alışveriş notları
Transkript
alışveriş notları
Editör Genel Yönetmen Ahmet Oğuz TORAMAN Sorumlu Yazı İşleri Müdürü Murat KÜÇÜK Haber Merkezi Onur KAYA Sevgi YALÇIN Aydın KAYDI 1 Perakendenin dergisinden merhaba; Görsel Yönetmen Yaren ÖZ Reklam Satış ve Pazarlama Yönetmenleri Asiye KARADEMİR Şenay KIZIL Mali İşler Özgür ÖRK Arzu DAYI Nerihan ALTINKAYA Yazarlar Berrin YANGINÖZÜ • Dilara KIZILÇAY • Okan ARAS Özcan YAZICI • Sinan ASILYAZICI • Tevfik DİNÇER Vedat DİRİKER • Yılmaz PEKMEZCAN Hukuk Hasan İÇÖZ Sahibi: Ekonomi Yayınları AŞ adına Gökçin ARAS Yönetim Yeri: İçerenköy Mah. Değirmenyolu Sok. Kutay İş Merkezi A Blok Ataşehir/İstanbul T. +90.216. 575 44 20 (pbx) F. +90.216. 575 44 24 Baskı İhlas Gazetecilik. AŞ Merkez Mahallesi 29 Ekim Caddesi İhlas Plaza No:11 A/41 Yenibosna–Bahçelievler/ İSTANBUL Tel: +90 0212 454 30 00 Yayın Dili / Konusu Türkçe / Perakende sektörü İletişim: Yazı İşleri: market@pebev.com Reklam: satis@pebev.com Abonelik: abone@pebev.com www.marketdergisi.com Market dergisi yerel süreli yayındır. Aylık yayımlanan dergimiz, Basın Meslek İlkeleri’ne uymaya söz vermiştir. Market dergisinin içerik ve tasarımı Ekonomi Yayınları AŞ tarafından yaptırılmış olup, Fikir ve Sanat Eserleri Yasası kapsamında eser olarak koruma altındadır. Market dergisinde yer alan yazı ve fotoğrafları yayma hakkı ile Market markası ve logosu Ekonomi Yayınları AŞ’ye aittir. Kaynak gösterilse dahi, hak sahiplerinin yazılı izni olmaksızın ticari amaçlarla kullanılamaz. Dergide yer alan yazılar, yazarların kişisel görüş, yorum ve tavsiyelerini içermektedir. Ekonomi Yayınları AŞ, yazılarda yer alan bilgi, görüş ve tavsiyeler nedeniyle doğabilecek maddi manevi zararlardan hiçbir şekilde sorumlu değildir. Dergimizin yenilenmiş haline gösterdiğiniz ilgiye teşekkür ederiz. Sizlere yine perakendeyi tüm yönleriyle anlatan ve keyifle okuyacağınız bir dergi hazırladık. Marquette Plus’ın bu sayısında Karadayı dizisinin kötü bakanı Erhan Yazıcıoğlu’na ve sahnelerin güleç yüzü Suzan Kardeş’e merak edilenleri sorduk. Ev tekstilinin en büyük fuarı olan, 21. Ev Tekstili Fuarı öncesinde Türteks Yönetim Kurulu Başkanı Ali Türkün ve Türkün Holding Yönetim Kurulu Üyesi Aslı Türkün Karaçor ile sektörün son durumunu ve trend ürünleri konuştuk. “Büyüme ve Yenileme Kategorisi” ile Londra’dan “Yılın Alışveriş Merkezi” ödülüyle dönen Armada AVM’yi, yeni konseptiyle herkesin beğenisini kazanan Ayakkabı Dünyası’nı ve renovasyon sürecinden sonra Ankara’nın en güzel marketlerinden birisi olan Akyurt’un Demetevler mağazasını en güzel fotoğraflarıyla sayfalarımıza taşıdık. Helvanın asırlık lezzeti Koska’nın hikayesini Yönetim Kurulu Üyesi Emin Dindar’dan dinledik. AYD Genel Sekreteri Nihat Sandıkçıoğlu; AVM yöneticileri ve perakendecilerle gerçekleştirdiği Rusya gezisini Marquette Plus için kaleme aldı. 3 Nisan tarihinde kaybettiğimiz romantik şarkıların babası Kayahan’ı da bu sayımızda unutmadık. Spor sayfamızda dünyadan ve Türkiye’den önemli gelişmeleri sizler için derledik. Ayrıca Fenerbahçe Ülker’in Avrupa’da yazdığı tarihin arkasındaki başarıyı da incelemeden geçemedik. Dosya haberimizde mağazalarda ışıklandırmanın etkisini sektörün önemli isimlerine sorduk. Işığın perakendedeki gücünü merak edenlerin mutlaka okuması gereken bir çalışma ortaya çıktı. Ayrıca araştırma haberimizde tarihte hakkı teslim edilmeyen, elektriğin gizli kahramanı Nikola Tesla’ya da bir selam gönderdik. Keyifli Okumalar Murat Küçük Sorumlu Yazı İşleri Müdürü 2 İçindekiler İçindekiler Armada’ya Londra’dan 10 büyük ödül Farkında olmak: 14 Berrin Yangınözü Akasya Acıbadem’e 16 11 ödül birden Diyarbakır’a 100 milyon 18 avroluk AVM yatırımı 19 TAMPF yeni başkanını seçti 04 Erhan Yazıcıoğlu “Karadayı”nın kötü bakanından alışveriş notları 26 Tasarım Akyurt’un yeni konsepti göz dolduruyor teknoloji kendi 20 YZB’de farkındalığını yarattı YZB’ye “Geleceğin Marketi” 24 damga vurdu EVTEKS fuarı ziyaretçilerini 30 bekliyor Yemeksepeti 38 rekor ücrete satıldı Tommy ve Dee Hilfiger 42 MET galasındaydı CarrefourSA’dan yılın 43 3’üncü satın alması 32 Ali Türkün Tekstilde başarı özgün olmaktan geçiyor Sosyal medya: 34 Aslı Türkün Karaçor Her zaman modern Vanelli 44 Özcan Yazıcı Denge: 52 Vedat Diriker Danışman: 66 Sinan Asılyazıcı 68 Boyner’den Hopi atılımı Moda: Dünya starları O’nun 94 peşinde: Mert Alaş Ayın önemli kültür sanat 96 etkinlikleri... Stratejik başarının örneği: 102 Fenerbahçe Ülker 46 Emin Dindar Helvanın asırlık lezzeti: Koska 70 Tasarım Ayakkabı Dünyası’ndan yeni mağaza konsepti Marka algısı: 104 Didem Moralıoğlu İçindekiler 54 Araştırma Elektriğin tanrısı: Nikola Tesla 60 Dosya Mağazalar, müşterilerine kaliteli bir alışveriş deneyimi yaşatmak ve satışlarını artırabilmek için teknolojinin tüm imkanlarını kullanıyor. Dekorasyon, ses sistemleri, özel kokular ve ışıklandırma günümüz perakendesinde kaliteli ürün satmak kadar önemli hale geldi. Işıklandırmanın uzmanlarına doğru ışıklandırmanın nasıl yapılacağını sorduk 82 Nihat Sandıkçıoğlu’ndan 86 Suzan Kardeş Rusya notları Sahnelerin güleç yüzü... 92 Aktüel Yalan dünya bize kaldı Kayahan... 3 4 Röportaj “Karadayı”nın kötü bakanından alışveriş notları Aktörün karakter seçme lüksünün olmadığını düşünen ve gay rolünden fahişe rolüne kadar kendisine gelebilecek tüm rolleri severek oynayacağını belirten Karadayı dizisinin kötü roldeki bakanı Erhan Yazıcıoğlu, tam bir alışveriş gurmesi olduğunu, mutfağı çok sevdiğini, bakkallardan alınan peynirdeki lezzeti hiçbir yerde bulamadığını ve daha fazlasını Marquette Plus için anlattı Türk sinema tarihindeki kötü karakterleri sorsak aklınıza ilk kimler gelir? Kimler kötü rollerin başarılı isimlerinden? Kötü karakter diyince herkesin geldiği gibi benim de aklıma Erol Taş, Nuri Alço ve Tecavüzcü Coşkun geliyor. Kendi karakterime gelince, ben hep yazarlarımıza dedim ki bu adama bir iki metres gerekli. Bir renk lazım bu karaktere, bir değişiklik gerek dedim. Bu karakter onu kaldırır çünkü. Yazarlarımız iki tane kadın arkadaş. Bana olmayacağını söylediler, yazmayız dediler ve kaç bölüm oldu bir metres yazmadılar. Oyuncular önceki dönemlerin aksine yazılan kötü karakter rollerini severek oynamayı tercih ediyor. Bunu nasıl yorumlu- yorsunuz? Türkiye de karakter oyunculuğu yeni yeni mi oturuyor? Artık kötü karakterler daha dikkat çekici olmaya başladı. Ayrıca ters köşe karakterler oyuncuyu da oyunculuğu da besler. Ben artık dizi oyunculuğuna değil tiyatro oyunculuğuna önem veriyorum. Çünkü dizi oyunculuğunda ve sinemada insanlar uzun bir süre kendi sesleriyle konuşmadı. Ben de o oyunculara oyuncu demedim. Ancak şimdi oyuncular kendi sesleriyle oynama yeteneğine sahip. Böyle olunca oyunculuklar da daha iyi oturuyor. Çünkü oyuncu, kendi kalbi duygularını kendi sesine yüklediği zaman anlam kazanıyor. Önceden seni seviyorum ve senden nefret ediyorum cümleleri aynı mimiklerle söyleniyordu. Oyuncu Röportaj ağzını açıp kapatıyordu ve geri kalan duygu yüklemesini dublajcı hallediyordu. Yani tiyatrocu oyunculuğu kurtarıyordu fakat oynayan kişi kendisini oyuncu zannediyordu. Şu an bir hodri meydan durumu var. Sahneler sesli çekiliyor artık. Teknoloji ilerledi çünkü. Böyle olunca da kendi sesiyle oyunculuğunu konuşturamayan oyuncular yok olup gidiyor. Dublaj sanatçılığınızdan dolayı birçok ünlü isme seslendirme yaptınız; sizce oyuncuların kendi sesini kullanamaması oyunculukta büyük bir eksi mi? Bu konuya şöyle örnek vereyim; eski bir Türk filmini açıp sesini kısarak bir izleyin, hiçbir oyunculuğun olmadığını göreceksiniz. Ancak sesini açıp aynı filmi izlediğinizde, “Vay be adam ne güzel oynamış” diyeceksiniz. Çünkü oynayan görüntü değil, ses. Hatta tamamen ses. Ben Yeşilçam’da birçok filmin dublaj yönetmenliğini de yapıyordum. Bazen yönetmen geliyor ve bana şey diyordu; “Ağabey bir kalas oynadı bu filmde, ne olur dublajla bunu kurtar. Yoksa batacağız.” Biz de o kalasın boş bakışlarının üzerine muhteşem duygular yüklerdik. Dublajla ilgili söylenecek en net örnek bu bence. Kimi seslendirmekten daha büyük bir haz alıyorsunuz? Yabancı oyunculardan daha büyük keyif alıyordum. Bir Chris Christopherson, bir Alain Delon büyük bir keyifti. Benim dönemimde bir sürü iyi oyuncu vardı. Onların hepsinden büyük keyif alıyordum. Tabi Al Pacinolara, Robert De Nirolara yetişemedim ama onlara dublaj yapmakta keyifli olurdu diye tahmin ediyorum. Bir de biraz oyunculuğumun da kendisine benzediğinden Jack Nicholson’ı çok isterdim. O denk gelmedi hiç fakat, geçmiş zamanın bütün jönleriyle çalışma imkânı bulduğum için şanslıyım. Türkiye’deki dizi sektörüne yönelik fikirleriniz neler? Oynadığım dizi ilk dizimdi ve son dizim olacak. Bir daha dizi oyunculuğu yapmayı da düşünmüyorum. Bunun kesinlikle dizi şartlarıyla alakası var. Parasal ve insani şartlarla, zamana saygısızlıkla alakalı. Sizi yakın zamanda “Kim Milyoner Olmak İster” yarışmasında sunucu olarak izlemiştik. Sunuculuk yaptığınız yılları özlediniz mi? Sunuculuk işini hala iyi yaptığımı düşünüyorum. O dönemlerde bu işi en iyi yapanlardan biriydim herhalde, çünkü tek başıma 16-17 reyting alıyordum. O yarışma programından sonra da ATV’de bir rekorum var. 4 saat durmadan canlı yayın yapıp, tek hata yapmadan yayını bitiren benim. Yani kanala ceza getirmeyen, canlı yayında kekelemeden işini yapan tek kişiydim. Bunun da sanıyorum ki kelime haznemin zengin olmasıyla alakası var. Tiyatro, muhakkak ki kökeni tiyatroya dayanan oyuncular için hep farklı bir yerdedir. Tiyatro diyince siz neler düşünüyorsunuz? Türkiye 5 6 Röportaj de tiyatro hak ettiği değeri görmeye başladı mı ve bu konuda ne gibi çalışmalar yapılabilir? Her meslek kendi tatminsizliğini yaşar. Tiyatro bunu her zaman yaşamıştır. Çünkü tiyatro bir vitrin olduğu için bu vitrini de hükümetler hep kendine göre kullanmaya kalkışmıştır. Yönetimler buna direnebildiği kadar direnir fakat direnç kırılır. Benim taktiğim şu oldu, ben sadece işime bakarım, politikaya hiç karışmam ve sahneme bakarım. Yeni kuşağın tiyatroya olan ilgisini nasıl yorumluyorsunuz? Çok düşük. Ben gençlik dönemlerimde üniversite talebelerinin tiyatroya çok zaman ayırdığını gördüm. Bunu son yıllarda göremiyorum. Yanlış politikalar, yanlış oyun seçimleri, kötü repertuarlar, hükümetle takışan tiyatrolar, gençliği tiyatrodan soğutmuş, geri itmiştir. Biz, şu an “Sadece İşimizi Yapıyoruz” sloganıyla yola çıktık ve tekrar orta yaş seyirciyi ve üst yaş seyirciyi salonlara çektik. Şimdi gençlerin peşindeyiz. Onlara da bol Shakespare üretiyoruz. 3’üncü Shakespare’imiz çıkıyor. Çehov, Beckett gibi ünlü isimler gençlerin tiyatroya ilgisini artırıyor. Biz de buna önem veriyoruz. Türkiye’de sevdiğiniz tiyatro, senaryo yazarı var mı? Türkiye’deki yazarlıklar hakkında neler düşünüyorsunuz? Şimdi burada birinin ismini versem öbürünün hatırı kalacak o yüzden isim vermeyeyim fakat genç yazarlar artık tiyatroya yönelmiyor. Tiyatrodan koparak televizyona yönelen genç yazarlar, paranın peşine düşüyor. Çünkü televizyon daha çok para kazandırıyor. Hatta eski tiyatro yazarları dahi bu sektörden kop- tu, küstü. Sektörde yazılanların değerleri de çok bilinmiyor ve ucuzcu yazarlar da türedi. Basit senaryolar ürettiler bu ucuzcu yazarlar, çalma çırpma yaparak yazdılar ve bu da sektörü geriletti. Fakat ben ümitvarım. Genç nesil oyunculardan çok umutluyum. Ayrıca biz bir genç yazarlar yarışması düzenliyoruz. İyide para veriyoruz kazanana. Belediyemiz bu anlamda büyük destek veriyor bize. Şöyle söyleyeyim, birinciye 50 bin TL ödül veriyoruz. Gençlere büyük önem vermekteyiz. Umarım onlar da bu önemin farkına varır. Size gelen tiyatro, dizi ya da sinema filmi tekliflerinde kriterleriniz, olmazsa olmazlarınız var mıdır? Karakter tercihim yok benim. Kadında oynarım, gay rolünü de oynarım, fahişe de oynarım. Aktörün öyle bir ölçüsü olamaz bence. Hatta hakkı da olamaz. Ne gerekiyorsa onu oynarım. Özellikle tiyatroda ne gerekiyorsa oynarım. Sinema da şart mıdır, dizilerde şart mıdır bu tartışılır. Önümüzdeki süreçte sizi tiyatro sahnesinde izleyebilecek miyiz? Projeleriniz var mı? Seneye 2 tane projem var. Birinde Haldun Taner’i oynayacağım. Bir diğer projem de “Üç Kuruşluk Opera”yı oynayacağım. Bunu da Zeliha Berksoy yönetecek. En az iki oyun oynayacağım ve sonra da sanırım emeklilik günlerim gelecek. “Bir mahalleden geçerken durur o mahallenin bakkalına girerim” Peki, gelelim perakende konusuna. Alışveriş alışkanlıklarınız “Giyim kuşam konusunda marka aramam fakat herkesin giymediği şeyleri de gidip bulma konusunda yetenekliyimdir. Kıyıda köşede kimsenin ilgi göstermediği şeyleri gider bulur giyerim. Fiyat politikam vardır, iyi pazarlık ederim.” Röportaj nelerdir desek bize neler anlatabilirsiniz? Çok alışverişçiyimdir ben. Mutfağımın tüm ihtiyacını kendim görürüm. Her şeyin iyisini bilirim, her şeyin iyisi nerededir onu da bulurum. Yurt dışında veya gittiğim Anadolu şehirlerinde mutlaka otantik şeyler arar ve bulurum. Atina’dan, İtalya’dan zeytinyağı taşımışlığım olmuştur mesela. Çok güzel sanat eserlerini, resimleri, heykelleri kucağımda taşıyarak evime getirebilirim. Giyim kuşam konusunda marka aramam fakat herkesin giymediği şeyleri de gidip bulma konusunda yetenekliyimdir. Kıyıda köşede kimsenin ilgi göstermediği şeyleri gider bulur giyerim. Fiyat politikam vardır, iyi pazarlık ederim. Alışveriş merkezleri konusunda ne düşünüyorsunuz? Gezmekten keyif aldığını yerler var mı? Alışveriş merkezlerini gezmeyi severim. Hemen hemen hepsine giderim. Bütün alışveriş mer- kezleri aslında birbirinin aynısı fakat ben en çok Akmerkez’de rahat ediyorum. Sonra Zorlu’yu sevdim ve İstinye Park’ı karışık olmasına rağmen severim. Yeme içme konusunda seçtiğim, alıştığım yerler vardır. Mutfağa kesinlikle girerim, aşçılara tavsiyelerde bulunurum. Biraz bana burun kıvırırlar fakat sonra benim dediğimin daha lezzetli olduğunu görürler, bir sonraki sefere sizin gibi yaptık derler. Çok yemekçi bir sülaleden geliyorum. Dolma biberde, karides güveçte yaparım. Marketler konusuna da değinecek olursak, tercihlerinizi öğrenebilir miyiz? Büyük marketleri tercih ediyorum ancak mahalle bakkallarında bulduğum kaşar peynirinin lezzetini, beyaz peynirin lezzetini hiçbir yerde bulamıyorum. Bir mahalleden geçerken durur o mahallenin bakkalına girerim. O bakkaldan aldığınız kaşar peynirin, zeytinin tadını hiçbir yerde bulamazsınız ve üstelik yarı fiyatınadır. Örneğin beyaz peynir, marka vermeme gerek yok fakat hemen hemen hepsini de bilirim. Hepsi birbirini aynısı. Fakat git bir bakkala ve de ki bana beyaz peynir verir misin? Size öyle bir peynir verecektir ki tadı damağınızda kalır. Mesela inşaat işçilerinin kurduğu sofralara gidin, o sofradaki domatesin, beyaz peynirin, zeytinin tadına bakın. İnanılmaz lezzetlidir. Çünkü onlar mahalle bakkalından alışveriş yapmıştır. Alışveriş kültürü konusunu nasıl yorumluyorsunuz? Yerelliğe ve büyük zincir olma 7 8 Röportaj konusuna nasıl bakıyorsunuz? Bakkal olara kalsaydı eğer alışveriş kültürü daha iyi olurdu fakat bir yandan da dekor ve hijyen açısından marketler daha ağır basıyor. Siz tam anlamıyla nasıl bir tüketicisiniz? Ben iyi bir alışverişçiyim, iyi bir tüketiciyim. Fakat ürettiğimin yarısını tüketirim. Yarısını mutlaka biriktirmek ya da taksit ödemek için ayırırım. Bu yaşıma kadar hep