medeniyet mirası - Kocaeli Kitap Fuarı
Transkript
medeniyet mirası - Kocaeli Kitap Fuarı
MEDENİYET MİRASI (KADİM MEDENİYETLER SERGİSİ) PROF. DR BEKİR KARLIĞA MEDENİYET MİRASI (KADİM MEDENİYETLER SERGİSİ) M E DA R İSTANBUL ULUSLAR ARASI MEDENİYET ARAŞTIRMALARI MERKEZİ 2015 I MEDENİYETLER İTTİFAKI Günümüzde tüm dünyanın büyük bir krizden geçmekte olduğu ve bu krizin temelde bir medeniyet krizi olduğu konusunda Edgar Morin, Michele Serres ve Leslie Lipson başta olmak üzere dünyanın önde gele aydınlarının hemen hemen hepsi ittifak etmektedirler. Bu krizin temelinde bağnazlıklar, bilgisizlikler, tahammülsüzlükler, önyargılar, düşmanlıklar, kin ve nefret duyguları, terör ve şiddet eylemleri, savaş ve saldırganlık eğilimleri yatmaktadır. Bu ise sorunu daha da karmaşık hale getirmektedir. Bu medeniyet krizinin, insanlığın uzun asırlar içerisinde oluşturup geliştirdiği evrensel değerleri kökten tehdit etmekte olduğu açıktır. Savaş, çatışma, terör belalarının yanı sıra, çevre kirliliği, insani ve ahlaki değerlerin erozyonu, gerek toplumlar gerekse milletler arasındaki sosyal, kültürel ve ekonomik dengesizlikler küremizi yaşanmaz hale getirmek için adeta el birliği etmektedirler. Şimdi iki elimizi şakağımıza koyup düşünmenin zamanıdır: Dünyalılar olarak biz, küresel afetler, felaketler, savaşlar, hastalıklar, açlıklar, sefaletler, nefretler ve terör karşısında, ne yapacağız, ne yapıyoruz, ne yapmalıyız? Ne yazık ki bu soruların doğru cevapları aranacağına, her gün binlerce beyin, insanın, daha çok insanı öldürmesini sağlayacak, daha yeni teknikler geliştirmeye çalışmakta. Her an yeryüzünün sakinleri, öldürücü silahlara daha çok para harcamakta. Dev dalgaların evleri yıktığı, ağaçları söktüğü ve adaları yuttuğu anda, Ortadoğu’da Afrika’da ve dünyanın değişik bölgelerinde ateşler yağdıran silahların şakırtısı, makinelerin homurtusu korku ve dehşet saçmaya devam etmektedir. Yüzyılımızda kendini gösteren büyük meydan okumalar, uygarlığımızın gelişmelerinden kaynaklanmıştır ve bu durum aynı uygarlığın temellerini tehdit etmektedir. En modern şehirlerimizde dışlanmış insanlar, kokuşmuş banliyöler, gecekondular, gettolar, güvensiz bölgeler ve de işsizler görüyoruz ancak, bunların geçici olarak marjinalleşmiş oldukları düşünülüyor; uygarlığımızın onları giderek kendi içine alacağına inanılıyor ve onların, bu uygarlığın sonuçlarına yoğun bir biçimde maruz kaldıkları düşünülmüyor. Bütün bu nedenlerden dolayı Cumhur Başkanımız (o zaman Başbakan) Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın öncülüğünde İspanya Krallığı ile birlikte Birleşmiş Milletler bünyesinde "Medeniyetler İttifakı" girişimi başlatılmıştır. Şimdiye kadar bu oluşuma, 127 ülke ve 20 civarında uluslar arası kuruluş katılmıştır. Medeniyetler İttifakı Dostlar Grubu'na üye 134 Devlet ve 27 uluslar arası kuruluşun yüksek düzeyde yetkililerinin katılımıyla gerçekleşen ve Genel Kurul niteliğinde olan "Medeniyetler İttifakı Global Forumu"yılda bir kez dünyanın değişik ülkelerinde toplanmaktadır. Global Forumun birincisi, 2008 yılında İspanya’nın ev sahipliği ile