türkiye`nin - Elizi İletişim Danışmanlık
Transkript
türkiye`nin - Elizi İletişim Danışmanlık
TÜRKİYE’NİN ECR İM T ÜBE MA T E N 2012 MA MÜ Ş T E ALAŞ Rİ RK İTE HİZMET Y KAL Ö MARKALARI NİYETİ ÜRÜ MNU N ME YÖNETİCİler SEKTÖREL HEDEFLER DÜNDEN bugüne TÜRKİYE’DE MARKALAŞMA SÜRECİ şİrketlerİN KURULUŞ ÖYKÜLERİ 2 2012 Her birinin öyküsü, bir insanın el izi kadar özgün! M arkalar kolay doğmuyor, her biri ayrı emek istiyor. Öyle hemen her koşulda büyüyüp yeşeremiyorlar. Rüzgâra, kara, yağmura, güneşe ve bin bir türlü etmene karşı korunup kollanmaları gerekiyor. Zaman içinde hayatımıza yerli ve yabancı birçok marka giriyor. Hepsinin yeri ayrı… Bazılarına belleğimizde fazla yer açmıyoruz. Diğerleri ise bir yolunu bulup hem beynimizi, hem de kalbimizi fethediyorlar. Kimi zaman bizi alıp çocukluğumuzun en güzel günlerine götürüveriyorlar, ya da en umulmadık bir anda tatlı bir sürprizle karşımıza çıkıveriyorlar. Peki, bunu nasıl başarıyorlar? İşte ‘Türkiye’nin Markaları’ ekinde, markalarımıza biraz daha yakından bakmak ve markalaşma sırlarını paylaşmak istedik. Bakalım markalar kulağımıza neler fısıldayacak ve daha önemlisi, biz neleri duyuyor olacağız? Her marka, karşımızda birbirinden farklı kader çizgisi çiziyor. Her birinin markalaşma öyküsü bir insanın el izi kadar özgün. Aynı zamanda markaların her biri ayrı birer sır küpü ve eğer kulak vermesini bilirsek, her biri markalaşma deneyimlerini aslında ayrı ayrı bize fısıldıyorlar. Bu düşüncelerle aralarında Tempo, Maison Française, Elele, Capital ve Hello dergilerinin bulunduğu beş dergiyle verilen ‘Türkiye’nin Markaları’ özel ekinin içeriği ve yer alacak markalar özenle seçildi ve markalar alfabetik sıraya göre yer aldı. Amaç hem marka sahiplerinin kendi kalemlerinden size kendilerini anlatmalarını sağlamak, hem de ülkemizde markalaşmanın geldiği nokta hakkında okuyuculara biraz daha ayrıntılı bilgi verebilmekti. Ne zaman Türkiye’de markalaşma hakkında bir konuşma dinlesem ya da bir yazı okusam genelde içim cız ediyor. Çünkü çoğunlukla, ya alışkanlıktan ya da ‘nasılsa öyledir’ duygusuyla Türk markalarının markalaşma konusunda ne kadar geride olduğu tekrarlanıyor. Bunları dinlerken kendimize haksızlık yapıldığını düşünüyorum ve “Keşke bu konular biraz daha derinlemesine incelense, araştırılsa” diye içimden geçiriyorum. Türkiye’de de markalaşma, sanılanın aksine oldukça eski tarihlerde hayatımıza girmiş. Hatta daha açık söyleyeyim; bugünlerde bazı bloglarda sıkça tekrarlandığı gibi, “1980’lerden sonra hayatımıza girmiş bir kavram” hiç değil... ‘Türk Markaları’ projesi nedeniyle 2005’ten bu yana epey bir markalaşma öyküsünü ilk ağızdan dinlediğimi söyleyebilirim. Dinledikçe içimden hep, “Keşke bunları yeni kuşak pazarlamacılar da duyabilse” diyorum... İşte bundan sonraki sayfalarda, Türkiye’de markalaşmanın sanıldığı kadar kötü bir noktada olmadığını, hatta düşünülenden epey ileride olduğunu kanıtlarıyla birlikte göreceğiz. Her ne kadar gelinen nokta yeterli olmasa da, önemli olan bugüne kadar gerçekleştirilenlerin hakkını vermek ve yapılanları kabul ederek, daha ileriye gidebilmek için kendimize yeni hedefler koymaktır. Yoksa zaman zaman Nükhet Vardar kimdir? 9 Eylül Üniversitesi’nde İşletme okuduktan sonra, UMIST’te (University of Mancyaptığımız gibi, kendimize acıyarak ya da yerden yere vurarak, yahester, Institute of Science and Technology, İngiltere) Uluslararası Pazarlama’da pılanları küçümseyerek, hatta daha da kötüsü görmezden gelerek, master derecesini aldı. UMIST’te öğretim asistanı olarak çalışırken, Uluslararası Türkiye’de markalaşma adına doğru bir adım atmamız mümkün Reklamcılık’ta doktorasını tamamladı. İş yaşamına Turyağ’da Ürün Müdürü olarak değil. İşte ekte okuyacağınız içerik bu duygu ve düşüncelerle kaleme başladı. Sonra Yaratım/FCB’de Medya ve Araştırma Müdürü, Y&R/Reklamevi’nde alındı. Umarız siz de bizim gibi, bu konuda bugüne kadar yapılanları Planlama Direktörü olarak görev yaptı. Yeditepe Üniversitesi İktisadi ve İdari Biyok saymadan, yapanları takdir ve şükranla anarak, bundan sonra limler Fakültesi’nde öğretim üyesi olarak çalıştı. 2004’de ‘Pazarlama ve Üretim’ yapılacaklar için gerekli cesareti ve enerjiyi toplar ve bayrak yarışına alanında profesör unvanına sahip oldu. Reklamcılık ve pazarlama konularında devam edersiniz. Çünkü Türkiye’nin markalaşmada ilerleyebilmesi Türkçe, İngilizce 10 kitabı ve 80’i aşkın makalesi var. Özellikle, seri halinde hazıriçin, her bireyin katkısına ayrı ayrı ihtiyacı var. Bizlere ise bu potanladığı Türk Markaları-1 (2006), TM-2 (2008), TM-3 (2010), sektörün en önemli kaysiyeli iyi ve doğru bir şekilde değerlendirebilmek kalıyor Nükhet Vardar nakları arasındaki yerini aldı. Halen, kurucusu olduğu El İzi İletişim Danışmanlık’ta pazarlama ve iletişim konularında danışmanlık yapıyor. 2012 TÜRKİYE’NİN Türk Patent Enstitüsü verilerine göre, Türkiye’de 2011 yılında yaklaşık 118 bin marka tescil başvurusu yaptı. Bu başvuruların yaklaşık 104 bini yerli, 14 bini ise yabancı markalara ait. Toplamda ise 2010 rakamlarına göre marka tescil başvuruları yüzde 38 oranında arttı. İlgi giderek BÜYÜYOR. Peki, markalar bize ne anlatıyor? Daha da önemlisi biz ne duyuyoruz? Gelişim sırları neler? Hangi marka, hangi yolu izleyerek bugünlere geldi? İşte kuruluş öykülerinden, bugünkü hedeflerine her biri hayatımızda önemli yer tutan markaların hikÂyeleri... 2012 2012 Türkiye, markalaşmaya geç mi başladı? K ayıtlara göre, bugün de faaliyetini sürdüren Türkiye’nin en eski şirketi 1777’de kurulan Hacı Bekir Lokumları. Hacı Bekir, sadece ilk olmakla kalmamış, aynı zamanda 1873’teki Viyana Fuarı’ndan bu yana kalitesi nedeniyle yurt dışında birçok ödüle de layık görülmüş bir marka. 1800’lerin sonlarından itibaren Türkiye’de markalaşma adına yapılanlar gerçekten hayret verici. O zamanki girişimcilerin içgüdüleriyle, sağduyularıyla bulup ortaya koydukları pazarlama ve iletişim stratejileri sade, içten ve bir o kadar da sahici ve işe yarayan nitelikte. Uzun lafın kısası, markalaşma adına atılan birçok adım daha o tarihlerde atılmış ve bugün markalaşmada geldiğimiz nokta için uygun zemin hazırlanmış. Bu yargıya nasıl mı vardım? Lafı çok uzatmadan sadece incelemeniz için iki kaynaktan söz edeceğim. İlk belge cumhuriyetin ilanından önceye dayanıyor. Türk Patent Enstitüsü tarafından 2006’da yayımlanan, Ahmet Kala ve İrfan İnce tarafından hazırlanan Alamet-i Farika’dan Marka’ya adlı kitap bunun en somut kanıtı. Bu faydalı eserde, Osmanlı kayıtları taranarak, 1896-1931 arasında marka tescili almış markalarımızdan bazılarının tescillerine yer verilmiş. Bunlar arasında, daha o yıllarda ülkemizdeki pazar potansiyelini fark ederek, Osmanlı İmparatorluğu sınırları içinde markalarını tescil ettiren Singer, Texaco, Nestle, Rover, Gillette, ➲ 6 Hacı Bekir, marka tescilini 1946 yılında aldı. TÜRKİYE’NİN MARKALARI 2012 Eczacı Edhem Pertev’in, 1914’te ‘Pertev Kolonya Suyu’ için aldığı marka tescili. Aris İnciciyan’ın 1927 yılında ‘Ördekli’ tuvalet sabunu için aldığı tescil. Kaynak: Ahmet Kala, İrfan İnce (2006) Alamet-i Farika’dan Marka’ya, Türk Patent Enstitüsü, Ankara Mercedes, General Motors, Nivea, Ford gibi uluslararası markalar bulunuyor. Ama aralarında Eczacı Edhem Pertev’in, daha 1914’te ‘Pertev Kolonya Suyu’ için aldığı marka tescili ya da 1926’daki ‘Necip Bey Kolonyası’ ve ülkemizde sabun üretiminde bilinen isim Aris İnciciyan’ın 1927’de ‘Ördekli’ tuvalet sabunu için aldığı tesciller de mevcut. Bir diğer ifadeyle, Osmanlı İmparatorluğu dönemindeki girişimcilerimiz, markanın önemini fark ederek, markalarını koruma altına alabilmek için gerekli adımları atabilecek öngörüye sahip kişilerden oluşmaktadır. Diğer önemli kanıt ise cumhuriyetin ilanından 8 sonra 1931’de Latin harflerle basılmaya başlayan ve bugün de hâlâ yayımlanan Türkiye Cumhuriyeti Sınai Mülkiyet Gazetesi. Birkaç yıl önce tesadüfen sahaflarda elime geçen ve büyük bir heyecanla incelediğim 1931 yılına ait ikinci cildin ilk sayfalarında ‘Tescil Edilen Markalar’a yer verilmiş. Örneğin Kuru Kahveci Mehmet Efendi Mahdumları’nın marka tescili daha o günlere dayanıyor. İkinci bölümde ise, ‘ihtira beratları’ yer alıyor. Bu bölümde hiç korkmadan, çekinmeden, yeni ürünlerin en ince ayrıntısına kadar teknik çizimlerine yer verilmiş ve çok geniş bir yelpazede yenilikçi ürünlerden söz ediliyor. Aralarında ‘uyuz böcekleriyle mücadeleye mahsus ➲ TÜRKİYE’NİN MARKALARI 2012 Texaco’nun marka tescili Nestle’nin marka tescili Kaynak: Ahmet Kala, İrfan İnce (2006) Alamet-i Farika’dan Marka’ya, Türk Patent Enstitüsü, Ankara bileşikleri’nden tutun da, ‘konuşma makinesi’ne, hatta ‘kristal şeker santrifujları’ndan ‘otomatik şurup ayırma tertibatı’na kadar bin bir türlü patent bulunuyor. Her ne kadar marka tescili almakla marka olunamadığını bilsek de, tescil almadan markalaşma için gerekli adımların atılamayacağı da açık. Tüm bu örnekler, ister ulusal markalarımız, isterse Türkiye’de faaliyet gösteren uluslararası markalar olsun, daha o yıllarda markalaşmaya verilen önemin ve uzak görüşlülüğün en belirgin kanıtı olarak karşımızda beliriyor. O tarihlerde, bugün olduğu gibi, her hafta marka değeri üzerine bir toplantı/ 10 konferans düzenlenmediğini biliyoruz. Ancak girişimciler, markalaşmanın önemini çoktan kavramış ve hatta aksiyona geçmiş görünüyorlar. Uzun lafı kısası atalarımız kendilerine düşeni fazlasıyla yapmışlar. O nedenle onlara da kocaman bir teşekkür borçluyuz. Ayrıca geçen zamanda, markalaşma konusunda yeterince yol katedemediğimizi düşünüyorsak, bunun sorumlusunun da Osmanlı İmparatorluğu ya da Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk dönemi olmadığını görebiliyoruz. Kanımca bu da önemli bir saptama. Dolayısıyla eğer bir suçlu arıyorsak, başka odaklara bakmamız gerektiği açık. p TÜRKİYE’NİN MARKALARI 2012 Yoksa sonradan mı yavaşladı? Ü Türkiye İş Bankası marka tescilini 1948’de aldı. 12 TÜRKİYE’NİN MARKALARI lkemizde markalaşma bu kadar eskilere dayanıyorsa, o zaman her fırsatta “Neden dünya markamız yok” diye sızlanıp duruyoruz? Türkiye’de, 1800’lerden bu yana markalaşmaya önem verildiğini ve özellikle Osmanlı İmparatorluğu döneminde yabancı firma ve marka sahiplerinin Osmanlı topraklarındaki pazar potansiyelini erken fark ederek, kendi markalarını ülkemizde üretebilmek, pazarlayabilmek ve satabilmek için marka tescili konusunda çok hızlı davrandıklarını söyleyebiliriz. Bunun yanı sıra, o tarihlerde faaliyet gösteren bazı tüccarların ve girişimcilerin de, marka tesciline karşı duyarlı olduklarını gözlemleyebiliyoruz. Ancak özellikle Kurtuluş Savaşı ve 1’inci Dünya Savaşı sonrasında Türkiye’deki sermaye birikiminin neredeyse sıfırlandığını ve Türkiye’nin o tarihlerdeki birincil önceliğinin koskoca bir ülkeyi yeni baştan kurmak, kalkındırmak olduğunu biliyoruz. Dolayısıyla savaş yorgunu bir ülkede sermaye birikiminin sağlanması epey zor olmuş ve tabii uzun bir zaman almıştır. Bu sürede ise bireylerin yapamadığını devlet üstlenmek zorunda kalmış ve böylelikle 2’nci Dünya Savaşı sonrasında da ülkemizde sanayiyi kurma ve kalkındırma görevini kamu iktisadi teşebbüsleri üstlenmiştir. Tüm bu nedenlerle uzun bir süre ticari kaygılar ikinci plana itilerek, devlet yapılması gerekenleri bir bir yerine getirmiş, devlet politikaları ışığında Türkiye, sanayileşme çabalarını sürdürmüştür. O günlerde yaşananları daha iyi anlayabilmek için Türkiye’deki şeker sanayinin nasıl geliştiğini incelemek yeterli olacaktır. Türkiye İş Bankası 1934’te 10’uncu yılını kutlarken, o tarihlerde portföyündeki birçok iştirakten de söz etmektedir (Türkiye İş Bankası On Yılı, 1924-1934, Devlet Matbaası, 1934, s. 71-86). Bunlardan biri de Türkiye’de o yıllarda yeni kurulmaya başlanan şeker sanayiidir. Ülkemizde şeker sanayiinin temelleri 1870’lere ➲ 2012 Eskişehir Şeker Fabrikası Kırklareli, Alpullu’daki Şeker Fabrikası’nı, Türkiye İş Bankası kurdu. 