böyle oldu. Bu konulara çok dikkat ediyorum. Mesela şu an öncelikle ev kredisi borcumu ödüyorum ve kalan parayla alışverişimi yapıyorum. İyi bir tüketiciyim diye söyledim bu yüzden ayağımı yorganıma göre uzatırım. İstediğim her şeyin elimin altında olmasını isterim. Dolabımda, canımın çekeceği her şeyi bulundurmaya özellikle dikkat ederim. Ayrıca, derginizin ismi Marquette’de olsa, sanatı dışlamadığınız için, sanatçılarla röportaj yaptığınız için, kendi işinizle ilgili dolaylı yolla bilgi alırken sanata da ucundan değindiğiniz için sizlere çok teşekkür ederim. Röportaj: Onur Kaya Marquette, Mayıs 2015 10 Tasarım Armada’ya Londra’dan büyük ödül Tasarım Uluslararası Alışveriş Merkezleri Konseyi (ICSC) tarafından her yıl düzenlenen yarışmada “Büyüme ve Yenileme Kategorisi” ile “Yılın Alışveriş Merkezi” ödülünü Armada Alışveriş ve İş Merkezi kazandı. Yaşanan renovasyon sürecini Armada Alışveriş ve İş Merkezi Müdürü Çiğdem Ayrancıoğlu’ndan dinledik 11 12 Tasarım “Renovasyon döneminde mevcut binamızı yenileyerek zamanın değişen şartlarına uyumlu hale getirdik. AVM’yi daha aydınlık ve ferah bir hale getirmek amacıyla kolonlar ve atrium korkulukları yenilendi. Havalandırma menfezleri beyaz konsept ile değiştirildi. Aydınlatma sistemimizi enerji verimliliği ve daha iyi bir ortam yaratma amacıyla komple yenilendik. Yenilemeden sonra Armada’nın aydınlanması 2 katına ulaştı. Otopark asansörleri her kata indirilerek daha kolay bir alışveriş ortamı sağlandı. Yiyecek katı aydınlatmaları ve tüm AVM’nin oturma grupları yenilendi. Spor sokağı ve çocuk sokağı gibi konsept alanlar yaratıldı. Mevcut binada çocuk markaları tek bir katta toplanarak, ebeveynlere daha kolay bir alışveriş imkânı sağlandı. Bu katın zemini çocuklara uygun bir kaplamayla yenilendi. Tüm bu süreçlerde yapılan her bir yeniliğin, yeni binayla uyumlu olmasına özellikle dikkat edildi. Marka karmasına ufak dokunuşlarla yenilikler katıldı. Ayrıca birçok markanın da AVM içerisinde yeri değiştirildi.” Tasarım 13 14 Farkında olmak Berrin Yangınözü berrinyanginozu.35@gmail.com Mutlu çalışan Her konuşmada “Sevgili” ya da “Değerli” olarak addettiğimiz çalışanlarınızdan bahsediyorum. Çalışanlarınızı mutlu ederseniz şirketiniz sıçrama yapacak, bunu öncelikle belirteyim. Öyleyse elinize kâğıt ve kalem alın ve sorun kendinize, kendiniz cevaplayamazsanız çevrenizden destek alın: “Çalışanlarım nasıl bir yaşam içerisinde olursa gerçekten kendilerini mutlu hissederler?” İnsanın yaşamındaki en büyük hedefi, mutlu olmaktır. Çekim yasası da mutlu olmak üzerine kuruludur. Çünkü mutlu olduğunuzda istediğiniz her şey size çok rahat bir şekilde akmaya başlayacaktır. Bu yüzden çalışanlarınız için öncelikle bu soruyu kendinize sormanız önemli. • 1’inci adım: Gözünüzü kapatın ve diyin ki, “Ben nasıl bir şirket istiyorum?” “Beni seven, bana değer veren yöneticilerim, çalışanlarım, tedarikçilerim, müşterilerim olsun.” Tabi burada sizin için önemli olan özelliklerle niyetinizi detaylandırın. Detaylandırdığınız her bir adım Şirketinizin misyonu ve değeri olacaktır. • 2’nci adım: Bu çalışma hayatını sağladığınızda neler hissedeceğinizi yazın. (Yine gözlerinizi kapatın. Sıklıkla gözlerinizi kapatın diyorum çünkü dışarıdaki olaylara algınızı kapatmanız gerekiyor) • 3’üncü adım: Bu arzu ettiğiniz çalışma ortamı olabilirliği olan bir şey mi? Bunu sağlayabilir misiniz? Ya da bu konuda destek almaya hazır mısınız? Bunları kendinize sormalısınız. Çok fazla uçmamakta fayda var. Eğer olabilir gelmiyorsa neden olduğunu yazın, belki sorun patron olarak sizsiniz. • 4’üncü adım: Hak etme. Bazı insanlar çoğu durumda kendi kendilerine ve etrafındakilere ket vuruyor! Aslında hiçbir şeyin hak edilmediğini... Çok yazık, geçmiş deneyimlerimiz hep bize bunu düşündürür, fakat gelişim yolunda öncelikle “önyargı”lardan uzak durmamız gerektiğini unutmayalım. Yine gözlerinizi kapatın ve “çalışanlarım bunu hak ediyor” diye düşünün, değilse bile “mış” gibi yapın:) • 5’inci adım: Karar maddesi. Ben hayal ettiğim bir çalışma ortamı yaratmaya ve bu karar için yapmam gereken tüm aksiyonları gerçekleştirmeye karar verdim! Ve altına da imzanızı atın… Bu yolda öncelikle sizinle çalışan yöneticilerinizin söylediklerinize inanması ve uygulaması gerekiyor. Unutmayın çalışan mutlu değilse, müşteri mutlu değil, bu döngüde siz hiçbir zaman mutlu olmazsınız. Her zamanki gibi Sevgiyle... 16 Haberler Akasya Acıbadem’e 11 ödül birden Avrupa’nın “En İyi”si Akasya Acıbadem, ödüllerine yenilerini ekledi. Kuruluşunun 1. yılında pazarlama iletişimi ve yaratıcılık alanında Hermes Creative Awards’da toplam 11 ödüle layık bulundu Geçtiğimiz hafta “ICSC Uluslararası Alışveriş Merkezleri Konseyi” tarafından, her yıl düzenlenen ve alanında en başarılı alışveriş merkezlerinin katıldığı 2015 ICSC European Shopping Centre Awards’ta New Developments Large kategorisinde Avrupa’nın En İyi Alışveriş Merkezi seçilen Akasya Acıbadem, pazarlama dünyasının önde gelen organizasyonu AMCP (Association of Marketing and Communication Professionals) tarafından düzenlenen Hermes Creative Awards’da da 11 ödül kazanarak ödüllerine yenilerini ekledi. Akasya Acıbadem, açılışından bu yana geçen bir senelik sürede misafirlerine yönelik hazırladığı sıra dışı aktiviteleri ve 1’inci yaş kutlamalarına yönelik reklam kampanyalarıyla Hermes Creative Awards 2015’te; 4 Platin ve 7 Altın ödüle layık görüldü. Akasya, 4 Platin Hermes ödülünün yanı sıra, “Pazarlama Materyalleri”, “Sosyal Medya”, “İllüstratif Tasarımlar, “Gazete Yerleşimi”, “Akasya Gazette”, “Facebook Tasarımı” ve “Aktivite Posterleri” kategorisinde de 7 Altın Hermes Ödülü’ne layık görüldü. 18 Haberler Diyarbakır’a 100 milyon avroluk AVM yatırımı Dünyanın önde gelen AVM yatırımları firması Multi Corporation’ın yüzde 100 iştiraki olarak Türkiye’de 2004’ten bu yana 3,2 milyar avro değerinde yatırım gerçekleştiren Multi Türkiye, ülke genelindeki 15’inci alışveriş merkezini 27 Mayıs’ta Diyarbakır’da açıyor. Multi Türkiye ve Altındağ Gayrimenkul Yatırım Geliştirme Şirketinin yarı yarıya ortaklığıyla kurulan ve yaklaşık 100 milyon avro yatırım ile hayata geçen Forum Diyarbakır’da bin 500 kişi çalışacak Forum Diyarbakır’ın açılışı nedeniyle düzenlenen basın toplantısında konuşan Multi Türkiye Yönetim Kurulu Üyesi Hulusi Belgü: “Türkiye ekonomisi büyüdükçe alışveriş ve perakende sektörü de büyüyor. Anadolu’da da alışveriş merkezlerine talep artıyor. Anadolu’daki beklenti ve ihtiyaçları yakından takip ve analiz ediyoruz. Multi Türkiye olarak Anadolu’ya iyi projeler götürebilmek, bölgenin kalkınmasına destek olmak istiyoruz. Bu anlayışın en yeni ürünü olan Forum Diyarbakır, hem kent için cazibe merkezi olacak hem de yaratacağı istihdamla kentin kalkınmasına destek verecek.” dedi. “Koşullar ne olursa olsun sürekli katma değer üreteceğiz” Forum Diyarbakır projesini Multi Türkiye ile birlikte hayata geçiren olan Altındağ Gayrimenkul Yatırım Geliştirme İnşaat Şirketi Genel Müdürü Selahattin Altındağ ise “İnşaat ve turizm sektöründe imza attığımız sayısız projelere Forum Diyarbakır’ı eklemekten dolayı gururluyuz. Bu projede Multi gibi uluslararası deneyime sahip ve sektör lideri bir kuruluşla birlikte çalışmaktan ayrıca mutluluk duyuyoruz. Koşullar ne olursa olsun sürekli katma değer üretmeye, planlı yatırımlarla günden güne büyümeye ve ileride daha büyük projelere imza atmaya devam edeceğiz.” açıklamasında bulundu. Haberler yeni başkanını seçti Olağan Genel Kurulu’nu gerçekleştiren Türkiye Alışveriş Merkezleri ve Perakendeciler Federasyonu’nda (TAMPF) yeni başkan Zafer Kurşun oldu Organize perakendenin çatı örgütü olan ve sektörün köklü derneklerinden AYD, BMD, GPD, KMD ve TURYİD’in oluşturduğu Türkiye Alışveriş Merkezleri ve Perakendeciler Federasyonu’nun (TAMPF) genel kurul toplantısı gerçekleşti. İkinci Seçimli Olağan Genel Kurulunu gerçekleştiren TAMPF’da kurucu başkan Vahap Küçük, görevi Zafer Kurşun’a devretti. Sektör zor olanı başarıyor Abdullah Kiğılı’nın Divan Başkanı olarak yönettiği Genel Kurulda geçmiş dönem faaliyetleri ile ilgili bilgi verilmesinin ardından söz alan Kurucu Yönetim Kurulu Başkanı Vahap Küçük, sektörün zor olanı başardığını belirterek “Güç birliği yapmak, uyum içinde tek ses olabilmeyi başarmak bizim bu sektör için hayalimizdi. İlk dönemde tüm sektörün uyumu ve katkısıyla bunu başardığımıza, federasyon çatısı altında son derece uyumlu bir dönem geçirdiğimize inanıyorum.” dedi. Ben değil ‘Biz’ diyerek gücümüzü koruyacağız Vahap Küçük’ün ardından söz alan ve federasyonun yeni Yönetim Kurulu Başkanı seçilen Zafer Kurşun ise; “Ben değil, biz demek önemli. Biz demeye devam ederek gücümüzü koruyacağız. Zor bir iş yapıla- rak federasyon çatısı altında toplandık, bu dönemde daha da uyumlu bir çalışmayla bayrağı daha ileri taşıyacağız.” dedi. Federasyonun yeni ismi “Türkiye”yi kapsayacak Toplantıda 2013 yılında “Tüm Alışveriş Merkezleri ve Perakendeciler Federasyonu” ismiyle kurulmuş olan federasyonun, Dernekler Kanunu’nun ilgili şartlarını yerine getirmiş olması ve İçişleri Bakanlığı iznini almış olması ile bundan böyle “Türkiye Alışveriş Merkezleri ve Perakendeciler Federasyonu” ismini kullanması da kararlaştırıldı. Toplantı dilek ve temennilerin sunulması ile son buldu. 19 20 Haberler YZB’de teknoloji kendi farkındalığını yarattı Üretici, yerel zincir ve tüketiciyi buluşturan Yerel Zincirler Buluşuyor Konferansı ve Fuarı, (YZB) Haliç Kongre Merkezi’nde 7’nci kez gerçekleşti. Teknoloji konusunun ele alındığı fuarı katılımcılar, Marquette dergisi için değerlendirdi Ruhi Tuncer - Cankurtaran Gıda Aranılan her şey bu fuarda Fuar bu sene güzel bir ortamda gerçekleşiyor. Ziyaretçiler, aradığı her şeyi bu fuarda bulabiliyor, fuarın en dikkat çekici özelliği bu olduğunu düşünüyorum. Vedat Cergibozan Cergibozanlar Gıda İnsanları artık AVM’ler değil teknoloji konseptleri etkileyecek Yerel Zincirler Buluşuyor Fuarı’na gelip “Geleceğin Marketi” konseptini gezdiğimde hayretler içerisinde kaldım. Ben burada gördüğüm teknoloji gelişmişliğiyle yeni bir sürece girdiğimizi düşünüyorum. 15-20 yıl önce şehirlerimize büyük AVM’ler geldiğinde insanlar merak ederek gidiyor, inceliyordu. Artık o devir kapandı. Fakat buradaki teknolojiye de baktığımda artık insanları AVM görüntüleri değil teknolojiler etkileyecek. YZB Fuarı’nın ele aldığı teknoloji konusu ve katılımcılara teknoloji konseptinde böyle artı değerler tanıtması organizasyon açısından büyük önem taşıyor. Bu konuda ayrıca “Geleceğin Marketi” konseptinin sorumluluğunu üstlenen ve burada değerli sunumlar gerçekleştirerek katılımcılara bilgiler veren Üçge’ye de teşekkürlerimi sunuyorum. Argun Erşen - Datalogic İnsana temas etmesi açısından çok önemli bir fuar Haberler Yerel Zincirler Buluşuyor bizim için inanılmaz güzel bir ortam. Çünkü yerel zincirlerle her zaman bu kadar yakın bir temasta bulunamıyoruz. Onun için burası çok güzel bir fırsat. Bizim açımızdan çok güzel ve yoğun geçen bir fuar oluyor. Çok ciddi sayıda son kullanıcıya hitap ettik. Hiç bilmediğimiz, temasa hiç geçemediğimiz firmalarla tanışma imkanı bulduk. Hulusi Boyraz - Esenlik Market “Teknoloji kendi farkındalığını yaratmış” Biz 40 şubeli bir zincir marketiz ve teknolojiyi yakından takip etmeye çalışıyoruz. Malatya’dan buraya gelme sebebimiz de bu. Burada her şey çok güzel hazırlanmış. Teknolojinin tüm imkanları kullanılmış. “Geleceğin Marketi” konseptinde yazar kasadan raflara kadar birçok noktada teknoloji kendi farkındalığını yaratmış. Burada emeği geçen herkese çok teşekkür ediyorum. Türkiye Perakendeciler Federasyonu’na da bu organizasyona öncülük ettiği için teşekkürlerimi sunuyorum. Mustafa Gürel - Hadim Gıda Sektör yeniliklere gebe Katıldığımız fuarlarda yenilikler gördüğümüzde mutlu oluyoruz. Her alanda olduğu gibi perakende sektörü de birçok yeniliğe gebe. Yerel 21 22 Haberler Zincirler Buluşuyor’un bu konuda öncü rol oynaması bizleri sevindiriyor. Burada yeni teknolojileri, ürünleri görüyoruz ve ben fuarın bu yönünü çok beğendim. zorunda kalıyoruz. Genç kuşaklar için gelişen teknolojiyi yakalamak zor olmayacak diye düşünüyorum. Fakat bizim açımızdan teknolojiyi yakalamak biraz zor olacak. Osman Kalafat Kalafatlar Market Gelenekçi kanat teknolojiyi yadırgayabiliyor Biz burada olaya marketçi gözüyle bakıyoruz bu yüzden gelenekçi kanadı temsil ediyoruz. Bu yüzden değişime her ne kadar açık olsak da teknolojiyi biraz yadırgamak Sinan Asılyazıcı Eğitimci / Danışman Sektör farklı bir noktaya gidiyor Yerel Zincirler Buluşuyor Fuarı (YZB) bu sene teknolojiyi ele aldı ve gerçekten çok güzel şekilde işledi. Tüm emeği geçenleri kutlamak isterim. Sektör artık farklı bir noktaya gidiyor. Tüketici, alışverişçi ve müş- teri olarak 3 şekilde de ele alıyorum konuyu ve hepsi bambaşka noktalara ilerliyor. YZB için ve buranın en önemli teknoloji konsepti “Geleceğin Marketi” için şu sözü söylemeyi uygun buluyorum: “Daha iyi, iyinin düşmanıdır.” Mustafa Bılıkçı - Sultan Et Müşteri güveni teknolojiyle sağlanıyor Yerel Zincirler Buluşuyor Fuarı, bu sene teknoloji konusunu işliyor. Fuarın en dikkat çekici bölümü “Geleceğin Marketi”. Bu markete gir- Haber diğinizde sizi hologram teknolojisi karşılıyor, elinizden, gözünüzden tanınıyorsunuz ve isminizle birlikte karşılanıyorsunuz. Bu çok güzel bir uygulama. Yine aynı şekilde kasalar sizi isminizle karşılıyor. Ürünlerdeki barkodlardan ürünün üretildiği yere kadar birçok bilgiye ayrıntısıyla ulaşıyorsunuz. Bunlar tabi tüketiciye inanılmaz güven sağlayan şeyler. Biz teknolojiyi sonuna kadar destekleyen bir firmayız ve gelişmesi içinde elimizden gelen her şeyi yapıyoruz. Yılmaz Pekmezcan Akademisyen YZB istenilen hedefe ulaştı Yerel Zincirler Buluşuyor Fuarı, “Dönüşümü Başlat Geleceği Kazan” sloganıyla yola çıktığı üçüncü organizasyonunu gerçekleştiriyor. Fuar, insan, marka ve teknoloji konularını ele alarak bir proje ortaya koydu. Şu an yerel perakende 3 yıllık konseptin sonuncusunda dönüşümünü tamamlıyor. Bu sene organizasyona katılan katılımcı sayısı zirveye ulaşmış durumda. Fuarın uluslararası boyutuna baktığımızda birçok ülkeden önemli isimlerin katılım gösterdiğini de görüyoruz. Ben gelinen noktada istenilen hedefe ulaşıldığının kanaatindeyim. Haber: Yaren Öz, Murat Küçük, Onur Kaya Marquette, Mayıs 2015 23 24 Haber Üçge, “Geleceğin Marketi”ni perakendecilerle buluşturdu 15-16 Nisan’da Haliç Kongre Merkezi’nde düzenlenen, ulusal perakendenin en büyük kongre ve fuarı (YZB) Yerel Zincirler Buluşuyor’da Üçge “Geleceğin Marketi”ni perakendecilerle buluşturdu. Üçge, Geleceğin Marketi konseptinde YZB ziyaretçilerini geleceğe yolculuk yaptıran pek çok sürpriz teknolojik ürünle de tanıştırdı Raf sistemlerinde verimlilik ve estetik artacak, doğa dostu ürünler tercih edilecek. Üçge Mağaza Ekipmanları A.