2. Sayı - ŞEFAATLİ - Atatürk Ortaokulu
Transkript
2. Sayı - ŞEFAATLİ - Atatürk Ortaokulu
FGDFSG İÇİNDEKİLER 2013 Saygıyla Anıyoruz………………………………………………………………………1 Kaygılanmak Yok…………………………………………………………………………2 Okulumuzu Ateş Böceği Bastı……………………………………………………..2 Ünlü Türk Büyükleri……………………………………………………………………3 Sınav Kaygısı ………………………………………………………………………………4 Canım Öğretmenim……………………………………………………………………5 Yiğidin Harman Olduğu Yer: Yozgat…………………………………………….6 Spor Servisi…………………………………………………………………………………7 İki Kum Tanesinin Hikayesi………………………………………………………….8 Genç Kalemler…………………………………………………………………………….9 Bilmece-Bulmaca……………………………………………………………………….10 30.11.2013 Sayı: 2 İM KASIM 2013 SAYGIYLA ANIYORUZ “Yiğidin Harman Olduğu Yer: YOZGAT” Sayfa 6’da Yine aylardan kasım ve yine saat 09.05. Takvimler aylardan kasımı gösterdiğinde içimizi bir hüzün kaplar. Çünkü büyük liderimiz, başöğretmenimiz, ülkemizin kurucusu ve sıfatlarını saymakla bitiremediğimiz büyük önder Mustafa Kemal Atatürk’ün ölüm yıl dönümüdür kasım. 75 yıl önce Dolmabahçe Sarayında gözlerini dünyaya kapatan Atatürk, o günden beri hep yüreklerimizin en derinlerinde yaşamakta ve her geçen yıl özlemimiz daha da artmakta. Dostlukla ilgili muhteşem hikaye: İki Kum Tanesi. Sayfa 8’de Atatürk’ün son gününü yaverlerinden Kılıç Ali şöyle anlatmaktadır: “ Kasım Çarşamba sabahı Atatürk'te adale kasılma1arıyla istem dışı hareketler ve in1emeler görüldü. 9 Kasım'ı 10 Kasım'a bağlayan gece oldukça sıkıntılı geçti. Atatürk' e kısa aralıklarla oksijen verildi. Sabaha doğru boğazında hırıltılar azaldı. Saat 8.00'de Dr. Mehmet Kamil Berk ve Dr. Nihat Reşat Belger Atatürk' e glikozlu serum verdiler(Bu serumun boş şişesi ve şırınga iğnesi halen İstanbul Tıp Fakü1te'sinde bulunmaktadır). Saat 9.00 olduğunda göğsü hızla inip çıkmaya başladı. Dünyadaki son 5 dakikasına gözleri kapalı giriyordu. Dışarıda bütün bir ulus endişe içinde radyo başında bekliyordu. Savarona son bir saygı duruşu için sarayın önüne demirlemişti. İçerde saray tam bir sessizliğe gömülmüştü. Hasan Rıza Soyak sağ elini ellerinin içine a1ıp öpmüştü. Soyak'ın ardından Muhafız Komutan İsmail Hakkı Tekçe de aynı eli öptü ve yorganın içine koydu. Bu arada Prof Dr. Mim Kemal Öke Atatürk'ün açık gözlerini kapattı. Son nöbet defterine şöyle yazıldı:Saat 9'u 5 geçe Büyük Şefimiz derin koma içinde terki hayat etmişlerdir. Atatürk'ün yaveri Salih Bozok şuursuzca sarayın merdivenlerinden aşağı koştu. Alt katta boş bulduğu bir odaya dalıp kapıyı kapattı. Az sonra içerden tek el silah sesi duyuldu. Sesi duyup odaya koşanlar O'nu kanlar içinde buldular kalbine sıktığı tek kurşunla devrilmişti. İşte büyük liderimiz son gününü. Atatürk’ü anma haftası münasebetiyle ülkemizin dört bir yanında olduğu gibi ilçemizde ve okulumuzda anma programları düzenlendi. İlçemizde düzenlenen program, saygı duruşu ve İstiklal Marşının okunmasının ardından Atatürk’ün anıtına çelenk sunulmasıyla devam etti. Ardından Şehit İsmail Dursun Anadolu Lisesinin hazırlamış olduğu program Halk Eğitim Merkezinde devam etti. Okulumuzda da spor kulübünün önderliğinde program düzenlendi. Program dahilinde Atatürk konulu şiirler okundu. Ardından okulumuz Beden Eğitimi Öğretmeni Didem Yıldırımgök günün anlam ve önemini bildiren bir konuşma yaptı. Program, Atatürk’ün sevdiği şarkıların söylenmesiyle son buldu. OKULUMUZUN KORİDORLARINDA HOŞ BİR SEDA Okulumuzdaki faaliyetler tüm hızıyla devam ediyor. Akademik başarının yanı sıra kültürel başarıyı da hedefleyen okulumuzda ders dışı egzersizi olarak “şiir dinletisi” çalışması devam ediyor. Okulumuz Türkçe Öğretmeni Ali ARSLAN önderliğinde yapılan çalışmalarda edebiyatımızın güzide şiirlere yer veriliyor. Konu ile görüştüğümüz Ali öğretmenimiz : “Şiirin düz yazıdan farkı şudur; az kelime ile çok şey söylemek. Bizler de az kelimeyle sizlere çok şey anlatmak istiyoruz. İyiyi, güzeli, doğruyu, sevgiyi, özlemi, aşkı bir de bizden, şiir vasıtasıyla dinlemenizi istiyoruz. Tabi bunun yanı sıra çocuklarımıza ve velilerimize edebiyat sevgisini aşılamak gibi bir misyonumuzun olduğunu düşünüyorum. Malumunuz günümüz gençliği pek edebiyatla, sanatla ilgilenmiyor. Onlara tekrar bu güzellikleri anlatmak, hatırlatmak istiyoruz. Nasıl bir şarkı ruhunuzu dinlendiriyorsa iyi bir şiir de ruhunuzu besleyecek, hayattan tat almanızı sağlayacaktır. Onun için sizlerin de vasıtasıyla tüm öğrencilerime ve gençlerimize şiir okumayı şiddetle tavsiye ediyorum. Çalışmalarımızı mayıs ayında sergileyeceğiz. Sizlerin aracılığıyla da tüm Bozok okuyucularını şimdiden bu görsel ve müziksel şölene davet edelim.” şeklinde beyanatta bulundu. Bozok ekibindeki arkadaşlarımıza kısa bir gösteri yapan arkadaşlarımız bizden de tam not aldı. Mayıs ayını sabırsızlıkla bekliyor ve arkadaşlarımıza çalışmalarında başarılar diliyoruz. Sayı: 2 BOZOK KASIM 2013 KAYGILANMAK YOK Okulumuzda “Sınav Kaygısı” ve “Verimli Ders Çalışma Teknikleri” konulu seminer düzenlendi. Yaklaşan sınav öncesi sınava girecek arkadaşlarımızın talebiyle okulumuzda sınav kaygısı ve verimli ders çalışma teknikleri konulu seminer düzenlendi. Konuyla ilgili görüştüğümüz 8.sınıfta okuyan arkadaşlarımız, sınav yaklaştıkça kaygılarının arttığını ve bazı arkadaşların da verimli çalışamadıklarını dile getirdiler. Okulumuz 8. Sınıf rehber öğretmenleri Yaşar Çalışır ve Naciye Kılıçarslan, okul idaresinin de katkılarıyla İsmail Yeşilyurt Çok Programlı Lise’si Rehber Öğretmeni Cengiz Yalçın’dan konuyla ilgili seminer vermesini talep ettiler. Okulumuzu kırmayan Cengiz Yalçın, 20 Kasım Çarşamba günü okulumuzda konu ile ilgili seminer verdi. Seminer sonrası görüştüğümüz Rehber Öğretmeni Cengiz Yalçın: “Verimli bir seminer olduğuna inanıyorum. Umarım az da olsa yararlı olabilmişimdir. Malumunuz, sınav her yaştaki öğrencileri ister istemez kaygılandırıyor. Dediğim gibi bu sadece 8. Sınıfta okuyan arkadaşlarımız için geçerli değil. 