Bozcaada Degerleri Sempozyumu Kitabi
Transkript
Bozcaada Degerleri Sempozyumu Kitabi
BOZCAADA DEĞERLERİ SEMPOZYUMU 25-26 AĞUSTOS 2008 Bozcaada Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Yayınları No: 77 ISBN: 978-975-8100-83-5 © 2008 Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Editörler Prof. Dr. Ali AKDEMIR Prof. Dr. Osman DEMİRCAN Doç. Dr. Selehattin YILMAZ Doç. Dr. Turan TAKAOĞLU Yrd. Doç. Dr. Evren ERGİNAL Kapak Tasarım Gülhan APAK Yayınevi Aynalı Pazar Çanakkale 0(286) 213 85 86 BİLİM KURULU Prof. Dr. Ali AKDEMİR Prof. Dr. Osman DEMİRCAN Prof. Dr. Ali ÖZPINAR Prof. Dr. Selma GÜVEN Doç. Dr. H. Rıdvan YURTSEVEN Doç. Dr. Turan TAKAOĞLU Yrd. Doç. Dr. A. Evren ERGİNAL Yrd. Doç. Dr. Murat TOSUNOĞLU Yrd. Doç. Dr. Mithat ATABAY Yrd. Doç. Dr. Emel CAN Yrd. Doç. Dr. Ferah ÖZKÖK Dr. Çiğdem KAPTAN AYHAN DÜZENLEME KURULU İbrahim ÇENET (Bozcaada Kaymakamı) Mustafa MUTAY (Bozcaada Belediye Başkanı) Doç. Dr. H. Rıdvan YURTSEVEN Doç. Dr. Turan TAKAOĞLU Yrd. Doç. Dr. A. Evren ERGİNAL Yrd. Doç. Dr. Emel CAN Yrd. Doç. Dr. Sevil YALÇIN Öğr. Gör. Murat AKSU Bozcaada Değerleri Sempozyumu (25–26 Ağustos 2008) T.C. KÜLTÜR VE TURİZM BAKANI SAYIN ERTUĞRUL GÜNAY’IN ÖNSÖZ’Ü Bilimsel ve teknolojik gelişmelerin her alana yön verdiği 21. yüzyılda kültürel değerleri akademik platformlarda hatırlamaya, araştırmaya, değerlendirmeye ve akademik bir bakış açısı ile yeniden yorumlamaya her zamankinden daha çok ihtiyaç duyulmaktadır. Bilimsel ve akademik düşünce sistemi, geçmişimize ve günümüze yönelik nitelikli değerlendirme ve analizler aracılığıyla kültür ve medeniyet dinamiklerimizi hareketlendirmektedir. Toplumu bir arada tutarak farklı görüş ve fikirler arasında uzlaşmayı ve birliktelik bilincini ortaya koyan kültürel değerler, “kültürel gelişme” sayesinde uluslararası çalışmalara kendine özgü yönleriyle katkıda bulunmaktadır. Yerel ve uluslararası düzlemde kültürel gelişmenin sürekliliğini ve etkinliliğini sağlamak için ise bilimsel düşünce ve akademik zihniyet en önemli kaynağımızdır. O halde yapılması gereken bu zihniyetten yola çıkarak kültürel zenginliğimizi yaşatmak ve evrensel kültüre katkı sağlamaktır. Kültürel miras yoluyla geçmişi akılda tutmak geleceğe yön vermenin en sağlıklı yoludur. Ancak, hatırlamanın ve korumanın bir adım ötesine geçerek ulusal kültür mirasımızı, günün gereksinimlerini karşılayacak bütüncül bir yaklaşımla yeniden ele almak bir zorunluluktur. Böyle bir bakış açısı ülkemizi, demokratik ve çağdaş medeniyetler seviyesine ulaştırma hedefine bir adım daha yaklaştıracaktır. Türkiye’nin, sahip olduğu kültürün ve tarihin farkında olan, düşüncelerini özgürce ifade eden, çağdaş ve katılımcı insanların yaşadığı daha özgür ve demokratik bir ülke olması kültür politikamızın hedeflerindendir. Üniversitelerimiz yaptıkları akademik çalışmalar, sempozyum ve konferanslar ile bu politikamızın bilimsel çerçevesinin uluslararası standartlara taşınmasına yardımcı olmaktadır. Bu bağlamda Onsekiz Mart Üniversitesi’nin Çanakkale’nin kültürel ve tarihi özelliklerini ortaya çıkarmak adına büyük bir özveri ile gerçekleştirdiği, akademisyen, uzman ve araştırmacıların özenli çalışmalarının sunulduğu sempozyumun önemi ortadadır. Sempozyum tebliğlerinden oluşan bu kitap, akademisyenlerin yanı sıra kültür ve medeniyet konularına ilgi duyan tüm okurların yararlanacağı temel bir kaynak niteliğindedir. Genç nesiller, kendi kültür ve kendi kimliklerini doğru bir şekilde öğrendikleri takdirde başka kültürlere de hoşgörülü yaklaşabilecektir. Bu sebeple, Çanakkale’nin kültürel, tarihi ve sosyal değerlerinin korunmasını ve tanıtılmasını hedefleyen bu sempozyumda ve sunulan tebliğlerin kitap haline getirilmesinde emeği geçenleri kutluyorum. Ertuğrul GÜNAY T.C. Kültür ve Turizm Bakanı i Bozcaada Değerleri Sempozyumu (25–26 Ağustos 2008) ii Bozcaada Değerleri Sempozyumu (25–26 Ağustos 2008) ÇANAKKALE VALİSİ SAYIN ORHAN KIRLI’NIN ÖNSÖZ’Ü Çanakkale ili, sahip olduğu tarihi, doğal, mitolojik değerleriyle ülkemizin en müstesna kentlerinden birisidir. Aynı zamanda Çanakkale, eğitim düzeyi yüksek halkı, tarıma elverişli toprağı, Çanakkale ve ülke sorunlarına duyarlı STK’ları, koordineli çalışan yönetim dinamikleri, 25000 öğrencisi olan üniversitesi ile ülkemizin en stratejik illerinden birisidir. Çanakkale’nin Assos, Kaz Dağı, Troia, Milli Parkı, Çanakkale Boğazı, Çanakkale Savaşları, Abide gibi yaygınlıkla bilinen değerlerinin yanı sıra, uzmanlarca bilinen, yöre insanlarınca bilinen ve fakat yaygınlıkla bilinmeyen çok sayıda değeri vardır. Bilinen değerlerle, bilinmeyen ve fakat ekonomik, kültürel, mitolojik açıdan anlam ifade eden değerleri kaydedip, değerlerine değer katmak, her kesimden insanların yaygınlıkla ortak yargısıdır. Bu yargıdan hareketle Valilik, Belediye, Üniversite, Çanakkale Ticaret ve Sanayi Odası, ÇASİAD işbirliğiyle “Çanakkale İli Değerleri Sempozyumları” organizasyonuna karar verilmiştir. Kültür ve Turizm Bakanlığı sempozyumlarımızı desteklemiştir. Başlangıcından itibaren organizasyona katkı veren tüm kurum ve kuruluşların titiz çalışması sonucunda başarılı tanıtım gerçekleştirilmiştir. Ülke sathında yaklaşık 400 bildiri sempozyumlara sunum için gönderilmiştir. Bildiriler kitap olarak yayınlanmıştır. Amaç tüm ilçe ve beldeler düzeyinde Çanakkale’nin tarihi, kültürel, mitolojik, ekonomik, ekolojik değerlerini ortaya çıkarmak, envanterini yapmak, koruma ve geliştirme yönelimli stratejiler geliştirmektir. 14 ilçe ve beldede gerçekleştirilecek sempozyumlardan sonra yeni bir kitap daha yayınlanacaktır. Bu kitapta; bildirilerden yararlanılarak değer adı, değer kategorisi, değer öyküsü, değeri koruyacak ve değere değer katacak stratejiler ile stratejilerin gereğini yapacak kurumlara ilişkin bilgiler yer alacaktır. Yaklaşık bir yıllık planlama, çalışma sonucunda ortaya çıkan bu etkinlik; Çanakkale’nin tanıtımına, Çanakkale hakkında bilgilenmeye, sorunlarının çözümüne aracılık edecek niteliktedir. Bu etkinliğin başarıyla ortaya çıkmasında emek verenlere içtenlikle teşekkür etmeliyiz. Etkinliğimize destek veren Kültür ve Turizm Bakanı Sayın Ertuğrul GÜNAY’a ve Müsteşar Sayın İsmet YILMAZ’a teşekkür ediyorum. Bu etkinlikte doğal olarak Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi aktif rol almıştır. Çalışmaya katkı veren başta Rektör Prof. Dr. Ali AKDEMİR olmak üzere, Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Osman DEMİRCAN’a, Doç. Dr. Turan TAKAOĞLU’na, Doç. Dr. Selehattin YILMAZ’a içtenlikle teşekkür ediyorum. Bilim ve Organizasyon Kurulu ile işbirliği içinde çalışan Yrd. Doç. Dr. Evren ERGİNAL, Dr. Cengiz AKBULAK, Öğr. Gör. Murat İLDİRİR, Öğr. Gör. Gülhan APAK ve Ahmet ZEYBEK’i de içtenlikle kutluyorum. Sempozyumlara sponsorluk desteği sağlayan GESTAŞ’a ayrıca teşekkür ediyorum. iii Bozcaada Değerleri Sempozyumu (25–26 Ağustos 2008) Üniversitemiz ile koordineli çalışmayı Valilik adına gerçekleştiren Vali Yardımcısı Ali PARTAL’a teşekkür ediyorum. Çalışma işbirliği içerisinde gerçekleştiren Çanakkale Belediye Başkanı Ülgür GÖKHAN’a, Belediye Meclis Üyesi İsmet GÜNEŞHAN’a, Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı İlhami TEZCAN’a, Başkan Yardımcısı Hayrettin DERELİ’ye, Oda Genel Sekreteri Abdurrahim TEMİZ’e, ÇASİAD Başkanı Hüseyin YALMAN’a ve değerli yardımcılarına teşekkür ediyorum. İlçelerde organizasyonları planlayıp gerçekleştiren Kaymakamlara ve Belediye Başkanlarına teşekkür ediyorum. Son olarak bildirileri titizlikle değerlendiren Bilim Kurulu üyelerine teşekkür ederim. Orhan KIRLI (Çanakkale Valisi) iv Bozcaada Değerleri Sempozyumu (25–26 Ağustos 2008) ÇANAKKALE BELEDİYE BAŞKANI SAYIN ÜLGÜR GÖKHAN’IN ÖNSÖZ’Ü Çanakkale, eşsiz güzelliklere sahip coğrafyasında sakladığı dünya tarihinin ve kültürünün önemli miraslarıyla değerleri yüksek bir kenttir. Coğrafik olarak ülkemizin en batısında yer alan kentimiz, çağdaş ve demokrat insanlarıyla da yüzünü batının aydınlığına çevirmiş bir kenttir. Çanakkale, Asya ve Avrupa’yı birbirine bağlayan boğazı, adaları, rüzgarı, Kazdağları gibi doğal güzelliklerinin yanında, 5 bin yıllık bir geçmişe sahip Troia’ sı, antik kalıntılarla dolu, tarihin ilk felsefe okulunun kurulduğu Asos’ u ile attığınız her adımda kendinizi tarih, kültür ve doğanın eşsiz ahengi içinde bulacağınız ender rastlanan yerlerdendir. Çanakkale Savaşları, emperyalizme karşı topyekun verilen milli mücadele ve ümmet olmaktan ulus olma yolunda bir milletin attığı büyük adım olarak araştırmacılar için güncelliğini hiçbir zaman yitirmeyecektir. Çanakkale kentinin vizyonunda kentsel değerler sürdürülebilir gelişme anlayışı ile bütünleştirilmiştir. Bu kentsel değerlerin başında Çanakkale Boğazı, Sarıçay Havzası gibi doğal değerler; kale, sivil tarihi yapılar gibi somut tarihsel değerler; maniler halk oyunları gibi somut olmayan tarihi miras; uzlaşı, hoşgörü, çok kültürlülük çoğulculuk gibi kültürel değerler ve tarih te iki büyük savaşı yaşayan bölgede barışın asıl görev olarak savunulması yer almaktadır. Kentlileşme sürecinde entelektüel bakış açısı, paylaşım ve katılımcılığın yüksek olduğu kentimizde, “Barışın kenti uygar Çanakkale’yi yaşayan ve yaşatan belediye” vizyonumuzla kentin tüm değerlerine sahip çıkmak, korumak, geliştirmek, çağdaş ve mutlu bir kent yaratmak başlıca amacımızdır. Çanakkale’nin doğasını, tarihi ve kültürel değerlerini korurken ve gelecek nesillere aktarırken, tüm değerlerimizi insanlığın hizmetine sunarak Çanakkale’yi geliştirmeyi hedefliyoruz. Bu hedefi gerçekleştirmek için Çanakkale Belediyesi olarak yalnız kent merkezinde değil, il çapında öncü ve yönlendirici rol oynamaya hazırız. Sahip olduğumuz sosyal, kültürel, ekonomik ve çevresel değerlerinin saptanması, bu değerlerin korunması, adına, üniversitemiz öncülüğünde yapılan bu çok yönlü çalışmanın, değerlerimize değer katacak bir rol oynayacağına inanıyor ve emeği geçen tüm kişi ve kuruluşlara teşekkürlerimi sunuyorum. Ülgür GÖKHAN (Çanakkale İli Belediye Başkanı) v Bozcaada Değerleri Sempozyumu (25–26 Ağustos 2008) vi Bozcaada Değerleri Sempozyumu (25–26 Ağustos 2008) ÇANAKKALE ONSEKİZ MART ÜNİVERSİTESİ REKTÖRÜ PROF. DR. ALİ AKDEMİR’İN ÖNSÖZ’Ü Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi 9 Fakültesi, 3 Yüksekokulu, 11 Meslek Yüksekokulu, 15 Araştırma Merkezi, 25 000 civarında öğrencisi, 1150 öğretim elemanı ile ülkemizin çağdaş üniversitelerinden biridir. ÇOMÜ’nün ülkemiz ve üniversite topluluğu içindeki yeri ve önemi yanında Çanakkale için de özel önemi vardır. ÇOMÜ bir yandan bilimin evrensel konularına duyarlı etkinlikler, araştırmalar gerçekleştirirken, eğitim-öğretim yaparken; diğer yandan içerisinde bulunduğu ilin sorunlarına, değerlerine duyarlı etkinlikler ve araştırmalar da yapmaktadır. Bu bakış açısının bir sonucu olarak ‘Çanakkale İli Değerleri Sempozyumları’ konseptine ulaşılmıştır. Yörenin sorunlarına duyarlı olan ve kalıcı çözüm arayışlarını ivedilikle sürdüren Çanakkale Valisi Sayın Orhan KIRLI’ya önerilen bu çalışma, onay alındıktan sonra Valilik aracılığıyla Belediye Başkanlığına, Çanakkale Ticaret ve Sanayi Odası’na, ÇASİAD’a, İlçe Kaymakamlıkları ve Belediye Başkanlıklarına işbirliği için önerilmiştir. Tüm kurum ve kuruluşların onayıyla çok paydaşlı bu etkinlik ortaya çıkmıştır. ‘Çanakkale İli Değerleri Sempozyumları’nın Kültür ve Turizm Bakanlığı, Valilik, Belediye Başkanlığı, ÇOMÜ, Çanakkale Ticaret ve Sanayi Odası, ÇASİAD, Kaymakamlıklar, İlçe ve Belde Belediye Başkanlıklarıyla çok paydaşlı işbirliğiyle yapılması oldukça anlamlıdır. Sempozyumların çok yoğun bildiri sunum talebiyle karşılanması da sempozyumlara ayrıca anlam katmıştır. Bildiriler aracılığıyla Çanakkale’nin bilinen, bilinmeyen değerlerinin geniş bilgi içeriğiyle envanteri çıkarılmış olacaktır. Değerleriyle kimlik, kişilik bulan Çanakkale’nin ulusal düzeyde, uluslar arası düzeyde bilinen bu kimliğinin korunması ve de geliştirilmesi mümkün olacaktır. ‘Çanakkale İli Değerleri Sempozyumları’yla sempozyum konseptine yeni bir boyut da kazandırılmış olacaktır. Zira Çanakkale Merkezi, Bozcaada, Gökçeada, Eceabat, Gelibolu, Lapseki, Biga, Çan, Yenice, Bayramiç, Ezine, Ayvacık, Küçükkuyu ve İntepe’de gerçekleştirilecek sempozyumlardaki bildiriler aracılığıyla adı geçen yörelerin değerler envanterine ulaşılacaktır. Sempozyumlardan sonra geniş bir uzmanlar ekibince sempozyum bildirilerinden yararlanılarak içerisinde değer adı, değer kategorisi, değer tanıtımı, değer geliştirme stratejisi, değer geliştirme stratejisini uygulayacak kurum bilgilerinin yer alacağı ‘Çanakkale İli Değerleri Envanteri’ adlı çalışma hazırlanacaktır. Böylelikle sempozyumlardan yararlanılarak yeni bir araştırma ve proje metodolojisi geliştirilip uygulanmış olacaktır. vii Bozcaada Değerleri Sempozyumu (25–26 Ağustos 2008) ‘Çanakkale İli Değerleri Sempozyumları’nın çok paydaşlı gerçekleştirilmesi fikrine destek sağlayan Kültür ve Turizm Bakanı Sayın Ertuğrul GÜNAY’a ve Müsteşar Sayın İsmet YILMAZ’a teşekkürlerimi arz ediyorum. Sempozyumların çok paydaşlı düzenlenmesi fikrine içtenlikle sahip çıkan, Çanakkale’nin gelişimine kalıcı çözümler üreten, üniversiteye verdikleri stratejik önem bağlamında desteklerini esirgemeyen, sempozyumların hazırlık sürecinin başarılı geçmesi için her türlü izni ve her türlü desteği sağlayan Valimiz Sayın Orhan KIRLI’ya içtenlikle teşekkürlerimi sunuyorum. Valilik adına organizasyon kurullarıyla anlamlı işbirliğini gerçekleştiren Vali Yardımcısı Sayın Ali PARTAL’a teşekkür ediyorum. Ortak çalışmanın ortak yükümlülüklerini içtenlikle yerine getiren Belediye Başkanı Sayın Ülgür GÖKHAN’a ve değerli Belediye Meclis Üyesi Sayın İsmet GÜNEŞHAN’a teşekkürlerimi sunuyorum. Projenin planlanması ve gerçekleştirilmesi fikrine duyarlılıkla sahip çıkan, kaynak sağlayan Ticaret ve Sanayi Odası’nın değerli Başkanı Sayın İlhami TEZCAN’a içtenlikle teşekkür ediyorum. Ortak çalışmaların başarılı yürütülmesine katkı veren Başkan Yardımcısı Sayın Hayretdin DERELİ’ye ve Oda Genel Sekreteri Abdurrahim TEMİZ’e teşekkür ederim. Üniversitemizin doğal paydaşı haline gelen ÇASİAD’ın değerli başkanı Sayın Hüseyin YALMAN bu ortak çalışmaya anlamlı katkı vermişlerdir. İşbirliğimizin devamı dileğiyle teşekkürlerimi iletiyorum. Doğal olarak bu projede Üniversite, konunun akademik boyutuyla dominant rol almıştır. Bu baskın rolün gerektirdiği ağır çalışma koşullarına içtenlikle katlanan Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Osman DEMİRCAN’a, Doç. Dr. Turan TAKAOĞLU’na, Doç. Dr. Selehattin YILMAZ’a içtenlikle teşekkür ediyorum. Bu yetkin ekibe katkı sağlayan Yrd. Doç. Dr. Evren ERGİNAL, Dr. Cengiz AKBULAK, Öğr. Gör Murat İLDİRİR, Öğr. Gör. Gülhan APAK, Ahmet ZEYBEK ve ÇOMÜ Basın ve Halkla İlişkiler Yetkilisi Oya TERZİOĞLU TOKGÖZ’e teşekkür ediyorum. Çanakkale’nin çok yönlü gelişimine anlamlı katkılar sağlayan ve sempozyumların bildiri kitaplarının yayımlanması sponsorluğunu üstlenen GESTAŞ Yönetim Kurulu’na teşekkür ediyorum. Kent Merkezi, 13 ilçe ve beldede gerçekleştirilecek sempozyumlarda bildiri sunarak katkı veren araştırmacıları ve bilim insanlarını kutluyor sempozyumların başarılı geçmesini diliyorum. 30.07.2008 Prof. Dr. Ali AKDEMİR (Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Rektörü) viii Bozcaada Değerleri Sempozyumu (25–26 Ağustos 2008) BOZCAADA KAYMAKAMI İBRAHİM ÇENET’İN ÖNSÖZ’Ü Boğazönü adalarından Gökçeada ile birlikte Ülkemizin en batı ucunda yer alan BOZCAADA tarih boyunca jeostratejik ve jeopolitik özelliği bakımından Boğazların ve Anadolu’nun güvenliği açısından çağlar boyunca önemli bir yer tutmuştur. Yerleşim birimi olarak Bozcaada anakaraya dört deniz mili mesafede ve yaklaşık 42 km2 lik bir yüz ölçümüne sahiptir. Ekseriyetle bağcılık ve kendine has bağ ürünleri başta olmak üzere, adaya 1996 dan itibaren yapılan düzenli arabalı vapur seferleri ile hızla gelişen ada turizmi ön plana çıkmıştır. Çanakkale Valiliği ve Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Rektörlüğü öncülüğünde Çanakkale ilinin kentsel ve tarihsel “Bilgi Envanteri” nin 25-26 Ağustos 2008 günlerinde Bozcaada’da düzenlenecek sempozyum ile günyüzüne çıkarılması Bozcaada’nın Tarih yolculuğunda önemli bir kilometretaşı olarak yerini alacaktır. Sempozyum, ortaya konulacak bilimsel bildirilerle sorun çözen ve yörenin sosyo-ekonomik ve kültürel anlamda kalkınmasını ve daha iyi tanınmasını sağlayan projeler geliştirilmesine zemin hazırlayacaktır. Çanakkale ili Değerler Sempozyumu kapsamında Bozcaada Değerler Sempozyumu’nun gerçekleştirilmesinde başta sayın Çanakkale Valisi Orhan KIRLI ve Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Rektörü Sayın Prof. Dr. Ali AKDEMİR’e teşekkürlerimi sunar sempozyumun şimdiden faydalı olmasını dilerim. İbrahim ÇENET (Bozcaada Kaymakamı) ix Bozcaada Değerleri Sempozyumu (25–26 Ağustos 2008) x Bozcaada Değerleri Sempozyumu (25–26 Ağustos 2008) BOZCAADA BELEDİYE BAŞKANI MUSTAFA MUTAY’IN ÖNSÖZ’Ü Tarihi MÖ 2000’li yıllara kadar giden Bozcaada, tarih boyunca gezginlerin, tarihçilerin, edebiyatçıların ilgisini çekmiş, hakkında pek çok eser yazılmıştır. Bozcaada gerek tarihi, gerekse doğal güzellikleriyle eşsiz öyküsünü günümüzde de sürdürmekte ve pek çok edebiyatçıya, sanatçıya ilham vermektedir. Ayrıca tarihi, doğal varlıkları ve sosyo- kültürel özellikleriyle bilim insanlarının ilgisini çekmektedir. Son yıllarda yerli ve yabancı turistler için bir cazibe merkezi olan Bozcaada, eşsiz denizi, ege rüzgarlarıyla beslenen bağlarından elde edilen şarapları, Bozcaada’ya özgü misafirperverliğiyle konuklarını ağırlamaktadır. Sürdürülebilir turizm için değerlerine sahip çıkmanın bilincinde olan Bozcaadalılar, konuklarını ağırlarken sürdürülebilir çevrenin öneminin farkındadır. Bu anlamda, sahip olunana doğal çevrenin, tarihin ve sosyo-kültürel yapının korunması önceliğini göz önünde bulundurulmaktadır. Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi işbirliğiyle gerçekleştirilen Bozcaada Değerleri Sempozyumu, adamızın, mitoloji, tarih, kültür, tarım, arkeoloji, çevre gibi değişik alanlardaki değerlerinin ortaya konduğu bilimsel çalışmalarla irdelenmesi ve yeni projelerin üretilmesine olanak sağlayacaktır. Bozcaada Değerleri Sempozyumunun hazırlanmasında emeği geçen, bilimsel çalışmalarıyla katılan tüm öğretim elemanlarına emekleri için teşekkür ederim. Mustafa MUTAY (Bozcaada Belediye Başkanı) xi Bozcaada Değerleri Sempozyumu (25–26 Ağustos 2008) xii Bozcaada Değerleri Sempozyumu (25–26 Ağustos 2008) ÇANAKKALE TİCARET VE SANAYİ ODASI YÖNETİM KURULU BAŞKANI İLHAMİ TEZCAN’IN ÖNSÖZÜ Çanakkale; tarihte hep ilklere ve önemli dönemlere sahne olmuş, doğa harikası bir yerdir. Geriye dönüp baktığımızda, Bizans tarihinin de buradan başladığını görüyoruz. Truva.. Bir medeniyettir. İstanbul’dan önce medeniyetin beşiği Çanakkale coğrafyasında şekillenmiş, buradan gelişmiştir. Türk tarihinde de durum bundan farklı değildir. Atalarımız Anadoluya Gelibolu yarımadasında ayak basmışlar, devamında da İstanbul’un fethiyle tarihimizde yeni bir sayfa açılmıştır. Osmanlı’nın imparatorluk haline gelmesinin ilk adımı da bu topraklarda başlamıştır. Yakın tarihimizde ise Çanakkale yine Dünya’ya ismini bir kez daha hatırlatmış; tarihin en büyük savaşlarından birisi bu topraklarda yaşanmıştır. Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Yüce Atatürk’ün de yer aldığı bu başlangıçtan misak-ı milli sınırları ortaya çıkmıştır. Çanakkale Boğazı’yla, Troia’sıyla, Çanakkale Deniz Zaferi’yle başka bir yerde olmayan doğasıyla, Asos’uyla, Kaz Dağları’yla, yöreye özgü bitki örtüsüyle, sağlık turizmine imkan tanıyan potansiyel kaynaklarıyla, öncü girişimcileri ile yalnızca Türkiye’de değil, tüm dünyada marka olmayı hak eden bir potansiyele sahiptir. Son yıllarda Hükümetimizin büyük mali desteği ile Gelibolu Yarımadası’nda önemli yatırımlar gerçekleştirilmiştir. Bu sebeple, yılda 580.000 kişi ile 300.000 öğrenci şehitlerimizi ve savaş alanlarımızı ziyaret etmektedir. Ancak, tüm bu antik ve yakın tarih özellikleri, kültür birikimi, tarıma elverişli toprakları, su ürünleri doğal güzellikleriyle Türkiye ortalamasının üstünde bir gelişmişliğe sahip olmasına rağmen yeterli gelişimi sağlayamamış bir ilimizdir. Çanakkale Ticaret ve Sanayi Odası olarak bu potansiyeli kazanca dönüştürmenin girişimcilikten geçtiği bilinci ile öncelikli gündemimizde; sahip olduğumuz değerleri girişimcilik aracılığıyla ekonomiye, tanıtıma ve markalaşmaya dönüştürmek bulunmaktadır. İstanbul, İzmir ve Bursa illerine eşit mesafede uzaklığı olan ilimiz bu üç büyük kent arasında sıkışıp kalmış ve yatırım tercihlerinde önemli bir unsur olan ulaşım alt yapı eksikliği nedeniyle Marmara Bölgesi içinde gelişmişlik sırasında alt sıralarda yer almıştır. İlçelerimiz ile de gerek karayolu gerekse deniz yolu ulaşımının yetersiz olması yeterli ekonomik ve sosyal ilişkilerin kurulmasını da zorlaştırmaktaydı. Yine ulaşım alt yapı yetersizliği nedeniyle tarihi ve coğrafi özelliklerine rağmen turizm hareketlerinden de yeterince pay alınamamıştı. Fakat 2006 yılı sonlarında gerek Çanakkale deniz limanında, gerekse hava limanında açılan sınır kapıları Çanakkale’nin başta İstanbul Ankara olmak üzere Türkiyenin her bölgesine ve başta İtalya olmak üzere Avrupa’ya yakınlaşmasını sağlamıştır. xiii Bozcaada Değerleri Sempozyumu (25–26 Ağustos 2008) Halen haftada 4 gün Çanakkale – İstanbul bağlantılı Ankara uçuşları yapılmaktadır. Ayrıca Çanakkale – Bursa duble yol çalışmaları devam etmekte olup muhtemelen 2008’de tamamlanacaktır. Bu amaca ulaşmak sürekli olarak öncelikli gündemimiz olmuştur. Bu çalışmalarımız ile kaliteli duble yol bağlantılarının tamamlanması, Kaz Dağı’nı Sağlık Turizmi ve ekolojik turizm açısından oldukça cazip bir noktaya taşıyacak ; Çanakkale’deki meyve,sebze, hayvancılık su ürünleri gibi potansiyellerin kurulacak yeni fabrikalarla katma değer kazanmasını sağlayacaktır. Çanakkale’ye, Bozcaada’ya, Gökçeada’ya kuvvetli rüzgara duyarlı modern feribot seferlerinin düzenlenmesi Çanakkale’ye ziyaret trafiğini yaygınlaştıracaktır. Bu amaçla başta Sayın Valimiz olmak üzere Sivil Toplum Örgütlerinin ve milletvekillerimizin girişimleri ile, Çanakkale’den Bozcaada ve Gökçeada’ya ulaşımı kolaylaştıracak ferbot alımına, Sayın Hükümetimiz özel katkı sağlamıştır. Ulaştırma Bakanımız Sayın Binali Yıldırım’ın takip ettiği bu konuya çözüm getirmek için çalışmalar devam etmektedir. Kepez Limanı’nın faaliyete geçmesinden sonra Organize Sanayi Bölgesi’ne yatırım yapmak isteyen sanayiciler artmıştır. Deniz taşımacılığında kazandığımız bu liman Yunanistan ve İtalya başta olmak üzere Avrupa Birliği ve Kuzey Afrika ülkeleri ile olan ticari ilişkilerimize son derece olumlu etki yapmıştır. Odamızca düzenlenen 24-27 Eylül 2007 tarihleri arasında Yunanistan ’ın Kavala ve Bulgaristan Plovdiv şehrine yapılan ziyaretler ile ekonomik ve ticari ilişkilerimizin gelişimine katkı sağlayacak önemli adımlar atılmıştır. Kavala Ticaret ve Sanayi Odası yönetimi, Kavala liman yetkilileri, Kavala Belediye Başkanı ve Kavala Bölge Valisi ile görüşmeler yapılarak Kavala ile Kepez Limanı arasında deniz hattının açılması ile ilgili fikir alışverişi yapılmıştır. Yunanistan tarafı bu deniz yolunun açılması, bu yola bağlanan karayollarının inşa edilmesi konusunda çok olumlu görüş bildirmiştir. Sonuçta varılan mutabakatla komisyon kurulmuş, bir İyi Niyet Mektubu hazırlanmış ve bu mektup çerçevesinde komisyonun çalışmalar yapmasına karar verilmiştir. Bulgaristan’ın Plovdiv Şehri ziyaretinde ise Plovdiv Sanayi Fuarı ziyaret edilerek Plovdiv Ticaret ve Sanayi Odası yetkilileri ile Avrupa Birliği projelerinde işbirliği konuları görüşülmüştür. Bu görüşmelerimizde Plovdiv Başkonsolosumuz Sayın Ümit Yalçın da bulunmuşlardır. Plovdiv Ticaret ve Sanayi Odası yetkilileriyle Plovdiv Fuarı, Plovdiv Serbest Bölgesi, Türk şirketlerinin yatırımları, Bulgaristan-Türkiye ticaret hacmi, ulaşım sorunları, vize sorunları gibi konularda görüş alışverişinde bulunulmuştur. Yine Plovdiv Ticaret ve Sanayi Odası Yönetimi Plovdiv’in de Kavala ile kara yolu bağlantısının inşa edildiğini ve Kavala-Çanakkale arasındaki deniz yolu projesinde de ortak olmak istediklerini ve ayrıca bugüne kadar 18 adet AB projesi yaptıklarını bu konularda bizimle işbirliği yapmaktan çok memnun olacaklarını xiv Bozcaada Değerleri Sempozyumu (25–26 Ağustos 2008) ifade etmişlerdir. Bu konularda Plovdiv Ticaret ve Sanayi Odası Avrupa Birliği Bilgi Merkezi ile Odamızın hemen temas kurması kararı verilerek Plovdiv Ticaret ve Sanayi Odası Yönetimi de Odamıza davet edilmiştir. Akabinde Plovdiv Valisi ziyaret edilerek ziyaret amacımız anlatılmıştır. 13-17 Ekim 2007 tarihlerinde ise Almanya’da düzenlenen Anuga Gıda Fuarı’nda ise 24 m² stand açılarak “Çanakkale” adı altında Ticaret Borsası ile müşterek katılınmıştır.16 Ekim 2007 tarihinde fuarda Köln Başkonsolosumuzun, Köln Belediye Başkan Yardımcısının ve basın mensuplarının katılımlarıyla bir basın toplantısı düzenlenmiş ve ilimiz en iyi şekilde tanıtılmaya çalışılmıştır. Odamızın bugüne kadar yurt dışında yapmış olduğu en geniş çaplı organizasyon olan Anuga Gıda Fuarına katılım ile üyelerimiz ürünlerini tanıtmak, Almanyadaki Türk ve yabancı firmalarla tanışmak fırsatı bulmuş ve işbirliği imkanları doğmuştur. Çanakkale Organize Sanayi Bölgesi ise son 2,5 yılda çok önemli ve gözle görülür gelişmeler kaydetmiş ve ivme kazanmıştır. Ulaşım sorunlarının çözülmesiyle yatırımcı için daha da cazip hale gelecek olan OSB’de şu anda 18 firma inşaat aşamasındadır. Son olarak 60 dönüm yer satın alarak inşaatına başlayan İSKO Plastik ve Kalıp Sanayi A.Ş. Plastik boru imalatı ve ülke tarımında verimliliği arttıracak olan damla sulama sistemleri ile ilgili her türlü ürün ve hizmetin içinde olmayı hedeflemektedir. Çanakkale Ticaret ve Sanayi Odası Yönetim Kurulu Onsekiz Mart Üniversitesi ile işbirliğine de büyük önem vermektedir. Birlikte ÇTSO üyeleri çeşitli konularda eğitilmekte ve yeni projeler üretilmeye çalışılmaktadır. Üniversitemiz için çok önem taşıyan Tıp Fakültesi’nin açılışını hızlandırak için önemli bir işbirliği gerçekleştirmiştir. Ayrıca 25 Ağustos gününden itibaren Çanakkale’nin il ve ilçelerde değerlerini tespit için yapılacak toplantıların en büyük destekçisi Çanakkale Ticaret ve Sanayi Odası olacaktır. Tabii ki başlamış ve başlayacak olan bu güzel hizmetlerin sürekli olması gayesiyle biz Çanakkalelilere büyük görev ve sorumluluk düşmektedir. Çanakkale Ticaret ve Sanayi Odası Yönetim Kurulu Başkanı olarak, ilimizin en önemli sorunu olan ulaşımda Oda olarak üzerimize düşeni yapmaya, yetkililer ile işbirliği içinde olmaya hazır olduğumuzu ve bu konudaki hassasiyetimizi belirtir, emeği geçen herkese şükranlarımızı sunarız. İlhami TEZCAN Çanakkale Ticaret ve Sanayi Odası Yönetim Kurulu Başkanı xv Bozcaada Değerleri Sempozyumu (25–26 Ağustos 2008) xvi Bozcaada Değerleri Sempozyumu (25–26 Ağustos 2008) ÇASİAD YÖNETİM KURULU BAŞKANI HÜSEYİN YALMAN’IN ÖNSÖZ’Ü Çanakkale İli Değerleri Sempozyumu fikrini yaratıp, organize etmenizden duyduğumuz memnuniyetle birlikte, Çanakkale Sanayici ve İşadamları Derneğinin düşünce ve değerlendirmesini, yayınınızda paylaşmaktan mutluluk duymaktayız. Bu çalışmayı değerlendirmek bizim açımızdan çok önemli olduğu kadar da kolay olmaktadır. Çünkü: 1-Çanakkale kentini oluşturan tüm aktörlerinin katılımıyla kent vizyonu; Sürdürülebilir gelişme içinde, altyapı ve ulaşım sorunlarını çözmüş, tarımı ve tarıma dayalı sanayisi gelişmiş, dünya mirası varlıklarını, doğasını, tarihini ve kültürel değerlerini koruyan ve geliştiren, yaşam kalitesi yüksek, turizm, üniversite ve barış merkezi Çanakkale olarak belirlenmiştir. 2-Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi ise; eğitim ve öğretim veren, bilimsel araştırma yapan bir kurum olma özelliğinin yanı sıra, küresel, ulusal ve yerel sorunlara yönelik çözüm önerileri de üreten bir kurum konumunda olmayı misyon edinmiştir. Bu iki başlıktan da anlaşılacağı gibi belirlenen vizyon ve bu vizyonu gerçekleştirmeyi amaç edinen bir kurum var. Bu kurum da sizin ve çok değerli çalışma arkadaşlarınızın yönettiği Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi’dir. Gerçekleştireceğiniz bu çalışma ilimizin kültürel,coğrafi ve ekonomik envanterini ortaya çıkararak kayıt altına alınmasını sağlayacaktır.. Çanakkale’yi daha iyi yarınlara hazırlamayı ve yörenin ekonomik, sosyal ve kültürel hareketliliğine önemli katkılar sağlamayı amaçlayan bu akademik etkinliklerin çok yararlı olacağına yürekten inanıyor ve destekliyoruz. Derneğimizin amaç ve varoluş sebeplerinden birisi de kentimizin gelişimine katkıda bulunmaktır. Dolayısı ile düzenleme kurulunda sizlerle birlikte bulunmak, ilimizin sahip olduğu değerlerin ortaya konulması, bunların geliştirilerek daha iyi tanıtılması ve eksikliklerinin giderilmesi konusunda yapılacak her türlü çalışmanın bir parçası olmak bizim asli görevlerimizdendir. Çanakkale tarihi, kültürü, tarımı, coğrafi konumu ve üniversitesiyle Türkiye’nin gözde illerinden biri konumuna gelmektedir. Bunu hızlandırmak ve daha ileriye götürmenin birlikte çalışmaktan geçtiğinin bilincinde olan ÇASİAD , sonuçlardan Çanakkale’ye sağlanacak kazanım çalışmalarında da sizlerin her zaman yanında olacaktır. Çanakkale Değerleri Sempozyumu için ilimize gelecek olan bilim adamları, basın mensupları ve katılımcılara hoş geldiniz diyor ve başta siz rektörümüz olmak üzere tüm emeği geçenlere teşekkür ederek çalışmalarınızda başarılar diliyoruz. Hüseyin YALMAN (ÇASİAD Yönetim Kurulu Başkanı) xvii Bozcaada Değerleri Sempozyumu (25–26 Ağustos 2008) xviii Bozcaada Değerleri Sempozyumu (25–26 Ağustos 2008) İÇİNDEKİLER ÖNSÖZ – Ertuğrul GÜNAY (T.C. Kültür ve Turizm Bakanı)……………………............ i ÖNSÖZ – Orhan KIRLI (Çanakkale Valisi)…………………………………………….. iii ÖNSÖZ – Ülgür GÖKHAN (Çanakkale Belediye Başkanı)……………………………... v ÖNSÖZ - Prof. Dr. Ali AKDEMİR (ÇOMÜ Rektörü)…………………………………. vi ÖNSÖZ - İbrahim ÇENET (Bozcaada Kaymakamı) …………………………………… ix ÖNSÖZ - Mustafa MUTAY (Bozcaada Belediye Başkanı)………………………………. xi ÖNSÖZ – İlhami TEZCAN (Çanakkale San. ve Tic. Od. Yön. Kur. Başkanı)…………... xii ÖNSÖZ – Hüseyin YALMAN (ÇASİA Başkanı)………………………………………... xvii İÇİNDEKİLER………………………………………………………………………… xix İbrahim ÇENET Bozcaada'ya Bakış ve 2010 Ada Vizyonu………………………………………………... 1 Emel CAN Sürdürülebilir Turizm ve Bozcaada……………………………………………………… 5 Çiğdem KAPTAN AYHAN Bozcaada’da Turizm Hareketlerinin Gelişimine Yerel Halkın Yaklaşımı Üzerine Bir Araştırma………………………………………………………... 17 A. Celil ÇAKICI, Murat AKSU Bozcaada Halkının Turizm ve Çevre Bilinci Üzerine Bir Araştırma……………................. 27 Ferah ÖZKÖK, Serhat HARMAN, Özgün YAVAŞ Bozcaada’daya Gelen Yerli Turistlerin Profilini Belirlemeye Dönük Bir Araştırma……………………………………………………………………............. 45 Yüksel TÜREMEZ, Nur Ündey KALPAKLIOĞLU Bozcaada’da Turistik Ürün Geliştirme ve Çeşitlendirme Üzerine Bir Çalışma…………… 59 Turan TAKAOĞLU, A. Onur BAMYACI Antik Çağda Bozcaada (Tenedos)……………………………………………………….. 71 Turan TAKAOĞLU Kleostratos: Antik Tenedos’lu Bir Gök Bilimci………………………………………….. 83 Mithat ATABAY Osmanlı’dan Cumhuriyete Bozcaada (1912-1923) ……………………………................. 89 Gülgün YAZICI, İmran ŞAHİN, Mesut YAZICI Bozcaada’da Osmanlı Medeniyetinin Tanıkları: Kitabeler………………………................ 99 Hamit ER Halil Hamid Paşa ve Haziresi…………………………………………………………… 131 xix Bozcaada Değerleri Sempozyumu (25–26 Ağustos 2008) Selma GÜVEN Organik Şarap Üretimi ve Önemi……………………………………………………… 141 Ali ÖZPINAR, Burak POLAT, İsmet YILDIRIM, Tuncay KALLEM Organik Bağcılıkta Bitki Koruma Uygulamaları: Bozcaada Örneği……………………… 155 Gizem Emre BULUT, Ertan TUZLACI Bozcaada Yöresinin Halk İlacı Olarak Kullanılan Bitkileri………………………... 165 Ahmet Evren ERGİNAL Coğrafya ve Jeoloji Laboratuarı Bozcaada: Keşfedilmemiş Yerbilimsel Değerler……….. 173 Ersin KARABACAK, Ahmet Evren ERGİNAL, Hakkı ÖZMEN Bozcaada-Batıburnu Kumulu Florası ve Kumul-Vejetasyon Haritalaması……......... 183 Herdem ASLAN CİHANGİR Bozcaada Littoralinin Makrozoobentos Kommunitesinin Kalitatif Analizi ……….. 193 Murat TOSUNOĞLU, Çiğdem GÜL, İbrahim UYSAL Bozcaada’nın Omurgalı Faunası…………………………………………………... 208 xx BOZCAADA’YA BAKIŞ VE 2010 BOZCAADA VİZYONU İbrahim ÇENET Bozcaada Kaymakamı Boğaz önü adalarından Gökçeada ile birlikte Ege denizinde ülkemizin en batı ucunda yer alan Bozcaada tarih boyunca Jeostratejik ve Jeopolitik özelliği bakımından İstanbul ve Çanakkale Boğazlarının güvenliğinin sağlanmasında çağlar boyunca önemli bir yer tutmuş hatta tarihte bu yüzden Bozcaada “İstanbul’un Kapısı” olarak nitelendirilmiştir. Bozcaada yukarıda belirttiğimiz Ülkemizin yüksek siyaseti bakımından taşıdığı önemden ayrı olarak biz bu çalışmamızda Bozcaada’nın lokal olarak özelliklerini ele almayı hedeflemiş bulunmaktayız. Amacımız Bozcaada’nın tarihsel, Coğrafi ,Tarımsal ve Demografik sayısal verilerini ortaya bir tespit olarak koymaktan ziyade Bozcaada’nın ekonomik, sosyal ve kültürel dinamiklerini belirleyerek 2010’lu yıllarda Bozcaada Vizyonunu Oluşturmaktır. Bir yerleşim biriminin gelişimini öngörebilmek ve dinamiklerini belirleyebilmek için o yerleşim biriminin coğrafi yapısına iklim ve bitki örtüsüne öncelikle bakmak gereklidir. Ege denizinin Kuzeydoğusunda bulunan Bozcaada’da hakim iklim Akdeniz iklimi iken bitki örtüsü maki ve bozkırdır. Rüzgar bakımından kış aylarında sert ve soğuk olan poyraz hakim iken Yaz aylarında ise sıcak esen lodos ve kıble rüzgarı hakimdir. Gerek iklim özelliği bakımından rüzgarın etkisi ,gerekse toprak verimliliği bakımından Bozcaada’nın en önemli dinamiği BAĞCILIK’tır. Bozcaada da bir yaşam biçimi ve başlı başına bir kültür unsuru olan Bağcılık ve Şarapçılık konusuna daha sonra kapsamlı olarak döneceğiz. Kış aylarında sessizliğin ve sükünetin yaşandığı Bozcaada Yaz mevsiminin gelmesi ile birlikte adeta bir TURİZM ADASI’na dönüşür. Eşsiz koyları ve plajları ile pırıl pırıl denizi ile bozulmamış Doğal Ekosistemi ile Florası ve Faunası ile kendine özgü bitişik nizamlı evleri ve dar sokakları ile gün doğumunun ve gün batımının sanatsal bir şölene dönüşmesi ile Bozcaada Turizmi gerek Marmara Bölgesi gerekse Ülkemizde gerçek anlamda bir “Cazibe Merkezi” olmuştur. Bozcaada Turizm dinamiğine daha sonra yine kapsamlı olarak döneceğiz. Bozcaada yaşamını ve Turizmini tamamlayan üçüncü bir dinamik Balıkçılıktır. Bozcaada etrafı tamamen deniz sularıyla çevrili bir ada mahiyetinde bulunması Balıkçılık konusunda Bozcaada’nın elini güçlendirmekte ve ziyaretçilere eşsiz lezzet ve damak tatları sunmaktadır. Bozcaada Coğrafyası, İklimi ve yer şekilleri itibari ile dört mevsim boyunca yüksek oranda Rüzgara maruz kalmaktadır. İçinde bulunduğumuz yüzyılda Küresel Bozcaada Değerleri Sempozyumu (25–26 Ağustos 2008) Isınmanın ve iklim değişikliklerinin başta gelen nedenlerinden biri olarak Nükleer Enerji üretimi ve diğer kimyasal ve biyolojik unsurlar ele alınmaktadır. Bilim adamları temiz yenilenebilir ve çevre dostu alternatif enerji üretim metotlarından Rüzgar Enerjisi’ni ele almakta ve üretimini teşvik etmektedirler. Bozcaada’nın güçlü ve temel dinamiklerinden bir diğeri ise “Rüzgardır” Halihazırda Bozcaada on yedi adet Rüzgar Tribünü ile Elektrik Enerjisi üretmekte ve ürettiği enerjiyi Ulusal Elektrik Sistemimize aktarmaktadır. BAĞCILIK Yüzyıllardır kuşaktan kuşağa bir Kültür mirası olarak günümüze kadar gelen Ada bağcılığı yerleşik halkın ekseriyetinin hem geçim kaynağı hem de yaşam biçimi olmuştur. · Serbest Piyasa Ekonomisinin egemen olduğu günümüzde üretim tekniklerini modernize ederek tamamen doğal ortamda Bağcılık ve Şarapçılıkta bir Bozcaada kimliği yaratılması ve Bozcaada’nın başlı başına markalaşması · Bağ ve Şarap üreticilerinin bir araya gelerek üretici birliği kurmaları · Bağ alanlarının korunmasına yönelik İmar Planı değişikliğine gidilmesi · Bağ ve Şarap üreticilerinin Anlaşmalı Bağcılık Sistemine geçmeleri · Bağcılığın yan ürünlerinin de geliştirilmesi · Bağcılık ve Şarapçılığın Fuarlar ve Müsabakalarla desteklenmesi · Bağcılar Kooperatifinin daha etkin hale getirilmesi ve eğitsel faaliyetlere daha fazla ağırlık verilmesi oldukça önem kazanmaktadır TURİZM Bozcaada’ya 1996 yılından itibaren düzenli Arabalı Vapur seferlerinin başlaması ile Ada Turizmi kademeli ve düzenli olarak olumlu yönde gelişme seyretmiş Otelcilik, Ev Pansiyonculuğu ve Restorant İşletmeciliği sektörel bazda yükselen bir trend yakalamıştır. Başlangıç bölümünde de belirttiğimiz üzere kendine özgü Tarihi ve Mimari dokusu, pırıl pırıl denizi ve tertemiz havası, bağbozumu şenliklerinin ve günbatımının sanatsal bir şölene dönüşmesi ,anakaraya yakın bir mesafede bulunması Bozcaada’yı yerli ve yabancı Turistler için cazip bir hale getirmiştir. Bozcaada’ya olan ilginin her geçen gün artması üzerine Kanun Koyucu da Adada Turizmin gelişimi ve kalitesinin daha da artması hedefi ile 5084 sayılı Turizm Alanlarının Teşviki Kanununu çıkarmış olup Bozcaada’yı da bu Kanun Kapsamına almıştır. Hali hazırda anılan kanun kapsamında müracaatlar işlem aşamasındadır. Bozcaada’nın Ekonomik ve Sosyal gelişiminde başat dinamiklerden biri olan Turizm Sektörünün Adanın sahip olduğu ve Turizmin gelişmesi yönünde etkin şekilde kullanılabilecek potansiyel doğal güzellikler, Tarihi yapılar, Arkeolojik Eserler, Temiz Deniz ve Kumsallar ile Rüzgar belirli bir plan ve program 2 Bozcaada Değerleri Sempozyumu (25–26 Ağustos 2008) çerçevesinde kullanılabilir hale getirildiği takdirde büyük maliyetlere katlanmaksızın önemli bir iktisadi güç yaratılmış olacaktır. Ada coğrafi konumu nedeni ile uzun yıllar boyunca gözlerden ırak durmuş ve bakir halde kalabilmiş bu da Turizm Sektörüne hizmet edecek değerlerin korunmuş halde günümüze aktarılabilmesini sağlamıştır. İktisadi kalkınma çabalarına paralel olarak gelişen, Turizm sektöründe “SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK” kavramı üzerinde önemle durulması gereken bir hedeftir. BOZCAADA’NIN TURİZM BAKIMINDAN GÜÇLÜ YÖNLERİ VE SUNDUĞU FIRSATLAR · Doğal güzelliklerin, bakir doğanın, temiz havanın ve eşsiz manzaraların bulunması · Floranın zengin olması · İklim özelliğinin kendine özgü sofralık ve şaraplık üzüm çeşitlerinin yetişmesine ortam hazırlaması · Çevre kirliliğinin bulunmaması · Kültür ve Turizm varlıklarının zengin olması ve bunların Turizm açısından potansiyel arz etmesi · Turizm alt yapısının güçlü olması · 45 yat kapasiteli yat limanının, dalış okulu yanı sıra,güvenli dalış bölgelerinin bulunması · Sualtı güzellikleri bakımından zengin flora ve faunaya sahip olması · Kendine özgü tarihi ve mimari dokunun bulunması · Turizm gelişim projesinin uygulanması · Ada içi yolların asfalt sathi kaplama olması · Güçlü bir telekominikasyon alt yapısına sahip olması · Rüzgar Potansiyelinden Elektrik enerjisi elde edilmesi · Çarpık yapılaşmanın bulunmaması · Yapılarda eski mimari dokunun bulunması · 200 adet Yat potansiyeline uygun Marina yatırımının gerçekleştirilebileceği alanın bulunması · Okur yazar oranının çok yüksek olması · Turizm ve seyahat işletmeciliği programının faaliyete geçmiş bulunması · Bağcılık yatırımları ve buna bağlı uygun sanayileşmenin gerçekleştirilmesi · Organik tarım potansiyelinin bulunması · Organik tarım, Ağaçlandırma, Bağcılık ve Zeytinciliğe yönelik geliştirme projelerinin uygulanmakta olması · Tarımsal kalkınma ve su ürünleri kooperatiflerinin kurulmuş olması 3 Bozcaada Değerleri Sempozyumu (25–26 Ağustos 2008) · · · · · · · · · · · · · · · · · · · · · · Turizmin Ticari ve Sosyal Faaliyetlere olumlu etki etmesi Balıkçılık faaliyetlerinin yapılması Hizmet sektörünün gelişmiş olması İşsizliğin bulunmaması Sosyo ekonomik yapı içerisinde şarap fabrikalarının önemli bir yer işgal etmesi Marka olabilecek yöresel ürünlerin bulunması Yerel Tarih Araştırma Merkezinin bulunması Mahalli İdare Başkanlığının müstakil bütçesinin bulunması Mahalli İdare Başkanlığının Tarımsal alanda uygulanan projelere destek vermesi Kalkınmada öncelikli yöre ve 5084 sayılı teşvik yasası kapsamında bulunması güçlü yönleridir Bozcaada tüketici bilincinin gelişmesi sağlıklı, kaliteli ve organik ürünlere olan talebin artması Çevrenin korunması ve geliştirilmesi konusunda artan ilgi Üretim Haberleşme ve Bilişim Teknolojilerinin giderek gelişmesi Dış pazarlara erişim imkanlarının güçlenmesi Kamu yönetiminin etkinleştirilmesi Kırsal Turizm talebinin artma eylemi Ada etrafında 17 adacığın bulunması Verimli Rüzgar potansiyelinin bulunması Marina yatırımına uygun alanın bulunması Doğal güzellikler ile Tarihi ve Kültürel zenginliklerin Turizmin gelişmesi açısından fırsat sunması Güneş enerjisinden yararlanma imkanlarının bulunması Kalkınmada öncelikli yöre ve 5084 sayılı teşvik yasası kapsamında bulunması sunduğu fırsatlardır. 4 SÜRDÜRÜLEBİLİR TURİZM VE BOZCAADA Emel CAN Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Gökçeada Meslek Yüksek Okulu ÖZET Turizm, olumlu sosyal ve kültürel etkilerinin yanında ekonomik getirisi ile birçok ülke, bölge ve şehrin geliştirmeyi düşündüğü sektörlerin başında gelmektedir. Turizm, yeni ve geniş istihdam alanları yaratarak işsizlik sorununun çözümüne yaptığı olumlu katkı yanında iklim, manzara, tarihi eserler ve plajlar gibi ticari olarak satılamayan doğal ve tarihi kaynaklardan gelir yaratması bakımından da çok önemlidir. Turizm birçok bölgede sosyal, ekonomik ve çevresel gelişimin önemli bir nedeni olmakla birlikte temel amaç, gelişmenin sürdürülebilir olması, kaynakların doğru kullanımı ile bugünkü ve gelecekteki toplumların yaşam kalitesini iyileştirmek olmalıdır. Adalar son yıllarda ana karadan farklı özellikler taşımaları nedeniyle destinasyon olarak çekicilik arz etmektedir. Ancak küçük adaların bir çok noktada ana karaya bağımlı olmaları, kıt kaynakların etkin kullanımı zorunluluk haline getirmektedir. Turizm ve çevre birbiriyle yakın ilişkisi olan bir olgudur. Turizmin uzun ömürlü ve verimli olması için öncelikle doğal ve kültürel çevrenin korunması, yaşatılması ve sürekliliğinin sağlanması gereklidir. Bu yüzden de turizm faaliyetlerinin devam edebilmesi ve gelecek kuşaklarında turizm faaliyetlerinden yararlanabilmesi için turizmde sürdürülebilirliğin ilke edinilmesi gerekir. Bu çalışmada öncelikle sürdürülebilir turizm kavramı irdelenmiş, daha sonra turizmin yeri Bozcaada’da sürdürülebilirlik çerçevesinde ele alınmıştır. Anahtar kelimeler: Sürdürülebilirlik, Sürdürülebilir turizm, Küçük ada ABSTRACT Tourism has became an important sector with social and cultural effects, economic gainings which is many countries, regions and cities want to improved it. Tourism makes positive contributions to solution of unemployment problems by creating new and broadly employment areas. Tourism also play an important role in creating income from climate, scenic, historical monuments and beaches. Tourism is also important reason for social, economic and environmental developments in many regions. But main goal must be sustain developments and improve quality of life for current and next generation by right use of sources. For last years islands offer some attractiveness as a destination. But small islands depend on continent and this makes effective use of poor resources necessary. Tourism and environment are both phenomenon which have close relationships with each other. To long lived and efficient tourism, protect and sustain cultural and natural environment is required. Therefore, sustainability in tourism must be accepted as a key principle to continue and benefit from tourism activities by next generations. In this study, sustainable tourism is examined firstly, then tourism in Bozcaada is mentioned based on sustainability. Key words: Sustainability, Sustainable tourism, Small island Bozcaada Değerleri Sempozyumu (25–26 Ağustos 2008) GİRİŞ Turizm sektörünün var olması ve sürdürülebilirliği turizme kaynak teşkil eden bölgesel ve yerel alanlara özgü doğal ve kültürel değerlerin korunarak kullanılmasıyla gerçekleşebilir (Beyhan ve Ünügür 2005 :80). 21. yüzyılda uluslar arası turizm talebindeki değişmeler dikkate alındığında, çevre odaklı turizm hareketlerinin yerlerini gelecekte sağlamlaştıracağı yönünde güçlü deliller bulunmaktadır. Bu konuda yapılan çeşitli araştırmalar, uluslar arası kitle turizminin yapısının değişeceği, ziyaretçilerin daha sofistike olacağı, bozulmamış bir çevreye, kirlenmemiş, temiz doğal verilere sahip turistik çekim merkezlerinin ziyaretçiler nezdinde daha çekici hale geleceği ve yeşil öğeye dayalı turizm türlerinin hem ulusal hem de uluslararası alanda daha çok önem kazanmaya başlayacağı yönündeki bulgularda ortak noktalara ulaşmışlardır (Çavup ve Tanrıverdi 2000:154; Jefferson 1995). Kalkınma ya da bölgesel gelişmede önemli bir alt sektör olarak nitelediğimiz turizm, çevre ve doğal kaynaklarla olan sıkı ilişkisi nedeniyle kalkınma ve çevre çelişkisinin uyumluluğa dönüştürülmesi gereğini ortaya koymaktadır (Beyhan ve Ünügür 2005: 80). Turizm olgusu büyük ölçüde çevre kalitesine bağlıdır. Ancak çevreyi olumsuz etkileyen etmenlerin başında turizm gelmektedir. İnsanın doğayı kendi çıkarları doğrultusunda tüketmesi sonucu, doğanın insana yenik düşmesine karşın, aslında yenilen insandır. İnsan kendi yaşamı için gerekli olan yaşamsal kaynakları, varlığını sürdürebilme olanaklarını hızla tüketmekte ve dolayısıyla kendi tükenişini hazırlamaktadır. Sürdürülebilir bir turizm, insan ve çevrenin birlikte varlığı ile olasıdır (Çakılcıoğlu 2002: 1). Turizm, çevre ve sürdürülebilir kalkınma arasındaki başlıca öğelerin ilişkilendirilmesi üç temele dayanmaktadır (Tosun 2001; Kahraman 1994: 75). · · · Turizm ile doğal ve kültürel çevre arasında sıkı bağların bulunması, çevrenin turist için başlıca çekim unsuru olması, Çevresel etmenlerin turizmi etkilemesi, Turizmin çevre üzerinde yarattığı etkiler. Turizm sektörünün kullanarak bir talep öğesine dönüştürdüğü belli başlı üç çevresel kaynak vardır. Birincisi, doğal kaynaklar (deniz kıyısı, ormanlık alanlar, ulusal parklar vb.); ikincisi, insan yapısı kaynaklar (tarihi kent dokuları, arkeolojik alanlar vb.); üçüncüsü ise, sosyo-kültürel kaynaklar (yeme-içme, merasim, vb. örf ve adetler). Özellikle doğal ve insan yapısı kaynaklar turizmin dayandığı en önemli unsurlardır. Turizmin gelişimi için bu kaynakların korunması gerekir (Akış 1999: 36). Turizmin ekonomik yönünün ağır basması, turizm ve çevre arasındaki ilişkinin uzun yıllar ihmal edilmesine neden olmuştur. Oysa turizm sadece ekonomik bir olay değildir. Turistik çekim unsurları büyük ölçüde çevre 6 Bozcaada Değerleri Sempozyumu (25–26 Ağustos 2008) elemanlarına bağlıdır. Kentsel ortamların insan yaşamını olumsuz yönde etkilemesi, bu ortamlarda çalışan ve yaşayan insanların doğal ortamlara gereksinimlerini arttırmıştır. Bu nedenle doğal ve kültürel çevrenin korunması ve geliştirilmesi, turistik çekiciliği büyük ölçüde artırmaktadır (Çavup ve Tanrıverdi 2000: 153). Sürdürülebilir Turizm Kavramı Sürdürülebilir turizm, insanın etkileşim içinde bulunduğu ya da bulunmadığı çevrenin bozulmadan korunup, ekolojik süreçlerin biyolojik çeşitliliğin ve yaşam devamlılığını sağlayan sistemlerin idame ettirildiği ve aynı zamanda tüm kaynakların ziyaret edilen bölgedeki turistlerin ve insanları ekonomik, sosyal ve estetik ihtiyaçlarını karşılayacak, gelecek nesillerinde aynı ihtiyaçlarını karşılayabilecek şekilde yönetildiği bir kalkınma şeklidir (Dinçer 1996: 342). 1992 Rio konferansı ile gündeme gelen “sürdürülebilir kalkınma” kavramı, tüm sektörlerin kendi iş kollarında “sürdürülebilirlik” faaliyetlerini şekillendirmeleri gereğinin altını çizmektedir. Sürdürülebilir kalınmanın, çevresel değerler üzerinde olumsuz bir etkiye sahip olmadan, ekonomik kalkınmanın devam ettirilmesini özellikle vurguladığı göz önünde bulundurularak, sürdürülebilir turizm; “sektörü besleyen doğal çevre ve insan kaynaklarını olumsuz yönde etkilemeden turizm kapasitesini ve turizm ürünlerinin kalitesini arttırmak” olarak tanımlanabilmektedir (Akış 1999: 37). Dünya Turizm Örgütü’nün tanımına göre sürdürülebilir turizm “ insanın etkileşim içinde bulunduğu çevrenin bozulmadan korunarak kültürel bütünlüğün, ekolojik süreçlerin, biyolojik çeşitliliğin ve yaşamı sürdüren sistemlerin idame ettirildiği ve aynı zamanda tüm kaynakların ev sahibi bölgedeki insanların ve turistlerin ekonomik, sosyal ve estetik ihtiyaçlarını doyuracak şekilde ve gelecek nesillerin de aynı ihtiyaçlarını karşılayabilecekleri biçimde yönetildiği bir kalkınma şeklidir” (WTO 1996). Bu çerçevede sürdürülebilir turizmin genel ilkeleri; · Talebe göre değil, arza göre turistik düzenlemelerin yapılması · Önceliklerin yerel halka verilmesi · Toplu taşıma · Toplumsal katılım · Temiz enerji kullanımı · Eylem durumunda dinlenme · Gerçek yaşamın sahnelenmesi · Mevcut yapı stoğunun kullanımı · Toplumsal ve kültürel kimliğin korunması · Turizm yatırımlarının esnek, gelişmeye açık ve uzun vadeli olması olarak sıralanabilir (Çakılcıoğlu 2002: 1). 7 Bozcaada Değerleri Sempozyumu (25–26 Ağustos 2008) Çakılcıoğlu (2002) bu ilkeler doğrultusunda sürdürülebilir turizmin amacını, ”turizm olayının çevreye, topluma, tarihsel, doğal ve kültürel varlıklara zarar vermeden, bölge ekonomisine ve toplumsal yaşantıya sürekli katkıda bulunacak biçimde geliştirmektir” şeklinde tanımlamaktadır. Bu bağlamda alt amaçları; · Tarihsel, doğal ve kültürel varlıklar ile çevreyi ve toplumu korumak · Tarihsel, doğal ve kültürel varlıkları turizme kazandırmak · Turizmi çeşitlendirmek ve mevsimlere yaymak · Turizm gelirlerini arttırmak · Ulaşım olanaklarını kolaylaştırmak · Alt yapı ve hizmet sorunlarını çözmek · Turizm sektöründeki işgücünün niteliğini ve niceliğini arttırmak · Turizm sektöründeki yatırım olanaklarını geliştirmek · Turizm amaçlı tanıtım ve pazarlama etkinliklerini arttırmak olarak açıklamaktadır. Turizm doğal kaynakların, insan yapısı kaynakların tüketimine dayanan bir olgudur. Diğer bir ifadeyle, turizmin bu kaynakları tüketmesi, doğası gereği kaçınılmazdır. Burada önemli olan, turizm amaçlı yanlış kullanımların önlenebilmesidir. Başka bir ifadeyle, turizm sektörü kaynakları koruyarak “kullanmasını“ öğrenmelidir, bilinçsizce “tüketmesini” değil. Çünkü turizmle ilgili sorunların hepsi değilse de çoğu, kapasite limitlerinin aşılmasından doğmaktadır (Akış 1999:45). Bu açıdan destinasyonun taşıma kapasitesinin analizinin yapılması önemlidir. Taşıma kapasitesinin analizi, arazi kullanımı için yapılan tahsisler hakkında verilen kararlara yol göstermek amacıyla çevresel planlamada kullanılmaktadır. Bu yöntem, sahanın turizme, tarıma, endüstriye ve alt yapılara dayanabileceği azami düzeyi belirlemek için kullanılan bir tekniktir. Taşıma kapasitesinin üzerinde durduğu konular, üç esas bileşen ve boyutla ilgilidir. Bunlar; fiziksel-ekolojik bileşen, sosyo-demografik bileşen, politik-ekonomik bileşenlerdir. Fiziksel-ekolojik bileşenin kapsamı, altyapıda olduğu gibi doğal ve kültürel çevrenin sabit ve değişen bileşenlerinden oluşmaktadır. Sosyo-demografik bileşenin kapsamı, yerel topluma göre önemli olan sosyal boyutlarla ilgilidir. Bunlar: mevcut işgücü veya eğitilmiş personel gibi sosyal ve demografik konular, turizmin varlığı ve büyümesi ile ilgilidir. Politik ekonomik bileşenin kapsamı, diğer sektörlerle rekabet eden yerel ekonomik yapı ve faaliyetler gibi turizm üzerinde etkilerle ilgilidir. Politik- ekonomik göstergeler, turizm dikkate alındığında yerel toplumdaki davranışları ve değerlerdeki sapmaları açıklamak için ayrıca gerekli olabilir (http:/www.akdeniz.edu.tr/muhfak/cevre/ coastlearn-r/tourism/toolsacc.htm.).Destinasyonun taşıma kapasitesi üzerindeki talep, sunulan hizmetin kalitesinin düşmesine ve tatminsizliğe neden olacaktır ki bu durum uzun vade de destinasyon için riski beraberinde getirir. Turizm-çevre-insan etkileşiminin yaşandığı, yalnızca doğal değil, kültürel değerlerinde hakim olduğu sektörde, tüm kaynakların bilinmesi, korunması ve 8 Bozcaada Değerleri Sempozyumu (25–26 Ağustos 2008) gelecek nesillere aktarılması önem taşımaktadır. Bu aktarımın başarılması etkin yönetim ve pazarlama anlayışıyla mümkün olabilir (Sezgin ve Kalaman 2005: 430). Turizm, işlediği ve turistik ürün olarak sattığı çevresel değerlerin varlığına, yaşatılmasına katkıda bulunabileceği gibi, kullandığı kaynakların zarar görmesine de neden olabilir. Kamu otoriteleri, yerel yönetimler, sendikalar, sivil toplum örgütleri ve halk, çevresel değerler olmadan turizm etkinliğinin sürdürülebilir yapıda olamayacağını anladıkları ve bu yönde eylem planları gerçekleştirdikleri ölçüde çevrenin korunması ve geliştirilmesi olanaklıdır (Kahraman 2004). Turistik kaynakların gelecek kuşaklara da aktarılabilmesi için turizm olgusu yerel ölçekte sürdürülebilirlik felsefesi altında ele alınarak bu konu daha radikal ve kararlı yaklaşımların benimsenmesi gerekmektedir. Yerel ölçekli planlama ve bu planların yerel örgütlerce yürütülmesinin merkezi planlara kıyasla daha başarılı olacağı varsayımından hareketle Çavup ve Tanrısevdi (2000)’nin geliştirdiği “sürdürülebilir turizm gelişme modeli” , Şekil 1’de görüldüğü gibi yerel yönetim, sivil toplum kuruluşları, konusunda uzman kişilerin ve yerel halkın işbirliğinde planlama, yürütme ve kontrol sisteminin oluşturulmasını gerekli kılmaktadır. Çavup ve Tanrısevdi (2000) modelde yer alan kurul ve komitedeki tüm kesimlerin sürdürülebilir kalkınma felsefesini benimsemeleri, alanlarında uzman olmaları ve gönüllülük esasına dayanan çalışma içinde olmaları üzerinde durmaktadır. Ayrıca yerel/yerleşik halkı karar mekanizmaları içinde tutarak her kararda sorumluluk sahibi olmalarını sağlamak gereğini vurgulamaktadırlar. Bu çerçeve de sürdürülebilir turizm, 1- Eğiticidir. Turistler sadece destinasyon hakkında değil, kendi yolculuk deneyimlerini derinleştirirken destinasyonun, karakterini sürdürmeye nasıl yardım edeceğini de öğrenir. Yerleşik halk da dışarıdan gelenlere, değerler ve ilgiler açısından tanıdık ve sıradan olabileceğini öğrenirler. 2- Yerin bütünlüğünü destekler. Destinasyon bilgisine sahip gezginler, yerin karakterini mimarlık, mutfak, miras, estetik ve ekoloji konularında vurgulayan işler arayıp bulurlar. Turizm kazançları sırayla bu varlıkların fark edilen yerel değerleriyle artar. 3- Yerleşik halka fayda sağlar. Gelenler yerel malzemeleri satın alır ve yerel servisleri kullanır. 4- Kaynakları kullanır. Çevresel farkındalığa sahip gezginler, kirliliği, israfı, enerji tüketimini, su kullanımını, çevreyi kimyasallarla düzenlemeyi ve gece boyunca gereksiz aydınlatmayı azaltan işyerlerini desteklerler. 5- Yerel kültür ve geleneklere saygı gösterir. Yabancı ziyaretçiler yerel dildeki en azından birkaç nezaket kelimesinin kullanımını kapsayan yerel etiği gözlemler ve öğrenirler. Yerleşik halk, yabancıların kendilerininkine farklılık gösterebilecek beklentiyle nasıl ilgilenebileceklerini öğrenirler. 6- Ürünleri kötüye kullanmaz. Paydaşlar gelişim baskılarını önceden görürler ve “ölümüne sevmek” sendromunun önüne geçmek için yönetim tekniklerini ve 9 Bozcaada Değerleri Sempozyumu (25–26 Ağustos 2008) sınırlarını uygularlar. İşyerleri doğal ortamı miras yerleri, manzaranın çekiciliğini ve yerel kültürü sürdürebilmek için işbirliği yaparlar. 7- Nicelik için değil nitelik için çabalarlar. Toplum turizmin başarısını, ziyaretçilerin toplam sayısıyla değil, onların kalma süreleri, harcamaları ve deneyimlerinin kalitesiyle ölçerler. 