Madrid’de; ikincisi, 2009 yılında, medeniyetler beşiği Türkiye’de ve medeniyetler başkenti İstanbul’da gerçekleşmiştir. III. Global Forum 2010 yılında Brezilya’nın başkenti Rio de Jenario’da, IV. Global Forum, 2011 yılında Katar'da, V. Global Forum, 2012 yılında Viyana'da, VI. Global Forum 2014 yılında Endonezya'da, VII Global Forum, 2016 yılında Bakü'de gerçekleşmiştir. Medeniyetler İttifakı, şüphesiz ki dünyamızın kararmakta olan ufkunu aydınlatacak toplu bir insanlık girişimidir. Biz Türkiye olarak öncelikle, medeniyet konseptinin tarihi gelişimini orijinal kaynaklara inerek bilimsel ve objejktif biçimde ortaya koymak üzere “Batı’ya Doğru Akan Nehir Medeniyet Belgeseli”ni hazırladık. Metnini Başbakan Başdanışmanı ve Medeniyetler İttifakı Türkiye Eşgüdüm Kurulu Başkanı Prof. Dr. Bekir Karlığa’nın kalemealdığı, Oxford ve Cambridge üniversitelerinden uzmanlarca sinema-televizyon diline aktarılanbu belgeselin çekimi,, başta Türkiye olmak üzere, Irak, Suriye, Ürdün, Mısır, Suudi Arabistan, Fransa, İngiltere, Almanya, İtalya, İspanya, Fas, İran, Hindistan ve Özbekistan dâhil 16 farklı ülkede gerçekleştirilmiştir. Her biri 45 dakikalık 20 bölümden oluşan“Batı’ya Doğru Akan Nehir Medeniyet Belgeseli”nin Türkçe versiyonu, dört yıldan beri Türkiye Radyo ve Televizyon Kurumu’nun (TRT) değişik kanallarında yayınlanmaktadır. Her biri birer saatlik 7 bölümden oluşan "East To West"“(Doğu’dan Batı’ya) başlıklı uluslar arası versiyonı ise dünyanın önde gelen 43 televizyon kanalında yayınlanarak küresel çapta yeni bir medeniyet bilincinin oluşmasına katkı sağlamıştır. Ayrıca Fatih Sultan Mehmet Vakıf Üniversitesi’ne bağlı olarak kurduğumuz Medeniyetler İttifakı Enstitüsü’nde (MEDİT) dört dilde (Türkçe, İngilizce, Arapça, İspanyolca) medeniyet konulu Lisansüstü eğitimi (MasterDoktora) verilmektedir. İstanbul’da 500 yıldır, sevgi barış ve hoşgörü kültürünün sergilendiği tarihi Yenikapı Mevlevihane’sinde kurulmuş bulunan bu Enstitü’de, halen 40 ülkeden gelen yüzü aşkın öğrenci, dünya medeniyetleri üzerine araştırma ve inceleme yapmaktadır. Medeniyetler İttifakı –Cumhur Başkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın de bir çok kez vurguladıkları gibi- küresel tehditlere karşı verilen küresel cevaptır. Küresel çapta bir barış ve insanlık girişimi olan bu projenin uygulanmasındaki öncü ülke de elbette ki yirmi civarında uygarlığa ev sahipliği yapmış olan, çağdaş ve evrensel değerleri benimseyen, İslam ile demokrasiyi birleştirerek demokratik sosyal hukuk devleti ilkelerini hayata geçiren ve Avrupa Birliği ile bütünleşmeye çalışan Türkiye Cumhuriyeti olacaktır. Türkiye’nin hem tarihi birikimi, hem Doğu ile Batı’yı birleştiren ge-ostratejik konumu, dünyamızın bu gün son derece ihtiyaç duyduğu barış, sevgi, hoşgörü ve birlikte, bir arada yaşama kültürünü hayata geçirmek için son derece önemlidir. II MEDENİYET KONSEPTİ Medeniyet, insanoğlunun ortaya koyduğu her türlü yapıp-etmeleri, bilim, teknik, sanat, estetik güzellikler,insanın kendisine ve başkasına bakış tarzı ve ilişki şekli,değerleri, idealleri gibi toplu bir bütünlüğü ifade