25 yaşında da sınava giren bir kişi kaygı yaşayabilir. Elbette aşırı kaygı insanı yanlışa sürükler. Kaygısız olmayı da önermiyoruz. İnsan az da olsa kaygıda bulunup derslerine çalışmalı. Ama dediğim gibi her şey kararında güzel. Ayrıca bu sene farklı bir sınav sistemi var. İlk kez uygulanacak bu sistem umarım tüm öğrencilerimizin yararına olur. Buradan sizlerin de vasıtasıyla sınava girecek arkadaşlarımıza bir kez daha başarılar diliyorum.” şeklinde konuştu. Konuyla ilgili konuştuğumuz Okul Müdürümüz Adem Yalçın: “Bu gibi seminerler devam edecek. En kısa zamanda 8.sınıflar için farklı konularda, farklı branşlarda eğitimciler getirerek hem sınavla ilgili hem de meslek seçimi ile ilgili seminerler yapılacak.” diyerek 8. Sınıftaki arkadaşlarımıza müjdeli haberi vermiş oldu. Biz de Bozok ekibi olarak emeği geçen öğretmenlerimize ve idarecilerimize teşekkür ediyor, sınava girecek arkadaşlarımıza da başarılar diliyoruz. TEOG SINAV TAKVİMİ OKULUMUZU ATEŞ BÖCEĞİ BASTI Eğitim Gönüllüleri Vakfından büyük hizmet… Eğitim Gönüllüleri Vakfı ve bir otomobil markasının ortaklaşa yaptığı proje kapsamında okulumuza “ateşböceği” geldi. Tırın kasası trafik sınıf haline getirilerek yapılan Ateşböceği, isminden de anlaşılacağı gibi ülkemizin her yanını dolaşıyor ve çevresine ışık saçıyor. Kasım ayında da yolu bizim okulumuza düşen Ateşböceği, kasım ayı boyunca okulumuzda ikamet edecek. Öğrencileri trafik konusunda eğitmeyi hedefleyen vakıf ilkokul ve ortaokulda öğrenim gören arkadaşlarımızı sınıf sınıf alarak gün boyu çeşitli etkinlikler yapıyorlar. Konuyla ilgili bilgi aldığımız Nihat Bey : “ Amacımız çocuklara trafik bilincini aşılamak. Çocuklarımıza oyunlar eşliğinde hayatları boyunca işlerine yarayacak, belki de canlarını kurtaracak bilgiler veriyoruz. Maalesef geçen sene ülkemizde 1 milyon 288 bin trafik kazası meydana gelmiş ve yine maalesef 3 bin 835 kişi hayatını kaybetmiş. Bu sayı kaza anında ölen vatandaşlarımızın sayısı. Kaza sonrası hastanede ölen vatandaşlarımızı da sayarsak bu rakam 10 binleri buluyor. Bu rakamlar gerçekten de çok korkutucu. Bu kazaların önüne geçmemiz lazım. Onun için biz de işi sıkı tutalım dedik ve bu eğitimi ilkokul sıralarına kadar indirdik. Çocuklarımızla eğitici sunular izliyoruz, tabletlerde oyunlar oynuyoruz ve etkinlikler yapıyoruz.” şeklinde konuştu. Sınava artık dakikalar kaldı. Haberi hazırladığımız bu günlerde okulumuzda sınav heyacanı sarmış durumda. Hem arkadaşlarımız, hem öğretmenlerimiz hem de velileri tatlı bir telaş sarmış durumda. Okulumuzda da düzenlenecek olan sınavda arkadaşlarımızın sınav salonları belli oldu. Kendi okullarında sınava girecek olan arkadaşlarımız bu durumdan gayet memnun. birinci dönem ortak sınavı 28-29 Kasım 2013'te, bu sınavın mazeret sınavı ise 14-15 Aralık 2013'te yapılacak. Sınav sonuçları ocak ayında açıklanacak. Milli Eğitim Bakanlığı Merkezi Ortak Sınavı Ortaokul 8. sınıfları için İkinci dönem sınavları isi 28-29 Nisan 2014'te, mazeret sınavı ise 10-11 Mayıs 2014'te düzenlenecek. Sınav sonuçları ise haziran ayında açıklanacak. ORTAK SINAVLAR 1. GÜN OTURUMU DERS BAŞLAMA SORU SÜRESİ ADI SAATİ SAYISI 09.00 20 40 dk. Türkçe 10.10 20 40 dk Matematik Din Kültürü ve 11.20 20 40 dk. Ahlak Bilgisi ORTAK SINAVLAR 2. GÜN OTURUMU BAŞLAMA SORU DERS ADI SÜRESİ SAATİ SAYISI Fen ve 09.00 20 40 dk Teknoloji T.C. İnkılâp 10.10 20 40 dk Tarihi ve Atatürkçülük Yabancı Dil 11.20 20 40 dk. Sayı: 2 BOZOK KASIM 2013 ÜNLÜ TÜRK BÜYÜKLERİ Fatih Sultan Mehmet (1432- 1481) II. Mehmed veya Fatih Sultan Mehmed, yedinci Osmanlı padişahı. Divan edebiyatında Avnî mahlasını kullanmıştır. Sultan II. Murad ve Hüma Hatun’un oğludur. İstanbul'u fethetmesinden sonra Fethin Babası ve daha sonraki asırlarda Fâtih lakabıyla anılmıştır. İstanbul'un fethi, Orta Çağ’ın sonu Yeni Çağ'ın başlangıcı olmuştur. Bundan dolayı Fatih, "çağ açan hükümdar" olarak da tanınır. İstanbul'un fethiyle 1000 yıllık Doğu Roma (Bizans) İmparatorluğu son bulmuştur. Fatih, çıkardığı yasalarla devleti önemli ölçüde yeniden biçimlendirmiştir. Osmanlı hükümdarlarının yedincisi olup İstanbul’u almak suretiyle tarihte yeni bir devir açan ve Osmanlı devletini de bir imparatorluk haline getiren padişahtır. 1430 yılında doğdu. İkinci Murad’ın oğlu, Çelebi Sultan Mehmed’in torunudur. Annesinin Sırplı veya Zülkadiroğulları soyundan Alime Hatun adlı bir Türk olduğu hakkında iki rivayet vardır. Babası sağlığında onu iki defa tahta geçirerek Manisa’ya istirahata çekilmişti. İlk defa 1444 yılında yani 14 yaşında iken hükümdar oldu. Fakat onun çocuk olmasından fayda uman Haçlılar Ordusu hududu aşınca ikinci Murat tehlikeyi karşılamak zoruyla tekrar tahta çıktı ve Varna muharebesinde düşmanı yendi. Fatih ikinci defa bir yıl sonra, yani İkinci Kosova savaşının kazanılmasından sonra padişah oldu ama yine çocuk olduğu düşünülerek tekrar Manisa Valiliğine gönderildi. Babasının 1451 Şubatında ölmesi üzerine Manisa’dan dolu dizgin Edirne’ye gelerek tahta çıktı. 