8- Mükemmel seyahat anlamına gelir. Tatmin olmuş heyecanlanmış ziyaretçiler yeni bilgilerle eve dönerler ve bunları tecrübe etmeleri için arkadaşlarına aktarırlar ki bu da destinasyon için faaliyetlerin devamlılığını sağlar (Srinavas 2008) Turizmin sürdürülebilirliği, turizme sebep olan yerel, bölgesel ve ülkesel değerlerin bilinmesi, korunması, geliştirilmesi ve çekiciliğinin her dönem devamlılığının sağlanması anlamına gelmektedir. Sürdürülebilir turizmin gerçekleşmesinde temel ön koşullar arasında, ideal bir yönetim ve pazarlama anlayışının hakim olmasıdır. Sürdürülebilir turizm, yerel yatırımcıların desteklenmesi üzerinde dururken aynı zamanda onların eğitilmesi, uzun vade de varlıklarını sürdürebilecek hizmet kalitesinin arttırılmasını da önemsemektedir. Kaliteli hizmet destinasyona gelen turistlerin deneyimlerinden dolayı tatmin olmasını sağlarken tekrar ziyaret ya da önerme davranışlarını da beraberinde getirecektir. Sürdürülebilir Turizm ve Bozcaada Adalar, doğal yapı, ekonomik gelişme sosyal ve kültürel yapı, yaşam tarzı ve yerleşim açısından önemli farklılıklar göstermektedir. Bu farklılıklar turizm destinasyonu olarak adaları daha çekici hale getirmektedir. Birçok bakımdan, adaların diğer alanlardan olan uzaklığı ve küçük boyutları; onların zenginlik ya da yoksulluk, biyolojik çeşitlilik ve doğal kaynaklar, ekonomik olanakların çokluğu, sosyal ve kültürel yapı,gelenekler, mimari ve gelişimin büyüklüğü gibi ayırt edici özelliklerini doğrudan veya dolaylı olarak etkilemektedir. Bu sebeplerle pek çok düşünce noktasında adalara olan ilgi artış göstermeye devam etmektedir (Coccossis 2001:54). Küçük boyut ve coğrafik yalnızlık yerel ekonomik gelişim olanaklarını da etkilemektedir. Turizm ve onunla ilişkili hizmet endüstrileri, küçük adalarda sürdürülebilir gelişmenin önemli yardımcılarıdır (Yurtseven 2004:202). Bozcaada, etrafındaki irili ufaklı 17 adacık (0.93km2) dahil olmak üzere 37.6 km2’lik yüzölçümü ile küçük adalara özgü özelliklerin tümünü taşımaktadır. Ekonomisi genel olarak bağcılık, şarapçılık, balıkçılık ve turizme dayanmaktadır. Bağ alanları ada yüzölçümünün 1/3’ünü tarım arazilerinin ise %80’ini oluşturmaktadır. Balıkçılık, Bozcaada’nın konumu gereği ilçe ekonomisinde önemli bir yer tutmaktadır. Yerli halktan balıkçılık yapanlar daha çok küçük balıkçılardır. Liman başkanlığına kayıtlı 48 balıkçı teknesi, 2004 yılında kurulan Bozcaada Su Ürünleri Kooparatifi’nin 29 üyesi bulunmaktadır (www.bozcaada.gov.tr). Bütün bu rakamlar yanında ada ekonomisi büyük ölçüde turizme dayanmaktadır.Ada nüfusu 2000 yılında yapılan son sayımına göre 2427 olarak tespit edilmiştir, ancak özellikle temmuz ve ağustos aylarında yaklaşık beş kat artmaktadır. Son yıllarda turizm 10 Bozcaada Değerleri Sempozyumu (25–26 Ağustos 2008) açısından önemli bir cazibe noktası olan Bozcaada’ya geçişlerde kesilen yolcu ve araç biletlerine ait rakamlar tablolar incelendiğinde yaz ve kış dönemlerindeki yolcu ve araç geçişlerindeki farkın büyüklüğü görülmektedir. Bu durum, kısa vadede ziyaretçi sayısında artış dolayısıyla ekonomik getiri açısından olumlu sonuçlar gibi görünse de, uzun vade de kalabalık, kirlilik, hizmet kalitesi ile ilgili şikayet gibi sonuçları getirmesi söz konudur. Çünkü, taşıma kapasitesinin üzerindeki ziyaretçi akını, turistik hizmetlerin aksaması, dolayısıyla ziyaretçi deneyimlerinin olumsuz olması, diğer bir ifadeyle tatminsizliğe neden olacaktır. Oysa. sürdürülebilir turizm, sahip olunan değerlerin korunması ve gelecek nesillere aktarılabilmesi için tarihsel, doğal ve kültürel varlıkların turizm hizmetine kazandırılması ve korunması yanında kalitenin korunması ve geliştirilmesi üzerinde de durmaktadır. SONUÇ Uzun dönemde turizm, sürekli gelişme, çevresel, toplumsal ve ekonomik değerlerin işbirliğine ve korunmasına dayanmalıdır. Özellikle son yıllarda önemli bir çekim noktası olan adalar, kıt kaynaklarla varlığını sürdürme, mevcut kaynakların optimum verimlilikte kullanılması, korunması ve devamlılığı konusunda çaba harcamalıdır. Adalardaki yapının tipik bir örneği olan Bozcaada’da benzerleri gibi son yıllarda önemli bir çekim unsuru olarak karşımıza çıkmaktadır. Ancak, deniz turizmine dayalı yapısı nedeniyle Bozcaada’da özellikle temmuz ve ağustos aylarında yaşadığı yoğunluk ne yazık ki kış aylarında sessiz ve içine kapalı bir yapıya dönüşmektedir. Bunda en önemli etken, konumu itibariyle ulaşım gibi görünmekle birlikte, aslında kış dönemlerinde ulaşımda önemli aksamalar yaşanmamaktadır. Bozcaada’ da turizmin oniki aya yayılması için sahip olduğu değerler irdelenerek alternatif turizm türlerinin geliştirilmesi yönünde çalışmaların yapılması önem arz etmektedir. Bunu yanında ada halkının ve turizm işletmelerinin sürdürülebilir turizm felsefesini benimsemeleri için eğitim programlarının uygulanması sürdürülebilir turizm gelişmesi için faydalı olacaktır. Yine tüm tarafların (turizm işletmeleri, yerel yönetim, yerleşik halk ve sivil toplum kuruluşlarının) turizmin gelişmesi, hizmet kalitesinin arttırılması konularında işbirliğinin arttırılması, kontrol sistemlerinin geliştirilmesi önem arz etmektedir. Bozcaada’nın son yıllarda turizm açısından popüler olması, ancak bu popülerliğin sadece yaz döneminde yoğunlaşan talep halinde ortaya çıkması, işletmeleri ve yerel yönetimi zorlarken ne yazık ki hizmetlerde aksamayı beraberinde getirmektedir. Bu aksamalar ise ziyaretçilerin olumsuz turizm deneyimleri yaşamalarını beraberinde getirmektedir ki bu durumun konaklama sürelerinin kısalması, günü birlik ziyaretlerin artması, olumsuz deneyimlerin paylaşılası gibi sonuçları getirmesi kaçınılmazdır. 11 Bozcaada Değerleri Sempozyumu (25–26 Ağustos 2008) KAYNAKÇA Akdeniz Üniversitesi, Turizm Sosyo Kültürel Etkileri, http:/www.akdeniz.edu.tr/muhfak/cevre/coastlearn-r/tourism/toolsacc.htm.1.7.2008 Akış S. 1999 “Sürdürülebilir Turizm ve Türkiye.” Anatolia: Turizm Araştırmaları Dergisi Yıl: 10 Mart-Haziran 36-46 Beyhan Ş.G.ve Ünügür S.M 2005 “Çağdaş Gereksinimler Bağlamında Sürdürülebilir Turizm ve Kimlik Modeli.” İTÜ Dergisi Mimarlık, Planlama Tasarım 4(2) 79-87 Coccossis H. 2001 “Sustainable Development and Tourism in Small Island: Some Lessons from Graece. “ Anatolia: An International Journal of Tourism and Hospitality Research 12(1) 53-58 Çakılcıoğlu M. 2002 “Sürdürülebilir Kalkınma İçin; Sürdürülebilir Turizm.” 10.Ulusal Bölge Planlama Bilimi Kongresi http://www.kentli.org/makale/kalkinma.htm.27.03.2008 Çavup Ş ve Tanrıverdi A. 2000 “ Sürdürülebilir Turizm ve Yerel Ölçekli Bir Sürdürülebilir Turizm Gelişme Model Önerisi.” Anatolia: Turizm Araştırmaları Dergisi 11: 149- 159 Dinçer İ. 1996 “Sürdürülebilir Turizmin Hayata Geçirilebilmesi İçin Aktive Olması Gereken Dinamikler ve İşlevleri-Model Çalışması, Sürdürülebilir Turizm; Turizm Planlamasına Ekolojik Yaklaşım.” 19. Dünya Şehircilik Kollokyumu, İstanbul, Mimar Sinan Üniversitesi 342-351 Jefferson A. 1995 “Prospect for Tourism A Practitioner’s View.” Tourism Management 16(2): 101-105 Kahraman N. 1994 “Sürdürülebilir Kalkınma ve Turizm.” Anatolia, Turizm Araştırmaları Dergisi 5(4):74-75, Kahraman N. 2004 “Sürdürülebilir Turizm ve Türkiye” http://www.arkitera.com/v1/haberler/2004/06/29/turizm.htm 21.06.2008 Sezgin, M. ve Kalaman A. 2005 “Turistik Destinasyon Çerçevesinde Sürdürülebilir Turizm Yönetimi ve Pazarlaması.” Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi 14(1): 430-437 Srinavas S. What is Sustainable Tourism? http://www.gdrc.org/uem/eco-tour/whatissustour.html. 8.7.2008 Tosun, C. 12 Bozcaada Değerleri Sempozyumu (25–26 Ağustos 2008) 2001 “Challenges of Sustainable Tourism Development in the Developing World: The Case of Turkey.” Tourism Management 22: 289-303 Yurtseven H.R. 2004 “Küçük Adalara İlişkin Alternatif Turizm Biçimlerinin Geliştirilmesinde Bir Stratejik Planlama Modeli:Gökçeada Örneği.” 1.Ulusal Turizm Kongresi 15-16 Nisan, 201-215 WTO 1996 Agenda 21 for the Travel and Tourism Industry .http://www.worldtourism.org/sustainable/doc/a21-def.pdf 7.07.2008 www.bozcaada.gov.tr 13 Bozcaada Değerleri Sempozyumu (25–26 Ağustos 2008) Tablo 1. Bozcaada- Geyikli İskelesi Hattında Geçişlerde Kesilen Yolcu Bilet Sayısı (Rakamlar Bozcaada Kaymakamlığı’dan temin edilmiştir) Ocak Şubat Mart Nisan Mayıs Haziran Temmuz Ağustos Eylül Ekim Kasım Aralık Toplam 2000 2278 2375 4648 4409 5729 9366 19044 21170 8428 3873 3225 2983 87528 2001 2342 2277 4521 3944 4770 9149 19853 23906 8494 5328 2181 1794 88789 2002 2012 3903 3251 3906 6094 8735 19069 25940 7783 5019 2683 3063 91458 2003 2023 2214 2579 4033 9550 10459 23403 30405 10493 4140 4641 2801 106777 2004 1893 2482 3605 5784 7807 10072 24110 28034 9476 5563 3780 2884 105490 Tablo 2. Bozcaada- Geyikli İskelesi Hattında Geçişlerde (Rakamlar Bozcaada Kaymakamlığı’dan temin edilmiştir) Ocak Şubat Mart Nisan Mayıs Haziran Temmuz Ağustos Eylül Ekim Kasım Aralık Toplam 2000 739 990 2687 1795 2051 2229 5363 6374 2824 1378 1288 1292 29012 2001 880 880 1634 1240 1622 2728 5623 7311 3137 1940 1033 764 28792 2002 862 1498 1237 1551 2026 6020 6450 8202 3191 2152 1356 1436 32981 2003 1050 797 1215 1570 2916 3599 7100 8982 3919 2005 1936 1458 54547 2004 838 1079 1550 2467 2969 4016 8513 10011 4292 2673 1968 1615 41991 2005 2958 1703 3379 4950 8302 8835 21839 22679 13063 2984 3126 2146 95964 2006 2216 1948 2633 4345 8224 11076 23533 29528 12955 6616 3170 3417 109661 2007 3233 2676 3347 7236 8303 14745 29656 45058 16056 11663 3220 3905 149098 Kesilen Araç Bilet Sayısı 2005 1289 929 1541 2181 3299 3911 8291 9836 4231 1699 1979 1227 40413 2006 1177 1116 1398 2259 3673 4894 8175 10289 4506 2452 1487 1529 42955 2007 1249 1171 1475 2399 2605 4471 8555 12049 5009 3570 1408 1449 45421 14 Bozcaada Değerleri Sempozyumu (25–26 Ağustos 2008) Şekil 1. Sürdürülebilir Turizm Modeli Kaynak: Çavup ve Tanrısevdi (2000: 157-158) Sürdürülebilir Turizm Modeli ve Çevre İzleme-Denetleme Bileşenleri grafiklerinden derlenmiştir. 15 Bozcaada Değerleri Sempozyumu (25–26 Ağustos 2008) 16 BOZCAADA’DA TURİZM HAREKETLERİNİN GELİŞİMİNE YEREL HALKIN YAKLAŞIMI ÜZERİNE BİR ARAŞTIRMA Çiğdem KAPTAN AYHAN Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Peyzaj Mimarlığı Bölümü ÖZET Teknolojik gelişmelerle beraber değişen yaşam koşullarına paralel olarak, turizm hareketlerinde de farklı arayışlar ortaya çıkmıştır. Daha önceleri sadece deniz ve güneş turizminden söz edilirken bugün artık bireyler, farklı doğal ve kültürel zenginlikleri de keşfetmek istemekte ve dijital çağın bir getirisi olan internet yardımıyla çok farklı alanların bilgilerine erişebilmektedirler. Dolayısıyla; ulaşım olanaklarının genişlemesinin de etkisiyle, turizm potansiyeli olan her yerde neredeyse tüm gelir durumuna hitap edebilecek mekanların varlığı turizm hareketlerinin hatırı sayılır ölçüde artmasını sağlamıştır. Turizm hareketlerindeki bu artış Türkiye’nin gelişmekte olan ekonomisi açısından da oldukça önemli bir hal almıştır. Özellikle yakın zamana kadar turizm faaliyetlerinin görülmediği ama yukarıda sayılan gelişimler sonucunda potansiyelleri fark edilen alanlarda yaşayan halk, diğer uğraşlara göre (tarım, hayvancılık vb.) daha kolay gelir elde etme olanağı sağlayan bu aktiviteye genel olarak olumlu yaklaşmıştır. Ancak ilerleyen zaman içinde bireylerin, beklediği oranda kazanç elde edememe ya da farklı nedenlerle turizme bakış açılarında bazı değişimler meydana gelmiştir. Bu çalışmada son yıllarda turizm faaliyetlerinin yoğun olarak yapıldığı bunun yanı sıra doğal ve kültürel özelliklerin büyük ölçüde korunduğu Bozcaada’da halkın turizm hareketlerine genel bakış açısı saptanmaya çalışılmıştır. Anahtar kelimeler: Bozcaada, Turizm, Yerel halkın katılımı ABSTRACT In parallel with living conditions changed with technological improvements, different pursuits have arisen in tourism movements. While before sea and sun tourism was mentioned, today, individuals also want to find out different natural and cultural richness and they can reach information about very different areas with the assistance of internet a yield of digital age. Therefore, with the effect of expansion in transportation opportunities, in everywhere had tourism potential existence of lands, which can serve for almost all income levels, has caused increase of tourism appreciably. This increase in tourism movements has had considerably important status for developing economy of Turkey. Specially, public, who live in areas where tourism activities wasn’t seen until recent dates but after improvements ranged above potentials’ have realized, generally approached positively this activity because of its opportunities for riding the easy money than other works such as agriculture, animal husbandry etc. However, some alterations occur in points of view of individual because of failing to reach a certain income or other reasons. In this study, general points of view of public was tried to determine in Bozcaada where dense Bozcaada Değerleri Sempozyumu (25–26 Ağustos 2008) tourism activities is done and also natural and cultural characteristic is substantially protected. Key words: Bozcaada, Tourism, Community integration GİRİŞ Turizm hareketleri bireyler için yaşamın vazgeçilmez bir parçası aynı zamanda ülke ekonomileri açısından da çok ciddi getirileri olan bir endüstridir. Toplumdaki farklı gelir ve sosyokültürel seviyeye sahip olan bireyler kendi olanakları çerçevesinde turizm faaliyetlerine katılmaktadırlar. Bu faaliyetler, kısa ya da uzun süreli memleket ziyaretleri ölçeğinden dünyanın farklı bir ucundaki ülkeye yapılan ziyaretlere kadar değişebilmektedir. Bireylerin tatil kavramına bakış açıları değiştikçe gidilecek yerlerde aradıkları özellikler de farklılaşmıştır. Daha önceki yıllarda deniz ve güneş turizmi ekseninde dönen faaliyetler, bugün artık kıyısı olsun olmasın özgün doğal ve kültürel peyzaj özelliklerine sahip tüm alanlar için geçerlidir. Dijital çağın bir getirisi olan internet yardımıyla da kişiler çok farklı alanları keşfetmektedirler. Bunun bir sonucu olarak kendi yaşam alanlarında bu tür faaliyetlere yabancı olan yerel halk farklı tepkiler gösterebilmektedir. Bir şehir turizm açısından önemli hale geldikten sonra yerel halkın yaşam kalitesi bu durumdan önemli ölçüde etkilenir (Fridgen 1991; Gursoy ve diğ., 2002). Turizm gelişmelerinin bu etkileri genelde üç kategoriye ayrılır: İlki; vergi gelirleri, iş potansiyelindeki artış, ekstra gelirler gibi olumlu etkilerin yanı sıra ekstra vergilerin ağırlığı, enflasyon ve yerel yönetimlerin borçlanması gibi olumsuz sonuçları da içeren ekonomidir. İkincisi; sosyokültürel boyuttur. Turizmin gelişmesiyle beraber geleneksel el sanatlarının, dans vb. özelliklerin canlanması, kültürler arası iletişimin artması gibi olumlu, suç oranında artış, yerel kültür özelliklerinde bozulma gibi de olumsuz sosyokültürel sonuçlar ortaya çıkmaktadır. Sonuncu kategori ise çevredir. Parkların ve yaban hayatın korunması gibi olumlu çabaların yanı sıra kalabalıklaşma, hava, su ve gürültü kirliliği, vandalizm, yaban hayatında bozulma ve katı atık sorunları turizmin gelişimiyle beraber ortaya çıkan problemlerdir (Anderecek 1995; Anderecek ve diğ. 2005). Yerel halkın yukarıda sayılan bu olası problemlere karşı verebilecekleri tepkiyi önceden saptamak ve anlamak turizm gelişmeleri için son derece gereklidir. Bir turizm programının başarısını, yerel halkın desteği ve bilgisi olmadan planlanan ve yapılandırılan gelişmeler tehdit eder. Turizm endüstrisinde başarı çekim merkezine ve hizmete bağlı olarak değiştiği için ev sahibi konumundaki halkın desteği oldukça önemlidir. Bir ev sahibinin turiste karşı öfkesi, kayıtsızlığı ya da süphesi nihayetinde turistte olumsuz etki yaratacak ve bu durum kendilerini rahatsız hissettikleri yerlere gitme konusunda isteksiz olmaları sonucunu doğuracaktır (Fridgen 1991; Gursoy ve diğ. 2002). Tüm dünyada gelişen turizm iki tarafı da keskin kılıç olmaktadır. Bir taraftan şehirler ve insanlar için gelirlerini artırmaya yönelik bir fırsat sağlarken aslında ortaya çıkan yararların çoğu başka yerlere akmaktadır. Buna ek olarak; gerçek güç 18 Bozcaada Değerleri Sempozyumu (25–26 Ağustos 2008) ve karar verme yetkisi o alanda yaşanların kontrolü ve etkisi dışında kalmaktadır (Reid ve Sindiga 1999; Mitchell ve Reid 2001). Turizm merkezleriyle ilgili birçok karar ulusal hükümetle işbirliği içinde olan endüstri tarafından alınmaktadır. Bir başka deyişle; yerel halk ve şehir, gelişimin elemanları olmakta ancak asıl konusu olmamaktadır. Bu uygulama turizmin sürdürülebilirliğine yardım etmemekte onun yerine birçok turizm merkezinde bozulmaya neden olmaktadır (Mitchell 1998; Pinel 1998; Reid, Fuller, Haywood ve Byrden 1993; Mitchell ve Reid, 2001). Turizmin planlama aşamasında yerel halkın sürece katılımının sağlanması üç ana basamak halinde Şekil 1’de gösterildiği gibidir. Yerel halkın turizme olan bakış açısının saptanmasıyla ilgili çalışmalar henüz o yöredeki turizm faaliyetleri başlamadan yapılmalı ve planlamaların bu doğrultuda gerçekleştirilmesi gerekmektedir. Böylece bireylerin sahip oldukları geleneksel davranış ve yaşam biçimlerine ters düşen ya da onları turizm hareketlerinden uzaklaştıracak faaliyetlerin oluşması baştan engellenebilecektir. Ancak elbette zaman içinde turizm faaliyetlerine sahne olan bölgelerdeki halkın da tatile, turizme ve daha birçok konuya bakış açıları gelişecek ve değişecektir. Buna rağmen bu tür çalışmalar genelde herhangi bir alan turizm faaliyetlerine sıkça sahne olmaya başladıktan sonra yapılmaktadır. Elbette bu durum çalışmanın değerini azaltmamaktadır. Sonuçta turizm kavramı gün geçtikçe ilerlemekte ve gelişmektedir. Dolayısıyla elde edilen veriler turizmin sürdürülebilirliği açısından kullanılacak ve böylece söz konusu alanda zaman içinde karşılaşılabilecek sorunlar önceden saptanıp çözümler üretilebilecektir. Buna ek olarak benzer özellikler taşıyan ancak henüz yoğun turizm hareketlerinin görülmediği alanlar için öngörü sağlayacaktır. Bu çalışmada; Bozcaada’da bir süredir görülen yoğun turizm hareketlerinin yerel halk üzerindeki yansıması saptanmaya çalışılmış ayrıca bu saptamalar ışığında alanın ileriye dönük bazı planlama sorunları ve çözüm önerileri ortaya konmuştur. MATERYAL VE YÖNTEM Araştırmanın ana materyali, Çanakkale ili Bozcaada ilçesidir. Konuyla ilgili daha önce yapılan yurt içi ve yurt dışı çalışmalar da diğer materyali oluşturmaktadır. Araştırma alanı; Marmara Bölgesi Çanakkale İli’ne bağlı Bozcaada ilçesidir (Şekil 2). Bozcaada; 39052'30'' 390 45' 00'' kuzey enlemleri ile 250 52' 30'' 260 07' 30'' doğu boylamları arasında yer almaktadır. Sadece ilçe merkezinden ibaret olup, Türkiye’nin köyü olmayan tek ilçesidir (Kaptan Ayhan 2007). Bozcaada Çanakkale’nin Ege Denizi’ne açılan ağzında yer alır. Ege Denizi’nin kuzey doğusunda, Çanakkale Boğazı’nın 22 km güneyindedir. Çanakkale il merkezine 46 km, Gökçeada’ya 31 km, Limni’ye 48 km, Midilli’ye 50 km şu anda ulaşımın sağlandığı Ezine İlçesi Geyikli Beldesi Yükyeri feribot iskelesine 7,5 km uzaklıktadır. Çevresi 38 km tutan Bozcaada’nın alanı 36.67 km2 olup, etrafındaki irili ufaklı 17 adacık (0.93km2) dahil olmak üzere 37.6 km2’lik yüz ölçümüne sahiptir (Anonim 2007). 19 Bozcaada Değerleri Sempozyumu (25–26 Ağustos 2008) Araştırmanın yöntemi Bozcaada da ikamet eden yerel halkla yapılan anket ve sonuçlarına dayanmaktadır. Çoktan seçmeli 20 adet sorudan oluşan anket 100 kişiyle yüz yüze görüşülerek yapılmıştır. BULGULAR VE DEĞERLENDIRME Çalışma sürecinde anket yapılan 100 kişiden 55’i erkek, 45’i kadındır. Anket sürecinde bireylere demografik bilgileri sorulmuş ve bulunan sonuçlar Tablo 1’de belirtilmiştir. Eğitim durumuna bakıldığında yüksek bir eğitim seviyesinden söz etmek mümkündür. Ankete katılan bireylerin büyük çoğunluğu turizm sektörüyle uğraşmaktadır. Bu durum adanın ekonomik kaynağının büyük bir bölümünün turizmden sağlandığının bir göstergesidir. Bozcaada’nın turizm olgusuna ilişkin bireylere ilk olarak, Bozcaada’nın en önemli turizm değerinin ne olduğu sorulmuştur. Bu soruya ankete katılanların %35’i denizin temizliği, %24’ü ise sessizliği yanıtını vermiştir. Adanın bu iki önemli özelliğinin dikkatle korunması gerekliliği bu cevaplarla ortaya çıkmıştır. Daha sonra bireylere, turizmin gelişmesinin sosyo-kültürel anlamda en olumlu noktasının ne olacağı sorulmuş ve yine katılımcıların %35’inden Bozcaada halkının dinlenme ve turizm anlayışı değişir yanıtı alınmıştır. Bunu %24’lük bir oranla topulumun genel düşünce anlayışında değişim ve gelişim sağlanır yanıtı izlemiştir. Bu sonuçtan halkın genel olarak turizmle beraber gelen değişim olgusuna karşı olmadığı ve bu düşünceyi de olumlu bulduğu saptaması yapılabilir. Aynı şekilde katılımcıların %35’i nüfusun fazla artışını turizmin sosyo-kültürel anlamda en olumsuz etkisi olarak belirtmişlerdir. Bunu takiben %22’lik bir kısım ise turizmin gelişimiyle beraber fiyatların artacağı düşüncesine sahiptir. Bu açıdan bakıldığında bireylerin nüfusun fazla artışı veya pahalılık durumu dışında genel olarak turizmle beraber ortaya çıkabilecek kültürel çatışmaları büyük ölçüde sorun olarak kabul etmediği görülmüştür. Olumsuz kültürel etki oluşabilir ya da kıyafetdavranış özellikleri bu yöreye uymaz seçeneklerini tercih edenlerin sayısı toplam katılımcılar içinde %15’i geçmemektedir. Ankette ayrıca bireylere turizm gelişiminin çevresel anlamda en olumlu noktasının ne olacağı sorulmuş ve katılımcılardan %66’sı “Turizmin devamlılığı amacıyla doğal ve kültürel özellikler daha dikkatli korunur” seçeneğini işaretlemişlerdir. Olası gelişmelerin çevresel anlamada en olumsuz noktasının ne olacağına ise %33 oranında trafiğin artması yanıtı verilmiştir. Katılımcıların %20’si ise konut sayısının artmasını en olumsuz sonuç olarak görmektedir. Bu sonuçlar doğrultusunda turizm planlaması sürecinde özellikle kent merkezi içindeki trafik ve otopark sorununa çözüm getirilmesi zorunluluğu ortaya konmuştur. Ayrıca kentin ve adanın diğer bölümlerinin özgün dokusu bozulmadan olası konut problemleri için de yeni arayışlar içine girilmelidir. Daha sonra katılımcılara önceki sorularda sayılan olası olumsuz etkilere karşın Bozcaada’da yine de turizm gelişmeye devam etmeli mi sorusu yöneltilmiş ve %88 gibi büyük bir oranda “evet, devam etmeli” yanıtı alınmıştır. Aslında bu beklenen bir sonuçtur. Yerli halkın üzüm yetiştiriciliğinden beklediği ölçüde 20 Bozcaada Değerleri Sempozyumu (25–26 Ağustos 2008) kazanç elde edememesi turizme yönlenmelerine neden olmuştur. Bu durumda üzüm ve şarap ticaretiyle ilgili olarak üretici lehine yeni düzenlemeler yapılmadığı sürece bireylerin turizmden başka seçenekleri kalmamaktadır. Bu soruya “evet” yanıtı verenler için “Adada turizmin gelişmesi için hangi konuya ağırlık verilmeli?” sorusu yöneltilmiştir. Bu soruya yanıt verenlerin %35’i “Festival, şenlik vb. faaliyetler daha geniş kitlelere duyurulmalı, uluslar arası hale getirilmeli” seçeneğini işaretlemişlerdir. Bu anlamda özellikle yerel yöneticilere büyük görevler düşmektedir. Bozcaada’nın sıradan bir turizm anlayışı yerine farklı özellikler taşıyan ve iklim koşullarının izin verdiği ölçüde yılın tüm zamanlarına yayılmış ulusal ya da uluslar arası festival ve şenliklerle anılması ve bu yönüyle cazibe merkezi haline gelmesi sağlanmalıdır. Turizmin devam etmesine ilişkin soruya “hayır” yanıtı verenlere ise “Turizme alternatif olarak hangi aktiviteye ağırlık verilmeli?” sorusu yöneltilmiş ve bu soruya %90 oranında “Bağcılık ve şarap üretimi” ve “ Ekolojik tarım” yanıtları alınmıştır. Ancak daha önce de belirtildiği gibi bu iki seçeneğin ada ekonomisinin sorunlarını çözmesi için doğru plan kararları alınmalı ve üreticiye hem vergi vb. konularda hem de eğitim anlamında ciddi destek olunması gerekmektedir. Anketin ilerleyen bölümünde bireylere “Şu an Bozcaada’da var olan sit kararları turizm lehine kalksın mı?” sorusu yöneltilmiş ve %88 oranında “hayır” yanıtı alınmıştır. Benzer şekilde, “Turizm alanı olarak bağ alanları yapılaşmaya açılsın mı?” sorusuna katılımcıların %80’i “hayır” seçeneğini işaretlemişlerdir. Bu anlamda; Bozcaada halkının turizm gelişmelerine olumlu bir yaklaşım içerisinde olmanın yanı sıra adanın barındırdığı doğal değerlere de aynı ölçüde önem verdikleri söylenebilir. Bir başka soruda bireylere turistlerin onlar için ne anma ifade ettiği sorulmuş ve katılımcıların %55’i turistleri Bozcaada’nın gelişimini sağlayan kişiler olarak gördüklerini belirtmişlerdir. Ancak bireylerin %17’si ise turistleri gürültü yapan ve huzur bozan kişiler olarak değerlendirmişlerdir. Anketin son sorusunda “Bozcaada turizminin en büyük sorunu nedir?” sorusuna katılımcıların hemen hepsi farklı bir seçeneği işaretleyerek yanıt vermişlerdir. Ancak bu soruda en büyük payı %20 oranla “Otel veya motellerde çalışabilecek kalifiye elemanın yetersizliği” seçeneği almıştır. Bunu %16 oranda “Acil bir durumda tıbbi koşullar yetersiz” seçeneği izlemiştir. Yapılan anketin sonuçlarına bakıldığında; turizmin Bozcaada için vazgeçilmez bir faaliyet olduğu ancak hem ada halkı hem de adanın doğal ve kültürel değerleri açısından olumsuz sonuçlar doğuracak şekilde plansız bir ilerleyiş gösterdiği görülmektedir. Ada halkının hem turizm gelişmelerine büyük oranda “evet” yanıtını vermesi ancak aynı zamanda sit kararlarının kalkmasına da karşı olmaları, onların turizm faaliyetlerine karşı bir güvensizlik içinde olduğunun bir göstergesidir. Kendi içinde ne kadar tartışmalı da olsa sit kavramı adanın yapılaşmaya açılmasını engelleyen en büyük unsur olarak karşımıza çıkmaktadır. 21 Bozcaada Değerleri Sempozyumu (25–26 Ağustos 2008) SONUÇ Bu sonuçlar doğrultusunda Bozcaada’nın gelişiminde turizm faaliyetlerinin nasıl ve ne boyutta olması gerektiğiyle ilgili aşağıdaki sorun ve çözüm önerilerine varmak mümkündür. Bozcaada’da iklim koşulları gereği yaz aylarındaki turizm sezonu özellikle Ege ve Akdeniz kıyılarına göre daha kısa sürmektedir. Bu durum adadaki turizm aktivitelerini sınırlandırmakta ve çeşitliliğini azaltmaktadır. Deniz suyu sıcaklığının kullanıma izin vermediği ama iklim koşullarının ulaşıma ve çeşitli aktivitelere elverdiği zamanlarda da Bozcaada’nın farklı turizm aktivitelerine (dalış sporu, bisiklet turları vb.) ev sahipliği yapabilmesi açısından gerekli şartlar sağlanmalıdır (Kaptan ve Ayhan 2007). Bozcaada’nın nüfusu da turizm hareketlerinin başlamasından etkilenmiştir. Kış aylarında ıssızlaşan ada, turizm sezonunun başlamasıyla beraber hareketlenmekte ve nüfus 10.000’lere varmaktadır. Bu mevsimsel nüfus artışı Bozcaada’nın kaynaklarını zorlamaktadır. Ada içindeki trafik karmaşası ve otopark sorunu özellikle kent merkezinde ciddi sıkıntılara yol açmaktadır. Bozcaada yeraltı su kaynakları açısından oldukça fakirdir. Suyun Bozcaada’ya Çanakkale’den deniz altındaki bir sistemle geliyor olması nedeniyle tüm dünyada yaşanan su problemlerinin Çanakkale ve Bozcaada’yı da olumsuz etkilemesi büyük olasılıktır. Bu yolda özellikle yağışlı mevsimlerde suyun toplanması ve depolanması yoluna gidilmesi bir çözüm olabilir. Örneğin Ürdün ve Hindistan gibi ülkelerde yağışlı mevsimlerde çatılara kurulu olan sistemlerle yağış suyu toplanarak bahçelerde yeraltındaki tanklarda depolanmaktadır. Hatta bunu yapmak yasal bir zorunluluktur. Ayrıca Bozcaada’da özellikle yaz aylarında yaşanan trafik sorunun çözümlenmesi için anakaradan vapurla arabalı geçiş için ödenen ücretin artırılması yoluna gidilmesi ya da adaya günde girebilecek araba sayısının sınırlandırılması trafiğin çözümlenmesi açısından bir öneri olabilir (Kaptan ve Ayhan 2007). Bozcaada ve benzeri özgün değerler taşıyan alanlarda o yöreye ait özellik ya da özelliklerin simgelendiği plastik elemanlar her zaman dikkat çekici olmuştur. Bozcaada kalesi tarihi bir yapı olarak ziyaretçilere bu farkındalığı yaşatsa da yine de ilçe merkezinde adanın geleneksel özelliklerini simgeleyen, hatırlatan bir eserin bulunması her zaman akılda kalıcı bir görsel zenginlik sağlayacaktır (Kaptan ve Ayhan 2007). Bozcaada zengin tarihinin bir getirisi olarak özgün bir kentsel dokuya sahiptir. Rum ve Türk kültürünün izlerini bir arada barındıran evleri ve sokak dokusu son derece ilgi çekicidir. Ancak Bozcaada’nın kentsel siluetine bakıldığında ilk göze çarpan bu farklı ve tarihi doku değil, resmi kurumlara ait yapılar olmaktadır. Adanın sahip olduğu mimari dokuyla çatışma halinde, kimliksiz ve sıradan bir anlayışla yapılmış bu binalar adanın mimari özgünlüğüne ciddi zarar vermektedir. Adadaki doğal ve kültürel değerlerin korunması amacıyla devlet kurumları tarafından oluşturulan koruma kararları ve inşaat koşullarının, devletin başka kurumları tarafından çok ciddi şekilde ihlal edilmiş olması ciddi bir paradokstur (Kaptan ve Ayhan 2007). 22 Bozcaada Değerleri Sempozyumu (25–26 Ağustos 2008) Çalışma alanında yıl içinde farklı zamanlarda gerçekleştirilen çeşitli organizasyonlar (festivaller, şenlikler vb.) adanın tanıtılması açısından oldukça önemlidir. Bu tür oluşumlar amaçlarından sapmadan artırılmalı ve devam ettirilmelidir. Bozcaada’da yer alan kamu kurum ve kuruluşlarının çalışmaları, projeleri adanın geleceği açısından çok önemlidir. Bu kuruluşların bugünün teknolojilerini (uydu görüntüleri, uzaktan algılama programları ve bunları gerçekleştirebilmek için gerekli teknik donanım ve eleman) kullanmaları gerekmektedir. Özellikle adanın tüm doğal ve kültürel değerlerinin dökümü oldukça detaylı bir şekilde oluşturulmalı ve sürekli güncellenmelidir. Ayrıca belediye ve kaymakamlık bünyesinde adanın söz konusu değerlerini doğru değerlendirebilecek meslek gruplarına ait uzmanların görev alabilmesi için kadrolar yaratılmalıdır (Kaptan ve Ayhan 2007). Ulusal ya da uluslar arası çeşitli kuruluş ya da vakıflarla yapılacak çeşitli ortak projeler veya bu kuruluşlardan sağlanabilecek maddi destekler Bozcaada’nın sürdürülebilir geleceği açısından umut verici adımlar olacaktır. Sonuç olarak; turistik faaliyetlerin ada peyzajıyla ekolojik ve görsel olarak uyumlu bir çerçevede yapılması esastır. Diğer bir söylemle ekolojik bir tabana sahip olmayan, sadece ekonomik gelir bakış açısıyla ve gündelik kazançlara yönelik kısa vadeli ve kalitesiz çözümler üreten turizm anlayışından mümkün olduğunca uzak durulması gerekmektedir. KAYNAKÇA Andereck, K.L., Valentine, K.L., Knopf, R.C., Vogt, C.A. 2005 “Residents’ Perceptions of Community Tourism Impact”, Annals of Tourism Research, 32:1056-1076. Gursoy D., Jurowski, C., Uysal, M. 2002 “Resident Attitudes A Structural Modeling Approach”, Annals of Tourism Research 29:79-105. Kaptan Ayhan, Ç. 2007 Özgün Peyzaj Karakteristiklerine Sahip Mekanlara Yönelik Bir Peyzaj Planlama Yöntemin Ortaya Konulması: Bozcaada Örneği, Ege Üniversitesi, Yayınlanmamış Doktora Tezi. Mitchell R.E., Reid, D.G. 2001 “Community Integration Island Tourism in Peru”, Annals of Tourism Research 28: 113-139. 23 Bozcaada Değerleri Sempozyumu (25–26 Ağustos 2008) Tablo 1. Katılımcıların demografik özellikleri Cinsiyet Kadın Erkek Yaş 18-30 31-43 44-56 57-69 70 ve üstü Eğitim Durumu Okuma-yazma biliyor İlkokul Ortaokul Lise Üniversite ve üstü Meslek Çalışmıyor Memur İşçi Çiftçi Esnaf (direk turizmle ilgili) Esnaf Emekli Sayı 45 55 27 24 23 20 6 13 16 8 26 37 9 11 17 7 30 11 15 24 Bozcaada Değerleri Sempozyumu (25–26 Ağustos 2008) Şekil 1. Yerel halkın turizm sürecine katılımı (Mitchell, 1998; Mitchell ve Reid, 2001) 25 Bozcaada Değerleri Sempozyumu (25–26 Ağustos 2008) Şekil 2. Bozcaada’nın coğrafi konumu (Kaptan Ayhan, 2007). 26 BOZCAADA HALKININ TURİZM VE ÇEVRE BİLİNCİ ÜZERİNE BİR ARAŞTIRMA A. Celil ÇAKICI,a Murat AKSUb a Mersin Üniversitesi Turizm İşletmeciliği ve Otelcilik YO. Onsekiz Mart Üni., Gökçeada MYO. b Çanakkale ÖZET Bir bölgede turizmin gelişmesi, çevre konusundaki bilinç düzeyi ile doğrudan ilintilidir. Bozcaada’da halkın turizm ve çevre bilinci üzerine, 2008 yılı Mayıs-Haziran aylarında kolayda örnekleme ile 161 kişi üzerinde bir araştırma yapılmıştır. Turizme karşı genelde olumlu tutum sergilendiği ve katılımcıların %90’ının turizmin daha da geliştirilmesini arzu ettiği tespit edilmiştir. Turizme dönük olumlu tutumlara karşın, enerji tasarrufu, çevresel özen ve çevreci tüketim dışında, göreceli olarak çevreci trafik, su tüketim ve çevreci politika bilinç seviyelerinin düşük olduğu belirlenmiştir. Çevreci politikalar konusundaki bilinç eksikliğinin, yaşanan çevre sorunlarının temeli olması nedeniyle, Bozcaada halkına çevre bilinci konusunda yaygın eğitimlerin verilmesi gerektiği önerilmektedir. Anahtar kelimeler: Bozcaada, Turizm bilinci, Çevre bilinci ABSTRACT Tourism development in a region is directly related to the level of environmental consciousness. A survey research based on convenience sampling, covering 161 people, on tourism and environmental consciousness of Bozcaada people has been conducted during May-June of 2008. According to the survey results, general attitude towards tourism is positive and %90 of respondents desire that tourism should be developed. In spite of positive attitude towards tourism, the level of conscious on environment-friendly traffic, water consumption and environmentalist policy is low. It is suggested that widespread education on environmental consciousness should be given to Bozcaada people due to the lack of consciousness on environmentalist policies. Key words: Bozcaada, Tourism consciousness, Environmental consciousness. GİRİŞ Turizm, doğal çevre kullanan ve bu doğal çevreyi pazarlayan bir sektördür. Doğal çevre çok geniş bir anlam ifade etmekle birlikte dağları, gölleri, denizleri, kumu, güneşi, flora ve faunayı, nehirleri, yağmuru, karı, güneşli gün sayısı vb. gibi pek çok faktör, bu ifade içine girmektedir. Turizm bölgelerinin pazarlanmasında en önemli konulardan biri de doğal çevrenin dikkate alınmasıdır. Bunu dikkate almayan hiçbir etkinliğin turizm açısından başarılı olması mümkün değildir. Çünkü turizmin en önemli çekici gücünü doğal çevre oluşturmaktadır (Kozak 2006: 41). Bir ülkenin veya bölgenin doğal, kültürel ve insan tarafından oluşturulan kaynakları turizm Bozcaada Değerleri Sempozyumu (25–26 Ağustos 2008) arzını oluşturduğu bilinmektedir. Bunun yanında, bu kaynakların bir ülkenin doğal, tarihsel ve kültürel zenginliğinin temel öğesi olduğu kadar, turizm endüstrisi ve turistler tarafından yoğun biçimde kullanıldığı için turizm kaynakları olarak ta ifade edilmektedir (Yarcan 1998: 7). Bir bölgede turizm faaliyetlerinin gelişebilmesi, doğal çevre gibi cazibe unsurlarının yanı sıra, halkın turizme verdiği destek ile de çok yakından ilgilidir. Bu anlamda, işgören turist ilişkisi ve yerli turist ilişkisi önemli olmaktadır. Yerel halkın çevreye karşı yeterli ilgi göstermediği durumlarda, turistler çevre üzerinde gösterdikleri olumlu davranışlar ile yerel halk üzerinde çevre bilinci ve duyarlılığı oluşturma açısından dikkat çekebilmektedir. Bazı turistlerin yaptıkları davranışlar, çevre kirliliği üzerinde önemli etkiler yaratabilmektedir. Çünkü turistler gittikleri yerlerde bazen çevreye karşı duyarlılık göstermeyebilmektedir. Bu da hem yerel halk hem de çevre üzerinde olumsuz bir baskı meydana getirmektedir. Ayrıca turizm işletmeleri de yatırımlarından hızlı kar elde edebilmek için çevreye gerekli özeni göstermeyebilmektedir. Bu da turistik alanların yok olmasına, yıpranmasına, değişmesine veya orijinal özelliğini kaybetmesine vs. neden olmaktadır (Avcıkurt 2003: 34-37). Turizm açısından çevre faktörünün boyutu ve önemi incelendiğinde, doğal yapısı bozulmuş ve çevresi kirlenmiş turistik mekanlarda turistik çekiciliğin azalacağı net bir şekilde ortaya çıkmaktadır. Bu düşünceden hareketle turizm alanlarında çevre sorunlarının önemli boyutlara ulaşmaya başlaması yerel halka, işletmelere ve turistlere çevre bilinci ve duyarlılığı üzerinde büyük sorumluluklar yüklemektedir. Bu çalışmada, turizm açısından geliştirmeye çalışılan Bozcaada’da yaşayanların turizm ve çevre bilinci irdelenmektedir. TURİZM VE ÇEVRE BİLİNCİNİN ÖNEMİ Turizm talebini belirli bir yöreye ya da ülkeye çekebilmek için doğal çevrenin sürdürülebilir kılınması gerekmektedir. Çünkü doğal çevre turistin yer seçimini ve kalış süresinin etkileyen en önemli belirleyicilerdendir. Şu şekilde ifade etmek gerekirse, ne turizm çevreden vazgeçebilir ne de çevre turizmsiz hareket edebilir. Bu da turizmin temel kaynağı olan çevrenin, talep üzerinde güçlü bir etkiye sahip olduğunu göstermektedir. Buna karşın gerçekleşen turizm faaliyetleri fiziksel çevre üzerinde çeşitli şekillerde etki göstermektedir. Bu etkiler, doğal ve tarihi çevrenin tahribatı şeklinde olumsuz olabileceği gibi, onların kazanılmasına yönelik ciddi önlemlerin alınması şeklinde olumlu yönde de olabilmektedir (Kozak ve diğ. 2006: 98). Bu derece önemli olan doğal çevrenin korunması, geliştirilmesi ve güzelleştirilmesi turizmin varlığını, yani sürdürülebilirliğini devam ettirmesi açısından büyük önem taşımaktadır (Yavuz ve Zığındere 2000: 325). Turizmin önemli bir gelir kaynağı olduğu, günümüzde pek çok ülke tarafından bilinmekle birlikte, turizmin bilinçli olarak kullanılmaması; doğal, tarihi ve kültürel varlıklar üzerinde aşırı bir kirlenme yaratmakta ve hatta bu kaynakların yok olmasında çok büyük bir etken olmaktadır. Turizmin yoğunlaştığı yerler incelendiğinde karşılaşılan çevre sorunları arasında ağırlık olarak yeşil alanların, 28 Bozcaada Değerleri Sempozyumu (25–26 Ağustos 2008) tarım ve orman alanlarının tahribi, su kaynaklarının kirlenmesi ve aşırı kalabalık yer almaktadır. Kısacası, doğal ve kültürel varlıklar üzerlerinde aşırı bir kullanım yapılarak, bölgenin veya yörenin taşıma kapasitesinin üzerine çıkılarak yok edilmektedir. (Türküm 2008: 12). Turizmin doğal çevre üzerindeki etkisi, yapıcı ve yıkıcı olarak ikiye ayrılmaktadır. Yapıcı etkiler olarak; önemli doğal alanların korunması, arkeolojik ve tarihi yerlerin korunması, çevre kalitesinin yükseltilmesi, çevre değerlerinin artırılması ve altyapının geliştirilmesi sıralanmaktadır. Yıkıcı etkiler arasında; su kirliliği, hava kirliliği, gürültü kirliliği, görüntü kirliliği, kalabalık, saha kullanım problemi, çevresel tehlikeler, arkeolojik alanlara verilen zarar ve uygunsuz atık yok etme sayılmaktadır (Karaman ve Türkay 2006: 50). Turizm faaliyetlerini çevreden soyutlamak mümkün değildir. Yeryüzünde yaşayan insanlar ve diğer canlı varlıkların hemen hepsinde çevrenin belirli şekillerde fiziksel, kimyasal, biyolojik ve toplumsal etkileri olduğu görülmektedir. Çevreyi oluşturan canlı öğeler; insanlar, bitki örtüsü, hayvan topluluğu ve mikroorganizmalardır. Cansız öğeler ise iklim, hava, su ve yer yuvarlağının yapısıdır. Bu iki öğeler grubu birbiriyle etkileşim halinde olup; cansız öğeler canlıların bütün hareketlerini belirlemekte, canlılar da cansızların yapıları üzerinde etkiler ortaya koyabilmektedir (Karaman ve Türkay 2006:19). Turizmin ve çevrenin iç içe olması, bireysel ve toplumsal bir sorumluluk olarak çevre bilincinin geliştirilmesini önemli kılmaktadır. Çevre bilinci, bireyin dün ile bugünü, geçmişle geleceği unutmaksızın, hem kendisine hem de doğaya saygılı olabilmesi demektir. Çevre bilincinin düşünsel, duygusal ve davranışsal boyutları vardır. Diğer bir deyişle çevre bilinci; çevreyle ilgili kararları, ilkeleri, yorumları içeren düşüncelerden, bu düşüncelerin yaşama aktarılması olan davranışlardan ve bütün bunlarla ilgili olarak çeşitli duygulardan oluşmaktadır. Bu üç boyutun her zaman aynı oranda geliştiğinden söz edilemez. Örneğin çevre ile ilgili bilgisi olup; bunu, davranışlarına dönüştüremeyen insanlar olduğu gibi, çevrenin kirlenmesinden endişe duyup; ama onu koruma yönünde davranışlar sergilemeyenler de olabilmektedir (Türküm 2008: 13). Literatürde çevre bilincine sahip kişi, “çevre hakkında temel bilgileri bulunan, çevreye karşı olumlu tutumlar gösteren ve çevrenin korunması yönünde çevre dostu davranışlar ortaya koyan birey” olarak açıklanmaktadır. Çevre bilinci kavramının geniş bir kullanım alanı olmasına rağmen, günümüzde ağırlıklı olarak kendisini politik alanda göstermektedir. Çevre bilincinde amaçlanan çevre bilgisine sahip insanların çevreye olan tutumları ile çevreye yararlı davranışlar göstermelerini sağlamaktır. Çevre bilgisi içerisinde çevreye ait sorunlar, bunların çözüm yolları ile ekolojik alanlardaki gelişmeler ve doğa hakkındaki bilgileri kapsamaktadır. Çevreye yönelik tutumlarda, kişilerin gösterdikleri tepkiler yani korkuları, kızgınlıkları, değer yargıları çevre üzerinde olumlu veya olumsuz tavır ve düşüncelerde etkili olmaktadır. Çevreye yararlı davranışlar, çevrenin korunmasında yapılan davranışlardır. Bu davranışlar literatürde, çevre dostu veya çevreye yararlı davranışlar olarak geçmektedir (Erten 2006: 2-3). 29 Bozcaada Değerleri Sempozyumu (25–26 Ağustos 2008) Çevre bilincinin ve duyarlılığının geliştirilmesinde çevre ile ilgili eğitim programları büyük önem taşımaktadır. Bu programlar ile, insanların daha sağlıklı ve güvenli bir çevrede nasıl yaşamaları gerektiği öğretilerek, gerekli ve yeterli bilgiye sahip olmaları amaçlanmaktadır (Özmen 2005: 331). Çevre bilincinin geliştirilmesi ile bireysel ve siyasal boyutlarda çevreye verilen zararlar önlenmiş olacak, bunun sonucunda da çevrenin daha sürdürülebilir bir hale gelmesi sağlamış olacaktır. Bu da çevre bilinci kavramının önemini daha arttırmış olacaktır. Böylece, bu bilince sahip kişilerin çevre sorunlarının önlenmesinde daha fazla tepki göstermeleri sağlanacaktır. Zamanla oluşan bu bilinç ve gösterilen davranışlar, çevre ve doğa üzerinde oluşan etkileri halkın nasıl algıladığı, rahatsızlığını ve gösterdikleri tepkileri çevre duyarlılığı olarak tanımlamak mümkündür (Yücel ve diğ. 2006: 218). Çevre kirliliği konusunda ilk sorumlu olarak gelişmekte olan sanayi sektörü gösterilmişse de, bacasız endüstri olarak tanımlanan turizmin de çevre üzerinde olumsuz etkileri oldukça fazladır. Varlığını devam ettirebilmesi için çevre ile çok yakından ilgili olan turizm, genel olarak kaynakların pazarlanması sırasında kısa vadede yüksek karlar peşinde koşmakta ve bunun sonucu olarak varlığını borçlu olduğu kaynaklara aşırı bir şekilde zarar verebilmektedir (Aslan. ve Aktaş 1994: 43). Turizm, diğer endüstriler içinde ekonomik olarak daha gözde olmasına rağmen, kendisinin neden olduğu çevre sorunlarına karşı yeterli duyarlılığı göstermemektedir. Çevre, kaynaklarını turizme sunarak turizme kaynak olma özelliği taşırken, turizmin en önemli etkileri de çevre üzerinde olmaktadır. Bu ilişkinin sürekliliğinin devam edebilmesi için çevrenin korunması gerektiği bilincinin insanlara öğretilmesi gerektiği ortadadır. Turizm, bölgenin sahip olduğu çekiciliklere yani doğal, tarihi ve kültürel kaynaklara bağlıdır (Avcı 2007: 494). Bu kaynakların tahrip edilmesi, yok edilmesi turizm üzerinde olumsuz etki yaratmaktadır. Turizm ve çevre arasındaki karşılıklı etkileşimin anlaşılmasından sonra, 1980 yılında ilk uluslar arası toplantılardan biri olan “Manila Turizm Zirvesi” yapılmıştır. Toplantı sonucunda şu konularda ortak karar alınmıştır; doğal ve kültürel çevrenin turizm gelişimi üzerindeki etkisine değinilmiş, çevresel değerlerin korunmasının turizmin uzun vadeli sürekliliği açısından gerekli olduğu vurgulanmıştır. Bunun sonucunda ekonomik kalkınma faaliyetlerinin çevresel etkileri araştırılmaya başlanmış ve bu araştırmaların bazılarında ise özellikle turizmi konu edinilmiştir (Karaman ve Türkay 2006: 36). Çevre bilincinin ve duyarlılığının gelişmesi, özellikle son yıllarda turizme de yansımıştır. Turizm faaliyetleriyle uğraşan yerel halk veya iş verenler, turizm faaliyetlerine katılan turistler çevre duyarlılığı konusunda bilinç düzeyleri artmış ve bu da turizm politikalarına yansımıştır. Başka bir ifadeyle, bugünün turistleri, doğal kaynakların zarar gördüğü, birbirinden farklı olmayan tatil merkezlerini tercih etmemekte, doğal zenginliğe sahip yeni merkezlere ve yeni turizm çeşitlerine yönelmektedirler. Aynı şekilde, turizm faaliyetleriyle uğraşan kişilerin sektörden 30 Bozcaada Değerleri Sempozyumu (25–26 Ağustos 2008) paylarını alabilmelerini devam ettirebilmek için çevrenin ne kadar önemli olduğunu bir kez daha anlamışlardır (Aslan ve Aktaş 1994: 44). Çevre duyarlılığı konusu, turizm sektörü için büyük bir önem taşımaktadır. Çevre ve doğanın; temiz, bozulmamış ve yıpranmamış olması tüm insanların ve turistlerin beklentisidir. Diğer taraftan, insanların bitmek tükenmek bilmeyen ihtiyaçlarını karşılamak amacıyla mal ve hizmet üreten işletmelerin doğal çevreye verdikleri zarar da önemli boyutlara gelmiştir. Kirletilmiş ve yıpranmış bir çevreyi, tarihi ve doğal değerleri yok edilmiş bir ortamı ziyaret etmemek, turistlerin gelecekte gösterecekleri kesin ve kararlı bir davranış olacaktır (Yavuz ve Zığındere 2000: 323). İnsanlar ve çevre arasındaki etkileşimin uzun dönemli olabilmesi için doğal çevrenin bozulmamış olması gerektiği, bunun nedeni olarak ta insanların doğal değerlerin bozulmadığı çevreyi tercih ettikleri vurgulanmaktadır. Doğal çevrenin insanlar tarafından korunmaya çalışılması, da çevre bilincini arttırmada etkili bir faktördür (Dolnicar ve Leisch 2008: 672). Turizmin, doğal çevre üzerinde geniş bir şekilde rol oynadığı ve özellikle kitle turizminin arttığı yerlerde yaşayan yerel halk üzerinde su kirliliği, çöp atıkları gibi olumsuz etkileri olduğu vurgulanmaktadır (Kousis 2000: 468). Turizm faaliyetleri yerine getirilirken, sadece tüketiciler değil, işletmeciler de baskılara maruz kalabilmekte veya çevre dostu olmaya özen gösterebilmektedirler. Tim Knowles ve diğ. (1999: 263) Londura’daki otellerin çevresel duyarlılığını araştırmış ve araştırmada otellerin 1973 petrol krizinden sonra çevre konusunda daha duyarlı olduklarını bulmuşlardır. Araştırmada Londra’daki otelleri çevre dostu olarak ifade etmişlerdir. Bu duyarlılığın artması için çalışanlar ve tüketiciler tarafından çevre duyarlılığı konusunda sosyal politikaların geliştirilmesi gerektiğini tavsiye etmişlerdir. Rosario Fernandez-Manzanal ve arkadaşları (2007: 988-1005) üniversite öğrencilerinin çevre davranışları üzerine yaptığı araştırmaya birinci sınıf ve son sınıf öğrencilerin dahil etmişlerdir. Araştırmada kızların erkeklere göre çevre konusunda daha duyarlı olduğu ortaya çıkmıştır. Ayrıca, birinci sınıf öğrencilerine nazaran son sınıf öğrencilerinin çevreye yönelik davranışlarının daha iyi olduğu saptanmıştır. Araştırmada ayrıca eğitimin önemli olduğu, çevre ile ilgili eğitimler verilirken uygulamalı olması gerektiği ve öğrencileri bu konulara yönlendirecek motivasyonun verilmesi gerektiği de vurgulanmıştır. Orams (1997: 295-304) yaptığı araştırmada, Avustralya’nın Tangalooma bölgesindeki insanların çevre eğitiminde yunus balıklarını kullanmanın insanların çevreye karşı daha duyarlı olmasını sağlayıp sağlamadığını incelemiştir. Araştırmada iki farklı grup seçilmiştir. Birinci grup eğitim programına dahil edilmiş, ikinci grup ise eğitim programına dahil edilmemiştir. Eğitimde kullanılan yöntem beş basamaktan oluşturulmuştur. Buna göre; eğlence, bilgi, davranış, amaç ve davranış değişikliği olarak sıralanmıştır. Eğitim programının turistler üzerinde çok etkili olduğu vurgulanmıştır. Ayrıca eğitim programları olmadan turist davranışlarının 31 Bozcaada Değerleri Sempozyumu (25–26 Ağustos 2008) değiştirilmesinin zor olacağının onun yerine doğa odaklı turizm eğitim programları yapılması gerektiği ifade edilmiştir. Yurtseven ve Dönmez’in (2004: 65) Gökçeada halkının ve turizm yöneticilerinin çevre duyarlılığı üzerine yaptığı araştırmada doğal denge, limitli büyüme, çevresel problemlerin çözümü ve çevresel davranış değişikliği konularında yöre halkı ile yöneticilerin hemfikir olduğunu belirtirken, özellikle çevresel davranış değişikliği konusu, yerel halk tarafından işletme yöneticilerine göre daha fazla öne çıktığı belirtilmiştir. Araştırmada ayrıca vurgulanan turizmin geliştiği yerlerde yerel halkın çevresel duyarlılığın gelişmesinde önemli olduğuna değinilmiştir. ARAŞTIRMANIN AMACI VE YÖNTEMİ Araştırmanın Amacı Çevre, insanların yaşamında giderek daha fazla önem kazanmaktadır. Bu nedenle, çevre sorunları ve çevre sorunlarının çözüm yollarına ilişkin tartışmalar, son birkaç on yılın tartışma konularının başında gelmektedir. Çevresel tahribat, insan sağlığını tehdit edici boyutlara varabilmektedir. Diğer taraftan, çevresel sorunlar, gelecek nesilleri doğal yaşamın ne olduğunu görmede, anlamada ve öğrenmede dezavantajlı durumda bile bırakabilecektir. Endüstriyel ve evsel atıklardan su kıtlığı ve kirliliğine, toprak erozyonundan küresel ısınmaya kadar sıralanabilen çevresel sorunların çözümü, bütünsel bir çevre yaklaşımıyla olanaklı olabilmektedir. Bu noktada, halkın çevresel sorunların çözümünde üstleneceği rol ve katılım, çevre duyarlılığı ve çevre bilinci ayrı bir önem ve değer taşımaktadır. Diğer taraftan, turizm faaliyetlerinin çevreden soyutlanamadan yerine getirilme zorunluluğu, yerel halk, turist, çalışan ve yatırımcıların çevre bilinci ve duyarlılığına sahip olmaları sorumluluğu ve zorunluluğunu beraberinde getirmektedir. Dolayısıyla, turizm ve çevre bilincinin bir arada olması ve turizm faaliyetlerine yansıması gerekmektedir. Bu nedenle, çalışma, Bozcaada halkının turizm ve çevre bilinci düzeyini tespit etmeyi amaçlamaktadır. Böylece, Bozcaada’da sürdürülebilir turizm faaliyetleri açısından, turizm ve çevre konusunda yapılacak yaygın eğitim çalışmaları için yerel yönetimlere ve ilgili kuruluşlara katkı sağlanmış olacaktır. Araştırmanın Yöntemi Araştırmada veriler geliştirilen bir anket aracılığı ile toplanmıştır. Anket esas itibariyle üç bölümden oluşmaktadır. Birinci bölümde demografik sorular yer almaktadır. İkinci bölümde katılımcıların çevre duyarlılığını ölçmeye dönük bir ölçek bulunmaktadır. Bu ölçeğe ilişkin maddelerin yazımında Ay ve Ecevit’in (2005) ve Dolnicar ve Leisch’in (2008) çalışmalarından yararlanılmış ve 28 madde yazılmıştır. Bu ölçekte yanıt kategorileri “daima” (4), “sık sık” (3), “bazen” (2), “nadiren” (1) ve “asla” (0) olmak üzere 5’li derecelendirmeye tabi tutulmuştur. Üçüncü bölümde ise, katılımcıların genel olarak turizme bakış açılarını irdeleyen 12 maddeli bir ölçek yer almaktadır. Bu ölçekteki yanıt kategorileri ise, “kesinlikle 32 Bozcaada Değerleri Sempozyumu (25–26 Ağustos 2008) katılmıyorum” (1), “katılmıyorum” (2), “kararsızım” (3), “katılıyorum” (4) ve “kesinlikle katılıyorum” (5) olmak üzere 5’li Likert derecelemesi şeklinde hazırlanmıştır. Geliştirilen anket, 01-15 Mayıs 2008 tarihleri arasında ön teste tabi tutularak anlaşılmayan yerlerin düzeltilmesi yoluna gidilmiştir. Ayrıca dört akademisyenin görüşlerine yer verilmiş ve Bozcaada’nın yerel şartları dikkate alınmıştır. Geliştirilen anket, 15 Mayıs-15 Haziran 2008 tarihleri arasında, kolayda örnekleme yöntemi ile, Bozcaada’da ikamet eden kişilere yüz yüze görüşülerek uygulanmıştır. Uygulama halen devam etmektedir. Bu bildiride sözü edilen iki tarih arasında araştırmaya katılan 161 kişiye ait verilerin analizi yer almaktadır. Anketler yoluyla elde edilen veriler, bilgisayar ortamına aktarılmıştır. Analizlerde frekanslar, yüzde dağılım, ortalama, standart sapma, çeyreklikler gibi tanımlayıcı istatistiklerin yanı sıra, faktör ve korelasyon analizinden de yararlanılmıştır. BULGULAR VE DEĞERLENDİRME Araştırmaya Katılanların Profili Tablo 1, araştırmaya katılanların bazı demografik özelliklerini ortaya koymaktadır. Araştırmaya katılanların yaklaşık %65’i erkek, %35’i kadındır. Yarıya yakını evlidir. Yine yarıya yakını 29 yaş altıdır. Yaş dağılımına göre genç ve orta yaş ağırlıklı bir örneklem elde edilmiştir. Katılımcıların %55’i lise ve altı eğitim düzeyindedir. Beşte bir oranında ön lisans mezunudurlar. Üçte biri aylık 1000.-YTL’nin altında aile gelirine sahiptir. Başka bir açıdan katılımcıların %75’inde aylık aile geliri 2000.YTL’nin altındadır. Katılımcıların %30’u kendisini “turizmci” diye nitelemiştir. Dörtte biri memurdur. Araştırmaya katılanların %75’i Bozcaada’da sürekli olarak yaşamaktadır. Katılımcılar ortalama 15 yıldır Bozcaada’da yaşamakta olup; %25’i 4 yıl, %50’si ise 15 yıl ve daha az süreler için Bozcaada’da ikamet etmektedir. Katılımcıların Çevreye Dönük Tutumları Katılımcılara tutumlarını belirtmeleri için 28 maddelik bir ölçek önerilmiştir. Tablo 2, bu ölçekteki maddelerin ortalamalarını ve standart sapmalarının yanı sıra, ilgili önermelerin “sık sık” (3) yerine getirilme durumuna göre testini de vermektedir. Buna göre, göreceli olarak, katılımcılar en çok odadan çıkarken ışıkları kapatma, oturmadığı odadaki ısıtıcı veya soğutucuyu kapatma ve sıcak ve/veya soğuk hava kaybını önlemek için izolasyon yapma eyleminde bulundukları anlaşılmaktadır. Göreceli olarak en az yapılan eylemler ise, araba yıkama, bahçeyi sulama ve alışverişe giderken evden poşet taşımadır. İlk üç eylem dikkate alındığında bunların enerji giderleri ile ilgili olduğu dikkat çekmektedir. Az yapılan eylemlerin ise, Ada’daki su azlığından kaynaklanabilir. Diğer taraftan, çevreci eylemlerin yapılma sıklığının (ortalamasının) sık sık (3) yerine getirilme durumundan farklı olup olmadığı da test edilmiştir. Buna göre; odadan çıkarken ışıkları kapatma ve oturulmayan odadaki ısıtıcı veya soğutucuyu 33 Bozcaada Değerleri Sempozyumu (25–26 Ağustos 2008) kapatma eylemlerinin “sık sık” düzeyinden daha sık yapıldığı anlaşılmaktadır. Bunlar olumlu davranışlar olarak düşünülebilir. Ancak, doğa ve çevre ile ilgili dergileri okuma, doğada yapılan boş zaman faaliyetlerine katılma, başkalarının gelişigüzel attığı çöpleri toplama, ürünleri tekrar kullanmanın yollarını arama, gazeteleri tekrar dönüşüm kutusuna atma, şişeleri ve konserve kutularını dönüşüm yerlerine verme, çevreyi koruyan ürünleri alma, yeniden şarj edilebilir eşyalar alma, biyolojik olarak yok olabilir ürünler alma, alışverişe giderken poşet götürme, araba yerine yürüyüşü tercih etme, araba yerine toplu taşıma ve bisikleti kullanma, yakıt tasarrufuna özen gösterme, çevreci gruplara gönüllü destek verme, onlar için çalışma, para yardımında bulunma veya fikir desteği verme, çevreci politikacılara oy verme gibi çok sayıdaki eylemin yapılma sıklığı “sık sık” düzeyinin altındadır. Dolayısıyla, katılımcıların genellikle kendi parasal durumlarını doğrudan ilgilendirmeyen eylemleri daha nadir yerine getirdikleri, böylece çok da “çevreci” bir tutum sergilemedikleri ortaya çıkmaktadır. Ancak, araba yıkama, bahçe sulama, çöpleri gelişigüzel atma ve çalılıklara zarar verme gibi eylemlerin olumsuz ifadeler olduğu, ortalama küçüldükçe eylemin olumlu şekilde anlaşılması gerektiği unutulmamalıdır. 