ne kadar hazırlanırsanız hazırlanın, bazen zaman darlığından, bazenkarşınızdakikişininokonudanözelliklekaçmasından,bazensizin her şeyi yetiştirme çabanızdan, o anda unutabileceğiniz şeyler olabili‐ yor.İrtibatınızdevamediyorsadönüp,“Bireksorumdahavardı.”diye‐ biliyorsunuz. 14‐ Sizin önemsediğiniz bir röportajın yayımlanmadığı oldu mu? Böylebirdurumdatepkinizneolur? Yayımlanmayan röportajım olmadı. Gazeteniz sansür yaparsa ya‐ yımlanmaz.“TürkBasını’ndasansüryok.”demiyorum.Amakiminleya‐ pacağınızı, yönetimle konuştuğunuz için problem çıkmayabilir. Yöneti‐ minşuyadabusebeptenbellikaygılarıolabiliyor.Gerçekçiolmaklazım. Türkiye’nin belli konuları var ki, dokunulması zor. Bazen siyasi şeyler oluyor.İktidarlamedyanınilişkisi,TürkBasınTarihi’nde,pekdeiyibir sınavdan geçmedi. Medya ve siyaset ilişkileri belli dönemlerde iç içe geçti. Röportaj yapmak istediğiniz kişi önemliyse, önce gazetenizi ikna etmeniz gerekiyor. Sonra zaten yayımlamamak gibi bir problem olmu‐ yor. 15‐İzlediğinizvebeğendiğinizröportajcılarvarmı? Buişebaşlarken,“TürkBasını’ndakimler,buişinasılyaptı?”diye baktım.YaşarKemal’inAnadoluGezileri,Abdiİpekçi’ninMilliyet’teyap‐ tığıröportajlar,EminÇölaşan’ınHürriyetröportajlarıokuduklarımara‐ sında. Türkiye’de tarzlarını takip ettiğim Neşe Düzel, Nuriye Akman, AyşeArmanvar.Onundışında,yüzdeyüzbenimsemediğim,amabence başarılıolanBBC’de“HardTalk”programındankeyifalıyorum. 240 16‐Fotoğrafınröportajaetkisinideğerlendirirmisiniz?Fotoğrafse‐ çimindeetkilimisiniz? Fotoğraf bence, röportaj metni kadar önemlidir; ikincil bir unsur değildir.Çünküinsanlara,tamsayfabirşeyokutuyorsunuz.Onudüzbir metin halinde sunmak, güzel olmuyor. Röportajı, uzmanların okuduğu birdergidebasmıyorsunuz;günlüktüketilenbirgazetedeyayımlıyorsu‐ nuz.Röportajda,röportajıyapankişinindegörselbirunsurolupolma‐ ması,birtartışmakonusu. Popülerkültürheranlamda,ogünlüktüketilenürünlerietkiliyor. Bunauygunişleryapmakistiyorsanız,görselunsuru,enazyazılıunsur kadariyikullanmanızgerekiyor.Aksihaldeçokiyiişlerçıkarsanızda,az insan tarafından okunur. Genelde sayfayı, röportajı yapan kişiyle sayfa sekreteriberaberhazırlıyorvefotoğraflaraikisikararveriyor. EyüpCan’ınÖzelNotu: AmerikaveAvrupabasınındaröportajilesöyleşi,sohbet,mülakat arasındaki ayırım, çok kolaylıkla yapılır. Türkiye’de ise, bu kavramlar birbirininiçinegeçmişdurumda. Avrupa ve ABD basınında, sohbete dayalı söyleşilere çok rastla‐ mazsınız. Biriyle görüşebilirsiniz; ama soru‐cevap gibi yayınlamazlar; metne dönüştürülür. Çünkü yazan kişinin, kendi perspektifinin yazıya damgasınıvurmasıistenir. MeselaFransaveAlmanya’daröportaja,İtalya’yagöredahaazyer verilir. İtalya, bu konuda Türkiye’ye yakındır. İtalya’da, Oriano Fallaci biranlamda,dünyaröportajtarihinde,herzamanreferanskabuledilen isimlerden biridir. “Agresyonu çok yüksek” röportajlar yapmasından kaynaklanan,kendineaitbirtarzıvar.Dünyaliderleriyleyaptığı,kavga edecekdüzeydekiröportajları,birçokkezyarıdakesilmiştir. “Söz ağırlıklı ülkelerde”, röportajın daha anlamlı bir süreç içinde geliştiğine inanıyorum. Kıta Avrupası ve ABD basınıyla karşılaştırıldı‐ ğında,Akdenizülkelerinderöportajvesohbetin,medyadabukadaryer almasınınnedeninin,kültürelolduğunudüşünüyorum. Soru‐cevaplı sohbeti, yazılı basında da okuma eğilimimizde, soh‐ beteyakınolmamızönemlibirfaktör.Ancakbukadargenişbirsohbet kültürüolmasınarağmen,bukonuylailgili,doğrudürüstyazılmış,oku‐ tulacakbirkitapveçalışma,üniversitelerdebileyok. 241 15.6.FeraiTınç 1‐ Gazeteciliğe nasıl başladınız? Röportaja yönelmenizin nedenle‐ rindensözedermisiniz? Gazeteciliğe,1982yılındaHürriyetgazetesidışhaberlerservisin‐ debaşladım.Röportajanasılyöneldim?Röportajayönelmedim;dışpoli‐ tikauzmanlığınayöneldim. 2‐Yaptığınızişinasıladlandırıyorsunuz,“röportaj”mı“söyleşi”mi? Sizceröportajvesöyleşininfarkınedir? Ben röportaj da yaptım; söyleşiler de yaptım. Bana göre röportaj ve söyleşinin arasında çok ince bir fark var. Röportajı, “konuşacağınız insanın, konuşacağınız konuyu da belirterek görüşlerini almak ve oku‐ yucunun merak ettiği soruları sorarak gerçeği ortaya çıkarmak”, diye düşünüyorum. Röportajbirkişiyitanıtmaamacıdataşır.Kişininkendisiyleilgili olabilir;yaptığıişinoandakigerçeğiniortayaçıkarmakiçinolabilir.Ya datanıklığabaşvurmakamacıylaolabilir.Benimanlayışımböyle. Söyleşi:gazeteciolarakhergünçoksayıdasöyleşiyapıyoruz.Çün‐ küçoksayıdainsanınfikrinebaşvuruyoruz;çoksayıdakaynağaulaşma‐ yaveonlardanbilgialmayaçalışıyoruz.Buda,“Hadi,dökşurayabubil‐ gileri!” şeklinde olmuyor. İlgili kişiyle konuşarak, söyleşerek, o konuyu deşerekortayaçıkarmayaçalışıyoruz;olaylarıvedegerçeği. 3‐Röportajınişleviveröportajcınıngörevinedir? Röportajcının görevi: Karşısındakinin düşüncelerini en doğru şe‐ kildeyansıtabilmekvedoğrusorularlagerçeğiortayaçıkartabilmek. Gerçekhertürlüşeyolabilir.Meselaben,birçokdevletbaşkanıyla röportajlaryaptım.Oradakiamaç,oülkeninTürkkamuoyunatanıtılma‐ sı ve Türkiye’ye bakışı konusunda bilgi vermekti. Yani araştırmaya yö‐ nelikbirröportajdeğil… 4‐Röportajyaptığınızkişileribelirlemedekullandığınızölçütlerne‐ lerdir?Bukonudaçalıştığınızbasın‐yayınorganınınyöneticiyadasahip‐ lerindenönerialıyormusunuz? Tabiikiyöneticilerdenönerialınır.Sahiplerdenöneri?O,yönetici‐ yegider;giderse…Röportajı,gazeteciobjektifliğiveduruşuiçindeyap‐ tıktansonraherkestenönerialabilirsiniz.Röportajcıolaraksizinmeslek ilkeleriniz,meslekahlakınızveobjektifduruşunuzönemli. 242 5‐İyibirröportajiçinnasılbirhazırlıkyapılmalı?Siznasılhazırla‐ nıyorsunuz? Bizdışpolitikagazeteciliğinde,“dosya”’teriminiçokkullanıyoruz. Uzmangazeteciliktededosyalardansözedilir.Yanigazetecilerin,gittik‐ leriişeaitdosyalarasahipolmalarıgerekir.Gazetecinin,kendiarşivinin bulunması,buarşivegirmesiveçokiyiçalışmasıgerekiyor. Röportajşöyledeolabilir:Birtoplantıyagidersiniz;karşılaştığınız kişininnekadarönemliolduğunubilmezseniz;oinsanınneleryaptığını, olayların içindeki yerini bilmiyorsanız, o anda o olayı takip etmiyorsa‐ nız,kaçırırsınız. Ama biliyorsanız, hemen yanına gider: “Beş dakikanız var mı?”, “Biryarımsaatinizialabilirmiyim?”,“Birröportajyapabilirmiyimsizin‐ le?”der;onasorularsorarveröportajıyaparsınız.Birderesminiçeker‐ siniz.İşteröportaj...İllabirhafta,ongünöncedenhabervermekgerek‐ mez. Birde,evindeoturacak;telefonlarısekreterleredecek;konuştuğu kişi röportaj yazıldıktan sonra görmek isteyecek.“Tamam, peki.” diye‐ ceksin.Göndereceksin;gerigelecek.Bunlardaoluyor… Amahepsibudeğil;röportajgazeteciliğinin,banagöre... 6‐Röportajyaparkenzamanınasılkullanıyorsunuz? “Uzunnehirröportajlar”var.Peşindekoştuğunuzinsanlaortakbir çalışmao...Böylebirçalışmadakaynak,çalışmaiçindegörmekisteryazı‐ lanları.Bunadahakkıvardır;kitapyapılacaktır;iyiifadeedilipedileme‐ diğinigörmekister. Diğeruzunröportajlariçin,gittiğinizkişiyesöylemenizlazım.Yani röportajagidip,oradagecekalmakdiyebirşeymümkündeğil.Kendiniz ayarlamanızgerekiyor,zamanı…Yadaröportajyapacağınızkişiyleayar‐ layabilirsiniz. 7‐Kaynakilegereklietkileşimininternetyoluilesağlanabileceğine inanıyormusunuz?Karşılıklıkonuşmayanigazeteciiçinkaynağıgörmek deönemlideğilmidir? Benceetkileşimmutlakaolmalı;oçokdahafarklı,çokdahacanlı. Fakathiçulaşamadığınızbirkaynak,sizinsorularınızaancakinternetten cevap verecekse, o da olur. Ona da, “Röportaj değildir.” denemez. Artık böyle bir gelişmeye doğru gidiyoruz. Telefon ediyoruz; yazarken de, “Telefonlakonuştuğumuzbilmemkim.”diyoruz. 243 8‐Okuyucuyönündenelealırsak,yüzyüzegörüşmelerindahagü‐ venvericiolduğunusöyleyebilirmiyiz? Benokuyucuolsam…Yüzyüze,telefonlayapılangörüşmeler,yani kaynağınbelirtildiği,tabiikidahagüvenilir.Amaisterseniz“İnternetten soru gönderdim, yanıt aldım.” deyin; isterseniz “Karşı karşıya görüş‐ tüm.”deyin;kaynağınbelliolduğuhaberler,söyleşiler,röportajlarolay‐ larıdahabiryerliyerineoturtuyor. 9‐Pekikayıtolmamasıbirriskyaratmıyormu?Gerçiartıktelefon görüşmelerininkaydıdamümkünama? Tabii telefonda kaydı mümkün. İnternette de yazışıyorsunuz, “Chat” yaptığınız zaman, mesela orada da yazılıyor; kayıtları bulmak mümkün.Yaniteknolojigerçektençokkolaylaştırıyor. 10‐Röportajmetninikurgularken,neleriatıpnelerianlatmanızge‐ rektiğine nasıl karar veriyorsunuz? Attıklarınızdan pişmanlık duyduğu‐ nuzoluyormu? Gazetecilik,karşınızdakininsöylediklerininiçindenasılsorunuzun yanıtınıseçmek,ustalığıdır.“Nevarneyok?”derseniz,muhatabınızsa‐ bahakadarkonuşur;tabiisizdeneyiseçeceğinizibilmezsiniz.Onuniçin soru, sizin almayı tahmin ettiğiniz, almayı istediğiniz yanıtı verdirecek kadarspesifikolmalı. Röportajcılıkçokönemli...Bumeslekteinsanzatenherşeyiyapa‐ rak gelişiyor, yoğruluyor, yetişiyor. Editörlere çok iş düşüyor, burada. Röportajı yapacak genç, tecrübesiz arkadaşı, yönlendirmek, ona ne is‐ tendiğininanlatılmasıgerekiyor.Röportajıgetirdiğizaman,“olupolma‐ dığını”editörünsöylemesigerekiyor. Çok kritik cümleler olabilir. Hakikaten karşınızdaki, onu fark et‐ medensöylemiştirveucununnereyegideceğinibilmez.Yanigazetecilik debu,zatenbiraz.Bukritikcümleleriyazabilmekiçin,elinizdemutlaka bununkanıtıolmalı,kaydıolmalı;seskayıtcihazınızçokiyiolmalı;şüp‐ heyeyerbırakmamalı. 11‐ Röportajınızda sözlü ifadeler dışında el‐kol hareketlerini ve mimiklerinasılyansıtıyorsunuz? İzlenim olarak yansıtıyorum. Mesela, “Soruyu sorduğum zaman, sinirle önündeki kitabı kapattı.” diyorum. Röportaj olduğu zaman, bu insani tepkileri vermeye dikkat ediyorum. Tabii televizyonla da yarışı‐ yoruz. Bunlar röportaja hem sıcak bir hava veriyor; hem de röportajın dahaiyianlaşılmasınayardımcıoluyor;hemdegörselleştiriyorbiraz. 244 Burada da tabii, objektif olmak gerekiyor. Yani, emin değilseniz karşınızdakinin tutumundan “Bana öyle geldi.” diyebilirsiniz; “Tedirgin olduğunugözledim.”;“Çokrahattı,güldü.”...Katabilirsinizbunlarıröpor‐ taja. 12‐Röportajyaparkengörüştüğünüzkişilerinsizinkontrolünüzdı‐ şınaçıkmamasıiçinnegibibirtutumunuzvar?Karşınızdakiniistediğiniz sınırlariçindetutmayınasılbaşarıyorsunuz? Bunun önüne geçmek için, sözü keserim; yahut da sohbete çeke‐ rim. Ben, sohbet ederken hiç beklemediği bir anda bir şey sorarım. O, röportajcınınkendikişiliğinekalmışbirşey. 13‐ Temel teknikler dışında kendinize özgü kullandığınız röportaj tekniklerivarmı? Önce karşımdaki insanla bir bağ kurmaya çalışırım. Kendimi de açarım, düşüncemi de açarım. Onu anlamaya hazır olduğumu, fakat onunla hemfikir olmadığımı da hissettiririm; sorularımı da o amaçla sorarım.Düşmanlıkladeğil,onudahaiyianlamakiçinbusorularısordu‐ ğumuhissettiririm. 14‐Gazetecikendininekadarkatmalı.Görüşmeikikişilikbirolay mıyoksakaynağınızıngörüşleriniyansıtmanızgerekenbirdurummusöz konusu? Kaynağımın görüşlerini ortaya çıkarabilmem için, bir görüşümün de olması lazım; onları biliyor olmam lazım. Fakat okuyucuya yansıtır‐ ken, bence röportajcı, tabii ki kendini katmamalı. Ama röportajı yapar‐ ken, açıkça hangi fikre sahip olduğunu belli etmeli. Sorularıyla bunu deşmelivebusorulara,oinsanınyanıtınıdaolduğugibiyansıtmalı.Yani kendi fikirlerini doğrulayacak olanları çekip almak, diğerlerine ayıkla‐ makyanlışbirşey. 15‐Röportajsonrası“Keşkeşunudasorsaydım...”diyedüşündüğü‐ nüzoldumu?Böylebirşeyyaşasaydınız,nasıldavranırdınız? “Keşkeşunudasorsaydım...” tabiikioluyor.Olabilir,yaniinsanlık hali. Görüştüğünüz kişilere sonradan telefon edip: “Ben şu soruyu sor‐ mayı unuttum; ne dersiniz?” diye sorabilirsiniz. Bunun hiçbir sakıncası yok...Bugibi“keşke”lerinolmamasıiçin,çokiyiçalışmanızgerekiyor. 16‐ Sizin önemsediğiniz bir röportajın yayımlanmadığı oldu mu? Böylebirdurumdatepkinizneolur? 245 Tabiioldu;çokoldu.Başbakanlaröportajımyayımlanmadımesela. Gazetecilikte bunlara hazır olmak gerekiyor. Önce çok üzülüyorsunuz; ama bu gazeteciliğin kaderidir. Üzülüyorsunuz, unutuyorsunuz; böyle geçiyor. 17‐İzlediğinizvebeğendiğinizröportajcılarvarmı? Bengazeteciyim;hepsiniizliyorum. 18‐Fotoğrafınröportajaetkisinideğerlendirirmisiniz?Fotoğrafse‐ çimindeetkilimisiniz? Bakın,televizyonröportajlarındagörüntüönde,ağırbasıyor.Söz, yazılı basında öne çıkıyor; o sözü güçlendirecek fotoğrafı seçip sayfaya koyduğunuz zaman, ‐ o da editörün ustalığı ‐ gerçekten o çok konuşan birsayfaoluyor.Kanlı‐canlıbirsayfaoluyor. Ben şöyle düşünüyorum: İletişimciyiz, bizim en önemli aracımız söz ve görüntü. Gazeteciyi “fark edip bunu herkese gösteren, fark edil‐ meyenin fark edilmesini sağlayan aracı” diye düşünüyorum Ve bu bir entelektüeliş…Onuniçinben,birgazetecininedebiyatıçokiyibilmesi, dilini çok iyi kullanabilmesi ve donanımlı olması gerektiğine inanıyo‐ rum. 246 15.7.FikretOtyam 1‐ Gazeteciliğe nasıl başladınız? Röportaja yönelmenizin nedenle‐ rindensözedermisiniz? Babam, Konya Aksaray’da eczacıydı. Eczanede günlük tutardı. 2. Dünya Savaşı yılları… Yoksul köylüler… Eczane kapısında, hastalıktan ölenleri gördüm. Ve tabii halkevinin tiyatro ekibi, halk türküleri ekibi, oyunekibiköyleregiderdi;işteoradaköylerigördüm. Eczanemizdeki olayları, babamın tuttuğu günlük gibi, not aldım. 1944’teGüzelSanatlarAkademisi’negirdim.İstanbul’ageldiğimdebun‐ ları öyküye çevirdim; Gece Postası gazetesine yazmaya başladım. Hiç unutmuyorum,6.5lirayabunlaryayımlanıyordu. Hocaların hocası İbrahim Çallı; 2 yıl onun öğrencisi oldum. Ama Bedri Rahmi’yi çok sevdim. Şair, yazar, ressam, türkücü, hoş bir adam. Hocadan izin aldım; Çallı biraz üzüldü tabii: “S..... git.” dedi; bana izin verdi. BedriHoca’nınöğrencisiolmak,bir öğrenciiçin mutluluktu. Hele benimgibi,onasevdalıbirinsaniçin.Hocanınözelatölyesivardı.Aşağı yukarı her gece oradaydım. Bütün İstanbul’un ileri gelenleri, yazarları, çizerleri,sanatçılarıhocanınatölyesinegelirdi.Beraberiçkiiçilirdi;ama akademiyegeldiğimizzaman,öğrenci‐öğretmenhavasıiçindeyiz. Sanatyazılarıyazmakistedim;edebiyatdergilerindezatenkısmet çıkıyordu.1950’de,tabiibüyükgazeteleregirmeyeolanakyok;SonSaat gazetesinegidipgelmeyebaşladım.Birdearkadaşımvardıorada;Cihat Baban;sonradanturizmbakanıoldu.“Gitresminiyapevladım.”diyordu bana;“Gitresminiyap!” Bir gün polis‐adliye muhabiri izin istedi; ben de oradayım. O za‐ mansendikafilanyok.“S…..ulan!Vermiyorum;kovdumgitti.”dedi.Ba‐ nadöndü:“25lira24kuruşlapolis‐adliyemuhabirisin.”dedi. Böylelikle“sanatyazılarıyazma,bilmemne”derken,kendimi ka‐ tillerin,esrarkeşlerin,arasındabuldum.İkibuçukyılburnumakankok‐ tu. Ama bu polis‐adliye muhabirliğinde, İstanbul’un bir başka yönünü, herkesgöremezbunu,gördüm. DahasonraFalihRıfkıAtay’ın, Atatürk’ünenyakını,onunyazarı , gazetesineyazıişlerimüdüryardımcısıveröportajcıolarakgirdim.On‐ dansonratalihimaçıldı;ilkdefaGüneydoğu’yagittim. Akademiyi bitirdikten sonra, Falih Rıfkı Atay, ölünceye kadar be‐ nim soyadımı yanlış söyledi, “Otyak” derdi; “Kuzum Otyak Bey çok yo‐ 247 ruldunuz.”dedi;“Sizebirbiletalalım;Hopa’yakadargidin,gelin;dinle‐ nin.” Dedimki:“FalihBey,benkaraçocuğuyum;denizdenhazzetmiyo‐ rum.Benkarayaçıkmazsam,deliolurumvapuruniçinde.Eğermüsaade ederseniz,benGüneydoğuveDoğu’yumerakediyorum;çokkitapoku‐ dum…” “Neyapacaksın?Sıcaktırşimdi,temmuzayı.”dedi.KendimiSirke‐ ci’debirkamyondabuldum.35günsonradöndümİstanbul’a. İlk Urfa’ya gittim; daha Birecik köprüsü yok. Salla geçtik karşıya; otobüsler, öküzler, inekler, koyunlar… Urfa’yı gördüm; o zaman “şan”ı yoktu henüz... Ve oraya sevdalandım. Bu sevda, ta 53 yılından beri de‐ vameder.Onlarıngözü,dili,kulağıolmayaçalıştım. Dolaştım,dolaştım,dolaştım;ondansonraaskerolarakAnkara’ya geldim.Bando‐mızıkaokulundaresimöğretmeniyedeksubay...Haftada iki‐üçsaatdersvar.Sıkılıyorum;neyapayım?Atlayıpİstanbul’agidiyo‐ rum;ailemdeorada. Falih Bey dedi ki: “Kuzum Otyak Bey ne yapıyorsunuz?” Dedim: “Efendimişyok;canımsıkılıyorAnkara’da.”BediiFaik’edöndüdediki: “Kasım gelince söyleyelim: Otyak, Ulus’a yardım etsin.“ Kasım dediği, KasımGülek,CHPGenelSekreteri.” Dünya gazetesinin Ankara temsilcisi, “Fikret, seni Bülent Ecevit arıyor.”dedi.BülentEcevitdeUlusyazarı;partiylegazetearasındairti‐ batı sağlıyor. Görüştük. Dedi ki: “Buyurun çalışın.” Ben kıtadan geliyo‐ rum;gazeteyiçıkarıyoruzarkadaşlarla. Terhisoldum.Ruslar,“AnkaraTürkiye’ninKalbi”diyebirfilmçe‐ virmişlerdi. Ve Cumhuriyet’in 10. yıldönümü’nde, 1933’te gösterildi. Atatürk’ünkendisesindenkonuşmalarıdavar.GerçektenAnkaraTürki‐ ye’ninkalbi,TürkiyeBüyükMilletMeclisiburada,hükümetburada,baş‐ bakan, bakanlar, milletvekilleri, genel müdürler, bakanlıklar... Falih Bey’denizinistedim“Efendim,benAnkara’yıçoksevdim.İzinverirseniz Ankara’dakalacağım.”dedim. 27Mayıs’tansonra,BülentEcevitilebazıolaylaroldu,istifaettim; ayrıldım.EğerbugünbasınalemindeFikretOtyamdiyebirinsanvarsa, bunu önce Falih Rıfkı Atay’ın Dünya gazetesi’ne borçluyum. Hele hele NadirNadiBey’irahmetleanıyorum…2Ekim1962’deCumhuriyetçalı‐ şanıoldum.1979’dada,candanusandırdıklarıiçinemekliliğimiistedim; ayrıldım.BugünAydınlıkdergisindeyazıyorum. 248 2‐ Yaptığınız işi nasıl adlandırıyorsunuz röportaj mı söyleşi mi? Röportajvesöyleşininfarkınedirsizce? Dediğim gibi, ilk defa 53’te gittim; Güneydoğu’ya. Cumhuriyet’e girdiktensonraartıkGüneydoğuveDoğuhalkınıngözükulağıdilisayıl‐ dım;Türkiye’de. Şimdibakın:Beniçokduygulandıranbirşeyoldu,sabahleyin.Ba‐ tılıgiyimlibiradam,kahvaltıederkenbanabakıyor...Yabancızannettim. Kalktı; “Fikret Otyam.” dedi. “Benim.” dedim. “SizTürkiye’nin onurusu‐ nuz. Türkiye halkının kazancısınız. Ben Türkiye’den ayrıldım. 35 yıldır Avusturya’da yaşıyorum. Sizin elinizi sıkmak, benim için şereflerin en büyüğü oldu; bu sabah.” dedi. Demek ki, ne olursa olsun, yaptıklarım unutulmamış. Buaradaröportajlarımıkitaphalinegetirdim.50’yeyaklaştı.Kimi 2.‐3.baskısınıkimi4.baskısınıyaptı.Tabiişimdikilergibi,çarşafçarşaf gazeteilanlarıolmadan. Birdekliklervardı,Türkiye’de.Yaniedebiyattarikatlarıvardı.On‐ laragirmezsen,senigörmezliktengelirler.Resimalanında,kitapalanın‐ dahiçbirtarikatagirmedim;hiçbireleştirmeneyüzvermedimvehediye resim vermedim. Halkın yüreğinde yaşıyorum. Şimdi onlar yazsa yaz‐ masa,bilmemneyapmasaumurumdabiledeğil. 3‐Röportajınişleviveröportajcınıngörevinedir? O dönem Cumhuriyet’te Yaşar Kemal, Dünya’da da ben.... Yaşar duymuş: “Dünya’dan Fikret Otyam, Doğu’ya gidiyor.” Patronlara demiş ki: “Efendim, ben de gideyim.” Orada karşılaştık Yaşar’la; saç sakal bı‐ rakmış. Bir de Orhan Kemal var; bizim yazarımız. Gittim Orhan’a, “Ulan Orhan, böyle böyle; bizim Kürt de gidiyormuş doğuya. O Kürtçe bilir; oranınadamı…Benilkdefagidiyorum.”dedim. “BakFikret,yalanyazmayacaksın;gördüğünüyazacaksın.Biristi‐ dacısadeliğiyleyazacaksın.Kimiçin,neiçinyazacaksın?Bunuaklından çıkarma.Senbaşarılıolursun.”dedi,bana. Hiçbir zaman hayatımda yalan, uydurma bir şey yazmadım. Ne haberimde, ne röportajımda, ne de günlük yazılarımda. Bir iki yanlış olabilir; onları da açıklama gönderildiği zaman, özür dileyerek düzelt‐ tim. 55 yıllık gazetecilik hayatımda en övündüğüm, gurur duyduğum huyumbudur. 249 4‐ Röportaj yaptığınız kişileri belirlemede kullandığınız ölçütler nelerdir?Bukonudaçalıştığınızbasın‐yayınorganınınyöneticiyadasa‐ hiplerindenönerialıyormusunuz? Doğu halkının gözü, kulağı, dili olmaya çalıştım. Hastalık, yokluk, yolsuzluk,okulsuzluk,kandavaları,toprakdavaları,susuzluk… Ben 1953’te Güneydoğu’ya gittim, Devlet Su İşleri Genel Müdürü SüleymanDemirel55yılındageldi.Zamanlaobarajlarkralıoldu;GAP’ın babası… Ben de GAP’ın üvey babasıyım. Çünkü o halkın susuzluğunu, bütün Anadolu’da yaşadım; yazdım. Benim hiçbir politik birlikteliğim yok,SüleymanBey’le…Amaşubarajmeselesinegelince,bütünaçılışla‐ ra, emekli olduktan sonra da çağırmıştır. Ben bunları unutmuyorum; yazdımda…Oyıllardanberi,barajsuakıtacakhalegelinceyekadar,ben bununla uğraştım. “Teftiş Müdürü” diyordum, kendime. Bu fikri sabit... Yanibirşeyiyarımbırakmakyok;sonuçalıncayakadar. Yedi yıl, tastamam yedi yıl; Beritan Aşireti’ni yedi köye yerleşti‐ rinceyekadaruğraştım.“BeritanAşireti’ninDilekçesi”diyekitabımvar. Yaniröportajı,öylebirgünyazıpdabırak;yok.Birşeyetaktımmı,sonuç alıncaya kadar peşini bırakmam; usanmadan… Belki de, beni başarılı kılanbuydu. 5‐ Yaptığınız röportajda metni kurgularken neleri atıp, neleri me‐ tindeanlatmanızgerektiğinenasılkararveriyorsunuz? Romangibikurguyaparımben.Sankisinemayaaktarılacakmışgi‐ bi, senaryo yazarmış gibi, geriye dönüşlerle... Mesela “Bir Karış Toprak İçin”...AraGüler,OrhanToker,benÇukurova’yıyazdık;pamukröportaj‐ ları.Otambirromanhavasıiçindedir.Oödülkazandı.Çoködülümvar; utanıyorumbunusöylemeye. Silah icat oldu mertlik bozuldu; televizyon icat oldu röportaj bo‐ zuldu.Bizimyaptığımızröportajcılık,bugüngazetelerdeyok.Bendinli‐ yorum; röportaj başlıyor, hemen bitiyor. Basından örnek verecek olur‐ sak:Benimröportajlarımtambirsayfaolurdu.Dörtfotoğrafvardı.Şimdi birsayfa,“AjdaPekkanburnununasılyaptırdı?”onunröportajı...Anado‐ luhalkıunutuldu;televizyonlarda,“Kimkimineyaptı?”var... 6‐“Romangibikurgularım”dediniz,röportajbirazedebibirmetin tadındamıkurgulanmalı? Dedim ya: Hani 6.5 liraya öykülerim çıkıyordu, diye… Erken bir saatte,Lale Sineması’nınarkasındabirmeyhanedeyiz.Pansiyonsahibi‐ ninoğluylakonuşuyoruz.Birdekarşıdapörtlekmavigözlü,kirlipardö‐ 250 sülü bir adam oturuyor ve bizi dinliyor. Biz öğrenciyiz ve polisten çok korkuyoruz. “Komünistsin” derlerse işin bitti; hayatın kaydı gitti. Gaze‐ tecigeldi;birGecePostasıaldım.Birköpekleilgiliöykümvar,gazetede... Okudumarkadaşa.Yandakiadambana:“Ulan,aynenanlattığıngibiyaz‐ sana...”dedi.Okimdibiliyormusun?SaitFaik. Varlıkdergisine,Yeditepedergisineyazılaryazıyorum;oyıllarda. Mahmut Makal ile ilk röportajı ben yaptım; onun kim olduğunu, Varlık dergisindebenanlattım.Oköynotlarıyazıyordu;bendekasabanotları yazıyordum;edebiyatdergilerine. Vakit gazetesi, yıllar evvel kuponla Rus klasikleri veriyordu; 30 kupona kitap. Ben onları getirtiyordum. Maksim Gorki’yi ben o tarihte okudumdu… Bir de en sevdiğim Panait Istrati; yani benim yazarım. Edebiyatadüşkünlüğüm,tabiikiröportajadayansıdı. Polismuhabirliğizamanındada,benbirşeyuydurdum:“Adamsi‐ lahınıçekti,patlattı;kadınyeredüştü.”gibi.Benialayaalıyorlardı,arka‐ daşlar.Benbilmiyordum;amaFransa’daçıkanbirdergidegördüm;me‐ ğeronlarböyleyazarlarmışhaberleri.Zamanlabiröykümsüröportajlar oldu. Halkın kendi diliyle yazıyordum. Kimi zaman Kürtçe’nin Türk‐ çe’siniparantezeyazıyorum. Bir de 1960’ta, 27 Mayıs’tan sonra Devlet Planlama Teşkilatı ku‐ ruldu. Orada rakamlar çıktı. Biz eskiden, “Halk veremden kırılı‐ yor.”derdik. Ama rakam çıktı. Kaç tane veremli var? Kaç tane hastane var? Kaç hastanede, kaç doktor var? Kaç doktora kaç hasta düşüyor? Devlet Planlama’dan rakamlar çıkınca, ben yazılarıma daha inandırıcı olmasıiçin,rakamlarıkoymayabaşladım.Tabiisonradanburöportajlar, öykü,romantadındadır,kitapolarakçıkmayabaşladı. 7‐Sizinyaptığınızgibiröportajlarınbugünörneklerivarmı? Edebiyatdergilerindeolabilir.Kitaplarvar.Amagazeteröportajcı‐ lığıyok;bizimanladığımızgibi.Gidipbirkonuyuirdeleyen,onunsavaşı‐ nıaçan,sonuçaldırmakiçinsürdürenbirşeykalmadıartık. 8‐ Röportaj sırasındaki sözlü ifadeler dışında el‐kol hareketleri ve mimikleri bedendili yazınızdanasılyansıtıyorsunuz? Soru soruyorum; adam sustu, sakalını kaşıdı, iç çekti; “Dogrusun FikretBegğ.”dedi.Yadasorumüzerine,adambirağıttutturdu.Yanım‐ dakinesordumnediyor?diye,“Ezkurbane…” İştesengittin;benök‐ süzkaldım. Bunlarıhepveriyordumyazıda. 251 9‐Röportajsonrası“keşkeşunudasorsaydım”diyedüşündüğünüz oldumu?Böylebirşeyyaşasaydınıznasıldavranırdınız? Hiçdüşünmedim.Düşündüğümzamankalkıpbirdahagittim.So‐ nuçalıncayakadar... 10‐ Sizin önemsediğiniz bir röportajın yayımlanmadığı oldu mu? Böylebirdurumdatepkinizneolur? Varvar;altıyedikitabımdahavar.İlerideherhaldeonlardabası‐ lır.Belgeli,fotoğraflı. 11‐Fotoğrafınröportajaetkisinideğerlendirirmisiniz?Fotoğrafse‐ çimindedeetkilimisiniz? Fotoğrafröportajınşahididir.Teypdeöyle…Benbirderadyorö‐ portajlarıyaptım;çok.1953’teilkdefaDoğu’yagiderken,şimdiprofesör MetinAnd’abirteypgelmiş;makaraipliğigibiuydurukbirşey…Onunla türküler,konuşmalarderledik. Zamangeçti;Almanya’dan“Oher”sesalmacihazıgeldi…Kocaman, sırtta taşınıyor; mikrofonu da var. Röportaja, gazeteciliğe bu teybi ben soktum,zannediyorum.Çünküfotoğraflarımızabakıyoruz.Partiliderleri Demirelileİnönüilekonuşuyoruz;sırtımdaoteybigörüyorum. Bir kere söyleneni not almana imkan yok. Aklında kaldığı kadar; steno bilmiyoruz ki, yazalım. O teyp benim için en güzel bir araç oldu. Hemtürküleri,hemkonuşmalarıalıyorduk. Parlamento muhabiriyken de, sesleri alıp Millet Meclisi’nin tuta‐ nakçılarına veriyordum bantları. Onlar kulaklıkları takıp, 10 parmakla, saniyesinde bütün konuşmaları aynen yazıyorlar; ben de metinleri ha‐ berlerimdekullanıyordum... 15.8.FüsunÖzbilgen 1‐ Gazeteciliğe nasıl başladınız? Röportaja yönelmenizin nedenle‐ rindensözedermisiniz? Gazeteciliğe Ankara’da Anka Ajans’ta başladım. Daha önce TRT’nin Dış Haberler Müdürlüğü’nde çalıştım. Sonra Danıştay’da çalış‐ tım.HukukFakültesi’nibitirdiktensonraAnkaAjansı’ndaişebaşladım. Röportajcı olarak değil; gazeteciliğe doğrudan doğruya muhabir olarak 252 başladım.Zatenbenimröportajcılığımda,muhabirliğimleiçiçebirşey‐ di. Röportaj da tabii ki muhabirliğin bir parçasıdır. Söyleşiyle başlar röportaj; haberi açmak için söyleşi yapmak lazım. Ondan sonra bunlar, giderek daha kapsamlı hale gelmeye başladı. Siyasilerle söyleşiler… Herhangibirkonuyuanlattırıyorsunuz.Onlarsoru‐cevaphalindeyayım‐ lanmayabaşlayınca,giderekröportajhalinegeliyor.Öyleöyle,muhabir‐ likveröportajcılıkiçiçegirdi. 2‐Yaptığınızişinasıladlandırıyorsunuz,“röportaj”mı“söyleşi”mi? Sizceröportajvesöyleşininfarkınedir? Röportaj,taşıma,biranlamdaaktarma.Yakısayapılır;bellispesi‐ fik konuda. Sıcak olarak yapılabilir; yahut önceden hazırlanır; daha so‐ ğuk şekilde yapılabilir. Yani sorular hazırlanır; kişi belirlenir; randevu alınır. O anda “röportaj” deniyor, daha uzun ve kapsamlı olduğu için. Kısakısaolaylarüzerindeolanlarada“söyleşi”deniyor.Meselaherhangi bir olay gelişti; hemen orada belli kişilerden bilgi almanız lazım. Yarı haber‐röportajgibikısasöyleşiler... 3‐Röportajınişleviveröportajcınıngörevinedir? Özelröportajcılarvarşimdi.Onlarıngörevitamamensoğukröpor‐ tajdır. Önceden hazırlanacak; neler soracağını belirleyecek; hangi konu üzerindekonuşacağını,konuşacağıkişiyedesunacak.Çünküinsanınbir yığınşapkasıvardır.Şapkalarınkimisininaltındasanatvar…Adamme‐ selabankacıyadadoktor,amasanatseverdir.Tıplailgilimikonuşacak‐ sınız?Yoksasanatlailgilimikonuşacaksınız?Onudabelirtmenizlazım, önceden.Onagörehazırlıkyapılır.Randevulaşılır;yerbelirlenir. Röportaj radyo için olabilir; gazete için olabilir; televizyon için olabilir; yani çeşitli medyalar için olabilir. Ona göre alet edevat almak, hazırlanmakgerekir.Amagazeteiçin,ekibeçokfazlagerekyoktur.Foto muhabirivekayıtcihazıyeterli. 4‐Röportajyaptığınızkişileribelirlemedekullandığınızölçütlerne‐ lerdir?Bukonudaçalıştığınızbasın‐yayınorganınınyöneticiyadasahip‐ lerindenönerialıyormusunuz? Tabiikiinsan,onugazeteyönetimiylekonuşarakdabelirleyebilir. “Şöylebirgelişmevar.”diyeuyarırlar;yada“Bakşukişivar;konuşabi‐ lir.”diyebilirler.Gazetecininaklınagelir;kendisideararyani.Olayagöre belirlenir. Birdeherhangibirkişiyi,durdukyerdegündemegetirebilir. 253 YenerSüsoyyapıyor,mesela…20yılönceunutulmuşbirinialıyor ve “20 yıl önce ne olmuştu?” diye öyle bir konuşturuyor ki, işin bir ye‐ rinden kaymağı çıkıyor. Tarihe sakladığı, anlatmadığı bir konuyu anla‐ tabilirinsan. Mesela,şimdişuradanbirgemigeçerkenkazaolsa…Ozamanhe‐ menkazalarlailgilibilgiverebilecekbiriniararsınızveonunlakonuşur‐ sunuz.Şimdibu,sıcakolaydandoğanbirihtiyaçtır. 5‐İyibirröportajiçinnasılbirhazırlıkyapılmalı?Siznasılhazırla‐ nıyorsunuz? Konuyu mümkün olduğu kadar bilmeye çalışmak; tabii ki kişiyi öğrenmeye çalışmak. Hatırlıyorum, Güher‐Süher Pekinel’lerle konuşu‐ yorduk:“Birmuhabirgelmiş,bizimhakkımızdahiçbirşeybilmiyor;bize soruyor,bizeanlattırıyor.‘Sizkimsiniz?’diye”demişlerdi…Buayıptabii. Önceden bir hazırlık yapmak gerekiyor; ama her şeyi biliyorsan, röportajyaptığınkişidendahaiyibiliyorsan,lafınıkeserek,“Efendimsiz şunudaşöyleyapmıştınız.”demekdeçokgüzeldeğil.Bırakdaadam anlatsın.Yani,herşeyibildiğinisergilemenindeanlamıyok.Amagenel fikir,nesoracağınıbilmekvekarşındakininözelliklerinidebilmekgere‐ kiyor.Röportajıyapacakkişininmeraketmesilazım. 6‐Röportajyaparkenzamanınasılkullanıyorsunuz? Zaten baştan, ne kadar zaman ayırabileceğini konuşmak lazım; özelliklemeşgulkişileriçin.Emekliadam,evindehatıralarınıanlatıyor. Oradaröportajalan,doğrudan“Efendimbenimbirsaatvaktimvar;bir saatkonuşalım.”demeli.Yoksaadam,üçbuçuksaatanlatırveanlatmaya dadevameder.Çünkübazıinsanlarkonuşmaktanbüyükbirlezzetalır. Ama vakti kısıtlı işadamı veya politikacıyla zamanı belirlemek gerekir. 15dakikamıkonuşacak,20dakikamıkonuşacak,dahaazmıvaktivar? Tabii şu da var: O insan, eğer röportaj iyi gidiyorsa, kendi vakti uzatırzaten.Yani,“Yarımsaat”der.Amabakarsınız,birbuçuksaatko‐ nuşur. Orada susturmak gerekiyor. Susturmak değil tabii ki… Gereksiz anlatımları atlayarak, gerekli olanları araya sıkıştırmak gerekir. Çünkü siyasilere öğretirler; derler ki: “Size ne sorarlarsa sorsunlar, siz kendi söylemekistediğinizisöyleyin.”Adamabirsorusorarsınız;sankiosoru‐ nuncevabıymışgibi,kendininnekadarbaşarılıişleryaptığınıanlatmaya başlar. 254 7‐ Röportaj metnini kurgularken, neleri atıp neleri anlamanız ge‐ rektiğine nasıl karar veriyorsunuz? Attıklarınızdan pişmanlık duyduğu‐ nuzoluyormu? Birdefaröportajıbitiripçıktığımzaman,aklımdakienönemlişey: Olayınflaşıdır.Flaş,yeni,güzelvehoşbirşeydir.Banaetkiettiğinegöre, herkeseedecektir.Ondansonraflaşolankısmınetrafındagirişkurulur vealtınaöneminegöresıralanır.“Mutlakaensonsöylenen,sonkullanı‐ lacak.”diyebirşeyyok.Yanisorularındüzeninegörekurgulanırröpor‐ taj. Tabii her haber gibi, her röportaj da bir kurgudur. Kurgulanıp iyi yanlarıalınır.Kötüyanlarıatılır. 8‐Röportajınızdasözlüifadelerdışındael‐kolhareketlerinivemi‐ miklerinasılyansıtıyorsunuz? Belirtilebilir. “Kahkahalarla güldük.” diye parantez içinde belirti‐ lebilir. Parantez açarsınız: “Sıkıntılı biçimde ellerini ovuşturuyordu.” diye yazarsınız. Tamamen soru‐cevapta bile, röportajcı bunları araya sokabilir. 9‐Röportajyaparkengörüştüğünüzkişilerin sizin kontrolünüzdı‐ şınaçıkmamasıiçinnegibibirtutumunuzvar?Karşınızdakiniistediğiniz sınırlariçindetutmayınasılbaşarıyorsunuz? Çok zor… Onları engelleyip, arada zekice sorular sormak gereki‐ yor. Yani en zor şey, o insanları, nokta koymadan daldan dala atlayan insanları, bir çerçeve içine sokabilmektir. Çünkü bazı insan vardır ki, devamlı çağrışımlar yapar. Bir şey anlatırken, onun yanına öbür şeyi katar. Hiç noktalamadan devam eder. Araya girmek ne mümkün; sus‐ maz; sokmaz araya; anlattıkça anlatır. Onlarla röportaj çok zordur. Bir şekilde dikkatini dağıtmanız lazım. Öbür soruyu daha cazip hale getir‐ mekgerekir.Oradaişte,röportajcınınustalığıgerekir. 10‐ Temel teknikler dışında kendinize özgü kullandığınız röportaj tekniklerivarmı? Ben sinirlendirmeyi severim. Ama baştan değil; sonda da değil; sonutatlıbağlamaklazım.Arada,şöyleröportajınsonunadoğru,mutla‐ ka bir sinirlendirmek lazımdır. O benim taktiğimdir. Sinirlendirdiğiniz zaman,insanlarkontrollerinikaybederler.Ozamandaharahatveiçten konuşurlar.Kişininbamtelinedokunmaklazımki,içindekileridöksün. 11‐ Röportaj sonrası “Keşke şunu da sorsaydım…” diye düşündü‐ ğünüzoldumu?Böylebirşeyyaşasaydınız,nasıldavranırdınız? 255 Olabilirtabii…İnsanınaklıbaşkabiryerekayabilir…Unutabilir… Amasonradantelefonedebilir.“Kusurabakmayın;amaşunudasormayı unutmuşum.”denirtabii.Özellikleteknikbirkonuysanedenolmasın. 12‐ Sizin önemsediğiniz bir röportajın yayımlanmadığı oldu mu? Böylebirdurumdatepkinizneolur? Oldutabii,olmazmı?“Amanedenyayımlanmadı?”diyedüşünür‐ sek… Mesela Ankara’da, Raci Badem diye bir mühendisle çok uzun bir şehircilik röportajı yapmıştım. Yayımlanmadı; önemli görmediler; ama bana göre çok önemliydi. Kentlerimiz şu hale gelmeden önce yapılmış birröportajdı.Amagazeteyöneticisisizdeğilsiniz. Gazeteyöneticiliğideyaptım;onundakendinegörebaskıaltında olduğu yerler var. Tirajını ayarlayacak, ona göre satacak. Daha ilginç bulduğu konuları en öne yerleştirecek... Kullanmayabilir. Ama köşen olduğuzaman,orayatabiikimsekarışmıyor.Sahipli,tapulumalımoldu‐ ğuiçin,orayıistediğimgibikullanabiliyordum.İstediğimkişiylekonuşu‐ yordum. 13‐İzlediğinizvebeğendiğinizröportajcılarvarmı? Tabii mesela Nuriye Akman, bayağı bir parladı bu konuda. Ayşe Armankendidalındaşuandagayetiyiröportajlaryapıyor.Çokeleştiri‐ liyor bazı konularda; ama röportajları iyi. Daha bir yığın arkadaş var. DenizSomvarmesela…Bellikelimelervar;okelimelerisöylüyor;karşı‐ sındaki ne cevap veriyorsa, ona göre yazıyor. “Para” diyor; mesela… Herkesin para anlayışı farklıdır. “Koltuk” diyor; “Işık” diyor; “Zaman” diyor;birerkelimeyleröportajyapıyor.Çokdahoşveilginçoluyor. Bence,canlıyayındahaönemli.Televizyonşuanda,gazeteröpor‐ tajlarınınönünegeçti. 14‐Fotoğrafınröportajaetkisinideğerlendirirmisiniz?Fotoğrafse‐ çimindeetkilimisiniz? Çok çok önemli tabii ki. Sadece fotoğrafla da röportaj yapılabilir. Yaninasıltekkelimelikröportajyapılırsa,fotoğraflaröportajdayapıla‐ bilir. Birden fazla karenin hepsine resim altı koyarsınız; foto röportaj çıkar.Birolayıanlatır. Röportajsırasında,fotomuhabiriyleçalışmakçokönemlidir;hem kişiyle hem olayla ilgili röportaj yapmak açısından. Mesela hapishane röportajında,ErdoğanKöseoğluvardı.Hücredekibiradamıfotoğrafladı; hücreniniçindenbirbakış,oherşeyianlatıyor.Nekadaryazsan,obakı‐ şıancakfotoğraflakullanırsan,anlatımıbaşkaolur. 256 Resimaltlarındafalanyanlışyapmamaklazım.Geneldefotoğraflar seçilirken başında durmak gerekir. Sayfa sekreteriyle çalışılmasında yararvar.Sayfasekreterliğideyaptım.Sayfasekreterliğindemuhabirle oturursun;fotoğraflarıseçersin.Muhabirindegörmediğibirşeyvardır. Sayfasekreteribukonudayardımcıolmalıdır. Yanihaberekipişidir.Benimçoğuzamananlatmayaçalıştığımda budur.Herkestekbaşınayıldızolacağınızanneder;amatek başına yıl‐ dız yoktur. Yazı işleri müdürü iyi yer ayırırsa... Birinci sayfadan “güm” diye çakarsan, başka türlü olur. Bu anlayıştaki insanların bir arada ol‐ masılazımki,hepsibirbirinebağlıolarak,işigüzeldeğerlendiripgüzel göstersinler. 257 15.9.HikmetÇetinkaya 1‐ Gazeteciliğe nasıl başladınız? Röportaja yönelmenizin nedenle‐ rindensözedermisiniz? Gazeteciliğe 1966 yılında, Cumhuriyet gazetesinde, adliye muha‐ biri olarak başladım. O zaman Cumhuriyet gazetesinde, Fikret Otyam, SaitTerzioğlu,YılmazÇetiner,MücahitBeşergibiröportajcılarvardı. 1966 yılının Haziran ayında, Türkiye’nin tütün sorunu olmuştu. Kendime ait ucuz, Rus malı bir fotoğraf makinem vardı; Jüpiter marka birkutumakineydi.Cumhuriyet’egirdiktenbirkaçaysonra,yöneticilere ya da başkasına haber vermeden, haftalık izinlerimde, İzmir yöresinde Gümüldür,Menderes,CumaOvasıgibibölgeleregittim;tütünüreticile‐ riylekonuştum. Onların sorunlarını anlatan beş günlük bir dizi yazısı hazırladım; adını da “Tütün Kumarı” koydum. Bu yazı dizisini fotoğraflarıyla, gaze‐ tenin yazı işleri müdürüne, ışık içinde yatsın Oğuz Şeren’e, gönderdim veyazıdiziminçıkmasınıbeklemeyebaşladım. Bu arada muhabirim, günlük işlerime devam ediyorum. Sanırım Eylül gibi, yani Haziran’da gönderdikten üç ay sonra gazetenin birinci sayfasında, ”Tütün Kumarı” diye bir anons gördüm. ”Hikmet Çetinka‐ ya’nın Yazı Dizisi Yarın Cumhuriyet’te” diye başlıyordu. Bu röportajım beşgünsüreyleCumhuriyet’teyayımlandıvebüyükbiryankıuyandırdı. Beniİstanbul’açağırdılar;”Senmisinoyazıyıhazırlayan?”diye.O dönemde Adnan Tahir dizi yazılarına bakıyordu, Ecvet Güresin genel yayın müdürüydü, yazı işleri müdürü Oğuz Şeren’di. Hepsi vefat etti; Allah rahmet eylesin. Bu şekilde röportajcılığa, kendi kendime adım atmışoldum. Üzüm üreticileriyle, Karadeniz’de fındık üreticileriyle, Çukuro‐ va’da pamuk üreticileriyle, ayçiçeği üreticileriyle, sünger avcılarıyla, Güneydoğu’dakisorunlarlailgiliröportajlaryaptım.1966’danaşağıyu‐ karı1985’ekadargeçen20yıllıksüreçteröportajcıolarakçalıştım.Pek çoködülleraldım. Oyıllar,AnadoluröportajcılığısadeceCumhuriyet’tedeğil,Hürri‐ yet’te, Milliyet’te, Yeni Sabah’ta, Akşam’da da vardı. Her gazetenin rö‐ portajcıları vardı. Anadolu röportajları, tarımsal kesimde olsun, öteki kesimlerdeolsun,toplumunbellisorunlarınıyansıtırlardı. 1970’liyıllarda,Anadoluröportajlarımı,Türkiye’ninsiyasalgeliş‐ meleriyleelealdım.“KomandoKampları”,“NurKampları”gibikamplar‐ lailgiliröportajlaryaptım.Pekçokdiziyazıhazırladım;bunlarınbazıla‐ 258 rınıkitaplarımaaldım.Tambirsayısöyleyemiyorum;amadağköylerin‐ deki okula gitmeyen çocukların öyküsünü konu alan, “Okulsuz Köyün Çocuklarından” tutun, Kaz Dağları’ndaki, Toros Dağları’ndaki yaşamı, aşkı, sosyal ve kültürel yaşamı konu alan, ekonomik sorunları yansıtan çoksayıdaröportajdan“OrmanMasalı”adlıbiryazıdizisiyaptım. Yaklaşık 20 yıldır köşe yazarıyım. Ama yine röportajlar yapıyo‐ rum.Örneğin“İyonya’danTroya’ya”diyebirdiziröportajıyaptım.Daha sonra genişleterek kitaplaştırdım. “Bodrum Sürgünleri”ni yaptım. 1980’liyıllardaBodrum’dakendinisürgüneden,yazarları,edebiyatçıla‐ rı,aydınları,sanatçıları,işsizleri;yaniorayımekantutanlarınöyküsünü anlattım. 2‐Sizröportajınasıltanımlıyorsunuz? Odönemde,röportajınöyküyleilişkisivardı.Edebiyatçılar,röpor‐ tajcılığıedebiyatdalıolarakgörmezler.Amaneredenbakarsanızbakın, birilişkisivardır;ilintilidir.YaşarKemal,OrhanKemalörneklerinivere‐ yim; röportajlarıyla romancılığa, öykücülüğe geçmişlerdir. Bir imge us‐ talığıvardırröportajda. Elbet o dönemlerde, röportajcılık çok önemliydi. Röportajcıların haberdilindenöte,öyküdiliolmasıgerekirdi.Birazedebiyatayakınolan insanlar röportajcıydı. Yılmaz Çetiner, Fikret Otyam, Mete Akyol, Nail Güreli…Dahaşuandaaklımagelmeyenpekçokisimvar. Bugün Türkiye’de röportaj dediğimiz zaman, mülakat anlaşılıyor. Mülakatta,sizsorusoruyorsunuzkarşınızdakicevapveriyor.Buröpor‐ tajdeğil,mülakattır.Bugüngazetelerebaktığımızzaman,baştaCumhu‐ riyet olmak üzere, o röportajcılık olayı yavaş yavaş yok olmuştu; ama sonbirikiyıldıryinegörüyorum. ÖrneğinMısır’agittik,Mısırröportajıyaptık.Edebiyatıyla,ekono‐ misiyle, öğrencisiyle, halkıyla her şeyiyle Mısır’ı anlattık. Daha sonra Suriye’yegittik.Suriye’dekisosyalyaşamı,siyaseti…Amaburadamüla‐ katyok;gözlemlerimiziyazdık. Yine Milliyet’te Ece Temelkuran var; o da genç bir arkadaşımız. Onunsonikiröportajıvar;KuzeyIrakveErmenistanröportajları…Bun‐ larröportaj,mülakatdeğil. Oyıllardaröportajcılıkfarklıbirşeydi.Muhabirlerarasındançıkı‐ yorduröportajcılar…Onlarköşeyazarlığıyapmıyordu.MeselaEceköşe yazarı;benköşeyazarıyım.Muhabirlerinköşeleriyoktu;röportajyazar‐ lığı yaparlardı. Örneğin Yılmaz Çetiner köşe yazarı değildi; ama röpor‐ 259 tajcıydı.MücahitBeşer,FikretOtyam,YaşarKemaldeköşeyazarıdeğil‐ lerdi;amaröportajcıydılar.Ayrıbiryerlerivardı. 3‐Sizceröportajvesöyleşininfarkınedir? Röportajda edebiyat var; “Yok” deseler dahi, edebiyat var. Ama söyleşi, mülakattır. Siz bana soru soruyorsunuz; ben size yanıt veriyo‐ rum. Şu an yaptığımız bizim, mülakattır. Ama siz odayı ve beni tasvir ederekyazarsanız,buröportajolabilir.Amadoğrudandoğruyasizsor‐ dunuz;benyanıtverdim:soru‐yanıt.Soru‐yanıt,buröportajdeğildir. 4‐ “Röportajda edebiyat var?” Bu cümleyi açar mısınız? Röportaj edebiyadaedebiyatayakınyazımıdır? Röportaj edebiyata yakındır. Öykü değildir; öykü dili kullanılır. Yazılarımdabenöyküdilinikullanıyorum.Siyasiyazılarımdabileröpor‐ tajdilikullanırım,zamanzaman. “Edebiyata yakın yazı” dediğimiz zaman, bunlar edebiyat yazıları değil, elbet. Yazıya imgelerle bir şeyler katıyorsunuz. Elbette edebiyata yakınsanız, gazete okuru olarak onu ertesi gün de istersiniz. Ama sıra‐ dangazeteokuruysanız,böylebiryazısiziilgilendirmez;beklemezsiniz. Doğrudansporsayfasınayadahaberlerinbaşlıklarınabakarsınız. Türktoplumuhenüzyazılıkültüregeçmedi.Özellikleöykükitap‐ ları,romankitapları,şiirkitaplarıçokazsatıyor.Anıkitaplarıyadapo‐ püleredebiyatürünleriçoksatıyor.Onlarında,birşarkıcınınkasetigibi reklamıoluyor.“Türkiye’deröportajcılıkşuandayaşıyormu?”derseniz: Türkiye’deröportajcılıkşuandayaşamıyor.1960’lıyıllardayaşıyordu. 5‐Röportajcılığınyaşamamasınıneyebağlıyorsunuz? Medyanın yozlaşmasına bağlıyorum. Özeti bu. Gazetelerin genel yayınmüdürleri,odönemlerdebanaşöylediyordu:“Gazeteninsayfaları toprak ve gübre kokuyor.” Yani pamuk röportajı, zeytinyağı üreticileri‐ nin sorunları yazılıyordu. Oysa bugün baktığımızda, bu sorunlarla Tür‐ kiyeyinekarşıkarşıyadır. 6‐Röportajınişleviveröportajcınıngörevinedir? Gazetecinin bir işlevi, misyonu vardır. Bu soruya böyle cevap ve‐ reyim. Gazetecinin, köşe yazarının görevi nedir? Toplumu bilgilendir‐ mektir;toplumayönvermekdeğil...Yaniben,Cumhuriyetgazetesiköşe 260 yazarıolarak,toplumayönvermekgibibirgayretimyok;amatoplumu bilgilendirmekgibibirgörevimvar. 7‐Röportajyaptığınızkişileribelirlemedekullandığınızölçütlerne‐ lerdir?Bukonudaçalıştığınızbasın‐yayınorganınınyöneticiyadasahip‐ lerindenönerialıyormusunuz? Bakın,röportajnasılyapılır?Nasılçıkarbirröportaj?Şöylebirşey düşünebiliriz: 1969yılındaTicanilerTarikatı’nınŞeyhi,KemalPilavoğlu,Çanak‐ kale’ye bağlı Bozcaada’ya sürülmüş. Ekonomi okumuş, İktisat Fakültesi mezunu.Cezaevindeyatmışve1960’lıyıllardadaorayasürgüngelmiş. Bozcaadaozamanküçücükbiryer;bolmiktardaüzümbağları,bir ikideşarapfabrikasıvar.KışınGeyikli’denmotorlarkalkıyor;amadalga olduğuzamanzoroluyorulaşım.Kimizaman,birhaftairtibatkesiliyor Geyikli’yle. Adam, ekonomi de okumuş ya, “Buraya fırın yapmak lazım. Ekmekfırınıyok.”demiş.Ekmekfırınıyapmış. OrayıKabeilanedenmüritlerivar;sakallılarvesiyahgiyerler.An‐ kara yöresinde örgütlü bir tarikattı; o zaman Ticaniler Tarikatı. Ata‐ türk’ünheykellerinikırarlardı. Pilavoğlu paralı da biri; üzüm bağlarının kimilerini alıyor. Şarap fabrikalarıüzümüalmasındiye,“Müslümanlarşarapmıiçer?Şarapzın‐ dıklarındır.”diyebirteoriatıyorvediğerTürkler’inelindekibağlardan üzümleritoplamayolunagidiyor.Gazetedehaberçıkmıştıbununlailgili ve gittim ben oraya; dört günlük bir dizi hazırladım: “Üzüm, Şarap ve Efendi”…KemalPilavoğlu’nunrezilliklerini,üçkağıtlarınıanlattım. 1976 yılında Diyarbakır Lice’de deprem olmuştu. Deprem evleri yapılıyordu.Orada,biryolsuzlukolduğuortayaçıktı.Gittim,Licehalkıy‐ lagörüştüm.Oöyküyüyazdım“OyLiceOy”diyeçıktı. Taşucu’ndaki Balıkçılar Kooperatifi üyeleriyle denize açıldım. Günlerce kaldım; onların öyküsünü “Balıkçının Türküsü” ile anlattım. Arkaplanınıyakalamak;arkaplanınıöyküleştirerekyazmak. 8‐İyibirröportajiçinnasılbirhazırlıkyapılmalı?Siznasılhazırla‐ nıyorsunuz? İyi bir röportajcının, iyi bir kaleminin olması gerekir. İyi bir dol‐ makalemi değil; ama iyi bir yazma yeteneği olmalı. Biraz edebiyatın içinde olmalı; şiiri bilmeli. Zaten şiiri bilen, şiiri çok okuyan, yazan de‐ miyorum; çünkü Türk ulusunun, biliyorsunuz yüzde 90’ı şiir yazıyor. 261 Çağdaş Türk şiirini, çağdaş dünya şiirini, biraz bilmesi lazım. Kenarın‐ danköşesindenonunlabirazilişkisininolmasıgerekir. 9‐Röportajyaparkenzamanınasılkullanıyorsunuz? Birröportajagidersin,olayı yerindeincelersin. Birkaç boyutu, bir‐ kaç ayağı varsa orada görürsün. Belgesel çekmek ayrı bir şey; röportaj ayrıbirşey.Diyelimki,bugünbirpamukröportajıhazırlayacaksanız,Sö‐ ke Ovası’na, Gediz Ovası’na, Çukurova’ya gideceksiniz; Amik Ovası’na gi‐ deceksiniz.Kaçgününüzüalırbusizin,10yada15gününüzüalır. 10‐Röportajmetninikurgularkenneleredikkatediyorsunuz? Yazıdilinedikkatederim.Okuruçekmekiçinpekçokyöntemvar‐ dır.“Flash”dediğimizönemlinoktalarıönealıyorsunuz;önceliktanıyor‐ sunuz. 11‐Önemlinoktalarınasılbelirliyorsunuz? Bellibirnoktadansonraonuanlıyorsun.Başlardazorolabilir;ama belli bir noktadan sonra kolaylaşıyor. Önemli cümleler vardır. Okurun ilgisiniçekmekiçin.Hanibiterken“Yarınbilmemne”diyekoyuyorsunuz ya,okurmeraketsindiye. 12‐Röportajsırasındakisözlüifadelerdışında,el‐kolhareketlerini vemimiklerinasılyansıtıyorsunuz? Her şeyi yansıtabilirsiniz. Bugün NTV’de Tayfun Talipoğlu’nun yaptığı iş, röportajcılıktır aslında. Biz gazete sayfalarında fotoğraf veri‐ yoruz;ogörüntüveriyor.YaniAnadoluröportajcılığının,televizyonver‐ siyonuduro. 13‐Röportajyaparkengörüştüğünüzkişilerinsizinkontrolünüzdı‐ şınaçıkmamasıiçinnegibibirtutumunuzvar?Karşınızdakiniistediğiniz sınırlariçindetutmayınasılbaşarıyorsunuz? Konunundışınaçıkılmasınıengellersin;kolay,okolay.Anlatılanher şeydeğerlideğildir.Buiştenot almaen güzelidir.Çünküoröportajı, bir kişininkonuşmasıylabitirmeyeceksiniz;arayaçokşeylerkatacaksınız. 14‐Temeltekniklerdışındakendinizeözgükullandığınızröportaj tekniklerivarmı? Yok.Hiçbirröportajcıöylebirşeydüşünmezzaten.Amaüslupçok önemlidir. İnsan birilerini sever, beğenir. Mesela ben Jack London’u, Dostoyevski’ninromanlarınıokumuşumdur,Puşkin’i,Tolstoy’uokumu‐ 262 şumdur.Yanionlardanetkilenmişimdirelbet.Kimişairlerdenetkilenmi‐ şimdir.Amabellibirdönemdensonrakendiüslubunuzubuluyorsunuz. 15‐ Röportaj sonrası “Keşke şunu da sorsaydım…” diye düşündü‐ ğünüzoldumu?Böylebirşeyyaşasaydınız,nasıldavranırdınız? O röportajı siz hazırlıyorsunuz. Röportaj biter bitmez girmiyor; elinizde.Zatenaklınızabirşeygeldiğizamanda,onuekleyebiliyorsunuz. 16‐İzlediğinizvebeğendiğinizröportajcılarvarmı? Röportajcı yok bugün. Röportaj dediğimiz olay, Cumhuriyet de dahil, yok bugün. Röportajcı, Can Dündar desem o köşe yazarı. Ece Te‐ melkurandiyeceğim,köşeyazarı.Röportajcıköşeyazmaz. 17‐ Sizin önemsediğiniz bir röportajın yayımlanmadığı oldu mu? Böylebirdurumdatepkinizneolurdu? Yayımlanmayan röportajım olmadı. Ama gazetecilikte olabilir bu. BenBafaGölüileilgiliröportajyaptım.Röportajıntarihi1967.BafaGölü o zaman Özbaş ailesinindi. Orada Serçin köylüleriyle, bu gölün ağası arasında tatsızlık vardı. Göle mayınlar koyuluyor ve Serçin köylüleri balıkavlarkenayaklarıkopuyor.ŞimdiSerçinköyündeyaşları60‐65‐70 olanhatta75‐80yaşındakilerinpekçoğununbiryadaikibacağıkopuk‐ tur. Bunların öyküsünü yazdım. Nadir Nadi hayattaydı o dönemde ve Özbaş ailesiyle de dostlar. O röportaj yayımlandı; Cumhuriyet’te. Çok önemlibirşey.NadirNadi,“Bubenimailedostumdur.”demedi;yayım‐ landıoröportaj. 18‐Fotoğrafınröportajaetkisinideğerlendirirmisiniz?Fotoğrafçı‐ nınçekmesiileröportajyapanınçekmesiarasındafarkvarmıdır? Fotoğrafçokönemlidir.Bençekersem,benimpenceremdengörü‐ nür o röportaj. Fotoğrafçı benim gibi düşünmeyebilir. Onun için ben, hiçbirröportajımafotoğrafçı almadım.FikretOtyam, hiçbir röportajına fotoğrafçı almamıştır. Fotoğrafa, ben sayfa sekreteriyle birlikte karar verirdim. 15.10.LeylaTavşanoğlu 1‐ Gazeteciliğe nasıl başladınız? Röportaja yönelmenizin nedenle‐ rindensözedermisiniz? 1969yılında,TürkHaberlerAjansı’nındışhaberlerservisindega‐ zeteciliğe başladım. Aynı zamanda Türk Haberler Ajansı’nın, o dönem 263 çokbüyükbirdünyaajansıolanUPI UnitedPressInternational ajansıy‐ ladailişkisi,anlaşmasıvardı.DolayısıylaaynızamandaUPIAjansı’nında muhabiri oldum. 13 yıl Türk Haberler Ajansı’nda çeşitli kademelerde görevaldım;dışhaberlerşefliği,yazıişlerimüdürlüğüyaptım. Oradadışhaberciolduğumiçin,tabiidoğalolarakpekçokdışgö‐ revedegittim.Gidincedesöyleşiyapmakzorundakalıyorsunuz.Böylece söyleşiyeyöneldim. Sonra üstlerim, ağabeylerim, ablalarım, dediler ki: “Sen söyleşide çokbaşarılısın;amasöyleşiyiyaparkenröportajgibideyapıyorsun.Ya‐ ni,çevrendealgıladıklarınıkarşındakinintavrını,duruşunu,nasılbirruh yapısına sahip olduğunu, o sırada çok iyi naklediyorsun. Çevreyi de iyi anlatıyorsun…” Bendeönerilenyoldadevamettim…Yıllardır,röportajlasöyleşiyi birbirinin içine geçirmeyi başardığımı sanıyorum. Özellikle Pazar Ko‐ nukları’nda, önce bir sunuş bölümü var. Orada anlatıyorum neyin ne olduğunu; çevreyi de anlatmaya çalışıyorum. Karşımdaki kişinin, duru‐ şunu,nasılbirinsanolduğunudaokuyucuyanakletmeyeuğraşıyorum. 2‐Yaptığınızişinasıladlandırıyorsunuz,“röportaj”mı“söyleşi”mi? Sizceröportajvesöyleşininfarkınedir? Tam olarak söyleşi demiyorum. Röportajla söyleşinin iç içe geçi‐ rilmesi...RahmetliHalitÇapın,çokiyibirröportajustasıydı.Benonunla çalışmadım;amaarkadaşlarınınanlattığınagöre,yanmışbiryalınınha‐ berinden, üç‐dört günlük bir dizi yapabilirmiş… Yani o yalının içindeki hayatı kafasında çok iyi kurgular; yalının tarihçesinden yola çıkarak havasınınakletmeyiçokiyibaşarırmış… Örneğin şu çiçeği ele alalım. Bu çiçeğin rengini, beneklerini, hatta neredenkaynaklandığını,nasılyetiştirildiğinianlatmakbirröportajdır. 3‐Ohalderöportajdadahagenişbirzamandanbahsedilirkensöy‐ leşidebelirlibirzamandabelirlibirdurumaodaklanmakmıgerekir?Söy‐ leşidahasınırlıbirzamanımıyansıtır? Röportajdazamantabiikigeniş;amasöyleşidedebaşkaanlamda geniş bir zaman var. Çünkü bir konuyu ele alıyorsunuz; o konunun uz‐ manını, konuyu çok iyi bileni ya da o konunun doğrudan hedefi olan kişiyi seçiyorsunuz. Onunla konuşma yapmaya başlıyorsunuz. Tabii ki ortadaçokgenişbirzamansözkonusudur;geriyedönükdesorularso‐ rabilirsiniz,karşınızdakiinsana.Dolayısıylazamanlasınırlıdeğil;söyleşi de,röportajda. 4‐Pekiikisiarasındakesinfarklarortayakoyabilirmiyiz? 264 Tabiikivar…Söyleşimülakattır.Karşınızabirinialıyorsunuz;so‐ ruyusoruyorsunuz;odasizecevapveriyor.Röportajdaöyledeğil.Rö‐ portajdasiz,izlenimleriniziaktarıyorsunuz. 5‐Röportajınişleviveröportajcınıngörevinedir? Birkereröportajındasöyleşininde,konuyuçarpıtmadığınız,ken‐ di amaçlarınız doğrultusunda kullanmadığınız ve yanlış bilgilendirme yani dezenformasyon yapmadığınız sürece, son derece önemli işlevleri vardır. 6‐Röportajcınınsorumluluklarınelerdirsizce? Bir kere konuyu çok iyi çalışmış olmanız lazım. Şimdi söyleşinin deçeşitliboyutlarıvartabii. Bir,düzbirkonuda bilgilendirmeiçinyapılansöyleşivar.Mesela önemlibiruluslararasırestorasyonçalışmasıyapılmış.Bukonuyueniyi bilen ya da işi yapan kişiyi alırsınız karşınıza, olayın aslını kendisine sorar,anlattırırsınız. İki,birskandalpatlamıştır;muhtemelenhükümetleilgilivs.Oolayı bilenyadaoolayladoğrudanilgilikişiyadakişileribulup,onlarasorular sorarsınız. O soruları sorarken, o işi yapan ya da o işten sorumlu kişiyi, amacınızaklamakmıdır?Yoksaolayıdoğrudanortayaçıkarmakmıdır? Onuniçin,çokiyiçalışmışolmanızlazım.Eğertarafsızbirgazeteci iseniz, o kişiyi aklamak değildir meseleniz. Olayı anlattırmaktır. Hatta belki de, o olaydaki sorumluluk payını da öne çıkarttırmaktır. Soruları doğrusormadığınızzaman,sorumlukişiyibiranlamdaaklayabilirsiniz. 7‐Röportajyaptığınızkişileribelirlemedekullandığınızölçütlerne‐ lerdir?Bukonudaçalıştığınızbasın‐yayınorganınınyöneticiyadasahip‐ lerindenönerialıyormusunuz? Konuşacağım kişileri nasıl belirlediğim çok belli; o işten sorumlu kimvarsa…Yanişimdiben,Cumhuriyetgazetesiçalışanıyım;amaşöyle bir ayrımsama yapmayı doğru bulmam: “O kişi AKP’lidir; konuşmam doğruolmaz.”Hayır,AKP’lideolsaMHP’lideolsahangisiyasitandans‐ tan eğilim olursa olsun, eğer o olayı anlatacak, doğru bilgilenmiş kişi olduğunudüşünüyorsam,okişiyiseçerim. “Gazete yönetiminden yönlendirme geliyor mu ?” diye sormuştu‐ nuz.Şimdibakın;hergazeteninbirpolitikasıvardır.Dolayısıylabenim, genel yayın müdürüm ya da patronumla yani İlhan Selçuk ile konuşup, söyleşileriyapmamlazım. 265 Olaki,seçtiğimkonuyubeğenmezler.Çünkütamsayfabirröportaj yaptığınızzamanyadahaftaarasıbenimyaptığımgibibüyükröportaj‐ lar yapınca, okuyucunun çok dikkatini çekiyor bunlar. Onun için yanlış birşeyseçmemeklazım.Kamuoyundagüvenilir,saygınolarakdüşünü‐ leninsanlarımuhatapalmaklazım;yanisözünegüvenilirinsanlar.Baş‐ bakan da olsa, sözüne güvenilmeyecek adam olduğunu düşünürsem, onunlakonuşmam. 8‐İyibirröportajiçinnasılbirhazırlıkyapılmalı?Siznasılhazırla‐ nıyorsunuz? Birkerekonuyubulmaklazım.Ogününyadaohaftanınensıcak konusu nedir? Yurtdışından olabilir, yurtiçinden olabilir. Ya da kamuo‐ yunun çok ilgisini çekecek hafif de bir konu olabilir aslında… Yani çok siyasiolmayan,çokdiplomatikolmayan… Meselagüzelbirbalegösterisiolmuştur.Obalegösterisininkore‐ ografıylasöyleşiyapıyorsunuz.Amaönceokişiyitanımanızlazım;son‐ ra, “O bale gösterisinin anlamı ne? Kim yazmış? Kim sahneye koymuş? Onunarkaplanınedir?Geçmişinedir?Başoyuncularıkimlerdir?”Hatta gidipseyretmişolmanızlazım.Ondansonradasöyleşiyiyaparsınız.Ama öncesiçokciddibirçalışmagerektirir.İkiüçgününüzüalabilirbuçalış‐ ma… 9‐Röportajyaparkenzamanınasılkullanıyorsunuz? Zamanıçoktasarruflukullanırım.Mümkünolduğukadar,karşım‐ dakine ayrıntılı cevap verdirirken, işin ucunu da yakalamaya çalışırım. Mümkünolduğukadarda,çoksorusormayaçalışırım.Karşımdakibana derse ki: “Benim, yarım saat vaktim var.”; o yarım saate göre kendimi ayarlarım.Amagenişzamaniçindeçokdahailginçşeylerçıkabilir. 10‐Röportajmetninikurgularken,neleriatıpnelerianlatmanızge‐ rektiğine nasıl karar veriyorsunuz? Attıklarınızdan pişmanlık duyduğu‐ nuzoluyormu? Bir kere çok tekrar olur söyleşilerde, o tekrarları elimine edersi‐ niz. Sonra en çarpıcı sözler vardır. Onları ön plana çıkarırsınız. Şöyle söyleyeyim: Mesela daha önemsiz soruları baştan sormuşsunuzdur da, konuşma iyice ısınırken; en çarpıcı soruları sona bırakmışsınızdır. O zamanaltüstedersinizsöyleşiyi. Aslındayazılısöyleşi,görselmedyadayapılansöyleşidençokdaha zordur. Çünkü görselde, olay kendi akışı içinde gider… Öbür türlü, siz 266 kendikurgunuzuyapmakzorundakalıyorsunuz.Amatabiiki,karşınız‐ dakininbütünsöylediklerinesadıkkalarak. 11‐ Söyleşi yayımlandığında, “Ben bunları anlattım yazmamışsı‐ nız… Hayır, onu öyle söylemedim… Onu anlatmaya çalışmıyordum.” vb. tepkileraldınızmı?Budurumdatavrınızneolur? Birkaçkerebaşımageldi.“Haöylemi?”dedim.Benbantkayıtları‐ nısaklarım.“İstersenizkasetibirliktedinleyelim.”deyincehepgeriadım atıldı. 12‐ Röportajınızda sözlü ifadeler dışında el‐kol hareketlerini ve mimiklerinasılyansıtıyorsunuz? Bengiriştekullanıyorum.Altıüstübirtamsayfavebubirtamsay‐ fada aşağı yukarı, word ile söylemek gerekirse, 4‐5 A‐4 sayfa. Eeee ne yapacaksınız? El kol hareketlerini çok fazla tasvir edemeyebilirsiniz. Sadece kişinin tavrını, üstüne başına ne giydiğini girişte verirsiniz; on‐ dansonrasorucevabageçersiniz. Birdebaşkatürlübiryöntemimvarbenim.Doğrudansoru‐cevap değil; onun mealen söylediklerini aktarıyorum. Ama daha çok, kelime kelime sözlerini yansıtmam gereken zor, alengirli söyleşilerde, bu yön‐ temikullanmıyorum.Öbürtürlü,“İşteşunuşöyleyaptıktansonrasözle‐ rineşöyledevametti.”deyiptırnakaçıyorumvesözleriniyazıyorum. 13‐Röportajyaparkengörüştüğünüzkişilerinsizinkontrolünüzdı‐ şınaçıkmamasıiçinnegibibirtutumunuzvar?Karşınızdakiniistediğiniz sınırlariçindetutmayınasılbaşarıyorsunuz? “Birdakika,benimbirsayfamvar;bizbirbuçuksayfayasarkıyo‐ ruz,ikidakikadatoparlayınlütfen.”diyeuyarırım. 14‐ Temel teknikler dışında kendinize özgü kullandığınız röportaj tekniklerivarmı? Öylebiriddiamyok;butekniği,sadecebenkullanıyorum.Ha,bil‐ medenbenkullanıyorolabilirimama… Benherşeyiakışınabırakırım.Benimbiryolumyordamımvar;o yolyordamlagidiyorum.Zatenokadaralıştımkibuişiyapmaya,üçsa‐ attebitiyorenuzunsöyleşibile. 15‐ Röportaj sonrası “Keşke şunu da sorsaydım…” diye düşündü‐ ğünüzoldumu?Böylebirşeyyaşasaydınız,nasıldavranırdınız? 267 Telafisimümkündür;eğersöyleşiyiyaptığınızkişiyiiyitanıyorsa‐ nız. Tanımıyorsanız bile bir ara telefon açıp… Ya da şöyle bir şey olur, söyleşiyi perşembe günü yapmışsınızdır; pazar günü yayımlanacaktır. Cumartesi günü o konuyla ilgili çok önemli bir gelişme olur; açarsınız dersinizki,“Birsorumdahavar.” 