eder.Medeniyetlerin oluşumunda, ırk, din, dil, iklim, beslenme ve coğrafya gibi unsurların etkisi vardır. İnsanlığın bütün deneyimlerinin hülasası, her alandaki kazanımlarının ve başarılarının özü olan medeniyet mirası, yeryüzünde ilk insanın var olmasıyla birlikte ortaya çıkmış, bütün toplumların, bütün kültürlerin, bütün dinlerin ortak katkıları ile oluşup gelişmiş olan küresel birsentezin ifadesidir. Medeniyet terimi, kısaca şehir, şehirlilik ve şehir hayatının ortaya çıkardığı sosyal, kültürel, politik, entelektüel, kurumsal, teknik ve ekonomik birikimlerin, seviye ve fırsatların toplamını ifade etmektedir. Kelimenin kökeni, Latince şehir, devlet ve toplum anlamına gelen cite, civis ile ilgilidir. Civil ve civilisation kelimeleri bu kökten türemiştir. Türkçemizde kullanılmakta olan medeniyet kelimesi ise şehir anlamına gelen Medîne kelimesinden ve Peygamber şehri anlamına gelen Medînetü’n-Nebî teriminden alınmıştır. Medeniyetler karakteristik özellikler taşırlar. Medeniyetin temel göstergeleri, şehirlilik, evrensellik veçoğulculuktur. Kültürler gelişerek medeniyetleri oluştururlar. Medeniyetler de birbirinden etkilenerek ortakevrensel değerler sistemini kurarlar. Medeniyetler güçlerini,geliştirdikleri bilim, düşünce, sanat ve bunların pratiğeindirgenmesinden ibaret olan teknolojiden alırlar. Bilimve teknoloji, hiç şüphesiz ki bugün insanlığa büyük rahatlık ve eşsiz konfor sağlamıştır. Bu sayede çağdaş insan, tarihin hiçbir devrinde erişemediği büyük imkânlaraulaşmıştır. Ama bu imkânlar onu, ataları kadar mutlukılamamıştır. Medeniyetlere, kendilerine özgü renklerini veren veonların diğerlerinden ayrı adlarla anılmalarını sağlayanana unsur; Allah, hayat, kainat ve insana bakışlarını belirleyen dünya görüşleri ve bu dünya görüşlerinin üzerine bina edildiği entelektüel yapıdır. Entelektüel yapısı sağlam olan uygarlıklar, insan hayat ve kainat ile ilgili sorunlara kapsamlı, tutarlı, gerçekçi ve kalıcı çözümler ürettiklerinden her zaman veher yerde etkinliklerini sürdürürler. Sağlam entelektüelalt yapıya sahip bulunmayan dünya görüşleri, belirli zaman aralıklarında ve belirli bir toplum katmanında itibargörseler de dayandıkları destekler arkalarından çekildiğianda çabucak yıkılıp giderler. Medeniyet, özü itibariyle düşmanlığa, çatışmaya,yıkmaya, yakmaya ve öldürmeye karşıdır. Çirkinin değil, güzelin; kötünün değil, iyinin; karanlığın değil, aydınlığın yanındadır. Yeryüzünde saf bir medeniyet bulunmadığı gibi tek bir medeniyet de yoktur. Doğal olarak her medeniyet, kendinden öncekilerden bir şeyler alır, kendinden sonrakilere de bir şeyler verir. Günümüzde bilim ve teknolojideki hızlı gelişmelere paralel olarak küreselleşen dünyada, bütün uygarlıkların ortak değerleri üzerine dayalı evrensel bir medeniyet konseptine doğru gidildiği de bir gerçektir. III MEDENİYET NEHRİ Bütün geleneksel kültürlerde ve kutsal metinlerde kainatın aslınınve hayatın kaynağının su olduğuna vurgu yapılmaktadır. Dolayısıyla ırmaklar, yalnızca su taşımazlar, aynı zamanda medeniyet de taşırlar. Medeniyetler, sürekli akmakta olan bir ırmağa