28 önermeden oluşan çevreci eylemlerin kaç grupta toplanabileceğini tespit etmek için faktör analizi uygulanmıştır. Bu analiz yapılırken, faktör sayısının tespitinde öz değeri 1’den büyük olanların tercih edilmesine ve her hangi bir maddenin bir faktöre yüklenebilmesi için en az .500 düzeyinde yüke sahip olmasına ve birden fazla faktöre boyutlanan ve/veya herhangi bir faktöre boyutlanamayan maddelerin silinmesine karar verilmiştir. Ayrıca, verileri döndürmede Varimax yöntemi kullanılmıştır. Yapılan analizler sonucu sekiz maddenin silinmesine karar verilmiştir. Bunlar; “doğa ve çevre ile ilgili dergileri okurum”, “doğada yapılan boş zaman faaliyetlerine katılırım”, “bir yerden sızan veya damlayan su olduğunda onarırım”, “ürünleri tekrar kullanmanın yollarını ararım”, “gazeteleri tekrar dönüşüm yerlerine veririm”, “alışverişe giderken evden poşet, torba götürürüm,” “yakıt tasarrufu yapmak için saatte 90 km hızla giderim” ve “çevresel konuları destekleyen kişilere oyumu veririm” maddeleridir. Arta kalan 20 maddeye uygulanan 6 faktörlü bir yapıyı ortaya koymuştur. Bu altı faktör toplam varyansın %69,5’ini açıklamıştır. KMO örneklem yeterliliği oranı %74,3 olarak bulunmuştur. Bu oran faktör analizine devam etme olanağı sağlamıştır. Tablo 3, faktör analizi sonuçlarını göstermektedir. Tablo 3’de yer alan ilk aktör 4 maddeden oluşmakta ve toplam varyansın %14’ünü açıklamaktadır. Faktörde çevreci tüketim bilincine dönük davranışlar bir araya geldiğinden faktöre, “çevreci tüketim bilinci” adı verilmiştir. Katılımcıların yeniden şarj edilebilen ve/veya doldurulabilen ürünleri tercih ettikleri, enerji tasarrufu sağlayıcı ve çevreyi koruyucu ürünleri satın alma eğiliminde oldukları anlaşılmaktadır. Bu ilk üç madde, temel değişkenler niteliğindedir. İkinci faktör, yine 4 maddeden oluşmakta ve toplam varyansın %14’ünü açıklamaktadır. Faktörde, çevreci politik bilince ilişkin maddeler bir araya gelmiştir. Katılımcıların çevreci gruplar için gönüllü olarak çalışabileceği, bu konuda yazılar 34 Bozcaada Değerleri Sempozyumu (25–26 Ağustos 2008) yazabileceği ve hatta para yardımında bulunabilecekleri görülmektedir. Üçüncü faktörde doğrudan enerji tasarrufunu ilgilendiren ve tüketiciye parasal tasarruf yapma olanağı veren önemli maddeler bir araya gelmiştir. Bu faktör toplam varyansın %12’sini açıklamaktadır. Katılımcıların oturmadıkları odadaki ısıtıcı veya soğutucuyu kapattıkları, odadan çıkarken ışıkları söndürdükleri ve enerji kaybını giderecek izolasyon yaptıkları belirlenmektedir. Bu faktör, aynı zamanda, göreceli olarak ortalaması en yüksek (3,4473) olandır. Dördüncü faktör, biri hariç olumsuz davranışlardan oluşmaktadır. 3 maddeden oluşan bu faktöre, “çevresel özen” adı verilmiştir. Faktörde ağaçlara/çalılıklara zarar verme ve çöpleri gelişigüzel atma gibi olumsuz eylemler yer almaktadır. Faktördeki “şişeleri veya konserve kutularını tekrar dönüşüm yerlerine veririm” maddesinin doğru olarak boyutlanamadığı söylenebilir. Bunun nedeni, örnekleme yöntemi ve örneklem profilinden kaynaklanabilir. Ayrıca, geri dönüşüm yerlerine şişe veya konserve kurusu vermenin, Türk toplumunda alışıldık davranışlar arasında olmamasının da etkili olduğu düşünülebilir Beşinci faktördeki dört maddeden üçü su tüketim bilinci ile ilgili olduğundan, faktöre “su tüketim bilinci” adı verilmiştir. Bu faktör toplam varyansın %10’unu açıklamaktadır. Bu faktörde de iki olumlu, iki olumsuz eylem bir araya gelmiştir. Bu durum, boyutlanmada sorun olduğunu çağrıştırmaktadır. İki maddeden oluşan son faktör, toplam varyansın %9’unu açıklamaktadır. Bu faktörde trafik konusuna ilişkin maddeler bir araya gelmiştir. Katılımcıların Turizme Dönük Tutumları Katılımcıların turizm konusunda ne düşündüklerini öğrenmek için 12 maddeden oluşan bir ölçek kullanılmıştır. Tablo 4, turizme dönük tutum ölçeğini göstermektedir. Buna göre, katılımcılar turizm sezonunda hayat pahalılaştığını, turizmin Bozcaada ekonomisi için vazgeçilmez olduğunu ve bu sayede turistlerle arkadaşlık geliştirilebildiğini düşünmektedirler. Göreceli olarak en düşük katılım düzeyi, turizmin kültürel yozlaşmaya sebep olduğu düşüncesidir. Ayrıca, turizmin gürültü kirliliği ve fiziksel çevreye zarar verdiği önermelerine katılım düzeyi de göreceli olarak düşüktür. Turizm bilincine dönük 12 maddelik ölçeğe faktör analizi uygulanmıştır. Yapılan analizlerde eş kökenliliği .500 düzeyinin altında olan iki madde tespit edilmiştir. Bunlar; “turizm sezonunda hayat pahalılaşmaktadır” (.336) ve “turizm Bozcaada’da bir avuç insana fayda sağlamaktadır” (.358) maddeleridir. Bu maddeler ölçekten çıkarılarak, analiz tekrarlanmıştır. Analiz 10 maddeyi iki faktörde toplamıştır. Bu ikiı faktör toplam varyansın %65’ini açıklamıştır. KMO örneklem yeterliliği oranı %78,4 olarak bulunmuştur. Bu oran faktör analizine devam etme olanağı sağlamıştır. Tablo 5, faktör analizi sonucunu göstermektedir. İlk faktörde turizme ilişkin olumlu tutumlar bir araya gelmiş ve toplam varyansın yaklaşık %40’ını açıklamıştır. Faktördeki tüm maddelerin temel etkenler olduğu anlaşılmaktadır. Katılımcıların turizm sayesinde arkadaşlıklar kurulabildiğine inandıkları, yabancılara bakış açısının olumlu yönde değiştiğini 35 Bozcaada Değerleri Sempozyumu (25–26 Ağustos 2008) düşündükleri, kamu hizmetlerin geliştiğine inandıkları, turizmin kültürel yaşama ve ekonomiye olumlu etkilerde bulunduğu görüşünde oldukları anlaşılmaktadır. Dört maddeden oluşan ikinci faktör ise, olumsuz maddelerden meydana gelmiştir. Bunlar, daha ziyade turizmin gürültü kirliliği, kültürel yozlaşma, suç oranları ve fiziksel çevre üzerindeki olumsuz etkileridir. Katılımcılara ayrıca, Bozcaada’da turizmin geliştirilmesi yönündeki niyetleri de sorulmuştur. Verilere göre, katılımcıların %90’ı Bozcaada’da turizmin daha da geliştirilmesi taraftarıdır. SONUÇ Bozcaada’da halkın turizm ve çevre bilinci üzerine yapılan araştırmada, genel olarak şunlar söylenebilir. Katılımcılar, kendileri için doğrudan parasal etkisi olamayan çevreci eylemleri “sık sık” yerine getirme düzeyinden uzaktırlar. Başka bir ifade ile birçok çevreci eylem, bazı durumlarda veya nadiren yerine getirilmektedir. Böyle bir sonuç, Bozcaada’da turizmin geliştirilmesi bakımından düşündürücüdür. Çevresel tutum ölçeği için yapılan faktör analizi, 6 faktörlü bir yapıyı ortaya koymuştur. Yapılış sıklığı bakımından bu faktör şu şekilde sıralanmaktadır: enerji tasarrufu bilinci (3,4473), çevresel özen (2,7350), çevreci tüketim bilinci (2,7339), çevreci trafik bilinci (2,3051), su tüketim bilinci (2,0556) ve çevreci politika bilinci (1,9741). Göreceli olarak enerji tasarrufuna ilişkin bilincin daha yüksek olduğu görülmektedir. Çevresel özen ve çevreci tüketim bilinci aynı seviyelerdedir. Buna karşın su tüketim bilinci ve çevreci politika bilinci göreceli olarak düşük seviyelerdedir. Küresel ısınma ve buna paralel su kaynaklarının kıtlığı, artan nüfus da dikkate alındığında, su kullanımı konusunda ciddi eğitimlerin verilmesi gerektiği ortaya çıkmaktadır. Buna karşın, çevreci politikalar konusundaki bilinç eksikliğinin de, yaşanan çevre sorunlarının temelini teşkil ettiği unutulmamalıdır. Halkın çevreci politikalar konusunda daha duyarlı olmasını sağlayacak programlar geliştirilip uygulanabilir. Katılımcılara yöneltilen turizme dönük tutum önermeleri dikkate alındığında, turizme bakış açısının genellikle olumlu olduğunu söylemek mümkündür. Ayrıca, katılımcıların %90’ının Bozcaada’da turizmin daha da geliştirilmesi taraftarı olduğu belirlenmektedir. Araştırmaya katılan Bozcaada sakinlerinin turizmin geliştirilmesini arzu etmelerine rağmen, enerji tasarrufu bilinci dışında, düşük bilinç düzeylerinde oldukları söylenebilir. Kaldı ki, su tüketim bilinci göreceli olarak en düşük ikinci faktördür. Dolayısıyla, Bozcaada halkının çevre bilincini geliştirici yaygın eğitim çalışmalarının yapılması önerilebilir. Eğitim programları kamu yönetiminin öncülüğü ve koordinatörlüğünde üniversite ve ilgili sivil toplum kuruluşları ile gerçekleştirilebilir. Eğitim çalışmalarının faydalı olabilmesi için bir seferlik değil, düzenli aralıklarla tekrarlanması gerektiği de unutulmamalıdır. 36 Bozcaada Değerleri Sempozyumu (25–26 Ağustos 2008) KAYNAKÇA Aslan, Z. ve Aktaş, G. 1994 “Turizm Açısında Çevre Sorunlarına Genel Bir Yaklaşım” D.E.Ü. Fen Edeb. Fak. 11: 43-45. Ay, C. ve Ecevit, Z. 2005 “Çevre Bilinçli Tüketiciler”. Akdeniz İİBF Dergisi, (10): 238-263. Avcıkurt, C. 2003 Turizm Sosyolojisi: Turist – Yerel Halk Etkileşimi. Ankara: Detay Yayıncılık. Avcı, N. 2007 “Turizmde Taşıma Kapasitesinin Önemi”. Ege Akademik Bakış 7(2): 93-509. Dolnicar, S. ve Leisch, F. 2008 “Selective Marketing for Environmentally Sustainable Tourism.”. Tourism Management 29: 672-680. Erten, S. 2006 “Çevre Eğitimi ve Çevre Bilinci Nedir, Çevre Eğitimi Nasıl Olmalıdır?”. Çevre ve İnsan Dergisi, Çevre ve Orman Bakanlığı Yayını 65/66: 1-13. Kahraman, N. ve Türkay, O. 2006 Turizm ve Çevre. Ankara: Detay Yayıncılık. Knowles, T., Palmer, J., Grabowski, P., Hashimoto, A. 1999 “The Development of Environment Initiatives in Tourism: Responses from the London Hotel Sector.” International Journal of Tourism Research 1:255-265. Kousis, M. 2000 “Tourism And The Environment: A Social Movements Perspective.” Annals of Tourism Research 27(2): 468-489. Kozak, N. 2006 Turizm Pazarlaması. Ankara: Detay Yayıncılık. Kozak, N., Kozak, M.A., Kozak, M. 2006 Genel Turizm: İlkeler-Kavramlar. Ankara: Detay Yayıncılık. Orams, M. B. 1997 “The Effectiveness of Environmental Education: Can We Turn Tourists into ‘Greenies’.” Progress in Tourism and Hospitality Research 3: 295-306. Özmen, D. 2005 ”Üniversite Öğrencilerinin Çevre Sorunlarına Yönelik Tutumları.” TSK Koruyu Hekimlik Bülteni 4(6): 330-344. Yarcan, Ş. 1998 Türkiye’de Turizm ve Uluslararasılaşma. İstanbul: Boğaziçi Üniversitesi Yayınları. Yavuz, E. ve Zığındere, Y. Ö. 2000 “Sürdürülebilir Kalkınmanın Turizme Etkisi.” Balıkesir Ü. S.B.E. Dergisi 3 (4): 322336. Yurtseven, R. ve Dilek D. 2004 “Environmental Sensibility: The Comparative Research Between the Local Community and Managers of the Hospitality Industry in Gokceada (Imbros)”. Anatolia: An International Journal of Tourism and Hospitality Research 15(1): 57-68. Yücel, M., Altunkasa, F., Güçray, S., Uslu, C., Say, N.P. 2006 “Adana’da Çevre Duyarlılığı Düzeyinin ve Geliştirme Olanaklarının Araştırılması.” Akdeniz Üniversitesi, Ziraat Fak. Dergisi 19(2): 217-228. 37 Bozcaada Değerleri Sempozyumu (25–26 Ağustos 2008) İnternet kaynakları Erten, S. 2008 Enerji Tasarrufu Davranışında Ortaya Çıkabilecek Psikolojik ve Sosyolojik Engeller, http://www.eie.gov.tr/duyurular/EV/EV_etkinlik/2006_bildiriler/OturumI/SinanErtan. doc (05/04/2008) Rosarıo F.M., Barreiro, L.R., Carrosquer, J. 2007 “Evaluation of Environmental Attitudes: Analysis and Results of a Scale Applied to University Students.” www.interscience.wiley.com, pp: 988-1009. Türküm, A. S. 2008 Çağdaş Toplumlarda Çevre Sorunları ve Çevre Bilinci, http://www.aof.anadolu.edu.tr/kitap/IOLTP/1268/unite10.pdf (04/04/2008) 38 Bozcaada Değerleri Sempozyumu (25–26 Ağustos 2008) Tablo 1. Araştırmaya Katılanların Bazı Demografik Özellikleri (n: 161) Değişken Cinsiyet Bay Bayan n % 11,8 36,6 26,7 16,8 5,6 2,5 Değişken Medeni durum Evli Bekar Dul-Boşanmış Eğitim düzeyi İlköğretim Lise Ön lisans Lisans Yüksek lisans Doktora 102 59 63,4 36,6 Yaş grubu 19 ve altı 20-29 yaş grubu 30-39 yaş grubu 40-49 yaş grubu 50 –59 yaş grubu 60 ve üstü 19 59 43 27 9 4 Aylık aile geliri 1000.-YTL& altı 1001-1500 “ 1501-2000 “ 2001-2500 “ 2501-3000 “ 3001-3500 “ 3501-4000 “ 4001-5000 “ 5001 YTL üstü 55 34 32 18 12 2 3 1 4 34,2 21,1 19,9 11,2 7,5 1,2 1,9 0,6 2,5 Meslek Turizmci Memur İşçi Serbest Meslek Esnaf Ev hanımı Öğrenci İşsiz Emekli n % 78 72 11 48,4 44,7 6,9 23 65 35 25 10 3 14,3 40,4 21,7 15,5 6,2 1,9 49 40 13 15 7 13 9 10 5 30,4 24,8 8,1 9,3 4,3 8,1 5,6 6,2 3,1 39 Bozcaada Değerleri Sempozyumu (25–26 Ağustos 2008) Tablo 2. Çevresel Tutum Ölçeği* Önermeler 1-Odadan çıkarken ışıkları kapatırım 2-Oturmadığım odadaki ısıtıcı veya soğutucuyu kapatırım 3-Sıcak veya soğuk havanın dışarı çıkmasını engellemek için kapı ve pencerelerin izolasyonunu yaparım 4-Doğa ve çevre ile ilgili dergileri okurum 5-Doğada yapılan boş zaman faaliyetlerine katılırım 6-Çöpleri gelişigüzel yerlere atarım (R) 7-Başkalarının gelişigüzel attığı çöpleri toplarım 8-Ağaçlara veya çalılıklara zarar veririm (R) 9-Diş fırçalarken, tıraş olurken musluğu kapatırım 10-Bir yerden sızan veya damlayan su olduğunda onarırım 11-Arabayı yıkarım (R) 12-Bahçeyi sularım (R) 13-Ürünleri tekrar kullanmanın yollarını ararım 14-Gazeteleri tekrar dönüşüm n Ort. S.Sap. t df Anlam Düzeyi (2 yönlü) Ort. Farkı 161 3,6646 ,63190 13,345 160 ,000 ,66460 160 3,5188 ,91783 7,149 159 ,000 ,51875 155 3,1290 1,10318 1,456 154 ,147 ,12903 154 2,2987 1,12098 -7,764 153 ,000 -,70130 149 2,1611 1,10722 -8,553 148 ,000 -,83893 143 1,0839 1,44620 -15,844 142 ,000 -1,91608 154 2,0455 1,21182 -9,775 153 ,000 -,95455 140 0,8071 1,32977 -19,512 142 ,000 -2,4151 158 2,9620 1,19386 -,400 157 ,690 -,03797 152 2,8816 1,19566 -1,221 151 ,224 -,11842 134 2,4030 1,20225 -5,748 133 ,000 -,59701 145 2,4483 1,17810 -5,639 144 ,000 -,55172 152 2,5526 1,24374 -4,435 151 ,000 -,44737 136 2,0000 1,41421 -8,246 135 ,000 -1,00000 40 Bozcaada Değerleri Sempozyumu (25–26 Ağustos 2008) yerlerine veririm 15-Şişeleri veya konserve kutularını 135 2,0889 1,30708 -8,099 134 ,000 tekrar dönüşüm yerlerine veririm 16-Çevreyi koruyan 153 2,7647 1,21809 -2,389 152 ,018 ürünleri alırım 17-Enerji tasarrufu 153 2,9673 1,07249 -,377 152 ,707 sağlayan ev eşyaları alırım 18-Yeniden şarj edilebilen160 2,6875 1,15572 -3,420 159 ,001 doldurulabilen ürünleri alırım 19-Biyolojik olarak doğada yok olan 147 2,4354 1,23348 -5,550 146 ,000 ürünleri alırım 20-Alışverişe giderken evden 139 1,6691 1,34804 -11,640 138 ,000 poşet, torba götürürüm 21-Araba kullanmak yerine 145 2,3655 1,21229 -6,302 144 ,000 yürürüm 22-Araba yerine toplu taşıma aracını 139 2,2806 1,26278 -6,717 138 ,000 kullanırım 23-Araba yerine 133 2,0677 1,39911 -7,685 132 ,000 bisiklet kullanırım 24-Yakıt tasarrufu yapmak için saatte 124 2,2097 1,35115 -6,513 123 ,000 90 km hızla giderim 25-Çevreci 139 1,9137 1,24226 -10,310 138 ,000 gruplara para yardımı yaparım 26-Çevreci gruplarda veya 136 2,0074 1,24422 -9,304 135 ,000 projelerde gönüllü olarak çalışırım 27-Çevresel konuları 121 1,7438 1,34492 -10,274 120 ,000 destekleyen bir yazı yazarım 28-Çevresel konuları 142 2,7887 1,24246 -2,026 141 ,045 destekleyen kişilere oyumu veririm * Yanıt kategorileri: Daima: 4, sık sık: 3, bazen: 2, nadiren: 1 ve asla: 0 t-testi, ortalamanın 3’den (sık sık) farklılığına göre yapılmıştır. (R), ters kodlanmıştır. -,91111 -,23529 -,03268 -,31250 -,56463 -1,33094 -,63448 -,71942 -,93233 -,79032 -1,08633 -,99265 -1,25620 -,21127 41 Bozcaada Değerleri Sempozyumu (25–26 Ağustos 2008) Tablo 3. Çevresel Tutum Ölçeğine İlişkin Faktör Analizi Sonuçları Yükü I. Çevreci Tüketim Bilinci (4 Madde) 18-Yeniden şarj edilebilen/doldurulabilen ürünleri alırım 17-Enerji tasarrufu sağlayan ev eşyaları alırım 16-Çevreyi koruyan ürünleri alırım 19-Biyolojik olarak doğada yok olan ürünleri alırım II. Çevreci Politika Bilinci (4 Madde) 26-Çevreci gruplarda veya projelerde gönüllü olarak çalışırım 27-Çevresel konuları destekleyen bir yazı yazarım 25-Çevreci gruplara para yardımı yaparım 23-Araba yerine bisiklet kullanırım III. Enerji Tasarruf Bilinci (3 Madde) 2-Oturmadığım odadaki ısıtıcı veya soğutucuyu kapatırım 1-Odadan çıkarken ışıkları kapatırım 3-Sıcak veya soğuk havanın dışarı çıkmasını engellemek için kapı ve pencerelerin izolasyonunu yaparım IV. Çevresel Özen (3 madde) 8-Ağaçlara veya çalılıklara zarar veririm 6-Çöpleri gelişigüzel yerlere atarım 15-Şişeleri veya konserve kutularını tekrar dönüşüm yerlerine veririm V. Su Tüketim Bilinci (4 madde) 12-Bahçeyi sularım 7-Başkalarının gelişigüzel attığı çöpleri toplarım 11-Arabayı yıkarım 9-Diş fırçalarken, tıraş olurken Öz değer Varyans % Ort. Güvenirlik 2,863 14,316 2,7339 .800 2,824 14,118 1,9741 .824 2,357 11,786 3,4473 .724 1,995 9,974 2,7350 .628 1,986 9,928 2,0556 .643 ,827 ,814 ,760 ,575 ,867 ,776 ,651 ,580 ,834 ,824 ,633 ,827 ,586 -,564 -,732 ,648 -,647 ,529 42 Bozcaada Değerleri Sempozyumu (25–26 Ağustos 2008) musluğu kapatırım VI.Çevreci Trafik Bilinci (2 Madde) 21-Araba kullanmak yerine yürürüm 22-Araba yerine toplu taşıma aracını kullanırım 1,879 9,397 2,3051 .663 ,802 ,785 Varimax rotasyonlu temel bileşenler analizi. Açıklanan toplam varyans: % 69,519. Kaiser-Meyer-Olkin örneklem yeterliliği: %74,3; Bartlett küresellik testi: X2: 663,574, s.d.: 190, p<0.001; Genel ortalama: 2,3805; Ölçeğin tamamı için Alpha: .859; Yanıt kategorileri: Daima: 4, sık sık: 3, bazen: 2, nadiren: 1 ve asla: 0 Tablo 4. Turizme Dönük Tutum Ölçeği Turizme Dönük Önermeler 1-Turizm sayesinde turistlerle arkadaşlık geliştiriyorum 2-Turistlerle iletişime geçmekten hoşlanıyorum 3-Turizm kültürel değişimi olumlu yönde etkilemektedir 4-Turizm sayesinde yabancılara bakış açım olumlu yönde değişmektedir 5-Turizm, kamu hizmetlerinin (yol,su,elektrik ulaşım,sağlık vs) iyileşmesini sağlamaktadır 6-Turizm, Bozcaada ekonomisi için vazgeçilmezdir 7-Turizm sezonunda hayat pahalılaşmaktadır 8-Turizm fiziksel çevreye zarar vermektedir 9-Turizm suç oranlarını (hırsızlık, uyuşturucu, fahişelik vb) artırmaktadır 10-Turizm, kültürel yozlaşmaya sebep olmaktadır 11-Turizm, gürültü kirliliği yaratmaktadır 12-Turizm Bozcaada'da bir avuç insana fayda sağlamaktadır n 161 161 161 160 Ortalama 4,0186 3,9689 3,8882 3,7438 S. Sapma 1,09243 1,06901 1,11239 1,05953 161 3,8385 1,07762 161 160 160 160 4,1615 4,1875 3,2250 3,2625 1,05416 1,04723 1,22833 1,31507 160 161 161 2,9688 3,1242 3,4907 1,28083 1,34051 1,41915 Yanıt kategorileri: kesinlikle katılmıyorum: 1, katılmıyorum: 2, kararsızım: 3, katılıyorum: 4 ve kesinlikle katılıyorum: 5 43 Bozcaada Değerleri Sempozyumu (25–26 Ağustos 2008) Tablo 5. Turizm Bilincine İlişkin Faktör Analizi Sonuçları Faktörler I. Olumlu Tutumlar (6 madde) 1-Turizm sayesinde turistlerle arkadaşlık geliştiriyorum 4-Turizm sayesinde yabancılara bakış açım olumlu yönde değişmektedir 5-Turizm, kamu hizmetlerinin (yol,su,elektrik ulaşım,sağlık vs) iyileşmesini sağlamaktadır 2-Turistlerle iletişime geçmekten hoşlanıyorum 3-Turizm kültürel değişimi olumlu yönde etkilemektedir 6-Turizm, Bozcaada ekonomisi için vazgeçilmezdir II.Olumsuz Tutumlar (4 madde) 11-Turizm, gürültü kirliliği yaratmaktadır 10-Turizm, kültürel yozlaşmaya sebep olmaktadır 9-Turizm suç oranlarını (hırsızlık, uyuşturucu, fahişelik vb) artırmaktadır 8-Turizm fiziksel çevreye zarar vermektedir Yükü Öz değer 3,895 Varyans % Ort. Güvenirlik 38,947 3,9333 .888 26,133 3,1408 .815 ,852 ,825 ,805 ,805 ,801 ,724 2,613 ,855 ,827 ,761 ,742 Varimax rotasyonlu temel bileşenler analizi. Açıklanan toplam varyans: % 65,080. Kaiser-Meyer-Olkin örneklem yeterliliği: %78,4; Bartlett küresellik testi: X2: 817,172, s.d.: 45, p<0.001; Genel ortalama: 3,6204; Ölçeğin tamamı için Alpha: .803; Yanıt kategorileri: kesinlikle katılmıyorum: 1, katılmıyorum: 2, kararsızım: 3, katılıyorum: 4 ve kesinlikle katılıyorum: 5 44 BOZCAADA’YA GELEN YERLİ TURİSTLERİN PROFİLİNİ BELİRLEMEYE DÖNÜK BİR ARAŞTIRMA Ferah ÖZKÖK, Serhat HARMAN, Özgün YAVAŞ Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Turizm İşletmeciliği ve Otelcilik Yüksek Okulu ÖZET Çalışmada Bozcaada’ya gelen yerli turistlerin profili ortaya konmaktadır. Böylece, Bozcaada’ya gelen turistlerin özelliklerine uygun olan turistik ürünlerin geliştirilmesine ve sürdürülebilir bir turizm gelişimini hedefleyen turizm planlarının geliştirilmesine katkıda bulunulması amaçlanmaktadır. Yapılan araştırmadan elde edilen bulgulara göre, Bozcaada’da konaklayanlar; genel olarak 40 yaşın altında turistler olup; yarıdan fazlası evli olan, ağırlıklı olarak İstanbul’dan gelen yüksek gelirli kişilerden oluşmaktadır. Bozcaada’ya gelenler yalnız gelmekten ziyade, aileleri ya da arkadaşları ile birlikte gelmeyi ve ulaşım aracı olarak da otomobil ve otobüsleri tercih etmektedirler. Araştırmaya katılanların yarıya yakının Bozcaada’yı daha önce de ziyaret ettikleri, ortalama ziyaret sayısının 5 olduğu anlaşılmaktadır. Ayrıca bölgeye gelenlerin ortalama 2,77 gece konakladıkları, konaklamak için daha çok otelleri tercih ettikleri ve 450 YTL civarında harcama yaptıkları anlaşılmaktadır. Anahtar kelimeler: Çanakkale, Bozcaada, Turizm, Turist, Profil ABSTRACT In this paper, it was tried to determine the profile of domestic tourist visiting Bozcaada. The purpose of this study is to make contribution in developing tourism products suited to the needs and characteristics of the tourists visiting the island and contribute to tourism plans which aimed sustainable tourism development. It was found that tourists visiting Bozcaada were generally under 40 years old, more than half of them were married, held high monthly income and come from Istanbul. They prefer to come to the island with their families or friends rather than alone and to use the cars or buses for the transportation. It was also determined that nearly half of the respondents had previously visited the island and also visited around 5 times. Additionally the research indicates that domestic tourists stay 2.77 nights, prefer to stay at hotels, and spend around 450.-TRY in Bozcaada Island. Key words: Canakkale, Bozcaada, Tourism, Tourist, Profile GİRİŞ Turizm, insanların sürekli konutlarının bulunduğu yer dışında sürekli yerleşmemek, sadece para kazanma, politik ya da askeri bir amaç izlememek üzere serbest bir ortam içinde, iş, merak, din, sağlık, spor, eğlence, kültür, deneyim kazanma, snobik amaçlarla veya dost ve akraba ziyareti, kongre ve seminerlere katılmak gibi Bozcaada Değerleri Sempozyumu (25–26 Ağustos 2008) sebeplerle kişisel veya toplu olarak yaptıkları seyahatlerden, gittikleri yerde 24 saati aşan veya o yerin konaklama tesisinde en az bir gece (nutiee) süre ile konaklamalardan ortaya çıkan iş ve ilişkileri kapsayan, bir tüketim olayı, sosyal bir olay, ağır ve bütünleşmiş bir hizmet ve kültür endüstrisi” şeklinde tanımlamak olanaklıdır (Olalı 1990: 35-36). Çok eski devirlerde ticari, dini ve askeri amaçlarla yapılan turizm, sanayinin gelişmesi, boş zamanların artması, gelirlerin yükselmesi gibi sebeplerden dolayı, eski amaçlarından çok daha farklı boyutlara gelmiş ve günümüzde dev bir sosyal ve ekonomik olay olma özelliği kazanmıştır (Olalı 1990: 1-2). Turizm sektöründe, turistlerin ihtiyaç ve istekleri farklılık göstermektedir. Turistlerin bazıları plajlara ve su sporlarına önem verirken, diğer bir kısmı ise dağa tırmanmayı veya tarihsel ve kültürel değerleri görmek isteyebilmektedir. Turistlerin bu ilgi ve alanları çoğaltılabilir. Turistlerin ilgi ve isteklerinin diğer bir ifade ile profillerinin bilinmesi, pazarda onlara sunulacak hizmetler konusunda da bilgi sahibi olmamızı sağlayacaktır. Bunun sonucunda da pazara uygun sunumların gerçekleştirilmesi sağlanacaktır (Öztürk 2001: 46). Bunun yanı sıra, Bozcaada’nın, turizm arzını oluşturan kaynaklar açısından zengin olması, turizm talebinin arttırılması için yeterli değildir. Turistlerin ihtiyaç ve istekleri doğrultusunda mal ve hizmet sunumu yapılması ve turizme konu olan kaynakların bozulmadan turistlere sunumu, Bozcaada’da sürdürülebilir bir turizm gelişimini hızlandırabilecektir. Çalışmada, Bozcaada’ya gelen yerli ziyaretçilerin profili belirlenmeye çalışılmıştır. Her hangi bir bölgeye gelen turistlerin profilinin belirlenmesinin bir dizi faydası bulunmaktadır. Bölgeye gelen turistlerin profilinin ortaya konması, turizm pazarlaması açısından, turistlerin ihtiyaç ve isteklerinin daha iyi anlaşılmasına ve ihtiyaç ve istekleri giderilmesi için daha etkin bir pazarlama karması geliştirilmesine katkı sağlayacaktır. Turizm planlaması açısından, bölgeye gelen turistlerin profilinin belirlenmesi, planlamanın araştırma aşamasının etkinliği ve başarısı açısından önem arz etmektedir. Turizm ekonomisi açısından ise, profil talep tahminlemesi ve turizmin ekonomik etkilerinin analizinde önemli bir veri kaynağı olarak kabul edilmektedir. GENEL HATLARI İLE TURİSTİN SATIN ALMA DAVRANIŞINI ETKİLEYEN FAKTÖRLER Turistin satın alma davranışını etkileyen bu faktörler, turist profilinin belirlenmesinde kullanılabilecek değişkenleri içerdiğinde çalışmanın bu başlığında turistin satın alma davranışını etkileyen faktörlere değinilmiştir. Bir destinasyonu ziyaret eden veya ziyaret etmek için destinasyon seçme aşamasındaki bir turistin seçim kararını etkileyen bir çok faktör bulunmaktadır. Bu faktörler yazında, bireysel, kültürel, sosyal ve psikolojik faktörler olmak üzere dört grupta incelenmektedir. (Kotler ve diğ 1999: 181; İçöz 2001: 77). Sıralanan faktörlere, bazen durumsal faktörler de eklenebilmektedir (Rızaoğlu 2004: 98-99). Turistin satın alma davranışını belirlemeyen faktörler aşağıda kısaca özetlenmiştir: 46 Bozcaada Değerleri Sempozyumu (25–26 Ağustos 2008) Kültürel faktörler Koçel (2005: 30) kültürü, öğrenilen ve paylaşın değerler, inançlar, davranış özellikleri ve semboller toplamı şeklinde tanımlamıştır. Yaşanılan coğrafya, din ve farklı etnik yapı gibi faktörler kültürlerin değişime uğramasına neden olmakta ve böylece de alt kültürler ortaya çıkmaktadır (Kotler 1994: 175). Coğrafi faktörler nedeniyle şekillenen alt kültürler de turizm faaliyetine katılmada belli düzeyde etkili olabilmektedir. Kültürel faktörler başlığında incelenen bir diğer konu ise toplumsal faktörlerdir. Toplumsal faktörler; toplumun alt, orta ve üst şeklinde yapılan bir ayırımıdır. Sınıflar arasındaki psikolojik farklılıklar, düşünce biçimleri ve ürünleri algılamaları birbirinden farklıdır. Gösteriş amaçlı yapılan bir lüks otel tatili, alt ve orta sınıfa hitap etmezken; üst sınıfa hitap edebilmektedir (İçöz 2001: 88). Sosyal faktörler Turistin satın alma davranışını etkileyen bir dizi sosyal faktörde bulunmaktadır. Bu sosyal faktörler; referans grupları, aile, roller ve statülerdir. Birincil referans grubunda olanlar (aile, arkadaş, komşu v.b) turistin daha sık ve düzenli görüştüğü, ikinci grupta (dini gruplar, mesleki birlikler) olanlar ise daha seyrek görüştüğü kişilerdir (İçöz 2001: 89). Aile; turistlerin aile yapısı (evli, çocuklu, çocuk sayısı v.b.) satın alma davranışını etkileyen en önemli faktörlerden biridir (Çakıcı 1999: 16). Örneğin, evli ve çocuğu olan bir aile, tatil seçiminde gidecekleri otelde çocuklarıyla ilgilenecek ilgili birimlerin olmasını isteyecektir. Bu satın alma davranışını etkiyen önemli faktörlerden biridir. Turistlerin aile, kulüp, iş ve dernek gibi gruplar içinde bulundukları konum, rol ve statü kelimeleriyle ifade edilir. Bu rollerin her biri satın alma davranışını etkilemektedir (Kılıç ve Göksel 2004: 62). Bireysel faktörler Turistin satın alma davranışını etkileyen bireysel faktörler de bulunmaktadır. Seyahat güdüsü üzerine yapılan çalışmalarda yaş ve yaşam dönemi önemli bir yer tutmaktadır. Evli olanlarda akraba ilişkilerinin bekar olanlara göre daha önemli olduğu bulunmuştur (Uysal ve Hagan 1993: 798).Turistlerin meslekleri, belirli mallara ihtiyaç ve istek yaratabilmektedir. Bir işgören ile bir işverenin tatil dönemleri ve gitmek istedikleri destinasyon aynı olmayabilecektir. Aynı şekilde, eğitim düzeyi de yükseldikçe kişilerin ihtiyaç ve isteklerinde de farklılıklar görülebilmektedir (Cemalcılar 1996:42). Eğitim seviyesi yükseldikçe gelirin artma olasılığı, turizme katılmayı etkileyen iki önemli değişkenin ortak etkisi olabilecektir. Geliri yüksek olan turistler, lüks nitelikteki turistik mal ve hizmetleri daha fazla talep edeceklerdir. Düşük gelir gruplarında ise tam tersi olacaktır (İçöz 2001: 81). Turistlerin aynı meslek grubundan veya aynı gelir seviyesinden olmaları, turistlerin her zaman aynı yaşam tarzını sürdüreceği anlamına gelmez (Çakıcı 1999: 18). Psikolojik faktörler Turistin satın alma davranışını etkileyen faktörler güdü, algı, öğrenme, inançlar, kişilik ve tutumlardır. Güdü, uyarılmış bir ihtiyaç olup; kişi, bu ihtiyacı doyurmak 47 Bozcaada Değerleri Sempozyumu (25–26 Ağustos 2008) ve duyduğu gerilimi azaltmak ister (Cemalcılar 1996: 44). Algı, duyu organları yoluyla bir olayın ya da nesnenin varlığını bilme durumudur. Bu şekilde insan, çevresindeki uyaranlara anlam verir. Örneğin, konaklama işletmesinin logosunun belirlenmesinde, renklerin ve ışıkların kullanımında buna dikkat edilir (Cemalcılar 1996: 44). Kişinin yaşamı boyunca edindiği bilgi ve deneyimlerinin davranışlarına etkisi, öğrenmeyi gündeme getirmektedir. Çünkü kişi, uyarıcılara verdiği tepki ile öğrenir (Mucuk 1999: 86). İnançlar bireylerin herhangi bir şey hakkında sahip oldukları tamamlayıcı düşüncelerdir. İnanışların nereden ve nasıl geldiği dikkate alınmadan zihinde yer alırlar. Tutumlar ise, bireylerin bir nesne ya da fiile yönelik sürekli olan duyguları, eğilimleri, taraftarlığı gibi değerlendirmeleridir. Bireyler din, politika, giyim, müzik ve yemek gibi hemen hemen her konuda geliştirdikleri tutumlara sahiptirler (Kılıç ve Göksel 2004: 59). Kişileri diğer kişilerden ayıran, kişilerin kendilerine özgü biyolojik ve psikolojik özellikleridir. Turistlerin, uyum, bağlılık, başarma ihtiyacı, üstünlük, saygı, hakkını savunma, düzenli olma, kendine güven, sosyal olma gibi genel kişilik özellikleri satın alma açısından önemlidir (Gönen ve Özmete 2004: 44). TURİZM PLANLAMASI VE EKONOMİK AÇIDAN TURİST PROFİLİNİN ÖNEMİ Bir turizm bölgesini ziyaret eden turistlerin özellikleri bu yöredeki turistik gelişmenin kapsamını ve gelişim eğilimini önemli ölçüde etkileyebilmektedir. Turist profilinin analiz edilmesi, turizm gelişim planlarının hazırlanmasında, bölgede turizmin olumlu ekonomik etkilerinin geliştirilmesinde, taşıma kapasitesinin belirlenmesinde ve turistik ürünün şekillendirilmesinde önemli rol oynadığı için büyük önem taşımaktadır. Turizm ile ekonomi arasında doğrudan bir ilişki vardır. Turizm kaynaklarıyla, insanın turizm ile ilgili gereksinimleri karşılanmaktadır. Turizm boş zaman ve tasarrufun nasıl kullanılacağı ile başlayan ve yatırım, tüketim, istihdam, ihracat ve kamu gelirleri gibi ekonomik yönleri bulunan sosyo-ekonomik bir olaydır (Bahar ve Kozak 2006: 56). Bir bölgede turizmin gelişimiyle, o bölgedeki toplum kendi yerel kaynaklarını ziyaretçilerin bakış açısıyla değerlendirmeye başlamaktadır. Böylece bölge halkı kendi toplumuna karşı sorumluluklarını yeniden gözden geçirerek daha yakından ilgilenmeye başlamaktadırlar (İçöz ve diğ 2002: 37). Bölgeye gelen turistlerin özelliklerinin belirlenmesi, bölge halkının yerel kaynaklarını daha etkin değerlendirmesine yardımcı olmaktadır. Turistin verdiği seyahat kararı destinasyonda yaşayan halkı olumlu ya da olumsuz birçok açıdan etkilemektedir. Genellikle turistin yaptığı harcamalar, turizmin doğrudan faydalarına eş tutulmaktadır. Turist harcama yaptığında, mal ve hizmetler için talep yaratarak toplumda gelir, istihdam ve kamu gelirleri yani vergi gelirleri yaratmaktadır. Yabancı turistler ev sahibi ekonomiye ithalat yapabilmek için gerekli döviz girişini sağlamaktadır. Ancak turizmin yarattığı etkiler bununla sınırlı değildir. Turistin yaratacağı etki, ekonomik, sosyal, kültürel ve çevresel etkiler olarak değerlendirilmelidir (Özkök 2008: 19 ). 48 Bozcaada Değerleri Sempozyumu (25–26 Ağustos 2008) Örneğin Alaska kruvaziyer gezisi satın alan turist, büyük bir olasılıkla Alaska’nın okyanus sularının kirlenmesini dikkate almayacak bu yüzden yerel halk çevresel bir maliyete katlanmak zorunda kalacaktır. Diğer yandan turistin geleneksel sanatlara ve el ürünlerine olan talebi ise Alaska’nın kültürünün kalıcı olmasına yardımcı olacak ve Alaskalılara fayda yaratacaktır (Mak 2004: 128). Turistik ürünü satın alan turist ekonomik ve kültürel fayda yaratırken, çevresel bir maliyet ortaya çıkabilmektedir. Turizmin çeşidi, turistin özellikleri ve tüketim biçimi yörede yaratılan etkinin fayda ve maliyet oranlarını değiştirmektedir. Kitle turizmi olarak adlandırılan, deniz-kum-güneş güdüsüyle oluşan turizm çeşidinde turizmin gelir, istihdam yaratıcı olumlu etkileri yüksek olmasına rağmen, toplumsal ve çevre üzerindeki olumsuz etkileri de yüksektir. Son yıllarda talebinin yükselme trendi içinde olduğu vurgulanan doğaya dayalı ve kültür turizminde ise çevresel ve toplumsal olumsuz etkiler azalırken, turistin toplumla etkileşimi artmakta ve olumlu gelişmeler gözlenmektedir. Her bir turist tipinin yerel halk ve çekim merkezi üzerindeki etkileri olacağı kesindir. Örneğin, Nepal’de uzun ve yorucu bir tırmanış gerçekleştiren turistlerin yerel halk üzerindeki sosyal ve fiziksel etkileri daha az iken, paket turlarla çok sayıda genç batılı turistin ziyaret ettiği Endonezya’nın Bali adası halkı üzerindeki turizmin etkisi çok daha fazla olacaktır (Avcıkurt 2003: 15). Farklı güdülerle turizme katılan turistlerin yaratacağı ekonomik, sosyal, kültürel ve çevresel etkiler farklılaşacağından, turizm gelişiminin planlamasında turist profilinin belirlenmesi önem taşımaktadır. Turizm planlamasının ilk aşaması olan araştırma aşamasında turist profili ve gelen turistlerin özelliklerinin belirlenmesi var olan durumun tespitini sağlamaktadır. GENEL HATLARI İLE BOZCAADA Çanakkale İline bağlı olan Bozcaada İlçesi Ege Denizi’nin kuzey-doğusunda Çanakkale Boğazı’nın 12 denizmili güneyinde yer alan bir adadır.Çanakkale İl Merkezine 25 mil, Gökçeada’ya 17 mil, Limni’ye 26 mil, Midilli’ye 27 mil, şu anda ulaşımın sağlandığı Ezine İlçesi Geyikli Beldesi Yükyeri Feribot İskelesine 4 mil uzaklıktadır. Çevresi 38 km tutan Bozcaada’nın alanı 36.67 km2 olup, etrafındaki irili ufaklı 17 adacık (0.93 km2) dahil olmak üzere 37.6 km2lik yüzölçümüne sahiptir. Bu adacıklardan en büyüğü 800 dönümlük arazisi ile halk arasında Tavşan Adası diye bilinen Mavriya Adası’dır (www.bozcaada.gov.tr). Bozcaada bulunduğu konum itibariyle tüm özelliklerini taşımasa da Akdeniz ikliminin etkisi altındadır. Yazları serin ve kurak, kışları ılık ve az yağışlı geçer. Yılın tüm aylarında rüzgarlı, özellikle kış aylarında aşırı rüzgarlıdır. Boğazın tam çıkışında yer alması nedeniyle kuzey rüzgarlarını fazlaca almakla birlikte güney rüzgarlarına da açıktır.Bitki örtüsü üzerinde rüzgar önemli bir etkendir. Ada’nın rüzgara açık kısımlarında bitki örtüsü oluşamamaktadır. İç kısımlarda ormanlık alanlar vardır.Bitki örtüsünde en önemli alanı bağlar tutmaktadır. Doğal bitki örtüsü ise makiler ve ufak çalılardır. Yapılan bir araştırmaya göre Ada’da 65 49 Bozcaada Değerleri Sempozyumu (25–26 Ağustos 2008) familyaya ait 437 tür bitkinin olduğu tespit edilmiştir. Adaya ulaşım feribot ile Yükyeri limanından sağlanmaktadır (www.bozcaada.gov.tr). Bozcaada’da bağcılık ve şarapçılık herhalde adanın tarihi kadar eskidir. Derler ki: Adaya eski ismini veren Tenes, bugünkü Poyraz Limanı çevresinde yabani asmayı bulmuş, onu geliştirerek kuntra asma denilen şimdiki durumuna getirmiştir. Üzüm, Bozcaada hayatının ayrılmaz bir parçası olmuştur. Milattan önceki Tenedos paralarında da üzüm salkımı görülür. Bağ alanları (11850 dekar) Ada yüzölçümünün 1/3’ünü,tarım arazilerinin ise %80’ini oluşturmaktadır.Toplam 5 milyon bağ kütüğünden 1600 ton sofralık, 3900 ton şaraplık üzüm alınmaktadır. Sofralık üzüm çeşitlerinden Bozcaada Çavuşu, Cardinal, Atasarısı, Uslu,Yalova İncisi, Alphonse Lavallee ve Amasya, şaraplık üzüm çeşitlerinden Karasakız (Kuntra), Altınbaş (Vasilaki) ve Karalahna yetiştirilmektedir.Son yıllarda özellikle kaliteli şarap elde edilen ve getirisi yüksek olan Cabernet Sauvignon, Shordone,Merlot ve Gamei gibi Fransız şaraplık üzüm çeşitlerine yönelme vardır (www.bozcaada.gov.tr). Bozcada kaymakamlığı verilerine göre 2007 yılı verilerine Bozcaada 18 konaklama tesisi faaliyet göstermektedir. Ada’da pansiyonculuk ta gelişmiştir. Bozcada Kaymakamlığı’nın verilerine göre adada 24 adet pansiyon faaliyet göstermektedir. BOZCAADA TURİZMİ İLE İLGİLİ YAPILMIŞ ÇALIŞMALAR Bozcaada’nın gelişmekte olan bir turistik destinasyon olduğu söylenebilir. Yazın incelendiğinde, Bozcaada turizmi ile ilgili yapılan çalışmaların daha çok Bozcaada’nın turizm arz kaynaklarına yönelik olduğu ve çalışmaların 2005 yılı sonrasında yoğunluk kazandığı söylenebilir. Bozacaada turizmi ile ilgili çalışmalardan ilki, Pekcan’a (2001) aittir. Pekcan çalışmasında, Gökçeada ve Bozcaada’nın turizm potansiyelini ve bu iki adadaki turizmin gelişme olanaklarını irdelemiştir. Özkök, Erdem ve Harman (2007) Bozcada’da yaşayan yerek halkın turizm etkilerine ilişkin algılarını ve halkın turizm gelişimine olan desteklerini incelemişlerdir. Öte yandan, adadaki turizm sorunları, bu sorunlara çözüm yollarına ilişkin önerileri ve ada turizmine yönelik bir SWOT analizi, Çakıcı, Atay ve Aksu’nun (2008) yaptıkları ada halkına yönelik bir kamuoyu araştırması ile ortaya konmaya çalışılmıştır. Hamlacıbaşı ve Özkök (2006) ise, turizmin ada ekonomisine yapmış olduğu gelir katkısını ve bu katkının boyutlarını ortaya koymak üzere bir çalışma gerçekleştirmişlerdir. Bozcaada turizmine yönelik bir diğer çalışma ise, Sezer ve Küçükaltan’a (2008) aittir. Yazarlar çalışmalarında, bir turizm ürünü Bozcaada’nın olarak şarap kültürünün, adanın tercih edilmesindeki etkisini belirmemek üzere adaya gelen turistler üzerinde bir araştırma yapmışlardır. Yukarıda sıralanan çalışmalardan anlaşılacağı üzere, Bozcaada turizmine yönelik yapılan çalışmaların çoğu bölgenin turistik arzının belirlenmesine ve değerlendirilmesine dönüktür. Turistlerin profili, beklentileri, Bozcaada’daki rekreasyon faaliyetleri ile ilgilenim düzeyleri, bağlılıkları vb. talep ile ilgili konularda 50 Bozcaada Değerleri Sempozyumu (25–26 Ağustos 2008) hiçbir çalışma bulunmadığından, yapılan bu çalışma, yazındaki boşluğu giderir niteliktedir. ARAŞTIRMANIN AMACI, YÖNTEMİ, KAPSAMI VE SINIRLARI Araştırmanın amacı, Bozcaada’da konaklayan yerli turistlerin profilinin belirlenmesidir. Adayı tercih eden turistlerin profilinin belirlenmesinin bir dizi faydası bulunmaktadır. Bölgeye gelen turistlerin profilinin ortaya konması, turizm pazarlaması açısından, turistlerin ihtiyaç ve isteklerinin daha iyi anlaşılmasına ve ihtiyaç ve istekleri giderilmesi için daha etkin bir pazarlama karması geliştirilmesine katkı sağlayabilmektedir. Ayrıca, etkin bir pazarlama karmasının geliştirilmesi, turist memnuniyetinin sağlanması, destinasyona bağılığının ve destinasyona yönelik yeniden ziyaretlerin artması bakımından da son derece önemlidir. Pazarlama faaliyetlerinde etkinliğin artırılması sayesinde de, bölgedeki ortalama kalış süresinin uzatılabilmesine katkı sağlanması da hedeflenmektedir. Diğer taraftan, turist profilinin belirlenmesi, destinasyon geliştirme ve turizm planlaması faaliyetleri açısından da önem arz etmektedir. Araştırmada Bozcaada’da konaklayan yerli turistlerin profili ortaya konmaya çalışılmaktadır. Bu amaçla, verilerin geliştirilen anket formu aracığıyla toplandığı bir alan araştırması gerçekleştirilmiştir. Anket formunda, katılımcıların profilini belirlemeye dönük 19 adet soru bulunmaktadır. Anket formu, kolayda örnekleme yöntemi kullanılarak, 2008 yılı Nisan ayından itibaren uygulanmaya başlanmış ve veri toplama süreci halen devam etmektedir. 2008 yılı Haziran ayı itibariyle araştırmaya, Bozcada’da konaklayan 132 yerli turist katılmıştır. Verilerin analizinde frekans dağılımları yanı sıra, ortalama, mod, medyan, maksimum ve minimum değer gibi betimleyici istatistiklerden yararlanılmıştır. ARAŞTIRMANIN BULGULARI Katılımcıların Demografik Özellikleri Araştırmaya katılan yerli turistlerin demografik özelliklerine ilişkin bulgular Tablo 1’de sunulmaktadır. Buna göre, katılımcıların % 58’i bayan, % 42’i ise erkektir. Katılımcıların yaşları ve medeni durumları incelendiğinde % 55’e yakının 40 yaşın altında olduğu ve % 60’ının evli olduğu anlaşılmaktadır. Anketi yanıtlayanların, % 80’dan fazlasının en az önlisans eğitimine sahip olduğu, % 70’ yakın kısmının aylık 1500 YTL üzerinde gelir elde ettiği ve % 60’inin İstanbul’da yaşadığı anlaşılmaktadır. Bu dağılım, Bozcaada’nın İstanbul’da yaşayan, üniversite mezunu ve 1500 YTL üzeri aylık gelire sahip yerli turistlerce daha çok tercih edildiğini göstermektedir. Katılımcıların Tatil Deneyimi Araştırmaya katılanların Bozcada’daki tatillerine kiminle birlikte çıktıklarına ilişkin soruya verilen yanıtların dağılımı Tablo 2’de sunulmuştur. Tablo incelendiğinde, katılımcıların büyük çoğunluğunun arkadaşları (%38) ve aile (%25.8) ile birlikte 51 Bozcaada Değerleri Sempozyumu (25–26 Ağustos 2008) Bozcaada’da tatil yaptıkları anlaşılmaktadır. Bozcaada’ya tek başına tatile gelenlerin oranı ise % 5 civarındadır. Tablo 3, katılımcıların daha önce Bozcaada’yı ziyaret edip etmedikleri ile seyahat acentesi gibi bir aracı kullanıp kullanmadıklarının dağılımları yer almaktadır. Buna göre, katılımcıların % 38’inin Bozcaada’yı daha önce ziyaret ettikleri anlaşılmaktadır. Anketi yanıtlayanların % 66’sının Bozcaada’ya gelirken seyahat acentesi gibi bir aracı kullanmamaları dikkat çekicidir. Bu dağılım, Bozcada’da bulunan otellerde, kıyıda bulunan, güneş-kum-deniz üçlüsünü satan otellere kıyasla aracılara olan bağımlılığın düşük olduğunu göstermektedir. Bu özellik, talebi etkilemede, müşteri ilişkileri yönetimini uygulamada ve veri tabanlı pazarlama faaliyetlerini yerine getirmede bir üstünlük sağlayabilir. Tablo 4’te yer alan, araştırmaya katılan yerli turistlerin tatil deneyimlerine ilişkin bulgular incelendiğinde, katılımcılardan 51’i daha önce yaptığı ziyaret sayısını da belirtmiştir. Daha önce Bozcaada’yı ziyaret edenlerin yaptıkları ziyaret sayısı 1 ile 20 arasında değişirken, ortalama ziyaret sayısı 5.51’tür. Ayrıca, daha önce Bozcaada’yı daha önce ziyaret etmiş olan kişilerin % 75’i, 7’nin altında ziyaret gerçekleştirmiştir. Araştırma katılımcılarından, son 12 ay içinde yapmış oldukları turistik amaçlı seyahat sayılarını ve bu seyahatlerde geçirmiş oldukları gün sayılarını belirtmeleri de istenmiştir. Katılımcıların verdikleri yanıtlara göre, son 12 ay içinde yapmış oldukları turistik amaçlı seyahat sayıları 1 ile 15 arasında değişmekle birlikte, ortalama seyahat sayısı, 3.41 olarak hesaplanmıştır. Seyahatlerde geçirilen gün sayısı incelendiğinde ise, seyahatlerin 2 ile 40 gün sürdüğü, ortalama olarak ise 6 gün geçirildiği anlaşılmaktadır. Araştırmaya katılan turistlerin Bozcaada’da kaç gece kalmayı planladıkları ve Bozcaada’daki bir defalık tatillerinde yaptıkları ortalama kişi başı harcama tutarına ilişkin istatistikler Tablo 5’te verilmektedir. Buna göre, Bozcaada’da planlanan geceleme sayısı 1 ile 15 arasında değişirken, ortalama 2.77 geceleme yapılması düşünülmektedir. Bu verilere göre geceleme sayısının düşük olduğu anlaşılmaktadır. Geceleme sayısının düşük olmasının nedeni, daha önce belirtildiği üzere İstanbul’dan gelen turist oranın yüksek olması ve Bozcaada’nın daha çok hafta sonu ve bayram tatillerinde tercih ediliyor olması ile açıklamak olanaklıdır. Bozcaada’da gerçekleşen geceleme süresi her ne kadar düşük olsa da, 1.3 olan Çanakkale yerli turist geceleme süresinin üzerindedir (Çakıcı ve diğ 2006). Araştırmada, katılımcıların bir defalık Bozcaada tatillerinde yaptıkları ortalama kişi başı harcama tutarı (konaklama+yeme-içme+ulaşım) 100 ile 2000 YTL arasında değişmekle birlikte, ortalama harcama tutarı 450 YTL olarak hesaplanmıştır. Ayrıca, katılımcıların % 75’i, 500 YTL altında harcama yaptıkları tespit edilmiştir. Anket formunu yanıtlayan yerli turistlerin Bozcaada’daki konaklama tercihlerine ilişkin dağılımlar Tablo 6’da sunulmuştur. Buna göre katılımcıların büyük çoğunluğu otelleri (% 85) tercih ederlerken, % 8’lik kısmı motelleri, % 6’lık kısmı ise pansiyonları tercih etmektedirler. 52 Bozcaada Değerleri Sempozyumu (25–26 Ağustos 2008) Araştırmaya katılanların Bozcaada’ya gelirken kullandıkları ulaşım araçlarının dağılımı Tablo 7’de yer almaktadır. Buna göre, Bozcaada’ya gelinirken en çok tercih edilen ulaşım araçları otomobil (% 66) ve otobüstür (% 38). Bozcaada’da konaklayan yerli turistlerin, Bozcaada tatillerinde yaptıkları rekreasyon faaliyetlerine ilişkin dağılım Tablo 8’de sunulmuştur. Tablo 8 incelendiğinde, en çok yapılan rekreasyon faaliyetlerinin, doğa yürüyüşü (% 59) ve doğa fotoğrafçılığının (% 32) ve bisiklet turu (25.6) olduğu anlaşılmaktadır. Bölgede konaklayan turistlere yönelik rekreasyon faaliyetlerinin çeşitlendirilmesi ve turistlerin rekreasyon faaliyetlerine katılımlarının teşvik edilmesi ile 2.77 olarak hesaplanan ortalama geceleme süresinin uzatılması sağlanabilir. Çalışmada katılımcılardan Bozcaada’dan nasıl haberdar olduklarını belirtmeleri de istenmiştir. Bilgi kaynaklarına ilişkin dağılımlar Tablo 9’da sunulmuştur. Dağılım incelendiğinde, katılımcıların Bozcaada’dan en çok Internet (% 46) aracılığı ile haberdar oldukları bunu arkadaşları (% 45), ve ailenin ( % 36) izlediği anlaşılmaktadır. Öte yandan, seyahat rehberi ve meslektaşlar da diğer önemli bilgi kaynakları olarak karşımıza çıkmaktadır. Seyahat acenteleri ise, bilgi kaynağı olma bakımından daha alt sıralarda yer almaktadır. Bu dağılım, katılımcıların bölgeye gelirken seyahat acentelerini aracı olarak tercih etmemeleri şeklindeki araştırma bulgusu ile de örtüşmektedir. Araştırmaya katılanlara Bozcaada’ya tekrar gelmeyi isteyip istemedikleri de sorulmuştur. Verilen yanıtlara göre, katılımcıların % 94’ü Bozcaada’ya tekrar gelmeyi istemektedirler. Bu dağılımı, yerli turistlerin Bozcaada’dan memnun ayrıldıkları şeklinde yorumlamak olanaklıdır. Bilgi kaynaklarına ilişkin veriler ile birlikte ele alındığında, araştırmaya katılanların büyük çoğunluğunun yaşadıkları şehre döndüklerinde arkadaşlarına, meslektaşlarına ve ailelerine Bozcaada’daki tatillerini anlatacakları söylenebilir. Bu nedenle, otellerde sunulan hizmet kalitesinin sürekli olarak yüksek tutulması ve konaklayanların otellerden memnun ayrılmasının sağlanmasının, bölgeye ziyaretçi akışının devam etmesi ve olumlu kulaktan kulağa iletişim (olumlu sosyal haberleşme) yolu ile müşterilerin otelin reklamını yapması bakımından son derece önemli olduğu söylenebilir. SONUÇ VE ÖNERİLER Bozcaada’yı ziyaret eden yerli turistlerin profilini belirlemeye dönük bu araştırma sonucunda, araştırmaya katılanlar ile ilgili olarak aşağıdakiler söylenebilir. Bozcaada’yı ziyaret edenler; genel olarak 40 yaşın altında turistler olup; yarıdan fazlası evli olan, ağırlıklı olarak İstanbul’dan gelen yüksek geliri olan kişilerden oluşmaktadır. Bozcaada’ya gelenler yalnız gelmekten ziyade, aileleri ya da arkadaşları ile birlikte gelmeyi ve ulaşım aracı olarak otomobil ve otobüsleri tercih etmektedirler. Araştırmaya katılanların % 40’a yakının Bozcaada’yı daha önce de ziyaret ettikleri, ortalama ziyaret sayısının 5 olduğu anlaşılmaktadır. Ayrıca bölgeye gelenlerin ortalama 2.77 gece konakladıkları, konaklamak için daha çok otelleri tercih ettikleri ve 450 YTL civarında harcama yaptıkları anlaşılmaktadır. 53 Bozcaada Değerleri Sempozyumu (25–26 Ağustos 2008) Bozcaada’dan haberdar olma bilgi kaynakları arasında Internet ile arkadaşlar başı çekmektedir. Ayrıca, Bozcaada’ya gelenlerin tamamına yakını bölgeyi tekrar ziyaret etmek istemektedirler. Bu verilerden hareketle otel işletmelerinin yöneticilerinin hizmet kalitesi ve müşteri memnuniyetini daima ön planda tutmaya devam etmeleri gerektiği anlaşılmaktadır. Katılımcılar, Bozcaada tatillerinde daha çok doğa yürüyüşü ve doğa fotoğrafçılığı yapmayı tercih etmektedirler. Turistlere sunulan rekreasyon faaliyetlerin çeşitlendirilmesinin 2.77 olan ortalama geceleme süresinin yükseltilmesi bakımından önemli olduğu söylenebilir. Bozcaada’ya gelenlerin profiline dair bu bilgiler, gelen ziyaretçilerin ihtiyaç ve isteklerine uygun ürün ve hizmetlerin geliştirilmesinde kullanılabilir. Ayrıca, gelenlerin coğrafi dağılımı, Bozcaada’ya bir destinasyon olarak tutundurulmasında dikkate alınmalıdır. Ayrıca, bu durum, Bozcaada’da faaliyet gösteren turizm işletmeleri tarafından da dikkate alınarak profile uygun mesajlar üretilmeli ve en yoğun başvurulan bilgi kaynakları yoluyla hedef kitleye ulaştırılmalıdır. Turizm işletmelerinin yanı sıra, adaya yönelik turizm planlaması faaliyetlerin de turist profiline ilişkin verilerin kullanılması yararlı olacaktır. KAYNAKÇA Avcıkurt, C. 2003 Turizm Sosyolojisi. Detay Yayıncılık, Balıkesir. Bahar O. Kozak M. 2006 Turizm Ekonomisi, Detay Yayıncılık, Ankara. Cemalcılar, İ. 1996 Pazarlama Yönetimi. Anadolu Üniversitesi Yayınları No:885, Cilt:1, Eskişehir Çakıcı, A. C. 1999 “Otel İşletmeciliğinde Pazar Bölümlendirmesi, Önemi ve Müşterilerce Otel Özelliklerinin Değerlendirilmesine Dönük Bir Uygulama”. Yayınlanmamış Doçentlik Takdim Tezi, Turizm İşletmeciliği ve Otelcilik Yüksekokulu, Mersin Üniversitesi. Çakıcı, A. C., Mercan, Ş. O., Harman, S. 2006 “Sayılarla Çanakkale Turizminin Değerlendirilmesi”, Girişimcilik ve Kalkınma Dergisi, Cilt 2, 2: 113-135. Çakıcı A. C., Atay L., Aksu M., 2008 “Bozcaada Turizminin Değerlendirilmesine Dönük Bir Kamuoyu Araştırması”, III. Balıkesir Ulusal Turizm Kongresi, 17-19 Nisan 2008, Balıkesir. Gönen, E. ve Özmete, E. 2004 “Üniversite Öğrencilerinin Satın almaya İlişkin Karar Verme Biçimleri”, Standard: Ekonomik ve Teknik Dergi 509: 42-50. Hamlacıbaşı Ü. , Özkök, F. 2006 “Bozcaada’da Turist Harcamalarının Gelir Etkisinin Ölçülmesine Yönelik Bir Çalışma”, Uluslararası Çanakkale Kongresi, 18-20 Mart 2006, İstanbul. İçöz, O. 2001 Turizm İşletmelerinde Pazarlama: İlkeler ve Uygulamalar. Genişletilmiş 2.Baskı, Turhan Kitabevi, Ankara. İçöz, O. Var T. İlhan İ. 2002 Turizm Pazarlaması, Turhan Kitabevi, Ankara. Kılıç, S. ve Göksel, A. 54 Bozcaada Değerleri Sempozyumu (25–26 Ağustos 2008) 2004 “Tüketici Davranışları”, Standard: Ekonomik ve Teknik Dergi 509: 59-70. Kozak, N., Kozak, M.A. ve Kozak, M. 2000 Genel Turizm İlkeler-Kavramlar, Turhan Kitabevi, Ankara Mak, J. 2004 Tourism and the Economy, Honolulu. Mucuk, İ. 1999 Pazarlama İlkeleri.10.Baskı, Türkmen Kitabevi, İstanbul. Olalı, H. 1990 Turizmin Tanımı. Turizm Politikası ve Planlaması, İşletme Fakültesi Yayını, İstanbul. Özkök F. 2008 Azgelişmiş ve Gelişmekte Olan Ülkelerde Turizmin Ekonomik Etkileri, Ekin Basım Yayın Dağıtım, Bursa. Özkök, F., Erdem, S.H. ve Harman, S. 2007 “Tourism Impacts and Resident Support For Tourism Development: A Research On Bozcaada, Turkey” 2007 International Tourism Biennial, 30 April-5 May 2007, Çanakkale, Turkey Öztürk, Y. 2001 “Türkiye’de Seyahat Edenlerin Beklentileri Odaklı Pazar Bölümlendirmesi Üzerine Bir Araştırma”, Anatolia: Turizm Araştırmaları Dergisi Yıl.12, Türkçe- Bahar, ss. 4656. Pekcan. C. 2001 “Gökçeada ve Bozcaada’nın Turizm Potansiyelinin Tespiti ve Adalarda Turizmin Gelişme olanakları.”. Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi. Rızaoğlu, B. 2004 Turizm Pazarlaması. 4.Baskı, Detay Yayınclılık, Ankara. Sezer, B. ve Küçükaltan, Gül 2008 “Kırsal Bir Faaliyet Unsuru Olarak Şarap Üretiminin Turizm Boyutu: Bozcaada Üzerine Bir Uygulama”, III. Balıkesir Ulusal Turizm Kongresi, 17-19 Nisan 2008, Balıkesir. Uysal, M. ve Hagan. L.A.R. 1993 “Motivation of Pleasure Travel and Tourism”, VNR’S Encyclopgdia of Hospitality and Tourism kitabı içinde Edidörler KHAN, Mahmood, OLSEN, Michael, VAR, Turgut, Van Nostrand Reinhold, New York, ss. 798-810. İnternet Kaynakları http:// www.bozcaada.gov.tr Erişim tarihi: 13.06.2008 55 Bozcaada Değerleri Sempozyumu (25–26 Ağustos 2008) Tablo 1. Bozcaada’ya Gelen Yerli Turistlerin Demografik Özellikleri DEĞİŞKEN Cinsiyet (n:132) Yaş (n:132) Medeni durum (n:132) Eğitim durumu (n:132) Toplam aylık gelir (n:132) Yaşanılan İl (n:132) n Bay Bayan 20-29 30-39 40-49 50-59 60 ve üstü Evli Bekar Dul-Boşanmış Ortaokul ve altı Lise Ön lisans Lisans Yüksek lisans Doktora 500.- YTL altı 500-999.- YTL 1000-1499.- YTL 1500-1999.- YTL 2000-2500.- YTL 2500.- YTL üzeri İstanbul İzmir Ankara Çanakkale Diğer iller % 41,7 58,3 18,9 35,6 22,7 19,7 3 59,8 36,4 3,8 3 15,2 16,7 45,5 14,4 5,3 3 12,9 16,7 15,2 25 27,3 61,4 13,6 0,8 3,8 19,7 55 77 25 47 30 26 4 79 48 5 4 20 22 60 19 7 4 17 22 20 33 36 81 18 1 5 26 Tablo 2. Katılımcıların beraberindekilere göre dağılımı (n:132) Beraberindekiler Yalnız Yalnızca Eşi ile Aile ile (Eş ve Çocuklar) Kız/Erkek Arkadaş ile Arkadaş(lar) ile Diğer n 7 25 34 16 50 5 % 5,3 18,9 25,8 12,1 37,9 4,6 Tablo 3. Bozcaada’yaYapılan Ziyaretlere İlişkin Dağılımlar Daha Önce Ziyaret Etme (n: 132) Evet Hayır Aracı Kullanımı (n: 132) Evet Hayır N % 50 82 37,9 62,1 44 88 33,3 66,7 56 Bozcaada Değerleri Sempozyumu (25–26 Ağustos 2008) Tablo 4. Katılımcıların Tatil Deneyimlerine İlişkin Betimleyici istatistikler Değişken İstatistikler Daha önce Bozcaada’ya yapılan ziyaret sayısı (n: 51) Ortalama : 5,51 S.Sapma : 4,545 Mod :2 Minimum : 1 Maksimum: 20 Çeyreklikler %25 : 2 %50 : 4 %75 : 7 Değişke n Son 12 ay içersinde tatil amaçlı seyahat sayısı (n: 132) İstatistikler Değişken İstatistikler Ortalama : 3,41 S.Sapma : 2,468 Mod :2 Min. : 1 Mak.: 15 Çeyreklikler %25: 2 %50: 3 %75: 4 Son 12 ay içersinde tatil amaçlı seyahatlerde geçen gün sayısı (n: 103) Ortalama : 6 S.Sap. :5,639 Mod :3 Min. : 1 Maks.: 40 Çeyreklikler %25 : 3 %50 : 4 %75 : 7 Tablo 5. Katılımcıların Planladıkları Geceleme Sayısı ve Harcamalarına İlişkin Betimleyici İstatistikler Değişken Planlanan Geceleme Sayısı (n: 132) İstatistikler Ortalama : 2,77 S.Sapma : 2,167 Mod :1 Minimum : 1 Maksimum: 15 Çeyreklikler %25 : 1 %50 : 2 %75 : 3 Değişken Yapılan Ortalama Kişi Başı Harcama Tutarı (YTL) (n: 132) İstatistikler Ortalama : 450,72 S.Sapma : 341,053 Mod : 200 Min. : 100 Mak.: 2000 Çeyreklikler %25: 200 %50: 300 %75: 500 Tablo 6. Katılımcıların konaklama tesisi tercihlerine göre dağılımı Konaklama Tercihi n % Otel 113 85,6 Motel 11 8,3 Tatil Köyü 9 6,8 Pansiyon 7 5,3 Diğer 2 1,6 Not: Birden fazla seçenek işaretlendiğinden toplam % 100’ü aşmaktadır Tablo 7. Katılımcıların ulaşım tercihlerine göre dağılımı Ulaşım Aracı n % Otomobil 88 66,7 Otobüs 51 38,6 Dolmuş 1 0,8 Motosiklet 5 4,6 Gemi 3 2,3 Not: Birden fazla seçenek işaretlendiğinden toplam % 100’ü aşmaktadır. 