14 dayanmakla beraber ve yerli üretim için birçok kez teşebbüste bulunulmasına karşın, ne yazık ki kapitülasyonlar nedeniyle başarılı sonuç bir türlü alınamamıştır. Cumhuriyetin ilanından sonra ise ancak 1926’da Uşak ve Alpullu şeker fabrikalarının temelleri arka arkaya atılabilmiştir. Bu dönemde Avrupa şeker sanayii, Türkiye’nin kendi şekerini üretmesine karşı muhalefetini açık bir dille ifade etmiş, ancak başta Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere, yabancı ülkelere karşı Türkiye’nin milli menfaatleri ısrarla savunulmuş ve Türk sanayisi ancak bu şekilde ilerleyebilmiştir. Örneğin Alpullu’daki şeker fabrikasının sermayesi tek başına Türkiye İş Bankası tarafından, Eskişehir Şeker Fabrikası T. İş Bankası, Sümerbank, Ziraat Bankası’yla birlikte, Turhal Şeker Fabrikası ise Türkiye İş Bankası ve Ziraat Bankası’nın ortak girişimiyle gerçekleştirilmiştir. Bir diğer ifadeyle, ülkemizde şeker fabrikalarını kurmakla Türkiye’nin bankaları görevlendirilmiştir. Bu sayede Türk çiftçisi şeker pancarı üretimine hız vermiş ve ülkemiz kendi şekerini üretir noktaya ulaşmıştır. Bilindiği gibi, bu konudaki tek örnek şeker sanayii değildir. Kömür üretiminden tekstile, sigortacılıktan maden işletmeciliğine kadar, bir ülkenin kalkınması için hangi sektörde faaliyet gösterilmesi gerekiyorsa, belirlenmiş ve devlet ya doğrudan ya da iştirakleri yardımıyla konuya el atmıştır; daha doğrusu buna mecbur kalmıştır. Sadece bu örnekler dahi, o yıllarda Türkiye’de sanayi yaratabilmek için yeterli sermaye olmadığının en açık göstergesidir. (Meraklısı için ilginç bir ayrıntı daha. O yıllarda ülkemizde özel sektör o kadar az gelişmiştir ki, 1934’te Türkiye İş Bankası’nın 10. Yıl kitabı TÜRKİYE’NİN MARKALARI dahi Devlet Matbaası’nda basılır.) Bu bilgileri alt alta sıraladığımızda, Türkiye’nin ancak 1980 sonrasında liberal ekonomiye adım atmasıyla markalaşmanın önemi bir kez daha kendini belli etmeye başlamıştır. 20’nci yüzyılda tüm dünyayı artık markalar yönetmektedir. 1970’li yıllardan başlayarak, 1980’lerde enflasyon üç haneli rakamlara ulaşmıştır. Yüksek enflasyonun yanı sıra, zaman zaman girdi sağlamadaki zorluklar ve ithalattaki sınırlamalar, ülkemizdeki sanayicilerin öncelikler listesinde baş sıraları işgal etmişlerdir. Bu nedenlerle, o dönemdeki sanayicilerimiz daha fazla satış yapabilme, yüksek enflasyon ortamında bir sonraki parti mal için alacakları girdi maliyetlerini finanse edebilme gibi kısa vadeli sorunların çözümüne ve günü kurtarma operasyonlarına yönelmişlerdir. Çünkü, bu tür sorunlar çözülemediği takdirde, şirketler ya da markalar için orta ve uzun vade diye bir şey söz konusu olamamaktadır. O nedenle şirketlerimiz haklı olarak genelde birikimlerini marka yerine, arsaya, üretim tesisine, hatta stoklanabilir girdiye yatırmayı yeğlemişlerdir. Türk şirketlerinin dönüm noktası Ülkemizde markalaşmayı etkileyen bir diğer unsur, ülkemizde aile şirketlerinin ağırlığıdır. Bugün tahminen Türkiye’de 600 bin şirket olduğu, bunların da yüzde 95’inin aile şirketi olduğu bilinmektedir. Bu aile şirketleri ise milli gelirimizin yüzde 75’ini oluşturmaktadır. Aile şirketleri de, yukarıda sıraladığımız nedenlerle markalaşma konusuna yıllardır uzak durmuşlardır. Sonuçta da markalaşma konusuna her ne kadar Türk şirketleri erken başlamış olsalar da, 20’nci yüzyılda dünyanın epey gerisinde kalmışlardır. Ta ki 2000’li yıllara kadar. Özellikle 2001 ekonomik krizi sonrasında dünyayla entegre olmanın gerekliliğini bir kere daha görerek, özellikle bu tarihten sonra iç pazarın yanı sıra dünyaya açılmaya başlamışlardır. Dünyaya açılan Türk şirketlerinin ise ilk gördükleri, dünyada markaların, fabrika bacalarından, üretim hatlarından ve aile mirası sayılan taşınmaz mallardan çok daha değerli olduğudur. Bu saptama ise, Türk şirketleri için bir dönüm noktası olmuş ve adeta şirketlerimizin markalaşma sürecini ateşleyen bir kıvılcım görevi görmüştür. p 2012 2010 ve sonrasında Türkiye’nin markaları nerede? M arka değeri Türkiye’de şirketler tarafından giderek daha iyi anlaşılır oldukça, markalaşma çabaları artmış ve şirketler de buna paralel olarak markaya daha çok kaynak ayırır olmuşlardır. 1970’lerde dahi reklam, boşa giden bir harcama olarak görülürken, özellikle 1990’lı yıllarda reklamın geri dönüşlerinin sayısal olarak ortaya konmaya başlanmasıyla, reklam bütçeleri artmış ve markalaşma giderek hız kazanmıştır. Bunda pazarlama öğretisinin kat ettiği yol, analitik yöntemlerin günlük pazarlama etkinliklerinin ölçümlerinde kullanılır olması ve ekonometrik modellemelerin uluslararası birçok markayla birlikte ulusal markanın da gündemine girmesine yol açmıştır. Bizler gördüğümüze daha kolay inanan insanlar olarak, markalaşmanın maddi sonuçlarını almaya başlayınca markalara ve markalaşmaya olan inancımız da giderek pekişmiştir. Şirketler, 1994’te yaşanan ekonomik krizin ardından, 2001’de de neredeyse bir gecede kendilerini derin bir ekonomik bunalımın tam ortasında bulmuşlar ve belki de buradan tek çıkış yolunu dış pazarlara yönelmek olarak görmüşlerdir. Bir kez dış dünyayla tanışınca da, 2001 krizinden sonra, krizden bağımsız olarak dış pazarlardaki fırsatları daha iyi değerlendirir olmuşlardır. 2000’li yıllarının ortalarından başlayarak yurt dışına yaptıkları sermaye yatırımlarını artırmışlardır. Türkiye ekonomisi 2002’den itibaren 2011 arasında sadece 2009 yılında yüzde -4.8 oranında daralmış, ancak onun dışındaki yıllarda yüzde 9.9 ile yüzde 16 TÜRKİYE’NİN MARKALARI 1.1 aralığında sürekli büyüme kaydetmiştir. 2002’de 3 bin 529 dolar olan kişi başına milli gelir, 2011’de 10 bin 444 dolara yükselmiş, Gayri Safi Yurtiçi Hasıla ise 772.3 milyar dolara ulaşmıştır. Türkiye 2011’de yüzde 8.5’lik büyüme oranıyla G-20 ülkeleri arasında Çin’den sonra en hızlı büyüyen ikinci ekonomi olmuş, dünyada ise sekizinci sıraya yerleşmiştir. Tüm bu veriler Türkiye’nin zenginleştiğinin ve sermaye birikiminin arttığının en açık göstergesidir. Hal böyle olunca, şirketler de yurt dışı yatırımlara yönelmişlerdir. Türk şirketleri ülkemize yabancı sermayeyi daha kolaylıkla çekebildikleri gibi, özellikle 2005’den sonra yurt dışında birçok marka satın alarak dünyada kendilerinden söz ettirmeye başlamışlardır. 2011’de toplam 15 milyar doları bulan 241 birleşme ve devralma gerçekleşmiş, yabancı yatırımcılarla yapılan 138 anlaşma bu toplam tutar içinde yüzde 74’e ulaşmıştır. Örneğin 2011’de en dikkat çeken satın almaların başında Mey İçki’nin 2.1 milyar dolara İngiliz Diageo tarafından, Acıbadem Sağlık Grubu’nun yüzde 75’nin ise 1.3 milyar dolara Malezyalı Integrated Healtcare Holdings tarafından satın alınması gelmektedir. 2012’de ise aralarında Markafoni, Yemeksepeti, Gittigidiyor, Çiçeksepeti gibi yeni nesil online satış sitelerinin de bulunduğu şirketler yabancı firmalarla ortaklığa gitmişlerdir. Doğal olarak bu satışlardan elde edilen tutarlar, ya yurt içinde başka markaların büyütülüp yeşertilmesinde veya yurt dışında yeni markaların satın alınmasında değerlendirilmektedir. ➲ 2012 1882’de Heinz Konserveleri’nin sahibi Henry Heinz, “Pazarımız tüm dünyadır” diyordu. Sonuçta Türkiye, Brand Finance’in dünyada gerçekleştirdiği marka değerlendirmelerinde 487 milyar dolar marka değerine sahip bir ülke olarak, ülkeler sıralamasında 19’uncu ülke konumundadır. 2010’a göre 2011’de toplam marka değerini 114 milyar dolar artıran Türkiye, sıralamadaki yerini korumuştur. (Bu arada dünyanın en değerli markalarına sahip olan ABD’nin marka değeri 15 trilyon dolar iken, ikinci sıraya yerleşen Çin’in toplam marka değeri 5 trilyon doları bulmuştur). Bu rakamlar bize ülke ekonomisinin büyüklüğüyle, markalaşma arasında önemli bir bağ olduğunu bir kez daha hatırlatmaktadır. Ama unutulmamalıdır ki Türkiye markalaşma 18 TÜRKİYE’NİN MARKALARI yarışına kendine özgü ve haklı nedenlerle geç başlamıştır. Çünkü Batı âlemi, küresel pazarların telaffuz dahi edilmediği bir dönemde, Heinz konservelerinin sahibi Henry Heinz’ın “Pazarımız tüm dünyadır” sözlerinin işaret ettiği şekilde, daha 19’uncu yüzyılda gözünü dünya ülkelerine çevirmiştir. Bunun en somut örneği de Osmanlı İmparatorluğu günlerinden başlayarak, yabancı markaların ülkemize gelerek, markalarını o tarihte ülkemizde üretmiyor dahi olsalar, marka kullanım haklarını almış olmalarıdır. Tüm bu nedenlerden dolayı biz de geç başladığımız bu yarışta var olabilmek için markalaşma çabalarımızı daha akıllıca yapmak zorundayız. p 2012 Türkiye marka tescili konusunda, Avrupa’yı çoktan geride bıraktı T ürk Patent Enstitüsü verilerine göre Türkiye’de 2011’de yaklaşık 118 bin marka tescil başvurusu yapılmıştır. 