benzerler. İnsanlığın ortak eseri olan evrensel medeniyet mirasını da okyanuslara benzetebiliriz. Dağlardan, inen ve toprağın altından kaynayan suları ırmaklara taşıyan dereler, kültürlere gibidir. Dereler birleşerek nehirleri oluştururlar. Nehirler, önlerine gelen engelleri aşarak suları denizlere taşırlar. Denizler okyanuslarla buluşarak kainatın dengesini sağlarlar. Aynı şekilde kültürler birleşerek medeniyetleri meydana getirirler. Medeniyetler birleşerek ortak evrensel insanlık mirasını oluştururlar. Her kültür, medeniyete dönüşemez. Medeniyet kuracak seviyeye gelmemiş kültürler, bütüncül, kapsamlı ve kalıcı değerler ve sistemler inşa edemedikleri için, medeniyet kuramazlar. Nitekim tarihte gelmiş geçmiş binlerce kültür olmasına karşın, medeniyetlerin sayısı en iyimser rakamla dahi otuz ile kırkı geçmemektedir. Ülkemizin Güney Doğu bölgesinde, Bereketli Hilal’in Kuzey Doğu ucunda yer alan Urfa ve Harran'ın içinde yer aldığı yukarı Mezopotamya düzlüklerinde, yani Dicle-Fırat havzasında başlayan insanlığın medeniyetmacerası, Nil ve Niger nehri boyunca Afrika’da, Ganj ve Brahmaputra nehirleri boyunca İndus vadisinde, Sarı Nehir (Huang-He) ve Mekong ırmağı boyunca Çin’de, Seyhun ve Ceyhun nehirleri boyunca Orta Asya bozkırlarında, Rehn, Rohn ve Tuna nehirleri boyunca Kıta Avrupa'sında, ve Amazon nehri boyunca Güney Amerika’da, hızlanarak devam edip gelmiştir. Özellikle On yedinci asırdan itibaren dünyamıza egemen olan Batı medeniyeti, kadim medeniyet değerlerinin birçoğunu görmezlikten gelerek, Batı merkezli indirgemeci, sömürgeci ve hegemonyacı bir medeniyet yaklaşımını bütün dünyaya kabul ettirmeye çalışmıştır. Geliştirdiği modern bilim ve teknolojiyi kendi amaçları için fütursuzca kullanmayı meşru bir hak olarak gören bu medeniyet yaklaşımı,insanlığın binlerce yılda oluşturup geliştirdiği evrensel değerleri çiğnemekle kalmamışdünyamızı, iki büyük savaş ileadeta kan gölüne çevirmiştir. Günümüzde, artık çağın gelişimine uygun ve toplumların gelecek beklentileriyle uyumlu, her kes tarafından paylaşılabilecek yeni ve ortak bir medeniyet bilincineve vizyonuna her zamankinden daha fazla ihtiyaç vardır. Evet, medeniyetlerin yükseliş ve çöküş sebeplerini orijinal kaynaklarına inerek gözler önüne sermek suretiyle, yeni bir medeniyet konseptinin oluşturulması zamanı çoktan gelmiştir. Yeni Medeniyetler konsepti, indirgemeci bir medeniyet yaklaşımı yerine, küresel ölçekte kapsayıcı bir uygarlık anlayışı geliştirmeye amaçlamalıdır. Yeni Medeniyet konsepti, günümüzde gittikçe yaygınlaşarak dünyamızı tehdit eden çatışma, şiddet, terör, savaş, mikro milliyetçilik, ırkçılık, yıkıcı, bölücü ve ötekileştirici anlayışlara ve İslamo-fobya’ya karşı; barışı, sevgiyi, dostluğu, evrensel insani değerleri ön plana çıkarmalıdır. IV KADİM MEDENİYETLER AKDENİZ MEDENİYETLERİ Çevresini Alpler, Apeninler. Balkanlar, Toroslar, Lübnan Dağları, Atlaslar, İspanya sıradağlerı ve Pirenelerin kuşattığı iç içe girmiş denizler, adalar ve ülkeler topluluğu olan Akdeniz, aynı zamanda medeniyetler Denizidir. Doğal çevre iklim ve ulaşım imkanları bakımından Akdeniz, adeta medeniyetler için adeta bir pota işlevi görmüştür. Doğrudan Akdeniz’in ılık sularında oluşan medeniyetlerin başında, Fenike, Girit, Mikenos, Yunan ve Roma medeniyetleri yer alır. Grek mitolojisine göre, Tanrı Zeus’un bir güzel kız olan Europe’yi (Avrupa) Fenike kıyılarından kaçırıp Girit’e götürmesiyle başlayan Girit medeniyeti, M.