57 Bozcaada Değerleri Sempozyumu (25–26 Ağustos 2008) Tablo 8:. Yapılan Rekreasyon faaliyetlerin dağılımı Yapılan Faaliyetler n % Doğa yürüyüşü 79 59,8 Doğa fotoğrafçılığı 43 32,6 Bisiklet turu 34 25,8 Olta Balıkçılığı 14 10,6 Bitki Gözlemleme 8 6,1 Kuş gözlemleme 4 3 Kelebek Gözlemleme 2 1,5 Atlı Doğa Yürüyüşü 1 0,8 Not: Birden fazla seçenek işaretlendiğinden toplam % 100’ü aşmaktadır. Tablo 9. Bozcaada’dan Haberdar Olmanın Bilgi Kaynakları Bilgi Kaynakları İnternet Arkadaş Aile Gazete Seyahat Rehberi Seyahat acentesi Meslektaş Belgesel Kitap Filmler Televizyon Seyahat Broşürü Diğer n 61 60 35 22 14 13 10 10 9 8 7 7 1 % 46,2 45,5 36,5 16,7 10,6 9,8 7,6 7,6 6,8 6,1 5,3 5,3 0,8 58 BOZCAADA’DA TURİSTİK ÜRÜN GELİŞTİRME VE ÇEŞİTLENDİRME ÜZERİNE BİR ÇALIŞMA Yüksel TÜREMEZ,a Nur Ündey KALPAKLIOĞLUb aİstanbul Aydın Üniversitesi Anadolu Bil Meslek Yüksekokulu, Turizm ve Otel İşletmeciliği Programı bİstanbul Aydın Üniversitesi, Anadolu Bil Meslek Yüksekokulu Halkla İlişkiler ve Reklamcılık Programı ÖZET Turizm sağladığı ekonomik fırsatlar ile bir destinasyonun yakalamak istediği hedefleriyle örtüşen dinamik bir sektördür. Bozcaada‘nın turizmden beklentilerini düşündüğümüzde yaratmış olduğu entelektüel algılama ile belkide hedeflerine ulaşmış diyebiliriz. Bugün bağları, bağ evleri, bol iyotlu havası, Rum evlerinden oluşma pansiyonları, kıyı lokantaları, tarihsel dokusu ve eşsiz plajlarıyla Bozcaada turizm ürünü olarak kendini ispatlamıştır. O halde ürün geliştirme sürecine yada çeşitlendirmeye Bozcaada’nın ne ihtiyacı olabilirdi. Turizmde destinasyonlar yarattıkları yeni algılamalarla süreklilik yaratabilirler. Turistlerin ilk ziyaretlerinde duydukları tadın sonraki yıllarda da duyulması ancak eski dokunun bozulmadan yeni ürünlerin olumlu algısıyla sağlanacaktır. Bir yeni ve modern portun oluşumu bu algılamaya olumlu katkı sağlayacak mıdır? Konaklama tipinde değişim gereklimidir? Çok güzel kıyı lokantaları olan bir adada Yarım Pansiyon yada her şey dahil konaklama söz konusu olabilir mi. Gelen ziyaretçinin kendini özgür hissettiği bu adada, konaklamanın oda kahvaltı olması turistin bu küçük adanın tüm mekanlarında rahatça dolaşabilmesine imkan sağlamakta, bu da ürünün katma değerini artırmaktadır. Yaz mevsiminde alınan güzel tadın kış mevsiminde de alınması için ne tür ürünler geliştirilmeli. Yapılacak entelektüel festivaller, komşu adalarla kurulacak ilişkiler, bağ ziyaretleri ve farklı yeni ürünlerle ada turizmini mevsimsellikten uzaklaştırıp on iki aya yaymak ütopyamıdır. Bu çalışmada Bozcaada’nın yaratmış olduğu olumlu turizm algılamasının sürekliliği için yeni ürünlerin gerekliliği ve bu ürünlerle mevsimselliğin aşılması konuları tartışılmaktadır. Anahtar Kelimeler: Turizm ürünü, Turizm pazarlaması, Destinasyon imajı, Turistik ürün geliştirme, Bozcaada ABSTRACT Tourism is a dynamic sector; with the economical opportunities it obtains, holds the targets of a destination. As Bozcaada’s expectations from tourism is considered, with the intellectual perception it created, we can say that it realized its objects. With vine and wine, refreshing air, old Greek house pensions, seashore restaurants, historical atmosphere and sandy beaches Bozcaada has proved itself as a touristic product. Then why would Bozcaada need product extention or product varieties? Destinations can only be long lasting by creating new perceptions in the minds of consumers. The taste that tourists have in the first visit could only be extended by the positive perception of new products with Bozcaada Değerleri Sempozyumu (25–26 Ağustos 2008) keeping the historical (old) atmosphere. Will the construction of a new and modern port have positive contribution to this perception? Is there a need for a change in the hospitality style? Would it be right (appropriate) for an island which has delicate seashore restaurants to have half board or all inclusive hotels or pensions. Visitors feel free in this island. As the boarding being bed and breakfast, gives the visitors the opportunity to experience different places of the island and this gives added value to the destination as a product. What kind of products should be developed to get the same taste in winter as in summer. Is it a utopia to scatter the tourism on the island to twelve months by intellectual festivals, having close relationships with neighboring islands, vineyards and winery visits, and different new products. In this article the need for new products and scattering the touristic demand for the whole year by these products for the continuity of the positive perception of Bozcaada has been discussed. Key words: Touristic product, Destination marketing, Destination image, Touristic product development, Bozcaada GİRİŞ Günümüzde bireylerin harcanabilir gelirlerindeki artış, artan rekabet ve farklı ürünlerin farklı fiyatlarla piyasaya sürülmesiyle turistik ürünlere olan talepte artış yaşanmaktadır. Ancak talepteki artışla beraber arzda da büyük oranda artış görülmektedir. Birer turizm ürünü olarak dünyanın farklı bölgelerindeki ve farklı büyüklükteki destinasyonlar ziyaretçi, yatırım, kredibilite gibi alanlarda birbirleriyle kıyasıya rekabet halindedirler. Öte yandan tüketiciler ise bir çok yörenin birbirinden çekici mesajlarına hedef olmakta ve çok fazla seçenekle karşı karşıya kalmaktadırlar. Bu yoğun rekabet ortamında tıpkı turizm işletmeleri gibi destinasyonlar da farklılaşma ve yeni ürünlerle hedef kitleleri olan turistlerin dikkatini çekmek ve talep yaratmak zorundadırlar. Turizm sisteminin en önemli özelliklerinden birisi oldukça kompleks bir sistem olmasıdır. Ekonomide, turizm endüstrisi gibi birbirinden bu kadar farklı ve çeşitli ürün ve hizmetin birbirine bu denli bağlı olduğu başka hiç bir endüstri yoktur. Turizmin bu karakteristik özelliği nedeniyle markalaşma, imaj oluşturma, ürün geliştirme gibi her karar alma sürecini çeşitli ilgi grupları farklı düzeylerde etkilemektedirler. Bu çalışmada ulusal anlamda turistik marka imajına sahip olan Bozcaada’nın sahip olduğu turistik imajının alternatif turistik ürünlerle sürekliliğinin nasıl devam ettirebileceği üzerine fikirler sunulmakta, turistik ürün geliştirme ve çeşitlendirme sürecinde Bozcaada’nın mevcut turizm değerlerine ve müşteri profiline atıfta bulunularak bu dokunun yeni ürünlerle desteklenmesi üzerinde durulmaktadır. TURİSTİK ÜRÜN VE TURİSTİK ÜRÜN OLARAK DESTİNASYON Turistik ürünü, konaklama, yeme içme, ulaştırma, eğlence ve bunların sunumundaki birçok servis hizmetinin destinasyonun sahip olduğu doğal ve tarihi kaynaklarla buluşması şeklinde tanımlayabiliriz. Turizm ürünü fiziksel nesneler, hizmetler, turizm bölgeleri, turizm işletmeleri ve turizm hareketine katılanların 60 Bozcaada Değerleri Sempozyumu (25–26 Ağustos 2008) yararlandıkları veya satın aldıkları her türden etkinliği içermektedir (Kozak 2006: 125). Bir turistik ürünün, ister soyut isterse somut olsun turizm ürünü olarak kabul edilebilmesi için ‘çekicilik’, ‘ulaşılabilirlik’, ‘turizm işletmeleri’, ‘imaj’ ve ‘etkinlikler’ olarak sıralayabileceğimiz unsurlara sahip olması gerekmektedir. Destinasyonlar kendileri birer turizm ürünü olmakla beraber aynı zamanda turizm ürünlerinin karışımı şeklinde hizmetler de sunarlar. Bu nedenle turizm işletmelerinin olmadığı, çekici ve ulaşılabilir olmayan turizm yörelerinin turistik ürün olarak işlevini sürdürmesi mümkün olmamaktadır. Bir destinasyon tüm turizm sistemine hareket getirir. Coğrafi olarak tanımlarsak, destinasyon bir tatilin tüm ana elemanlarını birleştirmektedir; turist (talep), tatil ürünü ( kuruluşlar, tecrübeler, yada aktiviteler), turizm endüstrisi (arz) ve pazarlama. Destinasyon bir turizm ürünü olmakla birlikte aynı zamanda bir çok üründür. Bir yöre tüketim için bir vasıta olduğu gibi aynı zamanda da kendisi tüketilen bir varlıktır. Destinasyon oluşum sürecinde semboller ve imaj çok önemli rol oynarken aynı zamanda da tanımının karmaşıklığına yeni öğeler de eklemektedirler (Trauer ve diğ. 2005: 482). Fiziksel ortamlar ve fiziksel çekicilikler, destinasyonun bireylerin us dünyalarında yorumladıkları ve birleştirdikleri öğelerdir (Franzen ve diğ. 2001). Bodlender’in destinasyon tanımına baktığımızda satın alanların ihtiyaçlarını doyurmayı beklediği fiziksel ve hizmet özellikleriyle sembolik çağrışımların toplamıdır. Yani bireylerin zihnindeki algılanması çok önemlidir. Turistin belirli bir bölgeyi seçmesinde çok sayıda motivasyon unsuru etkili olabilmektedir (yeme, içme, otel, bölge halkının konukseverliği, mekanlar gibi). Bu nedenle bölgesel turizm sektörü ile dolaylı yada dolaysız ilişkisi olan her birey, kaliteli hizmetin sunulmasında ve sonuçta bölgeyi ziyaret eden turistin tatmin düzeyinde yada ilgili turistin tekrar aynı bölgeyi ziyaret etme yada etmeme eğiliminde mutlaka bir şekilde rol oynamaktadır (Kozak ve diğ. 2006: 45). Herkesin iyi destinasyonlar muhteşem yöreler hakkında mutlaka bir fikri vardır. Bir çoğumuzun favorisi olan destinasyonlar mutlaka vardır. İyi yada muhteşem bir destinasyon; insanların yaşamak isteyecekleri, çalışmak isteyecekleri, yatırım yapmak isteyecekleri bir yerdir. İyi bir destinasyon bireylerin evlerinden ayrılmalarına, para ve zaman harcamalarına değecek bir yerdir. Tercih edilir bir destinasyon için öncelikle cazibe, alt yapı ve hizmetlerin yeterli olması gerekir. Cazibe yada Ayazma plajı, bağlar, lezzetli yemekler, ada otları gibi çekici unsurlar destinasyon hakkında farkındalık yaratır, pazarın ilgisini çeker. Öte yandan ulaşım olanakları, kamu alanları, park alanları gibi alt yapı özellikleri bir yöre hakkında kanaatlerin oluşmasında etkili olurken, destinasyonun operasyonunun daha düzgün yürümesini sağlar. Konaklama işletmeleri, yeme içme işletmeleri, mağazalar, etkinlik programları gibi hizmetlerse gerek ziyaretçilerin gerekse yöre halkının ihtiyaçlarını giderirken, aktivite yaratılmasına yardımcı olur ve harcamaları artırırlar. Turizm ürününün kendine has özellikleri nedeniyle pazarlaması da mal pazarlamasından farklılık göstermektedir. Ürünün özellikleri ve sektörün 61 Bozcaada Değerleri Sempozyumu (25–26 Ağustos 2008) dinamikleri nedeniyle pazarlanmasının mal pazarlamasından daha zor olduğu söyleyebiliriz. Üreten ve tüketenin insan olması nedeniyle özellikle hizmet kalitesi çok büyük önem taşımaktadır. Ürünün dokunulmaz olması, tüketicinin daha önceden deneme şansına sahip olmaması tüketicinin ürünün verdiğinden daha fazla beklentisi olması gibi nedenler tatminsizliğe neden olabilmektedir. Öte yandan ürünün eş zamanlı üretilip ve tüketilmesi, gerek üretenin gerekse tüketicinin fiziksel ve psikolojik durumlarındaki değişkenlikler nedeniyle her seferinde aynı hizmetin verilememesi yada aynı tadın alınamaması gibi sonuçlar doğurmaktadır. Çok mutlu olduğumuz gün gittiğimiz kıyı lokantasından alacağımız tat, moralimizin bozuk olduğundan alacağımız tatla aynı olmayacağı gibi bir garsonun çok keyifli olduğu gün verdiği hizmetle, çok ağrısının olduğu bir gün vereceği hizmetin kalitesi de aynı olmayacaktır. Bu değişkenlik özelliği standartlaşmanın sağlanmasına imkan sağlamadığı için turistik ürün pazarlamasının zorluklarından biridir. Turistik ürünün stok edilemez özelliğinden dolayı zamanında tüketilmelidir. (Hacıoğlu 2005: 42) Birey bir malı ihtiyacı olmadan çok önce satın alıp, ihtiyacı olduğunda kullanabilmekte iken, turistik bir hizmet için aynı şeyi yapması mümkün değildir. Turist bir hizmeti ancak ihtiyacı olduğunda satın alabilmekte ve aynı anda tüketmektedir. Aynı anda bir çok tüketicinin aynı hizmeti satın almak istemesi, talep yoğunluğu kimi zaman hizmet kalitesinde düşüşe de neden olabilmektedir. Tüm bu özellikler turistik ürün pazarlamasında, hizmet kalitesi konusunu çok önemli bir konuma getirmektedir (Kozak 2006: 27). TURİSTİK ÜRÜN GELİŞTİRME VE ÇEŞİTLENDİRME SÜRECİ Destinasyonlar ziyaret edilmeye değer kültürel çekim merkezleridir, ancak devamlı olarak popülerliklerini kaybetme tehlikesiyle de karşı karşıyadırlar. Tüm turistik ürünler gibi turistik yörelerin de yaşam döngüleri vardır. Her turistik ürün oluşma, gelişme, olgunluk ve gerileme dönemleri yaşar (Lincorish ve diğ 1997). Bu döngünün mümkün olduğunca uzun sürmesini sağlamak, ancak ortaya konan yeni ürünlerle mümkün olabilecektir. Turistik imajı Dünya Turizm örgütü şu şekilde tanımlamaktadır (WTO,Etude sur la information del’image touristique., 1982, s.9) ”Bir destinasyonun (ülkenin/yörenin) imajı, değişik alanlardaki çeşitli unsurların karşılaştırılması sonucu ortaya çıkan duygusal ve rasyonel görünümlerinin bir bütünüdür: Bir destinasyon (ülke/yöre) hakkında edinilen bilgiler ve bizzat yaşanan tecrübelerin yanısıra bu destinasyonun (ülkenin/yörenin) adı duyulduğunda kendiliğinden akla gelen, önceden mevcut bazı motivasyonlar imajın oluşmasında önem taşımaktadır. Bu imaj bazen tek bir sembole indirgenebilir: Bordeaux’nun şarabı, Avusturalya’nın kangurusu, Napa’nın bağları, Kapadokya’nın peribacaları gibi.” İmaj ve gelişme/kalkınma iç içe geçmiştir. Bir güç yaratabilmek için birlikte çalışırlar. Bir destinasyonun/yörenin imajı ziyaretçiler, yatırımcılar, ticaret, nitelikli insanlar, medya ve ilişkide bulunduğu kişilerce nasıl algılandığı ve nasıl rekabet ettiği ile doğrudan ilişkilidir (Baker 2007). 62 Bozcaada Değerleri Sempozyumu (25–26 Ağustos 2008) Yeni bir turistik ürün ortaya çıkarırken ürünün neyle tanınacağına, rakip ürünlerden nasıl bir farklılık getireceğine, hedef kitlenin zihninde bu yeni ürünler nasıl bir algılama yaratılacağına, yaratılan yeni ürünün ana ürün olan destinasyonun imajıyla örtüşüp örtüşmeyeceğine dikkat edilmesi gerekmektedir. Destinasyonun imajıyla örtüşmeyen bir yeni ürünün başarıyı yakalaması söz konusu olamaz aksine temel ürün olan destinasyonun imajına zarar vermesi söz konusudur. Öte yandan marka olmuş bir destinasyonda yeni ürünler geliştirmenin bir takım avantajları olduğu gibi bazı zorlukları da vardır. Çünkü destinasyon markası logonun ötesinde bir şeydir. Bir destinasyon yada yöre markası o bölge hakkındaki algılamalarının tümünden oluşur. Bu algılamalar geçmiş tecrübeler, haberler, reklamlar, hava durumu, fiyatlar, elde edilen bilgiler, dostların düşünceleri, web siteleri ve o yörede oturan kişilerin toplamından oluşur. Marka olmuş bir destinasyondan yeni bir ürün geliştirirken esas ürün olan destinasyonun marka imajına/değerine zarar vermeyecek, markanın verdiği mesajla örtüşen ürünler yaratılması gerekmektedir. Güçlü ve anlamlı marka kimliği oluşturabilmek için sürekli ilgi, istikrar ve inanç gereklidir. Böyle bir markanın rakipler tarafından kopyalanması çok zor olacağından destinasyon için önemli bir avantaj yaratılır (Baker 2007). Güçlü destinasyon markaları farklılıklarını ortaya koyarken, hedef kitlelerine anlamlı mesajlar gönderir, yapabilecekleri vaatlerde bulunur ve tüketicilerine basit, sade seçenekler sunarlar. Destinasyonda yaşayan kişiler ve destinasyonun tüketicileri tarafından desteklenip, hayat bulmayan markaların asla bir logodan öteye gitme şansları yoktur. Yani bir destinasyon markası tüketicileri ve destinasyonun ilişkide olduğu tüm noktalar üzerine kurulmuştur. Her iletişim noktası aslında bir açıdan vaat noktası da olmaktadır. Bu kritik noktalarda ziyaretten önce, ziyaret sırasında ve ziyaretten sonra yaşanacak tecrübelerle ilgili vaatler bulunur. Geliştirilecek yeni turizm ürününün bu vaatlerle çatışmaması aksine örtüşmesine özen göstermek gerekir. Çünkü büyük çabalarla uzun yıllarda oluşturulan marka imajının bir ürünle zedelenmesine izin verilmemelidir. Çağdaş pazarlama anlayışına göre pazarlama, potansiyel müşterilerin gerçek ihtiyaçlarını keşfetmek ve bu ihtiyaçları bir kar elde ederek karşılamaktır. Zaten üretilmiş olan malları satmaya çalışmak değil, tüketicilere isteyerek satın alacakları mal ve hizmetleri sağlamaktır. Yeni bir turistik ürün ortaya koymadan önce mutlaka tüketicilerin ihtiyaç ve beklentileri derinlemesine incelenmeli ve bunları tatmin edecek ürünler ortay konulmalıdır ki pazarlanabilsin. Eski bir deyiş vardır herkes seyahat etmeyi sever ama kimse turist olmaktan hoşlanmaz. Bireyler turistik deneyim yaşadıkları yerlerde kendilerini yabancı hissetmek istemezler, turist olmaktan rahatsızlık duyarlar. Yaratılan yeni ürünlerde tüketicinin yani turistin kendini turist olarak hissetmemesine dikkat edilmelidir. Birey kendisini ne kadar evinde hissediyor ve güven duyuyorsa, daha ileriki dönem ve yıllarda tatil tercihlerini o destinasyondan yana kullanma olasılığı yüksektir. Todorov’a göre (1984) fetih, sevgi ve bilgi özerktir ve bir bakıma davranışların temel formunu oluştururlar. Denilebilirki günümüz turistleri, yeni 63 Bozcaada Değerleri Sempozyumu (25–26 Ağustos 2008) tecrübeler, değişim ve zevk arayışında, davranışın bu üç formunun bileşkesini sergilemektedirler. (Sonja Lebos, City as a Product 2005) Keşfetmek turistik davranışın önemli etkenlerindedir. Seyahat edilen destinasyon kendi kendini tekrar etmemelidir. Çünkü bireylerin bir çoğu değişiklik ve yeni tecrübe arayışı içinde turizm davranışında bulunurlar. Bu nedenle yeni ürünlere ihtiyaç duyulmaktadır ancak üretilen yeni ürünlerin de ortaya yeni bir tat çıkarması ve keşfedilecek /fethedilecek yeni tecrübeler getirmesi gerekmektedir. Yeni bir turistik ürün üzerinde çalışırken, turistlerin gevşeme planlarını/tatil planlarını hazırladıkları sırada üzerlerinde oluşan gerginliğin bilincinde olmak gerekmektedir. Burada yaratıcılık ve katılım önemli iki kelimedir. Yani yeni ürün bireyin katılımına olanak sağlamalı ve yaratıcılığını geliştirmelidir. Çoğumuzun sıradan yaşamlarımız vardır, ama hangimiz bundan hoşlanırız. Yeni bir turistik ürün hazırlarken turistik ürünün hedef kitlesi olacak bireyleri sıradan hissettirmeyecek, kendilerini özel ve farklı hissedecekleri ürünleri sunmak gerekmektedir. Sıradan yaşamından uzaklaşıp, tatil süresince özel, farklı ve sıra dışı bir yaşamı tecrübe olanağı/keyfi verilmelidir. Yeni bir turistik ürün hazırlarken bazı bireylerin kaçış maksatlı turistik davranış içine girdikleri de göz önünde bulundurulmalıdır. Özellikle Bozcaada gibi bir destinasyona bir çok turistin şehrin kaosundan kaçış ve sakin bir ortamda rahatlama amacıyla geldikleri göz önünde bulundurulmalıdır. Bu nedenle yeni ürünlerle bireylerin içinde bulundukları kaotik ortamı unutup, huzur içinde doğal ortamı yaşayıp, hissedebilecekleri atmosfer yaratılmalıdır. BOZACAADA’DA TURİZM VE TURİSTİK ÜRÜN Bozcaada kısa sürede elde ettiği yaklaşık 2500 toplam (otel,pansiyon ve ev pansiyonculuğu dahil) yatak kapasitesiyle kendine özgü mimari ve tarihi dokusuyla kıyı turizminin en güzel örneklerinden birini sergilemektedir. Ada, deniz-kumgüneş üçlemesiyle tanımlayacağımız kıyı turizmine artı değerler katmasıyla sadece kıyı turizmi diyemeyeceğimiz yeni bir ürün yaratmıştır. Turistik imajını bir sembolle açıklayabilsek belki bu şarap yada kekik balı olabilir. Zihinlerimizde ada imajını yaratan, belki de birbirinden güzel plajlarından sadece bir tanesi AYAZMA plajıdır. Bozcada, küçük yüzölçümüne rağmen sahip olduğu turistik değerlerle ülkemiz turizminde farklı bir değer yaratmıştır. Bozcaada’da turizm büyük gruplara hitap etmeyip münferit ziyaretlerle ön plana çıkmaktadır. Büyük grupların paket turlarla geldiğini düşünürsek Bozcaada’da münferit ziyaretçilerin ön planda olması alternatif turizm özelliği gösterdiğini ispatlamaktadır. Mevcut şartlarda büyük gruplara paket turlarla hitap edecek bir destinasyon özelliği içermemektedir. Konaklama tesislerinin tek başına sahip olduğu oda sayıları, konaklama tipleri ve ulaşım tur operatörlerinin büyük gruplara adayı destinasyon olarak sunmasını çekici kılmamaktadır. Alternatif turizm yapan operatörler küçük gruplara adayı genelde tatil günlerinde sunmaktadırlar. 64 Bozcaada Değerleri Sempozyumu (25–26 Ağustos 2008) ABD’de yapılan bir araştırmaya göre yeni bir ürün satın alıcılar aşağıdaki özelliklere sahiptirler (Manzione 1982: 111-112). -Yüksek bir gelir düzeyine sahiptirler. -Gençtirler, yüksek bir kategori içindedirler. -Yüksek öğrenim ve iyi bir eğitim görmüşlerdir. -Sosyal yönleri çok geniştir. -Topluma çok iyi entegre olmuşlardır. -Radyo ve TV’de daha az, fakat yazılı basında çok sık görülürler. -Çevrelerine devamlı kendi ürünleri hakkında bilgi verirler. -Sağlam bir enformasyon-bilgi kaynağı olarak kabul edilirler. Bozcaada’nın ziyaretçi profiline baktığımızda ABD’de yapılan yeni ürün satın alıcı kitle profiliyle bazı özelliklerinin benzer olacağı düşünülebilir. Bozcaada’da ziyaretçileri müdavim kitle dışındakilerin konaklama sürelerini 3-4 gün olarak düşündüğümüzde gelen kitlenin hafta sonu yada Perşembe-Pazar konaklama diliminde olduğu sonucuna varabiliriz. Ziyaretçi kitlesi bu şekliyle dostlardan ağızdan duyulan iyi imajla geçerken uğrayan alternatif turizmci turistler ve müdavimler olduğu sonucuna varılabilir. Bu ziyaretçi kitlesi yeni bir ürünü tatmayı ve farklılıkları seven alternatif turizmi seven kitledir. Bozcaada’nın bugünkü imajını yaratan alternatif ürün arayışında olan bu ziyaretçi profilidir. Her şey dahil konaklamadan kaçan özgürce mekan seçen küçük ama sevimli mimari yapılarda konaklamayı seven yeni yerleri keşfetme duygusuna sahip turist kitlesi. Ağırlıklı yerli olan ziyaretçilerin aldığı tadı zamanla sayısı artacak olan yabancı ziyaretçilerde alacaktır. BOZCAADA’DA TURİSTİK ÜRÜN GELİŞTİRME VE ÇEŞİTLENDİRME SÜRECİ Bozcaada’da konaklama tipi oda-kahvaltı yada sadece oda konaklama olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu, adanın sahip olduğu değişik yeme-içme ünitelerinin varlığından kaynaklanmaktadır. Konaklama yerlerinin küçük tesisler olması nedeniyle bu hizmeti verememeleri de bir nedendir. Küçük olmalarına rağmen çok güzel kahvaltılar sunan tesislerde bulunmaktadır; fakat asıl neden ziyaretçi kitlesi için kahvaltıyı konakladığı yer dışında bir kıyı lokantasında ya da kafede yapmanın daha çekici gelebilmesidir. Aynı şekilde öğle yemeği yada akşam yemeğini konaklama tesisinde değil de kıyı lokantalarında almak ziyaretçiler için oldukça çekici olabilmektedir. Bu durumda bugün Akdeniz bölgemizde yoğun olarak uygulanan her şey dahil sistemin yada yarım pansiyon konaklama sistemlerinin Bozcaada uygulanamayacağını düşünebiliriz. Çünkü ziyaretçi kitlesi bu tip konaklamadan kaçan ve alternatifi Bozcaada’da bulan kitledir. Bugün ülkemizde her şey dahil sistemin götürdüklerinin tartışıldığı ortamda gelen ziyaretçinin sadece konaklama tesisini görüp çevreyle bütünleşemediğini düşünürsek Bozcaada’da konaklamanın oda-kahvaltı yada sadece oda olarak gerçekleşmesini bir avantaj olarak 65 Bozcaada Değerleri Sempozyumu (25–26 Ağustos 2008) düşünebiliriz. Bu şekilde gelen ziyaretçiler adanın tüm turistik mekanlarını kullanmakta ve adanın tümü için bir kaynak olabilmektedirler. Bozcaada’nın tarihi değerleri Bozcaada Kalesi, Yeni Kale, Alaybey Camii, Köprülü Mehmet Paşa Camii, Namazgah Çeşmesi, Meryem Ana Kilisesi ve Aya Paraskevi Ayazması adanın sadece kıyı turizminin değil kültür turizmi içinde kaynaklara sahip olduğunun göstergesidir. Adanın sahip olduğu Türk ve Rum kültürlerine ait mimari değerler iki kültür arasındaki birlikteliğin turistik ürün olarak kullanılmasına da olanak vermektedir. Adada yılların getirdiği bu birlikteliğin oluşturduğu zengin bir yemek kültürü de ayrı bir turistik üründür. Adanın en önemli bir diğer değeri bağları ve birbirinden güzel şaraplarıdır. Kıyı turizminin en güzel örnekleri Bozcaada koyları Ayazma, Sulu bahçe, Habbale ve Akvaryum koyu ise çok güzel doğal turistik ürünleridir. Tüm bu ürünler Uçurtma festivali, Şarap tadım günleri, Açık deniz yat yarışı, Ayazma Panayırı, Dostluk gecesi, Ozanın günü ve İlyada okumaları, Bağbozumu Festivali ve Dağ bisikleti Festivalleri gibi etkinliklerle yeni ziyaretçilere çekici unsurlar yaratmaktadır. Küçük boyutuyla Bozcaada’nın aslında bir turistik ürün olarak çok iyi bir imaja sahip olduğunu söyleyebiliriz. Fakat bu imaj neden ada turizm sezonunu üç ayın ötesine taşıyamamaktadır. Belki ada ulaşımının deniz yoluyla olması kış şartlarında sezonun uzamasına engel olmaktadır. Belki de ada imajının sadece kıyı turizmiyle özetlenmesi bunu imkansız kılmaktadır. Bozcaada gibi güzel bir ürünü, geliştirilecek yeni ürünlerle çeşitlendirerek, ziyaretçilerine dokusunu bozmadan yeni tatlar vermek, yeni tecrübeler yaşamalarına olanak sağlamak mümkündür. Bu çeşitlilik sayesinde ada turizm sezonunun biraz daha uzatmasını sağlamak da mümkün olabilecektir. Eko Turizmi ve Flora Turizmi Bozcaada sahip olduğu üzüm bağları ve kekik tarlaları ile eko turizm ve flora turizmin gelişmesi için doğal kaynaklara sahiptir. Adanın genel yapısını bozmadan yapılacak düzenlemelerle bu turizm dallarıyla çeşitlilik yaratılabilir. Bozcaada Mutfağı Festivali Türk ve Rum kültürlerinin birlikteliğiyle oluşan zengin mutfağın ziyaretçilerle paylaşıldığı bir festival çekim gücü yaratacaktır. Bu festivalde birbirinden güzel ada yemekleri, deniz mahsülleri, adaya özgü otlardan oluşan mezelerin ada özel şaraplarıyla buluşması yeni ada müdavimleri yaratacaktır. Doğa Sporları Trekking ve Hiking’e yönelik çalışmalarla adanın bu sporları yapan insanları çekmesi sağlanabilir. Trekking doğa sporlarının en hafif kollarından biridir. Uzun ve yorucu yürüyüş anlamına gelen trekking için ada yapısı çok uygundur. Beş saatlik bir parkurla ziyaretçiler için iddialı bir bir spor aktivitesi olabilecektir. 66 Bozcaada Değerleri Sempozyumu (25–26 Ağustos 2008) Modern Pentatlon Spor Yarışları Beş ayrı spor oyunuyla gerçekleşen Pentatlona yönelik bir etkinlik yapılabilir. Pentatlon spor merkezi ilan edilerek sporcuların bölgede sezon dışı kamp kurmaları sağlanabilir. Gençlik Turizmi Genç ve öğrencilere yönelik eğitim ve çalışma kamplarıyla ürün çeşitliliği yaratılabilir. Belki bir felsefe semineri eğitimi verilerek yada bağbozumunda öğrencilere çalışma kampı alanı yaratılarak yeni bir ürün geliştirilebilir. Yeni ve Modern Port Yenilenen bir yat limanıyla kapasite artırılarak daha çok yat adaya çekilerek adanın yat turizminden aldığı pay arttırılabilir. Yabancı Turist Sayısında Anzaklarla Artış Sağlanabilir Her yıl Nisan ayında ülkemize ve bölgeye gelen Anzaklara yönelik programlar yaparak bu grupların adayı ziyareti sağlanabilir. Böylece sezonu Nisan ayına çekme şansı elde edilebilir. SONUÇ Bozcaada bir turizm ürünü olarak gerek sahibi olduğu doğal ve tarihsel kaynaklarıyla gerekse sunduğu kendine özgü turistik ürünleriyle belirli bir imaj yaratmıştır. Bireylerin zihninde yarattığı olumlu algılamayla turistik destinasyonlar arasında belirli bir yere sahiptir. Bu imajın sürekliliği ve artan rekabet ortamında varlığını sürdürebilmek ve turizm pastasından daha fazla pay alabilmek için ürün geliştirme ve çeşitlendirme stratejileri oluşturmak zorundadır. Bu stratejiler kendi pazar yapısıyla ve destinasyon imajıyla uyuşmak zorundadır. Destinasyon markası, tüketicilerin bir yöre hakkındaki algı, duygu ve zihinlerindeki imajın toplamıdır. Bu algıya zarar vermeden, dokusunu bozmayan bir ürün çeşitlendirme süreci sonunda ulusal bir marka destinasyonu yapısından uluslararası bir markaya dönüşmesi zor olmazken, turizm sezonunu da daha uzun dönemlere yayması mümkün olabilecektir. 67 Bozcaada Değerleri Sempozyumu (25–26 Ağustos 2008) KAYNAKÇA Baloğlu Ş., McCleary W. K. 1999 “U.S. international pleasure travelers’ images of four Mediterranean destinations: A comparison of visitors and non-visitors.” Journal of Travel and Tourism Research 8(2): 144151. Bramwell B., Rawding L., 1996 “Tourism marketing images of industrial cities.” Annals of Tourism Research 23 (1): 216-217. Franzen, G., Bouwman, M., 2001 The mental world of brands: Mind, memory and brand success, Henley-on-Thames, World Advertising Research Center. Hacıoğlu, N. 2005 Turizm Pazarlaması , Nobel Yayın Dağıtım, Ankara. Hodgson P. 1990 “New tourism product development, current issues.” Tourism Management 2(1): 25. Hunter C., Green H. 996 Tourism and The Environment, Routledge, Great Britain, 78-86. Kar G. H., Litvin S. W. 1999 “Destination images.” Eclipse 1: 1-6. Kozak, N., 2006 Turizm Pazarlaması, Detay Yayıncılık, Ankara. Kozak, N., Kozak, M., Kozak, M. 2006 Genel Turizm: İlkeler – Kavramlar. Detay Yayıncılık, Ankara. Lincorish J. L. 1991 Developing Tourism Destinations, Longman, Hong Kong, Lincorish J. L., Jenkins L. C. 1997 An İntroduction To Tourism, Heineman, United Kingdom, Murphy D., Pritchard M. P., Smith B. 1999 “The destination product and its impact on traveler perceptions”, Tourism Management 2(1): 3-5. Trauer, B., Ryan, C. 2005 “Destination image, romance and place experience. An application of intimacy theory in tourism.” Tourism Management 26(4): 481-491. Tavmergen İ., Oral S. 1999 Annals of Tourism Research (26): 449-451. Tosun, C. 2001 “Challenges of sustainable tourism development in the Developing World: the case of Turkey.” Tourism Management, Volume 22, Issue 3, , 289-303 Usta Ö. 2001 Genel Turizm, Anadolu Matbaacılık, İzmir, Yarcan Ş. 1996 Türkiye’de Turizm ve Uluslararasılaşma, Boğaziçi Üniveristesi Matbaası, İstanbul, Manzione, J.G. 1982 Pratiqu du Marketing, Edition BPI, Paris. W.T.O. 1982 Etude sur a formation del’image touristiqu, Madrid. 68 Bozcaada Değerleri Sempozyumu (25–26 Ağustos 2008) İnternet Kaynakları Baker Bill, Twenty Benefits of a Strong Brand, www.destinationbranding.com/articles/Benefits_Strong_Brand.pdf The Component Tourism Product with Special Reference to the Game Lodge Product, www.etd.rau.ac.za/theses/available/etd-06012005-125430/restricted/chapter5.pdf Young Sean, What makes a great destination, www. locum- destination.com/pdf/SeanYoung-article.pdf Baker Bill, Places: The New Brand Frontier, www.nstpc.com/images/2006PDdocs/TDA%20branding%20n10.pdfLebos Sonja, City as a Touristic Product, www.pasosonline.org/Publicados/3105/PS020105.pdf Bozcaada Kaymakamlığı İnternet Sitesi. http://www.bozcaada.gov.tr/ 69 Bozcaada Değerleri Sempozyumu (25–26 Ağustos 2008) 70 ANTİK ÇAĞ DA BOZCAADA (TENEDOS) Turan TAKAOĞLU, A. Onur BAMYACI Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Arkeoloji Bölümü ÖZET Bu çalışma, arkeolojik ve yüzey araştırmaları sonucu elde edilen buluntular ve antik yazılı kaynaklar yardımıyla Erken Tunç Çağdan antik çağın sonuna kadar Bozcaada (antik Tenedos) yerleşim tarihini ortaya koymayı amaçlar. Bozcaada’nın antik çağ ve öncesi toplumlarının adanın en doğusunda kalan bugünkü kasabanın bulunduğu alanda ana yerleşmeyi tercih ettikleri görülmektedir. Adanın kırsal kesimlerinde yer alan tarım ve otlak olanları ise bu ana yerleşim merekzinden sezonluk olarak bugünküne benzer bir sistemde tarımsal amaçlı kullandıkları görülmektedir. Bu kapsamda bu çalışma aynı zamanda antik çağ boyunca ada da benimsenen tarımsal yaşam ve ekonomik faaliyetler konusunda bazı değerlendirmeler yapmayı da amaçlamaktadır. Anahtar kelimeler: Bozcaada (Tenedos), Antik Çağ ve Öncesi, Yerleşim Tarihi, Kırsal Yaşam, Bağcılık ABSTRACT This essay aims to reconstruct the settlement history of the island of Bozcaada (ancient tenedos) from Early Bronze Age to the end of the classical antiquity on the basis of archaeological remains and ancient written sources. The past populations of the island appears to have chosen a nucleated settlement pattern in which the major center of population located on the easternmost point of the island exploits the countryside through isolated seasonal field houses scattered over the landscape. In this sense, this essay also attempts to reconstruct the aspects of continuity and change in the rural land-use patterns on the island for agrarian purposes. Key words: Bozcaada (Tenedos), Classical Antiquity, Settlement History, Agrarian Land-Use, Viticulture Çanakkale Boğazı girişinde stratejik açıdan çok önemli bir noktada bulunan Bozcaada (antik Tenedos) antik çağ boyunca çok az ölçüde insan etkinliklerine sahne olan bir ada olarak düşünülmüştür. Bozcaada kurak bir yapıya sahip olduğundan tarih öncesi çağlardan günümüze kadar ada halkının yaşamlarını nasıl sürdürdükleri tam olarak anlaşılamamaktadır (Res. 1-2). Özellikle Türk hâkimiyeti ile birlikte Bozcaada ekonomisi ve sosyo-kültürel yaşamı hakkında önemli bilgilere sahip olmamıza rağmen adanın Osmanlı öncesi dönemlerine dair bilgilerimiz sınırlıdır. 1950’li yıllardan itibaren Bozcaada’da gerçekleştirilen arkeolojik kazı ve yüzey araştırmaları ada yerleşim tarihini ortaya koymamıza önemli ölçüde yardımcı olmaktadır. Özellikle 1950’li yılların sonunda E. Ataçeri ve S. Argavan tarafından Bozcaada Değerleri Sempozyumu (25–26 Ağustos 2008) ortaokul sahasında yapılan kazı çalışmaları ve sonrasında 1990’lı yılların başında Çanakkale Arkeoloji Müzesi adına önce Turhan Özkan ve ardından Nurten Sevinç tarafından sürdürülen kurtarma kazıları önemli arkeolojik veriler sunmuştur. Ali Yalçın Tavukçu tarafından sürdürülen yüzey araştırmaları da kasaba alanı dışında kalan bölgelerdeki insan faaliyetleri konusunda ilgi çekici buluntular sunmaya devam etmektedir. Bozcaada’nın Türk iskânı sonrası bağcılık ve hayvancılık gibi ekonomik faaliyetler açısından ne durumda olduğu iyi bilinmesine rağmen Osmanlı öncesi dönemlerde ada halkının yaşamlarını nasıl sürdürdüğü ve kırsal kesimlerinin tarımsal anlamda nasıl kullandıkları konusu net olarak bilinmemektedir. Adanın yıl boyunca iskân edilen tek yerleşiminin bugünkü kasabanın bulunduğu alan olması, ve buranın neredeyse son 5000 yıldır kesintisiz iskân görmesi, Bozcaada’da antik çağda yaşayan insanların adanın geri kalan kırsal kesimini nasıl kullanmış olabileceği konusunu oldukça ilgi çekici hale getirmektedir. Arkeolojik çalışmalar Bozcaada’da ilk insan izlerinin en azından Erken Tunç Çağına (M.Ö. 3000-2000) kadar uzandığını göstermektedir (Sevinç ve Takaoğlu 2004). Bu tarihten itibaren adanın özellikle denizcilikte çok önemli bir rol oynadığı görülmektedir. Adanın doğusunda bulunan doğal limanlar, Çanakkale Boğazı üzerinden Marmara ve Karadeniz dünyasına ulaşmak isteyen orta ölçekli gemiler için önemli liman işlevleri görmüş olmalıdır. Güneyden rüzgârlarının yıl boyu yalnız altı hafta gibi bir süre için esmesi birçok eski çağ gemisini Çanakkale Boğazından geçiş yapabilmesi için burada beklemeye sevk etmiştir. Bunun yanı sıra Bozcaada’nın en doğusunda yer alan iki doğal limanın Çanakkale Boğazı girişini kontrol edebilir bir noktada bulunması da adanın önemini bu dönemde bir kat daha artırmış olmalıydı. Bu anlamda Troya yerleşiminin deniz ticaretinde çok önemli bir rol oynadığı bugün arkeolojik veriler ışığında net bir şekilde ortaya koyulmuştur. Fakat Troya dışında Ege kıyısında da çok sayıda küçük boyutta Erken Tunç Çağı yerleşimin deniz ticaretinde önemli rol oynadığını göstermiştir. Bu anlamda Bozcaada’nın en batı kısmında bugünkü kasabanın bulunduğu alanda bulunan iki doğal koyun çok yakınında yer alan Erken Tunç Çağına ait bir yerleşimin varlığı burada 1990’lı yıllarda yapılan arkeolojik kazılarda ortaya konulmuştur. Bu kazılar sırasında özellikle bu döneme ait ilgi çekici mezar yapıları ve mimari birimlere ait bir takım yapı kalıntıları ortaya konmuştur (Res. 3-4). Özellikle yassı taşların dikine yerleştirilmesiyle oluşturulmuş sandık tipi mezarlar bazen bir bazen de iki iskelet içermiştir. Bu iskeletlerin bulunduğu mezarlarda ayrıca metal, kemik, deniz kabuğu ve çömlek buluntular ele geçmiştir. Bütün bu veriler Bozcaada’nın M.Ö. 3. binde mevcut olan gelişkin deniz ticaretinin bir parçası olduğunu göstermektedir. Coğrafi konumu gereği Bozcaada’nın özellikle Geç Tunç Çağında tekrar büyük bir önem kazandığını söyleyebiliriz. Ünlü ozan Homeros’un yaklaşık olarak M.Ö. 1200 civarı gerçekleştiği düşünülen Troya Savaşları ve sonrasını anlattığı iki önemli destanında Bozcaada veya antik adıyla Tenedos birkaç kez karşımıza çıkmaktadır (Ilyada I.38, I.452, XI.625, XIII.33; Odysseia III.159). Homeros’un 72 Bozcaada Değerleri Sempozyumu (25–26 Ağustos 2008) yazdıklarından adanın özellikle stratejik açıdan bu dönemde ne kadar önemli olduğu anlaşılmaktadır. M.Ö. 3. yüzyılda yaşamış Rodos’lu Apollonios ve M.Ö. 1. yüzyılda yaşamış Latin şair Virgilius yazdığı Aeneas destanında Troyaa atının şehre alınış sürecinde Akha donanmasının Bozcaada’nın batı kısmındaki saklandığı konusunda ilgi çekici ve destekleyici bilgi sunmaktadır. M.Ö. 8. yüzyıl sonuna doğru yaşamış olan ozan Homeros’un Tenedos’ta da tanrı Apollon Smintheus’a ait bir tapınağın varlığından bahsetmesi, adanın Apollon tapınımının başlıca merkezleri arasında olduğunu göstermektedir. Arkeolojik araştırmalar adanın Demir Çağında da önemli derecede iskân gördüğünü göstermektedir (Arslan and Sevinç 2003: 248). M.Ö. 5. yüzyılda yaşamış tarihçi Herodotos (I.151) ada da Aeol halkının yaşadığı bir kasabanın varlığından bahseder. Antik mezarlık alanında yapılan arkeolojik kazı çalışmaları Aeol halkının varlığını doğrulayacak mezar yapıları ve eserler ortaya koyar gibidir (Res. 5-6). Özellikle sandık tipi mezarlar, gri-siyah seramikler ve metal buluntular adanın M.Ö. 7. ve 6. yüzyılını yansıtan yerel halka ait çok önemli buluntularıdır. Şimdiye kadar yayımlanmamış olmakla beraber, ozan Homeros’un bahsettiği Troya savaşlarının olduğu 1200’lü yıllar ile tarihçi Herodotos’un bahsettiği ve M.Ö. 7. ve 6. yüzyıl Aeol kasabasının var olduğu dönem arasındaki zamansal boşluğu doldurabilecek buluntular kazısı yapılan mezarlık alanında mevcuttur. Örneğin kazı alanı buluntuları arasında yaklaşık olarak M.Ö. 1000 civarına tarihlenebilecek bazı Trakya bölgesi özellikleri gösteren seramikler ile bunların bulunduğu dolmen tipi bir mezar yapısı belki de bu dönemi temsil ediyor olmalıydı. Çünkü Demir Çağında özellikle Trakya ve Balkan kökenli kültürlere ait izler kuzey Ege adalarının karakteristik bir özelliğidir. İleride yapılacak daha detaylı arkeolojik çalışmalar bu karanlık dönemi aydınlatacak bilgiler sunabilir. Bozcaada’da gerçekleştirilen kazı ve yüzey araştırması çalışmaları adanın özellikle Arkaik (M.Ö. 620-480) ve Klasik (M.Ö. 480-330) dönemlerinde en refah dönemini yaşadığına işaret etmektedir (Ataçeri ve Argavan 1961; Özkan 1993; Sevinç 1994; Tavukçu ve diğ 2003; Takaoğlu ve Bamyacı 2005; Bamyacı 2006). Arkeolojik kazılar sırasında ortaya çıkarılan zengin buluntu içeren mezarlar o dönemin zengin ve seçkin yaşantısının varlığına işaret etmektedir (Res. 7-8). Dönemin önemli kültür ve ekonomik merkezlerinden biri olan Korinth üretimi seramiklerin yoğun bir şekilde Tenedos mezarlarında ele geçmesi buna en güzel örnektir. M.Ö. 6. yüzyıl ortalarından itibaren Korinth seramiklerinin öneminin azalması ardından bu kez dönemin diğer kültür ve ekonomi merkezi Atina seramiklerinin yoğun bir şekilde Tenedos’lular tarafından ithal edilmeye başlanmıştır. M.Ö. 6. yüzyıl boyunca Tenedos’un görkemli dönemlerinden birini yaşaması altındaki diğer önemli faktör de hiç şüphesiz adanın İonya’nın en önemli kentlerinden Milet liderliğinde sürdürülen deniz ticareti içinde önemli bir rol oynaması olmalıdır. İonya kökenli çok sayıda seramiğin Tenedos mezarlık alanı kazılarında ortaya çıkarılması bunu doğrular. Bu söz konusu deniz ticareti Tenedos’da bilim ve felsefenin de gelişmesinde önemli katkı sağlamıştır. Örneğin 73 Bozcaada Değerleri Sempozyumu (25–26 Ağustos 2008) ünlü doğa bilimcisi Thales’in ömrünün son yıllarını adada geçirdiği ve Tenedos’lu gök bilimci Kleostratos üzerinde önemli etki yaptığı kabul edilmektedir. Tenedos’un Atina yanlısı bir politika izlemesi ve M.Ö. 498 yılında İonya’nın Milet öncülüğünde Pers İmparatorluğunun saldırılarına karşı başlattığı isyana katılması ardından adanın Pers donanması tarafından işgaline yol açmıştı (Herodotos, VI.31). Pers kralı Darius’un donanmasını Tenedos’a göndererek adalıları esir aldığı bilinmektedir. Adanın kısa bir süre sonra yeniden bağımsızlığına kazanması ardından Tenedos oluşturulan Attik-Delos deniz birliğine katılır ve Atina yanlısı bir politikalar izlemeye devam eder. Bu birliğe ödediği ve o dönem için çok yüksek sayılan 3 talent vergi Tenedos’un o dönemde sahip olduğu ekonomik güce işaret etmektedir. M.Ö. 389 yılında meydana gelen Korinth savaşları sırasında Sparta tarafından ele geçirilmiş ve tekrar özgürlüğüne kavuşmuştur. Büyük İskender’in Pers İmparatorluğuna karşı yürüttüğü savaş sırasında da Tenedos’un birkaç kez el değiştirdiği ve bu politik gelişmeler esnasında adanın çok zarar gördüğü bilinmektedir. M.Ö. 334 yılında bugünkü Biga ilçesi yakınlarında yer alan Granikos vadisinde yapılan savaş sonucu Büyük İskender’in bölgeyi kontrol eden Pers ordusuna karşı zafer kazanması ardından Tenedos zor günler geçirir. Büyük İskender orduları ile birlikte Granikos savaşı sonrası doğuya doğru ilerlerken geride kalan alanlarda Persler kargaşa çıkarmaya devam ederler. Bu süreçte M.Ö. 333 yılında Pers donanması Tenedos’u kuşatmıştır. Pers ve Yunan orduları arasında geçen bu deniz savaşları ve süreçte Tenedos’un yaşadıklarını M.S. 1. yüzyılda yaşamış Roma’lı tarihçi Curtius ve M.S. 2. yüzyılda eserlerini vermiş olan Yunan tarihçi Arrianus gibi yazarlardan biliyoruz. M.Ö. 331 yılında kuzey Ege’de meydana gelen bu deniz savaşları sonucunda Tenedos en sonunda normal yaşantısına geri döner. Tenedos’un Arkaik ve Klasik dönemleri ile ilgili arkeolojik verilerin büyük bir çoğunluğu mezarlık alanında ele geçmiştir. Bu dönemde Tenedos’un mimari çehresi konusunda çok fazla belgeye sahip değiliz. Bunun ana sebeplerinden biri bu dönemlere ait mimari yapıların yapı malzemelerinin orta çağ ve sonrasında inşa edilen kale inşaatında kullanılması olmalıdır. Hatta Tenedos ile özdeş olmuş ünlü Apollon Tapınağı da çok büyük olasılıkla bu kalenin mimari yapılarının altında kalmış olmalıdır. Bu dönemin mezar buluntularının niteliği ve M.Ö. 4. yüzyılda Tenedos’un bastığı sikkeler adanın sosyo-ekonomik ve kültürel anlamda ne kadar ileri bir düzeyde olduğuna tanıklık etmektedir. Arkaik ve Klasik dönemlerde Tenedos’un şarap üretiminde önemli bir konuma ulaştığı ileri sürülebilir. Çünkü mezarlık alanında ilginç bir şekilde yaklaşık 80 cm yüksekliğinde, şarap depolamada kullanılan tipik pişmiş toprak kapların ikincil kullanım olarak mezar olarak kullanıldığını görmekteyiz. Bu da şarap veya zeytinyağı üretiminin bu dönemdeki varlığına işaret eden bir veri olarak kabul edilebilir. Gerçekten de M.Ö. 400 ve 350 tarihleri arasında Tenedos’un bastığı sikkeler üzerinde üzüm salkımı, şarap amforası ve şarap içiminde kullanılan kylix ve kantaros gibi iki kulplu kapların betimlenmesi ada günlük yaşamı ve ekonomisinde bağcılığın ne denli önemli olduğunu göstermektedir (Res. 9). 74 Bozcaada Değerleri Sempozyumu (25–26 Ağustos 2008) Tenedos’ta bağcılığın özellikle M.Ö. 4. yüzyılda ve izleyen Hellenistik Dönemde (M.Ö. 330-30) adanın yerel ekonomisinde çok önemli bir yer işgal ettiğini söylemek yanlış olmaz. Bunu destekleyen en güzel arkeolojik veri adanın kırsalında gerçekleştirilen yüzey araştırmaları sırasında elde edilmiştir. Bu yüzey incelemeleri sırasında Klasik Dönemin sonu ve Hellenistik Döneme tarihlenebilecek 10 civarında çiftlik veya bağ evi niteliğinde yapılara ait kalıntılar tespit edilmiştir. Bu kalıntılar arasında bu döneme ait şarap veya zeytinyağı depolama kapları, çatı kiremitleri, zeytin veya üzüm işlik parçaları ve amfora gibi yoğun seramik parçaları tespit edilmiştir. Bu yüzey malzeme yoğunluğu olan alanlarda mimari kalıntıları tespit etmek bir dizi nedenlerden dolayı genellikle çok güçtür. Bunun ana nedenlerinden arasında bu yapıların sezonluk kullanılması önemli olabilir. Bununla birlikte Bozcaada kasabasında bulunan mezarlık alanı kazılarında ele geçen çok yoğun sayıdaki amfora parçaları M.Ö. 4. yüzyıl ve Helenistik Dönem boyunca şarabın adalılar için önemini tekrar vurgulamaktadır. Bu dönemde Tenedos’da bu derece yoğun miktarda amfora ele geçmesi bir tür üretim fazlasına işaret etmektedir. Antik yazılı kaynaklarda bunu destekleyici ve mevcut arazilerin yetmeyişi ile ilgili bir takım bilgiler bulmak mümkündür. Örneğin Aristoteles’in Retorik (1375b) adlı eserinden M.Ö. 4. yüzyılda Tenedos’un Anadolu kıyısında önemli bir miktar toprağı kontrol altında tuttuğunu görüyoruz. Bu toprakların M.Ö. 1. yüzyılın ortalarına kadar Tenedos kontrolünde olduğu anlaşılmaktadır. Anadolu’nun M.Ö. 133 yılı sonrası başlayan Romalılaştırma süreciyle birlikte Tenedos adası da bu politik gelişmelere dâhil olmaya başlar. Özellikle M.Ö. 86 yılında Tenedos açıklarında Roma Generali Lucullus ve Pontus Kralı VI. Mithridates’in donanmaları arasında geçen savaşı Romalıların kazanması adanın Romalılaşma sürecini hızlandırmıştır. Tenedos’un Roma Döneminde (M.Ö. 30M.S. 395) büyük ölçüde önemini kaybettiği ve adada sosyo-ekonomik yaşamın ciddi bir anlamda gerilediği görülmektedir. Bunun başlıca nedeni, adanın hemen karşısında Anadolu anakarasında Aleksandria Troas kenti kıyısına büyük bir yapay limanın inşa edilmesi ve ticaretin kontrolünün buraya kaymasıdır. Roma dönemi yerleşiminin bugünkü Bozcaada kasabasının bulunduğu alanda yer aldığı bugün şüphe götürmez. “Anakaranın tam karşısında bir ada görünür. Dillere destan Tenedos Adası’ dır bu. Priamos’ un krallığının iyi günlerinde rahatça yaşardı zengin insanları ama şimdi in cin top oynuyor, doğru dürüst çapa bile tutmuyor limanı…” (Virgilius, Aeneid II. 21-24) Ada kırsalında yapılan yüzey araştırmalarında da Roma dönemine ait çiftlik kalıntısı olabilecek çok sayıda yer tespit edilmesi bu görüşlerimizi desteklemektedir. Tenedos’un sosyo-ekonomik anlamda çöküntüye uğradığı fikrini destekleyen bilgileri M.Ö. 1. yüzyılın sonlarında eserlerini vermiş ünlü Latin şair Virgilius’un Aeneas destanında bulmaktayız. Vergilius (Aeneid II. 21-24) 75 Bozcaada Değerleri Sempozyumu (25–26 Ağustos 2008) Tenedos’ta terkedilmiş ve çapa tutmaya müsait olmayan bir limandan bahsetmesi adanın gerçekten denizcilikteki önemini bu dönemde büyük ölçüde yitirdiğini göstermektedir. Latin şair Virgilius’un Tenedos adası tanımlaması arkeolojik verilerle de desteklenmektedir. Roma Dönemine ait yerleşim kalıntıların özellikle kasaba merkezinin bulunduğu alanda yoğunlaştığı bilinmektedir. Özellikle kasaba merkezinde temel hafriyatları sırasında Roma Dönemine ait mimari yapı kalıntılarının ve buluntuların ele geçtiğine sıklıkla tanık olmaktayız. Ada kırsalında tespit edilen bazı zeytinciliğe ait işlik parçaları (Res. 10) ile şarap yapımında kullanılan aletler Roma döneminde bir takım ekonomik etkinliklerin sürdüğünü göstermektedir. Antik Çağın sonlarında özellikle M.Ö. 6. yüzyılda Tenedos limanın tekrar büyük bir önem kazandığını görülmektedir. Bunda yine karşı kıyıda bulunan Aleksandria Troas limanı belirgin olmuştur. Jeomorfolojik değişimler sonucu bu önemli limanın işlevini ve önemi kaybetmesi ile birlikte Çanakkale boğazının girişinde zaten önemli bir noktada bulunan Tenedos Doğu Roma imparatorluğu ticareti içinde önemli bir yer işgal etmeye başlar. Özellikle Mısır’ın İskenderiye limanından o dönemdeki adıyla Konstantinopolis’e tahıl taşıyan kargo gemilerine rüzgârın uygun olmadığı şartlarda bekleme ve sığınma imkânı sağlamıştır. Mısır’dan getirilen tahıl Boğazdan geçişe izin verecek uygun rüzgâr şartları oluşunca Tenedos’tan ayrılıyordu. Bu yüzyılda yaşamış tarihçi ve yazar Prokopius De aedificiis (V, i) adlı eserinde İmparator Jüstinyen’in Tenedos limanında İskenderiye’den gelen tahıl için büyük bir tahıl ambarı inşa ettirdiğini yazar. Sürdürülen arkeolojik yüzey araştırmaları, limanında bulunduğu adanın en doğusundaki kasaba dışındaki kırsal alanlarda bu yüzyıla veya sonrasına tarihlenebilecek sezonluk nitelikte çiftlik kalıntılarının varlığına işaret etmektedir. Bu da bize üzüm ve zeytincilik gibi bazı tarımsal faaliyetlerin düşük seviyede de olsa geç antik çağ boyunca devam ettiğini göstermektedir. Özet olarak Tenedos/Bozcaada’nın antik çağ tarihi coğrafyasında önemli bir konuma sahip olmasına rağmen burada yeterince arkeolojik araştırmaların yapılmadığını görmekteyiz. Mevcut arkeolojik bilgilerimizin büyük bir çoğunluğu kurtarma kazıları ve arkeolojik yüzey araştırmalarına dayanmaktadır. Adanın en azından Erken Tunç Çağından itibaren deniz ticaretinde önemli rol oynamaya başladığı görülmektedir. Geç Tunç Çağı sonlarında meydana gelen Troya Savaşları sırasında da Tenedos’un ön plana çıkması, adanın deniz yolu ağında bulunduğu stratejik nokta ile açıkça bağlantılıdır. Mevcut araştırmalar adada yıl boyunca iskân gören bir yerleşimin olduğu ve bununda adanın en doğusunda yer alan kasaba civarında olduğunu doğrulamıştır. Diğer alanlarda ise özellikle Klasik, Hellenistik ve Roma dönemlerinde çiftlik niteliğinde yapı komplekslerinin varlığı yüzey araştırmalarında tespit edilmiştir. Bu çiftlik yapıları büyük olasılıkla şarap ve zeytinyağı üretimi ile ilgili olmalıydı. Çünkü sezonluk olabilecek bu tür çiftlik alanlarında zeytin ve üzüm işleme ile ilgili olan buluntular ele geçmiştir. Bu tür çiftlikler adanın daha çok kuzey ve batı bölgelerinde modern bağ evlerinin 76 Bozcaada Değerleri Sempozyumu (25–26 Ağustos 2008) bulunduğu alanlara yakın alanlarda bulunması rastlantı değildir. Modern kırsal arazi kullanım özellikleri ile Osmanlı öncesi dönemlerde adada benimsenen tarımsal amaçlı kırsal arazi kullanımı arasında önemli benzerlikler görülmektedir (Takaoğlu ve Bamyacı 2005). KAYNAKÇA Aslan, N. and N. Sevinç 2003 “Die eisenzeitliche Gräber von Tenedos.” Istanbuler Mitteilungen 53: 223-250. Ataçeri, E. ve Argavan, S. 1961 “Bozcaada ortaokul sahasına yapılan kazı hakkında ön rapor.” Türk Arkeoloji Dergisi 11: 19-20. Aygen, M.S. 1985 Bütün Yönleriyle Bozcaada. Afyon: Türkeli Matbaası. Bamyacı, A.O. 2006 Antik Denizcilikte Tenedos/Bozcaada: Kıyısal Kullanım ve Ticaret. Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi. Özkan, T. 1991 “1990 yılı Tenedos Nekropol Çalışmaları.“ II. Müze Kurtarma Kazıları Sempozyumu, 1-9. 1993 Tenedos Arkaik ve Klasik Nekropolü. Ege Üniversitesi Yayınlanmamış Doktora Tezi. Sevinç, N. 1994 “Bozcaada (Tenedos) nekropolü 1992 yılı kurtarma kazısı.” VI. Müze Kurtarma Kazıları Sempozyumu, 311-320. Sevinç N. and T. Takaoğlu, 2004 “The Early Bronze Age on Tenedos/Bozcaada.” Studia Troica 14: 135-140. Takaoğlu, T. ve A.O. Bamyacı 2005 “Continuity and Change in Rural Land Use on Tenedos/Bozcaada.” In Ethnoarchaeological Investigations in Rural Anatolia, volume 2, T. Takaoğlu (editör). Istanbul: Ege Yayınevi, 115-137. Tavukçu, A. Y., C. Başaran, Z. Tavukçu, E. Küçükefe. 2003 “Bozcaada/Tenedos Araştırmaları 2002.” Araştırma Sonuçları Toplantısı 21: 67-76. 77 Bozcaada Değerleri Sempozyumu (25–26 Ağustos 2008) Resim 1. Bozcaada’nın doğu yönden havadan bir görüntüsü Resim 2. Bozcaada’nın güney yönden bağ alanlarını gösteren bir hava fotoğrafı 78 Bozcaada Değerleri Sempozyumu (25–26 Ağustos 2008) Resim 3. Bozcada Erken Tunç Çağı yerleşimine ait sandık mezarların bir görüntüsü Resim 4. Bozcaada’da Erken Tunç Çağına ait sandık tipi mezar içinde bulunan beraber yatan iki kişiye ait iskelet kalıntıları (Sevinç 1994, res. 20) 79 Bozcaada Değerleri Sempozyumu (25–26 Ağustos 2008) Resim 5. Demir Çağına ait sandık mezarların kazı sonrası hali (Aslan ve Sevinç 2003) Resim 6. Demir Çağına ait sandık mezarlarda ele geçen iki kulplu bir seramik ve bazı tunç nesneleri (Aslan ve Sevinç 2003) 80 Bozcaada Değerleri Sempozyumu (25–26 Ağustos 2008) Resim 7. Klasik Döneme (M.Ö. 480-330) ait bir mezarın kazı sırasında çekilmiş fotoğrafı (Sevinç 1994, res. 18) Resim 8. Farklı bir mezarın kapağı açıldıktan sonara içindeki iskeletler ve ölü hediyelerini gösteren bir fotoğraf (Sevinç 1994, res. 14) 81 Bozcaada Değerleri Sempozyumu (25–26 Ağustos 2008) Resim 9. M.Ö. 400-350 tarihli tipik bir antik Tenedos Sikkesi. Bu sikke üzerinde çift başlı balta (Labrys) altında betimlenen üzüm salkımı ve şarap amforası bu dönemde ada yaşantısında bağcılığın ne kadar önemli olduğuna işaret etmektedir. Resim 10. Ada kırsalında bulunan bir zeytinyağı işliğine ait kaide parçası. Bu tür buluntular antik çağda özellikle Roma döneminde adada zeytinciliğin de önemli bir ekonomik faaliyet olduğuna işaret etmektedir. 82 KLEOSTRATOS: ANTİK TENEDOS’LU BİR GÖK BİLİMCİ Turan Takaoğlu Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Arkeoloji Bölümü ÖZET Bu çalışma M.Ö. 6. yüzyılda yaşamış Tenedos’lu ünlü gök bilimci Kleostratos’un yaşamı ve astronomi tarihindeki yeri konusunu tanıtmayı amaçlar. Kleostratos genellikle Koç ve Yay ile başlayan burçlar kuşağını ve güneş takvimini ilk bulan kişi olarak kabul edilir. Bazıları da onu astronomide oktaeteris ya da sekiz yıllık çevrimi ortay akoyan bilim adamı olarak tanımlar. Bu buluşların aslında Babil’de gerçekleştiği ve İonyalı tüccarlar vasıtasıyla Ege dünyasına ulaştırıldığı ve Kleostratos tarafından ünlendirildiğini kabul edenler de vardır. Anahtar Kelimeler: Tenedıos, Antik astronomi, Kleostratos, Burçlar ve güneş takvimi ABSTRACT This essay represents a short biography of a famous native Tenedian astronomer Cleastratus who liven on the island in the sixth century B.C. Cleostratus is often said to have introduced the zodiac (beginning with Aries and Sagittarius) and the solar calendar to Greece from. For others, Cleostratus was the real inventor of the octaeteris, or cycle of eight years. It is often argued that these astronomical developments were originally introduced from Babylonia by the Ionian merchants of this period. Key words: Tenedos, Ancient Astronomy, Cleostratus, Zodiac and solar calendar Tenedos’lu Kleostratos (Κλεόστρατος ο Τενέδιος) matematik ve astronomi alanında antik çağın en önemli gözlemcilerinden biri olarak kabul edilir. Takımyıldızlarının kim tarafından ve ne zaman ilk kez keşfedildiği büyüsünü hiç kaybetmeyen sorular arasında yer almaktadır. Bu anlamda Kleostratos ismi hep tarih boyunca ön planda kalmıştır. Kleostratos’un yaşadığı dönemde Thales, Anaximender ve Anaksimenes gibi İonyalı bilginler astronomiye karşı hep ilgi duymuşlardır. İonya M.Ö. 6. ve 5. yüyıllarda bilim ve felsefefin doğduğu bir bölge olarak bilinnmesine rağmen bölge düşünürlerin düşüncelerinin şekillenmesinde doğu dünyasının oldukça etkili olduğu kabul edilmektedir. Örneğin doğuya giden İonya’nın lider kentlerinden Milet’li tüccarlar olasılıkla Babil ve Mısır’da ortaya çıkan bilimsel gelişmeler ve bunlara ait fikirleri İon liman kentlerine taşımış olmalıdır. İonya’nın özellikle M.Ö. 6. yüzyılda kültürlerin ve ideolojilerin kesişme ve etkileşim noktası olduğu yadsınamaz. Milet, Efes, Samos veya Klazomenai gibi İon ketleri bilim ve felsefe ile hep ön planda olmuştur. Bu ana İon kentleri dışında Bozcaada Değerleri Sempozyumu (25–26 Ağustos 2008) bunların kurdukları koloni kentlerinde de benzer bilimsel ve felsefi akımların ön plana çıktığını görmekteyiz. Örneğin, bu çağda İon kentlerin güney Marmara bölgesinde kurduğu kolonilerde Lampsakos ve Kyzikos hem bilim hem de kültürel anlamda zirvesini yaşamaktaydı. Lampsakos ve Kyzikos birer Milet kolonisi olduğundan dolayı her anlamda kurucu kentleri ile yakın bağlantı içindeydi. Bütün bu gelişmelerin yanında İon dünyası ile çok yakın kültürel ve ekonomik ilişki içinde bulunan bir diğer coğrafi birim de Tenedos adasıdır. Dönemin deniz ticaret ağı içinde Tenedos’un oldukça önemli bir stratejik noktada bulunduğu göz önüne alındığında, adanın İon dünyasındaki düşünce akımlarından haberdar olmamasını beklemek yanlış olur. Bu bağlamda konumuzu oluşturan Kleostratos bu dönemde Çanakkale Boğazı girişinde önemli bir konumda yer alan küçük Tenedos adasında yetişmiştir. Ünlü İonyalı bilgin ve doğa bilimcisi Thales’in Tenedos’ta öldüğü ve ardından halefi olan Kleostratos’un adada bir astronomi okulunu sürdürdüğü yönünde önemli bilgiler vardır (Fotheringham 1919: 167). Kleostratos iyi bir gökyüzü gözlemcisi olduğu ve ne zaman yaşamış olabileceği yönünde antik yazılı kaynaklarda önemli bilgiler mevcuttur. Kleostratos astronomi ile ilgili bilgileri büyük olasılıkla Thales’den direk olarak almış olamlıdır. Bu bağlamda bilimsel tartışmaların büyük bir çoğunluğu Thales ve onun temsil ettiği “İonyalı Düşünürler” veya “Doğa Bilimcileri” olarak adlandırılan okul mensuplarının ana fikir kaynağının nereye dayandığı sorusuna odaklaşmaktadır. M.S. 1. yüzyılda yaşamış doğa Bilimcisi Plinius, Doğa Tarihi (Naturalis Historia II.6.31) adlı eserinden Kleostratos’un yaklaşık olarak M.Ö. 520 civarında Tenedos’ta astronomik gözlemler yaptığını doğrulamaktadır. Plinius bu eserinde önce Anaksimender’in ekliptik’in oblik açıda olduğunu 58. Olimpiyatlar (M.Ö. 548-544) sırasında ortaya koyduğunu ve ardından Kleostratos’un gündönümün tam vaktini ortaya koyarak özellikle Koç ve Yay olmak üzere burçlar kuşağında (Zodiac) simgelerini tespit ettiğini aktarmaktadır. (Anaximander Miletus traditur primus Olympiade quinquagesima octava, signa deinde in eo Cleostratus, et prima arietis ac sagittarii, sphaeram ipsam ante multo Atlas). Bu tarihi bilgileri göz önüne araştırmacılar Kleostratos’un yaklaşık olarak M.