Ş. Genel Yönetmeni Esra Güven Altınkaya “YZB 2015’te Üçge Grup olarak “Geleceğin Marketi” konseptiyle perakende sektörünün gelecek teknolojilerini sergiledik. Üçge’nin, tamamen müşterilerinin ve nihai tüketicilerin beklentilerini karşılayacak ve fayda sağlayacak şekilde dizayn edilmiş ürünü olan kasa altlığı Luminous yer aldı. Üçge’nin, bilimsel tünel çalışması ile ortaya çıkarılan ve müşterinin ürün algısını arttıran Saturn Konsept raf sistemini sergiledik. YZB 2015’te lansmanını yaptığımız yeni raf sistemimizi COMBI System’i de perakendecilerle buluşturduk. Bununla birlikte Türkiye distribütörlüğünü yürüttüğümüz Wanzl markasının en son teknoloji ürünleri de yer aldı. Geleceğin market konseptlerinde doğa dostu ürünlerin tercih edileceğini de vurgulayan Altınkaya “Üçge AR-GE bölümümüz çevreye zarar vermeyen, maliyetleri minimum seviyede tutacak projeler kapsamında çalışmalarını sürdürüyor” dedi. Teknolojinin perakende sektörü için de pek çok yenilik ve kolaylığı beraberinde Haber getirdiğini belirten Altınkaya, sektörde farklılaşmak isteyen markaların bu yeniliklere kısa sürede adapte olması gerektiğini de ifade etti. Geleceğin marketi müşterilerle konuşacak Üçge Grup bünyesindeki Üçge Elektronik firması da perakende teknolojileri üzerine geleceğin yazılım uygulamaları ve elektronik sistemleriyle ilgili çok ilgi çekecek ürünlerle yer aldı. Geleceğin perakende teknolojileri hakkında bilgi veren Üçge Elektronik A.Ş. Pazarlama Satış Direktörü Orhan Ataç, “içerisinde bulunduğumuz mobil çağı göz önünde bulun- durarak; Tüketicilerin kendi kendine alışveriş ve ödeme yapacağı uygulamaları, güvenli - inovatif eticaret uygulamaları ve türevlerini, yeni nesil pos otomasyon sitemleri ve bu sistemler ile entegre çalışan yeni nesil barkod sitemlerini, 360 derece barkod okuma kabiliyeti olan barkod okuyucuları, ürünlerin taze olup olmadığını gösteren akıllı etiketleri, ürünleri tanıyarak hızlı satış imkanı sağlayan kameralı self servis akıllı terazileri, şarküteri bölümlerinde aynı anda dilimleyen aynı anda tartan dilimleyicileri, akıllı dijital fiyat etiketlerini, akıllı telefon uygulamaları ile müşteriyi mağaza içindeki alışverişlerinde asistanlık yapan bilgilendiren, yönlendiren ve sürekli iletişim kuran mobil uygulamaları, mağaza içerisinde alışverişi eğlenceli kılarak bilgilendiren sanal gerçeklik ve dijital reklam uygulamaları “Geleceğin Marketi”nde perakendecilerle buluşturduk” dedi. Üçge’ye TPF’den teşekkür plaketi Organizasyonun ikinci gününde yer alan “Perakendenin En Başarılı Fikirleri Ödül Töreni”nde TPF Başkanı Mustafa Altunbilek, Üçge’yi özellikle tebrik etti. Üçge Elektronik Pazarlama ve Satış Direktörü Orhan Ataç’ı sahneye davet ederek plaket takdim etti. 25 26 Tasarım Akyurt’un yeni konsepti göz dolduruyor Tasarım 1983 yılında çıktığı perakende yolculuğuna bugün Ankara’nın en güçlü yerel marketlerinden birisi olarak devam eden Akyurt Süpermarket özel tasarımlı mağazalarıyla dikkatleri üzerine çekiyor. Mağaza tasarımlarına önem verdiklerini belirten Akyurt Süpermarket Yönetim Kurulu Başkanı İbrahim Uyanık, değişimin Etimesgut mağazasıyla devam edeceğini belirtti 27 28 Tasarım “Akyurt Süpermarket olarak 2015 yılını değişim yılı olarak tayin ettik. Gerek eski mağazalarımız için gerekse yeni lokasyonlarda açılan mağazalarımız için bir konsept arayışına gittik. Konseptimizi oluştururken mimar ve mühendis arkadaşlardan oluşan profesyonel ekiple bizlerin 30 yılı aşkın tecrübesinden bir sinerji yarattık. Yeni konseptimizi uyguladığımız şu an 4 mağazamız var. Bunlardan en yenisi Demetevler şubemiz. Bütün konsept mağazalarımızın temelinde olduğu gibi bu mağazamızın da temelinde Gurmella Unlu Mamuller var. Yeni düzenlenen mağazalarımızda öncelikle dingin ve yorucu olmayan mekanlar oluşturmaya dikkat ettik. Bununla birlikte belli bir dinamizmin de olması şart tabii. Binlerce ürünün kategorilere ayrılması ve bu kategorilerin her birinin ayrı tanımlanmasıyla farklı Tasarım mekan algısı oluşturacak ve mekanlar arası kategorilerin işlev şeması doğru konumlandırılarak aranan ürünün rahatlıkla bulunabilmesini sağlayacak, müşterilerin sıkılmadan keyifle alışverişlerini yapabilecekleri bir ortam sunmaya çaba sarf ediyoruz. Raf boylarını artık eskisi gibi yüksek yapmıyoruz. Mağazadan içeri girildiğinde bütün alışveriş alanını tek seferde görebiliyoruz. Bunu yanında yine eskisi gibi büyük ürün teşhirleri yok. Gereksiz teşhir alanlarının hepsini mağazalardan kaldırdık. Kısaca özetlemek gerekirse bizler kendi içinde bir dinamiği olan basit ama şık, alışveriş alanlarında rahatlığı hedef edinen mağazalar yapıyoruz. Demetevler şubemizi açtıktan hemen sonra Etimesgut şubemizi alışverişe kapattık ve değişimi orada sürdürüyoruz. Mayıs ayının sonunda Etimesgut mağazamızda yeni konsepti ile birlikte açılmış olacak.” 29 30 Haberler EVTEKS fuarı ziyaretçilerini bekliyor TETSİAD ve CNR Fuarcılık işbirliği ile düzenlenen dünyanın 2’nci, Türkiye’nin en büyük ev tekstil fuarı “EVTEKS”, bu yıl bayram coşkusuyla açılıyor. Yirmi bir yaşına basan EVTEKS Uluslararası Ev Tekstili Fuarı, CNR EXPO Yeşilköy’de, ulusal ve uluslararası ziyaretçilerini 19-23 Mayıs günleri arasında ağırlayacak Düzenlendiği alan itibarı ile dünyanın en büyük ev tekstili fuarlarından olan “EVTEKS Uluslararası Ev Tekstili Fuarı”, 19-23 Mayıs 2015 günlerinde sektör profesyonellerini İstanbul’da ağırlamaya hazırlanıyor. Bu sene 21 yaşına basan fuar, Türkiye’de düzenlenen fuarlar arasında, uluslararası katılımcı çeşitliliği ve yabancı ziyaretçi sayısıyla dış dünyaya en açık organizasyonlarından biri olarak kabul ediliyor. Ev tekstili sektöründeki tüm yeniliklerin sergilendiği, modaya yön veren ürünlerin ziyaretçilerin beğenisine sunulduğu fuar, Türkiye Ev Tekstili Sanayici ve İşadamları Derneği (TETSİAD) ve CNR Uluslararası Fuarcılık işbirliğiyle ile İstanbul CNR Expo Fuar Merkezi’nde 160 bin metrekarelik alanda gerçekleştirilmeye hazırlanıyor. İki yüze yakını yabancı olmak üzere binin üzerinde firmanın katılacağı 21’inci EVTEKS Uluslararası Ev Tekstili Fuarı’nı, 40 bini yabancı, 120 bin kişinin ziyaret etmesi bekleniyor. Fuarın geçtiğimiz yıl 58 bin 400 metrekare olan net satış alanının bu yıl genişleyerek, 60 bin metre karenin üzerine çıkması planlanıyor. Evteks Fuarı’na TC Ekonomi Ba- kanlığı tarafından davet edilen ülkeler arasında Almanya, ABD, Avustralya, Avusturya, Azerbaycan, BAE, Belçika, Bulgaristan, Cezayir, Çek Cumhuriyeti, Danimarka, Fas, Finlandiya, Fransa, Güney Afrika, Hollanda, İngiltere, İran, İspanya, İsrail, İsveç, İsviçre, İtalya, Japonya, Kanada, Kazakistan, Kırgızistan, Kuveyt, Litvanya, Lübnan, MACARİSTAN, Mısır, Moldova, Norveç, Oman, Özbekistan, Polonya, Portekiz, Romanya, Rusya Federasyonu, Suudi Arabistan, Tunus, Türkmenistan, Ukrayna, Ürdün ve Yunanistan yer alıyor. 32 Röportaj Tekstilde başarı özgün olmaktan geçiyor Tekstilin duayen isimlerinden Türteks Yönetim Kurulu Başkanı Ali Türkün, sektöre ve İstanbul Ev Tekstili Fuarı’na dair düşüncelerini Marquette Plus’a anlattı. Fuarların firmaların vizyonunu genişlettiğini belirten başarılı işadamı çok önemli bir noktaya da dikkat çekti: “Alıcı firmalar özellikle taklit ürünlerden uzak duruyor” Öncelikle sizi biraz tanıyabilir miyiz? 1960 Bursa doğumluyum. Sanayici bir ailenin içinde büyüdüm. İlk, orta ve lise eğitimimi Türkiye’de tamamladıktan sonra yurt dışında Almanca eğitimi aldım. Türkiye’ye döndükten sonra aile şirketinde çalışmaya başladım. Türteks’in hikayesi ne zaman başladı? İlk dönemlerinizi biraz anlatır mısınız? Dedem Ali Vehbi Türkün’ün kurduğu tekstil şirketi, “Türkün Kolektif Şirketi” adını alarak Bursa’nın ilk tekstil firmaları arasında yerini aldı. Daha sonra Türkün Kollektif Şirketi kapandıktan sonra Erol Türkün’ün babası rahmetli Sadettin Türkün ile birlikte Türteks Anonim’i kurduk ve üretime eski kara tezgahlarla döşeme- lik kumaş üreterek başladık. Belli bir zaman sonra Eski Yalova Yolu’ndaki yerimiz küçük gelince Bursa Organize Sanayi Bölgesi’ne taşındık. Burada döşemelik ve drapry denilen kalın perdelik kumaş üretmeye başladık. Şu an ağırlıkta yurt dışına mı çalışıyorsunuz? Üretimimizin yüzde 85-90’ı yurt dışına yapılıyor. Son zamanlarda dövizin yükselmesi ihracat yapan firmalar için avantaj gibi görünse de uzun zaman stabil kalması bize zor dönemler yaşattı. Dövizde sürekli iniş çıkış hareketleri hem bizi hem tüm Türk sanayicilerini zor durumda bırakıyor. Türk Lirası’nın gerçek değerinde olması ve dünya piyasalarındaki hareketlilik ile aynı oranda bize de yansıması, herkes için hayırlı olur. Hangi fuarlara katılıyorsunuz? Bizimle ilgili bütün önemli fuarlara katılmaya özen gösteriyoruz. Proposte İtalya, Evteks İstanbul, İntertextile Şangay, MooD Brüksel, Heimtextil Rusya ve Almanya’daki Heimtextil bizim için çok önemli fuarlar. Bunlarda yerimizi alıyoruz. Türkiye’de insanlar evi için çok para harcıyor mu? Sadece Türkiye’de değil tüm dünyada insanlar evlerine daha çok para harcamaya başladı. Ekonomik refah yükseldikçe harcama artıyor. İnsanlar belirli gelir seviyesini yakaladığı zaman ilk önce acil ihtiyaçlarını bitirdikten sonra bir ev sahibi olmaya çalışıyor, Röportaj Sonra sıra bu evin döşenmesine geliyor. Evin içinde ilk sıraları perde ve döşemelik kumaş alıyor. Aileler günümüzde evine önem gösteriyor. Ev Tekstli Fuarı’nı bizim için değerlendirir misiniz? İstanbul Ev Tekstili Fuarı artık uluslararası bir fuar olmayı başardı. İlk zamanlar adı uluslararası olsa da gelen yabancı müşteriler bakımından pek öyle değildi. Bir fuarın uluslararası olduğunu yabancı alıcı sayısına bakarak anlayabiliriz. Şu anda artık yabancı üretici firmalar da stand kiralayarak İstanbul’da yer almak ve mal satmak istiyor. Her Türk firması yurt dışına gidemeyebilir ama bu fuara katılarak mallarını ve firmasını tüm dünyaya tanıtma şansı yakalayabilir. Çünkü mal almaya gelen yabancı sayısı gözle görülür seviyede yükseldi. Şimdi fuar tüm yönleriyle uluslararası bir kimlik taşıyor. Fuarların firmalara ne gibi katkıları oluyor? Fuarlar firmaların vizyonunu genişletiyor. Üreticiler kaliteli mal üretmeye odaklanıyor. Tasarım konusunda özgün olmanın farkındalık yarattığına tanık oluyor. Özellikle ev tekstilinde alıcı firmalar kumaşın kalitesini ve desenleri çok iyi takip ediyor. Ne alacağını biliyor ve özellikle taklit ürünlerden uzak duruyor. Ev tekstilinde trend ürünler nelerdir? Müşteri eğilimlerini nasıl yorumluyorsunuz? Herkes bütçesine uygun en güzel ürünü bulmaya çalışıyor. En önemli faktör İstanbul’a dünyanın her yerinden müşteri geliyor olması; Amerika’lısı, Avrupalısı, Ortadoğu ve Ortaasya ülkeleri, Uzakdoğulusu; kısaca alınan ürünlerde çok farklılık gösteriyor müşterilerde, kendi satacağı mala odaklanıyor, yani her firma kendi trendini belirliyor; fakat şuan gözüken gerçek trend, doğal ipliklerle dokunan kumaşlar. Röportaj: Sevgi Yalçın, Murat Küçük Marquette, Mayıs 2015 33 34 Röportaj Her zaman modern: Vanelli Röportaj Türkiye’de herhangi bir şirkette dördüncü kuşağın temsilcilerini görmek birkaç istisna dışında pek mümkün olmuyor. Bünyesinde barındırdığı birbirinden önemli markalarla Türkün Holding 83 yıldır faaliyetlerini sürdürmeye devam ediyor. Vanelli markasının dünyada önemli bir başarı yakaladığını ifade eden Türkün Holding Yönetim Kurulu Üyesi Aslı Türkün Karaçor, ev tekstili sektörünün Türkiye’deki geleceğine dair önemli bilgiler verdi Ailenin dördüncü kuşak temsilcisi olarak sizi tanıyabilir miyiz? İsmim Aslı Türkün Karaçor. İlk ve ortaokul hayatımı Türkiye’de tamamladıktan sonra lise eğitimime İsviçre’de devam ettim. Londra’da, Surrey İnstitute Of Art And Desig’nın Tekstil Bölümü’nden mezun oldum. 2003 yılından beri fabrikada çalışıyorum. Şirketteki dördüncü jenerasyonu temsil ediyorum. Bünyenizde birçok markayı barındırıyorsunuz. Kısaca bu markalardan ve grubunuzdan bahseder misiniz? Türkün Holding bizim son yapılanmamızın ismi. Bizim asıl bilinen markamız Vanelli. Grubumuz Türkiye’nin en eski şirketleri arasında yer alıyor fakat babam Erol Türkün kendi şirketini 1976 yılında kurdu. Yakalanan başarı sayesinde bugün 50 bin met- rekarenin üzerinde üretim alanımız ve 700’e yakın çalışanımızla tam entegre bir tesis olarak tekstilin önemli üreticileri arasındayız. Döşemelik, perdelik, iplik, apre, boya-baskı ve konfeksiyon gibi tüm süreçler tesislerimizde yapılabiliyor. Üretimimizin yaklaşık yüzde doksanını ihraç ediyoruz. İhracatımızın yaklaşık yüzde 80’i Avrupa odaklı gerçekleşiyor. Ana işimiz ev tekstili olmak üzere Türkün Holding bünyesinde 10 şirketimiz var. Bizim müşterilerimiz dünyanın ev tekstili konusundaki en üst kategori alıcılarıdır. Modada Giorgio Armani, Gucci, Chanel gibi markaların müşteride yarattığı algı ne ise ev tekstilinde bizim yarattığımız algı o. Bu alıcılara mal satabilmeniz için desen, renk, kalite, servis anlayışınız farklı olmalı. Bu anlamda Vanelli Tekstil bu standartları yakalamış ülkemizdeki lider firmadır. Vanelli’nin iddiası nedir? Ürün gruplarınızı öğrenebilir miyiz? Vanelli olarak bizim sloganımız: Her zaman modern. Perdelikten döşe- 35 36 Röportaj meliğe tüm ürünlerimizde yüzde yüz keten, yüzde yüz yün, yanmaz ürün, antibakteriyel ürün gibi özel ürünler üretebiliyoruz. Trevira ürün gruplarında dünyanın en büyük 4 üreticisinden birisiyiz. Yanmaz ürünler üretimimizin yüzde 30’unu oluşturuyor. Bu ürünleri renkli üretebildiğimiz için farkımız öne çıkıyor. Kontrat ürünler dediğimiz bu ürünlerde su itici, yağ itici, yanmaz kumaş, ses azaltan kumaş ve antibakteriyel kumaş gibi fonksiyonelliği yüksek ürünler üretiyoruz. Otellere özel projeler yapıyoruz. Türkiye’nin önemli beş yıldızlı otelleri olan Four Seasons, Hilton ve Mandalin gibi otellere özel çalışmalar yapıyoruz. Hilton Grubu’nun tüm dünyadaki otellerine özel ürünler üretiyoruz. Türkiye ev tekstili sektörünü değerlendirdiğinizde nasıl bir tabloyla karşılaşıyorsunuz? Ev tekstili alanında Türkiye çok kuvvetli bir ülke. Avrupa’daki kriz ve yüksek maliyetler Türkiye’yi önemli bir üretici konumuna yükseltti. Perdelik ve döşemelik yatak ve banyo gruplarda potansiyelimiz çok güçlü. Ülkemizde her gruptan tüketiciye hitap eden markalar var. Bu da çeşitliliği sağlıyor. Sizce Türkiye’de insanlar artık evine daha mı çok para harcıyor? İnsanların tüketim anlayışları değişti. Eskiden alınan bir mobilya 40 sene kullanılırdı. Şimdi çeşitliliğin de artmasıyla ev yenileme oranları çok kısa aralıklara düştü. Fiyatlar makul olduğu sürece komple olmasa bile ufak değişiklikler her yıl yapılıyor. Günümüzde evlerin döşenme tarzı da bu değişiklikler için uygun. Evler modernleşti. Günümüz evleri köklü değişiklik yapılmadan da üzerinde oynanabilir özellikler taşıyor. 