21 yaşında bir delikanlı idi. Manisa’da hükümdarlık nöbetini beklediği yıllarda bütün zamanını okumaya vermiş olduğunu söylenir. Arapça ve Farsça’dan başka Latin, Yunan ve İbrani dillerini de öğrenmiş olduğu rivayet edilir. Taca sahip olunca, vaktiyle tahta geçmişken Manisa’ya dönmesine sebep olan Sadrazam Çandarlı Halil Paşa’yı içinde sakladığı hınca rağmen makamında bıraktı. Karamanoğlu İbrahim Bey’in isyanını da bastırdıktan sonra İstanbul’u almak için hazırlığa başladı. Önce Boğaziçi’nde şimdi Rumelihisarı dediğimiz Boğaz Kesen kalesini yaptırdı. Bizans’ın yüzyıllarca kuşatmalara dayanmış olan sağlam duvarlarını yıkabilmek için Edirne’de toplar döktürdü ki aralarında o zamana kadar görülmemiş büyüklükte olanlar da vardı. Hazırlık tamamlarınca ordusunu İstanbul üzerine yürüttü. 6 Nisan 1453 günü karargahını Eğrikapı karşısındaki tepenin arkasına kurdu. Asker, Marmara’dan Halice kadar yayılarak şehri kuşatıyordu. Orduda üç büyük topla beraber, irili, ufaklı ön dört batarya top daha vardı. Bu üç büyük top şimdi Topkapı dediğimiz Saint Romain karşısına konulmuştu. Bunlardan başka tahta kuleler ve sair kuşatma aletleri de vardı. Denizden de Baltaoğlu Süleyman Bey’in komutasındaki donanma muhasarayı tamamlıyordu. İmparator Konstantin Dragazes, Boğazkesen kalesinin yapıldığı günden beri şehri müdafaaya hazırlanmıştı. İmparator askeri ancak sekiz, dokuz bin kişiden ibaretti. Fakat otuz beş bin kişi kadar eli silah tutar İstanbul halkı ile gönüllüler, Cenevizliler, Venedikliler, ve yabancı kaptanlar gibi birkaç bin de yabancı yardımcıları ve Gran adlı bir de Alman topçuları vardı. Haliç, şimdiki Galata Köprüsünün hizasına bir kalın zincir gerilmek suretiyle Türk gemilerine kapatılmıştı. Fatih’in Edirne’den getirdiği büyük top, kullanıldığı zaman patlamış ve Macar Mühendis Orban’ı da öldürmüştü. Baltaoğlu’nun komutasındaki donanma da pek iş göremedi. 20 Nisanda erzak ve mühimmat yüklü üç, dört Cenova gemisi, çaplarının büyük olmasından ve o sırada kendilerine elverişli bir rüzgar çıkmasından dolayı küçük gemilerden oluşan donanmayı yararak limanın ağzına geldi ve orada gerili bulunan zincirin indirilmesi üzerine içeriye girdi. Zavallı Baltaoğlu, bir gözünü kaybedecek derecede fedakarlıkla savaşmış olduğu halde bu başarısızlığından dolayı derhal Donanma Komutanlığından azledilmiş ve yerine Hamza Bey geçirilmiştir. Bu türlü başarısızlıklar, Rumlardan rüşvet aldığı rivayet edilen Halil Paşa’nın muhasaradan vazgeçmesi için Padişaha bir daha ricada bulunmasına fırsat vermişti. Fakat İkinci Mehmed, azminden döneceklerden değildi. Toplar kara tarafından pek işe yaramıyor ve tahtadan yapılma hücum kulelerini de Bizanslılar Gregeois ateşiyle yakıyorlardı. İkinci Mehmet, Zağanos Paşa ile hocası Molla Gürani ve Akşemseddin gibi değer verdiği alimlerden oluşan büyük bir meclis kurdu ve muhasaraya devam kararını verdi. Ve şehri Haliç’ten de sıkıştırarak müdafaa kuvvetlerini dağıtmak maksadıyla dahiyane bir tedbirde bulundu: Dolmabahçe ile Kasımpaşa arasına kızaklar döşeyerek bir gecede 67 parça gemiyi Haliç’e indirdi. Muhasara 53 gün sürmüştür. Nihayet 29 Mayıs 1453’te Topkapı ve Eğrikapı üzerinden Türk askeri şehre girdi ve İstanbul alınarak tarihin Ortaçağı sona ermişti. Fatih, şehri aldıktan sonra yirmi gün kadar İstanbul’da oturmuş, mağluplara o çağın değil, bu asrın bile galiplerinde rastlanmayan âlicenaplık göstermişti. Rumlara yeniden patrik seçtirmiş, ve sonraları Osmanlı Devleti için büyük güçlükler doğuran imtiyazları vermişti. Edirne’ye dönüşünde Sadrazam Halil Paşa’yı öldürttü ve yerine ancak bir yıl kadar sonra Mahmut Paşa’yı Sadrazamlığa getirdi. 23 yaşında İstanbul’u almış olan Fatih, ondan sonra 28 yıl hükümdarlıkta bulunmuş ve bütün saltanatı zarfında iki imparatorluk, on dört devlet, iki yüz şehir fethederek “Fatih” unvanına tamamıyla hak kazanmıştır. Yaptığı savaşlar arasında başarısız olanlar da vardı. Fakat savaşlarının çoğu parlak zaferlerle bitmiştir. 1456’da meşhur Jan Hünyad, Firuz Bey’in ordusunu bozmuş, kendisini esir etmişti. Arnavutlukta yine meşhur İskender Bey, Fatih’in ordularını uzun müddet uğraştırdı. 1459’da Yunanistan ve Sırbistan istila edildi. 1462’de Trabzon İmparatorluğu da Osmanlıların eline geçti. İki yıl sonra Bosna alındı. Karaman hükümetine büsbütün son verildi. Arnavutluk nihayet istila edildi. 1475’de Gedik Ahmed Paşa komutasındaki ordu Kırım’ı aldı ve ondan sonra Kırım bir Osmanlı eyaleti haline girdi. İtalya topraklarında ve Avusturya içlerinde Türk akıncıları dolaştı. Fatih Sultan Mehmet, Rodos kalesini almaya uğraşmış, fakat muvaffak olamamıştır. Rodos Şövalyeleri, Fatih’in torununun oğlu Kanuni Süleyman zamanına kadar Türk pençesinden kurtulmuş oldular. Akkoyunlu devletinin hükümdarı Uzun Hasan’ın mağlubiyetle neticelenen Otlukbeli Savaşı da 1472’de yapılmıştır. 