2011’de gerçekleştirilen bu marka başvurularının yaklaşık 104 bini yerli, 14 bini ise yabancı markalara aittir. İlginç olan, özellikle yerli marka başvurularında bir artış yaşanırken, yabancı marka başvurularının hız kesmesidir. Toplamda ise 2010 rakamlarına göre marka tescil başvuruları yüzde 38 oranında artmıştır. Bu başvurulardan yaklaşık üçte biri marka tescili alabilmektedir. Nitekim 2011 verilerine göre ülkemizde 118 bin başvuruya karşılık marka tescili alanlar 42 bindir. Bu da tescil konusunun giderek daha ciddiye alındığının bir diğer göstergesidir. Her ne kadar marka tescil başvurusunda bulunmak ve marka tescili alabilmek tek başına bir gösterge olmasa da, markalaşmanın öneminin, gerek şirketler ge- Türk Patent Enstitüsü 20 TÜRKİYE’NİN MARKALARI rekse girişimciler tarafından giderek daha fazla algılandığının bir işareti sayılabilir. O nedenle de ülkemiz markaları ve bu markaların gelecekleri açısından sevindirici bir gelişmedir. Öte yandan Türkiye’nin marka başvuruları konusunda dünyadaki yerini görebilmek için WIPO (World Intellectual Property) verilerini kontrol ettiğimizde, 2010’da dünyada 3.6 milyon marka başvurusu yapıldığını, bunlardan 743 binin Avrupa, 85 binin ise Türkiye orijinli olduğunu görüyoruz. Türkiye 2011’de de, marka tescili konusunda, Avrupa’da Fransa’dan sonra ikinci sırada gelmektedir. Kısacası Türkiye, marka başvurusu ve alınan tescil konusunda 1990’lı yılların ortasından başlayarak önemli bir yol kat etmiştir. Tescili alınmış marka, yatırım yapılabilecek nitelikte marka demektir. O nedenle, bundan sonra üzerinde daha çok durmamız gereken; markalarımıza sahip çıkarak, onlara istikrarlı bir şekilde yatırım yapmayı sürdürmek ve markayı kısa vadede kâr sağlayacak nakit kaynağı olarak görmek yerine, markaya yapılacak yatırımların şirkete orta ve uzun vadede önemli geri dönüş sağlayacak yatırımlar olarak değerlendirilmesi gerekmektedir. Tüm bunları söyledikten sonra, marka tescil başvurularında marka kavramının özüne aykırı, bazı şahıs ya da kurumların, günlük dile pelesenk olan ‘oneminute’, ‘püskevit’ gibi bazı popüler söylemlerin tescilleri için başvuruda bulunulduğu da bilinmektedir. Sanırım bu gibi örneklerin sayısı azaldıkça, ülkemizde markalaşmaya verilen önemin artacağını ve markalaşmanın gerçek değerinin daha kolay anlaşılır olacağını söyleyebiliriz. Çünkü marka demek, kalıcı olan demektir. Günlük, gündelik konular ya da popüler kültür markanın ➲ 2012 özüyle çelişir. Marka, bir kalitenin garantisini verir ve bu sözünün arkasında yıllar boyunca durur. Zamanın sınavından geçer ama marka kalitesinden, hizmetinden ödün vermeden ayakta kalır. Saman alevi gibi, bir yanıp bir sönmez. Bu nedenle genelde kısa süreli üne sahip olan kişilere ‘marka’ demek yanlıştır. Onlar ‘ünlü’dür ve ünleri genelde bir nesille sınırlıdır. Aradan 20 yıl geçtikten sonra o kişileri hatırlayan dahi pek çıkmaz. Her ne kadar ünlü olmak güzel bir duygu olsa da, bizde olduğu gibi ‘marka’ kavramıyla karıştırılmamalıdır! Bu söylediklerimizin gerçek hayattaki örneklerini görmek istiyorsanız, Belma Canbay’ın kaleme aldığı Sıradışı Markalar kitabını (2009, Medicat Yayınları, İstanbul) okumanızı öneriyoruz. Sıradışı Markalar, TPE’nin 150 marka bülteninde kayıtlı olan 400 bin kadar marka tescili taranarak elde edilmiş ve ülkemizde alınmış olan bazı inanılması güç marka tescillerini ortaya koyan araştırmaya dayalı, insanı hem düşündüren hem de yer yer güldüren bir eser. Bu kitabı okuyunca insan ister istemez, “Biz neysek, markalarımız da öyle” demekten kendini alıkoyamıyor! İşte bu kitaptan sadece bir iki örnek: p Kelle Koltukta Mühendislik Hizmetleri, 2007 yılında tescil aldı. BayKaba (1996) atlet, fanila. 22 TÜRKİYE’NİN MARKALARI 2012 DarmaDown (2009), iş yönetimi. Ben keriz değilim (2007), parasal hizmetler. Kokuyo (2008), yastık ve mobilya. Aynur Hanım (2006), konservelenmiş meyve. Baraklava Obama Baklavası (2008), makarna, mantı, tatlı. 24 TÜRKİYE’NİN MARKALARI 2012 Markalaşmada hem değişim hem istikrar aynı anda nasıl sağlanır? M arkalaşma için, hem değişim hem de istikrar, olmazsa olmazdır. Her ne kadar ilk bakışta bu iki kavram birbiriyle çelişir gibi görünse de, markalaşabilmek için bu zoru başarmak gerekir. Burada sadece üç kısa örnekten söz edeceğiz. Bunlardan ilki yurt dışından bir marka. Shell, 100 yıldan fazla bir zamandır kullandığı ve küçük revizyonlarla bugünlere kadar gelen logosuyla markalaşma açısından adeta bir dünya klasiğidir. Sadece Shell logosunun geçirdiği evrime bakarak, markalaşmada istikrarın önemi açıklanabilir. Marka ve logo, yıllar içinde aynı tutarlılıkla korunduğu gibi, zaman içinde yenilenmiş, kökleriyle bağını koparmadan, içinde bulunduğu zamanda her daim güncel kalmayı başarabilmiştir. ‘Shell’ kelimesi, ilk olarak 1891 yılında, Marcus Samuel ve şirketinin Uzakdoğu’ya sevk ettiği gaz yağının ticari markası olarak kullanılmıştır. Londra’da kurulu bu küçük işletme ilk başlarda antika eşya ve doğudan getirdiği deniz kabuklarını satmaktadır. Samuel, 1897’de Shell Nakliyat ve Ticaret Şirketi’ni kurduktan sonra 1904’te istiridyeyi, şirket logosu olarak kullanmaya başlamıştır. Samuel’in Uzakdoğu’ya gaz yağı taşıyan tankerlerinden her birine farklı bir deniz kabuğunun adı verilmektedir. İstiridyenin ise, Samuel’in gaz yağını Hindistan’a ithal eden Shell Nakliyat ve Ticaret Şirketi’nin ortağı Mr. Graham’ın aile armasından esinlenilmiş olabileceği düşünülmektedir. Yıllar içinde Shell ambleminin şekli grafik tasarımındaki akımlarla birlikte yavaş yavaş değişmiştir. Güncel logo, 1971 yılında tasarımcı Raymond Loewy tarafından yaratılmıştır. Logoda renk kullanımına ise 1915’te Kaliforniyalı Shell şirketi ilk servis istasyonlarını inşa ettikten sonra, rakiplerinden ayrışabilmek amacıyla başlanmış ve bu aşamada Kaliforniyalıların alışık oldukları parlak renkler tercih edilmiştir. Kaliforniya’daki İspanyolların ağırlığı nedeniyle de kırmızı, sarı renklerde karar kılınmıştır. Güncel tonlar ise yıllar içinde gelişmiş ve en son 1995’te şimdiki halini almıştır. ➲ Samuel, 1897’de Shell Nakliyat ve Ticaret Şirketi’ni kurduktan sonra, 1904’te istiridyeyi şirket logosu olarak kullanmaya başladı. 26 TÜRKİYE’NİN MARKALARI 2012 Turkcell Logosunun Yirmi Yıllık De!i"imi# 1994! 2001! 1994’ten itibaren Turkcell logosunun geçirdiği değişim. (Turkcell A.Ş. izniyle) 2011! 2005! İkinci örneğimiz ise yakında 20 yılı geride bırakacak olan Turkcell markasından. Türkiye’yi cep telefonuyla tanıştıran ve ülkemizin ilk GSM operatörü Turkcell’in logosu 1994’te Mengü Ertel tarafından yaratılır. İlk logo sinyal bebek adıyla anılır ve hem bir salyangozun duyarlılığına hem de bir tavşanın hızına sahiptir. Logo da, bu iki özelliği bünyesinde barındırır. Logoda kullanılan renkler ise, güleryüzü hatırlatan ve hemen dikkat çeken sarı ile kurumsal bir renk olan ve güveni sembolize eden laciverttir. Sinyal bebek, 2000’in sonuna kadar markaya hizmet eder ve bu sürede Turkcell markasının hızla tanınmasına önemli katkı sağlar. 2001’de ise sinyal bebek modernize edilir. Logoda kullanılan lacivertin tonu açılarak koyu lacivertten, koyu maviye doğru bir geçiş yapılır. Ayrıca sinyal bebek daha sevecendir, kollarını iki yana 28 açmış herkesi kucaklamaktadır. Sinyal bebek kısa sürede çok bilindik bir logo haline gelir ve 2005’te sadece başı kullanılmaya başlanır. Çünkü Turkcell markasını anımsamak için sinyal bebeğin başını görmek yeterlidir. Artık Turkcell yazısı aynı fontla, fakat daha kalın harflerle yazılmaktadır. 2011’de yapılan relansmanda ise logo, üç boyutlu kullanımına da imkân verecek bir yapıya kavuşturulur. Hayatın kaynağı güneşi temsil eden sarı topun üzerine düşen gölge, üçüncü boyutu oluşturmaktadır. Sarı renk enerji verir. Ayrıca artık sinyal bebeğin başını dahi görmemize gerek kalmadan, sadece rengi ve antenlerinden onu tanırız. Antenler yaklaşık 20 yıldır bağlantıyı sembolize etmektedir. Bu geçen sürede Turkcell, hem değişmiş hem de istikrarı yakalayabilmiştir. ➲ TÜRKİYE’NİN MARKALARI 2012 1912’den bu yana Uludağ Maden Suyu şişeleri (Uludağ İçecek A.Ş.’nin izniyle) Son örnek ise markalarımızın vitrini görevini gören şişe ve etiketlerdeki istikrara dair. Yine bizden bir markadan, bu kez 100 yılı devirmiş nadir markalarımızdan biri olan Uludağ Maden Suyu’ndan söz etmek istiyoruz. Uludağ Maden Suyu şişelerini yan yana koyup incelediğimizde, yine benzer şekilde, gerek şişe tasarımında gerekse etiketlerde hem kökleriyle olan bağını koparmadığını hem de her daim güncel kalmayı başarabildiğini görmekteyiz. Kısaca markalaşabilmek için hem kök salmalıyız hem de eskide kalmış gibi görünmemeliyiz. Markalaşmada başarılı olabilenler, tuğlaları üst üste koyarak markalaşma maratonunu hep önde bitirebilenlerdir. p 30 TÜRKİYE’NİN MARKALARI 2012 Neden markalaşma konusunda kendimize bu kadar az güveniyoruz? Y urt dışında 19’uncu yüzyılda faaliyete geçmiş Coca-Cola, Gillette, Johnson & Johnson, Kellogg’s, Lever, Toblerone, Vicks gibi birçok marka olduğunu ve bu markaların bugün de başarıyla pazarlama faaliyetlerini sürdürdüklerini biliyoruz. Bunun en önemli nedenlerinden biri, Batı dünyasının markalaşmaya atfettiği değerin çok eskilere dayanmasıdır. Örneğin 1929’da Frank Presbrey’nin yazdığı ve Doubleday, Doran & Co. Inc tarafından New York’ta basılan The History and Development of Advertising adlı 641 sayfalık kitapta marka değerinden söz edilmektedir. Markaların, sahiplerine milyon dolar seviyesinde bir varlık sağlayabildiğine değinen bu eser, markaların daha 1730’larda oluştuğunu belirtmektedir. ➲ Coca Cola içen süslü kıyafetli kadın (Hilda Clark) gösteren reklam afişi. (1890) 1929’da Frank Presbrey’nin yazdığı The History and Development of Advertising kitabı. 32 TÜRKİYE’NİN MARKALARI 2012 Hacı Bekir Lokumları (1777) Kurukahveci Mehmet Efendi (1871) Tuzcuoğlu Nakliyat (1893) Komili (1878) Ziraat Bankası (1863) İskender-Mehmetoğlu İskender Efendi (1860) Öte yandan kendi markalarımıza dönüp baktığımızda, bizim de yine 19’uncu yüzyılda faaliyete geçmiş ve bugün de işlerini başarıyla yürüten Hacı Bekir Lokumları (1777), Ziraat Bankası (1863), İskender-Mehmetoğlu İskender Efendi (1867), Kurukahveci Mehmet Efendi (1871), Komili (1878), Hacı Şakir (1889), Tuzcuoğlu Nakliyat (1893), Arkas Holding (1902) gibi markalarımız olduğunu görmekteyiz. Belki aradaki en önemli fark, 19’uncu yüzyılda kurulup da bugün başarıyla işlerini sürdürebilenlerin sayısının, diğer Batı ülkelerine göre daha az olmasıdır. Bunun da en önemli nedeni, daha önce de değindiğimiz gibi, savaş yorgunu Osmanlı İmparatorluğu’nda ve daha sonra Türkiye Cumhuriyet’inde yeteri kadar sermaye birikiminin oluşamamış olması ve dolayısıyla şirketlerin yatırım yapma mantığından çok, günlük operasyonlara yönelmiş olmalarıdır. Bu faktörü göz önünde bulundurduğumuzda, markalarımızın bugüne kadar yaptıklarıyla olsa olsa övünebiliriz. Ancak genelde markalarımız söz konusu olduğunda, kendimize hiç güvenmediğimizi de biliyoruz. Hatta yapılanları adeta küçümsüyoruz. Bunda markalarımızın gerçek34 TÜRKİYE’NİN MARKALARI leştirdiklerini yeteri kadar bilmemenin önemli bir payı olduğuna inanıyorum. Birçok şeyde olduğu gibi, bilmeyince de, yapılanları görmezden gelmek çok daha kolay oluyor. Ayrıca Anadolu markaları genelde başardıklarını anlatmayı pek sevmiyorlar. Nedenini henüz tam çözememiş olmakla beraber, genelde Anadolu’da büyüyüp yeşeren markalar derin ve sessizce yollarında yürümeyi seviyorlar. Bunda sanırım Anadolu insanının alçakgönüllülüğü rol oynadığı gibi, kimi zaman göze batma korkusunun, hatta nazar değer endişesinin payı olduğu da biliniyor. Örneğin 2011 İSO ilk 500 firmamızın net satışları 27.4 milyar ile 160.6 milyon TL arasında değişirken, ikinci 500 sıralamasında yer alanların ise net satışları 159.6 milyon TL ile 71.1 milyon TL arasındadır. Bir diğer deyişle, ülkemizde artık markalaşabilmek için yeteri kadar sermaye birikiminin olduğunu söyleyebiliriz. İkinci 500 listesinin ilk iki sayfasına hızlıca göz attığımızda, son dönem marka yatırımı yapan örneğin Mersin firması Arbel Bakliyat Hububat’ın (Arbella makarna), Jotun Boya San., Erikli Su, Altınbaş Kuyumculuk’un 2010 sıralamasına göre önemli ➲ 2012 sıçramalar yaptıklarını görüyoruz. Esasında liste uzayıp gidiyor ve biliyoruz ki, markalaşmanın finansal geri dönüşlerini alan daha birçok şirketimiz var. Bu bilgiler ışığında da etkin marka yatırımı yapanların, bu yatırımın geri dönüşlerini kısa sürede fazlasıyla geri aldıklarını söyleyebiliriz. O zaman geriye markalaşmanın önemine vakıf olan ekiplerin bir araya gelerek, markaları için etkin markalaşma faaliyetlerini yerine getirmeleri kalıyor. Bunun için de kendimize biraz güvenmemiz ve tabii markaları farklı konuma taşıyacak nitelikte emek vermemiz gerekiyor. Özetle, her ne kadar markalaşma için sermaye gerekli olsa da, marka yatırımının sadece sermayeyle ölçülmesi mümkün değil. Onun yanı sıra, adanmışlık, inandığını savunma, doğru bildiği yoldan ayrılmama, sabır, hatta zaman zaman inat markalaşmanın olmazsa olmazlarıdır! Kâzım Taşkent Kazım Taşkent’in öyküsü Markalaşabilmek için nasıl bir ruh haline sahip olmamız gerektiğini biraz daha iyi anlatabilmek için, Yapı Kredi Bankası kurucusu Kâzım Taşkent’in öyküsünü paylaşmak istiyoruz.