21. Ev Tekstili Fuarı’nda yerinizi alacaksınız. Fuarın size ve sektöre ne gibi katkısı olacak? Bu fuar bizim için ve tüm sektör için çok önemli. Fuarlarda günümüzde bazı değişiklikler yaşandı ve herkes her fuara katılmak yerine doğrudan müşteri potansiyeli olan fuarlara katılıyor. Ev Tekstili Fuarı; Rusya, Orta Doğu ve Afrika ülkelerinden gelenler için ciddi bir potansiyel taşıyor. Türkiye’ye vizesiz gelebilmek, yaz öncesi İstanbul gibi tarihi bir şehirde olabilmek fuarı çekici hale getiriyor. Röportaj Aslı Türkün Karaçor, babası Erol Türkün ile... Sektörümüzün kendini gösterebileceği fuar sayısı azaldı. Hem iç piyasaya hem de dış piyasaya hitap eden bir fuar olması bakımından Ev Tekstili Fuarı sektörün büyük oyuncularının vazgeçilmezleri arasında. Bu fuarın geri dönüşleri nasıl oluyor? Bizim müşterimizin çok fazla beklentisi oluyor. Her firma kendine göre bir strateji belirliyor. Bizim hedefimiz orada koleksiyonumuzu oluşturabilmek, sunum yapabilmek ve algıyı netleştirebilmek. Fuarın nasıl geçtiğini geri dönüşlerden anlıyoruz. Geri dönüş ne kadar çok ise fuar o kadar başarılı geçmiştir. Yeni trendleri okurlarımız için biraz anlatır mısınız? Her ülkenin kendi özel bir tarzı var. Her kültür kendine uygun ürünleri beğeniyor. İskandinav tarzı tüm dünyada popülerliğini koruyor. Nötr, mat, yünümsü doku, sadelik ve doğallık tüm coğrafyalarda çekiciliğini koruyor. İngilizlerin ve Amerikalıların tercihi daha renkli ürünlerden yana oluyor. Şimdi bir de hayatımıza dijital baskı da girdi. Burada renk limitasyonu yok. Bu tekstile çağ atlattı. Her şeyin baskısı yapılabiliyor. Retro desenler, çiçekli desenler missoni tarzı ve renk cümbüşü ciddi talep görüyor. Klasik moda her şeye rağmen belli bir kesim için ilk tercih. Tabi bu klasik eski klasiğin yeniden yorumlanmış hali. Markalaşma hakkında neler söylemek istersiniz? Öğrencilere yönelik düzenlediğiniz ta- sarım yarışmalarından da biraz konuşalım. Türkiye markalaşma konusunda ciddi bir yol aldı. Dünya çapında önemli markalarımız var. Hangi kesime hitap ederse etsin bir marka olmak gerekiyor. Marka olmak yeni ve özgün tasarımlar yaratmaktan geçiyor. İhracatçılar Birliği olarak tasarım yarışmaları düzenliyoruz. Öğrencilerin sanayiye katılımını sağlıyoruz. Kazanan öğrencilere eğitim desteği veriyoruz. Bu yarışmalara Türkiye’nin birçok üniversitesinden arkadaşımız katılıyor. Röportaj: Sevgi Yalçın, Murat Küçük Marquette, Mayıs 2015 37 38 Haberler Yemeksepeti rekor ücrete satıldı Türkiye’nin en büyük internet sitelerinden Yemeksepeti, dünyanın en büyük online yemek sipariş platformu Delivery Hero tarafından satın alındı. Delivery Hero, 589 milyon dolar toplam değerleme üzerinden Yemeksepeti hisselerinin tamamını bünyesine kattı Operasyonlarının bulunduğu 28 ülkenin birçoğunda pazar lideri konumundaki Delivery Hero, 589 milyon dolar toplam değerleme üzerinden Türkiye’nin online yemek sipariş devi Yemeksepeti’nin hisselerinin tamamını bünyesine kattı. Yemeksepeti satın alımıyla, aktif olduğu ülke sayısını 32’ye çıkaran Berlin merkezli Delivery Hero, 100 binden fazla partner restoran üzerinden, aylık yaklaşık 10 milyon siparişe aracılık edecek. 2001’de henüz üniversiteden yeni mezun olan Nevzat Aydın, Melih Ödemiş, Gökhan Akan ve Cem Nufusi tarafından kurulan Yemekse- peti, bugün Türkiye dâhil 8 ülkede hizmet veriyor. Nevzat Aydın Yemeksepeti CEO’su olarak görevine devam edecek Bu yatırımla beraber CEO Nevzat Aydın, Yemeksepeti’ndeki görevini sürdürecek ve Delivery Hero’nun yönetiminde aktif rol üstlenerek, global anlamda şirketin büyümesine katkıda bulunacak. Yemeksepeti CEO’su Nevzat Aydın, Türkiye tarihinin bu en büyük internet yatırımıyla ilgili: “2001 yılında 4 kişiyle hayata geçirdiğimiz Yemeksepeti, bugün 400 kişilik bir ekiple 7 gün 24 saat, milyonlarca insanın hayatını kolaylaştırıyor. İnsanlara “Yemeksepeti yokken ne yapıyorduk?” dedirten bir iş modeli kurabilmek oldukça gurur verici. 15 yıllık geçmişimizde yerli ve global birçok farklı yatırımcı tarafından teklifler aldık, fakat hep doğru zamanı ve doğru partneri bekledik. Global hedefleri, iş yapış tarzı ve kurumsal kültürü bizimle bu denli örtüşen bir iş ortağı ile yolumuza devam edecek olmak bizi çok heyecanlandırıyor. Şimdi artık 15 senelik deneyim, teknik bilgi ve bize has inovatif iş yaklaşımımızı, Delivery Hero ile birlikte daha geniş coğrafyalara yayma zamanı.” dedi. 40 Sosyal sorumluluk #somayiunutmayacagiz Sosyal sorumluluk Derine, hep derine kazıyoruz... Nerde? Çağımızın o altın kalbi? Çağımızın altın kalbini arıyoruz. Üzerimizde ağır bir yeryüzü, gökyüzünden uzakta, çok uzakta, derine, hep derine kazıyoruz... Nerde, çağımızın o altın kalbi? Çağımızın, altın kalbini arıyoruz... * Ümit İlter’in Geçit Yok isimli şiirinden alınmıştır 41 42 Haberler Tommy ve Dee Hilfiger MET galasındaydı Tommy ve Dee Hilfiger, New York Metropolitan Sanat Müzesi Kostüm Enstitüsü’nün (MET) 2015 galasına katıldı Tommy Hilfiger’ın konuğu olarak davete katılan Karolina Kurkova, Archie Drury, Behati Prinsloo, Shu Pei Qin, Richard Madden ve Rodrigo Santoro galada Tommy Hilfiger tasarımlarıyla dikkat çekti. Kısa isimle MET Gala olarak anılan etkinlik, bu sene Çin estetiğinin Batı modası üzerindeki etkilerini ele alan “Çin: Aynanın İçinden” adlı serginin açılışı onuruna düzenlendi. Galanın başkanlığını Silas Chou, eş başkanlıklarını ise Jennifer Lawrence, GongLi, Marissa Mayer, Wendi Murdoch ve Anna Wintour üstlendi. Tommy Hilfiger’ın masasında yer alan süper model Karolina Kurkova ve eşi Archie Drury, Tommy Hilfiger marka elçisi Behati Prinsloo, Çinli süper model Shu Pei Qin,Cinderella filminin yıldızı Richard Madden ve Brezilyalı oyuncu Rodrigo Santoro’nun gece için kıyafet tercihleri Tommy Hilfiger oldu. Gecenin konsepti üzerine “Çin kültürü moda dünyasında her zaman dinamik bir etki yaratmıştır. Ben de Doğu sanatından ve ustalığından sürekli ilham alırım,” diyen Tommy Hilfiger sözlerine şöyle devam etti; “Dee ve ben bu yılın MET Gala’sına böyle harika dostlar ve sektör ikonlarıyla katılmaktan ve bu harika sergiyi görmekten büyük memnuniyet duyuyoruz.” Haberler CarrefourSA’dan yılın 3’üncü satın alması 2015 yılına satın almalarla damga vuran CarrefourSA, Kiler Alışveriş Hizmetleri Gıda Sanayi ve Ticaret AŞ’nin yüzde 85 hissesini 429 milyon 574 bin TL’ye satın alarak yeni bir yatırıma imza atıyor CarrefourSA, Kamuyu Aydınlatma Platformu’na (KAP) yaptığı açıklama ile Kiler Alışveriş Hizmetleri Gıda Sanayi ve Ticaret AŞ’nin yüzde 85 hissesini satın almak için hisse devir anlaşması imzaladığını duyurdu. Anlaşma gerekli onayların alınmasının ardından geçerli olacak. CarrefourSA, 2014 yılında uzun bir aradan sonra yaklaşık 100 milyon TL civarında bir kar açıklamıştı. CarrefourSA’nın “2014 yılı Gelir Tablosu dip notlarında” şöyle bir bilgiye yer verilmişti: “Grup yönetimi İstanbul ilinde yer alan iki adet ticaret merkezini 2014 yılı içerisinde satmıştır.” Yapılan gayrimenkul satışı sonucunda 70 milyon TL’lik gelir elde edilmiştir. Dolayısıyla 2014 yılında açıklanmış olan karın 70 milyonluk kısmını gayrimenkul satışlarından ve esas faaliyet dışı gelirlerden elden CarrefourSA, esas faaliyetlerinden kar etmemiş olmasına rağmen satın almalara devam ediyor. “Büyümemize katkı sağlayan fırsatları değerlendiriyoruz” CarrefourSA’ın Kiler’i devralmasını değerlendiren CarrefourSA Genel Müdürü Mehmet T. Nane, sene başında 2015 yılını vites büyütme yılı olarak belirlediklerini ve büyüme adına satın alma hamlelerini değerlendirebileceklerini dile getirdiğini hatırlatarak; “Perakende sektörü- nün önemli oyuncularından Kiler’in yüzde 85 hissesinin CarrefourSA bünyesine katılmasının mutluluğunu yaşıyoruz. CarrefourSA olarak önceki satın almalarımız sırasında yaptığımız açıklamalarda karşımıza çıkabilecek uygun fırsatları değerlendirebileceğimizi söylemiştik. Bundan sonra da büyümemize katkı sağlayabilecek inorganik hamleleri değerlendirmeye devam edeceğiz. Kiler’in CarrefourSA bünyesine katılmasıyla birlikte bu hedefimizeve organize perakende sektöründe hak ettiğimiz konuma doğru adım adım ilerliyoruz. Satın almanın sektörümüze, CarrefourSA’ya ve Kiler’e hayırlı olmasını temenni ederim.” dedi. 43 44 Sosyal medya Özcan Yazıcı ozcanyazici@sosyalink.com Sosyal medyada müşterini dinliyor musun? Sosyal medyayı markalar için önemli kılan yönlerinden birisi “dinlemektir.” Peki, dinlemeden kastımız ne? Facebook, Twitter, Instagram, Youtube gibi kanalları kullanıyorsanız, yalnızca içerik paylaşımıyla yetiniyor olmamanız gerekir. Eğer “paylaş” butonuna basıp geçiyor, gerisini umursamıyorsanız, sosyal medyanın ne anlama geldiğini yeniden düşünmeniz gerekir. Müşteriniz ne düşünüyor; beklentisi ne? Kızgınlığını, memnuniyetini dile getirebiliyor mu? Bunun için size ulaşabiliyor mu? Müşterinizin duygu ve düşüncelerini önemseyip onlara hızlı dönüşler yapabiliyor musunuz? Dahası ürün ve hizmetlerinizi iyileştirmek ve geliştirmek için müşterilerinizden (takipçilerinizden) yararlanabiliyor musunuz? Eğer bunları yapabiliyorsanız markanız için sosyal medyayı etkin kullanabiliyorsunuz demektir. Peki, sosyal medyada iyi bir “dinlemeyi” nasıl yapabilirsiniz? Facebook yorumları: Eğer Facebook’u kullanıyorsanız, içerik paylaşımlarınıza gelen yorumları da düzenli takip etmelisiniz. Yorumlar bir beğeniyi, şikâyeti, öneriyi ya da başkaca bir konuyu içerebilir. Bu yorumlar bir nevi dijital kanal üzerinden size yönelmiş bir sesleniş gibidir. Bu seslenişi yanıtsız bırakmak bir sohbet ortamında karşınızdaki kişinin konuşmasını yanıtsız bırakmak gibidir. Yorumun içeriğine ve niteliğine göre şikâyetle ilgilenmeniz, beğeni ve önerilere teşekkür ederek yararlandığınızı işaret etmeniz önemlidir. Burada değerli olan yorumları düzenli, hatta mümkünse anlık olarak takip etmeniz ve hızlı biçimde yanıtlamanızdır. Bazı takipçiler yorumlarını “özel mesaj” alanından göndermeyi tercih eder. Bu mesajları(yorumları) da mutlaka büyük bir hassasiyetle takip etmeniz ve yanıtlamanız gerekir. Twitter mesajları: Markalar için önemli kanallardan birisi de Twitter. Birçok tüketicinin (müşterinin) markalarla hızlı biçimde etkileşime geçmek için Twitter’ı tercih ettiğini gözlemliyoruz. Özellikle kızgın müşterilerin markanıza Twitter üzerinden gönderdikleri mesajları hızlı biçimde yanıtlamak ve şikâyetin konusunu ortadan kaldırmak öfkenin büyümesi ve yayılması açısından hayati öneme sahip. Burada da etkin bir izleme sisteminin olması ve yanıtların hızlı verilmesi gerekir. İyi bir etkileşim yönetimi sağlanırsa bazen kızgın müşterilerin marka elçilerine bile dönüşmesi mümkün. Ayrıca Facebook özel mesajlarındaki gibi Twitter’da da “Direkt Mesaj” alanına gelen mesajlar da takip edilmeli ve yanıtlanmalı. Arama sonuçları: Facebook ve Twitter üzerinden doğrudan sizinle iletişime geçilmemiş bile olsa, markanız hakkındaki konuşmaları izlemeniz olası krizleri hızlıca önlemeniz kadar, satış fırsatları yakalamanız açısından da önemli. Bunun için Facebook, Twitter ve hatta Google arama özelliğini kullanabilirsiniz. Elbette, dinleme ve takip için özel programlar da kullanabilirsiniz. 46 Röportaj Helvanın asırlık lezzeti: Röportaj Koska Asırlık bir çınar olma yolunda ilerleyen Koska, ilk dükkânını İstanbul’un Koska semtinde açtığında köklerinin bu denli derine ulaşacağını öngörememişti belki. Koska bugün, günde 80 ton ürün üretebilen, 425 ürün çeşidine sahip, 2 üretim tesisi ve 6 mağazasıyla Türkiye dışına da ulaşan, büyük küçük birçok market, süpermarket rafında ürününe denk geleceğimiz bir büyüklüğe ulaştı. Koska Yönetim Kurulu Üyesi Emin Dindar’la Koska’nın dününü, bugününü ve yarınını konuştuk Koska’nın bir asrı geçen bir hikâyesi var. Bize bu hikâyeden kısaca bahseder misiniz? Koska’nın geçmişi 1900’lü yılların başında Denizli’de Hacı Emin Bey’in faaliyet gösterdiği helvacı dükkânına kadar uzanıyor. Baba mesleğini sürdüren Halil İbrahim Adil Dindar 1931 yılında İstanbul’a gelerek Koska semtinde bir dükkân açtı, zamanla ürettikleri helva ve tatlıların lezzeti ile ünlendi. Bulundukları semtten dolayı Koska Helvacısı olarak anılmaya başladı ve bu unvanı aldı. Şu an 3’üncü kuşak bir yönetime sahip Koska. Koska bu geleneği nasıl sürdürdü? Kuşaklar arası köprüler nasıl kuruldu öğrenebilir miyiz? Sadece aile olarak işimizi devam ettirmeye ve bunu da hakkıyla yapmaya çalışıyoruz. Bunun karşılığında da başarı ve süreklilik beraberinde kendiliğinden geliyor. Bununla beraber kardeşlerim ve akrabalarımın hepsi şirkette görevli oldukları bölümle ilgili profesyonel eğitim aldılar ve kendilerini bu doğrultuda geliştirdiler. Yönetim kadrosunda aile üyeleri dışında da işinin profesyoneli olan kişilerle çalışmayı tercih ettik her zaman. 47 48 Röportaj Koska’nın hali hazırdaki ürün gamını, üretim kapasitesini ve mağaza sayısını öğrenebilir miyiz? Koska, ağırlıklı olarak helva, tahin ve reçel üretiyor. Türkiye’nin en büyük helva üreticisiyiz. İstanbul Avcılar ve Kütahya Simav’da olmak üzere 2 üretim tesisimizde, günlük yaklaşık 50 ton helva, 20 ton reçel ve 10 ton lokum üretim kapasitesine sahibiz. 425 çeşit ürünümüz ile yılda toplam 17 bin ton üretim yapıyoruz. Hem yurt içinde hem yurt dışında yaptığımız yatırımlarla kısa zamanda hızla büyüyeceğimize inanıyoruz. Koska’nın Türkiye içinde ve dışında toplam 2 üretim tesisi ve 6 mağazası var. Ayrıca tüm perakendeci satış kanalları vasıtasıyla tüketicinin beğenisine sunulan ürünlerimiz Migros, Real, Kipa, Carrefour v.b. hipermarket, süpermarket ve yerel zincir marketlerle geniş bir kitleye ulaşıyor. Bildiğimiz üzere Koska’nın yurtdışı yatırımları da mevcut. Bize yurtdışındaki pazarla Türkiye pazarının artılarını ve eksilerini değerlendirir misiniz? Yurtdışında ürünlerimiz marketlerde ve süper marketlerde satılıyor. Yurtdışında Koska markamız çokça tercih ediliyor ve seviliyor. Satış sistemimiz FOB olduğu için açıkçası çok problem yaşamıyoruz. Nakliye müşterilerimiz tarafından organize ediliyor. Müşterilerimizin genelde nakliye firmaları ile yıllık anlaşmaları oluyor. Bizde buna uygun olarak Türkiye ayağını organize ediyoruz. Nakliyelerimiz kara ve deniz nakliyesi olmak üzere ikiye ayrılıyor. Sevkiyatlarımızın durumuna göre hava yolunu da kullanıyoruz. Nakliye ile ilgili çok problem yaşamıyoruz. Yalnız şu an 40 hc konteynerler kaldırıldı. Bu konteynerler sevkiyatlarımız için çok faydalı oluyordu. Konu ile ilgili gerekli itirazlarımızı ilettik ama sonuç ne olur bilemiyoruz. Ayrıca yurtdışından gelen araçların şoförlerinin İngilizce bilmemeleri çok sıkıntı yaratıyor. Farklı ülkelerden oldukları Röportaj için ortak bir dilde maalesef anlaşamıyoruz. Bu da bizim için problem oluyor. Ancak bu yöndeki gelişimi gayet iyi buluyorum. Artık firmalar daha bilinçli ve profesyonel. Ürünlerimize en az bizim kadar hassasiyet gösteriyorlar. Talimatlarımıza harfiyen uyuyorlar. Çünkü gıda dikkat edilmediği takdirde daha yoldayken bozulabileceği için gıda taşımacılığı da gerçekten profesyonellik gerektirmekte. Koska’nın Ar-Ge ve inovasyon konusundaki kıstasları ve olmazsa olmazları nelerdir? Koska bu konuya ne kadar bütçe ayırıyor? Üretimini ve pazarlamasını gerçekleştirdiğimiz tüm ürünlerimizde kalite kıstası birinci sırada. Ayrıca ürünlerimize tüketici daha kolay ulaşabilsin diye mümkün olan en makul fiyatlandırma politikasıyla hareket ediyoruz. Konusunda uzman kişilerle yaptığımız çalışmalar neticesinde ürünlerimizin faydalarını ve kullanım şekillerini türlü iletişim mecraları ile duyurmaya gayret ediyoruz. Bizim için en önemli unsurlardan biri de müşterilerimizin istekleri. Her zaman onların görüş ve düşüncelerine üretim ve pazarlama faaliyetlerini yürütmeye çalışıyoruz. 49 50 Röportaj Ar-Ge çalışmalarıyla ürünlerimizi, o bölgenin ağız tadına yakın tatlarda formüle ediyoruz. Müşterilerimizden gelen istek üzerine, mağazalarımız için yaptığımız bazı günlük ürünlerimizde doğal tatlandırıcılarla olan versiyonlarını üretiyoruz. Koska’nın geleceğe yönelik hedeflerini ve yatırım planlamalarını öğrenebilir miyiz? Türkiye’de pazar payımız yaklaşık yüzde 50, İstanbul Marmara’da ise bu oran yüzde 80’ e kadar çıkıyor. Şirket ciromuzun yüzde 20’sini ihracat oluşturuyor. 78 ülkeye ihracat yapıyoruz. 2015 sonu ihracat hedefimiz toplam 100 ülkeye ulaşmak. Şu an için piyasa seyrinde gidiyor, hedeflerimize uygun bir şekilde ilerliyoruz. 2015 yılında perakende yatırımlarımızı artırmak niyetindeyiz. 