Ö. 520 civarı etkin olduğu tahmin etmeketdirler. Bu bilgiler de Tenedos’lu Kleostratos’un adada öldüğü bilinen Thales’i öğretilerini yakından bilmiş olabileceği görüşü ortay açıkmaktadır. Bu doğru olmazsa bile Marmara (antik Propontis) içine deniz yoluyla ulaşmaya çalışan Miletlilerden de Kleostratos’un Thales’in astronomiyle ilgili öğretilerine ulaşmış olabileceği düşünülebilir. Latin yazar Censorinus’un M.S. 238 yılında yazdığı ve insanlık doğal tarihi, yıldızların etkisi, astronomi ve Yunan düşünürlerin öğretileri üzerine değişik konularda yazılarını içeren De die natali liber (Doğumgünü Kitabı) adlı eserinde Kleostratos’un yaşadığı dönem konusunda bize bir takım bilgiler sunar. Censorinus’a göre Kleostratos Pers kralı Kserkses’in Çanakkale Boğazı (Hellespontos) üzerinde köprü inşa eden mühendis Harpalos’tan daha önce oktaeteris ya da sekiz yıllık çevrimi’i icat ettiğini söyler. Pers ordusunun Anadolu’dan Avrupa’ya geçişi sırasında gereken köprünün inşaasının M.Ö. 48184 Bozcaada Değerleri Sempozyumu (25–26 Ağustos 2008) 480 yılında gerçekleştiği kabul edildiğinden Kleostratos’un ne zaman yaşadığı konusundaki bilgiler doğru gibidir. Aristotales’in ardından Atinadaki ünlü akademinin başına geçen Theophrastus (M.Ö. 371-287) ise yazdığı de Signis (Gökyüzü Simgeleri Üzerine) adlı eserinde Kleostratos’u ünlü gök bilimcileri arasında sıralaması da onun yaşadığı dönem konusunda ve saygınlığı knusunda bilgi veren diğer önemli kaynaktır. Latin yazar Hyginus (M.Ö.64-M.S.17) daha çok yıldızları mitolojik karakterlerle ilişkilendirdiği Poeticon Astronomicon (ii.13) adlı eserinde Tenedos’lu Kleostraos’tan bahsetmektedir. Antik Yunan inanışında yıldızların veya takımyıldızlarının mitolojik karakterlerden yola çıkarak adlandırılması bir gelenekti. Bu bağlamda Hyginus özellikle Oğlak burcunu temsil eden Auriga (arabacı) takımyıldızını oluşturan yıldızlar arasından ikisini Yunan efsanesindeki ikiz çocuklar (Haedos, çoğul Haedi) ile ilişkilendirir. Hyginus bunu şu şekilde ifade etmektedir: “Tenedos’lu Kleostratos’un bu çocukları yıldızların arasında işaret eden ilk kişi olduğu söylenmektedir.” (Hos autem haedos Cleostratus Tenedius dicitur primus inter sidera ostendisse) Kleostratos’un Astrologia olarak adlandırılan ve daha çok farklı yıldızların ve takımyıldızların hareketleri ile ilgili bir eser yazdığını biliyoruz. Özellikle kendisinden daha sonraki yüzyıllarda yaşamış antik yazarlardan hakkında bilgi aldığımız bu eserin sadece iki orjinal satırının bilindiğini ifade etmek gerekir. Kleostratos’un bu kitapta ele aldıkları büyük olasılıkla kendi gözlemleri ile ilgili olmalıdır. Kleostratos’tan önce burçlar kuşağı hakkında herhangi bir referansa rastlamıyoruz. Kendisinden sonra ise bu konudaki çalışmaların sayısında oldukça önemli bir artış görülmektedir. Dolayısıyla kendisinin bu bilgileri nereden aldığı konusu araştırmacılar arasında hep önemli bir tartışma konusu olmuştur. Bu konudaki en yetkin kişilerden biri olan John Fotheringham bu konu ile ilgili olaral yaklaşık 100 yıl önce çok ayrıntılı çalışmalar ortaya koymuştur. John Fotheringham (1919; 1920; 1925) ile Edmund Webb (1921; 1928) Kleostratos’un zodyak’ı Babil’den Yunan dünyasına tanıtıp tanıtmadığı konusunda önemli bilimsel tartışmalar yapılmıştır. Fotheringham astronomi ile ilgili bu bilgilerin kaynağının Babil olabileceğini ileri sürmüştür. 12 simgeli bir burçlar kuşağının Babilde bu dönem öncesinde mevcut olması bu teorinin ana dayanak noktalarından biriydi. Bu kapsamda Langdon (1918) da aynı zamanda Thales’in doğa biliminin kaynağının Babil olduğunu ve onun güneş tutulmasını öngörmesi arkasında Babil kaynaklarının yattığını ileri sürmüştür. Bu da Kleostratos’un Babil burçlar kuşağı simgelerini Thales veya İonyalı tüccarlar vasıtasıyla öğrenmesi ardından Yunan mitolojisinde zaten var olan mitolojik kaynaklı yıldız isimleriyle birleştiridiği gibi bir yorum yapılmaktadır. Burçlar kuşağı veya takımyıldızları ile ilgili gözlemleri kadar Kleostraos ile özdeş olmuş bir diğer keşif de oktaeteris olarak bilinen 8 güneş yıllık dönem veya çevrim teorisidir. Kleostratos güneş ve ay takvimlerini aynı ölçülebilir değerlere getirme çabası sonucu oktaeteris teorisini geliştirmiş olduğu kabul edilir. Kleostratos’a atfedilen oktaeteris veya sekiz yıllık çevrim teorisinde bir çevrim 85 Bozcaada Değerleri Sempozyumu (25–26 Ağustos 2008) sekiz yıldan ibaretti (8 yıl x 365 gün= 2920 gün). Bunun da Ay takvimine göre 99 lunation (kameri ay, 29.5 günlük devre) yakındır (99 x 29.5= 2920.5 gün). Bu da Ay ve Güneş takvimleri arasında bir yakınlığı gösterir. Bu yaklaşımın yanlış olduğu M.Ö. 4. yüzyılda bir yılın uzunluğunun 365,25 saat olduğu hesaplanınca oktaeteris teorisinin tatmin edici olmadığı ortaya konulmuştur. Çünkü bu, güneş takviminde 2922 güne denk düşmekteydi. Mevcut arkeolojik veriler Teendos’un M.Ö. 6. yüzyılda soyo-kültürel anlamda altın dönemlerinden birini yaşadığını göstermektedir. Böyle bir ortamda Tenedos’ta bilim ve felsefenin gelişmesi oldukça doğaldır. Yukarıda da bahsedildiği gibi Thales’in ömrünün son yıllarını adada geçirmesi ve onun ekolünü Tenedos’lu Kleostratos’un devam ettirdiği ortadadır. Hem Thales hem de Kleostratos’un her ne kadar özgün düşününceler ortay akoyulduğu bilinse de onların düşüncelerinin şekillenmesinde doğu dünyasının rolünü yadsımamak gerekir. Milet kenti liderliğindeki İonyalı deniz tüccarlaro duğu dünyasını Ege dünyasın taşıdıklarını bugün arkeolojik araştırmalar doğrulamaktadır. KAYNAKÇA Clark D. H. and M. D.H. Clark 2004 Measuring the Cosmos: How Scientists Discovered the Dimensions of the Universe. New Jersey: Rutgers University Press. Fotheringham, J. 1919 “Cleostratus.” The Journal of Hellenic Studies 39: 164-184. 1920 “Cleostratus: A Postscript.” The Journal of Hellenic Studies 40: 208-209. 1925 “Cleostratus (III).” The Journal of Hellenic Studies 45: 78-83 Huber, P. 1958 “Ueber den Nullpunkt der babylonischen Ekliptik.“ Centaurus 5:192-208. Jeremias, A. 1913 Handbuch der altorientalischen Geisteskultur. Leipizg: J.C. Hinrichs. Langdon, S. 1918 “The Babylonian Conception of the Logos.” Journal of the Royal Asiatic Society, 433449. McKenzie, D.A. 2005 Myths of Babylonia and Assyria. London: G. Harrap. Sarton, G. 1953 Ancient Science Through the Golden Age of Greece. Cambridge: Harvard University. Schaubach, J.K. 1802 Geschichte der griechischen astronomie bis auf Eratosthenes. Göttingen: J.F. Röwer. Van der Waerden, B.L. 1988 Die Astronomie der Griechen. Darmstadt: Wiss. Buchgesellschaft. Webb, E. 1921 “Cleostratus Redivivus.” The Journal of Hellenic Studies 41: 70-85. 1928 “Cleostratus and his Work.” The Journal of Hellenic Studies 47: 54-63 Weidner, E.F. 1915 Handbuch der babylonischen Astronomie. Leipizg: J.C. Hinrichs. 86 Bozcaada Değerleri Sempozyumu (25–26 Ağustos 2008) Resim 1. Ay’ın kuzey kutbuna ait bir görüntü (Uzay aracı Galileo’nun Jüpiter’e yolculuk sırasında Ay’ın kuzey kutpu üzerinden geçerken aldığı bir görüntü) Resim 2. Ay yüzeyinde bulunan Kleostratos ardından adlandırılan “Kleostratos krateri”. Konum olarak Ksenophanes kraterinin kuzey doğusunda ve Pythagoras kraterinin güneybatısında yer alır. 87 Bozcaada Değerleri Sempozyumu (25–26 Ağustos 2008) Resim 3. Babil Kralı I. Nabuchadnezzar dönemine ait (yaklaşık) M.Ö. 1120 tarihli ve halen British Museum’da bulunan bir kabartma üzerinde tanrı sembolleri ve burç işaretleri. Burada yer alan bazı burç sembolleri ile bugün bilinen bazı burç simgeleri arasında bağlantı kurulmaktadır 88 OSMANLI’DAN CUMHURİYETE BOZCAADA (1912-1923) Mithat ATABAY Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Tarih Bölümü ÖZET Bozcaada stratejik bir yerde bulunmaktadır. Batılı büyük devletler bunun farkındadır. İngiltere o nedenle Bozcaada ve Gökçeada’yı Balkan Savaşları sonunda Osmanlı Devleti’ne bırakırken, diğer Ege adaları Yunanistan’a verildi. Türk Kurtuluş Savaşı’ndan sonra Yunanlılar Anadolu’dan çekildiler. Batılı Devletlerle Lozan Antlaşması imzalandı. Bu antlaşma ile Bozcaada ve Gökçeada Türkiye’ye verildi. Burada yaşayanlar Türkiye ile Yunanistan arasında yapılan nüfus değişiminin dışında bırakıldı.. Anahtar Kelimeler: Bozcaada, I. Dünya Savaşı, Balkan Savaşları ABSTRACT Their strategic position near the Dardanelles, the western powers, particularly Britain, insisted on the end of the Balkan Wars in 1913 that the islands of Bozcaada(Tenedos) and Gökçeada (Imbros) should be retained by the Ottoman Empire when the other Aegean islands were ceded to Greece. After the Turkish War of Independence ended in Grek defeat in Anatolia, the western powers agreed to the Treaty of Lausanne with the new Turkish Republic, in 1923. Treaty of Lausanne made Bozcaada and Gökçeada part of Turkey, and excluded them from the population Exchange that took place between Greece and Turkey. Key words: Bozcaada, First World War, Balkan Wars TARBLUSGARP VE BALKAN SAVAŞLARI SIRASINDA BOZCAADA Osmanlı Devleti, 19.yüzyılın sonunda gücünü büyük ölçüde yitirmiş ve büyük devletlerin kendi aralarındaki anlaşmazlıktan yararlanarak dış politikasını tamamen buna bağladı. Osmanlı Devleti için Akdeniz’de yeni bir tehdit unsuru olarak İtalya ortaya çıktı. İtalya diğer Avrupa Devletleri’yle anlaşarak 1911 yılında Tarblusgarp ve Bingazi’yi işgal etti.1 Bu savaş sırasında tedbir olarak Akdeniz adalarını işgal etti. İtalyan donanması Çanakkale önlerine gelerek Boğazı abluka altına aldı. Nimbo, Turbine, Borea, Aquillone, Persed, Procione, Clemene ve Prgaso adlı 8 muhripten oluşan İtalyan donanması Pisani ve Coadit adlı gemilerle desteklenerek ve Çanakkale’de bulunan Türk donanmasına baskın düzenlemeyi planladı. İtalyan 1 Bu konuda bkz., Timothy W. Childs, Trablusgarp Savaşı ve Türk-İtalyan-Diplomatik İlişkileri, çev. Deniz Berktay, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, İstanbul 2008, s.1-76. Bozcaada Değerleri Sempozyumu (25–26 Ağustos 2008) donanması 18 Nisan 1912 günü Bozcaada önlerine geldi ancak gecenin karanlığında iki gemi birbiriyle çarpıştı ve İtalyan donanmasının harekâtı yarım kaldı. Amiral Viale ve Amiral de Revel kumandasındaki İtalyan donanmasının varlığını fark eden Taşoz muhribi Türk donanmasını uyarınca, 18 Nisan 1912 günü saat 11.00’de İtalyanların başlattıkları yaklaşık iki saat süren top ateşi başarısızlıkla sonuçlandı. İtalyan donanması Bozcaada yakınlarından geçerek güneye çekildiler.2 İtalyan donanması Osmanlı Devleti’nin adalar arasındaki haberleşmesini sağlayan Selânik-Limni ve Limni-Bozcaada telgraf hattını 19 Nisan 1912 tarihinde ve Bozcaada-Sakız Adası-Çeşme arasındaki telgraf kablolarını da 20 Nisan’da kopardı3. İtalyanlar, 15 Temmuz 1912 gecesi yeni bir baskına hazırlanmışlarsa da şiddetli bir lodos nedeniyle bu harekâtı gerçekleştiremediler ve 18 Temmuz’a ertelediler. İtalyan donanması bu defa da Boğaz ışıldaklarına yakalandı ve bataryaların top atışları karşısında İtalyan donanması geri çekilmek zorunda kaldı.4 18 Ekim 1912 günü İtalyan ve Osmanlı Devleti arasında barış imzalandı.5 Osmanlı Devleti İtalya ile Uşi Antlaşması’nı imzaladığı gün Balkan Devletleri ile savaş başladı. Osmanlı Devleti, Balkan devletlerinin kendileri arasında yaptıkları ittifaklardan haberdar olduğunda 1 Ekim 1912’de seferberlik ilân etmişti. Balkan Savaşı iki dönem olarak gerçekleşti. Birinci Balkan Savaşı sırasında Osmanlı Devleti, elinde kalan zayıf deniz gücüyle önce Ege’ye çıkmadı ve Karadeniz’deki Varna limanını bombaladı. Buna karşılık, Balkan devletleri içinde tek donanmaya sahip Yunanistan, 20 Ekim 1912 tarihinde başlayıp 20 Aralık 1912 günü tamamladığı iki aylık harekâtla Bozcaada, Limni, Gökçeada, Taşoz, Bozbaba, Semadirek, İpsara, Ahikerya ve Midilli adalarını ele geçirdi. Böylece İtalya’nın elinde bulunan onüç ada dışında Osmanlı Devleti’nin elinde bulunan Ege’deki tüm adaları Yunanlılar işgal ettiler.6 Yunanlılar, 31 Ekim 1912 günü Gökçeada’yı, 7 Kasım 1912 günü de Bozcaada’yı işgâl etmişlerdi.7 Egedeki adalardan oluşan Cezâyir-i Bahr-ı Sefid Vilâyeti adaların Yunanlılar tarafından işgal edilmesi üzerine fiilen ortadan kalktı. Çanakkale Boğazı’na yakın adaların işgali İstanbul’u her türlü saldırıya açık hale getirirken, Anadolu sahiline yakın olanların da işgal edilmesi buraların da her türlü taarruza açık hale gelmesine neden oldu. Balkan Savaşları sonrasında yapılan antlaşmalarda Rumeli’nin büyük bir bölümü ile Cezâyir-i Bahr-ı Sefid Vilâyeti fiilen Osmanlıların elinden çıktı. Birinci Childs, a.g.e., s.148. B.O.A., A.MKT.MHM., 743/25, 20 Nisan 1912. 4 Mehmet Sadettin Aygen, Bütün Yönleriyle Bozcaada, Türkeli yayınları, Afyon 1985, s.59. 5 Uşi Antlaşması için bkz., Childs, Trablusgarp Savaşı ve Türk-İtalyan-Diplomatik İlişkileri, 245-250. 6 Cevdet Küçük (ed.), Türk Hakimiyetinde Ege Adalarının Yönetimi, SAEMK Yayınları, Ankara 2002, s.142-143; ayrıca bkz., İsmail Hami Danişment, İzahlı Osmanlı Tarihi Kronolojisi, İstanbul 1961, s.394395. Yunan donanması 24 Ekim 1912 tarihinde itibaren Bozcaada önünde dolaşmaya başlamış ve telgraf hattını kesmişlerdi. Bozcaada’nın işgali konusunda gün gün olayları takip için bkz., İdris Bostan, Ali Kurumahmut, Trablusgarp ve Balkan Harplerinde İşgal Edilen Ege Adaları ve İşgal Telgrafları, SAEMK Yayınları, Ankara 2003, s.387-393. 7 Bostan, Kurumahmut, a.g.e., s.393. 2 3 90 Bozcaada Değerleri Sempozyumu (25–26 Ağustos 2008) Balkan Savaşı sırasında 3 Aralık 1912 tarihinde Çatalca mütarekesi imzalandı. Barış görüşmelerinin Londra yapılması kararlaştırıldı. Osmanlı Devleti Balkan Devletleri’yle barış görüşmeleri yaparken, Fransa, Rusya, Almanya, AvusturyaMacaristan, İtalya ve İngiltere büyükelçilerinin katıldığı Sufera Konferansı yapıldı. 17 Aralık 1912 tarihinde yapılan Sufera Konferansı’nda Yunanistan adaları isterken, Osmanlı Devleti Ege adalarından vazgeçmeyeceğini bildirdi. 1 Ocak 1913 tarihinde yapılan toplantıda Osmanlı Devleti “Adalarla ilgili meselelerin gerekirse büyük devletlerle birlikte incelenebileceğini” belirtti. Büyük devletler 17 Ocak 1913 tarihinde Osmanlı Devleti’ne bir nota vererek, Edirne’nin Balkan devletlerine terk edilmesini ve adaların geleceği ile ilgili kararın kendilerine bırakılmasını istediler. Bu öneri kabul edilmezse savaşı devam edeceğini belirttiler. Bunun üzerine Sadrazam Kâmil Paşa istifa etti yerine Mahmut Şevket Paşa sadrazam oldu. Yapılan görüşmeler sonunda 30 Mayıs 1913 tarihinde Londra Antlaşması imzalandı. Girit üzerindeki Osmanlı egemenliği sona erdi. Adaların geleceği büyük devletlerin vereceği karara bırakıldı.8 İkinci Balkan Savaşı sonunda Osmanlı-Yunan Barış Antlaşması 14 Kasım 1913 Cuma günü Atina’da imzalandı. Adalar sorununun çözümü, Londra Antlaşması’nın 5.maddesi gereğince “büyük devletler”e bırakıldığından, Atina Antlaşması’nın 16.maddesi adalarla ilgili görünse bile genel hükümleri içeriyordu. Büyük Devletler bu konuyu Yunanistan lehine çözümlediler ve 16 Aralık 1913 tarihinde aldıkları kararı 14 Şubat 1914’te Osmanlı Devleti’ne tebliğ ettiler. Bu kararla Çanakkale Boğazı önündeki Gökçeada ve Bozcaada ile Antalya sahilleri yakınındaki Meis Adası’nı (Meis Adası Osmanlı hakimiyetindeyken 13 Mayıs 1912 tarihinde İtalyanlar, 1915’de Fransızlar, sonra yine İtalyanlarca işgal edilmiş ve 1944’te Yunanistan’a verilmiştir) Osmanlı Devleti’ne, diğer adaların tamamını, Birinci Balkan Savaşı’ndan beri işgâl altında tutan Yunanistan’a bıraktılar.Yunanistan işgali altındaki adaları silahlandırmayacaktı. Burada önemli olan husus şudur ki, adaların egemenlği değil kullanım hakkı Yunanistan’a bırakıldı. Yunanlılar bu karara rağmen, Bozcaada’yı boşaltmak istemediler.9 Osmanlı Devleti 15 Şubat 1914 tarihinde verdiği cevapta; kararı üzüntüyle karşıladığını Gökçeada, Bozcaada ve Meis adasının iadesini senet kabul edeceğini, diğer adalar konusunda haklı taleplerini elde etmek için çaba sarf edeceğini bildirdi.10 Adalar konusundaki görüşmeler Birinci Dünya savaşı öncesinde devam etti. Yunanistan Osmanlı Devleti’nin Midilli ve Sakız’a bir saldırı yapabileceğini belirterek büyük devletlerden garanti istedi. Bu arada büyük devletler dünyada gelişen olaylar karşısında Osmanlı Devleti’nin en azından tarafsız kalmasını sağlamak için Limni’yi Osmanlı Devleti’ne vermeyi kararlaştırdılar. İtalya işgal ettiği adalardan çekilmek için görüşmelere hazır olduğunu belirtti. Venizelos da Bostan, Kurumahmut, a.g.e., s.158-159. İsmail Hami Danişment, İzahlı Osmanlı Tarihi Kronolojisi, s.407. 10 Bostan, Kurumahmut, a.g.e., s.160. 8 9 91 Bozcaada Değerleri Sempozyumu (25–26 Ağustos 2008) zorunlu olarak Osmanlı Devleti ile görüşmeler katılmaya yanaşmak zorunda kaldı. Venizelos Osmanlı Devleti delegeleriyle görüşmeler yapmak için 21 Temmuz 1914 tarihinde yola çıktı. Ancak bu sırada Avusturya-Macaristan ile Sırbistan arasında savaş başlayınca Münih’ten geri döndü.11 Osmanlı ve Yunan delegeler 12 Ağustos 1914 tarihinde Bükreş’te bir araya geldiler. Ancak burada alınan kararlar hayata geçirilemedi ve sonuçsuz kaldı. BIRINCI DÜNYA SAVAŞI SIRASINDA BOZCAADA Birinci Dünya Savaşı başladıktan sonra itilaf Devletleri Çanakkale Boğazı’na yapacakları saldırıda Bozcaada’yı ikmal üssü olarak seçtiler. Çanakkale’ye yapılan hücumlarda Limni, Gökçeada, Midilli ve Bozcaada’yı kullandılar. Yunanistan savaşa girmediği için Yunan kuvvetleri bu adalardan çekildiler. Buralar İngilizlerin denetimine geçti. Sadece bir miktar Yunan jandarma kuvveti kaldı. Bozcaada önce İngiliz-Fransız kuvvetlerinin daha sonra tek başına Fransız kuvvetlerinin denetiminde kaldı. Bozcaada Çanakkale Savaşlarında hem hava saldırıları için bir üs hem de Fransız askerlerinden hasta ve yaralılar için bir dinlenme yeri olarak da hizmet verdi. Bozcaada’nın Habbele Ovasına bir havaalanı yapıldı.12 Hava komodoru Samson, Bozcaada’da Rum kadınların da yardımı ile Habbele Ovası’ndaki bağlık bir alanı sökerek, içleri çimento dolu bidonlarla, toprak olabildiği kadar düzeltilerek ve sıkıştırılarak 800 metre boyunda bir pist yaptı. Çanakkale Savaşları sırasında Akdeniz Seferi Kuvvetler Başkomutanı General Ian Hamilton, Gökçeada’yı komuta merkezi olarak kullandı. İtilaf Devletlerinin gemileri Limni adasının Mondros Limanında üslendi, Gökçeada ve Bozcaada arasından geçerek Çanakkale Boğazı’na saldırı düzenlediler. Çanakkale Savaşları sırasında Yunan Başbakanı Venizelos Haziran ayı başında Bozcaada’ya gelip gitti. Rum halkı tarafından gösterişli bir törenle karşılandı. İngiliz Amiral gemisinde yemek yedi ve adada bulunan Fransız üssünü ziyaret etti. 13 Bozcaada, adada bulunan Fransız askerlerine her türlü malzeme desteğinde bulundu. Adada yeterli olmayan gıda ve sebzeleri Selânik’ten ve Pire’den temin ederek Fransızlara sattılar.14 Savaş sırasında Fransız Üssü adanın kuzeyinde bulunuyordu.15 Birinci 11 Bostan, Kurumahmut, a.g.e., s.161; ayrıca bkz., Ege’de Temel Sorun Ege’deki Tartışmalı Adalar, Yay. Haz. Ali Kurumahmut, TTK Yayınları, Ankara 1998, s.58-60. 12 Mehmet Saadettin Aygen, Bütün Yönleriyle Bozcaada, s.72. 13Charles F. Roux, Bir Fransız Subayın Günlüğünden Çanakkale Savaşlarının Perde Arkası Çanakkale’de Ne Oldu?, Yay. Haz. Burhan Sayılır, Ankara 2007, s.105 14Charles F. Roux, anılarında şöyle diyor: “(Bozcaada) Bize kapasitesinin çok üstünde malzeme vermeye zorlandı. Anadan doğma tüccar olan Ada Rumları, Sefer kuvveti müşterilerini adaya gelmediklerini görünce derhal civar adalardan, Selânik’ten ve Pire’den kanatlı hayvanlar, yumurta, sebze, meyve, bisküvi, konserve vs. getirtti. Böylece Bozcaada, Sefer Kuvvetinin deposuna dönüştü. Bkz., Roux, a.g.e., s.186 15 Bozcaada’da Fransız üssü ve adadaki yaşam konusunda Charles F. Roux önemli bilgiler vermektedir: “3 Eylül 1915) Kurmay Heyeti subaylarının istirahati için ayrılmış bir villaya, iyileşme dönemini geçirmeye gönderildim… Römorkör adanın kuzey burnuna dolaşınca üzerinde Bozcaada kasabasının kurulu olduğu köy göründü. Mazgallı burçları olan Seddülbahir’dekiyle aynı modelde ancak daha ufak eski bir Türk kalesi, küçük limana hakim bir konumdaydı. Bunun da karşısında 92 Bozcaada Değerleri Sempozyumu (25–26 Ağustos 2008) Dünya savaşı sonrasında toplanan Paris Barış Konferansı’nda Yunanlılar Ege Adalarının tamamının kendilerine verilmesini istediler. LOZAN BARIŞ KONFERANSI VE BOZCAADA Mustafa Kemal Atatürk önderliğinde Türk Kurtuluş Savaşı’nın başarıya ulaşması sonrasında toplanan Lozan Barış Konferansı’nda Bozcaada ilk kez 25 Kasım 1922 tarihindeki toplantıda gündeme geldi. Oturum Başkanı Lord Curzon, Türkiye Büyük Millet Meclisi Hükümeti’nin temsilcisi İsmet Paşa’dan konuyla ilgili görüşlerini belirtmesini istedi. İsmet Paşa,16 adaların Türk egemenliğinde olması gerektiğini belirterek; “Coğrafi bakımdan, Küçük Asya’ya bağlı parçalar olan Akdeniz ve Ege Denizi adalarının, Anadolu’nun huzuru ve güvenliği için büyük önem taşıdığını söyledi, bu adalar kıyıdan az uzaklıkta ve Türkiye karasuları içindeki ufak adalar, Küçük Asya’nın barışını ve güvenliğini pek yakından üzerinde yel değirmenleri bulunan bir tepe vardı. Kaba renklerle boyanmış kayıklar, yolcuları almaya geldi ve birkaç kürekle iskeleye götürdü. Kayıkçılar, adalı Rumlara has kıyafet olan şalvar ve siyah püsküllü kırmızı külahlar giyiyorlardı. Beyaz sakallı ihtiyar Türklerden bir, diğerinden kırmızı kuşağı ve sarığıyla ayırt ediliyordu. Rıhtımda, liman gibi küçüktü. Sahildeki evler, ahşap veya kireçli taşlardan inşa edilmişti. Geneli şairane ve oldukça zarifti. Muhtemelen pek de sanatsal olmayan bir hisledir ki, bunları güzel görüyordum.” Roux, a.g.e., s.187-188. “Limanda Denny ile birlikte Bozcaada’nın Mevki Komutanı Albay’ın ikâmetgâhına gittik. Albaya kısaca “Vali” deniyordu. Bu unvan, kendisine değilse de gördüğü işe uygundu. İlk defa işgal etmiş olan İnfiliz donanması, bu adayı Fransızlara bıraktıktan sonra burası Fransız mülki idaresine geçmişti. Yunan hakimiyeti ancak bir bayrak, bir de jandarma subayı ve birkaç askerle temsil ediliyordu. Her şey Fransız valinin teşebbüsü veya tavsiyesiyle yapılıyordu.Roux, a.g.e., s.188. “Yollar yeniden yapılmış veya tamir edilmişti, telefon hatları kurulmuştu. Telgrafhane –burası Yunanistan’a kablo ile bağlıydı- eski memurlarını muhafaza ediyorsa da, Fransız askeri kontrolü altında görev yapıyordu. “Bozcaada şehri” diye adlandırılan yerden subay villasına kadar araba ile kırkbeş dakikalık yol vardı. Bizim birliklerin açmış olduğu yol, çıplak tepelerden, mahsulü zayıf olması kuvvetle muhtemel tarlalardan, meşhur doğu şarabı yapmaya elverişli siyah üzüm bağlarından geçiyordu. Villamız Bozcaada Belediye Başkanı’nın sayfiyesi olup bir bayırın yamacında kuruluydu. Taraçasında, verimli bir vadi görünüyordu. Set set bir meyve bahçesi villanın aşağısında yola ve yukarısında zirveye kadar uzanıyordu. Hava mükemmeldi.” Roux, a.g.e., s.189. “Türklerden kaçarak buraya gelmiş bir mülteci burada 2000 Rum olduğunu söyledi. Roux, a.g.e., s.189. “(7 Eylül 1915) Uçak karargâhı, hemen deniz kenarında bir kumlukta kuruydu. Burada değişik modellerden 16-18 kadar tek kanatlı uçak vardı Bazıları sökülür takılır hangarlardaydı fakat büyük bir kısmı açıktaydı. Gerilerde pilotlar ve malzemeleri için yapılmış çadırlar veya ahşap barakalar kurulmuştu.” (Roux, a.g.e., s.190.“Yemekten sonra ev sahiplerimin bir kısmı işleriyle meşgul olmaya başladı. Bir kısmı da istirahat için buraya gelmiş bir Senegalli taburunda yapılacak müsabakayı izlemeye gitti. Denny ile ben de fırsattan istifade bunların arabalarıyla şehirden bir şeyler almaya çıktık. Küçük liman girişindeki eski Türk kalesi, minareli cami, kubbeli çan kulelerine sahip Rum kilisesini, genellikle alacalı bulacalı ahşap evleri, parmaklıklı pencereleri, eğri büğrü sokakları, bu sokaklardaki çardakları ile şehir, gerçekten romantikti. Burada da bazı dükkânlardaki işaretlerden Fransız işgali anlaşılıyordu. Meselâ, bir Müttefikler Bakkaliyesi, bir Joffre Lokantası olduğu gibi birçok da Fransız İngiliz Ordusu Müteahhidi bulunuyordu.” Roux, a.g.e., s191. 16 Bkz., Lozan Barış Konferansı; Tutanakları, Belgeleri, Haz. Seha L. Meray, SBF Yayınları, Ankara 1969, s.96-102. 93 Bozcaada Değerleri Sempozyumu (25–26 Ağustos 2008) tehdit edebilirler. Bu bölgenin tamamlayıcı birer parçası olduklarından, bu adaların Türkiye’nin egemenliği altına konulmaları kesin olarak zorunludur. Kaldı ki, Türk karasuları içinde bulunduklarına göre bunların, Türk egemenliği altında olmaları gerekmektedir. Büyük adalara gelince, kaderi 17/30 Mayıs 1913 tarihli antlaşma uyarınca büyük devletlerce saptanması gerekli olan Bozcaada ve İmroz üzerindeki Türkiye’nin hakları aynı devletlerin 14 Şubat 1914 tarihli ortak notalarında doğrulanmıştır. Bu yüzden bu iki ada Türk egemenliği altına konulmuş bulunmaktadır.” dedi. Konuşmasına devam eden İsmet Paşa Limni, Midilli, Sakız, Sisam ve Nikarya adalarının da silahtan arındırılmış olarak tarafsız ve bağımsız birer siyasi varlık olmalarını savundu. Yunanistan adına söz alan Venizelos ise; İsmet Paşa’nın Türk egemenliği altına sokmak istediği adaların nüfusunun çoğunluğunun Rum olduğunu sadece Bozcaada, İstanköy ve Rodos’ta küçük bir Türk azınlığının olduğunu söylemiş ve nüfus yapısıyla ilgili şu bilgileri verdi. Venizelos’a göre diğer adalarda ise sadece Rumlar yaşamaktadır ve böyle olunca bu adalara sahip olmak Türklerin hakkı değildir. Ayrıca Venizelos, adaların Türkiye için bir tehdit unsuru olmadığını da dile getirmiştir. Venizelos konuşmasına şöyle devam etti: “Bu adaların askerden arındırılmasının gerekip gerekmediğinin, bu yolla gidilirse bunun ne ölçüde yapılmasının uygun düşeceğinin incelenmesi kabul edilmektedir. Bu bakımdan, en iyisi askerlik uzmanlarına danışmaktır fakat ne olursa olsun, Bozcaada ve İmroz’u içine almak üzere, uzun süreden beri Türkiye’nin olmaktan çıkmış topraklar üzerinde Türk egemenliğinin yeniden kurulması söz konusu olamaz.” Venizelos, Bozcaada ve İmroz adalarının Yunanlılarda kalmak koşuluyla iki ada üzerinde Yunanistan’ın egemenliğinde önemli kısıtlamalar yapılmasına razı olabileceğini dile getirdi. Oturum başkanı Lord Curzon, 30 Mayıs 1913 tarihli Londra Konferansı’nda büyük devletlerin İmroz ve Bozcaada ile Asya yakasına yakınlığından dolayı Meis adasının Türkiye’ye bırakıldığını ve diğer adaların ise silahtan arındırılmış olarak Yunanistan’a verilmiş olduğunu hatırlattı. Bu durumun 14 Şubat 1914 tarihli bir nota ile Osmanlı Hükümetine bildirildiğini ancak Osmanlı hükümetinin bu durum karşısında açık bir tutum takınmadığını dile getirdi. İsmet Paşa bu sırada iki öneride bulundu. “1.Büyük devletlerin 1913 yılında teklif ettikleri gibi, Çanakkale Boğazı’nın ağzına yakınlıkları yüzünden, Bozcaada ve İmroz Türkiye’ye geri verilmelidir. 94 Bozcaada Değerleri Sempozyumu (25–26 Ağustos 2008) Aynı zamanda boğazların bir çeşit nöbetçiliğini yapan bu adalar grubuna adı şimdilik ilk defa anılan Semadirek adasının da katılmasını istemektedir. 2.1913’te Yunanistan’a verilmiş olan bütün öteki adalar özellikle Limni, Midilli, Sakız ve Nikarya adaları, Yunanistan’dan alınarak özel bir rejim altına konulmalıdır.” Venizelos, bu adaların yalnız askerden arındırılmalarının söz konusu olduğu izlenimini aldığını belirtti. Dr. Rıza Nur ise; Venizelos’a olumsuz cevap vererek, adaların tarafsız ve bağımsız bir siyasal varlık olması gerektiğini savundu. Lord Curzon, adaların nüfus yapısı dikkate alındığında Wilson Prensiplerine göre Yunanistan’a bırakılması gerektiğini vurguladı. Türk heyetinin adalara özerklik verilmesi düşüncesinin daha önce Sisam ve Girit’te uygulandığını ancak bu uygulamanın adalarda kanlı isyanlara sebep verdiğini belirterek bu örneklerin bile Türk heyetinin teklifinin reddi için yeterli olduğunu dile getirdi. Lod Curzon, toplantı sonunda; Bozcaada, İmroz ve Semadirek adalarının kaderinin Boğazların serbestisi sorunuyla bağlantılı ele alınmasını, geçmiş uyarılar dikkate alınarak diğer adalara özerklik verilmesi konusundaki anayasal deneme teklifinin reddedilmesine, bu adaların Yunanistan’dan ayrılmasının söz konusu olmadığına ancak askerden arındırılması konusunun uzmanlarca incelenmesinin olumlu karşılandığını bildirdi. İsmet Paşa, askerden arındırılma sorunun alt komisyona havale edilmesinin olumlu olduğunu ancak İmroz, Bozcaada ve Semadirek adaları üzerindeki egemenlik sorunu üzerinde Lord Curzon’un daha açık konuşmasını istedi. Venizelos ise, Semadirek adası üzerinde bir tartışmanın söz konusu olmadığını, bunun 1913 yılında halledildiğini söyledi. Türk heyeti İmroz ve Bozcaada üzerinde egemenlik sorunun görüşme konusu yapılmasına çekince öne sürdü. Bu adalardaki egemenlik haklarının tartışma konusu yapılmayacağını vurguladı. 29 Kasım 1922 tarihli oturumda,17 daha evvel isimleri geçen adaların askerden arındırılması konusunda alt komisyonda antlaşmaya varıldığı belirtildi. İsmet Paşa, Bozcaada, İmroz ve Semadirek adalarına ilişkin sorunun boğazlar sorunuyla ele alınmasının uygun olduğunu söyledi. Yunan delegesi Caclamanos ise, Limni ve Semadirek adalarına ilişkin egemenlik sorununun olmadığını söyledi ve Bozcaada ve İmroz adasında Rum nüfusunun katışıksız olduğunu vurgulayarak buna dikkat çekti. İsmet Paşa, “Bozcaada ve İmroz için egemenlik sorunu yoktur, Semadirek için de bunun olmasını arzu etmekteyiz” dedi. Lord Curzon, Türk heyetinin Bozcaada ve İmroz üzerindeki haklarının 1913’teki Londra Konferansına dayandığını ve talebinin haklı olduğunu söyledi. Ancak İmroz’da 9.200 Rum yaşarken bir tek Müslüman bile yoktur, Bozcaada’da 17 Lozan Tutanakları, s.103-110. 95 Bozcaada Değerleri Sempozyumu (25–26 Ağustos 2008) 5.420 Rum varken 1.200 Türk yaşamaktadır. Ayrıca İmroz’a Gelibolu’dan 10.000 Rum göç etmiştir. Bu durumun da dikkate alınması gerektiğini vurguladı. İsmet Paşa, Bozcaada ve İmroz’un 1913’te Türkiye’ye verildiğini ve üzerinde egemenlik konusunda tartışma yapılamayacağını belirtti. 8 Aralık 1922 tarihindeki görüşmede18 İsmet Paşa, müttefik devletler 7 maddelik bir istekte bulunmuştu. Bu isteklerin içinde 6. madde “Boğazlar önünde bulunan dört adaya gelince İmroz, Bozcaada ve Semadirek’te Türk egemenliği tanınmalı ve kesin olarak belirtilmelidir. Limni adasının özerkliği ilân edilmelidir.” Türk tarafının bu isteklerini görüşmek üzere oturuma ara verildi. Öğleden sonraki oturumda19 Lord Curzon 6. madde üzerinde şunları söylemiştir: “Altıncı nokta siyasal niteliktedir. Komisyon geçen hafta boğaz önündeki adaların askerden arındırılması ve bunların gelecekteki siyasal durumu üzerinde bir süre tartıştığımızı hatırlayacaktır. Biz dört adanın İmroz, Bozcaada, Semadirek ve Limni adalarının askerden arındırılmasını kabul etmeye hazırdık. Ancak müttefikler Limni ve Semadirek adaları üzerinde egemenlik sorununu yeniden tartışma konusu yapmaya razı değillerdi. Bu yüzden müttefikler Limni’de özerk bir rejimin kurulmasını kabul etmemektedirler. İmroz ve Bozcaada’ya gelince bu sorunu ileri bir tarihe ertelemiştik. Ben yalnız Rum nüfusunun bulunduğunu gösteren etnik istatistikleri sunmuş olduğum İmroz adasının Türk egemenliğine geçirilmesi isteğini haklı gösterecek nedenleri kapsayan daha geniş bir açıklama yapamaya davet etmiştim.” 18 Aralık 1922 tarihli oturumda20 Boğazların idaresi konusu ele alınmıştı. Bu görüşmelerde Ege Denizi’nde Semadirek, Limni, İmroz ve Bozcaada’nın askerden arındırılması ele alındı. İsmet Paşa konuşmasında “Semadirek, İmroz ve Bozcaada adaları, Çanakkale Boğazını tamamlayıcı parçalarıdır. Böyle olunca, bunlar ne yoldan olursa olsun yabancı bir devletin egemenliği altına konulamaz.” 8 Temmuz 1923 tarihli görüşme21; Toplantı başlayınca Sir Horace Rumbold, işgal altındaki yerlerin boşaltılması ilgili protokole ek yapılarak bölgede bir Türk, bir Yunanlı temsilcini katılmasının uygun olacağını dile getirdi. İsmet Paşa, Bozcaada ve İmroz için özel hükümlerin konulmasını Türk tarafının kabul edemeyeceğini belirtti ve antlaşmanın 14. maddesinde yer alan hükümleri adalar Türk tarafında geçince uygulayacağını dile getirdi. Bugünkü görüşmelerde İmroz ve Bozcaada adalarının boşaltılmasına ve adalarda özel rejim uygulanmasına yönelik hükümler görüşüldü. Teklif edilen hükümler şöyledir: Lozan Tutanakları, s.160-168. Lozan Tutanakları, s.171-178. 20 Lozan Tutanakları, s.231-244. 21 Lozan Tutanakları, s.176-181. 18 19 96 Bozcaada Değerleri Sempozyumu (25–26 Ağustos 2008) “İmroz ve Bozcaada adalarından Yunan birliklerinin ve makamlarının çekilmeleri, sözü geçen antlaşmanın 14.maddesinde öngörülen özel örgütün kurulması için gerekli tedbirler alınınca, Barış Antlaşmasının yürürlüğe konulmasını beklemeksizin yapılacaktır. Sözü geçen Yunan birlikleriyle, Yunan makamlarının çekilişini mümkün olduğu kadar hızlandırmak ve yetkililerinin yeni makamlara geçirilmesini kolaylaştırmak amacıyla Yunan ve Türk hükümetlerince onanır onanmaz, Milletler Cemiyeti Meclisi’nden iş bu paragrafın yürürlüğe konulması için yapılması gerekli çeşitli işlemleri denetlemek üzere görevlendirilecek bir komiser atanması rica olunacaktır.” 24 Temmuz 1923 tarihinde Lozan Antlaşması imzalandı. Lozan Antlaşmasının Bozcaada ile ilgili hükümleri şöyledir22: “Madde 12: İmroz adası ile Bozcaada ve Tavşan adaları arasında Doğa Akdeniz adaları ve özellikle Limni, Semadirek, Midilli, Sakız, Sisam, Nikarya adaları üzerinde Yunan egemenliği konusunda 17 Mayıs 1913 tarihli Londra Antlaşması’nın 5.maddesi, 1-14 Kasım 1913 tarihli Atina Antlaşması’nın 15.maddesi hükümleri uyarınca alınan ve 13 Şubat 1914 tarihinde Yunan hükümetlerine bildirilen kara, bu antlaşmanın, İtalya’nın egemenliği altına konulan ve 15.maddede de belirtilen adalara ilişkin hükümleri saklı kalmak üzere doğrulanmıştır. İşbu antlaşmada aykırı bir hüküm bulunmadıkça, Asya kıyısından 3 milden az bir uzaklıkta bulunan adalar Türk egemenliği altında kalacaktır.” Madde 14: Türk egemenliği altında kalan İmroz adasıyla Bozcaada, yerel(mahalli) yönetim ile can ve mal güvenliği bakımından, Müslüman olmayan yerli halka gerekli bütün güvenceyi sağlayan, yerel unsurlardan kurulu bir özel yönetimin örgütünden yararlanacaktır. Bu adalarda düzenin korunması, yukarıda öngörülen yerel yönetim örgütünün aracılığıyla yerli halktan seçilmiş ve bu örgütün emrinde bulunan bir polis kuvvetince sağlanacaktır. Rum ve Türk halklarının müdahalesine ilişkin olarak Türkiye ile Yunanistan arasında kararlaştırılmış ya da kararlaştırılacak olan hükümler, İmroz ve Bozcaada halklarına uygulanmayacaktır.” SONUÇ Lozan Antlaşması’nın bu hükümleri antlaşmanın onaylanmasından sonra uygulandı. Bozcaada 20 Eylül 1923 tarihinde Hızır Reis gambotu ile gelen Mülkiye Müfettişi Kadri Bey, Avni Bey ve Teğmen Nevzat Bey komutasındaki 45 Jandarma ve 10 Polis memuru tarafından teslim alındı. Böylece 1912’de başlayan ve on yıl on ay onüç gün devam eden Yunan işgali dönemi sona erdi. 22 Lozan Barış Konferansı Tutanaklar-Belgeler, çev. Seha L. Meray, YKY Yayınları, İstanbul 1993, s.5-6. 97 Bozcaada Değerleri Sempozyumu (25–26 Ağustos 2008) Ada İmroz Bozcaada İstanköy Rodos Rum Sayısı 9.207 5.420 14.500 37.777 Müslüman Sayısı 1.200 2.020 4.854 Yahudi ve Diğerleri 2.445 98 BOZCAADA’DA OSMANLI MEDENİYETİNİN TANIKLARI: KİTABELER Gülgün YAZICI,a İmran ŞAHIN,b Mesut YAZICIb a Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi İlahiyat Fakültesi b Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Rektörlük ÖZET Stratejik konumundan dolayı 14. yy. başlarından itibaren Osmanlı Türklerinin ilgilendiği Bozcaada, fethedilmesinin ardından başta Fatih Sultan Mehmet olmak üzere Osmanlı hükümdar ve devlet adamlarının önem verdiği; kale, cami, medrese, hamam, gibi eserler inşa ettiği bir adadır. Osmanlı döneminde aynı zamanda bir sürgün yeri olarak da kullanılan adada devlet ricalinden pek çok önemli şahıs sürgün olarak bulunmuş, bunların bir kısmı burada vefat etmiştir. Dolayısıyla Bozcaada’daki tarihi eser kitabeleri ile mezar taşı kitabeleri bize Bozcaada’nın Osmanlı dönemi tarihini aydınlatacak pek çok ipucu sunmaktadır. Bozcaada kitabeleri üzerinde yapılan çalışmalar neticesinde 2 cami kitabesi, 2 kale kitabesi, 1 tabya kitabesi, 2 çeşme kitabesi olmak üzere 7 adet yapı kitabesi, 55 adet mezar taşı kitabesi tespit edilmiştir. Tebliğimizde bu kitabelerden elde edilen veriler, Bozcaada’nın Osmanlı dönemindeki demografik, sosyoekonomik ve sosyokültürel yapısına yönelik olarak değerlendirilmiştir. Anahtar kelimeler: Bozcaada, Kitabe, Mezar taşı ABSTRACT Because of its strategical location, Bozcaada was very important to the Ottomans and they had been concerned in its conquest ever since the 14 century. After the conquest of the island the Ottoman Sultans and statesmen had castles, mosques, medressehs, and hamams built on the island. In Ottoman times it was used as an exile island. Some statesmen with high position in the state were exiled to the island and some of them died there. That's why the historical remains (inscriptions, epitaphs) give us a lot of important clues to understand the Ottoman history of the island. In the result of the research on Bozcaada, 2 mosques, 2 castles, 1 bastion, 2 fountain inscriptions and 55 tombstone epitaphs were found. This information which is the result of the research helped us to understand the demogrophic, socio economic and socio cultural structure of Bozcaada in Ottoman time. Key words: Bozcaada, Epitaph, Tombstone GİRİŞ Türkiye'nin Ege denizindeki iki adasından biri olan Bozcaada, stratejik önemi nedeniyle tarih boyunca cazibe merkezi olmuştur. Tarihin en eski dönemlerinden başlayarak her dönemde devletlerin ilgisini çeken Bozcada yine gündemdedir. Pîrî Bozcaada Değerleri Sempozyumu (25–26 Ağustos 2008) Reis ünlü eseri Kitâb-ı Bahriye’de Çanakkale Boğazında bulunan Sultaniye ve Kilitbahir kalelerine en yakın ada olan Bozcaada’nın boğazların güvenliği açısından son derece önemli olduğuna dikkat çekmiştir (Pîrî Reis: 1988 1/ 209-217 ). 1455 yılında Bozcada'yı fetheden Fatih Sultan Mehmet, hiç kuşkusuz boğazlarda egemenliğin korunması için adanın taşıdığı önemi biliyordu. Bozcaada, 1463-1479 yılları arasında, Osmanlı Devleti ile Venedik arasında mücadele konusu olmuştur. Bu önemli adanın güvenliğini sağlamak için II. Mahmut döneminde Bozcaada Muhafızlığı tesisi edilmiştir. Osmanlı idaresinde coğrafi yapısı dolayısıyla Bozcaada sürgün yeri olarak kullanılmıştır. Osmanlı Devlet adamlarından yaşadığı döneme damgasını vuran Sadrazam Halil Hamit Paşa, 1785 yılında adaya gönderilmiş ve burada idam edilmiştir. Sadrazam Halil Hamit Paşa'nın Alaybey Camii haziresinde bulunan mezarında başsız vücudu bulunmaktadır, başı ise İstanbul'da Karacaahmet mezarlığında gömülüdür. Adanın Türk devrinden önceki ismi Tenedos, Kolonai kralı Kyknos'un Oğlu Tenes'in evi anlamındadır. Çalışmamızda Alaybey Camii haziresinde iki (AC.7, AC.8) ve Aburga Ahmet Dede mezarlığında bir (AA.4) mezar taşında adanın isminin Boohçaada olarak geçtiğini tespit ettik. Bu adın kaynağını bilmemekle birlikte belki eski Bozcaada müftüsü Adem Gülmek'in ifade ettiği gibi bohçası koltuğunda adaya gelen sürgünlerin adlandırmalarıdır (Gülmek 2002: 8). Türk denizcileri ilk dönemlerde adaya Bozada demişlerdir. Bu, adanın en yüksek noktası Göztepe'nin uzaktan boz olarak görülmesinden kaynaklanmaktadır. BOZCAADA YAPI KITABELERI 1311/ 1894 tarihli Cezair-i Bahr-i Sefid Salnamesine göre Bozcaada’da 3 Cami, 1 tekke, 1 medrese, 1 hamam,1 Rüşdiye Mektebi ve birkaç ilk mekteb vardı (Orhonlu 1969: 147). Bugün ise Bozcaada’da Osmanlı döneminden kalma 1 kale, biri kalıntı halinde 3 cami, 1 tabya, 1 çeşme, 2 hamam olmak üzere 8 adet tarihî yapı tespit edilmiştir. Tekke ve medrese günümüze ulaşmamıştır. Bu yapılara ait 8 adet yapı kitabesi mevcuttur. Bozcaada Kalesi Bozcaada’daki en görkemli Osmanlı yapısı Bozcaada Kalesidir (Res. 1). Kaynaklarda Fatih Sultan Mehmet tarafından inşa edilen kalenin daha sonra yapılan tamirat ve ilavelerle ilk şeklini kaybettiği yazılıdır (Orhonlu 1969: 145; Aygen 1985: 79). Bozcaada kalesinin biri ana giriş kapısında, diğeri güney cephesindeki liman kapısında olmak üzere 2 adet tamir kitabesi mevcuttur. Her ikisi de manzum olan kitabelerin şairi Aynî olup son mısralar ebced hesabıyla kalenin tamir tarihi olan 1231/1816 ’i verir. Kitabe metninde yer alan “yeni baştan tecdid” ifadesine göre kale, Sultan Mahmud tarafından adeta yeniden yapılırcasına tamir edilerek yenilenmiştir. 100 Bozcaada Değerleri Sempozyumu (25–26 Ağustos 2008) Ana kapıdaki kitabe metni (Res. 2): fe‘ilâtün fe‘ilâtün fe‘ilâtün fe‘ilün Yapdı bu kal‘a-i mansûreyi Sultan Mahmûd Hak Te‘âlâ ede a‘dâsını her dem makhûr ‘Ayniyâ düşdü dedim mısra‘-i târîhi metîn “Oldu Bozcaada’nın kal‘a vü şehri ma‘mûr” 1231 Liman kapısındaki kitabe metni (Res. 3): fe‘ilâtün fe‘ilâtün fe‘ilâtün fe‘ilün Etdi bu hısn-ı hasîni yeni başdan tecdîd Hân-ı Mahmûd-şiyem dâver-i Dârâ-tedbîr1 Her gören eyledi târîhini Aynî tahsîn “Buldu Bozcaada’nın sûru ne zîbâ ta‘mîr” 1231 Tuğra Kalenin iç avlusunda sergilenen mezar taşları arasında kalenin tamiri esnasında konduğunu düşündüğümüz Sultan Mahmud’ a ait bir tuğra da bulunmaktadır (Res. 4). Mahmud Han bin Abdulhamid el-muzaffer dâ’imâ Adlî Tuğrada bir imza da bulunakla birlikte kazınmış olduğu için okunamamaktadır. Tabya Kalede sergilenen kitabeler arasında halkın Yeni Kale olarak bildiği Tabya’nın kitabesi de yer almaktadır. Binası yıkılmış olan tabyanın kitabesi önce Alaybey Camiine, oradan ortaokul bahçesine (Orhonlu 1969: 146) son olarak da kaleye getirilmiştir. Üzerinde çok sayıda kurşun izi bulunan ve ortasından boydan boya kırık olan kitabenin bazı yerleri, özellikle son satırı okunamayacak derecede tahrip olmuştur (Res. 5). Bu sebeple 2 sütun halinde yazılı 8 beyitlik manzum kitabenin şairi tespit edilememektedir. Manzumenin son mısraı ebced hesabıyla 1243/1827 tarihini verir. Kitabeden anlaşıldığına göre toplarla mücehhez tabya, 1243/1827 tarihinde Bozcaada muhafızı vezir Hafız Ali Paşa tarafından yaptırılmıştır. fâ‘ilâtün fâ‘ilâtün fâ‘ilâtün fâ‘ilün 1 Bu mısra Orhonlu tarafından “Han Mahmud şiyem dâd u dârâ tedbîr” şeklinde okunmuştur (Orhonlu 1969:146). 101 Bozcaada Değerleri Sempozyumu (25–26 Ağustos 2008) Berr ü bahrin pâdişâ(hı)…2 Bir vezîr-i kahramânı yani k.. s..d gibi Hazret-i Hâfız Ali Pa(şa vezîr-i bî-na)zîr Asker-i islâma olmaz işte bu rehber gibi Bozcaadaya muhâf(ız oldu) … (he)mân Yapdı bu tabya-i bâlâyı kavî mermer gibi Kalb-i a‘dâya düşer elbetde bir havf (ü) elem Ara (yerden) gösterince topları ejder gibi3 Asker ile ittifâken dâneler topda bütün4 (Bârek)a’llâh uğraşurlar sıdkile leşker gibi Niyyet-i pâk ile hıdmet etdi dîn ü devlete Y(andı) gönlü düşmenin bu dem yine ahker gibi5 Hısn-ı tevfîkde Mevlâ ol müşîri hıfz ede Bö(yle) ‘âlî topu edip bende-i kemter gibi ………………. mi‘mâr ile târîh-i tâm Pek (met)în6 bir tabya oldu sedd-i İskender gibi 1243 Camiler Bozcaada’da halen ayakta olan Alaybey Camii ile Köprülü Mehmed Paşa Camii’dir. Köprülü Mehmed Paşa Camiinin kitabesi yoktur, ancak üzerinde yapılış tarihinin 1655 olduğu yazılıdır. Bugüne ulaşmayan diğer camiin ise Kalede kalıntıları görülebilmektedir. Alaybey Camii 2 Bu mısra Cengiz Orhonlu tarafından “Hazret-i Sultan Mahmud” şeklinde tamamlanmıştır, ancak eklenen ifadeler vezne uymamaktadır (Orhonlu 1969:146) 3 Bu mısraın kırık olan ilk kısmı Orhonlu tarafından “Arada [ bir] gösterince” şeklinde tamamlanmıştır (Orhonlu 1969: 146), ancak kitabede “gösterince” kelimesinden önceki harf ( r ) değildir, harflerin genel karakteristiğine bakarak (n) ya da (y) olduğu söylenebilir, bu durumda eksik kısım belki “ara yerden” olabilir. 4 Bu kelime Orhonlu tarafından [ kü] nûn şeklinde tamamlanmıştır (Orhonlu 1969:146) , ancak metinde (k) harfi görülmediği gibi kitabedeki noktalar, kelimede bir (b) harfi olduğunu göstermektedir 5 Mısraın ilk kelimesi Orhonlu tarafından “etdi” şeklinde okunmuştur (Orhonlu 1969:146) 6 Kitabede kırık olan bu kelime Orhonlu tarafından “zîbâ” olarak tamamlanmıştır (Orhonlu 1969:146), ancak hem vezne uymamakta hem de ebced hesabını aksatmaktadır. 102 Bozcaada Değerleri Sempozyumu (25–26 Ağustos 2008) Alaybey Camiinin inşa kitabesi yoktur, kemerli giriş kapısının ön ve arka yüzünde birer tamir kitabesi bulunmakla beraber bunlar tamamıyla kazınmış olduğu için tam olarak okunamamıştır. Bu sebeple bugüne kadar yapılan çalışmalarda caminin banisi ve inşa tarihi hakkında çok net bilgiler bulunmamaktadır. Orhonlu, kitabenin kazınmasından dolayı camii inşa ve tamir ettirenin isimlerini öğrenemediğimizi söylerken (Orhonlu1969: 147) Aygen, Hadimîzâde Ahmed Bey’in vakfiyesinden hareketle camiin Miralay Ahmed Ağa tarafından yaptırıldığını belirtir (Aygen 1985: 78). Vakıflar Genel Müdürlüğü Arşivinde bulunan 7115/1 numaralı kayda göre Miralay Ahmed Ağa 1115 tarihinde Bozcaada’da bir cami ve medrese vakfetmiştir. Bu iki vakıf kaydına dayanarak Alaybey Camiini Miralay Ahmed Ağa’nın yaptırdığını kesin bir şekilde söylemek mümkündür. Arka yüzdeki kitabede -kazınmış olmasına rağmen- yer yer bazı kelimeler okunabilmektedir (Res. 6). Tek tük okunabilen bu kelimelerden hareketle kitabenin metnini tesbit etmek mümkün olabilmiştir. Şöyle ki Cengiz Orhonlu, Şinasi Divanında Bozcaada’da tamir edilen bir camie hakkolunan bir kitabe metni verir ve mahallinde izine rastlanamadığını belirtir (Orhonlu 1969: 147). Kazınmış kitabeden tek tük okuyabildiğimiz kelimeler göstermektedir ki Orhonlu’nun bahsettiği kitabe, Alaybey Camii’nin giriş kapısının arka yüzündeki kitabedir. Dolayısıyla kitabeden anlaşıldığına göre Alaybey Camii, kapısından mihrabına kadar bütünüyle harab olmuş iken 1262 /1846 tarihinde Sultan Abdülmecit’in Kapdan-ı Deryalarından Ali Paşa tarafından yenilenmiş ve bu tamirin kitabesini de 19. yüzyıl Tanzimat şairlerimizden Şinasi Efendi yazmıştır (Şinasi 2005: 33). Bu kitabe Şinasi Divanında “Bozcaada’da kâ’in bir câmiin tamiri içindir ki mahalline hakkolundu” ifadesiyle yer almıştır. mefâ‘îlün mefâ‘îlün mefâ‘îlün mefâ‘îlün İmâmü’l-müslimîn Abdülmecîd Hân-ı keremkârın Mülûk-ı mü’minîn içre nazîri olmamış manzûr Odur şem‘-i münîr-i mahfel-ârâ-yı hilâfet kim Olur mihrâb-ı şevket pertev-i zâtı ile pür-nûr Olup her bendegân ol Dâver-i dîn-pervere pey-rev Nice âsâr-ı ecr-efzâya eyler sa‘y-ı nâ-mahsûr Ez-ân cümle müşîr-i yem-himem deryâ kapudânı7 Meberrâta dem-â-dem nâ’iliyyetle olur me’cûr Husûsâ bu ‘ibâdetgeh mine’l-bâbi ile’l-mihrâb Harâb olmuş iken tecdîde etdi himmet-i mevfûr 7 Orhonlu, bu mısraı “Ez ancümle müşîrim himem-i deryâ kapudânı” şeklinde vermiştir. S.147 103 Bozcaada Değerleri Sempozyumu (25–26 Ağustos 2008) Menâ’irden ezân te’zîn olundukça hemân Allah Ede ol câmi‘ü’l-hayrı mü’ebbed hasmını makhûr Şinâsî tâm târîhin cemâ‘at böyle vird etsin “Ali Paşa bu ra‘nâ secdegâhı eyledi ma‘mûr” (=1262) Kitabenin üst kısmında yer alan tuğra da tamamen kazınmıştır. Ön yüzdeki kitabede ise sadece 1307 tarihi kazınmayarak bırakılmıştır. Cengiz Orhonlu, herhalde yanlışlıkla bu tarihi 1321 olarak vermiş (Orhonlu 1969: 147), ondan aktaran Sadettin Aygen ve diğer kaynaklar da bu hatayı tekrarlamıştır (Aygen 1985: 78). Bu tarih, bize camiin 1307/1890’de yeniden tamir olunduğunu göstermektedir, ancak 2 sütun halinde yazılmış 4 beyitlik manzum kitabeyi okumak mümkün olamamıştır (Res. 7). Namazgâh Çeşmesi Bozcaada’da günümüze ulaşan en eski tarihli yapı kitabesi, Namazgâh Çeşme kitabesidir. Namazgâh çeşmesinin doğu cephesinde yer alan 4 beyitlik manzum kitabeden bu çeşmenin susuzluk sorununu çözmek amacıyla halk tarafından yaptırıldığı anlaşılmaktadır. Çeşmenin güney cephesindeki kitabe 1165 /1752 tarihli olduğunu göstermektedir (Res. 8-10). Cengiz Orhonlu, Tapu Arşivindeki evkaf defterini kaynak göstererek Öküz Mehmet Paşa’nın 16. yüzyıl başlarında Bozcaada’da bazı çeşmeler inşa ettirdiğini haber verir (Orhonlu 1972: 73). Sadettin Aygen de bu bilgiden hareketle Namazgâh çeşmenin onlardan biri olduğunu söyler (Aygen 1985: 84), ancak Öküz Mehmet Paşa 1619 yılında öldüğüne göre 1752 tarihli Namazgâh çeşmeyi onun yaptırmış olması mümkün değildir. Muhtemelen kitabenin okunamamış olmasından dolayı Aygen böyle bir hataya düşmüştür, yoksa ada halkının birleşerek bu çeşmeyi yaptırdığı ve herkesin yardımıyla bu suyun akıtıldığı kitabe metninden açıkça anlaşılmaktadır. fâ‘ilâtün fâ‘ilâtün fâ‘ilâtün fâ‘ilün İttifâk etdi cezîre halk(ı) kim hâl-i hayât Etdiler bu hayr(ı) kim hep olmaz ol aslâ (me)mât Ol resûlün kavline çün kıldılar her dem ‘amel Rûz-ı mahşerde şefâ‘at ede fahr-i kâ’inât Himmetiyle cümlenin mevc etdi bu mâ-yı revân Çeşme-i ayn-ı şifâdan gel gel iç âb-ı hayât Bu………..târîhin eyledi maksûdu kim “Eyleye Mevlâ bu çeşme sâhibin adın necât” 104 Bozcaada Değerleri Sempozyumu (25–26 Ağustos 2008) Güney cephedeki kitabe: Mâşâallah Ve mine’l-mâ’i külle şey’in hayyin8 1165 Kaynaklarda adada bugün depo olarak kullanılan 2 hamam bulunduğu ve bunların birinde bir kitabe olduğu yazmakla birlikte bu kitabeyi görmek mümkün olmamıştır (Orhonlu 1969:148; Aygen 1985: 83 ) Bozcaada Mezar Taşı Kitabeleri Bozcaada’da Alaybey Camii Haziresi, Aburga Ahmed Dede Mezarlığı, Değirmenlik Sokaktaki mezarlık olmak üzere 3 mezarlık tespit edilmiştir. Bunlar birer hazire olup Bozcaada’nın asıl Müslüman Mezarlığı günümüze ulaşmamıştır. Bunlardan başka Kalede ve ve Bozcaada Müzesi’nde sergilenen mezar taşları vardır. Bu 5 mekândaki toplam 55 mezar taşının9 14’ü Alaybey Camii Haziresinde, 12’si Aburga Ahmed Dede Mezarlığı’nda 3’ü Değirmenlik Sokaktaki mezarlıkta, 17’si Kalede, 9’u da Müzededir. Bu mezarlıklar arasında en iyi korunan, en bakımlı mezarlık, Alaybey Camii Haziresidir. Bu hazirede numaralandırılmış 14 mezar vardır, bunlardan biri kitabesizdir, muhtemelen sonradan baş ve ayakucuna düz bir taş dikilmiştir. Yakın bir zamanda hazireye başka bir yerde bulunmuş kırık bir mezar taşı getirilmiştir (Res. 11). Dolayısıyla şu an mezar kitabesi sayısı 14’tür. Mezarlar, baş taşı ve ayaktaşı birlikte olarak korunmuşlardır. Hazirede Sadrazam Halil Hamîd Paşa (Res. 12), Kapudân-ı Deryâ Hüsrev Paşa’nın Divan Efendisi Hâcegân-ı Divân-ı Hümâyûndan Seyyid Mehmed Emin Efendi, Sağ Kol Ağası Seyyid Yahya Ağa (Res. 13), Alaybeyi Câmii imam ve hatibi Hâfız Mustafa Nazif Efendi, Bozcaada Topçu Binbaşısı Morevî Mehmed Efendi (Res. 14), Müderris Yusuf Efendi (Res. 15), gibi önemli şahıslar ve Bohçaadalı Sağ Kol Ağasının hanımı Ümmügülsüm Hanım (Res. 16), Bozcaada naibi Saîd Efendi’nin hanımı Adeviyye Hanım gibi önemli şahısların hanımları bu hazirede yatmaktadır. Bozcaada, stratejik konumundan dolayı daima önemli bir ada olma özelliğini korumuş, aynı zamanda Osmanlı döneminde sürgün yeri olarak kullanılmıştır. Bu sebeple günümüze ulaşan az sayıda mezar taşında önemli isimlerle karşılaşmamız son derece doğaldır. Karşılaştığımız meslek grupları /unvanları da buna bağlı olarak sadrazam, divan efendisi, sağ kol ağası, imam-hatip, Dâhiliye Kolağası, Kal‘a Binbaşısı, Topçu Binbaşısı, müderris, nâib, tabur katibi, voyvoda, iç çukadar, kapudan, kale müdürü gibi askerî, mülkî erkândan ve ulamâ sınıfındandır. “Biz her canlı şeyi sudan meydana getirdik.” Kur’an, Enbiya:30 Toplam mezar taşı sayısı 57’dir, ancak Alaybey Camii haziresindeki mezar taşlarından birisi kitabesiz olduğu için sayıya dahil edilmemiştir. Yine Kalede 18 mezar taşına numara verilmesine rağmen 2 taş (K4+K9) birbirinin parçası olduğu için tek taş olarak sayılmıştır. 8 9 105 Bozcaada Değerleri Sempozyumu (25–26 Ağustos 2008) Aburga Ahmed Dede Mezarlığı’na adını veren şahıs hakkında kaynaklarda bilgi bulunamamıştır. Orhonlu, Köprülü Mehmed Paşa vakfiyesinde geçen “liman ağzında bulunan şüheda mezarları”nın Aburga Ahmed Dede mezarlığı olabileceğini söyler ve burada 10 kadar mezar bulunduğunu ifade eder (Orhonlu 1969:1449) (Res. 17) Değirmenlik Sokaktaki mezarlık büyük ölçüde yok olmuştur. Orhonlu, burada 20 kadar toprağa gömülü mezar taşı bulunduğunu haber verir ve açıkta olan 2 mezar taşından birinin metnini de aktarır (Orhonlu 1969: 144), ancak bugün görünürde sadece 3 mezar taşı vardır (Res. 18). 2006 yılında ziyarete açılan Bozcaada Müzesi’nde adanın muhtelif yerlerinde bulunup müzeye getirilmiş 9 mezar taşı sergilenmektedir. Bütün bu mezarlıklarda bulunan mezar taşlarından 26’sı erkek, 25’i kadın mezar taşıdır, 5 tanesinin isim kısmı kırık olduğu için mezar sahibinin cinsiyeti tespit edilememiştir. Mezar taşları 300 yıl öncesine uzanmakta olup en eskisi, üzerinde sadece tarih satırı bulunan kaledeki 1109 / 1697 tarihli kırık taş, en yenisi ise 1318/1900 tarihli Alaybeyi Câmii imam-hatîbi Mustafa Nazif Efendi’nin mezar taşıdır. 16 mezar taşının alt kısmı kırık olduğu için tarihini tespit etmek mümkün olamamakla birlikte adanın Türklerin hâkimiyetine geçtiği ilk dönemlerden kalma mezar taşlarının günümüze ulaşmadığı anlaşılmaktadır. 1311/ 1894 tarihli salnameden Bozcada’da bir tekke bulunduğunu öğreniyoruz, ancak bu tekke günümüze ulaşmadığı gibi mezar taşları arasında çok fazla sufi mezar taşına da rastlanmamıştır. Biri Alaybey Camii haziresinde (AC.11), diğeri Aburga Ahmed Dede mezarlığında (AA.4) bulunan 2 tane sufi mezar taşından da Bozcaada’daki tekke hakkında bilgi sahibi olamıyoruz, sadece birinci taşın sahibinin Kadirî tarikatine mensup olmasından hareketle tekkenin bir Kadirî tekkesi olduğunu söylemek mümkündür. Mezar taşlarından ölen kimsenin kimliği yanında kimi zaman kaç yaşında ve ne şekilde öldüğüne dair bilgilere de sahip olunabilmektedir. Bilhassa genç yaşta ölümler, mezar taşında “civân-ı nâzenîn”(K.1), “nev-civân” (K.6), “tazelikde” (M.9) “gençliğine yazık oldu” (AA.7) gibi ifadelerle belirtilmiş, bazen de daha kesin ifadelerle ölüm yaşı verilmiştir: “Nihâyet girmiş idim on yedi yaşıma” (AA.3) “Fânide altmış sekize ömrüm erdikde hemân” (AC.11) Hastalık (AC.6, AC.12, AA.3), şehadet (AA.11), boğulma (M.7), ya da doğum (D.2) gibi olağan dışı sebeplerle ölümlerin, geride üç körpe kuzunun bırakıldığı (AA.8), trajik ölümlerin de mezar taşında belirtildiğini görüyoruz. Mezar taşlarının 34’ü manzum, 8’i mensur olarak yazılmıştır, geri kalanların baş tarafı kırık olduğu için manzum veya mensur olduğu konusunda kesin bir şey söylemek mümkün değildir. Manzum metinlerin 29’u anonim mısralar olup hemen hemen her mezar taşında görmeye alışık olduğumuz şu ifadelerdir: 106 Bozcaada Değerleri Sempozyumu (25–26 Ağustos 2008) Ziyâretden murâd hemân du‘âdır Bugün bana ise yarın sanadır Fenâdan bekâya eyledi rıhlet Ede kabrini Hak ravza-i cennet Ecel geldi ana olmaz amân Cürmümü afv eyle yâ Rabbe’l-Mennân Beni kıl mağfiret ey Rabb-i Yezdân Bi-Hakk-ı ‘arş-ı a‘zam nur-ı Kur’ân Gelip kabrim ziyâret eden ihvân Edeler rûhuma bir fâtiha ihsân Nev-civânım gitdi cennet bağına Firâkı kaldı vâlideyni cânına Bazı önemli şahısların mezar taşında ise kendilerinin ölümü üzerine yazılmış özel manzumeler bulunmaktadır ki bunların son mısraı ebced ile mezar taşı sahibinin ölüm tarihini de vermektedir. Bozcaada’da sayısı 3 olan bu tür mezar taşları, ölen kişi hakkında daha ayrıntılı bilgi sahibi olmamızı sağlar. Örneğin elHac Ali Efendi’nin bir tarikate mensup olup 68 yaşında öldüğünü (AC.11), Adeviye Hanım’ın Bozcaada naibi Said Efendi’nin Hanımı ve çok iyiliksever olduğunu, M.8 numaralı taş sahibinin ise babası ve kardeşiyle kayıkta iken boğularak öldüğünü öğreniyoruz. Kitabe metinleri Alaybey Camii haziresi AC.1 Huve’l-Bâkî Sadr-ı a‘zam-ı sâbık10 merhûm ve mağfûr el-muhtâc ilâ-rahmeti rabbihi’l-Gafûr Halil Hamîd Paşa rûh-ı şerîfiyçün el-fâtiha Sene 1199 (1785) AC.2 Huve’l-Bâkî Kapudân-ı Deryâ Hüsrev Paşa 10 Cengiz Orhonlu, “esbak” kelimesini “sâbık” olarak okumuştur (Orhonlu 1969:141). 