Ö. 2500 ylı civaında Tanrı-Kral Minos'un, Knossos şehrini kurmasıyla başlar. Ege ve Akdeniz kıyılarında kurdukları limanlar ve işlettikleri gemilerle geliştirdikleri ticaret sayesinde zenginleşen Giritliler, Ege adalarında yeni bir medeniyetin temellerini atarlar. Deniz ticareti yoluyla Anadolu, Mısır, Suriye ve Lübnan ile yakın ilişki kuran Mikenos halkı Giritlilerin açtığı medeniyet yolunu daha da geliştirirler M.Ö. On dördüncü yüz yılda ugünkü Suriye ve Lübnan’da yaşayan Fenikeliler, Girit ve Miken'lilerden devraldıkları deniz ticaretini daha da ilerlettikleri gibi, Mısırlıların kullandıkları Hiyeroglif, Anadolu’da yaygınlaşmış olan çivi yazısı yerine daha basit bir alfabe geliştirerek tarihin akışını değiştirirler. M.Ö. On birinci yüzyılda Anadolu üzerinden Yunanistan’a geçen Ege kavimleri, klasik Yunan medeniyetinin temellerini atarlar Homeros ve Hesiodos ile başlayan Yunan mitolojisi, Sokrat, Eflatun ve Arsito tarafından sistemli bir dünya görüşü haline getirilerek Yunan Felsefesi ve bu felsefeye dayanan Yunan Medeniyeti kurulur. Yunan medeniyetini, bir dünya medeniyetine dönüştürmek isteyen Büyük İskender’in genç yaşta ölümünden sonra, salt bir Yunan uygarlığı olmaktan çıkıp değişik ırkların ve kültürlerin karışımından meydana gelen kozmopolit Yunanlılaşmış (Hellenistik) uygarlık haline dönüşür. M.Ö. Sekizinci yüz yılda İtalyan Yarımadası’na gelen Etrüskler'in Roma'da kurdukları devlet, M.Ö. 509 yılında bir halk darbesiyle halkın yönetimi anlamına gelen Res-Publica, yanı Cumhuriyet yönetiminde büyüyerek, Pun ve Kartaca savaşlarıyla bir İmparatorluğa dönüşür. Böylece Afrika, Batı Avrupa ve Britanya Adası’na hakim olan Roma, Doğu’ya yönelerek İran ile savaşır ve Fırat kıyılarına kadar Anadolu’nun büyük bir bölümünü de alarak bir dünya İmparatorluğu haline gelir. Greklerim izinden giden Romalılar özellikle yönetim, hukuk, şehircilik ve mimari alanlarında büyük ilerlemeler kaydederlerse de, Hıristiyanlara karşı uyguladıkları ağır zulümler nedeniyle güç kaybederler. Büyük Konstantin’in kardeşi Maxentius ile giriştiği savaşta, gördüğü rüya sonucu askerlerinin miğferlerine Haç çizdirerek savaşı kazanması üzerine, İmparatorluk sathında Hıristiyanlara serbestlik tanınır. Ardından İmparatorluğun merkezi Roma’dan İstanbul’a taşınır. Böylece İmparatorluk Doğu-Batı Roma olarak ikiye bölünür. Batı Roma, V. yüz yılda Kuzey’den gelen Barbar istilasıyla yıkılır, yerine Katolik Kilisesi'nin egemenliğinde Kutsal Roma İmparatorluğu kurulur. Doğu Roma İmparatorluğunun başkenti olan Byzantium, Konstantin'den sonra Ortodoks Hıristiyanlığın merkezi haline gelir ve 1453 yılında, Fatih’in İstanbul’u fethethine kadar devam eder. Başta Ayasofya olmak üzere, imparatorluk merkezini mabetler ve