16‐ Sizin önemsediğiniz bir röportajın yayımlanmadığı oldu mu? Böylebirdurumdatepkinizneolur? Oldu,oldu;birkereoldu.Herkesiöldürüyordum.İkikerepardon! Birkeredeben,kasetikaybetmişim.İkisöyleşiuzaydauçtu. Bir tanesini telafi edebildim. Kaseti kaybettiğimi edemedim; çün‐ kükonuştuğumkişiçokkızmıştı. 17‐Özelliklesöyleşiyayımlanmadığızamanbununmuhabireetkisi nasılolur?Muhabirrencideolurmu?Söyleşide,karşınızdabirkişioluyor vemuhabirinbirgazeteyebağlıçalışmasıbirazdayayınvaadigibideğer‐ lendirilebilir? Aslındavaatolmaz.Buçokyanlışbirşeydir.Giderosöyleşiyiya‐ parsınız ya da haberi yazarsınız. Yazı işleri yönetiminin kararına bağlı‐ dır.Veosöyleşiyapılanyadahaberkonusuolankişi,muhabire“Söyle‐ şiyi ya da haberi niye koymadınız?” diye sorma hakkına sahip değildir. Budabirgazetecilikkuralıdır. 18‐İzlediğinizvebeğendiğinizröportajcılarvarmı? Maalesefyok. 19‐NedenYok? Vallaiyiyetişmiyorlar.Türkçe’lerineözengöstermiyorlar.Sadece iyihabercilikyetmez.Türkçe’yeçoközengöstermek,diliçokiyikullan‐ makgerekiyor.Bunugöğsümügeregeresöylüyorum;çünkübenTürk‐ çe’yieniyikullanansöyleşiyazarıödülünüaldım;onuniçinsöyleyebili‐ rim. EğerTürkçe’yidoğrukullanmazsanız,inanılmazeleştiriler,tepki‐ ler alırsınız. Onun için mutlaka yanınızda, emin olmadığınız zaman ba‐ kabilmekiçin,birTürkçeyazımkılavuzuvebirdesözlükbulundurmalı‐ sınız. Medyada,basındabüyükbircehalet sözkonusu…Yeniyetişenle‐ rin çok dikkatli olmaları lazım. Dillerine çok özen göstermeleri, ömür boyuTürkçeçalışmalarılazım.Biröncekinesille,şimdikinesilarasında biruçurumvar.Ouçurumudolduracakdabirşeyyok. 268 Gençlerin önünde çok fazla imkan var artık. Yani önlerindeki se‐ çenekler,barlar,gecekulüpleri,Reina’lar,Leila’lar,Sorti’ler,işteteleviz‐ yon, internet. Şimdi bunlar hep gençleri başka yönlere doğru kanalize ediyor.Birdegençlerkitapokumuyorlar.Onuniçinde,zatenartıkdoğ‐ rudürüstyazarçıkmıyor. 20‐Fotoğrafınröportajaetkisinideğerlendirirmisiniz?Fotoğrafse‐ çimindeetkilimisiniz? Çokönemli.Çokyaşanmışbirşeydir:Bazıgazeteciarkadaşlarımız vardır.“Benokişiylesöyleşiyaptım.”der.Kendikafasındanda,okadar güzel bir kurgu ortaya çıkarır ki, şaşar kalırsınız. Ama fotoğraf yoktur; aslında o söyleşi yapılmamıştır. Söyleşi çıkar; ondan sonra karşı taraf derki:“Benleböylebirşöyleyapılmadı.” Söyleşiyi yaptığınızın ispatı fotoğraftır. Bu birinci boyutu… İkinci boyutu da: Okuyucu o söyleşi yapılan kişinin suratını, şeklini merak eder.Doğaldır;bendeolsammerakederim.Fotoğrafıkoymadansöyle‐ şiyiyayımlarsa,birbacağıeksikkalır;topalkalırsöyleşi.Aynışeyröpor‐ tajiçingeçerlidir.Yalıörneğindeolduğugibi…Yalınıneskihali,orijinal hali, yanmış hali, içinin durumu olmadan, ben nasıl bilebilirim gerçek mi?Yaniyazıyıtamamlayangörselliktir. 21‐Fotoğraflarısizmiçekiyorsunuz? Fotomuhabiri. 22‐Sayfayapılırkenfotoğraflarınseçimineetkinizoluyormu? Benseçerim.Kendisayfamıdabenyaparım.Başlıklarıbenatarım; arabaşlıkları,herşeyibenyaparım.Deşifreyidebenyaparım.Söyleşiyi sizyapıyorsunuz;başkasıyapmıyorki.Yasorulansorudayadaverilen cevaptabiryanlışanlamaolsa,alınsizebaşınızabelayı.Birkaçkereba‐ şımageldiçünkü… 15.11.MehmetYaşin 1‐ Gazeteciliğe nasıl başladınız? Röportaja yönelmenizin nedenle‐ rindensözedermisiniz? Masraflarımıkarşılayabilmekiçin,Dünyagazetesindegecetashih‐ çisi olarak başladım. Para kazanmak için girdiğim iş, mesleğim oldu. Fakatgezmetutkusuküçükyaştanberivardı.İlkokulda,Ortaköy’deotu‐ rurduk; oradan Arnavutköy ya da Beşiktaş’a gitmek benim için büyük birgeziydi.LisedeiseEdirneveBursagibiyakınyerleregitmeyebaşla‐ dım. 269 Gazetecilik yaparken, bazı davetlere katılarak gezginlik başladı. Gezdikçe isteğim arttı; geziye biraz da bilinçli yöneldim. Gazeteci oldu‐ ğunuz zaman kategorilere ayrılmanız gerekir. Kimi polis‐adliyeyi, kimi politikayı,kimiisemagaziniseçer.Bendekendimegeziyiseçtim. Benden önceki dönemlerin önemli gezginleri Hikmet Feridun Es, Fikret Otyam vardı. Onları okudukça, onlar gibi gezmek, onlar gibi rö‐ portajlar yapmak istedim. Biraz Hemingway özlemim vardı; gazeteci, yazar,maceracı… Kaynaklartoparlamayabaşladım.Bugünsanırım,Türkiye’ningezi konusundaengenişkaynaklarınasahipgazetecibenim.Bunlarınışığın‐ dadaAtlasdergisiniçıkardım. 2‐Atlasdergisinelergetirdi? Gezileridahaiyiyazabileceğimbirdergiyaratmakistedim.Busa‐ yedeTürkgezginleri,dünyanınenuzakköşelerinegitmeimkanıbuldu. İlk günden bu yana, hem yazıda hem de fotoğraflarda hep Türk imzası olmasınadikkatettik.Kutuplarda,Everest’inzirvesinde,Türkimzasıda olsunistedik.Türkiye’yienücraköşelerinekadarkeşfettikveyazdık.Bu gezi yazılarıyla Türkiye’de gezme ve tatil stili değişti. İnsanlar yeni ve farklırotalarınpeşinedüştüler. 3‐ Gezi yazıları ile insanlar neyi öğrensin istiyorsunuz? Bu alanı seçmeamacınızahizmetedebildinizmi? Türkiye’ninenilginçamagölgedekalmış,gözlerdenuzakyerleri‐ ni, birköy,kent,kasabayadamahalle,birırmakkenarı,saklıbirkoy, vb. ortayaçıkarıpokuyucuyasunmakveoradakigüzelliklerianlatmak. Mutlakaçirkinliklervardır;amabenyazılarımdahiçbirzamançirkinlik‐ leri anlatmam. Gezi yazısı, insanı hayaller kurmaya teşvik edecek bir türdür.İnsanıoturduğuyerdengezmeyeçıkarır;bireleştiriyazısıdeğil‐ dir. Tabiikiküçükaksaklıklarolabilir;amabenoranıntarihigeçmişi‐ ni,şuankidurumunu,yaşambiçiminiveririm.Özellikleyöreselyemek‐ lervetatlarlailgiliyim.Yemekdemek,oyöreninkültürününçözümlen‐ mesi demektir. Malzemeleri, baharatları ve onları pişirme tekniklerini bildiğinizzaman,bunlarınnedenlerinedoğruyönelirsiniz.Oranınyaşam biçimihakkındaipuçlarıöğrenirsiniz. 4‐Yaptığınızişinasıladlandırıyorsunuz,“röportaj”mı“söyleşi”mi? Sizceröportajvesöyleşininfarkınedir? 270 Ben röportajı, sorulu‐cevaplı bir gazete yazısı olarak algılıyorum. Tabii ki ben de sorular soruyorum; ama sorulu‐cevaplı yazmıyorum. Cevaplarıtırnakiçindeyadasöyleyeninağzındanyazıyorum.Röportaj vesöyleşininçokiçiçegeçtiğinisanıyorum. Benvemedyadakibirçokarkadaşım,röportajısöyleşiyleharman‐ lamışız. Röportaj yapmak: gazete dilinde, karşılıklı söyleşmek, soru sormak,cevaplaralmakanlamındakullanılır.Geziyazısıtürü,röportaja dagirebiliyor. 5‐Röportajınişleviveröportajcınıngörevinedir? Benbirazdanaklediciyim.Kendigördüklerimi,oradakiinsanların bilgi, görgü ve deneyimlerini naklediyorum. Röportajcı, bildiklerini de işiniçinekatıp,olmuşdurumu,kendigözlemlerini,deneyimleriniçevre‐ dekidiğerinsanlarınbilgivedeneyimleriyleyoğurup,okuyucuyaanlaşı‐ lancümlelerleanlatmayaçalışanbiraracıkişidir;yazıylaanlatıcıdır. 6‐Röportajyaptığınızkişileribelirlemedekullandığınızölçütlerne‐ lerdir?Bukonudaçalıştığınızbasın‐yayınorganınınyöneticiyadasahip‐ lerindenönerialıyormusunuz? İlginçlik düzeyine göre, kendi çizdiğim bazı rotalar vardır. Gerek ülkeler, kentler, gerek kasabalar, hangisinde ilginç hikaye varsa oraya yönelirim.Ben,heryerinbirhikayesiolduğunainanırım. Birdebana,okurlarım,elektronikpostalarlaihbarlardabulunurlar. Güzel,ilginç,benimbilmediğimmekanlarısöylerler.Bazenoihbarlarçok yanıltıcıolabiliyor;çünküheranneninkendiçocuğunuengüzelgörmesi gibi,okuyucudakendiyöresininbaşkabiryerebenzemediğinidüşünebi‐ liyor.Buihbarlarınarasındanseçmeleryaparakdayolaçıkarım. Yönetimden,“İllaburayıdayaz.”diyebirdayatmagelmiyor.Mese‐ la Ertuğrul Özkök İzmirli’dir ve Sığacık’ı çok sever. Bana, “İlla yaz.” de‐ mez ama, “Sığacık’ta çok güzel bir liman var; gidip gördün mü? Güzel yazıçıkar.”der.Herhangibirokurumgibi,banasadeceönerir;enforma‐ tikbilgiverir.Eğergüzelseyazarım.BunuAydınDoğan,DoğanHızlanda yapar. Zatenbenimbirtüröneriveistihbarataihtiyacımvar.Çünküba‐ zennereyegideceğimdiyeçıldırıyorum.GüneydoğuyadaDoğuAnado‐ lu’da, terör yüzünden alınmadığımız yerler dışında, Türkiye’de ayak basmadığımçokazyerkaldı. 7‐İyibirröportajiçinnasılbirhazırlıkyapılmalı?Siznasılhazırla‐ nıyorsunuz? 271 Mutlakagittiğimyeriçalışırımvemümkünolduğuncaişimeyara‐ yacakkağıtparçası,kitapyadabroşürtoplarım.Türkiye’debulmakçok zor ama belediyelere, kütüphanelere, yerel kitapçılara gider kitaplar, belgeler sorarım. Bir de ev ev dolaşıp yemek tarifleri almaya çalışırım. Birsürünotdefterimvardır.Naklenmaçanlatırgibi,herşeyiyazarım; beynimeçokgüvenmem. MeselabirsayfalıkMidilliAdasıyazısıyazacağım.EvliyaÇelebive diğergezginleroraylailgiliyazmışlarmı?Bakarım.Artıkinternetsaye‐ sinde istediğin bilgiye sahip olabiliyorsun. İstediğim bilgileri not alıp, gittiğimyeribirazdahatanımışoluyorum. Bilinçligezmemgerekiyor;çünkügezisüremçokazoluyor.Nere‐ lere gitmeliyim? Antik öyküsü varsa, nedir? Bunları bilerek gidiyorum. Gittiğimde de, o sütunlara oturup o öyküyü kafamda canlandırabiliyo‐ rum.Osütunların,otluyolların,oradakigeçmişinhikayesinibiliyorum. 8‐Röportajyaparkenzamanınasılkullanıyorsunuz? Röportajın süresi yok. Vaktimi çok iyi kullanmam lazım. Bu yüz‐ dengezilerimeperşembegünleriçıkarım;haftasonunukullanırım.Ana‐ dolu gezilerimde, sohbetler genellikle uzun oluyor. Sohbetleri köy kah‐ velerindeyapıyorum.Selamveripköyünkahvesineoturdukmu,köylü‐ nünzatencanısıkılıyor;seningibibiradambekliyor,etrafınısarıyorve önceonlarbenlebirröportajyapıyorlar.Sorularınınçoğupolitikoluyor. Sonra ben onlara, kasaba veya köyleriyle ilgili, daha önceden kafama yerleştirdiğimsorularısoruyorum. Köy kahvelerini, gittiğim yerlerin yerel yönetimlerine haber ver‐ mediğim için, tercih ediyorum. Yerel yöneticiler, bütün iyi niyetleriyle beni gezdirmek için örgütleniyorlar. Onlar daha çok bana dertlerini, Ankara’yailetmekistediklerinianlatmayaçalışıyorlar.Bengerçekgüzel‐ likleri göremiyorum. Mümkün olduğunca tanınmadan gezimi bitiriyo‐ rumvesonrabelediyereisine,muhtarayadaköykahvesinegidipkalan vaktimi onları dinleyerek geçiriyorum. Onlarla konuşmadan da yapa‐ mazsın;çünkülafarasındaipucuverirler;sizipucunututuncaonusöke‐ rekgidiyorsunuz. 9‐ Röportaj metnini kurgularken, neleri atıp neleri anlatmanızge‐ rektiğine nasıl karar veriyorsunuz? Attıklarınızdan pişmanlık duyduğu‐ nuzoluyormu? İşin en zor tarafı gidip görmek değil, yazmak. Çünkü yazacağınız sayfanın bir bölümü ilanla kapatılmıştır. Sayfanın bir bölümüne de fo‐ 272 toğrafgelecekyazıdahaiyiokunsun,diye.İlanlarvefotoğraflardanka‐ lanbölümdedegittiğinizyerianlatacaksınız. Binyıllıkgeçmişesahip Mardin’i anlatacaksınız. Dünyanın engü‐ zel,enesrarengizvebütünkültürlerinbuluştuğurengarenkbirkenttir. Size verilen harf sayısı sekiz bin. Eğer sekiz bin 500 harf yazarsanız, sayfasekreterinizbeşyüzharfiatmanıziçintelefonaçarki,budadün‐ yanınenzorişi.NewYork’dakisekizbinrestoranınilkharfleriniyazsa‐ nızyerinizbiter. Bu yüzden yazılarımda, okuyucunun internetten bulabileceği ik‐ limi, nüfusu, coğrafyası, ekonomisiyle ilgili bilgileri vermemeye çalışı‐ rım.Benkendigözlemlerimi,duygularımı,kokladığımkokuları,tattığım yemekleri,tabiikigeçmişedönerekanlatıyorum.Bubilgileriniçindende elemeleryapıyorum.Banaözelgeleniyazıyorumokuyucuneisterdiye düşünmüyorum. Okuyucuiçinyazıyorumamayazıaşamasındailkolarakkendibe‐ ğenilerimönemlidir.Tirajgetirecekdiyeyazmıyorum.Geziyazıları,haf‐ ta sonunu eğlenceli geçirtmek için yazılır. Bu nedenle keyif unsurunun olmasınadikkatederim.Eniyikelimeleribulmak,eniyicümlelerikur‐ mak,benimenstresliolduğumanlardır. 10‐Yazınızıyarımbulduğunuzoluyormu? Beşyazımdanüçüiçinbunudüşünüyorum.Nedende,yerdekikı‐ sıtlamalar. Gazetede fazla yazamazsın, okuyucu sıkılır. Yazılarımı uzun uzun yazarım. Sonra yazıyı sekiz bin harfe indiririm. Gazete için kısal‐ tılmışyazılarımı,UzaknameveYakınnamekitaplarımdatopladım. 11‐ Röportajınızda sözlü ifadeler dışında el‐kol hareketlerini ve mimiklerinasılyansıtıyorsunuz? Bunlaryazıyısüsleyenşeylerdir.Coğrafyayadatarihkitabındael kolhareketleriniyazamazsın.Mardin’ianlatancoğrafiözelliklerdebun‐ ları anlatamazsın. Ama röportajı güzelleştiren, karşısındaki adamın el‐ kolhareketleri,mimiği,suratındakişarkçıbanınınanlatılmasıdır.Adamı da 3‐4 satırla betimlemek gerekir ki yazının oraya gidip yazıldığı belli olsun.BuençokYaşarKemal’devardır. “Yazıyahayatkatsın”diyebendekullanıyorum.Birazkonuşmadi‐ lineyakınbirüslupkullanmayadikkatediyorum.Birmasalanlatıcıgibi yazıyorum. Bu tarzı kullandığımda, yeni kelimeler katma, kelimelerle oynama durumu var. Duyduğum tüm yerel kelimeleri not ederim. Dil 273 konusunda titizlenirim. Yazarları birbirinden ayıran şey üsluplarıdır. Herkesinkikendineözgüdür. 12‐Röportajyaparkengörüştüğünüzkişilerinsizinkontrolünüzdı‐ şınaçıkmamasıiçinnegibibirtutumunuzvar?Karşınızdakiniistediğiniz sınırlariçindetutmayınasılbaşarıyorsunuz? Bu,yıllariçindeöğrenilenbirşeydir.Yıllariçindeinsanı,Türkin‐ sanını tanıyorsunuz. Bir kere karşınızdakileri serbest bırakmalısınız. Kafasındasorularvaronun;rahatdeğil.Osoracak,işinibitirecek,ondan sonrasizbaşlayacaksınız.Eğerbeklemezseniz,sizehiçbirşeysöylemez. Birdesorusormayacaksınız,sohbetedermişgibikonuşacaksınız. Mesela,“Yahu,bueşekdeniyeanırıyor?”diyebaşlayacaksınız;oeşeği anlatırken siz, yem meselesine, tarlalara su gelişine geçeceksiniz. Ta‐ mamendeneyim,alışkanlık.Onlarıtanıdığınızzaman,konuyunasılçevi‐ receğinizidebilirsiniz. 13‐ Temel teknikler dışında kendinize özgü kullandığınız röportaj tekniklerivarmı? Konuşma üslubu türünde, daha samimi cümleler kurmak istiyo‐ rum. Okuyucudan aldığım tepkiler de bunu başardığımı gösteriyor. Mümkünolduğuncateypvedefterkullanmayacaksınız.Aklımayazarım. Kahveden çıktıktan sonra arabanın içinde, daha hareket etmeden kah‐ vedekisohbetleilgiliherşeyibaşlıklarhalindeyazıyorum. 14‐ Röportaj sonrası “Keşke şunu da sorsaydım…” diye düşündü‐ ğünüzoldumu?Böylebirşeyyaşasaydınız,nasıldavranırdınız? Oluyor, pişman oluyorum; bir daha geri dönemeyeceğim için… Yapacakbirşeyyok...Bazenbirbakıyorum,enönemlişeyiunutmuşum. Bir yere gittiğim zaman, daha çok kentlerde, önce bir kırtasiyeye girip kartpostallara bakarım. Çünkü kartpostallar hep kentin en güzel yerini gösterir. Nerelere gideceğimi oralardan bulurum. Döndükten sonra okurken, unuttuğum yerleri anlıyorum. Bir daha yapmamaya gayret ediyorum.Hatapayımgiderekazalıyor;amayinedeoluyor. 15‐ Sizin önemsediğiniz bir röportajın yayımlanmadığı oldu mu? Böylebirdurumdatepkinizneolur? Zannediyorum, beni sansür eden gazetede yazmazdım. Beni san‐ sür etmeyecek bir yayın organında yazmayı tercih ederdim. Benim ba‐ şımagelmediinşallahdagelmez.Çünkübirülkedegeziyazısıdasansür ediliyorsa,oülkeninçivisiçıkmışdemektir. 16‐İzlediğinizvebeğendiğinizröportajcılarvarmı? 274 Şu anda Türkiye’de yok; ama geçmişte Fikret Otyam, Yaşar Ke‐ mal…AraGüler’inenfesfoto‐röportajları…Hemingway’ingeziyazıları… Evliya Çelebi... Mobidik’i yazan, Polonezya köylülerini anlatan Mervile, çoközendiğimisimlerdi. Benimbeğendiklerimgeçmişedönük.AmaYalçınBayarveUmur Talu’nun köşe yazıları, Ferai Tınç’ın üslubu hoşuma gider, Emin Çöla‐ şan’ın hırçın, mücadeleci röportajlarını, Derya Sazak’ın söyleşilerini, YenerSüsoy’unilginçmagazinleriniveDoğanHızlan’ınbarışçıedebiyat yazılarınıseverim. 17‐ Fotoğrafın röportaja etkisini değerlendirir misiniz? Fotoğraf seçimindeetkilimisiniz? Uzunyıllargazetecilikyaptım.Sayfalarıbenhazırladım.Fotoğrafın nasılçekileceğiniiyibiliyorum.Şuandabusayfalarıyapanlar,genellikle benim yanımda staj yapmış, çalışmış genç arkadaşlar. Bu yüzden bana saygısızlıkyapmamakiçin,hiçbirşekildeseçtiğimfotoğrafakarışmazlar. Yazımınbaşlığını,arabaşlıkları,resimaltlarınıdabenhazırlarım. Fotoğrafınetkisiyüzdealtmıştırdiyebilirim.İnsanlarsayfalarıçe‐ virirken,birşeyinonlarıdurdurmasılazım.Oşeydefotoğraftır.Fotoğraf varsaönceonaodaklanırlar,bakarlar;sonradafotoğrafokuyucuyuya‐ zıyaiter.“Fotoğrafilginç,acabayazıneanlatıyor?”diyemerakederler. Batı gazeteleriyle Türk gazeteleri arasındaki tek fark fotoğraftır. New York Times’ın “Travel” ekine bakarsak, kilometrelerce yazı var. Türkgazeteleridaharenklidir.ÇünküTürkinsanınındikkatidağınıktır. Okuması için, bir şeyin onu yakalaması lazım. Bir de Türk insanı, çok uzunyazılarameyillideğildir;hızlıöğrenmekister.Tümbunlarıdikkate almaklazım.Benimyazıstilimde,mizanpajınbirazdahakutuluolması, bilgilerinbölünmesigerekiyor.Başlayıpbitmekyerine,kutukutubilgi‐ lerolsunki,okuyucuordanorayaatlayarakgitsin. 275 15.12.MustafaKaraalioğlu 1‐ Gazeteciliğe nasıl başladınız? Röportaja yönelmenizin nedenle‐ rindensözedermisiniz? Gazeteciliğe1987yılında,Zamangazetesindebaşladım.Öncetam sayfaröportajlardeğil;küçükhaber‐röportajlaryaptım.Giderekbuge‐ nişledi ve daha sonra Yeni Şafak gazetesinde, tam sayfa röportajlar yapmayabaşladım.Röportajönemlibiryöntemgazetecilikte… Herkesröportajyapamaz.Meslekteilerleyecekyadameslekteöne çıkan isimler, röportaj yapma imkanı buluyorlar. Basında röportaj ya‐ panlarınsayısıaz.Benimbaşladığımzamandahaazdı;şimdiarttısayıla‐ rı.Amabenimröportajabaşladığımdönemde,beşyadaaltıkişiyavardı yayoktu.Eskidendahaözelbirişti. 2‐Yaptığınızişinasıladlandırıyorsunuz,“röportaj”mı“söyleşi”mi? Sizceröportajvesöyleşininfarkınedir? “Röportaj”diyenlerdevar;“söyleşi”diyenlerde.Röportajyazarlı‐ ğı,birkonuşmadanyazıüretmek.Oaçıdan,benimyaptıklarımdahaçok “söyleşi”diyedeğerlendirilebilir. Söyleşide,soruyorsunuzcevaplıyor;redaksiyonyapıncahazırhale geliyor. Röportajda siz daha çok göz önüne çıkıyorsunuz… Tabii kendi kalem gücünüz, kendi ağırlığınız, kendi beceriniz çok daha önemli hale geliyor. Gözlem yeteneğinizi, detayları yakalama ve değerlendirme ye‐ teneğiniziortayakoymanızlazım.Oaçıdansöyleşidahakolay;röportaj yazarlığıdahaözelbiriş. 3‐Röportajınişleviveröportajcınıngörevinedir? Tabiibelirleyicibirrolüvarröportajın.Röportajcı,seçtiğikonular, kişiler, soruları sorma tarzı ve olaya baktığı yerle, çok önemli bir işlev yüklenmişoluyor. Politik ve toplumsal bakış açınızı da, sorular veya seçtiğiniz kişi aracılığıylagöstermişoluyorsunuz.Bu,sizinsorunayaklaşımınızı,olay‐ larınasılalgıladığınızıvegazetenintercihinidegösteriyor.Seçilenkişi, seçilenkonuvesorularısoruşbiçimi,birmesajveişlevanlamıtaşır.Çok derlitoplubirbütünlükortayakoyduğuiçinkısabirhaberdençokdaha etkileyicidir. Mantık bütünlüğü içerisinde, okuyucu olayı anlayabilir; öğrenebilir.Bunedenleetkigücüdahafazladır. 276 4‐Röportajyaptığınızkişileribelirlemedekullandığınızölçütlerne‐ lerdir? Birinciölçüt,ohaftanıngündeminiyakalamak.Haftanıngündemi‐ neyakınbirkişiseçilmesigerekir.Gündemdışıkonular,sadeceçoközel kişileriçingeçerlidir.Bazıkişilervardırki,Türkiye’degündemlealakalı olmasa bile, onunla konuşmak her zaman önemlidir. Onda hikaye her zamanvardırveohikayenin,gündemlebağlantılıolmasıgerekmez.Ama butüradamlarınsayılarıçokazdırveonlaraulaşmakçokkolaydeğildir. Bunedenlesizgenelderöportajkonusuvekişitercihleriniyapar‐ ken,haftanıngündeminebirşekildeparalelgitmekzorundasınız.Röpor‐ taj yapacak kişi, gündemi mutlaka takip etmelidir. Orada şöyle bir du‐ rum devreye girer: Hukukla ilgili konuşabilecek yüzlerce kişi vardır; amasizöyleözel,olaylarafarklıbakanbirinibulmalısınızki,onunsözü kamuoyu tarafından o sırada bilinmiyor olsun ve sözleri, sürüp giden tartışmayafarklıbirbakışaçısıgetirebilsin. 5‐ Bu konuda çalıştığınız basın‐yayın organının yönetici ya da sa‐ hiplerindenönerialdınızmıyadabukonudahiçbaskıgördünüzmü? Baskıgörmedimben.Öneri,aslındaolmasıgerekir.Çünküröpor‐ taj sayfası, gazetenin önemli sayfalarından biridir. Sadece röportajı ya‐ panın, onun üzerinde belirleme gücü olması kabul edilemez. Röportajı yapan kişi, bunu tartışmaya açmalıdır. “Bu hafta kiminle hangi konuyu konuşayım?”konusu,birdefayazıişlerininmasasınagelmelidir. Gündemebağlıröportajyapıyorsagazeteci,onugazeteyönetimiy‐ lepaylaşmakzorundadır.Fakatgazeteyönetimi,“İllabununlayapacak‐ sın, o röportajı.” derse bu müdahaledir; böyle bir şey olmaz. Röportajı yapan kişinin de bir kimliği vardır. O kimliği, serbestçe röportaja yan‐ sıtmasılazım. Bana,butüryönlendirmedeçokazoldu.Fakatşuanda,bizimga‐ zetederöportajyapanarkadaşlabenhergünkonuşuyorum.Onakonu‐ larhakkındagörüşlerimisöylüyorum;odabanasöylüyor.Kişileribelir‐ lemekteyardımcıoluyorum;gazeteyönettiğimiçinböylebirdurumda‐ yım. Fakat o dilediğiyle konuşabilir; benim söylediklerime uymak zo‐ rundadeğil.Benonafikirlerimisöylüyorum.Amabazen,“Bunu,mutlaka bizimgazeteiçinyapmalıyız.”şeklindekiönerimeuyuyor. 6‐İyibirröportajiçinnasılbirhazırlıkyapılmalı?Siznasılhazırla‐ nıyorsunuz? 277 Çokiyibiraraştırmagerekiyor;bukesin.İyibirröportajiçinko‐ nuşulacakkonuvekişiyleilgilibilgileresahipolmakgerekir.Bugünin‐ ternetsayesindeartıkbudahakolaydır. Gazetecinin,söyleşiyi,bilgisinevezekasınagüvenerekyapabilece‐ ğine inanmıyorum; bu çok yanıltıcı. Ve “Soru soruyu açar.” diye otur‐ mamasıgerekiyorkişinin.Bu,röportajınkalitesinidüşürenbirşey. Yani siz, bir tıp adamıyla konuşurken, onun özel hayatını çok iyi araştırmışolabilirsiniz.Amaonunalanını,çalıştığıkonularıda,enazın‐ danröportajıyapacakkadararaştırmışolmalısınız.Türkiye’ninrakam‐ larını,dünyadakigenelgidişatıbilmelisiniz. Röportajda sabırlı olunmalı, cevap alınamayan sorular da, tekrar tekrarsıkılmadantakipedilmeli.Veenönemliside,röportajdakidoğru cümlelerikurmanınbirazzamanalacağınıbilmelisiniz.Yanihemenbaş‐ layıp hedefe odaklanma yerine, hedefi, konuşmanın içinde saklamak gerekir. 7‐“Hedefi,konuşmanıniçindesaklamak”ifadesiniaçarmısınız? İyi rehber olmak... Bir sayfalık röportaj, genelde 5–6 sayfalık ko‐ nuşmadan üretilir. 5‐6 sayfanın içinde, bazen gerçekten okuyucunun ilgisiniçekecekbölümlerazdır. Çokiyibirsorusorabilirsiniz,çokkötübircevapalabilirsiniz.Ama çoksıradanbirsoruya,çoközelbircevapdaalabilirsiniz.Sabırlıolmak, beklemekvedoğrudürüstcümleleri,konuşmanınbiryerindealacağınızı bilmekgerekiyor. Konuşmalar çok uzayabilir, çok tatsızlaşabilir; ama konuşmanın bir yerinde iyi cümleler çıkar. Çünkü “iyi röportajcı” demek, aynı za‐ manda “iyi cümleler elde edebilen” demek. İnsanların bildiği sıradan cümlelerdışında,farklıvecesurlaflaralmakönemlidir. 8‐Röportajyaparkenzamanınasılkullanıyorsunuz? Zaman önemli bir faktördür. Görüşme öncesinde randevulaşırken buzamansorununubağlamakgerekiyor.Yani,“Beşdakikadaişimbiter.” derseniz,olmaz.Röportajageliyorsunuzve“Sorularımvar.”diyorsunuz. Bunusüreylesınırlarsanız,büyükölçüdebaşarısızolursunuz.Enazından 2 saat kadar bir süreyi garantilemek gerekir. Uzun bir röportaj için iki saatgerekir.Vebusüreyideyönetmek,röportajcınınişi. Öncelikle içerikli, etkili, manşet olacak, konuşulacak laflar almak önemlidir. Konuyu insanlara öğretecek, farklı yönlerden bakılmasını sağlayacak,“Evetböylebirşeydevarmış,burada.”dedirtecekcümleler 278 almak önemlidir. Röportajı veren kişinin hiç kafasında olmayan cümle‐ ler,röportajınbiryerindeağzındandökülebilmelidir.Başarılıbirröpor‐ tajbudur. 9‐ Röportaj metnini kurgularken neleri atıp neleri anlatmanız ge‐ rektiğine nasıl karar veriyorsunuz? Attıklarınızdan pişmanlık duyduğu‐ nuzoluyormu? Ben röportaj sırasında hem teybe kaydediyorum; hem de notlar alıyorum.Röportajbittiktensonradeşifreyimutlakakendimyaparımve konuşmanın gerekli gereksiz hepsini, yayımlamayacağımı bildiğim yer‐ leribile,deşifreederim.Bendebütünkonuşmalarıntammetinleriarşiv‐ lidir. Röportajıyazmak,çokönemlibirkonudur.Tekrarcümleleriayık‐ layarak,benimnegörmekistediğimdençok,insanlarınnegörmekiste‐ diğiniveonlarınişineneyinyarayacağınıdüşünerekkurgularım. Benona“kemiksiz”diyorum.Kemiksiz,gereksizağırlıklarıatılmış, doğru dürüst işe yarayacak ve tekrarsız lafların olduğu bir röportaj metniortayaçıkar.Gazeteninsayfasınagöredeonuredakteederim. Buradabirönemlinoktada,konularıbirbirinebağlamaktır.Bazen konuşmanın başında ve sonunda birbirine bağlı konular oluyor; onları birleştirmenizgerekiyor.Bunaherzamanuyulmasıgerekmez;amako‐ nularıbirarayatoplamakdabüyükmaharet. En çarpıcı yerleri spot olarak, başlık olarak, resim altı olarak çı‐ kartmak da, işin önemli bir parçasıdır. Etkili cümleleri başlığa, spota taşımak,röportajınokunurluğuaçısındançokönemlidir. Buaynızamanda,baştakonuştuğumuzkonuyadadönmeyigerek‐ tirir: Röportajın işlevine ve olayı nereden gördüğümüze. Röportajcının kendisinikattığınoktadıro.Manipüleetmekisterseniz,edersiniz.Bazen en büyük sorunlar da oradan çıkar. Röportaj veren kişi “Ben bunu de‐ memiştim,benbunukastetmemiştim.”dersize.Amasiziniçin,ocümle önemlidir.Böylebirtartışmadaçıkabilir. 10‐ Röportajınızda sözlü ifadeler dışında el‐kol hareketlerini ve mimiklerinasılyansıtıyorsunuz? Benyansıtmıyorum;amayansıtanröportajcılarvar.İsteyenyapa‐ bilir,onakarşıdeğilim.Oatmosferigörüntülüymüşgibiaktarmak,mese‐ la “kahkahalar” ya da “gülüşmeler” diye notlar düşülür. O röportajın tarzınabağlıbirşey. 279 11‐Röportajyaparkengörüştüğünüzkişilerinsizinkontrolünüzdı‐ şınaçıkmamasıiçinnegibibirtutumunuzvar?Karşınızdakiniistediğiniz sınırlariçindetutmayınasılbaşarıyorsunuz? Oçokbüyükbirsıkıntı.Konuşulankişiyikonuyagetirme,ciddibir sorundurveröportajcınınmaharetiyleilgilidir.Genelderöportajıveren kişi,kendibildiklerinisöylemeyemeyillidir.Kendimesajlarıvardır.Ona göre,çokönemlidironlar.Sizsorusorarsınız,oicraatınıanlatır.Buçok büyük sorundur; onu sabırla dinlemeniz gerekir. Orada bir gerilim ya‐ ratmayagerekyok;onudinleyin.Onusabırladinlediktensonra,sorula‐ rınızıyinesorabilirsiniz. 12‐Temeltekniklerdışındakendinizeözgükullandığınızröportaj tekniklerivarmı? Benim röportajlarım, kişinin özel hayatıyla, davranışlarıyla ilgili değil;konuyaodaklıolduğuiçin,dahatersvesıradışışeylerisormaim‐ kanımoldu.Amabazıröportajlarımda,buradasöyleşilerdenbahsediyo‐ ruz,benimiçinöylebirayırımçokönemlideğil. Birpolitikacıya,ABileilgilidüşüncesinisormakbaşkabirşey,ar‐ dındanda“Sizşuradada,böyleböyledemiştiniz.”demekbaşkabirşey. Bengeçmişededönükolan,otürröportajlaryapmadım.Geneldekonu‐ yaodaklı,konuyuanlamayayönelikröportajlaryaptım. O yüzden, kendime göre avantajlarım vardı. Onun fikirlerini sor‐ gulamaimkanımoldu.Busorgulamayıyaparken,birtakımbaşkapolitik değerlendirmelerlekıyaslayabildim...Yaklaşımlarımböyleydi,benim. 13‐ Röportaj sonrası “Keşke şunu da sorsaydım…” diye düşündü‐ ğünüzoldumu?Böylebirşeyyaşasaydınız,nasıldavranırdınız? Oluyorgenelde...Bazenbütünlükiçindedikkatinizdağılabiliyorya da belli bir noktaya odaklanabiliyor. Röportaj bittikten sonra bunu gö‐ rüyorsunuz ve “Ah! Keşke şunu da sorsaydım.” diyorsunuz. O tempo içindedikkatindenkaçabiliyor.Bazenonusorabiliyorsunuzda,telefon‐ da. İşte bu da, sabırlı olmakla ilgili bir şey. Sabırlı olursanız, röportaja odaklanırsanız; o zaman “Eyvah, bunu da sorsaydım!” dediğiniz şeyler dahaazoluyor. 14‐ Sizin önemsediğiniz bir röportajın yayımlanmadığı oldu mu? Böylebirdurumdatepkinizneolur? 280 Röportajımındöndüğüolmadı;amabaşlıklarımındeğiştirildiğiol‐ du. O zaman şöyle düşünüyorsunuz: “Benim bakış açım doğruydu; ne‐ denbudeğiştirildi?”Sorguluyorsunuzkendinizi. Benim röportajım hiç sansürlenmedi. Yani ben o konuda talihli‐ yim. Ama röportajların sansürlendiğini biliyoruz medyada. Başlıklarım, bakış açılarım, “Buradan değil de, şuradan bakalım.” diye değiştirildi. Ama bu konuda çok sıkıntı çektiğimi söyleyemem. Bir‐iki katlanılabilir belki…Amabirnoktadansonrayapamazdım;dayanamazdım. Röportajcılıközelveönemlibiriş;dolayısıylaoradamüdahalenin belirli sınırı olması lazım. Sürekli müdahale görüyorsanız, o işi sürdür‐ memenizgerekir.Sadeceetikaçıdandeğil…Budurum,genelolaraksı‐ kıntıyaratır. Siz,şimdiçokönemlikişilerikarşınızaalıpkonuşuyorsunuz.Onla‐ ra karşı bir yükümlülüğünüz var; o röportajı almak için uzun bir çaba sarfediyorsunuz.Röportajıyapabilmekiçinbirtakımsözlerveriyorsu‐ nuz ve karşılığında o sözler gazete tarafından yerine getirilmiyorsa; si‐ zinsorumluluğunuzvar,demektir.Dolayısıylaçoksürdürülebilirbirşey değil,sansürleyaşamak... 15‐İzlediğinizvebeğendiğinizröportajcılarvarmı? NuriyeAkman. 16‐NuriyeAkman’ıdiğerlerindenayırannedir? Gerçekten olayı kişiselleştirmede ve hikayeleri bulup çıkarmada çokbaşarılı.Otarzröportajyapmadımben.Hikayelerisoruyadökmekte çok başarılı, çok cesur. Dolayısıyla o da, ona bir tarz kazandırdı. Nuriye Akman’ıdiğerbütünröportajcılardanayırırım;çokbaşarılıbulurum. 17‐Fotoğrafınröportajaetkisinideğerlendirirmisiniz?Fotoğrafse‐ çimindeetkilimisiniz? Fotoğrafları,fotoğrafçımçekiyordu.Sayfayakoyarkenbenbaşında bulunuyordum. Fotoğraf da, röportaj için nasıl baktığınızı gösteren bir tercih. Röportajın bütün malzemeleri, başlık, spot, sayfa mizanpajı, fo‐ toğraf, soru biçimi hepsi çok önemli; sadece soru değil, bir bütün yani. İyibirröportajbüyükbirişçilikdemek. Röportajbirbütünolarakönemli.Birdegazeteninnasılsunduğu önemli.Gazeteolayıküçümseyebilirdeönemseyebilirde.Bunlarröpor‐ tajıngücüaçısından,çokönemlidir. 15.13.NailGüreli 281 1‐ Gazeteciliğe nasıl başladınız? Röportaja yönelmenizin nedenle‐ rindensözedermisiniz? Gazeteciliğestajyermuhabirolarakbaşladım.Ondansonramuha‐ birlik yaptım. Yazı işleri müdürlüğü, genel yayın yönetmenliği, halkla ilişkilergibiçeşitlikademelerdeçalıştım;amaençoksevdiğimmuhabir‐ likvedolayısıyladahaberveröportajdalı. Röportaja yönelmem, gazeteciliğin bir gereğidir. Röportaj da, ga‐ zeteciliğinönemlibirdalı,haberciliğinbirparçasıdır. 2‐Yaptığınızişinasıladlandırıyorsunuz,“röportaj”mı“söyleşi”mi? Sizceröportajvesöyleşininfarkınedir? Günümüzde söyleşi ağırlık kazandı. Söyleşi soru‐cevap şeklinde yayımlanıyor. Ayrıca benim anlayışıma göre, röportaj anlatımı, betim‐ lemeleri,tasvirideiçerir.Yazarınınbakışaçısınıdayansıtmasıgerekir. Yanibirüslupgerektirir.Söyleşide,zekaunsuruvesorularöneçıkıyor. Söyleşiyi küçümsemek için söylemiyorum. Ama röportaj ayrı bir şey; betimlemelergerekir. 3‐Birkonudasöyleşimiröportajmıyapılacağınıbelirleyenbiret‐ kenvarmıdırsiziniçin? Geneldekuruvesiyasikonularda,söyleşilerdahaçoktercihedilir. Toplum tarafından bilinen, daha önce röportajları yapılmış kişiler ve görüşleri,fikirağırlıklıyansıtılacaksasöyleşitercihedilir.Fikrinötesin‐ de, fikirle beraber başka şeyleri de yansıtmak istiyorsanız, röportajı yeğlemenizgerekir,diyedüşünüyorum. 4‐Röportajınişleviveröportajcınıngörevinedir? Tabiigazeteciliğintemelgerekleri:gözlemcilikvedikkatröportaj‐ da da önem taşır. Yani gazeteci dikkatli olmalıdır, gözlemciliği güçlü olmalıdır.Kısazamandaonuyansıtmalıdır,kendiüslubuçerçevesinde. Bir röportajımda çeşitli meslek mensuplarıyla konuşuyordum. Hukuk Fakültesi’ni bitirmiş, ama zahirecilik yapan bir kişiyle konuşur‐ ken, adam bir ara çekmecesini çekti içinden bir kalem aldı; yazmaya başladı. Ben ertesi günkü röportajımda, adamın ne kadar intizamlı oldu‐ ğunubelirtmekiçinçekmecesindeataçların,topluiğnelerinayrıgözler‐ de,damgapullarınınbirbaşkagözde,silgininbaşkabiryerde,notkağıt‐ larının bir yerde olduğunu ayrıntılarıyla yazdım. Bu adamın ne kadar dikkatliveözenliolduğunubelirtiyordu.Söyleşidebunuyapmanızaim‐ kanyok. 282 Ertesigünadamaradı,“NailBey,sizfotoğrafmıçektiniz?Birsani‐ yeçekmeceyiçekipkalemaldım;sizçekmeceninherşeyinitasviretmiş‐ siniz.”İştegözlemgücübu. Röportaj, bir olayı ayrıntılarıyla vermektir. Haberin kuruluğu‐ nunyanısıraayrıntılarınarenklitaraflarınagirmek,magazintarafınıda içerir. Daha kapsamlı bir olaydır röportaj. Konusuna göre, kişilerin ha‐ yatlarınıdayansıtmayıöngörür,içerir. 5‐Röportajyaptığınızkişileribelirlemedekullandığınızölçütlerne‐ lerdir?Bukonudaçalıştığınızbasın‐yayınorganınınyöneticiyadasahip‐ lerindenönerialıyormusunuz? Servis şefi, size röportaj konusunda öğüt verebilir. Muhabir ola‐ rak,sizdekonubulupyazarsınız.Bağlıolduğunuzbiriminyönetmenide sizekonuverebilir;özelliklediziyazıları,diziröportajlarıiçin. 6‐İyibirröportajiçinnasılbirhazırlıkyapılmalı?Siznasılhazırla‐ nıyorsunuz? Hem röportaj, hem de haber için, gazetecinin o konuda iyi hazır‐ lanması, bilgi edinmesi gerekir. Enine boyuna araştırmalıdır. Bir basın toplantısına giderken dahi, toplantıyı yapacak kişinin ve konunun üze‐ rinde bilgi edinmesi, araştırma yapması önemlidir. Donanımlı olarak gidip,onagöresorularsormalıdır.Hattauzmanlaşmadagerekirbuko‐ nularda. 7‐Röportajyaparkenzamanınasılkullanıyorsunuz? Zamanı ekonomik kullanırım. Ekonomik kullanmak demek, kısa zamanayırmakdeğildir.Bence,olabildiğinceuzunzamanayırmak,son‐ radaözetlemekgerekirki,özetlemekçokzoriştir.Özünüzedelemeden, özetleyipyansıtmakzordur.Uzunyazmakkolaydır;kısayazmakzordur. 8‐ Röportaj metnini kurgularken, neleri atıp neleri anlatmanızge‐ rektiğine nasıl karar veriyorsunuz? Attıklarınızdan pişmanlık duyduğu‐ nuzoluyormu? O,deneyimlerleoluyor.Hitapedeceğinizkitleylebiryerdebirleş‐ meniz, empati kurmanız gerekiyor. Bu empatiyi sağladığınız zaman, tabii ki nerelerini ayıklamanız gerektiğini, nereleri geniş vereceğinizi kararlaştırıyorsunuz. Artık o mesleki bir beceridir; giderek de refleks olur. 9‐Röportajınızdasözlüifadelerdışındael‐kolhareketlerinivemi‐ miklerinasılyansıtıyorsunuz? 283 Gözlemlediğim şekilde yansıtmaya çalışıyorum. Günümüzde söy‐ leşi ağırlık kazandığı için, röportajın bu unsurlarının gereğince yerine getirildiğinigörmüyorumben. 10‐Röportajyaparkengörüştüğünüzkişilerinsizinkontrolünüzdı‐ şınaçıkmamasıiçinnegibibirtutumunuzvar?Karşınızdakiniistediğiniz sınırlariçindetutmayınasılbaşarıyorsunuz? Konuşmayıiyitakipetmekgerekir.Lafınarasınagiripsözüdeğiş‐ tirebilme yeteneği, zamanla kazanılır. Ama konuşmayı iyi izlemez, bir sonraki soruyu kafanızda oluşturmaya çalışırsanız, söylediklerini kaçı‐ rırsınız.Hattaöylebirsorusorarsınızki,birazönceokişicevabınıver‐ mişolabilir.Güçdurumdakalabilir,komikdurumadüşersiniz.Karşınız‐ dakinin konuşmasını özümseyerek, dikkatle izlemek gerekir. O zaman, uygun yerlerde lafını kesersiniz; başka sorularla yönlendirir, başka ka‐ nalageçirirsinizmuhatabınızı. 11‐ Temel teknikler dışında kendinize özgü kullandığınız röportaj tekniklerivarmı? İşte,buanlatmayaçalıştıklarım.Bunundışındabirşeyilaveetme‐ yegerekkalmadıgaliba… 12‐Röportajsonrası“Keşkeşunudasorsaydım.”diyedüşündüğü‐ nüzoldumu?Böylebirşeyyaşasaydınız,nasıldavranırdınız? Oldu tabii... Mesleğimde neredeyse 50 yıl geçti. Haftada bir köşe yazısı yazıyorum. Yazdığımı üç defa okurum. Yazdıktan sonra okurum; aşağıyagöndermedenönceokurum;sabahgazeteçıktığızamanhemen okurum. “Şurasını şöyle yazsaymışım.” diye, düşünürüm. Yazı işlerine teslimetmedenöncedeğiştirdiğimyerler,kelimelerolur.Yanigazeteci‐ nin,zatenmesleğini24saatyaşamasıgerekir. 13‐ Sizin önemsediğiniz bir röportajın yayımlanmadığı oldu mu? Böylebirdurumdatepkinizneolur? Evet,oldu.BirdiziHürriyetgazetesindeyayımlanmadı.Genelya‐ yınyönetmenideğişmişti.ÖncekiyayınyönetmeniNezihDemirkent’ti. Bakırköy’le ilgili iki ay kadar uğraşarak “Türkiye’nin Beşinci Büyük İli Bakırköy” diye bir yazı dizisi hazırladım. Yayın yönetmeni Nezih Bey bunuçokbeğendiveduvarafişlerihazırlattı,reklamınıyapmaküzere. O sırada Nezih Demirkent ayrıldı; yerine Çetin Emeç geldi. O, rö‐ portajıyayımlamadı.Gidipkendisinehatırlattım;“Yayımlayacağız.”dedi. Başkabiryazıdizisiverdi;bana.Odiziyideyaptım;yayımlandı.Birsüre 284 sonra yine sordum; başka bir dizi önerdi. Onu da yaptım; yayımlandı. FakatbizimBakırköydizisiyayımlanmayınca,ayrıldımgazeteden. 14‐İzlediğinizvebeğendiğinizröportajcılarvarmı? EnbaştaYaşarKemalgelir,röportajlabaşlamıştır.HalitÇapın,Fa‐ ruk Şensoy, Fikret Otyam çok önemli röportajcılardır. Günümüzde de var;amazamangeçmesigerekiyor.Saydığımisimlerinüzerinden25–30 yıl geçti; ben bunu söyleyebiliyorum. Bugün de çok genç ve değerli rö‐ portajcılarvar.Onlarızamanabırakmaklazım. 15‐ Saydığınızisimlerinedebiyatçıyönleridevar.Röportajınede‐ biyatlailgisinivarmı? Biredebiyatdalıolaraksayılabilir,tabii.Şiirdebiredebiyattürü‐ dür;amaşiirdir.Öyküdebiredebiyattürüdür;amaöyküdür.Belkigaze‐ tecilik tarafı ağırdır; edebiyatta da görüyoruz; gazetecilikten gelen çok güçlüimzalarvar. 16‐Fotoğrafınröportajaetkisinideğerlendirirmisiniz?Fotoğrafse‐ çimindeetkilimisiniz? Tabiifotoğrafda,röportajınönemlivetamamlayıcıbirunsurudur. Ama röportajın, fotoğrafın önüne geçmesi gerekiyor bence… O da, rö‐ portajıyapanınüslubuna,yeteneğinebağlı. 15.14.NecatiGüngör 1. Gazeteciliğe nasıl başladınız? Röportaja yönelmenizin ne‐ denlerindensözedermisiniz? Gazete okumaya başladığımda, gazeteciliğe başlamıştım, di‐ yebilirim!Kaçyaşındaydım?Dokuzmu,onmu?Babamonbeşku‐ ruşverir,“Dünya”yada“Hürriyet”alırdım;sonraları“Akşam”da 285 okumayabaşladım.Çoksonra“Cumhuriyet”okuruoldum.Yılmaz Çetiner’in,FikretOtyam’ınröportajlarınaoradarastladımilkkez. ÖzellikleOtyamustanınröportajyazarlığındanetkilendiğimisöy‐ lememgerek. Kişibirdenbireyazar,yadagazeteciolurmuhiç?Yazarlıkda, gazetecilikdebirtutku,birsevdaişi.Kökleriderinlereuzanır…O nedenle,okumayabaşlamatarihiylebaşlatıyorumröportajyazar‐ lığımı…Bulunduğumkentin Malatya yerelgazetelerinderöpor‐ taja benzer dizi yazı yayımladım ilkin. Ortaokul sıralarında oku‐ yordukhenüzvekendimiziyazardansayıyorduk!İlkprofesyonel röportajımsa,genelyayınmüdürlüğünüDemirtaşCeyhun’unyap‐ tığı“Politika”gazetesindeyayımlandı;yıl1976olmalı.YineMalat‐ ya’nın bir kasabasındaki Hasan Çelebi maden işçileriyle ilgili. Okuyanların şaşırdıklarını anımsıyorum. Şiirsel ve destansı bir hava taşıyan böylesi bir röportajı benden beklemiyorlardı sanki! Bir şair arkadaşım kesip gömlek cebine koymuş, gazeteye geldi; “Bunusenmiyazdın?”diyesordu,hiçunutmam.Sesinde,yüzünde birşaşırmışlıkifadesivardı… Ben, kendimi yeterli görüyordum bu işi yapmak için; ama, gazeteyönetimi“hazır”değildiböylebirdeğerlendirmeye! 2. Yaptığınız işi nasıl değerlendiriyorsunuz? “Röportaj mı”, “ söyleşi”mi?Sizceröportajvesöyleşininfarkınedir? Söyleşibaşkabirtür,röportajbaşka…Söyleşi,birkonuyubi‐ riyle konuşur gibi işlemektir. Nurullah Ataç’ın söyleşileri buna örnektir...Söyleşihavasındayadabiçimindebirröportajdayazı‐ labilir. Ama röportajı söyleşiyle karıştırmamak gerek. Röportajın birayağıhaberededayanır.Söyleşininhaberleilgisiolmasıgere‐ kirmi?Sanmıyorum. Röportajla,birolumsuzluğu,birileriningözünesokmanızge‐ rekebilir. Söyleşideyse, böyle bir sert yaklaşım söz konusu değil‐ dir. Bazen karşılıklı soru‐cevap biçiminde yapılan röportajlar da olur, bilirsiniz. Yapılan işin türü röportajsa, buna söyleşi demek doğrumu,bilemiyorum… 3.Röportajınişleviveröportajcınıngörevinedir? 286 Sözünü ettiğiniz “görev” ve “işlev”i birbirindennasıl bir çiz‐ giyle ayırıyorsunuz? Röportajın işlevi başka, röportajcının görevi başka bir şey mi, onu da bilemiyorum… Yukarıda da söylediğim gibi,röportajınbirayağıhaberebasar…Bubirişlevdir.Birilerinin, birnoktaya,birolaya,birduruma,birolumsuzluğadikkatiçekilir. Biryanıylaeleştirelyazıdırröportaj.Enazındanbenimanlayışım bu.Eleştirelözelliğindenötürü,karakterinde“huşunet”barındıra‐ bilir. Sizin,“ses getirme” amacınızla ilgilidir bu huşunet; attığınız taşınistediğinizkuşadeğmesiamacınızlaorantılıdır… Röportajın bir yüzü hikâyeye dönüktür, hikâyeden yararla‐ nır;amahikâyededeğildir;bunedenleröportajcıkendinihikâyeci yerinekoymamalı…Günlükyadagenelbirsorunugündemetaşı‐ mak için de röportaj yapılabilir; bu da bir işlevdir. Yani, hiç gün‐ demdeolmayanbirkonuyugündemegetirmek… Röportajın konusu olan bir olay, bir durum, bir kişi, olumlu özellikleresahipolabileceğigibi,olumsuzözelliklerdetaşıyabilir. Bir cinayetin nedeniyle ilgili röportaj yapılabileceği gibi; yalnızca “mağduru”yadayalnızca“faili”dekonuedinebilirsiniz.Yadaaynı olayın kanıtları konusunda röportaj yapılabilir. Sanığı savunanın çabası da röportaj konusu olabilir; bu olayda kamu adına görev yapansavcınınçabasıdayazılmayadeğergörülebilir.Olayıyargı‐ layan yargıç kadar, yargılamanın yapıldığı salonun atmosferi de röportajkonusuolabilir.İnfazmemuruda,infazkurumuda…Her şeyveherkes…Röportajcınınamacınayönelikbirtakımyanıtlara karşılıkverebilirler. Pekiya,amaçnedir?Röportajyazarınınamacı,röportajıniş‐ levini belirler. Bir röportaj yazarı her zaman kendine şu soruyu sorar,yazmadanönce:Anlatmakistediğimnedir?Yada:Neanla‐ tacağım? 4.Röportajyaptığınızkişileribelirlemedekullandığınızölçüt‐ lernelerdir?Bukonuda,çalıştığınızbasın‐yayınorganınınyönetici yadasahiplerindenönerialdınızmı? Kişiden ya kişilerden yola çıkarak röportajın konusunu be‐ lirleyebilirsiniz.Birtiyatroadamıylasözgelimi,tiyatrokonulubir röportajyapabilirsiniz…Bununtersideolabilir:Tiyatrokonusun‐ 287 da bir röportaj yapacaksanız, bu konuyu en iyi bilen kişiyi arar bulursunuz. Şöyle sorayım size: Bir hastalık ve onun tedavisi söz konu‐ suysa, bunu bir mühendisle mi konuşursunuz, yoksa uzman bir hekimlemi? Yöneticikişileryadapatrondabukişilerinseçiminibelirle‐ yebilir.Bundayadırganırbirşeyyok.Nedenir?Parayıverendü‐ düğüçalarmış…Ancak,sokaktayürürkenayağınıza dahadoğrusu gözünüze bir konu takılmışsa, bunun yazılmaya değer bir şey olupolmadığınakendinizkararverirsiniz. 5.İyibirröportajiçinnasılbirhazırlıkyapılmalı?Siznasılha‐ zırlanıyorsunuz? Her röportaj bir sınavdır. Sınavın değerlendirme kurulunda meslektaşlarınızdavardır,okurlarda…Bunedenlesınavda“çak‐ mamak”içindersiniiyiçalışacaksın. Bennasılmıhazırlanırım? İyibiröğrencigibidersimiciddiyealarak… Birkentianlatacaksanız,okentleilgilibirçokbilgikaynağına başvurabilirsiniz. Hiçbir kaynağa başvurmadan, tümüyle kendi gözlem ve izlenimlerinizi de yazabilirsiniz. Bir yerlerden güneşin batışı çok güzelse, gider orada güneşin batışını izlersiniz. Bir kez izlemekleyetinenolur,birkaçakşamıoradageçirende… Röportajmasabaşıişideğil,biliyorsunuz.Yolculuğu,güçlük‐ leri,serüvenigözealmanızgerekebilir.KafDağı’nıaşmanızdage‐ rekebilir.Rahatkoltuklaragömülüp birfilmiizlemeniz,birkitabı okumanız,birkonserdinlemenizdegerekebilir…Yadabiryemek ustasıylaröportajyapacaksanız,yemeklerindentattırıröncesize… Yanitokkarnınaoturupröportajınızıyaparsınız.Bubilebirhazır‐ lıktır.Uykunuzualmışolmakbile“hazırlığa”dahildir! Röportajcı,avcıbirhayvangibikeskinbakışlı,kokualmaye‐ teneği yüksek, kulağı üç yüz altmış derece dönebilen biridir der‐ sek,abartısanmayın!Herröportajcılıktabirazyırtıcılıkvardır.Bir kez, başka avcılardan önce davranmanız gerektiğini bilirsiniz! 288 Avınızı konunuzu başkasının pençesinde kaleminde görmek istemezsiniz!Böylebirdonanımda,hazırlığadahildir. 6.Röportajyaparkenzamanınasılkullanırsınız? İşinizi kotarmak için ne kadar zaman gerekiyorsa… Ama bu kuralherzamangeçerliolmaz!Gazeteciçoğukezzamanlayarışan adamdır. Bağlı bulunduğunuz yayın organı “periyodik”tir; belli gün ve saatte baskıya girmek durumunda… Röportajı ısmarlayan yazı işleri görevlisiyse, yaratım sürecini anlamakta güçlük çeken biri olabilir. Anlamazlar, çünkü birçoğu sayfa sekreterliğinden yöneticiliğe yükselmiş kimselerdir. Bu nedenle, akşam konuyu verir, sabahleyin yazıyı ister; siz de bu zaman sınırı içinde dav‐ ranmak, üretmek durumunda kalırsınız. Hem hızlı davranacak, hemdenitelikli“iş”çıkaracaksınız… Birçok röportajcı bu koşullarda çalışmıştır. Ben de çalıştım. Deneyimleriniz arttıkça, zamanlama yeteneğiniz de gelişir. Aynı anlamagelentümceleriişitmezsiniz.Hedefekestirmedengitmeyi öğrenirsiniz. Konuya yoğunlaşırsınız. Güneşbatmadanönce, iste‐ diğinizresimkarelerinifilminizeaktarmışolursunuz. 7.Röportajmetninikurgularkenneleriatıpnelerimetindean‐ latmanızgerektiğinenasılkararverirsiniz? Metninuzunlukyadakısalığını,yukarıdaaltınıçizdiğimsoru belirler: “Ne anlatacağım?” sorusu… Ötesi hikâyedir ya da, soru‐ nunçevresinesarılanlokum!Kolayyutulsundiye… 8. Röportajlarınızda sözlü ifadeler dışında jest ve mimikleri nasılyansıtıyorsunuz? Dekor,jest,mimik,anlatmakistenenşeyibesliyorsa,birişle‐ vivarsayazıdayeralır.Anlatıcınınsestonubile,yazıdabelirtilebi‐ lir,amadediğimgibi,işlevsellikkoşuluyla! Benözelbirkurguyapmambununiçin,okendiniyazdırır… Zatenkurguyapacakzamanolmazgünlükgazeteninişyarışında. 289 9.Röportajyaparkengörüştüğünüzkişilerinsizinkontrolünüz dışına çıkmaması için ne gibi bir tutumunuz var? Karşınızdakini istediğinizsınırlariçindetutmayınasılbaşarıyorsunuz? Karşınızdakiyleiçtenliklibirdiyalogkurmuşsanızonu,konu‐ nun içinde tutmakta güçlük çekmezsiniz. Yok, resmi bir diyalog içindeyseniz,inceliklibiçimde,konuyadönmesiniricaedersiniz. Sizikandırdığınısanan,aptalyerinekoyansözdekurnazbi‐ riyse karşınızdaki, açık açık, konunun sınırları içinde kalmasını isteyebilirsiniz.Hattasertbiçimdetartışabilirsinizde,karşınızda‐ kiyle. “Dedikleriniz, sorumun yanıtı değil!” dersiniz… Sözlerine inanmadığınızı, “yalan söylüyorsun” demeden, tavrınızla ima edersiniz. Sana inanmıyorum ama, dediklerini aynen yazacağım izlenimideverebilirsinizkarşınızdakine.Busizinoyunculukyete‐ neğinizleilgilibirşey.Röportajcılıkbirazoyunculuk,birazdadip‐ lomasigerektirenbiriştirdersekyanlışmıoluracaba? 10. Temel teknikler dışında kendinize özgü kullandığınız rö‐ portajtekniklerivarmı? Röportaj yazısı, fazla sayıda teknik denemeleri kaldırır mı sizce?Teknikoyunlar,gazeteokurunundikkatinidağıtır.Anlattı‐ ğınızşeygümegider.Amaç,“Nasılanlatacağım?”sorusunakarşılık aramak değil, “Ne anlatacağım?” sorusuna karşılık bulmaktır… Yanılıyormuyum? 11. Röportaj sonrasında, “Keşke şunu da sorsaydım…” diye düşündüğünüzoldumu? “Ah, şunu da sorsaydım!” diye dövündüğüm durumlar hiç olmadıröportajyazarlığımda… 12. Sizin önemsediğiniz bir röportajın yayımlanmadığı oldu mu?Böylebirdurumdatepkinizneolur? Böylesi durumlar, Babıali denilen dünyada herkesin başına birkaçkezgelmiştirsanırım.Benşöylebirolayyaşadım:Birdefa‐ sında,bağlıolduğumgazetede,bir“bahar”yazısıyazmamıistedi‐ ler…Yazıyıyazdım,editöreteslimettim. Bu yazıyı fotoğrafçı arkadaşa iletmişler. Fotoğrafçı arkadaş da çok etkilenmiş bu yazıdan; öyle dedi. Keşke beğenmeseymiş… 290 Baharın geldiğini gösteren fotoğrafı çekmedi bir türlü! O çok be‐ ğendiğini söylediği yazıyı cezalandırdı böylece. Üstlendiği görevi savsaklaya savsaklaya, baharı geçirdi. Yazıyı geri istediğimdeyse, kaybettiğini söyledi. Bir türlü ortaya çıkarmadı. Sevdiği kadını kıskançlıktanöldürenâşıklarvardırya,öylesineyokettiyazımı… Buna karşıne tepki gösterdin, diyorsunuz, öyle mi? Hiç! Kı‐ rıldım,içimeattım.Çünkübunuyapankişiiyiarkadaşımdı;çokça dayanışmalarımızolmuştukendisiyle…Dostluğumuzu,obirdaha aslayazamayacağım,yazılamayacakyazınınüstündegörüyordum çünkü…Nezamançiçekaçmışerguvanlargörsem,yitirilmişbahar yazısıdüşeraklıma! 13.İzlediğiniz,beğendiğinizröportajcılarvarmı? Benimbeğendiğimröportajcılarartıkbasındaneletekçekti‐ ler. Yadaçektirildiler. BirTarıkDursunK.,birFikretOtyam,bir Yaşar Kemal… şimdilerde yaşlanıp yorulmuş olsalar da, röportaj kitapları,kütüphanemdekiseçkinyerlerinikoruyacak.Mantargibi çoğalaniletişimokulları,nedenbuadamlarınyazılarındanbirders kitabıoluşturmaz?Anlayanaaşkolsun!BirÇetinAltan,röportajlar yapmasıyönündeteşvikedilmiyorsa,kandırılmıyorsa,şaşarımşu zamankigazeteyöneticilerimizinaklılarına!Üslubundalezzetbul‐ duğumyazıustalarım,neyazıkki,herbiribirsebepleköşelerine çekildi. 14.Fotoğrafınröportajaetkisinideğerlendirirmisiniz? Fotoğraf, iddianın kanıtıdır. Kanıt değeri taşır. Bir süs öğesi değil. Bir adamın alnındaki çizgiler, bir kadının bakışındaki çare‐ sizlik, bir ağacın yaz coşkusu, bir sakatın hayata tutunmuşluğu… Bunları anlatan yazıyı bütünler fotoğraf, iddiayı güçlendirir, inandırıcılığıartırır. Ama, fotoğraf, yazı sanatının, sözcüklerle yaratılan büyülü etkinin üstünde bir değer midir? Bunu iddia edenlere katılmam! Fotoğraf, sonuçta makinenin bir üstünlüğüdür. Alet işler, el övü‐ nür. Fotoğrafçının duyarlığı edebiyattan beslenmemişse, çekin kuyruğunugitsin…Fotoğrafsonuçtateknikbirolaydır.Makinenin özelliklerini, ışığın kullanılmasını zekâ geriliği olmayan herkese öğretebilirsiniz.Ama,sözlükleridolduranbinlerceölüsözcüğecan 291 vermeyi kime, nasıl öğreteceksiniz? Bunun bir okulu var mı? Bu nedenle, “İyi fotoğraf çekiyorum.” diye böbürlenen kişilere içim‐ den gülüyorum yalnızca. Fotoğrafın büyük ustası Ara Güler’in, “Ben fotomuhabiriyim!” diyerek işi basiteindirgemeye çalışması dasanırım,birtakımgereksizböbürlenmelerinçanınaottıkamak için! 15.15.NeşeDüzel 1‐ Gazeteciliğe nasıl başladınız? Röportaja yönelmenizin nedenle‐ rindensözedermisiniz? Ekonomi okudum. Gazeteciliğe 1979 yılında, İzmir’de Yeni Asır gazetesindebaşladım.Röportajaiseçoksonrakararkıldım.Dışhaberler servisinde,mütercimolarakçalıştım.Sonra,bugünküReferansveDünya gazetelerinemuadil,günlükbirgazeteolanRaporgazetesinebaşladım. Biryılsonrayazıişlerimüdürüoldum.İstanbul’ageldim;Dünyagazete‐ 292 sinin araştırma servisinin başına geçtim. Dünya’dan sonra Milliyet’te çalıştım. Benim için gazetecilik muhabirliktir; oradan başlamak gerekir. Birkaç yıl gazeteciliğe ara verdim... Ve Milliyet gazetesi ekonomi servi‐ sindemuhabirolarakyenidenbaşladım;ekonomihaberleriyaptım. Hürriyet’egeçtim,birköşeverildi;ekonomininkulisini,perdear‐ kasını ve iş dünyası ilişkilerini yazdım. Ekonomi söyleşileri yapmaya başladım.Bugünkünebenzerilksöyleşileroradabaşladı. Odönem,televizyondayoğunbirçalışmaiçindeolduğumiçin,Hür‐ riyet’ten ayrıldım. Bir gün Ertuğrul Özkök aradı. Hürriyet’in tam sayfa “Pazar Söyleşileri”ni ve köşe yazmamı istedi. Yazılı basında röportaja, 1995yılındaErtuğrulÖzkök’ünteklifiylebaşladımveçoksevdim. İşin uzmanıyla konuşup kişinin, konunun ya da olayın gerçeğini kavramakveortayaçıkarmakhoşumagitti.İkilikonuşmalardanhoşlan‐ dığım için, yapıma uygundu. Ben haber yazmayı da, haberciliği de çok sevdim. Ama köşe yazmayı hiç sevmedim. Bir fikre dayanan, sadece kendifikrimiaçıkladığımköşe yazıları,beni yalnızlaştıranbirşeyoldu. Röportajbenidışarıçıkardı;farklıkesimlerininsanlarıylagörüştürdü. 2‐Yaptığınızişinasıladlandırıyorsunuz,“röportaj”mı“söyleşi”mi? Sizceröportajvesöyleşininfarkınedir? Röportaj,yakıntarihyazılırken,başvurulanenönemlikaynaklar‐ danbiridir.Tarihekayıtdüşüyorsunuz.İkisiarasındakifarkı,benbilmi‐ yorum. Ben oturuyorum; bir insanla bir konuyu konuşuyorum. İnsanın kendisini değil, konuyu konuşuyorum. Biraz da tartışma havasında ya‐ pıyorum bunu. Yani “Ne düşünüyorsunuz?” sorusu değil; kendi düşün‐ düğümüdeaçıklayıp,onunnedüşündüğünütartışıyorum. Fikrimle, duruşumla, taraflılığımla, demokrasiye taraf olmamla, ben de röportajın içindeyim. Açıklığa, şeffaflığa, hukuka, adalete taraf olmamla,benherzamanvarım.Yaniröportaj,ikikişitarafındanyapılı‐ yor;oradaikikişigörünür. 3‐Röportajınişleviveröportajcınıngörevinedir? Gazetecinin görevi neyse, röportajcının görevi de o. Gazetecinin görevibirgerçeğiortayaçıkarmaktır.Dünyadaböyle...AmaTürkiye’de, özelliklegerçeğinikiyüzüvardır...Birsöylenenyüzüvardır;birdesöy‐ lenmeyen, gizlenen yüzü vardır... Röportajcının görevi, gerçeğin görün‐ meyen, söylenmeyen yüzünü ortaya çıkarmaktır; “kamu görevi” denil‐ mesinindenedenibudurbirparça. 293 Bir kamu hizmeti olduğunu düşünüyorum; devlet hizmeti değil. Kamunun çıkarlarını gözeten, haber alma‐haber verme özgürlüğünü gözeten, iletişim özgürlüğünü, şeffaflığı, hesap vermeyi hesap sormayı, herşeyi… 4‐Röportajyaptığınızkişileribelirlemedekullandığınızölçütlerne‐ lerdir?Bukonudaçalıştığınızbasın‐yayınorganınınyöneticiyadasahip‐ lerindenönerialıyormusunuz? Hiçöneriolmaz.Benröportajımıtamamlarım;pazargünüdesay‐ famıyapmayagiderim.Neatılacak?Hangibaşlıkkonulacak?Hangispot yazılacak?Bunlarısayfasekreteriylebirliktebenyapıyorum. 5‐İyibirröportajiçinnasılbirhazırlıkçalışmasıyapılmalı?Siznasıl hazırlanıyorsunuz? Pazargünüsayfayıteslimederim.Pazartesigünübaşlar:“Benbu hafta ne yapacağım; hangi konuyu işleyeceğim, hangi konuyu çalışaca‐ ğım?”sorusu.Televizyonu,dergilerigazeteleritakipederim;gündemde nevarbakarım. Bazendepatlamışolayınpeşinden gitmezsiniz; patlayacağınıdü‐ şündüğünüz konuyu siz gündeme getirirsiniz. Önceden hissedersiniz, işaretlerinialırsınız,sizpatlatabilirsiniz;gündemyaratırsınız. Yadagündemioluşmuşbirkonuyu,işinuzmanıylaboyluboyunca konuşursunuz.Faydalanabileceğinizheralandanfaydalanırsınız. Kişikonuhalinegelebilir;yaptığıusulsüzlükle,adaletsizlikle,yol‐ suzlukla…Güngelir,mafyaylailişkideyakalanmışbiryargıçladaröpor‐ taj yapabilirsiniz. Adalette yozlaşma, adaleti suistimal konusu haline gelmiştir. O kişi üzerinden konuyu tartışmaktır bu. Konuyla bağlantılı kişiyi seçiyorum. Bir işkence konusunu işleyeceksem, işkence görmüş biriniseçebiliyorumyadaişkenceyapanbirini...Hayatınınbaşkakesiti beniilgilendirmiyor. 6‐Röportajyaparkenzamanınasılkullanırsınız? Röportajatelevizyondabaşladığımiçinolsagerek,canlıyayıngibi gider. Sadece kısaltılmış halidir; canlı yayının. Soru çıkartırsınız. Ama asla bir yer değişikliği, soru ekleme, kurgu yapmam. Yazarken, edit ederken müdahale etmem. Mesela birinci sorudan bir şey çıkmazsa, atarım. Konu beşinci sorudan başlıyorsa, beşe kadar hepsini atarım. Beşincisoruyuon,onuncusoruyubeşyapmam.Kurguyapmam. 294 7‐ Röportaj metnini kurgularken neleri atıp neleri anlatmanız ge‐ rektiğine nasıl karar veriyorsunuz? Attıklarınızdan pişmanlık duyduğu‐ nuzoluyormu? Ölçümyenilaf.Çokgüzelformüleetmiş,cevabınıçokgüzelvermiş olabilir.Atarkenaslakendizekamıkollamam.Çokzekibirsorusormuş olabilirim;amaosöyleşiyeveokurahizmetetmiyorsa,yararıyoksasa‐ dece kendimi tatmin için o soruyu orada bırakmam. Ben, cevaba göre temizleme,kısaltmayapıyorum.İyicevap,yenibirlaf,gerçeklikvarsa,o cevabıtutarım. 1995 yılından bu yana, gazete için düzenli olarak söyleşi yapıyo‐ rum ve 500’ü geçti. Rahatsız olduklarımı saysam, bir elin parmaklarını geçmez.Gerçektenobsesifbirşekildeeditederim.Kendimçözerimka‐ setlerimi. Nidalarına, tepkilerine kadar, noktası virgülüyle çözerim. Kendim dinlerim; ikinci, üçüncü kez dinlerim kaseti. Röportajda da, anlamadıysamdefalarcasorarım,“Tamolaraknedemekistiyorsunuz?” diye. Herşeyindenbensorumluyum;deşifre,yazma,sayfahazırlama… İnsanlargeneldebeniarar;teşekkürederler. 8‐Röportajınızdasözlüifadelerdışındael‐kolhareketlerinivemi‐ miklerinasılyansıtıyorsunuz? Hiçonlarıvermiyorum.Karşımdakieğersözünüsesyükselmesiya daentonasyonlaanlatıyorsa,benonunlayetinmem; aynısoruyutekrar tekrar farklı biçimlerde sorarım. Kişi konuşurken, röportajcı olarak kı‐ saltıyorsunuz; “Ben bunu nasıl yayımlarım?” diye düşünüyorsunuz. O kısaltmayı kafamda yapamıyorsam, o konuşurken tekrar üstüne gider; farklıbiçimdesorarımsoruyu.Bayıltıroinsanı,amanedediğinianlarım. 9‐Röportajyaparkengörüştüğünüzkişilerin sizin kontrolünüzdı‐ şınaçıkmamasıiçinnegibibirtutumunuzvar?Karşınızdakiniistediğiniz sınırlariçindetutmayınasılbaşarıyorsunuz? Onuniçinbirhazırlıkyaparımzaten.Hiçhazırlıkyapmadan,söy‐ leşi yapacak kadar zeki biri değilim... Birinci adım bu. Yoksa savrulur gidersiniz. Elinizde bir plan, program yoksa, konuşmanın seyrine kapı‐ lırsınız. Onun için elinizde bir plan, bir çerçeve olmalı: “Şu, şu sorular mutlaka sorulmalı.” demelisiniz. O sırada bir sürü yeni şey çıkar. Ko‐ nuşmacısiziaçar.Amaelinizdeoçerçeveolduğuiçin,konuşmanındışı‐ nafazlataşırtmazsınız. 10‐Temeltekniklerdışındakendinizeözgükullandığınızröportaj tekniklerivarmı? 295 Röportaj yapacağım kişiyle önceden oturup, konuyla ilgili sohbet etmem; karşımdakini de konuşturtmam. Başka konular konuşabilirim. Her şey kayıtlı olmalı benim röportajımda; kayda geçmediğim bir ko‐ nuşmayı kabul etmem. Sohbet sırasında söylemiş olur; bir daha söyle‐ mez. “Offtherecord”dediklerinde,“Banaanlatmayın.”derim,genellikle kabuletmem.Yazdıklarımlayazmadıklarımarasında,genişbiraçıfarkı olsunistemiyorum.Bildiklerimiyazmakistiyorum.Televizyondakicanlı yayında“offtherecord”varmı?Televizyondakicanlıyayıngibiyazmak istiyorum. Aklında hep şu olmalı: “Bütün bu söylediklerini ben anlayabilir miyim? Başkalarına anlatabilir miyim?” Gazetecilik aktarmadır. Sanat değildir.Sanatçıdeğilsin;biryerdenaldığını,diğertarafaaktarıyorsun. Bensestonundan,bakışından,duruşundananlıyorumsöyledikle‐ rini;amaanlatabilirmiyim?Çokrahat“Anlamadım.”diyeceksin.“Hiçbir şey anlamadım, bu güzel cümlelerden; bana bir daha anlatır mısınız?” Anlatamayacağınhiçbirşeyikabullenme. 