107 Bozcaada Değerleri Sempozyumu (25–26 Ağustos 2008) Hazretleri Divan Efendisi11 Hâcegân-ı Divân-ı Hümâyûndan merhûm ve mağfûr el-muhtâc ilâ-rahmeti rabbihi’l-Gafûr es-Seyyid Mehmed Emin Efendi rûhiyçün el-fâtiha sene 1240 (1824/25) AC.3 Huve’l-Hayyu’l-Bâkî Beni kıl mağfiret ey Rabb-i Yezdân Bi-Hakk-ı ‘arş-ı a‘zam nûr-ı Kur’ân Gelip kabrim ziyâret eden ihvân Edeler rûhuma bir fâtiha ihsân Merhûm Sağ Kol Ağası Es-Seyyid Yahya Ağa rûhuna fâtiha Fî 7 Rebî‘ü’l-âhir 1244 (17 Ekim 1828) AC.512 Huve’l-Bâkî Kimseye bâkî değildir çünki dehr-i bî-sübût Gel oku ihlâs ile bir fâtiha etme sükût Bak hakîkatle Muhammed merkadine ‘ibret al “Küllu nefsin fâniye v’allâhu Hayyun lâ-yemût” 13 Alaybeyi Câmi‘-i şerîfi imam ve hatîbi Merhûm el-Hâc Hâfız Mustafa Nazif Efendi ibn-i Ahmed Ağa’nın rûhiyçün fâtiha Fî 26 Muharrem sene 1318 AC.6 Huve’l-Bâkî Bu cihân bağına geldim bir meserret görmedim Derdime dermân aradım bir ilâcın bulmadım Geçip ömrüm görmedi aslâ sıhhat vücûdum Bir misâfir gibi gezdim ben de mihmân olmadım Sâbık Mühendishâne-i Beriye-i Hümâyûn Dâhiliye Kolağası olup Bozcaada 11 “hazretleri” kelimesi Orhonlu tarafından “hazretlerinin” şeklinde okunmuştur ( Orhonlu 1969:143). 12 AC.4 yazısızdır, ancak haziredeki mezar taşları daha önceden numaralandırılmış olduğu için bu numaralara uyulmuştur. 13 “Her can ölümlüdür, Allah, diridir ölmez.” 108 Bozcaada Değerleri Sempozyumu (25–26 Ağustos 2008) Topçu Binbaşısı Morevî Mehmed Efendi’nin rûhiyçün el-fâtiha Fî 13 S (Şa‘ban) 1285 AC.7 Huve’l-Hayyu’l-Bâkî Beni kıl mağfiret ey Rabb-i Yezdân Bi-Hakk-ı ‘arş-ı a‘zam nûr-ı Kur’ân Gelip kabrim ziyâret eden ihvân Edeler rûhuma bir fâtiha ihsân Bohçaadalı Yahyâ’nın oğlu merhûm Ali Bey rûhiyçün fâtiha Sene 1272 AC.8 Fenâdan bekâya eyledi rıhlet Ede kabrini Hak ravza-i cennet Bohçaadalı Sağ Kol Ağasının zevcesi merhûme Ümmügülsüm Hanım rûhuna fâtiha Fî 8 r 1250 AC.9 Beni kıl mağfiret ey Rabb-i Yezdân Bi-Hakk-ı ‘arş-ı a‘zam nûr-ı Kur’ân Gelip kabrim ziyâret eden ihvân Edeler rûhuma bir fâtiha ihsân Bozcaada Kal‘ası Binbaşısı merhûm Hacı Rüstem Efendi’nin rûhiyçün li’llâhi’l-fâtiha fî 31 Ağustos sene 1289 AC.10 Beni kıl mağfiret ey Rabb-i Yezdân Bi-Hakk-ı ‘arş-ı a‘zam nûr-ı Kur’ân Gelip kabrim ziyâret eden ihvân Edeler rûhuma bir fâtiha ihsân Müderrisîn-i kirâmdan Hâce Yusuf Efendinin rûhiyçün fâtiha Sene 1265 AC.11 Huve’l-Bâkî 109 Bozcaada Değerleri Sempozyumu (25–26 Ağustos 2008) Lâ… idim dilde nâmım nâmım sâdır İki ‘âlemde şânım el-Hâc Ali Efendi zâhir Fânide altmış sekize ömrüm erdikde hemân Gûşuma erdi sadâ gel dediler âhir Rehber ile bir tarîke etmiş idim intisâb Pîr-i üstâdım olupdur Hazret-i Abdülkâdir Meded ey cedd-i(?) resûl Ali’ye imdâd eyle Kapına kim ki gelir mahrûm olan pek nâdir O Gaffârı hesâb eyle bulagör anda sen târîh “Okuyan anlamaz anı olursa bî-riyâ şâ‘ir” Fî 2 Ramazan sene 1288 AC.12 fâ‘ilâtün fâ‘ilâtün fâ‘ilâtün fâ‘ilün Huve’l-Bâkî Emr-i Hakla dürlü emrâz geldi benim tenime Bulmadı sıhhat vücûdum sebeb oldu mevtime ‘Âkıbet erdi ecel rıhlet göründü cânıma Okuyup bir fâtiha irsâl edeler rûhuma Hem Muhammed Mustafa’nın aşkına Cürmümü afv eyleye ilâ-yevmi’l-kıyâm Merhûme Hanife Hanım rûhuna fâtiha Fî 12 Ramazan sene 1278 AC.13 Huve’l-Bâkî Dîde-i ibret ile bak ‘âlemin ahvâline Oldu hâlince hîç şâh u gedâ müstedâm İşte bu merhûme de terk-i fenâ eyledi Lutfuna mazhar edip eyleye Hak şâdkâm Zevce-i Sârim Efendi-i fezâ’il-sirişt Almış idi fazl ile nezd-i mevâlîde nâm Rûhunu şâd et birâder okuyup fâtiha Nâ’il-i rahmet ede seni de Rabb-i enâm 110 Bozcaada Değerleri Sempozyumu (25–26 Ağustos 2008) Çıkdı bir hâtif dedi cevher-i târîhini “Âişe Hanım ede kasr-ı cinânı makâm” Fî 27 Cemâziye’l-âhir 1282 AC.14 Âh mine’l-mevt Cezîre-i Bozcaada’nın Saîd Efendi nâ’ibi Adeviyye zevcesi Hanıma erdi nidâ “İrci‘î”14 emri gelince terk-i fânî eyleyip Nûş edip câm-ı ecelden eyledi ‘azm-i bekâ Çâre yokmuş ol Züleyhâ-iffete kıydı ecel Şâfi‘ olsun ki mahşerde Fâtıma hayrü’n-nisâ Dahi hulkı zât pek muhsine hanım idi Hudâ feyz-i rahmetinden dâ’imâ versin ziyâ Adeviyye ol şerîfe subh târîh-i cevheri “Ya‘ni cânân-ı yâr ile kılsın heman zevk (u) safâ” Fî yevmi’l-ahad 29 Rebî‘ü’l-evvel sene 1283 AC.15 ….p.ş oğlu (İb)rahim oğlu Seyyid …d rûhuna fâtiha Sene 1265 Aburga Ahmed Dede Mezarlığı AA.1 Huve’l-Bâkî Ecel geldi ana olmaz amân Cürmümü afv eyle yâ Rabbe’l-Mennân Mağfiret kıl olmasın hâli yaman Mazhar-ı nûr-ı şefâ‘at kıl her zamân Merhûme ve mağfûre Şerife Hanife 14 Kur’an, Fecir:28. ayetin ilk kelimesi olup ayetin tamamı “sen O’ndan O senden razı olarak Rabbine dön” anlamındadır. 111 Bozcaada Değerleri Sempozyumu (25–26 Ağustos 2008) Hatun rûhuna fâtiha Sene 1221 AA.2 Huve’l-Bâkî Beni kıl mağfiret ey Rabb-i Yezdân Bi-Hakk-ı ‘arş-ı a‘zam nûr-ı Kur’ân Gelip kabrim ziyâret eden ihvân Edeler rûhuma bir fâtiha ihsân Merhûm ve mağfûr Genc Ali Ağanın rûhiyçün (fâtiha) Sene 1129 AA.3 Âh mine’l-mevt Nihâyet girmiş idim on yedi yaşıma Bir onulmaz derd-i derûn geldi benim başıma Tali‘im imiş ta ezelden böyle çalınmış kalem Doyamadım babam anam ve hem karındaşıma Ziyâretden murâd hemân bir du‘âdır Bugün bana ise yarın sanadır Bozcaada Kal‘ası Tabur Kâtibi Ahmed Efendi’nin Kerîmesi Emine Naciye Hanımın rûhuna fâtiha Fî 22 Rebî‘ü’l-evvel 1291 AA.4 Huve’l-Bâkî Bohçaada Liman Re’îsi El-Hâc Hüseyin Ağa’nın Kerîmesi merhûme Dervişe Zeyneb Hatun rûhuna fâtiha Sene 126215 AA.5 Huve’l-Bâkî 15 4. satırdan itibaren toprağa gömülü olarak bulduğumuz bu taş, görünen kısmından hareketle Orhonlu tarafından “Bohcaada Liman Re’îsi El-Hâc Hüseyin Ağa”nın mezar taşı olarak değerlendirilmiştir. (Orhonlu 1969: 145) 112 Bozcaada Değerleri Sempozyumu (25–26 Ağustos 2008) Fenâdan bekâya eyledi rıhlet Ede kabrini Hak ravza-i cennet Sâbıkan Yunda voyvodası Merhûm İsmail Ağa Rûhiyçün fâtiha Sene 1261 AA.6 Âh mine’l-mevt Gelip kabrim ziyâret eden ihvân Edeler rûhuma bir fâtiha ihsân Kasab başı Hasan Paşa Efendimizin iç çukadarı merhûm Seyyid Ârif Mehmed Ağa rûhuna fâtiha Sene 1239 AA.7 (kırık)……… hemân Anın derdinden perîşân oldu hem Dürlü dürlü derde düşdü o civân Vâlidesi hem ‘ıyâli ehl-i belde ağladı Gençliğine yazık oldu uçdu elimden hemân Sen sabırlar ver İlâhî cümlemize yâ Kerîm Çün rütbesiyle hatm ediben müste‘ân Merhûm Çeşmli16 Seyyid Hüseyin Beşe rûhuna fâtiha sene 1224 AA.8 Âh mine’l-mevt Lutf ile meskenim kıl yâ Hudâ bâğ-ı cinân Râzıyım her emrine yâ Rab eyledim teslîm-i cân Almadım dünyâda murâdım nâ-murâd oldum bugün Vere cennetde murâdım bana Hallâk-ı cihân Dâr-ı dünyâda durur iken gül gibi nâzik tenim Ansızın geldi ecel hîç vermedi bir dem amân 16 Orhonlu tarafından “Çeşmeli” olarak okunmuştur. (Orhonlu 1969:144) 113 Bozcaada Değerleri Sempozyumu (25–26 Ağustos 2008) Üç körpe kuzularım bırakdım yetîm Hem anam hem ıyâlim eylesinler âh (u) figân Kim gelip kabrim ziyâret eden ihvân Edeler rûhuma bir fâtiha ihsân (kırık)… Kapudanın zevcesi merhûme Şerîfe …. AA.9 Merhûme Hadice binti Es-Seyyid Ali çelebi Rûhuna el-fâtiha Sene 1156 AA.10 … Merhûm Tozlu … AA.11 … Kalmadı vaktim vasiyet edeyim Verdi Hak bana şehâdet devleti Kara Îbrahim oğlu Halil … AA.12 …. Ziyâret eyleyen ahbâbını her dem Ki cürmüm hadden aşmışdır ola ki ‘afv ede Rahmân Mısır kapudanlarından Kara Muslî-zâde Hasan Kapudan’ın zevcesi merhûme Hâfize Hatun rûhuna fâtiha Fî 8 Ramazan sene 1265 Değirmenlik Sokaktaki Hazire Cengiz Orhonlu’nun varlığını haber verdiği 20 kadar toprağa gömülü mezartaşı gibi 1281 tarihli Terzi Veli oğlu Süleyman’a ait taş da bugün ortada yoktur (Orhonlu 1969: 144). D.1 Huve’l-Bâkî 114 Bozcaada Değerleri Sempozyumu (25–26 Ağustos 2008) Çün ecel geldi a(na olmaz amân) Cürmümü afv eyleye yâ (Rabbe’l-Mennân) Mağfiret kıl olmasın (hâli yaman) Mazhar-ı nûr-ı şefâ‘at kıl (her zamân) (İm)roz adasının müd(îri) El-Hâc Abdullah Ağa (rûhuna) Fâtiha fî 25 Şevval sene 126817 D.2 Âh mine’l-mevt Hamlini vaz‘ eylemişken eyledi terk-i fenâ Ol Habîbin aşkına mağfiret kıl yâ Rabbenâ Hacı Ali Kapudan’ın kerîmesi Şerife Hadice Hanım’ın rûhuna fâtiha Fî 15 CA sene 1277 D.3 Huve’l-Bâkî (silik) Ağlasın … … … … oğlu Süleyman Re’îs Kerîmesi Şerife Hadice Hanım Rûhiyçün fâtiha Fî 27 Muharrem sene 1266 Kalede Sergilenen Mezar Taşları K1 Bu civân-ı nâzenînin merkadidir bu mezâr Hâke yeksân eyledi Nazik tenin rûzgâr Merhûm Kerîme rûhuna El-fâtiha 17 Rüzgarın etkisiyle kitabenin sol yarısı yukarıdan aşağıya doğru siliktir. 115 Bozcaada Değerleri Sempozyumu (25–26 Ağustos 2008) …. K2 Ali Derdine dermân Bulunmayan murâdına Ermeyen merhûme Fâtıma rûhuna Fâtiha sene 1141 K3 Târîhimiz tahrîr olundu mezârım Taşına / bir fâtiha okuyan Olsun resûle âşinâ/ merhûme Ve mağfûre Â’işe Hatun Rûhuna fâtiha sene 1180 K4 + K9 Huve’l-Bâkî (Beni) kıl mağfiret ey Rabb-i Yezdân … … Hacı… Osman Efendi’nin zevcesi Hanife Hanım rûhuna Fâtiha fî 22 Muharrem sene 1291 K5 …. Kerîmesi merhûme Hanife Hatun Rûhiyçün fâtiha Fî 10 Ramazan sene 1267 K6 Nev-civânım gitdi cennet bağına Firâkı kaldı vâlideyni cânına Merhûme ve mağfûre Emine Kadın rûhuna El-fâtiha Sene 1173 116 Bozcaada Değerleri Sempozyumu (25–26 Ağustos 2008) K7 Huve’l-Hallâku’l-Bâkî Merhûm ve mağfûr İlâ-rahmeti Rabbihi’l-Gafûr (Ada?)lı Mehmed oğlu Ali Re’îs rûhuna fâtiha Sene 1173 K8 … (merh)ûm ve mağfûr ..la Hasan Bey (rû)huna fâtiha Sene 11… K10 …. Em …. Rûhuna fâtiha Sene 1186 K11 Merhûm ve mağfûr El-muhtâc ilâ-rahmeti Rabbihi’l-Gafûr … K12 … El-fâtiha Sene 1184 K13 …. (Târîhimiz tahrîr olundu mezârım taşına Bir fâtiha okuyan olsun)18 resûle âşinâ Merhûm ve mağfûrun leh Küçük Arabacı (el-Hacı?) Mustafa Rûhuna fâtiha Sene 1191 K14 … 18 Kitabenin üst kısmı kırık olmakla beraber çok rastlanan bir metin olması dolayısıyla eksik ifadeler tamamlanmıştır. 117 Bozcaada Değerleri Sempozyumu (25–26 Ağustos 2008) Karabaş kızı merhûm Hanife Hatun rûhuna Fâtiha sene 1216 K15 Âh mine’l-mevt Adana vilâyeti Mut kazâsına tâbi‘ …. Karyesinden Bozcaada Kal‘a-i …. K16 … Mustafa Çavuş’un kerîmesi Merhûme Fâtıma Monla rûhuna Fâtiha sene 1215 K17 ..... A‘zâlarımı topra(k) … içre cezâ kıldı … merhamet ol … …. K.20 …. 1109 Bozcaada Müzesinde Bulunan Mezar Taşları M.1 …. Cennet-mekân FirdevsÂşiyân merhûm Ali Rûhiyçün el-fâtiha Fî 15 Şa‘bân sene 1225 M.2 … Almadım dünyâda murâdım nâ-murâd oldum bugün Cennetde vere murâdım Hâlık-ı Rahm(ân) Uzun Mehmed oğlu Mustafa (rûhiyçü)n fâtih(a) 118 Bozcaada Değerleri Sempozyumu (25–26 Ağustos 2008) … M.3 … ll..z oğlu n.d kızı merhûme M.4 Merhûm Hacı Osman Rûhuna Fâtiha Sene … M.5 … …. Merhûm ve mağfûr … M.6 … …si Mehmed … Merhûme ve mağfûre Şerife Hanım rûhuna Fâtiha sene 1171 M.7 Âh mine’l-mevt Bir kayık içinde pederim hem karındaşımla âh Gark olup ‘azm-i cinân etdik hemân … geldikde bahâne eyleyip … ……………………………….vân M.8 Huve’l-Bâkî Târîhim tahrîr ol(undu ) Bu mezârım taşına Fâtiha .. şerîfe .. …kırık 119 Bozcaada Değerleri Sempozyumu (25–26 Ağustos 2008) M.9 Huve’l-Hallâku’l-Bâkî Gezerek geldi bu vîrâneye Gezerek gelme fikr et sen de Sanma ey nûr-ı basar mevti .. Ne olursun bir kerecik ayağın .. Tâzelikd(e) dâr-ı bekâya giden Merhûme ve mağfûrun lehâ Râbi‘a Monla Hanım Rûhiyçün fâtiha Sene 1200 SONUÇ Bilindiği üzere Bozcaada’daki Osmanlı eserleri üzerine ilk ve en kapsamlı çalışmaları merhum Cengiz Orhonlu yapmıştır, kendisini rahmet ve minnetle anıyoruz. Ancak kısa bir sürede imkânsızlıklarla tamamladığı çalışmalarında bir takım eksik ve yanlışlıklar da mevcuttur. Daha sonra bu konuda yazılan eserler ise daha çok derleme niteliğinde olup Orhonlu’nun ortaya koyduğu bilgileri –yanlış ve eksikleriyle- tekrarlar mahiyettedir. Sempozyum dolayısıyla yaptığımız çalışma ile Bozcaada kitabeleri, ilk kez bir bütün olarak ele alınmış ve –yıpranmışlıkları dolayısıyla okunamayanlar müstesnailmî yayın esaslarına uygun bir şekilde ortaya konmuştur. Bu metinlerin ortaya konması ve buna paralel olarak yapılan arşiv çalışmaları sonucunda Bozcaada’daki Osmanlı eserleriyle ilgili bazı bilinmeyenler ya da şüpheli bilgiler aydınlığa kavuşmuştur. Bu çerçevede; · Alaybey Camii’nin 1155 /1701 tarihinde Miralay Ahmed Ağa tarafından yaptırıldığı, · 1262 /1846 tarihinde Sultan Abdülmecit’in Kapdan-ı Deryalarından Ali Paşa tarafından tamir edilerek kitabesinin Şinasi tarafından yazıldığı, · 1307/1890’da yeniden tamir edildiği · Namazgâh çeşmenin Öküz Mehmed Paşa değil halk tarafından yaptırıldığı açıklığa kavuşmuştur. Manzum kitabeler anonim ve anonim olmayan şiir tarihimize de ışık tutmaktadır. Özellikle bugün bilinmeyen, belki şöhreti yaşadığı çevreyle sınırlı kalmış pek çok mahalli şairin varlığı kitabeler vasıtasıyla ortaya çıkabilir. Nitekim Bozcaada Kalesi kitabesinde manzumesi bulunan Aynî, edebiyat tarihlerinde ve biyografik eserlerde adı geçmeyen bir şairdir, belki Çanakkale bölgesinde yetişmiş bir şair olabilir. Kitabelerden elde edilen verilerin vakfiyeler, nüfus ve tapu kayıtları, şer’iye sicilleri ve salnameler gibi arşiv belgeleriyle desteklenmesi halinde Bozcaada’nın tarihi hakkında pek çok yeni bilgiye ulaşılabilecektir. 120 Bozcaada Değerleri Sempozyumu (25–26 Ağustos 2008) KAYNAKLAR Aygen, M.S. 1985 Bütün Yönleriyle Bozcaada. Afyon: Türkeli Matbaası. Orhonlu, C. 1969 “Bozcaada’da Türk Eserleri Ve Kitâbeleri”, Türk Kültürü 86: 139-149 Orhonlu, C 1972 “1657 Tarihli Bozcaada Tahriri ve Adadaki Türk Eserlerine Ait Bazı Notlar”, TD 26: 67-74 Orhonlu, C. 1992 “Bozcaada”, TDV İslam Ansiklopedisi 6: 317-319 Parlatır, İ., Çetin, N. 2005 Şinasi Bütün Eserleri, Ankara 2002 Türk Tarihinde Bozcaada (koordinatör Adem Gülmek), Pîrî Reis, 1988 Kitâb-ı Bahriye, Kültür ve Turizm Bakanlığı ile Tarih Araştırmaları Vakfı Yayını 121 Bozcaada Değerleri Sempozyumu (25–26 Ağustos 2008) Resim 1. Bozcaada Kalesinin genel görünümü Resim 2. Kalenin ana giriş kapısı kitabesi 122 Bozcaada Değerleri Sempozyumu (25–26 Ağustos 2008) Resim 3. Kalenin liman kapısı kitabesi Resim 4. Kale avlusunda sergilenen tuğra 123 Bozcaada Değerleri Sempozyumu (25–26 Ağustos 2008) Resim 5. Kalede Sergilenen Tabya Kitabesi Resim 6. Alaybey Camii giriş kapısının arka yüzündeki kazınmış tamir kitabesi 124 Bozcaada Değerleri Sempozyumu (25–26 Ağustos 2008) Resim 7. Alaybey Camii giriş kapısının ön yüzündeki kazınmış kitabe Resim 8. Namazgah Çeşmesi 125 Bozcaada Değerleri Sempozyumu (25–26 Ağustos 2008) Resim 9. Namazgâh çeşmesinin doğu cephesinde yer alan kitabe Resim 10. Namazgâh çeşmesinin güney cephesinde yer alan kitabe 126 Bozcaada Değerleri Sempozyumu (25–26 Ağustos 2008) Resim 11. Alaybey Camii haziresine sonradan getirilen mezar taşı Resim 12. Halil Hamid Paşa’nın mezarı 127 Bozcaada Değerleri Sempozyumu (25–26 Ağustos 2008) Resim 13. Sağ Kol Ağası Seyyid Yahya Ağa’nın mezar taşı Resim 14. Bozcaada Topçu Binbaşısı Morevî Mehmed Efendi’nin mezar taşı 128 Bozcaada Değerleri Sempozyumu (25–26 Ağustos 2008) Resim 15. Müderris Yusuf Efendi’nin mezar taşı Resim 16. Bohçaadalı Sağ Kol Ağasının hanımı Ümmügülsüm Hanım’ın mezar taşı 129 Bozcaada Değerleri Sempozyumu (25–26 Ağustos 2008) Resim 17. Aburga Ahmed Dede Mezarlığı Resim 18. Değirmenlik Sokaktaki mezarlık 130 HALİL HAMİD PAŞA VE HAZİRESİ Hamit ER Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi İlahiyat Fakültesi ÖZET Halil Hamid Paşa on sekizinci yüzyılda Osmanlı’nın yetiştirdiği en önemli sadrazamdır. Devletin çöküş deminde doğru ve başarılı icraatlarla dikkati çekmiştir. Ancak döneminde kendisi hakkında entrikalar ve kıskançlıklar yüzünden önce görevinden alınmış ve ardından Çanakkale Bozca Ada’da öldürülerek bedeni buraya defnedilmiştir. Başı ise kesilerek İstanbul’a götürülmüş ve teşhir edilmiştir. Yapmış olduğu onca başarılı işler karşılığında kafasını vermiştir. Anahtar kelime: Halil Hamid Paşa, Bozcaada, on sekizinci yüzyıl ABSTRACT Halil Hamid Pasha one of the most importand sadrazam-primeminester in Otaman in eighteen century. He attracted attention with his rigth idea and to solve problems in his era during collapse of Otoman Empire. But in his time, because of some political gassip and intrigue and jelous, first he lost his position and than he was killed in Chanakkale-Island of Bozca: His head was cut and taken away to pillorying in Istanbul.And his body was buried in the mid-yard of Alaybay mosque. He payed with his head as a cosf for his sucsess and work hard for the state. Key words: Halil Hamid Pasha, Bozcaada , eighteenth century Halil Hamid Paşa 1220 H/1736 M yılında Isparta’da doğdu. Babası Hacı Mustafa Efendi, Annesi Zeynep Hanım’dır. İlk olarak Isparta’ya gelip yerleşen dede Ali Ağa’dır. Kendisi Isparta mutasarrıfı olan Çelik Mehmed Paşa’nın Hazinedârlığını ve Kethüdalığını yapmıştır. Halil Hamid Paşa’nın babası Hacı Mustafa Efendi ise serbest tüccarlık yapmakta idi. Halil Hamid Paşa küçük yaşta iken, babası (muhtemelen oğlunun eğitimi için olsa gerek) İstanbul’a göçer ve buraya yerleşir. Halil Hamid Paşa’nın eğitiminin detayı hakkında yazılan kaynaklarda açıklayıcı bilgiye sahip değiliz. Muhtemelen liseyi bitirdikten sonra, Bâbıâli Divan Kalemi’ne katip olarak işe başladı. Son derece zeki ve başarılı olan Halil Hamid Paşa çalıştığı her birimde başarısından dolayı övgü aldı ve desteklendi. Özellikle imparatorluğun dışişleri bölümünün hemen her kademesinde çalıştı. Halil Hamid Paşa 1768’de Âmetci oldu. (Âmetci: Bâbıâli ve Divân-ı Hümayun’dan hükümdara Bozcaada Değerleri Sempozyumu (25–26 Ağustos 2008) sunulan tüm yazıları götüren ve bu büroyu yöneten kişi). Sonrasında sadrazam kethüdası olan Halil Hamid Paşa, I. Abdülhamid’in övgü ve takdirini kazandığından, 1782’de Sadrazam oldu. Halil Hamid Paşa bu sadrazam olduğu dönemde son derece karışık ve hızlı bir düşüşün yaşandığı dönemdi. Yedi senede sekiz sadrazam değişmiş, göreve gelenler içinde bulundukları karışıklıktan bir türlü kurtulamayıp işlerin daha kötüye gitmesine sebep olmuşlardır. On sekizinci yüzyılın başından itibaren devlet büyük bir açmazın içerisine girmiştir. 1699’da Karlofça, 1714’de Pasarofça anlaşmaları ile artık imparatorluğun batı karşısında geri kaldığını ve bir şeyler yapılmazsa bunun devam edileceği anlaşılmış oldu. Bu yüzyılda yetişmiş olan sadrazamlardan içinde bulunulan hassas durumu en iyi anlayan, ıslahat ve yenilikler yapmak isteyenlerin en başta geleni Halil Hamit Paşa olmuştur. Kendisinden önceki sadrazamlardan olan Damat İbrahim Paşa devletin modernleşmesi ve her alanda gelişmesi için çok çaba sarf etmiş ve bir hayli mesafe almıştı. Ancak yaptığı tüm bu işler karşılığında (o dönemde birçok gayretli devlet adamı ve Padişahta olduğu gibi) canından olmuştur. Aradan geçen zaman içerisinde tüm bu yapılan işler bozulmuş ve olduğundan daha kötüye gitmiştir. Girdiği her savaşta yenilgiye uğrayan Osmanlı, askerî alanda yaşadığı çöküş yanında idar3i, siyasi, ekonomik, ilmî ve sosyal alanların hemen hepsinde durum aynı idi. Devlet içişlerinde bazı valilere söz geçiremiyordu. Halil Hamid Paşa sadrazam olunca ilk iş olarak, sınır boylarında bulunan askerlere çeki-düzen vermiş, sınırdaki kalelerin tamir ve bakımlarını yaptırmıştır. Buralarda bulunan kalelerin lazım eksikliğini gidermiş ve yiyecek yönünden ambarlarını doldurmuştur. Yakın gelecekte kaçınılmaz olacak savaşa hazırlıklar tamamlanmaya çalışılmıştır. İlk bozgundan sonra toparlanabilmek için geri planda olan büyük merkezlerdeki kaleleri de aynı yönden takviye ettirmiştir. Halil Hamid Paşa’nın en mühim askerî icraatlarından biri Sürat Topçu Ocağı’nı canlandırması olmuştur. Gerek bu ocağın ve gerekse Mühendishane-i Berri Hümayun okuluna Fransa’dan eğitici subaylar getirtmiş ve batılı anlayışta askeri eğitmiştir. Ruslara karşı dengelemek için Fransa ile ilişkileri daima iyi tutmaya çalışmıştır. Askerî okul olan Hendesehane’yi açmış ve burayı faaliyete geçirmiştir. Bunun yanında devlet içerisinde son derece hassas olan yeniçerilere el atmıştır. Görev yapmayıp, orada burada geçimini sağlayan yeniçerilerin işlerine son vererek maaşlarını kesmiştir. Böylece üçte iki yeniçeriyi tasfiye etmiş ve kalanların maaşlarını artırmıştır. Halil Hamid Paşa ekonomik yönden kötüye giden durumun düzeltilmesi için de bir dizi radikal kararlar almıştır. Dışardan gelen mallara kota uygulaması başlatmış, israfı önlemek için şaşalı giyinmeme ve yerli malının kullanılması konusunda ferman çıkartmıştır. Ancak sonunda Sadrazam Halil Hamid Paşa, padişahın nezdinde kazandığı saygınlığı kıskanan Cezayirli Hasan Paşa’nın başı çektiği siyasal düşmanlarının entrikalarına kurban oldu. Sadrazamın yaşlı ve hasta olan I. Abdülhamid’in yerine genç ve aydın görüşlü Şehzade Selim’i geçireceği söylentileri yayıldı ve Halil Hamid Paşa sadrazamlıktan azledildi.(Shaw1982: I, 348) III. Selim dönemi Osmanlı’da 132 Bozcaada Değerleri Sempozyumu (25–26 Ağustos 2008) reformun ve modernleşmenin dönüm noktası olmuştur. Ancak o da bu hizmetlerin karşılığını başı ile ödemiştir. (Er 1999: 116). İki yıl dört ay kadar sadrazamlığını çok başarılı bir şekilde sürdüren ve bizzat I. Abdülhamid’in hizmetlerinden duyduğu memnuniyeti çeşitli vesilelerle gözler önüne serdiği Halil Hamid Paşa, 20 Nisan 1785 gecesinin sabaha yakın bir vaktinde evinden alındı, elinden kendisinden Sadaret mührü istendi ve tüm mallarına el kondu. Oradan Gelibolu’ya sevk edildi. (Uzunçarşlı 1936: 239; Beydilli: 316–318.). Burada ikamet ederken kendisine Cidde ve Habeş ilavesiyle Mekke Seyhüleminliği verilmiş ve hazırlıklarını yapmak üzere Bozca adaya gitmesi tavsiye olunmuştur. Kendisine Bozca Ada’dan alınıp İstanköy’e oradan da İskenderiye’ye götürüleceği bildirilmiştir. (Uzunçarşılı 1936: 242.) Ancak dedikodular yüzünden bu görevinden de azledilir ve Bozca Ada’da öldürülür ve başı İstanbul’a götürülür. Orta Kapı’ya asılıp teşhir olunur. Bedeni bozca Ada Alaybey Camii bahçesine defnedilir. Başı ise Karacaahmet yakınlarında bulunan aile mezarlığına gömülür. (Laqueur 1997: 121– 123). Burada aile mezarlığı hakkında yeterli bilgi bulunmaktadır. Adı geçen dedikodularda Halil Hamid Paşa ile birlikte hareket ettiği gerekçesi ile yakın görüştüğü dostlarından Şeyhülislam Dürrîzâde Mehmed Efendi, Mazul Yeniçeri Ağası Yaya Ağa ve Vezir Raif İsmail Paşa da görevlerinden azledilerek aynı akıbete uğramışlardır. HALİL HAMİD PAŞA’NIN MEZARI VE HAZİRESİ Halil Hamid Paşa öldürüldükten sonra bedeni Alaybey Camii’nin iç avlusunda oluşturulan hazireye defnedilmiştir. Tarihlerden anlaşıldığı üzere buraya ilk o defnedilmiştir. Bu hazireye daha sonra on küsur daha defin yapılmıştır. Bazı mezar taşları da kaybolmasın ve tahrip edilmesin diye daha sonra buraya getirilmiş olmalıdır. Şu an burada on dört mezar taşı bulunmakta olup on üçünün kime ait olduğu bilinmektedir. Bunlar sırası ile Sadrazam Halil Hamid Paşa, Divan Efendisi Seyyid Mehmed Emin Efendi, Hacı Hafız Mustafa Nazif Efendi, Topçu Binbaşısı Mehmed Efendi, Ali Bey, Sağ Kolağasının zevcesi Ümmü Gülsüm Hanım, bozca Ada Kalesi binbaşısı Hacı Rüstem Efendi, Müderris Hoca Yusuf Efendi, Hacı Ali Efendi, Hanife Hanım, Sırım Efendisinin zevcesi Aişe Hanım ve Said Efendinin zevcesidir. Halil Hamid Paşa haziresi caminin iç avlusunda olma özelliği ile nadir konumdadır. Çünkü Türkiye genelindeki camilerin iç avlusunda tek veya iki mezar bulunanı var ancak hazire şeklinde olanı yoktur. Hazirenin yakın zamanda elden geçtiği ve iyi olmasa da bazı mezarların tamir gördüğü ortadadır. Hali hazırda bir bahçe olarak iyi bakıldığı izlenimi vermekle birlikte, bir hazire-mezarlık olması bakımından, tarihi kıymete sahip olan bu mekanın kendi usulleri dâhilinde profesyonelce yapılması gerekmektedir. Aksi takdirde mezarların hızlı bir şekilde tahrip olması kaçınılmazdır. Önem azeden dört mezar taşının latinize ederek aşağıda veriyorum. 133 Bozcaada Değerleri Sempozyumu (25–26 Ağustos 2008) Halil Hamid Paşa’nın Mezar Taşı Hüvelbâkî Sadrazam-ı esbak Merhum ve mağfur el-muhtâc İl3a rahmet*i Rabbihî’l-gafûr Halil Hamid Paşa ruh-ı Şerifi içün el-fatiha Sene 1199 Divan Efendisi Seyyid Mehmed Emin mezar taşı Hüvelbâki Kaptanıderya Hüsrev Paşa Hazretlerinin Divan Efendisi Hâcegân-ı Divân-ı Hümayündan Merhum ve mağfur el-muhtaç İlâ rahmet-i Rabbihi’l-gafûr Es-Seyyid Mehmed Efendi Ruhiçün el-fatiha Sene 1240 Seyyid Yahya Ağa’nın mezar taşı Hüve’l-hayyülbâki Beni kıl mağfiret ey Rabbi’l-Yezdan Bi hakk-ı arş-ı ağzam nur-ı kur’an Gelüp kabrim ziyaret eden ihvân Edeler ruhuma bir fatiha ihsan Merhum sağ Sağ Kol ağası Es-Seyyid Yahya Ağa ruhuna fatiha 7Rabîü’l-ahir sene 1244 Müderris Hoca Yusuf efendi’nin mezar taşı: Hüvelbâki Beni kıl mağfiret ey Rabb-i Yezdan Bi hakk-ı arş-ı ağzam nur-ı Kur’an Gelip kabrim ziyaret eden ihvan Edeler ruhuma bir fatiha ihsan Müderrisîn-i kirâmdan Hâce Yusuf Efendinin ruhiçün fatiha Sene 1265 134 Bozcaada Değerleri Sempozyumu (25–26 Ağustos 2008) KAYNAKÇA Shaw, Stanfort 1982 Osmanlı İmparatorluğu ve Modern Türkiye. İstanbul. E Yayınları. Er, Hamit 1999 Osmanlı Devleti’nde Çağdaşlaşma ve Eğitim. İstanbul. Rağbet Yayınları. Uzunçarşlı, İsmail Hakkı 1936 “Sadrazam Halil Hamid Paşa.”Türkiyat Mecmuası V, 213–268. Beydilli, Kemal, “Sadrazam Halil Hamid Paşa” TDV İslam Ansiklopedisi XV. 316– 318 Laqueur, Hans-Peter 1997 Hüvel-Bakî İstanbul’da Osmanlı Mezarlıkları ve Mezat Taşları, 121–123. İstanbul. Tarih Vakfı Yayınları 135 Bozcaada Değerleri Sempozyumu (25–26 Ağustos 2008) Resim 1 Resim 3 Resim 2 Resim 4 136 Bozcaada Değerleri Sempozyumu (25–26 Ağustos 2008) Resim 5 Resim 7 Resim 6 Resim 8 137 Bozcaada Değerleri Sempozyumu (25–26 Ağustos 2008) Resim 9 Resim 10 138 Bozcaada Değerleri Sempozyumu (25–26 Ağustos 2008) Resim 11 Resim 12 139 Bozcaada Değerleri Sempozyumu (25–26 Ağustos 2008) 140 ORGANİK ŞARAP ÜRETİMİ VE ÖNEMİ Selma GÜVEN Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Gıda Mühendisliği Bölümü ÖZET Günümüzde, gıda maddelerine üretimleri sırasında bazı yararlar sağlamak üzere uygulanan gıda katkı maddelerine insan sağlığı açısından risk oluşturduğu gerekçesiyle endişeyle bakılmakta ve gıda katkı maddeleri uygulanmadan elde edilen ürünlere özel bir önem verilmektedir. Organik veya ekolojik olarak tanımlanan bu gıda ürünleri arasında şarap da bulunmaktadır. Organik olarak yetiştirilmiş üzümden organik şarap elde edilmektedir. Ancak, sadece üzümün organik olması yetmemekte üretim teknolojisinde de bazı değişiklikler yapmak gerekmektedir. Bu değişikliklerin başında da şarap üretiminde aktiviteleriyle çok önemli olan ve hemen her aşamada başvurulan kükürt dioksit katkısı gelmektedir. Bu bildiride organik şarap üretim akışı, ülkemizde organik şarap, ürünlerin sertifikalandırma ve etiketlenmeleri ile dünyada ve ülkemizde organik şarap üretiminin önemi üzerinde yapılan araştırmalar incelenen konular arasında yer almaktadır. Anahtar kelimeler: Organik, Ekolojik, Şarap, Duyusal özellik ABSTRACT Nowadays, there are some concerns associated with human health risks on food additives used in food products during production to provide some benefits and foods without food additives have gained a special importance. Wine is among the food products as referred “organic foods” or “ecological foods”. Organic wine is produced from only grapes which are grown in organic conditions. However, other than organic grape, it is also necessary to make some changes in production technology. The major change is addition of sulfur dioxide which has an important role and commonly used in wine production. In this paper, organic wine production line, organic wine in Turkey, certification and labelling of products and also importance of organic wine production in Turkey and in the World are the subjects investigated. Keywords: Organic, Ecological, Wine, Sensory characteristic GİRİŞ Gıda endüstrisinde; kalite iyileştirme, besin değerini arttırma, muhafaza etme vb. amaçlarla kullanılan gıda katkı maddelerinin, insan sağlığında risk oluşturabileceği günümüzde özel bir önem taşımaktadır. Bu nedenle günümüz pazarları ve marketlerinde gıda katkı maddesi uygulanmamış üretimi gösteren “organik veya ekolojik ürün” söylemleri, etiketleri ve hatta reyonları dikkati Bozcaada Değerleri Sempozyumu (25–26 Ağustos 2008) çekmektedir. Geleneksel ürünle organik ürün arasındaki farkı kabaca anlamaya çalıştığımızda; geleneksel üretimde verim ve kalite artışının, organik üretimde ise sağlık ve kalite artışının hedeflendiğini görüyoruz. Organik gıda üretimlerinde bazen sadece organik yetiştirilmiş hammadde yeterli olduğu halde, örneğin; organik domates salçası üretiminde olduğu gibi, organik şarap vb. elde edileceği zaman ise sadece şaraplık üzümün organik olması yetmemekte üretim teknolojisinde de bazı değişiklikler yapmak gerekmektedir. Organik üzüm yetiştiriciliğinde; toprakta daha önce geleneksel tarım yapılmamış olması veya yapılmışsa en az üç yıl dinlendirildikten sonra organik bağcılığa geçilmesi gerekmektedir (Anonim 2007a). Sağlıklı ürün ve verim artışı için uygulanan sentetik gübre, herbisid (yabani ot öldürücü kimyasal), pestisid (hastalıkları engelleyen kimyasal) veya insektisidler (böcek öldürücü kimyasal) kullanılamamaktadır. Bunların yerine gübrelemede çürümüş yaprak, çeşitli bitkiler ile karıştırılmış doğal gübre, üzüm kalıntıları vb., kimyasal savaşım maddeleri yerine bitkisel ve mineral içerikli preparatlar ile biyolojik koruyuculardan yararlanılmaktadır. Geleneksel bağcılıkta kullanılan kimyasallar bağ toprağına zarar verdiği gibi elde edilen şaraplarda sağlığa zararlı kalıntılar oluşturabilmektedir (Capp 2002; Köse ve Odabaş 2005; Anonim 2002; Anonim 2007a). Şarap üretiminde yaptırımlarıyla, özellikle antioksidan ve antimikrobiyal etkileri nedeniyle çok önemli olan ve hemen her aşamada başvurulan kükürt dioksit (SO2) katkısına organik şarap üretiminde en az düzeyde izin verilmekte veya hiç izin verilmemektedir. Böylece organik şarap genellikle; “Organik olarak yetiştirilmiş üzümlerden, gerekli teknoloji uygulanırken, hiç kükürt dioksit (SO2) katılmadan veya en az düzeyde SO2 katkısıyla üretilen şaraplar” şeklinde tanımlanmaktadır. Geleneksel şarap ile en temel farklılığı budur (Anonim 2007b). Organik şarap üretimine yönelik araştırmalarda kükürt dioksiti en az düzeyde kullanmak veya hiç kullanmamak üzere daha iyi bir teknoloji geliştirmek, çalışmaların ağırlık noktasını oluşturmaktadır (Anonim 2007b; Galpin 2008). Organik şarapçılığın başlangıç yeri olarak Fransa gösterilmektedir. İkinci Dünya Savaşı sonrasında az sayıdaki Fransız şarap üreticisinin kimyasal bitki koruma ilaçları ve gübrelere tepki olarak doğal yöntemlere dönmesiyle başlayan organik şarapçılık, 1960’lardan sonra yaygınlaşan çevrecilik anlayışıyla birlikte tüm Avrupa’ya yayılmıştır. Avusturya, İngiltere, Almanya, Yunanistan, İtalya, Portekiz, İspanya, İsviçre, Bulgaristan vb. Avrupa ülkelerinin yanı sıra ABD, Kanada, Avustralya, Güney Afrika, Yeni Zelanda, Şili ve Arjantin gibi diğer dünya ülkeleri de organik şarap üreten ülkeler arasında sayılabilir. Ülkemizde özellikle Ege Bölgesinde yoğunlaşan organik bağcılık ve kuru üzüm yetiştiriciliğinin ardından yine aynı bölgede organik şarapçılık da başlamış olup ihracata yönelinmiştir (Anonim 2007c). 142 Bozcaada Değerleri Sempozyumu (25–26 Ağustos 2008) KONU İLE İLGİLİ ARAŞTIRMALAR “Dünyada ve Avrupa’da organik bağcılık” üzerine yapılan araştırmalarda Avrupa ülkeleri dışındaki ülkelerde organik bağcılığın küçük ölçüde yapılmakta olduğu ve başlangıç aşamasında bulunduğu belirtilmektedir. Bir çok geleneksel şarap üreticisinin organik şarap üretim tekniği hakkındaki bilgilerinin yetersiz, fakat genel durumun olumlu olduğu, organik şarap marketlerinin geliştiği, ancak lokal sertifikasyon eksikliğinin kontrolü pahalıya getirdiği bildirilmektedir (Geier ve diğ. 2000). Almanya, İsviçre, Avusturya ve Doğu Avrupa Ülkelerinde, özellikle Çek Cumhuriyeti’nde organik bağcılıkta fungal enfeksiyona dirençli üzüm çeşitleri yetiştirildiği, bu inter spesifik hibritlerden (aynı cinsin türleri arasındaki eşleştirme) elde edilen şarapların Çek Cumhuriyeti, Almanya, İsviçre ve Macaristan’da yapılan duyusal analizlerinde geleneksel çeşitlerin şaraplarıyla karşılaştırıldığında, yeni çeşitlerin de geleneksel çeşitler kadar yüksek duyusal kalitede şaraplar verdikleri sonucuna varıldığı, hatta bazen daha iyi bulunduğu ifade edilmektedir (Willer ve Zanoli 2000; Schwab ve diğ. 2000; Schruft 2001). Szöke ve diğ (2000), “Çevre koruyucu bağcılıkta yeni çeşitler” üzerine yaptıkları çalışmalarında (Macaristan) hastalıklara dayanıklı hibrit çeşitlerin (Nero, Palatina, Medina vb.) verim, kışa dayanım, çürüklük bakımından memnun edici sonuçlar verdiğini saptamışlardır. Şeker (88 öksele derecesi), asit, polifenol miktarlarının uygun, tat-aroma maddelerince zengin olduklarını belirlemişlerdir. Fazla olgun üzümden yapılan şarap düşük değerde bulunmuş, hasadın asit miktarı dikkate alınarak yapılması ve soğuk fermentasyon önerilmiştir. Ancak, bu çeşitlerden elde edilen şarapların Avrupa kalite şaraplarından daha az dayandığı saptanmıştır. Baydar ve diğ (2000)’nin “Tarımsal savaşımda kullanılan kimyasalların üzüm ve şarap kalitesine etkisi” üzerindeki araştırmalarında 1997-1998 yıllarında 4 şaraplık üzüm çeşidiyle (Emir, Narince, Pinot noir ve Kalecik karası) şaraplar yapılmış olup ilaçlanmış üzümlerde fermentasyonun, ilaçlanmamış üzümlere göre daha sağlıklı seyrettiği, şarap kalitesinin daha iyi olduğu belirlenmiş, bu duruma ilaçlanmamış omcalarda ortaya çıkan hastalık, zararlılar ve bunlara bağlı olarak olgunlaşmanın tam gerçekleşmemesinin neden olduğu ortaya konulmuştur. Dupin ve diğ (2000) “Organik ve geleneksel üretilen şarapların duyusal profil ve aroma kompozisyonlarındaki farklılıklar” üzerine yaptıkları çalışmalarında her iki yöntemle üretilen 91 beyaz alman şarabını karşılaştırmışlardır. Deneysel açılımda; üretim yöntemi, coğrafi bölge (Pfalz, Rheinhessen) ve yöre (Landau, Bad Dürkheim; Ingelheim, Dienheim), yıl (1995-1997), üzüm çeşidi (Riesling, Silvaner, Weissburgunder) olmak üzere 4 faktör incelenmiştir. Sonuçta; organik bağcılıkta bitki koruma maddeleri ve belli gübreleme formlarının eksik oluşu duyusal özelliklerde bir olumsuzluğa neden olmamış, bununla birlikte yoğun bir duyusallık da hissedilmemiştir. 143 Bozcaada Değerleri Sempozyumu (25–26 Ağustos 2008) Duyusal profilde organik üretilen şaraplar geleneksel üretilen şaraplara göre genellikle daha az aromatik (zayıf meyvemsi ve floral karakter) ve lezzet bakımından zayıf bulunmuştur. Bu çalışma üretim yöntemi farkının bölge farkından daha az önemli olduğunu göstermiştir. Battistutta ve diğ (2000) “Kükürt dioksit kullanmadan uygun üretim teknolojisiyle şarap üretimi” üzerindeki çalışmalarında üretim sırasında hiç kükürt dioksit ilave edilmediği gibi fermentasyonda düşük düzeyde kükürt dioksit üreten seçilmiş maya kullanılmış ve yüksek düzeyde oksijenleme yapılmış, şişeleme öncesindeki stabilizasyon uygulaması membran filtrasyonla kombine edilmiştir. Sonuçta; oksidasyon stabilizasyonu için şıranın oksijen ile kombine edilmesi ve mikrobiyal stabilizasyon için membran filtre uygulanması, stabilite ve duyusal özellikler bakımdan kabul edilebilir şarapların üretimini sağlamıştır. Önerilen teknolojinin koşulları arasında üzümün sağlıklı olması ve asiditesi, üzümün yetiştirilmesi döneminde doğru uygulama ve sıcaklık bulunmaktadır. Yücel ve Altındişli (2000), “Organik ve geleneksel olarak yetiştirilen Sultani çekirdeksiz üzüm çeşidinden elde edilen şarapların kalite özellikleri” üzerine yaptıkları araştırmalarında çiftlik gübresi kullanılarak yetiştirilen organik üzümlerden elde edilen şarapların özelliklerinin en iyi olduğunu belirlemişlerdir. Organik şarap üretiminde çok az miktarda kükürt dioksit kullanılmasına rağmen herhangi bir okside renkle karşılaşılmadığı da vurgulanmıştır. Sonuçta organik şaraplar duyusal ve kimyasal yönden başarılı bulunmuştur. Vaterlaus (2000) “Organik şarabın pazarlanma şansı” üzerine yaptığı araştırmasında G.Avrupa ülkelerinin çoğunun ürettikleri organik şarabı ihraç ettiklerini, örneğin; Fransa’da üretilen organik şarabın %70’inin ihraç edildiğini, en büyük pazarın Almanya olduğunu ve bunu diğer kuzey ve orta Avrupa ülkelerinin izlediğini, ülkelerin çoğunda üretim ve pazarlamanın aynı elden yapıldığını, bununla birlikte bazı ülkelerde kooperatifleşmeler olduğunu, örneğin; İtalya’da %20’sinin kooperatif aracılığı ile pazarlandığını ortaya koymuştur. Organik şarabın yaygınlaşamama nedenlerini; 1) Etiketleme eksiklik ve hataları, 2) Ticarette geleneksel şaraba karşı profilini belirleyememesi, 3) Pazarlamanın iyi organize edilememesi, 4) Organik bağcılıktaki inter spesifik çeşitler ile bakır (Cu) ve kükürt (S) problemlerinin çözümlenmesindeki çalışmaların yetersizliğine bağlamaktadır. ORGANİK ŞARAP ÜRETİMİ (Şekil 1-2) Öncelikle organik şarap üretiminde kullanılacak üzümlerin sertifikalandırılmış olması veya bir sertifikalandırma kurumu tarafından garanti verilmesi gerekmektedir. Organik şarap üretiminde; 1) Kükürtleme (SO2), 2) Maya kullanımı, 3) Filtrasyon ve durultma yöntemleri olmak üzere üç konu özel önem taşımaktadır (Waldin 1999; Schruft 2001; Anonim 2007b). 144 Bozcaada Değerleri Sempozyumu (25–26 Ağustos 2008) 1) Hasat: Elle ve serinde toplama tercih edilmekte, dikkatle kesilen salkımlardaki zarar görmüş, bozulmuş veya herhangi bir değişikliğe uğramış olan üzüm taneleri ayrılmaktadır. Konulduğu kaplarda salkımların birbirine baskı yapması engellenmektedir. 2) Taşıma: Organik üzümler, kontaminasyona izin vermeyecek şekilde temiz kaplarda taşınmakta ve kaplar her taşımada temizlenerek kullanılmaktadır. Uzak mesafeden yapılan taşımalarda, az miktarda potasyum metabisülfit katkısı yapılabilmektedir. 3) Üretim akışı: Organik şarap üretiminde, geleneksel şarap üretiminde kullanılan araç-gereç kullanılmamakta veya hijyen koşulları çerçevesinde kullanılmaktadır. Makine aksamı ve şarap üretiminde gerekli kapların inert materyalden, örneğin; paslanmaz çelikten yapılmış olması tercih edilmektedir. Aslında organik şarap üretim teknikleriyle geleneksel şarap üretim teknikleri çok fazla benzerlik göstermektedir. Ancak, dikkatli işleme büyük önem taşımaktadır. Üzümler şaraphaneye getirildiklerinde bozulmaya sebebiyet vermemek için bekletilmeden ezilmekte ve preslenmektedir. Üzümlerin hemen işlenememesi durumunda ve şıradan tortu ayırmak amacıyla soğuk uygulanmasından yararlanılmaktadır (Capp 2002). Antioksidan, antibakteriyel, olgunlaştırmanın kontrolü, doğal aromanın korunması veya diğer amaçlı olsun, kükürt dioksit katkısının en az düzeyde yapılmasına özen gösterilmektedir. Kükürt dioksit; gaz, tuz veya çözelti formunda kullanılabilmekte, antioksidan olarak askorbik asitten de yararlanılmaktadır (Anonim 2008c). Üretim akışı sırasında daha az kükürt dioksit kullanmak üzere başvurulan bazı alternatif uygulamalar şunlardır: 1) Doğal antioksidan (tanen, askorbik asit vb.) veya lizozim katkısı, 2) Hiperoksijenasyon uygulanması, 3) Starter kültür ve maya besini katkıları. Bir araştırma sonucuna göre Sauvignon üzümlerine yapılan 5 g/hl askorbik asit+5 g/hl tanen karışımı katkısı, 3 g/hl kükürt dioksit katkısından daha fazla koruyucu etki göstermiştir (Anon. 2008c). Asitliği ayarlamak üzere potasyum veya kalsiyum karbonat (düşürücü) ile tartarik asit (yükseltici) katkılarına başvurulabilmektedir. Fermentasyonda piyasadan sağlanan saf şarap mayası kullanılmakla birlikte bazı üreticiler risk alarak üzüm üzerindeki mikroflorayı tercih etmektedirler. Zararlı ve hastalık kontrolü için ilaçlanan üzümlere nazaran organik yetiştirilmiş üzümlerdeki maya popülasyonunun çok daha fazla olacağı bir gerçektir. Ayrıca özellikle saf maya ırklarının kükürt dioksit oluşturabileceği de dikkate alınmaktadır (Capp 2002; Anonim 2007b). Fermentasyonun sağlıklı seyretmesi için sıcaklık kontrolü yapılmaktadır. Fermentasyon sonrasında şaraplar hemen tamamlanmak durumundadır. Çünkü, SO2’in koruyucu etkisinden yeterince yararlanılmamaktadır (Capp 2002). 145 Bozcaada Değerleri Sempozyumu (25–26 Ağustos 2008) Aktarmalarda şarapların oksijene karşı korunması amacıyla azot vb. inert gazlar uygulanabilmektedir. Normal prosesteki gibi berraklaştırma ve stabilizasyon amacıyla durultma yapılabilmektedir. Bentonit, yumurta akı, balık tutkalı, jelatin maddelerinden biriyle yapılan durultma sonrasında şarap hem berraklaşmakta, hem de stabilite kazanmaktadır. Ancak, PVPP (polivinil-poliprolidon), potasyum ferro siyanür, bakır sülfat vb. durultma yapılmasına izin verilmemektedir. Berraklaştırmada merkezkaç kuvveti ilkesine göre çalışan seperatörlerden de yararlanılabilmektedir. Bu gibi fiziksel uygulamalar en az düzeyde tutulmaktadır (Anonim 2007b). Olgunlaşmayı hızlandırmak üzere şaraplara mikrooksijenizasyon yapılabilmektedir (Capp 2002). Şarapların dayanımını arttırmak üzere geleneksel üretimde kullanılan sorbik asit veya potasyum sorbat kullanılmasına izin verilmemektedir (Capp 2002). Tüm işleme ve şişelemede kontaminasyon ya da şarabın modifikasyonunu en aza indirecek şekilde hareket edilmektedir. Depolamada kullanılan fıçılar sadece kullanılabilir su ile yıkanmakta, duruma göre tazyikli su tercih edilmekte veya boşken içinde kükürt şeritleri yakılarak dezenfekte edilmektedir. Uç noktaların temizlenmesinde basınçlı sıcak buhardan yararlanılmaktadır. Bazı ülkelerin yasalarında %1’lik kostik soda, tartarik asitli kükürt dioksit ve sitrik asidin zor temizlenen kirlilik maddelerine karşı kullanılmasına izin verilmektedir (Capp 2002). Organik şarap üretiminde mineral maddeler ve özellikle vitaminler üzerine olumsuz etkileri nedeniyle sıcak doluma izin verilmemektedir (Capp 2002). Şişe kapamada kullanılan mantar tıpanın tek parça ve doğal renkte olmasına özen gösterilmekte, tıpa üretiminde mantar plakalara klor uygulanmasına izin verilmemektedir. Kapamada metal, içi yalıtılmış taç kapak da kullanılabilmektedir. Plastikten yapılmış pres tıpalar, polietilen kapaklar, pres mantar tıpaların kullanılmasına izin verilmemektedir. Şişelenmiş şarapta izin verilen toplam SO2 miktarı ülkelerin yönetmeliklerine göre değişmekte olup Avustralya ve Yeni Zelanda’da geleneksel üretimde izin verilenin yarısından, ABD’de (USDA=United States Department of Agriculture) 100 mg/L’den fazla olmaması istenmektedir. Bazı Avrupa ülkelerinde ise organik sek şaraplardaki toplam SO2 miktarı 60-120 mg/L arasında (Çizelge 1) değişmektedir (Capp 2002; Anonim 2007b). Şarap üreticisinin tüm üretim aktivitelerini, katkıları, depo tanklarını, taşınmaları ayrıntılı olarak kayıt altına alması, şaraphane ve şişeleme üniteleri şarap üretilmeye başlanmadan önce incelenmesi ve tescilli bir organizasyon tarafından sertifikalandırılması önem taşımaktadır. Organik şarap üreticisi, emniyet bakımından yapılan denetimlere hazırlıklı olmak ve istendiğinde şarap örneklerini sağlayabilmek durumundadır. 146 Bozcaada Değerleri Sempozyumu (25–26 Ağustos 2008) TÜRKİYEDE ORGANİK ŞARAP Türkiyede organik tarım 1980’lerde başlamış ve bağcılık öne çıkmıştır. Organik bağcılık İzmir ve Manisa, yani Ege Bölgesinde yoğunlaşmıştır. Ege bölgesindeki 150000 ha dolayındaki bağ alanından elde edilen üzümün %44’ünü organik ürün oluşturmaktadır. Organik üzümün %80’i sultani çekirdeksiz üzüm çeşididir. Organik bağcı sayısı katlanarak artmaktadır. Organik üzüm kurutularak Avrupa ülkelerine ihraç edilmektedir. Son zamanda organik sofralık üzüm ve şarap üretimine de önem verilmeye başlanmıştır (Yücel ve Altındişli 2000; Boz 2008). Ege bölgesinde 34 ortaklı İdol Organik Gıda A.Ş. sertifikalı organik şarap üretimini gerçekleştirmektedir. Bu amaçla 5 yıldır hiç tarımsal ilaç ve gübrenin kullanılmadığı 2000 dönüm arazide organik bağ tesis edilmiş ve 3 milyon litre kapasiteli bir şarap tesisi kurulmuştur (Anonim 2007c; Sert 2008; Uzun 2008). Ayrıca Urla’da organik şarap üretim çalışmaları yapılmaktadır. Üç ortak yaklaşık 300 dönümlük bir bağda tamamen organik üretim politikası uygulamaktadır (Anonim 2007c). Türkiye’de organik şarap adına yapılan girişimlerden Tarım Bakanlığı tarafından Bozcaada’da yürütülen projeden söz edilmektedir. Ayrıca özel girişimlerde mevcuttur. Bozcaada’da proje kapsamında toplam 500 dekarlık arazide organik bağcılığa geçilmiş bulunmaktadır. Tarım Bakanlığı, adanın tümüyle organik üretim merkezi olması için şarap üreticilerine katkı sağlamaktadır. Mardin ve Şanlıurfa'da da Turabdin Bağcılık Şarapçılık Turizm Şirketi tarafından organik şarap üretimine başlanmıştır. Turabdin Şarapçılık ve Harran Üniversitesi 900 dönümlük arazisinde bu amaçla ortak çalışmalara başlamış olup, Süryani şaraplarına da yenilik getirmeyi planlamışlardır (Cengiz 2008). KONTROL VE SERTİFİKASYON Organik tarımdaki gelişmelerin ardından bu yöntemle üretilen ürünlere talep hızla artmıştır. Bir çok ülkede organik tarım yöntemlerini belirleyen ulusal standartlar oluşturulmuştur ve bu standartların hemen hemen hepsinde ürünlerin, araziden tüketiciye ulaştığı son noktaya kadar izlenerek kontrolü ve sertifikasyonu zorunlu tutulmuştur. Burada amaç doğal yöntemlerle üretilen ürünleri tüketerek hem sağlıklı yaşamayı, hem de doğayı korumayı hedefleyen tüketicilere bir güvence vermektir. Günlük hayatta tüketilen gıdaların üretim ve işleme aşamalarındaki uygulamaların izlenme olanağının bulunmaması, bu ürünlerin belli özelliklere sahip olma gerekliliği ile ticarette de önem taşıması nedenleriyle Sertifikasyon ve Kontrol birimleri kurulmuştur. Bu çerçevede görev alan çeşitli organizasyonlar, vakıflar ve dernekler bulunmaktadır. Organik ürünlere yönelik ulusal ve uluslararası yasal düzenlemeler yapılmış, 147 Bozcaada Değerleri Sempozyumu (25–26 Ağustos 2008) Kontrol ve Sertifikasyon Kuruluşlarının çalışma kriterlerini ortaya koyan akreditasyon kriterleri belirlenmiştir (Avcı 2004). Türkiye’de yabancı sertifikasyon kuruluşları temsilciliklerinin yanı sıra Türk girişimcilere ait birimler de kurulmuştur (Akyüz 2008). Türkiye’de halen 5 yabancı ve 2 yerli kontrol ve sertifikasyon firması Tarım ve Köy İşleri Bakanlığı’nın yetkilendirmesiyle faaliyette bulunmaktadır. Bunlardan; BCS, ECOCERT, IMO, ICEA, SKAL yabancı, ETKO, EKOTAR yerli firmalardır. Türkiye’de genel olarak AB (Avrupa Birliği) ve TR (Türk) standartlarına göre organik ürünlerin sertifikasyonu yapılmakta ancak pazar durumuna göre ithalatçı ülkelerin kendi standartlarına göre de sertifikasyon gerçekleştirilebilmektedir. İhracatta organik ürün, ithalatçı ülkenin standartlarına göre sertifikalandırılmışsa sadece o ülkeye ihraç edilebilmekte, bazı ülkelerde olduğu gibi eşitlik anlaşmaları bulunması durumunda ek bir sertifikasyon istenmemektedir (Akyüz 2008). ORGANİK ŞARABIN ETİKETLENMESİ Gerek Türkiye’de, gerekse Avrupa Ülkeleri, ABD ve Avustralya’da organik şarap üreticileri pazar durumuna göre bir uygulama yapmaktadırlar. Eğer ürün ihraç edilecekse şarabın, o ülkenin standartlarına uygun olarak hazırlanması gerekir. Yine eğer iç piyasaya sunulacaksa geçerli yönetmeliğe göre bir prosedür izlenmelidir. Tüm bunların ışığında hazırlanan ve piyasaya sunulacak olan organik şaraplar üretim yöntemlerine ve yönetmeliklerde belirtilen kriterlere göre farklı şekillerde etiketlenebilmektedir. Avrupa’da organik şarap “Organik üzümlerden yapılmıştır” şeklinde tanımlanabilmekte, Avrupa Birliği ülkelerinde satılan şaraplar ise tek bir standarda (AB-2092/91) göre etiketlenmektedir. Kükürt dioksit miktarı sertifikalandırma kuruluşunun ön gördüğü şekilde ve çoğunlukla en çok 100 mg/L olmaktadır. Diğer izin verilen katkılar da yine sertifikalandırma kuruluşuna göre yapılmaktadır (Anonim 2008b). ABD’nde organik üzümlerden yapılan şaraplar ikiye ayrılmakta olup “Organik şarap” olarak etiketlenenlerde kükürt dioksit katkısına izin verilmemekte, bununla birlikte “Organik üzümlerden yapılmıştır” etiketini taşıyanlarda 100 mg/L’ye kadar kükürt dioksit katkısına izin verilmektedir. Avustralya’da ise Ulusal Organik ve Biodinamik Ürünler Standardında diğer organik ürünlerden farklı olarak sadece şarap için kükürt dioksit ve potasyum metabisülfit katkısına en çok 125 mg/L izin verilmektedir. Diğer yandan üretim sırasında yapılabilecek sitrik asit, tartarik asit, tartarik asit tuzları, amonyum fosfat, amonyum sülfat, tanen, potasyum karbonat, bentonit, yumurta akı ve kazein katkılarına da izin verilmektedir (Waldin 1999). 148 Bozcaada Değerleri Sempozyumu (25–26 Ağustos 2008) Halen market raflarında yer alan organik şarapların etiketlerinde geçen ifadeler şu şekildedir: *Organik (SO2 katkısı yok). *Organik yetiştirilmiş üzümlerden yapılmıştır (org. meyve üretim standardına uygun). *Sülfitleri içermez (en çok 10 mg/L SO2 içerir) *Durultma ajanı içermez (durultma yapılmamış) ORGANİK ŞARAP TERCİHİ *Yapılan anketlerde geleneksel şarabın, alışılmış duyusal özellikleri nedeniyle organik şaraba tercih edildiği belirtilmektedir. Yapılan bir ankete katılan tüketicilerden %87’si geleneksel şarabı, %13’ü organik şarabı tercih etmiştir. *Yapılan araştırmalar organik şarabın hazmedilebilirliğinin geleneksel şaraba göre çok daha kolay olduğunu göstermektedir. *Organik şarap yapımında sıcaklık kontrolleri dışında fiziksel uygulama en az düzeydedir. *Ayrıca sülfit içeriği de geleneksel şarapta kullanılana göre çok daha az düzeylerdedir. Bir şarap ne kadar az sülfit içeriyorsa insan sağlığı açısından o kadar iyidir. *Organik şaraplar pestisidlerin zararlı etkilerini içermemekte ve geleneksel şarapların sağladığı tüm yararları da sağlamaktadır (Waldin 1999; Anonim 2008a; Anonim 2008c). İTİRAZLAR *Bağda görülen çeşitli hastalıklar ve zararlılara karşı uygulanabilir başarılı çözeltiler bulunmamaktadır. Bakırın (Cu) yerini alabilecek bir madde bulunmamıştır. İnter spesifik hibritler fungus problemine karşı bir çözümdür. Ancak, ülke yönetimleri ve AB-Yönetmelik düzenleyicileri bağcıların bu çeşitlerden şarap üretmesini benimsememektedir. *Avrupa ülkelerinde organik bağcılık desteklenmemektedir. Bağcılar daha fazla işçilik ve daha az verim nedeniyle devletten fazlaca destek istemektedirler. *Şarap etiketlenmesinde başarıya ulaşılamamıştır. Bütün Avrupa ülkelerinde standart bir etiket kullanılması söz konusu olmalıdır. Entegre üretimlerde etikette sadece “Çevre dostu” ibaresi yer almaktadır. *Tüketicilerin önemli bir kısmı organik Chardonnay ve Cabernett’e itiraz etmektedir (Anonim 2008a; Marie 2008). SONUÇ İnsanların sağlıklı ve bilinçli beslenmeye önem vermesi ve kendilerini güvende hissettirecek sertifikasyon gibi olguların günümüzde önem kazanması bağlamında organik tarım ürünleri ve gıda maddeleri kadar organik şarabın da geleneksel şaraba göre daha çok tercih edilebileceği söz konusudur. Her ne kadar organik şaraba yönelik uygulamalar yeni gelişmeye başlamış ve mevcut 149 Bozcaada Değerleri Sempozyumu (25–26 Ağustos 2008) bazı organik şarapların duyusal özellikleri geleneksel şaraplara göre daha zayıf bulunmuşsa da organik bağcılıktaki hastalık ve zararlılarla mücadeleye çözüm getirildiğinde sorunlar büyük ölçüde giderilecek ve organik şaraplara ilgi artacaktır. Dünyada bağ alanı büyüklüğü bakımından 4. sırada bulunan ve toprakları organik tarıma uygun olan ülkemizde, çevre ve insana dost organik yöntemlerle üretilen ürünleri desteklemek, toplumu ve çiftçiyi bu yönde bilinçlendirmekle sadece topluma ve çevreye değil, aynı zamanda ekonomiye de katkı sağlanacaktır. Sağlığını önemseyen, allerjik bünyeye sahip olan, gücü yeten, damak zevkine uygun bulan ve hatta değişiklik arayan insanlar organik ürünlere yöneleceklerdir. KAYNAKÇA Akyüz, M. 2008 Etko Organik Ürünler Sertifikasyon Kuruluşu. Email: ma@etko.org. Anonim, 2002 Organik Tarım Esasları ve Uygulamasına İlişkin Yönetmelik.Resmi Gazete:2002/2412 Anonim, 2007a http://www.bahce.biz.com Anonim, 2007b http://www.theorganicwinecompany.com Anonim, 2007c http://www.taris.com.tr Anonim, 2008a Five Compelling Reasons to Drink Organic Wine, http://www.russianrivertravel.com/wineries/organic.htm Anonim, 2008b Europian Rules For Organic Wine, http://www.orwine.org/default.asp?scheda=230 Anonim, 2008c Sulfites, http://www.ecowine.com/sulfites.htm Avcı, M. 2004 Organik Tarımda Kontrol ve Sertifikasyon. Gıda:Gıda Mühendisliği ve Gıda Sanayi Dergisi, Mart-Nisan 2004. Battistutta, F., Celotti, E., Zironi, R. 2000 Production of Wine Without Sulphur Dioxide Using Appropriate Processing Technology. Viticulture. Proceeding 6 th. İnternational Congress on Organic Viticulture, 25- 26 August 2000. Baydar, N. G., Anlı, E. R, Akkurt, M. 2000 Tarımsal Savaşımda Kullanılan Kimyasalların Üzüm ve Şarap Kalitesi ile Şaraplarda Bazı Ağır Metal İçerikleri Üzerine Etkileri. Gıda Teknolojisi Dergisi. Boz, Y. 2008 Organik Üzüm Yetiştiriciliği. http://www.bahce.biz/organik/organik_uzum.htm Capp, R. 2002 Insights Into Growing and Making Organic Wines. 150 Bozcaada Değerleri Sempozyumu (25–26 Ağustos 2008) Cengiz, D. 2008 Süryani Şarapları, http://hurarsiv.hurriyet.com.tr/goster/haber.aspx?viewid=429130 Dupin, I., Schlich, P., Fischer, U. 2000 Differentiation of Wines Produced by Organic or Conventional Viticulture According to Their Sensory Profiles and Aroma Composition. Viticulture. Proceeding 6 th. International Congress on Organic Viticulture, 25- 26 August 2000. Galpin, V.C. 2008 A Comparison of Legislation About Winemaking Additives and Processes, http://www.gaon.net/vashti/ps/vgalpin-cwm-print.pdf Geier, B., Hofmann, U., Willer, H. 2000 Organic Witiculture World-Wide. Viticulture. Proceeding 6 th. İnternational Congress on Organic Viticulture, 25- 26 August 2000. Karaman, E. 2008 ÇOMÜ-Gıda Mühendisliği Yayınlanmamış Bitirme Ödevi, Çanakkale. Köse, B., Odabaş, F. 2005 Bağcılıkta Organik Tarım. OMÜ Ziraat Fakültesi dergisi 20 (3) 96-104. Marie D. 2008 Wild Wines : Creating Organic Wines from Nature’s Garden. Square One Publishers, NY- the USA. Schruft, G. 2001 Organic Grape and Wine Production: Grower Experiences in Germany. State Viticulture and Wine Research İnstutute, Germany. Schwab, A., L., Knott, R., Schottdorf, W. 2000 Results From new Fungus-tolerant Grapevine Varieties for Organic Viticulture. Proceeding 6 th. İnternational Congress on Organic Viticulture, 25- 26 August 2000. Sert, C. 2008 En Büyük Bağdan İdol Şarabı Çıktı. http://www.milliyet.com.tr/2007/08/28/ekonomi/axeko02.html Szöke, L., Kozma, P., Nemeth, K. 2000 Neue Rebsorten und Sortenkandidaten im Umweltshonende Weinbau. Viticulture. Proceeding 6 th. İnternational Congress on Organic Viticulture, 25- 26 August 2000. Uzun, E. 2008 Demirtas Rakıdan Sonra Şaraba El Attı. http://www.aksam.com.tr/haber.asp?a=3489,203&tarih=04.09.2005 Vaterlaus, T. 2000 Biowine: Chancen der Vermartung. Viticulture. Proceeding 6 th. İnternational Congress on Organic Viticulture, 25- 26 August 2000. Waldin, M. 1999 Organic Wine Guide.Thorsons, London- Great Britain. Willer, H., Zanoli, R. 2000 Organic Viticulture in Europe. Viticulture. Proceeding 6 th. İnternational Congress on Organic Viticulture, 25- 26 August 2000. Yücel,U., Altındişli, A. 151 Bozcaada Değerleri Sempozyumu (25–26 Ağustos 2008) 2000 Sultaniye Çekirdeksiz Üzüm Çeşidinden Elde Edilen Ekolojik ve Geleneksel Şarapların Karşılaştırılması Üzerine Bir Araştırma. Türkiye 1. Ekolojik Tarım Sempozyumu, 21-23 Haziran 1999, İzmir. Tablo 1. Ülkelerin Sertifikasyon Kuruluşlarına Göre Bazı Avrupa Ülkelerinde Organik Şarap İçin İzin Verilen Toplam Kükürt dioksit Sınır Değerleri. Orwine, Biofac., 2008. *AB, Geleneksel üretim değerleri. 152 Bozcaada Değerleri Sempozyumu (25–26 Ağustos 2008) Şekil 1. Organik kırmızı şarap yapımına örnek bir üretim akış şeması (Karaman 2008). 153 Bozcaada Değerleri Sempozyumu (25–26 Ağustos 2008) Şekil 2. Organik beyaz şarap yapımına örnek bir üretim akış şeması (Karaman 2008). 