Çünkü adanmışlıktan, inandığını savunmaktan, doğru bildiği yoldan ayrılmamaktan, inat etmekten, sabretmekten söz edip de Taşkent’in sadece Yapı Kredi Bankası için değil, Türkiye için yaptıklarından bahsetmemek büyük haksızlık olur. Her ne kadar Kâzım Taşkent, 1944’te Yapı Kredi Bankası’nın kurucusu olarak bilinse de, kendisi o tarihten önce 19 yıl devlet memuriyetinde bulunarak, Türkiye Şeker Fabrikaları A.Ş’nin Genel Müdürlüğü’nü üstlenmiştir. Kâzım Taşkent’in Cumhuriyet dönemi aydını olarak taşıdığı idealist düşünceler, ülkesine olan derin bağlılığı özgüveniyle birleşince, Eskişehir Şeker Fabrikası’nın Mustafa Kemal Atatürk’e söz verdiği gibi altı ayda tamamlayarak, fabrikanın kuruluşunda ‘olmaz’ı ‘olur’a dönüştürmüştür. Sadi Abaç’ın Kâzım Taşkent ve Yapı Kredi Bankası (YKY, 1999) adlı eserinde bu olay şöyle aktarılmaktadır (s. 18-19): “1933 yılının ilk günü Atatürk, Eskişehir’de havacılar arasında geçirmeyi arzu ediyor ve Celâl Bayar’la birlikte trenle seyahate çıkıyor. Çıkmadan evvel Bayar’a o dönemin genç yöneticilerinden bazılarını da yanına almasını söylüyor. Bunlar arasında 36 TÜRKİYE’NİN MARKALARI Kâzım Taşkent de vardır. Eskişehir’de Atatürk ile Bayar birlikte Hava Üssü’ne gidiyorlar. Diğerleri istasyonda kalıyor. Bir süre sonra Kâzım Taşkent’e Atatürk ile Celâl Bayar’ın kendisini yolda bekledikleri bildiriliyor. Arabayla giderlerken Bayar, Atatürk’e Eskişehir’de kurulacak şeker fabrikasından söz etmiş ve yapılacağı yeri göstermiş. O yerde durmuşlar. Atatürk fabrika hakkında bilgi almak isteyince onu çağırmışlar. Kâzım Taşkent, yanlarına vardığında Atatürk fabrikanın inşasına ne zaman başlanacağını soruyor. Kâzım Taşkent, o tarihte toprakta don bulunduğunu, yaşlı yerlilerin ifadesine göre ancak nisan başında toprağa kazma vurmanın mümkün olacağının anlaşıldığını, bu nedenle nisan başında inşaata başlanacağını arz ediyor. -Peki, ne zaman bitecektir? diye soruyor Atatürk. -20 Ekim, saat 9’da fabrika işletmeye açılacaktır, Paşam. Atatürk tekrar ettiriyor. -Yani gelecek yıl mı? -Hayır bu yıl Paşam. Atatürk taacüple (şaşkınlıkla) onun ve Bayar’ın yüzüne bakıyor ve başka bir şey sormuyor. Gerçekten altı ay sonra fabrika söylenilen gün ve saatte çalışmaya başlıyor ve ilk şeker ürünü Atatürk’e takdim ediliyor. Celâl Bayar’ın, Kâzım Taşkent’e gönderdiği kutlama mektubunda ‘Fabrikanın bu kadar kısa zamanda teessüsü (kurulması) harika denecek kadar büyük bir muvaffakıyettir (başarıdır)’ cümlesi vardır. Kâzım Taşkent teşekkür için Celâl Bayar’ın makamına gittiğinde iltifatlarını (övgülerini) fazlaca ibzal ettiklerini (esirgememe), teknikte harikanın söz konusu olamayacağını söyleyince, Celâl Bayar: -Dinle şimdi beni Kâzım Bey, diyor. O gün sizin yanınızdan ayrıldıktan sonra, Atatürk bana ‘Bu çocuk galiba deli’ dedi. Ben bir şeyler söylemeye çalıştımsa da: -Ne o, söylediklerine inanıyor musun? diye sordu. Ben sustum. Şimdi, neden ‘harika’ dediğimi anladınız mı?” Atatürk ise, her ne kadar ilk başta fabrikanın altı ay gibi kısa bir sürede yapılabileceğine inanmasa da, gerçekleşenler karşısında hayretini gizlemeden bunu başaranlara hakkını teslim eder. Atatürk, 4 Aralık 1933’te Eskişehir Şeker Fabrikası’nı ziyareti sırasında fabrika defterine şöyle yazar: ➲ 2012 Eskişehir Şeker Fabrikası, milli ülküye derin alakanın yükselmiş, değerli vesikasıdır. Memleketin şeker ihtiyacını tatmin yolunda muvaffakıyetli son adımlardan biridir ve şeker ihtiyacının temini hedefine varılmak üzere olduğunun umut dolu müjdecisidir. Bu yüksek milli eseri, yarım yıl gibi pek az bir zamanda başarmak teşebbüs ve himmetinde bulunan milli müesseselerimizi takdir ve tebrik ederim. Eserin fiilen vücut bulmasında bizzat çalışmış olan kıymetli arkadaşların ciddiyet ve yorulmaz faaliyetlerine hassaten teşekkür ederim. Eskişehir Şeker Fabrikası gibi, modern bir sanayi ocağı vücuda getirmiş olmakla, teşebbüs ve himmet sahipleri, memleketimizin bütün ihtiyaçlarını karşılayacak sanayi müesseselerini kolaylıkla ve az zamanda yaratmak mümkün olabileceğini de gözlerin önünde, fiilen ve maddeten ispat etmiş bulunuyorlar. Türkiye Cumhuriyeti’ni böyle sanayi müesseseleriyle zenginleştirenlere, güzelleştirenlere minnet! Gazi M. Kemal Mustafa Kemal Atatürk’ün 4 Aralık 1933’te Eskişehir Şeker Fabrikası’nı ziyareti sırasında fabrika defterine yazdığı yazı örneği. Kazım Taşkent, Duygularım, Düşüncelerim, İnançlarım, 1989. 38 Kaynak: Türkiye İş Bankası On Yılı, 1924-1934, Devlet Matbaası, 1934 Kâzım Taşkent, yukarıdaki örnekte gördüğümüz gibi, gerçekçi bir kişi olduğu kadar alçakgönüllüdür de. Celâl Bayar’ın ‘harika’ nitelemesine, ‘teknikte harika söz konusu olamaz’ diye karşılık verir. Ancak daha fabrika inşaatı başlamadan “Altı ayda bitireceğim” der ve gerçekten de söylediği gün ve saatte fabrikayı açar. Emek verdiği her markaya tutkuyla bağlanan Kâzım Taşkent, Yapı Kredi Bankası’nın kendisi için taşıdığı anlamı 23 Ekim 1949’da şu sözlerle özetlemiştir: “Her eserde emeğin değeri büyüktür. Fakat verilen emekte gönlün de payı varsa, o eser bir taş, bir demir olmaktan çıkar, bir evlât olur. Yapı TÜRKİYE’NİN MARKALARI Kredi Bankası da benim için öyledir.” (K. Taşkent, Duygularım, Düşüncelerim, İnançlarım, 1989, s. 34). Taşkent’in ‘gönül payı’ olarak adlandırdığı bu unsur, markalaşma reçetelerinin en kritik öğesidir. Ancak hepimizin çok iyi bildiği gibi, her ne kadar emek kiralanabilse de, gönül payı satın alınabilen, kiralanabilen bir meta değildir. Bulunduğunda korunmalı, kollanmalı, gözetilmeli ve asla yok farz edilmemeli, görmezden gelinmemelidir. Belki de markalaşmanın bu kadar zor olmasının altında yatan neden, en kıt girdi olan markaya emek veren kişilerde bulunması gereken ‘gönül payı’dır! p 2012 Marka olmanın koşulları nelerdir? Tariş reklamı R eklamcılık Vakfı ile 2005’ten bu yana ortaklaşa yürüttüğümüz Türk Markaları çalışması, zaman sınavından geçerek günümüze gelmiş, markalaşmasında reklamın önemli bir yer tuttuğu, pazarda başarısını kanıtlamış markalarımızın kuruluşlarından günümüze kadar markalaşma öykülerini ortaya koymak üzere başlatıldı. Emek yoğun bu projede tüm ekip büyük bir sabır ve özveri gösterdi ve sonuçta tarafımdan kaleme alınan Türk Markaları-1 (2006), Türk Markaları-2 (2008), Türk Markaları-3 (2010) yayımlandı. Üç ciltte toplam 34 markamızın öyküsünü binden fazla sayfada, 200 binden fazla sözcükle anlatmaya çalıştık. 2013’te de dördüncü cildin yayımlanmasıyla bu çalışmayı bitirmeyi hedefliyoruz. İlk üç ciltte toplam 34 markada 300’den fazla 40 kişiyle görüştük, 370 saatlik ses kaydı elde ettik ve 340 kadar reklam kampanyasını kayıtlara geçirmiş olduk. Dolayısıyla, bu görüşmelerde markaların temellerinin nasıl atıldığına, büyüyebilmeleri için ne gibi fedakârlıklar yapıldığına, hangi zorluklarla nasıl başa çıkıldığına dair epey ipucu elde ettiğimize inanıyorum. İşte bunlardan küçük bir seçki: 1. Markaları insanlar yaratıyor. O nedenle bu kişilerin özelikleri, girişimcilikleri, markaya yaptıkları, kendilerine duydukları güven, inanç ve diğer tüm kişilik özellikleri markada kendini belli ediyor. Örneğin Tariş Zeytinyağı’nın genelde engel diye tanıtılan Türk alfabesini kullanarak, Türk köylüsünün emeğini yurt dışı pazarlarda, en lüks mağazalarda ve yüksek fiyattan markalaştırabilmesi gibi. ➲ TÜRKİYE’NİN MARKALARI 2012 THY reklamı 2. Marka sahiplerinin hayal güçlerinin çok geniş olması bir diğer önemli unsur. Önce hayal edip, daha sonra bu hayallerini gerçekleştirebilmek için yasal her türlü yolu deniyorlar. Hayallerini gerçekleştirebilmek, bu kişiler için neredeyse bir saplantı haline geliyor... Örneğin İş Bankası ilk Genel Müdürü Celâl Bayar şöyle der: “İnandığım aile çocuklarını seçtim ve aldanmadım. ‘Türkler bankacılıktan anlamaz’ diyorlardı. Bu kompleksi yıkmak için bankacılık konusunda ihtisası olan, beynelmilel tecrübeli kişileri bilerek işe almadım. Milletimize yıktıkları kompleksi ortadan kaldırmak için...” Ya da THY’de 1933’lerde öğrencilere uçağın ve motorun nasıl kullanılacağı havada değil, yerde 42 anlatılır. İlk pilotlarımızdan Tahir Maner 1970’de şöyle der: “Ankara’dan İstanbul’a hareketten önce telefon eder ve Hayırsızada ile Pendik’te havanın kapalı olup olmadığını öğrenirdik. Kapalı ise Ankara’dan kalktıktan sonra bulut üzerine çıkardık. (...) O zaman telsiz olmadığı için, bizim radyofarımız Uludağ’dı. (...) Bizler bir zamanlar görerek, uçuşlarımızı tren yolunun üzerinden uçarak yapardık. Bugün ise her şey elektronik!” İnsan ister istemez, “Eğer THY böyle bir ortamda yeşermeseydi, bugün olduğu gibi kıvançla ve gururla dünyada ülkemizi temsil edebilir miydi?” diye sormadan edemiyor. Doğal olarak aynı gurur diğer tüm markalarımız için de geçerli. ➲ TÜRKİYE’NİN MARKALARI 2012 Vakko reklamı ve marka tescili 3. Marka kurucularının yapmak istedikleri, yakın çevreleri tarafından dahi, önce tenkit ediliyor. Bu kişiler genelde pek ‘herkes’ gibi düşünmüyorlar... Örneğin Vitali Hakko, 1962’de Beyoğlu’nda çok katlı bir mağaza açmaya karar verir. Bunun için sayısız güçlüğe göğüs gerer ve tüm caydırıcı sözlere kulaklarını tıkar. O tarihlerde ‘indirimli satış’ dendiğinde sadece defolu ürünlerin satışı anlaşılırken; Vakko, içinde bulunulan sezonun satılmayan, ancak defosuz mallarını satmaya başlar. Benzer şekilde ‘pazarlıksız satış’, ‘satılan malın iadesi’ de yine önce Vakko uygulaması olarak başlar. ➲ 44 TÜRKİYE’NİN MARKALARI 2012 Komili reklamı 4. Markalaşmaya kısa vadede kazanç olarak bakmıyorlar. Hatta çoğu zaman maddi kayıplara uğrayıp zor yaşam koşullarıyla boğuşuyorlar. Ama markadan ödün vermiyorlar. Örneğin Komili Zeytinyağları’nda Necmi Komili, 1947’de ailedeki tüm maddi haklarından vazgeçer ve, “Ben Komili markasını taşımak istiyorum” der. 1950’lerin başında İstanbul’a taşınır ve yaşamını zor koşullarda sürdürür, ancak markasından ödün vermez. Ya da tereyağının hâkim olduğu Karadeniz Bölgesi’ne dağıtım için takalarla Trabzon’a zeytinyağı götürür. 