11‐Röportajsonrası“Keşkeşunudasorsaydım...”diyedüşündüğü‐ nüzoldumu?Böylebirşeyyaşasaydınız,nasıldavranırdınız? “Keşke sorsaydım!” çok az oluyor. Teybi dinlerken bazen çok si‐ nirleniyorum: “Ah, atlamışım.” diyorum. Ama tecrübeyle o kadar azalı‐ yorki…Röportaj,çokbüyükkonsantrasyon,çokbüyükdikkatgerektiri‐ yor. 12‐ Sizin önemsediğiniz bir röportajın yayımlanmadığı oldu mu? Böylebirdurumdatepkinizneolur? Bir kere oldu... Televizyonda da aynı tepkiyi gösterdim; gazetede de aynısı oldu. Röportajı yayımlayıp yayımlamama hakkı, genel yayın yönetmenine,otelevizyonuyadagazeteyiyöneteneaittir.Amaröporta‐ jıniçinegirerse,oradaistifaedersiniz.İznimolmadan,yaptığımişiniçi‐ negiremez;eksiltmeveartırmayapamaz. BirkereHürriyet’teröportajımyayımlanmadı.Benimhiçröporta‐ jıma girilmedi. Girilse istifa ederim; çalışmam. Kabul etmem öyle bir şeyi;tartışırımonu.Zatenyapmazlar. Amahiçbirşeykontrolünüzdedeğildir.Bilinçlişekildeyapılmışsa, “Şunedenlekestim.”denirse,bukabuledilemez.Birpolitikaolarakya‐ pılırsa,kabuledilemez. 296 13‐Televizyondaröportajyapmakilegazetedeyapmakarasındane gibifarklarvar? Aradakifarkröportajdandeğil,yazılıbasınvegörselbasınarasın‐ dakifarklardankaynaklanıyor.Televizyondaneyaparsanızyapın,daha büyükbirkitleyeulaşırsınız;dahaçarpıcıdıroanda.Yazılıbasında,tele‐ vizyonkadarbüyükbirkitleyeulaşamazsınız;okadarçarpıcıolmayabi‐ lir,amaizbırakır. Yazılı basındaki kalıcıdır ve lafın çarpıcılığı zaman içinde büyür. Televizyondaki çarpıcılık ise, ancak o anlıktır ve uçar gider. İki ayrı medyumu kullanmanın sonucu bu... Oysa işi aynı şekilde yaparsınız. Lafınçarpıcılığızamaniçindebüyüyebilir. 14‐Röportajınıyarımbırakanlaroldumu? Evet,bırakmakisteyenoldu.Amabırakmakisteyenolursa,hiçik‐ nayaçalışmam.Hazırlanırkalkarım.Kendisibeniiknaedecek:“Tamam, bırakmayalım.”diyecek. 15‐İzlediğinizvebeğendiğinizröportajcılarvarmı? Okuyorum çoğunu. Derya Sazak’ı okuyorum, Balçiçek Pamir’i ta‐ kipederim.AhmetTulgar,SefaKaplan,LeylaUmar,NilgünCerrahoğlu, LeylaTavşanoğlu…Nerdeyseyapılantümröportajlarıtakipederim. 16‐Fotoğrafınröportajaetkisinideğerlendirirmisiniz?Fotoğrafse‐ çimindedeetkilimisiniz? Ben ilk röportajlarımda, sadece görüştüğüm kişinin büyük fotoğ‐ rafını kullanıyordum. Zaman içinde kendi fotoğrafım da, kullanılmak zorundakaldı.Çünküinsanlar,sizikonuşurkengörmekistiyorlar. Nasıltelevizyondacanlıyayınıngerçekliğine,bantyayındandaha çok ikna oluyorlarsa, aynı şey gazete için de geçerli. Sizi görmedikleri zaman, bunun telefonla ya da yazılı yapıldığını düşünüyorlar ve soğu‐ yorlaroişten. Okurunbaskısıylafotoğraf girdiröportajlarıma.Başlardahiçkul‐ lanmadım. Doğru bulmuyordum; röportaj yaptığım kişinin fotoğrafı yeterliydi. Fotoğraf okura, “Ben bu insanla bizzat konuştum; tartıştım.” mesajınıveriyor. 297 15.16.NilgünCerrahoğlu 1‐ Gazeteciliğe nasıl başladınız? Röportaja yönelmenizin nedenle‐ rindensözedermisiniz? Gazeteciliğe,yurtdışında,dışmuhabirolarakbaşladım.Ondanön‐ cede,LeMondegazetesiyleAvrupaBirliği’ninortaklaşadüzenledikleri, genç gazetecilere yönelik, merkezi Paris’te olan bir programda, bir yıl gazetecilikstajıyaptım.AmacıAvrupa’yıtanıtmaktı.Avrupalıgazeteciler devardıprogramda;amaAvrupadışındangelengazetecilerağırlıktaydı. Yöntemşuydu:Paris’te Fransızca,İngilizceveAlmancadillerinde birdergiyayımlanıyordu.Bizi15günbirAvrupaülkesinegönderiyorlar, oradaröportajyapmamızıistiyorlardı;buröportajlardadergideyayım‐ lanıyordu. Dar anlamda “söyleşi” de ya da geniş anlamda “röportaj” da olabiliyordubunlar.Habercilikledeğilde,doğrudanröportajlabaşladım. Obakımdanhaberidüşünmedimbile. 298 1995 yılındaSabah gazetesininRomamuhabiriyken,5Nisan kri‐ zinden dolayı Roma bürosu kapatıldı. Benimle Türkiye’de de çalışmak istediklerinisöyleyince,bendedöndüm. 2‐Yaptığınızişinasıladlandırıyorsunuz“röportaj”mı,“söyleşi”mi? Sizceröportajvesöyleşininfarkınedir? Söyleşi,hayataenyakıngazeteciliktürüdür.Röportajagöredaha basit, daha tempolu, daha dolaysız. İnsan ön planda. Okurların en çok ilgilendikleri şey de bu, aslında. Birebir insan ve hayat. Bir interaktif ortamın,siyasikonjonktürün,zamanınatmosferidir.Söyleşibirrenktir; gerilimdir,sürprizdir,risktir.Söyleşi,vereniçinolduğukadar,yapaniçin de risktir. Beklenmedik durum ya da cevaplarla karşılaşabilirsiniz. En büyük risk: Söyleşi yaptığınız insandan istediklerinizi alamamak ve çö‐ zerkenbilesıkıldığınızbirkasetleevedönmektir. Röportajisebir“olay”,“durum”,“ülke”yadagene“insan”ınöykü‐ südür. Ancak söyleşi gibi interaktif olması gerekmez. Röportajı yapan gazeteci,söyleşiyegöredahaönplandaolur.“Olay”,“durum”,“ülke”,ya da “insan” karşısında gazetecinin düşünceleri, değerlendirmeleri, izle‐ nimleriağırlıkkazanır. 3‐Röportajyaptığınızkişileribelirlemedekullandığınızölçütlerne‐ lerdir?Bukonudaçalıştığınızbasın‐yayınorganınınyöneticiyadasahip‐ lerindenönerialıyormusunuz? Konuları,aktüaliteyegörebelirliyorumvesöyleşilerleyalnızkar‐ şımdakiinsanıçözmeyi, çözümlemeyideğil,bilgivermeyide hedefliyo‐ rum.Aktüaliteden,yalnızolayanınıdeğil;olayöncesiyadasonrasınıda kastediyorum. Olay sonrası, eskilerin deyimiyle “fikri takip” demektir. Aktüaliteninönündegitmekde,bazıkonularıherkestenönceyakalamak veirdelemektir. 4‐İyibirröportajiçinnasılbirhazırlıkçalışmasıyapılmalı?Siznasıl hazırlanıyorsunuz? Söyleşiyegitmedenönce,okişihakkında,mümkünolduğuncaçok bilgitoplarım.Ulaşabilirsemtanıdıklarınasorarım.Birtelevizyonprog‐ ramına çıkarsa, baştan sona oturur izlerim; ya da varsa arşive girer, dosyasınıkarıştırırım. İnternetartıkbuaçıdançokbüyükkolaylıksağlıyor.Ondansonra‐ sı, karşı karşıya kaldığınız anda, aranızda geçen elektriğe kalıyor. Bu pozitifyadanegatifelektrikolabilir.Herikiside,sonuçaçısındaniyidir. 299 5‐Röportajyaparkenzamanınasılkullanırsınız? Oenzorkonu.Benimdeneyimimegöre,nekadariyihazırlanırsa‐ nız, zamanı o kadar iyi kullanıyorsunuz. Arada doğru orantı var. O rö‐ portajdan ya da söyleşiden ne istediğinizi, neden o insanı seçtiğinizi, hangisorununcevabınıaradığınızıbiliyorsanız,zamanıokadariyikul‐ lanırsınız. Eğerbunlarkafanızdaoluşmamışsa,ormandakaybolmakçokko‐ layolabiliyor.Birröportajcınınkarşılaşabileceğienbüyüktehlikelerden, hattakabuslardanbiridiyebiliriz. 6‐ Röportaj metnini kurgularken neleri atıp neleri anlatmanız ge‐ rektiğine nasıl karar veriyorsunuz? Attıklarınızdan pişmanlık duyduğu‐ nuzoluyormu? Neyi atıp atmayacağınız da, aradıklarınızla ilgili. Ayıklarken, ara‐ dığımtemelnoktayıhedefleyensoruvecevaplaraağırlıkveriyorum.Bir de söyleşi, yaptığınız insanla da ilgili bir şey. Lafı çok uzatıyorlar, lafın etrafında dolanıyorlar; aslında ne sorduğunuzu çok iyi biliyorlar; ama çeviriyorlar.Onlarıatıyorum. 7‐Röportajınızdasözlüifadelerdışındael‐kolhareketlerinivemi‐ miklerinasılyansıtıyorsunuz? Eğer röportajın kritik bir noktasındaysa ve röportajın anlamına birşeylerkatacaksa,parantezaçarak,“güldü”,“kaşınıçattı”gibişeylere yeraçıyorum. 8‐ Görüştüğünüz kişilerin sizin kontrolünüz dışına çıkmaması için ne gibi bir tutumunuz var? Karşınızdakini istediğiniz sınırlar içinde tut‐ mayınasılbaşarıyorsunuz? Bence, iyi söyleşi yapan bir gazetecinin sahip olduğu en önemli özelliklerden birisi, dağılmayı önlemek ve istediği çizgiye tekrar getir‐ mektir. Eğer soru sorduysam ve cevabını alamamışsam, tekrar tekrar konuya dönüyorum. Ya tekrar tekrar soruyorum ya da “Ben bunu sor‐ muştum; ama henüz cevabını alamadım.” diyorum. Her zaman değil; amakurduğunuzkimyaya,oankielektriğedebağlı. 9‐Kimlerleröportajyapmaksiziniçindahakolayvekeyifli? Politikacılara ulaşmak daha kolay tabii; ama konuşmak zordur. Sanatçılara ulaşmak daha zor; fakat konuşmak daha kolaydır bence. Çünküpolitikacılarpolitiknedenlerdenötürülafıdolandırıyor,demagoji yapabiliyorlar;ağızlarındalafolsabilevermekistemiyorlar.Oanlamda uğraştırıyorlarinsanı. 300 Bununötesinde,kişilikçokönemli…Oluşankimyadaçokönemli. Bu,herzamanöncedenkestirilebilirbirşeydeğil.O,günlükruhhaline de bağlı olabiliyor. Çok iyi iletişim kurabileceğinizi düşündüğünüz bir insanla,ogünkuramayabiliyorsunuz. 10‐Röportajyapmakistemediğinizyadaistediğinizkesimler? Faşistlerle röportaj yapmam. Mesela Alpaslan Türkeş’le hiç yap‐ madım. “Nazım Hikmet okuyor; merkeze geldi.” diye bir röportaj yap‐ madım. Eğer elimde ise bazı yapmak istemeyeceğim insanlar vardır; ama onun ötesinde haber olan, kamuyu ilgilendirdiğini düşündüğüm herkesleyaparım. FakatİspanyaBaşbakanıZapatero JoseLuisRodriguez ileröpor‐ taj yapmayı çok isterim. Bugün Avrupa’daki en ilginç siyasi liderlerden bir tanesi. Sosyal demokrasi anlamında en içerikli liderlerden, söyleye‐ ceklafıolanbiri.Çokarzuederim;amaulaşmakçokzor. 11‐ Temel teknikler dışında kendinize özgü kullandığınız röportaj tekniklerivarmı? Bazençokcanalıcısorularısonasaklarım.Girişte,birdenbireor‐ tayaatmam;çünkübuzkesebiliyorlar.Dahabaştankapanıyor;kepenk‐ leriindiriyorlar,hiçiçinegiremiyorsunuz.Kademelisohbetaçarım. 12‐Sizsansüreuğrarmısınız,otosansürmüyaparsınız? Ben sansüre uğramadım; ama bunun bir bedeli oldu işte. Bu tür bir gazeteciye dönüşmemek için işimden atıldım. Kariyerimde ağır bir darbeyedim;biröncekiçalıştığımgazeteden. Öte yandan, keşke “Oto sansür yapmıyorum.” diyebilseydim. Tu‐ hafbirşekilde,yaşaldıkçabununfarkınavarıyorum.Geriyedönüpbak‐ tığımda, gençken, farkına bile varmadan oto sansür yapmış olduğumu anlıyorum. Aslında kovulmam, bunda etkili oldu. Kovulmadan önce, daha az otosansüryapanbirgazeteciydim.Tabiiki,çalıştığımkurumunkriterle‐ rinidüşünüyorum.Amaçokkesinvenetşunusöyleyeyim,düşünmedi‐ ğimbirşeyiaslayazmam.Düşüncelerimintersinebirşeyisavunmam. Oto sansürü şöyle yapıyorum: Çalıştığım kurumun duruşuna ters olduğunudüşündüğümbazıkonularahiçgirmiyorum.Sizinsorduğunuz soruyu ben Çetin Altan’a sormuştum. O bir ustadır tabii. “Kendinizi hiç sansürleşartladınızmı?”diyesormuştum.Oda“Gayettabii;sansürbir 301 kere halktan gelir. Halk alıştırılmış kahramanım demeye.” demişti. Ta‐ mamıylakatılıyorumveyaşlandıkçabunudahaiyianlıyorum. 13‐Röportajsonrası“Keşkeşunudasorsaydım...”diyedüşündüğü‐ nüzoldumu?Böylebirşeyyaşasaydınıznasıldavranırdınız?Yadasor‐ mayaçekindiğinizsorularoluyormu? “Keşke sorsaydım.” dediğim, içimde ukde kalan sorular oluyor. Maalesef sormaya çekindiklerim ya da soramadıklarım da oluyor. “Hiç olmadı.”demekisterdimdoğrusu.Amaukdekalanlar,dahaçokoluyor. 14‐ Sizin önemsediğiniz bir röportajın yayımlanmadığı oldu mu? Böylebirdurumdatepkinizneolur? Bir kere oldu; sanıyorum son dönemde. Kim olduğunu hatırlamı‐ yorum. Ama zaten hiç anlaşamadığım, iletişim kuramadığım bir genel yayınmüdürüydü.Arkasındanda,zatenkovuldumMilliyet’ten.Oröpor‐ tajyüzündendeğil;aramızdailetişimkopukluğuolduğundankovuldum. 15‐İzlediğinizvebeğendiğinizröportajcılarvarmı? NeşeDüzel’iokurum,mesela;odakonununpeşindengidiyor.Be‐ ğendiğimbirröportajcı!Diğerleriniseçiciolarakokuduğumusöyleyebi‐ lirim.Yanikimiseçmişlerseonagöre,ilgimiçekiyorsaokurum. 16‐Fotoğrafınröportajaetkisinideğerlendirirmisiniz?Fotoğrafse‐ çimindedeetkilimisiniz? Çokönemliaslında;özellikleTürkiye’de.Benmaalesef,bunuyete‐ rince değerlendiren gazetecilerden değilim. Ama hata olduğunu, kendi adımakabulediyorum.Fotoğrafçokönemli. 17‐Bizsizinleröportajmıyaptıksöyleşimi? Benimgörüşümegöresöyleşi.Söyleşi,böylebirebirgazeteciliktü‐ rüdür;interaktiftir.Röportajçokdahagenişbirtürdür.Birkişiylesınırlı değil. Röportaj deyince, aklıma farklı insanlarla da konuşmak, araştır‐ makgeliyor.Bubirülkeolabilir,bircinayetolabilir,birsiyasiolayolabi‐ lir. 302 15.17.NuriyeAkman 1‐ Gazeteciliğe nasıl başladınız? Röportaja yönelmenizin nedenle‐ rindensözedermisiniz? Gazeteciliğe,gazetecilikokulunubitirdikten10yılsonrabaşlaya‐ bildim.Ozamanakadar,Yaşarbank’tahalklailişkileruzmanıolarakça‐ lıştım.1982’deMilliyet’inarşivservisinegirdim. Dahasonrareklam ve muhasebebölümlerindeçalıştım. Sonrasında Ankara’ya geldim. Haber merkezinde sekreter olarak çalıştım.Mezuniyetimden10yılsonra,muhabirlikyapmafırsatınıyaka‐ layabildim.ÜçyılMeclisveParlamentomuhabirliğiyaptım.Odönemde Emin Çölaşan, Hürriyet’te hazırladığı röportaj sayfasını bırakmıştı. Er‐ tuğrulÖzkök,sayfayıöncebirkaçarkadaşayaptırdı;amasonrabenha‐ zırlamayabaşladım. Anlattığımdönem1987idi.1989’danitibarende,röportajyapma‐ yavesayfahazırlamayabaşladım.Çocukluğumdanberi,sorusorarakiş yapmakistiyordum;sorusorarakişyapmak…Yahukukalanındaçalışa‐ cak avukat olacaktım ya psikiyatr ya da gazeteci olacaktım. Bunların içindegazetecilik,herzamanbaskındı. Hiçbir zaman da, yazı işlerinde çalışmak, muhabirlik yapmak, sı‐ cakhabertakipetmekilgimiçekmedi.Herzaman,“butikişi”diyenite‐ lendirdiğim röportaj yapmayı istedim. Yıllardır da yapıyorum; 23 sene oldu. Milliyet’e ilk, arşiv servisinden girsem de, zamanımı boşa geçir‐ medim;çokşeyöğrendim.Edebiyatamerakımvardı;ilkokuldanberibir şeyleryazıpçizdim.Hikayeler,romantaslakları,şiirlervs.Dolayısıylabu 10 yılı boşuna geçirmedim. Her zaman yazı ve çizgiyle, soru sormakla meşguldümzaten. 2‐Nedensadeceröportajilginiziçekiyor? Çünküsorusormanınbüyükbirlüks,büyükbiriktidargücüoldu‐ ğunainanıyorum.Büyükbirhaz,sizeverilenbirayrıcalık;insanlarasoru yöneltebilmek.Çünkühiçbirşeygöründüğügibideğil.Bunuküçükyaş‐ tanberibiliyorum. 3‐Yaptığınızişinasıladlandırıyorsunuz,“röportaj”mı“söyleşi”mi? Sizceröportajvesöyleşininfarkınedir? Bunlarçoksoruluyor.Bencehiçönemlideğil,nasıladlandırıldığı. Eskiden “röportaj” deniliyordu, şimdi “söyleşi” deniliyor. Arada fark varsa da, ben bunların üzerinde durmuyorum. Yani şöyle yanıltıcı bir 303 şeyvar:“Röportajdahaçokbilgiedinmekiçin;söyleşidesohbetetmek için.” Benim değişik bir üslubum var. Bütün türleri karıştıran bir şey yapıyorum. Kendi görüşlerimi dile getiriyorum; onları karşımdakinin görüşleriyleçarpıştırıyorum.Amacımbirkonudabilgialmakdeğil;onu bütünlemesine sorgulamak. Bir romancının, roman taslağını hazırlar‐ ken, kahramanı hakkında neleri bilmesi gerekiyorsa, onun gibi bir sor‐ gulamatarzı. 4‐Röportajınişleviveröportajcınıngörevinedir? Gerçeğiortayaçıkarmaktır.İnsanlarademekistiyorumki:“Gerçe‐ ğinarkasındavarolançokyönlükatmanlarıgörün.”Durduğunbasama‐ ğa göre değişir; gördüğün manzara. O nedenle her yerden dalış yapıp, değişikbasamaklardanbakmayaçalışıyorum. İnsanınbirdençokşapkasıvardır.Bütünoşapkalarıgörmekisti‐ yorum; onun altında ne olduğunu: insan, baba, öğretmen, politikacı… İnsanın,onuanlatabilenbirsürükimliği,birsürükodlarıvar.Haberlere bunlar yansımaz; yansıyamaz. Haberciler, konfeksiyonculardır; röpor‐ tajcılar,butikçilerdir;kişiyeözelçalışılır. 5‐Sizceröportajıntemelinedir?Kişilerinhayatlarınıyadahayatla‐ rından kesitleri herhangi bir olaya dayandırarak aktarmak amacı taşır mı? Bazenbirinsanıöneçıkaranolaydır.Bazenbirkesit,bazenbirden çokkesit.Bununtekbirformülüyok.Olaya,insanagöre,ülkeniniçinde olduğu duruma göre... Röportajı sunarken, insanın her şeyine bakıyo‐ rum.Sunarken,insanlarınneyeihtiyacıvarsa,enfazlaonuveriyorum. 6‐Röportajyaptığınızkişileribelirlemedekullandığınızölçütlerne‐ lerdir?Bukonudaçalıştığınızbasın‐yayınorganınınyöneticiyadasahip‐ lerindenönerialıyormusunuz?Kişiyadakonunungündemdeolmasıçok önemlimi? İlladeğilama,birincisigündemdeolmasıtabiiki.Herkesinkonuş‐ tuğu bir insanın bilinmeyen yüzünü çıkarmak, tabii ki röportajcının en önemliişi.Bazendegündemdegörünmeyenönemliinsanlarolur. Kişivekonuseçimindegeneldeserbestoldum.Yüzde90serbest… Banagüvenirler,neyapacağımıbilirim.Bazendeönerilir;amabuemir şeklindeolmadı. 304 7‐İyibirröportajiçinnasılbirhazırlıkçalışmasıyapılmalı?Siznasıl hazırlanıyorsunuz? Kişiyiseçmedenevvel,gündelikyaşamabiçimiylehazırlıkyapılır. Gazetelerin satır aralarını düzgün okuyarak, notlar alarak, gazetenin dışındakendinibesleyerekhazırlanmalı. Bencetemeleserlerinokunmasıgerekiyor.Bilgileringüncellenmiş olmasıgerekiyor.Siyasitarih,edebiyat,bakışaçısınızenginleştirir.Kar‐ şıdakinemekanikolarakbakmazsın.İyibiredebiyatokuruyadaiyibir sanat tüketicisi isen, farklı renkleri görebilirsin. Röportajcının, kültürel olarakkendiniçokiyibeslemesigerekir. Röportajyapacağınızkişiyiseçtiktensonrada,onunhakkındaya‐ zılıp çizilen ve söylenen her şeyi öğrenmeli. Hakkında bilgi sahibi olan insanlarıbulupkonuşturmalıvenasılbirformatiçindeonuelealacağına kararvermeli. İlk zamanlar daha çok hazırlanıyordum; paranoyak bir biçimde hemde.Ağzındaaltındişvarmı?Ayakkabınumarasıkaç?Herşeyiöğ‐ renmeye çalışıyordum. Çünkü zamanı gelir, hiç önemsiz bir konuyla, ilgisiz bir bilgiyle yakalayabilirsin o insanı. Bu bir empati işi; bu bir ti‐ yatro,birrolyapma,birpsikologolmaişi.Birçokboyutuvar. Onun için, elinde ne kadar çok araç olursa, o kadar iyi çözersin karşındaki insanı. İnsan psikolojisinin temel verilerini, dinamiklerini bilmek gerekir. “Ne olursa, ne olur?”, “Ne zaman konuşursam, daha iyi olur?”,“Hangimekandakonuşursam,dahaiyiverimeldeederim?”Olaya göre,sürekli,çokkapsamlıvekompleksbiriştir. 8‐Röportajyaparkenzamanınasılkullanırsınız? Zamantabiiçokönemlidir.Oyüzden,çokiyihazırlanmakgerekli. En iyi ihtimalle size iki saat verilir. Bu sürede işinizi bitirmeniz lazım. Çoğuzamanda,bitmezbusürede. Ben, tekrar tekrar sorarım telefonla. Bazen tekrar gittiğim olur. Bazen zaman yetmez; gazeteye yetiştirmeniz gerekir. Onun için, ne ka‐ darzamanınızolduğunuöncedensorarsınız;onagörehızlıhızlıgidersi‐ niz. 9‐ Röportaj metnini kurgularken, neleri atıp neleri anlatmanızge‐ rektiğine nasıl karar veriyorsunuz? Attıklarınızdan pişmanlık duyduğu‐ nuzoluyormu? 305 Sorularınyerlerinideğiştiririm.Zatenbenöncedeniyikurguladı‐ ğım için, genelde sadık kalıyorum. Ona ne söyletebilirim? En tipik ne söyleyebilir? En çarpıcı ne yapabilirim? Çoğunlukla bildiğim cevapları alırım; bilmezlikten gelerek, beni yanıltmaya kalktığında bunu kullana‐ bilmekiçin. 10‐Röportajsırasındakisözlüifadelerdışındael‐kolhareketlerive mimikleriyazınızdanasılyansıtıyorsunuz? Okurun gözünde canlandırmaya yardımcı unsurdur, parantez içindevermek.Tabiibunlardamesajiçeriyor.Oandayüzünüoynatma‐ sı, mimik yapması, kişiliğiyle ilgili önemli ipuçları veriyor; bunlar çok önemli. 11‐Röportajyaparkengörüştüğünüzkişilerinsizinkontrolünüzdı‐ şınaçıkmamasıiçinnegibibirtutumunuzvar?Karşınızdakiniistediğiniz sınırlariçindetutmayınasılbaşarıyorsunuz? Bazenaçıkçasöylüyorum.Bazenkonuşmayıhiçkesemeyecekdu‐ rumda oluyorsun. Kesersen, psikolojisinin kötüye gideceğini düşünü‐ yorsun.Bazendekesersen,yolageleceğinidüşünüyorsun.Bazentatlılık‐ la, bazen direkt bir söylemle, onu konuya davet edersin. İplerin daima senin elinde olması gerekir. Ama bunu ona hissettirmeden yapman la‐ zım. 12‐ Temel teknikler dışında kendinize özgü kullandığınız röportaj tekniklerivarmı? Onlarbanaözgü.Birressamkenditekniğinianlatsabile,onungi‐ biresimyapılmasımümkünmü?Picasso’nunsergisinegittinmi,gördün mü?Nasılyaptığınıanlatsalar,yapabilirmisin? İnsan kendi kendini keşfeder; kimseyi keşfedemez. “Ben nasıl yapmalıyım? Herkesin yaptığı gibi mi yapmalıyım?” Biz ne bilelim, ru‐ hununneyeihtiyacıolduğunu! Bendahafelsefitakılırım.NeşeDüzeldahatemelproblemleriko‐ nuşur.Onuniçin,insandeğildirsorunolan.Ben,arkasındakiinsanıara‐ rım;neredenoluşmuşofikirler.AyşeArman,dahasabunköpüğüdene‐ bilecekişleryapar.Hepsininfarklımüşterisivar. 13‐İzlediğinizvebeğendiğinizröportajcılarvarmı? 306 Herkesin, tüm dünyanın benim için çalıştığını düşünürüm. Öğ‐ renmekisteyen,bendendeçokşeyöğrenebilir.Böylebirrekabetgözüy‐ lebakamam!Obirşeyyapmıştır;banabirşeyöğretir. 14‐ Röportaj sonrası “Keşke şunu da sorsaydım…” diye düşündü‐ ğünüzoldumu?Böylebirşeyyaşasaydınız,nasıldavranırdınız? Herzamanolur.Bazendönersorarım;bazendesormam… 15‐ Sizin önemsediğiniz bir röportajın yayımlanmadığı oldu mu? Böylebirdurumdatepkinizneolur? Oldu tabii… Sansür oldu. Kim olduğunu söyleyemem. Tepki gös‐ terdim;amabunlarıaçıklamayayım.Herkesgücünegöretepkigösterir. Bunu,kişiliğinizbelirler.Şunudaanlamaklazım:Bendörtgazetedeça‐ lıştım;bunlarbabamın malıdeğil!Hergazeteninveherdöneminfarklı duyarlılıklarıvar.28Şubatsürecininfarklıduyarlıklarıvardı.Belki,ba‐ na yapılan sansür gelmeseydi, başka şeyler başıma gelecekti. Yani mü‐ cadeleedilecekşeylervar,edilemeyecekşeylervar… 16‐Fotoğrafınröportajaetkisinideğerlendirirmisiniz?Fotoğrafse‐ çimindedeetkilimisiniz? Ben, Zaman’a geçtikten sonra kendi fotoğrafımı kullanmıyorum… Gereksiz buluyorum. Konuştuğum insanın fotoğrafını kullanıyorum; amabununiçinfazla kurgulamayapmıyorum.Ama AyşeArmaniyi ya‐ pıyor;takdirediyorum.Sonuçtavitrin;amabuönemli. 307 15.18.OktayVerel 1‐ Gazeteciliğe nasıl başladınız? Röportaja yönelmenizin nedenle‐ rindensözedermisiniz? Gazeteciliğe1946yılındabaşladım.BirgünKemalSülkerilekarşı‐ laştım.“Seniarayacaktımbende,SonTelgrafgazetesindebiratılımya‐ pıyoruz.”dedi.SonTelgrafgazetesininsahibi:“YakılacakKitap”gibiro‐ manlarıdayazanCHPmilletvekili. Gittim;“Neyaparsın?”diyesordular.“Dolaşır,birşeyleryazarım.” dedim..“Neyazarsın?”dediler. İlkaklımagelen“ŞehirdenNotlar”başlığıoldu.“ŞehirdenNotlar.” İstanbul’u dolaşıp, mahalli rengini anlatmaya çalışmak. Kahveleri, so‐ kakları, orospuları, öğrencileri, siyasetçileri, mahalleleri, kırık dökük evlerianlatmak,konuşturmak.“Bu,birçeşitröportajmı?”diyesordular. “Hayır,röportajayrıbirolaydır.Türükendisiniyaratacak.”dedim. O zaman rahmetli Murat Sertoğlu bana, Ahmet Rasim okumamı söyledi. Ahmet Rasim’in yayımlanmış nesi varsa okudum. Müthişti Ah‐ metRasim;onaerişmemmümkündeğildiki. Ve ben, İstanbul’u ve insanlarını anlatmaya başladım. Vapurdaki, tramvaydaki, sokaktaki… Yere tükürenler, sokakta kavga edenler, ha‐ mallar...Bunlarlaiçiiçegirdim;insanıtanımayabaşladım.Evinizde,ma‐ hallenizdeoturarakinsanıtanımanızmümkündeğil.Anlamayabaşladım ki,insanıtanımakböyleolur. 2‐Yaptığınızişinasıladlandırıyorsunuz,“röportaj”mı“söyleşi”mi? Sizceröportajvesöyleşininfarkınedir? Hamalı, okumuşu okumamışı, hepsiyle “Şehirden Notlar” tuttum giderekröportajtarzıolmayabaşladı.Butarzagirdiğimde,hergününlü yazarlarlakonuşup,birdizihazırlamamıistediler. Hikmet Feridun’un, o zamanki şair ve yazarlarla yapmış olduğu “Diyorlar ki” diye bir dizi röportaj vardı. Benim de “Bugün de Diyorlar ki” başlığıyla, o dönemin ünlülerinin hepsiyle röportaj yapmamı istedi‐ ler.Birtaraftan“ŞehirdenNotlar”devamediyor;birtaraftanda“Bugün deDiyorlarki”... Ancakinsanlarıtanıdıkça,başkabiryolagitmekgerektiğineinanı‐ yordum.Çünküodönemlerde,elimizegeçenyabancıdergiveyagazete‐ lerdekiröportajlarıpekkavrayamıyorduk.Ancakyabancıdergilerinbir bölümünde,sadeceröportajdedikleri,kioröportajmıdeğilmihalatar‐ tışılır;soru‐cevapbirtürvardı. 308 BugünneDoğu’danedeBatı’da,röportajvesöyleşininkesintari‐ fini yaptıklarına inanmıyorum. Biz artık, röportaja söyleşi, söyleşiye röportaj demeye başladık. Gazetelerde konuşmaların başında ne yazı‐ yorsa öyle algılıyoruz; söyleşi demişlerse söyleşi, röportaj ise röportaj. Eğersoru‐cevapsaröportajdiyemem;obirsöyleşidir. Ancaksöyleşidekarşımızdakiinsanınpsikolojikdurumunu,beden dilini,ifadelerinidegörmekmecburiyetindeyiz.Amasoru‐cevaptarzın‐ da,bizbunuyazamayız.Çünküsorunuzusordunuz,yanıtınıaynenaldı‐ nız.“Yüzünühafifçeekşitti.”dedinizmi,türüdeğişir. Gerçek röportaj, içinde gerçek edebiyatı, gerçek söyleşiyi kapsar. Çünküröportajıniçinde,söyleşivar,mahallirenkvar.Onuveodilianla‐ tıyorsunuz. Sizherhangibirsöyleşide,birköylü vatandaşlakonuştuğu‐ nuzda, diyalektiği aynen veremezsiniz. Bir Karedenizli’ye “Ha celdun da.”dedirtemezsiniz. Ayrıcaröportajda,karşınızdakiinsanınpsikolojisinidebilmekve öğrenmek mecburiyetindesiniz. “Bu soru karşısında, kaşlarını hafifçe çattı.”demek,röportajdasizinyetkinizde; amasoru‐cevapta yetkinizde değil. Tam söyleşi ise, radyoda, televizyonda, gazetede, dergide, bilgi birikiminizi, dünya görüşünüzü, edebiyatınızı, sanat kültürünüzü, duy‐ gu ve düşüncelerinizle, ruh halinizle, bilginiz ve üslubunuzla derlemiş olduğunuzşeydir. Bu anlamdaki söyleşinin en yoğun olduğu dönemler, zannediyo‐ rum ki Falih Rıfkı Bey’in yaptıklarıdır. Bedii Faik de bu tarz yazardı. Duygu ve düşünceleri ifade etme, röportaj değil; tam söyleşidir. Uzun yıllarhaftasonlarıyazdığıyazılarlaBurhanFelekilegazeteciliğinüstadı AhmetRasimBeysöyleşiustalarıdır. 3‐Eskiileşimdikiarasındanegibifarklarvar? Şimdiçağdeğişiyor,anlayışdeğişiyor,gazetecikabukdeğiştiriyor. Bizeskiden,gazeteciliği“içerik”olarakkabulederdik.Şimdi“görselbir malzeme”halindegörüyoruz.Ozaman,meseleyebakışaçınızdeğişiyor. Dünkü gazetecilikle, bugünkü gazetecilik, dünkü röportaj anlayışıyla, bugünküröportajanlayışımızarasındabüyükfarkvar. Bensizedahaçarpıcıörnekvereyim. Benbunlarıyazmayabaşladığımzamanlarda,birgazeteilanıgör‐ düm. Gazetede küçük bir ilanla bir bekar hanım, ev işçisi erkek arıyor. Gazeteciliktealışkanlıktır,bazışeylerikeseriz.Kestimbende;dosyamın içinekoydum.Birkaçgüngeçtiktensonradedimki: 309 “Acababen,hermeslektebirhafta,ongünkimliğimigizleyerekça‐ lışsam,omesleğiniçyüzünüöğrensem,sonraonuyazsam...Kişilerinhak veözgürlükleriniveyameslekleriyleilgilihiçbirşeyedokunmadan,yani onlarırencideetmeden,acababunuyapabilirmiyim?” Öneriyigötürdüğümdededilerki:“Engüçşeybu.”Gücübaşarmak engüzelşeydirgazetecilikte,yazarlıkta.Haberiyakalarsın;haberolmuş‐ tur;gideralırsın,otururyazarsın. Birröportajcıiçinde,biryeregidersiniz,onugörür,geliryazarsı‐ nız.Hermesleğegireceksiniz…Omesleğideenazongünyapacaksınız... “Olur,olmaz”dediler,benkafamakoydum. Yıl1951,hermesleğe girdimveiçyüzünüöğrendim.Meyhanede çalıştım mesela. O sıralar Amerikan Donanması gelmişti. “Bir barda Amerikalılar’ı nasıl kazıklıyorlar?” Ben de beraber kazıkladım; ama mecburdum. Arabacılık yaptım; piyano çaldım; şarkı söyledim. Bunu devamettirirken,elimeohanımınilanıgeldi;gideyimdedim. Sultanahmet,Cankurtaran’dabiradres.Üçkatlı,birahşapOsmanlı evi.Çekmeziliniçektim;kimseaçmadı.Tamdöndüm,gidiyorum;bina‐ nın yukarıya açılan camları var, cam açıldı birden. Yukarıdan bir ses “Kimo?”.Döndüm;birbaktım:sarışınhoş,güzelbirkadın.“Senmiçal‐ dın?”diyesordu.“Bençaldım.”,dedim.Çağırdı,kapıyıaçtı. O döneme göre Marilyn Monroe gibi kadın… 26 yaşında, kimsesi yokveevişçisiarıyor.Bana:“Temizlikyapacaksın,bulaşıkyıkayacaksın. Sabah10’dagidiyorum,akşam4’tegeliyorum.”dedi.Birhaftaboyuncao gidiyor;fotoğrafçıgeliyor,içerideresimleriçekiyor. Nihayetbirgünsaat2’degeldi,içkili.Yukarı2.kataçıktık.“Senbi‐ razotur;benyukarıçıkıpüstümüdeğiştireceğim.Çaykoy,seninlebiraz konuşmakistiyorum.”dedi. Bu röportajdan ayrı; röportaj yapanın başından geçen bir olay bu. Amabentedirginoldum.Gençbiradam,güzelbirkadın...Benorayaniçin geldim?İştebuetikmeselesi.“Burayaniyegeldinsen?”Kafamsorguluyor. Aşağıindim;çayınaltınıyaktım,amakafamıkurcalıyor:“Burayaniyegel‐ dinsen?Röportajyapmaya…Peki,bukadınneyapacak?” Yukarıçıktım.Kadınbirazdekolte,indiaşağıya.“Gelyanımaotur.” dedi.“Seniyiaileterbiyesigörmüşbirkimseyebenziyorsun.”dedi.Ben söyleyemedim kim olduğumu; söyleyemem çünkü... “Gel, seninle şura‐ dan bir iki kadeh içelim.” dedi. Konyak içtik. “Gel, yukarı çıkıyorum.” dedi. 310 Yukarıda yatak odaları var. “Ben, çayın altını kapatayım.” dedim. Çayınaltınıkapattım.Kapıyıdaarkadankapattımvekaçtım. Röportajıyazdım;kaçgünsonra.İçimiçimiyiyor.Ozamanbiretik anlayışı vardı. Sizin karşınızdaki insanı aldatmaya hakkınız yok. Koltu‐ ğumunaltınaaldımbütündizileri.Adıyok;sokağındaadıyok;yaşanan varsadece…Evitemizlemeyi,tozalmayı,gümüşleriparlatmayıanlattım. Evivekadınıdaanlattım;ama biryazıkadını anlatamaz.Çok güzelbir kadındı. Portregirdi,işiniçine.Röportajdediğinizzaman,herşeyvar:Ro‐ manvar,öyküvar,aksiyonvar.Peki,söyleşidenevar? Evegittim;kapıyıçaldım,yineaçılmadı.Bençoksevindim;gazete‐ yitomaryapıpbırakacaktım,kapıaçıldı.“Gellanburaya.”dedi.“Nereye gittin sen? Konuşalım.” Yukarı odaya çıktık. Hiç unutmam, saat sabah 10.00... Gazeteleri koydum, “Bu ne?” dedi. Hiç sesimi çıkartmadım; aldı baktı.Okumayabaşladı.Renktenrengegirdi.Fakatkendisiyleilgiliolan bölümde, gözleri doldu; başladı ağlamaya, etkilendi. “Ne güzel...” dedi. “Niye söylemedin, sen?” “Bunu bana yaptırır mıydınız?” diye sordum. “Hayır, yaptırmazdım.” dedi. “Adımı iyi ki koymamışsın.” dedi. Adını kullanmamıştım. Ahbap olduk biz kadınla; sadece ahbap. Arada bir gazeteye gelir; biryemeğegideriz,Cağaloğlu’nda… Ama bu röportaj bitti. Hemen akabinde, “Satılık Kadınlar Cehen‐ nemi”ni yazdım. Satılık Kadınlar Cehennemi’nde, Türkiye’deki ünlü ge‐ nelevlerin ve randevuevlerinin iç yüzlerini yazdım; kadınları anlattım. Kadınların16yaşındanasılişletildiklerini,16yaşındanasılkaçırıldıkla‐ rını,onlarınnehissettiklerini,onlarındostlarını...Girdiğinizoevlerdeki, kurufasulyekokusuylaacısoğankokusuarasında,aşkınnasılyapıldığı‐ nıanlattım... 4‐Röportajınişleviveröportajcınıngörevinedir? Halkın en kolay, en rahat okuyacağı, ama aynı zamanda da, belli etmeden didaktik olanı vermektir. Bunları en kolay röportajla yaparsı‐ nız. “Bak arkadaş, ben sana şunu anlatacağım.” dersen, onu okumaz. Amasizinyazdığınızröportajıniçinde,birtarihvarsaonuokur. Bir doğa parçası da röportajdır. Diyelim ki Himalayalar’a gittik. Tek bir insan görmedik; ama Himalayalar’ı gördük. Himalayalar bize soluğunuvermeyebaşladı.Yüksekliğini,tarihinivermeyebaşladı.Hiçbir vatandaşla orada konuşmasanız dahi, Himalayalar kendisini size anlat‐ 311 maya başlar. Demek ki: Bir doğa parçası, tek başına çölde kalmış bir ağaçröportajdır.Tekbaşınayerdeçırpınanbirbalık,denizinkenarıbir röportajdır. Sait Faik’in öykülerinin çoğunda röportaj havası yakalarsınız; o canlılıkogüzellikvardır.“DülgerBalığınınÖlümü”yaşadığışeydir.Öykü müdür,banagöre,harikabirröportajdır.“SonKuşlar”harikabirröpor‐ tajdır.Oradainsanlardavar;balıklarda.Kuşlardavar;doğada. 5‐Röportajyaptığınızkişileribelirlemedekullandığınızölçütlerne‐ lerdi?Bukonudaçalıştığınızbasın‐yayınorganınınyöneticiyadasahiple‐ rinden öneri alıyor muydunuz? Sizin döneminizin bu konudaki disiplini nasıldı? Çalıştığım dönemde, gazete sahipleri gazetenin yönetimine, yazı‐ sına,çizgisinedirektmüdahaleetmezlerdi.Çünküonlardayazardı;ga‐ zeteciliktengelmişkişilerdi.Bilirlerdiki,böylebirşeysöylendiğizaman, sizbiryeremahkumolacaksınız.Onunistediğiniyapmayamecburkala‐ caksınız. Özgürlüğünüzyokolacak.Özgürlüğünüzolmadığızaman,yazaca‐ ğınızyazınındaözgürlüğüyok.Özgürolmayanbiryazı,özgürolmayan birtarzda,özgürolmayanbirokuyucuyagidecek.Onuniçinbenimçalış‐ tığım dönemde, hiçbir gazete sahibi, hatta yöneticisi bana, “Şunu yap; bunuyap.”demedi. Ben önerdim: “Bunu yaparsam hoşunuza gider mi? Bu tutar mı? Okunurmu?”diye.Hiçbirşekildetirajkaygımolmadı.Ben52yılbasında çalıştım; bana, “Ne istersen onu yap.” dediler. Bu bakımdan mutluyum. Kimsebanamüdahaleetmedi;çoközgürverahatyazdım. Bazı yerlerde, “Başına iş açarsın.” dedikleri zaman: “Eğer gazete‐ cinin başına iş açılmıyorsa, o gazeteci değil.” dedim. Çoktan rahmetli olanbütünpatronarkadaşlara,minnetborçluyum. 6‐İyibirröportajiçinnasılbirhazırlıkçalışmasıyapılmalı?Siznasıl hazırlanıyorsunuz? Benvatandaşlararasındaçokdolaştım;vapur,tren,tramvay,oto‐ büs…Yanibütüntaşıtlarlagezdim.Pazarıgezmeyiçokseverim.Birgün Mahmutpaşa’daniniyorum.Birisibağırıyor:“İkizleretakke,ikizleretak‐ ke”.Yıl1951–52...“AllahAllah,Türkiye’de bukadarçokikiz mivarda, ikizlere takke satıyorlar?” Bir baktım, adam orada, sutyen ve kadın iç giysileriniaskıyaasmışbağırıyor.Hemenyanınagittim,“Nedirbu?”de‐ dim.“İştesutyen.”dedi:,“İkiz.”Uyandım.Ogüngazeteyedönüp“İkizlere takke”yazısınıyazdım.İlkdefabunubenyazdım. 312 Benhep:“Halkneyisever?Halkanasılbilgiiletebilirim,bilmediği hayatınasılverebilirim?Halkıözlemduyduğubirortamanasılgötürebi‐ lirim?”, diye düşündüm. Bilmediğim bir konu varsa, mutlaka o konuyla ilgilienaz4–5kitapokumuşumdur. Derlerki:“Gazetecilikyalanasarılıbirdünyadır.”Hayır,banagöre öyledeğil.“Gerçeğesarılıbirdünyadır;amaeğerogerçeğivermekisti‐ yorsanız...” Hazırlanmadan, bilgi edinmeden, hatta bazen uzmanına da‐ nışmadan, hiçbir röportajı yaptığımı hatırlamıyorum. Mutlaka danışmı‐ şımdır. 7‐Röportajyaparkenzamanınasılkullanırsınız? Ben Oktay Verel olarak, elime herhangi bir yazılı soru metni alıp gitmedim.Bubiraraştırmadeğildi;amakafamda30soruvarsa,bunun 10’unusorsamyeterli.10soruyuayıklarımkafamda.Karşınızdakine,ne kadar zamanı olduğunu sorarsınız. Zamanınız bir ya da iki saattir. Bu aradadaonunvermişolduğucevaplardan,aklınızayenibirsorugelebi‐ lir. Oysa metinle geldiğiniz zaman, metnin dışına çıkamazsınız; onları sormayamecbursunuz. Ancakyanlışanlaşılmasın;böylegidenlerikatiyenkınamam.Bun‐ lar,röportajsistemleriolarakkabuledilir. 8‐Röportajınızdasözlüifadelerdışındael‐kolhareketlerinivemi‐ miklerinasılyansıtıyorsunuz? Gerçek röportajcı, aynı zamanda bir öykücü ve gözlemci olmalı. Ancakozaman el‐kolhareketlerinden,cevapverirken almışolduğu mi‐ miklerden, soruyu sevip sevmediğini ya da ıstırap duyup duymadığını anlayabilirsiniz. Yoksa kelimelerle ifade edilmesi güçtür. Yani size, “Bu beniçoküzdü.”diyebilir;amaeğeryüzününifadesioanlamdadeğilse,o zamankuşkuylabakar;deşmeyebaşlarsınız.Ohavayıalacaksınız. 9‐Röportajyaparkengörüştüğünüzkişilerin sizin kontrolünüzdı‐ şınaçıkmamasıiçinnegibibirtutumunuzvar?Karşınızdakiniistediğiniz sınırlariçindetutmayınasılbaşarıyorsunuz? Çok samimi söylüyorum, ben bunu hiç düşünmedim. Ben oraya, özgürbiryazarveçizerolarakgittimse,karşımdakiinsandaözgürdür. Benimsorduğumsoruyacevapvermeyebilirveyaçokbaşkabirşeyan‐ latabilir.Demekki,onunbirikimindeonunhayatındaönemliolanodur. Ozamanonasaygıduymayamecburum;demekkionunanlatmasıgere‐ kiyor.Anlatsınonuyazarım.Benimsorupdayanıtalmadığımşeye,“Ya‐ nıtalmadım.”demem.Vermiyorsacevabı,vermiyordur. 313 10‐ Temel teknikler dışında kendinize özgü kullandığınız röportaj tekniklerivarmı? “Benikimokuyacak?”Bunumutlakakafamdasorguluyorum.“Ga‐ zeteminokuyucusukim?”Çalıştığımgazeteleregirdiğimandanitibaren ilksorduğumşey:“Benimhedefkitlemkim?Benianlayacakmı,benim‐ seyecekmi,özümseyecekmi,sevecekmi?”Sevmesilazım... Ben,bütünröportajlardahertürlütekniğikullandım.Yani,roman tekniğinikullandım.Öykütekniğinikullandım.Yeryerşiirtekniğinikul‐ landım;diyaloglarbakımındantiyatrotekniğinikullandım.Senaryotek‐ niğinidekullandım.Bunu,röportajınçizgisineyseonagöreyaptım. 11‐ Röportaj sonrası “Keşke şunu da sorsaydım…” diye düşündü‐ ğünüzoldumu?Böylebirşeyyaşasaydınız,nasıldavranırdınız? 30 soru vardır, kafamda. Ama konuşma sırasında, belki 30’unun ancak10’uönemliolabilir.Oandaöbür30’ununyerinikapsayacakolan, karşımdakiinsanlayaşadığımızortamınsorularıdır;onuyazmayıtercih ederim. 12‐ Sizin önemsediğiniz bir röportajın yayınlanmadığı oldu mu? Böylebirdurumdatepkinizneolur? Hayır,olmadı. 13‐İzlediğinizvebeğendiğinizröportajcılarvarmı? Benhepsinitakipederim.Biz72milyonşairizbirkere.İnsanaşık olunca, bir de anasını kaybedince şair olur. Vatan, millet, hükümet için yazarız. Ama bizim iki özelliğimiz: Okuma ve yazma özürlüsüyüz. Yani okur‐yazarız;amaneokuyoruz,nedeyazıyoruz. 14‐Fotoğrafınröportajaetkisinideğerlendirirmisiniz?Fotoğrafse‐ çimindedeetkilimisiniz? Görsel malzemeye karşı bizim vatandaşımızın ilgisi var; gördüğü zaman “Doğru bu.” diyor. Benim anlattığım tarzdaki fotoğrafların, oku‐ yucuüzerindemüthişetkisivar.Eğerinandırıcıolmakistiyorsanız,gör‐ selmalzemeyikullanmayamecbursunuz.Kullanmadığınızzaman,adam inanmıyor:“Buyalan.”diyor. Televizyon ve radyoda program yapıyorsunuz: Radyoda anlatı‐ yorsunuz; ama televizyonda görüntü de veriyorsunuz. Eğer aklı pek basmıyorsa, radyodan sizin anlattıklarınız geçip gidiyor. Ama televiz‐ yondagördüğünükafasınanakşediyor.Televizyondagördüğügörüntüy‐ leröportajdagördüğüfotoğrafaynışey. 314 315 15.19.OrhanErinç 1‐Gazeteciliğenasılbaşladınız? Özel bir gazetecilik okulunu bitirdikten sonra, Son Posta gazete‐ sindemesleğebaşladım.Odönemdegazeteciliğepolis‐adliyemuhabirli‐ ğiyle başlanırdı. Ben de polis‐adliye muhabirliğiyle başladım; gelenek öyleydi. “Bu alanda başarılı olursan, diğer alanlarda daha da başarılı olunur.”diyedüşünülürdü. 2‐Nedenböyledüşünülürdü? Odönemde Türkiye,içinekapalıbirülkeydi.Dünyailetemasısı‐ nırlıydı. Birleşmiş Milletler’in ve Avrupa Konseyi’nin kurucu üyesi ol‐ muş; NATO üyesi bir ülkeydi. Ama hem nüfus, hem nüfusun kültürü, hemdeekonomikaçıdan,içinekapalıbirülkeydi. Bankacılık denildiğinde: “Vadesiz mevduat yüzde 3 faiz, vadeli mevduat yüzde 9 faiz” olarak anlaşılırdı. Tek zorluk döviz darlığıydı, kotalar uygulanıyordu. O nedenle de ekonomi haberi dediğimiz haber‐ ler:KahvecilerDerneği’ningetirdiğiçaybardaklarınınvetabağınındağı‐ tılmasıydı.ŞoförlerDerneği’ninotomobillastikleridağıtımıydı. Pekçokşeydışardangeliyordu.Topluiğnebileyapılamayacakbir durumdaydı.Meselabenimnüfuscüzdanımda:“Çiviverildi.”diyedamga var. “Dün limanımıza gelen İtalyan bandıralı bilmem ne şilebi ile 200 ton çivi geldi.” haberi manşetten çift sütuna verilirdi. Hem Demokrat Parti’ninsondönemleriolduğuiçin,politikhaberlerbirazsıkıntılıydı.Bu yüzdenpolis‐adliyehaberlerideönplanaçıkmıştı. 3‐Röportajayönelmenizinnedenlerindensözedermisiniz? GazetecilerCemiyeti’ninüyelikformu,kurulduğuzamanlardankal‐ ma; değiştirmedik. Orada şöyle bir soru var: “Gazeteciliğe başladığı tarih vegazete?”Onunaltındakisoru:“İlkimzalıyazısınınçıktığıtarihvegaze‐ te?” O dönemde, gazete yöneticileri ağabeylerimiz, ustalarımız “gazeteci olacağı”ışığınıgördüklerizamanda,imzakoydururlardıyazılara. Kendi cemiyet formuma baktım, 14 Şubat 1957’de gazeteciliğe başlamışım.AmaEkimayındaimzamçıkmış.Benim,gazeteciolabilece‐ ğim konusundaki kanı, 9 aylık bir süreçte oluşmuş. Bugün gazeteciliğe başlayıp,yarınimzanınçıkmasıhenüzyoktu. Şöylebirolayyaşamıştım:Martveyanisanayıydı.Aksaray’daAn‐ naİdareciadındabirgençkızaşkcinayetindeöldürülmüş.Gecenöbetçi 316 bendim; habere gittim; röportaj gibi yazdım. Birinci sayfa sekreteri ve yazıişlerimüdürüTurgutYeşiltepeyazıyıokudu.“Güzelolmuş;amasen dahaböyleyazamazsın,oturhabergibiyaz.”dedi.Oolayıhiçunutmuyo‐ rum.Odönemingazetecilikmeslekiçieğitimiaçısındanda,banaönemli geliyor. Muhabirdenistenensadecekurubirhaberdi.İçinekendiduygula‐ rını, düşüncelerini katman mümkün değildi. Bir basın toplantısında ya damitingde,sadeceolanları,dinlediklerinizi,gördükleriniziyazabilirdi‐ niz. Şimdikullandığımız“izlenimler”yerine“havayazmak”tabirikul‐ lanılırdı. Haber yapılır; bir de “o toplantının havası” yani “konuşan ne giymiş,nasıldavranmış,tepkigösterirkenneyapmışyadamitingekaç kişi katılmış, konuşanların durumu nedir?” gibi, görüşler yazılırdı. Onu yazmak, bir muhabir için çok önemliydi. Çünkü haberde koyamadığı sübjektifdeğerlendirmelerioradayapabilirdi. Röportaj,buikiayrıözelliğibirleştirenbiryapıydı.Yaniröportaj‐ da,enazındansorusorarkenkendidüşüncelerinizideyansıtmaolanağı vardı.Röportaj,gençgazetecileriçinbulunmazbirnimetti.Çünkükendi özneldeğerlendirmesinideekleyebilirdi.Onedenleröportaj,gerçekten cazipbiralandı. 4‐Yaptığınızişinasıladlandırıyorsunuz,“röportaj”mı“söyleşi”mi? Sizceröportajvesöyleşininfarkınedir? Söyleşiileröportajaslındaçokfarklıikikavram.Söyleşi,karşısın‐ dakinindüşünceleriniyansıtmayıamaçlayanveyabazımeslektaşlarımı‐ zın uyguladığı biçimde, “ifadesini almaya çalışan” bir gazetecilik uygu‐ laması. Ama röportaj, gazeteciliğin bütün alanlarını, hatta bir ölçüde edebiyatıdakapsayanbiralandır. 5‐Röportajınişleviveröportajcınıngörevinedir? Röportajda,söyleşinintersine,röportajyapılankişininçevreside gündeme gelebilir. Röportaj bir ölçüde, uzunluğunu da dikkate alırsak, öyküyazmakgibibirgirişimidekapsayabilir.Haberdilikurudur;kuru olmalıdırveherkesinanlayacağıbirortalamadilkullanılmalıdır.Röpor‐ tajdasüslücümlelerkurmak,işinedebiyatınakaçmakolanağıdavar.O nedenle röportajcılığı, hem gazeteciliğin içinde hem dışında saymak mümkünbence. 6‐ Sizce röportajın temeli nedir? Kişilerin hayatlarını ya da hayatla‐ rındankesitleriherhangibirolayadayandırarakaktarmakamacıtaşırmı? 317 Zamanzamanyolaçıkışnoktasıbudur.Amakonuşmaöyleyerlere giderki,sizinkafanızdakiplançokyetersizkalabilir.Çokbaşkaalanlara kayabilir.Kişilikhaklarınasaldırmadan,özelyaşambilesözkonusuedi‐ lebilir.Buyüzdenbirkuralkoymakzor;amayolaçıkmanoktası,mutla‐ kaöylebirşeydir. Güncel konuları, olayları ya da sorunları belirlemede etkili olur. MeselazamanzamanTürkiye’dekirakanunugündemegelir.“Şöyleol‐ sun, böyle olsun.” denir; ya da Anayasa Mahkemesi bir maddeyi iptal eder. Böylebirdönemde,çiviyazısıuzmanlarındanMuazzezHilmiyeÇığ Hanımefendi’ye gittim. Türkiye’de, Arkeoloji Müzesi’nde pek çok tablet var.MuazzezHanım’ınolağancahoşgörüsüylebirröportajyaptım. “Babilliler 3140 Yıl Önce Kira Kanunu’nu Yapıp Sorunu Çözmüş‐ lerdi”, diye bir röportaj çıktı ortaya. Şu da çıktı ki, bugün yıllık kiranın hesaplanmasındamaliyetin10’abölümükuralı,oradada10yılüzerin‐ den. Röportajın, günceli geçmişten günümüze getirmek gibi bir amacı davar. 7‐Röportajyaptığınızkişileribelirlemedekullandığınızölçütlerne‐ lerdir?Bukonudaçalıştığınızbasın‐yayınorganınınyöneticiyadasahip‐ lerindenönerialıyormusunuz? Bizimdönemimizdegazetelerde,biryazıişlerimüdürüvardı.Yan‐ lış hatırlamıyorsam: Milliyet’te Abdi İpekçi, Cumhuriyet’te Cevat Fehmi Başkutdışındagenelyayınyönetmeniyoktu.Yazıişlerimüdürü,istihba‐ ratşefi,birdeağabeylerdediğimiz,yazıişlerimüdüryardımcısı,bugü‐ nüneditörü,sayfasekreterlerivardı.Bazenyazıişlerimüdürü,istihba‐ ratşefiisteryadabirolayıizlerkensizinaklınızagelir,istihbaratşefine röportajyapmakistediğinizisöylerdiniz.Onaylarsayapardınız. 8‐İyibirröportajiçinnasılbirhazırlıkyapılmalı?Siznasılhazırla‐ nıyorsunuz? Röportajdabirkişi,birörgütsözkonusuysa,gazetecininönceden ders çalışması zorunludur. Öncelikle soru soracağınız kimseyi çok iyi tanımalısınız.Pekçokkaynaktanyadatanıdıklarından,onunlailgilibil‐ gileralmalısınız. Çünkükişiyikonuşturmakiçin,zamanzamanbugereklidir.Çünkü öyle insanlar vardır ki, ağzından kerpetenle söz alınabilir. Onun ağzın‐ dan kerpetenle söz almayı aşmak için, belki zaman zaman kızdıracak 318 sözler de edebilirsiniz. Tepkisinin ne olacağını, dersinize çalışmışsanız bilirsiniz.Yoksabugirişimler,oradaröportajınsonuolabilir. Sanıyorumkikonununöneminegöre,yanimagazinkonusuylabir hukuk ya da politik‐ekonomik konuda röportaja gitmek arasında bir hayli fark var. Ama ne olursa olsun, mutlaka dersine çalışarak gitmek lazım. 9‐Röportajyaparkenzamanınasılkullanırsınız? Özellikletelevizyonlarkurulduktansonraizliyoruzki,sorusoran gazeteci ya da sunucu en az karşısındaki kadar konuşuyor. Bence bu, kurallarapekuymayanbiryaklaşım. Önemliolansoruyuenkısabiçimiyledilegetirmek;artacakzama‐ nıkarşınızdakininkullanmasınaolanaksağlamak.Bazenikiüçcümlelik müdahaleleryapmakmümkün.Zatensayfadaröportajınduruşuaçısın‐ dan da baktığınızda, silme tuğla gibi bir bölüm, okuyucuya röportajı yarıdabıraktırannedenlerdenoluyor. Buyüzdenzamanzamanbirsorusorup,onaylıyormuşgibiyakla‐ şıp, bir başka tarafını açma girişimi söz konusu olabilir. Tabi zamanın çoğunukullanmasıgereken,röportajıverenkişidir. 10‐Röportajmetninikurgularken,neleriatıpnelerianlatmanızge‐ rektiğine nasıl karar veriyorsunuz? Attıklarınızdan pişmanlık duyduğu‐ nuzoluyormu? Gazetelerdepekçokkonuyayervermekgerekiyor;bunedenlede size ayrılan yer sınırlı. O dönemlerde gazeteler altı sayfaydı, Son Posta sekizsayfaçıkardı.Klişeilesayfanınyapıldığınıdüşünürsek,sizeayrılan yer,ikiaralıklıyazıileA–4dosyakağıdına2,5sayfaydı.Enazikifotoğraf kullanılırdı. Şimdiki teknolojide yapılan, fotoğrafları birbirinin içinde yayımlamaolanağıdayoktu. Röportajvehaberyazmabirbirindenfarklıdır.Haberyazmadaters piramituygulanır;enbaşaflaşcümleyialırsınız;ondansonraayrıntılara girersiniz.Mümkünolduğuncatekrardankaçınarak,konuyuaşağıdadaha yaygın biçimde ele alabilirsiniz. Ama röportaj bence bunun tersidir. Flaş cümleyiensonasaklamalısınızki,röportajıokutabilesiniz. Romandadaöyledir.Biryeregetirilir,birbirinedüğümlenirolay‐ lar; ama sonunda çözülür. Bu çerçevede röportaj: “Bir ölçüde, edebiyat kurallarınındageçerliolduğubirgazetecilik”diyeyorumlanabilir. 11‐Röportajınızdasözlüifadelerdışında,el‐kolhareketlerivemi‐ miklerinasılyansıtıyorsunuz? 319 Söylenenle, söylenenin geçtiği ortam, kişinin o görüşü açıklarken gösterdiğitepki,bazenbirolayıanlatırkenduyduğumutluluk,kelimele‐ rin vurgulamasıyla yansıtılır. Kızgınlıkla anımsanan bir anı ya da olay, bölümlerarasınarahatsızetmeyecekbiçimdeserpiştirilebilir. 12‐Görüştüğünüzkişilerinsizinkontrolünüzdışınaçıkmamasıiçin ne gibi bir tutumunuz var, karşınızdakini istediğiniz sınırlar içinde tut‐ mayınasılbaşarabiliyorsunuz? Bence işin en zor bölümü budur. Çünkü öyle kişiler vardır ki, siz nesorarsanızsorun,kendikafasındakinianlatmayabaştanniyetlidir.O konuyu,kendisinisavunmayadarakipgördüklerini,kızdıklarınısuçla‐ maamacıylakullanabilir.Buyüzden,“İkiikidahadörteder.”gibibirşey söylemek zor… Ama orada alışkanlıkla, deneyimle, sorularınızla ya da “‘Sizöylediyorsunuzama…”gibicümlelerlesözegirerekengelleyebilir‐ siniz. Ancak bu, her zaman başarıya ulaşan bir yöntem değildir. İnsan‐ daninsanadeğişenbirşeydir.Bazenröportajdanhiçbirşeyçıkmayabi‐ lir;onudagözealacaksınız.Zatengazeteciliğinbirbölümüdeböylege‐ çer. Başarısızolsada,dahasonrakibirolayda,buöğrendiklerinizide‐ ğerlendirerekdoğrubiryargıyavarabilirsiniz.Yanihiçbirzaman,gaze‐ tecinin çabası boşa gitmez. O gün için boşa gittiği varsayılabilir; ama o bile,ileridesiziyönlendirebilecekbirikimoluşturabilir. 13‐ Temel teknikler dışında kullandığınız kendinize özgü röportaj tekniklerivarmı? “Öyle bir teknik var” demek biraz zor. Ama her gazeteci gibi, be‐ nim de kendime göre, o anı kurtarabilecek ya da sürdürebilecek bazı girişimlerimolmuştur. Bunların bilinçli yapılıp yapılmadığı konusunda da, doğrusu bir şey söyleyemem. O, spontane bir şeydir. Günü kurtarmak, o röportajı kurtarmak, eli boş dönmemek adına bir şeyler yapılır. Ama her olay, kendiiçindesınırlı;bunubirkuralhalinedönüştürmekbencebirazzor. 14‐ Sizin önemsediğiniz bir röportajın yayımlanmadığı oldu mu, böylebirdurumdatepkinizneolur? Böylebirolayyaşamadım.Yaşayabilirdimde.Amaben,belkişans‐ lı nesillerden birinin içindeyim. Çünkü benim muhabirlik yaptığım dö‐ nemlerde, muhabirler az çok hangi haberin veya röportajın gazeteye 320 gireceğiniyadagirmeyeceğinibilirlerdi.Girmesihalinde,hangisayfada, nekadaruzunluktaolacağınıdatahminedebilirlerdi. O zaman gazetelerin yayın ilkeleri ve yayın politikaları, aşağı yu‐ karı belliydi. Tabii sorumluluk açısından, şu anki medyaya bakarsak, gazetecikardeşlerimdahazordurumda. Röportajımızın yayımlanmaması durumunda, kendi içimizde bir tepkitaşırdık.Çünküağabeylerimize,ustalarımızakarşıdahahoşgörülü olurduk.Onlarınoröportajıkoymamasınınaltında,“birtakımilişkilerin olmadığını”zatenbilirdik. Hergazeteci,kendiürünününçokönemliolduğunudüşünür.Kendi kendimize hayıflanır, içimizden: “Gitti arşive manşet oldu, bizim yazı.” diye geçirirdik. Çünkü arkasından bir başka konuyu yakalamak ya da görevverilmişiseyapmak,bizimgörevimizdiyedüşünürdük. 15‐İzlediğinizvebeğendiğinizröportajcılarvarmı? Geriye dönük bakarsak, öncelikle Fikret Otyam’ı söylemeliyim. ÇünküFikretOtyam,birortaokulöğrencisiyken,benimkafamagazeteci‐ liğisokankişidir. OdönemdeGöztepe’deoturuyorduk;hermahalledeancakbirec‐ zane bulunuyordu. Fikret Otyam’ın babası Vasıf Bey de, Feneryolu’nda Vasıf Otyam Eczanesi’nin sahibiydi. Biz de, acil hallerde Feneryolu’na, VasıfBey’ineczanesinegiderdik. BirgünFikretOtyamvebabasıbizimoturduğumuzevinsahibine gelmiş;amabengörmedim.Sanırımodönemde,hemakademiöğrencisi, hemdeDünyaGazetesi’ndegazetecilikyapıyor. Evde konuşulurken “gazeteci” diye çok itibar edilerek sözü geçti. Benimde,“Yabendemigazeteciolsam?”diyeaklımınbirkenarınadüş‐ tü.FikretOtyam’a,“benigazeteciliğeyönlendirenkişi”olarakdaborçlu olduğumu düşünüyorum. Onunla Cumhuriyet’te çalışma mutluluğunu buldum. YineCumhuriyet’tenbakarsak:YaşarKemal’inröportajlarınısöy‐ lemek mümkün. Rahmetli Halit Çapın, aşağı yukarı yaştaşım; sanırım bendenbiryadaikiyıldahakıdemliolabilir.Onunröportajyazarlığına hayranlıkduyanlardanbiridebenim.Tabiidahaçokisimvar... 16‐Fotoğrafınröportajaetkisinideğerlendirirmisiniz?Fotoğrafse‐ çimindedeetkilimisiniz? Siz,fotoğrafınçekildiğiçevreyidekonuyudadahayakından,hatta yaşayarakbildiğiniziçin,fotoğrafseçimindedahaetkiliolmanızgerekir. 321 Çünkü resim altı, röportaj metninde olmayan ama o fotoğraf ne‐ deniyleyazılmasıgerekencümlelerdenoluşabilir.Bunedenle,“Fotoğraf seçimi,röportajıyapantarafındanyapılmalıdır.”diyedüşünüyorum. Odönemderöportaja,fotoğrafgazeteciliğininduayenlerindenSe‐ lahattinGizgibiustalarlagitmeimkanıdabulduk.Fotoğrafçıarkadaşlar, kontak kopyalarını yaparlardı. Onların arasından, kendi foto muhabiri gözüyledeğerlendirmeleriniyaparlardı. Bendekonuya,yakınlığıaçısındanbakardım.Veböylecefotoğrafla‐ rınhepsiyazıişlerimasasınagideceğine,üçyadadörtfotoğrafseçilir;iki tane kullanacaksa, sayfayı yapana da yüzde elli seçme hakkı bırakılırdı. Amaonlardagenelde:“Hangilerinikullanalım?”diyesorarlardı. Şunu da vurgulamak gerekiyor: Yine benim gazeteciliğe başladı‐ ğımdönemlerde,fotoğraffilmleridağıtımatabiydi.Gazetelerinkaçma‐ kara alacağı belliydi. Bu nedenle foto muhabirleri de cimrice fotoğraf çekerlerdi. Dijital makinelerle yapıldığı gibi, yüzlerce fotoğraf çekip, arasından birini‐ikisini seçme lüksü, o dönemde zaten yoktu. Foto mu‐ habirlerideonagöreseçerlerdi.Eğer6fotoğrafçekilmişsebugerçekten, olağandışıbiruygulamaydı. 15.20.PınarTürenç 1‐ Gazeteciliğe nasıl başladınız? Röportaja yönelmenizin nedenle‐ rindensözedermisiniz? Gazeteciliğe 1974 yılında, Milliyet gazetesinde başladım. Muha‐ birdim; haber yazıyordum, olaylara gidiyordum. 1974‐75 yıllarındaki öğrenciolayları,toplumsalolaylar,sendikalolaylar,polis‐adliye…A’dan Z’yebütünolaylarıizleyenbirgazeteciolarakbaşladım.Hersahayakoş‐ 322 tum; olayların içindeydim. Bundan çok mutlu oldum; çok büyük keyif aldım. Yıllariçinderöportajbanadahacazipgeldi.Röportajyaptıkça,iz‐ lenim yazdıkça, daha farklı bir yere taşındım. Röportaj tekniğini bana öğretenlerin başında: Orhan Duru, İsmail Sivri ve Halit Çapın geldi. Bu ustalarınyardımıylaveyönlendirmesiylehızlayolaldığımıgördüm. Televizyonda yıllar sonra, 25 yıl sonra, Ufuk Güldemir benim programımıtanıtırken“PınarTürenç:RöportajUstası”diyeyerveriyor‐ du. Bu da bana büyük keyif verdi; demek ki yıllar içinde insan bir işin ustasıdaoluyormuş... Suavi Kaptan vardır eski gazetecilerden: Anadolu Ajansı Bölge Müdürü’ydü.SuaviKaptan,benbaşkabirgazeteyegeçtiğimdebanabir çiçekgöndermiş;üzerinede“Bab’ıÂli’ninenüretkengazetecisinebaşa‐ rılar.”diyeyazmış.Bab’ıÂli’deki30yıllıkmeslekhayatımda,üretkenlik benimiçinçokönemliydi. 2‐Yaptığınızişinasıladlandırıyorsunuz,“röportaj”mı“söyleşi”mi? Sizceröportajvesöyleşininfarkınedir? Çok büyük fark var. Maalesef, özellikle meslek okullarında yani iletişimfakültelerindevedemesleğinmutfağında,genç gazetecilerebu iki farklı yazma tekniği aynıymış gibi öğretiliyor. Bu son derece yanlış, hatalıbiryol. Yıllar sonra ben İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi’nde “Rö‐ portaj Tekniği” dersine gittiğimde, öncelikle öğrencilere söyleşiyle rö‐ portajarasındakifarkıöğretmekleişebaşladım;hiçyılmadan,usanma‐ dan… Söyleşi, soru‐cevap şeklinde yapılır ve bunları olduğu gibi kayda geçersiniz. Aldığınız notlardan veya teyp kayıtları çözümlerinden gaze‐ teye yansıtırsınız. Asla çarpıtamazsınız. Röportajda da çarpıtılmaz; kı‐ saltma ve anlam yükleme değiştirme işlemine giremezsiniz. Kelimeler neyseolduğugibiaynenyansıtılır.Kelimelerinüstündeoynamaşansınız yok; öyle bir lüksünüz yok. Olduğu gibi soruyu sorarsınız; aldığınız ce‐ vabıyansıtırsınız.Yanisoru‐cevapşeklindeyapılır.Giriş,gelişme,sonuç bölümüdiyekalıplaşmışteknikolmasadaolur.Birgirişyaparsınız,soru cevaplatamamlarsınız.Sonucunolmasıdaşartdeğildir. Öznellikkatılmazsöyleşiye.Buçokönemlibirdetay.Öznelliksöy‐ leşi tekniğinde yoktur. Açık soru sorulur; açık yanıt alınır; olduğu gibi verilir.Anlaşılırdildesorusorulur,anlaşılırdildeyanıtalınmayaçalışı‐ 323 lır.Eğeroyanıtanlaşılırdeğilsedeğiştirmeimkanıolmadığıiçin,tekrar tekrarbaşkaşekildesorularlaanlaşılıryanıtalınır. Gazetecininiyiaraştırmayapması,bilgiliolarakolayaveyakişiye gitmesiveyinesorularla olayıaçması,buluştuğunoktalardırsöyleşiyle röportajın.Röportajınayrıldığınoktaöznellik.Öznellikröportajtekniği‐ ninanasıdır.Röportajda,giriş,gelişme,sonuçbölümünüzolacak.Bence enönemlinoktalardanbirtanesidegirişinçokvurucuolmasıdır.Giriş, vurucu,yanisürükleyiciolmalıdır. Ayrıcasöyleşimutlakakişiyleolur.Olayıniçindekiinsanlarasoru soracaksınız.Amaröportaj,birağacındaröportajıolur;birhayvanında bir manzaranın da röportajı olur. İnsanın röportajı olur. Bir yangının, denizkazasındabirgemininröportajıolur.Yanimutlakabiriylekonuş‐ manızgerekmez.Duygularınızı,izlenimlerinizi,gözlemleriniziaktarmak gerekir röportaja. Röportajın o öznelliği işte burada başlıyor, burada bitiyorbenimiçin. 3‐Röportajınişleviveröportajcınıngörevinedir? Söyleşi,yazımtekniğiaçısındandahakolaybirtekniktir.Söyleşiyi herkes yapar. İyi hazırlanmış gazeteciyseniz, bilgiliyseniz, araştırmanız tamiseveolayabakışınızdoğruysa,kişiyidedoğruseçtiyseniz,hedefe ulaşmanız kolaydır. Kıvrak zekanızla o olayın özünü alırsınız, soru ce‐ vapla tamamlarsınız. Yani teybi çözersiniz veya aldığınız notları aynen aktarırsınızbiter. Röportajise kişiyimarkayapar.Bab’ıÂli’de markaolmuşherkes iyi röportaj yazarıdır. Marka olmak ne demek? Sizin adınızın öncelikle anılmasıdır,“HalitÇapın’ınröportajı”denir,“Milliyet’tekiHalitÇapın’ın röportajı” denmez. Hangi kurum başlığı altında çalışırsa çalışsın, Halit Çapın,HalitÇapın’dır. Mete Akyol’un röportajları beynimize kazınmıştır. Yaşar Kemal, Fikret Otyam aynı. Bunlar röportajın ustalarıdır. Marka olmak için de, iştedediğimbuöznelliğikatacaksınız;kıvrakzekanızıkatacaksınız. Röportajyazarıbirromanyazarıdeğildir.Birdefabellibirformat‐ tayazmakzorundasınız.Birsayfa,ikisayfa,yeriniznekadarsagazetede o kadarını yazacaksınız. Aslında bence roman yazmaktan daha zor; iyi, başarılıbirröportajyazmak.Çünküyerinizkıt,kelimelerinizsayılı.Bun‐ larıeniyiuygulayacakaklaveyeteneğesahipolmalısınız. 4‐Röportajyaptığınızkişileribelirlemedekullandığınızölçütlerne‐ lerdir?Bukonudaçalıştığınızbasın‐yayınorganınınyöneticiyadasahip‐ lerindenönerialıyormusunuz? 324 Ben,birazözgürçalışaninsanoldum.Birdefaçokdisiplinliçalış‐ tımmesleğimde.Sabaherkendenişegitmişimdir.Ogününgazetelerini, 10 gazete mi 15 gazete mi, ince ince okumuşumdur ve satır aralarında çok olay ve kişi cımbızlamışımdır. Günlük istihbarat toplantısına girdi‐ ğimizdemutlakabenimönümde8‐10maddelikönerilistesiolurdu. Örnekolarak,“Acaristan”olayındagündemeçıkan,manşetlerisüs‐ leyenikikişiOrmanBakanıOsmanPepeileİsmetAcar…Benmutlaka,o ikisinden birine ulaşırdım. Dağları aşar ulaşırdım. Bir gazeteci ulaşmak zorunda.Budurumdayöneticininbeniyönlendirmesinegerekyok. Özgür çalışmayı seven gazeteci için, yönlendirilmek son derece zuldür,zorgelir.Amabazıyöneticilervebazıkurumlar,bugündegörü‐ yoruzbunu,dündeböyleydi,kendiçevresivebakışaçısınagöreröpor‐ tajyazanıyönlendiriyor. Aslındameslekteröportajyazarıyokşuanda.Çünküsöyleşiyapı‐ yorlar. Röportajın tadı yok. Röportajın tadının olması için; öznelliğin, o iç dünyanın, enginliğin, kelime zenginliğinin yansıtılması lazım. O özel tadışuandagörebiliyormusunuz?Duyabiliyormusunuz? 5‐İyibirröportajiçinnasılbirhazırlıkyapılmalı?Siznasılhazırla‐ nıyorsunuz? Eğerkişiyleilgilibirçalışmayapıyorsam,mutlakatanıyankişilere o kişi hakkında soru sorardım; bilgi toplardım, geçmişiyle ilgili bütün detaylarınıöğrenmeyeçalışırdım.