surlarla çeviren Bizans, Roma gücünü devam ettiremediği gibi, Yunan felsefe geleneğini ve entelektüel hayatını da sürdüremez. AFRİKA MEDENİYETLERİ Yakın zamanlara kadar hakkında fazla bilgimiz olmayan Afrika medeniyeti hakkında en geniş bilgiyi, İbn Battuta ve İbn Haldun vermektedir. Eski dönemlerden beri Orta, Güney, Batı Afrika ve Sahra’nın büyük bir bölümünde da değişik etnik gruplar yaşamakta ve Bantu denilen bir dil kullanılmaktaydı. Milattan önce On beşinci asırda, Mısır’ın güneyinde, bugünkü Eritre, Habeşistan ve Somali civarında başkenti önce Kerma, sonra Napata olan Kush Devleti kuruldu. Kushlar, henüz çözülemeyen Fenike alfabesine benzer bir alfabe kullanıyorlardı. Firavunlar devri Mısır kültüründen çok etkilendiği anlaşılan bu krallığın merkezi daha sonraki yıllarda piramit ve anıtlarla ünlü Meroe kentine taşınmıştı. Hıristiyanlığın ilk yıllarında Etiyopya'da kurulan Axum Devleti, kadim Habeş Hıristiyan Ortodoks medeniyetinin önemli merkezi idi. Senegal nehri kıyılarında kurulmuş olan Gana ve Niger nehri kıyılarında kurulmuş olan Mali devleti Afrika’da İslamiyet’in yoğunlaştığı merkezlerdendi. Özellikle Sonni Ali’nin kurduğu krallık, Mensa Musa ve Askiya Mujammed döneminde ekonomik olarak geliştiği gibi Afrika içlerinde İslamiyet'in yayılmasına da hız verdi. Bu gün Timbuktu’da gördüğümüz el-Cenne Camii, başta olmak üzere Afrika İslam mimarisinin özgün ürünleri bu dönemde yapıldı. Dokuzuncu yüz yılın ortalarında Mogadişu, Shanga ve Manda gibi şehir devletleri ile Mozambik ve çevresinde kurulmuş olan Büyük Zimbabwe devleti, Portekizlilerin Afrika'yı işgaline kadar devam etti. AMERİKAN MEDENİYETLERİ İlk insanların Amerika kıtasında ne zaman belirdiklerine dair bilgilerimiz az olmakla beraber, Afrika, ya da Kuzey Doğu Asya’dan göçlerle buradaki popülasyonun başladığı sanılmaktadır. Miladdan önce On altıncı yüz yılda Orta Amerika ve Meksika bölgesinde (Mesoamerica) ortaya çıkan Olmec medeniyeti, Yeni kıtada kurulmuş olan ilk medeniyet olarak kabul edilmektedir. Olmec medeniyetinin yerini, Yucatan bölgesinde kendilerine özgü geliştirdikleri takvim ve inşa ettikleri Mısır tarzı piramitleri ile ünlü Maya medeniyeti aldı. Maya medeniyeti ile hemen hemen aynı dönemde tanrıların yeri diye bilinen Teotihuacan medeniyeti bulunmaktaydı. Miladi Yedinci asrın ortalarında Meksika’da ortaya çıkan savaşçı Aztekler, her iki medeniyete de son verdiler. Diğer taraftan Peru ve çevresinde ortaya çıkan İnkalar, And dağlarındaki Cuzco şehrinde göz kamaştırıcı anıtlar yapmışlardı. İnka medeniyetinin muhteşem eserlerinin bulunduğu Machu Pichou harabeleri ancak 1911 yılında keşfedildi. Fransisco Pizaaro yönetimindeki İspanyollar 1533 yılında bölgeyi işgal ettiklerinde, bu büyük uygarlığın izlerini sildiler ve görkemli Machu Pichou kentinin ormanlık içinde kaybolup gitmesini sağladılar. M.