1975’de Komili Yudum İstanbul’da yok satarken, tüm zorluklara göğüs gererek Anadolu’ya dağıtımı ihmal etmez. ➲ 46 TÜRKİYE’NİN MARKALARI 2012 DYO reklamı 5. Genelde markalar aile şirketleri olarak işe başladıklarından; gelenek, örf ve adetler ya da girişimcilerin kişisel özellikleri, marka düsturu haline geliyor. Örneğin Hacı Şakir’de kullanılan “Yaptığın işe haram katmayacaksın”, “Söz senet, malın kalitesi namus” ilkesi gibi veya DYO’da “Ürünümüz ambalajdan eksik çıkmasın”, ya da Sedat Simavi’nin genç meslektaşlarına “Bu meslek yorucu bir meslektir. Ama insan büyük bir zevk içinde çalışır. Kalemine daima efendi kal, uşak olmamaya gayret et. Mecbur kalırsan kır, ama satma...” sözleri gibi. ➲ 48 Hacı Şakir reklamı TÜRKİYE’NİN MARKALARI 2012 PO özelleştirme reklamı 6. Zaman içinde markayı yönetenler değişse de, marka için atılan doğru adımlardan vazgeçilmiyor, eskilerin yaptıkları inkâr edilmiyor. Böylelikle markada kalıcılık ve tutarlılık sağlanabiliyor. Örneğin Petrol Ofisi özelleştirildikten sonra dahi, araştırmalarla logosunun en kuvvetli unsurları olarak saptanan kırmızı renkten ve kurt başından ödün verilmemiştir. ➲ 50 TÜRKİYE’NİN MARKALARI 2012 Yapı Kredi, çekiliş 7. Değişen pazar koşullarına hızla uyum sağlarlar. Denenmemişi denemeyi, yaratıcı çözümler üretmeyi severler. Bunu kimi zaman yeni bir ambalajla, yeni bir dağıtım kanalıyla ya da iletişimle yaparlar. Örneğin Yapı Kredi’nin ‘semt bankacılığı’nı “Vatandaş bankanın ayağına gelmeyecek, banka, vatandaşın ayağına gidecek” diyerek başlatması gibi. Ya da örneğin Akbank’ın yıl sonu çekilişlerinde altın, ziynet eşyası, çeyiz eşyası vermesi, 1970’lerde Almanya’ya giden işçilerimize yönelik olarak gezici döviz büroları kurması ya da “Akbank Kapıkule’de hoşgeldiniz der” temalı iletişim yapması gibi. Garanti Bankası’nın özellikle 1990’ların ikinci yarısından sonra iletişiminde rakiplerinden farklılaşmayı seçerek günlük dilimize ‘Başka bir arzunuz?’ sloganını yerleştirmesi gibi. ➲ 52 Akbank’ın Akkart reklamı TÜRKİYE’NİN MARKALARI 2012 8. Markalar adım adım ilerleyip, hedef büyütürler. Kimi zaman dağıtım kanalına, kimi zaman ambalajına, kimi zaman ürüne yatırım yaparlar ama her zaman için yenilik peşindedirler. Örneğin Vuslat Doğan Sabancı’nın promosyon savaşlarına ilişkin dediği gibi: “Belki de o güne kadar fazla gelişmemiş olan marka yönetim refleksleri iyice törpülenmişti. Ancak o günlerde dahi Hürriyet’in marka farklılığı hep vardı. Çünkü Hürriyet daha az sattığı dönemlerde bile rakiplerine göre iki kat reklam alıyordu. Fakat belki zamansızlıktan, marka çok titizlikle korunamıyordu.” Böyle bir durum saptamasından sonra, yöneticiler Hürriyet’i ‘daha fazla ödemeye değer olan marka’ olarak konumlar. Nitekim Hürriyet, 2000 yılından farklı olarak, 2005’te rakiplerinin uyguladığı yüzde 40’lık fiyat indirimini izlemek zorunda kalmaz. Çünkü tüketici algısında daha fazla ödemeye değer marka olma kanısı pekişmiştir. 9. Marka duruşlarında ve ifade ettikleri değerlerde, süreklilik gözlemlenir. Bu değerlerden ticari kaygılar nedeniyle dahi, hiçbir koşulda, ödün vermezler. Örneğin 30 yıl önce Milliyet için Abdi İpekçi’nin “Biz gazeteyiz, gazeteciyiz. Haber satarız, yazı satarız. Bunun yanında da başka birşey satAbdi İpekçi mayız. Yapacaksak kültür hizmeti yaparız” dediği kurum kültüründen; 2006’da Milliyet Yayın Yönetmeni Sedat Ergin’in “Kimliğiniz duruşunuzdur. Milliyet, duruşu olan, ilkelerinden sapmayan, okurunu yanıltmayan, hangi durumda nasıl tepki vereceği önceden kestirilebilen bir gazetedir” sözcükleriyle başlayan düşüncelerle markayı yönetmesi gibi. Uzun lafın kısası, hiçbir marka diğerine benzemez. Hatta aynı sektör markaları bile, birbirlerinden çok farklı yollardan ilerleyerek başarıya ulaşırlar. Çünkü o markayı yönetenler, ‘markanın ruhu’nu da oluşturmaktadırlar. Ayrı bir öykünüz yoksa, zaten marka da olamazsınız. Önemli olan bu öyküde kırık çizgilerin ve kesintilerin olmamasıdır. İstikrar ve süreklilik markalaşmada her zaman için önkoşuldur. p Hürriyet Gazetesi’nin ‘Herkese daha fazla Hürriyet’ tanıtım afişi 54 TÜRKİYE’NİN MARKALARI 2012 ‘Köklü marka’ olmak, marka olmak için yeterli koşul mu? B ugün birçok sektörde ilk ürünleri üretmiş markaları gözü kapalı sayabiliriz. Ancak, ne yazık ki bunların birçoğu, zaman sınavından geçerek günümüze dek ulaşamamışlardır. Bu markaların yaşayamamış olmaları, onların mutlaka başarısız olduğunu göstermez. Ancak pazar koşulları öyle gelişmiş ve bu markalar farklı nedenlerle hayatiyetlerini sürdürememişlerdir. Fakat bu markalar, bugün geldiğimiz noktada çok önemli işlere imza atmışlar ve bir anlamda güncel markalarımızı bugünlere hazırlamışlardır. Örneğin Edhem Pertev Bey, 1895’te İstan- Muhteşem Kot’un fotoğrafı ve Kot markasına ilişkin bir reklam örneği 56 TÜRKİYE’NİN MARKALARI bul eczanesini açmamış olsaydı, Türkiye’nin ilk yerli ilacı olan kuvvet şurubu Sirop Pertev üretilmeyecekti. Keza Edhem Bey, cumhuriyetin ilanından sonra da ülkemizde ilaç çeşitliliğini artırmak için öncü adımlar atmış ve 1920’li yıllarda henüz ülkemizde talep oluşmamışken, ter önleyici, yüz kremi gibi temel kozmetik ürünlerinin gelecekteki potansiyelini erken fark ederek bunları üretmeye başlamıştır. Edhem Bey, sadece eczacılık alanında yenilik yapmamış; ülkemizde yeni markaların doğmasında da rol oynamış, bunların pazarlamaları ve iletişimlerinde birçok yenilikçi uygulamayı hayata geçirmiştir. Edhem Bey’in öncü çalışmaları olmasaydı, bugün ülkemizdeki ilaç ve kozmetik üretimi ve dolayısıyla bu sektörlerde bugün adından söz ettiren markalarımız olmayacaktı. Ya da belki bugünkü gençler, Kot’un sektöre ismini veren bir marka olduğunu bilmezler. Girişimci Muhteşem Kot, 1940 yılında Fransa’da karşılaştığı blue jean’i çok beğenir ve aynı dikim tarzıyla Türkiye’de üretmeye karar verir. Muhteşem Kot, soyadını markaya verir ve 1960’da marka tesciline başvurur. İlk yıllarda satışların çok iyi olmasına karşın, Türkiye’nin dışa açılmasıyla yerli kot satılamaz hale gelir. Neticede Kot markası, bir ürün grubuna ismini verdiği, jenerik marka olduğu halde 1992’de üretimine son vermek zorunda kalır. Ama eğer Muhteşem Kot ve Kot markası Türkiye’den geçmemiş olsaydı, acaba bugün Mavi markasının dünyadaki başarısından ya da Avrupa’nın tüm Lee Cooper’larına üretim yapan Kipaş Holding’in veya GAP Güneydoğu Tekstil’in bugünkü başarılarından söz edebilir miydik? ➲ 2012 Ya da eğer, 1960’lı yıllarda hayatımıza Anadol markası girmemiş olsaydı ve ardından Tofaş’ın kuş serisini, Renault 9’ları kullanmamış olsaydık, acaba bugün otomotiv sektöründe bölgemizde önemli bir üretim üssü haline gelebilir miydik? ➲ Anadol, Renault ve Tofaş markalarının ilk dönem reklamları 58 TÜRKİYE’NİN MARKALARI 2012 Veya pek bilinmeyen Vecihi Hürkuş’un daha 1930’lu yıllarda bin bir zorluğa göğüs gererek ve inatla imal ettiği ilk sivil uçağımız olmasaydı, bugün sivil havacılıktaki başarılarımızdan nasıl söz ederdik? İzmir’de ilk askeri uçağı ürettikten sonra, pilot Vecihi Bey, çalıştığı Ankara Teyyare Cemiyet’inden Haziran 1930’da bir buçuk ay için izin alarak İstanbul’a gelir ve ilk sivil uçak üzerine çalışmaya başlar. 19 Haziran 1930’da kendisiyle beraber toplam beş kişiden oluşan ekibiyle 84 gün boyunca 16 saat çalışarak 2 Ağustos 1930’da uçağın montajına başlayacak aşamaya gelir. İlk uçuş 27 Eylül’de Kadıköy’den Yeşilköy’e başarıyla gerçekleştirilir. Vecihi Vecihi Hürkuş çalışma masasının başında. 60 TÜRKİYE’NİN MARKALARI Bey, her şeyi usulüne göre yapmak istediğinden İktisat Bakanlığı’na başvurarak uçuş izni ve trafik belgesi alma girişiminde bulunur. Ancak Bakanlık, bu belgeleri verebilmek için, ellerinde yapılması gereken teknik kontrolü gerçekleştirebilecek herhangi bir teknik araç bulunmadığı, dolayısıyla istenen belgelerin verilmesinin mümkün olmadığını Vecihi Bey’e bildirir. Hatta daha da ileri giderek, Vecihi Bey’in uçağı kaçırma ihtimaline karşı, bir de uçağı beklemesi için jandarma görevlendirilir... Yaşananlar kâbus gibidir. Uzun uğraşlardan sonra istenen belgelerin o zamanki adıyla Çekoslovakya’dan alınabileceği anlaşılır ve ilk sivil uçağımız bu kez demonte edilerek TCDD’nin bir vagonuyla Prag’a tren yoluyla gönderilir! Sonunda Vecihi Hürkuş, 25 Nisan 1931’de Prag Havaalanın’dan havalanır, yol boyunca farklı ülkeleri ziyaret ettikten sonra 5 Mayıs 1931’de Edirne’de karaya ayak basar. Artık mutlu sona ulaşmıştır. Vecihi Bey örneğinde de gördüğümüz gibi, bu kişiler çalışmaktan kaçmayan, yorulmayan, hatta tam tersine, çalışarak enerji toplayan kişilik özelliklerine sahiptirler. Çünkü inandıkları, gerçekleştirmek istedikleri bir hedefleri vardır. İnatla yollarına devam ederler. Ancak belki de onlardaki bu fazla çalışma isteğini dengelercesine bin bir zorlukla karşılaşırlar fakat pes etmezler. Tabir yerindeyse, “Her garip şey onları bulur!” Ama bu tuhaflıklar onları adeta daha çok biler ve hedeflerine daha çok kilitlenmelerini sağlar. Bunlar burada yer verebildiğimiz sadece birkaç örnek. Tabii ki örnekleri çoğaltmak mümkün. O nedenle ilk olmak her ne kadar önemli olsa da, belki bundan daha kritik olan bir konu, markaları korumak, kollamak, büyüyecekleri uygun ortamları yaratabilmektir. İlk markalarımız bugün bizimle beraber olamasalar da, isimlerini hatırlayamasak ya da yanlış hatırlasak da, Türk tüketicileri ve Türk sanayii onlara çok şey borçludur. Bu nedenle eski, yeni demeden tüm markalarımıza sahip çıkmalı ve markaların bize anlattıklarına kulak kabartmalıyız. Çünkü marka öyküleri genelde bize gerçeği anlatır… p 2012 Yaşamımızın vazgeçilmezleriyle ne zaman tanıştık? 1948 1950’ler 1955 Frigidaire buzdolabı reklamları, soğuk hava dolabının bir lüks olmaktan çıktığını söylüyor. Philips radyo ve pikap ‘dünyanın en büyük radyo fabrikası’ olarak tanıtılıyor. Ömür Yoğurtları, teneke kutudan pastörize yoğurda geçiş yapıyor. 1950’lerin sonu 1960 1964 Ar Çelik ikinci logosuyla çelik mobilya üretimi yaptığını duyuruyor (o tarihlerde Ar Çelik iki ayrı kelime olarak yazılıyordu). Eczacıbaşı’nın pazara sunduğu İpana, “Diş sağlığı çocuklukta başlar” diyor. (Eczacıbaşı, 1956’da Bristol Myers’dan aldığı lisansla İpana’yı Türkiye’de pazara sundu. Bu reklam o günlere ait. 19 Eylül 1964’te Coca-Cola Türkiye’de şişelenmeye başladı. 62 TÜRKİYE’NİN MARKALARI 2012 64 1975 1978 1987 Çift taraflı AEG çamaşır makinesi, su kolu yardımıyla durulama yaptığını duyuruyor. Rejim yapanların rüyası Etimek, hayatımıza giriyor. İlk bankamatik 25 Aralık 1987’de Ankara Yenişehir’de hizmete girdi. 