Çıkangazetelerden,dergilerden,kitap‐ lardan o kişi ve olayın geçmişini öğrenirdim. Gazetecilikte bilgi şarttır; bilgisizgazetecilikolmaz.Hembugüneaitbilginiz,hemgeçmişeaitbilgi‐ nizolacak.Buçalışmayıyaptıktansonrazatendonanımlıoluyorsunuzve gittiğinizdeiyisonuçalıyorsunuz. 6‐Röportajyaparkenzamanınasılkullanıyorsunuz? İsterröportajyapsın,istersöyleşiyapsın,isterizlenimyazsın,ne yaparsa yapsın, gazetecinin zamanını en iyi şekilde kullanması, birinci hedeftir.Buhedefeulaşabilmekiçindeçokiyihazırlanmak:Olay,kişive mekaniçin, çokiyibilgi toplamaklazım.Karşınızdakikişi,sizinbilgisiz olduğunuzu,araştırmayapmadanönünegeldiğinizianlarsasiziyönlen‐ dirmeyeçalışır. Hızlı soru sorup hızlı yanıt alıp tatmin olmadınız, o konudaki so‐ ruyu başka bir şekilde sorup cevap aldığınızda, zaten iş hızlı gider; za‐ manıkullanmışolursunuz.Hemoradakizamanönemli,hemdemetnin uzunluğu önemlidir. En kısa, en öz ama en çarpıcı, vurucu anlatım, en başarılıanlatımdır. 325 7‐ Röportaj metnini kurgularken, neleri atıp neleri anlatmanızge‐ rektiğine nasıl karar veriyorsunuz? Attıklarınızdan pişmanlık duyduğu‐ nuzoluyormu? Onuzamaniçindeöğreniyorsunuz.Aslındaelinizdekiherbilgi,si‐ ziniçinsonsuzdeğerde.Yanihiçbirisinekıyamazsınız,atamazsınız.Ama en büyük kıyımı, en büyük makası sizin yapmanız lazım. İşi en iyi siz biliyorsunuz. Eğer yazı işlerine, sekreteryaya o işin makaslanmasını bırakırsanız, yazık olur işinize. Anlamı bozmayacak şekilde, başka an‐ lamlarınyüklenmesineveyaeksilmesineyolaçmayacakşekilde,kelime‐ leribirleştirerekçokgüzelmakasyapılır. 8‐Röportajınızdasözlüifadelerdışındael‐kolhareketlerinivemi‐ miklerinasılyansıtıyorsunuz? İşte o tasvirdir; tasvir çok önemli. Tasvir zaten röportajı zengin‐ leştirenunsurlardanbirtanesi…Gözlemleriniçindealdığınıznotlarda... İki kelime veya bir cümle, o kişiyi anlatmaya yeter. Bu tür ayrıntılar mutlakaröportajdayeralmalı,söyleşideşartdeğildir. 9‐Röportajyaparkengörüştüğünüzkişilerin sizin kontrolünüzdı‐ şınaçıkmamasıiçinnegibibirtutumunuzvar?Karşınızdakiniistediğiniz sınırlariçindetutmayınasılbaşarıyorsunuz? İnisiyatifhepelinizdeolmalı.Odabilgivedikkatlidinlemeyleolur. Çokiyidinleyeceksiniz.Eğerkonudağıldıysaveyabaşkatarafayönlendi‐ rilmekisteniyorsanız,hemendizginlerielealıp,elinizdekibilgilerle,iste‐ diğinizsoruyla,konuyusizistediğinizmecrayasokacaksınız. 10‐ Temel teknikler dışında kendinize özgü kullandığınız röportaj tekniklerivarmı? Girişin çok özel ve vurucu olması, dikkat çekmesi çok önemli be‐ nim için. Bir de mutlaka hissettiğimi yazıyordum. Hissettiğini yazınca ilgiçekiyor;okuyucuyuyakalıyorsunuz. Ben hep derim ki: “Okuyucuyu omzunuzun üstünde taşıyacaksı‐ nız”.Yaniikinizbirliktebakıyorsunuz.Herolayagittiğinizde,onuhisse‐ deceksiniz. Yazarken de, okuyucu sizi izliyor. Gazetede çıktıktan sonra zatenokuyucusizingözünüzlebakmışoluyor. Hislerimikatıyordum,gözlemlerimikatıyordum.Çokiyinotalmak önemli röportajda… İyi not alırsanız, notlarınızı iyi harmanlarsınız. Bir debenhepşunaönemverdimgazetecilikhayatımda;hatta15yıldırda televizyonda çalışıyorum: Olduğum gibi oldum. Yalın olacaksınız; yalın 326 düşüneceksiniz.Kaleminizde,sorularınızda,hayatınızda,hepolduğunuz gibiolun. 11‐ Röportaj sonrası “Keşke şunu da sorsaydım…” diye düşündü‐ ğünüzoldumu?Böylebirşeyyaşasaydınız,nasıldavranırdınız? Olurtabii.Amadediğimgibi:Bilgibirikimiiyiolmalı;iyihazırlan‐ malı;iyidinlemeli;ozamandahaazolur,bu“keşkeler”. 12‐ Sizin önemsediğiniz bir röportajın yayımlanmadığı oldu mu? Böylebirdurumdatepkinizneolur? Benimolmadı.Hattaaynıgünikiyazımıngirdiğideoldu. 13‐İzlediğinizvebeğendiğinizröportajcılarvarmı? Ben şu anda pek röportaj yazarı göremiyorum Türk basınında belkibir‐ikitane vardır.Söyleşiyazan,söyleşiyapangazetecileriniçin‐ de, zaman zaman röportaj denemelerine rastlıyoruz. Ama dediğimiz gibi, bizim Türk basınındaki eski ustaların düzeyinde, o kıvraklıkta, o tattaröportajtekniğibugüngöremiyorum. Neden? Söyleşi yapıyorlar. Söyleşide o tat olmaz. Bence röportaj dahafazlaçabaistiyor.Dahaözgünbiriş,özelliğiolmasıgerekenbiryazı türü. Bunun için de kalibrenin daha yüksek olması lazım; çıtanın daha yüksekolmasılazımgazetecide.Dahazorbiralanröportaj;dahaiyiye‐ tişmişlikistiyor.“Benyazdımoldu.”olmuyorröportajda. Röportajdaimzanızıkoyduğunuzda,sizmarkalaşıyorsunuz.Diye‐ ceksinizkibana:“BugünTürkbasınındamarkalaşmayagidenbazıgaze‐ teciler var”. Onlar, markalaştırılan gazeteciler. Markalaştırılmakla, “işi‐ nizlemarkaolmak”çokfarklıdır.Türkbasınındamarkalaştırılankişiler hızla çıkıyor, hızla düşüyor. Ama kendisi marka olan kişiler, 50 yıldır hala sayıyoruz onların isimlerini ve hala gıpta ile bakıyoruz onlara. “Bunlarneymişbe…”diyoruz. Bugün biraz daha ticari bakılıyor. Röportaj yazarlığı ticari değil, daha duygusal, çok sıcak bir alan. İletişimde okuyan öğrencilere şunu söylüyorum:“Mutlakaiyiröportajyazarıolmayaçalışın;özelolun.”Rö‐ portajyazarıolmak,özelolmakdemektir. 14‐Fotoğrafınröportajaetkisinideğerlendirirmisiniz?Fotoğrafse‐ çimindeetkilimisiniz? Fotoğrafçokönemlidir.İzlenimlerinizigösterir.Fotoğrafıkendiniz çekiyorsanız,ortamınanlatılması,yansıtılmasıgerekir.Fotoğrafıbaşkası çekecekse yazarın anlatması gerekir, nasıl bir fotoğraf istediğini, nasıl 327 çekilirsedahaetkiliolacağını…Amatabiikendisininçekmesidahaiyidir. Sayfaya koyarken de, o yazı işlerinin, sayfa sekreterinin işi tabii; ama bende,“Budahaetkili,bunudabirdeğerlendirin.”diyeöneridebulunu‐ rum.Yazarındaönermesi,fikrinisöylemesigerekir. 328 15.21.SefaKaplan 1‐ Gazeteciliğe nasıl başladınız? Röportaja yönelmenizin nedenle‐ rindensözedermisiniz? Gazeteciliğe başlamamın sebebi, öğretmenlikten aldığım paranın yetmemesiydi. Zaten öğretmenlik yaparken, bir taraftan gazetecilik ya‐ pıyordum. Dergi çıkarıyordum; tek başıma… Mizanpajından yazılarına kadar,hepsinikendiminüstlendiğibirdergivardı. Daha sonra 1984 yılında, Taha Akyol Tercüman Gazetesi Yayın Yönetmeni,BeşirAyvazoğludaKültürSanatEditörüolduğuzamanbeni çağırdılar.Öğretmenlikilegazetecilikarasındabirtercihyapmamıiste‐ diler.Bendegazeteciliğitercihettim.Ücretidahaiyiidi. Özelolarakröportajayönelmek,diyebirşeysözkonusudeğil;ga‐ zetecilikbirbütünzaten.Muhabirlikyapıyorsanız,doğalolarakröportaj da yapıyorsunuz. Yazı yazmanın, haber yapmanın türlerinden biri de röportajdır.Doğalolarak,röportajdayaptıkveyapmayadadevamedi‐ yoruz. 2‐Yaptığınızişinasıladlandırıyorsunuz“röportaj”mı“söyleşi”mi? Sizceröportajvesöyleşininfarkınedir? Baştanbelirteyim,yaptığımişinadıaslındamuhabirlik.Muhabir‐ liğinbirkısmındasöyleşiyapıyorsunuz; birkısmındarutin habertakip ediyorsunuz.Batıdabizimanladığımızmanadakişeylerinhepsinesöyle‐ şideniliyor.“İnterview”denilenşeysoru‐cevaptarzındadeğil;muhabi‐ rinizlenimlerinden,karşıdakiinsanlarınverdiğicevaplarakadar,hepsi‐ ni bir metin haline getirmektir. Bence o tercih edilir; ama bunun bizde uygulamasıyok. 3‐Röportajınişleviveröportajcınıngörevinedir? Öncelikligörevi,röportajyapacağıkonuvekişihakkındadahaön‐ ceden hazırlanmak. Bu hazırlanma, hem zihinsel bir hazırlığı içeriyor; hemdegidiparşivlerdeçalışmayı. Gazeteci,doğalolarakherkonuyubilmez;amabilmediğikonuları öğrenebilir. Bir röportajcı gider, görüşeceği kişiyle ilgili arşivde bilgi toplarvebunlarısoruhalinedönüştürür. 4‐ Sizce röportajın temeli nedir? Kişilerin hayatlarını ya da hayatla‐ rındankesitleriherhangibirolayadayandırarakaktarmakamacıtaşırmı? Şüphesiztaşır.Elealdığınızkonuyadabağlı.DiyelimkiSüleyman Demirel’le bir görüşme yapacaksınız. Süleyman Demirel’in, Türk Siyasi 329 Tarihi’nde tuttuğu önemli yer kadar, çok ilginç anekdotları da vardır. Demirel’inhayatınınbirparçasıolanoanekdotlarıderlemekde,söyleşi yapankişiningörevidir. 5‐Röportajyaptığınızkişileribelirlemedekullandığınızölçütlerne‐ lerdir?Bukonudaçalıştığınızbasın‐yayınorganınınyöneticiyadasahip‐ lerindenönerialıyormusunuz? Genelolarakkendimbelirliyorum.Neden,nasılbelirlediğimizege‐ lince, o da gündemle alakalı. Herhangi bir şekilde, haber konusu ya da birinitespitedip,söyleşiyapıyorsunuz.Mesela6–7EylülOlayları’nınyıl dönümüdür;gidipolaylarakarışmışyadaolaylarhakkındakitapyazmış biriylesöyleşiyaparsınız. 6‐İyibirröportajiçinnasılbirhazırlıkçalışmasıyapılmalı?Siznasıl hazırlanıyorsunuz? Temel, konuya çok iyi hazırlanmaktır. Konuya hazırlanmanın içi‐ ne, her şey dahil. Artık internet gibi bir nimet var. Röportaj yapılacak konuvekişiayrıayrıdır.Diyelimki,görüşülecekkişininuzmanlıkalanı tarih, bu konuda bir söyleşi yapılacaktır. Ama tarih konusunda söyleşi yapmakiçinde,okişininhayatınailişkinçeşitlibilgilereldeetmekşart‐ tır. Dahaönceyapılmışsöyleşilervarsabunlarıtoplamak,varsakitap‐ larınıokumakgereklidir.Buanlattığımşeyler,uzunmesafeligibigözü‐ küyor;amakişibunlarıkısasüredeyapabilir. 7‐Röportajyaparkenzamanınasılkullanırsınız? Ben sorularımı öncelik sırasına göre hazırlıyorum. Yani, “Zaman yetmezseşusorulardanfedakarlıkyapabilirim.”diyehazırlıyorumbazı soruları.Butabii,hembenimhemdekarşımdakikişininperformansına bağlıbirşey. Kimilerivar,birsoruyacevapverirvesöyleşibiter.Okadaruzun konuşurki,arayadagiremezsiniz. Kimileridevardır;gerçektensorununneolduğunuçoksomutola‐ rak kavrar ve ona yönelik cevap verir. O tür insanlarla söyleşi yapmak daha kolaydır. Ama dağıtan insanlarla söyleşi yaparken, gerçekten za‐ manunsuruçokdahafazlaönemkazanıyor.Bazenikisoruylabitirebili‐ yorsunuzsöyleşiyi;kibuda“işkazası”denilecekbirdurumdur. 330 8‐ Yaptığınız röportajda metni kurgularken neleri atıp neleri an‐ latmanızgerektiğinenasılkararveriyorsunuz?Attıklarınızdanpişmanlık duyduğunuzoluyormu? Konuşma sırasında fark edersiniz: Genel olarak o insanla söyleşi yaparken, neyin başlığa çıkacağı, neyin ön plana çıkartılması gerektiği, azçokortayaçıkar.Haberdeğeriolanunsurunneolduğunuanlar,ona uygunolarakkurgularsınız. 9‐Röportajınızdasözlüifadelerdışındael‐kolhareketlerinivemi‐ miklerinasılyansıtıyorsunuz? Ben böyle bir şey yansıtmıyorum. Dediğim gibi İngiliz veya batı tarzı,“interview”yapılabilirse,söyleşiyadaröportajdediğimizşey,ora‐ dayansıtılabilirbu.Rahatatmosferverilebilir;kişininpsikolojikvefizik‐ seldurumudaverilebilir.Amabizimyaptığımızsoru‐cevaptarzışeyler‐ de, parantez açıp da “gülüşmeler” demek, bana çok komik geliyor. Ben böylebirşeykullanmıyorum. 10‐ Röportaj yaparken, görüştüğünüz kişilerin sizin kontrolünüz dışınaçıkmamasıiçinnegibibirtutumunuzvar?Karşınızdakiniistediği‐ nizsınırlariçindetutmayınasılbaşarıyorsunuz? Tekyöntemvarbence;odazarafet.Başkatürlü“gazetecilikukala‐ lığı” dediğimiz bir saçmalık vardır ki… Azar karışımı bir şekilde, karşı‐ daki insanı tamamen hakim ya da savcı gibi, sorgular gibi gazetecilik yapmak,benimtarzımdeğil. Kişi konu dışına elbette çıkabilir, hangimiz çıkmıyoruz ki. Çıktığı zaman, zarif bir tarzda bunu hatırlatarak, “Konumuz şuydu; şunu da merakediyorum.”diyerek,kişiyikonuyaçekmekmümkündür. 11‐ Temel teknikler dışında kendinize özgü kullandığınız röportaj tekniklerivarmı? Soruları tespit edersiniz; konuşma esnasında öyle bir an gelir ki, ortaya önce hiç tespit etmediğiniz, hiç aklınızdan geçmeyen bir soru çıkıverir. Belki de haber o olur. Pratik düşünme, anında tepki gösterip refleksgösterebilmedensözediyorum. 12‐ Röportaj sonrası “Keşke şunu da sorsaydım…” diye düşündü‐ ğünüzoldumu?Böylebirşeyyaşasaydınız,nasıldavranırdınız? Oherzamanolur.Herzamanbirtatminsizlikvardırzaten.Gazete‐ ciliğin esası da budur. Mutlaka sorulmamış bir şeyler kalır. Gerçekten 331 sondereceönemliyse,telefonedersorarsınız.Zatenöylebirimkanınız var.Okadardaönemlideğilse,kendikendinizibirkaçsaatyerbitirirsi‐ niz. 13‐ Sizin önemsediğiniz bir röportajın yayınlanmadığı oldu mu? Böylebirdurumdatepkinizneolur? Bunlar hep olur. Çünkü o günkü gazete ölçüsüne bağlı. Aynı za‐ manda sayfa yaptığım için iyi bilirim. Gazetelerde sayfa‐ilan oranına bakıyorsunuz ve giremeyebiliyor. Başkasının yaptığı haber de, kendi haberiniz de giremiyor. Üç gün girmediği zaman, gündemden düşüyor vekalıyor.Öylebirçokönemlişeylervardır;yapılmamış.Amayayıncılık‐ tananlıyorsanız,tepkienfazlahafifbirkızgınlıkolabilir;amaodaişin doğasındavar. 14‐İzlediğinizvebeğendiğinizröportajcılarvarmı? Gazeteciolaraktümgazeteleriokuyoruzdoğalolarak.MeselaAyşe Arman’ın söyleşileri. Çok iyi hazırlanır Ayşe, çok güzel söyleşiler yapar vekeyifleokurum. ZamanzamanDeryaSazak’ınyaptığıbazısöyleşilergayetkaliteli olur. Neşe Düzel’in yaptığı söyleşiler, pazartesi günleri, son derece önemli söyleşilerdir. Her gazetede çok iyi söyleşi yapan arkadaşlarım var,onlarıokumakdakeyifveriyor. 15‐Fotoğrafınröportajaetkisinideğerlendirirmisiniz?Fotoğrafse‐ çimindedeetkilimisiniz? Ben dergicilikten geliyorum. Bir süre Aktüel’de çalıştım. Oradaki temelesaslardanbirisidefotoğrafınetkisiydi.Doğalolarak,günlükba‐ sınageçtiğimizzamanda,aynıalışkanlığısürdürüyoruz.Çünküfotoğraf‐ çıarkadaşlarımızınönemlibirkısmıdergilerdengeldi. Söyleşiye gitmeden, “Ne yapacaksınız, nasıl bir şey istiyorsun?” diye soruyorlar. Ne yapacağımızı anlatıyorum; foto muhabiri de, ona uygunmizansenleryadaonauygunfotoğraflarçekiyor.Sayfayafotoğraf seçmek, çok daha farklı. Sayfa fotoğrafını, söyleşi yapan kişi seçmiyor. Sayfayıdüzenleyenkişiyadaeditörüseçiyor. Söyleşiyiyapankişininfotoğrafseçtiğidurumdaolabiliyor.Mese‐ la Ayşe Arman kendisi seçiyor, bildiğim kadarıyla fotoğraflarını. İstedi‐ ğineuygunkareyi,kendisikafasındacanlandırıpseçiyorolabilir. Bir de, sadece söyleşi yapılan kişinin ruh hali değil; söyleşiyi ya‐ pangazetecinin,muhabirinderuhhalisondereceönemli.Çokgerginbir atmosferde geçmişse söyleşi, fotoğrafı da muhabir seçecekse, karşıdaki 332 insanıhiçdehoşyansıtmayacakfotoğrafseçebilir.Ogünkü,oankipsi‐ kolojisiyle bu da pek hoş olmaz. Tek kişinin karar vermesinde, bu tür sakıncalarvardır.Kademelerolmasıgerekir. 333 15.22.YavuzDonat 1‐ Gazeteciliğe nasıl başladınız? Röportaja yönelmenizin nedenle‐ rindensözedermisiniz? Benlisedeyken,“İlerideyagazeteciolurumyadahukukçu…”diye birarzuiçerisindeydim.Üniversiteyebaşladığımzamanda,zatengaze‐ teciliğebaşlamıştım.Birtaraftanüniversiteyedevamederken,birtaraf‐ tan da gazeteciydim; sene 1963. O tarihten bu yana, yedek subaylığı saymazsak,43–44yıldırbuişiniçerisindeyim. 2‐Yaptığınızişinasıladlandırıyorsunuz,“röportaj”mı“söyleşi”mi? Sizceröportajvesöyleşininfarkınedir? Artık 44 yıldır bu işi yapınca, benimki röportaj mı, habercilik mi, muhabirlikmi,yazarlıkmı?Hepsibirbirinekarışmışdurumda.Gazete‐ cilik benim için bir yaşam tarzı. Bazen olaylarla ilgili kendi analizimi yapmakşeklindeoluyor;bazenmuhataplarımlakonuştuklarımıyazmak şeklindeoluyor. Benim yazı tarzım, daha sonra pek çok yazar tarafından benim‐ senmişvedevametmiştir.Butarzıniçerisindehaberdeoldu,analizde oldu;okuyucularınmerakettiğişeylerdeoldu.Bütünbunlarıbirarada verebilmekiçin,zamanzamanyazılarımıniçindekarşılıklıdiyaloglarda vardır. ŞuandaTürkiye’de,Anadolu’yuençokdolaşangazeteciyim.Ana‐ dolu izlenimlerini yazarken sadece “Ey okuyucu, Konya’ya gittim; şunu gördüm.”demekdeğil.Konya’yagidiyorum,oradakibirayakkabıfabri‐ kasını görüyorum. Bu fabrikada üretilen bir ayakkabı, İstanbul Akmer‐ kez’de 100‐150 Euro’ya, Ankara Armada İş Merkezi’nde 150 Euro’ya, Avrupa’da,İtalya’dayüksekbirfiyatasatılıyor. BuayakkabınınKonya’dakifabrikadançıkışfiyatıise15‐20dolar, 25‐30dolar;otürfiyatlar…RecepTayipErdoğan’ıngiydiğiayakkabıda o fabrikadan. Hemen siyasi gözlemleri falan bırakıyorum; o fabrikanın sahibiylekonuşuyorum.Türkiyeiçiniftiharedilecekbirolay,bunuTürk okuyucusudabilsinistiyorum. Bununüzerine,ofabrikanınsahibiylekonuşmayıyazıyorum;ora‐ da da Konya gözlemlerim araya giriyor. Bu durumda ben, ertesi gün okuyucununkarşısınaröportajlamıçıkıyorum,makaleylemiçıkıyorum, haberlemiçıkıyorum?Artıkonusizebırakıyorum. Ben,siyasivesosyalkonularamatematikgibikesintanımlarıko‐ yabilmekmümkündeğil,diyebakıyorum.Çünküburadayazanınkişiliği 334 de işin içine karışıyor. Röportajı yapan romancıysa eğer, ister istemez röportajromancınınbirazgölgesindekalıyor. Deneyimlibirgazeteciisebazışeylerekleyebiliyor;çıkartabiliyor; yorumunukatabiliyor.Tabiimuhatabınsöylediğinisaptırmadan;muha‐ tabınsöylediğiyleoynamadan.Aradakesip,“Oöylededi;amaonunaslı öyledeğildir.”diyebiliyor. Pozitif bilimlerdeki gibi: “Suyun içine batırılan bir cisim, kendi hacmine kadar hacimdeki suyun ağırlığına eşit bir kuvvetle aşağıdan yukarı doğru itilir.” Böyle bir tanım yapmamız mümkün değil. En azın‐ danbence,mümkündeğil. Bunu,Batıbizegörebirazdahabilimselyapıyor.“Nasılyapıyor?” diyecekolursak:StanfordÜniversitesi’niniletişimokulunda,gazetecilik okulunda,kariyerdengelenhocayok.Birtaneprofesörvar;odapsiko‐ lojihocası.Diğerhocalarıntamamıgazeteciyadaemekligazetecidir. Stanford’da gazetecilik okuyan çocuklar, her gün 5 bin tirajlı bir gazete çıkarıyorlar, 5 yıllık öğrenim hayatları boyunca… Ve bu gazete piyasada satılıyor. 5 yıl boyunca bu gazeteyi çıkaranlar, okul bittiğinde zaten gazeteci oluyorlar. Türkiye’de gazetecilik okulu yapılanması, bu bağlamdasonderecebozuk. Gazetecilik okulu, eğer gazetecilik mesleğiyle evli değilse, gazete‐ cilik okulunu bitiren arkadaşlar, gazeteye geldikleri zaman stajyer mu‐ amelesi görüyor. Onlar açısından da onur kırıcı, mesleki açıdan da za‐ mankaybettirici. Gazetecilikokulunda,basıntarihinifalanokutmakdeğil;doğrudan doğruya sizin bahsettiğiniz röportaj, söyleşi o işe girmeli. Onu da, ders olarakhocanıngöstermesiyledeğil,doğrudandoğruyayaparak. 3‐Röportajınişleviveröportajcınıngörevinedir? Benimuzmanlıkalanımiçpolitikadır.Herhangibirkonudayazımı yazarken: “Bu konuda bir önceki hükümet ne yapmıştır? Daha önceki hükümetinbaşkanıyadabukonudailgilibakankimdi?”diyorum.Yazı‐ mın içinde onunla, bir söyleşi bölümü ayırıyorum. Ona, “Siz bu konuda neyapmıştınız?”diyorum.Oradaalacağımikiüçcümlelikyanıt…Amao ikiüçcümlelikyanıtbenitatminetmiyorsa,mutlakaarkasındansormam gerekenbaşkabirsoruvardır;sorarım.Çünküokonuyahakimolduğum için,karşımdakininbenibaşkatürlüyönlendirmesi,yanıltmasıdamüm‐ kündeğil. Aynı şeyler, röportaj için de söz konusu. Bence röportajcı, konu‐ suna mutlaka hakim olmalı. Röportajcının ya da gazetecinin işi sadece 335 trafikpolisliğigibi,“Karşıdakişunusöyledi;bendebandıçözdüm,ver‐ dim.”denibaretolmamalıdır. Fakat bazı şeyler var ki, yorum katamayabilirsiniz. Karşınızdaki‐ ninsöyledikleriniaynenvermedurumundasınız;ozamanbittiktenson‐ rakendianalizinizikoyabilirsiniz. 2005yılında,bubağlamdaikikonuyagirdim.Birisi“derindevlet” 9.Cumhurbaşkanıdediki:“Türkiye’dederindevletvardır.”Şimdiode‐ yince,benburadaartıkkendifikrimikatmadurumundadeğildim. CumhurbaşkanıDemirel’insöyledikleriniyazmadurumundaydım; ama Demirel’in anlattığı dönemi de iyi irdelemem lazımdı. Sorularımı ona göre sormam ve o görüşme sırasında, sadece Demirel’in beni yön‐ lendirmesi değil, benim de röportajı istediğim istikamette yönlendir‐ memsözkonusuydu.Karşılıklıbirgörüşmeoldu,müzakeregibi. Demirelilegörüştüktensonrabununtamamlanmasıgerekiyordu. Kiminletamamlanabilirdibu?Demirel’iaşağıyaindirenKenanEvren’le tamamlanabilirdi. Çünkü o konuda konuşabilecek en tepe isim Kenan Evren’di.Gittimonunlakonuştum;odadediki:“Evet,derindevletvar‐ dır.” Aradan aylar geçti. Bu defa Süleyman Demirel ile “Türk Silahlı KuvvetleriİçHizmetKanunu35.Madde.Demokrasilerdebumaddeolur mu olmaz mı?” bunu konuştuk. Demirel ile bunu “konuştum” mu diye‐ yim? “tartıştım” mı diyeyim? “söyleştik” mi diyeyim? Bunu okuyucuya bırakıyorum; bu aşamada, herhangi bir şey söyleyebilmem mümkün değil. 4‐Röportajyaptığınızkişileribelirlemedekullandığınızölçütlerne‐ lerdir?Bukonudaçalıştığınızbasın‐yayınorganınınyöneticiyadasahip‐ lerindenönerialıyormusunuz? Beniçpolitikayazıyorum.İçpolitikadasürekliyaşayançokcanlı birolaydır.Birazbenimgündemimi,güncelbelirliyor.Bununlaberaber, sadecegünüyazmaklakalmamalıyım;yarınadönüksöylememgereken şeyler varsa, onu da söylemeliyim. Bir başka şey de, “Ben gazeteciyim; gördüğümüyazarım,eleştirimiyazarım.”görüşüdür. Senelerönceydi;Türkiye28Şubatsüreciniyaşadı.28Şubatsüre‐ cininenönemliaktörlerindenbirisiGüvenErkaya’ydı.DenizKuvvetleri Komutanı Oramiral Güven Erkaya, Milli Güvenlik Kurulu’nun üyesiydi; henüz emekliye ayrılmamıştı. Ben onunla 28 Şubat sürecini günlerce konuştum. Milliyet gazetesi onu günlerce tam sayfa verdi. Fakat yazıya fazladevamedemedik;çünküMilliGüvenlikKurulututanaklarınıaçıklı‐ 336 yorduk. Ancak benim hakkımda dava açamıyorlardı; benim hakkımda açarlarsaOramiralGüvenErkayahakkındadaaçmalarıgerekiyordu. Bunubana,başbakanMesutYılmaz’ınkendisisöyledi.“Bak”,dedi: “Sizedavaaçacağız,açmıyoruz.Buyazıyasonverin.”Bunarağmenyazı dabirkaçgündevametti. O yazı, röportajdı. Röportajdı ama nasıl röportajdı? Bir taraftan Erkaya’nın söylediklerini yazıyordum; araya o dönemle ilgili, yaşanmış olaylarıkoyuyordum.Yineodönemde,CumhurbaşkanıSüleymanDemi‐ rel’inyaşadığıolaylarvardı.Onlarıyazınınarasınakoyarak,bazıunsur‐ lar katıyordum. “Ortaya ne çıktı derseniz?” böyle bir şey çıktı. Ama o sene galiba, “röportaj” diye değerlendirmişlerdi. İstanbul Gazeteciler Cemiyeti,oyazıyı“röportajdalında”ödüllendirdi. 5‐İyibirröportajiçinnasılbirhazırlıkyapılmalı?Siznasılhazırla‐ nıyorsunuz? Günümüzde bu iş, tamamen bir uzmanlık alanı haline geldi. Rö‐ portajcıherhangibirkonudaröportajyapacakise,okonudaevödevine, birkereçokiyihazırlanmasılazım.Hangikonudakonuşacaksa,okonu‐ dabellibiruzmanlığıyakalayabilmeli. Rasgele,“Bengeldim;falancaylakonuşacağım.”değil.“Nesoraca‐ ğım? Sorduğum soruya, muhtemel alacağım yanıtlar ne olabilir? Alaca‐ ğımyanıtakarşı,hangisoruyusoracağım?”konusunda,bellibiraltyapı‐ nınmutlakaolmasıgerekir. Ben,herhangibirmeclismüzakeresinegittim;Meclis’te2006yılı‐ nınbütçesikonuşuldu;izlenimlerimiyazarım.Amamadembengazete‐ ciyim ve bugüne kadar da pek çok bütçe görüşmesi izledim. O zaman benim yazım, sadece izlenimlerimden ibaret kalmamalı; işin içerisine eleştirilerimi de katmalıyım. Sadece eleştirilerimi katmakla kalmamalı‐ yım;“Bütçegörüşmelerinasılolmalıydı?”onudakatmalıyım.Onuyapı‐ yorum. Her yazı, kendi içinde kurgusu olan, okuyucunun kafasındakini cevaplayabilen şeyler olmalıdır. Bu durumda röportajcının da, bizlerin deyapmasıgerekenbirşeyvardır:araştırmak.Zatengazeteciliğinözü dearaştırmak. 6‐ Röportaj metnini kurgularken, neleri atıp neleri anlatmanızge‐ rektiğine nasıl karar veriyorsunuz? Attıklarınızdan pişmanlık duyduğu‐ nuzoluyormu? 337 Tamamen sağduyu. Herhangi bir şeyi sorduğum zaman, bana ge‐ neldemuhataplarımınsöylediğişu:“Bizsanaanlatalım,amaşubölüm‐ leri yazma.” ya da “Bu bölümü bana atfen yazma.” Şimdi bunlara sadık kalmaya mecburum; bu bir meslek ilkesidir. Öyle şeyler olmuştur ki gözümünönünde,obanayazılmamaküzeresöylenmiştir. Mesut Yılmaz yeni başbakan olmuştu; Tansu Çiller de başbakan‐ lıktan yeni ayrılmıştı. O zaman da biz Mesut Bey’le komşuyduk. Akşam yemeğinde onun evinde birlikteyiz; bana örtülü ödenek skandalını an‐ lattı. “Böyle böyle… Çiller gitmeden önce örtülü ödenekten 500 milyar para çekilmiş.” Kağıt kalemimi çıkardım; yazmama müsaade etmedi. Önemlibirgazetecilikolayıdırbu;“Peki”dedim;yazmadım. Yani,bunuiçindetutabilmesideçokgüçtür;birinsanın,birgaze‐ tecinin. Bu, manşet olacak bir şeydi. Gazetenin genel yönetmeni Derya Sazak’tı. Derya’yı aradım; “Böyle bir olay var”, dedim; “Yazmayacağız.” Dediki:“Manşet…”“Yazmayacağız;sözverdik.”dedim. Ama benim bildiğim her şeyi, gazetenin genel yönetmeninin de bilmeyehakkıvardır.Onadasöyledim;kaynağımıdasöyledim.Deryada bende,obilgiyesadıkkaldık;yazmadık. 7‐Röportajınızdasözlüifadelerdışındael‐kolhareketlerinivemi‐ miklerinasılyansıtıyorsunuz? Televizyonu açarsanız, bütçe görüşmeleri naklen veriliyor. İzler, yazınızı yazabilirsiniz. Ben onu yapmıyorum. Ben bütçe görüşmelerini gidipMeclis’teizliyorum.Görüşmelerearaverildiyse,Meclislokantasın‐ da gidip yemeğimi yiyorum. O gerilimi hissediyorum. O zaman, yazıya aktarırkenocanlığıveriyorum. Tutanaklarageçenyadageçmeyenlafatmalarvardır.Kamerabir yere yönelmiştir; televizyonda o bölümünü görüyorsunuz. Lider konu‐ şuyor;liderigörüyorsunuz.Oesnadabirisinirleniyor;terk ediyor; onu oradagöremiyorsunuz.Yadabirisiterkediyor;liderinonakarşıtersbir bakışı varsa, onu da göremiyorsunuz. Olayı yaşıyorsanız, yaşadığınızı yazıyadökmekdahakolayolur. 8‐Röportajsonrası“Keşkeşunudasorsaydım...”diyedüşündüğü‐ nüzoldumu?Böylebirşeyyaşasaydınız,nasıldavranırdınız? Yaşamadım,yaşamıyorum.Benimbelkibaşkaarkadaşlarımagöre şukonforumvar.Söyleşibitiyor;“Yakeşkeşunudasorsaydım!”Açıyo‐ rumtelefonusoruyorum. 338 Söyleşidevamediyor,üçgündevamedecek;dörtgündevamede‐ cek.Birincigünüyazıyorum;ikincigünüyazarken,birincigünüaldığım tepkiler ışığında, muhatabıma bazı şeyler sormam gerekebiliyor. O açı‐ danmuhatabımaulaşmakolaylığımvar.Telefonaçıpulaşıyorum. 9‐ Sizin önemsediğiniz bir röportajın yayımlanmadığı oldu mu? Böylebirdurumdatepkinizneolur? Hayırolmadı.Benaralıksız20yılTercüman’daçalıştım.Kendiis‐ teğimleayrıldımki,Tercümanartıkbatıyordu.DahaönceAkşamgazete‐ si’ndenkendiisteğimleayrıldım.Milliyet’teçalıştım;yinekendiisteğim‐ leayrıldım.YıllardırdaSabah’taçalışıyorum.Bugünekadar,nepatron‐ larınherhangibirmüdahalesiylekarşılaştım;nedeyayımlanmayanbir yazıolayıylakarşılaştım. 10‐İzlediğinizvebeğendiğinizröportajcılarvarmı? Ben hepsini okuyorum. Hepsini okumaya çalışıyorum. Türkiye o konudaciddibirmesafealıyor.Ama“Şunudahaçokbeğeniyorum.”de‐ mem,diğerarkadaşlarımakarşıhaksızlıkolabilir.Ohaksızlığıdaşunun için yapmak istemem: Hepsinin çalışması bir emek ürünü; kendisine görebirdeğerivar. 11‐Fotoğrafınröportajaetkisinideğerlendirirmisiniz?Fotoğrafse‐ çimindeetkilimisiniz? Bence çok. Ben resimlerimi de kendim çekiyorum. Çünkü dedim yasize,benTürkiye’deençokgezeninsanım.Giderkenfotomuhabirini, “Hadişurayagidiyoruz;hadiburayagidiyoruz.”diyeuzunboylurahatsız etmek de istemiyorum. Kimseye bağımlı kalmak da istemi‐yorum. İste‐ diğimyerdedurup,istediğimyerdehareketedebilmeliyim. Kameradediğimizişinpekuzmanıdeğilim;pekoiştenanlamıyo‐ rum. Anlasam, yanımda mutlaka kamera olması da gerekiyor. Çünkü bazıyerlervarki,kimseningirmesimümkündeğil.Oradaelimdekame‐ raolsa… SüleymanDemirel,evindeayağıkırılmış;uzanmışyatıyor.Evega‐ zeteci de almıyor. Ben de bir gün ziyarete gittim. Gitmeden dedim ki “Gelirkenfotoğrafmakinesidegetireceğim.”“Senbilirsin;amafotomu‐ habiriistemiyorum.”dedi.Ben,ozamanyanımdakameraolsaydı,kame‐ raylaçekerdim. Daha sonraki gidişimde, Süleyman Demirel’le “derin devlet”i ko‐ nuşacaktım. “Derin devlet, var mı yok mu?” “Evet, derin devlet vardır.” deyince, çantamdan küçük kamerayı çıkardım. Dedim ki: “Ben bunu 339 kullanmasını bilmiyorum; ama şimdi bir taraftan kullanıp, bir taraftan da öğreneceğim.” Onu çektim… O gece de ATV ana haber bülteninde, “Kamera:YavuzDonat”diyeverdiler. Bazen öyle şeyler oluyor; diyorlar ki: “Buraya gazeteci giremez.” Amagazetecisıfatıyladeğil,belkiyıllarıngazetecisisıfatıylabanadiyor‐ larki,“Sizoturun.”Herhangibiryeregidiyorum;şurasıbasınaayrılmış bir yer. Bana diyorlar ki: “Siz protokole ayrılan yere buyurun.”, orada oturuyorum. Orada da bir sürü olaya tanık oluyorum. Şimdi eğer onu resimleyemezsem, eksikliğini hissediyorum. Cebimdeki küçücük fotoğ‐ raf makinesini çıkarıyorum. Fotoğrafını çekiyorum. Ama kamera olsa kamerayladaçekerim… 340 15.23.YazgülüAldoğan 1‐ Gazeteciliğe nasıl başladınız? Röportaja yönelmenizin nedenle‐ rindensözedermisiniz? Gazetecilik,yapmakistediğimbirmeslekti.Liseyibitirdiktenson‐ ra,gazeteciolmayakararvermiştim.İlktercihimdeAnkaraÜniversitesi Basın‐YayınYüksekokulu.Bilinçlibiröğrenciliktibenimki. Okurken de, röportaj yapmak istiyordum. O zaman Halit Çapın idoldü.HalitÇapın,FikretOtyamtürüröportajyapmak…Yanikişiodaklı röportajdeğilde;dahaböylesüsleyerek,birazmekanıanlatarak,insan‐ larlakonuşarak… Üçüncü sınıfın sonunda, staj için Milliyet gazetesine geldim. Halit Çapın’ın yanında staj yapmak istediğimi belirtmiştim; orada başladım. Halit Bey beni çok zora koştu. O zaman daha “İstanbul Hali”, bugünkü TicaretOdası’nınolduğuyerdeydi;beniilkyolladığıyerorasıydı.3gün geçirdimorada.20’liyaşlardabirgençkıziçinhaldeçalışmak,şimdibile kolaydeğil.Özellikleböylebirşeyyaptı,galiba.Birazburnumusürtmek istedi.Birazda:“Denizeatalım;bakalımyüzecekmi?” Sonra, NATO Parlamenter Asamblesi Türkiye’de toplanıyordu. BenFransızcatercümanolarakgörevaldım.Biröğrenciiçinçokiyibir işti.BasınsözcüsüFransızolduğuiçin,onuntercümanlığınıyaptım.Do‐ layısıyla Ankara’dakibütün gazetecilere,basınsözcüsünündemeçlerini aktarmakveonlarıntaleplerinikarşılamakgibibirişimoldu.Busayede, Ankara’dabütünkalburüstügazetecilerletanıştım. Benimiçinçokavantajlıbirişoldu.Odönem,ÖrsanÖymen’leta‐ nıştım. Örsan Bey’e bir‐iki özel röportaj, demeç ayarladım. Yaptığım iştençokmemnunkaldıve“Keşkeseninleçalışabilsem;amasadecefo‐ toğrafçıya ihtiyacımız var, kadromuz küçük ve dolu.” dedi. “Ben de fo‐ toğraf çekiyorum.” dedim ve işe alındım. Fotoğrafçı olarak çalışmaya başladım.Biryıliçinde,başbakanlıkmuhabirliğinekadaryükseldim. 2‐Yaptığınızişinasıladlandırıyorsunuz,“röportaj”mı“söyleşi”mi? Sizceröportajvesöyleşininfarkınedir? Röportaj,sadecekonuştuğunuzkişininsizeverdiğicevaplarıkap‐ samaz;dahauzunsoluklubirhikayedir.Benbirokurolarak,baştaniti‐ baren, nasıl kotarıldığını bilmek isterim. Çünkü herkese ulaşmak kolay işdeğildir.Birgazetecibiriylekonuşmuşsa,“Nasılkonuşmuş?”Ayrıntı‐ sını öğrenmek isterim. Hangi bağlantıları kullanmış? Tehdit mi etmiş? Çünkübunudagördüm.Civarınarüşvetverenibiliyorum.Birşeykarşı‐ lığındaiknaedenibiliyorum.Onuniçinbunlarıbirparçabilmekisterim. 341 BenimenilginçröportajlarımdanbirisiİbrahimTatlısesileyaptı‐ ğımdır. O dönemde Günaydın gazetesinde, tam sayfa pazar röportajları yapıyorum. İki gün boyunca, İbrahim Tatlıses ile gazino programları… Filmçekimleri…Yemekleryeniyor;amabirtürlüoturupdaşöylekarşı karşıyakonuşamadık., Sorularıma yanıt vermiyor ve sürekli bir oyalama hali… Meğer Nokta Dergisi ile anlaşmış o hafta dergiye kapak oluyormuş. Tabii ki Nokta’cılar, benim röportaj yapacağımı öğrenince, demişler ki: “Bu rö‐ portajpazargünüçıkarsa,bizibaltalar.”Buyüzdenbenioyalıyorki,pa‐ zarayetişmesindiye.Ben,bunlarıbilmediğimiçinçoksıkılıyorum.Çün‐ küPerşembebitireceksinizki,Cuma’yahazırlanacak,Cumartesidebas‐ kıyagirecek. Sonunda, “Konuşacak mıyız, konuşmayacak mıyız?” diye sordum. Sandalyeyiittimvekalktım.İbrahimTatlısesgibi biradamanasılyapı‐ labilir? Ben İstanbul’a döndüm ve her şeyi yazı işleri müdürüne anlat‐ tım. “Konuşamadık.” dedim. Gerçekten gazeteciliği çok iyi bilen Rahmi Turandediki:“Bütünbuanlattıklarınnekadarilginç;sadecebunlarıyaz yeter.” 3‐Röportajınişleviveröportajcınıngörevinedir? Ortamıyansıtmak;çalıştığıyeri.Bütünbunlarçokönemli.Amata‐ bii,sizmaliyebakanıyla yeni vergiyasasınındeğişikliğinigörüşüyorsa‐ nız,bunlarokadarönemlideğil.Amabence,masanınüstündesonoku‐ duğukitapönemlidir.Oradanbirşeyyakalayabilirsiniz.Gazetecibütün bu ayrıntılara dikkat etmelidir. Röportajını yaparken de, çalışırken de müthiş bir gözlemci olmak lazım; iyi bir gazetecinin, iyi bir gözlemci olmasıgereklidir. Bizimokuduğumuzokulda,bizeçokiyieğitimverildiğineinanıyo‐ rum. Ben maliye, hukuk ve anayasa okudum. Siyasal Bilgiler Fakülte‐ si’nde dört ayrı bölümde okutulan dersleri elementer düzeyde aldım. Çokciddide,sinemadantiyatroya,müziktenedebiyata,bunlarınhepsini okudum. Biz,herkonudakonuşabilecekinsanolduk.Yanibenokuldançık‐ tığım zaman, bir yıl içinde foto muhabiri olarak girdiğim bir ajansta, başbakanlıkmuhabirliğineyükselmişsem,buaradaAnayasaMahkeme‐ si’nedebenbakıyordum;bunlarıeğitimdönemimdeedindiğimbilgilerle yapabiliyordum. 342 Rastladığınız her konuda konuşabilmelisiniz. Röportajcı için en önemli şey: dinlemesini, dinlerken anlamasını, anlarken dinlediği şey‐ densoruçıkarmasınıbilmektir.Genelkültürüiyiolmalıdır. 4‐Röportajyaptığınızkişileribelirlemedekullandığınızölçütlerne‐ lerdir?Bukonudaçalıştığınızbasın‐yayınorganınınyöneticiyadasahip‐ lerindenönerialıyormusunuz? Kabul ettirmek gibi, bir sıkıntımız vardı. Bana kalsa, o isimlerle konuşmayabilirdim.Gazetedeherşeypopülervegünceldir.Nedenogün yayımlandığınınaçıklamasıolmasıgerekir. Oktay Ekşi ile konuşma yapacaksınız. Niye Oktay Ekşi ile bugün konuştuğunuzun yanıtını veremiyorsanız, onunla konuşmanızın hiçbir anlamıyok. Gündemyaratmakistiyorsanızokonudadahaklıolduğunuzuka‐ nıtlamak zorundasınız. Yoksa “Benim canım istedi.” diye olmaz. O za‐ man,okurunuzuilgilendirmiyor.Popülarite,maalesefherkesintakıldığı bir noktadır. Dolayısıyla gündemde kim varsa ya da sizin gündeme çı‐ karmadahaklıolduğunuzbirgerekçeyle,kimönünüzegelirse,onuçıka‐ rıyorsunuz. Türkiye’de, sizin üzerinde konuşabileceğiniz popüler insan sayısı çokazolduğuiçin,sıkıntıçekersiniz.Benröportajyapmayı,bununiçin bıraktım.Birsüresonratükendi.Meşhurolmayaninsanlarlagörüşecek‐ siniz. Onları siz parlatacaksınız. Parlatacak insan da, fazla entelektüel kalıyor.Popülerbirgazetedeçalıştığınızzaman,çokentelektüelinsanla‐ rıfazlakullanamazsınız. 5‐İyibirröportajiçinnasılbirhazırlıkyapılmalı?Siznasılhazırla‐ nıyorsunuz? Gideceğim kişi, konuşacağım konuyla ilgili hazırlanıyorum. Ama bazı arkadaşlarımın yaptığı gibi, dedektiflik boyutuna vardırmıyorum. Birazdakeşfetmeyiisterim.Çünküoinsanhakkındaherşeyibiliyorsa‐ nız, heyecanlanmazsınız. Elbette genel çerçeveyi bileceksiniz. Hangi konuda konuşturmak istiyorsanız, onunla ilgili bilgi edinirsiniz. Ama birazdakeşfetmekveheyecanıbirlikteyaşamakiyiolur. Asla soru hazırlamam. O kişi ve konuyla ilgili hazırlanırım; ama “Birinci soru bu, onuncu şu, otuzuncu şu.”, böyle bir şey hazırlamam. Hattasadecegazeteiçin değil,yaptığımtümkonuşmalariçin buböyle‐ dir. Soracağınız sorular sizi bağlar. Siz o zaman, “Şimdi kaçıncı soruyu soracağım?Busoruyusordummu?”Telaşınagirersiniz.Sohbetindoğal‐ lığı kalmaz. Halbuki anlattığı şeyi yakalayıp soru çıkartmak, beni daha 343 ciddidinlemeyezorlar.Onuniçin,işiakışınabırakın,dinleyin;dinledik‐ lerinizdenilginiziçekenlerüzerindendevamedin. 6‐Röportajyaparkenzamanınasılkullanıyorsunuz? Röportajyaptığımızyerebağlı.Yanieğersiz,konuğunuzlayemeğe gitmişsenizsürefarklı;ofisinegitmişsenizsürefarklıdır.Ben,televizyon için dış röportajlar yaptım. Kişilerin bulunduğu ortamlarda röportajlar yapıyorduk.Atüstündede,hastanedederöportajyaptık.Karşınızdakini bayıltmayacakamamalzemeverecekkadaruzunolması,yazılıröportaj içingereklidir. 7‐ Röportaj metnini kurgularken, neleri atıp neleri anlamanız ge‐ rektiğine nasıl karar veriyorsunuz? Attıklarınızdan pişmanlık duyduğu‐ nuzoluyormu? Ben,şöylebiryöntemizlerim.Aslındaçokdoğruolmayabilir.Ka‐ yıtalırım;fakatröportajıyazarken,öncedeşifreyapmam,yazarım.Do‐ layısıylaaklımdanekaldıysaonuyazarım.Akıldakalanlardaençokilgi çekecekolanlardır.Halbukiöncedeşifreyaparsanız,onabağlıkalırsınız. Bir biçimde size pranga olur. Ondan kaçamazsınız. Önce yazarsanız; sonra kontrol edip düzeltirsiniz. Zaten işe yaramayanları, ilk etapta at‐ mışolursunuz. 8‐Röportajınızdasözlüifadelerdışındael‐kolhareketlerinivemi‐ miklerinasılyansıtıyorsunuz? Şunuuygulamamaktayararvar.“Kahkahasesleri”,efektiyazarak anlatamazsınız.Buradyoveyatelevizyondaolsa,dinleyenyadaizleyen duyacak,görecek.Amasizyazdığınızzaman,oradadaokahkahaolmu‐ yoryani.Tamtersi,biryabancılaştırmaefektioluyor.Nedemek,kahka‐ hasesleri?Onunyerineşöylebirşeyolabilir;illadagüldüğünüzüanla‐ tacaksanız,“Buradaokadargüldükki…”diyebilirsiniz. 9‐Röportajyaparkengörüştüğünüzkişilerin sizin kontrolünüzdı‐ şınaçıkmamasıiçinnegibibirtutumunuzvar?Karşınızdakiniistediğiniz sınırlariçindetutmayınasılbaşarıyorsunuz? En zor iş o. Özellikle siyasetçiler, siz ne sorarsanız sorun; sadece kendianlatmakistediklerinianlatır.Yazılıikenzordeğil;onkeresorar‐ sınız,yazmazsınızsöylediklerini.Sizinelinizdeipler…Fakatcanlıyayın‐ da,sizinfelaketinizolabilir. Kaç defa başıma geldi. Sorduğunuz soruya cevap vermediği gibi susmuyorda.Şimdieğitimprogramısunuyorumtelevizyonda;karşınız‐ dakiler ne kadar beyefendiler, çok zarifler. “Sus” diyorum susuyor; en 344 ufak birkaş‐gözişaretindesusuyor.Bubaşkabirdisiplindiryani.Siya‐ setçileri mümkün değil susturamıyorsunuz. Siz konuşuyorsunuz; size rağmenkonuşmayadevamediyor. 10‐ Temel teknikler dışında kendinize özgü kullandığınız röportaj tekniklerivarmı? İyi dinlerim. Çok önemli bu… Genellikle röportajcı dinlemiyor çünkü. Kafası kendisiyle meşgul oluyor; “Ben ne sorayım? Nereden ya‐ kalayayım?Neredendöneyim?”Yahubırak;adamıdinle.Nasılolsaçıkar içinden bir şey. Ben bazen görüyorum televizyonda; kamera yakalıyor: Adamoradakonuşuyor;röportajcı, kağıtlarabirşeyleryazıyor... 11‐ Röportaj sonrası “Keşke şunu da sorsaydım…” diye düşündü‐ ğünüzoldumu?Böylebirşeyyaşasaydınız,nasıldavranırdınız? Yok,böylebirşeyhatırlamıyorum.Çünküben zatençoksoruso‐ rarım. Çok etrafında dolanırım. “Tüh, bunu nasıl kaçırdım?” dediğim soruolmadı. 12‐ Sizin önemsediğiniz bir röportajın yayımlanmadığı oldu mu? Böylebirdurumdatepkinizneolurdu? Evetoldu.Birkaçdefaüstelik.Gazetelerinyayınpolitikasıbu;ya‐ pabileceğiniz bir şey yok. Bir defasında rahmetli Duygu Asena ile yap‐ tım, çok güzel bir röportajdı. Yayımlamadılar; çünkü başka bir yerde çalışmaya başladı. Yayın yönetmenim dedi ki: “Kadın başka bir yerde başlıyor ve sen onu parlatacak bir şey hazırlayıp ortaya koyuyorsun.” “Ne var bunda?” dedim.” O, senin rakibin.” dedi. Bence o arkadaştı; iyi birgazeteciydi;yanipekalaparlatılmasıgerekiyordu.Bir‐iki,bunungibi yayımlanmayanröportajımoldu. 13‐İzlediğinizvebeğendiğinizröportajcılarvarmı? Bütünröportajcılarabakarım.Dahadoğrusububizdehastalık;bü‐ tüngazeteleriokumak.Konununilgiçekmesilazım.Kişikadar,konuda ilginçolmalı.ŞuaraenpopülerolanAyşeArman;Ayşe’ninröportajlarını beğeniyorum.İyihazırlanıyor. NuriyeAkmanvar.O,gerçektendantelgibiörüyor.Butürröpor‐ tajlardan, bence gazetelerde vazgeçilmemesi lazım. Çünkü başka bir tarz,uzunsoluklubirçalışmadır. NeşeDüzelyapıyor.Neşe,çoksiyasibaktığıiçin,müthişbiroryan‐ tasyonyapıyor.Butürizlenimyazılarıdagazetelerdeyeralsındiyedü‐ şünüyorum,tadıbaşkadır. 345 Mehmet Yaşin yapıyor. Ben oradaki çam kokusunu duyarım, iyi anlattıysa. 14‐Fotoğrafınröportajaetkisinideğerlendirirmisiniz?Fotoğrafse‐ çimindeetkilimisiniz? Çokfazla.Kişiyleyaptığınızröportajlarda,odadabirfotoğrafçek‐ tiriyorsunuz; onun genelde sevimli olmasına dikkat ederim. Kişiyi yan‐ sıtmasıçokönemlidir. Benim esas sevdiğim tür, izlenim yazılarıdır. Orada fotoğraf, işin süsündençokanaunsuruhalinegeliyor.Fotoğraflaçokgüzelbirşeyde anlatabilirsiniz;yönlendirmedeyapabilirsiniz.Fotoğrafçoktehlikelibir şeydir.Neyi,nasılgöstermekistediğinizi,kendigözünüzdenkoyabilirsi‐ nizoraya.Yazıdançokdahaetkilidir;dahaçokkandırmacaolabilir.Çok iyibirunsurdur.Birde,inandırmapotansiyelidahayüksek. Röportajdaöylemesela,çoktehlikelibirtekniktir.Öylebirkurgu‐ larsınız ki, üç sorunun yerini değiştirirsiniz, iki soru atarsınız; adamın söylediklerinehiçekyapmayın.Sadeceelinizdekimalzemeyifarklıkur‐ gulayın;birkaçşeyideçıkarın;adamınsonunugetirirsiniz. 15.24.ZeynepOral 1‐ Gazeteciliğe nasıl başladınız? Röportaja yönelmenizin nedenle‐ rindensözedermisiniz? İzmirAmerikanLisesi’nibitirdiktensonraFransa’yaokumayagit‐ tim. Paris’te Yüksek Gazetecilik Okulu’nu bitirdim. Paris’te çok yalnız‐ dım.Çokşeyöğrenmem,yetişmemgerekiyordu...Veyalnızöğrenmeye, 346 dünyadakikendiyaşıtlarımlaaramdakifarkıkapatmayaçalıştım.Oara‐ dadakendimieniyi,yazarakifadeedebildiğimigördüm. 2‐Yaptığınızişinasıladlandırıyorsunuz,“röportaj”mı“söyleşi”mi? Sizceröportajvesöyleşininfarkınedir? Türkiye’ye gelip de çalışmaya başladığımda, iki yabancı dil bildi‐ ğimiçin,benihepyabancılarlakonuşmayayollarlardı.Veöyleöyle,yapa yapa öğrendim. Bir de dediğim gibi, ustaları çok okurdum. Yazmanın çoğu,okumaktangeliyordu. Zaten merak ediyordum; öğrenmek istiyordum. 40 yıl sonra bu‐ gündahi,ancakbenbirşeyöğrenirsem;yazdığımyazıdantatalabiliyo‐ rum. Merak ettiğiniz vakit, öğrenmek, bilgilenmek istediğiniz vakit de sorusoruyorsunuz. Röportaj ve söyleşinin farkı var. Ben çok söyleşi de yaptım; çok röportaj da yaptım. Benim için röportaj bütün geçmişiyle, tarihsel eko‐ nomik, coğrafi atmosferi de dahil olmak üzere, kültürel bütün çerçeve‐ siyle bir olayı, bir şeyi anlatmak. Söyleşi, benim için daha çok soru‐ cevap. 3‐Röportajınişleviveröportajcınıngörevinedir? Herröportajyapan,işlevinizatenyaptığıseçimlerlekendibelirli‐ yor.İlkseçim,kimleröportajyapacağındanbaşlıyor…Benseçimimiçok‐ tanyapmıştım…Ben,insanıinsanyapandeğerleriyüceltmekiçin,röpor‐ tajyapıyorum. 4‐Odeğerleriaçarmısınız?Siziniçinneydi? Yaratıcıgücünenbüyükerdemolduğunu,insanlaraanlatmak.Ya‐ ratıcı güce olanak tanımak. Dostluk, dayanışma, özgürlük, eşitlik gibi duygularıortayaçıkarmakvehertürlühaksızlığakarşıçıkmak.Ayrımcı‐ lığa karşı çıkmak. “İnsanı insan yapan ilkeler” derken, bunları söylüyo‐ rum. 5‐Röportajyaptığınızkişileribelirlemedekullandığınızölçütlerne‐ lerdir?Bukonudaçalıştığınızbasın‐yayınorganınınyöneticiyadasahip‐ lerindenönerialıyormusunuz? Tabiikiönerialınması gerekir.Sahibindendeğiltabii…Genel ya‐ yınmüdürüylekonuşmakgerekir,tartışmakgerekir. Ben şanslıydım; genellikle kendim seçerdim. Ama şunu da söyle‐ yeyim: örneğin Abdi İpekçi dönemini hatırlıyorum; “Hiç haberini yapa‐ 347 mam.”dediğimşeyi,obeniiknaederseyapardım.Benimönerimkabul edilmezse, ben ikna ederdim onları. Yani bunlar konuşarak, tartışarak, birbiriniiknaederekolur. Röportajıyapanınkendideğerleri,kendiseçimleridoğrultusunda olmasıgerekir.Yaniöbürtürlü,tutulmuşbirmaşaolur. 6‐İyibirröportajiçinnasılbirhazırlıkyapılmalı?Siznasılhazırla‐ nıyorsunuz? Bir kere röportaj herhangi bir kişiyle ilgiliyse, o insanla ilgili her şeyibilmekzorundasınız.Bubiryazarsa,tümkitaplarınıokumuşolmak zorundasınız. Müzisyense, müziğini dinlemiş olmanız lazım. Yaptığı işi, çokiyibilmenizlazım. Bir yer üzerine bir röportaj yapıyorsanız o yerin tarihini, coğraf‐ yasını,ekonomisini,kültürelaltyapısınıkesinbilmenizlazım.Nekadar bilgiliolursanız,oröportajokadarsağlıklıolur.Okadarnesoracağınızı bilirsiniz.Hiçbirşeybilmedenröportajagidenlerdevar;biliyorum... Diyelim ben, Valessa ile konuşmaya gideceğim. Tutuyorum, Po‐ lonya’nınedebiyatını,şiiriniokuyorum;müziğinekadarherbirşeyidin‐ liyorum. Yani ben, mutlaka kültürel çerçeve içinde ele alıyorum; top‐ lumsalilişkileriaraştırıyorum. 7‐Sizcebelli biraşamadan sonramı röportajyapmalıgazeteciler; böylebirşeysöyleyebilirmiyiz? Hayır;böylebirkatıkuralkoymakistemiyorum.Bazıgençlervar ki,bendençokdahabilgililer.Yanidonanımlıysa,ilkandandayapabilir. Ama donanımlı değilse, vallahi 50 yıl gazetecilikten sonra da yapsa bir şeyebenzemiyor. Bir de ben, özellikle şunun üzerinde duruyorum: Bir insanla rö‐ portajyaparken,sizoinsanıçokiyitanıyabilirsiniz;amaokurungözüyle oinsanabakmaklazım.Yaniokurudadonatmaklazım. Mesela genç arkadaşlar biriyle röportaj yapıyorlar. “Peki, bu rö‐ portajı, şimdi neden yaptın?”, “Bu sorunun cevabı metnin içinde mi?”, “Niyeşimdidurupdururkenbununlaröportajyapıldı?”Busorununya‐ nıtını mutlaka alması lazım; röportajı yapan… Bir de herkes her şeyi bilmek zorunda değil; okura hatırlatmak lazım o insanın geçmişini, ne olduğunu,nebittiğinienözbirbiçimde... 8‐Röportajyaparkenzamanınasılkullanıyorsunuz? 348 Araya girmek şart; konuşulan kişinin yanıtlarından yeni soru üretmek şart. Ben, yalnızca önceden hazırlanmış sorularla röportaja gidilebileceğinihiçsanmıyorum.Onuniçindeçokdonanımlıolmakge‐ rek… Sürekonusuiseilginçtir.Baştansürenizibilirsiniz.Bençoktanık olmuşumdur,“yarımsaat”derler;amaakıllıcasorularsorduğunuzvakit, birbuçuksaateuzar. Röportajıyapannekadardonanımlıysa,okurdaonuokadarrahat okur.Zateninsaneniyibildiğişeyiyazabilir.Bilmedenyazamaz.Bilme‐ denyazdığıvakit,dolambaçlıyollarasapar;lafsalatasıolur. Birdeben,hepşunainanmışımdır:Birşeyiengüzelyazmanınyolu, enaçık,net,doğrudansöylemektir...Vegazeteciliktebunaihtiyaçvar. 9‐Açıklık,netlikveyadolaylıanlatımüsluplailgili;sizinbukonuda önerileriniziöğrenebilirmiyiz? Hayır; gazetecilikte “dolandırarak anlatma” diye bir şeyi, ben ka‐ buletmiyorumaçıkçası.Nekadarnet,dolaysız,doğrudan,nekadaraçık‐ seçiksöylerseniz,okadargüzeloluryazınız. Edebiyatyapmakyerideğildirgazete.Amarenginikokusunu,do‐ kusunu,havasınıatmosferini,sesini,melodisini,ritminitabiikikoyacak‐ sınız, röportajı yaparken. En önemlisi kurgulamak… Ve bunu yaparken de, röportajı yaptığınız insana sadık kalacaksınız. Örneğin, soruyu sor‐ duğunuzbiçimi,sonradandeğiştiremezsiniz.Bunlarçokönemliayrıntı‐ lar,benimiçin.Röportajıyaptığınızkişiyesoruyunasılsorduysanız,onu öyle tekrarlamak zorundasınız; değiştiremezsiniz. Onun için de açıklık, netlik,dolaysızolmakçokönemli. 10‐ Röportaj yazarken edebi bir dilin kullanılması, betimlemeler yapılmasıdaönemlideğilmidir? Tabii ama “edebiyat yapmak”, illa çetrefilli bir şeyler kullanmak değildir.Amatabiikihersözcüğüseçmesilazım;tabiikikendiyorumu‐ nukatacak.Birşeyisöylemeninbinlerceyoluvar.Onunasılsöyleyece‐ ğinekararverecek. Benimiçinengüzelbiçim,enyalınenaçıkolan.Amatekrarediyo‐ rum,tabiikirengini,sesini,melodisini,kelimelerinritminiihmaletme‐ yecek.Bütünbunlarıtabiikikatacak;yanikokuyubilekatabilir;görsel‐ liği tabii ki katacak. Ben yüksek sesle okuyarak, kendi yazımda sözcük seçimimi belirlerim bazen. Ama sonuçta önemli olan anlam ve bize ge‐ çirdiğiduygudur. 349 11‐Röportajmetninikurgularken,neleriatıpnelerianlatmanızge‐ rektiğine nasıl karar veriyorsunuz? Attıklarınızdan pişmanlık duyduğu‐ nuzoluyormu? Bir kere, karşındaki insana haksızlık etmeden. Karşındaki insanı mağdur etmeden. Yazının içinde belli bir denge sağlayarak. Dengeli ol‐ mayaçalışarak. 12‐Açabilirmiyiz,dengeyleneanlatmakistediğinizi? Denge,hemokura,hemröportajıyaptığına,hemdekendinekarşı saygılıolmak. 13‐ Röportajınızda sözlü ifadeler dışında el‐kol hareketlerini ve mimiklerinasılyansıtıyorsunuz? Binlerce yolu var. Dikkatli seçimler yaparak, sözcükleri kullana‐ rak,bedendiliniifade ederek…Birşey“ironi”olaraksöylenmişse,alay etmekiçinkesinlikle“gülüşmeolduğunu”söylemeklazım. Örnekvereyim,birkezAzizNesin“Şunetronbombasınegüzelne cici bombaymış… Maşallah insanları öldürüyor; ama binalara evlere dokunmuyor.”diyesöylemişti.Ciddiyealanlaroldubunu…Hiçolmazsa orada,“AzizNesin’ingülümsediğini”belirtmeninyararıvar. 14‐Röportajyaparkengörüştüğünüzkişilerinsizinkontrolünüzdı‐ şınaçıkmamasıiçinnegibibirtutumunuzvar?Karşınızdakiniistediğiniz sınırlariçindetutmayınasılbaşarıyorsunuz? Konuşma çokdallanıpbudaklanıpgidiyorsa,“Bukonuburöportaja girmeyecek;bukonuyagiremeyeceğim,onuniçintekrarşukonuyadöne‐ lim.”diyeuyarabilirsinkarşındakini. 15‐ Temel teknikler dışında kendinize özgü kullandığınız röportaj tekniklerivarmı? Kendimehasteknikdemeyeyimamamümkünolduğuncakarşım‐ dakiinsana dürüstolmak,saygılıolmak.Hepbunusöylüyorum,herkes herkesi sevmek zorunda değil; ama herkes, herkese saygılı olmak zo‐ runda.Dürüstolmak,açıkolmak,ikilioynamamak,netolmak,teknikbu. 16‐ Röportaj sonrası “Keşke şunu da sorsaydım…” diye düşündü‐ ğünüzoldumu?Böylebirşeyyaşasaydınız,nasıldavranırdınız? Her zaman oldu. “Ben bunu daha iyi yazabilirdim.” duygusu hep vardı.Telafisi…Gerçektenbenirahatsızedençokciddibirşeyolduysa, mutlakatelafietmişimdir.Yabirköşeyazımda,yabirbaşkayazıdamut‐ lakdüzeltmişimdir. 350 17‐Köşeyazarıolupaynızamandaröportajyapangazetecilervar. Köşeyazarıveröportajcıkimliklerininbirbirinekarışmasınınasıldeğer‐ lendiriyorsunuz? Köşe yazısı bir zamanlar, yalnız yorum ve düşünce yazısıydı. Bu‐ gün öyle bir şey kalmadı. Köşe yazısı dediğimiz yazıda o imzayı bağla‐ yan,birfıkradaolabilir,makaledeolabilir,analizdeolabilir,röportajda olabilir. 18‐ Sizin önemsediğiniz bir röportajın yayımlanmadığı oldu mu? Böylebirdurumdatepkinizneolur? Yaptığımröportajdandolayıkavgaeden,karşıçıkan,kızanolmuş‐ tur.Gazeteyöneticilerihoşlanmayabilir;yaptığımbirşeyden…Amaya‐ yımlanmadığıolmadı. 19‐Karşılaşsaydınıztavrınızneolurdu? İşteozaman,köşenizinolmasınınyararıortayaçıkıyor;çünküonu yinebaşkabirşekildeözünüvermeolanağınızoluyor. 20‐Fotoğrafınröportajaetkisinideğerlendirirmisiniz?Fotoğrafse‐ çimindeetkilimisiniz? Çokşeyanlatır.Bazenbinlercesözcüktençokdahakısa,özlüme‐ sajı verir. Kesin yararına inanıyorum. Karşı olduğum fotoğraf türü, rö‐ portajyazarınındaillakigörünmesi. Fotoğrafların seçiminde ben çok etkili değildim. Teknik konuları çokiyianlamadığımiçin,herişiuzmanınabırakmanındahadoğruoldu‐ ğunudüşünüyorum. 347 BölümE 16.RÖPORTAJ ! ‐SÖYLEŞİ ! ‐GÖRÜŞME ! ÖR‐ NEKLERİ 16.1.Akşam 16.1.1.“BuYalıBenimBebeğim.” Sait Halim Paşa Yalısı’nın işletmecisi Mustafa Göçen’le tanışma‐ mız,kendisiniüzenbirhaberneticesindedeolsa,butanışmayasebebi‐ yet verdiği için sevindim açıkçası. Tarih ve sanat aşığı bir insan olan MustafaBey,aynızamandabirçokdernekiçinçalışanveİstanbul’daçok sık görmeye alışık olmadığımız “beyefendi”lerden. Yalıya tatlı tatlı do‐ kunandalgalarınbüyüleyicisesivetarihinesrarengizçekiciliğieşliğin‐ de,Göçen’leçokkeyiflibirsohbetgerçekleştirdik. ‐SiziüzenneydiMustafaBey? ‐2005yılıHaziranayındanberiyalınınsahibibenim.Yalıylaoka‐ darözdeşleştimki,dostlarımbana“sadrazam”diyehitapetmeyebaşla‐ dı.Açıkçasıhoşumadagidiyor.MehmetAliErbilyakınarkadaşımdırve kendisiyleağabeyinin,restoranımızdahalklailişkileryapmasıkonusun‐ dakonuştuk.Bukonubasına,“Erbil’ineşiyalınınişletmecisioldu.”şek‐ lindeyansıdı.Buhabersadecebenideğil,onlarıdaşaşırtıpüzdüherhal‐ de.Kimseasılsızbirhaberçıksınistemezneticede.Benönümüzdeki49 yılınplanınıyapıyorum.Yalıvebenbirbütünoldukvebirlikteçokmut‐ luyuz. Ben burayı kimseye devretmeyi düşünmüyorum; aklımdan bile geçmiyor.ZatenasılmalsahibiMilliEmlakve49yıllığınakiracısıbenim. ‐Yalıyınekadarsevdiğinizbelli... ‐Evet,sankibebeğimizbizim. ‐Nedenbuyalıyıalmakistediniz? ‐Turizmveinşaatşirketisahibiyim.İlkişimiziKuşadası’ndayap‐ tık. Bu yalıyı şirketimizin prestiji olarak almak istedim. Dekorasyon ta‐ mamenbizeait.Düğün,cateringveorganizasyonlaryapılıyor.Geçenyıl birrestoranaçtık,amabuyılaçmayacağım.Çoközelolmalıydırestoran, 348 hem de organizasyonla karıştığı dönemler de oldu. O yüzden istemiyo‐ rumbuyıl. ‐Başkaneleryapıyorsunuz? ‐Zihinselengellikişilerinsporyapmalarıamacıylakurulmuşözel sporcular derneği var; 260 ülkede destek veren bir organizasyondur. DilekSabancıonursalbaşkandır;bendebaşkanıyım.Başkabirprojede toplumdaki kişilerieğitmekleilgili.Toplumdaengellilere nasıldavranı‐ lacağıbilinmiyor. ‐Zatenöyledeğilmi?Sakatveyaşlılarevemahkum. ‐ Evet öyle, zaten gidebilecekleri bir yer yok. Örgütlenmek ve ta‐ lepkar olmalarını sağlamak lazım. Otobüslere, taksilere binmek müm‐ kün değil. Birilerinin üstlenmesi gerekli, belli standartlara erişince in‐ sanlar etrafı görmüyor. Benim kızım 97’de beyin kanaması geçirdi. En‐ gellilerinçektiklerisıkıntılarıçokiyibiliyorum.Birprojeyaptım.Anka‐ ra’ya yapmak istediğim bu okul 2 milyon dolara çıkıyor. Ben yapayım ama 20 aile bulayım, bunlar da 200’er bin dolar bağışlasın ve oradaki insanlarabakılacakbirfonoluşsunistedim.Birkişibiledestekolmadı.O zamanİstanbul’dakidostlar“Boşver,sendebizimleçalış.”dediler,ben deözelsporcularlailgileniyorum. ‐ Siz ne yapacağınızı bilmiyorsanız, yukarıdan söylenmesi gerek‐ mezmi? ‐ Çevreden, aileden, okuldan bir kültür gelmesi gerekli. Oğlunun spastik olduğunu söylemeye utanan insanlar var. Yüzde 15’i engelli ül‐ kenin. ‐Amagörünürdehiçyokgibi. ‐İnsanlarçokacımasızvemenfaatenönemlişeyolmuş.Aslındao insanlardan oydaalacaklar.Ailelerbileyokfarz ediyor.Devletde gör‐ mezdengelirseproblemolmuyor.Kültürlerçokyavaşgelişir.Avrupa’da neden gelişti bu kültür? Aileden, çevreden başlıyor çünkü. Fizyoterapi okuluvarmeselaAnkara’da,orayagidenmilletvekiliçocuğuvarmışen‐ gelli,yürümeyebaşlamışbirsüresonraailesisevinmemişbile. ‐Onlarıyoksayıncaincinmiyorlarbelki. ‐Bastırmakdahakolaytabii.Yöntemlerdekullanılmıyor.ABD’de kişisel gelişimler yaygın kullanılıyor. TV programlarına bakınca onları seyredenlerleyapanlaraynıfikirdeler.Herşey,kötülükdeiyilikdehızla yayılır. Eğitici programları o kesimin hoşuna gidecek şekilde vermek lazım. 349 ‐Yaptırımlazımişte... ‐Piramitlerinbaşındakilerebakınama.Örnekolmasıgerekenin‐ sanlarabakın.Kimseaksüttençıkmışakkaşıkdeğil,kanunlardoğruyu yapmayamüsaitdeğilmaalesef.Boğaz’daoturduğunuzufarzedin,pen‐ cerelerçürüdüysedeğiştirmekiçinizinalmanızlazım. ‐İyikiBoğaz’daoturmuyorumsevindimşimdi... ‐ Gülüyoruz Yokcanıminşallahoturursunuz.Dürüstdevletme‐ muru bir yer edinemiyor, diğer adam uyanık; gidiyor gecekondu dikip birkaçdaireedinebiliyor. ‐Ülkeyinasılgörüyorsunuzpeki,gidişatiyimi? ‐AvrupaBirliğiuyumaşamasıçalışmalarısonucufarklılıklarola‐ caksanırım.Gelecekleilgiliülkeninçokümitvaatettiğinisöyleyebilirim. Bir anda yükselen dev binalar görüyoruz. İstikrarlı bir yapılaşma oldu‐ ğunu düşünmek lazım iyi niyetle bakarsak. Enflasyon düştü, tek haneli oldu,herşeyiyigibi.İmajımızındüşmemesi,zedelenmemesilazım.Yu‐ nanistanveİspanya’yaturistkaçırmamaklazım.2005iyigeçtisonuçta. İyileşmenin 2006’da sürmesi lazım. Kuş Gribi gibi olumsuzluklar aşılsa çokiyiolur.Derneklerolaraktoplanıpilanlarvermeklazım.Yeniliklerin vehayatındışındakalanlarkaybederler. SaitHalimPaşaYalısı Yeniköy’deki Sait Halim Paşa Yalısı ya da bilinen adıyla “Aslanlı Yalı”,19.Yüzyıl’ınsonçeyreğinde 1878 inşaedilmiş.Yalı,Mısırhıdiv‐ lerindenKavalalıMehmetAliPaşa’nınoğluPrensAbdülhalimtarafından oldukçaharapdurumdaykensatınalınmış.Prens,yalıyıtamamenyıktı‐ rarakyerine,yalıdançokbirsahilsarayıolanbugünküyapıyıinşaettir‐ miş. Yalının mimarı Çanakkaleli mimar‐kalfa Petraki Adamandidis. Prens’in yalıya ismini veren kardeşi Sait Halim Paşa ise 1863’te Kahi‐ re’de doğmuş, İsviçre’de eğitim görmüş. 1913’te Osmanlı Devleti’nin sadrazamı olarak göreve getirilmiş ve 1921’de de Roma’da vurularak öldürülmüş. 1960’lı yıllarda ise yalı, Sait Halim Paşa’nın varisleri tarafından TurizmBankası’nasatıldı.1980’liyıllarakadarkumarhanevetörensa‐ lonuolarakkullanıldı,1980–84yıllarıarasındaTurizmBankasıtarafın‐ danBaşbakanlığınresmitoplantılarındakullanılmaküzereTAÇVakfı’na restore ettirildi. Bu dönemde yalının bahçesi bir gece kulübüne kiraya daverildi.Başbakanlıkyazlıkkonutuolarakdakullanılanyalı,1995yılı sonundanedenibilinmeyenbiryangınlakısmenyandıamaaslınauygun olarakrestoreedildi.Restorasyonçalışmaları2002yılındatamamlanan 350 Sait Halim Paşa Yalısı, yangından önceki haline değil de, inşa edildiği 1890’lıyıllardakigörünümünekavuştu. ElifAktuğ.Akşam,22.03.2006. 16.1.2.AileMerkezBankası Onların,ekstresikapılarınagelmeyenkredikartları,sıfırlarınıhiç düşünmedikleri açık çekleri var. Çünkü isteyerek veya istemeden, alış‐ kanlıktanveyaihtiyaçtan,onlarhalaailebankasınınensadıkmüşterile‐ ri. “Dışarıdanbakıldığındaçokrenklibirişiolan,özgüvenlivesanki heranİtalya’yaçantaalmayagidecekbirkadıngörüntümolsada,benim enbüyükvizemvebankamatiğimcanımannemvebabam.” Dörtseneyiaşkınbirsüredirbasındanışmanıveeditörolarakça‐ lışan Çisel Onat, bu açıklamasından da anlaşılabileceği gibi cebi hala “baba parası”na ihtiyaç duyanlardan. Zaten nasıl duymasın ki? Kendi ayaklarınınüzerindedurabilenbiriolsadayirmiliyaşlarınınortasındaki Onat,neyazıkki“hakettiğimaaşı”alamayanlardan. Yeteneklerini gösterebileceği, adil, profesyonel ve kurumlaşmış biryerdeçalışmaimkanıbulamadığıiçinde,anne‐bababankasınımec‐ buriyettenkullanmakzorunda.