25 Nisan 1481 günü Ordu-yu Hümayûn'un başında yola çıkan Fatih Sultan Mehmet, Üsküdar'a geçerek ilerlemeye başladı ve bir hafta sonra Gebze civarında konakladı. İstanbul'dan yola çıktığı günden beri sağlık durumu birden bozulmuş ve günden güne de kötüye gitmeye başlamıştı. Aslen Venedikli bir Yahudi olan özel hekimi Yakup Paşa (Asıl adı Maestro İacopo), ulu hakanı tedavi etmek bahanesiyle hareket gününden itibaren vermeye başladığı zehrin dozunu artırmakta idi. Bu Venediklilerin Fatih'e on beşinci suikast teşebbüsü idi. Bundan önceki on dördü hedefine ulaşamamıştı. Venedikliler bu kez astronomik bir ücret vaadi ile padişahın özel doktorunu elde etmişlerdi. Fatih Sultan Mehmet, 3 Mayıs 1481 günü Gebze'deki otağında kan kusarak öldü. Ancak Yakup Paşanın foyası hemen meydana çıkmıştı. Venedik'in kendisine vaat ettiği 250 milyonluk muazzam serveti alamadan, Türk askerleri tarafından linç edildi.Tarihlerimiz Fatih Sultan Mehmet’i şu suretle tarif ederler: “Orta boylu, kalın kemikli, omuzlarının arası geniş, gövdesi bacaklarından uzun, kaşları yüksek ve kavisli, çehresi beyaz üzerine siyah ve kıvırcık, boynu kısarak ve ön tarafına mail, alnı açık, gözleri parlak, ağzı küçük, burnu kiraza sokulmuş şahin gagası şeklinde kemerli idi.”Kendi adıyla anılan Fatih semtinde yaptırdığı Fatih camiinin bahçesindeki türbede gömülüdür. Camiinin etrafında medreseler de yaptırmış ve bunları o zamana göre mükemmel denecek bir şekilde açtırmıştır. Eyüp camii ile Ayasofya medresesini de o yaptırmıştı. İlim adamlarına hürmet ettiği, hocası Molla Güranî’nin daima elini öptüğü, Molla Hüsrev’e camide bile ayağa kalktığı, Molla Cami ve Ali Kuşçu gibi şöhretli alimlere büyük ihsanlarda bulunduğu meşhurdur. Fatih edebiyatla da meşgul olmuş ve Avnî mahlasıyla gazeller yazmıştır. 14 gazeli Divân-ı Avnî adı ile 1904 yılında Berlin’de basılmıştır. Sayı: 2 BOZOK KASIM 2013 SINAV KAYGISI Sınav Kaygısı nedir?Sınav kaygısı; öncesinde öğrenilen bilginin sınav sırasında etkili bir biçimde kullanılmasına engel olan ve başarının düşmesine yol açan yoğun kaygı olarak tanımlanır. Sınav kaygısı neyle ilişkilidir? Bireyin sınava yüklediği anlamlar, sınavla ilgili zihinde oluşturulan imaj, sınav sonrası duruma ilişkin atıflar ve sınav sonrası elde edilecek kazanımlara verilen önem sınav kaygısı oluşumu üzerinde etkilidir. Sınav kaygısının belirtileri nelerdir?Huzursuzluk, endişe, tedirginlik, sıkıntı, başarısızlık korkusu, çalışmaya isteksizlik, mide bulantısı, taşikardi, titreme, ağız kuruluğu, iç sıkıntısı, terleme, uyku düzeninde bozukluklar, karın ağrıları vs. bedensel yakınmalar, dikkat ve konsantrasyonda bozulma, kendine güvende azalma, yetersiz ve değersiz görme sık görülen belirtilerdir. Sınav kaygısı yaşandığı nasıl anlaşılır?Öğrencinin başarısında belirgin bir düşüş gözlenir. Ders çalışmayı erteleme, sınav ve hazırlığı hakkında konuşmayı reddetme vardır. Soru sorulmasından rahatsız olurlar. Dikkat dağınıklığı, odaklanamama, Fiziksel yakınmalarda dikkat çeken bir artış (karın ağrısı, mide bulantısı, terleme, uyku düzensizliği, iştahsızlık ya da tersine aşırı yeme, genel mutsuz bir ruh hali vb.), çok çalışılmasına karşın performans düşüklüğü kaygının varlığını gösterir. Sınav Kaygısının etkileri nelerdir?Öğrenilenleri aktaramama, okuduğunu anlamama, düşünceleri organize etmede zorluk, dikkatte azalma, sınavın içeriğine değil kendisine odaklanma, zihinsel becerilerde zayıflama , enerji azlığı, fiziksel rahatsızlıklar sınav kaygısının başlıca etkileridir. Sınav kaygısı gerçek dışı beklenti ve yorumlar içerdiğinden yanıltıcıdır. Öğrenciyi farkında olmadan kendi davranışını denetleyemez hale getirir… Sınav Kaygısı neden oluşur?Gerçekçi olmayan düşünce biçimlerine sahip olmak kaygını oluşmasında en önemli süreçlerdir. Bunaltıya eğilimli kişilik yapısı (mükemmeliyetçi, rekabetçi) olanlarda daha sık görülür. Sosyal çevrenin beklentileri ve baskısı da önemli bir etkendir. Sınav kaygısının oluşmasında etkisi olan olumsuz otomatik düşünceler nelerdir?Sınava hazır değilim”, “Bu bilgiler çok gereksiz ve saçma. Nerede ve ne zaman kullanacağım ki?” “Sınavlar niye yapılıyor , ne gerek var?” “Bu bilgiler gelecekte benim işime yaramaz” Sınava hazırlanmak için gerekli zamanım yok ki!”“Bu konuları anlayamıyorum , aptal olmalıyım” “Ben zaten bu konuları anlamıyorum” “Biliyorum, bu sınavda başarılı olamayacağım” “sınav kötü geçecek” “Çok fazla konu var , hangi birine hazırlanayım?” sıklıkla gözlene olumsuz otomatik düşüncelerdir. Alternatif düşünceler nelerdir?Yapmam gereken nedir?” “Yapabildiğimin en iyisini yapabilirim?” “Olabilecek en kötü şey ne”“Dünyanın sonu değil, telafisi var” Bunda başarısız olmam her zaman olacağım anlamına gelmez” “Yeterli zamanımın olmadığı doğru , ancak olan zamanımı en etkili şekilde nasıl kullanabilirim? “Tüm kaynakları çalışamasam bile , önemli bölümlere öncelik vererek sınava hazırlanabilirim, hiç olmazsa bu bölümlerden puan kazanırım” “Başarırsam hayatımın önemli bir dönüm noktasını aşacağım. Başarısız olmam tembel ve beceriksiz olduğumu göstermez. Daha fazla çalışmam gerektiği anlamına gelir” “zamanı kendi yararıma kullanmak benim elimde" kaygıyla başa çıkmak için geliştirilebilecek alternatif düşüncelerdir. Sınav kaygısıyla başa çıkma yolları nelerdir?Düşünce ve inançları sorgulamak (gerçekçi olmayan düşünme alışkanlıklarını farklı bir gözle yeniden değerlendirmek, Nefes alma egzersizleri, Gevşeme egzersizleri, Kaygıyı bastırmaya değil, onu kabul etmeye ve tanımaya çalışmak, Düşünceleri durdurma tekniği, Dikkatini başka noktalara odaklama tekniği kullanılabilecek başa çıkma yollarıdır. Bunun dışında düşünceleri durdurma, Dikkatini başka noktalara odaklama Hangi inançların değişmesi amaçlanır?“Hayatta başarılı ve mutlu olabilmek için sınavı kazanmaktan başka yol yoktur, Mutlaka kazanmalıyım, kazanmazsam kimsenin yüzüne bakamam, Sınav benim kim olduğumu gösterir, yetersizim, hiçbir şey yapamayacağım” değişmesi amaçlanan başlıca inançlardır. Anksiyete yönetimi nedir?