1984 1993 IBM iş yaşamı için PC’leri tanıtıyor. AEG No-Frost buzdolaplarının tanıtımında, eski buzdolaplarındaki karlanmaya çare olarak buz kazıyıcı hediye ediyordu! TÜRKİYE’NİN MARKALARI 2012 1994 1997 1997 GSM operatörleri ve cep telefonlarıyla tanışıyoruz. İnternet bankacılığı başlıyor. Yapı Kredi, Gebze’de faaliyete geçen bankacılık üssünü duyuruyor. 1997 Cem Yılmaz’ı ilk kez reklamlarda görüyoruz. Kaynak: Amiral Gemisi’nin Seyir Defteri 1948-1998, Hürriyet 50. Yıl Anısına 66 TÜRKİYE’NİN MARKALARI ADVERTORIAL ADVERTORIAL Tıpkı eviniz gibi Titanic Comfort Hotel - Şişli İstanbul Şişli’de, toplu taşıma ve ücretli otopark imkânları olan merkezi bir konumda. 59 modern odaya sahip. Toplantı ve etkinlikler için tüm ekipmanların son teknoloji olduğu, 60 katılımcıya kadar toplantı salonları bulunuyor. Restoran ve barında, çeşitli yiyecek - içecek alternatifleri, öğle ya da akşam yemeği için a la carte mönü ile hizmet veriliyor. İstanbul, Antalya ve Berlin’deki otelleriyle hizmet veren AYG Grup, kaliteli otelcilik anlayışıyla, müşterilerinin, tesislerinden güler yüzle ayrılmasını sağlıyor. A ygün Ailesi, 1970’li yılların başında, ilk aile şirketini Berlin’de kurarak AYG Grup’un temellerini attı. İş hayatında hızla büyüyen AYG Grup, 1998’de, Şişli’de ilk otelini aldı, ardından Taksim’de 85 odalı başka bir oteli alarak, şehir otelciliği yatırımlarını büyüttü. Temalı otellerin başlangıcını 2003’te yaptı. Titanic Beach Resort Hotel’i, Antalya Lara’da açtı. 2008’de daha önce açılan iki otel, Titanic Comfort Hotel Şişli ve Titanic City Hotel Taksim olmak üzere yeniden adlandırıldı. İstanbul’un Anadolu yakasında, açılan Titanic Business Hotel İstanbul-Asia, iş amacıyla İstanbul’a gelenlerin konaklamak için tercih ettikleri otel haline geldi. Şirket, İstanbul’da Şişli, Taksim, Antalya’da Lara ve yine İstanbul Kartal’daki otellerinin ardından, 2009 yılında Bakırköy’de Titanic Port Hotel’i açtı. AYG Grup, aynı yıl, Gebze’deki Anadolu Sağlık Merkezi hastalarının yakınları için Anadolu Titanic Comfort Hotel projesini hayata geçirdi. 2011 yılında Berlin’de açtığı Titanic 68 Comfort Hotel Berlin Mitte ile yurt dışında da otelcilik alanına imzasını atan şirket, Mart 2012’de, İstanbul Bayrampaşa’da açtığı Titanic Business Hotel Europe ile projelerine bir yenisini daha ekledi. İşte Titanic Resorts & Hotels bünyesindeki oteller ve özellikleri. Antalya Titanic Beach Resort Hotel - Lara Antalya Havalimanı’na 12 kilometre, Antalya şehir merkezine ise 17 kilometre mesafede. Konforlu mobilyalarla, ‘cruise’ stilinde dekore edilmiş 589 oda ve süite sahip. Toplantı ve organizasyon için son teknoloji ekipmanlarla donatılmış 13 toplantı salonunda, bin 500 kişiye kadar hizmet verilebiliyor. Otelde, ana restoranla birlikte üç ayrı ‘a la carte restaurant’, yerel ve uluslararası mutfakların lezzetlerini sunuyor. Titanic Wellness & Spa örnek bir sağlık ve güzellik hizmeti veriyor. Animasyon programları, spor amaçlı oyunlar, küçükler için mini club, gece eğlenceleri ile nitelikli aktiviteleri ile Titanic Beach Resort Hotel - Lara misafirlerini bekliyor. TÜRKİYE’NİN MARKALARI Gökhan Özbatır Genel Koordinatör Titanic Port Hotel - Bakırköy İstanbul Atatürk Havalimanı’na sekiz kilometre Bakırköy Meydanı ve İstasyon Caddesi’ ne üç kilometre mesafede. Her zevke göre hazırlanmış superior, deluxe ve süit olmak üzere toplam 189 odaya sahip. Eğitim toplantısı, workshop ya da bayilere verilecek yemekler için, tüm ihtiyaçlara göre düzenlenmiş beş ayrı toplantı odası bulunuyor. Alesta Restaurant’da sıcak ve soğuk kahvaltılıklar, Titanic Coffee ve panoramik manzaranın eşliğinde güzel bir yemek içinse Compass Restaurant & Bar, özel lezzetler sunuyor. 5 bin 500 metrekarelik Titanic Wellness & Spa yenilenmenin, son teknoloji fitness merkezi fit kalmanın, Tulipa Spa bakımın eşsiz dünyasıyla, güzelliğin zevkini yaşatıyor. Titanic Business Hotel Europe - Bayrampaşa İstanbul Atatürk Havalimanı ve şehrin yeni Titanic City Hotel - Taksim iş bölgelerine yakın Bayrampaşa’da, Topçular mevkiinde bulunuyor. 50 executive, iki süit ve 279 superior olmak üzere 331 odaya sahip. 16 toplantı ve bir balo salonu, son teknoloji ekipmanlarla geniş toplantı imkânları sunuyor. Dört restoran ve bar, lezzetli yemekler servis ediyor. 3 bin 500 metrekare Wellness & Spa ve bin metrekarelik ferah bir fitness alanına sahip. Titanic Comfort Hotel Berlin - Mitte Almanya’nın başkenti Berlin’de Mitte’de hizmet veriyor. Alexanderplatz ve Potsdamer Platz’a yürüme mesafesinde. Modern mobilyalarla döşenmiş 226 kompakt odası ile business ve superior olmak üzere iki ayrı oda seçeneği var. Tüm teknik donanımlara sahip 110 kişilik kapasitesi ile toplantı ve etkinlikler için eksiksiz sunum olanağı sunuyor. Türk damak zevkine uygun, yerel ve Akdeniz lezzetleri büfede yer alıyor. Zengin içki mönüsü ve taze atıştırmalıklarıyla lobi, günün 24 saati hizmet veriyor. Bisiklet kiralama, Türkçe gazeteler ve fiziksel engellilere uygun dizayn edilmiş genel alanlar ile sekiz adet özel oda, sunulan diğer arasında yer alıyor. Titanic Business Hotel Asia - Kartal Sabiha Gökçen Havalimanı, şirket ofisleri ve alışveriş merkezlerine rahat ulaşılabilir noktada. En üst düzey konforu sunduğu 185 oda ve yedi süite sahip. 12 kişiden bin 200 kişiye kadar olan etkinlikler için 23 toplantı salonu bulunuyor. Yerel ve uluslararası lezzetlerin sunulduğu Alesta Restaurant, ile Titanic Coffee ve Pub stili ile şık English Pub, Marmara Denizi ve Adalar manzarası eşliğinde Compass Restaurant& Bar, hafif yemekler sunuyor. 3 bin 550 metrekarelik Titanic Wellness & Spa ve uzmanlar eşliğinde fitness salonları bulunuyor. TÜRKİYE’NİN MARKALARI İstanbul/Taksim’de bulunuyor. Superior, deluxe ve süit olmak üzere 183 odaya sahip. Son teknoloji ürünü ekipmanlarla, dördü gün ışığı alan toplam sekiz toplantı salonu bulunuyor. Alesta Restaurant lezzetli yemekleri, Titanic Coffee günün her saati, leziz pasta ve tatlıları, Compass Restaurant & Bar ise muhteşem manzarası ile damak zevkinize hitap ediyor. Anadolu Titanic Comfort Hotel Kocaeli, Anadolu Caddesi’nde, Anadolu Sağlık Merkezi kampüsü içinde yer alıyor. Sabiha Gökçen’e, E-5 Ekspres Yolu’na ve E-6 TransAvrupa Otoyolu’na rahatlıkla ulaşılabiliyor. Standart, süit ve engelli odası olmak üzere toplam 41 odaya sahip. Teknolojinin tüm olanaklarının sağlandığı 12 ve 18 kişilik iki toplantı odası var. A La Carte Restaurant, organik mönü ve diyet mönü seçenekleri, hasta ve hasta yakınları için mükemmel seçenekler sunuyor. p 69 2012 Reklamlar bize bizi anlatıyor R eklamlar gerçekten hayatımıza ayna tutuyor. Bir dönemin reklamlarını inceleyerek, o günlerdeki öncelikleri, istekleri, beklentileri hatta korkuları deşifre etmek mümkün. Her ne kadar böyle bir konu başlı başına bir araştırmayı ve çalışmayı haklı çıkaracak kapsamda olsa da, burada bir dergi ekinin sınırları dâhilinde bu konuya kısaca değinmek istiyoruz. Örneğin 1940-1950 döneminde yayımlanan reklamlarda o günün koşullarındaki ihtiyaçlar doğrultusunda kozmetik, tekstil gibi temel ihtiyaç ürünlerine ilişkin ilanlara sıkça rastlıyoruz. Yine bu yıllarda yabancı markalar, yerli mallara oranla daha fazla olduğundan, reklamlar da daha çok yabancı markalara ait. Reklamlarda o dönem kadınlarının yaşam biçimlerini, önceliklerini, hatta bir nebze olsun hayata bakışlarını görebiliyoruz. Yurt dışındaki Lux sabun reklamlarında olduğu gibi, bizde de 1953 yılında yayımlanan Puro sabunu reklamlarında dönemin Türkiye Güzeli Belgin Doruk rol alıyor… ➲ 1940-1950 döneminde yayımlanan reklamlarda kozmetik, tekstil gibi temel ihtiyaç ürünlerine ilişkin ilanlara sıkça rastlıyoruz. Puro sabunu reklamlarında Belgin Doruk rol almıştı. 70 TÜRKİYE’NİN MARKALARI 2012 1952’de Bakırköy’de Unilever-İş Türk Ltd.’nin üretime başladığı margarin fabrikasından sonra ülkemizde Sana ve Vita reklamları da artış gösteriyordu. Vita reklamında teneke kutularda pazara sunulan Vita duyurusuna yer veriliyor. 1969’da Persil’in küresel bir reklam kampanyasından uyarladığı ‘Hanımlar, şimdi evinizde üç erkeğiniz olabilir’, o dönem Türk kadını (ve tabii erkeği!) tarafından zamanının çok ötesinde değerlendirildi ve gelen tepkiler üzerine Persil reklamı yayından kaldırdı. 72 TÜRKİYE’NİN MARKALARI 2012 1950’lerle birlikte tasarruf etme, biriktirme önem kazanmaya ve bankalar hayatımıza girmeye başladı. Dolayısıyla banka reklamları, bu geçişin en belirgin tanıkları. Yapı Kredi, özellikle İş Bankası’ndan ayrışabilmek ve müşteri sayısını artırabilmek için, hesap sahipleri arasında çekilişler düzenliyordu. 1960’lara doğru ise bankacılığımızda kendi deyimleriyle ‘kompüter elektronik beyin makineleri’nden yararlanıldığından söz ediliyor. 1970’lerde Türkiye’de artan inşaat sektörüyle birlikte seramik, inşaat malzemesi, yapı gereçleri, yalıtım malzemelerinin reklamlarında gözle görülür bir artış yaşanıyordu. O yıllarda televizyon ülkemize daha yeni gelmiş ve yayınlar haftanın belli günlerinde kısıtlı saatlerde yapılıyordu. O günlerden hatırda kalan iki anime karakteri burada anmalıyız. Bunlar Izocam ve Bay Elmor… 74 TÜRKİYE’NİN MARKALARI 2012 1980’lerin sonuna doğru ülkemizde üretim artıyor ve markalar verdikleri mesajlarda kaliteye, yurt dışı faaliyetlerine ve başarılarına vurgu yapar hale gelmişlerdi. Daha önceleri evlerde genelde sürekli sıcak su olmadığı gerçeğini hatırlatarak, DemirDöküm’ün ‘Anında sıcak su, alın kurtulun’ sloganının Türk ailesinin gündemindeki konulara ışık tuttuğunu söyleyebiliriz. 76 TÜRKİYE’NİN MARKALARI 2012 1990’ların ortalarında Beko, büyük bir cesaret örneği göstererek, belki o yıllarda hayal dahi edilemeyeni dillendiriyor ve markası için ‘Bir dünya markası’ sloganını kullanmaya başlıyordu. Bu slogan ise, markanın yolunu açıyor ve uzun soluklu ‘dünya markası’ kampanyaları bu şekilde hayat buluyor. 78 TÜRKİYE’NİN MARKALARI Bu örnekleri genişleterek zamanımıza kadar getirmek olası. Fakat geçmişe dair yorum yapmak, günümüz hakkında değerlendirme yapmaktan genelde daha az incitici ve dolayısıyla daha kolay. O nedenle biz de zaman kalkanı arkasına sığınarak, “Reklamlar bize bizi anlatır” demekle yetinmek istiyoruz! Sadece 2010’lardaki halimizi görmek istiyorsak, “Reklamları izlemeye devam ediniz” diyoruz. p TÜRKİYE’NİN MARKALARI Hakan Binbaşgil Akbank Yönetim Kurulu Üyesi ve Genel Müdürü Kalıcı liderliğe devam Akbank, gelecekteki bankacılık modelleri üzerinde tartışmalar yapıyor. Büyümenin sürdürülebilir, sağlıklı ve kârlı bir biçimde olmasına özen gösteriyor, çünkü felsefesi ‘kalıcı liderlik’. + Şirketiniz nasıl doğdu? Akbank, 1948 yılının ocak ayında, Kayseri’den Adana’ya göç eden ve pamuk ticareti ile uğraşan bir grup girişimci tarafından, bölgedeki pamuk üreticilerine finansman sağlamak amacıyla, yerel bir banka olarak, Adana’da kuruldu. Bankamızın adındaki ‘A’ ve ‘K’ harfleri, Adana ve Kayseri’yi temsilen bulunuyor. Akbank, ilk İstanbul şubesini, 14 Temmuz 1950’de, Sirkeci’de açtı ve 1954 yılında genel müdürlüğünü İstanbul’a taşıdı. + Geçmişten bugüne gelirken, en önemli dönüm noktaları neler oldu? Akbank, tüm bankacılık işlemlerinde, 1963 yılında otomasyona geçti. Bu atılımın ardından hızlı bir büyüme temposuna giren Akbank, 1990 yılında halka açıldı ve 1998 yılında ikincil halka arz ile uluslararası piyasalarda American Depository Receipt (ADR) olarak da işlem görmeye başladı. 