154 ORGANİK BAĞCILIKTA BİTKİ KORUMA UYGULAMALARI: BOZCAADA ÖRNEĞİ Ali ÖZPINAR,a Burak POLAT,a İsmet YILDIRIM,a Tuncay KALLEM b a Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Ziraat Fakültesi, Bitki Koruma Bölümü b Bozcaada Tarım İlçe Müdürlüğü Bozcaada ÖZET Çanakkale ili, coğrafik konumu nedeniyle bağcılık tarımı açısından önemli ekolojik potansiyele sahiptir. Şarapçılık kültürünün geliştiği Çanakkale’de tüm üretim sorunlarına rağmen, bağcılık eski önemini korumaktadır. Tarihi, bağcılıkla özdeşleştirilen Bozcaada’da gün geçtikçe bağ üretim şekli değişmekte yeni bağ alanları tesis edilmektedir. Son yıllarda tüketicilerden gelen talep üzerine çevrenin korunması ve insan sağlığını öne çıkaran uygulamalar önem kazanmıştır. Bağ üretiminde üründe kalite ve kantiteyi olumsuz etkileyen hastalık ve zararlılarla mücadelede kimyasal bileşikler yerine alternatif uygulamalar geliştirilmiştir. Bu tür uygulamaların geçmişe dayandığı Bozcaada’da günümüzün popüler üretim şekli olan organik bağcılığa zemin hazırlamıştır. Bozcaada’da bağın ana zararlısı Salkım güvesi (Lobesia botrana Den.Schiff.) (Lep.:Tortricidae) ile mücadelede kimyasal bileşikler yerine biyoteknik yöntemler uygulanmaya başlanmıştır. Salkım güvesi ile mücadelede sağlanan başarı kimyasal bileşiklerden ileri gelecek pestisit kalıntılarını ortadan kaldıracak ve buna bağlı olarak doğal dengenin korunması ile diğer zararlıların da baskı altına alınmasına katkı sağlayacaktır. Bağ hastalıklarında Külleme (Uncinula necator (Schw.) Burr.) ve Kurşuniküf (Botrytis cinerea Pers) ile mücadelede organik bağcılığın izin verdiği preparatlar kullanılmaktadır. Anahtar kelimeler: Bozcaada, Lobesia botrana, Organik Bağcılık, Çiftleşmeyi Engelleme Tekniği ABSTRACT Province of Çanakkale has an important ecological potential of viniculture because of its geographical location. Despite many cultivation issues in vine production, viniculture is still an important aspect of Çanakkale. Viniculture in Bozcaada, which is deeply related with history, is changing every day and new production sites are opening. In recent years, because of the request from the consumers, applications related with protection of nature and human health became important. In viniculture, to control the pests and diseases which affects the quality and quantity of products negatively, alternative control applications are used instead of chemical control. In Bozcaada these kind of applications were present and this situation became a basis to organic viniculture. In Bozcaada against the main pest of vine, Grape vine moth (Lobesia botrana Den.-Schiff.) (Lep.:Tortricidae), Bozcaada Değerleri Sempozyumu (25–26 Ağustos 2008) biotechnical methods are used instead of chemical methods. Because of these methods, the residue from chemical applications will be nullified, natural balance is protected and pests are controlled. The vine diseases caused by pathogens Uncinula necator and Botrytis cinerea are controlled by chemicals which are permitted by organic agriculture. Key Words: Bozcaada, Lobesia botrana, Organic Viniculture, Mating Obstruction Technique * Bu çalışmada DPT- 2002K 120170-9 nolu projenin kapsamında elde edilen bulgular yer almaktadır. GİRİŞ Çanakkale ili, geçmiş dönemlerde olduğu gibi bu gün de, bağcılık ve şarapçılık bakımından önemli bir potansiyele sahiptir. Çanakkale İli, DİE’nin 1995 yılı verilerine göre 7246 ha ile ülkemizde 22. sırada yer alırken, verim bakımından ise 723 kg/da ile 10. sırada bulunmaktadır (Çelik ve diğ. 1998). Çanakkale’de bulunan bağ alanlarının yaklaşık % 7’si Merkez İlçede, % 43’ü Bayramiç İlçesi’nde, % 5’i Lapseki İlçesi’nde, % 24’ü Bozcaada İlçesi’nde ve % 21’inin de diğer sekiz ilçede yer aldığı belirtilmektedir (Anonim 2007). Son yıllarda bağcılık yeni değişimler geçirmekte olup, özellikle tarihi bağcılıkla özdeşleştirilen Bozcaada’da her yıl yeni çeşitlerle yeni bağ alanları tesis edilmeye başlanmıştır. 2004 yılı verilerine göre Bozcaada, Çanakkale ili içinde % 18’lik bir paya sahipken 2007 yılında bu oran %24’lük bir payla üretim alanı 11.850 dekara ulaşmıştır (Anonim 2007). Çanakkale’deki bağcılığın ekonomik anlamdaki sürdürülebilirliği, uygun yetiştirme tekniklerinin geliştirilmesinin yanı sıra ürünün kalite ve kantitesini olumsuz etkileyen ve pazar değerini düşüren hastalık ve zararlılarla mücadele de önem taşımaktadır. Bağ alanlarında ekonomik öneme sahip zararlılardan Salkım güvesi (Lobesia botrana Den.-Schiff.) (Lep.: Tortricidae) her yıl mücadeleyi gerektirmektedir. Salkım güvesi ile mücadele yapılmadığı takdirde % 45-92 arasında bir ürün kaybının söz konusu olduğu bildirilmiştir (Önçağ 1975). Çevre ve doğal denge gözetilerek entegre mücadele kapsamında ruhsatlandırılmış kimyasal bileşikler bu zararlı ile mücadelede kullanılmaktadır. Ancak, pestisitlerin yarattığı kalıntı nedeniyle ürünün pazarlanması aşamalarında yaşanan sorunlar üreticilerde bazı çekinceler de oluşmuştur. Salkım güvesi ile mücadelede tahmin ve uyarı yönteminde yaralanılarak uygulama sayısını düşürmek ve çevreye olumsuz etkisi düşük kimyasalların kullanımı hedeflenmiştir. Ancak, değişen koşullara göre alternatif uygulamaların yaratılması da gücelliğini korumaktadır. Biyolojik mücadele etmeni kullanılan Bacillus thuringiensis preparatlarının kullanımında görülen bazı güçlükler (Tuncer ve Ecevit 1994) biyoteknik yöntemlerden cinsel çekici feromon tuzakları yanında Çiftleşmeyi Engelleme (ÇET) tekniğinin de uygulamaya aktarılması konusundaki araştırmalar güç kazanmıştır (Altındişli ve diğ. 2002). Bu bağlamda Bozcaada ilçesinde bağcılığın gelişmesini teşvik etmek amacıyla organik bağcılığın geliştirilmesi için de projeler ele alınmıştır. 156 Bozcaada Değerleri Sempozyumu (25–26 Ağustos 2008) Bağın ana zararlısı olan Salkım güvesi ile mücadelede 2000 yılından bu yana feromon tuzakları kullanılarak yapılan araştırmalara Çiftleşmeyi Engelleme Tekniği, Isonet L yayıcılarının ilave edilmesi ile yeni bir boyut getirilmiştir. Bu çalışmada, organik bağcılık programı içinde gerek bağ hastalıklarıyla ve gerekse bağ zararlılarıyla mücadelede yaşanan süreç ele alınmıştır. MATERYAL VE YÖNTEM Bu çalışma, Çanakkale ili Bozcaada ilçesi Bağ alanlarında 2006 ve 2007 yıllarında yürütülmüştür. Araştırmanın materyalini yaklaşık 11.850 dekarlık bağ alanı, Salkım güvesi’nin Pherecon tipi cinsel çekici feromon tuzağı ve omcanın dallarına sarılmış Isonet L telleri olarak adlandırılan Çiftleşmeyi Engelleme Tekniği (Ç.E.T.) yayıcıları oluşturmuştur (Şekil 1a ve b). Bozcaada bağ alanları ağırlıklı olarak Bozcaada Çavuş’u ve kanyaklık bir çeşit olan Karasakız (Kuntra) çeşidinde tesis edilmiş olup, çoğunun 40-45 yaşında olduğu bildirilmiştir (Özpınar ve diğ. 2002) Son birkaç yıl içinde yeni çeşitlerden Cabarnet, Merlot, Gamay ile yeni bağlar tesis edilmiştir. Ç.E.T. uygulamaları Bozcaada İlçe Tarım Müdürlüğü’nün koordinasyonunda ve denetiminde üreticiler tarafından yapılmıştır. Çiftleşmeyi Engelleme Tekniği (Ç.E.T.); 7Z,9E- Dodecadienly acetate 172 mg yayıcı içeren Isonet L dişiler tarafından doğal olarak salgılanan eşeysel feromonun, yapay olarak sentezlenip yayıcı araçlar kullanılarak hedef alanda oluşturulan yapay yoğun koku nedeniyle erkek bireylerin çiftleşmek üzere dişilere ulaşmasının engellenmesi esasına dayanmaktadır. ÇET L telleri ruhsatta tarif edildiği gibi, omcalara mevsim başında eşeysel çekici tuzaklara erginlerin düşmesiyle birlikte bağ içinde 6 metrede bir, kenarlarda ise 2 metrede bir olacak şekilde bağlanmıştır. Bu amaçla 2006 yılında 16.04.2006 tarihinde ve 2007 yılında ise 30.03.2007 tarihinde adanın bağ alanlarını temsil edecek şekilde Salkım güvesinin ergin çıkışlarını belirlemek üzere değişik yerlere toplam 15 adet cinsel çekici feromon tuzağı asılmıştır. Tuzakların asılmasında hakim rüzgarların yönü dikkate alınmıştır. İlk erginlerin tuzaklara düşmesiyle birlikte Çiftleşmeyi Engelleyici yayıcı teller 2006 yılında 20.04.2006 tarihinde 2.138 dekar bağ alanında, 2007 yılında ise 09.04.2007 tarihinde 3.835 dekar bağ alanında dekara 60-65 adet gelecek şekilde omcalara bağlanmıştır (Şekil 1). Her iki yılda da ÇET uygulanan bağlarda uygulama alanını temsil edecek şekilde 4 ve kontrol bağlarında ise 3 bağ parselindeki feromon tuzaklarına düşen erginler değerlendirilmiştir. Bu parsellerdeki feromon tuzakları haftada 2 kez periyodik olarak kontrol edilmiş ve tuzaklara düşen erginler sayılarak tuzaklar temizlenmiştir. Aynı zamanda her parselde rasgele seçilen 20 omcada zararlının salkımlardaki zararı incelenmiştir. Mevsim boyunca cinsel çekici tuzakların yapışkan tablaları ile kapsülleri 5 hafta arayla yenileriyle değiştirilmiştir. Salkım güvesinin zarar eşiğini aştığı bağlarda ise Ataç ve ark., (1990); Altınçağ ve ark., (1994 ) göre organik tarımda ruhsatlı olan Bacillus thuringiensis var. kurstaki 26.04.2006 tarihinde Salkım güvesinin 1. dölüne karşı uygulanmış ve popülasyon baskı altına 157 Bozcaada Değerleri Sempozyumu (25–26 Ağustos 2008) alınmıştır. Yıldırım ve Önoğur (2001)’un tarafında önerildiği şekli ile bağ hastalıklarında külleme (Uncilana necator) ile mücadelede toz kükürt yılda iki kez kullanılmıştır. Kurşuniküf (Botrytis cineria) ile mücadelede ise Bacillus sublitis preparatı 23.07.2007 tarihinde kullanılmıştır. Araştırma süresince iklim değerleri Bozcaada Tarım İlçe Müdürlüğü istasyonlarından sağlanmıştır. ARAŞTIRMA SONUÇLARI VE TARTIŞMA ÇET yayıcılarının uygulandığı tüm bağlardaki feromon tuzaklarına 20.04.2006 tarihinde Salkım güvesi erginleri düşerken kontrol bağında ise sadece 1 tuzağa Salkım güvesi erginleri düşmüştür (Çizelge 1). Feromon tuzaklarına erginlerin düşmesi ile birlikte ÇET bağlarında 20.04.2006 tarihinde ortalama 31.50 birey/tuzak olan değer yayıcıların bağlanması ile 24.04.2006 tarihinde 7.5 ve 27.04.2006’da ise tuzak başına 0.25 bireye düşmüştür. Kontrol bağlarında ise bu durum bir iki sayımdan sonra ÇET bağlarına paralellik göstermiştir. Ç.E.T. yayıcılar etkisini göstermeye başladığı 27.04.200619.09.2006 tarihleri arasında 16 (Ergin/ 4 Tuzak) ergin tuzaklarda yakalanırken, Ç.E.T. uygulanmamış kontrol bağlarında 112 (Ergin/3 Tuzak) Salkım güvesi ergini yakalanmıştır. Mevsim boyunca ÇET bağlarında tuzak başına toplam 43 ve kontrol bağlarında ise 62 birey elde edilmiştir. Uygulamanın ada da olması ve ÇET uygulanan bağların diğerleri ile iç içe olması ve esinti yönü değişmekle birlikte sürekli rüzgarın varlığı nedeniyle uygulamaların sonucu küçük farklılıklara rağmen tüm ada bağlarında etkisini benzer şekilde göstermiştir (Çizelge 1). Feromon tuzaklarında elde edilen veriler grafikle karşılaştırıldığında Şekil 4’de görüldüğü üzere Ç.E.T. yayıcılarının bağ alanlarına asılmasıyla tuzaklara düşen ergin sayısı 04.05.2008 tarihinden itibaren düşmüş ve mevsim içinde ÇET bağlarında hiç ergine rastlanılmamasına rağmen, kontrol bağlarında düşük sayıda da olsa tuzaklara erginlerin düştüğü görülmüştür. Bozcaada da ÇET uygulamalarının ilk kez yapıldığı bağ alanlarında zararlının ergin öncesi dönemlerinin dikkati çektiği bağlarda Salkım güvesinin ilk dölüne karşı 26.04.2006 tarihinde Bacillus thuringiensis var. kurstaki uygulanmıştır. Uygulamadan sonra Salkım güvesi populasyonu azalmış ve yıl boyu başka uygulama yapılmamıştır. Bozcaada ilçesinde Ç.E.T. uygulamasının yapıldığı 2007 yılında ise ilk erginler feromon tuzaklarında 03.04.2007 tarihinde görülmüş olup, tüm tuzaklarda toplam 7 adet yakalanmıştır. Bu sayı 2006 yılına göre oldukça düşük düzeyde kalmıştır. ÇET uygulamalarının yapıldığı 09.04.2007 tarihinden itibaren bağlardaki tuzaklara düşen ergin sayıları azalmaya başlamış ve mevsim boyunca tuzaklara düşen ergin sayısı bir iki adeti geçmemiştir. Buna karşın kontrol bağlarında özellikle 1. tuzaktaki ergin düşüşü 23.04.2008 tarihine kadar devam etmiştir. Diğer kontrol bağlarındaki tuzaklara erginlerin düşmemiş olması bu bağların rüzgarın etkisi nedeniyle ÇET bağlarının alanı içinde kaldığı kanısını uyandırmıştır (Çizelge 2). Diğer tarafta mevsim sonuna doğru ise kontrol bağlarındaki tuzaklarda düşük 158 Bozcaada Değerleri Sempozyumu (25–26 Ağustos 2008) sayıda da olsa erginler yakalanırken ÇET bağlarındaki tuzaklara erginlerin düşmediği görülmüştür. Diğer yanda her Ç.E.T. uygulama alanı ile kontrol bağlarında elde edilen erginlerin sayısal değerlerinin grafikle karşılaştırıldığında mevsim başında ve sonuna doğru kontrol bağlarındaki tuzaklara düşen ergin sayısının belirgin olarak ÇET bağlarına göre yüksek olduğu görülmüştür. ÇET bağlarındaki tuzaklarda sadece Ağustos ayı sonunda ve Eylül ayı başında olmak üzere sadece birer ergin elde edilmiştir. Mevsim boyunca tuzaklarda ergin düşmediği yayıcıların etkin olarak kontrol sağladığı ortaya çıkmıştır. Bozcaada da Salkım güvesine karşı 2007 yılında Bacillus thuringiensis var. kurstaki uygulaması yapılmamıştır. 23.07.2007 tarihinde kurşuniküf (Botrytis cineria) ile mücadelede Bacillus sublitis preparatı Ç.E.T. uygulanan bağ alanlarında kullanılmıştır. Salkım güvesinin yılda üç döl verdiği (Albayrak, 2004; Polat ve Özpınar, 2007). Bozcaada da ÇET uygulaması sonucu sadece mevsim başında tuzaklarda sınırlı sayıda erginlerin yakalandığı mevsim boyunca zararlıya raslanılmadığı görülmüştür. Denemenin yürütüldüğü alanın ada ve rüzgarlı nedeniyle Bozcaada bağ alanlarında Ç.E.T. uygulaması başarılı sonuç vermiştir. 2006-2007 yıllarında zararlı popülasyonu çok düşük düzeyde kalmış ve hiçbir zaman daha önce adada tespit edilen (Albayrak 2004; Polat ve Özpınar 2007) zararlı yoğunluğa ulaşmadığı görülmüştür. Diğer tarafta Isonet L yayıcılarının etki süresi (150 gün), ile adada hakim olan Bozacaada Çavuşu ve Karasakız çeşitlerinin hasatına kadarki sürenin de örtüşmesi zararlı ile mücadelede bir avantaj sağlamıştır. Adada uygulamanın birkaç yıl devam etmesi halinde zararlı popülasyonun gittikçe düşeceği ve pestisitlerin kullanılmamış olmasıyla da doğal dengenin korunarak ada da zararlıların sorun olmaktan çıkacağı düşünüldüğünde bu uygumanın başarısı tartışılamaz. Isonet L yayıcılarının temininde dışarıya bağımlılık ve yöntemin pahalı olması gibi dezavantajları yanında ada gibi yerlerde sağlayacağı etkinin devamlılığı insan ve çevre sağlığı ile doğal dengenin korunmasına yönelik katkıları bu uygulamaları avantajlı ve tercih edilir hale getirecektir. Sonuç olarak Bozcaada bağ alanlarında ÇET uygulamaları Salkım güvesini kontrol etmede başarılı olmuş ve ada bağlarındaki diğer zararlılar da dikkate alınarak bu yuygulamanın sonuçlarının güvenliği açısında incelemelerin devam etmesi yararlı olacaktır. Gelişmelerin denetim altına alınması ve karşılaşılabilecek sorunların uygulamaları engellemeden çözüm getirmek için bir süre incelemelerin devamında yarar vardır. KAYNAKÇA Anonim 2007 Çanakkale Tarım İl Müdürlüğü Proje İstatistik Şubesi Verileri. Çanakkale Albayrak, A. 2004 Çanakkale İli Bağ Alanlarında Zararlı Salkım Güvesi (Lobesia Botrana Den.Schiff)’nin Populasyon Gelişmesi ve Döl Sayısının Belirlenmesi. ÇOMÜ Fen Bilimleri Enstitüsü (Yayınlanmamış Yüksek Lisan Tezi) 159 Bozcaada Değerleri Sempozyumu (25–26 Ağustos 2008) Altınçağ, R., S. Uzun, F. Ö. Layık, T. Koçlu, 1994 Ege Bölgesi’nde Salkım Güvesi (Lobesia botrana Den.-Schiff.)’nin Biyoteknik ve Biyolojik Mücadele Olanaklarının Araştırılması. Bornova Zirai Mücadele Araştırma Enstitüsü, Proje Kod No: BKA / 03 – E -073 Altindisli, F. O., M. A. Goven and A. Altindisli 2002 “An evaluation of the European grapevine moth (Lobesia botrana Den.Schiff.) and its parasitoids in organic and conventional vineyards in the Aegean Region of Turkey.” VIIth European Congress of Entomology, October 7-13 2002, Thessaloniki, Greece, 53. Ataç, Ö., H. Bulut, ve T. Çevik 1990 “Salkım Güvesi (Lobesia botrana Den.et Schiff)’ne Karşı Bacillus Thuringiensis’in Tek Başına ve Carbaryl’in Düşük Dozu İle Birlikte Etkisinin Araştırılması.” Türkiye II. Biyolojik Mücadele Kongresi, 26-29 Eylül. Ankara, 127-135 Çelik, H., Y.S. Ağaoğlu, Y. Fidan, B. Maraşalı, G. Söylemezoğlu, 1998 Genel Bağcılık. Sun Fidan A. Ş. Mesleki Kitaplar Serisi:1. Ankara Önçağ, G. 1975 Ege Bölgesi’nde Salkım güvesi (Lobesia botrana Den.-Schiff.)’ nin tanınması, yayılışı, biyolojisi, zararı, doğal düşmanları ve kimyasal savaş imkanları üzerine araştırmalar. T.C. Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı, Zirai Mücadele ve Zir. Karantina Genel Müd. Araştırma Serisi, Teknik Bülten No: 26, İzmir. Özpınar, A., S. Özpınar ve S. E. Görür 2002 “Bozcaada bağlarında üretimdeki bazı sorunların belirlenmesi üzerine bir araştırma.” Türkiye V. Bağcılık ve Şarapçılık Sempozyumu, 5-9 Ekim 2002, Nevşehir, Kapadokya, 299-306. Polat, B., ve A. Özpınar 2007 “Çanakkale İli Bağlarında Salkım güvesi (Lobesia botrana Den.-Schiff)’nin Mücadelesinde Bacillus thuringiensis var. kurstaki Berliner Preparatı ile Trichogramma evanescens Westwood’un Kullanım Olanakları.” Türkiye II. Bitki Koruma Kongresi. 2729 Ağustos 2007. Isparta Yıldırım, İ. ve E. Onoğur, 2001 “Ekolojik Bağcılıkta Külleme Hastalığı (Uncinula necator (Schw.) Burr.)’na Karşı Kullanılabilecek Bazı Kimyasalların Etkililiği Üzerinde Araştırmalar.” Türkiye I. Ekolojik Tarım Sempozyumu, İzmir, 116-124 Tuncer, C. ve O. Ecevit 1994 “Bacillus thuringiensis ürünleri ve böceklerde dayanıklılığın önemi.” Türkiye Entomoloji Dergisi 18 (2):119-128 160 Bozcaada Değerleri Sempozyumu (25–26 Ağustos 2008) a b Şekil 1. Salkım güvesi (Lobesia botrana)’nin Pherocon Tipi Feromon Tuzağı (a) ve Çiftleşmeyi Engelleme Tekniği (b). 161 23.09.2007 05.09.2007 16.08.2007 16 14 12 10 8 6 4 2 0 09.08.2007 11.09.2006 24.08.2006 17.08.2006 10.08.2006 03.08.2006 27.07.2006 20.07.2006 14.07.2006 06.07.2006 29.06.2006 22.06.2006 15.06.2006 08.06.2006 01.06.2006 25.05.2006 18.05.2006 11.05.2006 04.05.2006 27.04.2006 20.04.2006 Ergin/ Tuzak 35 30 25 20 15 10 5 0 02.08.2007 26.07.2007 19.07.2007 12.07.2007 05.07.2007 25.06.2007 18.06.2007 11.06.2007 04.06.2007 28.05.2007 21.05.2007 13.05.2007 07.05.2007 30.04.2007 23.04.2007 16.04.2007 09.04.2007 03.04.2007 Ergin / Tuzak Bozcaada Değerleri Sempozyumu (25–26 Ağustos 2008) Ç.E.T. Bağı Kontrol Bağı Örnekleme Tarihi Şekil 2. Bozcada Bağlarında 2006 Yılında Farklı Uygulamalardaki Feromon Tuzaklarına Düşen Lobesia botrana Erginlerinin Popülasyon Gelişmesi Ç.E.T. Bağı Kontrol Bağı Örnekleme Tarihi Şekil 3. Bozcada Bağlarında 2007 Yılında Farklı Uygulamalardaki Feromon Tuzaklarına Düşen Lobesia botrana Erginlerinin Popülasyon Gelişmesi 162 Bozcaada Değerleri Sempozyumu (25–26 Ağustos 2008) Çizelge 1. Bozcaada Bağlarında 2006 Yılında Farklı Uygulamalardaki Feromon Tuzaklarından Elde Edilen Lobesia botrana Ergin Sayısı (Ergin/Tuzak) Ç.E.T. Bağları Kontrol Bağları Örnekleme Tarihi 1. 2. 3. 4. Ort. 1. 2. 3. Ort. 20.04.2006 24.04.2006 27.04.2006 01.05.2006 04.05.2006 08.05.2006 11.05.2006 15.05.2006 18.05.2006 22.05.2006 25.05.2006 29.05.2006 01.06.2006 05.06.2006 08.06.2006 12.06.2006 19.06.2006 22.06.2006 26.06.2006 29.06.2006 03.07.2006 10.07.2006 14.07.2006 17.07.2006 20.07.2006 24.07.2006 27.07.2006 31.07.2006 07.08.2006 14.08.2006 17.08.2006 21.08.2006 01.09.2006 11.09.2006 19.09.2006 35 1 0 0 0 0 0 0 0 8 0 0 0 0 0 1 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 30 21 1 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 1 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 21 1 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 40 7 0 0 1 0 2 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 2 0 0 0 0 31.50 7.50 0.25 0.00 0.25 0.00 0.50 0.00 0.00 2.00 0.00 0.00 0.00 0.00 0.00 0.25 0.00 0.00 0.25 0.00 0.00 0.00 0.00 0.00 0.00 0.00 0.00 0.00 0.00 0.00 0.50 0.00 0.00 0.00 0.00 0 18 17 14 2 1 1 0 0 0 1 0 0 1 0 0 0 4 8 6 0 0 0 0 0 0 0 0 0 3 3 1 1 1 0 0 10 2 2 0 2 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 2 2 2 0 0 0 0 0 0 0 0 0 2 4 3 0 0 0 41 14 2 5 1 1 0 0 0 0 2 0 0 0 1 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 5 0 0 0 0 0 1 0 0 0 13.67 14.00 7.00 7.00 1.00 1.33 0.33 0.00 0.00 0.00 1.00 0.00 0.00 0.33 0.33 0.00 0.00 2.00 3.33 2.67 0.00 0.00 0.00 0.00 0.00 1.67 0.00 0.00 0.00 1.67 2.33 1.67 0.33 0.33 0.00 Toplam 45 53 22 52 43.00 82 31 73 62.00 163 Bozcaada Değerleri Sempozyumu (25–26 Ağustos 2008) Çizelge 2. Bozcada Bağlarında 2007 Yılında Farklı Uygulamalardaki Feromon Tuzaklarına Düşen Salkım güvesi Erginlerine Ait Sayısal Değerler (Ergin/Tuzak) Örnekleme Tarihi Ç.E.T. Bağları Kontrol Bağları 03.04.2007 06.04.2007 09.04.2007 12.04.2007 16.04.2007 19.04.2007 23.04.2007 26.04.2007 30.04.2007 03.05.2007 10.05.2007 17.05.2007 21.05.2007 28.05.2007 04.06.2007 07.06.2007 14.06.2007 25.06.2007 02.07.2007 05.07.2007 09.07.2007 16.07.2007 19.07.2007 23.07.2007 26.07.2007 30.07.2007 02.08.2007 06.08.2007 09.08.2007 13.08.2007 16.08.2007 23.08.2007 05.09.2007 13.09.2007 23.09.2007 1. 0 1 1 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 1 0 0 0 2. 1 3 2 0 0 0 1 0 0 0 0 1 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 3. 0 2 1 0 0 0 0 0 0 0 0 0 2 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 1 0 0 4. 1 1 3 1 0 0 2 1 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 Ort. 0.5 1.75 1.75 0.25 0 0 0.75 0.25 0 0 0 0.25 0.5 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0.25 0.25 0 0 1. 4 16 13 12 24 3 16 0 0 2 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 1 3 2 0 0 0 0 0 0 2 1 0 0 2. 1 7 1 1 1 1 3 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 3. 0 1 1 0 1 0 1 0 1 0 0 4 0 0 1 1 0 0 0 0 0 0 0 0 0 2 4 3 2 2 3 6 4 8 0 Ort. 1.67 8.00 5.00 4.33 8.67 1.33 6.67 0.00 0.33 0.67 0.00 1.33 0.00 0.00 0.33 0.33 0.00 0.00 0.00 0.00 0.00 0.00 0.33 1.00 0.67 0.67 1.33 1.00 0.67 0.67 1.00 2.67 1.67 2.67 0.00 Toplam 3 8 6 9 6.5 99 15 45 53.00 164 BOZCAADA’NIN HALK İLACI OLARAK KULLANILAN BİTKİLERİ Gizem EMRE-BULUT, Ertan TUZLACI Marmara Üniversitesi Eczacılık Fakültesi ÖZET Bozcaada yöresinde, 35 türe ait bitkiden halk ilacı olarak yararlanıldığı saptanmıştır: Alcea pallida, Alcea rosea, Allium sativum, Anthemis cotula, Artemisia absinthium, Asparagus aphyllus subsp. orientalis, Asphodelus aestivus, Cardopatium corymbosum, Centaurea solstitialis subsp. solstitialis, Coridothymus capitatus, Crataegus monogyna subsp. monogyna, Cydonia oblonga, Ecballium elaterium, Equisetum ramosissimum, Ficus carica subsp. carica Foeniculum vulgare, Helichrysum stoechas subsp. barrelieri, Hyoscyamus albus, Malva sylvestris, Mentha spicata subsp. spicata, Mespilus germanica, Olea europaea var. europaea, Origanum majorana, Pinus brutia, Prunus spinosa subsp. dasyphylla, Pyrus amygdaliformis var. amygdaliformis, Rosmarinus officinalis, Rubus sanctus, Ruta chalepensis, Salvia fruticosa, Sedum telephium subsp. maximum, Teucrium polium, Tribulus terrestris, Urtica pilulifera ve Vitex agnus-castus. Bu bitkilerle ilgili ayrıntılı bilgiler metin içinde tablo halinde sunulmuştur. Sonuç olarak yörede bitkilerin en çok şeker hastalığı tedavisinde, mide rahatsızlıklarının giderilmesinde, tansiyon düşürücü olarak, soğuk algınlığına karşı ve kalp rahatsızlıklarının giderilmesinde kullanıldığı belirlenmiştir. Anahtar kelimeler: Halk ilaçları, Tıbbi bitkiler, Etnobotanik, Bozcaada ABSTRACT 35 plant species are being used as folk medicine in Bozcaada, namely Alcea pallida, Alcea rosea, Allium sativum, Anthemis cotula, Artemisia absinthium, Asparagus aphyllus subsp. orientalis, Asphodelus aestivus, Cardopatium corymbosum, Centaurea solstitialis subsp. solstitialis, Coridothymus capitatus, Crataegus monogyna subsp. monogyna, Cydonia oblonga, Ecballium elaterium, Equisetum ramosissimum, Ficus carica subsp. carica, Foeniculum vulgare, Helichrysum stoechas subsp. barrelieri, Hyoscyamus albus, Malva sylvestris, Mentha spicata subsp. spicata, Mespilus germanica, Olea europaea var. europaea, Origanum majorana, Pinus brutia, Prunus spinosa subsp. dasyphylla, Pyrus amygdaliformis var. amygdaliformis, Rosmarinus officinalis, Rubus sanctus, Ruta chalepensis, Salvia fruticosa, Sedum telephium subsp. maximum, Teucrium polium, Tribulus terrestris, Urtica pilulifera and Vitex agnus-castus. The detailed information of these plants are presented in a table in the text. In conclusion, the plants are mostly used for diabetes, stomach ailments, hypertansion, cold and cardiac disorders. Key words: Folk medicine, Medicinal plants, Ethnobotany, Bozcaada Bozcaada Değerleri Sempozyumu (25–26 Ağustos 2008) GİRİŞ Bozcaada Ege Denizi’nin kuzeyinde, Çanakkale iline bağlı, 37 km² büyüklüğünde, nüfusu 2500 olan bir adadır (Anonim 2005). Gökçeada ve Marmara Adası’ndan sonra ülkemizin üçüncü büyük adası olup yurdumuzun köyü olmayan tek ilçesidir. Üçgenimsi ve yassı bir görünüme sahip olan adanın en yüksek yeri Göztepe (191m)’ dir. Bozcaada’nın bitkileri ile ilgili ilk kayıtlar Tournefort’un 1701’de bu yöreden topladığı bitkilere dayanmaktadır. Daha sonra 1761’de Forskahl ve 1819’da d’Urville’in Ada’dan bitki topladığına ait bilgiler bulunmaktadır. Gökçeada ile Bozcaada’nın florası ve vejetasyonu konusunda Seçmen ve Leblebici tarafından kapsamlı bir araştırma gerçekleştirilmiştir (Seçmen ve Leblebici 1978). Bozcaada florasını içeren bu çalışmada yer alan bitkilerle ilgili yaptığımız son değerlendirmeye göre Adada 417 takson bulunduğu belirlenmiştir. Bunlar arasında yer almayan, ancak kendi araştırmalarımız esnasında (Emre Bulut ve Tuzlacı 2006) saptadığımız ve “Flora of Turkey and the East Aegean Islands” (Davis 1965– 1985) adlı eserde adı geçen taksonlarla birlikte Bozcaada Florası’nın toplam 448 bitki çeşidinden oluştuğu sonucuna varılmıştır. Anabilim Dalımızın araştırma projeleri kapsamında Türkiye’nin geleneksel halk ilacı olarak kullanılan bitkileri araştırılmakta, bitkisel kökenli bu ilaçlarla ilgili bilgiler derlenmekte ve ayrıca yurdumuzun çeşitli yörelerinde bu konuda özel çalışmalar yapılmaktadır. Bu çalışmamızda daha önce etnobotanik yönden incelenmemiş olan Bozcaada (Çanakkale) yöresi araştırılarak halkın bu yörede yararlandığı bitkiler bilimsel olarak saptanmıştır. Bu bildiri kapsamında yalnız geleneksel halk ilacı olarak kullanılan bitkiler sunulmuştur. GEREÇ VE YÖNTEM Araştırmamızın materyalini Bozcaada yöresinden 2004–2006 tarihleri arasında toplanan bitki örnekleri oluşturmaktadır. Bu bitkilerin örnekleri Marmara Üniversitesi Eczacılık Fakültesi Herbaryumu’nda (MARE) bulunmaktadır. Bu çalışmalarımız esnasında, Bozcaada yöresinde yaşayan yerli halktan geleneksel halk ilaçları hakkında bilgi ve deneyimli olan kişilerle görüşülmüştür. Yörede bu konu ile ilgili derlemeler, Anabilim Dalımızda hazırlanmış olan “Bitkisel Halk İlaçları Araştırma Formları” kapsamında yürütülmüş ve kullanılan bitkilere ait örnekler toplanmıştır. SONUÇ Bu araştırma esnasında 35 tür bitkiden halk ilacı olarak yararlanıldığı saptanmıştır. Bunlardan 23’ünün yabani, 12’sinin ise yörede yetiştirildiği belirlenmiştir. Bu bitkiler ve kullanılışları ile ilgili ayrıntılı bilgiler Tablo 1’de sunulmuştur. Bu araştırma sonuçları Ezine ve Bayramiç yörelerinde yaptığımız benzer çalışmaların (Emre ve Tuzlacı 2003, Bulut ve Tuzlacı 2008) bulgularıyla karşılaştırılmış ve üç 166 Bozcaada Değerleri Sempozyumu (25–26 Ağustos 2008) yörede de halk ilacı olarak kullanılan 22 ortak bitki saptanmıştır. Bu bitkiler ve kullanılışları ile ilgili bilgiler Tablo 2’de sunulmuştur. KAYNAKÇA Anonim 2005 Bozcaada Rehber Kitapçık. Çanakkale: Bozcaada Kaymakamlığı Seçmen, Ö., Leblebici, E. 1978 “Gökçeada ve Bozcaada adalarının vejetasyon ve florası, I. Vegejasyon ve bitki toplulukları.” Bitki 5 (2):195–263. Seçmen, Ö., Leblebici, E. 1978 “Gökçeada ve Bozcaada adalarının vejetasyon ve florası, II. Florası.” Bitki 5 (3): 271–368. Davis, P.H. 1965-1985 Flora of Turkey and the East Aegean Islands. vol. 1-9. Edinburgh: Edinburgh University Press. Davis, P.H., Mill, R. R., Tan, K. 1988 Flora of Turkey and the East Aegean Islands. vol. 10 (Supplement). Edinburgh: Edinburgh University Pres. Bulut, G.E., Tuzlacı, E. 2006 “An Ethnobotanical Study in Bozcaada (Çanakkale-Turkey).” In IVth International Congress of the Ethnobotany (ICEB 2005), 21-26 August 2005, İstanbul. Z.F. Ertuğ (editör). 581-583. Emre, G., 2003 Ezine (Çanakkale) Yöresinin Geleneksel Halk İlacı Olarak Kullanılan Bitkileri. Marmara Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi. Bulut, G.E. 2008 Bayramiç (Çanakkale) Yöresinde Etnobotanik Araştırmalar. Marmara Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü, Yayınlanmamış Doktora Tezi. 167 Bozcaada Değerleri Sempozyumu (25–26 Ağustos 2008) Tablo 1. Bozcaada yöresinin halk ilacı olarak kullanılan bitkileri Latince Adı Familyası Herbaryum Numarası (MARE) Alcea pallida Waldst. et Kit. Malvaceae MARE 10015 * Alcea rosea L. Malvaceae MARE 9692 * Allium sativum L. Liliaceae Anthemis cotula L. Asteraceae MARE 9696 *Artemissia absinthium L. Asteraceae MARE 9697 Asparagus aphyllus L. subsp. orientalis (Baker) P.H.Davis Liliaceae MARE 9985 Asphodelus aestivus Brot. Liliaceae MARE 9930, 9955 Cardopatium corymbosum (L.) Pers. Asteraceae MARE 9944 Yöresel Adı Kullanılan Kısmı Hazırlanış Yöntemi, Kullanılış Şekli Kullanılış Amacı Fatmacık Çiçekleri İnfüzyon / dahilen Boğaz ağrısı Fatma çiçeği Çiçekleri Çiçekleri İnfüzyon / dahilen İnfüzyon / dahilen Nefes darlığı Öksürük kesici Sarımsak Soğancıkları Kulak ağrısı Papatya Kapitulumları Topraküstü kısımları Yaprakları Yaprakları Soğancıkları zeytin-yağında pişirildikten sonra ezilip çıkarılan suyu kulağa damlatılır İnfüzyon / dahilen İnfüzyon / dahilen Pelin otu Bir bezle sarılır İnfüzyon / dahilen Asparagi, Kuşkon maz, Papazsak alı, Yabani kuşkonm az Hıdrellez kamçısı Genç sürgünleri İnfüzyon / dahilen Kökleri Kökleri Kurtlu diken Köklerinin ezilerek çıkartılan suyu Köklerinin ezilerek Kökleri ezildikten sonra çam reçinesi ve kireç suyu ile karıştırılır / haricen Dilimlenip ayakkabı içine konulur Haricen Haricen Öksürük kesici Karın ağrısı Ateş düşürücü (bebeklerde aşı sonrasında uygulanır) Mide bulantısı Karaciğer rahatsızlıkları Yara tedavisi Ayak kokusuna karşı Yara tedavisi Egzama 168 Bozcaada Değerleri Sempozyumu (25–26 Ağustos 2008) Centaurea solstitialis L. subsp. solstitialis Asteraceae MARE 10034 Coridothymus capitatus (L.) Reichb. fil. Lamiaceae MARE 9625, 10022 Çakır diken, Gelindili, Sarı diken Ada kekiği, Kekik Crataegus monogyna Jacq. subsp.monogyna Rosaceae MARE 9898 Cydonia oblonga Miller Rosaceae MARE 9707 Ecballium elaterium (L.) A. Rich. Cucurbitaceae MARE 9715 Kocakarı yemişi çıkartılan suyu Kapitulumları Dekoksiyon / dahilen Sıtma Toprak üstü kısımları Toprak üstü kısımları Toprak üstü kısımları Meyveleri İnfüzyon / dahilen İnfüzyon / dahilen İnfüzyon / dahilen Kan şekerini düşürücü Mide rahatsızlıkları Tansiyon düşürücü Kalp rahatsızlıkları Ayva Yaprakları İnfüzyon / dahilen Balgam söktürücü Deli bostan Meyve suyu Meyve suyu Kökü Sinüzit Sarılık Hemoroidlere karşı Equisetum ramosissimum Desf. Equisetaceae MARE 9962 * Ficus carica L. subsp. carica Moraceae MARE 9689, 9987 Polikubu Toprak üstü kısımları Buruna 1-2 damla damlatılır Buruna 1-2 damla damlatılır Küçük parçaları suyla birlikte yutulur İnfüzyon / dahilen İncir, Yemiş Dal kabukları Bitkinin sütü Kabukları küçük parçalar halinde bir bezle sarılır Haricen Kan dindirici Siğillerin yok edilmesinde Foeniculum vulgare Miller Apiaceae MARE 9719 Erezene, Rezene Toprak üstü kısımları Yaprakları Yaprakları Kökleri İnfüzyon / dahilen İnfüzyon / dahilen İnfüzyon / dahilen Kökleri ezilip bir bezle sarılır Helichrysum stoechas (L.) Moech subsp. barrelieri (Ten.) Hyman Asteraceae MARE 9725, 10018, 10025 Altın otu Kapitulumları İnfüzyon / dahilen Kanser Tansiyon düşürücü Mide rahatsızlıkları Nodüllerin yok edilmesinde Böbrek taşlarını düşürmek için Dekoksiyon / dahilen Böbrek taşlarını düşürmek için 169 Bozcaada Değerleri Sempozyumu (25–26 Ağustos 2008) Hyoscyamus albus L. Solanaceae MARE 9710, 9716, 10035 Diş otu Tohumları Tohumları kaynatılıp buharı solunur Diş ağrısı Malva sylvestris L. Malvaceae MARE 9690, 9693, 10029 Develik, Ebe gümeci, Meleko çiçeği Nane Kökleri Genital bölge içine uygulanır Çocuk düşürücü Yaprakları İnfüzyon / dahilen Mide rahatsızlıkları Döngel, Muşmula Meyveleri İnfüzyon / dahilen İshale karşı Mercank öşk Toprak üstü kısımları Toprak üstü kısımları Toprak üstü kısımları Toprak üstü kısımları Olgunlaşmamış kozalaklar Meyveleri İnfüzyon / dahilen İnfüzyon /dahilen Karın ağrısı Mide bulantısı İnfüzyon / dahilen İnfüzyon /dahilen Karın ağrısı Mide bulantısı Dekoksiyon / dahilen Nefes darlığı Dekoksiyon / dahilen Kan şekerini düşürücü Ahlat Meyveleri Meyvelerinden turşusu hazırlanır / dahilen Kan şekerini düşürücü Biberiye, Karagünl ük Çiçekli dalları İnfüzyon / dahilen Soğuk algınlığı Böğürtle n Karantı Yaprakları Meyveleri İnfüzyon / dahilen Doğrudan yenir Kan şekerini düşürücü Kanser Sedef otu Kökleri Çiçekli dalları Çiçekli dalları Genital bölge içine uygulanır Zeytinyağında Çocuk düşürücü Ateş düşürücü Kırık-çıkık * Mentha spicata L. subsp. spicata Lamiaceae MARE 9705 * Mepilus germanica L. Rosaceae MARE 9713 * Olea europaea L. var. europaea Oleaceaea MARE 9714 * Origanum majorana L. Lamiaceae MARE 9724 Pinus brutia Ten. Pinaceae MARE 9922, 10005 Prunus spinosa L. subsp. dasyphylla (Schur) Domin Rosaceae MARE 9730 Pyrus amygdaliformis Vill. var. amygdaliformis Rosaceae MARE 9731, 9978 * Rosmarinus officinalis L. Lamiaceae MARE 9894 Rubus sanctus Schreber Rosaceae MARE 9708, 10011 *Ruta chalepensis L. Rutaceae MARE 9718 Mercank öşk Çam Güvem eriği 170 Bozcaada Değerleri Sempozyumu (25–26 Ağustos 2008) Çiçekli dalları * Salvia fruticosa Miller Lamiaceae MARE 9700 *Sedum telephium L. subsp. maximum (L.) Krocker Crassulaceae MARE 9734 Teucrium polium L. Lamiaceae, MARE 9723, 9920, 9952 Tribulus terrestris L. Zygophyllaceae MARE 9729 Urtica pilulifera L. Urticaceae MARE 9720 Vitex agnus-castus L. Verbenaceae MARE 9711 Ada çayı Çiçekli dalları Çiçekli dalları bekletilir / haricen Zeytinyağında bekletilir / haricen Zeytinyağında bekletilir / haricen İnfüzyon / dahilen İnfüzyon / dahilen Çıban çiçeği Yaprakları Haricen Çıban Mayasıl otu Toprak üstü kısımları Toprak üstü kısımları Toprak üstü kısımları İnfüzyon / dahilen İnfüzyon / dahilen Egzama Hemoroidlere karşı İnfüzyon / dahilen Kalp rahatsızlıkları Isırgan Toprak üstü kısımları Yaprakları Yaprakları İnfüzyon / dahilen İnfüzyon / dahilen İnfüzyon / dahilen Ayıt Dallarının ezilerek çıkarılan suyu Yaprakları Yaprakları Yaprakları Kulağa damlatılır Bir bezle başa sarılır Bir bezle başa sarılır Bir bezle göbek kısmına bağlanır Barsak yumuşatıcısı Mide ülseri Bağışıklık sistemini güçlendirici Kulak ağrısı Baş ağrısı Ateş düşürücü Karın ağrısı Çoban çökerten Romatizma Öksürük kesici Soğuk algınlığı * Yetiştirilen bitki 171 Bozcaada Değerleri Sempozyumu (25–26 Ağustos 2008) Tablo 2. Bozcaada, Ezine ve Bayramiç yörelerinde halk ilacı olarak kullanılan ortak bitkiler Bitki adı Allium sativum Asphodelus aestivus Centaurea solstitialis subsp. solstitialis Crataegus monogyna subsp. monogyna Cydonia oblonga Ecballium elaterium Ficus carica subsp. carica Foeniculum vulgare Malva sylvestris Mentha spicata subsp. spicata Olea europaea var. europaea Origanum majorana Pinus brutia Prunus spinosa subsp. dasyphylla Pyrus amygdaliformis var. amygdaliformis Rosmarinus officinalis Rubus sanctus Ruta chalepensis Salvia fruticosa Teucrium polium Urtica pilulifera Vitex agnus-castus Ortak kullanılış Kulak ağrısının giderilmesinde (Bayramiç, Ezine) Yara tedavisinde (Bayramiç, Ezine) Sıtma tedavisinde (Bayramiç, Ezine) ≠ ≠ Sinuzit ve sarılık tedavisinde (Bayramiç, Ezine) Hemoroidlere karşı (Ezine) Siğillerin yok edilmesinde (Bayramiç, Ezine) Mide rahatsızlıklarının giderilmesinde (Ezine) Çocuk düşürücü (Bayramiç) ≠ Kan şekerini düşürücü (Ezine) Tansiyon düşürücü (Bayramiç) ≠ Nefes darlığına karşı (Bayramiç, Ezine) Kan şekerini düşürücü (Ezine) ≠ Soğuk algınlığının giderilmesinde (Bayramiç, Ezine) Kan şekerini düşürmek için (Bayramiç) Çocuk düşürücü (Bayramiç) Ateş düşürücü (Bayramiç, Ezine) ≠ Hemoroidlere karşı (Bayramiç) Egzama tedavisinde (Bayramiç) ≠ Karın ağrısının giderilmesinde (Bayramiç) Baş ağrısının giderilmesinde (Bayramiç, Ezine) Ateş düşürücü (Bayramiç) 172 COĞRAFYA VE JEOLOJİ LABORATUARI BOZCAADA: KEŞFEDİLMEMİŞ YERBİLİMSEL DEĞERLER Ahmet Evren ERGİNAL Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Coğrafya Bölümü ÖZET Eski yerleşim tarihi ve çeşitli sosyo-ekonomik özellikleri yanısıra, Bozcaada birçok özel coğrafi, jeolojik, jeomorfolojik ve ekolojik özelliklere ait bir Anadolu karasıdır. Jeolojik açıdan ada Türkiye’nin Juzey Ege şelfinde Biga Yarımadası’nın doğal bir uzantısıdır. Doğal potansiyelleri ve bilimsel ve politik önemine rağmen adanın yerortamsal özelliklerine pek ilgi gösterilmemiştir. Bu çalışmada adada yakın zamanlarda kıyı kumulları, eolinitler ve yalıtaşı oluşumları üzerine yapılan jeomorfolojik araştırmaların ön bulguları sunuldu. Bu oluşumlar geç PleistosenHolosen boyunca meydana gelmiş olan deniz seviyesi değişimlerinin oran ve etkilerinin anlaşılması açısından büyük önem taşımaktadır. Bu kısa yazı Bozcaada’nın bu çalışılmamış jeolojik ve jeomorfolojik değerlerini jeomorfolojik bakış açısıyla ortaya koyan ilk çalışmadır. Anahtar kelimeler: Bozcaada, Kıyı şekilleri, Kıyı kumulları, Eolinit, Yalıtaşı ABSTRACT In addition to its old settlement history and various socio-cultural characteristics, Bozcaada is an Anatolian territory with a wide range of special geographical, geological, geomorphological and ecological attributes. From geological standpoint, the island is a natural prolongation of the Biga Peninsula in the northern Aegean shelf of Turkey. Despite its natural potentials and scientific and political values, considerably less attention has been paid to the geo-environmental characteristics of the island. In this paper, we present our preliminary geomorphological results on several key coastal landform features in the island, such as, coastal sand dunes, fossil carbonate dunes (aeolianite) and thick beachrock beds. These all occurrences are of great significance for better understanding the impacts and rate of sea-level changes during the late Pleistocene and Holocene. This short paper is the first attempt to intruduce these undiscovered geologic and geomorphologic values of the Island of Bozcaada from geomorphological point of view. Key words: Bozcaada, Coastal landforms, Coastal dune, Eolianite, Beachrock GİRİŞ Bozcaada’nın jeolojik-tektonik yapısı 19. yüzyılın ikinci yarısından itibaren birçok yerbilimci tarafından incelenmiştir. Yapılan çalışmalar içinde adadaki Tersiyer formasyonlarının jeolojisi üzerine yapılan araştırmalar ağırlıklıdır Bozcaada Değerleri Sempozyumu (25–26 Ağustos 2008) (Erguvanlı 1955; Kalafatçıoğlu 1963; Saltık ve Saka 1972; Yazman 1997; Kesgin ve Varol 2003). Jeomorfolojik özelliklerine değinilen çalışmalar ise Hocaoğlu (1985) ile sınırlıdır. Adanın ülke menfaatleri açısından da taşıdığı özel öneme karşın, doğa bilimcilerin ilgisini yeterince çekmediği, sahip olduğu fiziki coğrafya potansiyelinin özellikle eğitim sektörü açısından da yeterince değerlendirilmediği ortadadır. Bu nedenle bu bildiride yazar bu gereksinime dikkat çekmekte, ayrıca eski çalışmalarda gözden kaçan, ancak Bozcaada ve Biga yarımadası kıyılarının Pleistosen-Holosen paleocoğrafyası açısından büyük öneme sahip olan konular üzerinde durmaktadır. Bozcaada’nın mevcut coğrafi ve jeolojik değerleri Tubitak Doğa Eğitimi kursları başta olmak üzere eğitim sektöründe adanın bir doğal laboratuar olarak değerlendirilmesi konusunda önemli bir potansiyel sunmaktadır. 36.41 km kıyı uzunluğu ve 37.51 km2’lik bir yüzölçümüne sahip olan Bozcaada, Biga Yarımadası’nın jeolojik açıdan olduğu gibi yerşekli özellikleri itibariyle de doğal bir uzantısını meydana getirir. Adanın başlıca jeolojik birimlerini Paleozoik yaşlı şist ve mermerler, denizaltı volkanizması ile oluşmuş ofiyolitler, bu temel birimleri uyumsuz olarak üzerleyen Eosen’in kırmızı renkli taban konglomeraları ve fliş fasiyesindeki kireçtaşı, kumtaşı, marn ve kiltaşları, Miosen’e ait konglomera, kumtaşı ve maktralı kireçtaşları ve kırmızı-pembe renkte andezitler oluşturur (Şekil 1). Bununla birlikte adanın batı kesiminde geniş bir alanda yayılış gösteren serbest ve yarıserbest kıyı kumulları ile vadi tabanları ve korunaklı koyların gerisindeki alüvyal dolgu düzlükleri Holosen birikim sahalarına karşılık gelir. Belirtilen jeolojik formasyonlar adanın morfolojik yapısındaki değişimleri belirgin olarak yansıtır. Örneğin ortalama yükselti değerleri 0–50 m arasında değişen ada morfolojisinde, ayrışma ve aşınıma karşı dirençli ve massif yapıdaki andezitin adanın kuzeydoğu kesimindeki Göztepe (191 m) kütlesini oluşturması litoloji-morfolojik birim ilişkisini açıkça yansıtır. Mermerlerin egemen olduğu güneydoğu kesimde kıyı işlenmesi mermer varlığına bağlı olup kalanklı kıyı oluşumunu sağlarken, adanın güneyinde heyelana uygun Miosen konglomera ve kiltaşları üzerinde yamaç duraysızlıkları göze çarpmaktadır. Ayrıca batı burnu mevkiiinde güneybatı yönünde birkaç derece eğimli Miosen maktralı kireçtaşlarını kesen yapısal platformlar güneybatı-kuzeydoğu yönlü rüzgâr etkinliği nedeniyle kumullarla istila edilmiştir. Tüm bu morfolojik zenginlik adanın aşınıma farklı direnç gösteren jeolojik formasyonlardan oluşması ile yakından ilişkilidir. Ancak önceki çalışmalarda, eolinit, yalıtaşı ve kıyı kumullarının jeolojik-jeomorfolojik özelliklerine değinilmemiştir. Sunulan bildiride, jeokimyasal ve mikromorfolojik analiz yöntemleri ve mutlak yaş tayinlerine dayalı olarak sürdürdüğümüz çalışmaların ilk bulguları detaya girilmeden tanıtılacaktır. 174 Bozcaada Değerleri Sempozyumu (25–26 Ağustos 2008) BOZCAADA’NIN BİLİNMEYEN JEOLOJİK VE JEOMORFOLOJİK DEĞERLERİ Yukarıda detaya girilmeden jeolojik ve jeomorfolojik özellikleri açıklanan Bozcaada’ya yerbilimsel açıdan ilgi gösterilmeyişi adanın özellikle geç Pleistosen-Holosen paleocoğrafyası açısından büyük önem sahip olan birçok jeolojik-jeomorfolojik değerinin bilinmemesine yol açmıştır. Yazarın adada yaptığı arazi çalışmalarında tespit ettiği bazı yeni bulgular aşağıda kısaca açıklanacaktır; Zunguma Burnu Eolinitleri (taşlaşmış fosil kumullar) Charles Darwin’in Afrika batı kıyısı açıklarındaki St Helena Adası’ndaki ilk keşfi ile (Darwin 1851) bilim dünyasının tanıdığı ve ilk kez Sayles (1931) tarafından Bermuda’da “eolinite” olarak isimlen fosil kumullar, bol miktarda sığ denizel biojenik karbonat çimentonun kıyı kumullarına taşınması sonucunda oluşan bir kıyı kireçtaşı olup (Brooke 2001), Kuaterner süresince kıyı ortamlarındaki kalsiyum karbonmat ile çimentolanmış kumul çökellerini (kumul kalkarenit) açıklar (Fairbridge ve Johnson 1978). Orta Doğu’da “Kurkar”, Hindistan ve Arabistan’da “Miliolite”, Doğu Akdeniz’de “Grès dunaire” olarak bilinen bu taşlaşmış eski kumulların küresel ölçekteki dağılışı Brooke (2001) tarafından ayrıntılı olarak ele alınmıştır. Buna göre Avustralya’nın güney ve batı kıyıları, Bermuda ve Bahamalar ile Güney Afrika ve Batı Akdeniz kıyıları eolinitlerin başlıca dağılış alanları olup, dünyada 89 ayrı lokalitede eolinit oluşumları bildirilmiştir (Brooke 2001). Türkiye kıyılarından bir eolinit bulgusu ise uluslararası bilgi birikimine henüz kazandırılmamıştır. Bozcaada’da keşfedilmemiş bir jeolojik değer olarak eolinit oluşumu yazar tarafından Ayazma Plajını batıdan onlandıran Zunguma Burnu’nda tepit edilmiştir (Resim 1a). Sedimentolojik, mikroanalitik ve yaşlandırma çalışmalarına devam ettiğimiz eolinitle ilgili olarak ilk veriler bunun bir karbonat çimentolu fosil kumul olduğunu göstermektedir. Eolinit 39°38'51'' N - 39°48'44'' kuzey enlemleri ile 26°00'13'' - 26°00'25'' doğu boylamları arasında bulunur. K30D uzanımlı 220 m x 250 m boyutlarındaki Zunguma Burnu’nun Ayazma plajı ile sonlandığı doğu kesiminde kayacın Sarmasien yaşlı maktralı kireçtaşlarını uyumsuz olarak örttüğü gözlenir. Bu kesimde istif kalınlığı yaklaşık 5 m’dir. Kıyı boyunca falez diklikleri üzerinde 9 ayrı noktada yapılan tabaka ölçümleri eolinitin kuzeydoğuya ve güneybatıya olmak üzere iki farklı yönde eğimli çarpaz tabaka paketlerinden oluştuğunu göstermiştir. Tabaka eğim değerleri ise ortalama 15–20° arasında değişmektedir (Resim 1b). Bu özellikler stratigrafik ve morfolojik açıdan istifin eolinit olduğunu kanıtlamakla birlikte, alınan kaya örneklerinden yapılan X ışınımı kırınımı (XRD) analizleri de kayacın yüksek oranda Ca ve SiO2 içerdiğini göstermiştir. Bu da kayacın silis parçaları bakımından zengin, yoğun CaCO3 çimentolu kuvarsarenit bileşimini 175 Bozcaada Değerleri Sempozyumu (25–26 Ağustos 2008) açıklamaktadır. Ayrıca kalsifiye olmuş fosil bitki kökleri olarak bilinen rizolit veya rizomorf yapıları da kayaçta oldukça yoğundur (Resim 1c). Bu biyojen kalıntılar da MgCa, Ca ve SiO2 açısından zengin olup, bu element bileşimi fosil kumul istifleri için olağandır. Eolinit ve içerdiği rizolit katkılar günümüzde paleoiklim ve paleoortam analizlerinde sıklıkla değerlendirilen özel oluşumlardır. Bu nedenle Zunguma Burnu’nda ortaya çıkan bu istiflerin Kuaterner deniz seviyesi değişimleri ve paleorüzgar sistemlerinin yorumlanmasında büyük katkısı olacaktır. Ayrıca Bozcaada eoliniti jeoloji ve coğrafya öğrencilerinin teknik gezilerde ziyaret etmesi gereken önemli bir nokta olarak burada kaydedilmelidir. Yalıtaşı Oluşumu Gerçek anlamıyla karbonat çimentolu sedimenter bir kaynak olan yalıtaşı ideal olarak tropikal ve subtropikal kıyıların gelgit içi ortamlarında oluşan (Ginsburg 1953) denize doğru hafifçe eğimli bir tortul kayaçtır (Bricker 1971; Neumeier 1998). Oluşumu çeşitli iklim bölgelerinden bildirilen yalıtaşında, tanelerin çimentolanması konusunda birçok fikir vardır. Karbonat çimentolanmasının gelişimi konusunda denizel ve meteorik suların karışması, sığ yeraltı sularından CO2 nin uçması, doğrudan deniz suyundan CaCO3 çökelmesi ve biyolojik süreçler gibi farklı süreçlerin etkileri halen tartışılmaktadır. Toplam uzunluğu 8333 km’yi bulan Türkiye kıyılarında yalıtaşlarının varlığı ve geniş yer kapladığı bilinmekle birlikte (Avşarcan 1997), birkaç lokalite dışında yalıtaşı araştırmalarına ilgi gösterilmemiştir. Üstelik Türkiye kıyılarındaki yalıtaşı araştırmalarında mutlak yaş tayini ve diyajenez koşulları üzerine değinilmeyişi nedeniyle yalıtaşlarının köken ve Holosen deniz seviyesi değişimleri ile ilişkileri bilinmemekte ve mevcut verilerin büyük kısmı tanımsal ve süreç yorumlamadan uzak kalmıştır. Literatürde yer almayan bir yalıtaşı mostrası yazar tarafından Bozcaada’nın güney kıyılarında tespit edilmiştir (Resim 2). Geride (kuzeyde) denize doğru 5–10° arasında çakıllı-kumlu bir plajla sınırlanan yalıtaşı gnays, kumtaşı, bazalt, mermer ve kuvars çakıllarından oluşur. Birkaç santimetre kalınlıktaki yalıtaşı tabakalarında genelde çakıllı zonlar egemendir. Güncel kıyı çizgisine kısmen parallel olarak yalıtaşı tabakaları KB-SE doğrultuludur. Sualtı dalışları esnasında yalıtaşının toplam kalınlığı ölçülmüş ve açıkta -4 metreye kadar takip edilen yalıtaşınn 3.50 m kalınlıkta olduğu belirlenmiştir. Denize doğru dalış değerleri 8–15° arasında değişir. Burada asıl önemli olan gel-git genliğinin 40–50 santimetre olduğu adanın kıyılarında tespit edilen yalıtaşı kalınlığının çok fazla olmasıdır. Türkiye kıyılarında yapılan çalışmalarda yalıtaşlarında genelde 1-1.5 m kalınlıklar belirtilmiş olmakla birlikte (Ertek ve Erginal 2003) Alanya kıyılarında 4 m kalınlıktaki yalıtaşından sonra (Kelletat 2006) Bozcaada yalıtaşı “mikro gel-git kalın yalıtaşı oluşumu problemi” konusunda mecut tartışmalara katkı sağlayacak potansiyele sahiptir. 176 Bozcaada Değerleri Sempozyumu (25–26 Ağustos 2008) Bozcaada yalıtaşının ilk EDS/SEM analiz sonuçları element bileşiminin Si, C, Ca ve Fe bakımından zengin olduğunu ve taneleri birbirine bağlayan çimentonun gel-git içi ortama ait olabileceğini göstermektedir. Bununla birlikte alınan örneklerin optik lüminisans yöntemiyle yaş tayinleri sürmektedir. Batı Burnu doğusunda kıyı kumulları Bozcaada’nın bilinmeyen, diğer bir değişle literatürde tartışılmayan değerlerlerinden birisi de adanın batı kesiminde geniş bir alan kaplayan kıyı kumullarıdır. Kıyı bölgelerinde plaj kumlarının rüzgar etkisiyle kara yönünde taşınması ve vejetasyon, çakıl birikimleri veya anakaya çıkıntıları gibi engellere bağlı olarak biriktirilmesi sonucunda oluşan kıyı kumulları toplam 8333 km kıyı uzunluğuna sahip olan ülkemiz kıyılarında 110 adet kumul sistemi ile karakterize edilir ve kıyıların % 10.1 gibi önemli bir kısmını oluşturur. Bu değerle Türkiye Avrupa’daki en geniş kumul sistemine sahiptir (UÇEP 1997). Bozcaada’da kıyı kumulları, adanın batı kesimde kabaca üçgen şekli aldığı kısımda yayılış gösterir ve adanın yaklaşık % 6 lık bir kısmını oluşturur (Şekil 1). Kıyı çizgisinden itibaren birkaç metre yüksekliğe erişen kumul tepeleri ve hâkim rüzgâr yönü denetiminde güneybatı-kuzeydoğu yönünde uzanan ve yüksekliği 10 metreyi bulan kumul sırtları, yaygın kumul şekilleridir. Kumullar ortalama 2 m yükseklikteki embriyonik kumul rampalarının oluşturduğu tipik basamaklarla başlar. Batı Burnu’ndan doğuya doğru genişleyen kumul sırtları arasında parabolik kumullar ve boyuna deflasyon çukurları uzanır. Doğu kesimde ise bitki kapalılığının arttığı kesimlerde sabit kumullara geçiş gösterir. Sahanın orta ve batı kesiminde serbest kumullar daha yaygın olup boyuna kumul sırtları arasında uzanan deflasyon çukurları rüzgar erozyonunun etkili olduğu alanları oluşturur (Resim 3). Bu deflasyon çukurları keskin kumul sırtları arasında güneybatı-kuzeydoğu yönünde uzanırlar. Bozcaada kıyı kumullarının özel yönü bunların yataya yakın tabaka eğimine sahip Miosen maktralı kireçtaşı tabakaları üzerinde gelişmiş eski yapısal platformlar üzerinde oluşmalarıdır. Diğer bir değişle bu yüzeyler serbest kumul sırtları tarafından örtülerek fosilize olmuşlardır. Rüzgar erozyonunun güçlü olduğu deflasyon çukurları ve parabolik kumul tabanlarında kumulların tamamen süpürülerek alttaki Miosen anakayanın yüzeylediği görülmektedir. Bu nedenle kumulların önemli kısmını oluşturan kuvars kumları üzerinden Optik Lüminisans (Optically Stimulated Luminescence) yöntemiyle yaşlandırma çalışmalarına başlanmıştır. Böylece sahada kumul hareketinin başlangıcı ortaya konacaktır. KATKI BELİRTME Çalışma Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Bilimsel Araştırma Projeleri (BAP) Komisyonu tarafından 2008/32 nolu proje kapsamında desteklenmektedir. 177 Bozcaada Değerleri Sempozyumu (25–26 Ağustos 2008) KAYNAKÇA Avşarcan, B. 1997 “Yalıtaşı oluşumu ile ilgili kuramlar ve Türkiye kıyılarındaki yalıtaşlarının bazı özellikleri.” İstanbul Üniversitesi Coğrafya Dergisi 5: 259-282. Bricker, O.P. 1971 “Introduction: beachrock and intertidal cement”. In O.P. Bricker (editör), Carbonate Cements: 1-3; John Hopkins Press, Baltimore, M.D. Brooke, B. 2001 “The distribution of carbonate eolianite.” Earth-Science Reviews 55: 135–164. Darwin, C, R. 1851 “Geological Observations on Coral Reefs, Volcanic Islands and on South America, Being the Geology of the Voyage of the Beagle, Under the Command of Captain Fitzroy During the Years 1832 to 1836.” Smith, elder and Company, London. Erguvanlı, K. 1955 “Etüde Geologigue de l'ile de Bozcaada.” Bull. Geol. Soc. France (6) 5: 399– 401. Ertek, T.A., Erginal, A.E. 2003 “Physical properties of beachrocks on the coasts of Gelibolu Peninsula and their contribution to the Quaternary sea level changes.” Turkish Journal of Marine Science 9: 31-49. Fairbridge, R.W., Johnson, D.L. 1978 “Eolianite.” In R.W. Fairbridge and J. Bourgeois (editörler). The Encyclopedia of Sedimentology. Dowden, Hutchinson and Ross, Stroudsburg, PA, pp. 279–282. Ginsburg, R.N. 1953 “Beachrock in South Florida.” Journal of Sedimentary Petrology 23: 85-92. Hocaoğlu, Ş. 1985 “Bozcaada’nın Fiziki Coğrafyası.” Ege Coğrafya Dergisi 3: 175–199. Kalafatçıoğlu, A. 1963 “Ezine Civarının ve Bozcaada’nın Jeolojisi, Kalker ve Serpantinlerin Yaşı.” MTA Dergisi 60: 60–69. Kelletat, D. 2006 “Beachrock as a sea-level indicator? Remarks from a geomorphological point of view.” Journal of Coastal Research 22 (6): 1555-1564. Kesgin, Y., Varol, B. 2003 “Gökçeada ve Bozcaada’nın Tersiyer Jeolojisi (Çanakkale), Türkiye.” MTA Dergisi 126: 49–67. Neumeier, U. 1998 “Le rôle de l’activité microbienne dans la cimentation précoce des beachrocks (sédiments intertidaux).” Terra Environ 12: 1-183. Saltık, O., Saka K. 1972 “Saros Körfezi kuzeyi, Gelibolu Yarımadası, İmroz-Bozcaada ve Çanakkale Sahil Şeridi Jeoloji İncelemesi.” TPAO Arşiv No; 786, Ankara. Sayles, R.W. 1931 “Bermuda during the Ice Age: American Academy of Arts and Sciences”. Proceedings, v. 66, p: 381–468. Ulusal Çevre Eylem Planı (UÇEP) 178 Bozcaada Değerleri Sempozyumu (25–26 Ağustos 2008) 1997 Arazi Kullanımı ve Kıyı Alanlarının Yönetimi. T.C. Başbakanlık Devlet Planlama Teşkilatı, 84 sayfa, Ankara. Yazman, M. 1997 “Kuzey Ege'nin Jeolojisi ve Petrol Olanakları.” İTÜ Kollokyumu, Bildiri Özleri, 45–52. 179 Bozcaada Değerleri Sempozyumu (25–26 Ağustos 2008) Şekil 1. Bozcaada’nın Jeoloji Haritası (Erguvanlı 1955’den değiştirilerek) Resim 1. (a) Bozcaada güney kıyısında yer alan ve eolinitten oluşan Zunguma Burnu, (b) eolinitte çapraz tabakalaşma ve (c) kalsifiye olmuş fosil bitki kökleri (rizolit). 