2015 yılı ciromuzu 225 milyon TL olarak görmek için çok çalışacağız, hedefimiz yüzde 25 büyüme. 108 yıllık birikimini dünyaya açan Koska markamız ile ciromuzu gelecek 5 yılda yüzde 100 artışla 400 milyon TL’ye yükseltmeyi amaçlıyoruz. Röportaj: Onur Kaya Marquette, Mayıs 2015 52 Denge Vedat Diriker vedatdiriker@phturkey.com Gözün feri en güzel ışık Yine üzerinde çok düşünülen, uğraşılan, araştırmalar yapılan bir konuyla baş başa bıraktı bizi editör arkadaşlarımız. Perakendede ışık kullanımı. Biraz geçen ay ki konuyla da bağlantılı aslında. Ne de olsa teknolojik bir gelişmeden ve bunun perakendedeki kullanımından bahsediyoruz. Spotlar, led ampuller, gün ışığı, sıcak tonlar, kozmetiğe, et ürünlerine tekstile, elektroniğe farklı tonlar, müşteriyi yormayacak ama dikkatini çekecek aydınlatma usulleri vb. Pek çok deneme yapıldı ve yapılmaya devam ediyor. Amaç, dükkânların içini daha cazip daha ilgi çekici, daha az yorucu yapmak ve aynı zamanda da müşteriyi daha fazla alışverişe teşvik etmek. Bazen konseptimize göre değişiklik göstermek üzere ya müşteriyi daha fazla mağazada tutabilmek ya da nokta vuruşlarla onu yönlendirip daha kısa zamanda daha çok şeye odaklanmasını sağlayıp alışveriş süresini daha verimli kullandırmak isteriz. Konu bir yandan perakendecilerin, müşterilerden gelen yönlendirmelerle tespit ve taleplerine göre şekillenirken diğer yandan da aydınlatma üreticilerinin farklı önerilerine tanık oluyoruz. Farklı ülkelerdeki gözlemlerimde konunun müşteri alışkanlıklarına, kültüre, geleneklere göre de değişiklik gösterdiğine tanık oldum. Hatta aynı zincirin iki farklı ülkedeki aydınlatma tercihlerinin de değişebildiğini aydınlatmada müşteri profilinin ne denli etkili olduğunun tespiti anlamında dikkat çekici buldum. Hele bu fark discount gibi sadelik üzerinde yükselen bir kon- septte olunca aydınlatmanın önemi bir kez daha ortaya çıkıyor. Ya da Avrupa’daki ve Türkiye’deki marketlerde kullanılan aydınlatma tercihleri ile Ortadoğu’daki tercihler de dikkat çekici şekilde farklı. Globalleşmenin ve çok uluslu perakendecilerin daha fazla ülkede standartlarını getirme çabalarının sonucu belki zaman içinde bu farklılıklar azalacak ama umut ediyorum aydınlatma usulleri üzerinde denemeler yapar ve buna yatırım yaparken asıl önemli olanı, yani müşterinin asıl görmek istediği aydınlığı ihmal etmeyiz. Bana göre her zaman asıl önemli olan personelin gözündeki ışıktır. Müşteri de dünyanın neresinde olursa olsun, güveni, samimiyeti, dürüstlüğü görebileceği gözlerdeki o ışığı aramaya devam edecek. 54 Araştırma Elektriğin tanrısı “Bırakın doğruları gelecek söylesin ve herkesi eserlerine ve başarılarına göre değerlendirsin. Bugün onların olsun; ama uğrunda çok uğraştığım gelecek, benimdir.” der ve yönünü geleceğe çevirir Nikola Tesla. Perakendede ışık kullanımını işlediğimiz bu sayımızda, hak ettiği değeri hiçbir zaman görememiş tüm zamanların büyük mucidi Tesla’ya şapkamızı çıkararak bir selam duralım istedik… Araştırma Nikola Tesla, tüm zamanların en büyük mucitlerinden biri olmasına rağmen ismi ders kitaplarında nadiren geçer ve yapmış olduğu çalışmalar maalesef pek bilinmez. Modern teknolojinin temelini oluşturan, bilim ve teknoloji yapısını kökünden değiştiren bu büyük bilim adamı, 700’e yakın patentle dünyanın en fazla patente sahip bilim insanı olarak dünya tarihine geçti. Modern dünyanın elektrik ve benzeri konularda çoğu icadını daha önceden gerçekleştirmesine rağmen değeri bilinmeyen bir mucit oldu Tesla. Fizikçi ve elektro fizik uzmanı olarak anılsa da onun için çok yönlü bir bilim insanı demek daha doğru. Sıra dışı bir hafızaya sahip olan, Sırp asıllı Amerikan vatandaşı Nikola Tesla, 1856’da Hırvatistan’daki Smijlan’da doğdu. 1875 yılında Avusturya Graz Politeknik Enstitüsü’nde elektrik mühendisliği okuyan Tesla, burada alternatif akım üzerine çalışmalar yapar. Ancak kişisel takıntıları ve asosyalliği nedeniyle 3’üncü sınıfta okulu bırakır. Bazı kaynaklar okulu bitirdiğini söylese de üniversite, Tesla’nın mezun olmadığını ve 55 56 Araştırma okula 1878 ilk döneminden sonra devam etmediğini bildirmiştir. Ailesiyle ilişkisini keserek bir oto mühendislik firmasında çalışmaya başlayan Tesla, bu dönemde oldukça ağır bir depresyon geçirir. Daha sonra babasının isteği üzerine 1880 yılının yaz döneminde Prag’ta ki Charles Ferdinand Üniversitesi’nde eğitim hayatına devam eder fakat babasının ölümü üzerine okulu bırakır. Öğrencilikte dikiş tutturamayan Tesla, Budapeşte’de ulusal telefon şirketinde çalışmaya başlar ve bir sene sonra şefliğe yükselir. Edison ve Tesla çekişmesi Tesla, 1882 yılında Paris’e taşınarak, Edison’un fikirlerini Avrupa’da uygulama konusunda çalışmalar yapan Continental Edison Şirketi’nde çalışmaya başlar. Burada doğru akım motorları ve dinamolar konusunda geniş ve önemli tecrübeler edinir. Üzerinde çalıştığı döner makineleri korumak için regüle edici kontrol cihazları icat eder ve yine aynı zamanda indüksiyon motorları üzerine çalışmaya başlar. Tesla’nın dönen manyetik alanlar ile olan ilgisi de bu döneme tekabül eder. Bu sırada ampulün patentini yeni alan ve elektriğin dağıtımı için bir sisteme ihtiyaç duyan Thomas Edison, Tesla’dan bu konuda yardım ister ve eğer sistemdeki sorunu çözebilirse ona büyük miktarda para vereceğini söyler. Tesla, sistemdeki sorunları çözerek Edison’u belki de milyon dolarlık bir masraftan kurtarır fakat hak ettiği parayı hiçbir zaman alamaz. Edison, ölüm döşeğindeyken Tesla’yı af dilemek için yanına çağırtır fakat Tesla, bu çağrıya karşılık vermez. Tesla, Edison’un çalışma yöntemleri hakkında şunu söylemişti: “Edison, bir samanlıkta kayıp bir iğneyi bulmak durumunda olsa Araştırma bir balarısı çalışkanlığı ile tüm samanların altına tek tek bakarak söz konusu iğneyi bulmaya çalışır. Ben bilimsel çalışmalarında buna sık sık tanık olurdum. Oysa biraz teorik çalışma, biraz da hesaplama yapmak suretiyle harcadığı vakit ve emeğin yüzde doksanından tasarruf edebilirdi.” Ford ile imtihanı Henry Ford, ürettiği motorlu aracıyla gövde gösterisi yaparken Tesla, Ford’un yanına giderek aslında bu araç için bu kadar büyük bir motora gerek olmadığını söyler. Ford, kendini fazla üstün gördüğünden Tesla’yı dinlemez. Bunun üzerine ateşleme sistemini icat eden Tesla icadını Ford’a gösterir ve her zaman olduğu gibi şanssızlığını burada da kıramayan Tesla, ateşleme sisteminin patentini Ford’a kaptırır. En önemli projesi Elektriğin bir kaynaktan çevreye yayılarak kablosuz ve çok yüksek miktarlarda iletilebileceği teorisini ilk defa ortaya koyan Nikola Tesla, 20 adet ampulü kablo olmadan 25 mil uzaktan yakarak teorisini kanıtlayıp, kayıtlara geçmiştir. Tesla’nın rüyası Tesla’nın en büyük hayali dünyaya bedava elektrik sağlamaktı. 1900 yılında, yatırımcı J.P. Morgan’ın sağladığı 150 bin dolarla Tesla, Long Island, New York’ta dünyanın telefon ve telgraf servislerini bağlayacak olan Telsiz Yayın Sistemi/ Wardenclyffe adındaki kulenin yapımına başladı. Aynı zamanda fotoğraf, borsa verileri ve hava durumu bilgisini dünya çapında aktarabilecek olan bu yayın kulesi, J.P. Morgan’ın, bu projenin dünyaya bedava enerji dağıtımı anlamına geldiğini fark edip, sermayesini geri çekmesi ile son buldu. Eğer destek o gün kesilmeseydi, günümüzde insanlar elektriği ücretsiz bir şekilde kablosuz olarak kullanabilecekti. Tesla’nın icatları Radyasyon Tedavisi: Tesla, radyasyonun bazı fiziksel rahatsızlıklarda tedavi edici özelliği olduğunu kanıtlamış ve daha sonra X ışınlarını kullanarak tıpta çığır açan makineyi, “Röntgen”i geliştirmiştir. Deniz Altı Torpidoları: Radyo kontrol antenleri 57 58 Araştırma İlginç notlar The Prestige filminde David Bowie, Nikola Tesla rolünde... için güvertenin metal yüzeyinin kullanılabileceğini fark eden Tesla, antenlerin gizli (içeride) olacağı için geminin suyun içinde farklı derinliklerde hareket edebileceğini iddia etmiş ve üretilen ilk torpidonun mühendisliğini yapmıştır. Radyo: Uzun yıllar Guglielmo Marconi tarafından icat edildiği söylense de temelleri incelendiğinde kesinlikle Tesla’nın icadı olduğu görülmüştür. Tesla’nın ölümünden 5 ay sonra Amerikan Yüksek Mahkemesi daha önce Amerikan Patent Ofisi tarafından Marconi adına onaylanan kablosuz iletişim tekniğinin geçersiz olduğuna ve patent hakkının Nikola Tesla’ya ait olduğuna karar vermiştir. Otomobil üreticilerine araçların uzaktan kumandalı kontrolünün mümkün olduğunu, isterlerse bunlarla ilgili çalışmalara hemen başlayacağını bildiren bir mektup yazmış fakat diğer yüzlerce teklifi gibi bu da kabul görmemiştir. Büyük, güçlü ve yüksek frekanslı elektrikle bulutları tetikleyebileceği- ni iddia etmiştir. Gelişmiş ülkelerde günümüzde bu konu Tesla’nın tecrübeleri ışığında araştırılmaktadır. Özellikle Rusya bu konuda önemli çalışmalar yapmaya devam ediyor. Niagara Şelalesi üzerine yapılan ilk hidroelektrik santrali de Tesla’nın imzasını taşır. Elektron mikroskobu, deşarj lambaları, florasan, neon lamba, dijital saat, alternatif akım ve alternatif akım motoru, en gelişmiş vakum tüpleri ve daha unutulmuş, patenti alınmamış, geliştirilmeye zaman bulunamamış yüzlercesi… Bilim adamları bugün onun notlarını satır satır inceliyor. Uçuk teorilerinin çoğu bugünün ünlü bilim adamları tarafından ispatlanmaya devam ediyor. Nikola Tesla, yaşadığı dönemde hak ettiği değeri ve desteği görmüş olsaydı belki de hayal dahi edemeyeceğimiz bir teknolojiye sahip olacaktık. Teşekkürler Tesla... • Nobel ödülünü reddetmiş tek bilim (fizik) adamıdır. • David Bowie’nin Nikola Tesla’yı canlandırdığı, Christopher Nolan’ın yönetmenliğini yaptığı, 2006 yapımı The Prestij adlı filmin, günümüzde Tesla’nın tanınmasında büyük bir katkı sağladığı ise aşikâr. • Elektrikli arabaların geliştiği günümüzde, yüzyılın dâhisinin adını gururla taşıyan Tesla Motors öncü teknolojisiyle bugün birçok tanınmış otomobil üreticisinden daha büyük bir kuruluş. • Nikola Tesla’nın ailevi sorunları onda ilginç takıntıların ortaya çıkmasında çok büyük rol oynadı. Örneğin; kristal, pırlanta ve inci gibi parlayan mücevherlerden nefret eder, kadınların taktığı küpelerden tiksinirdi. Yürürken adımlarını sayar, çorba kâsesinin, kahve fincanının, yemeklerin kübik parçacıklarını hesaplardı. Fiziksel ilişkileri açısından en ciddisi de başkalarının saçlarına dokunamamasıydı. • Tesla’nın fotografik hafızaya sahip olduğu yönü pek bilinmez. Tesla yaptığı, düşündüğü her icadı öncelikle kafasında tasarlardı. Hemen kağıda dökmez beyninde kurgulayıp çalıştırırdı. Üç boyutlu ve görselleştirme yeteneği çok yüksekti ve 6 dil konuşuyordu. 60 Dosya Mağazanızı doğru aydınlattığınıza emin misiniz? Mağazalar, müşterilerine kaliteli bir alışveriş deneyimi yaşatmak ve satışlarını artırabilmek için teknolojinin tüm imkanlarını kullanıyor. Dekorasyon, ses sistemleri, özel kokular ve ışıklandırma günümüz perakendesinde kaliteli ürün satmak kadar önemli hale geldi. Işıklandırmanın uzmanlarına doğru ışıklandırmanın nasıl yapılacağını sorduk Dosya Işık, insanlığın ilk tarihinden beri üzerinde araştırmalar yapılan konuların başında geliyor. Görme duyusu cisimlerden yansıyan ışığın gözdeki duyu hücrelerini uyarması ve oluşan sinyallerin beyindeki görme merkezinde yorumlanmasıyla gerçekleşiyor. Bir başka deyişle görme hareketinin gerçekleşmesi için ışığın olması gerekiyor. Kaliteli ışık daha iyi bir görüş sağladığı için günümüzde tüm mağazalar ve AVM’ler en kaliteli ışığı mekanlarında yaratmanın gayreti içerisinde. Işığın kalitesi ise güneş ışığına göre belirleniyor. Güneşin yarattığı ortama en çok benzeyen, en kaliteli ışık anlamına geliyor. Işık üzerine organize perakendeye hizmet sunan profesyoneller, ışığın satın alma ve mağazada kalma süresini ciddi anlamda etkilediğini ifade ediyor. Işık ve perakende ilişkisine dair görüşleri Marquette Plus okurları için derledik. Emre Güneş Ağustos Teknoloji Perakendeciler aydınlatmanın önemini keşfetmeli Aslında doğru aydınlatma kavramına en başından karşıyım. Doğru diye bir sıfat eklediğinizde aydınlatmanın sadece hesaplanabilir ve mühendislik ağırlıklı bir yaklaşıma ihtiyaç duyduğu ortaya çıkıyor. Evet, teknik hesaplamalar önemli bir tarafı ancak daha önemlisi tasarım sürecindeki insan algı ve deneyimini oluşturan önemli bir etmen olması. Bu haliyle kime, neye göre doğru demek lazım. İçerisinde tasarım olan her süreç gibi “öznel”, kişiden kişiye, kültürden kültüre değişen bir olgudan bahsediyoruz. Bu anlamda ilk olarak aydınlatmanın kurumsal kimliğin bir parçası olduğunu ve müşteri deneyiminde çok büyük bir role sahip olduğunu kabul etmekle başlamalıyız. Hedef kitlenizin beğenilerini kullanılan dekorasyon, müzik ve koku için nasıl önemsiyorsanız aydınlatma için de bir o kadar göz önünde bulundurmalısınız. Bugün önemli tüm perakende devlerinin her mağazasında nasıl belirli kurallar var ise aydınlatma için de aynı kurallar geçerli. Ve bu sadece ışık seviyesi değil, aydınlatma ürünlerinin renk sıcaklığı (sıcak-soğuk beyaz - Kelvin), renksel geri verim (CRI - Ra), ürün açısı gibi teknik özelliklerini de barındırır. Maalesef bizde birçok perakende devi için ürünün teknik özelliklerinden çok dekoratif yönü önemseniyor. Temelde aydınlatmanın önemini en çok renklerin doğru algılanması noktasında görüyoruz. Hemen hemen herkesin başına gelen mağazada aldığı yeşil kazağın evde başka gözükmesi sorunsalı, perakendecilerin en öncelikli eğilmeleri gereken problem. İnsanoğlu binlerce senelik evrimi sonucu renkleri gün ışığı altında algılayacak şekilde gelişmiş. Hal böyle olunca suni ışık kaynaklarının da aynı performansı göstermesi bekleniyor ki müşteri aldığı üründen emin olabilsin. Bu noktada CIE (Uluslararası Aydınlatma Komisyonu) tarafından suni ışık kaynaklarını renkleri tekrar edebilme yeteneklerini gösteren CRI (Color Rendering Index) renksel geri verim ön plana çıkıyor. Gün ışığını 100 olarak kabul eden bu ölçüm yönteminde suni ışık kaynakları 8 temel renkteki performanslarına göre bir not alıyorlar. Ve bu 8 renk değeri ortalaması 100’e ne kadar yaklaşır ise o kadar başarılı oluyor. Özellikle aydınlatma endüstrisi 80 CRI gibi değerleri yüksek gösterme taraftarı. Ancak özellikle günümüzde 90 ve üzeri hatta 95-98 CRI led ürünler satılabilir noktada. Üstüne üstlük bu hesaplamada yer almayan belirli 7 renk değeri daha var. Özellikle renklerin parlaklığını sağlayan derin kırmızı R9 değerine dikkat etmeleri çok önemli. Bu bilgiler kafa karıştırıcı olabilir, önemli olan perakendecilerin bugün aydınlatmanın önemini fark edip üzerine düşünmeleri ve konunun uzmanlarına yani aydınlatma tasarımcılarına danışmaları. Gerisi zaten gelecektir. 