Öncelikle sınava yoğunlaşmayı ve sorulara odaklanmayı sağlayan, düşünceleri organize etmede, dikkati toplamada yardımcı olan, olumsuz düşünmeyi ve telaşa kapılmayı engelleyen, kontrol duygusunu geliştirerek başarıya yardım eder, gerçek performansı sergilemede önemli rol oynayan bir yaklaşımdır. Sınav öncesi neler yapılmalıdır?Çalışma alışkanlıklarını ve sınava ilişkin tutumları gözden geçirerek yeni bir zihinsel yapılanma yaratmaya çalışmak gerekir. Zamanı iyi kullanılmalıdır. Beslenme ve uykuya dikkat edilmelidir. Sınava yönelik çalışmaları son güne/geceye bırakmamak önemlidir. uygun yöntemlerle kaygının azaltılmasını sağlamak gerekir. Sınav esnasında neler yapılabilir?Olumsuz otomatik düşüncelere karşı alternatif açıklamalar getirme, kontrolün kendisinde olduğunu hatırlatma, Yanıtlayabileceği sorulardan başlama, kaygıyı azaltmaya yönelik teknikler kullanma (hızlı gevşeme, dikkat artırma teknikleri, kontrollü nefes alıştırması) sınav esnasında yapılabilecek bazı çalışmalardır.Sınav sonrasında neler yapılabilir?Kendini ödüllendirme, Keyif veren etkinlikler, eksikler üzerine düşünme ve geleceğe yönelik yani planlama yapılabilecek aktivitelerdir. Sınav kaygısı ve aile ilişkisi nasıldır?Aile için sınavın ne anlam ifade ettiği, sınava yönelik tutum ve yaklaşımları önemlidir. Sıklıkla aileler kendi kaygılarını çocuklarına yansıtmaktadırlar. Çocuktan yüksek beklentilerinin olması, ayrıntılarla aşırı uğraş sergilemeleri ve sınavı bir araç değil amaç olarak görmeleri oldukça önemlidir. Kaynak: http://www.psikiyatri.org.tr/pagepublic.aspx?menu=42 http://www.psikiyatri.org.tr/pagepublic.aspx?menu=42 Ailelere neler önerilmelidir? Sayı: 2 BOZOK KASIM 2013 ÖĞRETMENLER GÜNÜNÜZ KUTLU OLSUN! Öğretmenler günü okulumuzda da coşkuyla kutlandı. Öğretmenler günü UNESCO’nun tavsiyesi ile dünya genelinde 5 Ekimde kutlanır. Ancak ülkelerin kültürel öğelerine ve tarihi olaylarına göre bu tarih değişiklikler gösterir. Örneğin on iki Arap ülkelerinde 28 Şubatta kutlanır. Ülkemizde ise 1981 yılında, Atatürk’ün 100 doğum yılı, “Milli Mektepler Başöğretmenliği” unvanını aldığı gün olan 24 Kasımda kutlanır. Bu günlerde öğretmenlerin sorunları, hakları, önemleri gibi konular işlenir. İlçemiz ve okulumuzda da konuyla ilgili etkinlikler düzenlendi. İlçe çapında Halk Eğitim Merkezinde düzenlene programda; şiirler okunması, günün anlam ve önemini belirten konuşmaların ardından genç öğretmenlerin yemini ile program son buldu. Ertesi gün ise İlçe Milli Eğitim Müdürlüğünün organize ettiği yemek vardı. Ser Otelde düzenlenen yemeğe ilgi büyüktü. Gönüllerince eğlenen öğretmenlerimiz stres attılar. Okulumuzda ise Kültür Edebiyat Kulübü önderliğinde program düzenlendi. 24 Kasımın hafta sonuna gelmesi münasebetiyle 25 Kasım Pazartesi yapılan törende; şiirler, oratoryo, sunumlar eşliğinde bir tören düzenlendi. Ayrıca Öğretmenler Günü münasebetiyle düzenlenen şiir yazma ve hikaye yazma yarışmasında dereceye giren arkadaşlarımıza çeşitli ödüller verildi. Hikaye yazma yarışmasında Dilek Ürgen, şiir yazma yarışmasında da Melihanur Göçmen arkadaşlarımız birinci oldu. Ödüllerini ise Okul Müdürümüz Adem Yalçın ve Okul Müdür Yardımcımız Alparslan Şahin verdi. BUKRE Kahraman Tazeoğlu DESTEK YAYINLARI Güzellik, bakmayı bilen gözdedir sevgilim. Artık kendime layık olanı seçebiliyorum sayende. Bir insanın gözlerine bakıp, kalbini görebiliyorum her seferinde. Eskisi gibi değilim. Neden mi senden çok daha öndeyim? Herkesin dünyası kendi gördüğü kadardır sevgilim. Sen önüne bakarken, ben uzakları ezberledim. Sen olup bitenlerle ilgilenirken, ben olmayanın izindeydim. Çivi çiviyi sökermiş, yalnızlığı kanatan hüzünlü şarkılar, yalnızlığa iyi gelirmiş. İşte ben bu şekilde hayata karşı direndim. Keşke bana akıl vereceğine, aklımı alacak kadar beni sevseydin. Ben, bir çocukluk edip büyüdüm işte! Sen büyümüşsün ama doğmamışsın bile. Ben, senin doğrundum sevgili. Ötekiler gelip geçerdi. Sen doğru olanı değil, geçerli olanı seçtin. Terk etmek kazanan olmaya yeter zannettin. Bana, bir veba busesi bırakıp gittin; bak şimdi yerini başkaları aldı. Bu aşkın vebası sende, busesi bende kaldı. Seçtiğin yolda sana mutluluklar diliyorum. Unutmak alışmaktır. Unutursun demiyorum… Ama alışacaksın biliyorum. Kaynak: www.kitapyurdu.com Sayı: 2 BOZOK KASIM 2013 Hatırlayacağınız gibi geçen sayımızda sizlere ilçemizi tanıtmıştık. Şimdi de bağlı olduğumuz ili yani yiğidin harman olduğu yeri Yozgat’ı tanıtacağız. Bu sayımızda ilimiz hakkında siz değerli okuyucularımıza genel bilgiler vereceğiz. İlerleyen sayılarımızda da Yozgat’ı her yönüyle sizlere aktarmaya çalışacağız. Yozgat, Türkiye'nin İç Anadolu Bölgesinde yer alan bir ildir. Çekerek, Aydıncık ve Kadışehri ilçeleri ise Karadeniz Bölgesi'nde kalır. Etimoloji İlin asıl adı "Bozok" olup, zamanla "Yozgat" olarak değiştirilmiştir. Oğuzların; "Bozok" koluna mensup Türkmenlerin bu bölgeye akınıyla birlikte, yöre "Bozok" ismiyle anılmıştır. 