Üsteliksadeceodadeğil,bugünbinlerce genç,aileocağındayaşadıklarırahathayatıkendiimkanlarıylasağlaya‐ madıklarıiçin,ailelerindenmaddiyardımalmayadevamediyor. Şartlarınbudurumumecburkılmasındanşikayetçiolanlarınyanı sıra bu durumdan memnun olanlar da var. Örneğin özel bir hastanede bölümkoordinatörüolarakçalışanSinemSak,aslındapekrahatolmasa da kendi maaşıyla geçimini sağlayabileceklerden. Ama sadece geçim derdinde değil, keyifli bir yaşam peşinde olan genç kadın bu konuda ailesininkaynaklarınagüveniyor. “Belkielektrikyadasufaturalarımıöderkendeğilamameselabir Louis Vuitton çanta almak istediğimde aileme başvuruyorum.” diyen Sak, ailesinin de bu durumdan memnun olduğunu söylüyor. Ona göre, kendi ayakları üzerinde duruyor olmasına rağmen onların desteğini istemesi,ailesinindegururunuokşuyor. 27yaşındakigençkadın,builişkininkendinemaddiyatınötesinde maneviolarakdabirhazverdiğinisöylüyor.Hattagününbirindealdığı maaş her türlü keyfi harcamasına yetse de, aile bankasını terk etmek istemeyeceğinibiledüşünüyor.Çünküyaşıkaçolursaolsun,halaonların 351 çocuğu olduğunu hissetmek, onlardan her türlü desteği alabileceğini görmek,onuçokmutluediyor. PsikologDr.AyşenSarı,gerekÇiselOnat’ın,gerekseSinemSak’ın durumunun,Türkiye’ninekonomikşartlarıylaaileyapısınınortaksonu‐ cu olduğu görüşünde. Elinde avucunda neyi varsa çocuğuna harcayan ailelerin bu yaptıkları, istemeden de olsa çocuklarının geleceğine de damga vurmalarına neden oluyor. Çocuklarını belirli standartlara alış‐ tırmalarıyüzünden,çocuklarınbustandartlarıülkeşartlarınagöreken‐ dibaşlarınaeldeetmeleriuzunbirsürealıyor.Busıradadaailenindes‐ teğini sürdürmesi, hem manevi hem de maddi olarak kaçınılmaz bir ihtiyaçoluyor. Tıpkı 22 yaşında ve yaklaşık iki senedir çalışma hayatının göbe‐ ğindeolanMetinÜstünel’indurumundadaolduğugibi.Pekçokinsana göreoldukçaiyibirmaaşalanÜstünel’inbunarağmenaysonugeldiğin‐ deasılgüvendiği,ailesininarkasındaolduğunubilmek. “Eğerhayattaönemlibiryerleregeleceksem,buailemindesteğiy‐ leolacak;hemmaddihemdemanevidesteğiyle.”diyorgençbarmen. Bazı durumlarda da genç yetişkinler, kendi arzularının dışında müşterisi oluyor aile bankasının. Çünkü hala ailesinin küçük kızı veya oğluolarakgörülen,kaşlagözarasındacebineüçbeşkuruşsıkıştırılan veyaziyaretegeldiklerindedolapalışverişionlarfarkındaolmadanaile‐ sitarafındanyapılan‘şanslı’birkesimdevar. Tıpkı 22’sindeki Dürdane Erkal gibi. Üniversiteyi bitirdiğinde ra‐ hatça bir işe başlayabilecekken, eğitimine bir süre daha devam etme kararı aldığı için ailesinin cebinden geçinmeye devam etmek zorunda kalmışErkal.Amabudurum,normalşartlaraltındaçoktanemekliolma‐ sıgerekenailesininhalaçalışmasınanedenoluncavicdanazabıçekmiş. Yükseklisanseğitimialırkençalışmayabaşlamakistemesininenönemli nedenidebuazapolmuş. Sonundakafasınagörebirişbulduğundaailesinesöylediğiilkşey; “Artık para göndermek zorunda kalmayacaksınız.” olmuş. Ama ailesi hemenkarşıçıkmışveçalışmayabaşlamasınarağmen,aynıcepharçlığı‐ nıyollamayadevametmiş.Erkal,“Sanırımbenhayatımboyuncaişede girsem, evlensem de ailemin daima arkamda maddi ve manevi destek olduğunubilerekrahatyaşayacağım.”diyor. PsikologDr.AyşenSarı’yagörebudurumunaltındayatanasılpsi‐ kolojikneden;çocuklarınnekadarbüyürlersebüyüsünler,ebeveynleri‐ ningözündeherzamançocukkalmaları.Uzmanagörebuduygununda kendini, sadece manevi anlamda değil, çoğu zaman maddi anlamda da 352 gösteriyor olması oldukça normal. “Çocuklar ne kadar büyüse de, ne kadar kendi paralarını kazanmaya, kendi hayatlarını yaşamaya başlasa da, aileler maddi olarak destek olmak ister, hatta bazen kendilerini mecburbilehisseder.” diyorSarı.SebepseözellikleTürkiyegibiailede‐ ğerlerine önem verilen ülkelerde, vermenin aileler için, almanın da ço‐ cuklariçinbirrefleksolması. 27yaşındakiSinemSak,keyfiihtiyaçlarındaailesinebaşvuranlar‐ dan.Bunaekolarak,bazenotalepetmedendeailesinindesteğiylekarşı‐ laşması nedeniyle aile bankasını sıklıkla kullanan biri olduğunu söylü‐ yor. Şartların onu bu noktaya getirmesinden şikayetçi olan Çisel Onat’ıntekarzusu,ailesininbiranöncefaizişletiminibaşlatabilmesive Tanrı’nın ona, bu desteğin karşılığını kat kat fazlasını geri ödeyebilme fırsatınıvermesi.AmaozamangelenekadarOnat,ailesininteksponso‐ ruolacağınısöylüyor. SabanurKıraç.Akşam,03.06.2006. 16.2.Birgün 16.2.1.“SavaşıResmiBültendenÖğreneceğiz.” PulitzerödüllüfotoğrafçıMuradSezerveSerkanŞentürk’ünIrak fotoğraflarınınyeraldığı,“MarmaraÜniversitesiİletişimFakültesiŞehir 353 NotlarıSergisi”,24Mayıs’akadaraçık.Sezer,savaş,iliştirilmişgazeteci‐ lik,fotoğrafvebasınkonusundaBirgün’ünsorularınıcevaplandırdı. Savaş sözcüğünün çağrıştırdığı vahşet, çoğu zaman gerçekliğin uzağındayapaybirduyguolarakkalmayamahkum.Elyanmadanateşin ne olduğunun anlaşılmadığı gibi, savaş da uzaktan sadece üzüntüyle izlenengörüntülerdenvekanlıfotoğrafkarelerindenibaretkalıyor. Ancak savaş alanlarının silahsız askerleri, iliştirilmiş gazeteciler, bizi bilmediğimiz bu acılarla tanıştırıyor. Bunlardan biri Murad Sezer. Sezer, 2005’te Irak’ta çektiği fotoğrafla Pulitzer Ödülü’ne layık görülen ilkTürkfotomuhabiriunvanınıaldı. İstanbul Üniversitesi Basın‐Yayın Yüksek Okulu Gazetecilik ve Halkla İlişkiler’den mezun olan Sezer, 1987’de spor foto muhabirliğine başladı, Tercüman, Meydan ve Milliyet’te görev yaptı. Sezer 1997’de Associated Pres AP ajansında çalışmaya başladı ve savaş alanlarıyla tanıştı.Kosova,İsrail‐Filistin,AfganistanveIrak’tasavaşıngerçekliğini ordularailiştirilmişbirgazeteciolarakyaşadıvegörüntüledi. ‐Savaşortamındanekadartemkinliolunabiliyor? ‐“Eniyigazetecisağgazetecidir.”mantığıyladüşünerek,birkare fotoğraf çekeceğim ya da bir kelime daha fazla yazacağım diye risk al‐ mazsınız; bu temkinli olmaktır. Yapabileceğiniz en iyi şey bu aslında. Olasılıklarınhepsinidüşünüpyüzdebirbileolsariskalmazsanız,hayat‐ takalırsınız. ‐ İliştirilmiş gazetecilerin çektiği fotoğraflar savaşın gerçekliğini nekadaryansıtıyor? ‐ÖnemliolanajansolarakAP’ninbusavaşınasılyansıttığı.Gaze‐ teciler bir ajansa ya da gazeteye bağlı olarak savaşa gidiyor. O ajanslar yadagazetelersavaşınasılveriyor,önemliolanbu. Mesela Nisan 2004’te Murad Sezer, Irak’ta Felluce’de iliştirilmiş gazeteciyken,aynıanda AP’nin,Felluceiçindedirenişçilerleberaberde muhabirivefotomuhabirivardı.Fotoğraflarabaktığınızdacepheniniki tarafını da görüyorsunuz. O açıdan tabii ki savaşın gerçek yüzünü ver‐ miyoramabiryüzünüolabildiğinceverdiğinidüşünüyorum. Kısıtlamalarvar.Askeribirlikler,iliştirilmişgazetecilerdennerede olduklarını belli etmeyecekleri, ölü ve yaralı askerlerin yüzlerini gös‐ termeyecekleri şekilde fotoğraf çekmelerini istiyor. Bu bir yerde ordu‐ nun ve sizin güvenliğinizi korumak açısından önemli. Bir şekilde yar‐ dımlaşmakvealışverişyapmakzorundasınız. 354 Onlarsizisavaşınensıcaknoktalarınataşıyor.Birtakımkurallar var;sizdeokurallarauyarakokarşılığıödüyorsunuz.İliştirilmişgaze‐ teciliği bir amaç değil, araç olarak görelim. Gidemeyeceğimiz yerlere gidebilmemizi sağlayan bir anahtar olarak görelim ve bu şekilde kulla‐ nalım. ‐Birçoksavaşalanındabulundunuzsavaşheryerdeaynımı? ‐ Her savaşın kendine göre gösterdiği gelişmeler oluyor. Balkan‐ lar’da Müslüman Balkanlılar’la Sırplar arasındaki çatışmalar vahşiydi. Bir sürü tecavüz, öldürmeyle korkunçtu. Ortadoğu’da bu yok. Tecavüz yok.Bukadarkötüolayıniçindebununolmamasıiyibirşey.Amamese‐ laBalkanlar’daadamkaçırmayoktu.Yadagazeteciyirehinalıpöldürme yoktu. Ortadoğu’da şimdi bunlar başladı. Balkan çatışmalarında en kötü ihtimalle ekipmanını çalıp bırakıyorlardı. Ama şimdi kaçırıyorlar, fidye istiyorlar;fidyeverilsedeverilmesedeamaçpropaganda,öldürülüyor. Yanihersavaşınayrıbirstratejisi,ayrıbirözelliği,ayrıbiriğrenç‐ liğivar.Birsüresonragazetecileriçinsavaşortamıdahakötüolacakve haberyapamazhalegelecekler.ŞuanBağdat’taCNN,BBC,AP,Reuters, AFPgibihaberveTV’lerinofislerivar.Buradaçalışanlarbirayoturuyor‐ larveIraklımuhabirvefotomuhabirleriyadakameramanlarçıkıyorlar; topladıkları haberleri getiriyor. Bu noktaya gelindi. Bir dahaki savaşta iliştirilmişgazetecilikdeolmayacakbelki;sadeceordusizebasınbülteni veçektiğifotoğraflarıyollayacak. ‐ Pulitzer ödülünün toplumun gözündeki değeri hakkında ne dü‐ şünüyorsunuz? ‐Türkiye’dehiçbirdeğeriolmadığınıyakinenanladım.Amerika’da ya da Avrupa’da oldukça ciddiye alınıyor. İnsanlar duyunca heyecanla davranıyorlar.AmaTürkiye’deşarkıcı,artistfalanolupOscaralsaydım, dahafazlailgigörebilirdim. Ama burada birkaç arkadaşım dışında çok da kimseyi heyecan‐ landırmadı.GazetecilerCemiyeti’ninumuruolmadı.İstanbulÜniversite‐ simezunuyum.Herröportajda,herkonuşmadaüstünebasabasasöylü‐ yorum;onlarınhiçumurundaolmadı,yanihaberleriyok,nasılolmuyor‐ sa… ‐ŞuanfotoğraflarınızMarmaraÜniversitesiİletişimFakültesi’nde sergileniyor.Dahaöncesergilendimi? ‐ Sergi açma ya da bunları paylaşma gibi bir heyecanım, isteğim yoktu. Tembellikten ya da iş yoğunluğundan böyle bir şey çok düşün‐ 355 memiştim.Buprojeyiöğrencilerlepaylaşmakfikriilginçgeldi.Hepokul‐ lu olmayı vurguluyorum. İnsanlar şöyle düşünebilir, “İşte bak bu adam hemokumuşhemçalışmış;savaşadagitmiş,sporadagitmiş,ödülalmış, bunları çekmiş.” Yani genç insanları heyecanlandırıp teşvik edebilmek amacıylabunaolurverdim. Sokaktaki insan görmüş görmemiş, şu an için o kadar da düşün‐ müyorum ama öğrencilerin görmesi daha çok anlam taşıyor. Vatandaş çokpolitik.Sporsergisibileaçsanızorada5Fenerbahçefotoğrafı,3Ga‐ latasaray fotoğrafı olsa, ona bile tepki gelebiliyor. Çok dikkatli olmak lazımokonuda. - Eniyifotoğrafkanlıfotoğrafmıdır? - Fotoğrafçının kandan ağzı sulanıyor, “Bunda çok acı var, bu iyi fotoğraf!”diye.Bufotoğrafçınınyadagazetecininyorumu.Sanmı‐yorum kiokuryadaizleyici,enkanlıfotoğrafıneniyifotoğrafolduğunudüşün‐ sün. Biraz da medya olarak içimizde garip bir yarış ve kavga içindeyiz. Okur bunu istiyor mu? Bilmiyoruz. Sadece medya olarak şablonlarımız var:“Enacılıfotoğrafenvurucufotoğraftır.” Sanırımenkorktuğumveençok“Buradane arıyorum?”dediğim an, en son Irak’ta Amerikan Deniz Piyadeleri’yle Felluce’de yaşadığım bir haftaydı. Ödülü alan fotoğrafı da çektiğim zamandı. Zaten o birkaç günü yaşadıktan sonra, “Yaşadığımı yaşadım, çekeceğimi çektim, bun‐ danfazlasınıçekmekistemiyorumvedönmekistiyorum.”dedim. Benbirsivilolaraketrafımdabirbombapatlıyorsa,bununneka‐ dar yakında patladığını ve bana ne kadar zararlı alabileceğini bilmiyo‐ rum.Amaaskerbiliyor.Kurşungeldiğindenormalyürüyebiliyor;çünkü diyorki:“Obanagelenekadaryeredüşer.”Böylebirteknikbilgisi,tec‐ rübesi var. Bunu bilmeyen bir sivil için etrafında sürekli patlayan bir şeylerinolmasıçokhuzursuzlukverici. PınarSayar.Birgün,22.05.2006. 16.3.Bugün 16.3.1.“HerKitapKazadır.” “UykularınDoğusu”adlıromanıylaOrhanKemalRomanArmağa‐ nı’nı kazanan Hasan Ali Toptaş, yazmaya çocukluğunda okuduğu “Gur‐ betKuşları”adlıromandanetkilenerekbaşladığınısöylüyor. “İnsangördüğüşeylerintoplamıkadaruyanık,görmediğişeylerin sonsuzluğu kadar uykudadır.” Hasan Ali Toptaş, Orhan Kemal Roman Ödülü’nü aldığı son kitabı “Uykuların Doğusu” için ilk bu cümleyi kur‐ 356 muş kafasında. “Kitabı yazmaya başladığımda ne yazacağımı bilmiyor‐ dumamayıllardırkafamdabucümlevardı.”diyor. Yapılan söyleşiden bir de küçük not aktaralım. Söyleşiyi yaptığı‐ mızgüntarihler30Mayıs’ıgösteriyorduamaHasanAliToptaş,imzala‐ ması için götürdüğümüz kitabın üzerine 29 Mayıs tarihini attı. Tarih dünde takılı kalmıştı. E ne de olsa Hasan Ali Toptaş bu, dünün unutul‐ muşsaflığıiçindeyazanyazar... ‐ Sincan’da bir vergi dairesinde memur olarak çalışıyordunuz. SonramemurHasanAliToptaşgitti,yerineyazarHasanAliToptaşgeldi. Nasılbaşladıyazarlıkserüveni? ‐ İlkokul ikinci sınıftayken başımın arkasında bir yara çıkmıştı. Dahasonraoradahiçsaççıkmadı.Veorasıeskidenerkeklerinkullandığı tenekebircepaynasıgibikaldı.İmgelemgücüyüksekyadaşomağızlı arkadaşlarımdanbirisibirgünneredenaklınageldiysebana,“İşteaynalı geliyor.”dedi.Dahasonraoaynalısıfatınıniçinehapsoldumben.Çocuk‐ lardayetişkinlerde,dağtaş,kurtkuşherşeybanaaynalıdemeyebaşla‐ dı.Adımıunuttular. Bu,bendeyaşadığımkasabayakarşıöfkevenefretoluşturdu.Ne‐ reye kaçacağımı bilemedim. O sırada“Binbir Gece Masalları”nı okuyor‐ dum ve okudukça dünyanın bizim kasaba kadar olmadığını anladım. Kelimeleraleminikeşfedişimböyleoldu.Dahasonratamanlamıylabir kitap kurdu oldum, o yaşta. Yani yazmaya, okumakla başladım aslında. Çünkü kitabın içine girince öteki insanlardan uzaklaşmış ve başımın arkasındakioaynayıunutmuşoluyordum. ‐ Son kitabınız “Uykuların Doğusu” ile Orhan Kemal Roman Ödü‐ lü’nükazandınız.Ödülsiziniçinneanlamifadeediyor? ‐BenOrhanKemal’eöykünerekbaşladımyazmaya;dolayısıylaal‐ dığımödülünhayatımdaayrıbiryerivar.Beniromanyazmayaitenşey OrhanKemal’in“GurbetKuşları”adlıromanıydı.Dolayısıylayazdığımilk roman denemesi de Orhan Kemal’in “Gurbet Kuşları”na benziyordu. Ama o romanı yazmaya çocuk sabrım yetmedi; roman yarım kaldı. O yarımkalanromanıtamamlamakiçinromanlaryazıpduruyorumşimdi. Asla tamamlayamayacağımı da biliyorum. Tamamlanamayacak olması dagüzel.Demekkihepromanyazacağım. ‐ KitabınızdakikarakterHaydarkentinyalnızlaştırdığımutsuzbi‐ ri.SizdeHaydargibiyalnızvemutsuzmusunuz? ‐Hertürlüsanat,yalnızlığındaeklendiğiacıbirortamdandoğar. Açlıktan,yoksulluktan,yalnızlıktandoğar.Buaçıdanbakarsakevet,mut‐ 357 luluk kelimesi bana çok uzak bir şey. Ayrıca ben duvarlar arasında ya‐ şamayısevenbiriyim.Harflerlehaşırneşirolmayı,kendiyazdığımşey‐ lerin içinde yuvarlanıp, debelenmeyi çok seven biriyim. Kalabalıkları sevmiyorum. ‐“Duvarlararasındayaşayanbiriyim.”diyorsunuzamakitapyazı‐ yorsunuz.Buikisibirbiriylebağdaşırbirşeydeğilmişgibigeliyorbana. ‐Tabiikibirbaşkainsanatemasetmekistiyorsunuz.Yadayarat‐ tığınız bir şeyi bir başka insanla paylaşmak istiyorsunuz. Hatta insanın derinliklerineinersekbirazdaokşanmakistiyorsunuz.Biryığınzaafla‐ rımızvar.Amaherşeydenöncekenditatminduygumiçinyazıyorum. ‐ Yanisonkitabınız“UykularınDoğusu”nudakendiniziçinyazdı‐ nız.Sahinasılortayaçıktıkitap? ‐ “Uykuların Doğusu”nu yazmaya başladığımda ne yazacağımı bilmiyordum.Amayıllardırzihnimdedönüpduranbircümlevardı,“İn‐ san,gördüğüşeylerintoplamıkadaruyanık,görmediğişeylerinsonsuz‐ luğu kadar uykudadır.” diye. Aslında genel olarak edebiyat benim için Kolomb’unyolculuğunabenziyor.Varacağıyerivardıktansonratanımak gibi. Kağıdınyüzünekelimelerdöküldükçeokelimeleriniçindeoluşan o akıl bile tümüyle bizim aklımız olmaktan, sadece yazan kişinin aklı olmaktançıkıyor.Metninaklıoluyor.Bizimaklımızdandoğanamabizim aklımızapekdebenzemeyen,metniniçaklıoluyor.Benoakıllaişbirliği yaparakyazıyorum.Çünkümetniniçaklınatersdüştüğünüzdeyazılacak hercümleyamakalır. ‐ Kitaptaçokyoğunolaraktasvirkullanmışsınız.Pekitasvirettik‐ lerinizigerçektenöylemigörüyorsunuzyoksayazarkenmioluşuyor? ‐34yıldünyayıkelimelerletadıp,kelimelerlekoklayıp,kelimeler‐ le görünce gözler anlamını yitiriyor. Ben kelimelerle iyi görebiliyorum. Yoksakendigözlerimokadardakeskingörmüyor. ‐ Aldığınız bir ödülden sonra, “O bir kazaydı.” demişsiniz. Hangi ödüldüo? ‐Aslındaonubirödüliçindeğilkitaplarımiçinsöylemiştim.“Her kitap bir kazadır.” demiştim. Bu biraz da benim kitaplara bakışımdır. Çünküyazarkenbinlerceolasılığıdeneyedeneye,yoklayayoklayayazı‐ yorsunuzveonlarıniçindenbiriniseçiyorsunuz.Bukazadır. ‐Çöpegidenmikazadır,yoksayazılanmı? ‐Herikisidekazadıraslında. 358 MuratB.Koralp.Bugün,05.06.2006. 16.4.Cumhuriyet 16.4.1.ErolGünaydın ‐ Hırsız‐Polis dizisinin Dursun Kaptan’ı Erol Günaydın, “yattığı yerde”gördüğüilgidenmemnun: ‐ İyi ki artist olmuşum. Arkama baktığım zaman “Hiç kötü şey yapmadım.”diyebilmekkadarhuzurverenbirdurumolabilirmi,insan evladı için? Yeryüzündeki yetmiş üçüncü yılında ve bunun üçte ikisini hepgözönündegeçirmişkenüstelik? ‐ Bu imrenilesi cümle, babalar gününü bahane edip muhabbete gittiğimizErolGünaydın’aait;devamıda: 359 ‐ Güzel şeyler yapıyorum. Çocuklara trafik ışıklarını anlattım; si‐ yah‐beyaz ekrandan. Ramazan günleri çadırlarda dolaştım. Güzel film‐ lerdeoynadım;ucuzfilmlerdede,geçinmekiçin.Nekavgaettim,neko‐ rumalarımoldu,nesiyahgözlüktaktım.Pazardanalışverişettim;rahat rahat.BütünAnadolu’yudemirasa,demirçarıkdolaştım.Hertiyatronun çivisindebiranımvardır. ‐ Bahçesinde çiçeklerle, kuşlarla, Sirkeci’den aldığı için “Sirkeci” isimli köpeğiyle söyleştiği, rengarenk kuklalar, oyuncaklar, sayısız anı‐ larla dopdolu evine öyle samimiyetle buyur edip söyleşiyor ki, insan burayailkdefageldiğiniderhalunutuyor. MelihCevdet’leaynıkolejdenikikızısevenbirgençtenaltıaysü‐ ren aşk izdivacını dinliyor; Kapalıçarşı’da bedestenden Edip Cansever’i alıpvişnelivotkalarıyudumlayarakçakırkeyifAsmalımecit’euzanıyor. FeritEdgü,DemirtaşCeyhun,NecatiCumalı’ylaedebiyatsohbetle‐ rinedalıyor,CemalReşitRey’leLondra’dasahnelediğimüzikaliizlerken buluyorkendini.SonrabirandaTahsinYücel’lebahçedekiçardağınaltı‐ na kurulup daha dün şurada bulduğu kaplumbağanın nasıl yok oluver‐ diğiniçözmeyeçalışıyor. Zaman,mekanveinsanlararasındaeğlencelibirseyahateçıkıyor insan,onudinlerken.Tıpkı,46yılönceaskerliğiniöğretmenolarakyap‐ tığıAğrı’nınbirköyündekiçocuklargibi... ‐Silahsevmediğimiçinyedeksubayöğretmenliğiduyuncahemen gittim askere. İki sene kaldım. Çocuklara şehirleri anlattım; gemileri, sokakları.OnlarıdağdanDiyadin’eindirip,Ağrı’ya,Erzurum’a,Ankara’ya götürüyor, trene bindirip İstanbul’a getiriyordum. Boğaz’da vapurlara biniyorduk.Dağıntepesindebirtiyatrogibi.Herkesdegelipseyrederdi. Bütünsınıfseyahateçıkıyorduk.Anneleribabalarıdagelipdinle‐ meyebaşladı.Dersbitincedavarlarıalırgiderlerdi.Sonramaarifinmü‐ dürleri bana kızdı, “Ne yapıyorsun, sen?” diye. Çocuklar bunları öğren‐ mekistiyor;Şişli’deokutulanalfabeoradadaolurmu?Karınaltındane bilsinçocuklarkırmızıbalığı…İtalya’daolsabelgeseliniçekerler. ‐ Askerliğibileonlarcayılsonraböylekeyiflianlatılacakbirserü‐ venedönüştürenbugüleryüzlüinsan,şimdidegençliğindekarısınave oğlunahayatızindanetmişyatalakbirbabayısevdirditelevizyonseyir‐ cisine.İşinsırrı,önceonunsevmesinde. “Öylebirhavadagelki,vazgeçmekmümkünolmasın.”Dediğigibi OrhanVeli’nin,DursunKaptandatamhavasındayakalamışErolGünay‐ dın’ı: 360 ‐ Çok ihtiyacım olduğu bir zamanda yetişti. Demek ki Allah’ın iyi kuluyum. ‐Boşunademiyorbunu,ustaoyuncu… kendisi“Bumeslekteusta‐ lıkolmaz.”desede .Geçenyılbuzamanlar50.sanatyılınıkutlamışve kendisineverilentacı“hayatımıngüneşi”dediği40yıllıkeşiGüneşGü‐ naydın’ınbaşınatakmıştı. Üç ay sonra hayatının güneşini yitirecek ve çok sıkıntılı günleri başlayacaktı. İşte bu yüzden “Hırsız‐Polis” dizisindeki Aksak’ın babası rolüteklifedildiğindeheyecanduydu. Kendisi de Trabzonlu olduğundan, Dursun Kaptan’ları çok iyi ta‐ nıyor.Vekendideyimiyle“yattığıyerden”gördüğübüyükilgiylemutlu. Birazdautanıyor,nereyegitsebiralkışkıyametkoptuğuiçin: ‐ Arif’in meyhanesine gittim, bütün meyhane alkışlıyor: Utandım. Ali Poyrazoğlu’nun tiyatrosunu izleyeceğim, alkış kıyamet koptu. Utan‐ dım,pişmanoldum. Yine de hem rolümden, hem ekipten, hem de ortaya çıkan işten memnunum…Hiçbirdizigibideğil.Başkabirseyircigeldi,Hırsız‐Polisle. ArifDamarmesela,dizininhastasıoldu.Müptelalarıoluştu,pulkoleksi‐ yoncusugibi.Bizimişintutmasıbelki,seyircitutsundiyedeğil,kendimiz için oynuyoruz ondandır. Bu iş çok ciddi bir iştir. Biz bunu korkarak, ürkerekamakendimizzevkalarakyapıyoruz.Bütünoyuncularyürekle‐ rinikoymuş,öyleoynuyor.Bizbeğeninceseyircideseviyor. ‐ Eskidenberitakdirleizlediği,“Çokusturupluişleryapıyor.”de‐ diğiUğurYücel’leilkkezçalışıyoramaçoktanalışmış: ‐ Sanki oğlumla konuşuyorum. O da beni sanki babası gibi görü‐ yor.Tuhafbirhis.Benziyoruzda.BenimoğlumolsaUğurYücelolur.O da öyle dedi: “Yahu Erol abi, ne kadar benziyor gözlerimiz, bakışları‐ mız…”dedi. “Allahım” dedim; çocuğum gibi bakıyorum. Bu tabii çok kuvvet‐ lendiriyor. Hiç alakasız birine bakmakla, ona bakmak arasında çok bü‐ yük fark oluyor bende. Uğur’un ezberlemesi bile garip. Ezberlemiyor, öğreniyorişi.Yürektenduyanakadaryapıyor.Yazarınsözügibisöyler‐ senolmaz,kendingibisöyleyeceksin.Oyuncu,iyioyuncuylaoynar.Göz‐ lerle,duygularlairtibatkurar.Sonradasözlergelirgider. ‐ DizideMahideHanım’ıoynayanİpekBilgin’leçalışmakdahoşu‐ nagidiyorErolGünaydın’ın: 361 ‐Üçümüzünmuhabbeti,hikayesiçokgüzel.Dışdünyabeniilgilen‐ dirmiyor.Benoüçlüyüseviyorum.30bölümdevametti;kimsesıkılma‐ dı. Çok güzel kurgu orası; sonra değişik bir şekil. Felçli baba… Aşık adam...Bakıcıonaaşık;aynışeyleriduyuyoroda.Süsleniyorpüsleniyor zavallı, yemekler hazırlıyor. O içtenlik, tabii insanı iyi olmaya sevk edi‐ yor.Birkelimeellideğişikşekildesöylenebilir;biz,“Endoğrusunedir?” diyeuğraşıyoruz.İyisiniyapmayaçalışırsan,daimaiyiolur.Alkışbekler‐ senolmuyorbuiş. Benbiliyorumoadamları...Lazbabaları…Döver,haşlar,kızar,ko‐ var, reddeder. Ama sever de... Yapmıştır o herif onları. Yapmış yapmış; sonraçaresizkalmış,muhtaçolmuş.Sevgivariçindeamaegosunakarşı çıkamamış. Kadınları sevmiş, çocuğunu ihmal etmiş. Çok tanıdık, yakın bir karakter geldi bana. Aksak da başlarda söyledi söyledi… Sonunda bağışladı. Çok doğru bir teşhis bu. Ben Dursun’un konuşmamasını seviyo‐ rum.Aksak’ınbanasorupkendikendinecevapvermesiçokhoşoluyor. Derdini,aşkınıozamandöküyor.Konuşsabirşeygetirmeyecek. ‐ Trabzon Akçaabat’tan, ailesiyle birlikte 8 yaşında İstanbul’a ge‐ lenvebirdahadaayrılmayanErolGünaydın’ınçocukluğundanbiranı: ‐Babamnakliyeciydi;kamyonları,dükkanlarıvardı.Çokzengindi; yedibitirdiherşeyi:lazbaba...Çocuğumdaha,büyükbirhastalıkgeçir‐ dim.Ozamanlarciddibuzatürre... Karadeniz’depenisilinbileyok,İstanbul’dangeliyoriğneler.Ney‐ se,baharadoğrugözümüaçtım:uçurtmamevsimi.Yattığımyerdenpen‐ ceremden görüyorum, çocuklar uçurtma uçuruyor. Babam da üzülüyor buna.Geldi,benimkarşımdakiduvarımaviyeboyadı.Uçurtmayıduvara çiviledi,ipinideverdielime.Sevineyimdiye.Halbukipenceredenuzat‐ samya…Amalazişte,onudüşünemedi.İyiadamdıama! ‐ Babasının soyadı Kiziroğlu’ymuş, aslında. Tabancasız dolaşma‐ yan, ne de olsa Trabzonlu bir aile. “Deli Kizirler” derlermiş. Babası bir günkızıp,“Delisizsiniz”diyerekgidipGünaydınsoyadınıalmış. ‐ Bugün çok mutluluk duyuyorum. Çoğu arkadaşlarım elçiydi, se‐ firdi.Mülkiyeden.Şimdihepsiemeklioldu.Aradabirgelip,“Nekadariyi oynuyorsun.”diyorlar.Emeklioluncabitiyorherşey.İyikiartistolmu‐ şum diyorum. Bugün ben sefasını sürüyorum; onlar emeklilik yaşıyor. Benhalaçalışıyorum,zevkle. PelinKara.CumhuriyetHaftaSonu,10.06.2006. 362 16.4.2.“ABTürkiye’yeİkiYüzlü.” Prof. Dr. Hakkı Keskin 1943’te Trabzon’un Maçka ilçesine bağlı Hamsiköy’dedoğdu.AilesiErzincan’ınTercanilçesinebağlıbirköyegöç ettiği için ilk, orta ve lise eğitimini Erzincan’da yaptı. Yükseköğrenim için Almanya’ya gitti. Berlin Hür Üniversitesi’nde siyasal bilgiler öğre‐ nimi gördü. Aynı üniversitede siyasal bilgiler ve ekonomi doktorasını aldı. AlmanyaTürkÖğrenciFederasyonuBaşkanlığıyaptı.İkikezTürk vatandaşlığındançıkarıldı.İkisindedevatandaşlığınıgerialdı.1977–79 arası DPT’de danışman olarak görev aldı. Daha sonra Almanya’ya geri döndü. Türk göçmen örgütlerinin katılımıyla kurulan Almanya Türk Toplumu’nunbaşkanlığınıyürüttü. 1993–97 arası Alman Sosyal Demokrat Partisi SDP listesinden HamburgEyaletParlamentosu’ndamilletvekiliolarakgörevyaptı.Daha sonraSDP’denayrıldı.2005EkimgenelseçimlerindeeskiAlmanMaliye Bakanı Oscar Lafontaine’in yer aldığı PDS‐Sol Parti’den milletvekili se‐ çildi.AynızamandaPDS‐SolParti’ninMeclisGrubuAvrupaBirliğiGeniş‐ lemeSorumlusuveAvrupaBirliğiKomisyonuüyesi. Prof. Dr. Hakkı Keskin, Almanya’daki bütün Türkler’in arasında ünlenmişbirisim.Türkiye’dekipekçokçevrededetanınıyor.Kendisini herzaman“SolKemalist”olaraktanımlayanKeskin,40yılıaşkınsüredir Almanya’dayaşıyorveAlmanya’dakiTürkler’ineşithaklarıiçinsavaşım veriyor. Son Alman seçimlerinde PDS‐Sol Parti’den milletvekili seçilen Keskin, aynı zamanda partinin AB genişleme sorumlusu. Keskin hafta içindeİstanbul’datemaslaryaptı.ÖncelikledeCumhuriyet’i vebenizi‐ yaretetti: ‐ SizAlmanya’dayaşayanbirTürkolarakTürktoplumuileTürki‐ yearasındakibağlarıgüçlendirmekiçinçokönemliçalışmalaryaptınız. Daha sonra da koşulların değişmeye başladığını fark ettiniz. O dönemi veneleryaptığınızıanlatırmısınız? ‐ Ben Türkiye’den Almanya’ya dönünce, 1980 darbesinden sonra Almanya’daki Türklerin Almanya’da kalıcı olduklarını anladım. Bizim artıkTürkiyeeksenli,sankioradaTürkiyeiçinçalışmayapmamızınhiç‐ biranlamıkalmamıştı.Türkiyekocamanbirülkeydivebizegereksinimi yoktu. Dolayısıyla biz Almanya’daki sorunlarımızı ana gündemimize taşıyarak,oradakiinsanlarımızayardımcıolalımkararınavardık. 363 Biz o doğrultuda düşünürken, bir vatandaşımız ırkçı neo‐Naziler tarafından Hamburg’da öldürüldü. Aslında bu neo‐Naziler tarafından Almanya’daöldürülenikinciTürk’tü.Haberibirtoplantısırasındaaldık. Ben toplantıda bulunan arkadaşlarıma, “Biz bu olay karşısında artık kayıtsızkalamayız.Bunaçokbüyükbirtepkigösterelim.”dedim.Böyle‐ ceAlmanya’dadağınıkkabakuvvetyanlısıolmayanbütünTürkdernek‐ lerini bir çatı altında toplanmaya çağırma kararı aldık. Bir anlamda Al‐ manya’dakiırkçılığakarşıeşithaklaralabilmekiçindirenişegeçecektik. Daha,sonrabirçatıaltındaTürkiyeGöçmenlerBirliğiHamburgÖrgütü‐ nükurduk. ‐Sağvesoldernekleribirarayatopladınız,anladığımkadarıyla… ‐ Evet; amaç Almanya’daki Türkler’in haklı çıkarlarını savunmak, eşithaklareldeetmeleriveırkçılığakarşımücadelevermek,kendikül‐ türel kimliğimizin gerektirdiği bazı çalışmaları yapmaktı. Bu model ilgi gördüvegiderekAlmanya’nınöbüreyaletlerindebenzerörgütlenmeler gidildi. BundanonyılöncedeAlmanya‐TürkToplumu’nukurduk.Bu,Al‐ manyaçapındaülkeninenciddisiyasivegöçpolitikasıylailgiliçalışma yapanbirörgüt.Amaşunudabelirteyim…Buörgütüniçindeaşırısağve milligörüşyok.AlmanyaTürkToplumugiderekAlmanya’dakamuoyu‐ nunönemliadresihalinegeldi.Türkler,yabancılarlailgilibirolayoldu‐ ğundabaşvuruyeribuörgüttür. ‐ Siz sol kökenden gelen bir kişisiniz. Uzun yıllar da SDP’nin üyesi,milletvekilioldunuz.AmasonradanSDP’denayrıldınız.Neden? ‐ Ne yazık ki sosyal demokrat olan bizim SDP, parlamentoda ka‐ rarlar almamıza rağmen bunların hiçbirisine uymadı. Bunun üzerine benhiçbirparlamenterinyapmadığınıyaparakpartimleilgili10sayfalık ciddibireleştiriyazısıyazdım.BuyazıdanedenbirdahaSDP’denaday olmayacağımıanlattım.Bu,Almanmedyasındaçokgenişyeraldı. DahasonraSDP,YeşilPartiileiktidarageldiveyediyıllıkiktidar döneminde,neyazıkkisosyaldemokratolarakyapacağınıntamtersini yaptı.Örneğin,çiftevatandaşlıkkonusundaağırlaştırıcıkoşullargetirdi‐ ler. Irkçılığa karşı yasayı çıkarmadılar. Bu dönemde çıkmasını bekliyo‐ ruz,amaçıkarmı,bilmiyorum.OysaAvrupaKomisyonu’nunbukonuda kararıvar. Ayrıca 2000 yılına kadar Türk vatandaşlığından çıkıp Alman va‐ tandaşı olduktan sonra yeniden Türk vatandaşlığı geri alınabiliyordu. Ama yasayı da değiştirdiler. Çifte vatandaşlığı kaldırdılar. Dolayısıyla Alman vatandaşlığına geçen 50 bin insanımız, Türk vatandaşlığını al‐ 364 maktan mahrum bırakıldı. Bunu değiştirmek için çok çalıştım. Başara‐ mayıncabubenimiçinbardağıtaşıransondamlaolduveSDP’denistifa ettim.YeniSolPartioluşumundabanamilletvekilliğiadaylığıteklifedi‐ lincedekabulettim.BöylecedesonseçimlerdeAlmanParlamentosu’na seçildim. ‐ Siz Türk kökenli bir Alman milletvekili olarak Türkiye’nin AB macerasını,heledesonLüksemburgtoplantısındaKıbrısRumkesiminin tavrıüzerine,nasıldeğerlendiriyorsunuz? ‐ Ben ilke olarak, Türkiye’nin AB üyeliğini destekliyorum, istiyo‐ rum, savunuyorum; bunun uğraşısını veriyorum. Ama eşit koşullarda olması gerekir. Türkiye ile AB arasında yapılan anlaşmalarda, Türki‐ ye’nin önüne sürülen koşullarda eşit davranılmadığı çok açıktır. Örne‐ ğin, “ucu açık görüşmeler” deniyor. Bu, daha önce hiçbir aday ülkeye uygulanmayanbirkoşul.Ucuaçık;yani:“Müzakereedeceğiz,amasonuç neolur?Onubilemeyiz.” Kesin bir tarih verilmiyor. Artı, en önemli noktalardan birisi, AB’nin Türkiye’yi hazmetme kapasitesi telaffuz edildi. Bu, öbür hiçbir adayülkeiçingündemegetirilmezkenTürkiyeiçintelaffuzediliyor. ‐ Yani Türkiye öne sürülen bütün koşulları yerine getirse bile, AB’den“Sizihazmedemiyoruz.”yanıtımıalabilir? ‐Evet.Onyılsonrabize,“SeksenmilyonlukTürkiyehazmedilecek gibideğil.Kusurabakmayın.BizABolaraksizinletamüyelikdeğil,imti‐ yazlıortaklıkkuralım.”diyebilirler. Biliyorsunuz,bunuAlmanHıristiyanBirlikPartileriönermişti.Ben bu ayıp kavrama, “imtiyazlı dışlama” politikası diyorum. Artı, bundan daha da tehlikelisi, referandum olayıdır. Yani Fransa’nın Türkiye’nin üyeliğini referanduma sunmayı anayasasına sokmasıdır. Kıbrıs Rum kesimi de aynı şeyi yapabilir. Türkiye için uzun bir süreç olacaktır. Pa‐ zartesi günü Lüksemburg’da olanları izledik. Bunlar, 35 konuda tekrar tekrargündemegelecek. ‐ Diyelim ki Türkiye bütün koşulları yerine getirdi ve 35 konuda dayüzününakıylaçıktı.Sonraneolur? ‐Ozamanda,dediğimgibi,“Referandumagideceğiz.”diyebilirler. Bakın,hükümetlerinTürkiyeileilgilikamuoyunaverdiğimesajlarhalkı çok etkiliyor. Biz bunu yaşadık, görüyoruz. Bir örnek vereyim; Türki‐ ye’ninABüyeliğikonusundazamanzamananketleryapılır.BiraraTür‐ kiyeileilgiliolarakbuanketsonuçlarındaçokolumlubiryaklaşımvardı. Almanya’daki anket sonuçları yüzde 55’lere kadar olumlu çıkıyordu. 365 Ama daha sonra bu olumlu hava tersine döndü. Olumsuz mesajlar ve‐ rilmeye başlandı. Sonuçta bir baktık ki, kamuoyunun eğilimi yüzde 35, yüzde40’larakadardüştü. ‐ Hava Türkiye lehine iken aleyhine döndü. Sizce bu kadar hızla değişebileneğilimlerinnedenineolabilir? ‐Türkiye’ninABüyeliğininABtarafındantaşınamayacakbazıyük‐ lergetireceği,zamanzamanAlmanHıristiyanBirlikPartileri,hattaLibe‐ ralPartivemedyatarafındansüreklikamuoyunapompalandı. Bir örnek vereyim: “Türkiye’yi üyeliğe alırsak bunun AB’ye 40 milyarAvro’lukbirmaliyetiolacak.”dendi.Birbaşkası20milyar,öbürü 30 milyardan söz ediyor. Basın da bunları manşet yapıyor. Bir başka iddia da şu: “Türkiye’ye kapılar açıldığında Anadolu’dan milyonlarca işsizAvrupa’yaakınedecek.” ‐İyide,Türkiye’yeucuaçıkolarak,tamüyelikverilsebileTürkva‐ tandaşlarına serbest dolaşım hakkı tanınmayacağı koşulu getirilmedi mi? ‐ Bu sınırlama belki kalıcı biçimde uygulanacak. “AB gerekli gör‐ düğü sürece”deniyor. AB öbür üye ülkelere de geçiş sürecinde serbest dolaşıma böyle sınırlama getirdi; ama saptanan bir süre boyunca bu uygulama yapıldı. Örneğin, İspanya’ya, Polonya’ya bu uygulandı. Ama bununsüresibelliydi. Türkiyeiçinodaöngörülmüyor.YaniABülkelerindeişsizlikvarsa serbest dolaşımı gündem dışı tutabiliyor. Ben 40 yıldır Türkiye’de ger‐ çekdemokrasi,gerçeksosyaldevletvebağımsızTürkiyeiçinmücadele veriyorum.BenimgibiTürkiye’deonbinlerceaydındabununmücade‐ lesi içinde. Türkiye halkının büyük bir kısmı bunu istiyor. Ama Türki‐ ye’deyöneticilerneyazıkkikendiözgüriradeleriyleyapılmasıgereken‐ leriyapmıyorlar. Halabirdiziyapılmasıgerekenişvar.AmabunlarıilledeABiste‐ diği için yapmak zorunda değiliz ki… Bunları kendimiz, kendi halkımız istediği için yapmalıyız. Atatürk’ün koyduğu “çağdaş medeniyetler dü‐ zeyine gelmek” var. Biz o düzeye layık değil miyiz? Türkiye AB’ye üye olmuş,olmamışbubenimiçinikincilönemde.Önemliolan,bustandart‐ ları kendimiz için yakalamaktır. Ne yazık ki bazı şeyleri, AB zorladığı için,bizimyöneticileryapmayıkabulediyorlar. ‐ Türkleriçinserbestdolaşımhakkınınsonsuzakadarsınırlandı‐ rılmasınageridönersek,Avrupaülkelerininnüfuslarıyaşlı.10yıliçinde buyaşlınüfusuartıkhiçbirşekildeistihdamasokamayacaklarıiçin,özel‐ 366 likle Almanya’nın Afrika ülkelerinden işçi almak için hazırlık yapmaya başlaması,Türkiye’yekarşıbaşkabirikiyüzlülükdeğilmi? ‐Şuandabu,AB’ninhenüzgündemindedeğil.BugünAlmanya’da dörtmilyonunüzerindeişsizvar.Öbürülkelerdedeişsizliksorunubü‐ yük.Amasöylediğinizolayçokdoğru.Bu,çokciddiolarakileriyeyönelik düşünülenbirkonu.Avrupakıtasıartıkyaşlı.BirdeAB’ninşuandabile bellikonulardakalifiyeelemanaihtiyacıvar.Bukalifiyeelemanihtiyacı‐ nıbünyesindekiişsizlerlekapatamıyor. HeleonyılsonraAB’ningenç,dinamik,heralandaçalışacaknüfu‐ saşiddetleihtiyacıolacaktır.ÖzellikleTürkiyebukonudabüyükpotan‐ siyel. Ama AB, zaten bir ikilem içinde. Türkiye özgüvenle bu ilişkileri sürdürmelidir. Çünkü AB’nin Türkiye’ye gereksinimi var. Türkiye bu gereksinimin farkında olmalı ve bunun özgüveniyle masaya oturmalı, müzakerelerisürdürmelidir. ‐AB’ninTürkiye’yehangialanlardaihtiyacıvar,sizce? ‐ Pek çok alanda. Avrupa’nın geleceği için, enerji kaynaklarının güvenaltındaolmasıçokbüyükönemtaşıyor.Türkiyedebununkalesi. Orta Asya’daki Türk Cumhuriyetleri’nde bulunan doğalgaz, petrol po‐ tansiyeli son derece önemli olduğu için, yine burada Türkiye’ye büyük görev düşüyor. Türkiye siyasi güven ve istikrar için son derece önemli birkonumda.Ayrıcadaönemlibirgüç. ‐AB’nin Türkiye’denuymasınıistediğikriterlersadecedemokra‐ tikleşme, adil düzen, adalet sistemini düzeltme ve insan haklarına say‐ gıylasınırlıkalmıyorki…HiçdurmadanbirKıbrıskonusunudadayatıp durmuyorlarmı? ‐Bizim,tabiikikırmızıçizgilerimizinolmasıgerekir.Bütünbudış‐ layıcıkoşullarakarşın,ensonundayinedışlayıcıbirtakımuygulamalarla “birçeşitABüyeliğigibibirşey”teklifedilirse,tabiikionaTürkiye’nin “Hayır”demesilazımdır.Türkiyeherüye gibi bütüneşithaklarasahip, eşit koşullarda, bütün karar organlarında tüm yetkilerini kullanabile‐ cekse,tabiikiABüyeliğikabuledilebilir. Kıbrıs gibi bununla çok doğrudan bağlantısı olmayan, ama yanlış veeksikanlaşmalarsonucuşuandayaşadığımızsorunlabizikarşıkar‐ şıyabırakanbirmeselenindeçözülmesigerekir. ‐Peki,bukoşullaraltındaKıbrısmeselesinasılçözülebilir? ‐ Pazartesi geç saatlere kadar AB’nin Genişlemeden Sorumlu Ko‐ miseriRehn,AvusturyaDışişleriBakanıUrsulaPlassnikveDışişleriBa‐ kanıAbdullahGül’ünbasıntoplantısınıizledim. 367 RehnvePlassnik,“Türkiyeyükümlülükleriniyerinegetirmeli.”di‐ yorlar. Yani Türkiye Kıbrıs’ı Rum kesimi tanımalı, ona limanlarını, havalimanlarını açmalı, ilişkilerini normalleştirmeli. Türkiye, AB’nin üyesi olan Kıbrıs Cumhuriyeti’ni Rum kesimi tanımak zorunda. Bunu dakabulediyorum.AncakKıbrıs’ınbirgerçeğivar;Kıbrıs’taikitoplum veikiayrıdevletbulunuyor.AB,bununbirtarafınıtanıdı,onuüyealdı. ‐ İyi de AB’nin KKTC’ye hiç yükümlülüğü yok mu? Ambargolar kaldırılmayacakmı? ‐ “Ambargo kalkacak, izolasyon sona erdirilecek; yardımdan Ku‐ zeyKıbrısgereklipayınıalacak.”denmiyormuydu? Öte yandan, basın toplantısında Dışişleri Bakanı Gül, Annan Pla‐ nı’nıRumtarafınınreddettiğini,amaTürktarafınınkabulettiğinisöyle‐ yerek“Bizeverdiğinizsözlervar.”dedi. Söznedir?Sözlüsözmü?Bakın,buverilensözlerinanlaşmadaya‐ zılıolarakyeralmasıgerekir.Araştırdım;TürkiyeileABarasındaKıbrıs konusuyla ilgili yapılan yazılı bir anlaşma olup olmadığına bir baktım. AB’ninbukonudaTürkiye’denistediğibirtakımşeylerekarşılık,Türkiye deAB’den yazılıolarak kendiyükümlülükleriniyerine getirmesiniiste‐ meliydi. Ben bu durumu kıyasıya eleştiriyorum. Böyle anlaşma yapıl‐ maz. Anlaşma sözlü olur mu? Sizin için askeri, stratejik, siyasi, onursal boyutlarıolanbirkonudaçokciddibiradımatıyorsunuz.Amayazılıbir anlaşmayapmıyorsunuz. ‐ Peki, bölünmüş, sorunlu bir ülkeyi tam üye yapmak AB’nin kri‐ terlerinetersdeğilmi? ‐Buenbüyükhata.ABkenditemelilkelerindeşöylediyor:“Her‐ hangibiradayülkeninçözülmemişsorunlarıvarsaosorunlarçözülme‐ denüyeolamaz.” Ama öte yandan, AB kendi ilkelerine ters düşerek Rum kesimini tektaraflıolarakbünyesinealdı.OzamanbenimmedyadaVerheugenile çokciddibirtartışmamdaoldu. Bu hatayı yaptılar; güzel. O zaman bu hatanın telafi edilmesi için KKTC’nin içinde bulunduğu anormal durumun normal hale getirilmesi için gerekli anlaşmanın yapılmasını Türkiye’nin istemesi gerekir. Bunu gayetaçıkseçikbiçimdekarşıkoşulolarakortayakoymalıdır. “BenRumkesiminitanırım.AmabununkarşılığıolarakKKTCüze‐ rindeki izolasyon, ambargo kaldırılacak, ilişkiler normalleştirilecek.” denmelidir. Türkiye’den havalimanlarını açması isteniyor. Peki, KKTC’dekihavavedenizlimanlarıneoluyor? 368 ‐ Onlarhalayasadışıhavavedenizlimanlarıolarakkabuledilmi‐ yormu? ‐Türkiyeherhangibirdevletdeğil.Yediyüzyıllıkdevletdeneyimi olanbirülke.Amabugün,böylebiranlaşmaiçin,“Sözverdiniz.”deniyor. Ötekitaraf,basıntoplantısındaböylebirbağlantıkurmuyorbile.“Kuzey Kıbrıs’a biz yardım yaparız, yapmayız. Bunu sizin yapmanız gerekenle bağlantılıgörmeyin.”demeyegetiriyor. Oradaçokbüyüknoksanlıkvar.Çokbüyükhatayapıldığıkanısın‐ dayım. Bu hata düzeltilmelidir. Yoksa Türkiye daha çok yıllar uğraşır, durur. Üstelik onurumuzla da oynanmış olur. Bu durum, Türkiye’de AB’yekarşıtepkiyiartıracaktır.Eğerbuistenmiyorsabusorunçözülme‐ lidir.BusözlerimhemTürk,hemdeABtarafına. Türkiyesorununçözümüiçinbirplanortayasunmalı;buplanıBM çerçevesinde gündeme getirmeli ve AB kamuoyuna taşımalıdır. “Biz so‐ runun çözümü için şunları öneriyoruz…” denmelidir. O zaman Türkiye atağageçerekadilbirçözümistediğinidünyayaduyurabilecektir. ‐ Yani siz burada Türkiye’nin ciddi olarak bir eksikliği olduğunu mudüşünüyorsunuz? ‐Yüzdeyüzöyle.EğerAbdullahGül’ünsöylediğigibibiranlaşma varsa,ozamanTürkiyebunuortayaçıkarsın.“Sizbunungereğiniyapın.” desin.Herhaldeyokkisadeceverilensözdenbahsediliyor.Uluslararası ilişkilerdeanlaşmalarsözlüsözvermeleredayanmaz. LeylaTavşanoğlu.Cumhuriyet,18.06.2006. 369 16.5.Hürriyet 16.5.1.“İstanbulCengiz’inÜlkesiGibiOlmalı.” DoğruYolPartisiGenelBaşkanıMehmetAğar,HürriyetGenelYa‐ yın Yönetmeni Ertuğrul Özkök ve Ankara Temsilcisi Enis Berber‐ oğlu’nunsorularınıyanıtladı. ‐EskibirİstanbulEmniyetMüdürüolarakİstanbul’aasayişinye‐ tersizolduğunudüşünüyormusunuz? ‐ Bugün çalışan arkadaşlarım, benim hep yanımda çalışmış arka‐ daşlar.Onlarıniyiniyetininvarolduğunudüşünüyorum.Amazorlukları olduğunu düşünüyorum, siyasette bana düşen, zorlukları ortadan kal‐ dırmaktır. Daha rahat bir İstanbul yapacağımızdan hiç kimsenin bir şüphesiolmasın. ‐Meselanasılbirgüvenlikanlayışınızvar? ‐Cengizİmparatorluğu’nunbirhikáyesivardır.Birbakire,atsırtı‐ na bindirilir. Yanına bir çuval altın konur. İmparatorluğun bir ucundan birucunaatsırtındabirçuvalaltınlagüvenlikiçindegidergelir.Bizişte bunun Türkiye’nin bütün büyük şehirlerinde aynısının olmasını istiyo‐ ruz. ‐Kadınbakiredeğilseneolacak? ‐ Gülüyor Bunumisalolaraksöylüyoruz.Elbetteonungüvenliği deaynışekilde. mi? ‐DenizBaykal,İstanbul’daAKP’yigeçtiğinisöylüyor,sizcedeöyle ‐ İstanbul da başta olmak üzere biz Türkiye’nin her tarafını gezi‐ yoruz.İstanbul’dabugünböylehiçkimsefetvavermesin.İstanbul’unne olduğunusandıktahepberabergöreceğiz. ‐ İstanbul’a bir inanış var: AKP varoşları kolay teslim etmez, imkánlarsağlanıyororalara. ‐ Şimdi bu imkánlar sağlanıyor doğru. Oradaki halka “Biz size iş vermeyeceğiz, biz size daha iyi bir hayat standardı vermeyeceğiz. Ama bunun yerine biz size bulgur, fasulye, nohut vereceğiz. Odun, kömür vereceğiz.Üşümeden,açkalmadan,böylehayatıdevamettirin”deniyor. Bulgur,fasulyedönemibitti.Budevamedemez.Solunterkettiğideğer‐ lerinbizbugünsahibiyiz.Gelirdağılımı,adaletsizlik,yoksulluklamüca‐ dele,işsizliklemücadele,suçlamücadele... 370 ‐Susurlukolayındakendiniziçokyalnızhissettiğinizzamanlarol‐ dumu? ‐Olmadı.Nedenbiliyormusunuz?Sokaktanolağanüstübirdestek aldım.Benbugünküsiyasişekillenmemideonaborçluyum.Yabenihalk taşıdı,halkkorudu,halkmuhafazaetti. ‐CHP’ninmilliyetçisöylemisizirahatsızetmiyormu? ‐ Hayır. Çünkü bunlar, o milliyetçilik anlayışı bizim milliyetçilik anlayışımızolamaz.Bizimtekbirmilliyetçilikanlayışımızvardır,Türki‐ ye’yiböldürmeyenmilliyetçilikanlayışı.Zatenbizimbinyıllıktarihimiz‐ de Anadolu’daki, Trakya’daki tarihimizde, İslam’la birlikte, buradaki milliyetçilikhiçbirzamanetnikanlamdabirmilliyetçilikolmamıştır. ‐Yanisizinkonuştuğunuzbütünhalkıbiraradatutmak. ‐Türkiye’ninenvazgeçemeyeceğimiztemeliüniterdevlet.Burada hiçbirtavizimizyok. ‐Üniterdevlet,üniterhalkdiyorsunuzsiz. ‐Aynen.Halkıbütünleştirme.Bizherkesianasınınkarnındandoğ‐ duğugibihürveeşitkabulediyoruz. Doğumdangelen farklılıklar,Tür‐ kiye’ninzenginliğidir.Veherkesinkimliğine,herkesindoğuşundangelen farklılıklarınasaygıgösteririz.Yukardanbakmadan,kibiriçindebakma‐ dan, kimseyi birbirinden ayırt etmeksizin. Baktığınız vakit, 1950 ile 60 arasındaTürkiye’ninDoğu‐Güneydoğu’sundasilahlıbirhareketyoktur. Bunuiyianalizetmek,iyigörmeklazım. ‐Hayatınızboyuncagördüğünüz,siziençoktatminedencumhur‐ başkanlarıkimlerdi? ‐Hayattakileresağlıklardileyelim.Geçmişaçısındansöyleyelimis‐ terseniz. Turgut Özal ve mutlaka Celal Bayar. Son dönemler açısından söylüyorum,yoksaAtatürkgibibirdeha. ‐PekiEnverPaşahakkındanedüşünüyorsunuz? ‐Gönlümüzehoşgelentavırların,kararlılıkların,cesaretinsahibi‐ dir.BirTürkkurmaysubayınınkafasınındörtteüçüMustafaKemalPaşa isedörttebirindedeEnverPaşaolmalıdır. ‐YaMustafaMuğlalıolayı? ‐Devletesadakatişüphegötürmez.Uzunsürebizimsilahlıkuvvet‐ lerimizietkilemişbirolayolduğunudakabuletmeklazım,bubakımdan demokrasivehukukunnekadarönemliolduğunubugüngörüyoruz.Bir vatansever adamın, ömrünün son noktasında karşı karşıya kaldığı bir zordurummutlaka,onudakabuletmeklazım.Üzüntüvericibirdurum‐ 371 du.Hiçolmamalıydı,bununolmamasınınönünüaçacakolangüçsiyaset yönetimi,bununöneminigörmeklazımbuolaylarda. dir? ‐Türklüktarihindesiziençoketkileyensimalar,kişiliklerkimler‐ ‐ Osmanlı İmparatorluğu açısından bakacak olursak yükselme devripadişahlarıçokönemli.BirinciMuradveFatihSultanMehmedçok önemlidevletadamları.Neaçısındanönemli?Çağınınenbilgili,enbilgin kişisiFatihSultanMehmed.BiryönüylebirTürkimparatoru,biryönüy‐ ledeBizans’ıntarihsel ağırlığınıdasırtına,arkasına almış,dahabüyük ufukları düşünen bir Roma İmparatoru. Gerileme döneminde kuşkusuz SultanAbdülhamid. ‐Başbakan’ınhastalığındailkgidensizoldunuz... ‐EnzorgünümdegelmiştibanaTayyipBeyvenormalinötesinde debirilgigöstermiştiodönemde.Siyasettebizizora,köşeyesıkıştırmak isteyipyakınımızdaolmasılazımgelenlerinolmadığıbirnoktada,cena‐ zeyegelip,nelazımgelirse,İstanbulbelediyereisiolarakonuyapmıştı. Günügeldiğindebizimyapmamızgerekenidebizyaptıkdiyedüşünüyo‐ rum. İnsan kötü gününde yakınında olanları hiçbir zaman unutmaz, unutmamalıdır. ‐ Devlet kavramı çok güçlüdür sizde. Yaşar Paşa’nın o laflarını duyduğunuzzamannehissetiniz? ‐ Kimsenin beni kırmaya hakkı olmadığını düşünüyorum. Ve ben hepdikdurdumyani.BenMehmetAğar’ım,benduruşumuhiçbirzaman bozamam. Ama ben ülkede büyük gerilimleri ortadan kaldırmaya aday çıkmışım. Canımı ortaya koymuşum, her dönemde koymuşum, gene koyuyorum ortaya. Ve küçük gerilimler yaratmak istemem ben. Ben kavgaların adamıdeğilim,benbüyükuzlaşmalarıgetireceğim.Amabü‐ tün bunları yaparken, siyasi kişiliğimi de, hayatımdaki kişiliğimi de ez‐ dirtmem. Ben herkesi kırmamaya dikkat ediyorum, herkesi. Beni de kimsekırmasın. ‐OsmanBaydemir’in“Buranınkaynaklarıburayabırakılır”sözle‐ rinenediyorsunuz? ‐ İşte bu tam gülünecek bir şey. Türkiye’nin vergisinin yüzde 80’iniİstanbul,Ankara,İzmir,Kocaeliveriyor.Doğu,Güneydoğu’daki24 vilayetdeenfazlayüzde2vergiödüyor.Amaenbüyükkamuyatırımları bu bölgelere yapılıyor. Baydemir, Diyarbakır’da patlayan kanalizasyo‐ nunabaksın. 372 ‐ Seçimden sonrası için koalisyon modelleri konuşuluyor. AKP‐ DYPformülüiçinnediyorsunuz? ‐Hanibizbarajıgeçemiyorduk?Şimdibizekoalisyonortağıseçili‐ yor. Bir müddet sonra, süreç geliştikçe tek başına doğru tepelere gitti‐ ğimiz,birinciliğedoğrugittiğimizgörülecek.Mücadeleettiğimbugünkü iktidardır.Benonunlamücadeleederek,oylarımıyükseltip,birinciparti olacağım. ‐Ovadasiyasetyapılsınderkensomutolarakneyikastettiniz? ‐Siyasetzatenyapılıyor,yapılmıyordiyebirşeyvarmı?Bugünsi‐ yaset yapılmıyor mu? Bugün, farklı şekillerde işte mahalli idarelerde olsun, bazı siyasi partilerde olsun, bazı sivil toplum kuruluşlarında ol‐ sun... ‐AmaMeclis’egiremiyorbuirade? ‐HalkistiyorsaMeclis’egirer.Barajkonusundaşöylebirşeyyap‐ makgerekiyor:Yüzde10barajınınbusaattensonraindirilmesizor.Ama birTürkiyemilletvekilliğiniyüzde3’lük,4’lükbarajlarlavaretmekmec‐ buriyetivar,dolayısıylaböylebirtemsiliadaletinönünüaçmaklazım. ErtuğrulÖzkök‐EnisBerberoğlu.Hürriyet,23.10.2006. 16.5.2.Çalışlar:“LatifeHanım,MustafaKemal’inBaşınaGelmişBir KazaDeğildi.” Geçtiğimiz yıl, Mustafa Kemal Atatürk’ün eski eşi Latife Hanım’ın 30.ölümyıldönümüydüvebütünyılLatifeHanımtartışmalarıylageçti. Ancak tartışılan, Latife Hanım’ın ölümünün yankıları filan değil, öncebirbankakasasına,arkasındanTürkTarihKurumu’na TTK ema‐ netedilenevrak‐ımetrukesi’ninakibetiydi. Üzerinden 30 yıl geçtiği için, mahkeme tarafından bu belgelerin üzerinekonulanyasakkalkmıştıvebelgeleriokuyanbirkaçkişidenbiri olanProf.Dr.ReşatKaynar’ınifadesiylesözkonusubelgeler,“Cumhuri‐ yet tarihinin yeniden gözden geçirilmesini gerektirecek” önemdeydi. Zatenkıyametdebundankopmuştu.Bazıları,muhtemelenMustafaKe‐ mal’inhatırasınınrencideedilebileceğiendişesiyle,bubelgelerinkamu‐ yaaçılmasınaşiddetledireniyordu. Bazıları da, Latife Hanım’ın Atatürk’ten ayrıldıktan sonra tek ke‐ lime bile konuşmadığını hatırlatarak, böyle bir endişenin yersizliğini dile getiriyordu. Netice itibariyle Latife Hanım’dan kalan belgeler TTK’nin deposunda kaderine terk edildi bir kez daha. Peki ama Latife 373 Hanım hakikaten ürkülecek birisi miydi, çok sevdiği Mustafa Kemal’in aleyhinebirşeylersöylermiydi? BugünekadarbizeanlatılanLatifeHanımportresi,bukonudapek fazlaipucuvermiyorduneyazıkki.MustafaKemal’ehayatızindaneden, mendebur,hoyratvehattadespotbirLatifeHanımimgesiçizilmiştizi‐ hinlerimize. GazeteciİpekÇalışlar’ınyerliveyabancıkaynaklarıtarayarakyap‐ tığı araştırma, durumun hiç de bize anlatıldığı gibi olmadığını koyuyor ortaya.Okudukçaşaşırıyor,resmitarihimizinbizdenbutürhakikatleri nedengizlediğinehayıflanmadanedemiyorsunuz. ‐BilinendenveyaanlatılandançokfarklıbirLatifeHanımportresi çiziyorsunuz. Çizdiğiniz portrede Latife Hanım, mağrur ve feminist bir kadınolarakgörülüyor.Kadınhaklarınıngelişmesiiçinbirpolitikacıgibi çalışıyor. Sizi böyle bir Latife Hanım portresine götüren ipuçları neler oldu? ‐MustafaKemalPaşa’ya,“Milletvekiliolmakistiyorum.”diyenbir Latife Hanım’la karşılaşınca “Vay canına!” dedim. Biz kadınlar bugün MilletMeclisi’ndeyüzde4,4’letemsiledilirken,bukadın83yılöncemil‐ letvekili olmak istemiş; üstelik de kadınlar daha siyasi haklarını elde etmemişken. Latife Hanım’ın dile getirdiği bu talep beni kışkırttı. Latife Ha‐ nım’ın sır kutusunu açacak anahtarı bulmuştum. Onunla ilgili olumsuz yaklaşımları terazinin bir kefesine koydum. Bir yana da bu sözü. Latife Hanımağırbastı.Bulmacanıneksikparçasıortayaçıkmıştı.Bendenönce degazeteciarkadaşlarım,LatifeHanım’ınyaşamınınkaranlıknoktaları‐ nıdeşmeyeçalışmışlardı.Amabenimkafamdabirtezvardı;butezkadın haklarınısavunanbirLatifeHanım’dı.Onunönemlibirkadınolduğunu farketmiştim.Dönemiokumaya,LatifeHanım’aaitsatırlarıbiriktirmeye başladım. ‐Hangikaynaklardanvenasıl? ‐ Bir gazeteci için en iyi kaynak nedir? Tabii ki gazeteler. Eski Türkçe kursuna gitmiştim. Eski yazı gazeteleri taramak o kadar kolay değilmiş. Dostlarımdan yardım aldım. Bu arada dünya basınına yönel‐ dim.Amerikanveİngilizbasınınaİnternetortamındakolaylıklaulaşıla‐ bileceğimi fark ettim. Önüme haberler birer ikişer düşmeye başlayınca heyecandanölecektim.LatifeHanımdünyabasınıtarafındanbüyükbir dikkatle izlenmiş, kadın hakları savunucusu ve “sufraje” sıfatlarıyla anılmıştı.Şaşırtıcıydı.2005yılıbaşındaLatifeHanım’ınbelgeleriaçılsın mıaçılmasınmıtartışmasıbaşladığında,benaraştırmamıyarılamıştım. 374 ‐“LatifeHanım,MustafaKemal’inbaşınagelmişbirkazadeğildi.” diyorsunuz.“Birkaza”gibiyansıtılmasınınsebebinesizce? ‐Türkiyetarihinde,LatifeHanımkadarağırsaldırıyauğramışbir başka kadın acaba var mı? Atatürk’ün heykellerine saldıranlara “mec‐ zup”deniyoryada“suçlu”diyehapseatılıyor.Amaonunbirdönemen yakınında bulunmuş, yaşamını paylaşmış Latife Hanım’a saldırmak ne‐ redeyseolağankabulediliyor. Latife Hanım, Mustafa Kemal Paşa ile evliyken yıldız muamelesi görmüş. Onun meziyetlerini anlata anlata bitiremeyen insanlar, yıllar içinde 180 derece dönmüşler ve haşin, kocasına eziyet eden, şımarık, döşemeyetopukvuranbirkadındansözetmeyebaşlamışlar.LatifeHa‐ nımmuhakemesimükemmel,birikimisağlam,herkonudafikriolanbir kadın.Sekizdilbiliyor,hukukokumuşdünyayıtanıyor. Mustafa Kemal Paşa’dan korkularından Latife Hanım’a tahammül edenler, yıllar geçtikçe eteklerindeki taşları dökmüşler, onu “Mustafa KemalPaşa’nınbaşınagelmişbirkaza”gibigöstermeyibaşarmışlar. ‐ Feminist bir kimlik sergileyen Latife Hanım, Falih Rıfkı Atay’ın ifadesiyle, “Kadın anlayışında pek Garplı olmayan” Mustafa Kemal’i ra‐ hatsızetmişolabilirmi? ‐Feministbirkadınyanındakierkeğimuhakkakrahatsızeder.Bu bir eşitlik kavgası çünkü. Çankaya’da yürütülen bir eşitlik kavgası tabii ki huzursuzluk çıkartır. Boşanmalarının ardından, “Latife Hanım’ın fe‐ minist tavırları mı acaba kocasını rahatsız etti?” sorusu dünya basını tarafındansorulmuş.AmabenMustafaKemalPaşa’nın,LatifeHanım’ın feminist tavırlarından başından beri keyif ve ilham aldığını düşünüyo‐ rum.Mesela,milletvekiliolmakisteğineolumlubakmıyorama“BakLati‐ fe, sana da oy vermişler.” diyerek ikili bir tutum sergiliyor. Latife Ha‐ nım’ın feminist tavırlarından esas rahatsız olanlar, daha ziyade diğer erkekler. ‐LatifeHanım,MustafaKemal’leveMustafaKemal’inyakınçevre‐ siyle zaman zaman iktidar mücadelesine mi giriyor? Boşanmalarının ardındangeçmişeyöneliktarihin“yeniden”yazılmasınınsebebibumu? ‐ “Latife Hanım’ın, Mustafa Kemal’in yakın çevresiyle bir iktidar mücadelesine girdiği” yorumu doğru. Çankaya’da yaşıyor. İktidarın merkezinde.Yanlışbildiğineitirazediyor,doğrubulduğunusavunuyor. MustafaKemalevliliksüresincegizlibelgelerinionasaklatmış.Yaniher‐ kesin içini dışını biliyor. Boşanınca, sanırım bu yüzden tehlikeli bir ka‐ dın olarak algılanıyor. Ya konuşursa korkusuyla onu önemsiz kılmaya, sözünüdeğersizkılmayaçalışıyorlar.LatifeHanımiseherkesinbukor‐ 375 kusuylasankieğleniyor.Tenezzüledipkimsealeyhindebirşeysöylemi‐ yor.Gazetecikabuletmiyor. ‐Eğerboşanmasalardı,MustafaKemal’indahadüzenlibirhayatı‐ nınolacağına,içki,sigaravekahvekonusundaLatifeHanım’ın“yasakla‐ rı”nın işe yaracağına dair kanaatler var. Siz bu kanaatleri paylaşıyor musunuz? ‐Sigaravekahvedenziyade,gecesofrasıydısanırımyıpratıcıolan. Latife Hanım’ın yasakları Mustafa Kemal’i bunaltmış. Zaten pek de işe yaramamış. Ancak Latife Hanım evde düzenli bir yaşam kurulmasını sağlıyor.Çankaya’yı,protokolkurallarıylayönetilenbircumhurbaşkanı köşküneçeviriyor.OnunÇankaya’dangitmesi,biranlamdaMustafaKe‐ mal’in düzeninin bozulması, sağlıksız bir yaşamın egemen olması anla‐ mına geliyor. Çok erken aramızdan ayrılan Atatürk, belki de Latife Ha‐ nım’labirliktedahauzunyaşardı.Herkesbukonudabirleşiyor. ‐Boşanmalarınınardından,MustafaKemal’inengellemeçabaları‐ narağmen,yakınçevreninLatifeHanımhakkındakaralamakampanyası başlatmasının ve bunda da başarılı olmasının arkasında ne yatıyor siz‐ ce? ‐LatifeHanım,herşeyehakimolantavırlarıylaortadankaybolun‐ caÇankayasofrasınakatılanlarbir“Oh”çekmişolmalılar.Ancaksesleri‐ niçıkarmayabaşlamakiçinyıllarcabeklemişler.Boşanmalarınınardın‐ dan, Latife Hanım’a bence uzun süre saygısızlık edilmemiş. Karalama kampanyası 1950’lerde başlıyor. Latife Hanım, 1925 yılında sahneden çekilmişbirkadın.Geçgünlerdekipırıltısıunutulupgittiğiiçinkaralama kampanyasıiknaedicioluyor. Ancaktuhafolanşu:LatifeHanımbirtürlüunutulmuyor.Yeniden çizilenkarakteriilearamızdayaşamayadevamediyor.Yaniönemlibirisi olduğu gerçeği değiştirilememiş. Halbuki bu topu topu iki buçuk yıllık birevlilik.OndansonraLatifeHanımgörünmezbirkadınolmuş. ‐MustafaKemalileLatifeHanım,odönemegörehaylimodernbir evlilikyapıyorlaramaboşanmaşer’ikurallaragöreoluyor.YaniMustafa Kemal,“Boşadım.”diyorvebuyetiyor. ‐ Ablası Vecihe Hanım’ın deyişiyle “alaturka bir boşanma.” Harıl harıl Medeni Kanun çevirisi yapılıyor, gazetelerde haberleri yayımlanı‐ yor ama Mustafa Kemal eski usul boşanıyor. Anlaşılan çok öfkelenmiş, imajınıpekdüşünmüyor. Halbuki, dünya basını epey çalkalanmış. Medeni Kanun henüz çıkmadığıiçinbiçimolarakkanunaaykırıbirdurumyok.Yalnızyinede 376 unutmayalım, boşanma bildirisinde karşılıklı ayrılmaya karar verdikle‐ rindensözediliyor.Yanitektaraflıbirboşanmagibialgılanmamasıiçin çabaharcamışMustafaKemal. … ‐Beklenenoldu.TopalOsmançetesiÇankaya’yıkuşattı.Latife’nin kızkardeşiVecihedeoradaydı.Veciheİlmenyıllarsonrabirdostmecli‐ sinde o gün yaşadıklarını anlatmıştı. Bu anlatım Topal Osman olayının bilinmeyenbiryönünügünışığınaçıkartıyor: ‐ Milli Mücadele’nin lideri tehdit altındaydı. Kısa bir tartışma ya‐ şandı.ÖnemliolanMustafaKemalPaşa’nınyaşamıydı.Onabirşeyolur‐ sa,zatenhiçbirihayattakalamazdı.Dışarıdakilerlepazarlıkbaşladı.Adet olduğuüzere,“Kadınlarveçocuklaröndençıksın.”dediler. Planşuydu:MustafaKemalPaşakılıkdeğiştirerekkadınlarveço‐ cuklarlabirliktedışarıçıkacaktı.Fakateviniçindedebirilerininkalması gerekiyordu. Latife muhafızlarla birlikte evde kalmaktan yanaydı. “Ben onları oyalarım.” diyordu. Mustafa Kemal Paşa önce şiddetle itiraz etti. AncakLatife’nininadını bilirdi.Vecihebirçarşafbuldugetirdi.Mustafa Kemalçarşafıgiydi,baldızıVecihevehizmetkarkadınlarlabirliktedışarı çıktı. Latifedebuaradaonunkalpağınıkafasınatakmıştı.Erlerdenbiri‐ ne, “Mutfaktaki portakal sandıklarını getir.” dedi. Sandıkları pencerele‐ rin önüne dizdiler. Evde ışıklar yanıyor ve bahçeden bakıldığında içer‐ dekiler fark ediliyordu. Boyunun kısalığı dışarıdan fark edilmemeliydi. Latife, portakal sandıkları üzerinde bir ileri bir geri yürüyor, dışarıdan gelenhabercilerleiletilenmesajları,evdeMustafaKemalvarmışgibialıp cevapveriyordu. Ölüm tehdidi altında çeteyi oyalamayı sürdürüyordu. O sırada Mustafa Kemal, Topal Osman’a karşı yürütülecek harekatı planlıyordu. Sonunda Topal Osman’ın adamları eve kurşun yağdırmaya başladılar. Ardındanevegirdiler.MustafaKemal’ingittiğinianlayıncaçılgınadönüp ne buldularsa parçaladılar. Onların aradığı Mustafa Kemal’di. Ama elle‐ rindenkaçırmışlardı.OsıradaTopalOsmançetesi,muhafıztaburutara‐ fındansarıldı.Latife’yezararvermeyezamanlarıkalmamıştı. Kaynak:LatifeHanım’ınkızkardeşiVeciheİlmen’inanlatımından. ‐ Güleoynayagittikleriİzmir’de,LatifeileMustafaKemalölümün eşiğinden döndüler. Resmi tarihe ve dönem anılarına yansımayan bir suikast girişimiyle yüz yüze kaldılar. Dünya basınının “El bombasıyla TürkiyeCumhurbaşkanı’nasuikastgirişimi”olaraksunduğuilkhaber,7 377 Ocak’taKanada’daTorontoDailyStar’ın,üçüncüsayfasındaçıktı.Haber, “Mustafa Kemal’e isabet etmeyen bomba karısını yaraladı.” başlığıyla verilmişti.8OcaktarihliNewYorkTimesgazetesininbirincisayfasında “MustafaKemalPaşakurtuldu,atılanbombaylakarısıyaralandı.”haberi yeraldı.8OcaktarihliChicago Tribun’e göre,saldırganMustafaKemal ileLatife’ninkaldığıevegitmiş,Paşa’ylagörüşmekistemişti.Kimliğibi‐ linmeyenadamıönceBayanKemalkabuletmiş,adameşinigörmekiçin ısraredinceCumhurbaşkanıgelmişveadamonabombaatmıştı. … Latife Hanım 13 Temmuz günü 1975 Teşvikiye Camii’nden uğurlandı. Cenaze için devlet töreni yapılmadı. İstanbul Valisi Namık Kemal Şentürk’ü aile İzmir’den tanıyordu. Şentürk yetkisini kullanarak kara,havavedenizbirliklerindenoluşanbirşerefkıtasıgelmesinisağ‐ ladı.Sondakikadabirbayrakolmadığıfarkedildi.Cenazeyekatılanlar‐ danGültekinAğaoğlu,“TabutüzerinebirTürkbayrağıbilekonmamıştı. Ablalarımla birlikte ısrar ettik, bir bayrak bulunup üstüne örtülmesini sağladık.”diyor. Gerçekten de son dakikada bulunan bir bayrak, Latife Hanım’ın naaşının üzerine örtüldü. Anlaşıldığı kadarıyla bayrağın örtülmesi için çabagösterenlerdenbirideValiŞentürk’tü. SefaKaplan.HürriyetPazar,04.06.2006. 16.6.Milliyet 16.6.1.