61 62 Dosya Cemil Azder - Üçge Mağaza Ekipmanları Doğru aydınlatma mağazanın heyecanıdır Mağazalarda teşhir edilen ürünleri en iyi şekilde müşteriye sunmak, marka imajını doğru bir biçimde yansıtmak adına aydınlatma uygulamaları çok büyük önem arz ediyor. Doğru aydınlatma markayı öne çıkarır, ürüne değer katar, görselliği artırır, alışverişe odaklılık sağlar. Doğru aydınlatmanın insanların satın alma davranışlarında önemli ölçüde artış sağladığı gözlemlenmiştir. Mağazada uygulanacak olan aydınlatmanın amacı insanları mağazaya yönlendirme, ilgi çekme, ürün görünümlerine yansıyacak olan kolaylık, marka imajına katacağı değerdir. Günümüzde birçok marka aydınlatma elemanları ile çok farklı uygulamalar yapmakta, mevsimsel mağaza değişim teşhir sistemi içerisinde aydınlatmayı doğru bir şekilde ürüne odaklandırıp değer katmakta. Aydınlatma ilk mağaza kurulumunda mimari ekibin kontrolünde olsa da görsel ekip de doğru aydınlatma için görev yapmalıdır. Mağaza aydınlatmaları mağazaların ya da teşhir edilecek ürünlerin tipine göre farklılık gösterir. Hipermarket, marka mağaza, indirimli ürün mağazaları gibi mağaza çeşitlerine göre aydınlatmaların şekli, rengi, tipi, lux değerleri, ekonomisi deği- şiklik gösterir. Mağazalarda uygulanacak aydınlatmaları genel aydınlatma ve spesifik aydınlatma olarak iki kısma ayırmakta fayda var. Genel aydınlatma mağaza için gerekli olan aydınlatma oranı seviyesini sağlamalı. Mağaza içinde müşteri dolaşımlarının rahatlığını, bölümlere ve ürünlere yönlenme aşamalarındaki kolaylığını yaratmalıdır. Tüketiciyi ürüne hızlı bir şekilde ulaştırmada katkı sağlamalıdır. Spesifik aydınlatma da aydınlatma düzeyi genel aydınlatmaya oranla çok daha yüksek olmalıdır. Bu aydınlatma biçiminde uygulanacak alan doğrudan ürünlerdir. Uygulanacak olan aydınlatma düzeyi genel aydınlatmanın üzerine çıkıp ürünü diğer öğelerden öne çıkarmalıdır. Günümüzün en büyük gider kaynakları enerji olduğundan aydınlatma için bu değeri minimize etmenin en kolay yolu mağaza için seçilecek olan aydınlatma ürünleridir. Led aydınlatmalar başlangıç maliyeti biraz fazla olmasına rağmen ciddi enerji tasarrufu sağlaması nedeniyle kısa zamanda bu açığını fazlasıyla kapatır. Led aydınlatma konusundaki teknolojik gelişmeler, ilk yatırım maliyetlerini makul seviyelere indirebiliyor. Genel olarak mağazada yapılacak olan doğru aydınlatma mağazanın heyecanıdır, dinamizmidir, ürünlerin değerini ve kalitesini göstermede en önemli araçlardan biridir. Dosya Ozan Ağan Samet Çetin Ozan Ağan - Pelsan İyi ışık AVM’de kalma süresini uzatıyor Işığın mağazacılıktaki önemini anlatmaya öncelikle mağaza içi aydınlatmasından başlayayım. Mağaza içi aydınlatmalarda kesinlikle renkler iyi seçilmiş olmalı. Özellikle tekstil ürünleri ve perakende satışına yönelik hizmet veren mağazalarda satılmak istenen ürün ön plana çıkarılmalı. Nasıl ki ürünler belli raflara belli aralıklarla diziliyorsa, ışıklar da bu dizilişe uygun olarak belirlenmeli. Işığın kalitesi ise renksel geri verim dediğimiz konuya göre belli oluyor. Renksel geri verim dediğimiz olay şudur: Sizin ürünlerde kullandığınız renklerden etiketteki renge kadar her ayrıntının sizin istediğiniz ve ürettiğiniz renk tonuyla aynı tonu yansıtmasıdır. Ürünün rengini ne kadar gerçek rengine yakın gösteriliyorsa ışık o kadar doğru kullanılıyordur. Burada gerçek renk ve gerçek ışık dediğimizde güneşi baz alıyoruz. Güneş ışığı dediğimiz değeri de şöyle anlatayım; 0 ile 100 arasında bir ışık değerini ele alıyoruz. Gün ışığını 100, karanlığı 0 diye düşünürsek ve bu gün ışığına ne kadar yaklaşırsak daha gerçekçi renk elde etmiş oluruz. Mesela bazı özel ledler 90’ın üzerinde bir değere sahip. Bu ledlerin mağazalarda kullanılması mağazalar artı değer kazandırır. Işığın ayrıca alış- veriş merkezlerindeki etkisi de büyük. Müşterilerin AVM’lerdeki kalma süreleri de AVM içindeki ışığın gün ışığına yakınlığıyla alakalı. Işık gün ışığına ne kadar yakınsa insanlar orada sıkılmadan daha fazla vakit geçirir. Mağazalar içinde geçerlidir bu. Mağazalar içinde de insanlar ışıktan ne kadar az rahatsız olursa mağaza içinde o kadar fazla vakit geçirir. Mağazaların seçimi konusunda da aydınlatmanın yeri önemlidir. Yan yana duran mağazalar arasından müşteri aydınlatmasını sevdiği mağazayı tercih eder. Süpermarketlerin, AVM’lerin artmasıyla birlikte ışık bilinci de gelişiyor. Perakendeciler ışığın öneminin farkına varıyor. Çünkü mesela mağazalardaki iade ürün oranına baktığımızda ışığı doğru kullanan mağazaların çok fazla iade ürün almadığını görüyoruz. Bunu bilen perakendeciler de her geçen gün ışığın önemini daha fazla anlıyor. Samet Çetin - Pelsan “Aydınlatma gerçekleşirken teknik şartnamelere dikkat edilmeli” Işıklandırma konusunu satış algısında dekoratif yönüyle ele alabiliriz. Özellikle led sektörünün gelişmesiyle birlikte renk sıcaklığında farklı renk sıcaklıklarının kullanıldığı armatürler müşteriye daha cazip geliyor. Örnek vermek gerekirse, mağaza vitrinleri artık müş- 63 64 Dosya teriyi çekmek için çok farklı renk tonlarındaki ışıklandırmaları kullanıyor. Böylece kendi sattığı ürünü daha şık bir şekilde gösterebiliyor. Ayrıca firmalar aydınlatma konusuna yatırım yaparken teknik şartnamelere dikkat etmeli. Biz proje birimlerimizde teknik şartnamelerin ve alt yapı gerekliliklerinin hepsini özenle yerine getiriyoruz. Alanın metrekaresini hesaplıyoruz, ürün kaç metrekarede aydınlatılmalı onu ölçüyoruz, aydınlatılacak objenin özelliklerini ele alıyoruz ve hepsiyle ilgili var olan standartlara da uyarak projeyi hayata geçiriyoruz. Eraslan Bakır Bilge Design “Işıklandırma bilinci Türkiye’de henüz oturmadı” Biz AVM aydınlatması yaparken AVM’lerin ışıl ışıl olmasına dikkat ediyoruz. Bizden istenen de bu oluyor zaten genelde. AVM’ler ve mağazalar müşterilerin dikkatlerini ışıkla çekmek istiyorlar. Köşeleri, dikkat çekilmek istenilen yerleri aydınlatıyoruz. Mağazalara yönelik çalışmalara gelinirse, mağazalar henüz öyle büyük taleplerle hareket etmiyor. Işığın bilincinde değiller. Belki cadde mağazaları yeni yeni ışık kullanımına dikkat ediyor fakat o bilincin ülkemizde henüz oturduğunu söylemem. Röportaj: Murat Küçük, Onur Kaya Marquette, Mayıs 2015 Dosya 65 66 Danışman Bütün dünya bir sahnedir. William Shakespeare Sinan Asılyazıcı sinanasiyazici@hotmail.com Sahne ışıkları Sahne Işıkları, (limelight) Charlie Chaplin’in bir filminin adı. Satış alanları da bizim bir tür sahnemizdir. Sahnenin hazırlanması gibi hazırlarız onu. Tekrar tekrar sahnelenen bir süreçtir bu. Her gün, Her sabah, Her akşam, Her türlü hava şartlarında ve mevsimde. Spotlarımız ürünlerimizi ve ‘starlarımız’ olan çalışanlarımızı aydınlatır. Tabi bu aydınlatmanın bir gereklilik birde teknik yönü var. Mağazacılığın temel prensipleri içerisinde geçen sözlerden birinde de şöyle der; insanlar görmedikleri ürünü satın almazlar. Doğallıkla kötü bir aydınlatma dahi olsa mağaza içindeki ürünler çoğunlukla görülmektedir. Ancak gene de bu sözden hareketle satış alanlarının daha iyi aydınlatılmasının ürünün görünmesine ve satışına olan olumlu etkilerini göz ardı etmemek gerekmektedir. İyi bir aydınlatma müşteri üzerinde etkilidir. Bu etkinin oranı yüzde 50’ler ile ifade edilmektedir. Bu etkileri 2 ana başlıkta toplamak mümkün. 1. Genel aydınlatma 2. Spesifik aydınlatma Her iki tip aydınlatmada; • Satın almaya yönlendirme, • Ürünleri aydınlatma, • Ürünlerdeki algılamaları kolaylaştırma ve • Müşterilerin rahat alışveriş yapması hedeflenmektedir. Geçmişte mağazalar bir açıdan daha fazla aydınlatılıyordu. Bu fazlalık tüm satış alanını yoğun olarak kapsıyordu. Günümüzde ise, mağaza tasarım ve gereksinimlerinin ışığında gereksiz aydınlatmalar pek yapılmıyor. Doğru aydınlatma projeleri mağaza proje aşamasındayken ele alınıyor. Mağaza layoutu planlanırken dikkate alınıyor. Ürünleri görmeyi, seçmeyi, almayı kolaylaştırıcı, daha ekonomik ve çevreci bir aydınlatma sistemi var artık. Genel giderler içerisinde giderek artan bir maliyet olan enerji, tasarruflu ve maliyeti düşüren ama daha uzun ömürlü sistemlerin kullanımı gerektirdi. Yeni nesil mağaza kuruluşlarında maliyet hesapları artık uzun dönemli yapılıyor. Yatırımın maliyetinden çok, uzun vadedeki getirisi hesaplanıyor. Projeye göre gün ışığından yararlanma hesaplanıyor. Ve daha da önemlisi, çevreci yatırımlar gün ışığına çıkıyor. 68 Haberler Boyner’den Son dönemde teknolojideki gelişmeler, perakende sektörü üzerindeki etkisini arttırıyor. Boyner Grubu’nun uzun süredir üzerinde çalıştığı ve alışverişin yeni icadı olarak tanıttığı “Hopi” görücüye çıktı atılımı Hopi’nin perakende sektörüne katacağı değerler hakkında bilgiler veren Boyner Grup CEO’su ve Yönetim Kurulu Başkanı Cem Boyner, şu bilgileri verdi: “Akıllı telefonlarda çalışan alışveriş uygulaması Hopi’nin alışverişin ötesinde perakende sektörünü canlandırma ve herkese kazandırma iddiası var. İlk etapta 30 üye markayla yolculuğuna başlayan Hopi kısa sürede üye marka sayısını 50’ye çıkaracak. Daha önce Advantage ve Back-up gibi uygulamaları hazırlamıştık. Bu kez de farklı bir yeniliğe imza attık. 25 milyon liralık yatırımla hayata geçirdiğimiz Hopi, alışverişte yepyeni bir dönem başlatma gibi büyük bir hedef koydu. Hopi’yi akıllı telefonlarına ücretsiz olarak indiren müşteriler, markaların özel kampanyalarından, müşterilere kişisel olarak sunulan olanaklardan, alışveriş yaparken anında indirimden yararlanacak. Bunun yanısıra müşteri aradığı ürünle ilgili Haberler bir fiyat araştırmasını da Hopi’den yapabilecek. Hopi kullananlara tercihlerine ve alışkanlıklarına uygun bildirimlerde de bulunulacak. Hopi akıllı telefonlarda hem IOS hem de Android işletim sistemli cihazlarda kullanılabilecek.” Paracıklarla alışveriş yapılacak Hopi’nin cazip kısmının alışveriş yaptıkça kazanılan ‘paracık’lar olduğunu belirten Boyner, “Hopi’den kazanılan bu ‘paracık’lar üye markalarda yapılacak alışverişlerde 2, 3, 5 hatta 10 kata varan değerlerde çarpılarak kullanılacak. Örneğin 10 lira değerindeki ‘paracık’ başka bir markanın kampanyasında 50 lira olarak kullanılabilecek. Hopi bu yönüyle perakende sektörüne dina- mizm getirmeyi hedefliyor.” dedi. Hedef 3 yıl içinde 15 milyon kullanıcı Cem Boyner, 16 milyon kayıtlı müşterilerinin olduğunu, bunun 10 milyonunun da akıllı telefon kullandığını söyledi. 3 yıl içinde 15 milyona yakın müşterisini Hopi kullanır hale getirmek istediklerini anlatan Cem Boyner, “Önümüzdeki hafta içinde müşterilerimiz Hopi’yi kullanmaya başlayacak. Hopi’nin tanıtımı için 4 bin mağazada 7 bin kişi eğitim aldı. Mağazalarda müşterilere sistemi anlatılacaklar. Bu uygulamayla perakende sektöründe hem satışları artırmayı hem de markaların stoklarını azaltmayı hedefliyoruz.” diye konuştu. Sistem şu şekilde işleyecek Uygulamanın özelliklerini anlatan Hopi Genel Müdürü Onur Erbay, şu bilgileri verdi: “Hopi müşterilerin ihtiyaç ve beklentilerini markaların binlerce teklifiyle en uygun biçimde eşleştiren bir uygulama. Markalar müşterilerine en uygun ürün ve teklifleri hazırlayacaklar. Bu yılsonuna kadar fotoğraf çekerek ürün arayabilme, mobil ödeme, Benim Olsa listesi oluşturma ve sevdikleriyle paylaşma gibi yenilikler de olacak. Bir yılsonunda 5 milyona yakın Hopi kullanıcısı olacağını tahmin ediyoruz. Hopi öncesi dönemde gömlek alana kravat, çanta alana cüzdan verilirdi. Hopi döneminde ise kravat alana gömlek, cüzdan alana çanta verilecek.” 69 70 Tasarım Ayakkabı Dünyası’ndan yeni mağaza konsepti Ayakkabı perakendeciliğinin öncü markalarından Ayakkabı Dünyası, 2014 yılında başlattığı 360 derece değişim felsefesiyle yeni bir kimlikle yoluna devam ediyor. Ayakkabı Dünyası İş Geliştirme Direktörü Gücüm Sümer değişen konsepti anlattı Tasarım 71 72 Tasarım “Çeyrek asra yakın bir süredir ayakkabı perakendeciliğinde hizmet veriyoruz. Büyüme planlarına paralel olarak mağaza konseptlerini de yeniliyoruz. Kadın, erkek, genç, yaşlı gibi temel demografilerin yanında, hayat tarzına uygun ürünler de sunmak ve bunu mağazada doğru şekilde sergilemek işin doğasını oluşturuyor. Tasarım 73 74 Tasarım Hedef her zaman müşterilerin, aradığı ürüne kolayca ulaşmasını ve bunu gerçekleştirirken de mağazanın dinamik yapısından keyifli vakit geçirmelerini sağlamak. Bu değişiminin hayat bulduğu ilk mağazamız ise Bursa Korupark AVM’de yer alıyor. Ferah atmosferi, net bir şekilde adreslenmiş yapısı, özellikle spor ve çocuk bölümlerindeki dinamik grafik tasarımlar son derece modern düşüncelerin yansıması... Mağazanın yenilenmesinden sonraki süreçte müşteri trafiğindeki artış ise değişimin en önemli göstergesi oldu. Önümüzdeki dönemde devam edecek bu yenilenmenin ayakkabı tutkunlarının daha çok dikkatini çekeceğine eminiz.” Tasarım 75 76 Haberler Paşabahçe’nin ilk yurtdışı mağazası açıldı Paşabahçe Mağazaları, uluslararası pazarlara açılarak büyüme hedefi doğrultusunda ilk yurtdışı mağazasını tasarım ve modanın şehri Milano’da hizmete açtı Perakende zinciri Paşabahçe Mağazaları’nın yurtdışındaki ilk mağazası, tasarım ve modanın şehri olarak bilinen İtalya’nın Milano kentinde açıldı. Versace, Gucci, Hermes, Louis Vuitton, Armani gibi dünyanın en ünlü markaların bulunduğu bölgede yer alan Paşabahçe Mağazaları’nın sadece İtalyanlardan değil, bugün Avrupa’nın en önemli ve en hızlı gelişen turizm destinasyonlarından biri konumundaki Milano’da turistlerden de büyük ilgi görmesi bekleniyor. Paşabahçe Mağazaları Genel Müdürü Esra Tokel, Milano mağazasıyla uluslararası büyüme hedefleri çerçevesinde ilk adımı attıklarını belirterek, “Önümüzdeki dönemde hem Avrupa hem de diğer coğrafyalardaki fırsatları değerlendirerek yurtdışı operasyonumuzu genişletmeyi amaçlıyoruz. 2015, Milano’daki mağazamızın performansını görme ve bundan sonraki yurtdışı rotamızı netleştirmek adına önemli bir yıl olacak. Avrupa, Rusya ve Körfez ülkeleri ilgimizi çekiyor. Milano’dan sonra İtalya’nın başka bir lokasyonunda mağaza açabileceğimiz gibi Avrupa’nın bir başka ülkesinde veya sosyo-ekonomik gelişmelere bağlı olarak Rusya veya Körfez Bölgesi’nde de mağaza açabiliriz.” dedi. 78 Haberler Boyner’in değişimine iki önemli isim atandı Boyner Büyük Mağazacılık’ta ‘Kategori’ ve ‘Ürün Yönetimi’ süreçlerinin tek bir çatı altında yürütülmesi için oluşturulan Chief Merchandising Officer (CMO) görevine çok katlı mağazacılık alanında uluslararası deneyime sahip Charlotte Gram Andersen atandı. Ayrıca Boyner ve YKM mağazalarının satış organizasyonlarının da birlikte yönetilmesine karar verilerek, Satış Genel Müdür Yardımcılığı görevine Tarık Gülsün getirildi Boyner Büyük Mağazacılık’ta yaşanan değişim sürecinde iki yeni pozisyon daha oluşturuldu. ‘Kategori’ ve ‘Ürün Yönetimi’ alanlarındaki faaliyetler, artık CMO tarafından tek çatı altında yürütülecek. Bu görevi, uluslararası alanda birçok saygın marka ve kuruluşu yöneten Charlotte Gram Andersen üstlendi. CMO’nun hedefleri arasında, marka ve ürün stratejilerinde yenilenme ve farklılaşma, ürün yönetiminde mükemmelleşme, giyim, giyim dışı kategoriler ve özel marka ekipleri arasındaki iş birliği ve koordinasyonun artırılması yer alıyor. Ayrıca Boyner ve YKM’nin satış organizasyonlarının da birlikte yönetilmesi kararlaştırıldı. Bu amaçla Satış Genel Müdür Yardımcılığı görevine sektörün başarılı isimlerinden Tarık Gülsün atandı. 80 Haberler Kurumsal iletişim problemlerine Namescroll çözümü Şirketlerin en çok karşılaştığı problemlerden birisi olan kurumsal iletişim sorunu Namescroll ile çözülüyor. Çalışanların iletişim bilgilerine ulaşamama, müşteri ve tedarikçileri içine alan bir merkezi rehberin olmayışı gibi sorunlar Komote Teknoloji tarafından geliştirilen Namescroll ile tarihe karışıyor. Bu sorunlara çözüm üretmek için yola çıkan Komote teknoloji ekibi, tek merkezden yönetilebilen, kurum içi iletişimi daha verimli hale getiren Namescroll isimli yazılımı geliştirdi. Cavme Group kuruluşu olan Ko- KMD ve GPD’ye yeni genel sekreter Perakende sektörünün güçlü iki derneğinin genel sekreterliğine sektörün deneyimli ismi Füsun Tavus atandı. “Kategori Mağazacılığı Derneği” (KMD) ile “Gıda Perakendecileri Derneği”nin (GPD) Genel Sekreterliği görevini üstlenen sektörün deneyimli ismi Füsun Tavus, 2011-2014 yılları arasında İstanbul Shopping Fest Genel Müdürlüğü görevini yürütmüştü. Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi, İşletme Bölümü mezun olan Füsun Tavus, İngiltere hükümetinin verdiği “Chevening Bursu”yla University of Surrey’de “Management – Yönetim” alanında yüksek lisans yaptı. Master tezini “Kültürel Farklılıkların Uluslararası İş Hayatında Algılanması ve Önemi” konusunda hazırlayan Tavus, genç yaşta yurtdışında 20 farklı ülkede 100’ü aşkın fuar düzenledi. TİM Maslak Show Center’in Genel Koordinatörlüğü’nü dört yıl boyunca sürdürdükten sonra, 2011-2014 yılları arasında İstanbul Shopping Fest Genel Müdürlüğü görevini başarıyla sürdürdü. İyi derecede İngilizce bilen Füsun Tavus, Nisan 2015’ten itibaren perakende sektörünün güçlü dernekleri “Kategori Mağazacılığı Derneği” ve “Gıda Perakendecileri Derneği”nin Genel Sekreterliği görevine başladı. mote Teknoloji tarafından geliştirilen “Kurumsal Rehber Yönetimi” yazılımı Namescroll, kurumun tüm rehberini tek merkezde toplanmasına ve yönetilmesine yardımcı oluyor. Sistem aynı zamanda çalışanlar arasında anlık mesajlaşma ve raporlama modülü de bulunduruyor. Uygulama ayrıca, çalışanlara tüm raporlarını mobilden yazma ve yöneticilerine ulaştırma imkânı sunuyor. Yazılım, yöneticilere “push notification” ile şirket duyurularını tek tıkla tüm rehberlerine ulaştırma imkânı da sağlıyor. 82 Gezi Nihat Sandıkçıoğlu Rusya’yı Marquette için yazdı Derneğimizin kuruluşundan bu yana dünyanın önemli büyük şehirlerindeki AVM oluşumlarını görmek ve değerlendirmek amacıyla gerçekleştirmekte olduğumuz inceleme gezilerimizden 8’incisini Rusya’nın Moskova ve St. Petersburg şehirlerine yaptık. Sektörümüzün önemli AVM’lerinin yöneticileri, AVM kiralama ve yönetim danışmanları, hizmet ve etkinlik yöneticileri ve perakende sektöründen temsilcilerin olduğu toplam 22 kişilik grubumuzla seyahatimiz 07 Nisan 2015 sabahı İstanbul - Moskova uçuşuyla başladı. Bundan önceki Dubai, Çin, Polonya, Portekiz, Hong Kong-Singapur, İngiltere ve Danimarka-İsveç gezilerimizde olduğu gibi esas amacımız dünya literatürüne girmiş AVM’lerin yöneticileriyle buluşup birinci ağızdan AVM’lerinin yatırım ve pazarlama konularında öne çıkan özellikleri hakkında bilgi almaya konsantre olduk. Böylece katılımcılarımız başka pazarlardaki deneyimleri öğrenme şansı da yakaladı. Gezi 83 84 Gezi Tabii bu arada şehrin en güzel restoranlarında yemek ve gezilmesi gereken müze ve şehir meydanlarını gezmeyi ve ülkenin kültürü hakkında görgümüzü artırmayı da ihmal etmedik. 2 gün Moskova’da 3 gün St.Petersburg’da toplam 14 AVM ziyareti gerçekleştirdik. Gum, Gostınnıy Dvor, Tsvetnoy Market Store, Tsum, Avia Park, Metropolis, Evropeysky, Galeria, Passage Mall, Vremena Goda, Mega Parnas, Stockman ve Grand Karıon gibi Rusya’nın en önemli AVM’lerini gezme fırsatı bulduk. Gezi Muhteşem Hermitaj Müzesi, Kızıl Meydan, Nazım Hikmet’in mezarı, Moskova kanal tekne turu, St. Isaac Katedrali, Kanlı Kilise, Puşkin Köyü ve Yazlık Saray gibi Rusya’nın önemli yerlerini gezmek AVM’lerin yanı sıra hatıralarımızda yer edecektir mutlaka. Eski kültürlerini yaşatan yapıları koruyarak en yeniyi ve moderni hem kendi halkına hem de önemli bir turizm merkezi olarak dünya vatandaşlarına sunan Moskova ve artık tam bir Avrupalı sayılan St. Petersburg’un kendine özgü kültür ve yaşam tarzıyla katılımcılar için yararlanacakları örnekler oluşturduğuna inanıyorum. Böylesine yüksek nitelikli ve uyumlu bir grup ile bu turu gerçekleştirmiş olmaktan dolayı da katılımcılar arasında memnuniyet en üst düzeydeydi diyebilirim. Gezimizin en unutulmazları; Moskova’da Gum AVM, metro istasyonları ve Kızıl Meydan, St. Petersburg’da Avrupa’nın en büyük AVM’si ve bir Türk yatırımcısı tarafından geliştirilmiş AviaPark, Hermitaj Müzesi ve Yazlık Saray ve özellikle benim için Moskova Pushkin Cafe’de yediğim muhteşem hot chocolate sufle İdi. Nisan 2015 Moskova - St.Petersburg Nihat SANDIKCIOĞLU AYD Genel Sekreteri 85 86 Röportaj Sahnelerin güleç yüzü Suzan Kardeş İnsanları bazen olmak istedikleri bazen de hiç hayal etmedikleri karakterlere büründüren sihirli ellere sahip Suzan Kardeş, makyözlüğünün yanı sıra her parmağına ayrı bir marifet yerleştirmiş. Hikâyesine 1982’de başlayan ve disiplinli çalışmayı beceremese de görev adamı olduğunu söyleyen Kardeş’in tavsiyesi “Hayal kurmaktan kaçmayın…” Makyaj yapmaya ilk olarak Hürriyet Gazetesinin fotoromanlarında başladınız. Bize bu dönemin öncesini ve mesleğe nasıl başladığınızı anlatabilir misiniz? Fotoromanlık serüvenim 1982 yılında Liza Tuna ile başladı. Bu sırada babam İstanbul’dan ev aldı. Eşyalarımız trenle geldi, biz otobüsle. Akrabalarımızı ve köpeğimizi orada bıraktık. Sekiz yaşındaydım. Acıklı bir hikâyeydi. Babaannemden sonra ailenin en büyüğü babamdı. Her- kes, bu yaşta göç yapılır mı, dedi. Babamsa “Tito ölünce burada kardeş kardeşi vuracak, ben çocuklarımı selamete çıkaracağım” dedi ve göç maceramız böylelikle başlamış oldu. Meşhur Figaro Kuaför’de çalışırken Liza Tuna ile tanıştım ve bana akşamları Şan Tiyatrosu’na gelir misin diye sordu. Hisseli Harikalar Kumpanyası’nda akşamları perukları taramamı istedi. Kabul ettim. Böylece şov dünyasına girmiş oldum ve hem saç hem de makyaj yapmaya başladım. Röportaj 87 88 Röportaj Bize doğduğunuz yer olan Yugoslavya’dan bahseder misiniz? Eski Yugoslavya diye bilinen bir yerde doğdum. Ve orası da Kosovska Mitrovica idi. Türklerin daha fazla olduğu bir şehirdi. O zaman tabi ki Kosova’nın baş şehri Priştine idi. Halen öyle ama o dönemde baş şehir Beyrut olduğu için biz aslında bir kasaba şehrinde yaşıyorduk. Beş yaşında birçok dili konuşabiliyormuşsunuz. Bu nasıl oldu? Çünkü Kosova bölgesi savaştan önce bütün dillerin konuşulduğu bir yerdi. Makedon, Boşnak, Arnavut, Hırvat, Sırp, Türk. Yani hepimiz bir arada yaşıyorduk. Yani o yüzden de işte sokakta bakkal Arnavut, kasap Makedon oluyordu. Bunun yanı sıra sokakta ve her yerde farklı dil bilen çocuklarla beraber büyüdüm. Bu yüzden de zaten dilleri öğrenmeme imkân yoktu. Benim jenerasyonda her çocuk en az 3-4 dil bilirdi. Balkan şarkıları, ezgileri deyince ne anlamalıyız? Düğün ve cenaze… Reklam filmleri, tiyatro toplulukları ve daha birçok alanda yaptığınız makyajlarla dikkatleri üzerinize çekmeyi başardınız. Bizim bildiğimiz bir banka reklamı için Haluk Bilginer’e yaptığınız ‘Atatürk’ makyajı sizin için oldukça önemli bir yere sahip. Sizin mihenk taşı olarak kabul ettiğiniz ve çok sevdiğiniz projeleriniz hangileri oldu? Metin Serezli’ye yaptığım Necip Fazıl Kısakürek makyajı, Belene dizisi, Atıf Yılmaz’ın yönettiği Türkan Şoray’ın başrolünü oynadığı Tatlı Betüş dizisi, BKM’de Bir Demet Tiyatro ile başlayan hikâyemde BKM’nin yap- tığı ilk film Vizontele ve tüm filmlerinde yarattığım tiplemeler benim için oldukça önemli bir yere sahip. Son dönemlerde Tolga Çevik’e yaptığım reklamlarda ki tiplemeler, Komedi Dükkânı, Arkadaşım Hoş geldin de ki tiplemeler. Yılmaz Erdoğan’ın rol aldığı son reklam filminde ki yaptığım banka tiplemeleri, Binnur Kaya, Demet Akbağ ve Turgut Özal Hologram çalışması, sevdiğim projeler arasında yer alır. Sezen Aksu, Türkan Şoray, Goran Bregoviç, Yılmaz Erdoğan, Demet Akbağ, Cem Yılmaz, Tolga Çevik ve daha birçok ünlünün sanatçının sahne makyajını yaptınız. Peki ya makyajını yapmayı çok istediğiniz Türkiye’de veya dünyada bir star var mı? Madonna’ya makyaj yapmayı çok isterdim. Röportaj Şarkı söyleme isteğinizin Sezen Aksu’yla ortaya çıktığını biliyoruz. Bu durum nasıl gelişti? Beni benden fazla tanır Sezen Hanım. Bir gün sahnede bana “Hadi bakalım, ben senin hikâyeni biliyorum, şimdi herkes öğrensin” dedi ve yola da öyle çıktık. Daha sonra ilk albüm çalışmasına onun stüdyosunda başladım. Sizin için sahnenin, müzik yapmanın anlamı nedir? Şarkı söylemek her gece bir film hikâyesi gibi geliyor bana. Sahnede olmak bana kendimi güvende hissettiriyor. Sizce kendi varoluşunuzu en iyi ne ile ortaya koyuyorsunuz? Kendi varoluşumu ürettiklerimle ortaya koyuyorum. Kızınızdan bahsetsek. Tanıyabilir miyiz kısaca kendisini? Bir kızım var Begüm isminde. Kendisi 30 yaşında ve grafik tasarım işiyle ilgileniyor. Baktığımız zaman karşımızda kale gibi bir kadın var. Bu güzel kadının özlem duyduğu bir şeyler var mı acaba? Kendinizde huysuzlandığınız ve düzeltemediğiniz bir özelliğiniz var mı? Aslına bakarsanız kendimi pek disiplinli olarak tanımlamam. Kendi hayatımda spor vs yapamam. Disiplinde giden bir şey de olmadı hayatımda. Çünkü ben görev adamıyım biraz. O yüzden de bana verilen görevi yapmayı severim. Gocunmam bundan. Hedef göster bana, ben orayı elde edene kadar şartları zorlar yaparım. O gün ne yapmam gerekiyorsa yapmaya çalışırım. Bazen de hiç olmayacak kadar tembelleşirim. Ama disipline gelirsek maalesef hiç disiplinli olamadım tam anlamıyla. Keşke olabilseydim. Bir de disiplinli olmak yalnız başına olacak bir şey değildir. Biraz ekip işidir bu. Organize olmakla ilgili bir şeydir. 89 90 Röportaj Gelecekte kendinizi nerede görüyorsunuz? Gelecekte kendimi bacağımda ekoseli battaniye ve çok süslü sallanan bir koltukta hikâyelerimi karşımda oturan bir sürü gençlere ve torunlarıma anlatırken görüyorum. Çünkü anlatılacak çok şeyim var. Vazgeçemem dediğiniz neler var? Başta kızım, kırmızı rujum, bilekliğim ve hayallerim. Devam eden ve önümüzdeki süreçte var olacak projelerinizden bahsedebilir misiniz? Hayallerimi gerçekleştirmeye devam ediyorum. Şanslı biri olmanın yanında hep çalıştım ve çalışmanın karşılığını hayallerime ulaşarak aldım. Her çarşamba kendi günü ve saatimde Beyoğlu Zarifi sahnesindeyim… Yeni şarkımız ‘Şişede Bade Durmaz’ ı çıkarttık. Her yıl mayıs ayında ritüeli bozmadan bir şarkı veya albüm çıkartırız. Hıdrellez’in şansına inanırım ben. Sinema ve dizi çekimleri devam, 360 TV’de hafta içi her gün “Suzan’a Geldiler” programımız devam ediyor. Kendi Youtube kanalım var ve onun üzerine çalışmalarımız devam etmekte. “Kaçın Suzan” geliyor isimli projemizde makyaj yapmanın sırlarını ve püf noktalarını anlatıyorum. Sokakta birini bulup makyaj yapıyorum ve bunu kendi kanalımızdan paylaşıyoruz. Her an her yerden çıkabilirim. Sayfamıza abone olup takip ederlerse işlerine yarayacak birçok bilgiye ulaşacaklardır. Sosyal medyadan da zaten her projemizi duyurmaya devam ediyoruz. Bizi takipte kalın. Bu dünyaya ve sevenlerinize ne mesajınız var? Herkese sevgiler… Hayal kurmaktan kaçmayın… 92 Aktüel Asiye Karademir asiye@pebev.com Yalan dünya bize kaldı Kulaklarınızda Kayahan’dan dününüze, bugününüze dair birkaç söz geçiyordur mutlaka … Kiminin ilanı aşk ettiği şarkıydı “Gönül sayfam” ,geceler boyu sevgiliyi düşündüğümüz “Geceler” bestesiydi kulaklarda çınlayan, bizden biriydi “Ben Anadolu çocuğuyum” derdi, daha nice nice şarkıyla yolu sevgiden geçenlerin sevgilisiydi Caddeler, sokaklar, yaşadığı köy şarkılarının isimlerinden oluşuyordu; Penceresi sevgiye açılıyordu; gönül bahçesiydi yürüdüğü sokak, caddeler boyu aşk şarkıları söylerdi. Kayahan “yolu sevgiden geçen herkese” sloganıyla kucakladı sevenlerini... 9 Mart 1949 tarihinde İzmir’de doğmuştu Türk pop müziğinin büyük adamı, çocukluk ve gençlik yıllarını Ankara’da geçirmişti. Yaşadığı Gö- meç’te tüm sokak ve caddeler isimlerini şarkılarından aldı, Gömeç’le olan bağını “Gömeç” adlı şarkısında notalara döktü. Nilüfer’e verdiği “Geceler”, “Kar Taneleri”, “Esmer Günler” gibi parçalar Türk pop müziğinin en iyi besteleri arasına girdi. Müzik hayatı boyunca sadece kendi yazdığı parçaları seslendirdi. 1991 yılında çıkardığı “Yemin Ettim” Kayahan’ın ses geti- Aktüel ren ilk albümüydü. 1993 yılında ise “Son Şarkılarım” adını verdiği çalışmasında söz ve müziği yine kendisine ait 10 şarkı yer aldı. 1995’te “Benim Penceremden” adlı albümündeki “Ben Anadolu Çocuğuyum”, “Allah’ım Neydi Günahım” gibi başarılı besteleri de birçok müzisyen tarafından seslendirildi. Büyük usta 1996 tarihinde “Canımın Yaprakları” ve “Emrin Olur” albümü ile birlikte daha popüler besteler yaptı. Dönemin hit parçaları “Emrin Olur”, “Atın Beni Denizlere” ve “Şampiyon” dilden dile yayıldı. 9. Albümü “Beni Azad Et” 2000 yılında çıktı. Aynı yılın sonunda “Gönül Sayfam” ve albümle aynı adı taşıyan parça müzik dünyasındaki tüm dikkatleri Kayahan’a çevirdi. 1986 yılında uluslararası Akdeniz Müzik Yarışması’nda “Geceler” adlı şarkısıyla “Altın Portakal” ödülüne layık görüldü. Albüm çalışmaları dışında 1989’da “Ve Melonkoli” ve 1990’da “Gözlerinin Hapsindeyim” ile iki kere Eurovision Şarkı Yarışması’na katıldı. İlklerin adamıydı; yurt içinde ve yurt dışında pek çok konser veren büyük usta 29 Ekim 1992 yılında Ankara Kızılay Meydanı’nda 160 bininin üzerinde izleyiciye verdiği konserle tarihe geçti. Doğa dostuydu, çevre konusundaki duyarlılığıyla bilenen Kayahan insanların ilgisini arttırmak amacıyla pek çok yardım konseri vermiş , gönüllü olarak çalışmalara katılmıştı. Büyük ustaydı; birçok sanatçının ağabeysi, yoldaşı oldu. Büyük bir babaydı; kendi evlatları gibi gördü insanları, sevgiyi aşıladı. Sevgi adamıydı; en çok korktuğu sevgisiz kalmaktı. Ve son sloganı “Allah Kimseyi Sevgisiz Bırakmasın” oldu… Halk ozanıydı bugününü bilir gibi “Yalan Dünya”yı bize bıraktı.. 93 94 Moda Şenay Kızıl senay@pebev.com Dünya starları O’nun peşinde: Mert Alas Türkiye’de belki birçok kişinin tanımadığı ama moda fotoğrafçılığında dünyanın aranılan ismi Mert Alaş… Hollywood yıldızları, dünyaca ünlü modeller, aktrisler, şarkıcılar, herkes ama herkes ona poz vermek için birbiriyle yarışıyor desek yanlış olmaz sanırım. Bu sayımızda Mert Alaş’ın dünya starlarının aranılan fotoğrafçısı olduğu hikayesine bir göz atmak istedik Mert Alaş 1971 yılında Türkiye’de doğdu. Grafik tasarım ve klasik müzik alanında bir süre çalışan Alaş, İngilizcesini ilerletmek için gittiği İngiltere’de, Galler doğumlu Marcus Piggott’la tanışınca kariyer planlamasını fotoğrafçılık üzerine yaptı. İkili tarafından oluşturulan ve Mert and Marcus olarak bilinen moda fotoğrafçıları, işe çok yakın iki kız arkadaşlarının fotoğraflarını hobi olarak çekmeyle başlar. Çektikleri fotoğrafları gören Marcus’un ünlü bir moda dergisinde çalışan moda editörü arkadaşı, fotoğrafların polaroidini beğendiğini ve yayınlamak istediğini söyler. Böylece fotoğraflar ertesi ay dergide yayınlanır. Fotoğrafları gören birçok sanat Moda ve moda dergileri, ikiliye fotoğraflarını yayınlama teklifleriyle gelmeye başlar. Bu yolculuğa çıkan ikili, aralarında Pirelli takviminin de bulunduğu birçok işe imza atarlar. İkili, şimdilerde günümüzün en önemli moda fotoğrafçıları arasında gösterilirken çektikleri fotoğraflarsa dünya çapında ses getiriyor. İkilinin birlikte çalıştığı ilk ünlü ise Björk olur. Daha sonra bu portföye Lady Gaga, Shakira, Jennifer Lopez, Madonna, Kylie Minogue, Kate Moss, Miley Cyrus, Victoria Beckham, Kim Kardashian, Scarlett Johansson ve Gisele Bündchen’in de içinde bulunduğu birçok ünlü isim eklenir. Alaş ve Piggott, İngiliz The Times gazetesi tarafından moda dünyasının en etkili 25 kişisi arasında gösterildi. Vogue USA ve Italia, W Magazine, Arena, Homme Plus için çekimler yapan yaratıcı ikili, Louis Vuitton, Missoni, Giorgio Armani, Fendi, Kenzo ve Miu Miu gibi markalarla da çalışma yapıyor. Fotoğraflarında ön plana çıkan, aykırı, sofistike ve güçlü kadın imajı… Geçtiğimiz günlerde Interview dergisine poz veren 51 yaşındaki Liz Taylor, Alaş’ın favori divası. Alaş’ın aynı dönemde yaşamayıp fotoğraflamak istediği ünlüyse Marilyn Monroe. Alaş, Monroe’nun etrafını kuşatan eşsiz bir ışığı olduğunu söylüyor. Kate Moss, Naomi Campbell, Lara Stone, Natalia Vodianova Amber Valetta, Jeneil Williamsb, Kristen McMenamy ve Daria Werbowy gibi isimleri yakın zamanda fotoğraflayan Alaş, 8 ünlü modeli aynı karede buluşturdu. Alaş’ın yükseliş hikayesinin giderek artacağıysa aşikar… 95 96 Etkinlik Efsanevi Keman Virtüözü David Garrett, ilk kez Türkiye’de! Günümüzün, yaşayan en önemli keman virtüözlerinden David Garrett, IEG Live ve Piu Müzik işbirliğiyle Türkiye’de ilk kez konser verecek. 