1996 yılında Ak Yatırım Menkul Değerler A.Ş. (AKYatırım), 2000 yılında Ak Portföy Yönetimi A.Ş. (AKPortföy) ve Özel Bankacılık Bölümü’nü kurdu, 2005 yılında Ak Finansal Kiralama A.Ş.’yi (AKLease) bünyesine 80 katarak, tüm finans hizmetlerini bir şemsiye altında toplamış oldu. 2001’de yaşanan ekonomik kriz sonrası, Türk ekonomisi ve Türk bankacılık sektörünün krizin etkileri ile mücadelesi sırasında Akbank, Hakan Binbaşgil Akbank’a, Ekim 2002’de, Değişim Yönetiminden Sorumlu Genel Müdür Yardımcısı olarak katıldı. Kasım 2003’te Perakende Bankacılıktan Sorumlu Genel Müdür Yardımcısı, Mayıs 2008’de Genel Müdür Vekili ve Ocak 2012’den itibaren ise Genel Müdür ve Yönetim Kurulu Üyesi oldu. Öncesinde Accenture’ın Londra ve İstanbul ofislerinde yönetim danışmanlığı, Pamukbank’ta Bireysel Bankacılıktan Sorumlu Genel Müdür Yardımcılığı yapan Binbaşgil, yurt içi ve yurt dışındaki çeşitli kurumlarda yönetim kurulu üyeliklerinde bulundu. Hakan Binbaşgil, Robert Kolej ve Boğaziçi Üniversitesi Makine Mühendisliği Bölümü mezunu. Louisiana State University’den işletme ve finans dallarında yüksek lisans dereceleri aldı. ‘Yeni Ufuklar Değişim Programı’nı uygulamaya koydu. ‘Yeni Ufuklar’ projesi, bankamızda şube tasarımlarından müşteri segmentasyonuna, operasyonel hizmetlerden müşteri ilişkileri yöneticilerinin lansmanına, yeni bir insan kaynakları yapısından teknolojik altyapı yenilenmesine kadar uzanan geniş bir çerçevede, yeni bir bankacılık anlayışının temellerini oluşturdu. ‘Yeni Ufuklar’ projesinin etkileri ve sonuçları, Akbank iletişiminin en önemli itici gücü oldu. Sürekli yenilikçilik ve alanında ilk olan uygulamalar önemli yer aldı. Örneğin, Büyük Kırmızı Ev ve Kredi Express şubeleri gibi yenilikler, kendi alanlarında Türkiye’deki ilk uygulamalar. Ayrıca Akbank, şubeye gitmeye gerek kalmadan kredi alma olanağı sunan Kredi Makinesi ve Cep Kredi gibi dünyanın ilk uygulamalarını da hayata geçirdi. Bankamızın kurumsal sosyal sorumluluk çalışmaları çerçevesinde çevre, eğitim, girişimcilik ve kültür-sanat alanlarında uzun soluklu projeler gerçekleştiriyoruz. Örneğin, 1993 yılında kurulan Akbank Sanat, tam 19 yıldır hayatımızda. Bugün, yılda 700’ün üzerinde sergi, söyleşi, konferans, film gösterimi ve konsere imza atıyor. Ayrıca, 41 yılı geride bırakan Akbank Çocuk Tiyatrosu’nun, tiyatrosever bir kuşağın yetişmesinde büyük etkisi olduğuna inanıyorum. Türkiye’de caz denilince akla ilk olarak bu yıl 22’ncisi kutlayan Akbank Caz Festivali geliyor. Kısa film yapımını özendirmek, bu yolla hayata geçen projelerin izleyicilerle buluşmasını sağlamak amacıyla, 2004 yılında başlattığımız Akbank Kısa Film Festivali’yle sinema sanatını ve yeni sinemacıları desteklemeye devam ediyoruz. Akbank olarak, 2004 yılından beri İKSV İstanbul Film Festivali’nin en büyük destekçisi olmaktan büyük gurur duyuyoruz. + Piyasada şu anki durumunuz nedir? Hangi sektörlerde faaliyet gösteriyorsunuz? Kurumsal, ticari, kobi, bireysel ve özel olmak üzere beş farklı müşteri segmentine hizmet veriyoruz. Bunun dışında hazine faaliyetlerinde de Türkiye’deki en hacimli, öncü bankalardan biriyiz. Ödeme sistemleri de bizim için önemli bir faaliyet alanı. Pazar paylarımız, men ATM yatırımlarımız devam edecek. Bu ürün bazında değişmekle birlikte, genelde sene 120 milyon dolarlık teknoloji yatırımı yüzde 10 ile 19 arasındadır. planlıyoruz. 2012 yılında KOBİ kredilerinde + Yurt dışında faaliyet gösteriyor musunuz? sektörün üzerinde büyüme hedefliyoruz. Gösteriyorsanız nerelerde, neler yapıyorsunuz? Ayrıca Endeavor Türkiye gibi kuruluşlar, Yurt dışındaki faaliyetlerimizi Almanya (Ak- Global Üniversiteli Girişimci Yarışması gibi bank AG) ve Dubai’deki (Akbank Dubai etkinliklerle de girişimciliğe desteğimiz Limited) iştiraklerimiz ve Malta’daki sürüyor. bir şubemizle sürdürüyoruz. Son Türkiye’de, yeni teknolojilere hızla 16 binDEN FAZLA günlerde Japonya ve Çin ile yapadapte olan, teknolojiyi kullaçalışan tığımız işbirliği anlaşmaları ile nan genç bir nüfus bulunuyor. 23 bölge müdürlüğü Mobiliteyi benimseyen bu genç bu konudaki çalışmalarımızı BİNe yakın genişletiyoruz. Uluslararası nüfusun tercihleri ve tüketim şube çalışmalarımızın arasında yeni dinamikleri başta bankacılık sekkurduğumuz ‘Çin Masası’nın da törü olmak üzere tüm sektörler için önemli bir yeri var. Çin Masası’nı, önemli fırsatlar sunuyor. Araştırmalar da Türkiye’nin dış ticaret partnerleri arasında, bu gençlerin finansal işlemlerini artan oranda kısa sürede en üst sıralara tırmanan Çin Halk internet bankacılığı üzerinde gerçekleştirdiCumhuriyeti’nden firmalara hizmet vermek ğini gösteriyor. Akbank olarak kalıcı liderlik üzere Bank of China işbirliği ile kurduk. yolunda teknolojik altyapımızı, bu genç nüfu+ Yeni hedefleriniz neler? sun finansal ihtiyaçlarını en iyi şekilde karşıHepimizin inandığı ve peşinden koştuğu ‘ka- lamaya yönelik olarak oluşturduk. Bu alanda lıcı liderlik’ yolunda gelecekteki bankacılık cep kredi, internet kredi, SMS kredi, kredi modelleri üzerinde de tartışmalar yapıyoruz. makinesi gibi pek çok ilki müşterilerimizle buBüyümenin sürdürülebilir, sağlıklı ve kârlı luşturduk. 2011 yılında ülkemiz ve Avrupa’da bir biçimde olmasına çok özen gösteriyoruz. bir ilk olan ‘Akbank Cepten Öde’ uygulaması Bu sene 70’e yakın yeni şube açacağız. Binin ile cep telefonunu kredi kartına dönüştürdük. üzerinde yeni arkadaşımız Akbank’a katıla- ‘Para Gönder’ gibi bir uygulamayı hayata gecak. Türkiye’nin özel bankalar arasında ikinci çirdik. Mobilite alanındaki çalışmalarımızı, büyük ATM ağı Akbank’da olmasına rağ- yeni bir proje ile bir adım daha ileriye taşıyo- ruz. Zamanın çok kıymetli olduğu bir ortamda, banka müşterisi olmak veya banka değiştirmek çok kolay değil. Genelde bu işlemler şubeye gitmeyi gerektiriyor. Bir süre önce tanıtımını yaptığımız ‘Akbank Direkt’ ile bu zorlukları artık ortadan kaldırıyoruz. + İş hayatında başarılı olmanın en önemli üç maddesi size göre nedir? En önemlileri kanımca: Vizyoner olmak, sadece bugünü değil, yarını da düşünüp gerekli aksiyonları zamanında alabilmek ve yeniden yapılandırmaları cesaretle gerçekleştirebilmek, trendleri iyi takip etmek, çağa ayak uydurmak. En iyi ekiple çalışmak, ekibi ve çalışanı ile bütünleşebilmek, ekibine inanmak ve gerekli yapıyı kurduktan sonra ekibine inisiyatif verebilmek. Daha iyisini yapabilmek konusunda kendini ve ekibini zorlamak. Ulaşılabilir olmak, iletişime önem vermek, olduğu gibi davranmak. + Boşluğu doldurur musunuz? Türkiye’de iş hayatının daha da ileri gitmesi için …’ya ihtiyaç var. Sürdürülebilir büyümeye odaklanmaya. + Yoğun iş hayatının stresiyle mücadele etmek için ne yapıyorsunuz? İşten arta kalan zamanlarda müzikle uğraşmak ve piyano çalmak beni dinlendirir. Spor, hayatımda önemli bir yer tutmuştur. Kültürel seyahatler de benim için önemlidir. + Markalaşma sürecinde, markanızı benzerlerinden farklı kılan, ön plana çıkaran özelliklerin neler olduğunu düşünüyorsunuz? Akbank, finansal sağlamlığı, güçlü mali yapısı ve yüksek finansal kredibilitesi ile Türk bankacılık sektörünün önde gelen bankaları arasında yer alıyor. Akbank Faaliyetlerini İstanbul’daki Genel Müdürlüğü ve yurt çapındaki 23 bölge müdürlüğü aracılığıyla sürdüren Akbank, güçlü ve yaygın bir dağıtım ağına sahip. Akbank, hizmetlerini müşterilerine, geleneksel dağıtım kanalları olan şubelerin dışında, Akbank Direkt İnternet, telefon bankacılığı şubesi, 4 binin üzerinde ATM’si, 290 binden fazla POS terminali ve diğer yüksek teknoloji kanalları aracılığıyla da hizmet sunuyor. 2010 yılında hizmete giren ve en yüksek teknolojiyle donatılan Akbank Bankacılık Merkezi, Akbank’ın verimliliğini olumlu yönde etkiliyor. 81 TÜRKİYE’NİN MARKALARI Burak Akyar Aker Yönetim Kurulu Üyesi Eşarp tamam, sıra giyim ve çantada Eşarp üretiminde dünyanın en büyük üreticisi konumundaki Aker, ürünlerini 35’ten fazla ülkede satışa sunuyor. Önümüzdeki yıllarda giyim ve çanta yatırımlarını artıracak. + Şirketiniz nasıl doğdu? Aker, 1977 yılında İstanbul Fatih’te kumaş perakendecisi olarak, İzzet ve Behçet Akyar kardeşlerin ortaklığında kuruldu. 1980’li yıllarda yüksek kalitedeki kumaş ürünleri ile elde ettiği popülerliğini Bakırköy’de açılan ikinci mağazası ile devam ettirdi. Kumaş perakendeciliğimiz devam ederken, eşarp sektöründeki boşluğu fark etmemizle birlikte Aker markası ile eşarp üretimimiz de başladı. İlerleyen yıllarda ise kadın hazır giyim ürünleri, çanta ve cüzdan koleksiyonları da mağazalarımızda yerini aldı. + Geçmişten bugüne gelirken, en önemli dönüm noktaları neler oldu? Kumaş perakendeciliğinin yanı sıra eşarp üretimine geçişimiz, firmamız için önemli bir adım olmuştur. + Piyasada şu anki durumunuz nedir? Hangi sektörlerde faaliyet gösteriyorsunuz? Kumaş perakendeciliğiyle başlayan faaliyetimiz, bugün toplamda 70 bin metrekarelik fabrikamızda, aylık 1 milyon 200 bin metre baskılı kumaş üretimimizle devam ediyor. 