“RöportajBasitBirSesKayıtİşlemiDeğildir!” ‐ “Röportaj basit bir ses kayıt işlemi değildir.” diyor Can Dündar. Bizegörebiçimlenenbiryazıdır,bizieleverenbirtürdür.Bunuyapma‐ yagayretettim.Onlarınnesöylediklerindençok,onlarınsöylediklerinin banaçarpıpyansıması,yankılarıvarbukitapta.Buyüzdendebukitap benimhayatımdanbirçokipucutaşıyor.ÇünküYılmazErdoğan’da,Tim‐ sahveDaral’da,BehçetNacar’dabenimkuşağımdanbirçokizvar. ‐Röportajlaranasılbaşlıyorsunuz?İlkgirişenzorudurya... ‐Vakitçokönemlibirkere.Darzamanasıkıştırmamakgerekiyor. Ortamdaönemli.Buikisiolduktansonrabenimyöntemim,“Öncebıra‐ kalımda,oanlatsın”dır.Bazısıenzorsoruylabaşlayıpbaştaşokeetmeyi sever.Herkesinbiryöntemivar.Amabenmümkünmertebekarşımda‐ kinianlamaderdindeolduğumiçin,önceonakendicümleleriylehayatı‐ nıanlattırmayıtercihederim.Onunanlatmakistediklerinienbaştadin‐ 378 lemek,hemonabirrahatlıksağlarhembeniaynısorularıtekrarsorma külfetindenkurtarır. ‐Neredeyseröportajyaptıklarınızkadarünlüsünüz.Sizitanımala‐ rıgüvenduymalarınamı,yoksaçekinmelerinemisebepoldu? ‐ Buna katılmadığımı söyleyeyim önce. Onlar kadar ünlü değilim. ÇünkübunlarTürkiye’ninenşöhretlişahısları.Bugünekadaryaptıkları‐ nız yapacaklarınızın garantisidir ya... Beni tanımaları, kendilerini bana daha kolay açmalarını sağladı. Tanışmasak dahi isimlerimizle tanışıyor olmanınçokyararınıgördük. ‐ Röportajlarda rahatsız edici sorular sormaktan özellikle kaçın‐ mışgibisiniz... ‐“Sansasyonelbircümleçıkarayımyadahiçsorulmamışbirşeyi sorayım.” diye düşünmedim. Çok genel olarak bu şahsiyetler bir döne‐ minaynaları.OnlarüzerindenTürkiye’yianlamayaçalışanbiryaklaşım içindeydim. Tarkan’ın, Yılmaz Erdoğan’ın, Süreyya Ayhan’ın kişisel öy‐ küsündenziyadeonlarınbizeanlattığıTürkiye’ydibenimpeşindeoldu‐ ğum.Söylediklerindenonuanlamayaveaktarmayaçalışıyordum. ‐Kişiselolarakdaöfkeduyduğunuz,birkuşağınergenliğiniparça‐ ladığını düşündüğünüz Behçet Nacar’la Parçala Behçet röportajınız ilginçti.Hembunlarıyazıphemdeonusakinsakindinlemeniz... ‐Olgunlukdiyelim.Okadarkinciolmadığımıhissettim.Belkiaynı röportajı10yılönceyapsaydımfarklıolurdu.Bugünüzerindençokza‐ man geçti. O arada ekmek yedik, dayak yedik... Dönüp baktığım zaman eskisikadarkızgınolmadığımıgörüyorum. ‐ Kitabınızın arka kapağında “Türkiye’nin bir başka yüzünü gör‐ dümherbaktığımyıldızda.”diyorsunuz.BunlarTürkiye’ninhangiyüzle‐ ri? ‐ İbrahim Tatlıses’te ben kentlere hafif ürkek bir şekilde sokulan amamüthişbiryırtıcılıklavekentinsahibiolmakararlılığıylagelip,ken‐ dideğerlerinikentekabulettirenvebugüniktidardaolanzihniyetigö‐ rüyorummesela.HülyaAvşar’dayerigeldiğizamankomplekslerinibile övüneceği bir malzemeye dönüştüren bir özgüveni görebiliyorsunuz. Yıldız Tilbe’de aslında tüm acılarını içine gömmüş milyonlarca kadının çığlığını duyuyorsunuz. Tarkan’da Türk erkeğinin cinsel değişimini ve Türk kadınlarının erkekten beklentilerinin ipuçlarını görebiliyorsunuz. YılmazErdoğan’daKürtler’insahneyeçıkışınıve“Bizdevarız.”demele‐ rininipuçlarınıyakalıyorsunuz.SibelKekilli’detoplumunikiyüzlülüğüne ilişkinipuçlarıvar. 379 Bu kitap belki 50 yıl sonra tekrar okunduğunda 2000’ler Türki‐ ye’sininkimleriöneçıkardığıylaTürkiye’yedairipuçlarıverecektirdiye tahminediyorum.Buinsanlarınhayathikayeleriveonlarüzerindenbiz nealgılayabiliriz?Tarkan’abaşörtülüleringösterdiğiilgiden,acabaTür‐ kiye’de değişimin sinyallerini mi alıyoruz? Ya da bir porno yıldızının anidenulusalbirödülalmasıikiyüzlüyanımızımıortayakoyuyor? ‐ Göksel Aymaz “Popüler Gerilim” adlı kitabında “Bu önüne geçi‐ lemeyen popüler kültür istilası karşısında teori, kendini popüler olan her şeyle ilgilenmek zorunda hissediyor.” diyor. Siz de ilgilenmek zo‐ rundamıkaldınızpopülerkültürle? ‐Elbettevebenbundanyüksünmüyorumaçıkçası.Şutabiidoğru: Birnoktadansonraesirdüşersenizbuacıklıbirşey.Amaakademisyen‐ lerdeiçinegömülmedenbunlaradagözucuylabakmalı.Teorininbura‐ dan çıkaracağı dersler olduğunu düşünüyorum. Bunların arasında has‐ sasbirnoktavar.Nekaptırıpesiriolmak,nedegözyumup“Benbunları biliyorum,zaten.”deyipkalemesarılmak...Onlarınarasındabiryertut‐ turupbunuhemgörebilmekhemdeanalizetmek,eleştirmekgerekiyor. ‐Buncayıldızlakonuştuktansonrabiryıldızlıkformülütespitet‐ tinizmi? ‐Kararlıbirşekildebunuarzuluyorolmanınçokönemliolduğunu gördüm. Bir hedefe kilitlenip onun peşinde koşma kararlılığı var. Tabii yetenek de çok önemli. Ve hırs. Yetenekle birleştirilmiş bir hırs. Bir de sık sık tesadüfün büyük bir rolü olduğunu gördüm. Bir süre sonra da sistematik bir çalışma düzeni önemli oluyor. Süreyya Ayhan’dan Tar‐ kan’akadar,birsüresonrahepsininbellibirrutiniçindeciddibirçalış‐ madüzeninegeçtiklerigörülüyor. ‐ Mesela Tarkan ve Hülya Avşar, yıldız olmak için genel kanının aksine,“halkistiyor”diyeeğilipbükülmeyegerekolmadığınıkanıtlıyor sanki. ‐Evet.Ozannediyorumşu:Türkiye’debirnoktayakadarstarlara bellibirsistemşekilverdi.1950’lerekadarstarolacakinsanMünirNu‐ rettin,SafiyeAyla’largibigiyinirdi.Ağırbaşlı,oturaklıbellibirstandardı vardı. Sanırım Zeki Müren’den itibaren bu kırıldı. Topluma, “Bakın ben de böyle yaşıyorum, seven varsa peşimden gelsin.” deme cüretini ilk gösterenMüren’di.BugünküstarlardaMüren’inaçtığıyoluntadınıçıka‐ rıyorlar. 380 O noktadan itibaren şu anlaşıldı ki star kendini inandırıcı bir şe‐ kilde ortaya koyarsa, mutlaka toplumda onun karşılığı oluyor. Ya da zamanlayıldızkendiyaşambiçiminitoplumadayatabiliyor.Tarkaniçin deböyleydi,ZekiMüreniçindeböyle. ‐Enheyecanlanarak,meraklanarakgittiğinizröportajhangisiydi? ‐ Sibel Kekilli. Çünkü herkes, erkek camiası yani, beni öyle mani‐ darıslıklarlafalanuğurladıkiSibelKekilliröportajına...Odönemdetüm Türkiye el altından Sibel Kekilli’nin kasetlerini, CD’lerini izliyordu. Bir dehiçröportajvermemişti,tambirmuammaydı.Vebiriyletanışıklığınız sadeceonunpornofilmindenibaretse,onunlakarşılaştığınızdatuhafbir durumda buluyorsunuz kendinizi. Behçet Nacar da ilginçti ama onun filmlerininüzerindenkaçsenegeçmiş,adam70yaşınıgeçmişti. ‐Görevgereği,röportajaönhazırlıkmahiyetindevesairevesaire... SibelKekilli’ninpornofilmleriniizlemiştinizherhalde,değilmi? ‐ İtiraf edeyim ben izlememiştim o filmleri. Belki biraz tepkisel olarakotürbirhazırlıkyapmadım.İlktanışıklığınöyleolmasınıisteme‐ dim. Unutamadığımsahnelervar.Tarkan’lakonseröncesinderöportaj yapacaktım.Tarkan’ıbeklerkensahneyeçıkıpbirbakayımdedim.10bin kişilik topluluk karşısında buldum kendimi. Beni görünce, alkışladılar. Tuhaf bir duyguydu. Hatta “Can Dündar, Tarkan’dan sahne çaldı.” diye esprileryapıldı. YılmazErdoğan’lakonuşmakiçin“VizonteleTuuba”nınfilmsetine gittik.Oradabirdeoyunculukteklifialdım.Üçsaniyelikbirroldü.Sonra AhmetTulgaroynadıonuAllah’tan.Bendençokdahabaşarılıoldu.Ben cesaretedemedim.Sonuçtahayatımınenriskliüçsaniyesiolabilirdi. Erdoğan’la röportajın bir diğer yanı da sohbetimizin neredeyse sabahakadarsürmesiydi.Neyazıkkienazsözoröportajdavar.Şimdi dönüpbakıncaoradakendimiçokanlatmışımdiyeüzülüyorum. İskender Çolak ile Ecevit dosyasının hazırlığı sırasında tanışmış‐ tım. Ecevit’in hapishane arkadaşı çünkü. Ona Ecevit’i anlattırmıştım. Yazılmasınıistemedenanlattıklarındançoketkilenmiştim.Bambaşkabir insanolaraktanımıştımEcevit’ibusayede. Çolak da kitabı yazılacak adamlardan biri. Bana tanımadığım bir dünyanınkapılarınıaçtı.İçindenbambaşkabirinsançıktı.Benimiçinde şaşırtıcıbirtanışıklıktıvegüzelolduğunudüşünüyorum. İskender Çolak’la bürosunda konuştuk. Tuhaf bir yer sonuçta. Farklıbir“aurası”var.Gelipgidenadamlar,çalantelefonlar...Birdebu 381 röportajların sonrası var tabii kitaba çok fazla yansımayan. Çolak ile röportajıngecesibirrakısofrasındasonuçlandımesela.20kişifalandık yemektevemasanınyarısıTürkiye’ninçokiyitanıdığısanatçılardı. Sanırım Orhan Pamuk’la yazıdan gelen; nasıl anlatacağımız, nasıl yazacağımız meselesinden gelen bir duygudaşlık vardı. Onunla daha rahatettiğimizinancındayım.OrhanPamuk,fotoğrafınvehalklailişkile‐ rinöneminiçokiyibilenbiryazarolduğuiçin,onunlafotomuhabirimiz ErcanArslandaçokrahatçalıştı.Doğrusuoröportajınhemiçeriğinden hemdefotoğraflarındançokmemnunum.YazıadamıolduğuiçinYılmaz Erdoğan’ladaçokrahatbirröportajyaptım. Özcan Deniz’in kişisel öyküsünden çok etkilendim. Bir kısmını sığdırabildimzaten.Ohayattanbirfilmçıktı,“NeredesinFiruze”;birkaç filmdahaçıkar.CemYılmaz’layaptığımızröportajdaçokgüldüm.Aslın‐ daonunçoksıkıntılıbirdöneminderöportajyaptıkbiz.Odönemdeda‐ haGora’nınneolacağıbelliolmamıştı.Çoksıkıntılıolmasınarağmençok eğlenmiştik.Kadirİnanır’laröportajyapmadım,onunlailgilibirizlenim yazısıyazdım.Sonraİnanıroyazıdanalındığınıbelirtenbirdemeçverdi. Bir parça da içimin kırıldığını itiraf edeyim. “Onun belgeselleri için be‐ nimdöktüğümgözyaşlarıneolacakşimdi?”diyebirdemeciçıktı.Oya‐ zıda da kırıcı olmamaya çalışmıştım ben. Tersine Kadirizm imajının onun gerçek kişiliğiyle ne kadar çakıştığını sorgulamaya çalışmıştım. Tepkisineşaşırdım. “Yıldızlar”kitabındaHülyaAvşar,YıldızTilbe,SüreyyaAyhan,Öz‐ can Deniz ve Cem Yılmaz gibi 18 ünlü isimle Can Dündar’ın yaptığı rö‐ portajlaryeralıyor. TubaAkyol.Milliyet,08.08.2004. 16.6.2.Doç.Dr.Gündoğdu’danDehşetHesapları:“Tehlike büyük!” İstanbulÜniversitesiJeofizikMühendisliğiÖğretimÜyesiDoç.Dr. Oğuz Gündoğdu: “Marmara’daki fay 240 yıldır, yılda 2‐2.5 santim kayı‐ yor. Bu da 6 metrelik atım demektir. 17 Ağustos depreminin atımı 5, Düzce depreminin atımı 5.5 metreydi. 17 Ağustos’ta İstanbul 90 kilo‐ metreden sallandı, binaların yüzde 5’i hasar gördü. Bu kez 15‐20 kilo‐ metreden sallanacağız. Erken uyarı sadece 6 saniye kazandırır, kurtar‐ maz.” ‐BalıkesirManyasveBursaGemlik’teyaşanan5.2büyüklüğünde‐ ki depremler, 17 Ağustos depremi korkularını canlandırdı, Prof. Naci 382 Görür bu hareketlenmeyi beklenen İstanbul depreminin “ayak sesleri” olarak nitelendirdi. Sizin görüşünüz ise Kuzey Anadolu Fay Hattı’nın güneykolundayenikırılmaolduğuşeklinde.Busarsıntılardahabüyük depremlerinhabercisimi? ‐SondörtyıldırMarmaraDenizi’nde4’üaşandepremolmadı.Bu tür sessizliklerin arkasından daha şiddetli depremler beklenir. Manyas veGemlik’teki5.2olarakölçülendepremlerortabüyüklükteler.Obölge için normal faylanma, düşen hareket dediğimiz aşağıya doğru inen bir hareketleoldu.ManyasGölüdezatengeçmiştefaylanmaylaoluşmuşbir alan.Butürdepremlerbelirlisürelerlebeklenmeli. AsıltehlikelisibizimKuzeyAnadolufayıgibi,yatayyerdeğiştiren birbirinin üstüne çıkan hareketlerdir. Sumatra depremi gibi, bir blok diğerininüstüneçıkıyor,onlartsunamiyiyaratandepremtürleridir. ‐Endonezya’yıyıkandepremkaçbüyüklüğündeydi? ‐Dokuz. ‐17AğustosGölcükdepremi? ‐7.6’danaşağıdeğil,biztekrarhesapladık. ‐Kandilli7.4diyeaçıklamıştı. ‐7.4verdileramabizimhesaplamalarımız7.6gösteriyor. ‐Ogünlerdekikorkuiçindedahabüyükpanikolmasındiyemikü‐ çükgösterildiler? ‐ Öyle hesapladılar, diyelim. Bu şiddetteki felaketin ortasında is‐ tasyonlardan ilk anda doğru kayıt alamazsınız. Gölcük depreminde, 17 Ağustos kâğıdına bakın simsiyahtır. Süreye bağlı ölçerler, ona göre he‐ saplamayapılır. Hatırlarsanız,önce6.4açıklandı,sonra7.4’eçıktılar.Tekşansımız şu oldu, fay yavaş kırıldı. Kaybımız 20 bin kişi değil, Pakistan’daki gibi 100binkişideolabilirdi.12Kasım’dakiDüzcedepremine,televizyonda canlıyayındayakalandım;herkesbununartçışokolduğunusavunurken, yenibirdepremfelaketineuğradığımızısöyledim.Binalarçöktü,yangın çıktı.Oşiddetteartçışokolmaz.RahmetliAykutBarkailebirlikteKuzey AnadoluFayı’nıyıllardırizliyordukvebüyükbirdepremgeleceğinihep söyledik. ‐ Jeologlar ile sismologlar neden anlaşamazlar? Ulusal Deprem Konseyimiz var ama deprem kuşağındaki Türkiye’yi bekleyen riskler konusunda kamuoyu net bir görüş edinemiyor. 17 Ağustos olmasa bu kadarçokdepremuzmanımızolduğunubilmeyecektik! 383 “Deprem uzmanı” sözünü biz uydurduk; dünyada böyle bir şey yok,bizimjargonumuzlageliştirildi,halkdakabuletti. “Sismotektonikçi”bizimiçinanlamtaşıyanbirtanımlamadır.Ben‐ cedünyadakieniyilerindenbirirahmetliAykutBarka’ydı.Hemsismolo‐ jidenanlar,hemdetektoniğiiyibilirdi;çünküjeolojikökenliydi. ‐ Aykut Barka’yı rahmetle anıyoruz, felaket bölgelerine birlikte gitmiştik.Çokdoğrudeğerlendirmeleryapmıştı.Bayramdakidepremler İstanbuliçinuyarıcıoldumu? ‐Valiliğindevamedençalışmalarıvar.6‐8Kasım’dabüyükbirtat‐ bikatyapılacak.Binafalanyıkacaklar;gerçekbirdepremdeneleryapıla‐ cağınıgöreceğiz.Askerler,sivilsavunmaörgütlerikatılacak.İstanbul’un 3ilçesindekidurumugöreceğiz. ‐Egesallandı,Manyas,Gemlik...BuMarmara’nınöncüşoklarıola‐ bilirmi? ‐ Öncü demek için, deprem beklediğimiz fayda hareketlenme ol‐ ması gerek. Biz Marmara’da oluşacak depremin yerini biliyoruz. Gem‐ lik’tekidepreminbufaylailgisiyok. ‐KuzeyAnadoluFayı,Marmara’yaneredengiriyor? ‐ 17 Ağustos’ta kırdığı yer Gölcük’ten itibaren İzmit Körfezi’nden giripAdalar’ınönünden,BakırköyveBeylikdüzü’nün7‐8kilometreöte‐ sindenTekirdağŞarköy’euzanıyor. ‐17Ağustos’tabufaykırıldı. ‐ Nereye kadar kırıldığı hâlâ tartışılıyor. Körfezi geçti, Adalar’ın önüne yaklaştı diyenler var. Aykut Barka, “Hersek burnunu geçmedi” diyordu. Fransızlar, İtalyanlar, Marmara’nın dibi tarandı. Ortada görüş birliği yok. “Yalova‐Çınarcık tarafında doğru da kırılma var.” diyenler oldu.İmralıtarafındangüneyedoğrukırılacağınısöyleyenlerbulunuyor. Türkiye’deki7dolayındakiyıkıcıdepremleri,genellikle10‐20kilometre arasındakiderinliküretebiliyor.Sismolojikveriler5kilometreyigeçme‐ yensığsayılabilecekalanlarda7‐8büyüklüğündedepremlerolmayaca‐ ğını gösteriyor. Manyas ve Gemlik depremleri bu açıdan korkutucu de‐ ğildi. ‐ İstanbul’usarsacakdepremiçinbüyüklüktahminiyapabilirmi‐ siniz? ‐7veüzerindeolur. ‐Bununasılhesaplıyorsunuz? 384 ‐Son5yıldırMarmara’dakifayın2‐2.5santimetreyerdeğiştirdi‐ ğini ölçüyoruz. 1766’dan beri o kırık üzerinde büyük deprem yok. 1766’yı çıkartın 2006’dan, 240 yıl yapıyor. 240 yıldır ortalama 2‐2.5 santim gittiğini düşünür ve 2 santimle çarparsanız kaç metrelik atım biriktiğiniçıkartabilirsiniz.Basithesap.Demekki6metrecivarındabir atım olacak. Atım, deprem olduğunda ortaya çıkan çok ani harekettir. Birikenenerjibuşekildeçıkar.17Ağustos’ta5metreyekadaratımvar. Düzce depreminde 5.5 metreye yakındı. Fayı 43 metre kırdı. 17 Ağus‐ tos’takidepremdemaksimumatımın5metrecivarındaolduğunudüşü‐ nürseniz, 6 metre için 7.5 civarında enerjiyle karşılaşma olasılığımız güçlü. ‐MarmarafayıtekparçadeğilveAdalar’akadarolanbölümükı‐ rılmışsa... ‐İştecanalıcısorubu! ‐Bilimçevreleribukonudaniyeanlaşamıyor?Denizdibiaraştır‐ masıbukadarzormu,Fransızlarınbulgularıneoldu? ‐ Kimse elindeki veriyi paylaşmak istemiyor. İki sene kimseye vermediler bunları. Biz jeofizikçiyiz, bizim dayanmamız gereken bilgi‐ lerde şu tür araştırma sonuçları da var: Adalar’ın, Bakırköy’ün hemen açıklarındabirmetamorfikkitlevarkabuğuniçinde;bufayçokdüzgün hareket ediyor. Hep batıya doğru gitmeye çalışıyor. Önüne bir engel geldi mi ya etrafından dolaşıyor ya da açılma rejimini oluşturuyor. Sa‐ pancaGölü,ErzincanOvasıhepböyleoldu.Oengel,17Ağustos’tatekli bir kırılmayı önledi. Yoksa Gölcük depremi boydan boya kırardı. 240 yılda birikmiş enerji hazır duruyor, hepsini kırardı. Adalar’ın yakınına kadar kırıldıysa bu bir avantaj. Çünkü oradaki enerji dışarı çıkmış de‐ mektir. Hersek Burnu’nda kalsaydı, 30 kilometre daha ekleyecektik kı‐ rılmasıgerekenfaya.Ozaman,İstanbuliçindahabüyükbirfelaketiko‐ nuşuyorolacaktık. ‐Faykırılmışsabiletehlikeyaklaşıyor. ‐Yaklaştı.Odabüyüksorun.17Ağustos’taİstanbul’da90kilomet‐ redensallandık.Marmara’dabüyükdepremolursa15‐20kilometreden sallanacağız.Çoksertolursatehlikebüyük.Bizimivmedediğimizhalkın anlayacağıdille,depreminhızlıveyayavaşgelişi.Dördüncüvitestegelen araba çarptığında perişan eder. İkinci viteste geliyorsa etkisi ona göre‐ dir.17Ağustosikinciviteslegeldi,İstanbul’daivmeninyüzde48’iölçül‐ dü. Adapazarı’ndaki ivme yüzde 48’di. Depremin kaynağında. Bolu ve Düzce’de yüzde 84’e yaklaştı. O sırada binalar neredeyse havalanıyor. 385 Marmara’da olası fay kırılması böyle bir eğilim gösterirse hakikaten yandık. ‐ Gemlik’teki depremden sonra İznik’e dikkat çektiniz. Neden? Tersyöndehareketlenme,kırılmadaolurmu? ‐ Kuzey Anadolu Fayı’nın alt kolu Gemlik’ten geliyor İzmit Körfe‐ zi’ninaltındangeçiyor,İznik’tenGeyve’dengeçerekAkyazı’dabirleşiyor. Bufayıngüneykolu.GüneyMarmarailekarıştırıyorlar.Gemlik,mercek altına alınması gereken bir deprem. Eğer fayda hareketliliği ifade edi‐ yorsa devamı İznik’e doğru bir gelişme gösterir. İznik tarihte 11 defa yıkılmış. Gölün içinde binalar var. Burada biriken stres var. Fayın bir tarafıMarmara’yadoğruattı,oradakırılmaoluncaenerjiyiküreselola‐ rakhertarafayayıyor.Gerilmeoluyor. ‐İznikiçinneyapılmasıgerekiyor? ‐Hemenbirağkuracaklar.Mikrodepremağı.TÜBİTAK’ın150ci‐ hazıvar,adamıyok.Üniversitedeadamvar,cihazımızyok.Bilimdünyası ortaklaşmıyoramavalilikhementeyakkuzageçti.Şuandabinlercedep‐ remoluyorvebuölçümlerinyapılmasınınhayatiönemivar.Gökovada riskli, oradaki deprem 6’yı rahat geçecek. Sağlı sollu 5‐5.5 yaptı ama ortası duruyor. Sismik boşluk gap oluştu bu dolacak ve kırılma 6’ın altındaolmayacak.Bunlarıiyiizlemekgerekir. ‐Marmara’dakifaylailgilisizinöngörünüznedir?Tekparçaolarak mıkırılacakçoklumu? ‐Kişiseldüşüncem,buçoklukırılacak.Amabusenaryoçokmuiyi? 7’lik bir deprem oldu, ondan sonra 7.5, bir tane de 6.5. İstanbul’daki binalarınyüzde5’i,17Ağustos’tahasargörmüş.1milyonbinada50bin demektir. İnanılmaz bir sayı. 90 kilometreden yavaş kıran bir deprem İstanbul’dayüzde5binahasarıyapıyorsaburnumuzundibindehızlıbir deprem bu kırık dökük binalarda yaşayan insanlar için büyük risk de‐ mektir. Biz orta hasarlı binaları yıkmak yerine, üzerini boyayarak her şeyi hallettik! Binaların güçlendirilmesiyle ilgili yönetmelik hâlâ çıkarı‐ lamadı. ‐Buönlemlerkarşısındadepremitevekküllebekleyeceğiz,öylemi? ‐ Ben sosyal demokrat biriyim; depreme bakışım da, bazı inşaat mühendisiarkadaşlarımızdanfarklı.Onlarbinayıayaktatutmayaçalışı‐ yorlar.Beniçindekiinsanlarlaberaberyaşamınıdüşünüyorum.17Ağus‐ tos’tansonra,47binkonutu1.5yıldayapantekülkeyiz.Güvenlikliyapı‐ lar kurduk. Ama o kadar uzak yerlerde kurulmuş ki toplu konutlar, in‐ sanlar gitmiyor. Belediyelerse kentsel dönüşüm lafı etseler de, gerekli 386 yasaların çıkmasını istemiyorlar, çünkü bugünkü “rant düzeni” işlerine geliyor. ‐ İstanbul’un riski süregelen yanlış kentleşmenin de sonucunda değilmi? ‐ Tehlike ve risk kavramları da karıştırılıyor. Marmara denizinin içinde ciddi büyüklükte deprem üretecek bir fayın olması tehlikedir. AmaAvcılar’dadolumtesisiolmasıriskiarttırır.Birkentleşmederisk‐ tir. ‐Boğaz’ıtüplegeçişprojesinideeleştiriyor,güvenlibulmuyorsunuz. ‐ Deprem olduğu sırada saatte 100 kilometre hızla Boğaz’ı geç‐ mekteolantrenidurdurabilecekmisiniz?Japonyadurduruyor.Otekno‐ lojiyialdınızmı?Tüpgeçittebireğimvar.Metrodaoeğimolmazdı.Tüp yaptılar yanlış. Gömülü yapılar her zaman depreme daha dayanıklıdır. Gerçi İstanbul’da metroyu bile tepeden deldiler! Böyle bir sondajcı gö‐ rülmemiştir. ‐Depremiöncedenbelirlemek,habervermekmümkünmü? ‐Ancakdeprembaşladıktansonrakiuyarımekanizmalarındansöz edebiliriz. İstanbul’a en iyi ihtimalle, 50 kilometre uzaklıkta olacak bir depremin etkisini 6 saniyede hissedeceğiz. 6 saniyede ne yaparsanız yapın!6saniyedeancakdoğalgazıkesersiniz.Bunaharcanacak3.5mil‐ yon dolar, güçlendirmede harcanmalı. Halk erken uyarı sistemini şöyle anlıyor:“Biziuyaracaklar,kaçacağız!”Öylebirşeyolmayacak.Tsunami‐ yefalandaparaharcanmamalı.Ateşolsacürmükadaryeryakar. ‐Marmara’datsunamiolmazmı? ‐Endonezya’dakigibiolmaz.Oradabirkıta400kilometrelikalan 27kilometreüsteçıkmış.400kilometreMarmara’nınikikatı.Düşünün okadarsuyuönünekatmış800kilometreyevaranbirhızlaoluşantsu‐ namidalgalarıadalarıyerlebiretti.Marmara’dabukadarıolmaz.Eski‐ denolmuş,Haliç’tekayıklarparçalanmış.CelalŞengör’ünMarmarafayı tek parça kırılacak görüşünün baş dayanağı deniz dalgalarının surları aşmasıdır.Amakaçmetre? ‐Bukadarfarklıgörüştekibiliminsanınıİstanbul’ubekleyenteh‐ likeninboyutlarıkonusundanasıluzlaştırmakgerekiyor? ‐Papa’nınseçimindekigibi,kapanacaklarbirodayagünlerce,haf‐ talarca ortak bir noktaya gelene dek çıkmayacaklar. Kamuoyu ancak o zamanverilecekmesajlaragüvenduyabilir. ‐Kimdir?‐ 387 1947’deBursa’dadoğanOğuzGündoğdu,İstanbulÜniversitesiJe‐ ofizik Bölümü’nü bitirdi. Lisans eğitiminin ardından, yüksek lisans ve doktorasını da aynı bölümde sismoloji alanında yaptı. Türkiye Deprem Vakfı Yönetim Kurulu üyesi olan Gündoğdu, İstanbul Üniversitesi’nde akademikçalışmalarınısürdürüyor. DeryaSazak.Milliyet,30.10.2006. 16.7.Radikal 16.7.1.EmekliBüyükelçiİskit:“LaikçiCepheBiziKuzeyKore Yapmakİstiyor.” TürkiyeAByolundaistekliadımlarınıatarken,toplumdabirheye‐ can ve özgüven vardı. Herkes geleceğe belli bir güven içinde bakıyor, ülkenin geçmişteki siyasi ve ekonomik krizlerden artık kurtulduğuna inanıyordu.Dünyaylailişkilerimizbarışçıbireksendeilerliyor,sorunlar tektekçözülüyordu.Türkiye,Avrupalılar’ıdaşaşırtanbirhızlademok‐ rasisinigeliştiripçağdaşlaştırıyordu. Toplumdaki bu huzur, hükümetin Avrupa Birliği yolunda hızını kesmesi ve AB’ye mesafelidurmasıylabirlikte bozulmaya başladı.Ülke‐ nin her yanında çeteler ve hukuksuzluk fışkırırken, bombalar patladı, suikastlar düzenlendi. Türkiye bir anda siyasi ve ekonomik açıdan bir belirsizlikiçinegirdi.GeçmişteABGenelMüdürlüğüdeyapaneskiBrük‐ selBüyükelçisiemeklidiplomatTemelİskit’leTürkiye’nindünyaylailiş‐ kilerini,dışpolitikadakihatalarınınneyemalolacağınıkonuştuk. ‐Türkiyehemsiyasihemekonomiksorunlaryaşadığıbirdöneme girdi.BuçalkantılarınenönemlinedenininhükümetinABpolitikasından uzaklaşması olduğunu söyleyenler var. Hükümetin AB politikalarına eskiyekıyasladahamesafeliolduğunakatılıyormusunuz? ‐Katılıyorum.Sekizayönce3Ekim’deAB’denmüzakerelerebaş‐ lama tarihi alındı. Bundan sonra toplumda AB heyecanının azalması normaldi; ama AKP’nin AB ivmesini sürdürmesi lazımdı. AKP bunu yapmadı. ‐ABüyeliğikonusundahızınıveisteğini,niyekaybettihükümet? 388 ‐ Türkiye’nin AB üyeliğinin, bu ekibin çok da içinden geldiğine emindeğilim.BirsiyasipartiolarakAKPvebaştaBaşbakanolmaküzere AKP’li yöneticiler, AB üyeliğini içlerinden gelerek kucaklamıyorlar. On‐ larAB’yisiyasigereklilikolarakistiyor.Çünküşununfarkındalar. AKP’nin dış meşruiyete ihtiyacı var. AKP’nin dış meşruiyeti de AmerikandesteğidirveAB’yeüyeliksürecidir.ÇünküAKP’liyöneticiler henüz ülkede askeri ve sivil bürokrasiye yaranmış; onların desteğini almışdeğiller. AyrıcaAKP’liyöneticilerinABüyeliğihakkındakibilincideçokge‐ lişmişdeğil.ÇünküABüyeliğininfelsefesinikavramadılar.AKP’liyöneti‐ cilerinkültürleriABüyeliğinedireniyor. ‐ AKP hükümetinin AB konusunda eskisi kadar istekli görünme‐ mesi ve toplumda da AB konusunda yeni bir heyecan dalgasının oluş‐ mamasıhükümetinsiyasettekigücünüazaltıyormu? ‐ Azaltıyor. Bakın... AKP’nin aldığı oyların hepsi eski İslamcılar’ın oyudeğildi.AKP,ABsayesindegenişbirkitledenoyaldı.Ben,sonyerel seçimde AKP’ye oy verdim. Çünkü AKP, AB’yi destekledi. Dolayısıyla AKP’niniçmeşruiyetininvesiyasigücününbüyükkısmınınİslamcılıkla alakasıyok.Bilakisbugücün,Türkiye’yideğiştirmekle,ülkeyiBatı’yave hukukunüstünlüğügibiyenideğerlereeklemlemeklealakasıvar. ŞimdiAKP’nin,İslamcıtabanınınisteklerinitakipetmesi,ona bü‐ yük prestij ve oy kaybettirir. Nitekim laikçi cephenin AKP’ye en büyük tenkidi “Bunlar takiye yapıyor. Bunların gizli gündemleri var.” iddiası değil mi? AKP, AB’den uzaklaşmakla ve toplumda yeni bir AB heyecanı yaratmamakla,“gizligündem”kuşkusunukendielleriyleartırıyor. Başbakan,belediyebaşkanlarına“Ogömleğigiymeyin.”gibilaflar ediyor, ama AB’yle ilişkileri lafla kurtarmanın çok ötesine geçildi artık. Birşeyleryapılmasılazım. ‐TürkiyeAB’denvazgeçermi? ‐ Vazgeçemez. Türkiye’ye AB üyeliği dışarıdan empoze edilecek sonunda.“BizbüyükTürkiye’yiz.Başkaseçeneğimiznasılolmaz?”lafları palavradır. Türkiye’nin coğrafya, tarih ve bir ölçüde kültür açısından AB’den başka seçeneği yok. Hele hele ortaya çıkan son çeteler, Türki‐ ye’ninAB’ye,yanihukukdevletikurmaprojesineçokdahafazlaihtiyaç duyduğunugösteriyor. AslındaAB,Türkiye’ninüzerineörtülmüşolanşalıkaldırdıvetop‐ lumdakibütünhastalıklarıortayaserdi.Çetelereskidendevardı,şimdi suyüzüneçıktı.Buülkedebirneviderebeyigibigüçleriolanjandarma 389 komutanları vardı. Tabii ki her devletin asker ve sivil bürokrasiye ihti‐ yacı var; ama hukuk çerçevesinde bir bürokrasiye ihtiyacı var. Eğer AKP’ninyöneticileri“çılgın”değilse,ABprojesinisürdürürler.ABproje‐ sinisürdürmezseiktidarıkaybederAKP. ‐ AB politikalarına mesafeli durmak, Türkiye’de yaşanan son çal‐ kantılarınenazındanpsikolojiknedeniolabilirmi? ‐Sonçalkantılar,dahaçokdintemalarınınişlenmesinden,AKP’nin dinvurgusunuartırmasındanötürüçıkıyor.Bakın,ABsürecindegetirdi‐ ğiolumludeğişikliklerdenötürü,toplumunbirkesimiAKP’yiiçinesindi‐ remedi.“Kızılelmakoalisyonu,ulusalcılar”denilenABkarşıtları,AKP’nin ayağının sürçmesi için fırsat bekliyordu. AKP bu laikçi cephenin eline, “Laikliğin tarifini yeniden yapalım.”, “Türbana Danıştay değil, ulema karar versin.” diyerek malzeme vermeye devam ettikçe, Türkiye’de is‐ tikrarsızortambüyüyorşimdi. Laikçilerin istediği buydu. AB karşıtları AKP’nin tartışmayı din temalarına sürüklemesinden, İslam’ı vurgulamasından çok memnunlar. ÇünküonlarınTürkiye’yebiçtikleribirgelecekyok.OnlarsadeceBatı’ya kapalıotoriterbirrejimistiyorlar.Türkiye,KuzeyKoreolsun,istiyorlar. ABdışındakiittifaklarlaburayıKuzeyKore’yeçevirmekistiyorlar. ‐PekiAKParkasındaABdesteğiolmadandemokratikadımlarıes‐ kisikadarkolayatabilirmi? ‐ Atamaz ve belki de atmaz. Benim 41 yıllık devlet tecrübem dış dinamik olmadan bizim pek kımıldamadığımız yolundadır. Bugün Tür‐ kiye için dış dinamik AB’dir. Bu dış dinamik olmazsa biz öyle ortada kalıveririz. ‐TerörleMücadeleKanunu,siyasiiktidarındemokrasikonusunda da eskisi kadar istekli olmadığını gösteriyor. Halbuki, demokrasi zayıf‐ larsabununacısınıilkçekecekolansiyasiiktidar.SizceAKPbugerçeği görmüyormu? ‐ Bu istek meselesi değil, bilgisizlik sanki. AKP’nin çok iyi teknis‐ yenleriyok,kanımca.Değişendünyayı,terörizmleinsanhaklarıkonula‐ rınınilişkisini,demokrasilehinenasılçözülebileceğinitahliledebilecek birkadroyasahipdeğilAKP. ‐BakanAliBabacan’ınönceliğiekonomiyeverdiğiiçin,başmüza‐ kereciolarakAB’yleilişkilerigerektiğikadaretkiligötürmediğisöyleni‐ yor.Katılıyormusunuz? 390 ‐ Katılıyorum. Benim AB süreci konusunda epey tecrübem oldu. Baş,çokönemlidir.Süreciitecekolanbaştır.Baştaenufakbirilgisizlik veyetersizlik,derhalalttakibürokrattasüreçleilgiliilgisizlikbaşlatır. Babacaniçinbukadarilerigitmekistemiyorum,amabaşmüzake‐ recilik konusunda bir boşluk olduğu ortada. Babacan, baş müzakereci olarakdahaçokgörünmelivekonuşmalı. Bir aileye katılmak istiyorsunuz, o ailenin fertleriyle her gün ko‐ nuşacaksınız. Öteki baş müzakerecileri biliyorum. Prag’da büyükelçiy‐ ken Çekoslovak baş müzakereciyle yakındım. Adam her an Brük‐ sel’deydi. ABsüreciuzaktanyaşanmaz,içiçeyaşanır.ÇünküAB’yleilişkiler‐ de hep bir pürüz vardır. Eğer pürüzleri sürüncemede bırakırsanız, bu pürüzlersorunhalinegelir. ‐Türkiyebaşmüzakerecisinideğiştirmelimi? ‐Şimdiyapamaz.Türkiye’ninvitrinidirbaşmüzakereci.Durupdu‐ rurkenonudeğiştirmek,bozuklukolduğuanlamınagelir.Amaseçimler‐ den sonra bu yapılabilir. Babacan daha aktif olmalı. Çünkü AB sürecin‐ dekiyavaşlıkveisteksizlik,artıkhükümetinimajınıkötüetkiliyor. ‐AKP,ABpolitikasınınseçimdekendisineoykaybettireceğinidü‐ şünüyor,olabilirmipeki? ‐Düşünüyorsa,yanlışdüşünüyor.ÇünküABprojesinireddedenin, siyasi şansı yok bu ülkede. AKP türbanda AB’yle ilgili hayal kırıklığına uğradı. Şimdi seçimler yaklaştıkça kendi tabanına selam veriyor. Ama selamı da tam veremiyor. Baksanıza Başbakan’a bir selam veriyor, bir selamıgerialıyor.Bunudapolitikazannediyor. ‐ Eğer Türkiye’nin AB’den başka seçeneği yoksa, bu süreci kuca‐ ğındabulanherpartininmuhalefetteykenkarşıçıksabileiktidardayken busürecigötüreceğidüşünülemezmi? ‐ CHP, AB üyeliğini yürütemezdi. Gerçi bugün hiçbir kitle partisi, “AB’yekarşıyım.”diyerekoyalamaz,“AB’denvazgeçtim.”diyemez.Der‐ se, büyük oy kaybeder ama... Asker‐sivil bürokrasinin siyasi uzantısı şeklinde AB’ye yaklaşan CHP de, açıkçası AB işinin içinden çıkamaz. Çünkü asker ve sivil bürokrasi, AB üyeliğine büyük direnç gösteriyor. Sebebide,“Bizhalagençbircumhuriyetiz.”düşüncesi. ‐ Cumhuriyet kurulalı 80 yılı geçti. Gerçekten Cumhuriyet hala gençsayılabilirmi? 391 ‐“Gençkaldık.”diyelim.Çocukkaldıkbiz.Hepşuhavaylayaşıyo‐ ruz. “Düvel‐i Muazzama’ya karşı yazılmış bir destanımız var bizim.” di‐ yoruz. Aslında biz sadece Yunanlılar’ı yendik, ama kendimizi, “Düvel‐i Muazzama’yıyendik.”diyegörüyoruz.Dünyanınilkbağımsızlıkmücade‐ lesiniverenbirülkeolarakgörüyoruzkendimizi.Böylegörmeninsonu‐ cundada“Acababölünürmüyüz?”diyekorkuyoruz. BizAB’yleilişkidede,19.Asır’daDüvel‐iMuazzama’ylaolanilişki‐ dekigibiyiz.Cumhuriyet’indoğuşuhikayesidışpolitikamızıhepetkiledi vetemelunsuruoldu.Bizimdışpolitikamızdakibirinciyanlışlık,dünya‐ yaveözellikleBatı’yakuşkuylabakmaktır.“Batı’yakarşıbağımsızlığımı‐ zıkazandık,ihtiyatıbırakmamalıyız.”diyoruz,biz.İkinciyanlışlığımızise TürkdiplomasisiveTürkdevletadamları,dışilişkilerihiçbirzaman,bir işbirliği zemini olarak görmediler. Dış ilişkileri hep “al‐ver” ilişkisi ola‐ rak gördüler. Dolayısıyla biz, ya taviz alırız, ya taviz veririz. Bu da Os‐ manlı’dankalmadır. ‐Hangiaçıdan? Osmanlı’daKanuni’yedekdiplomasi ülkelerarasıilişki yok.Biz fütuhatyapıyoruz.Gidipalıyoruzvemeselebitiyor.Çöküşdevrindeise gücümüzkalmadığından dışgücetabioluyoruz.Ozamandataviz veri‐ yoruz.Tarihebaktığımızda,bizimbaşkabirülkeyleeşitlerolarakkarşı‐ lıklıoturupmüzakereetmeilişkimizyok. Bugünde,dışdünyaylailişkilerdaimatavizveriptavizalma,“Kim yendi,kimyenildi?”diyebakıyoruz.Dışdünyaylanormalilişkikuramı‐ yoruz.“Biruluslararasıanlaşmayakatılırsam,neredenkazıkyiyeceğim.” diye korkuyoruz. Halbuki bugünün dünyası artık işbirliğine ve “kazan‐ kazan”denkleminedayanıyor.Ayrıcabizdışpolitikadaherkonudahep haklı oluyoruz ve hiçbir sorunu çözemiyoruz. Ben haklı olmaktan bık‐ tım,hakikatenyoruldumartık. ‐PekiDışişleribürokrasisidemiAB’yekuşkuylabakıyor? ‐ Biraz öyle. AB davasını benimsemiş olanlar var; ama Dışişle‐ ri’nde genel olarak bağımsızlık savaşının travması hakimdir. Dış ilişki‐ lerde“kazankazan”felsefesihakimdeğildir.Kıbrısmeselesininbukadar haklı görülmesinin baş aktörlerinden biri Dışişleri’dir. Oysa biz kale komutanıdeğiliz,bizaskerdeğiliz.Diplomatızbiz.Birişinolurunubul‐ mak ve Türkiye’nin dünyayla ilişkilerinde dengeli bir uzlaşı ağı yarat‐ makzorundayız. Kanınınsondamlasınakadarvatanınçıkarlarınıaskerkorur.Ama bizdediplomatlarda,kanlarınınsondamlasına kadarçıkar koruyorlar. Bu, Türkiye’nin çıkarına değil. Çünkü her dış sorun toplumun refahına 392 bir gölgedir. Her dış sorun topluma negatif olarak yansır. O toplumun zenginleşmesini,gelişmesiniengeller. ‐AvrupaBirliğişuandaTürkiye’yenasılbakıyor? ‐Türk toplum yapısının AB’ye uyumu konusunda kuşkuları var. GerçibukuşkuhenüzABmetinlerineyansımadı;amakültüreluyumsuz‐ lukonlaraçısındançokönemlibirsoruişareti.AB’ninayrıcahükümetle deilgilikuşkularıvar.ABçevrelerindesonzamanlarakadarTürkiye,bir İslamülkesiolmasıylavemedeniyetlerçatışmasınınaksiniispatedecek bir örnek oluşturmasıyla ön plana çıkarılıyordu. Türkiye’den söz eder‐ kenbirİslamvurgusuvardı.Çünkübizimİslam’ımızlailgilitereddütleri yoktu. ‐Şimdivarmıpeki? ‐ AB yetkilileri, İslam ülkesi olma argümanını artık kullanmıyor‐ lar. Çünkü endişe başladı ve “Sen İslamsın ve senin İslamlığın işe yarı‐ yor.”demektençekiniyorlar.AKPhükümetinindurupduruptürbanko‐ nusunu ve laiklik tarifini deşmesi onlarda kuşku yarattı. Türkiye’nin İslam’akayıpkaymadığınadairbirendişevar.Oysabizzihniyetdeğişimi gerektiren bir aday ülkeyiz. Bulgaristan’ın zihniyetini değiştirmesi ge‐ rekmiyor; ama bizim gerekiyor. Türkiye’nin değişmemesi, AB’yi huzur‐ suzediyor.Türkiye’demevzuatdeğişiyoramauygulamadeğişmiyor. ‐ABileilişkilerimizinnasılgelişeceğinidüşünüyorsunuz? ‐ Bizi, Amerika ve Batı, bu süreçte ilerlememiz için arkamızdan itecek. Amerika çok önemli bir dış dinamik burada. Çünkü AB üyesi, demokratik,istikrarlı,ehlibirTürkiye’yi,nereyeçarpacağıbelirsiz,anti‐ demokratik,vahşibirTürkiye’yeterciheder.BizABsürecindeABD’den büyükdestekaldık.AmerikaAB’ninrakibidir,laflarıboştur.Bunlaraynı ailenin,batıdünyasınınparçalarıdır.ABD,elindeIrak,İran,Çingibibu kadar çok ateş varken, müttefikliğini ispat etmiş bir Türkiye’nin içinin karışmasınıistemez.Türkiye’deartıkdarbedesözkonusudeğildir.Ar‐ tık bugünün dünyasında darbenin dış desteği yok. Dış destek olmadan dadarbeyapılamaz.Darbe,Amerika’nınçıkarınadeğil. ‐ Türkiye, AB konusunda üstüne düşenleri yapmıyor. AB, kendi üstünedüşenleriyapıyormu? ‐ Tam yapmıyor, ama AB’nin üstüne düşen fazla bir şey de yok. Müzakeredediğinizpazarlıkdeğil ki.Türkiye’ninAB’nin müktesebatını üstlenmesidirbu.Türkiyeçalışmakzorunda.Amabizçalışmıyoruz,hat‐ tadireniyoruz.İhaleKanunu’nubileçıkarmıyoruz.Çıkarçevreleridire‐ niyor. Ama Türkiye, er geç AB sürecinde ilerleyecek. Türkiye AB’den 393 vazgeçerseparçalanır.GüneydoğuTürkiye’denkopar.Ülkeninbütünlü‐ ğünü korumasının garantisi AB sürecidir. Türkiye transformasyon ge‐ çirmeyeveAB’yeuyumgöstermeyemecbur.20l0’unTürkiye’sikesinlik‐ ledahaiyiolacak. ‐ Geçenlerde Berlin’de Başbakan, vatandaşların türban konusun‐ daki şikayetleri üzerine Büyükelçiye nezaket kurallarının dışında bir tepkigösterdi.Budavranışınormalmiydi? ‐ Normal değil. Hem Başbakan’ın şikayeti doğru tahlil edemediği anlaşılıyor;hemdekonuyubüyükelçiyeoradasormamalıydı.İrtemçelik iseçokdoğrudavrandı. ‐Sizcediplomatlarımızbuolaydansonranedüşünmüştür? ‐ Tepki duydular. Ben de büyükelçilik yaptım. Osmanlı’dan beri vatandaşdevletisevmezvedevletinboşluğunuyakalamak,kendinihaklı görmekiçinfırsatarar.Devletin,valiveyabüyükelçiolsun,temsilcileri‐ nekuşkuylayaklaşır. ‐Vatandaşkuşkuduymaktahaksızmıpeki? ‐ Hiç haksız değil. Konuyu bu yüzden Osmanlı’dan aldım. Çünkü valilerdeceberutturveezervatandaşı,jandarmadaezer.Büyükelçinin vatandaşı ezecek gücü yok, ama devletin temsilcisidir o. Eğer devletin temsilcisini başbakan azarlıyorsa, yani bir seçilmiş bir atanmışı azarlı‐ yorsa,vatandaşkeyiflenir.Vatandaşbuolaydadadevletetepkisinidile getirdi. Meşhurfıkradır.Birvilayette,“Ençokhangivaliyiseviyorsunuz?” diye bir anket yapılır. Cevap, “Hasan Paşa” çıkar. “Nereden çıkardınız bunu?HasanPaşadiyebirvaliyok.”denir.Halk“Hayır.”der,“BizHasan Paşa’yıseviyoruz.O,kentegelirkenyoldaölmüş.”Ensevdiklerivalibu... Vatandaşölmüşvaliyiseviyor...Vatandaşındevleteyaklaşımıbudur... NeşeDüzel.Radikal,05.06.2006. 16.7.2.“2008’eKadarKıbrıs’taBarışOlmaz.” TürkiyeKıbrıssorunuylasüreklikarşıkarşıyageliyor.Bubirmil‐ yonnüfusluada,Türkiye’ninABileilişkilerindekiensancılıkonulardan birinioluşturuyor.Kıbrıs’taikitaraf dayıllarcatartışmasız birbiçimde kendisininhaklıolduğunudüşündü.Bukendihaklılığınainançvekarşı tarafın duygu ve düşünceleri hakkındaki meraksızlık, her iki tarafın da 394 kendi pozisyonlarına kilitli kalmalarına ve çözümü imkânsızlaştırmala‐ rınayolaçtı. BugünKıbrıslıTürklerbarıştanveçözümdenyanabirtutumiçin‐ deyken, Kıbrıslı Rumlar eski anlayışlarını inatla sürdürüyor. Kıbrıslı Rumlar’ınbarışkarşıtlığınınnedenlerini,niye böylebirtutumseçtikle‐ rini,Türklerhakkındanedüşündüklerini,Türkiye’ninABüyeliğininiye engellemeyeçalıştıklarını,Kıbrıskonusundaaraştırmalaryapanveson birkaç ayını adada geçiren Sosyoloji Profesörü Ayhan Aktar ile konuş‐ tuk. Aktar’ın en son “Türk Milliyetçiliği, Gayrimüslimler ve Ekonomik Dönüşüm”kitabıyayımlandı. ‐ Avrupa Birliği ile müzakereler başlarken gene karşımıza Kıbrıs çıktı.BuKıbrısmeselesihiçbitmiyorzaten.SizKıbrısüzerineçalışmalar yapıyorsunuz.KıbrıslıRumlarbu“Kıbrısmeselesine”nasılbakıyor? ‐ AB’ye sadece ve sadece siyasi nedenlerle giren tek ülke Güney Kıbrıs’tır. Güney Kıbrıs zenginleşmek için AB’ye girmedi. Zaten AB’ye üyeolmadanöncekişibaşına17–18bindolarmilligelirivardı.Kıbrıslı Rumlar,HırvatistanyadaTürkiyegibibuiştenbirrefahumarakAB’ye üyeolmadılar. Onlar, dış politika nedenleriyle AB’ye girdiler. Türkiye’ye karşı kendilerini güvende hissetmek ve Kıbrıs meselesini AB’nin gündemine taşımakistediler.Şimdikendilerinisiyasigüvenceyekavuşmuşgörüyor‐ lar. Unutmayın... İstanbul Üniversitesi’nin Eski Rektörü Kemal Alemda‐ roğlu, Annan Planı ile ilgili referandumdan önce, “Biz istersek adanın tümünüalırız.”diyebeyanatlarverdi. ‐KıbrıslıRumlarbusözlerigerçektenciddiyemialdı? ‐BarışyanlısıRumlar,KemalAlemdaroğlu’nunbudemecinin“ha‐ yır”oylarınıyüzde3‐4artırdığınıdüşünüyorlar.Birprofesörün,birüni‐ versiterektörününbunusöylemesi,sokaktakiMehmetefendininsöyle‐ mesi gibi değildir. 1974’ü yaşamış bir Kıbrıs Rum toplumu böyle bir demeçkarşısındabirdefadahatitreyip,siyasigüvencearayışıiçinegir‐ di.Butepkiyituhafkarşılamamaklazım. ‐PekiKıbrıslıRumlarbu“Kıbrısmeselesine”nasılbakıyor? ‐ Kıbrıslılar için dünyanın merkezi Kıbrıs’tır. Size komik gelebilir amaRumlarveTürklerbiradatopluluğuolarakKıbrıs’ıdünyanınmer‐ kezi görüyorlar.“750binlikRum nüfusuve Türkiye’den gidenlerlebir‐ liktetoplam260binkişilikTürknüfusu,kendisininasıldünyanınmer‐ kezigörür?”diyeceksiniz,amagörüyorlarişte. ‐Bualgınınsonucunepeki? 395 ‐ DünyanınenönemlimeselesionlaragöreKıbrısmeselesioluyor tabii.KıbrıslıRum’unveTürk’ünbuortak“benmerkezci”özelliğini,ant‐ ropolog dostum Peter Loizos “Kıbrıs merkezcilik” diye tanımlıyor. Kıb‐ rıslı Rumlar ile her konuştuğunuzda konu kaçınılmaz olarak Kıbrıs so‐ rununa geliyor. “Sorun AB’nin gündemine oturdu.” diyorlar. “Eee? AB’nin içinde İrlanda sorunu da var. AB, İrlanda sorununu çözmedi. Çözmeyetevessülbileetmedi.”diyorsunuz. Ama Kıbrıs dünyanın merkezi görüldüğünden, bütün beklenti de “benmerkezci”, “Kıbrıs merkezci” oluyor. Onlar, Kıbrıs sorununun AB içindeRumtoplumununistekleridoğrultusundaçözüleceğineinanıyor‐ lar.Çünkükendilerinisiyasetendahagüçlügörüyorlar. ‐ RaufDenktaşbaştaolduğusürece,Türktarafıbütündünyatara‐ fından barışı istemeyen taraf olarak görüldü. Denktaş’ın görevden ay‐ rılmasıyla görüntü değişti. Şimdi bütün dünya barışı istemeyenlerin Rumlarolduğunufarkediyor.Rumlarbuyenigörüntülerininfarkındalar mı? ‐ Çokfazladeğiller.Bakın...1974,KıbrıslıRumlariçinbirtravma‐ dır. Terlikleriyle Güney’e kaçmak zorunda kaldıklarını yazıp çiziyorlar. 1974’ten beri büyük haksızlığa uğradıklarına inanıyorlar. Adanın Türk askerininişgalialtındaolduğunu,mallarınıvemülklerinikaybettiklerini, 140 bin Kıbrıslı Rum’un Güney’de göçmen haline düştüğünü, Annan Planı’nınbuhaksızlıklarıtedavietmediğinidüşünüyorlar.Benimgördü‐ ğüm çok ilginç olan şey, Kıbrıs Rum kesiminde bir “toplumsal eleştiri” yok. ‐Nedemekistiyorsunuz? ‐ Demek istediğim şu: onlar tarihi 1974’ten başlatıyorlar. Sanki 1950’ler 60’lar hiç yaşanmamış. Sanki İngiltere, Türkiye ve Yunanis‐ tan’ın katkısıyla 1960’ta iki toplumlu bir cumhuriyet ve anayasa ilan edilmemiş. Sanki Rum siyasi seçkinleri 1963’te bu anayasayı değiştir‐ mek için mücadele vermemiş, bunun üzerine başlayan çatışmalarda Türklergettolarasığınmamış... Mesela Kıbrıslı Rumlarla konuştuğunuzda çoğu Yeşil Hat’tın 1974’teaçıldığınıdüşünüyor.Oysaikitoplumu,birlikteyaşayamadıkla‐ rı, kan döktükleri için birbirinden ayıran Yeşil Hat 1964’te açıldı. Ama “mağdurvemazlum”olmakonumu,KıbrıslıRumlar’ınzihniyetyapıları‐ nıniçineişlemişdurumda. DolayısıylaAnnanPlanı’nın30yıldaçektikleribütünacılarınkar‐ şılığını ödemediğini düşünüyorlar. Bir bankaya otuz yıl yatırmışsın. 396 Şimdiparayısıfırfaizlegerialıyorsun.“Olmazböyleşey.Bizimçektikle‐ rimizinöncebirödenmesilazım.”diyorlar. ‐Barışınkendialeyhlerineolacağınımıdüşünüyorlar? ‐ Annan Planı’ndaki barışın kendi aleyhlerine olduğunu düşünü‐ yorlar.Kendiüsluplarıncabirbarışanlaşmasıistiyorlar.KıbrıslıRumlar, Annan Planı’nı reddederken, “Biz nasılsa AB üyesi oluyoruz, Türkler olmayıversin. Bu yolla Türkiye’nin AB sürecini bir miktar engelleme hakkımızdoğsun.”diyedüşündüler. AmaKıbrıslıTürkleraçısındansonuççokilginçoldu.TürklerAn‐ nan Planı’na “evet” dedi, Rumlar “hayır” dedi. Rumlar AB üyesi oldu, Türklerolmadı.Amasonrakidönemde,TürklerLedraPalaskapısından geçip Rum kesimindeki bakanlıklara başvurdu ve Denktaş’ın torunu dahil,145binKıbrıslıTürk’ünçoğu,GüneyKıbrıspasaportualdı.Çünkü GüneyKıbrıskapılarınıKıbrıslıTürkler’ekapatamaz. ‐Niyekapatamaz? ‐ Çünkü Kıbrıs Rum kesimi, Kıbrıs Cumhuriyeti’nin bütün adanın sahibi olduğunu ve Kuzey’in işgal altında bulunduğunu söylüyor. Bu durumda kendi vatandaşına kapısını kapatamaz ki. Kıbrıslı Türkler AB ülkelerineşuandavizesizgidiyorlar.FiilenABvatandaşıoldular.Ayrıca her sabah Kuzey’den 7‐8 bin kişi Güney’e çalışmaya gidiyor. Kuzey’de herkalbisıkışan,başıağrıyankapıyıgeçipGüney’dekihastanelerdete‐ davioluyor.KıbrıslıTürklerbeşkuruşvergiödemedenGüneyKıbrıs’ın tümrefahındanfaydalanıyor.Rumlar’ınAnnanPlanı’na“hayır”demesi‐ ninTürkler’ecezalandırıcısonucuolmadı. ‐KıbrıslıRumlar,KıbrıslıTürklerhakkındanedüşünüyorlar? ‐ Konuştuğunuzzamanhepside“BizTürklerleiyiyiz,bizhepimiz adalıyız.” diyorlar; ama bu bir mitoloji. Aslında bu iki toplum yan yana ama hiç karışmadan yaşamış. Ayrıca Kıbrıslı Rumlar’ın milliyetçiliğinin en önemli boyutu Helen olma duygusudur. Sen ancak Helen’sen, Helen kökenliysen,Kıbrıslıgörülebiliyorsun. “Adanınesassahibibenim;KıbrıslıTürkleradayasonradangeldi.” diyorlar.Hattabunauygunbirtarihanlayışıdahavarki...“KıbrıslıTürk‐ ler, sonradan Müslüman olmuş Helenlerdir.” diye bakıyor o da. Durum böyleolunca,aynıadadafarklıdinlerdenolaninsanlarıyanyanagetire‐ cekbirideolojikvezihinselyapıortayaçıkmıyor.Vemevcutzihniyetin deeleştirisiyapılmıyor. ‐KıbrıslıRumlar,TürkiyeliTürkleriçinnedüşünüyorlarpeki? 397 ‐TürkiyeliTürkler’egenellikleverilenisim“MavriYeni”yani“Ka‐ raSakal”Osmanlı’dankalmabirdeyimbu.Anadolu’dangelenlerindaha azmedeniolduğunudüşünüyorlar. Kıbrıstelevizyonununyaptığıankette,Rumlarınyüzde41’iKıbrıs‐ lıTürkler’eazsempatiduyduğunu,yüzde26’sıçoksempatiduyduğunu söyledi. Geri kalanı da ortadaydı. Zaten bu sonuç Annan Planı’nın refe‐ randumundadaçıktı.Sadeceyüzde 25plana“evet”dedi.Televizyonun anketindebirdiğersonuçdaşuçıktı.Yüzde45Kıbrıslı,“Türklerlebirlik‐ te yaşayabilirim.” derken, yüzde 48 “yaşayamam” dedi. Bu da Kıbrıs Rumtoplumununortadançatladığınıgösterdi. ‐RumlarnasılbirKıbrısistiyor? ‐NasılbirKıbrısistediklerikonusundanetbirplanyok.Fakatuğ‐ radıkları haksızlıkların anayasayla tedavi edildiği bir Kıbrıs anlayışına sahipler. Bakın, dünyadaki bütün milliyetçiliklerin en belirgin özelliği empati yoksunluğudur. Açıkçası Kıbrıslı Rumlar kendilerini Kıbrıslı Türkler’in yerine çok az koyuyorlar. “Onlar nüfusun yüzde 20’sine sa‐ hipler; ama adanın yüzde 30’unu ellerinde tutuyorlar. Haksızlığa uğra‐ yanbiziz.Çünkübiznüfusunyüzde80’iyiz,çoğunluğuz.Buadadabizim dediğimiz olmalı.” diyorlar. Zaten iki tarafa da toplumsal haklar veren 1960Anayasası’nadabuyüzdenkarşılar. ‐ArtıkistediklerigibibirKıbrısolmayacağınıdüşünmüyorlarmı? ‐ Kıbrıslı Rumlar’da böyle bir eleştirel düşünce yok. Kendi milli‐ yetçiliğinizi eleştirmediğiniz zaman bu noktaya gelemezsiniz. Sürekli kendini haklı gören, doğrulayan Helen milliyetçiliği bir eleştiriye uğra‐ madığısürece,buideoloji,adanınsahibiolarakkendinigörecek. Amadünyanınheryerindemilliyetçiliğineleştirisiönceseçkinler arasında yapılır. Almanya ile Fransa arasındaki yakınlaşma sokaktaki adamın kendiliğinden yakınlaşmasıyla olmadı. Siyasi seçkinler böyle itişerek yaşamanın imkânsız olduğunu gördü ve bunu aşmaya çalıştı. Halklarıyakınlaşmayasiyasiheyetiknaetti. Annan Planı’na “evet” oyu verilmesini öneren Klerides de yedi‐ sekizyılönce,açıkaçıkKıbrıslıTürkler’denGüneyKıbrısCumhurbaşka‐ nıolaraközürdilemişti.“YaptıklarımıziçinTürkler’denözürdiliyorum.” demişti. Ama Klerides’in bu tarihi konuşması, iki tarafta da yok edildi. Denktaş için bu konuşma işlerine gelmediğinden yok edildi. Güney’de isegenelideolojikkalıplaraaykırıdüştüğüiçinyokedildi. ‐Türkiye’yiABilemüzakerelerdesıkıştıracaklarınımıdüşünüyor‐ larKıbrıslıRumlar? 398 ‐ Evet bu düşünülüyor. Rumlar’ın kâğıt üstünde veto hakkı var ama750binkişilikKıbrısRumkesimininağırlığıylaAlmanya’nın,İngil‐ tere’ninağırlığıaynıdeğil. EğerAB’ninbüyükoyuncuları,Türkiye’yiAB’niniçindegörmekis‐ tiyorsaRumkesiminin“hayır”vetolarınıezipgeçmeyibaşarırlar.Unut‐ mamalıyız. Yunanlılar Simitis döneminde Türkiye ile ilişkilerde bir “U” dönüşüyaptılarveTürkiye’ninABüyeliğinidesteklediler.İşteozaman Türkiye’yiistemeyenlerveYunanistan’ınarkasınagizlenenleraçığaçık‐ tı. Kıbrıs Rum kesiminde 2008’de cumhurbaşkanlığı seçimi yapıla‐ cak.KıbrıskomünistpartisiAKEL,aşırımilliyetçiPapadopulos’uncum‐ hurbaşkanlığını desteklemeye devam ederse ve Papadopulos yine seçi‐ lirse, Kıbrıs’taki uzlaşmazlık sürer. Desteklemezse durum değişebilir. Adadabarışihtimaliortayaçıkar. ‐Rumlarniyebukadarşovenvebarışkarşıtıgörüntüsergiliyor? ‐Dünyabunuyenifarketti.Oysabütünbuuzlaşmazlığınideolojik temelleri,Güney’debaskınideolojiolanHelenmilliyetçiliğindegizli.Ve bu,eğitimsistemiyletoplumaenjekteedilenbirideoloji.Bakın,Kıbrıslı Rumlar’ın yüzde 44’ü kapıdan geçip Kuzey’e bir kez olsun gitmedi. “Yüzde 44 Kuzey’e karşı kepenklerini kapatmış.” demektir bu. Zaten yüzde 48 de Türklerle ayrı yaşamak istiyor. Bu tercihler milli eğitim sisteminindesonucudur. Bir araştırmaya göre, yaşı 50’nin üstünde olan Kıbrıslı Rumlar’ın yüzde 80’i, “Türklerle birlikte yaşamak istiyor musunuz?” sorusuna “evet” derken, yaşı 18–30 yaş arasındakilerin yüzde 80’i “hayır” diyor. Unutmayınki50yaşüstündekilerkanı,savaşıgörmüş,1974’üyaşamış, terliğiyle Güney’e kaçmış insanlar. 18–30 yaş arasındakiler ise Türkler ileyaşananlarıkitaptanöğrenmişolanlar. ‐MilliyetçilikideolojisiKuzey’dedegüçlüveyaygındeğilmi? ‐ Yaygın, ama buradaki milliyetçiliğin dinsel boyutu yok. Türkçü‐ lükvaramaTürk‐İslamsenteziyok.DolayısıylaKuzey’dedemilliyetçilik kuşatıcı olsa da, seküler olduğu için Kıbrıslı Türkler’in hayatının her boyutunu çok fazla etkilemiyor. Güney’de ise Ortodokslukla birleşen Helenmilliyetçiliğiinsanınbütünkimliğinibelirleyenbirideolojihaline gelebiliyor. ‐ Kıbrıs eskiden dünyanın turizm merkezlerindendi. Ama 1974’ tensonrabudurumdeğişti.KıbrısRumkesimindeturizmnasıl? 399 ‐ 750 bin kişilik Güney Kıbrıs’a, düşünün yılda 2.7 milyon turist geliyor. Kuzey’de turizm böyle değil. Kıbrıslı Türk dostlarımız, “Üstü‐ müzdeambargolarvar.”diyeyakınıyor;ama,eğerbusınırlamalarkalk‐ sa,oluşturduklarıturizmaltyapısıylaLondra’dangelenbirturistitatmin edebileceklermiacaba? Türkiye, Kıbrıs’a en kötü devletçiliğini ihraç etti. Kuzey Kıbrıs’ın toplam nüfusu 260 bin. Bunun 145 bini Kıbrıslı Türk. Türkiye’den eski gelenlere de Kıbrıs pasaportu verilmiş. Onlarla birlikte sayı 160 bine çıkıyor. Nüfusun geri kalan 100 binini ise Türkiye’den gelenler oluştu‐ ruyor. Bugün bu 145 bin Kıbrıslı Türk’ün 30–35 bini memur veya me‐ mur emeklisi. Kuzey Kıbrıs sanki kocaman bir Sümerbank, büyük bir KİThalinde. Siyasi yapı kendi varlığını meşrulaştırmak için 1974’ten 2004’e kadar otuz sene Rum malı dağıtmış ve ganimet ekonomisi yürümüş. Tuhaf bir sermaye birikimi oluşmuş. Bunun sonucunda da Lefkoşa‐ Magosa yolunda tarlaların arasında tam on iki pavyon var. Ayrıca Ku‐ zey’dekumarturizmideoluşmuş. ‐Rumlaradönersek...Türkler’iazınlıkolarakmıgörüyorlar? ‐Öylegörüyorlartabii. ‐TürktarafıRumtarafındançokfakir.Türkler’inbufakirliğiRum‐ larıürkütüyormupeki? ‐ Artık Türkler de fakir değil. Hesaplamalara göre son iki yılda KKTCekonomisiyüzde46büyüdüvekişibaşınamilligelir11bindolara çıktı.KuzeyKıbrıs’tabugünbeşmilyonmetrekarelikbirinşaatfaaliyeti var.ŞimdiKuzeyKıbrıskocabirşantiye.AnnanPlanı’nınreddindenson‐ rayaşananbirpatlamabu. YazarMehmetHasgüler’indeyimiyle“ikinciganimetdönemi”ya‐ şanıyor Kıbrıs’ta. Üretime ve kapitalist ahlaka dayanan bir zenginlik değilbu.Piyangoekonomisigibibirşeybu.SayısalLoto’dansüreklipara çıkıyorgibi,birdurumvar.ŞimdiRumtarlalarınınüzerindevillalarya‐ pılıyor. İngilizler Güney’deki evlerini satıp, Kuzey’de çok daha ucuza villaalıyorlar.Kuzey’deşimdihaftalıkİngilizcegazetedeçıkmayabaşla‐ dı. ‐ PekiRumlar,adaikiyebölünürse,bununkendileriiçiniyiolaca‐ ğınamıinanıyorlargizligizli? ‐Kimseaçıkçasöylemiyor,amafiiliyatonugösteriyor.1974’teas‐ keribölünmeoldu.Otuzyıllıkbuaskeribölünme,AnnanPlanı’nayüzde 76’lık “hayır” oyu verilmesiyle demokratik olarak da gerçekleşti. “Ha‐ 400 yır”ı öneren Kıbrıslı Rum politikacılar, bir anlamda iki devlete giden yoluseçtilerveadadademokratiktaksimigerçekleştirdiler. Kimse telaffuz etmiyor ama Kıbrıs’ta iki devletli bir siyasi yapıya gidiliyor.KıbrıslıRumlar’ınyüzde60’ıMehmetAliTalat’ımuhatapkabul etmeyen,uzlaşmazlıkpolitikasıyürütenPapadopulos’ubaşarılıbuluyor. Kıbrıs’ta iki tarafın ortak bir yönetim modelinde birleşmesi, iki Almanya’nın birleşmesinden çok daha zor bir şey. Etnik çatışma tarihi açısından bagajları ağır olan, dini ve dili farklı iki kesim var. 2008’deki seçimlerekadarKıbrıs’tabarışlailgilibirgelişmeolmaz. Ne Birleşmiş Milletler, ne AB, Kıbrıs için bir diplomatik girişim içinde değiller. Planı reddedildiği için itibar kaybına uğrayan Annan, artık çok fazla şey yapmaz; Kıbrıs’la ilgili olarak. AB’ye gelince... O da çözümiçinfazlabirşeyyapmayacak. NeşeDüzel.Radikal,19.06.2006. 401 16.8.Sabah 16.8.1.ŞarkıdaGüfteyiAnlatanKadın Atatürk’ün huzuruna defalarca çıkan Müzeyyen Senar ilerleyen yaşınarağmenhâlâdimdikayakta.Sesi,yorumu,yaşamtarzıvemusiki birikimiyleherkesimintartışılmaz,ensaygındivası.Cumhuriyet’inger‐ çekdivası:MüzeyyenSenar. Babasından 5 lira çalarak geldiği İstanbul’da hayatı değişen Mü‐ zeyyen Senar, “Ben kimseyi taklit etmedim ama beni çok taklit ettiler.” diyor. Müzeyyen Senar’la konuşmak... Böyle bir şeyi hayal bile edebilir miydim?Benki,İzmir,Karşıyaka’dageçençocukluğumda,oturduğumuz bahçeli eski Rum evindeki radyodan yansıyan Türk musikisiyle, akşam fasıllarıyla,radyokonserleriylebüyümüş,müziğindiğeralanlarınıancak sonradan keşfedip gönül vermiş, ama o ilk nağmeleri hiç unutamamış olan müzik sevdalısı, o yaşlardan beri o şarkıları en has biçimde icra edenMüzeyyen’iyıllarboyudinlemiştim... Sonyıllardaçıkanalbümleriniözenlealıparşivimekatmış,enson Odeon’dan çıkan ve eski taş plaklardan temizlenip yapılmış 19 şarkılık albümüisedinlemektenbıkmamıştım...İşteoMüzeyyenSenar’lakarşı‐ laşmak ve uzun uzun söyleşmek... Ama işte bu mucize gerçekleşti. Odeon’dan Zeynep Hanım aracı oldu ve oğlu Ömer Işıl’ın Bebek’teki evindebirarayageldik. Asansörü olmayan binada üç katı tırmanırken, birden dehşete düştüm:yaşı90’ayaklaşmışolanMüzeyyenhanımbubasamaklarınasıl tırmanmıştı?“Siziniçin.”dedibanakibarca...Benancakmahcupmahcup bakıpteşekküredebildim... Bukonuşmada,klasikpazarröportajlarıüslubumusürdürüponun hayatınınbirözetiniyapmayacağım.Buhayat,biryazıdaözetlenemeye‐ cek kadar muhteşem... Merak edenler, Remzi’den çıkan ve Radi Diki‐ ci’nin yazdığı Cumhuriyet’in Divası: Müzeyyen Senar kitabını alıp oku‐ sunlar.Okumayadeğer...Bendahaçoksoru‐cevapşeklinde,kişiseltarihi Cumhuriyet’inmüziktarihiyleözdeşolmuşbumüstesnakadınısizebi‐ raz olsun tanıtmaya çalışacağım. Yanımızda bulunan ve kimi yanıtları tamamlayanRadiDikici’nindekatkılarıyla... ‐Biryerdenbaşlamakgerekya,bendebaşlıyorum:Çocukkenke‐ kemeimiş.Nasıloluyorbu? 402 ‐Beşyaşımdabirdüğünegötürüyorlarbeni.Herhaldebirşeyden korkuyorum, dönüşümde kekemeyim. Yıllarca sürüyor bu... Ama şarkı söylerkengeçiyor. ‐Benimşaşırmamüzerineekliyor: ‐Öyledir.Bütünkekemelerşarkısöyler,hiçkekelemeden! ‐ÇokgençyaştaBursa’dakievinden,babasınınyanındankaçıpİs‐ tanbul’a, annesinin yanına gelmiş. O kaçış olmasaydı yine Müzeyyen Senarolabilirmiydi? ‐Hayır,olamazdım.Babamdanbeşliraçalıpyolaçıkmıştım.25yıl‐ lık evlilikten sonra annemi bırakıp gitmişti. Beni yakaladı, otobüste bir tokat vurdu. Yıllar sonra ancak ölmek üzereyken gördüm. Hayır, İstan‐ bul’agelmeseydimaynışeylerolmazdı. ‐Senardaha1933’te,yani16yaşındailktaşplağınıyapıyor.Önce Sahibinin Sesi, sonra Odeon... Daha sonra başka firmalar... Son zaman‐ larda bazı kayıtları Coşkun Plak, Harika Kasetçilik, Polat gibi şirketler tarafındanalbümlerhalindeyayınlanıyor.Amaistendiğigibi,birarşivci titizliğiyle,notlarvebilgilerledeğil.Oysaonunkülliyatıbaşlıbaşınabir hazine... Kitapta Müjdat Gezen’in bir tespiti var. Müzeyyen Hanım’ın haya‐ tında, onun kayıtlarıveyaşarkısöylemesiaçısındanüç farklı alan oldu‐ ğunu saptıyor: Gazino icrası, plaklar ve de radyo konserleri. Gazinoda atmosferdehavayauyarakşarkısöylerdi;radyokonserlerinigeneldetek birmakamaayırırdıveonuiyiceherkesetanıtmakisterdi.Plaklarsatek‐ nikaçıdanmükemmelkayıtlarolurdufilandiye...Nediyor? ‐ Hepsi çok farklıydı. Hepsinin kendine göre yeri vardır. Bir de filmdublajıvardı.YaniMısırfilmlerininşarkılıbölümlerineTürkçeşar‐ kılarkoyardık.Odaapayrıbirişti. ‐ Gerçekten de hep merak ettiğim şeydir bu... Yıllar yılı, bizim açıkgöz filmciler dönemin popüler Arap filmlerine müzik döşediler. Ve bunların önemli bir bölümünde, örneğin Ümmü Gülsüm’ün söylediği şarkılarbizdeSenar’ınsöyledikleriyledeğiştirildi.Nasıloldubu? ‐ÇoğuSadettinKaynakşarkılarıydı.Odahibirbesteciydi.Filmde‐ ki şarkı kaç dakika sürüyorsa, o uzunlukta bir beste yapardı. Biz de stüdyoyagirer,filminüzerineokurduk. ‐Peki,ağızlarnasıluyardı?Neyazıkkibu“Türkçesözlüveşarkılı” Mısır filmlerinden hiçbiri ortada olmadığı için, bunu görme imkânımız yok! 403 Senar1940’lardabizzatfilmdeçevirmiş,“KeremileAslı”dabaşrol oynamış.1960’lardayenidendönmüş:“AnaYüreği”ni,“SevgiliHocam”ı yapmış.1976’daçektiğisonbirfilmdeise“AnalarÖlmez”,kendihayatını oynamış.Filmçevirmeyisevdiğini,setlerdeçokeğlendiğinisöylüyor: ‐Bekliyorum,banabüyükannerollerikimteklifedecekdiye… ‐ Senar uzun yıllar boyu en önemli Türk musikisi bestecilerinin parçalarınıilkkezkayıtyapan,hattailkkezdinleyerekyorumunugeti‐ ren şarkıcı olarak biliniyor. Onun eğilmediği ve yorumlamadığı besteci yokgibi...SelahattinPınar,SadettinKaynak,LemiAtlı,ŞükrüTunar,Os‐ manNihat,SadiHoşses,BakiDuyarlar,SuphiZiyaÖzbekkan...Hepsiyle ilişkilianılarıvarkitapta...Öylebirhizmetetmişkimusikimize,eşiben‐ zeriyok.Ben,tümbubestecileriçindeençokSadettinKaynak’ısevdiği‐ misöylüyorum.Şöylediyor: ‐ Onunla 1932’de tanıştık. Hemen bütün şarkılarını önce bana okudu,benplakyaptım.Gerçektenbirkaynakgibiydi.Öylegüzelşarkı‐ lar yaptı ki. Onun çok kişisel bir yorumu var. Ben kimseyi taklit etme‐ dim. Taklit edebileceğim kimse yoktu ki... Ama beni çok taklit ettiler. MuallaGökçay’danbaşlayarak. ‐Senarbiryerdeşöyledemişti:“Benşarkısöylemiyorum,güfteyi anlatıyorum.”Sözlereolanbuilgisinerdengeliyor? ‐Benşarkınınöncesözlerinebakarım.Güftebeniçoketkiler.Söz‐ lerimelodiyeaksettiriyorum,melodiyitanetaneanlatmayaçalışıyorum. Güfteyi karşımdakilere anlatmaya çalışıyorum. “Yaralarım çok derin” derken, sanki içim yaralanmış gibiyim. Önce kendim duyuyorum, ken‐ dimağlıyorum.Sonrabaşkasınıağlatıyorum. ‐ Senar okuduğu hemen tüm eserleri önce sahipleriyle birlikte “geçmiş”.