20 Mayıs 2015’te Haliç Kongre Merkezi’nde hayranlarıyla buluşacak genç sanatçı, harikalar yarattığı kemanıyla İstanbullu müzik severleri büyülemeye hazırlanıyor. Dinleyiciyi bambaşka bir dünyaya götüren Garrett, İstanbul sahnesinde seyircisine, Johannes Brahms’ın klasiklerinden oluşan doyumsuz bir keman resitali sunacak. Haliç Kongre Merkezi / 20 Mayıs 2015 Hugh Jackman “An Evening with Hugh Jackman” gösterisi kaldığı yerden devam ediyor! İstanbulda 7 Mart tarihinde ilk gösterisini yapan ancak ikinci gününde ses tellerindeki kanama sebebiyle sahne alamayan Hugh Jackman yeniden sahne almak üzere geri dönüyor. “An Evening with Hugh Jackman” gösterisi hafızalardan silinmeyecek bir performansla kal- dığı yerden devam edecek. Tony Ödülü sahibi Hugh Jackman; en çok ‘’Wolverine’’, ‘’X-Men’’, ‘’Les Misérables (Sefiller)’’ ve ‘’Real Steel’’ gibi filmleriyle tanınan dünyaca ünlü bir aktör. Satış rekorları kıran Broadway şovunda Avustralyalı sanatçı; şarkıcılık ve danstaki yete- neklerini bire bir gözler önüne seriyor. Gösteride 32 kişilik bir orkestra ve dansçılar Jackman’a eşlik ediyor. Sanatçı gösteriyi genelde doğaçlama bir şekilde sürdürüyor ve etkileyici iletişimi ile gösteriyi canlı ve eğlenceli tutuyor. Zorlu Center PSM / 30, 31 Mayıs - 1 Haziran 2015 Etkinilik Bilimkurgu severlerin heyecanla beklediği Mad-Max : Fury Road için geri sayım başladı! Post-apokaliptik türünün yaratıcısı ve efsanevi “Mad Max” filmlerinin ardındaki usta yönetmen George Miller’ın bir kez daha yönetmen koltuğunda oturduğu Mad Max: Fury Road geri dönüyor! Charlize Theron ve Tom Hardy’nin rol aldığı film, serinin dördüncü bölümü. Filmin diğer başrollerinde; Nicholas Hoult, Hugh Keays-Byrne, Nathan Jones, Josh Helman, Rosie Huntington-Whiteley, Riley Keough, Zoë Kravitz yer alıyor. Zorlu geçmişi Mad Max’i hayatta kalmak için en iyi yolun yalnız olmak gerektiğine inandırmıştır. Yine de bir şekilde kendini Furiosa adlı liderlerinin peşinde çorak topraklardaki savaş ortamından, sürekli kaçarak hayatta kalmaya çalışan bir grubun arasında bulur. Yaşadıkları ortamı zalimce yöneten Immortan Joe’dan kaçmaktadırlar ve Joe kendisinden çalınan ve yeri doldurulamayacak derecede önemli kaybının peşindedir. 15 Mayıs 2015 itibarıyla sinemalarda Sertab Erener Bursa Jolly Joker’de sahne alacak Türk pop müziğinin en iyi seslerinden biri olan ünlü şarkıcı, yeni çalışmalarının yanı sıra eski şarkılarına da yer vererek seyircilere unutulmaz bir gece yaşatacak. Bursa Jolly Joker / 12 Haziran 2015 97 98 Etkinlik 18’inci Uluslararası Ankara Caz Festivali başlıyor! Bu yıl 18’incisi gerçekleştirilecek olan Uluslar arası Ankara Caz Festivali’nde konserler, mayıs ayı sonuna kadar devam edecek. 9 Mayıs saat 20.00’de gerçekleştirilecek açılış konserini, Hava Kuvvetleri Komutanlığı’nın “Cazın Kartalları Orkestrası”nın verecek. 16 Mayıs’ta Türk asıllı Hollandalı vokal Karsu Dönmez konseri gerçekleşecek. 17 Mayıs’ta caz sanatçısı, besteci ve basçı Ozan Musluoğlu, son albümü “My Best Friends Are Vocalists” ile festivalin konuklarından biri olacak. Musluoğlu’na Fatih Erkoç, Bora Uzer, Sibel Köse, İlham Gencer, İpek Dinç, Sanem Kalfa ve Meltem Ege sesiyle eşlik edecek. Ülke sınırlarını aşan müzik ve şovları ile Ayhan Sicimoğlu & Latin All Stars 19 Mayıs’ta sahne alacak. Önde gelen caz piyanistlerinden Kerem Görsev, Amerikan caz ustası Ernie Watts ile “Emirgan Project” isimli eseri 22 Mayıs’ta icra edecek. 23 Mayıs’ta İtalyan Gezici Orkestrası “Funk Off” caz severlerle buluşacak. Festivalin kapanışı, 30 Mayıs’ta Burhan Öçal öncülüğünde “İstanbul Oriental Ensemble” grubunun konseriyle yapılacak Ankara / 9-30 Mayıs 2015 29’uncu Uluslar arası İzmir Festivali, İzmirli sanatseverlerle buluşmaya hazırlanıyor… İzmir Kültür Sanat ve E ğ i t i m Vakfı’nın 26 Mayıs- 2 Temmuz 2015 Tarihleri arasında düzenlediği 29’uncu Uluslar arası İzmir Fes- tivali, 26 Mayıs 2015 Salı akşamı AASM’de yapılacak. Açılışı Ricardo Muti Yönetminde “Luigi Cherubini Gençlik Orkestrası” yapacak. 2 İzmir / 26 Mayıs - 2 Temmuz 2015 Temmuz 2015 Perşembe akşamı Kültürpark Açıkhava Tiyatrosunda yapılacak Cenevre Büyük Tiyatrosu Balesi’nin gösterisi ile son bulacak. 100 Haberler İzmir Park, Dr. Pierre Dukan’ı ağırladı Dukan Diyetinin yaratıcısı Pierre Dukan, “50 Şampiyon” adlı yeni kitabının imza günü kapsamında Konak-Eşrefpaşa’da yer alan İzmir Park Alışveriş Merkezi’nde okurlarıyla buluştu. D&R işbirliği ile düzenlenen etkinlikte ünlü doktorun diyet programıyla zayıflayan birçok takipçisi bir araya geldi. Fransız Doktor Pierre Dukan’ın 40 yıldan uzun süredir üzerinde çalıştığı, insanların hayatını değiştiren ünlü “Dukan Diyeti”nin temel prensiplerini anlattığı söyleşide, şişmanlığın sebebinin ihtiyacımız olan gerçek besinlerle beslenmiyor olmamızdan kaynaklandığı belirtti. Aşırı kiloya karşı savaşta proteinlerin gitgide daha önemli bir rol oynadığını açıklayan Dukan, fazla kilonun ve diyabetin sorumlusunun karbonhidrat ve yağ fazlalığı olduğunu söyledi. Şekerin gerçek bir zehir olduğunu belirten ünlü doktor, doğal tatlandırıcıların kullanılmasını tavsiye etti. Kayseri Park BMW kazandırdı Kayseri Park’ın, 20 Kasım 2014 - 31 Mart 2015 tarihleri arasında gerçekleştirmiş olduğu, “Kayseri Park’ta alışveriş keyfi, BMW X1 hediyeli” sloganı ile duyurduğu kampanyası mutlu sonla bitti. Kampanya sonunda, 4 Nisan günü Kayseri 1. Noter Vekili ve Milli Piyango İdaresi yetkilileri huzurunda yapılan çekilişte; 233612 numaralı bilet numarası ile BMW X1 marka aracı kazanan Mehmet Akif Erciyas, 15 Nisan Çarşamba günü gerçekleştirilen anahtar teslim töreni ile aracını teslim aldı. Haberler M1 Merkez AVM 15 yaşında TRT FM Park Bornova’da canlı yayındaydı M1 Merkez Adana AVM’nin 15’inci yılı nedeniyle düzenlenen defilede, ünlü mankenler Çağla Şikel, Sema Şimşek, Ebru Ürün, Sanem Balcı, Ceylan Saner, Tuğçe Sarıkaya ile birlikte 20 kişiden oluşan tüm Türkiye Güzelleri ve Best Modeller podyuma çıktı. Asil Çağıl Organizasyonun organize ettiği defilenin koreografisini Best Model yarışmalarının koreografını yapan Asil Çağıl, sunuculuğunu ise Öykü Serter yaptı. Ünlü mankenler defilede M1 Merkez AVM’de hizmet veren mağazaların ürünlerini sergiledi. Defilenin ardından M1 Merkez Adana AVM’nin 15’inci yıl logolu pastası AVM Müdürü Yalçın Öz ve tüm modellerle birlikte kesildi. TRT FM’de canlı yayınlanan “Bu Fırsat Kaçmaz” adlı müzik eğlence programı, Park Bornova Outlet Center’de dinleyenleriyle buluştu. Canlı yayınlar boyunca sohbet, eğlence yanında birçok sürpriz hediye de dinleyenlere yarışmalarla dağıtıldı. Yapımcılığını Mehtap Dilmaç, Sinem Erdem Ünlü ve Sinem Akın’ın üstlendiği, Funda Koray ve Hakan Urgancı’nın sunduğu programda TRT FM orkestrasının çaldığı müzikler radyoları başındaki dinleyicileri ve Park Bornova Outlet Center ziyaretçilerini coşturdu. 101 Spor 102 Hazırlayan: Murat Küçük Stratejik başarının örneği: Başarı anlık kararlarla değil uzun dönemli stratejilerle geliyor. Fenerbahçe Ülker’in Avrupa basketbolunun bir numaralı kupası THY Euroleague’de en büyük 4 takım arasına kalması bu gerçeği bize bir kere daha gösterdi. Fenerbahçe Ülker’in yakaladığı bu başarının temelinde 2006 yılında Türkiye’nin kendi kulvarında lider olan iki gücünün birleşmesi yatıyor. Ülkerspor ekonomik anlamda güçlü olan fakat taraftar potansiyeli olmayan Türkiye’nin en başarılı iki basketbol takımından biriydi. Fenerbahçe ise erkek basketbol takımına ciddi yatırımlar yapmıyor, Galatasaray ve Beşiktaş gibi şirket takımlarının gölgesinde kalıyordu. 2006 yılında imzalanan anlaşma sonunda Ülker kendi basketbol takımını feshederek Fenerbahçe’nin ana sponsoru oldu ve bu büyük başarılı yürüyüş o gün başladı. Hedefler belirlendi ve bu hedefler doğrultusunda yatırımlar yapılmaya başlandı. Her yıl yapılan transferlerle kadro yapısı bir üst seviyeye taşındı. Önemli hocalar takımın başına getirilerek ciddi bir bilgi birikimi ve tecrübe elde edildi. Hedeflenen büyük takımın kendine yakışır bir de salonu olmalıydı. Bu doğrultuda Ülker Sports Arena, 25 Ocak 2012 tarihinde oynanan Fenerbahçe Ülker - EA7 Emporio Armani maçıyla Türk sporuna kazandırıldı. Her şeye rağmen eksik olan bir şey vardı o da gerçek anlamda bu büyük hedeflere gemiyi götürebilecek bir kaptanın olmamasıydı. Spor Fenerbahçe Ülker Fenerbahçe Ülker bu sorunu da 2013 yılının Temmuz ayında çözdü ve takımın başına 8 Euroleague şampiyonluğu yaşayan Željko Obradovic’i getirdi. Başarılı hoca da tıpkı ana sponsor Ülker gibi düşünüyordu başarı için uzun dönemli bir strateji hazırladı. Böylece Fenerbahçe Ülker istenilen düzeye çıkmış oldu. Obradovic gibi hırslı bir hocanın hedefi kuşkusuz bundan daha fazlasıdır. Onu bekleyip göreceğiz. Fenerbahçe Ülker eğer bu kupayı müze- sine götürürse kulüpler bazında bir Türk takımının basketbolda yaşayabileceği en büyük başarıyı yaşamış olacak. Eğer kupayı bu sene kazanamaz ise aynı fikir ve idealler doğrultusunda profesyonelce yönetilmeye devam edilecek bir Fenerbahçe Ülker Avrupa’nın en büyük 5 takımı arasında her zaman kendine yer bulacaktır. O kupa da en sonunda mutlaka kazanılacaktır. Bu başarı modelinin tüm branşlarda kulüplere ve şirketlere örnek olması dileğiyle. 103 Spor 104 Hazırlayan: Murat Küçük Ekselansları İstanbul’u fethetti Türkiye’nin en önemli tenis turnuvası TEB BNP Paribas İstanbul Open, 27 Nisan - 3 Mayıs tarihleri arasında Koza WoS Arena toprak kortta oynandı. Turnuvanın şampiyonu, 17 Grand Slam tekler zaferine sahip “Ekselansları” lakaplı Roger Federer oldu. 33 yaşındaki İsviçreli yıldız, 1 saat 36 dakika süren ve ikinci seti müthiş bir çekişmeye sahne olan finalde, Pablo Cuevas’ı 6-3, 7-6(11) ile geçip kariyerinin 85’inci kupasını 19’uncu farklı ülkede kaldırdı. Federer’in İstanbul’daki bu başarısı, 2012 Madrid Masters’tan bu yana toprakta elde ettiği ilk şampiyonluk olarak kayıtlara geçti. Şampiyon olan Federer, birincilik ödülü olarak 80 bin avro, ikinci olan Cuevas ise 42 bin avro para ödülü aldı. Yüzyılın maçında kazanan Mayweather ABD’de yapılan profesyonel boks dünyasının asrın müsabakası olarak ilan ettiği Floyd Mayweather ile Manny Pacquiao arasındaki yarı orta sıklet unvan maçını, 12’nci rauntta puanla ABD’li Mayweather kazandı. Kariyerindeki 47 karşı- laşmayı da kazanan 38 yaşındaki Mayweather ile 8 farklı sıklette dünya şampiyonu olan tek boksör 36 yaşındaki Filipinli Pacquiao arasındaki yarı orta sıklet unvan maçını Mayweather, 12 raundun sonunda üç hakemin de ortak kararıyla 118-110, 116-112, 116112’lik skorlarla kazanırken, yenilmezlik unvanını da korumuş oldu. Filipinli Pacquiao da 65 maçlık profesyonel kariyerinde 6’ncı mağlubiyetini aldı. Spor Eczacıbaşı Vitra dünyanın en büyüğü oldu Avrupa şampiyonu Eczacıbaşı Vitra, Rus takımı Dinamo Krasnodar’ı 3-1 yenerek Dünya Kulüpler Şampiyonu oldu. Turnuva da Brezilya’nın Rexona takımını 3-0 yenen İsviçre’nin Volero Zürih takımı ise üçüncü oldu. Karşılaşmayı taraftarlar arasında izleyen Eczacıbaşı Yönetim Kurulu Başkanı Bülent Eczacıbaşı ve Eczacıbaşı Spor Kulübü Başkanı Fa- ruk Eczacıbaşı maçtan sonra büyük coşku yaşadılar. Eczacıbaşı Vitra, Dünya Kupası’nı alırken aynı zamanda 210 bin ABD doları ödülün de sahibi oldu. Trabzon’dan dünya şampiyonluğuna Trabzon Erdoğdu Anadolu Lisesi, Okul Sporları Dünya Futbol Şampiyonası’nda Brezilya temsilcisini 2-1 yenerek şampiyon oldu. Guatemala’da yapılan şampiyonada yarı finalde Fransa ekibini 1-0 mağlup eden Trabzon Erdoğdu Anadolu Lisesi, Brezilya ile karşılaştı. İlk yarıyı 1-0 önde kapatan Trabzon Erdoğdu Lisesi, maçtan da 2-1 galip ayrılarak kupayı elde etti. 105 106 Marka algısı Didem Moralıoğlu didem@didemmoralioglu.com İnsanlar neden sevmedikleri işleri yapar? Yapılan araştırmalar, çalışanların çoğunun sevdikleri işi yapmadıklarını gösteriyor. Bu da doğal olarak iş hayatına yansıyor. Çalışanların çoğu mutsuz. İşlerini, şirketlerini ve patronlarını sevmiyorlar. Bir insanın sevmediği bir işi yapması, kendine yaptığı bir tür işkencedir ve baş edilecek en zor durumlardan biridir. Bir nevi mahkûmiyet… Sevmedikleri işi yapan insanlar belirli süreden sonra bu duruma kendilerini alıştırmaya başlıyorlar. Çıkış saatlerini iple çekip, dakikaları saymak rutin hale geliyor. Kendilerini bu işte çalışmaya mecbur hissediyorlar ve sevmedikleri işleri yapmaya devam ediyorlar. Peki insanlar neden sevmedikleri işleri yapar? İlk olarak her işin gerektirdiği bir donanım vardır. Sevilen iş sayısı sınırlı olduğundan her isteyenin sevdiği işi yapma ihtimali yok. Sevdiğiniz işi yapabilmek, sıyrılabilmek, seçilebilmek için bazı özelliklere sahip olmanız gerekiyor. Bir insanın donanımı sadece iş bilgisi, tecrübesinden ibaret değildir. Donanım bir insanın vizyonu, iş yapma becerisi, iletişim yeteneği, algılama yapısı gibi unsurlardan oluşur. Bir insanın donanımının en önemli ve gerekli kısımlarından biri, diğer insanlarla bağlantı kurma yeteneğidir. Sevdiği işi yapan insanların çoğu, teknik donanımlarının yanında bu yeteneğe de sahiptir. Bu da onların diğer rakiplerinden sıyrılmalarını sağlar. Diğer nedenlerden biri; kişinin yaşadığı mali zorluklardır. Kredi kartı borçları, ödenmesi gereken krediler çoğu insanı zor durumda bırakıyor. Her ay ödemeniz gereken faturalarınız, kredi borçlarınız varsa, sevdiğiniz işi seçme ihtimaliniz zorlaşır. Ay sonları zor geliyorsa, bütçenizi ayarlayamıyorsanız, sevdiğiniz işi yapmak hayal gibi gelir. Belki de en önemlisi; vazgeçmek zordur… Vazgeçmek cesaret ister… Çünkü vazgeçmenin de bir bedeli var. Herkes bu bedeli ödemek istemez. Bir insan işini sevmeyebilir. Ama ay sonu hesabına yatan maaştan, şirketin sağladığı olanaklardan, rahatlıktan, imajdan vazgeçmek kolay değildir. Şirketin size sağladığı ayrıcalıkları bırakmak, rahatınızı bozmak, arkanızı dönüp gitmek kolay değildir. Vazgeçememek, elindekini koruma çabası, işini sevmese de bırakamamak, çok güçlü bir yapıya sahiptir. Çoğu insan bu durumu yaşar. İşini sevmez, mutsuz, umutsuzdur. Hayal kurmaktan vazgeçmiştir. Mevcudun rahatlığı, kolaylığı onu esir eder. Kıpırdamak istemez. Koltuğunu bıraktığı, kalkıp gittiği zaman bir daha o koltuğa oturamayacağını düşünür. Bazı insanlar ise işlerini sevmedikleri halde onlar için önemli olanın iş dışındaki vakitler olduğunu düşünüyorlar. Fakat koca bir hayatı ıskalıyorlar. Fark etmiyorlar… 108 Mizah Üçge 2012 Karikatür Albümü’nden