1800'lü yıllara doğru bu ismin yanı sıra "Yozgat" adı da telaffuz edilmiştir. "Yozgat" adının menşei konusunda ise, değişik söylentiler ileri sürülmektedir. Bir rivayete göre, Yozgat Saray Köyü'nden (bugün itibariyle kasaba) itibaren aşağıdan yukarıya doğru kat kat yükselmektedir. Bu kat kat yükselişinden ve rakımının yüksekliğinden dolayı önceleri "Yüz kat" denmiş, zamanla bu isim söylene söylene "Yozgat" halini almıştır. Diğer bir rivayete göre; Aşiret Reisi Ömer Cabbar Ağa'nın yüzü çopurdu. Bu yüzden kendisine Çopur veya Çapar Koca derlerdi. Söylentiye göre Cabbar Ağa, sürülerini bir yaz günü yaylakta otlatırken karşısına Hızır çıkıyor ve davar sahibi Cabbar Ağa'dan içmek için süt istiyor. Güler yüzlü Ömer Ağa hemen misafirine ikramda kusur etmeyerek, gönül hoşluğu ile sütü ikram eder. Hızır sütü içtikten sonra çok memnun kalır ve Cabbar Ağa'ya "Çobanoğlu, yozuna yoz katılsın, memleketinin adı Yoz-Kant olsun" diyor. Bu sözü söyleyerek kayboluyor. Temeli böyle olan Yoz-Kant söylene söylene Yozgat halini alıyor. smin kaynağı hakkında her ne kadar tatmin edici bir bilgi yoksa da uzun yıllar bu bölgenin böyle anıldığı bilinmektedir. 2. Dönem Kütahya Mebusu Cemil Bey tarafından verilen bir takrir ile Yozgat ismi Bozok olarak değiştirilmiş, bilahare 23 Haziran 1927 tarihinde Bozok Mebusu Süleyman Sırrı Beyve arkadaşlarının verdiği bir takrirle Bozok ismi tekrar Yozgat olarak değiştirilmiştir. Yozgat adı nasıl Bozok'tan dönüşmüştür, pek anlaşılabilir, bir bilimsellik taşımamaktadır. Bozok Bu günkü Yozgat ili bölgesi ve komşu yörelerin Osmanlı Türkleri devrindeki adı. Burası Osmanlı öncesi Kara Tatar Türkleri ve az oranda Moğol topluluğunun yaşadığı bir yer idi. Ankara Savaşı'ndan sonra Türkistan hakanı Timur, buradaki Türk ve Moğol topluluklarını Orta Asya'ya taşımıştır. XV. asrın başında Boz-Ok Türkmenleri, Dulkadırlı Türkmenleri adıyla burayı yurt tuttular. Gedük: Kara-Yahyalu, Delü-Alilü, Ağcalu (en mühim obası: Hacılar), Agça-Koyunlu (Dulkadırlı'dan), Şam BAyadı (Dulkadırlı'dan) Kara-Taş: Ali Beğlü, Ağçalu , Tecirlü (Dulkadırlı'dan), Kızıl-Kocalu (başlıca oymaklarından: Ali Şarlu). Ak-Dağ: Karalu, Kırklu, Hisar-Beğlü, Kızıl-Kocalu, Sevgülen (en büyük oymağı: Saru-Halillu). Boğazlayan: Çiçeklü, Kulağuzlu. İli-Su: Tatar Türkleri, Arslan-Beğlü, Ağçalu. Sorgun: Zakirlu, Kızıl-Kocalu. Bunlardan işaret edilmeyen birçok oymak da Dulkadırlı'dan idiler. Kazakistan'da Bozok adlı tarihi yerleşim yeri bulunmuştur. Arkeolojik kazılarda buradaki eski yerleşimden birçok eşya çıkmıştır. Tarihçe Yozgat ili, tahminen 5000 yıllık bir geçmişe sahiptir. Yozgat çevresinde ilk siyasi birliğini kuran devlet Hititler'dir. Hititler döneminde, bugün Yozgat sınırları içinde bulunan Hattuşaş antik şehri kurulmuştur. Sayı: 2 BOZOK KASIM 2013 Konum Yozgat, İç Anadolu Bölgesi'nin Orta Kızılırmak Bölümü'nde Bozok Platosu üzerinde yer almaktadır. Ankara–Sivas karayolu ile Samsun-Kayseri-Mersin karayolları Yozgat'tan geçmektedir. Bu yollar, uluslararası taşımacılıkta önemli bir yere sahiptir. Ülkemizden ve Avrupa ülkelerinden Ortadoğu'ya yapılan ticaret, bu yolların önemini daha da artırmaktadır. Kuzeyde; Çorum, Amasya, Tokat, doğuda; Sivas, güneyde; Kayseri, Nevşehir, batıda; Kırşehir,Kırıkkale illeri ile komşudur. İlin doğusu ile batısı arasında yaklaşık 8 dakikalık bir fark vardır. Yozgat, alan bakımından Türkiye'nin 15. ilidir. İzdüşüm alanı 13597 km², gerçek alanı ise 14123 km²'dir. İl geneli fazla dağlık değildir. İlçeler Yozgat 14 ilçeden oluşmaktadır. Bunlar; Akdağmadeni, Aydıncık, Boğazlıyan, Çandır, Çayıralan, Çekerek, Kadışehri, Saraykent, Sarıkaya, Şefaatli, Sorgun, Yenifakılı, Yerköy veYozgat Merkez ilçedir. Nüfüs İlin nüfusu 2000 yılına kadar sürekli artmış, fakat bundan sonra düşüşe başlamıştır. 1960-2008 yılları arası ilin nüfusu %20,33 artmıştır. Bu dönemde yıllık nüfus artış hızı ortalama %0,42 olmuştur. İlin yaş ortalaması oldukça gençtir. Özellikle 10-14 ve 15-19 yaş grubunun nüfusa oranı yüksektir.[7] Eğitim İlde, yüksek lisans düzeyinde eğitim veren Bozok Üniversitesi vardır. Bunun yanı sıra ilde Fen lisesi, Yozgat Endüstri Meslek Lisesi, Anadolu Öğretmen lisesi, Turizm Otelcilik Meslek lisesi ve Anadolu lisesi bulunmaktadır. Ekonomi Tarım İlin ekonomisi büyük oranda tarıma dayalıdır. Yer şekilleri %98,8 oranında tarıma imkan vermektedir. İlde, yarı kurak iklim şartlarından dolayı, kuru tarım yaygınlaşmış ve ürün çeşitleri azalmıştır. İlde yoğun olarak, tahıllar ve baklagiller yetiştirilmektedir. Bunların yanı sıra sulu tarım alanlarında şekerpancarı, ayçiçeği, patates ve soğan türü ürünler yetiştirilmektedir. Sulanabilir alanlar sınırlı olduğu için, il tarımında sebze üretiminin önemi azdır. İklimin sert oluşu ve depolama olanaklarının azlığından dolayı, meyve üretimi büyük boyutlarda değildir. Elma, armut, kayısı, vişne, üzüm, ayva, badem ve ceviz yetiştirilen başlıca meyvelerdir.başıbüyüklü köyü tarımda çok gelişmiş olup Yozgat nüfusunun yaz aylarında bütün sebze ihtiyacını karşılamaktadır Hayvancılık İl ekonomisinde tarımın yanı sıra hayvancılıkta önemli bir gelir kaynağıdır. Bozkırların geniş yer kaplaması küçükbaş hayvancılığın yaygınlaşmasına ortam hazırlamıştır. Hayvancılık genelde tarımsal faaliyetlerle bir arada yapılmakta olup, mera hayvancılığı biçimindedir. Son yıllarda hayvan soylarının ıslahı çalışmaları ve hayvansal ürünleri değerlendirmeye yönelik sanayi faaliyetleri ile hayvancılık alanında canlanma olmuş, modern işletmeler kurulmaya başlamıştır. İlde, küçükbaş hayvanladan; akkaraman koyunu, kıl ve tiftik keçisi,büyükbaş havyanlardan sığır ve manda gibi cinsler beslenmektedir. Deri üretimi Yozgat'ın önemli gelir kaynaklarındandır. Son yıllarda kümes hayvancılığında