Şöylediyor: ‐Sözleröğrenilmedenşarkıgeçilmez,usulsüzşarkıokunmaz.Ben papağan gibiydim, bir kez bakınca hemen ezberler ve geçerdim. Hepsi öncebanagelir,beşkatmerdiveniçıkarveşarkıgeçerlerdi.. ‐ Senar sözler konusunda öyle hassas ki, örneğin Sadettin Kay‐ nak’ın ünlü bir şarkısındaki “su uyur fısıldaşır” deyişinin zamanla “su yürür fısıldaşır” olmasına müthiş bozuluyor. TRT’de bile bu yanlış yo‐ rum sürüyormuş... Atatürk’ün huzuruna çok kere çıkmış: Dolmabahçe Sarayı’nda, Bursa Çelik Palas’ta, Bursa Belediye Salonu’nda, Ege vapu‐ runda,Savaronayatında...Nelerhatırlıyor? ‐Vallahibençokgençtim,alıpgötürdüler.Siyahkaplıradyodefte‐ rimvardı,onualıpgittim.Küçücükbirkızçocuğuyum.Beniöncebanyo 404 gibi bir yere soktular, yıkadılar, saçımı kestirdiler. Çok uzunmuş... Beni modernbirkızyapmakistediler.Kocamıdagönderipbıyıklarınıkestir‐ diler, akşam evde dayak yedim!.. 1936 sonbahar’ıydı. Saray’a gittik, sa‐ bahakadarşarkısöyledik.Atatürkkitabıaldı,şunuoku,bunuokudiyor. Sohbetyok,hepşarkısöyledik.Rakısı,leblebisi,sigarasıönünde.Çokda rakıiçmiyordu. Sonra1937’degittim.SelahattinPınargeldi,“Bursa’yaAta’yagidi‐ yoruz.”dedi.Tuvaletlerfilanaldım,gittik.Uşeklindemasalaraoturmuş‐ lardı.Yinesaatlerceşarkılarımızısöyledik.ErtesigünBelediyeSarayı’na gittik, Merinos fabrikasının açılış törenleri vardı. Bu kez beni yuvarlak masayadavetetti,iltifatlaretti.Sonradansakaldırdı.Bendansbilmiyo‐ rumki...Anladıbilmediğimi.Oradanasılölmedim,bilemiyorum. ‐Atatürk’lesonrabirkezEgevapurunda,birkezdeözelyatıSava‐ rona’da karşılaşıyor. Ve ona yine siyah kaplı defterden seçtiği şarkıları okuyor. Atatürk hep şarkılara katılır, hatta neşeli bir şeyse kalkıp oy‐ narmış.Ondabulaşıcıbirneşeveenerjiolduğunusöylüyor.Ençokiste‐ diğiparçalarise“ManiOluyorHalimiTakrireHicabım”ve“CanaRakibi HandanEdersin”imiş.KitaptaSenar’ınönemlikonserlerdegiydiğituva‐ letlerdeyeralmış,ayrıntısınadek...Onlardamıkayıtlaragirmiş? ‐Onlarıbenhatırlıyorum,hafızamçokiyidir.Otuvaletlerinhemen hepsinidağıttım,bendeyok. ‐Yinedekimilerimüzeleregirmiş:ÖrneğinSadberkHanımmüze‐ sindeikituvaletivar.AyrıcaÜsküdar,Kadıköy,Bursagibiyerlerdeözel koleksiyonlardaolangiysilerivarmış.Keşkehepsigününbirindetekbir müzede toplansa... Peki, Safiye, Hamiyet, Mualla, Zehra Bilir, Perihan, MuazzezAbacıgibiünlüşarkıcılarlailişkilerinasıldı?Rekabetyokmuy‐ du? ‐ Hayır, yoktu. Çünkü hepimizin sesi ayrı, rengi ayrı. Assolist‐alt solist tartışması da yoktu. Ben liste yazıp astırmadım hiç... Mesela Zeki Beylisteyazardı,benyazdırmam,hangişarkıyıistersenoku,benbaşka şeyokurum. ‐Hemenhepsiylebirlikteçalışmış,sahnealmışlar.MuazzezAbacı dışında... Radi beyin karışmasıyla bir şey daha ortaya çıkıyor: Plak ya‐ parken birbirlerinin repertuarına saygı göstermişler, birinin okuduğu şarkıyı diğeri okumamış. Örneğin, “Bakmıyor Çeşmi Siyah Feryade” Hamiyet veya “Menekşelendi Sular” Safiye gibi şarkıları hiç plak yapmamışMüzeyyenhanım...Tambirsaygıörneği... Onuençoktaklitedenleryinedeerkekşarkıcılarolmadımı:Zeki MürenveBülentErsoy? 405 ‐Evet.Amasonradeğiştiler,kendilerinibuldular. ‐ZekiMüren’idaha17yaşındaykentanımış.Gelmişve“Bensizin şarkılarınızlabüyüdüm.”demiş.Dostluklarıhiçbozulmamış.Onuerkek şarkıcılar arasında gerçek mirasçısı olarak görüyor. Ya Bülent Ersoy? Onunla kavgalı değil mi? Bunu kabul etmiyor, bir kırgınlık olduğunu, amaartıkbunundakapandığınısöylüyor.Ancakeklemedenduramıyor: ‐Çokiyimusikibilir,harikabilir.Amayüzünesöyledim,“Bülent, çokkötüokuyorsun,bunuyapma.”diye... ‐ Müzeyyen Senar’ın bir süre önce ilginç bir albümü çıktı: Sezen Aksu’danLeventYüksel’ebirçokpopşarkıcımızınkatıldığı... ‐ Bunu Sezen hazırlamış. Benim haberim bile yok... Ben okudum, onlarüstüneokudu.Birarayagelmedikbile.Güzelbirşeyoldu. ‐BaştaSezen,Ajda,Nükhet,Nilüfergibipopsanatçılarınıçoksev‐ diğini söylüyor. Sezen’le birlikte fasıl bile yapmışlar!.. Bir dönemde, Fatma Girik, Hülya Koçyiğit, Murat Soydan gibi Yeşilçamlılar’la birlikte sahne de almış ve onlara hep öğütler vermiş. Ama pop’un alıp başını gittiğinivegerçekTürkmusikisinintehlikedeolduğunudabelirtiyor. Onu inciten bir şey de Devlet Sanatçılığı konusu. Uzun yıllar ve‐ rilmemiş, verildiğinde de kendisi kabul etmemiş, Daha önceleri nere‐ deydiniz? Diyerek... Sonra bakanlıktan bir yazı gelmez mi? “Kusura bakmayın, son verdiğimiz devlet sanatçısı unvanları dava konusu oldu ressam Mehmet Güleryüz, bol keseden verilen bu ödüllere karşı dava açmış ve Danıştay da iptal etmişti , onun için geri alıyoruz” diye... Mü‐ zeyyen Hanım da “Ben zaten almamıştım ki, geri vereyim.” demiş. İşte traji‐komikhikayeninözeti!.. Müzeyyen Hanım’ın tüm kayıtları şimdi Radi Dikici’nin elinde. Tüm taş plaklar tespit edilmiş: En azından 175, belki 190’a yakın plak demek ki, iki misli şarkı söz konusu. Ayrıca 60’lardan sonraki albüm ve 45’likler. Tümünün temizlenip yayınlanması ve bir Müzeyyen Senar müzesininartıkhayatageçirilmesigerekiyor. ‐ Bağırmakla iyi şarkı söylemeyi karıştırıyorlar. Bunu Muazzez’e desöyledim.Amabana“Ablacım,zamanböyleistiyor.”dediler.Birma‐ gazin yazarı tanıdığım da bana “Yalan yazmasak, satamayız.” demişti. Hepsiaynışey. ‐Senarkitabınbiryerindeşöyledemiş: ‐Üçtürlüsesvardır:kalbises,kafasesi,göğüssesi.İbrahim Tatlı‐ ses vebenkalbisesleokuruz…Yani?Karınyadakafasesi,bağırmaktır. Kafadanbağırıyorlar.Gırtlak,bağırmakmusikideğilki...Musikikalpten 406 çıkmalı,hissedilmeli.MeselaAdnan Şenses daavazıçıktığıkadarbağı‐ rıyor.Ocanımsesinimahvediyor. ‐ Ama Bülent Ersoy meselesi burada kapanmıyor. Müzeyyen ha‐ nımanlaşılanbukonudadertli,üzüntülü.Teybikapatmakoşuluylabana Bodrum’dabirkulüpteErsoy’laarasındageçenleriayrıntısıylaanlatıyor. Anladığımşuki,onagerçektenkırılmış.Amakintutmuyorveonuyine dedostsayıyor.Daha1970’liyıllardajübileyapıpçekilmeyidüşünmedi mi? ‐1983’teçekildim,sonraFahrettinArslan’ınisteğiyle,70.YılKon‐ serleriyaptık.Amabenyinedevamettim. ‐Amaartık konserfaslınınbittiğini söylüyor.FatihAkın’ınİstan‐ bul Hatırası filmi için dört şarkı söylemiş. Ama stüdyo kaydı. Önümüz‐ dekiaylardadabir‐ikisermaye grubununözelgecelerineçıkacak.Söy‐ lediğinintersine,oşarkısöylemeyihiçbırakamayacak... Nerdeysebütündünyayıgezdi.Paris’teLido’dasöyledi,Londra’da konser verdi, Amerika’ya defalarca gitti, Avustralya’ya gitti. Onu hangi ülkeençokheyecanlandırdı?Beklemediğimbiryanıtveriyor:“LosAn‐ geles”diyor.Niye? ‐ Oradaki konserlere buradan gitmiş Ermeniler ve Türkler geli‐ yordu. Ne ağlıyorlardı, bilseniz... Ne hüzünleniyor, ne alkışlıyorlardı. İnanılmazbirşeydi. Seyahatdefterinisonbiryolculuklakapatmayıkuruyor:Kenya’da safariyeçıkmak...KızıFeraye’ninadı,onunyıllarcaokuduğu veaslıFe‐ ragi olan bir türküden geliyor. Onun bulup meşhur ettiği anonim bir parça.Bizi ağırlayanoğluÖmer ve eşiyletanışıyoruz.Elbettetorunları, hattatorunlarınınçocuklarıbilevar.Enbüyüğü14yaşındaolan...Böyle‐ ceIşılailesidörtkuşakbiraradabirbüyükaile...Birazsabırlabeşkuşak bileolabilir...Tekşikâyeti,torunlarınvetorunçocuklarınınonuyeterin‐ cearamaması! AtillaDorsay.Sabah,22.01.2006. 16.8.2.“KimseyeYaranamadım.” Kendisine “aydın” denilince bunu bir hakaret olarak kabul eden MuratBardakçı,gündeonbeşsaatçalışan,belkitamdabuyüzdeninti‐ halyapanyazarlarıteşhiretmektenayrıbirkeyifalan,gazetecilikleözel ilişkileriayrıtutan,tamburçalan,keyiflibiradam… Osmanoğulları’nın son hükümdarı VI. Mehmet Vahideddin’in ha‐ yatı, hatıraları ve özel mektuplarını kapsayan “Şahbaba” isimli kitabı yayınevideğişikliğiyleyenidenbasılanMuratBardakçı,elindekibelgele‐ 407 re rağmen kitabını sansürlediğini kabul etmekle birlikte, o bölümlerde beklendiğigibiVahideddin’inAtatürk’ehakaretetmediğinisöylüyor... ‐ Murat Bey, siz köylülükle saray kültürü tezatını günümüzde en iyi ortaya koyan, bu yüzden Osmanlı’nın dinciler tarafından suistimal edilmesiniengelleyen aydınbiradamsınız.Üzülmüyor musunuz,popü‐ lertarihçiolarakanılmaya? ‐ Aydın falan değilim, ben aydınlardan nefret ediyorum. Türki‐ ye’deaydınyok. ‐Amaaydınsınızefendim… ‐Hayırdeğilim,estağfurullah,hakarettirobana.Birsürüsahtekâr var“aydın”geçinen.Bizdememleketindeğerlerine,dinine,imanınakü‐ für ettiniz mi, aydın oluyorsunuz. Ben aydın değilim, ben o değerlere küfür etmiyorum. Kültürlü bir insan olduğumu söyleyebilirim. Ayrıca konuyu“saraykültürü”diyerekdarbirkalıbasıkıştırmayın.Saraykültü‐ rüdiyebirşeyolmaz.Saraykültürükimeaittir?Cariyelerefalan.Bunlar da200–300kelimeylekonuşaninsanlardı.Benimsenelerdiranlatmaya çalıştığımşey,imparatorlukkültürüdür. ‐ Pekâlâ. Bugün Türkiye’de “Osmanlı Modası” diye bir şey varsa, bundasizinetkinizçokbüyük.Bunasılgerçekleşti? ‐20küsursenediryazdıklarımdansonraolmuşbirşeydiro.Beni neden popüler tarihçi olarak görüyorsunuz ki? Röportaj yapmak için elinizde tuttuğunuz “Şahbaba” kitabım popüler tarih kitabı değil, gayet ciddibirtarihkitabıdır.Belgeselbirkitaptır. Piyasada olmayan kitaplarım da var benim. Popüler tarih dediği‐ niz, benim gazetede yazdıklarımdır. Tarih zevki vermişimdir millete senelerce.EskidenReşatEkrem’lervardıbuişiyapan.Yokdeğildi,amao nesilölmüştü;benogeleneğidevamettirdim.Amaiyibirşeybu. ‐İngilizce,Fransızca,Latince,FarsçaveArapçabiliyorsunuz.Ama Arapçanızeskidenbirazkitabiymişgaliba.Gazeteciolarakaltıyılkadar Kahire’de bulunmanızın sebeplerinden biri de o yıllarda Arapçanız’ın istediğinizdüzeydeolmamasıolabilirmi? ‐ 1980’lerin başında Türk gazetelerinin bir Ortadoğu bürosuna sahip olmaması ayıptı. Ben dışarılarda çalışan bir muhabirdim. Türk basınının “Ortadoğu Bürosu” olması gerekirdi. İlk olarak ben açtım o büroyu.Ortadoğu’nunmerkezideKahire’dir.Gazetecilikaçısından,ula‐ şım açısından, bu işin merkezi Kahire’dir. Beyrut olsaydı, Beyrut’a gi‐ derdim.Dillealakasıyok.Bengazeteciyimyahu. 408 ‐ Sakinleştiyseniz, bir şeyin üstünde biraz daha durmak istiyo‐ rum,birilerininyolunukesmekmeselesinin... ‐ Basite indirgemeyin. Türkiye Müslüman bir ülkedir. O ayrı bir şeydir, İslam’ı kullanarak bir halt etmeye çalışmak ayrı bir şey. Şunu unutmayın, ben en başta gazeteciyim. “O iş öyle değil, böyledir.” demi‐ şimdir.O,onunyolunukesmekdeğildirki.Birişadamıdüşününyolsuz‐ lukyapıyor.Buherifehırsızdesekbırakacakmı?Hayır.Veyakadınçıkı‐ yorsahneyebirşarkısöylüyor,bombokbirses.“Sanatçı”.Orospulukda yapıyor.Söylediniz.Kadınvazmıgeçecekşarkısöylemekten? Kaldı ki, Türkiye’deki İslamcı çevrelere Osmanlı hayatı falan ters gelir, zira para getirmez. İkisi başka şey. Dinden para kazanıyor, bu adamlar. Osmanlılık’tan para kazanmıyorlar ki. Osmanlılık böylelerine ters,karşıolanbirşeydir. ‐ Danıştay saldırısı, “Devletin içindeki ayrı bir çeteleşme var mı, yokmu?”tartışmasınıyenidenalevlendirdi.Eğervarsa,TürkiyeCumhu‐ riyeti’nebuOsmanlı’danmiraskalmışolabilirmi? ‐ Hayır devletin çetesi yoktur; bazı görevlileri kendi menfaatleri icabıbazıişlerçeviriyorlardır.Devletçetesibaşkabirşeydir,buherifle‐ rin bir şeyler yapması başka bir şeydir. Menfaat ayrı, devlet politikası ayrıbirşeydir. ‐ Ama genellikle devletin, zamanında o adamları tek görevlik de olsa,kullandığısözkonusu... ‐Çetelerinvarlığıbaşkabirşey,devletinbazıkişileribazıişlerde kullanmasıayrı.Devletresmiolarakyapamayacağıbazıişleribaşkasına yaptırır.Tarihebakarsanızbunuher devletyapar.Mesela İkinciDünya Savaşı’nda, Amerikan mafyası olmasaydı, Japonlar canına okumuştu Amerika’nın.EnazındanLosAngeles’ıgötürmüşlerdi. ‐ Bizdeki kullanılmış adamlar, sonradan kenara konulduklarını kabuletmekistemiyorama... ‐Devletkabahatlideğilki.Çetefalan…Bunlarferdioluşumlar,ki‐ şiseldir;devletlehiçbiralâkasıyoktur. ‐Osmanlı’danbirikiörnekverebilirmisinizbutiplemelere? Özelliklesondönemde,BirinciDünyaSavaşı’nınsondönemlerin‐ de kullanmalar oldu böyle. 19. Yüzyıl’da. Celali isyanları zamanında da var,17.Yüzyıl’dada. ‐ Osmanlı’daki çeteleri tasfiye etme yöntemlerinden bahsedebilir miyiz? 409 ‐Bazılarınapayeverir,rütbeverir;meselaBeylerbeyiyapar... ‐Sonradaunuturama... ‐Veyaöldürülürdü. ‐Ha,şimdisorunkullanılıpda,ortadankaldırılmayanlardamı? ‐Öylebirşeydemiyorum.Danıştayolayındakullanılıpdadışarıda bırakılmışkimseyok.Gönüllüörgütlervar. ‐Tamdaiştebugönüllüörgütlerinortayaçıkışsebebiolamazmı, bahsettiğimpsikolojidekiinsanlariçin? ‐Buolayınneolduğu,birkeredahaortayaçıkmadıbile.İlkaçık‐ lamalarabakın,ikinciaçıklamalarabakın.Tamkafakarıştırıcıbirşey.Ve herkesbunuşuandakullanıyor.Dahabilmiyoruz.Ogönüllükuruluşla‐ rın birçok sebebi olabilir. Güç, menfaat veyahut hakikaten samimi bir şeyler,inanç,hepsiolabilir. ‐Birinsanıbirkereödüllendiripdahasonrabırakmışolmalarının tepkileriyaşanmıyormuçoğuzaman? ‐ Susurluk gibi değil bu olay. Başbakan, “Susurluk’a götüreceğiz.” dedi.Gidecekmi,bilmiyorum.Çünküişinatlaşmayabindi.Başbakançok kötüinatediyorbukonuda.Birşablonaoturtmakçokyanlış.Amasezi‐ lenbirşeyvar,devletleilgilideğilbuiş. Derin devletin falan, böyle bir şeyle alakası yok. Derin devlet an‐ cak şöyle olabilir: devlet resmi olarak yapamadığı işleri bazı gruplara yaptırabilir;parasınıvererek.Bununkaynağıdaörtülüödeneklerdir. ‐ Her defasında örtülü ödenek kullanılmasın da “Sen bu işi yap, paranıdaşuişadamındanal.”denmedimihiç? ‐ Öyle bir paranoya içindeyiz ki biz. Bir general ya da emekli bir paşakalkacak,“Sengitşuadamıvur;ortalıkkarışsında,Türkiyetemiz‐ lensin.”diyecek.Öyleşeyolurmu? Herkesbirteoriyürütüyor.Cahiller cesurdurherzaman. ‐Osmanlı’dadevletiçindekiteröristtiplereörnekverirken,neden banayuvarlakcevaplarverdiniz? ‐Veremem.Torunlarıarkadaşım.Bençokkarşıyımböyleişlere. Şebnemİyinam.SabahPazar,28.05.2006. 410 16.9.Türkiye 16.9.1.GolfteYeniHedefimizDünyaŞampiyonluğu Ülkemizdegolfhep“zenginsporu”olarakalgılandı.Silivri’ninköy‐ lerindekiçocuklaragolfsopasıtutmaşansıverilince,herşeydeğişmeye başladı.DahaöncehiçbirbaşarısıolmayanGolfMilliTakımımız,Akdeniz Oyunları’nda2.oldu.VeTürkiyeGolfFederasyonuBaşkanıAhmetAğa‐ oğlubuyılMilliTakım’ınhedefinindünyaşampiyonluğuolduğunusöy‐ lüyor. Benimdoğduğumşehirde,birfutbolmaçıvardıdün.Liginbitme‐ sine az bir süre kala, şampiyonun ortaya çıkması açısından kritik bir maç.Amanelig! Senelerdir,karşıkarşıyagelenikitakımıntaraftarlarınınaynısaha içinde bulunamadığı, takımlarını destekleyemediği bir futbol ligine şa‐ 411 hitlikediyoruz.Futbolmaçlarıöncesivesonrasındakigörüntüler,şidde‐ tin en ağırını barındırıyor. Yaşananlar ve “spor” kelimesini yan yana koyduğunuzda; olmuyor! Taraftarların birbirine tavrını anlamaya çalı‐ şırken, yönetim koltuklarından gelen açıklamalar daha da şaşırtıyor insanı.Halböyleolunca“futboldanuzakduranlarsınıfı”oluşmayabaşlı‐ yor. Bütünbunlararağmen,Türkiye’de“spor”deninceakla“futbol”un geldiği de değişmez bir gerçek. Ama artık farklı dallarda sporcularımız başarılarakoşuyor.Bugünbizimiçin“enyeni”lerdenbirini,golfükonu‐ şacağız aslında100yıllıkbirgeçmişolsada . TürkiyeGolfFederasyonu,AhmetAğaoğlubaşkanlığında eskiden futbol kulübü yöneticisiydi Milli Takımımız başarıdan başarıya koşu‐ yor. Ağaoğlu’nun deyimiyle “golf”ü bir araba markası sananlar, şimdi çocuklarıseçilsindiyetorpilyaptırmayakalkıyor. Dünyanın en çok kazanan sporcusunun, Tiger Woods adlı golfçü olduğuhaberi,birazdahayaygınlaşırsadurumneolacakkimbilir!“Tür‐ kiye’yeözgü”dediğimodelsayesinde,Türkgolfünübaşarıylatanıştıran isimle, Ahmet Ağaoğlu’yla konuştuk bu hafta. Ofisindeki masasının bir yanındabirgolftopuvardı,diğeryanındadaTurgutÖzakman’ın“AhŞu ÇılgınTürkler”kitabı... ‐GolfsporuTürkiye’dehepbellibirkesiminuğraşıolarakalgıla‐ nırken,yaygındeğilken,kısasüreiçerisindeAkdenizOyunları’nda2.’liği eldeedentakımnasılortayaçıktı? ‐Tamamenbizeözgübirsistemlehareketettik.İngilizGallerFe‐ derasyonuyakındanaraştırdı,“Nasılbaşardınız,2,5saha,35sporcuve Avrupaşampiyonuoluyorsunuz?”diye. Silivri civarındaki ilköğretim okullarından 60 kadar çocuğa 45 günlükbireğitimverdik.Elemelerlesayıları8’edüştüveAkdenizOlim‐ piyatları’ndaikinci,AvrupaŞampiyonKulüplerŞampiyonası’nda,Avru‐ paŞampiyonuolanilkGolfMilliTakımımızböyleoluştu. İlk seçimlerde eline golf sopasını verdik, “vurun çocuklar” dedik, eniyikimvuruyorsa,onuseçtik.Sonseçmelerdeisedahasistemlidav‐ ranıyoruz. İlk seçimlerde aileler göndermiyordu çocuklarını… Son se‐ çimlerdeiseeldeedilenbaşarılarlaailelertorpilyaptırmayabilekalktı. İlkgruptaki9kişiaynıüniversitedeokuyorşimdi.Sporcuyetiştiriyorsa‐ nız, onu olumsuz etkileyecek her şeyden uzak tutmalısınız. Biz, okul hayatlarıyla ilgilendik, eğitim masraflarını karşıladık, iki noktaya odak‐ lanmalarınıistedik.Okullarınavespora... 412 ‐ Bütün bunlardan sonra, sizi “En Başarılı Federasyon Başkanı” ilanedenlerdevar,çokeleştirenlerde.Niyebukadareleştiriliyorsunuz? ‐Eleştirinormaldir.Geleneleştirilerdenhiçbirtanesifederasyon‐ ların görev ve sorumlulukları çerçevesinde değil. Beni keşke “Niçin 1. olmadınız? Niçin sporcu sayınız daha da artmadı; daha çok yaygınlaş‐ madı golf?” diye eleştirseler ama yok. Ben yine de gelen eleştirilerden birşeylerçıkarmayaçalışıyorumamabulamıyorum. Bueleştiriler,busporukendioyuncaklarıgibigören2veya3kişi‐ nin rahatsızlığı. Gündemden kendilerinin düşüp, yerlerini o çocukların almasından rahatsızlar. Hiç önemli değil; biz Trabzonluyuz, kendimize hedefçizer,onadoğrugideriz.Sağdansoldangelenşeylerbizietkilemez. Bizimhedeflerimizbelli.4yılda100golfsahasıvedünyaşampiyonluğu. ‐Budaçoktartışılanbirkonu.Golfsahasıyapmakiçinçoksayıda ağaçkesileceğisöyleniyor. ‐“200binağaçkesilecek.”diyenlereburakamıneredeneldeettik‐ lerinisorduk.Çünkübirgolfsahasınıntamamıağaçlarlakaplıolsadahi kesilecekağaçsayısımaksimum7bindir.Ben7binağacıküçümsemiyo‐ rum. Sorgun’da kesilecek ağaç sayısı 5400 ve vasıfsız ağaç. Ama bunu 200binağaçdiyeaktaranlar,insanlarıyanlışyönlendirenler,banagöre kamusuçuişledi.Bunundoğrusunusöyleselerdi,bizdeonlarlaberaber mücadele ederdik. Kesilmeli mi, kesilmemeli konusunu tartışırız; kesil‐ memesigerekiyorsaenbüyükengelidebizoluştururuz.5400ağaç,niye 200binağaçdiyedeklareedilipkamuoyuyanlışbilgilendirildi? Türkiye, golf tesislerinin sayısını artıramaz, geri kalırsa bundan kârlı çıkacak üç ülke var. Yunanistan ve Kıbrıs Rum kesimi, İspanya ve Portekiz. Bu şekilde davrananlar, gayeleri neydi? Bunun hesabını ver‐ mek mecburiyetindeler. “Golf sahası sadece ormanlık arazide yapılır.” diyebirşartyok;hertürlüarazide,bataklıkta,çöldegolfsahasıyapılır. Önümüzdekiyıl,Manavgatçöplüğügolfsahasınadönüştürülecek. ‐ Trabzonlular’ın aceleci bir tarafı vardır. Dışarıdan baktığınızda saatlerceküçücükbirtopunpeşindengidipgolfoynayacaksabrıgöste‐ remezlergibigeliyorinsana. ‐ O kadar ilginç bir spor ki, bir Trabzonlu’yu bile alışkanlıkların‐ dan uzaklaştırabiliyor. Birinci çukura gelip ilk vuruşu yaptığınızda, bü‐ tünolumsuzluklardankopuyorsunuz.Doğaylabaşbaşa,harekethalinde 4–5saatinizgeçiyor.Kalpvedamar,ruhsağlığıaçısındaninanılmazbir 413 rehabilitasyon.Amerika’da100 yaşınüstündeki insanlarda, uzun haya‐ tınsırrınıaraştırdıklarında,yüzde98’iningolfoynadığıortayaçıkıyor. ‐ Şu anda Türkiye Golf Federasyonu Başkanısınız ama ya futbol? TrabzonsporKulüpBaşkanlığıadaylığındansonandaçekilmiştiniz.Tek‐ rarböylebirdüşüncenizvarmı? ‐Futbolbenimsporanlayışımın,oçizginindışındaşuanda.Benim Trabzonspor Başkanlığı’na adaylığım veya yöneticilik yapmam, futbolu çoksevdiğimiçindeğildi;Trabzonspor’uçoksevdiğimiçindi. Olimpizm ruhunun ve spor etik’inin dışına taştığına inanıyorum, Türkiye’deki futbol anlayışının. Böyle devam ettiği müddetçe, benim kulüpbaşkanlığımonbindebirihtimalbelki.Birsporadamıiçinhoşbir şey değil, ama sporcu ayırt etmeye başladım. GS dendiği zaman Ergün Penbe,HakanŞükürbenimiçinçokayrıyeriolansporcular.Fenerbahçe dendiği zaman Rüştü. TS’da belki hala hepsi. Bu tür sporcuların sayısı çokazaldıliglerimizde. Bunlarsadecefutbolcudeğil,örneksporcular.Keşkebutürspor‐ cularınsayısıdahafazlaolsa,belkiyöneticilerdeenazındansporcular‐ danutanarakkendilerineçekidüzenverirler.Tekçıkışyoluonugörüyo‐ rum.Futboluyönetenlerinyüzdeseksenininbuişifarklınedenlerleyap‐ tıklarınainanıyorum. ‐YaTrabzonspor‐Fenerbahçemaçı? ‐ FB‐GS arasındaki liderlik mücadelesi Trabzonspor’u hiç ilgilen‐ dirmiyor. TS bu sene taraftarını gerçek manada üzdü, bir özür borcu, 3.’lükhedefivar.TS,büyüktakımdır,hiçbirtakımındaarkabahçesiol‐ madı;rakibikimolursaolsun,çıkarkendineyakışanfutboluoynar. Dünyada turizmin büyüme hızı yüzde 2. Golf turistindeyse yüzde 8–10. İspanya’da bir golf turisti günde 1280 dolar harcıyor, biz hâlâ günde 20 Euro’luk turistin peşinde koşuyoruz. 20 milyon dolarlık yatı‐ rımyapıyorsunuz,adamgeliyor20Euro’yaherşeydahilyiyoriçiyor. Bu bir işgal, turizm değil. Ülkemizin en güzel yerleri sürekli işgal altında.Buülkeyeseyahatetmenin birbedeliolmalı,odagünlük100– 150Euro’nunaltındaolmamalı.Türkiye’yegelengolfturisti2.ve3.sınıf golfturisti.Onlarındagünlükbıraktığımiktar150–200Euro.Golfsaha‐ sının maliyeti 5 milyon dolar. Senede 2–3 milyon dolar arası net kar bırakıyor. Golf sahalarının sayısı 100’ün üzerine çıktığında bunun çar‐ pan etkisiyle beraber, Türkiye ekonomisine katkısı senede 2,5 milyar dolardır. İnciErtuğrul.Türkiye,30.04.2006 414 16.9.2.“TürkiyeAB’deBirinciLig’deOynamalı.” ‐GaziÜniversitesiRektörüProf.Dr.KadriYamaç,TürkiyeCumhu‐ riyetiDevleti’ninoynamasıgerekenbirligvarsa,bununbirinciligolma‐ sı gerektiğini söyledi. Rektörlük görevine atandığında da bir röportaj yaptığımızRektörYamaçileikinciröportajımızınkonusu,GaziÜniversi‐ tesi’ndekideğişiklikler,yenihedeflerveTürkiye’ningündemioldu. ‐ Rektörlük görevine başladığımda, Gazi Üniversitesi benim için yabancı bir üniversite değildi. Ben 1984 yılından beri bu üniversitede‐ yim. Eksiklikleri bilerek, üniversitenin hangi yönde güçlü, hangi yönde zayıfolduğunubilerekgörevimebaşladım.İkiyıliçindebenimrektörlük görevimeaitplanlarınçokbüyükkısmınıgerçekleştirdim. ‐Yamaç,samimibirhavadageçenkonuşmasınışöylesürdürdü: ‐Atatürk’ünişaretettiğigibiçağdaşuygarlıklarligibizimyerimiz olmalı.BuanlamdaABileyürütülenilişkilere,Türkiye’ninbirtakımko‐ nularda gelişmesine katkıda bulunacağı için olumlu bakıyorum. Bize dayatılan konular var. Oralardan birileri bize geliyor. Türkiye’nin pek çokvilayetivaramasüreklibelirlibirvilayetiziyaretetmelerigibi. YadaTürkiye’ninbirbölgesiniharitadahepbaşkabirülkeolarak göstermelerigibi.YadaKıbrıs’ınbirşekildeTürkkimliğindenkopartıl‐ maçalışmalarıgibi.BunlarakarşıtabiikiherTürkvatandaşı gibiciddi tepki duyuyorum. Ama şunu da biliyorum: bunlar çok dikkatli, ulusal kimlikten de ödün vermeden götürülmesi gereken konular. Ben hükü‐ mettenulusalhassasiyetleribirazdahaönplanaçekmesinibekliyorum. Eksiği olan en büyük konu olan bilimsel çalışma arenasında, üni‐ versitekendisiniönplanaçıkarmadaetkiliolamıyordu.Bukonudaciddi eleştirileralıyorduk.Önceliklebununüzerinegittim.Öğretimüyelerimin ortak projelere girmelerini, çok ciddi şekilde teşvik ettim, hem ulusal hemuluslararasıalanda.Adetabukonuüniversiteiçindebirkampanya veheyecanadöndü.LeonardoprojeleriGaziÜniversitesi’ninkenditari‐ hininakademikenbüyükbaşarısıdır. ‐RektörYamaçyaptıklarındanbahsederkengözleriokadarparlı‐ yorki,yenibirbaşarıdanbahsederkendeheyecandanyerindeduramı‐ yor. Gazi Üniversitesi’nin kulvar atladığını belirterek devam ediyor an‐ latmaya: ‐ Gazi Üniversitesi’nin yeni bir başarısı da Erasmus projesinde. Türkiye’den ikiüniversiteyeraldı buprojede.Mimarlık Fakültesi’nden Prof.Dr.NurÇağlar’ınprojesiileTürkiye’dekazananikiüniversiteara‐ 415 sınagirdik.Buikiörnek,GaziÜniversitesi’nineleştirilen,zayıfkaldıde‐ nilenyönleriydi.Sadecebuikibaşarıbilebizimsınıfatladığımızıkulvar değiştirdiğimizigöstermektedir. ‐GaziÜniversitesi’ninşuankikimliğinibizeanlatırmısınız? ‐Görevegeldiğimdebütünhocalarımaşuvurguyuyaptım;seçim‐ lerde hangi siyasi partiye oy kullandığınız beni hiç bağlamıyor ve ilgi‐ lendirmiyor.Amaherhangibirpartininbayrağınıbuüniversiteninbah‐ çesinde dalgalandırmak isterseniz, gereğini yaparım. Bu partinin kim olduğubenihiçilgilendirmez;istersağcı,istersolcubenibağlamaz. Benim önemsediğim şeyler vardır. Türkiye Cumhuriyeti’nin bü‐ tünlüğü,Misak‐ıMillisınırlarınasahipçıkmak,Atatürkçübirdünyagö‐ rüşü,çağdaşmodernbiranlayış.Benim,hocalarımailettiğimşeybuol‐ du.Onundışındasiyasikimlikleriniz,kişiliklerinizbeniilgilendir‐miyor. Beni ilgilendiren, akademik kimliğiniz. Üniversitemi nereye götürüyor‐ sunuz?Buhocalarımıztarafındançokiyialgılandı.Öğrencilerimtarafın‐ dandaiyialgılandıveGaziÜniversitesiçokufakolaylarındışındabüyük olaylarınyaşandığıyerdeğilartık. ‐GaziÜniversitesi’ndeikiyıldırbulunuyorsunuz.Öğretimüyeleri‐ nizlebusürezarfındaciddisıkıntılaryaşadınızmı? ‐ Üniversite öğretim üyelerinden tahminimden öte destek aldım dışarıdandaalgılandığınıçokiyiseziyorum.Öğretimüyelerimizdeadeta birkulvardeğişikliği,bilimselatakoldu.Busebeplekurduğumçoksayı‐ dakikomisyonveçalışmagrupları,bubaşarılarıheyecanlataşımakta. Örneğin, geçen eğitim‐öğretim yılının başında bir bilişim komis‐ yonuoluşturduk.Bukomisyondan“BilişimEnstitüsü”kurulmasıkararı çıktı.İlgilikurullardandageçti.EnsonMilliEğitimBakanımızdaimza‐ ladı;artıksonaşamayagelmişdurumda.Bu,21.Yüzyıl’aGaziÜniversi‐ tesi’nin çok büyük bir hazırlığı olacak. Bununla Gazi Üniversitesi, yeni eğitim‐öğretim yılında İnternet’ten eğitime başlayacak. 600 öğrenci iki programdaönlisansdiplomasıalacak. ÖğrencilerikiyıllıkAtatürkMeslekYüksekokulu’ndaikiprogram‐ da diploma sahibi olacaklar. Bu konuda da Türkiye’de İnternet üzerin‐ den eğitim uygulayan ilk beş üniversite içine giriyoruz. YÖK’ten de bu konuda olumlu karar çıktı. Biz bu metotla 2 milyon öğrenci üniversite kapısındabeklerkenöğrencilerediplomasahibiolmaşansıvereceğiz. ‐GaziÜniversitesiprojegeliştirmedenedüzeyde? ‐Bilimselçalışmalardaçokönemsenenbirkonu,yayınsayılarıdır. Özellikle uluslararası atıf bilimlerine giren yayın sayısı çok önemsen‐ 416 mektedir.Bukonudabizbuyıldestekuygulamamızabaşladıkvebunun ürünlerinidebuyılınsonunda görmeyebaşlayacağız.Rektörlüğeproje sunanhocalarımıza,kongrekatılım desteği,yanimaddianlamıylamas‐ raflarını karşılamaya karar verdik. Bu kongre desteği, hocalar için ol‐ dukça önemlidir. Bu proje ve yayın sayısı, bu yılın sonunda etkilerini gösterecek. ‐ Gazi Üniversitesi’nin uluslararası ilişkileri ne düzeyde? Başka üniversitelerleilişkilerinizvarmı? ‐ Uluslararası ilişkiler gerçekten önemli. Biz son bir yıl içinde bu konudaciddiadımlarattık.İkihaftaönceUkrayna’nınKievMilliİktisat Üniversitesi’ndeGaziÜniversitesiolaraksempozyumdüzenledik.Oraya bizim hocalarımız gitti. İktisat Fakültesi’nden, her biri kendi alanında çokönemliolanuzman10hocamızgitti. Bu, Türkiye’nin tanıtımı bakımından da önemlidir. Gazi Üniversi‐ tesi’nin gidip yabancı bir üniversitede sempozyum düzenlemesi açısın‐ dan da çok önemlidir. Bütün bunlar Gazi Üniversitesi’nde yakalanan bilimselheyecanınönemligöstergeleridir. Bana göre zaman içinde kendisini gösterecek öğretim üyelerinin atama ve yükselme ölçütlerini yükselttik. Son Senato toplantısında do‐ çentlikveprofesörlükölçütleriniçokyükselttik.Bununlaöğretimüyele‐ rinedebellibirkaliteyigetireceğiz. Diğer önemli bir husus da kalite ve organizasyon çalışmaları ve stratejikplançalışması.Bizbukonudageldiğimiznoktada,kalitegüven‐ ce sistemi ile ilgili olarak dış değerlendirme yapılması için başvuruda bulunduk.Bizartıkdışdeğerlendirmeyehazırız.Bellibirnoktayageldik başvurusundabulunduk. ‐ Danıştay saldırısının hemen ardından üniversite rektörleri Köşk’edavetedildi.BudavetinDanıştaysaldırısıileilgisigerçektenvar mıydı? ‐Kesinliklehayır.BudavetDanıştay’dayaşanansaldırınınhemen ardındançokyakınbirtarihedenkgeldi.Cumhurbaşkanlığımakamında, bu tür şeylerde iki gün öncesinden kokteyl, resepsiyon düzenlenemez. Üç hafta öncesinden bize bu çağrı gelmişti. Bu tartışmasız, kesin böyle birresepsiyondu. Cumhurbaşkanımızlarektörlerinbirarayageldiği,şöyleyapılacak türündenbirmasatoplantısıdeğildi.Birkokteylortamıydı.Cumhurbaş‐ kanımız kokteyl masaları başında yanımıza uğruyordu. ‘Nasılsınız? Ne‐ leryapıyorsunuz?’gibisorularyöneltti;amatalimatlarvermedi. 417 ‐ Toplantıda, üniversite kampusları içinde türbanlı öğrencilerin dolaşmasının yasaklanması kararı, çıktığı ileri sürülmüştü. Böyle bir kararalındımı? ‐Ülkemdebuproblemyıllardıryaşanmakta,yaşanıyor.Keşkeya‐ şanmasa. Ben kamu yöneticisiyim. Ben kanunlara uymak zorundayım. KanunlarıdaTBMMçıkartıyor.BunlarıdenetleyenAnayasaMahkemesi gibimahkemelervar. Benkanunları,yazılanlarıuygulamaklayükümlüyüm.Sadecerek‐ törleriçindeğil,birgenelmüdür,şubemüdürüiçindeaynıdurumsöz konusu. TürbanileilgiliolarakTürkiye’degeçerliolan,pekçokmahkeme‐ lerden geçmiş, Danıştay’dan ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nden kararlar çıkmış. Ortada yönetici olarak beni bağlayan kanunlar zinciri var. Ben bir kamu yöneticisiyim. Özel sektörde çalışan biri değilim. Benim görevim,kanununsöylediğini yapmaktır.TBMMyarın başka bir kanun çıkartır; yine benim görevim: farklı olan bu kanunu da uygula‐ maktır.Kanunneise,buradaoturankişioşekildedavranmakzorunda. Keşke, ortaya çıkan, yıllardır bizi uğraştıran bu konu, kanuni zeminde problemoluşturmayacakşekildegeçsede,bendeoşekildedavransam. Benşuandaşahsibirkararuygulamıyorum.BenTürkiyeCumhu‐ riyeti Devleti eğer hukuk devleti ise, şu anda ortada bir kanun var ve uygulamakzorundayım. ‐ Resepsiyonda Cumhurbaşkanı Sezer’den, rektörlere türban ko‐ nusundabirtalimatgeldimi? ‐Kesinlikleböylebirtalimatgelmedi. ‐İktidarvediğerkurumlarlailişkileriniznasıl? ‐Birüniversitedeyönetim,iktidardabulunanpartikimolursaol‐ sun,devletinkurumlarıylabirlikteçalışmakzorundadır.Üniversiteiçin‐ de ita amiri olan rektörler için de böyledir. Örneğin benim Maliye Ba‐ kanlığı’ndan,MilliEğitim’eveDPT’yekadarüniversitemileilgiliirtibat‐ larımvar.İyiilişkilerkurmakdurumundayım.Benimgörevimüniversi‐ temindahaiyiolmasıvegelişmesi.Devletkurumlarıarasındakeşkeşu noktaya hep gelebilsek. Kurumlar arasında irtibatsızlık ve ilişki kopuk‐ luğukurumlarazararverir.Şuandabenimyaşadığımböylebirproblem yok. SibelTokgöz.Türkiye,17.06.2006. 418 16.10.Vatan 16.10.1.“BabamveOğlum”FilmininGerçekÖyküleri... Türkiye12Eylül’leyeniyenihesaplaşıyor.Busiyasisürecisorgu‐ layanYönetmenÇağanIrmak’ın“BabamveOğlum”filmiizleyicirekoru kırdı. Bugüne kadar 12 Eylül’ün ideolojik boyutlarını irdeleyenler, “Ba‐ bam ve Oğlum” filmiyle bir çocuğun babasından ayrı geçirdiği yılları izledi. Budram,12Eylül’ünbabasızbıraktığıçocuklarınhikayesiydi.Ve tek ortak noktaları babalarının siyasi davaları olan 5 çocuk “babasız yıllarını”PazarVatan’aanlattı.Onlardarbeninkararttığıyıllarınçocuk‐ ları,onlardarbeçocukları. 1978‐1980yıllarıTürkiye’nindemokrasiylesavaştığıyıllardı.İde‐ olojikçatışmasokaklarataşınmış,sağcıyadasolcuolmanınbedelidişe diş, kana kan bir intikamla ödeniyordu. Radyolar her gün kaç kişinin öldüğünübildirirken,devletinzirvesibudurumabirçözümbulamıyor‐ du. Çözüm askerden geldi. 12 Eylül 1980 günü saat 04.00’te Kenan Evren’in TRT’den askerin ülke yönetimine el koyduğunu açıklamasıyla olaylarsonaerdi.Amabusefersokaktakisavaş,hapishanelere,hücrele‐ re sıçramıştı. 12 Eylül 1980 darbesinde, 7000 kişinin idamı istendi. 50 kişi idam edildi. Askeri yönetimde, gözaltında ya da hapishanelerde,” doğalolmayanölüm”sayısı229’du.650binkişigözaltınaalındı.230bin kişi yargılandı. Onlar yargılandı ama bu acıyı başka bir cephede yaşa‐ yanlarvardı. Onlarbabasızbüyüyençocuklardı.Belligünler,sadecekısazaman dilimlerinde gördükleri adamlara baba diyen çocuklardı. Kaybedilen yılların çocukları Reşat Çalışlar, Utku Başar, Uğur Yağmurdereli, Emin YaşarveMehmetAliAlabora“kaybettiklerini”VATAN’aanlattılar. 419 ‐“Babamlabüyüseydim,‘delikanlı’olurdum.”‐ ‐ReşatÇalışlar,dörtyaşınakadarbabanızhapisteydivesonrada dörtyıllıkkaçakhayatıoldu.Nasıletkilendinizbudurumdan? ‐ Babamın sürekli yanımda olmamasının eksikliğini hissediyor‐ dum. Ama bu bende travmatik değildi. Tabii ki durum çok acıydı. Ama bende baba fanatizmi yoktu. Ben, anneannem, dedem, annem bir evde yaşıyorduk. O nedenle benim düzenli, huzurlu bir aile yaşamım oldu. Anneannem annem, dedem babam olmuştu. Bende baba özleminden çok,nedenannembenimlefazlailgilenmiyorderdimvardı. ‐OralBey,sizinogünleredairhatırladığınızşeylerneler? ‐ O zaman siyah‐beyaz TRT var. Bir Dallas vardı, bir de Demirel‐ Ecevit. Reşat’ın ilk tepkisi 12 Eylül sonrası Demirel‐Ecevit dizisi neden bitti olmuştu. Ben 82’den sonra Ecevit ve Demirel’le dil okulundayken benim askerde olduğumu sanıyordu. Askerlerin içinde olduğumuz için beni asker zannederdi. Esas Reşat’ın bu cezaevi hayatını algıladığı dö‐ nembenimikincicezaevisürecimdir. 86 Aralık’tan, 89 Ağustos’una kadarki dönemde Reşat daha bü‐ yüktü,osekizyaşındaykengirdim,10yaşındaykençıktım.BenAspara‐ gasdiyebirgazeteçıkarırdımcezaevindeveReşat’agönderirdim.Reşat dabanaşiirleryazardı. ‐Pekibabanızlailişkileriniznasıl? ‐ Anneannem ve dedem benim solcu olmamdan korkuyorlardı. Benihepaşırısolcuolmamamyönündetelkinettiler.Amakişiselyapım çokbireysel.Kolektifbirakımiçindeyeralmayauygunbirideğilim.Ba‐ bamlakarakterolarakbirbirimizezıtız.Sokaktakiherhangibirinsandan dahafarklıyız.Bensankiannemin,babamınyanındayetişmemişim.Ba‐ bam eylemci bir adam. Ben sakinliği seven bir adamım. Babamla bera‐ ber büyüseydim dışa dönük, yaşamsal, “delikanlı” olurdum. Şimdi ben içedönük,pasifbirinsanoldum.Babambirincilderdimdeğildi. ‐OralBey,oğlunuzuncezaevinegeldiğigünlernasılgeçerdi? ‐Reşataçıkgörüşegelirdiveüstünzekalıçocukgörünümündeydi. Herkesten daha çabuk okuma yazma öğrenen, ekonomik konuşmalar yapan bir çocuktu. Cezaevinde herkes Reşat’ın gelişini beklerdi. Acaba bugeldiğindeneanlatacakdiye.Herkesbaşınatoplanırdı.Borsaüzerine konuşmalaryapardı.Cezaevindekiherkes“SolcuOral’ınoğlukafayıpa‐ rayatakmış.”diyordu.Sadecebirdefabana“Hakimseninedenmahkum etti,nedenbuhaksızkararıverdi.”dedi. ‐MustafaAlabora’nınoğluMehmetAli Oyuncu,29yaşında ‐ 420 ‐O,oyuncuMustafaAlabora’nınoğlu.Babasızbirçocuklukgeçir‐ medi.AncakMustafaAlabora12Eylül1980darbesindeŞehirTiyatrola‐ rı’ndaki görevinden alındı ve evini geçindirmek için bir yıl balıkçılık yaptı. ‐Üçyaşındaydım.Çokbirşeyhatırlamıyorum.AmababamıŞehir Tiyatroları’ndan atmışlar. Babam da bir yıl balıkçılık yaptı. Yıllar sonra farkettim;meğerobiroyundeğil,hayatınacıbirgerçeğiymiş.Benana‐ yasada12Eylül’leilgiliherşeyinbiranöncedeğişmesiniistiyorum.Bir de 85 sonrası doğanlar Kenan Evren’i ressam sanıyorlar. Lütfen kim olduğunu öğrensinler. Bizi balıkçılık yapmaya zorlayan o adam, şimdi kendisisayfiyeyerlerindebalıktutuyor. ‐ÖmerYaşar’ınoğluEmin Şoför,32yaşında ‐ ‐ O,MilliGazeteSakaryatemsilcisiÖmer Yaşar’ınoğlu.Ömer Ya‐ şar, 12 Eylül’de TCK’nın 163’üncü maddesini ihlâli ettiği gerekçesiyle tutuklandıveüçyılcezaevindekaldı. ‐12Eylülgünüöğlesaatlerindepolislergeldi,babamıevdebula‐ mayınca“Birdahageleceğiz.”dediler.Kahvedenbabamıalmışlar.Evden de kitaplarını alıp gittiler. Henüz altı yaşındaydım, ağlamaya başladım. Cezaevlerinegidipbabamınyanındakalıyordumbazen. Birgünbabamıgöstermediler.“Benbabamıistiyorum.”diyeağlı‐ yordum. Gardiyan bana “Sana çikolata alayım babanı görme bugün.” dedi.Ben“Hayır”dedim. Başgardiyan babamı görmeme izin verdi. Anneme ne zaman ba‐ bamın nerede olduğunu sorsak, sürekli “İş bulmaya gitti.” cevabını alı‐ yorduk.Amacezaevindeolduğunubiliyordum.Utandığımiçinarkadaş‐ larıma“Tatilegitti.”diyordum.Amaşimdibabamlailişkilerimçokiyi. ‐EşberYağmurdereli’ninoğluUğur Mimar,28yaşında ‐ ‐OgözlerigörmeyenamayüreğiylegörenavukatEşberYağmur‐ dereli’nin oğlu. Eşber Yağmurdereli, 1978 yılında “TBMM’yi vazifesini yapmaktanmen’eteşebbüs,gayeyevasılolmakiçingasp,mermivefüze bulunduraraksilahteminetmek”suçundanCezaKanunu’nun146.mad‐ desi gereğince “idam” istemiyle yargılandı, ömür boyu hapse mahkum oldu. 13yılcezaevlerindeyattıktansonrainfazkanunundanyararlana‐ rakşartlıtahliyeoldu.Dilekolaytam13yıldı.ÜstelikoğluUğur,ohapse girdikten20günsonradoğmuştu.Oğlununadınıdahapishanegardiyanı koymuştu.“Buçocuksanauğurgetirecek,adınıUğurkoy.”demişti.Oda 421 hiç düşünmeden oğluna Uğur adını verdi. Ama Uğur 13 yaşındayken, ancakevinedönebildi. ‐Babamlabirliktebirçocuklukdönemimolmadı.1980’den1991’e kadarolandönemtabiikiçoksıkıntılıgeçti.Babamaikidefaözelafhak‐ kıtanıdılarvebabamreddetti.Çokonurludavrandığınıdüşündüm.Ben babamınarkasındayım.Herkesinbabasıyanındaydı. Benimkibiryeregidipçokkısabirzamanaralığındagörebildiğim birbabaydı.Kendimibildimbilelibabamoradaolduğuiçinbunormaldi. 91’de tahliye olduğunda yaz tatilindeydim. Aradılar, “Baban tahliye ol‐ du.”dediler.“Nasılolacak,neolacakacaba?”diyedüşünmeyebaşladım. 91’densonrababamlaarkadaşolduk.Cezaeviziyaretgünlerimut‐ luluktubenimiçin.Birbayramyeri gibiolurdu.Özellikleaçık görüşol‐ duğu günlerde. Cezaevi kapısında beklemek ayrı bir bayramdır. İçeri girmek başka bir bayramdır. Babanı göreceğini bilirsin çünkü. Sıradan birçocuğunyaşayacağıbayramlardanbaşkabirbayramyaşardıkbiz.Bir cam ya da teller ayırsa bile, birbirinize dokunmanızı engelleseler bile... Gardiyanlara“Babamıçıkarın,sizeçikolatamıvereyim.”derdim. ‐MemurYaşarBaşarveoğluUtku Gazeteci,27yaşında ‐ ‐ O, ziraat dairesinde görevli bir devlet memuru. Yaşar Başar’ın oğlu. Yaşar Başar, 12 Eylül 1980’de Türkiye Komünist Partisi üyesi ol‐ maktantutuklandı.1986yılındatahliyeoldu. ‐Babamtutukevindevenormaldegörüşyapılmıyor.Amabence‐ zaevigörevlilerindenbirineödenenrüşvetkarşılığındaikikerebabamla görüştüm.Babamıilkgördüğümdesarıldım. Birgünidarebinasında, birnöbetçikulübesindeannem,ben, ba‐ bamvebiraskerdik.Babamınellerizincirliydi.Biryandanellerizincirli banasarılıyor,biryandandaçayiçiyordu.Çarşambagünügörüşgününe İzmit’egidiyorduk. Birkeresindeaskerlerinbanahediyeettiğioyuncakkamayıonlara doğru sallayarak “Silahınızı verin.” dedim. “Niye?” diye sorduklarında, “Sizivurup,babamıkurtaracağım.”diyordum.Babam,bana“Senkoğuşa girdiğinzaman,herkestekraryaşamabağlanıyordu.”derdi.Çünküsade‐ cebabamladeğil,oradaki300–500kişiyleilişkideydim.Eldeneledolaş‐ tırıyorlardıbeni. Günlerdenbirgüngeceninköründekapıçaldıve“Benbaban.”de‐ yipevegirdi.Çokbüyükbirsevinçyaşamadım.Çünkühayatında“baba” diyebirşeyyok.Evet,onuözlüyordumamaneözlediğimibilmiyordum ki... 422 Hatırlıyorsun “baba” diye bir şey var. Ama “baba” nasıl bir şey bilmiyorsun.Sekizyaşındasın,biradamgeliyorve“Merhababenbaban, tanışalım.” diyor. Sen tanımadığın bir adamı “baba” diye kabulleniyor‐ sun.Budurumdaanneniçokkıskanırsın.“Senkimsinyahu?”oluyorsun. “Neyaptındayokoldun?”diyesoruyorsunbabana,“Seningibiço‐ cuklar daha iyi yaşasın diye uğraştım. O yüzden yoktum.” diyor. Ne di‐ yebilirsinki.BeşyaşındakarşımdaKenanEvrenolsaydı,küfürederdim. Düşünsenize 27 yaşındayım ve babamla bir defa maça gittik. Birlikte hiçbirşeyyapmıyoruz.Amaona,beniodönemyalnızbıraktığıiçinkız‐ gındeğilim. OyaDoğan.Vatan,09.04.2006. 16.10.2.“Cem,ZekiAmaGörgüsüz.” “Gevezeinsanlarlaröportajçokzordur,hepsöylerim.”HakkıDev‐ rim’in şimdi okuyacağınız röportaj esnasında, daldan dala atlayarak konuşmasınıaçıklamakiçinkurduğucümlebu.Evet,daldandalaatlıyor Hakkı Devrim. Ama o, kendi deyimiyle “gevezeleştikçe” karşısındakine verdiğikeyifdeartıyor.Nedemekistediğimiz,buröportajsonunakadar okunduğuzamantamanlamıylaidrakedilecektir. Yılları, yaşlanmadan aşan insanlara karşı özel bir düşkünlüğüm var. Onca yılı, onca tecrübeyi, kaçınılmaz acıyı, kaybı, mutluluğu, hayal kırıklığını, mutsuzluğu bir eskimişliğe uğramadan geçmişinde taşımak kolay iş değil çünkü. Bu tür insanların hem bir tecrübesi hem de her şeyin“geçeceğini”görmüşolmanıngetirdiğihoşbirkalenderliğioluyor. Onların geride kalmış gençlikten intikam almak gibi acıklı bir te‐ laşlarıyok.Kendilerineolangüvenlerindeogençliğihâlâtaşıyorlarçün‐ kü.Onlarlakonuşurkenhemolgunluğuntadınıhemgençliğincoşkusunu hissediyorsunuz. Bir şeyler öğreniyorsunuz ama onların nezaketi, bir çırakolmanınezikliğinisırtınızayüklemiyor. Yanlarından biraz daha zenginleşmiş ve kendi geleceğiniz için olumlu hayaller beslemenizi sağlayacak bir güvenle ayrılıyorsunuz. HakkıDevrim’inyanındanayrılırkentamdabuduygularasahiptim. ‐ Türkçe’nin ustası, çok izlenen bir televizyon programının kah‐ ramanıveçokokunanbirköşeninsahibisiniz.Memnunmusunuzhaya‐ tınızdan? ‐78yaşındayım.Seneyelisedenmezuniyetimin60’ıncıyılı...Kimse kalmadı.Tepelerçoktenhayerler,yalnızlaşıyorsun. 423 Neyse,önceşuTürkçeuzmanlığınıanlatayım.Çokromanokunan birevdendeğilimamaTürkçe’yleçokilgilihocalarınolduğubirokulda‐ nım. Kabataş Lisesi’nden... Açıkçası gerçekten de dille ilgilenip ilgilen‐ mediğimibilmiyordum... Müthiş hocalarım sayesinde oldu bu. Şimdiki durum ise üstüme kaldı.Kararmercioldumamabaşkaçareyok. ‐ Türkçe’ye kötü muamele edildiği kanısındayım ve gündemde tutmayaçalışıyorum.TürkDilKurumu’ndakaçkişiçalışıyorbiliyormu‐ sunuz? ‐“Başkandahilüç”diyebiliyorumben.Sözcüklerzirvenoktasında değil. Ben bunu duyurmaya çalışıyorum; yoksa dil uzmanlığı falan ne haddime! 1966 yılında Meydan Larousse’u yaparken İstanbul Üniversitesi Türkoloji Bölümü’nden ekip kurmak istedim, Arapça bilen hoca yoktu. AnlambilimKürsüsüdeyoktu...Benimderdimbu. Çağırıyorlarbenikonferanslara,utanıyorum.Türkçehocalarıgeli‐ yor.Kalkıp“Edatnedir?”falandiyebirsorusorsalarmahvoldum.Aslın‐ daiyiTürkçe’yibendehalaöğrenmeyeçalışıyorum.Amasoracakkimse kalmadı.EskidenBurhanFelek’esorardım. ‐ Peki televizyona neden çıkıyorsunuz? Eğleniyor musunuz Tele‐ vizyonMakinası’ndagerçekten? ‐Buteklifgeldiğindetereddütetmiştim.Evdekilere“Böylebirtek‐ lif var, benim pek aklım ermedi.” diye danıştım. Gerçi bu tereddüdüm hala devam ediyor. Ortanca torunum “Dede, niye endişelendiğinizi an‐ lamadım.” dedi. Anlattım, “Ne yapacağım orada?” falan dedim... Okan’ı seviyorum ama niye orada oturacağımı bilmem lazım. Kendi kendimle didişiyorum,kavgadaedeyimistiyorumbirileriyle... Evdekilere soruyorum falan... Torun ısrarla devam ediyor “Kaba tabirimibağışlayın,ama sizcilanızbozulacakdiyemiistemiyorsunuz?” dedi. Hiç böyle düşünmemiştim. “Onun gibi bir şey.” diye cevapladım. Bu kez de “Peki sizin ilerde cilanızı kullanmak üzere projeleriniz mi var?”dedi.Sanemciğim,yanibana“Cilayınebokyiyeceksinkisen?”di‐ yor. Ben de bunun üzerine kabul ettim. Zaten o torunla en mahrem şeylerikonuşuyorum.Hiçkimseoturupbenidördekadarseyretmiyor. 424 Ama eve gidiyorum, torunum karşılıyor, “Fena değildi.” diyor. Tenkitediyor...Enyakınarkadaşım. ‐Birdeköşeyazılarındanbahsedelimveancakilksoruyutamam‐ layalımisterseniz.. ‐Hepsöylerim,gevezeinsanlarlaröportajçokzordur...1964yılla‐ rındaMeydanadlıhaftalıkbirmecmuaçıkarıyorduk,fakatilanbulamı‐ yorduk ve para lazımdı. Larousse müessesesinin çıkardığı haftalık bir edebiyat dergisi vardı. Daha önceden Larousse’un tercümesine izin ve‐ rildiğini okumuştum, sonra Yunanlılar’ın da tercüme ettiğini öğrendim. “Biz de yaparız.” diye heyecanlandım ve telif hakkını alarak çevirmeye başladık. Yediseneçalıştık,MeydanLarousse’uçıkardık.Başardıkamaan‐ siklopedi işi çok tüketici bir şey. Bitirince işi bıraktım, gidip bir çiftlik aldım,11seneİstanbul’ainmedim.15‐20kovanarımızvardı,tavukçu‐ lukveinekçilikyapıyorduk.11senedayanabildim,sonrabattık. Larousse’unhaklarınıbirliktealdığımızSefaBeyde90senesinde öldü.Çocuklarıbeniçağırdı,“Şirketisatalım.”diye...AydınBey Doğan talipler arasındaydı, tanıştık. Ben de sanıyorum ki, eski gazeteci oldu‐ ğumiçin“Buadammakbuldür.”falandiyedüşünüyor,oyüzdenbuluşu‐ yoruz. Meğeransiklopedipazarlığıiçinbuluşmuşuz.Haklılardıda,çokiyi biliyordum işi... Ama konuşmanın bir yerinde vazgeçti Aydın Bey, “An‐ siklopedieski.”dedi.Bizdeyenilemeyebaşladık.Milliyetverdioansik‐ lopedileri. 62 yaşındaydım o sıralar, toplantılara falan giriyordum ama sıkılıyordumaslında. O günlerde Mehmet Yılmaz, Posta’yı yapıyor... Gözüm tutmuştu onu. Alaturka bir adam değil. Ben alaturka adamları sevmem. Posta’ya yazmayabaşladım,sonradaRadikal’egeçtim.“Yazmakistiyorum.”diye Mehmet’lekendimkonuşmuştum...Öylebaşladık. ‐İyidebirpolemikçisiniz.Zarifbirüslupla... ‐ Evet, evet, bazen sataşıyorum birilerine gerçekten. Pakize’ye Suda sataşmıştım;“Yazaraçığıdayokki,buneredençıktı.”diye.Çok küstü bana. Telefon etti. Gerçi sonraları şöyle bir baktım, fena değil Türkçesi,oynakaçıkçası.Star’dabirprogramyapıyorşimdi.Okanyapı‐ yoroişide...Pakizetadınıçıkartmayabaşladı.Öbürçocukgüzelbirkız ama SabaTümer’ikastediyor daharenksizsanki...Öyleduruyor. ‐OkanBayülgen’içokmuseviyorsunuzyoksaçokmubeğeniyor‐ sunuz? 425 ‐Okan’ıbeğeniyorum.Tavrıyla,tarzıylatambirekrankişiliği.Ala‐ turkadeğilbirkere.Komedi,çokalaturkayapılıyorburadaçünkü.Cem Yılmazdünyaçapındabirçocuk;amagörgüsüz.Bunudahaöncedeyaz‐ dımzaten.Aramızçokiyideğiloyüzden. Ali Kırca Siyaset Meydanı’na çağırmıştı üç komedyeni... Ön plana dabuçıktıhemen.Niyeki?YılmazErdoğançokkabiliyetliamasünepe. Kendi büyüyemeyeceği için daktilo makinesini büyütmüş şovunda... Sahnebaşkabiryer.Okansahnedemüthiş,okuryazartarafıvarvegör‐ gülübirçocuk.Programdışındagörüşmeyiz;amabirbirimizisevdiğimi‐ zibiliyoruz,ilişkimizdebiryakınlıkvaraçıkçası. ‐Arkadaşlarınıznediyorsongünlerdeiyiceartanşöhretiniziçin, benonumerakediyorumaslında? ‐ Şimdiki şöhretimi sevmiyorum. Uyduruk bir şöhret. Çekilir gibi değil. Seni şöhretli kılanlar, yolda görüp tanıyanlar, bir şeyi bir şeyden tefrik etme kabiliyetinden yoksunsa... Ne saçmalıklar oluyor inanamaz‐ sınSanem. Allah’tanbenimçevremdekiler,neyapıyorumpekfarketmiyorlar. Benonlarınfarketmemesiniseviyorum;çünküayıplarlargibibirhisvar içimde. Kibarlıklarından ses etmiyorlar açıkçası. Okurların yarısı “Ne işinvarorada?”diyor,yarısı“Bayılıyoruz.”Hangisidoğruşimdi?Herke‐ se şunu söylüyorum: “Okan beni oraya para vererek oturtuyor ve biz ‘Birgevezenasılsusturulur?’uoynuyoruz.” BendeaynısoruyuOkan’asoruyorum,“Neyapacağımorada?”di‐ yorum. “Oturacaksın, Hakkı Devrim bizim programımızı yerinden sey‐ rediyor,okadar.”diyor.Çokprofesyonelbakıyorumveçokprofesyonel‐ ce oturuyorum orada. Oturmayı kabul ettiysem, oturmalıyım. Bu bir disiplin.Mümkün mertebeOkankonuşmamıistediğindekonuşuyorum. Aklımdangeçenmuzırlıklarıfrenliyorum. ‐ Gelen konukları tanımıyorsunuz değil mi? Sizi izlerken aslında onlarıtanımadığınızıdüşünüyorum,yanılıyormuyum? ‐ Ben gitmeden çalışıyorum, Okan’da o kadar çok bilgi olmuyor asıl. Son dakikada karta yazılanlarla idare ediyor. Aslında nefis bilgiler kaçıyor. Ben gelen kızları tanıyabilmek için önceden fotoğraflarına da bakıyorum. Tanımıyorum oraya gelenlerin çoğunu, “İstediğini söyle.” diyorlar, ama frenliyorum kendimi. Okan da programda gerginlik iste‐ miyorçünkü.Bunlariyikızlar,işlerinideiyiyapıyorlar...Amasaçmala‐ mazlarsa kimse ilgilenmiyor bunlarla; bunlar da habire saçmalıyorlar. Hıncal’ınomuzunabinenkızgelmiştigeçenhafta,nekomikşeylersöy‐ lüyoryahu. 426 ‐Evdekilerleiyigeçinirmisiniz? ‐ 53 yıldır bir Çerkez’le evliyim. Hukukta tanıştığım bir arkada‐ şımdı.Eğer biriGülseren’le,yanikarımlageçinemiyorsa,değiştirilemez birkararolarakşunakaniyimki,karşıtarafkusurludur.Çünküobirile‐ rinimemnunetmekiçin,hastalıkhalindeparalanıyor.Benışıkaçıkuyu‐ rum,uykuylaproblemimvar.Kitapokuyorum,ancakkitapelimdendü‐ şünceuykuyageçmişoluyorum.Odalarıayırdık;zavallımışıktauyumak‐ tankurtuldu.“Horlamıyorsun.”diyor,oysakikorkunçhorluyorum.Şimdi hasta,yattığıyerdenhastabakıcılarımemnunetmeyeçalışıyor. ‐Diğerkadınlar... ‐Flörtlerimvardıhatırlıyorum,tadlarınabaktımtabii…Amamaz‐ but bir adamım ben. Çok farfara kızlar beni yakın buluyorlardı. Ama taşkın,kabınasığmayankadınlarlabağdaşacakbirtipdeğilimben.Onlar hakimiyetsahamatecavüzediyorlargaliba.Bazılarıbenisevimlibulduk‐ larını söylüyor; oysaki değilim. Ukala biriyim ben. Kızım bana kızdığı zaman,“AğırCezaMahkemesiçalışmayabaşladı.”diyor.Hükümlerveri‐ yorumhabire.Yazarken,konuşurkenherkesimahkumediyorum.Böyle birinasılsevimliolabilir? ‐ Geçtiğimiz günlerde Fethullah Gülen okullarının düzenlediği Türkçe Olimpiyatı’nda jüri üyesi oldunuz ama sonra bundan mutsuz olduğunuzuyazdınız...Neolduorada? ‐ Cevaplamayı çok istediğim bir soru bu. Çünkü gerçekten mem‐ nunolmadım,gittiğime.Nereyegittiğimibilmiyordum,gidinceanladım; namaz falan kılıyorlardı bir taraftan... Nereye gittiğimi bilmeliymişim demekki.Bugünekadararalarınahiçkatılmamıştım.Gerçibeniziyarete gelirlerarasıra.Çokkibardırlar;ogrubungazetesindekiarkadaşlar. Çok farklı, çok naziktirler. Sohbet ederiz. Onlara şunu söylerim “Sizbirşeyleryapıyorsunuz,benideçokalakadarediyoramaarkanızda birgüçvarvebenogüçlerigöremedenyakınlıkduyamam.”Masonloca‐ sınadagirememmesela... Şu soruya bir türlü cevap bulamıyorum: “Türkçe uluslararası bir dil değil; ama Afrika’nın güneyinde bir ülkede Türkçe eğitim veren bir okul açılabiliyor. Afrika’da, Meksika’da, Amerika’da var okulları. Türk‐ çe’yi öğretmek ve tanıtmak amacı taşıyorlar. Kim gidiyor ki bu okulla‐ ra?” SanemAtlan.Vatan,02.06.2006. 427 428 16.11.YeniŞafak 16.11.1.MedyaKadınaBuyuruyor:“KendinOlmaBaşkasıOl.” Televizyonunuzuaçtığınızda,gazetesayfalarınıçevirdiğinizde,iki uçarasındaseyredenbirkadınprofiliilekarşılaşırsınız.Yasabahkuşağı programları başta olmak üzere, eğlence programlarında göbek atan, mendilsallayıphayalçekenkadınyadabaşınagelenleriağlayarakanla‐ tan“kaderkurbanı”,“zavallı”kadınlardırgördüğünüz. Birdetüketimvecinselözgürlükbaştaolmaküzere“model”ola‐ raksunulanbakımlı,gösterişli,bedeninisergileyen,gösteridünyasından kadınlardırmedyadaençokyerkaplayanlar. Medyada,kadınbedeniüzerindenyürütülencinsiyetpolitikasının biruzantısıolarak,erkeklerhabervetartışmagibi“ciddi”programları, kadınlar dizi ve eğlence gibi “hafif” programları seyreder gibi bir algı yerleşiktir. Haber bültenlerinde ve gazetelerin üçüncü sayfalarında ise töre cinayetleri, fiziksel ya da duygusal şiddet nedeniyle haberin öznesi ol‐ muşmağdurkadınlarvardırençok.Birdegüzellikveestetikmerkezli haberlerde,görünümündenbaşkaderdikederiolmayankadınlar. Sokaktaki,evdeki,şehirdeki,taşradakikadın,çalışankadınveso‐ runları sıra dışı bir şey olmadıkça pek görünmez medyada. Başörtülü kadınlaryasakmerkezlihaberlerindışındahiçgörünmez. Peki, neden böyledir? Medya çalışanlarının yarıya yakını kadın olmasınarağmen,medyadakikadıntemsilininböyleolmasınınnedenle‐ rinelerdir?Bir8MartDünyaKadınlarGünü’nüdaha“idrak”ettiğimizşu günlerde,medyadakadıntemsiliniİstanbulÜniversitesiİletişimFakül‐ tesiöğretimüyesiProf.Dr.EdibeSözenilekonuştuk. ‐ Siz daha önce Amerika’da Wisconsin Üniversitesi’nde, sosyal temsilkonusundaçalıştınız.Medyadakadınnasıltemsilediliyor? ‐MedyaTakipMerkezi’nin2005yılında,kadınınhaberlerdehangi özelliklerleyeraldığınıanlamakiçin23ulusaltelevizyonkanalıve800 üzerindedergi,ulusalveyerelgazeteyitakipederekyaptığıbirçalışma‐ ya göre, yüzde 28’lik bir oranla ilk sırada töre cinayetleri ve toplumsal sorunlarvar. İkinci sırada yüzde 21’le kadına yönelik şiddet, ardından yüzde 8’le genel kadın sorunları, yüzde 7’yle boşanma, yüzde 5’le cinsel taciz vetecavüzgeliyor.Başarılıkadınhaberlerininoranıiseyüzde12.Top‐ lumunkadıngerçeğimedyadaçokiyitemsiledilemiyorneyazıkki. 429 ‐Nedenböylebirtemsilsorunuvar? ‐Psikolojik,sosyolojikfaktörlerebaktığımızdasözelkültürde yer alankadınınyazılıkültürdeçoknetolmadığınıvebunungörselkültüre de iyi bir biçimde aktarılamadığını görürüz. Kadın konusunda araştır‐ malarolmasınarağmenkadınadairbilgimizaz.Ayrıcabizkültürelkod‐ lar içindeki kadını tam çözebilmiş değiliz. Sonuçta yayıncılık bir kod çözümüdür. Birdiğernedendemedyaçalışanlarınınzihnindeşekillenmişolan kadın imajı. Kadın o yüzden sadece görüntüye indirgenmiş durumda. Medyadakadınıntemsilidüşükprofillibirtemsiloyüzden.Külterkekçi birbakışaçısıvarçünkümedyada.Buyapıdakadınlardayeralmasına rağmen,kadınduyarlılığıbuyapıyıbirtürlüaşamıyor. ‐ Kadının karar mekanizmalarında yer almıyor olmasından kay‐ naklananbirsonuçbu. ‐Bubaşatsorunlardanbiri.Kadınlarkararmekanizmalarındaol‐ salarbile,birererkekgibirolaldılar.Kadınlarkararlarınıerkeksiolmak koşuluylagerçekleştirdiklerindedahabaşarılıoldular,yollarıaçıldı. ‐ Türk basın tarihinin ilk kadın genel yayın yönetmeni Nurcan Akadoldu.Akşamgazetesindegörevebaşlarbaşlamaz“arkasayfagüze‐ li”nikaldırdıNurcanAkad. ‐Türkiye’deson80yıldapopülerkültürartıyorveyaygınlaşıyor. Yüzyılın başında yaşanan sosyo‐kültürel travma, kültürel kodlarda da birkopuşanedenoldu.Cumhuriyetlebirliktebirtakımkültürpolitikala‐ rıdenendi.Bupolitikalardaheppopülerkültürüzerineodaklandı.Kül‐ türdençokmedeniyetönplanageçirildi. 1929yılındaCumhuriyetgazetesi‐kiCumhuriyetinyarıresmiga‐ zetesi olarak da adlandırılabilir‐ bir güzellik yarışması düzenliyor. Bu yarışmayaBalıkhaneNazırıMehmetTevfikBey’intorunuFerihaTevfik kraliçe seçiliyor. Ve 1933’te de Kerime Halis dünya güzeli seçiliyor. Bu olağanüstügünşerefineCumhuriyetgazetesirenklibaskıyapıyor.Kadı‐ nın ilk temsilini böyle görüyoruz. Çok ciddi bir yayın organında, çok ciddibirsüreçteortayaçıkarılankadınportresipopülerkültürünnesne‐ leştirdiğibirkadınportresi… ‐Sonrakiyıllardanasılyaşandımedyadakadıntemsili? ‐HeronyıldaTürkiye’debirdeğerdeğişimiyaşanıyor.1940’larda kadınmodası,erkeğebenzerliküzerindenkuruldu.Kısasaçlar,alagar‐ sonkesimli elbiseler,dizekadarkısalanetekboyları,askerkostümleri, 430 bahriyeli kıyafetleri giyiliyor. Hatta kravat takmak moda oluyor. Kalça‐ sız,düzgöğüslükadınlaröneçıkarılıyor. 1950’lerdebüyükbirgöçdalgasıylabirliktearabeskkültürüartı‐ yorveyenibirkadıntiplemesidoğuyor. 1960’lardaöğrenciolaylarınedeniyle,Batı’dandaesinlenilenbo‐ hemkültürlebirliktekadınlaryineerkeğebenziyor. 1970’lerde ideolojik temsillerle birlikte yazılı basında, devrimci solkadıntiplemesibaskınoluyor. 80’lerde ise liberal dönüşüm ve kamusal alanlardaki göreceli ar‐ tışla beraber Papatyalar geliyor mesela gündeme. Belli cemaatlerin ka‐ dınlarıtemsilimkanıbuluyorlar.80’lerbirazdahaçeşitlenmeninyaşan‐ dığıbirdönem. 90’lar ise kadının tam anlamıyla tüketimin nesnesi haline getiril‐ diğibirdönem.Kadınolmabilinci,siyasitaleplerbirtarafaitilmiş;der‐ giler,gazetelervetelevizyonlararacılığıylakadınahedeflenmişbirtüke‐ timdönemibaşlıyor. ‐ Özel televizyon kanallarının bu yıllarda açılmış ve yaygınlaşmış olmasınınkatkısıdabüyükdeğilmibudönemde? ‐ 1990’lar depolitizasyon sürecinin yerleştiği, toplumsal katılım paylarınınazaldığıbirdönemdir.Karnavalvaribirülkeinşaediliyor.Bu bir renklenmeye yol açıyor; ama bilboardlarda, reklamlarda büyük bir artışyaşanıyor. Kamusal alanın genişlemesi beklenirken bu yeri reklam dünyası aldı.Budatüketicidavranışınıbelirlihalegetirdi.Budönemdekadınve cinsellikileçocuklartüketiminbirincilunsuruolarakkurgulandı.Kent‐ selalandabirihtiyaç,alışkanlıkdaortayaçıkı. Kadınlarillakadındergileriniokumakzorundahissettilerkendile‐ rini.Bütünbunlarmücadelevermedenbirözgürlükalanısundukadına. Kadın tükettiği anda, kendini özgür hissetti. Kadın alışverişe gitmekte özgürdür,amabaşkabiryeregittiğindeözgürlüğüsınırlanır. ‐Bundansonrabaşlamasıgereken,beklenensüreçne? ‐Bireleştirisüreci.Amahalendahaonageçmişdeğiliz. ‐ Medyada görünür olmak da prestij kazanmanın bir yolu haline geldibudönemde. ‐Enteresandır.AydınDoğanmedyasıortayaçıktıktansonraAydın Doğan’ın bir demeci var: “Ben herhangi bir ürünü, mesela bir buzdola‐ bını mükemmel şekilde üretseydim bile, medyadan kazandığım prestiji 431 hiçbirşekildesağlayamayacaktım.”diye.Çünkümedyahemprestijhem tüketim hem eğlence aracı haline geldi. Sanal dünya, gerçek dünyadaki boşluklarıbirşekildekapatmayabaşladı. ‐ “Kadının medyada temsilinde sorun var, bu düşük profilli bir temsil”diyorsunuz.Amaöteyandan daözeltelevizyonlarda gününhe‐ menhersaatinde,herkanaldagöbekatan,mendilsallayankadınlarvar. Ekrandaaslındabirkadınhakimiyetivar. ‐Görselmedyanınformatı,kamuolayları,eğlencedünyasıveha‐ berdünyasıüzerinekurulu.Buformatındışındakileraksesuardır.Bah‐ settiğiniz kadın programları ya da kadın sorunlarını çözmek isteyen programlar,aksesuarniteliğindedir. ‐ Toplumsal dönüşümle birlikte medyada görünen kadın modeli şehirli,tüketen,cinselözgürlüğünükullanan,bakımlıbirkadın.Medya‐ nınbukadınmodelinisunarkenkullandığıdilnasılbirdil? ‐Bukadındilinidönüştürücübirdildeğil.Emredici,buyurganbir dil.Kadınlarbudileortakolamıyorlar,ancakedilgenbiçimdehizmetine giriyorlar. Mesela bir ses kadınlara sürekli şöyle sesleniyor: “Bu ürünü kullanırsan,ongündezayıflayacaksın.” ‐BaudrillardAmerikaadlıkitabındaşöylediyor:“EkrandanAme‐ rika’yı görürsünüz. Sokağa çıktığınızda da ekranı görürsünüz.” Türki‐ ye’dedeböylebirsüreçyaşanıyorsanki.Sokaktakikadınlarartıkbirbi‐ rine çok benziyor. Giyim, saç rengi, makyaj, hatta estetik ameliyatların artışı ve ucuzlamasıyla aynı yüz. Kadın programlarına seyirci olarak gelen kadınlarda da aynı şey var. Stüdyo ekrandan gördükleri kadınlar gibi giyinip süslenmiş ama asla benzer bir hayat sürmeyen kadınlarla dolu. ‐Butoplum,başkasıolmayaözendirilmişbirtoplum.BuCumhu‐ riyet’inbaşındanberiuygulananbirpolitika.