180 Bozcaada Değerleri Sempozyumu (25–26 Ağustos 2008) Resim 2. Bozcaada güney kıyısında yalıtaşı tabakalarından bir görünüm. Resim 3. Bozcaada’nın batı kesiminde kumul sahası. (a) Kumul rampalarına ve dalgalı kumul tepelerine bakış, (b) rüzgar tribünlerine yakın bir konumda derin deflasyon çukurlarından biri. 181 Bozcaada Değerleri Sempozyumu (25–26 Ağustos 2008) 182 BOZCAADA-BATIBURNU KUMULU FLORASI VE KUMUL-VEJETASYON HARİTALAMASI Ersin KARABACAK,a Ahmet Evren ERGİNAL,b Hakkı ÖZMEN a 1Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Biyoloji Bölümü 2Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Coğrafya Bölümü ABSTRACT In this study, flora of sand dune and its layout on dune vegetation are investigated between Batı Burnu, Çamlık and Ova areas. Data were processed in map and dune-plant classification was made. 58 taxa (at specific and intraspecific ranks) belonging to 55 genera and 27 families were reported in flora of the dune. Ammophila arenaria subsp. arundinacea association is dominant species on shoulders in sand-dune vegetation. Otanthus maritimus-Centaurea spinosa associations are seen in depression between new and old foredunes. Anthyllis hermanniae-Cistus creticus associations are dominant on broad depression base between older dune shoulders Key words: Çanakkale, Bozcaada, Batıburnu, Flora, Vegetation GİRİŞ Adalar, anakaradan bağımsız alanlar olduklarından, özel ekolojik koşullara sahip kara parçalarıdır. Adalar çeşitli özellikleri bakımından ana karalar ile benzerlikler gösterirler. Özellikle Akdeniz ve Ege adaları coğrafik konumları nedeni ile ana karadan fazla uzak olmadıklarından bitki coğrafyası bakımından Akdeniz Bölgesi’nin birer temsilcisidirler (Seçmen ve Leblebici 1978a). Ege Denizi’nin kuzeydoğu kısmında yer alan Bozcaada Anadolu ve Trakya’nın devamı niteliğindedir. Bozcaada Çanakkale Boğazının Ege çıkışında, Odunluk İskelesine yaklaşık 6 km uzaklıkta yer alır ve 36.03 km2'lik yüzölçümüyle Gökçeada ve Marmara adalarından sonra Türkiye’nin üçüncü büyük adasıdır (Atalay 1982; Hocaoğlu 1988). Bozcaada’nın batı ucunda yer alan yaklaşık 75 ha büyüklüğündeki Batı Burnu mevkii yataya yakın (güneybatıya doğru birkaç derece eğimli) Miosen maktralı kireçtaşlarından oluşur ve kumul hareketi de bu istifler üzerinde kabaca üçgen şekilli bir alanda gelişmiştir (Şekil 1). Bilindiği gibi kıyı kumulları kıyıda rüzgar etkisi ile taşınan serbest (kohezyonsuz) kumların birikimi ile oluşmuş tepelikler, boyuna kumul sırtları (embriyo-ön kumul-gri ve koyu renkli kumullardan oluşurlar), deflasyon çukurları (blowouts) gibi oluşumlarla temsil edilen jeomorfolojik birimlerdir. Genelde ilerleyen delta ortamlarının (Grip 1968) ve korunaklı koyların Bozcaada Değerleri Sempozyumu (25–26 Ağustos 2008) karakteristik şekilleri olun kumullar ayrıcalıklı olarak araştırmanın konusunu oluşturan Bozcaada batı kesiminde Miosen tabakalı kireçtaşları üzerinde gelişmiştir. Rüzgar erozyonunun etkin olduğu birçok kesimde Miosen temelin sıyrıldığı ve boyuna deflasyon çukurlarının temeli ve yamaçlarında sert kütle ve kornişler oluşturduğu gözlenmektedir. Kireçtaşı platosu üzerinde oluşmuş oldukça sığ toprakta gelişmiş farklı özellikteki alçak odunsu bitki örtüsü alanın büyük bir kısmını kaplamaktadır. Bu durum uzaktan bir fundalık görünümü verse de, bitki örtüsü içinde (fundalığın karakteristik türleri olan) Erica cinsine ait türler bulunmamaktadır (Byfield ve Özhatay 1996). Adada yapılan ilk çalışmaya 1701 yılında J.P. Tournefort’un kayıtlarında rastlanmıştır (Tournefort 1717). Bu gezisi esnasında J.Aubret adlı ressam çizimleriyle adayı resmetmiştir. Daha sonraları 1761 yılında Forskall ve 1819 yılında d’Urville Bozcaada’dan bitki örnekleri toplamışlardır (Seçmen ve Leblebici 1978a). Flora ve vejetasyon üzerine ise en kapsamlı araştırma Seçmen ve Leblebici tarafından yapılmıştır (Seçmen ve Leblebici 1978a-b). Bu çalışmaya göre Bozcaada’da 437 tür tespit edilmiştir. Günümüzde, kumul üzerinde 2000 yılında kurulan adanın ve ana karanın elektrik enerjisini karşılayabilmek amacıyla 17 adet Rüzgâr Enerjisi Santrali bulunmaktadır. Bunları işleten şirket tarafından kumul bölgesi dikenli tel ile çevrelenmiş ve alanın koruması sağlanmıştır. Bu çalışmada Batıburnu ile Çamlık ve Ova Mevkiileri arasındaki kıyı kumulları florası ve bunların kumul vejetasyonundaki yerleşimleri konusundaki bulgular sunulmaktadır. Elde edilen bulgular haritalanarak alanın kumul-bitki sınıflandırması yapılmıştır. Kumul florası 27 familya ve 55 cinse ait 58 türden oluşmaktadır. Kumul vejetasyonunda kumul sırtları üzerinde Ammophila arenaria subsp. arundinacea birliği egemendir. Ön (cephe) kumulların arasındaki depresyonlarda ise Otanthus maritimus-Centaurea spinosa topluluğu görülür. Gerideki daha eski kumul sırtları arasındaki geniş depresyon tabanlarında ise Anthyllis hermanniaeCistus creticus toplulukları yaygındır. MATERYAL VE METOT 2008 yılı vejetasyon periyodunda Bozcaada Batı Burnu’na gidilerek arazi çalışması sonunda 100 adet yüksek bitki örneği elde edilmiştir. Toplanan bitki örnekleri preslenip kurutulmuş, numaralanma çalışmaları bittikten sonra teşhis çalışmalarına geçilmiştir. Bitkilerin teşhisinde Flora of Turkey and the East Aegean Islands (Davis 1965-1982; Davis ve diğ. 1988; Güner ve diğ. 2000) eserlerinden yararlanılmıştır. Sözlük olarak Bitki Bilimi Terimleri Sözlüğü (Altınayar 1987) ve Botanik Kılavuzu (Baytop 1998) kullanılmıştır. Toplanan bitki örnekleri Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Biyoloji Bölümü Herbaryumu’nda (CBB) muhafaza edilmektedir. Bitki isimleri ve otör 184 Bozcaada Değerleri Sempozyumu (25–26 Ağustos 2008) kısaltmaları Internationl Plant Names Index (http://www.ipni.org)’ten kontrol edilmiştir. Liste alfabetik olarak düzenlenmiştir. Kumulun sınıflandırılması amacıyla alan sırtlar ve depresyonlar üzerinde hatlar halinde gezilerek çıkarılmıştır. BULGULAR Araştırmalarımız sırasında Bozcaada-Batı Burnu’nda 27 familyaya ait 55 cins ve 58 tür tespit edilmiştir. ARAŞTIRMA ALANININ FLORASI Aızoaceae Mesembryanthemum nodiflorum L. Amaryllıdaceae Pancratium maritimum L. Anacardıaceae Pistacia lentiscus L. Apıaceae Crithmum maritimum L. Eryngium campestre L. Eryngium maritimum L. Pseudorlaya pumila (L.) Grande Asteraceae Aetheorhiza bulbosa (L.) Cass. subsp. microcephala Rech.f. Anthemis tomentosa L. subsp. tomentosa Carlina corymbosa L. Centaurea spinosa L. var. spinosa Helichrysum stoechas (L.) Moench subsp. barrelieri (Ten.) Nyman Hypochoeris glabra L. Inula viscosa (L.) Ait. Otanthus maritimus (L.) Hofmm. & Link Reichardia picroides (L.) Roth Tragopogon porrifolius L. Boragınaceae Echium angustifolium Mill. Brassıcaceae Malcolmia flexuosa (Sibth. & Sm.) Sibth. & Sm. Caryophyllaceae Silene sedoides Poir. Cıstaceae Cistus creticus L. Fumana thymifolia (L.) Verl. var. thymifolia Cyperaceae Cyperus capitatus Vand. 185 Bozcaada Değerleri Sempozyumu (25–26 Ağustos 2008) Scipoides holoschoenus (L.) Soják Schoenus nigricans L. Euphorbıaceae Euphorbia paralias L. Fabaceae Anthyllis hermanniae L. Dorycnium hirsutum (L.) Ser. Medicago marina L. Medicago constricta Durieu Onobrychis caput-galli (L.) Lam. Frankenıaceae Frankenia hirsuta L. Gentıanaceae Blackstonia perfoliata (L.) Huds. subsp. perfoliata Geranıaceae Erodium cicutarium (L.) L’Hér. subsp. cicutarium Juncaceae Juncus acutus L. Lamıaceae Coridothymus capitatus (L.) Rchb.f. Teucrium polium L. Orobanchaceae Orobanche ramosa L. Papaveraceae Glaucium flavum Crantz Pınaceae Pinus brutia Ten. Plumbagınaceae Limonium virgatum (Willd.) Fourr. Poaceae Ammophila arenaria (L.) Link subsp. arundinacea H.Lindb. Avena barbata Pott ex Link subsp. barbata Bromus tectorum L. Cynodon dacylon (L.) Pers. var. dactylon Dactylis glomerata L. subsp. hispanica (Roth) Nyman Elymus elongatus (Host) Runemark subsp. elongatus Elymus farctus (Viv.) Runemark ex Melderis subsp. farctus var. farctus Imperata cylindrica (L.) P.Beauv. Lagurus ovatus L. subsp. nanus (Guss.) Messeri Parapholis incurva (L.) C.E.Hubb. Phragmites australis L. Vulpia fasciculata (Forssk.) Fritsch Polygonaceae 186 Bozcaada Değerleri Sempozyumu (25–26 Ağustos 2008) Polygonum maritimum L. Rosaceae Sarcopoterium spinosum (L.) Spach Rubıaceae Rubia tenuifolia d’Urv. subsp. tenuifolia Santalaceae Osyris alba L. Thymelaeaceae Thymelaea tartonraira (L.) All. subsp. angustifolia (d’Urv.) Meisn. KUMUL VEJETASYONU VE KUMUL SINIFLANDIRMASI Araştırma alanında otsu vejetasyon egemen olmakla birlikte çalı vejetasyonu da mevcuttur. Bu vejetasyon tiplerinin floristik kompozisyonu, bölge iklim farklılıklarından çok, denizden uzaklığa bağlı olarak değişmektedir. Buna göre, alanın vejetasyonu deniz kıyısından başlayarak iç kesimlere doğru kademeli olarak hem dikey hem de yatay bir tabakalaşma gösterir. Denizden uzaklaştıkça özellikle kumul alamı olarak belirlenmiş alanın doğu ucuna doğru rüzgârın şekil verdiği doğal alçak boylu Pinus brutia ormanı bulunur. Bu bitki örtüsü tipleri, rüzgâr etkisi ile oluşmuş bir dizi kumul sırtları tarafından bölünmüş durumdadır. Platonun tepesinde bu sırtlar çoğunlukla güneybatı/kuzeydoğu yönünde uzanırken, Batı Burnu’nun kuzey kıyısı boyunca kumul tepeleri tek, sürekli bir bant halinde oluşmuştur. Sahil (Beach) Bu kısımda bitki bulunmamaktadır. Ancak yer yer denizden dalga ile kıyıya taşınmış Posidonia oceanica (L.) Delile, Zostera marina L., Zostera noltii Hornem. ve Cymodocea nodosa (Ucria) Asch. türlerinin yaprak artıkları (beach debris) kaplamaktadır. Embriyotik kumullar (embryo dunes) Plaja yakın kısımlarda kıyı boyunca izlenen ortalama 2 m yükseklikteki basamak (rampalar) düzlükler (Resim 1a) olan embriyo kumullar bitki örtüsü açısından oldukça fakirdir. Ön kumul sırtlarının hemen önünde yer alan bu kumullar üzerinde çok zengin bitki türleri gözlenmemiştir. Tespit edilen türler şunlardır; Aetheorhiza bulbosa subsp. microcephala, Ammophila arenaria subsp. arundinacea, Anthemis tomentosa subsp. tomentosa, Centaurea spinosa var. spinosa, Cynodon dactylon var. dactylon, Eryngium maritimum, Euphorbia paralias, Imperata cylindrica, Medicago marina, Otanthus maritimus, Parapholis incurva ve Elymus farctus subsp. farctus var. farctus. Bu bölgede Otanthus maritimus oldukça yaygındır. Sarı renkli ön kumullar (yellow foredunes) Ağırlıklı olarak beyaz kuvars kumlarından oluşan ve aktif deflasyona maruz kalan bu serbest kumullar kıyı çizgisine paralel uzanırlar (Resim 1b). Kumul 187 Bozcaada Değerleri Sempozyumu (25–26 Ağustos 2008) tepeleri ve bunları birbirinden ayıran değişen derinlikte, tabanı genelde nemli depresyonlar yaygındır (Resim 1c). Kumul sahasının orta kesiminde geniş yer kaplayan ve hem doğuya hem de güneye doğru gittikçe yükseltisi atan ön kumulların üzerinde daha zengin bir bitki örtüsü gelişmiş, ancak açılan dikey kesitlerde toprak oluşumu gözlenmemiştir. Tespit edilen türler aşağıda sıralanmıştır: · · Kumul Sırtlarında; Aetheorhiza bulbosa subsp. microcephala, Ammophila arenaria subsp. arundinacea, Anthemis tomentosa subsp. tomentosa, Centaurea spinosa var. spinosa, Cyperus capitatus, Elymus elongatus subsp. elongatus, Eryngium maritimum, Euphorbia paralias, Glaucium flavum, Medicago marina, Otanthus maritimus, Pancratium maritimum. Depresyon ve düzlüklerde; Aetheorhiza bulbosa subsp. microcephala, Anthyllis hermanniae, Avena barbata, Blackstonia perfoliata, Bromus tectorum, Carlina corymbosa, Cistus creticus, Coridothymus capitatus, Cynodon dactylon var. dactylon, Dactylis hispanica, Dorychnium hirsutum, Echium angustifolium, Erodium cicutarium subsp. cicutarium, Eryngium campestre, Fumana thymifolia var. thymifolia, Glaucium flavum, Helichrysum stoechas subsp. barrelieri, Hypochoeris glabra, Juncus acutus, Lagurus ovatus, Limonium virgatum, Malcolmia flexuosa, Medicago constricta, Onobrychis caput-galli, Orobanche ramosa, Otanthus maritimus, Phragmites australis, Pinus brutia, Pistacia lentiscus, Rubia tenuifolia subsp. tenuifolia, Sarcopoterium spinosum, Scipoides holoschoenus, Shoenus nigricans, Teucrium polium, Thymelaea tartonraira, Tragopogon porrifolius, Vulpia membranacea, Osyris alba. Gri (sabit) kumullar (grey dunes) Burada sarı renkli kumul tepelerinin ardında yükseklik giderek artar ve arka planda daha alçalmış sabit kumul sahası yer alır (Resim 1d). Kumulun bitim yerinden itibaren ise Anthyllis hermanniae, Cistus creticus, Coridothymus capitatus, Dorychnium hirsutum, Echium angustifolium, Fumana thymifolia var. thymifolia, Pistacia lentiscus ve Inula viscosa’dan oluşmuş bir çalılık kısmına ve arkasından alçak boylu Pinus brutia ormanına geçilmektedir. Batı Burnunda en uçta bulunan Deniz Fenerinin alt kesimlerindeki ve batı kenarında bulunan kireçtaşı kayalıklarında az sayıda sahil bitkileri bulunmaktadır. Tespit edilen türler şunlardır; Crithmum maritimum, Frankenia hirsuta, Lagurus ovatus, Limonium virgatum, Silene sedoides ve Mesembryanthemum nodiflorum. SONUÇ VE TARTIŞMA Görüldüğü üzere alanın bitki örtüsü tipleri ve kalitesi oldukça zengindir. Bu araştırma ile Batı Burnunun kumul bitki örtüsü önerildiği üzere tüm floristik özellikleri ile tam olarak araştırılmıştır. Araştırma sonucunda Batı Burnu’nda 188 Bozcaada Değerleri Sempozyumu (25–26 Ağustos 2008) 27 familyaya ait 55 cins ve 58 tür tespit edilmiştir. Bu bitkilerin büyük çoğunluğu kumullara özgü, çok azı sahil kayalarına ait türlerdir. Pancratium maritimum, Eryngium maritimum, Pseudorlaya pumila, Otanthus maritimus, Silene sedoides, Juncus acutus, Limonium virgatum, Elymus elongatus subsp. elongatus, Elymus farctus subsp. farctus var. farctus, Parapholis incurva, Vulpia fasciculata, Polygonum maritimum, taksonları adada yapılmış olan Flora ve Vejetasyon çalışması değerlendirildiğinde (Seçmen ve Leblebici 1978) adadan yeni kayıt olarak verilmiştir. Alanda bulunan Mesembryanthemum nodiflorum [R] ülke çapında nadir bir türdür. Türkiye florasında buradan başka yalnızca bir yerde: Niğde yakınlarında 1200 m’de kaydedilmiştir (Davis 1965-1982). Çeşitli nedenlerden dolayı, Batı Burnu kumul sahası günümüze bozulmadan kalabilmiştir. Ancak kumul sahasında rüzgar erozyonu olukça etkindir. Bozcaada da alçak, düz alanlar çoğunlukla üzüm bağları haline dönüştürülmüş olmakla birlikte, toprağın sığ olması, genel olarak alanı tarım arazisi haline çevirme girişimlerini kısıtlamıştır. Byfield ve Özhatay (1996) alanın karşı karşıya bulunduğu tehlike olarak, kumul bölgesinden azda olsa kum çıkarımını göstermişlerdir. Ancak alanın bir kısmı Rüzgar Enerji Santrali olarak kullanılmaktadır. Bu nedenle kumul tel ile çevrelenmiştir. Dolayısı ile alan iyi bir şekilde korunmaktadır. 189 Bozcaada Değerleri Sempozyumu (25–26 Ağustos 2008) KAYNAKÇA Altınayar, G. 1987 Bitki Bilimi Terimleri Sözlüğü. Ankara: DSİ Basım ve Foto-Film İşletme Müdürlüğü Matbaası. Atalay, İ. 1982 Türkiye Jeomorfolojisine Giriş. İzmir: Ege Üniversitesi Edebiyat Fak. Yay. No: 9. Baytop, A. 1998 Botanik Kılavuzu. İstanbul: İstanbul Üniversitesi Yayınları No: 4058. Byfield, A., Özhatay, N. 1996 “Türkiye’nin Kuzey Kumullarının Korunmasına Yönelik Rapor.” İstanbul: Doğal Hayatı Koruma Derneği (DHKD). Davis, P.H. 1965-1982 Flora of Turkey and The East Aegean Islands, Vol. I-IX. Edinburgh: Edinburgh Univ. Press. Davis, P.H., Mil,l R.R., Tan, K. 1988 Flora of Turkey and The East Aegean Islands, Vol. X. Edingurgh: Edinburgh Univ. Press. Gripp, K. 1968 “Zur hüngsten Erdgeschichte von Hörnum /Sylt und Amrum mit einer Übersicht über die Entstehung der Dünen in Nordfriesland”. Die Küste 16: 76-117. Güner, A., Özhatay, N., Ekim, T., Başer, K.H.C. 2000 Flora of Turkey and The East Aegean Islands, Vol:XI. Edinburgh: Edinburg Univ. Press. Heywood, V.H., Tutin, G.T. 1964–1981 Flora Europaea, Vol. I-V. Cambridge: Cambridge Univ. Press. Hocaoğlu, Ş. 1988 “Bozcaada’nın Jeomorfolojisi.” Çanakkale Eğitim Yüksek Okulu Araştırma Dergisi 1: 109–142. Seçmen, Ö., Leblebici, E. 1978a “Gökçeada ve Bozcaada Adalarının Vejetasyonu ve Florası I. Vejetasyon ve Bitki Toplulukları” Bitki 5 (2): 195–269. 1978b “Gökçeada ve Bozcaada Adalarının Vejetasyonu ve Florası II.” Bitki 5 (3): 271–368. Tournefort, J.P. 1717 Relation d’un Voyage du Lévant fait par du Roy, 2 vols. Paris. 190 Bozcaada Değerleri Sempozyumu (25–26 Ağustos 2008) Şekil 1. Çalışma alanının lokasyon (uydu görüntüsü Google Earth) Resim 1. Bozcaada Batı Burnu Kumulunda kumul zonları. (a) embriyo kumulları, (b) sarı renkli ön kumul sırtları, (c) kumul sırtları arasında bir depresyon ve (d) kumul sahasının doğu kesiminde sabitleşmiş kumul düzlükleri 191 Bozcaada Değerleri Sempozyumu (25–26 Ağustos 2008) 192 BOZCAADA LİTTORALİNİN MAKROZOOBENTOS KOMMUNİTESİNİN KALİTATİF ANALİZİ Herdem Aslan CİHANGİR Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Su Ürünleri Fakültesi ÖZET Bozcaada littoralinin makrobentos faunasına ait türlerin belirlenmesi amacıyla gerçekleştirilen bu çalışmada, örnekler 2000 ve 2001 yıllarında 0,5-40 m arasındaki derinliklerde bulunan 45 istasyondan spatula, el kepçesi, dreç, dip trolü ve fanyalı ağ ile toplanmıştır. Yapılan sistematik çalışmalar sonucunda 11 filum, 21 klasis, 52 ordo, 162 familya ve 248 cinse ait toplam 347 tür saptanmıştır. Bu türlerin 2’si Porifera, 14’ü Cnidaria, 1’i Nemertini, 1’i Platyhelminthes, 37’si Annelida, 1’i Spincula, 118’i Arthropoda, 127’si Mollusca, 16’sı Bryozoa, 23’ü Echinodermata ve 7’si Chordata filumlarına aittir. Saptanan türlerin 293’ü Bozcaada’nın makrobentos faunası için yeni kayıttır. Daha önce bildirilen 124 tür ile birlikte Bozcaada littoralinde saptanan tür sayısı 427’ye yükseltilmiştir. Anahtar Kelimeler: Zoobenthos, Bozcaada, Ege Denizi, Omurgasızlar ABSTRACT In this study, carried out with the aim of determining the fauna of macrobenthos species in littoral of Bozcaada, samples were collected seasonally from 45 stations during 20002001 years, situated at the depth of 0.5-40 m by spatula, hand scoop, dredging, deep trawl and scoop net. As a result of systematic studies, total of 347 species belonging to 248 genera, 162 families, 52 orders, 21 classes and 11 phyla were determined. Two, 14, one, one, 37, one, 118, 127, 16, 23 and seven species are belonging to the phyla of Porifera, Cnidaria, Nemertini, Platyhelminthes, Annelida, Spincula, Arthropoda, Mollusca, Bryozoa, Echinodermata and Chordata respectively. 293 species of determined species are new records of Bozcaada Island. Together with 124 species were reported in earlier studies by other researchers, total number of determined macrobenthos fauna species were increased to 427 in littoral of Bozcaada Island. Key Words: Zoobenthos, Bozcaada, Aegean Sea, Invertebrate GİRİŞ Ege Denizi’nde yaklaşık 1800 civarında ve toplam 23.000 km2 yüzölçümüne sahip ada, adacık ve kayalık bulunur. Boğazönü Adaları grubunda yer alan Bozcaada, Ege Denizi’nin kuzey alt bölgesinde bulunur (Kurumahmut 1998). Bozcaada, 39° 47′ 30″- 39° 50′ 90″ kuzey enlemleri ile 25° 57′ 80″- 26° 05′ 00″ doğu boylamları Bozcaada Değerleri Sempozyumu (25–26 Ağustos 2008) arasında yer alır. Kıyı uzunluğu 14 deniz mili, yüzölçümü ise etrafındaki irili ufaklı adacıkları da içermek üzere yaklaşık 42 km2 dir. Doğudaki anakaranın Kumburnu Mevkiine 3 deniz mili mesafede bulunan Bozcaada’da Akdeniz iklimi hakimdir, yazlar sıcak ve kurak, kışlar ılık ve yağışlı geçer. Özellikle yaz aylarında lodospoyraz rüzgar sistemleri adaya hakimdir. Ege Denizi’nde yüzey, orta ve dip suyu olmak üzere üç ayrı su tabakası bulunmaktadır. Kuzey Ege Denizi’nde yüzey tabaka suları, Marmara Denizi ve Çanakkale Boğazı yoluyla yılda 190 km3 lük bir miktarla gelen, Karadeniz sularından etkilenir ve bu suların tuzluluğu mevsimlere göre %o 26 ile 35 arasında değişir. En yüksek tuzluluk ile karakterize edilen orta tabaka suları, düşey karışım süreçlerinin bir sonucu olarak, Kuzey Ege Denizi’nin sığ sularında belirgin değildir (Yüce 1995). Biyoloji kanunlarının çeşitliliğin diliyle yazıldığını savunan Wilson (2000), temel biyolojik araştırmaların geleceğinin özellikle biyolojik çeşitliliğin keşfinde yattığını savunmaktadır. Sistematik çalışmaların biyoloji bilimindeki bu önemi göz önüne alınarak yapılan bu çalışmada, araştırma konusu olarak dibe bağımlı yaşayan omurgasız canlılar seçilmiştir. Çünkü bu canlılar bulundukları ortamı temsil etmektedirler, tür çeşitliliği ve dağılımının tespiti ile ortam şartlarında, uzun dönemli değişikliklerin saptanması ve belirlenmesi mümkündür (Bingel ve diğ. 1986). Biyolojik zenginlik bakımından bir ülkeden çok bir kıta özelliği taşıyan ülkemize, insanlığın ortak malı olan bu zenginliği korumak ve biyoteknolojik araştırmalara yabanıl tipte gen kaynakları sağlayabilmek için büyük görevler düşmektedir. Bu da öncelikle ülkemizin biyolojik çeşitliliğinin bir envanterinin çıkarılmasına ve bu türlerin habitatlarının bilinmesine ve özenle korunmasına bağlıdır (Aslan 2001). Bu çalışma Ege Denizi Bozcaada littoralinin makrobentos faunasına ait türleri saptamak ve sonuçta Türkiye denizlerinin biyolojik çeşitliliğinin belirlenmesine katkıda bulunmak amacıyla yapılmıştır. Ege Denizi’nde bulunan tüm Türk ada, adacık ve kayalıklarda yapılacak olan faunistik ve floristik araştırmalar sonucunda Ege Denizi’nde bulunan ihtilaflı adalar sorununun siyasal ve hukuksal olduğu kadar bilimsel platformlarda da ele alınarak çözüme ulaşılacağı umulmaktadır. Bu nedenle Bozcaada littoralinde yapılmış olan bu makrobentos çalışmasının diğer çalışmalara bir ışık tutacağı düşünülmektedir (Aslan 2001). MATERYAL VE METOD Bu araştırma için gerekli materyal Mayıs 2000 – Şubat 2001 sürecinde Bozcaada littoralinin 0,5 m - 40 m arasındaki derinliklerinden elde edilmiştir. Örnekler 45 istasyondan (Şekil 1) spatula, el kepçesi, direç, dip trolü ve fanyalı ağ kullanılarak mevsimsel olarak alınmıştır. Alınan tüm materyal göz açıklığı 2 mm olan tel elek içinde yıkanmış ve elde edilen türler deniz suyu ile hazırlanmış % 5’lik formol içinde tespit ve muhafaza edilmiştir. Daha sonra bu türlerin belirlenmesi binoküler stereozoom mikroskop ve ışık mikroskobu altında yapılmış ve ait oldukları 194 Bozcaada Değerleri Sempozyumu (25–26 Ağustos 2008) sistematik kategorilere yerleştirilmiştir. Türlerin biyotoplardaki sıklığını belirtmek için Soyer (1970)’in Frekans İndeksi kullanılmıştır. BULGULAR Bozcaada kıyılarından saptanan toplam 347 makrobentik faunaya ait türlerin 2’si Porifera, 14’ü Cnidaria, 1’i Nemertini, 1’i Platyhelminthes, 37’si Annelid, 1’i Spinculoid, 118’i Arthropoda, 127’si Mollusca, 16’sı Bryozoa, 23’ü Echinoderm ve 7’si Chordata filumlarına aittir. Aşağıda saptanan türlerin listesi görülmektedir. PORIFERA Suberites domuncula (Olivi 1792) Axinella cannabina (Esper 1794) HYDROZOA Tubularia larynx (Linnaeus 1758 Sertularella polyzonias (Linnaeus 1758) Sertularia secunda (Meneghini ve Heller 1845) Plumularia secundaria (Linnaeus, 1758) Plumularia halecioides (Alder 1859 Plumularia sp. Nemertesia antennina (Linnaeus 1758) Aglaophenia pluma (Linnaeus 1758) ANTHOZOA Alcyonium palmatum (Pallas 1766 Pennatula phosphorea (Linnaeus 1758 Actinia equina (Linnaeus 1758) Anemonia sulcata (Pennant 1777 Calliactis parasitica (Couch 1838) Caryophyllia clavus (Sacchi 1835 NEMERTINI Nemertini (sp) TURBELLARIA Turbellaria (sp) POLYCHAETA Chrysopetalum debile (Grube 1855) Harmothoe spinifera (Ehlers 1864) Harmothoe areolata (Grube 1860) Harmothoe sp. Subadyte pellucida (Ehlers1864) Lepidonotus clava (Montagu 1808) Aphrodite aculeata (Linnaeus 1761) Hermonia hystrix (Savigny 1820) Euthalenessa sp. 195 Bozcaada Değerleri Sempozyumu (25–26 Ağustos 2008) Odontosyllis ctenostoma (Claparede 1868) Branchiosyllis exilis (Gravier 1900) Ehlersia ferrugina (Langerhans 1881) Syllis hyalina (Grube 1863) Syllis krohni (Ehlers 1864) Syllis prolifera (Krohn 1852) Syllis sp. Nereis zonata (Malmgren 1867) Nereis cf. rava (Ehlers 1868) Nereis pelagica (Linnaeus 1758) Ceratonereis costae (Grube 1840) Perinereis cultrifera (Grube 1840) Platynereis dumerilii(Audouin ve Edwards 1833) Nephtys hombergi (Savigny 1818) Eunice torquata Quatrefages, 1865 Marphysa fallax (Marion ve Bobretzky 1875) Nematonereis unicornis (Gmbe 1840) Arabella iricolor (Montagu 1804) Spio decoratus (Bobretzky 1870 Cirratulus sp. Notomastus latericeus (Sars 1851) Pseudoleiocapitella fauveli (Harmelin 1964) Polyophthalmus pictus (Dujardin 1839) Amphitrite sp. Nicolea sp. Amphiglena mediterranea (Leydig 1851) Serpula vermicularis (Linnaeus 1767) Janua pagenstecheri (Quatrafages 1865) SPINCULA Aspidosiphon (A.) muelleri muelleri (Diesing 1851) CRUSTACEA CIRRIPEDIA Chthamalus sp. Balanus sp. LEPTOSTRACA Nebalia bipes (Fabricius 1780) D DE ECCAAPPO OD DAA Parapenaeus longirostris (Lucas 1846) Alpheus glaber (Olivi 1792) Nephrops norvegicus (Linnaeus 1758) Palinurus elephas (Fabricius 1787) Paguristes eremita (Linnaeus 1767) Diogenes pugilator (Roux 1829) 196 Bozcaada Değerleri Sempozyumu (25–26 Ağustos 2008) Dardanus calidus (Risso 1826) Dardanus arrosor (Herbst 1796) Clibanarius erythropus (Latreille 1818) Anapagurus laevis (Bell 1845) Pagurus cuanensis Bell 1845 Pagurus anachoretus (Risso 1827) Galathea squamifera (Leach 1814) Galathea strigosa (Linnaeus 1767) Porcellana platycheles (Pennant 1777) Pisidia bluteli (Risso 1816) Pisidia longimana (Risso 1816) Munida sp. Dromia personata (Linnaeus 1758) Medorippe lanata (Linnaeus 1767) Calappa granulata (Linnaeus 1767) Ilia nucleus (Linnaeus 1758) Liocarcinus arcuatus (Leach 1814) Liocarcinus corrugatus (Pennant 1777) Liocarcinus depuratur (Linnaeus 1758) Macropipus tuberculatus (Roux 1830) Carcinus aestuarii (Nardo 1847) Portumnus latipes (Pennant 1777) Pirimela denticulata (Montagu 1808) Goneplax rhomboides (Linnaeus 1758) Eriphia verrucosa (Forskal 1775) Pilumnus hirtellus (Linnaeus 1761) Pilumnus spinifer (Edwards 1834) Xantho pilipes (Edwards 1867) Xantho poressa (Olivi 1792) Xantho granulicarpus (Forest 1853) Pinnotheres pinnotheres (Linnaeus 1758) Pachygrapsus marmoratus (Fabricius 1787) Brachynotus sexdentatus (Risso 1826) Acanthonyx lunulatus (Risso 1816) Inachus dorsettensis (Pennant 1777) Inachus phalangium (Fabricius 1755) Inachus thoracicus (Roux 1830) Macropodia rostrata (Linnaeus 1761) Macropodia linaresi (Forest ve Alvarez 1964) Macropodia longipes (Edwards ve Bou 1899) Macropodia longirostris (Fabricius 1775) Pisa armata (Latreilli 1803) Pisa nodipes (Leach, 1815) Pisa tetraodon (Pennant, 1777) Maja squinado (Herbst, 1788) Maja crispata (Risso 1827) Parthenope massena (Roux 1830) 197 Bozcaada Değerleri Sempozyumu (25–26 Ağustos 2008) Parthenope macrochelos (Herbst 1790) STOMATOPODA Squilla mantis (Linnaeus 1758) TANAIDACEA Tanais cavolinii (Audouin 1826) Leptochelia dubia Kroyer 1842 ISOPODA Paranthura costana (Bate ve Westwood 1868) Eurydice affinis (Hansen 1905) Sphaeroma serratum (Fabricius 1787) Cymodoce spinosa (Risso 1816) Cymodoce hanseni (Dumay 1970) Dynamene torelliae (Holdich 1968) Idotea balthica basteri (Audouin 1827) Idotea hectica (Pallas 1772) Synisoma capito (Rathke 1837) Ligia italica (Fabricius 1798) AMPHIPODA Caprella acanthifera (Leach 1814) Caprella grandimana (Mayer 1882) Caprella hirsuta (Mayer 1890) Caprella rapax (Mayer 1890) Phtisica marina (Slabber 1749) Amphilochus neapolitanus (Della Valle 1893) Ampithoe ferox (Chevreux 1902) Ampithoe ramondi (Audouin 1826) Ampithoe riedli (Krapp-Schickel 1968) Cymadusa crassicornis (Costa 1857) Autonoe spiniventris (Della Valle 1893) Microdeutopus chelifer (Bate 1862) Microdeutopus gryllotalpa (Costa 1853) Microdeutopus obtusatus (Myers 1973) Microdeutopus similis (Myers 1977) Microdeutopus stationis (Della Valle 1893) Dexamine spiniventris (Costa 1853) Dexamine spinosa (Montagu 1813) Apherusa mediterranea (Chevreux 1911) Echinogammarus olivii (Milne Edwards 1830) Gammarus aequicauda (Martyinov 1931) Hyale camptonyx (Heller 1866) Hyale crassipes (Heller 1866) Hyale perieri (Lucas 1849) Hyale pontica (Rathke 1837) 198 Bozcaada Değerleri Sempozyumu (25–26 Ağustos 2008) Hyale schmidti (Heller 1866) Parhyale aquilina (Costa 1857) Parhyale plumicornis (Heller 1866) Ericthonius brasiliensis (Dana 1855) Jassa marmorata (Holmes 1903) Leucothoe spinicarpa (Abildgaard 1789) Lysianassa caesarea (Ruffo 1987) Lysianassa costae (Edwards 1830) Elasmopus brasiliensis (Dana 1855) Elasmopus pocillimanus (Bate 1862) Elasmopus rapax (Costa 1853) Gammarella fucicola (Leach 1814) Maera grossimana (Montagu 1808) Maera inaequipes (Costa 1857) Melita hergensis (Reid 1939) Melita palmata (Montagu 1804) Pereionotus testudo (Montagu 1808) Podocerus variegatus (Leach 1814) Stenothoe monoculoides (Montagu 1815) Stenothoe tergestina (Nebeski 1881) Orchestia stephenseni (Cecchini 1928) Orchestia sp. PANTOPODA Anopladactylus petiolatus (Sars 1891) MOLLUSCA Lepidopleurus cajetanus (Poli 1791) Lepidochitona caprearum (Scacchi 1836) Lepidochitona cinerea (Linnaeus 1767) Chiton olivaceus (Spengler 1797) Acanthochitona fascicularis (Linnaeus, 1767) Patella rustica (Linnaeus 1758) Patella caerulea (Linnaeus 1758) Diodora gibberula (Lamarck, 1822) Diodora graeca (Linnaeus 1758) Haliotis tuberculata lamellosa (Lamarck 1822) Clanculus cruciatus (Linnaeus 1758) Clanculus corallinus (Gmelin 1791) Jujubinus exasperatus (Pennant 1777) Jujubinus striatus striatus (Linnaeus 1758) Gibbula umbilicaris (Linnaeus 1758) Gibbula turbinoides (Deshayes 1835) Gibbula divaricata (Linnaeus 1758) Gibbula ardens (Salis 1793) Gibbula adansonii adansonii (Payraudeau 1826) Phorcus richardi (Payraudeau 1826) 199 Bozcaada Değerleri Sempozyumu (25–26 Ağustos 2008) Osilinus turbinatus (Born 1778) Osilinus articulatus (Lamarck 1822) Calliostoma granulatum (Born 1778) Calliostoma laugieri laugieri (Payraudeau 1826) Calliostoma conulus (Linnaeus 1758) Bolma rugosa (Linnaeus 1767) Homalopoma sanguineum (Linnaeus 1758) Tricolia speciosa (Megerle von Mühlfeld 1824) Tricolia pullus pullus (Linnaeus 1758) Cerithium vulgatum (Bruguière 1792) Cerithium rupestre (Risso 1826) Cerithium protractum Biv. Ant. in Biv. And.,1838 Bittium reticulatum (da Costa 1778) Bittium scabrum (Olivi 1792) Turritella communis (Risso 1826) Epitonium commune (Lamarck 1822) Melarhaphe neritoides (Linnaeus 1758) Rissoa splendida (Eichwald 1830) Vermetus triquetrus Bivona Ant., 1832 Aporrhais pespelecani (Linnaeus 1758) Crepidula unguiformis Lamarck 1822 Natica stercusmuscarum (Gmelin 1791) Natica dillwynii (Payraudeau 1826) Neverita josephinia (Risso 1826) Payraudeautia intricata (Donovan 1804) Tonna galea (Linnaeus 1758) Galeodea echinophora (Linnaeus 1758) Bolinus brandaris (Linnaeus 1758) Hexaplex trunculus (Linnaeus 1758) Muricopsis cristata (Brocchi 1814) Ocinebrina edwardsii (Payraudeau 1826) Ocinebrina aciculata (Lamarck 1822) Fasciolaria lignaria (Linnaeus 1758) Fusinus pulchellus (Philippi 1844) Buccinulum corneum (Linnaeus 1758) Engina leucozona (Philippi 1843) Pisania striata (Gmelin 1791) Pollia scacchiana (Philippi 1844) Nassarius nitidus (Jeffreys 1867) Nassarius mutabilis (Linnaeus 1758) Nassarius pygmaeus (Lamarck 1822) Nassarius incrassatus (Ström 1768) Nassarius costulatus cuvierii (Payraudeau 1826) Nassarius corniculum (Olivi 1792) Cyclope neritea (Linnaeus 1758) Columbella rustica (Linnaeus 1758) Mitrella gervillii (Payraudeau 1826) 200 Bozcaada Değerleri Sempozyumu (25–26 Ağustos 2008) Vexillum granum (Lamarck 1811) Vexillum littorale (Forbes 1844 Conus mediterraneus Hwass in Bruguière, 1792 Bulla striata (Bruguière 1792) Scaphander lignarius (Linnaeus 1758) Arca tetragona (Poli 1795 ) Arca noae (Linnaeus 1758) Barbatia barbata (Linnaeus 1758) Striarca lactea (Linnaeus 1758) Glycymeris violacescens (Lamarck 1819) Mytilus galloprovincialis (Lamarck 1819 Mytilaster lineatus (Gmelin 1791) Musculus costulatus (Risso 1826) Modiolus barbatus (Linneaus 1758) Modiolula phaseolina (Philippi 1844) Pinna nobilis (Linneaus 1758) Pecten jacobeus (Linneaus 1758) Lissopecten hyalinus (Poli 1795) Crassodoma multistriata (Poli 1795) Chlamys varia (Linneaus 1758) Chlamys glabra (Linnaeus 1758) Anomia ephippium (Linnaeus 1758) Ostrea edulis (Linnaeus 1758) Loripes lacteus (Linnaeus 1758) Chama gryphoides (Linnaeus 1758) Pseudochama gryphina (Lamarck 1819) Cardita calyculata (Linnaeus 1758) Venericardia antiquata (Linneaus 1758) Acanthocardia tuberculata (Linneaus 1758) Parvicardium exiguum (Gmelin 1791) Papillicardium papillosum (Poli 1791) Cerastoderma glaucum (Poiret 1789) Mactra stultorum (Linneaus 1758) Spisula subtruncata (da Costa 1778) Donacilla cornea (Poli 1791) Tellina nitida (Poli 1791) Tellina distorta (Poli 1791) Arcopagia balaustina (Linneaus 1758) Capsella variegata (Gmelin 1791) Gari fervensis (Gmelin 1791) Gari depressa (Pennant 1777) Venus verrucosa Linneaus 1758 Chamelea gallina (Linnaeus 1758) Clausinella fasciata (da Costa 1778) Timoclea ovata (Pennant 1777) Dosinia exoleta (Linneaus 1758) Pitar rudis (Poli 1795) 201 Bozcaada Değerleri Sempozyumu (25–26 Ağustos 2008) Callista chione (Linneaus 1758) Tapes decussatus (Linnaeus 1758) Tapes philippinarum (Adams ve Reeve 1850) Irus irus (Linneaeus 1758) Paphia rhomboides (Pennant 1777) Venerupis senegalensis (Gmelin 1791) Petricola lithophaga (Philippson 1788) Corbula gibba (Olivi 1792) Pholas dactylus (Linneaus 1758) Dentalium sp. Sepiola rondeleti (Leach 1817) Octopus vulgaris (Cuvier 1797) Eledone cirrhosa (Lamarck 1798) BRYOZOA Crisia eburnea (Linnaeus 1758) Idmonea serpens (Linnaeus 1758) Aetea truncata (Landsborough 1852) Electra crustulenta (Pallas 1766) Electra monostachys (Busk 1854) Caberea boryi (Audouin 1826) Adeona violacea (Johnston 1847) Fenestrulina malusii (Audouin 1826) Cryptosula pallasiana (Moll 1803) Calpensia nobilis (Esper 1796) Reteporella couchii (Hincks 1878) Reteporela beaniana (King 1846) Hippaliosina depressa (Busk 1854) Alcyonidium mamilatum (Alder 1857) Alcyonidium polyoum (Hassal 1841) Mimosella gracilis (Hincks 1851) ECHINODERMATA Antedon mediterranea (Lamarck 1816) Holothuria mammata (Grube 1840) Holothuria tubolosa (Gmelin 1788) Stichopus regalis (Cuvier 1817) Astropecten aranciacus (Linnaeus 1758) Astropecten irregularis (Dele Chiaje 1825) Chaetaster longipes (Retzius 1805) Sphaeriodiscus placenta (Müler-Troschel 1842) Anseropoda placenta (Pennant 1777) Asterina pancerii (Gasco 1870) Asterina gibbosa (Pennant 1777) Echinaster sepositus (Retzius 1783) Martasterias glacialis (Linnaeus 1758) Ophiomyxa pentagona (Lamarck 1816) 202 Bozcaada Değerleri Sempozyumu (25–26 Ağustos 2008) Amphiura filiformis (Müler 1776) Ophiothrix fragilis (Abildgaard 1789) Ophiura albida (Forbes 1839) Arbacia lixula (Linnaeus 1758) Sphaerechinus granularis (Lamarck 1816) Psammechinus microtuberculatus (Blainville 1825) Paracentrotus lividus (Lamarck 1816) Echinocyamus pusillus (Müler 1776) Echinocardium cordatum (Pennant 1777) CHORDATA Aplidium conicum (Olivi 1792) Didemnum maculosum (Edwards 1841) Ascidiella aspersa (Müller 1776) Ascidia mentula (Müller 1776) Styela plicata (Lesueur 1823) Molgula manhattensis (De Kay 1843) Amphioxus (Branchiostoma) lanceolatum (Pallas 1774 Şekil 2’de her şubeye ait olan toplam tür sayısı görülmektedir. Buna göre en fazla tür Mollusca şubesine aittir. Bu gruptan sonra en fazla tür sayısı Arthropoda filumlarına aittir. Bozcaada littoralinin çeşitli biyotop ve derinliklerinden toplam 45 örnekleme sonucu toplanan türler Soyer (1970)’in önerdiği frekans indeksine göre sınıflandırıldığında 1 tür devamlı, 17 tür yaygın, 324 tür ise seyrek gruba dahil olmaktadır (Şekil III.2.4). Devamlı grubuna giren tek tür olan Patella caerulea % 52,8’ lik değere sahip olup incelenen biyotop ve derinliklerin genelinde en fazla rastlanılan türdür. Yaygın grubuna giren en yüksek frekans değerine sahip olan tür % 48,4 ile Conus mediterraneus’tur. Bu gruptaki diğer türler sırasıyla % 46,2 ile Columbella rustica, % 44,0 ile Paracentrotus lividus ve Gibbula richardi, % 37,4 ile Nassarius incrassatus, % 35,2 ile Cerithium vulgatum ve Monodonta turbinata, % 33,0 ile Hexaplex trunculus, Amphithoe ramondi, Clibanarius erythropus, % 30,8 ile Gibbula divaricata, Melita palmata, Elasmopus brasiliensis, % 28,6 ile Actinia equina, Hyale camptonyx, Dexamine spiniventris, Pachygrapsus marmoratus, % 26,4 ile Hyale schmidtii’dir. Seyrek grubuna giren 324 türden, 154 tür ise tüm örneklemelerden sadece 1’inde rastlanarak % 2,2 frekans değeriyle en nadir bulunan türlerdir. Haliotis tuberculata lamellosa ise % 24,2 frekansıyla seyrek grubunun en yüksek frekanslı türüdür. TARTIŞMA VE SONUÇ Bozacada’nın makrobentik faunasının araştırıldığı bu çalışmanın sonuçlarından, Polyplacophora türleri (Aslan ve Balkıs 2001), Amphipod türleri (Aslan ve Balkıs 2003), Yengeç türleri (Balkıs ve Asurluoğlu 2003), Isopoda türleri (Aslan ve Balkıs 2004), Echinoderm türleri (Aslan 2005), Mollusca türleri (Aslan-Cihangir ve Mutlu 2006), Ascidia türleri (Aslan 2007), Bryozoa türleri (Aslan 2007) rapor edilmiştir. Ayrıca bu çalışma ile Doğu Akdeniz’de ilk kez Bozcaada’dan saptanan, 203 Bozcaada Değerleri Sempozyumu (25–26 Ağustos 2008) ekonomik değeri yüksek olan ve Akdeniz için egzotik bir tür olan Ruditapes phillipinarium, Albayrak ve ark. tarafından 2001 yılında bildirilmiştir. Bölgede bu çalışmadan başka yapılmış çalışmalar da vardır. Kırkım 1998 yılında bölgeden 6 Isopod türü, Kocataş ve Katağan 1978 yılında 50 Amphipod türü, Erk 2000 yılında 11 tür Cephalopoda türü, Ünsal 1975 yılında 36 tür Bryozoa, Yazıcı 1978 yılında 10 tür sünger ve Mifsuid ve Ovalis 2003 yılında 5 Mollusca türünü rapor etmişlerdir. Ayrıca dünya için yeni bir gastropod türü olan Trivia levantina Smriglio ve ark. tarafından 1998 yılında Bozcaada’dan bildirilmiştir. Söz konusu bu çalışma ile saptanan türlerin 293’ü Bozcaada’nın makrobentos faunası için yeni kayıttır. Daha önce bildirilen 124 tür ile birlikte Bozcaada littoralinde saptanan tür sayısı 427’ye yükseltilmiştir. İleride 40 m’den daha derin alanları ve farklı habitat şekillerini kapsayacak çalışmaların planlanması ve uygulanası ile Bozcaada’nın makrobentik faunasının bilinen tür sayısının daha artacağı düşünülmektedir. KAYNAKÇA Aslan, H. 2001 Bozcaada Littoralinin Makrobenthos Faunası ve Ekolojileri Üzerine Bir Araştırma. İstanbul Üniversitesi. Yayınlanamış Yüksek Lisans Tezi. Albayrak, S., Aslan, H., Balkıs, H. 2001 “ A contribution to the Aegean Sea fauna: Ruditapes philippinarum (Adams & Reeve, 1850) [Veneridae: Bivalvia] ”. Israel Journal of Zoology 47: 299-300. Aslan, H., Balkıs, H. 2001 “A preliminary study on the Polyplacophora (Mollusca) fauna and their ecology of Bozcaada Island.” In Nationally Islands of Aegean meeting. B. Ozturk ve V. Aysel (editörler). Gökçeada, Çanakkale: V. 160-165. Aslan, H., Balkıs, H. 2003 “The Amphipod (Crustacea) Species at the Coasts of Bozcaada Island (NE Aegean Sea).” Turkish J.Marine Sciences 9(3): 219-229. Aslan, H.; Balkıs, H. 2004 “The Isopoda Species Found at the Coast of Bozcaada Island (NE Aegean Sea).” Turk J Zool. 28:103-105. Aslan, H. 2005 “Bozcaada’nın Echinoderm Faunası.” Türk Sucul Yaşam Dergisi 4:10-15. Aslan-Cihangir, H., Mutlu, E. 2006 “Mollusca Fauna of Bozcaada Island (NE Aegean Sea).” International Seminar on Coastal Water Management & Sustainable Use of Marine Resources 14-16, November 2006, Dakar – Senegal, 221-234. Aslan, H. 2007 “Ascidia’lar ve Akdeniz Havzasın’daki Dağılımları.” Journal of Fisheries and Aquatic Sciences 23:1-1: 29-31. Aslan-Cihangir, H. 2007 “Bryozoa Fauna of Bozcaada Island (NE Aegean Sea).” Rapp. Comm. Int. Mer Medit Vol: 38: 420. Balkıs, H. Asurluoğlu, L. 204 Bozcaada Değerleri Sempozyumu (25–26 Ağustos 2008) 2002 “The Crab Species Found on the Coasts of Bozcaada Island in The Aegean Sea.” Cercetari Marine 34:59-69. Bingel, F., Ünsal, M., Alavi, N. 1986. Biology of the Bosphorus and its entrances. Oceanography of the Turkish Straits. First annual report. IV, METU, İçel. Erk, M. H. 2000 Kuzey Ege Cephalopod’larının kalitatif –kantitatif analizi ve ekonomik türlerin büyüme üreme biyolojileri. İstanbul Üniversitesi Yayınlanmamış Doktora Tezi. Kırkım, F. 1998 Ege Denizi Isopoda (Crustacea) faunasının sistematiği ve ekolojisi üzerine araştırmalar. Ege Üniversitesi Yayınlanmamış Doktora Tezi. Kocataş, A., Katağan, T. 1978 Türkiye Denizleri littoral bentik Amphipod’ları ve yayılışları. Türkiye Bilimsel ve Teknik Araştırma Kurumu Temel Bilimleri Araştırma Grubu. Proje No: TBAG-223. Bornova İzmir. Kurumahmut, A., 1998 Ege’de temel sorun: egemenliği tartışmalı adalar. Ankara: T.T.K. Yayınları Mifsuid, C., Ovalis, P. 2003 “Nota su alcuni nuovi ritrovamenti di molluschi dal Mediterraneo orientale eloro distribuzione.” La Conchiglia 35(306): 20-25. Smriglio, C., P. Mariottini & G. Buzzurro. 1998 The Trivia spongicola complex, with the description of a new species (Caenogastropoda: Triviidae). Bollettino Malacologico 33(9-12):161-168. Soyer, J. 1970 “Bionomie benthique du plateau continental de la côte catalane française. III. Les peuplements de Copépodes harpacticoides (Crustacea).” Vie et Milieu 21: 337-511. Yazıcı, M. 1978 “Gökçeada ve Bozcaada civarında saptanan Porifera türleri.” Biyoloji Dergisi 1-4: 109121. Yüce, H. 1995 “Northern Aegean water masses.” Estuarine, Coastal and Shelf Science 41: 325-343. Ünsal, İ. 1975 “Bryozaires marins de Turquie.” İst. Üniv. Fen Fak. Mec. Seri B, 40 (1-4): 37-54. Wilson, E.O. 2000 Sistematiğin yükselişi. Doğanın gizli bahçesi. TÜBİTAK Popüler Bilim Kitapları. 1. 205 Bozcaada Değerleri Sempozyumu (25–26 Ağustos 2008) Şekil 1. Bozcaada’da örneklerin toplandığı istasyonlar Şekil 2. Saptanan türlerin şubelere göre toplam tür sayısı 206 Bozcaada Değerleri Sempozyumu (25–26 Ağustos 2008) yaygın devamlı seyrek Şekil 3. Tespit edilen tür sayısının üç frekans indeks kategorisine göre dağılımı. 207 BOZCAADA’NIN OMURGALI FAUNASI (BALIKLAR, KURBAĞALAR, SÜRÜNGENLER, KUŞLAR VE MEMELİLER) Murat TOSUNOĞLU , Çiğdem GÜL, İbrahim UYSAL Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Biyoloji Bölümü ÖZET Bu çalışmada Ege Denizi’nin kuzeyinde bulunan Bozcaada’nın Omurgalı faunası (Balıklar, Kurbağalar, Sürüngenler, Kuşlar ve Memeliler) hakkında önceki çalışmalarla birlikte ayrıntılı bilgiler verilmesi amaçlanmıştır. Adada yaz-kış akan derelerin olmamasına rağmen, mevsimlik akan bir derede Yılan Balığı (Anguilla anguilla) ve Tatlı su kaplumbağası (Mauremys rivulata) tespit edilmiştir. Küçük bir ada olmasına Bozcaada’nın rağmen gerek sürüngenler bakımından gerekse kuşlar bakımından zengin olduğu görülmüştür. Anahtar kelimeler: Bozcaada, Fauna, Omurgalı hayvanlar. ABSTRACT This study aims to present information on the vertebrate fauna (Pisces, Amphibia, Reptilia, Aves and Mammalia) of the island Bozcaada, in the Northern Aegean Sea in light of the available studied. Despite the lack of year-round flowing streams on the islands, new species of European eel (Anguilla anguilla) and Balkan terrapin turtle (Mauremys rivulata) have recently been recorded in a perennial stream. Despite the small size of the island, it has been observed that Bozcaada was rich in both reptiles and birds. Key words: Bozcaada, Fauna, Vertebrata GİRİŞ Türkiye’nin farklı adalarına ait farklı faunistik çalışmalar oldukça (Baran 1981, 1984, 1986, 1990; Göçmen ve diğ 1996) yaygın olmasına rağmen Bozcaada’ya ait çalışmalar oldukça sınırlıdır (Özkan 1999; Sevim 2007). Adalarda dağılış gösteren tatlı su balıklarının, kurbağaların, sürüngenlerin, kuş ve memeli türlerinin gerek envanteri gerekse yaşadıkları ortamla olan ilişkileri ait bilgiler oldukça azdır. Bu çalışmadaki amacımız, farklı zamanlarda yapılan arazi çalışmaları ile Bozcaada’nın amfibi ve sürüngen türlerini ortaya çıkarmak, önceki çalışmaları değerlendirerek diğer omurgalı sınıflarındaki türler hakkında bilgiler vermek ve adadaki doğal olarak yaşayan hayvan türlerinin zenginliğini ortaya koymaktır. Bozcaada Değerleri Sempozyumu (25–26 Ağustos 2008) MATERYAL VE METOT Bozcaada, Ege Denizi’nin kuzeydoğusunda, Çanakkale Boğazı’nın güneybatısında yer almaktadır. Çalışma bölgesi olan ada, toplam 39 km2’lik yüzölçümüne ve 34,5 km kıyı uzunluğuna sahiptir. Ancak küçük bir ada olmasına rağmen çok farklı topografik özellikler göstermekte ve bunun sonucunda farklı hayvan türlerini barındırmaktadır. Amfibi ve sürüngen örneklerinin bol olarak tespit edildiği Göztepe, Yenikale, Faki Tepeleri kısmında bitki örtüsü bakımından fakir, taşlı ve sığ bir toprak örtüsü gelişmiştir (Hocalıoğlu 2003). Araştırma bölgesine farklı tarihlerde (2006-2008 Mart, Nisan ve Mayıs) yapılan arazi çalışmaları ile amfibi ve sürüngen örnekleri toplanmıştır. Gündüz yapılan arazi çalışmalarında amfibi ve reptil türleri taş altında, çalılar altında ve orman içlerinde tespit edilmiş ve elle yakalanmıştır. Araziden her türe ait bir veya iki örnek bez torbalar içersinde laboratuara canlı getirilerek fotoğrafları çekilmiştir. Renk ve desen özellikleri belirlendikten sonra tespit edilerek %70’lik alkol içinde Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi, Biyoloji Bölümü Zooloji Anabilim Dalı Müzesinde muhafaza altına alınmışlardır. Amfibi ve sürüngen türlerine ait bilgiler çeşitli temel kitaplardan yaralanılarak hazırlanmıştır (Başoğlu ve Baran 1977-1980; Başoğlu ve diğ 1994; Baran ve Atatür 1998). Kuş ve memeli örneklerine ait bilgilerin bir kısmı arazi çalışmaları esnasında tespit edilen türler olup büyük bir kısmı önceki çalışmalardan (Özkan 1999; Sevinç 2007) hazırlanmıştır. BULGULAR Yapılan bu çalışmada Bozcaada omurgalı faunasına ait 53 familya ve bu familyalara dahil 125 tür tespit edilmiştir; Pisces (Balıklar) sınıfına ait 1 familyaya dahil 1 tür, Amphibia (Kurbağalar) sınıfına ait 1 familyaya dahil 1 tür, Reptilia (Sürüngenler) sınıfına ait 9 familyaya dahil 12 farklı tür, Aves (Kuş) sınıfına ait 38 familyaya dahil 105 farklı tür ve Mammalia (Memeliler) sınıfına ait 4 familyaya dahil 6 farklı tür tespit edilmiştir. Tür listesi tablo 1’de verilmiştir. Phylum : Chordata Subphylum : Vertebrata TARTIŞMA VE SONUÇ Bozcaada farklı topografik özellikleri nedeniyle canlılar için farklı yaşam ortamları oluşturmuş ve bunun sonucunda da adadaki hayvan çeşitliliği artmıştır. Bunlardan en önemlisi bu çalışmada Çamlık mevkiinde bulunan bir derede ada için ilk kayıt olan Yılan Balığı (Anguilla anguilla) türü tespit edilmiştir. Adada da doğal bir su kaynağı yada devamlı akan bir akarsu olmamasına rağmen yılan balığı ile birlikte aynı biotopta tatlı su kaplumbağalarından olan Mauremys rivulata (Balkan Çizgili Kaplumbağası) türü de bulunmuştur. Bu kaplumbağa türü ada için ilk kayıttır. Çalışma bölgesine yapılan detaylı arazi çalışmaları ile amfibi ve reptil sınıflarına ait 9 familyadan l2 tür tespit edilmiştir (1 adet kurbağa, 1 adet kaplumbağa, 6 adet kertenkele ve 4 adet yılan). Adada tespit edilen toplam 12 tür, önceki çalışmalarda (Baran 1981) belirtilen tür sayısından daha fazla olduğu görülmüştür. Özellikle 209 Bozcaada Değerleri Sempozyumu (25–26 Ağustos 2008) adanın kuzey kısmında bulunan tepeliklerinde (Yenikale, Göztepe ve Faki tepe) bütün türlere rastlanılmıştır. Adanın kuzey kısımları oldukça fazla rüzgar alır ve sürüngen populasyonları için uygun yaşam ortamları oluşturmaz. Bu nedenle adanın kuzey kısmında tür çeşitliliği ve yoğunluğu oldukça azdır. Ayrıca adanın iklimsel koşulları nedeniyle sucul örneklere çok fazla rastlanılmamıştır. Diğer adalara ait önceki çalışmalarda (Baran 1984; Baran 1990) tespit edilen (B. viridis, T. graeca, C. kotschyi, H. turcicus, P. apodus, O. elegans, A. kitaibelii, T. vermicularis) türler ile adada bulunan amfibi ve sürüngen türleri benzerlik gösterir. Ayrıca çalışma bölgemizden elde edilen tüm populasyonlar ana karada (Anadolu ve Trakya bölgeleri) tespit edilen populasyonlar ile örtüşmektedir (Atatür ve Yılmaz 1984; Başoğlu ve diğ 1994; Başoğlu ve Baran 1977-1980; Hür ve diğ 2008). Diğer bir hususta adada Muridae ve Spalacidae familyalarına dahil 4 tür (Apodemus hermonensis, Rattus rattus, Mus domesticus, Spalax leucodon) kemirici tespit edilmiştir (Özkan 1996). Bu nedenle adada H. caspius (Hazer Yılanı) ve M. monspessulanus (Çukurbaşlı Yılan) olmak üzere iki yılan türü yaygın olarak görülmektedir. Sevinç (2007)’e göre kuş faunası bakımından da ada oldukça zengindir. Adanın bitki örtüsü zengin oluşu nedeniyle özellikle Passeriformes takımına ait ötücü kuş türleri oldukça yaygındır ve adaya ayrı bir zenginlik kazandırmaktadır. Dikkate çeken diğer bir hususta adada özelikle merkezi yerleşim alanlarında Corvidae (Kargagiller) ailesine ait Küçük Karga (Corvus monedula) ve Leş Kargası türlerinin (Corvus corane) sayısı oldukça fazla olduğu tespit edilmiştir. Bunun da nedeni özellikle şehir merkezindeki yapıların mimari yapısı ve besin bulmada zorluk yaşamamaları bu türlerin çoğalmasına imkan verdiğini düşünmekteyiz. Mememeli faunası hakkında pek fazla çalışma olmamasına rağmen adada Erinaceus concolor (Kirpi) oldukça fazla olduğu tespit edilmiştir. Bunun yanında Apodemus hermonensis (Orman Faresi), Rattus rattus (Ev Sıçanı), Mus domesticus (Siyah Ev Faresi), Spalax leucodon (Köstebek) türleri Özkan, 1999 tarafından yapılan çalışmada belirlenmiştir. Ancak adada bulunan ada tavşanı ve bu tavşanla mücadele için ada halkı tarafından getirilen Tilki (Vulpes vulpes) ada da bilinen memeli türleridir. Sonuç olarak, adadaki doğal yaşam dengeli bir şekilde devam etmektedir. Her geçen gün çevremizdeki doğanın dengesini insanoğlu bozmasına rağmen Bozcada bu yıkımdan şimdilik uzaktır. İnsanlar tarafından adaya ait olamayan farklı hayvanlar getirilmedikçe ada doğal hayvanlar bakımından zenginliğini koruyacaktır. 210 Bozcaada Değerleri Sempozyumu (25–26 Ağustos 2008) KAYNAKÇA Atatür, M.K., Yılmaz, İ. 1986 “A Comparison of the Amphibian Fauna of Turkish Thrace with that of Anatolia and Balkan States.” Amphibia-Reptilia 7: 135-140. Baran, İ. 1981 “Kuzey Ege Denizi, Marmara Denizi ve Kara Denizdeki adalarımızın Herpetofaunasının Taksonomik ve Ekolojik Araştırılması.” Doğa Bilim Dergisi 5: 155-162. 1984 “İzmir-Bodrum Arasındaki Adalarımızın Herpetofaunasının Taksonomik Araştırılması.’’ Doğa Bilim Dergisi A2, 8, 1, 43-51. 1986 “On an island population of Eirenis modestus in the eastern Mediterranean sea.” Zoology in the Middle East 1: 80-83. 1990 ‘‘Marmaris ve İskenderun Arasındaki Adalarımızın Herpetofaunası’’ Doğa, Tr. J. Zoology C14, S1, 113-126. Baran, İ., Atatür, M. K. 1998 Türkiye Herpetofaunası (Kurbağa ve Sürüngenler). Ankara: Çevre Bakanlığı. Başoğlu, M., Baran, İ. 1977 Türkiye Sürüngenleri. Kısım 1. Kaplumbağa ve Kertenkeleler. İzmir: Ege Üniversitesi Fen Fakültesi Kitaplar Serisi,. No. 76: 1-272. 1980 Türkiye Sürüngenleri. Kısım II. Yılanlar. Ege Üniversitesi Fen Fakültesi Kitaplar Serisi, İzmir. No. 81: 1-218. Başoğlu, M., Özeti, N., Yılmaz, İ. 1998 Türkiye Amfibileri. İzmir: Ege Üniversitesi Fen Fakültesi Kitaplar Serisi No.151, Göçmen, B., Tok, C. V., Kaya, U., Tosunoğlu, M. 1996 “Kuzey Kıbrıs Herpetofaunası Hakkında Bir Ön Çalışma Raporu.” Doğa-Tr. J. Zoology 20: 161-176. Hür, H., Uğurtaş, İ.H., İşbilir, A. 2008 “The Amphibian and Reptilian Species of Kazdağı National Park.” Tr. J. Zoology 32: 1-4. Kryštufek, B., Mozetič, F.B. 2005 “MT. Hermon Field Mouse Apodemus iconicus is a Member of the European Mammal Fauna” Folia Zool. 54 (1-2): 69-74 Oğuzhan, A., Aydın, D. 2000 “Trakya ve Batı Anadolu’da yaşayan Farklı Apodemus Türleri Arasındaki İlişkilerin Diskriminat Analizi.” Trakya Üniversitesi Dergisi Sosyal Bilimler C Serisi. Cilt 1, 1: 1-9. Özkan, B. 1999 “Gökçeada ve Bozcaada Kemirici Faunası (Mammalia;Rodentia).” Tr J. Zoology 1:133-147. Sevim, İ. 2007 Çanakkale Adaları Kuş Populasyonları ve Habitat İlişkileri Üzerine Gözlemler. Çanakkale Onsekiz Mart üniversitesi, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi. 211 Bozcaada Değerleri Sempozyumu (25–26 Ağustos 2008) Tablo 1. Bozcaada’nin Omurgali Faunasinın tür listesi CLASSİS (SINIF) Osteicthyes CLASSİS (SINIF) Amphibia PISCES (BALIKLAR) ORDO FAMİLYA SPECİES (TÜR) (TAKIM) (AİLE) Teleostei Anguillidae Anguilla anguilla AMPHIBIA (KURBAĞALAR) ORDO FAMİLYA SPECİES (TÜR) (TAKIM) (AİLE) Anura Bufonidae Bufo viridis REPTILIA (SÜRÜNGENLER) CLASSİS (SINIF) ORDO (TAKIM) FAMİLYA (AİLE) SPECİES (TÜR) Reptilia Testudinata Geoemydidae Mauremys rivulata Squamata Testudinidae Gekkonidae Testudo graeca Cyrtopodion kotschyi Hemidactylus turcicus Anguidae Lacertidae Pseudopus apodus Ophisops elegans Lacerta trilineata Ablepharus kitaibelii Typhlops vermicularis Eryx jaculus Dolichophis caspius Malpolon monspessulanus AVES (KUŞLAR) FAMİLYA SPECİES (TÜR) (AİLE) Scincidae Typhlopidae Boidae Colubridae CLASSİS (SINIF) ORDO (TAKIM) Aves Gaviiformes Gavidae Gavia arctica Podicipediformes Podicipedidae Podiceps cristatus Podiceps nigricollis Procellariiformes Procellariidae Pelecaniformes Phalacrocoracidae Ciconiiformes Anseriformes Ardeidae Ciconiidae Anatidae Calonectris diomedea Puffinus yelkouan Phalacrocorax carbo Phalacrocorax aristotelis Ardea cinerea Ciconia ciconia Tadorna ferruginea Aythya fuligula Aythya ferina TÜRKÇE İSMİ Yılan Balığı TÜRKÇE İSMİ Gece kurbağası TÜRKÇE İSMİ Çizgili Kaplumbağa Tosbağa İnce parmaklı keler Geniş parmaklı keler Oluklu Kertenkele Tarla Kertenkelesi İri Yeşil Kertenkele İnce Kertenkele Kör Yılan Mahmuzlu Yılan Hazer Yılanı Çukur Başlı Yılan TÜRKÇE İSMİ Karagerdanlı dalgıç Bahri Karaboyunlu batağan Boz yelkovan Yelkovan Karabatak Tepeli karabatak Gri balıkçıl Leylek Angıt Tepeli patka Elmabaş patka 212 Bozcaada Değerleri Sempozyumu (25–26 Ağustos 2008) Falconiformes Accipitridae Falconidae Galliformes Gruiformes Phasianidae Rallidae Charadriiformes Burhinidae Charadriidae Circaetus gallicus Accipiter nisus Buteo buteo Falco tinnuculus Falco vespertinus Falco subbuteo Falco peregrinus Alectoris chukar Fulica atra Burhinus oedicnemus Charadrius dubius Pluvialis squatarola Scolopacidae Laridae Sternidae Columbiformes Columbidae Strigiformes Strigidae Coraciiformes Alcedinidae Meropidae Upupidae Picidae Piciformes Passeriformes Alaudidae Hirundinidae Motacillidae Calidris alpina Limosa limosa Larus melanocephalus Larus minutus Larus ridibundus Larus genei Larus cachinnans Sterna sandvicensis Sterna hirundo Columba livia Streptopelia decaocto Streptopelia turtur Otus scops Athena noctua Alcedo atthis Merops apiaster Upupa epops Jnnx torquilla Dendrocopos syriacus Melanocorypha calandra Galerida cristata Alauda arvensis Hirundo rustica Hirundo daurica Delichon urbica Anthus campestris Anthus pratensis Motacilla flava Yılan kartalı Atmaca Şahin Kerkenez Ala doğan Delice doğan Gök doğan Keklik Sakar meke Çayır balabanı Halkalı küçük cılıbıt Gümüş yağmurcun Karakarınlı kum kuşu Çamurçulluğu Akdeniz martısı Küçük martı Karabaş martı İncegagalı martı Gümüş martı Karagagalı sumru Sumru Kaya güvercini Kumru Üveyik İshakkuşu Kukumav Yalıçapkını Arıkuşu İbibik, hüthüt Boyun çeviren Alaca ağaçkakan Boğmaklı toygar Tepeli toygar Tarla kuşu Kır kırlangıcı Kızıl kırlangıç Ev kırlangıcı Kır incirkuşu İncir kuşu Sarı kuyruksallayan 213 Bozcaada Değerleri Sempozyumu (25–26 Ağustos 2008) Motacilla cinerea Troglodytidae Prunellidae Turdidae Motacilla alba Trglodytes troglodytes Prunella modularis Erithacus rubecula Luscinia megarhynchos Phoenicurus ochruros Saxicola rubertra Saxicola torquata Oenanthe isabellina Oenanthe oenanthe Oenanthe hispanica Sylvidae Monticola solitarius Turdus merula Turdus pilaris Turdus philomelos Hippolais pallida Sylvia cantillans Sylvia melanocephala Sylvia hortensis Sylvia curruca Sylvia communis Sylvia atricapilla Phylloscopus collybita Phylloscopus trochilus Muscicapidae Muscicapa striata Paridae Parus caeruleus Parus major Laniidae Lanius collurio Lanius minor Lanius senator Lanius nubicus Corvidae Garrulus glandarius Pica pica Dağ kuyruksallayanı Ak kuyruksallayan Çitkuşu Dağ bülbülü Kızıl gerdan Bülbül Kara kızılkuyruk Çayır taşkuşu Taş kuşu Boz kuyrukkakan Kuyrukkakan Karakulaklı kuyrukkakan Gökardıç Karatavuk Tarla ardıcı Öter ardıç Ak mukallit Bıyıklı ötleğen Maskeli ötleğen Akdeniz gözlü ötleğen Küçük Akdeniz gerdanlı ötleğen Akdeniz gerdanlı ötleğen Karabaşlı ötleğen Çıvgın Söğüt bülbülü Benekli sinekkapan Mavi baştankara Büyük baştankara Kızılsırtlı örümcekkuşu Karaalınlı örümcek kuşu Kızılbaşlı örümcek kuşu Alaca örümcekkuşu Alakarga Saksağan 214 Bozcaada Değerleri Sempozyumu (25–26 Ağustos 2008) CLASSİS (SINIF) ORDO (TAKIM) Insectivora Lagomorpha Rodentia Corvus monedula Corvus corone Corvus corax Sturnidae Sturnus vulgaris Passeridae Passer domesticus Passer hispaniolensis Fringillidae Fringilla coelebs Serinus serinus Carduelis chloris Carduelis carduelis Carduelis spinus Carduelis cannabina Emberizidae Emberiza cirlus Emberiza hortulana Emberiza caesia Emberiza melanocephala Miliaria calandra MAMMALIA (MEMELİLER) FAMİLYA SPECİES (TÜR) (AİLE) Erinaceidae Erinaceus concolor Leporidae Oryctalagus cuniculus Muridae Apodemus hermonensis Rattus rattus Mus domesticus Spalacidae Spalax leucodon Küçük karga Leş kargası Kuzgun Sığırcık Serçe Söğüt serçesi İspinoz Küçük iskete Florya Saka Karabaşlı iskete Ketenkuşu Bahçe kirazkuşu Kirazkuşu Kirazkuşu Karabaşlı kirazkuşu Tarla kirazkuşu TÜRKÇE İSMİ Kirpi Ada Tavşanı Orman faresi Ev sıçanı Siyah Ev Faresi Kör fare 215