da önemli gelişmeler kaydedilmiştir. Küçük ölçekli tavuk çiftliklerinde, modern yöntemlerle üretim yapılmakta olup, özellikle 1995 yılından itibaren yumurta üretiminde belirgin artışlar olmuştur. Ormancılık İl topraklarının %18,24'ünü kaplayan ormanlar Akdağmadeni, Aydıncık, Çandır, Çayıralan, Çekerek, Kadışehri ve Saraykent'te yoğunlaşmıştır. Boğazlıyan ve Yenifakılı ilçelerinde ise orman örtüsü neredeyse hiç yoktur. İlde ormanları işletmek ve korumak üzere toplam üç işletme müdürlüğü mevcuttur. Sayı: 2 BOZOK KASIM 2013 HAFTANIN SPORU Voleybol oyun kuralları, nasıl oynanır, saha ölçüleri Voleybolda her oyuncunun güçlü olduğu yönleri geliştirilmeye çalışılmalıdır. Her oyuncunun güçlü olduğu yönleri vardır. Doğal olarak öncelikle oyuncuların zayıf oldukları taraflar giderilmeye çalışılmalıdır. Ancak bununla yetinilmemeli, oyuncuların başarılı oldukları teknik, taktik, moral ve hatta sosyal yönlerini de geliştirerek, takımın başarısına katkıları artırılmalıdır. Voleybol nasıl oynanır? Voleybol altı kişiden kurulu iki takım arasında oynanır. Amaç, sahayı ikiye bölen filenin üzerinden topu karşı tarafın sahasına düşürerek Oyuncular sahada sabit yerlerde dururlar üç kişi fileye yakın üç kişi de savunma pozisyonunda geride durur. Bir takım topa arka arkaya en fazla üç kere vurabilir. Topa vücudun herhangi bir yeri ile vurmak serbesttir. Oyuncular saat yönünde olmak üzere sürekli değişerek oynarlar. Topu karşı tarafın sahasına düşüren takım puan kazanır. Maç 5 setten oluşur. 25 puana, en az iki farkla olmak üzere ilk ulaşan seti kazanır. Beşinci set 15 puan üzerinden oynanır. En az iki farklı sonuç burada da gereklidir."Libero" defansif bir oyuncudur. Defansta istediği yerde oynayabilir. Ön tarafa geçemez, blok yapamaz, servis atamaz. Forması takım arkadaşlarından farklı renktedir. Takım koçları saha kenarından takımlarına direktifler vermekte serbesttir. Her sette altı değişiklik yapma hakkı vardır. Sadece ön alanda oynayan oyuncular bloğa çıkabilir. Blok, top fileyi geçmeden yapılmalıdır. Blok sayı olarak sayılamaz. Voleybol sahası 18mt x 9mt boyutlarındadır. Tam ortasından bir ağ ile ikiye bölünmüştür. Fileden 3 metre geriye olan kısım atak alanıdır. Voleybol'da Manşet Manşet tekniği çok iyi olan oyuncular bile, sert ve uzun servislerde, manşet için kollarını vucütlarından öne doğru ayırıp iyi bir manşet alabilmek için zorlanırlar. Bu durumlarda vücudunuzu mümkün olduğunca yükseltmeye ve hatta parmak uçlarında kalkmaya çalışın. Ancak en iyisi böyle bir duruma düşmemek için gerekli tedbirleri önceden almaktır. Bunun için vücudunuz topa tam dönük olsun ve ayak hareketleri ile manşet alma yüksekliğini ayarlamaya çalışın. Yeni kurallara göre artık servisler parmakla da karşılanabilmektedir. Bu güzel bir görüntü vermezse de çoğu kez tek çözümdür ve top tutulup atmadıkça parmak pası kötü olsa dahi hakem genellikle faul çalmaz. Servis Atma Servis atmaya hazırlanırken filenin arasından rakip oyunculara bakarak hedefinizi belirleyin . Manşeti zayıf olan oyunculara veya manşet alanlar arasındaki koridorlara veya yanlara atmaya çalışın. Özellikle pasörün ön sırada olduğu durumlarda, geçerli bir diğer taktik de sol taraftaki smaçöre kısa servis atmaktır. Bu durumda hücum yapacak oyuncu sayısı bire iner. Atacağınız yere karar verdikten sonra, iyi bir servis için konsantre olmaya çalışın. Etkin bir servis için en önemli husus, topun havaya iyi atılmasıdır. Bu durumda top (vurmaz iseniz) tam ayaklarınızın önüne düşmelidir. Blok Yapma Blok yaparken, ne kadar iyi blok tutarsanız tutun, hücum eden daima avantajlıdır. Topu yakalama ihtimaliniz çok yüksek değildir, o nedenle moraliniz bozulmasın. Siz işinize devam edin ve mümkün olduğunca ellerinizi karşı alana uzatmaya çalışın. Bazı oyuncuların moralleri, mesela blokta top ellerinin arasından geçip sayı olduğunda çok bozulur ve kendilerini suçlu hissederler. Bir sonraki bloğa daha hırslı fakat bilinçsiz olarak çıkar ve hata yaparlar. Bunun yerine bir önceki hücumda rakibin şanslı olduğunu düşünün. Unutmayın ki iyi kurulmuş bir blokta bile, doğal olarak birçok zayıf nokta vardır. Blok başarılı olmasa da antrenmanda öğrendiğiniz temel teknikleri sabırla ve konsantre şekilde uygulamaya devam edin. Voleybol oyun alanı Oyun alanı, 18x9 m ölçülerinde bir dikdörtgendir ve her yönde en az 3 m genişliğinde olan bir serbest bölge ile çevrilmiştir.Oyun sahasının üzerinde bulunan serbest oyun boşluğu, her türlü engelden arındırılmış olmalıdır. Serbest oyun boşluğu, oyun sahası yüzeyinden ölçüldüğünde en az 7 m yüksekliğinde olmalıdır. Oyun Sahasının Yüzeyi: Sahanın yüzeyi düz, yatay ve yeknesak olmalıdır. Oyuncular için sakatlanmaya yol açacak herhangi bir tehlike teşkil etmemelidir. Pürüzlü ve kaygan yüzeylerde oynanması yasaktır.FIVB Dünya ve Resmi Müsabakalarında sadece tahta veya sentetik bir yüzeyin kullanılmasına izin verilir. Bu yüzey daha önce FIVB tarafından onaylanmış olmalıdır. Kapalı salonlarda oyun alanının yüzeyi açık renkte olmalıdır.FIVB Dünya ve Resmi Müsabakalarında çizgiler için beyaz, oyun alanı ve serbest bölge için farklı renkler kullanılmalıdır.Açık hava sahalarında drenaj amacıyla her metre için 5 mm lik bir eğime müsaade edilir. Saha çizgilerinin sert bir maddeden oluşturulması yasaktır. Oyun Alanının Üzerindeki Çizgiler: Bütün çizgiler 5 cm genişliğindedir. Çizgiler, zeminin ve diğer çizgilerin