“Kendinolma,başkasıol.” politikası.Bubaşkasıheronyıldabirdeğişiyor.Çağımızdainsanbüyük birseyyalitehalinde.Kişikendisigibimiyaşayacakbaşkasıgibimi?Bu büyük bir ikilem. Kendi dili, kültürü, inancı gibi yaşamak istiyor ama böylebirimkanyok.Dünyada,kadınlarınkendileriolmalarıkonusunda müthişbirçabavar.Bizdeisetersinebirçabavar.Buradakikendinde‐ ğil,başkasıolmayaendekslendiğiiçintümçabalar,ekranınbüyüsüylede kadınlar ekranda gördükleri gibi olmak istiyor. Kendisi olduğunda de‐ ğerligörülmediğiiçin,kendindenmemnundeğil.Ancakekrandagördü‐ ğügibigöründüğünde,statüsahibivedeğerliolabileceğinidüşünüyor. ‐Kendisiolmayıbaşarabilecek,kadınlarüzerindekurulanbaskıya direnebilecek güçte olması beklenen kadınlarda da var ama böyle bir 432 boyuneğiş.Birkaçgünöncebirtelevizyondaalanındauzmanbirkadın vardıveyüzütamamenestetikliydi.Burunhokkagibi,elmacıkkemikleri çıkartılmış, kaşlar kaldırılmış, dudaklar silikonlu. Bu beni dehşete dü‐ şürdü.Bundangeridurmakmümkündeğilmi? ‐ Evet bu bir dayatma ve genel bir sorun, ama kadınlar daha çok yaşıyorlar; çünkü sosyal bir şizofreni içindeler. Sistem kadının daha genç,dahagüzel,dahainceolmasınıistiyor.Buyurulangibiolmakiste‐ yenkadınsayısıarttıkça,yeniyenisektörlerortayaçıkıyorçünkü.Sağ‐ lık, güzellik merkezleri, estetik cerrahı gibi. Bunun dışına çıkacak bir gücüyokkadının.Bedenindeönplanageçtiğibiryüzyılbu. ‐Ekrandagösterilenhayataözenen,sunulankadınmodelineöykü‐ nen genç kızların kadınların psikolojisi etkileniyor bundan. Yaşadıkları hayatavekendilerinekarşıhoşnutsuzluklarıartıyor.Güneydoğu’dayaşa‐ nangençkızintiharlarıyladolaylıdaolsabirbağlantıkurulabilirmi? ‐ Modernleşen bir Diyarbakır ve Batman var. Modernleşmenin gerçek öznesi gençler ve kadınlar. Oradaki erkek egemen yapı aşirete, törelere,geleneğebağlı.Erkeğinbusosyalyapınedeniylemodernleşme‐ sidahazor.Amakadındahaçabukintibakediyor,modernleşiyor. ‐Neden? ‐Yapılançalışmalarbizeorayagelenyabancılarınözellikleöğret‐ men, doktor gibi kamu görevlilerinin de kadınların modernleşmesini etkilediğini gösteriyor. Rol model olarak onları benimsediler. Oradaki genç kızların beğendiği erkekler, oraya çalışmaya gelen modern erkek‐ ler.Kadınmodernleşmesürecinegirdiğiandanitibaren,önceetrafında‐ kierkeklerisorguluyorveçevresindekilerifeodalvegelenekselbuluyor. Oyüzdende,erkeklerdenfazlamodernleşmenintravmasınıyaşa‐ dılar.Butravmanınsonucundadaintiharagidenyolda,kendibedenleri‐ ne şiddet uyguladılar. Bu sonucun bir ucunda oraya giden rol modelle‐ rin,birucundadamedyanınsunduklarınınetkisivar,deniyoraraştırma‐ laragöre. ‐ Kadın sorunlarından hareketle yapılan programlar aldatılmış, ekonomik gücü olmadığı için boşanamamış, çocuğundan ayrılmış, “za‐ vallı”kadınlar.Cinayetlerdeişlendivebutürprogramlardabirazalma oldu. Bu programlar uzmanlarca eleştiriliyor ama kadınlar tarafından kabulgörüyor,sorgulanmıyor,aksineçokdaizleniyor. ‐ Sorgulayabilmek için o yapıyı bilmek gerekir. İzleyen masum. Ekrana getirilen dramatik olayın etkisinde kalarak, merhamet ederek izliyor. Ekranda duyguların harekete geçirildiği bir dünya yaratılıyor 433 çünkü. Rasyonel bir yayıncılık yapılsa, o zaman mahremin bu kadar açılmamasıyadasaldırılmamasıgerektiğidüşünülecekama. ‐Buşunatekabülediyormu:Şehirleregöçsonrasındahayatınıev merkezligeçirenamamahallekültürünündeortadankalkmasıileevin‐ detekbaşınatelevizyonizleyenkadınlarınbenzerinigörme,dertleşme ihtiyaçlarıhattadedikoduyapmaalışkanlıkları,buprogramlarlakarşılı‐ yorolamazmı?Buprogramlarböylebirsosyalgerçekliğedenkdüşüyor olamazmı? ‐ Televizyon izleme, bugün sosyal bir davranış değil, güdüsel bir ihtiyaç haline gelmiştir. Kurgulanan bu programlarda da güdüler ön planda.Kadınısosyalhayatadahilediciyadasosyalhayattandışlanmış‐ lığını dile getirici bir yaklaşım içinde değil. Güdüler, cinsellik, güzellik, gençkalma,sağlık,başkainsanlarınhayatlarınımeraketmeinsiyakıya daaldatılma,terkedilmegibikadınkorkuları,kadınınözelalanailişkin duyarlılıklarıhareketegeçirilmiştir.Sosyalboyutuzayıftırbuprogram‐ ların. Baskın olan, güdülere seslenme ve baştan çıkarmadır. Bir gözlük markasını, bir marka arabayı, bir parfümü kullanabilmek için baştan çıkarılmıştırartıkbugünkitleler. ‐Özelkanallarınilkyıllarında ekranaçıkıpbaşınagelenlerianla‐ tankadınlarkimliğinigizliyor,maske,kesekağıdıgibiaraçlarlayüzünü kapatıyordu.Şimdiherkesgayetaçıkbirşekildeanlatabiliyorolupbite‐ ni.Bununanlamıne?Hayaduygusumuazaldı,cesaretmiarttı? ‐ Maske kullanılmamasının nedeni, mahremiyetin sınırlarının da‐ raltılması.Aretmeduygusuortadankalktı.İngilizsosyologGiddensmo‐ dern toplumu tanımlarken “Modern toplum güven alanlarının yaratıl‐ mayaçalışıldığıbirrisktoplumudur;ancakbireypsikolojisindeutanma duygusunundaolduğubirtoplumdur.”der. Utanmaduygusumodernhayataaitbirşey.Bugünküçarpıkpost‐ modernizmdeiseinsanhalleriolduğugibigündemegetirilir.Sinemada da,televizyondada.DavidLinch’inBlueVelvet/MaviKadifeadlıfilmibu sürecigörmekbakımındançokönemlidir. Oradaki erkek tiplemesi hem kendisinden romantizm bekleyen masum nişanlısı ile yaşadıklarını hem de evli, eşiyle problemli, hayatın bütüntecrübeleriniyaşamışbirkadınlayaşadıklarınıgösterir. Bubiryelpaze.Post‐moderndünyabuyelpazeyitektekaçtı.Mo‐ dern dünyada biz o erkeğin sadece masum ilişkisini görüyorduk. Ama post‐moderndünyabizearanoktalardaneleryaptığınıdagösteriyor.O masumaneliği bırakıp mahrem alanın her aşamasını herkese açmak, banagöreinsanlığınyaşadığıenbüyükıstıraplardanbiri. 434 ‐Bununböyleolmasıdeğildegösterilmesimisorun? ‐Evet.Çünkügösterincegenelkabulgörüyor.İnsanlarınbirbirine olangüveni,utanmasıortadankalkıyor.Bukitleselolarakyayıyor. ‐Pekikadınemeğimedyadanedengösterilmiyor? ‐ Bu konuda yapılmış “Popüler Kültürde Kadın” başlıklı bir çalış‐ mayagöre,törecinayetleri,şiddet,cinselşiddetdışındaşiddetinöznesi kadın.Tarikatgerçeğiiçindeyeralanyadasiyasibirkrizsonrasıortaya çıkan, yani skandalların öznesi kadınlar var medyada. İster kırsal ke‐ simde,isterkentselalandaolsun,çalışankadınlarvesorunlarıyok.Biz‐ de yapılan akademik çalışmalara göre yayınlar değiştirilmiyor. Mesela İngiltere’deakademikkesimbirbaskıunsuruoluşturabiliyor. ‐Şiddetemaruzkalankadınlarınmedyadahaberolarakyeralması sorununçözümünekatkıdabulunuyormu? ‐ Türkiye’de kadına ilişkin şiddet haberlerinin geri dönüşü yok. Almanya’da namus meselesi yüzünden, ağabeyi tarafından sokak orta‐ sında öldürülen genç bir Türk kadınının haberi, medyaya yansır yansı‐ maz yaklaşık bin kadın o caddede toplanıp tepki gösteriyor. Bu tür ha‐ berlerleböylebirtepkiselalanoluşturabiliyorsanız;ozamanbutürha‐ berleriyayınlamaktabirbeisyok. ‐Güldünya’nınöldürülmesihaberlerininardındanböylebirtepki geliştiama. ‐ Bu tek başına bir örnek. Kadın kuruluşları bu tür haberlerden dolayıtepkileriniortayakoyabiliyorlarsaozamanmedyakamuoyuoluş‐ turmayıgerçektenbaşarıyordur. ‐Kadınsorunları,kadınhaklarıüzerineçalışan,kafayorankadın‐ lar, seslenmeleri gereken kadınların izlediği programlarda değil, yine konuyaduyarlıolanlarınizlediğidaha“ciddi”programlardakonuşuyor‐ lar.Uzmanlarınkendikitlesineulaşamamagibibirsorunudavar. ‐SorunuzatambirkarşılıkdeğilbelkiamaTürkiye’detematikya‐ yıncılığa geçilmek zorunda. Haber kanalları, spor kanalları, eğlence ka‐ nallarıayrışmalı.Busorunaküçükbirorandadaolsabirçözümgetirebi‐ lir.Medyafarklılaşmışdünyalarsunmalı.Onunyerinehomojenbirdün‐ yasunuyorvebubanagöreçoksıkıcı. ‐Dizilerdekadınyagelenekselrolleriçindeiyieş,iyianne yada fettan,hafifmeşrepgösteriliyor,diyeitirazediliyor.Bunakatılıyormu‐ sunuz?Dizilerdekadınıntemsilinasılsizce? 435 ‐ Ben iyi birdizi izleyicisi değilim ama basın ve televizyonlar ko‐ ordineli çalıştığı, artık ana haber bültenlerinin de bir parçası diziler. O yüzden haberim var. Dizilerdeki tiplemeler, gerçek hayata çok yakın tiplemeler değil. Bunların bir kısmı insanların hayallerini süsleyen tip‐ lemeler.Gerçekçiolunabilmesiiçintoplumuniyitanınmasılazım. ‐ Ekranlarda cinsel ve tüketim özgürlüğünü kullanan kadın var. Muhafazakar, başörtülü, inançlı kadın medyada neredeyse hiç gösteril‐ miyor.Bunedenböyle? ‐Başörtülükadınagelmedenöncemedyadanormalkadınyok.Sı‐ radışı,marjinalolandahaçok.Çünküsıradışının,absürdüntemsili,nor‐ malin temsilinden daha kolay. Böyle bir yapısı var medyanın. Görüntü paradigmasıyla ilgili bir şey bu. O paradigmayı çözmeden, sinemaya ya daekranaaktarmakçokkolaybirşeydeğil.Gündelikhayattankopukbir sinemamız ve dizilerimiz var. Başı açık kadının sorunu da getirilmiyor ekrana,örtülükadınınkide. ‐Amaöteyandanİslamvekadınkonusumedyanınsonoyuncağı. Muhafazakarkadınınmahremalanınıaçmaanlamındabiruğraşvar.Bu konununbukadarpopülerleşmesinineyebağlıyorsunuz? ‐ Toplumsal ciddiyet kaybolmuş, örtülü kadın sisteme entegre edilmiştir. Sisteme entegre olduktan sonra duyarlılık bir noktada orta‐ dankalkıyor.Vasatıtemsiletmeyebaşlıyorsunuz.Bunungörselmedya‐ ya nasıl aktarılacağı tarafların sahip çıkmasıyla alakalı bence. Batıda lobilergibidevreyegirmekgerek. ‐ İletişim bilimciler Türk medyasını ve halkın tepkilerini doğru okuyabiliyorvesesinidoğruyereulaştırabiliyormu?Biraçılımsağlaya‐ biliyormu? ‐ Doğru okuma yapabiliyor; ama sesini ulaştırma bakımından bir sorun yaşıyor. Bir takım medyatik entelektüeller var. Medya, gündemi alaboraeden,ciddieleştirelbiranalizdençokkendinegörebirtoplum, siyasi gündem belirleyenleri öne çıkartıyor. Akademik kamuoyu oluş‐ mamışbirkamuoyudur,Türkiye’de. ‐Busadecemedyaylailgilibirsorunmuyani? ‐Buradaikiboyutuvarsorunun.Biri,medyatikdilvasatbirdildir. Bunu kullanamayan, bilgisini basite indirgeyerek anlatamayan entelek‐ tüellerdenkaynaklanır.Akademikdilimedyadakullanamazsınız.Kürsü‐ dedeğilsinizçünkü.Odilibirşekildemedyayatercümeetmeklazım.Bu bir sorun. İkinci boyut ise, medya eleştirel boyutu gündeme getirmek istemiyor. 436 ‐ İletişimhocasısınız.Medyaçalışanlarıöğrencileriniz.Mevcutya‐ pınındeğişmemesindenkendinizedepayçıkarıyormusunuz? ‐ Bu yanlış bir kurgulama; çünkü onlar sadece çalışan. Yetiştirdi‐ ğimiz çocukların medya dilini değiştirme kabiliyeti yok; çünkü dil ikti‐ dardır. Kurgulanmış iktidarın gücünü ve dilini belirleyenler, medyanın gücünüelindetutanlardır. ‐ Peki gelecekten ümitli misiniz öğrencileriniz adına? Bugün mu‐ habir, editör olarak çalışanlar 10–20 yıl sonra karar mekanizmasına yükseldiğindemedyadadilveyaklaşımdeğişecekmi? ‐Elbette.Umarım.Amaşuandamedyakonuşmuyor,sermayeko‐ nuşuyor. Bu bir mülkiyet sorunu. Sermayeye sahip olanlar, haberin de mülkiyetine sahipler. Ancak mülkiyet el değiştirirse bir değişim ya da dönüşümyaşanabilir. ‐TVizlerkenakademisyengözlüğügözünüzdeolurmuhep?Sade vatandaşolaraktelevizyonizleme,gazeteokumaözgürlüğünüzvarmı? ‐Yok.Bubirgörmealışkanlığıçünkü.Çoksıradanbirşeyokudu‐ ğunuzdabile,onunekonomiksosyo‐politiğinideyaparsınız. ‐ Bu seçimlerinizi değiştiriyor mu peki? İzleyici ve gazete okuru olarak? ‐Benhaberdışındaiyibirtelevizyonizleyicisideğilim.Amaiyibir gazete ve İnternet okuruyum. Yazılı kültürden vazgeçmem. Bu görsel kültüre şüpheyle bakmayı gerektiren, yazılı kültüre sadakatle ilgili bir şey. ‐NurettinSözen’inyeğeniolduğunuzdoğrumu? ‐Akrabalığımızvar.BenimbabamlaNurettinSözenamcatorunları. FadimeÖzkan.YeniŞafak,14.03.2006. 16.11.2.AdnanŞenses:“Başbakan’ınYüzündeNurGördüm...” Türk Sanat Müziği, bana her zaman zor bir müzik gibi gelmiştir. Ne bileyim, bu eserleri söyleyebilmek için, oldukça uzun bir eğitimden geçmek gerekir. Bence sanat müziği, bizimle birlikte büyüyen bir yete‐ nektir.Allahvergisigüzelsesinizleşarkılarıiyiicraederseniz,sizikimse artık tutamaz. Tıpkı Adnan Şenses’te olduğu gibi... O, 18 yaşına kadar marangozdasesinidebiledi.Hergelenmüşteriyekendinihayranbırak‐ tı. Ve “Bu böyle olmayacak.” dedi. Kilit vurdu dükkana; açıldı, bülbül kesildi. Karagümrüklü Adnan Şenses’le sahibi olduğu benzin istasyo‐ nundasohbetettik;umarımsizdebeğenirsiniz... 437 ‐Sanathayatınagirişinizçokfarklıydı.Asılmesleğinizmarangoz‐ luktusanıyorum. ‐İlkokulabaşladığımzamanbilemusikiderslerialıyordum.İçim‐ dedemüziğekarşıçokbüyükbirsevgivardı.Babamdaaskerdi,subay‐ dı.Babam,benimhiçbirzamanşarkıcıolmamıistemedi.Benimdeasker olmamıistiyordu.Müzikleuğraşmayayımdiye,babambeniokultatille‐ rindemarangozunyanınaçırakolarakverirdi.Rahmetlibabam,ikiağa‐ beyimidedahaevvel,okumadılardiye,marangozunyanınavermişti. ‐Marangozunyanınavermesibirçeşitcezalandırmamıydı? ‐Cezalandırmakiçindeğilde,birzanaatöğrenmemiziçinverirdi. İkiağabeyimimarangozunyanınaverdiğiiçin“İleride,birmobilyaatöl‐ yesi açar, birbirlerine destek olurlar.” diye düşündü. Oysa benim aklım müzikteydi. Ortaokulu bitirdikten sonra artık tamamen babam kanaat getirdi ve beni okuldan aldı. 18 yaşına kadar marangoz yanında çırak olarakçalıştım. Ama ben bu arada, babamdan gizli musiki derslerine gidiyorum. Babam öğrendiğinde de ayaklarımı falakaya çekiyordu. Sonra ortanca ağabeyimdükkanaçtıvebenideonunyanınaverdi.Büyükağabeyimde bu arada askere gitti. Büyük ağabeyim askerdeyken, öteki ağabeyimin deaskerlikzamanıgeldi.Oaskeregidincedükkanbanakaldı.Amaben sonkararımıverdim.Beyoğlu’naçıkıpşarkıcıolmakistiyordum.Dükka‐ nınkepenginiçektim.Babamabirikisatırmektupyazdım. ‐Sonyıllardaciddisağlıkproblemleriyaşadınız.Şimdinasılsınız? ‐ Vallahi kendimi o kadar dinç, o kadar sağlıklı hissediyorum ki... Birsahnehayatımvarbirticarethayatımvar.Kendimiişhayatımaver‐ mişim,eşimevermişim,kızımavermişim.KızımUlusoyHolding’deteks‐ tilbölümündeçalışıyor. ‐Torununuzvarmı? ‐Torunumyok;fakateşiminteyzesininbirtorunuvar.Benimto‐ runum gibi. Onu kabul etmişim. O benim dünyamda çok farklı yere sa‐ hip. ‐PrestijMüzik’tendostlukkaldımıgeriye? ‐Tabiihepsiyledostum. ‐Birzamanlarheryerebirliktegidenveyedikleriiçtikleriayrıol‐ mayan diğer sanatçılar, şimdilerde birbirlerinin yüzüne bakmıyorlar ama... 438 ‐Onlarınkonuşmaması,işlerininçokyoğunolmasındandolayıdır. Birbirleriniseverler.Herkeskendiekmeğiniyerkimsekimseninekme‐ ğini yiyemez. Sanatçılar arasında birtakım rekabet vardır. Konuş‐ mamazlık,dargınlık,çekememezlikvar;fakatbunlaryanlışşeyler.Her‐ kesbirbiriyleiyigeçinsemesleklerindebirbirlerineyardımcıolsa... ‐Ozamaniyininkıymetikalmazmıacaba? ‐Ozamanhepkötüyümübileceğiz.Herkesiyiolamazzaten.Ama biz sanatçılar, çok az toplumuz. Bu az toplumun içinde biz iyi olmak mecburiyetindeyiz. Sanatçı nedir? Toplumun malı olan insandır. Ben bütünsanatçıkardeşlerimiseviyorum. ‐Keşkelerçokyertutarmıhayatınızda? ‐ Tabiî var. Hayatımda yaptığım 5 evliliği kendimde hata olarak görüyorum.Keşkeböyleevlilikyapmayıpdaşimdikieşimiilkbaştabu‐ labilseydim. Bu hayatımı onunla devam ettirseydim. Onunla mutlu ol‐ saydım... ‐Belkideöncekievlilikleriyaşamamışolsaydınızşimdikievliliği‐ nizindeğerinibilemeyecektiniz? ‐Yok.Şimdikieşiminkıymetinianlamamakmümkündeğil.Diğer‐ leri bana hep Adnan Şenses olarak yaklaştılar. Ama şimdiki eşim bana Adnandiyeyaklaştı.Benimhayatımdasevmediğimbirşeyvardır.Eşimi hiçbir zaman medya önüne çıkartıp da “Bu benim eşim.” demem. Öteki eşlerimhepbenimönümdeolmakistediler.Şimdikieşim,ikifakültebi‐ tirmiş.Çokbüyükkültürfarklılığıvararalarında.Obakımdanonlarlabu insanınarasındadağlarkadarfarklarvar.Onlarbenimparamı,şöhretimi, malımı,mülkümüsevdiler.AmabuiseAdnan’ısevdi. ‐Hayatınızdamaneviolarakençokneyinolmasınıisterdiniz? ‐ Madden değil, manevi olarak ne olmasını isterdim biliyor mu‐ sun?..Buameliyatlarıolmasaydım.Birkereby‐passameliyatıoldum.Bir destenttakıldı.İkidefadamideameliyatıoldum.Bunlarıolmasaydım. Amaolmazdiyebirşeyyok.Zamanıgeldiğindeinsanlarbazıacılarıya‐ şıyor.Keşkeanneciğim,babacığımhayattaolsaydı.İkiağabeyimhayatta olsaydı.Amaolmuyor. ‐“HanemeAyDoğacak”adlıromanınyazarıŞebnemİşigüzel,“Bu kitap korkusunu yıkmak çok zor. Başbakan Erdoğan, Adnan Şenses’i sevdiğikadar,‘BeraberYürüdükBizBuYollarda’şarkısınısevdiğikadar birromanısevseydi,Türkiye’dekitabınkaderideğişirdi.”diyor.Buyak‐ laşımanediyeceksiniz? 439 ‐Bukitabıokumadım.SayınBaşbakanokumayıçoksever.Onda‐ kika dahi boş olsa eline bir konuyu alır okur. Onlardan faydalanmaya çalışır. Sayın Başbakan çok zeki bir insan. Bu kardeşimiz Başbakan’a, “Romanokumayısevmiyor.”diyor.Hayır,çokseviyor.Eğeröylediyorsa, ozamanSayınBaşbakan’ıtanımıyor.Birikimlerini,neyaptığınıbilmiyor. ‐BugünekadarAKP’denhiçteklifaldınızmı? ‐Hayır,hayır. ‐Gelseydikabuledermiydiniz? ‐Edemezdim.Çünkü70yaşındabirinsanım.Hiçbirzamanfaydalı olamam. ‐Mutlakabirikimlerinizvardır? ‐ Var. Çok da iyi politika bilgim var. Ben zaten milletin vekiliyim. Bakınbirçokarkadaşımız,buülkededevletsanatçısıolmuştur.Maalesef ben,devletsanatçılığınıalmadım.Sanathayatında50yılıaşmışbirinsa‐ nındevletsanatçılığınıalamamasıçokacı.Benimgibibirçoksanatçıvar. RahmetliZekiMüreniçindebenbunudahaevvelsöylemiştim.“Sanatçı‐ yı yaşarken ödüllendirin, öldükten sonra ödüllendirilmez.” dedim. Zeki Müren’e öldükten sonra sanatçılık ödülü verildi. Süleyman Demirel za‐ manında sokaktan geçen, kapıdan geçen insanlara devlet sanatçılığı ödülüverildi. ‐Demireldemişken,eskiCumhurbaşkanı’nın,“Türbantakmakis‐ teyenArabistan’agitsin.”açıklamasınanediyeceksiniz? ‐VallahibenhalaDemirel’inpolitikasınıniçeriğinibirtürlüanla‐ yamadım. Bir Başbakanımız, bir Cumhurbaşkanımız olarak mutlaka Türkiye için güzel şeyler yapmıştır. Bunu, insanların kendi inançlarına bırakalım. ‐Başbakan’latanıştıktansonrahayatınızdanasılbirdeğişimoldu? ‐ Ben, Sayın Başbakan’ı top oynadığı zamanında da çok seviyor‐ dum.Ağabey‐kardeşliğimiz birsüresonradaha daderinleşti.Ben oin‐ sanınyüzündebirnurgördüm;farklıbirgüçgördüm.Birgünevegeldim Rabbim’eduaettim.“Bugündenitibarenherkötülüğübırakıyorum,içki‐ yi,gecehayatınıbırakıyorum.”diyerekKur’an‐ıKerim’eelbastım.“Çok iyibirbabaveeşolacağım.”dedim.Benimkötülüğümkendimeydi.Ben içkimi içerdim; kendime yapardım. O insanla tanışmanın mutluluğunu halayaşıyorum.Onuçokseviyorum. ‐Birçoksağlıkproblemiyaşamışbiriolarakbualandagelişmeler görüyormusunuz? 440 ‐Bumemleketi40yılyönetenler,bumemleketeçiviçakmadı.İn‐ sanlarımız hastane ve SSK kapılarında, ilaç kuyruklarında ölüyorlardı. Bugün her insan, sevkini alıp özel hastanede tedavi olabiliyor. Bu çok büyükbirgelişme.Olacakşeydeğildi.Olmayanbirşeyigerçekleştirdiler. Notdefterimden: AdnanŞenses’leteybimiziaçmadanhoşbirsohbetebaşlıyoruz.Bu arada misafirperver bir tutum sergileyip, ikramlarda bulunuyor. Sıcak birortamoluştuğuanda,benteybimiçıkarıyorumvesöyleşiyebaşlıyo‐ ruz... Bir de bakıyorum ki, teyp dönmüyor. Şimdi 15 dakika boşuna mı konuştuk?Neyse,pilalıyoruzveyenidensohbetedalıyoruz. Bunlarıbiliyormusunuz? • Ünlü sinema sanatçısı Gülşen Bubikoğlu ile teyze çocukları ol‐ duklarını. •18yaşınakadarmarangozlukyaptığını... •Birkızınınolduğunu... MezinTanrıseven.YeniŞafak,29.05.2006. 16.12.Zaman 16.12.1.“KimiRöportajlarlaGünahlarMeşrulaştırılıyor.” OnuCNNInternational’dagörevyapanilkTürkgazeteciolarakta‐ nıdık.OlayTV,NTV,ATV,TV8’deyaptığısöyleşilerlesevdik,birsüredir Skyturk’teizliyoruz. Röportajcılığın,televizyondünyasındakiyıldızıhiçtartışmasızSe‐ defKabaş’tır.Titizdir,seçicidir,dersiniiyiçalışır,kimseyikırıpdökme‐ den, lafı eğip bükmeden en karmaşık konuları seyirciye süzme bal ta‐ dında sunar. Binlerce insanla konuştu. Söz havada uçup gitmesin diye bunların bir bölümünü önce “Sesli Düşünenler” adıyla kitaplaştırdı. İkincikitabı“ZamanıDizeGetirenler”kısabirsüreönceDoğanKitap’tan yayınlandı. Türkiye’nin insan malzemesini tanımanın en kestirme, en zevkli yollarındanbiriröportajokumaktır.Benzerderlemeleridahaönceoku‐ rumlapaylaştığımveherbirröportajınarkasındakiyoğunemeğibildi‐ ğimiçinSedef’ianlıyorvedestekliyorum. 441 ‐Kitabınızınadıylabiziyanıltıyorsunuzbence.“ZamanıDizeGeti‐ renler” derken, kendinizin zamanı nasıl dize getirdiğinizi göstermek istiyorsunuz. ‐Tespitinizdoğru.Okuyucukitabıokuyupbitirdiktensonra,aslın‐ dakitabındabaşlıbaşınazamanıdizegetirmekaygısıylayazılmışoldu‐ ğunufarkediyor. ‐Ohaldekendinizikahramanolarakmıgörüyorsunuz? ‐Gazetecibirkahramandeğil,biraraçtır.Eğeraraçolmayıbüyük birbaşarıylaicraedebiliyorsa,isteristemezokuyucununyadaizleyici‐ ningözündebirkahramanadönüşebilir.Amahaberciasligöreviniunu‐ tup,kahramangibidavranmayabaşladığındahaberciliğizedelenir. Benkendimi,böylebirkitapçıkarttığımhalde,hiçbirzamankah‐ raman olarak tanımlamıyorum. Ben bir yazar değilim. Kaldı ki benim, sizin gibi bir roman yazma gücüm de yok öyle bir amacım da. Temel amacımyaptığımişi,birbaşvurukaynağınadönüştürmek. ‐Röportajlarınetkisibazenromandandafazlaolabiliyor. ‐Doğru.Kültürelmirasınınesildennesileaktaramamışhiçbirtop‐ lumun “bağımsız” olamayacağına inanıyorum. Kendi değerlerini kendi insanına, kendi sinemasına, kendi fotoğrafına, siyasetçisine, hocalarına, yazarlarınasahipçıkmayan,bunlarınkimlerolduğunubilmeyenbirtop‐ lumunayaktakalabileceğineinanmıyorum.Öyletoplumlar,başkalarının onlarüzerindeempozeettiğikültürsüzlüğünağırlığıaltındaezilecekler‐ dir. Biliyorsunuz,üçüniversitededersveriyorum.Yüzdenfazlaöğren‐ cim var. Onlara birinci kitapta olsun, ikinci kitapta olsun, kimi isimleri sorduğumda,banaikicümleedemiyorlar. Bugününgençlerisinemayagidiyor.AmabirSamiŞekeroğlukim? Bilmiyor. Cem Yılmaz’ı tanıyor; ama sahne kültürünün temellerini atan MuhsinErtuğrul’ubilmiyor.Dolayısıylaokültürelmirasınnesildennesi‐ legeçmesinde,bukitaplarvebenzerleribirnebzedeolsakatkısağlasın diyetemenniediyorum. ‐ Marmara Üniversitesi’nde doktora yapıyorsunuz. Tez başlığını‐ zın“GünümüzTürkiye’sinde,UlusalGazetelerdeSöyleşilerinBiçim,Yön‐ temveMakroKonuAnalizi”olduğunubiliyorum.İnşallahtamamlandı‐ ğında detaylarıyla konuşuruz. Bu aşamada şunu sormak istiyorum. Medyasistemi“röportörü”nasıletkiliyor? ‐ Gazetecilik etik’inin uygulanabilirliği, gazetecinin özgürlüğüyle doğruorantılıdır.Yaniröportajyapanların,gazeteniniçindegörecedaha 442 fazla özgürlük alanları varsa ve buna rağmen mesleklerini Türkiye’nin gerçek gündemini kamuoyuna duyurmada etik kaygılar gütmeden icra ediyorlarsa,buradasorumluolanröportajcıdır. mi? ‐ İtirazınız, röportajcıların popüler kültürün peşinden gitmeleri ‐Tabiikipopülerkültür,genelyayınyönetmenindenköşeyazarı‐ na, röportajcısından muhabirine kadar herkesi etkiliyor. Çünkü okuyu‐ cuyaulaşmada,popülerlikkriteriönemlibiretken.Amabu,röportajcı‐ larıbirkısırdöngününiçineatıyor.Sinemadediğimizde,bellioyuncula‐ rınvebelliyönetmenlerinpeşinetakılırhalegeliyoruz.İşadamıdediği‐ mizde,kimiöneçıkmışholdingsahiplerinindışındabirişdünyasışekil‐ lendiremiyoruz.Budabizi,kabahesap,üçyüz‐beşyüzkişilikbirportre‐ yemahkumediyor. Ama Türkiye’nin ne kalbi, ne gözü, ne kulağı, ne beyni bu insan‐ lardanibaret.İşteburadakimizamançokpopülerdeğil,amayaptığıiş hakikatenanlatılmayadeğer,söyleyecekyenisözüolaninsanlarıbulup, çıkartıp, bunu röportajınızla, okunabilir, izlenebilir hale getirebilme çabasını gösterme, emeğini verme, enerjisini sarf etmeyi göze alıyor muyuz? Başarı tanımını şekillendirmede, o röportajlar ciddi rol oynuyor. Kim, neye göre başarılı? Kim ne yapmış da başarılı olmuş? Bakıyoruz, hakikatenhemtopluma,hemçalıştığıkurumaihanetetmiş,hemahlaki anlamda ihanet etmiş; ama sonucunda müthiş maddi çıkar sağlamış, ünlenmiş kişileri medyamız, röportajlarda birer “kahraman” olarak su‐ narakbaşarılıolarakgösteriyor. Öylesiyasetçilervarki,yolsuzlukdosyalarıvar.Öylekamburlado‐ laşıyorlar.Amakendileriyleröportajyapıldığında,karısıylanasıltanıştı‐ ğı,hangimarkagözlüktaktığıveensevdiğiyemeğinneolduğusoruldu‐ ğunda aslında, onun işlediği suçlar, onun işlediği günahlar bir anlamda meşrulaştırılıyor.Bunlaraitirazımvar. ‐Sizişinizisonderecedüzgünyapıyorsunuz.Fakatbenekrandan şöyle bir izlenim alıyorum: Çok fazla kontrollü, karşısındakinin olumlu yanlarınaodaklanıyor,insanınzaaflarıylabirbütünolduğununfarkında değilmişgibi. ‐ Mesela siz zaaf konusuna çok ağırlık veriyorsunuz. Kişisel zaaf beniçokilgilendirmiyor.Beniilgilendirenyazdığıkitaptazaafadüşmüş mü,düşmemişmi?Benkitabıinceliyorum.Kitaptaeğerkavramsalçeliş‐ kilerivarsa,kendikendisiylehesaplaşamamışsayadaiddiaettiğikadar 443 edebideğilse,onuçözmeyeçalışıyorum.Varsayımlarüzerindenhareket etmiyorum.Amacımonlarıköşeyesıkıştırmakdeğil. dir? ‐ İnsanın düşünme ve eylem biçimi, psikolojisinde gizli değil mi‐ ‐Buçokderinlikliaraştırmaisteyenbirşey.Benonunlaancak45 dakika, bir saat karşı karşıyayım. Bu sürede onun psikolojik dünyasını ortayakoymamınmümkünatıyok.Televizyontabiikigörecekontrollü‐ dür.Spotlarınaltındadır.Milyonlarcainsan onuizliyordur.Canlıyayın‐ da,söyleyeceğisözüngeridönüşününolmayacağınıntedirginliğiniyaşı‐ yordur. ‐Yazılıbasındaolsanız,sorularınızıdaharahatmısorarsınız? Canlıyayındasorduğumda,konukcevapvermezorunluluğudaha fazlahissediyor.Cevapveremediğinde,anındaizleyicitarafındantespit ediliyor. Televizyonun böyle bir avantajı var. Basında ise siz sorunuzu sordunuz,cevapvermedi.Arayaatınpamuksoruları,pemberenklisoru‐ ları. Yumuşatın ortalığı. Sonra bir daha sorun sorunuzu ve cevabınızı alın.Basınındaböylebiravantajıvar. Televizyonda eğer ben, saldırıya geçer bir izlenim yaratarak so‐ rumu sorsam, istediğim cevapları alamam. Ben, onların defans meka‐ nizmasını harekete geçirmeden, sorumu sorup cevap almak zorunda‐ yım. Çünkü zamanla kısıtlıyım. Bunu yapmaya çalışanlar oldu televiz‐ yonda.Seyircineizledibiliyormusunuz?Ağızdalaşı. ‐ Ekranın dışında da böyle kontrollü, kimseyi kırmamaya çalışan kibarbirimisiniz? ‐Ekrandanasılsamarkadaşlarımlada,ailemledeöyleyim.Taşkın değilim.Bubanaçoksorulur.“HanitelevizyondapırılpırılbirTürkçeniz var.Günlük yaşamınızdadaböyle mikonuşuyorsunuz?”diye.Bentele‐ fondadaböylekonuşuyorum,kardeşimlede.Hattaöğrencilerimediyo‐ rum ki: Kapıcınızla nasıl konuşuyorsanız, o kadar iyi bir konuşmacısı‐ nızdırhayatta. ‐ Bu ilişkilerinizde sorun yaratıyor mu? Bu kadar kitabî, spiker edasındakonuşanbirkadınzamanzamansıkıcıolabilirmi? ‐ Bugüne kadar erkek arkadaşlarımdan öyle bir yorum gelmedi. Kaldıki,çokiyiiletişimkurduğumiçinvebirazdagüzelbirsestonuyla konuştuğumiçingayetmemnundular.Kitabikonuşmakdeğilbuaslında. Sadecenetifadeedebiliyorum,kendimi.Birşeyinnedenini,niçininiöğ‐ renip benimsemediğim zaman kabul etmekte zorlanırım. İlişkilerimde desorusorarım.Ezberciliğekarşıyım.Klişeler,kalıplarbeniçoksıkıyor. 444 ‐İnsanlarınçoğuhayatlarınabuklişelerleşekilveriyorlar.Sizbir süresonraayrıkotugibikalabilirsiniz. ‐Medyadakalıyorumzaten.Sizbanaistediğinizkadar“kontrollü” deyin, “Canını acıtmıyorsunuz.” falan deyin. Aslında benim yaptığım iş, birilerinin canını acıttığı için, birilerine göre aykırı kaldığım için ben tekimmedyada. Tekimderken,başarıanlamındademiyorum.Hakikatençokyalnız birduruşumvarmedyada.SedefKabaşismiherhangibirkurumla,her‐ hangibirekiple,herhangibirgenelyayınyönetmeniylebirlikteanılmı‐ yor. ‐ Geçtiğiniz yollar, aldığınız eğitim, fiziğiniz, diksiyonunuz, siz Türkiye’nin Oprah’sı olabilirdiniz pekala. Bütün kanallar sizinle çalış‐ makiçinyarışabilirdi.Nedenhepböylealçakprofildegittiniz?Hepkar‐ şınıza birini aldınız, uslu uslu, terbiyeli terbiyeli onunla konuştunuz. Gündemyaratanbirtelevizyonstarıolmayıhedeflemedinizmi? ‐Benim,televizyonstarıolmakgibibirhedefimyok.Amaişimiiyi yapmak, gibi bir hedefim var. Bugün “Televizyon söyleşisi kim yapar?” dendiğinde, tahmin ediyorum, ismim telaffuz edilir. Benim hedefim bu. Buhedeftedeyürümeyedevamedeceğim. ‐ Canım bunu yine yapardınız. Ama bunu daha büyük prodüksi‐ yonlarataşıyabilirdiniz. ‐ Bu her zaman olabilir. Herhalde benim yaptığım işi bilmeyen herhangi bir televizyon yöneticisi yoktur. Takdir edip, “Gelsin, bizim kanalda bu işi yapsın.” demek, onlara ait bir şeydir. Ben o konuda bir eleştirigetiremem. Büyükbirkanaldan,birkadınprogramıyapmamteklifedildi.De‐ dimki:“Yanlışadresegeldiniz.Çünkübenimüslubum öylebirformata uymaz.”Yanibenimyapacağımkadınprogramı da,izlenenkadınprog‐ ramlarıyla mukayese ettiğinizde reyting almaz. Benim yapacağım tar‐ tışma programı olur, forum programı olur. Hatta bir yarışma programı bilesunabilirim.Tabiibilgianlamındabirtemelivarsa,kültürelbiralış‐ verişolacaksa. ‐Pekiiştekibaşarıyıaşktadayakalayabildinizmi? ‐Başarıeğerderinliklibirilişkiyse,benaşkıbirdenfazlakereya‐ şayabildim.Şuandahayatımdabiriyok.Hoşluğunuz,çekiciliğiniz,başa‐ rınız,çevrenizdenaldığınızilgicazipkılıyorsizi.Amabenhepsonrasına bakarım.Yanibütünbuyaldızınortadankalktığızamana.Kendiniziçok kötü hissettiğiniz zor bir gününüzde, diyelim ki işsiz kaldığımda, Allah 445 korusunkazageçirdiğimde,buadambenimyanımdakalırmı,banamo‐ ralverirmi? Kötügüninsanıyımdırben.Dostlarımdan,ailemdenvebirlikteol‐ duğuminsandandatektalebimbudur.Bunubulduğumilişkimdeoldu, bulamadığımilişkimdeoldu. Bana deniliyor ki: “Ah sen nasıl evlenmedin?” Evet, evlenmedim; ama evliliği önemsemediğim için değil; tam tersine evlilik kurumunu ciddiyealdığımiçinevlenmedim.Bensadeceilişkilerimdedeğilki,yap‐ tığımiştedeseçiciyim;çağırdığımkonukta,giydiğimkıyafette,yediğim yemektede. ‐Başlangıçtaerkeklericezbedenkariyeriniz,dahasonrakarşıta‐ rafıezerhalemigeliyor? ‐Maalesef.Yaptığımişinyapısı,beniçokbüyükbirçevreiçindekı‐ lıyor. Belki de bir bakanın beni cep telefonumdan araması, işte gelen hayranmail’leriyadabirortamdasüreklibendenkonuşulması,kazan‐ dığım para, bunların bana getirdiği saygınlık, bir süre sonra, beraber olduğunuzerkektarafındankendisineyönelikbirtehditolarakalgılanı‐ yor. ‐Yaniemekemekyarattığınızmarkadahasonramutsuzluğunuza mınedenoluyor? ‐ Evet ama o zaman da şu soruyu soruyorsunuz. Beni bu şekilde kabuledip,buşekildeiçselleştirememiş.Benimdostum,ailembeniböy‐ lekabuletmişse,erkekarkadaşımyadakocamdabeniböylekabulet‐ meli. Yakın çevrem, benim son derece mütevazı bir hayat yaşadığımı bilir. Ben ortalıklarda bir star gibi gezmem. Buna rağmen bana komp‐ leksle yaklaşıyor ve varlığımı bir tehdit olarak görüyorsa, hayatımda yeriolamıyortabii. NuriyeAkman.Zaman,17.07.2005. 16.12.2.YusufElŞerif:“Hamas’ınSiyasiKadrosuZayıf.” ElCezire’ninTürkiyeTemsilcisiYusufElŞerif,Filistinlibirailenin çocuğu. Kumral, mavi gözlü. Endülüs’ten çıkıp Fas üzerinden El Halil’e gelenİspanyolArapları’nınsoyunutaşıyor. 94’tevefatedenbabası,Arafat’ındavaarkadaşlarındanbiriydi.Ai‐ lenin Suriye’deki sürgün yıllarında doğdu. Dubai’de büyüdü. Ürdün va‐ tandaşı oldu. Türkiye’ye tıp öğrenimi için geldi; gazeteci oldu. Filistin’i yıllarsonra,Türkiye’degörevyapanbirgazeteciolarak,AbdullahGül’ün 446 bölgeye yaptığı ziyaret sayesinde gördü. Türkçe’yi mükemmel konuşu‐ yor. İki kez Türkiye’ye diplomatik tercümanlık yaptı. İlkinde Kürşad Tüzmen’in Arap meslektaşıyla yaptığı görüşmede, ikincisinde Hamas lideri Halid Meşal’in açıklamalarını çevirecek resmî tercüman buluna‐ madığındamecburen... Bir Türk kızıyla evlendi ve Türk vatandaşı oldu. Kendisiyle Ha‐ mas’ın Türkiye ziyaretinin dışında ilginç hayat öyküsünü, yaşadığı bü‐ yük dönüşümü, Türkiye izlenimlerini ve El Cezire’yi de konuştuk; ama yerdarlığınedeniyleHamaskısmınıverebiliyorum.Şukadarınısöyleye‐ yim, Türkiye’de kablolu yayına girme isteği 2000 yılından beri devam eden El Cezire’nin bazı yayınları Türkçe altyazı ile bu yıl içinde Digi‐ türk’tenizlenebilecek. ‐Türkiye’yegeldiğiniz1991’deElFetih’emiyakındınız,Hamas’amı? ‐ En başta Hamas’a yakın durdum. Çünkü Dubai’den gelmiştim. Dubaiodönemdeçokİslamcıbirülkeydi.FakatHamas’ıntemsilcileriyle, buradakiFilistinliöğrencilerletanışıpgazeteciliğebaşlayınca,ElFetih’e yakınoldum.Siyasikişiliğimisoldabuldum. Türkiye’dekilaikliktecrübesindençoketkilendim.Hakikatendin‐ lesiyasetyürümüyor.Çünküdinsiyasetegirincekirleniyor.AmaTürki‐ ye daha iyi bir laik sistem üretebilirdi. Şu an laiklik adına yapılan bazı uygulamalar,başörtüsüyasaklarıfalançokanlamsız.Fransa’dantıpatıp kopyalayıp, “İşte Fransa’da kamusal alan diye bir şey varmış.” demek zorunda değildi. Türkiye, kültürel olarak sahip olduğu çeşitliliği laiklik anlayışınadayansıtmalıydı. Laiklikle dinsizlik karıştırılıyor. Bu çok tehlikeli. Kendi laik siste‐ mimizimutlakayaratmamızlazım.Hemsiyasettenayıracağızdini,hem siyasete karışmayan insanlarımıza zulüm etmeyeceğiz. Türkiye bu mo‐ delibaşarırsaAraplardabunubaşarabilir.BirçokArapvatandaşıdiyor ki: “Türkiye mükemmel. Başörtüsü yasağını kaldırsa bizim liderimiz olacak.” ‐Hamas’ınTürkiyeziyaretiningerçekmimarıkim? ‐Kendisininveheyetinbanaanlattığınagörebuziyaretteklifi,ne AKParti’dennedeHamas’tangeldi.Ziyaretiortak,eskibirdostayarla‐ mış. İsmini söylemediler. Refah dönemindeyken, uluslararası İslam ce‐ maatleri arasında diyaloglar oluyordu ya, o dönemden tanıştıkları eski bircemaatarkadaşıbukişi. Dışişleribuziyaretekarşıçıktığıiçin,Hamas’laresmiolmayanka‐ nallar üzerinden konuşuluyordu. Bu yüzden bu Arap dost yardım etti. 447 Başbakanlık’takidostlarına“BunlarönceTahran’agidecekler.” deyince, Başbakanlıkkararalıyor,“Hemenbizegelsinler.”diye.48saatiçerisinde oluyorherşey. ‐Odostdediğinizkişikimse,resmenmüşterikızıştırmış.Nitekim Türkiye’densonraİran’agittiler.“AKParticenahındanHamas’abirfır‐ sat verilirse şiddeti bırakır.” deniyor; ama Hamas ne İsrail’i tanımaya yanaşıyornedebiresnemebelirtisigösteriyor. ‐Doğrusudabu.İsrailherhangibir adımatmadanHamasyumu‐ şamasinyallerivermemeli.Çünküonyıldırbarışsüreciyaşanıyor.Filis‐ tinlilerİsrail’itanıdılar.Birçoktavizverdiler.İsrailhalaFilistindevletini tanımış değil. Yol haritasının bile üzerine sekiz çekince koymuş. Düşü‐ nün, Hamas bugün İsrail’i tanırsa, yol haritasını kabul ederse, şiddeti bırakırsa,Fetih’tennefarkıolacak? ‐Sizşimdi“Hamasteröredevametsin.”midiyorsunuz? ‐Direniş,işgalaltındaolaninsanlara,hemBM’nin,hembütündin‐ lerin verdiği bir haktır. Direniş terör değildir. Hamas ara sıra sivilleri öldürüyor, ara sıra teröre başvuruyor olabilir. Fakat unutmayalım İs‐ rail’in öldürdüğü Filistinliler’in yüzde 90’ı sivildir. Hiç kimse İsrail’in teröründenbahsetmiyor.Buradabirçiftestandartsözkonusu. ‐Şiddetneişeyaradıkişimdiyekadar,bundansonraneişeyara‐ yacak? ‐ Şiddetin elbette bir yararı vardır. BM’nin kararları var, İsrail’in 67öncesisınırlarınaçekilmesiiçin.İsraillilerleoturupkonuştuğumuzda nediyorlarbiliyormusunuz?“Bizbutopraklarıkandökerekaldık.Güç‐ lüyüz.Niyetopraktaviziverelim?”Gücedayalıbirbarışistiyorlar,hak‐ kaniyetedeğil.Kendilerinitekgüçhissederlersehiçbirşeyvermeyecek‐ lerFilistin’e.Buyüzdengücekarşıbirgüçolmasılazım. ‐İsrail’legörüşmeyeceklersenasılhükümetedeceklerpeki? ‐OnyıldırFilistinlilerileİsraillilergörüşüyorlar.Neoldu?Filistin halkıbirşeyaldımı?İsrail’legörüşmeHamas’ınumurundadeğil.Hamas birbelediyegibiçalışmakistiyor.ElFetih’tenkalanbufesatveyolsuzluk işlerinidüzenlemekistiyor. ‐Amaşiddetortamındayolsuzluknasılönlenir? ‐ Önlenebilir. Hamas diyor ki; “Ateşkese hazırım. İsrail bize sal‐ dırmasın. Biz de onları vurmayalım. Böylece kendimize bir çekidüzen verelim.” İsrail zaten iki yıldır diyor ki; “Filistin tarafını tanımıyorum. Ben kendi planlarımı uygulayacağım.” Ve o plana göre Filistin devleti olmayacak.BatıŞeria’nınüçtebirliktoprağıÜrdün’le,GazzeiseMısırile 448 konfederasyonkuracak.Bukadar.İsrail’inistediğiçözümbu.Buyüzden şiddetibırakmıyorlar. ‐ Türkiye onlara “Şiddeti bırak; İsrail ile temas kur.” dediğinde “Eyvallah.” diyorlar; ama tavsiyeleri dikkate almıyorlar. Bir oyun mu oynanıyor? ‐ Hayır, Abdullah Bey bunları söylemiş. Hamas da “Dediklerinizi yaparız; fakat barış tek taraflı olmaz. Filistin halkı barış istediğini on yıldır bağıra bağıra taviz vererek söyledi. İsrail’in bir kere barışa hazır olduğunugörelim,biradımatsınlar.Ondansonrasizbendenneisterse‐ nizbenyüzünüzükaraçıkarmayacağım.Amasizdelütfenİsrail’denilk adımıatmasınıisteyin.”demiş.Mantıksalolarak düşünün.Silahbıraktı, İsrail’i tanıdı, yol haritasını tanıdı El Fetih. İsrail’den ne aldı ki, Hamas alabilsin? ‐İsraildeyumuşamayacağınagöreneolacakşimdi? ‐Hamas’ınseçimkazanacağınıherkestahminediyordu.Amerika, Hamas’ın iktidara gelmesini istemiştir. “Bu Ortadoğu projesinin içinde, şu radikal İslamcı partileri iktidara getirip, onlara taviz verme huyunu kazandırayım. Şiddeti, radikalleşmeyi bırakıp AK Parti gibi normal bir yoluizlesinler.”demişolabilir. EğerAmerika’nınistediğibuysa,Türkiyeburadaroloynayacaktır. Çünkü bu yol haritasını, Türkiye çizecek Hamas’a. Eğer tersine, Ameri‐ ka’nınHamas’ıiktidaragetirmesi,“İkiüçyıldahakandökülsün;cezasını çeksin Filistin halkı ve erken seçime gidip, Hamas’a lanet olsun.” de‐ dirtmekiçinse,yineTürkiyedoğrubirşeyyapmıştır.Türkiyediyecekki ozaman,“Bizsizesöyledik;Hamas’aradikalleşmeyibıraktıracaktık,siz bırakmadınız.” Türkiye şimdi prestij kazanmıştır. Hiçbir Arap ülkesi, Filistin da‐ vasınaTürkiyekadarsahipçıkamadı.AmaHamashemenyumuşamaya‐ cak.Hamas,Türkiye’yeşunudiyor:“Zayıftarafbenolduğumiçin,benim üstümeyükleniyorsunuz.Eğerarabuluculukrolüoynamakistiyorsanız, ikitarafıdaetkileyebilmegücünüzügösterin;İsrail’ideetkileyin.” ‐Sizolsanız,Filistinseçimlerindehangisineoyverirdiniz? ‐ İkisine de vermezdim. Fetih’in bu kadar kötü çizgisinden sonra mutlaka bağımsız bir adaya oy verirdim ben. Kesinlikle Hamas’a oy vermem.Dineksenlibirsiyasipartikabuletmiyorum. ‐Şiddetikullanmasınımazurgörüyorsunuzama... ‐ İşgal kalkarsa niye şiddet kullansın ki? Filistin devleti kurulur kurulmaz, Filistin ordusu olacak. Hamas olmayacak kesinlikle. Ben üç 449 yıldırtakipediyorum.Hamas’ınsaldırıları,İsrail’insaldırılarınacevaben geliyor. Yanidurupdururken“Hadigidip,birİsrailliöldürelim.”demiyor‐ lar.Ve ateşkesehazırolduklarınısöylüyorlar.Oradasilahkullanılışının tek sebebi İsrail. Amerika, İsrail’e baskı yapmıyor. Hiçbir ülke İsrail’e baskıyapamaz. Yalnızşunudaunutmayalım;Filistin’inbütünpartilerisilahlı.Fe‐ tih’indealtgruplarısilahlı.AksaTugayları,Fetih’ebağlı.Bunlardainti‐ har saldırıları yapıyorlar. Cihad‐el İslami dediğimiz grup zaten silahlı. Hamasbunlarınarasındaendisiplinliörgüt. Geçen yıl içerisinde, Fetih’in alt gruplarında çok yaramazlık, çok isyan gördük. Bu adamlar iktidar partisinin adamları olmasına rağmen karakolubastı,meclisibastı.Yanidenetlenemiyorlarveşımardılar. FakatHamas’taöylebirşeyyok.Hamasliderleriateşkesilanettiği anda, Hamas’ta kimse bir şey yapmaz. Hamas, siyasi kanadına hakim olanbirparti.Buçokönemli. ‐Kısavadedenebekliyorsunuz? ‐İsrail’dekiseçimlerekadarzorbirdönembekliyorum.Çünküİs‐ rail’de partiler seçim propagandası yapacak. Kim kazanırsa kazansın, seçimdensonrabiryumuşamabekliyorum. BuaradaElFetih,Hamas’ıkurtarabilir.Oturupdurumudeğerlen‐ dirmişler.İkiyebölünmüşler.Birileridemişlerki,“Hamas’ael uzatalım, koalisyonyapalım.BizimtarafımızİsrailveAmerikailegörüşür.Böylece Hamas da iç meselelerle uğraşır.” Diğer taraf diyor ki, “Biz muhalefet partisiyiz, Hamas’a niye yardım edelim? Sıkıntıyı onlar çeksinler. Biz azınlıktayız. Çoğunluk olarak kararları onlar alacak, biz aktör olacağız; olmaz.”Koalisyoniçinbazışartlarönesürmüşler.EğerHamas,ElFetih ilebukoalisyonhükümetinikurmayıbecerirsegitgidedahayumuşaya‐ caktır. ‐Hamashükümetitekbaşınakurarsa? ‐İktidardabiryılbileancakdayanabilirler.Çünküsiyasettenanla‐ yan,tecrübesiolankadrolarıyok.BelkihepsiKur’an‐ıKerim’ihıfzetmiş‐ tir;belkihepsifıkıhtananlıyor.Belediyeciliktenbirazcıkanlıyorlarama siyaset,ekonomibunlarauzakolanalanlarolduğuiçinbendayanmala‐ rınıbeklemiyorum. ‐Türkiyebukonudadevreyegirermi? 450 ‐Türkiye’nindeşartlarıvartabii.“Yumuşarsanız,sizeyardımede‐ rimuzmangönderirimparagönderirim.”diyor.Zatenşuandaekonomi‐ lerinicanlandırmakiçinbirprojesivarTürkiye’nin.AmaOrtadoğuhalkı, Türkiye’den daha büyük bir rol bekliyor. Sadece bir klinik, bir dükkan, birsanayisitesiaçmakyeterlideğil.Türkiye’desanayiçokgelişmiş,tek‐ noloji var; tecrübe var. Bunların hepsini Filistin’e gönderip, insanları yetiştirebilir. ‐PekiHamas’ıniçindebirliderlikçatışmasıolabilirmi? ‐ Şimdiye kadar yoktu. Ama ileride Halid Meşal neyi temsil ede‐ cek? Hamas’ın İran ve Suriye ile ilişkileri onun üzerinden yürütülüyor. EğerkiFilistin’iniçindekiHamas,İran’danuzakdurmakisteyip,“Türki‐ yeileişyapalım.”deyipyumuşamayakararverirse,dışarıdakitarafhala Suriyeveİraniledevametmekistersebölünebilir. AK Parti örneğini görelim. Refah döneminde büyük bir cemaat partisi vardı. Hepsi değişemedi. Değişebilenler, kendilerine dışarıdan tecrübelikadrolarıkatarak,yenibirpartikurdular.FilistinMeclisi’ndeki adamlarınhepsiningelişmesimümkündeğil.İllakibazılarıradikalola‐ rak yerlerinde kalacaklar. Bazıları “Değişmemiz gerekiyor.” diyecekler. Oradan bir bölünme sinyali çıkabilir. Çünkü üstteki liderler değişmeye hazırolsada,tabanbunahazırdeğilHamas’ta.ŞuandaMeşaldışarıda. Hükümetikuracaklar;Meşal’egörevvereceklermi,vermeyeceklermi? ‐VersebileMeşal,Filistin’egiremiyor. ‐ Ben bir bakanlık vereceklerini bekliyorum, aksi takdirde Meşal’ inmeşruiyetisorgulanır.Bununsıkıntısınıbanadasöylediler.“Meşal’in gelecektekirolününneolacağınıçözemezsekbölünürüz.”dediler. NuriyeAkman.Zaman,02.06.2006 459 BölümF 17.YİTİRDİKLERİMİZ Not:29Ağustos1975tarihliMilliyetSanatDergisi’nde,“röportaj”üzerinegerçek‐ leştirilen “soruşturma” çerçevesinde görüşlerini açıklayan, dolayısıyla bu kitabın yazılmasınavesileolan9gazeteciüstadımızdan5’inisüreçiçindeyitirdik.Özgeç‐ mişleri altta yer alan bu üstatlarımızı şükran duygularım ve rahmetle anıyorum; nur içinde yatsınlar. Grubun öteki üyeleri: Fikret Otyam, Hikmet Çetinkaya, Nail GüreliveYaşarKemalüstatlarıma,Allah’tanuzunvesağlıklıömürdiliyorum. Doç.Dr.AtillaGirgin 17.1.NaciSadullahDaniş 1907‐1975 NaciSadullah,İzmir’dedoğdu.10.sınıfakadarokuduğuGalatasa‐ rayLisesi’ndenayrılarakHalıcıoğluAskeriLisesi’negirdi.Sağlıksorun‐ ları yüzünden bu okuldan da ayrılmak zorunda kalınca Fransa’ya gitti. GrenobleÜniversitesi’ndeeczacılıkokudu. Türkiye’yedönüncekısabirsüreeczacılıkyaptı.1928yılındaniti‐ barengazetelerde,zamanzamantakmaadlarla,fıkralar,hikayeler,tefri‐ ka romanları yazdı. Son yıllarında yazdığı yazılar, İzmir gazetelerinde yayımlandı. Naci Sadullah, Uşaklıgil ailesindendi. Halit Ziya Uşaklıgil amcası, MustafaKemal’ineşiLatifeHanımdahalasınınkızıydı. 1975 yılında, SSK Hastanesi’nde kanserden ölen Naci Sadullah’ın cenazesi, Zircirlikuyu Mezarlığı’nda çok az kişinin katıldığı bir törenle defnedildi. Özellikle, şair ve yazarlarla yaptığı röportajlar Yedigün Dergisi 1933‐1935 edebiyattarihiaçısındanönemtaşımaktadır.“GünahGönül‐ leri” 1937 adlıyayımlanmışbirkitabıbulunmaktadır. 17.2.CengizTuncer 1931‐1981 460 Cengiz Tuncer, Denizli‐Buldan’da doğdu; ortaöğrenimini yarıda bırakarak çalışmaya başladı. Askerden dönünce İstanbul’a yerleşti. İz‐ mir’deyayımlanan“Gençlik”dergisindekişiirleriyletanındı. 1945 Vatan, Son Posta, Gece Postası, Akşam gazetelerinde sekreter ve röportajyazarıolarakçalıştı. “BirCinayetinİçyüzü” başlıklıröportajıile GazetecilikAltınKalemÖdülü’nükazandı. 1968’deAydınEmeçile“eYayınları”nıkurarakyayımcılığabaşla‐ dı. Sonraki yıllarda roman ve senaryo alanında ürün veren Tuncer’in yayımlananyapıtlarışunlardır: “Devrialem” Tarık Dursun’la ortak yazdıkları şiirler ‐ 1951 , “AramızaKanGirdi” senaryo‐1962 , “KorkusuzKabadayı” senaryo‐ 1963 , “SeniSevmek” senaryo‐1965 , “AklınDurur” senaryo‐1965 , “Başlık” senaryo‐1965 , “BeleşOsman” senaryo‐1965 , “İkiKarpuz BirKoltuğuSığmaz” senaryo‐1965 , “HacizliToprak” roman‐1966 , “Kerkenez” roman‐1973 . 17.3.HikmetFeridunEs 1910‐1992 İstanbul’da 1910 yılında doğan Hikmet Feridun Es, 1930 yılında gazeteciliğebaşladı.Türkiye’ninilksavaşmuhabirlerindenveröportaj‐ cılarındandır. Hürriyet gazetesi adına Kore Savaşı’nı izlemiştir. Bu dönemde AlaattinBerkveFarukFenikileTürkiye’ninmodernanlamdailksavaş muhabirlerinden biri olmuştur. Bunun yanı sıra Vietnam ve Kongo sa‐ vaşlarınıdaizlemiştir. 1948 yılında, Hürriyet gazetesi yayın hayatına başlamadan Hik‐ met Feridun Es, gazete tarafından Amerika’ya gönderilmiş ve orada uzun süre kalarak “Amerika’da Ermeniler”, “Amerika’da Türkler”, “Mormonlar”,“Hollywood’unSırları”gibikonulardagazeteiçindiziyazı‐ larhazırlamıştır.Vakit,Akşam,HürriyetgazeteleriveYedigün,Ses,Ha‐ yatdergilerindeçalışanEs,özelliklegezdiğiyerlerleilgiliyazdığıröpor‐ tajlarıylaTürkbasınhayatındaönemliyeresahiptir. Röportajları, “Bugün De Diyorlar Ki” 1932 , “Aşk Tamtamları” 1953 ,adlıkitaplarındatoplanmıştır.HikmetFeridunEs’inyayımlanan ötekikitaplarışunlardır: “CinayetGecesi” roman‐1936 , “İskaramaşa” roman ve“KalbiminKadını” roman . 17.4.YılmazÇetiner 1927‐2006 461 Yılmaz Çetiner, 1927 yılında Zonguldak’ta doğdu. Gazeteciliğe 20 yaşında başlayan Çetiner, Yeni Sabah, Vatan, Cumhuriyet, Hürriyet ve Milliyetgazetelerindemuhabirlik,röportajyazarlığıyaptı. Cumhuriyet’teçıkan “İnançSömürücüleriNurcularArasında” se‐ riröportajlar‐1964 , “AmerikaYardımıveGerçekler” üçyazı‐1965 ve “Bilinmeyen Arnavutluk” seri röportajlar ‐ 1966 ile Gazetecilik BaşarıArmağanı’nıkazandı. Afrika,KızılÇin,SovyetRusyagibi,odönemleringidilmesizorül‐ kelerineyaptığıgezilerianlattığıröportajlarıyladaçeşitlimeslekiödül‐ leralanÇetiner,1969’dayılıngazetecisiseçildi. Çetiner’inbasılmışkitaplarışunlardır: “Bilinmeyen Arnavutluk” 1966 , “Şu Bizim Rumeli” 1967 , “Bir YudumÇayİçin” 1968 ,“Mao’yaTapanlar” 1969 ,“RusyaŞefi” 1969 , “ElFateh” 1970 , “SonPadişahVahdettin” 1993 , “HaremdeBirVene‐ dikli” 2001 ,“NefesNefeseBirÖmür” 2006 . 17.5.HalitÇapın 1936‐2006 HalitÇapın,16Ocak1936yılındaÇanakkale’dedoğdu.Gazetecilik öğrenimisırasında1955yılındaHadiselereTercümangazetesindemes‐ leğebaşladı. Milliyet,YeniOrtam,Dünya,Güneş,HürriyetveGüngazetelerinde muhabirlikveyazarlıkyapanÇapın,sonolarakTakvimgazetesindeçalı‐ şıyordu. Çapın, meslek yaşamı süresince, Türkiye Gazeteciler Cemiyeti ile TürkiyeGazetecilerSendikasıtarafındanverilen“YılınBaşarılıGazeteci‐ si”ve“AltınKalem”ödüllerialmıştır. Sürekli Basın Kartı sahibi olan Halit Çapın’ın, “Bay Alkolü Takdi‐ mimdir” 1982 , “Bay Alkolsüz Zamanlar” 1990 , “Mahpus”, “Benim Akşam Sefalarım”, “Ben Sana Küskünüm” 1994 adlı kitapları yayım‐ lanmıştır. 463 YARARLANILANKAYNAKLAR A KİTAPLAR 100MeşhurTürkAnsiklopedisi.NebioğluYayınevi.İstanbul,tarihsiz. Akçalı, Selda İçin. Türkiye’de Araştırmacı Gazetecilik. Gazeteciler Cemiyeti Ya‐ yınları.İstanbul,2002. Aksan, Doğan. Anlambilim, Anlambilim Konuları ve Türkçe’nin Anlambilimi. EnginYayınevi.Ankara,Mart2006. Aksan,Doğan.Türkçe'ninGücü.BilgiYayınevi.Ankara,1993. AnaBritannica.HürriyetYayını.İstanbul,1994. BasınSözlüğü.İstanbulÜniversitesiİletişimFakültesiYayını.İstanbul,1998. Başkut,CevatFehmi.GazetecilikDersleri.İstanbulÜniversitesiİktisatFakültesi GazetecilikEnstitüsüYayınlarıNo:8.İstanbul,1967. Bektaş, Arsev. Kamuoyu İletişim ve Demokrasi. Bağlam Yayıncılık. İstanbul, 2000. Browne,Christopher.GazetecininElKitabı.MediaCatKitapları.Ankara,2001. Bülbül,A.Rıdvan.GenelGazetecilikBilgileri.İletişimKitapları.Konya,2000. BüyükLarousseSözlükveAnsiklopedisi.MilliyetYayını.İstanbul,1992. BüyükSözlük Fransızca‐Türkçe .MilliyetYayınları.İstanbul,1990. Carnegie, Dale. Söz Söyleme ve İş Başarma Sanatı. Deniz Kitaplar Yayınevi. İs‐ tanbul,Şubat1993. Çongur, H. Rıdvan. Söz Sanatı, Güzel Söz Söyleme. TRT Yayını. Ankara, Ocak 1999. Demiray,Kemal.TemelTürkçeSözlük.İnkılapKitabevi.İstanbul,1994. Demiryan,Raffi.İtalyanca‐TürkçeSözlük.İnkılapKitabevi.İstanbul,Mart1993. DictionnaireEncyclopédique.Larousse.Paris,1991. DictionnaireUniverselLangenscheidt,Turc‐Français.BerlinundMünchen,1966. Ebersolt,Jean.Bizans,İstanbulveDoğuSeyyahları.Çev.İlhanArda.PeraTurizm veTic.A.Ş.İstanbul,1996. Emir, Sebahat. Kompozisyon Yazma Sanatı. Türk Dünyası Araştırmaları Vakfı Yayını.İstanbul,1986. 464 Erata, Rüştü. Saçmalama Türkçe de Neymiş! Yapı Yayın‐102. İstanbul, Ağustos 2004. Erdoğan,İrfan.İletişimiAnlamak.ErkYayınları.Ankara,2002. Eyüboğlu,Sabahattin.Montaigne.VarlıkYayınları.İstanbul,1962. Fransızca’danTürkçe’yeYeniLugat.KanaatKitabevi.İstanbul, tarihsiz . Fransızca‐TürkçeSözlük.TürkDilKurumuYayınlarıNo:189.Ankara,1962. Fransızca‐Türkçe,Türkçe‐FransızcaBüyükSözlük.BilgeYayınları.Ankara,1999. Gaillard,Philippe,Gazetecilik.Çev.MehmetSelamiŞakiroğlu.İletişimYayınları. İstanbul,1991. GazetecininElKitabı.TürkiyeAileSağlığıvePlanlamasıVakfı.İstanbul,2000. Gezgin, Suat. Basında Fotoğrafçılık. İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi Ya‐ yınları.İstanbul,2002. Girgin,Atilla.HaberYazmak.DERYayınları.İstanbul,2005. Girgin,Atilla.TürkBasınTarihi’ndeYerelGazetecilik.İnkılapKitabevi.İstanbul, 2001. Girgin, Atilla. YazılıBasındaHaberveHabercilikEtik’i. İnkılap Kitabevi. İstan‐ bul,2003. Göksu,Sadık.SokratveEflatun’danGünümüzeAhilik.PolatKitapçılık.İstanbul, 2000. Görgü ve Protokol Kuralları. Kara Kuvvetleri Komutanlığı Yayınları. Ankara, 1984. Güven,Kayıhan.RöportajNedir?MarmaraİletişimHaberAjansı MİHA Başvu‐ ruNotlarıNo:1.İstanbul,1995. Haşim, Ahmet. Bize Göre, Gurebahane‐i Laklakan, Frankfurt Seyahatnamesi. İnkılapKitabevi.İstanbul,2004. Hepçilingirler,Feyza.Dedim:“Ah!”.RemziKitabevi.İstanbul,2000. Howard,V.A.veJ.H.Barton.TartışmaSanatı.BeyazYayınları.İstanbul,1998. İnceoğlu,Yasemin.UluslararasıMedya.DERYayınları.İstanbul,2004. İngilizce‐TürkçeSözlük.SabahYayınları.İstanbul,1992. İstanbul’unTarihiKimliği.BüyükşehirBelediyesiYayını.İstanbul,2004. İtalyanca‐TürkçeSözlük.İnkılapYayınları.İstanbul,1993. Kabaş,Sedef.SesliDüşünenler.DoğanKitapçılık.İstanbul,2003. Kantemir,Enise.YazılıveSözlüAnlatım.EnginYayınevi.Ankara,Kasım1997. Kaplan,Sefa.BatılıGezginlerinGözüyleİstanbul.İstanbulBüyükşehirBelediyesi KültürA.Ş.Yayınları.İstanbul,YIL 465 Karaalioğlu, S. Kemal. Sözlü/Yazılı Kompozisyon, Konuşmak ve Yazmak Sanatı. İnkılapKitabevi.İstanbul,1994. KendiAnlatımlarıylaDuayenGazeteciler 3 ,AnkaraÜniversitesiİletişimAraş‐ tırmalarıveUygulamaMerkezi İLAUM .Ankara,2005. Koloğlu, Orhan. Osmanlı'dan Günümüze Türkiye'de Basın. İletişim Yayınları. İstanbul,1994. LeGrandRobertdelaLangueFrançaise.DictionnairesLeRobert.Paris,2001. LePetitLarousseCompact2003.Larousse.Paris,2002. Martin‐Lagardette,Jean‐Luc.LeGuidedel’EcritureJornalistique.LaDécouverte. Paris,2003. MeydanLarousseAnsiklopedisi.İstanbul,1992. Meyer, Philip. Bilimsel Gazetecilik. Çev. Ali Atıf Bir ve Serdar Sever. Anadolu Üniversitesi Eğitim Sağlık ve Bilimsel Araştırma Çalışmaları Vakfı. Eski‐ şehir,1998. Mısırlı,İrfan.GenelveTeknikİletişim.DetayYayıncılık.Ankara,Ekim2004. Morresi, Enrico. Haber Etiği, Ahlaki Gazeteciliğin Kuruluşu ve Eleştirisi . Dost Kitabevi.Ankara,Eylül2006. Mutlu,Erol.İletişimSözlüğü.BilimveSanatYayınları.Ankara,1998. MülakatTeknikleri. İş ve İşçi Bulma Genel Müdürlüğü Yayını No: 141. Ankara, 1980. Oğuzkan,Ferhan.EğitimTerimleriSözlüğü.TürkDilKurumuYayınları.Ankara, 1974.Oral,Zeynep.MeslekYarası.DoğanKitapçılıkA.Ş.İstanbul,Mayıs 2006. Oury,Pascaline.RédigerPourEtreLu.DeBoeckUniversité.Brüksel,2000. Özdemir,Emin.AdnanBinyazar.YazıveYazınsalTürler.VarlıkYayınevi.İstan‐ bul,1983. Özdemir,Emin.YazınsalTürler.BilgiYayınevi.Ankara,Eylül1999. Özerkan,Şengül.Medya,İletişimveDil.MartıYayınevi.İstanbul,2001. Özön, Mustafa Nihat. Osmanlıca‐Türkçe Sözlük. İnkılap ve Aka Kitabevleri. İs‐ tanbul,Ocak1965. PetitLarousse.LibrairieLarousse.Paris,1962. Radyo ve Televizyon Yayınlarında Türk Dilinin Kullanımı. Türkiye Radyo Tele‐ vizyonKurumu.Ankara,1999. Saraç, Tahsin. Büyük Fransızca‐Türkçe Sözlük. Adam Yayınları. İstanbul, Ekim 2001. Schlapp, Hermann. Gazeteciliğe Giriş. Konrad Adenauer Vakfı Yayını. Ankara, 2000. 466 Schneider, Wolf ve Paul‐Josef Raue. Gazetecinin El Kitabı. Konrad Adenauer VakfıYayını.Ankara,2000. Schober,Otto.BedenDili DavranışAnahtarı .ArıonYayınevi.İstanbul,2003. Seyidoğlu, Halil. Bilimsel Araştırma ve Yazma El Kitabı. Güzem Yayınlar. İstan‐ bul,1995. Simonet Jean ve René. Not Alma Teknikleri. Çev. Pınar Kurt. Arıon Yayınevi. İstanbul,Mart2002. Soygüder,Şebnem.EyvahPaparazzi.OmYayınevi.İstanbul,2003. Tellioğlu,Cevdet.GüzelKonuşmaPratiği ElKitabı .TimaşA.Ş.İstanbul,1999. TemelBritannica.HürriyetYayını.İstanbul,1992. TheColumbiaElectronicEncyclopedia.SixthEdition,2003. Timball‐Duclaux,Louis.LaPrisedeNotesEfficace.EditionsRetz.Paris,1988. Tokgöz,Oya.TemelGazetecilik.İmgeKitabevi.Ankara,2003. Topuz, Hıfzı. II. Mahmut’tan Holdinglere Türk Basın Tarihi. Remzi Kitabevi. İs‐ tanbul,2003. TürkçeSözlük AtatürkKültür,DilveTarihYüksekKurumu .MilliyetYayınları. İstanbul,1992. TürkçeSözlük DilDerneği .TempoDergisiYayını.İstanbul,Kasım1997. TürkçeSözlük.TürkDilKurumuYayınları.Ankara,1959. TürkçeSözlük.TürkDilKurumuYayınları.Ankara,1981. Türkoğlu,Nurçay.KitleiletişimiveKültür.NaosYayınları.İstanbul,2003. Yavuz,Kemal.KazımYetişveNecatBirinci.ÜniversiteTürkDiliveKompozisyon Dersleri.BayrakBasım.İstanbul,1999. YerelMedyaEğitimSemineri. Adıyaman26‐27Mayıs2005 .KonradAdenauer Vakfı.İstanbul:2006. Yıldız,Cemal.YazılıBasındaMetinveManşet.TeknikYayınevi.İstanbul,2000. Yörük,Yaşar.GüzelKonuşma‐YazmaKılavuzu.EğitimYayınevi.Ankara,1978. Yurdanur,Cengizhan.TürkEdebiyatınaAnalitikBakış.RebaYayınları.İstanbul, 2000. Yüksel,ErkanveHalilİbrahimGürcan.HaberToplamaveYazma.TabletKitabe‐ vi.Konya,Nisan2005. B SÜRELİYAYINLAR 4.Boyut.İstanbulÜniversitesiİletişimFakültesiDergisi.Nisan1997. Akşam,03.06.2006. Akşam,22.03.2006. 467 Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu Bülteni. Sayı: 28. Ankara, Eylül 1996. Birgün,22.05.2006. Bugün,05.06.2006. CumhuriyetHaftaSonu,10.06.2006. Cumhuriyet,18.06.2006. Cumhuriyet,22.03.1953. HürriyetCumartesi,03.06.2006. HürriyetCumartesi,24.06.2006. HürriyetEkonomi,05.06.2006. HürriyetEmlak,01.06.2006. HürriyetPazarKeyif,28.05.2006. HürriyetPazar,04.06.2006. HürriyetPazar,04.06.2006. HürriyetPazar,07.12.2003. HürriyetPazar,25.06.2006. HürriyetPazar,28.05.2006. Hürriyet,08.03.2005. Hürriyet,19.06.2006. Hürriyet,23.10.2006. Hürriyet,24.04.2006. Hürriyet,26.09.2006. İletişim AİTİA GazetecilikveHalklaİlişkilerYüksekOkuluYayınıNo:5.Anka‐ ra,1981/2. MilliyetSanatDergisi.Sayı:147.İstanbul,Ağustos1975. Milliyet,01.12.2004. Milliyet,08.08.2004. Milliyet,29.04.2005 Milliyet,30.10.2006. Milliyet,31.10.2003. Radikal,05.06.2006. Radikal,19.06.2006. SabahPazar,28.05.2006. Sabah,22.01.2006. 468 Türkiye,17.06.2006. Türkiye,30.04.2006. Vatan,02.06.2006. Vatan,09.04.2006. YeniŞafak,14.03.2006. YeniŞafak,29.05.2006. Zaman,02.06.2006. Zaman,17.07.2005. C GÖRÜŞMELER AhmetTulgar 22.08.2006 BalçiçekPamir 18.04.2006 DeryaSazak 20.03.2006 DoğanHızlan 05.10.2006 EyüpCan 27.07.2006 FeraiTınç 19.09.2006 FikretOtyam 16.12.2005 FüsunÖzbilgen 24.08.2006 HikmetÇetinkaya 23.03.2006 LeylaTavşanoğlu 16.06.2006 MehmetYaşin 29.08.2006 MustafaKaraalioğlu 12.05.2006 NailGüreli 24.10.2005 NecatiGüngör 27.07.2006 NeşeDüzel 09.02.2006 NilgünCerrahoğlu 03.03.2006 NuriyeAkman 19.11.2005 OktayVerel 12.12.2003 ve 23.03.2006 OrhanErinç 19.12.2005 PınarTürenç 12.12.2006 SefaKaplan 22.11.2005 TurgayOlcayto 04.08.2006 YavuzDonat 28.12.2005 YazgülüAldoğan 22.08.2006 469 ZeynepOral 24.08.2006