Ö. On altıncı asırda Kuzey Amerika’da tarımsal hayatın başlamasıyla birlikte Chaco Kanyonu etrafında yerleşik hayata geçildiği sanılmaktadır. Miladdan sonra On beş, On altıncı asırlarda, Chaco Kanyonu ve çevresini terk eden yerliler, Arizona ve New Mexico çevrelerine gelip yerleştiler. Appachelar ise daha Kuzey’e Kanada’ya göç ettiler. Son zamanlarda, Cristof Colomb’un Amerika’yı keşfinden önce Mağripli Müslümanların bu kıtaya ulaştığına dair bilgi ve belgeler çoğalmış bulunmaktadır. Amerika’yı keşfi ile birlikte, Avrupa'dan buraya kitle halinde göçlerin başlaması ve yerli halkların büyük çapta yok edilmesi nedeniyle, Amerika, Batı Avrupa uygarlığının bir parçası ve devamı durumuna gelmiştir. BATI MEDENİYETİ Beşinci Yüz yılda, Kuzey’den gelen Barbar istilasıyla yıkılan Batı Roma’ya Katolik Kilisesi hakim olmuş ve okullar da dahil olmak üzere geleneksel Roma kurumları ortadan kaldırılarak Kutsal Roma İmparatorluğu’na dönüştürülmüştü. Böylece uzun bir dönem sürecek olan Dogmatik ve Skolastik uykuya dalmıştır. Endülüs’ten Avrupa içlerine doğru ilerleyen İslam orduları Komutanı Abdurrahman el-Gafiki, 732 yılında, bugünkü Paris’e 200 km uzaklıkta buluna Tours kentine kadar ilerler. Ancak mevsim Sonbahar ve iklimde soğuk olduğundan, Endülüs’e dönerken Fransa’nın Güney’indeki Poitiers şehri yakınında Charles Martelle’in ordusuyla karşılaşır ve bu savaşta şehit düşer. Bu durumu fırsat bilen Charles Martelle, Batı Avrupa’ya hakim olan Merovenj Hanedanını yıkarak kendi ailesinin saltanatını kurar. Onun oğlu Büyük Charles (Charlemagne) bir yandan İslam ilerleyişine durdurmaya çalışırken, bir yandan da derin uykuya dalmış olan Batı Avrupa’yı uyandıracak reformlar yapar. Onuncu asrın sonlarında da Papalık mevkiine geçen II. Sylvestre bu gelişmeleri daha da hızlandırmak üzere, Endülüs’e öğrenciler gönderir ve o zamana göre gelişmiş olan İslam bilim ve teknolojisini Avrupa’ya taşımak ister. Nihayet On Üçüncü asırda, özellikle İmparator II. Frederick'in teşvikiyle kurulmaya başlayan Üniversiteler ve Arapçadan Latinceye, İbraniceye çevrilen eserler ile Avrupa’da yeni bir hamle başlar. Buna yaklaşık 300 yıl sürecek olan Haçlı Seferleriyle İslam dünyasına gelen macera düşkünü insanların burada gördükleri zengin bilim ve düşünce birikimini ülkelerine taşıma hevesleri de eklenince, derin uykusundan uyanmaya başlayan Batı Avrupa, Rönesans ve Reform hareketleriyle büyük bir dinamizm kazanarak On altıncı asırdan itibaren dünya gücü haline gelmeye başlar. Gerek büyük keşifler, gerekse Sanayi devrimi ile birlikte zenginleşerek güçlenen Batı Avrupa, Fransız devrimi ve Aydınlanma ile Kilise’nin otoritesinden kurtulur ve emperyalist emellerle bütün dünyayı sömürgeleştirmeye çalışır. Birinci ve İkinci Cihan savaşlarıyla büyük kan kaybına uğrayan ve hegomonik gücünü Amerika’ya kaptıran Avrupa, Altmışlı yıllardan itibaren kendi birliğini kurarak yeniden bir dünya gücü olmaya doğru atılımlar yapar. Yaklaşık dört yüz yıldır Amerika'nın desteğini de yanına alarak dünyaya hakim olan Batı medeniyeti, insanlığa huzur ve mutluluk getirecek erdemleri içselleştiremediği için, küremizi acı, ıstırap ve göz yaşlarına boğmuş ve boğmaya devam etmektedir. MEDENİYET MİRASI SERGİ PANOLARI I. MEDENİYETLER İTTİFAKI 1. Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan, Medeniyetler İttifakı Global Forumu’nda konuşurken 2. Medeniyetler İttifakı Yüksek Düzeyli Grup Raporunun Toplantısı 3. Medeniyetler İttifakı Yüksek Düzeyli Grup Raporunun açıklanışı 4. Medeniyetler İttifakı 2. Global Forumu İstanbul, 6-7 Nisan 2009 5. Batı’ya Doğru Akan Nehir Medeniyet Belgeseli’ninlansmanı II. MEDENİYET NEHRİ 1. 2. 3. 4. 5. 6. 7. 8. 9. Mezopotamya’da Fırat Nehri Hasankeyf’te Dicle Nehri Kahire önlerinde Nil Nehri İndus Vadisinde Ganj Nehri Çin’de Yengtze Nehri İndus Vadisinde Brahmaputra Nehri Türkistan’da Seyhun Nehri Avrupa’da Tuna Nehri Güney Amerika’da Amazon Nehri III. KADİM MEDENİYETLER 1. Yukarı Mezopotamya’da, Nemrut Dağı’ndan Güneşin Doğuşu 2. Yukarı Mezopotamya’da Fırat Vadisi 3. Urfa’da Göbekli Tepe 4. Konya Ovası’nda Çatalhöyük 5. Babil’de İştar Kapısı 6. Sümer Tanrısı 7. Çin Seddi 8. Çin’de 3000 yıllık 5000Asker Heykeli 9. Çin, Yinxian Bölgesi Budist Tapınağı 10. Çin, Xi’anCamii Minaresi 11. Güney Amerika’da, Aztek Medeniyetinden bir örnek 12. Hindistan’da Ganj Nehrinde Yıkanma 13. Orta Asya’da Bezeklik’te Bin bir Buda Mağaraları 14.Orta Asya’da Bezeklik’ten bir başka Görüntü 15. Orta Asya’da Bamyan Vadisi 16. Suriye’de Palmyra Harabeleri 17. Urfa’da tarihi Harran Evleri 18. Ege’de Antik Nilet Kenti 19. Atina’da Acropol 20. Roma’da Collesium 21 Antik Roma’den bir görüntü IV. İSLAM MEDENİYETİ 1. 2. 3. 4. 5. 6. 7. 8. Arap Çöllerinde Bir Deve Kervanı Hira Dağından Gelen Işık Kabe’de Tavaf Kabe’de Namaz Medine’de Mescid-i Nebevi’de Akşam Kudüs’te Kubbetü’s-Sahra İslam Tarihinde İlk Ulu Cami, Şam’da Ümeyye Camii A- Kadim Bağdat’tan bir görüntü, B- Bağdat’ta MustansıriyyeMedresesi 9. İspanya Endülüs, Kurtuba Ulu Camii 10. İspanya Endülüs, el-Hamra Sarayı 11. İspanya Endülüs, el-Hamra Sarayı’nda Arslanlı Avlu 12. İspanya Endülüs, el-Hamra Sarayı’nda Duvar Süslemeleri 13. İspanya Endülüs, el-Hamra Sarayı’nda Fıskiyeler 14. Türkistan Çölleri’nde bir Yolcu 15. Görkemli Buhara 16. Buhara’nın Kadim Sırları 17. Türkistan’da Hoca AhmedYesevi Türbesi 18. Türkistan’da Hoca AhmedYesevi Türbesi’nin Duvar Yazıları 19. İhtişamlı Semerkant 20. Semerkant’ta Registan Meydanı’nda Mir Arap Medresesi 21. Semerkant’ta Registan Meydanı 22. Semerkant’ta Registan Meydanı 23. Türkistan’da Harizm, Hocend 24. Semerkant’ta Uluğ Bey Rasathanesi 25. Semerkant’ta Uluğ Bey Rasathanesi’nde Astronomik Çalışmalar 26. Agra, Taç Mahal’de Gurub 27. Agra, Taç Mahal 28. Kahire 29. Kahire 30. Kahire, el-Ezher Camii 31. Ahlat, Selçuklu Mezarlığı 32. Konya, Mevlânâ Türbesi 33. Konya, Mevlânâ Türbesi (Kubbe-i Hadrâ) 34. A- Osman Gazi’nin Rüyası B- Bursa Ulu Camii 35. Edirne, Selimiye Camii 36. İstanbul Topkapı Sarayı 37. İstanbul, Ayasofya 38. İstanbul, Ayasofya Camii (Eski Bir Gravür) 39. İstanbul, Süleymaniye 40. İstanbul, Süleymaniye Camii’nin İçi 41. İstanbul, Sultanahmet Camii’nde Gurub 42. İstanbul Gazanfer Ağa Medresesi’nde Bir Ders Halkası 43. Viyana Önlerinde Osmanlı Ordusu 44. Bosna Hersek’te Mostar Köprüsü 45. Mali’de Cennet Camii 46. Roma, Saint Pierre Katedrali, Rafaello’nun Atina Felsefe Okulu Tablosu 47. İtalya, Floransa 48. Rönesans Şehri, Floransa , İtalya