renklerinden farklı ve açık renkte olmalıdır. Sınır çizgileri: İki yan ve iki dip çizgi oyun alanını belirler. Yan ve dip çizgilerin her ikisi de oyun alanının boyutlarına dahil olarak çizilir. Sayı: 2 BOZOK KASIM 2013 Sayı: 2 BOZOK KASIM 2013 PERİ MASALI SON PİŞMANLIK FAYDA ETMEZ İzmir’in küçük bir mahallesinde şirin bir kız varmış. Ailesi ve küçük kız sıcacık evlerinde mutlu şekilde yaşarlarmış. O minik kızın adı Ayşe’ymiş. Ayşe derslerinde başarılı, arkadaşları tarafından da sevilen bir kızmış. Günlerden bir gün Ayşe’nin babasının tayini çıkmış ve Ankara’ya taşınmak zorunda kalmışlar. Apar topar eşyalarını toplamışlar ve kamyona eşyalarını yükleyip yola koyulmuşlar. Yolda Ayşe hep düşünmüş. Acaba bizi ne bekliyor diye. Sonunda taşınacakları eve gelmişler. Bir hafta içinde eşyalarını yerleştirmişler ve artık okula kayıt yaptırmanın zamanı gelmiş. Ayşe ve babası birlikte okula gitmişler. Kayıt olacağı okula gelince Ayşe uzaktan şöyle bir bakmış okula. Önce içini garip bir korku sarmış ama yavaş yavaş bu korku yerini umuda bırakmış. Yeni okul, yeni arkadaşlar ve yeni bir hayat. Bu düşüncelerle kaydını yaptırıp evlerine dönmüşler. Günler birbirini kovalamış ve vakit su gibi akıp geçmiş. Artık okula gitme zamanı gelmiş. Ayşe okulun ilk günü etrafını tedirgin gözlerle süzerken sınıf arkadaşları da sınıfa yeni gelen bu minik kızı merakla incelemişler. Ayşe ilk önce sıra arkadaşı olan Sevim ile tanışmış. Sevim, sıcakkanlı sevecen bir kızmış. Ayşe kısa zamanda arkadaşlarına uyum sağlamış. O kadar mutluymuş ki günlerin nasıl geçtiğinin bile farkında değilmiş. Günlerden bir gün Beden Eğitimi dersinde bütün sınıf dışarı çıkmış. Hasta olduğunu söyleyen Ömer sınıfta kalmak için öğretmenden izin almış. Ayşe ders esnasında çantasından bir şey almak için sınıfa gelmiş. Geldiğinde Ömer başka bir arkadaşının çantasını karıştırırken görmüş. Ne diyeceğini bilemeyen Ayşe hemen dışarı çıkmış. Bir sonraki ders sınıfa girdiklerinde Selma ağlıyormuş. Niye ağladığını sormuşlar ve Selma çantasındaki tüm parasının çalındığını söylemiş. O an parayı çalan kişinin Ömer olduğunu anlamış ama korktuğundan mıdır bilinmez Ayşe sesini çıkarmamış. Aradan birkaç gün daha geçmiş sınıfta yine bir kişinin daha parası çalınmış. Herkes hırsızın kim olduğunu merak ediyormuş. Bir gün de Ayşe’nin kitap almak için biriktirdiği parası çalınmış. Ayşe çok üzülmüş. Çünkü kimin çaldığını biliyormuş ama zamanında müdahale etmediği için artık çok geç kaldığını düşünüyormuş. Ve Ayşe kendi kendine demiş ki : “Yanlışı görüp müdahale etmezsen o yanlışı yapan kadar sen de suçlusun.”demiş ama iş işten geçmiş. Son pişmanlık fayda etmeyeceğini çoktan anlamış. Serap AYYILDIZ Sabah 5.30 civarlarında güneşin doğuşu insanı güzelleştiriyordu. Can ve ailesi de ayaktaydılar. Evlerini bir telaş sarmıştı. Bu telaşın sebebi Nevşehir’e gitmeleriydi. Nevşehir’de Can’ın halası yaşıyordu. Can, kardeşi Cem ve ablası Ebrar valizlerine hangi kıyafetlerini koyacaklarına bir türlü karar veremiyorlardı. Acaba oralar soğuk mu olurdu yoksa sıcak mı? Can daha önce Nevşehir’e hiç gitmemişti. Nihayet hazırlanmışlardı. Can büyük bir heyecanla arabanın arka koltuğuna geçip cam kenarına oturdu. Giderken yolu seyretmekten zevk alıyordu. Artık yolculuk başlamıştı. Kapadokya bölgesine yaklaştıkça coğrafya giderek değişmeye başladı. Karadeniz’in yeşilliğini artık boz topraklar, çorak dağlar yer alıyordu. Sonunda Peribacalarına ulaştılar. Can o devasa yapıları görünce ağzı açık kalmıştı. Daha önce böyle yerler görmemişti. Acaba bu yapılar nasıl oluşmuştu? Kafasını kurcalayan bu soruyu babasına sormaya karar verdi. Babasına dönüp : “ Babacığım Peribacaları nasıl oluşmuş? Ya da bunları kim yapmış?” Babası hafif bir tebessümden sonra, “Bak oğlum bunu insanoğlu yapmamış. Daha önce Erciyes Dağı diye bir dağ ismi duydun mu?” diye sormuş. Can heyecanla: “ Evet, duymuştum. Kayseri’deki sönmüş yanardağ değil mi?” deyince babası ,” Aferim, bildin. İşte Erciyes yanardağı faal iken püskürttüğü tüfler bugünkü Kapadokya’nın üzerini kaplamış. Zamanla oluşan yağmur, rüzgar gibi doğa olayları ile aşınıp bugünkü halini almış.” Can babasından bu bilgileri edinirken gözleriyle etrafına bakınıp olanları gözünün önünde canlandırmaya çalışmış. Gerçekten de muhteşem bir olay diye düşünmüş. O gün bol bol fotoğraf çekinip bolca da anı biriktirmiş. Eve döndüklerinde yaşadıklarını günlüğüne yazmış ve o gün güzel bir anı olarak kalmış. Bilge PALA 5-A BENİM CANIM ÖĞRETMENİM Çocuktum, büyüdüm. Okul çağına geldim. Hiçbir şey bilmiyordum. Seninle öğrendim okumayı yazmayı Eğri doğru nedir bilmezdim, Hatır gönül nedir bilmezdim, Oyun arkadaş nedir bilmezdim, Trafikte yürümeyi bilmezdim, Benim canım öğretmenim. Soğuk sıcak demedin, Okulu hiç aksatmadın, Nice davranışlarımıza katlandın, Benim canım öğretmenim. Başarılarımıza sevindin, Başarısızlıklarımıza üzüldün, Her halimizle bizimle idin, Benim canım öğretmenim. Meliha Nur GÖÇMEN Sayı: 2 BOZOK KASIM 2013 BİLMECE-BULMACA Yukarıdaki resimdeki rakamları birleştirin. Bakalım ne çıkacak. ATATÜRK ORTAOKULU ADINA İMTİYAZ SAHİBİ ADEM YALÇIN GENEL YAYIN YÖNETMENİ YAŞAR ÇALIŞIR YAYIN KURULU ALİ DURSUN SEVİM AKYOL FARUK ŞAHİN NESLİHAN AKYÜREK SERAP AYYILDIZ ÖMER ERDOĞMUŞ RAŞİT SARI TASARIM YAŞAR ÇALIŞIR Gazetemiz M.E.B. Sosyal Kulüpler Yönetmeliğinin 24. maddesine göre hazırlanmıştır. Arkadaşlar uçağın inmesine yardım eder misiniz?