82 Bunun yanı sıra Türkiye’de yüzde 90 bilinirliği olan ve son 25 yıldır en çok tercih edilen Aker markalı eşarplarımızı, üretimine son yıllarda başladığımız hazır giyim ve çanta koleksiyonlarımızı kadınların beğenisine sunmaya, modaya yön vermeye devam ediyoruz. + Yurt dışında faaliyet gösteriyor musunuz? Gösteriyorsanız nerelerde, neler yapıyorsunuz? Kumaş sektöründe Avrupa’da tanınan ve tercih edilen bir üreticiyiz. Bugün yaklaşık 20 ülkeye Aker tesislerinde üretilen kumaşlarımız ihraç ediliyor. Eşarplarımız 35’ten fazla Burak Akyar 1986 yılında İstanbul’da doğdu. Bilgi Üniversitesi’ndeki lisans eğitiminden sonra Londra Instituto Marangoni Üniversitesi’nde marka yönetimi üzerine yüksek lisansını tamamladı. Son üç yıldır Aker Grup bünyesinde aktif olarak çalışan Akyar, kreatif ekiple birlikte eşarp ve çanta koleksiyonlarını hazırlıyor. ülkede perakende mağazalarında satılarak dünya kadınlarının beğenisine sunuluyor. + Yeni hedefleriniz neler? Bugün 25 olan mağaza sayımızı 2015 yılında 50’ye çıkarmayı hedefliyoruz. Daha çok eşarp markası olarak bilinen Aker, giyim ve çanta koleksiyonlarının başarısıyla bu alanlarda da yeni yatırımlar yaparak, hem kreatif ekibini hem de ar-ge departmanlarını güçlendirmeyi sürdürüyor. + İş hayatında başarılı olmanın en önemli üç maddesi size göre nedir? Profesyonel olarak iş hayatımın henüz başında olmama rağmen, babam ve amcamın yanı sıra tüm başarılı kişilerde gözlemlediğim şey, öncelikle bir hayallerinin olmasıdır. Bu hayali gerçekleştirebilmek için muhakkak sistematik bir çalışma düzenine girmek gerekiyor. Bu yolda doğru insan kaynağını bir araya getirmenin de önemli olduğunu düşünüyorum. + Boşluğu doldurur musunuz? Türkiye’de iş hayatının daha da ileri gitmesi için …’ya ihtiyaç var. Biz grup olarak Türkiye’de iş hayatının daha da ileri gitmesi için birinci önceliğin mesleki dik. Özellikle eşarp sektöründe dünyada eğitime verilmesi gerektiğini düşünüyoruz. birçok ilki biz gerçekleştirdik ve hemen her Grubumuz bünyesindeki şirketlerimizde yıl bunlara yenilerini ekliyoruz. Bugün düntüm çalışanlarımız için uyguladığımız mes- yada bizden başka eşarpları lavanta, gül, kivi, lek içi eğitimlerin yanı sıra, çalışanlarımızın portakal kokan bir marka daha yok. Ayrıca kişisel gelişimleriyle ilgili programlarımız da ipek eşarplarımızı kadınlar yağmurda da rainsan kaynakları departmanımız tarafından hatlıkla kullanabilirler. İpek eşarplarımızın titizlikle uygulanıyor. tümü kir tutmama özelliğine sahip. Geçen + Markalaşma sürecinde, markanızı yaz ürettiğimiz ve Aker Yaz Serinliği benzerlerinden farklı kılan, ön plana adını verdiğimiz özel üretim eşarpçıkaran özelliklerin neler olduğunu larımız da kullanıcıyı sıcak yaz 2 marka düşünüyorsunuz? günlerinde iki, üç derece daha 650’ye yakın Aker Eşarp, bugün başta Türserin tutuyor. İpek gibi hassas çalışan kiye olmak üzere dünyada en bir malzemeyle bunları yapabil25 mağaza çok tercih edilen ve satın alınan mek, ancak yüksek bir teknoloji ipek eşarp markası konumunda ve ar-ge imkânlarıyla sağlanabibulunuyor. Bu başarıyı getiren nelir. denlerin başında da Aker’in, dünyanın Tüm eşarplarımız Oeko-tex belgelidir, en büyük ve en teknolojik eşarp üretim tesis- bu da hiçbir ürünümüzde insan sağlığına zalerinden birine sahip olması geliyor. Burada rarlı kimyasal maddelerin kullanılmadığını dünyanın en kaliteli ipek eşarpları üretiliyor. gösterir. Tüm bu özellikleri doğru fiyat poliMarka olarak en önemli özelliğimiz yenilikçi tikamızla, sürekli ve düzenli iletişim kurarak olmamız. İlk günden bugüne, her üründe ve doğru noktalarda bulunarak destekliyoyeniliği ve kaliteyi temsil etmeyi ilke edin- ruz. Aker Aker, mağazacılığın yanı sıra Çorlu’da bulunan modern tekstil fabrikası ile kumaş, eşarp ve kadın giyim üretimleri ile önemli bir üretici konumunda. Kumaş üretimi alanında birçok dünya markasının üretimini yapıyor. Premiere Vision Fuarının katılımcısı olan Aker’e İTKİP tarafından başarı ödülü verildi. Eşarp üretiminde lisansörü olunan markalarla birlikte dünyanın en büyük üreticisi konumunda. 83 TÜRKİYE’NİN MARKALARI Burç Üstün Evyap Pazarlama Direktörü Hem erkek hem kadın bakımı Tıraş kremi ile yola çıktı, sonra portföyünü tıraş köpüğü, jel, kolonya, krem şeklinde büyüttü. Erkek ile yetinmeyip, kadın bakım ürünlerinde de iddialı bir noktaya geldi. Arko, liderliğini korumakta kararlı. + Arko markası nasıl doğdu? Türkiye’nin bir numaralı tıraşa hazırlık ve cilt bakım markası Arko, Evyap’ın ilk kozmetik markası olarak 1957 yılında doğdu. + Arko markasının önemli dönüm noktaları nelerdir? Uzun yıllar tıraş sabunu ve tıraş kreminden oluşan Arko Men erkek bakım portföyü, 1990’lardan sonra pazara birçok yeni ürün kategorileri sunulmasıyla, hızla genişledi. İlk 1957’de Arko Tıraş Sabunu’nun sunulmasından sonra, 1960 yılında Arko Tıraş Kremi üretilmeye başlandı. Tıraş köpüğü 1992’de, tıraşa hazırlık kategorisindeki en yeni ürün segmenti olan tıraş jelleri ise 2001 yılında Arko tüketicileri ile buluştu. Tıraşa hazırlık dışındaki ürün kategorilerine açılma stratejisi dâhilinde Arko Tıraş Kolonyası 1995 yılında, tıraş sonrası losyon 2004 yılında, tıraş sonrası krem ise 2006’da pazara sunuldu. 2007 yılında ise Arko Tıraşa Hazırlık ürünleri için tamamlayıcı olarak Arko Tıraş Bıçakları da Arko Men erkek bakım ürün portföyünde yerini aldı. Arko marka 84 şemsiyesi altında yer alan Arko cilt bakım ürünleri bugün her eve girmeyi başarmış, Türkiye’nin bir numaralı cilt bakım markası. Arko cilt bakım ürünlerinde ilk ürün Burç Üstün 1971’de Ankara doğdu. ODTÜ Ekonomi Bölümü’nden mezun olduktan sonra Londra’da ICM’da Uluslararası Pazarlama eğitimi aldı. Çalışma hayatına borsacı olarak giren Burç Üstün, Aralık 1997’de Evyap kariyerine Yardımcı Marka Müdürü unvanıyla başladı. Yıllar içinde marka yönetiminin yanı sıra Medya, Araştırma ve Pazarlama Hizmetleri Müdürlüğü görevlerinde de bulundu. Medya ve Araştırma konularında yurt içinde ve yurt dışı pazarlarda Evyap markaları ile deneyim kazandı. 2002–2007 yılları arasında Erkek Bakım ve Cilt Bakım kategorilerinde Türkiye’nin bir numaralı Erkek Bakım ve Cilt Bakım markası olan Arko’yu yönetti. Üstün, Kasım 2007 den bu yana Evyap Pazarlama Direktörü olarak çalışıyor. olan Arko Classic Yağlı Krem, ilk olarak 1957 yılında pazara sunuldu. 2007 yılında Arko cilt bakım ürünleri, Arko Classic ve Arko Nem olarak kategorilere ayrıldı. + Arko markasının piyasadaki durumu nedir? Arko Men, erkek bakım ürünlerinde özellikle markanın gençleşmesi, dinamik, enerjik ve yenilikçi hale gelmesi için pazara daima yeni ürünler sundu. ‘Arko ile rahat tıraş’ reklam müziği ve ıslıklı melodisi, bugün dahi en çok bilinen reklam jingle’ları arasında yer alıyor. 2003 yılında ‘delikanlılık’ konsepti kullanılarak marka iletişimi yapıldı, ‘erkek adam’ tanımlaması kullanılarak Arko Men erkek bakım markası, maskülen bir marka kimliği ile konumlandırıldı. 2005 yılından itibaren ise ‘adam gibi bakım’ sloganı kullanılmaya başlandı ve hâlâ devam ettiriliyor. 2009 yılında Arko erkek bakım markasına, ‘men’ takısı eklendi. Ayrıca Türk Milli Takımı sponsorluğu ile milli takımlar resmi erkek bakım markası oldu ve futbol ile yan yana durdu. Arko Krem ise ‘Ailemizde her- kes Arko kullanır’ mesajıyla ailenin kremi çok geniş bir coğrafyada çok uluslu rakipleolarak konumlandırıldı. Arko, tüm aileye rinin arasından sıyrılarak ilk üç marka araseslenmekte olan bir cilt bakım markası sına yerleşti. Arko markası 2006 yılından iken, 1994 yılından itibaren Arko Nem beri Turquality programı tarafından destekmarkası ile tamamen kadınlara yönelik bir leniyor. marka haline geldi. 1996 yılında ‘bütün ka- + Hedefleriniz neler? dınlar çiçektir’ kampanyası hayata geçirildi. Arko Men markası olarak hedefimiz, komple bir erkek bakım markası olmak ve erGünümüzde kullanılmakta olan Arko keklerin hayatında, bakımını sağNem’in marka sloganı ‘En değerli ladığı birçok ürün kategorisi ile giysiniz, cildiniz’ ise, 2002 yıCilt bakımda, Türkiye lideri var olmak. Arko Nem markası lından itibaren markanın imile yeni fikirler ve yeni segmentzası olarak yer aldı. Arko cilt 27 ülkede lerde büyümek, ayrıca cilt babakım ürünleri, Arko Classic TV reklamı kımı içerisinde yeni kategorilere ve Arko Nem olarak konumBirçok ülkede de açılmak ve liderliğimizi sürekli landırıldı. Arko Nem, el ve ilk üçte kılmak hedeflerimiz arasında. vücüt kremlerine ek olarak, güneş + Markalaşma sürecinde, markanızı benbakım ürünleri kategorisinde de zerlerinden farklı kılan, ön plana çıkaran özellikönemli bir oyuncu. + Yurt dışında faaliyetleriniz var mı? Varsa, ne- lerinin neler olduğunu düşünüyorsunuz? relerde, ne yapıyorsunuz? Arko Men, ürünlerinde pazarda olmayan ve Arko Men 75’ten fazla ülkede faaliyet göste- özel formüllü yeni ürünleri sunmanın yanı riyor. Evyap, Arko Men markasıyla özellikle sıra, tüketicilerine daima kaliteli ürünler sutıraşa hazırlık kategorisinde Rusya, Ukrayna nuyor ve tutarlı bir marka imajı ve iletişim ve Orta Asya’dan Ortadoğu’ya kadar uzanan diliyle, marka kimliğini koruyor. Evyap 2012 yılında 85’inci yılını kutlayan Evyap’ın Erzurum’da sabun üretimiyle başlayan öyküsü, bugün sabundan duş jeline, şampuandan tıraş ürünlerine, cilt bakım kremlerinden kokulu kozmetiğe, bebek bezinden diş macununa kadar birçok kategoriyle 100’ü aşkın ülkede devam ediyor. Evyap; Duru, Arko Men, Arko Nem, Activex, Evy Baby, Gibbs ve Fax gibi önemli markaları ile geniş bir ürün yelpazesine sahip. Ayrıca 2006’da Aromel Kozmetik’i bünyesine katan Evyap, kişisel bakım ürünlerindeki lider konumunu Bellissima, First Class, Privacy, Privacy Let’s Party, Emotion ve Blade gibi tüketicinin beğenisini ve sadakatini kazanan markalarla güçlendirdi. 85 TÜRKİYE’NİN MARKALARI Murat Kolbaşı Arzum Yönetim Kurulu Başkanı Hedefi global sektör 46 yıl önce elektrikli ev aletleri üretmeye başlayan Arzum, bugün 24’ten fazla ülkeye ihracat yapıyor. Yurt dışında showroomlar açmaya başlayan Arzum’un hedefi, global sektörde ana oyuncu olmak. + Şirketiniz nasıl doğdu? Arzum Elektrikli Ev Aletleri Sanayi ve Ticaret A.Ş.’nin temelleri, küçük elektrikli ev aletleri, raDYO, bisiklet ve televizyon gibi geniş bir ürün yelpazesinin ithalatçılığını yaparak ticarete atılan, Kolbaşı Ailesi’nden üç kardeşin 1953 yılında Güney İthalat Kolektif Şirketi’ni kurmasıyla atıldı. Aile üyeleri, 1966 yılında ‘Arzum’ adıyla kendi markalarını kurarak, küçük elektrikli ev aletleri üretmeye başladı. 1967 yılında ütü, 1968 yılında mekanik süpürge ile 1975 yılında meyve presi, Arzum markası ile üretilen ve piyasaya sunulan ilk ürünler oldu. Kendi markalarını lanse ettikten sonra ütü ve mekanik süpürge ile yola çıkan üretim genişledi ve piyasaya sunulan her ürün büyük başarı getirdi. 1995 yılında sadece 15 ürün çeşidine sahip olan Arzum markasının bugün ürün gamı sekiz ayrı kategoriden oluşuyor: Gıda ve içecek hazırlama, pişirme-kızartma, temizlik, ütü, kişisel ve bebek bakımları ile aksesuar. Arzum’un bu ürünlerde 250’nin üzerinde farklı modeli var. 86 + Piyasada şu anki durumunuz nedir? Hangi sektörlerde faaliyet gösteriyorsunuz? 2011 GFK Grubu’nun raporlarına baktığımızda, Arzum Elektrikli olarak, adet bazında yüzde 14.8 ile ilk, ciro olarak ise yüzde 11.1 pay ile dördüncü sırada. Arzum, tüm paydaşları için en değerli küçük ev aletleri grubu olmak vizyonuyla hareket ediyor ve dünyada da sektöründe ana oyunculardan biri olmayı hedefliyor. + Yurt dışında faaliyet gösteriyor musunuz? Gösteriyorsanız nerelerde, neler yapıyorsunuz? Murat Kolbaşı 1966’da İstanbul’da doğdu. Özel Işık Lisesi’ni bitirdikten sonra Marmara Üniversitesi İşletme Bölümü’nden mezun oldu. 1988 yılında iş hayatına adım attığı Arzum Elektrikli Ev Aletleri A.Ş.’de sırasıyla satış, iş geliştirme, dış ticaret birimlerini yönetti. 1996’da şirket başkan yardımcılığı görevini üstlendi. 2008 yılında yönetim kurulu başkanlığına atandı. 2010 yılında, uluslararası bir marka olmak adına yeni bir strateji başlattık. Bu yeni stratejinin ilk aşaması 2010 – 2016 yıllarını kapsadı ve bunun için altı yıllık bir plan yapıldı. Altı yılda, Arzum hedef pazarları Adriyatik’ten Orta Asya’ya, Karadeniz’den Ortadoğu ve Kuzey Afrika’ya 30’dan fazla ülkeyi kapsayacak ve toplam 500 milyon tüketiciye ulaşacak. Arzum, genişlemenin ilk aşamasında hedef pazarlarda birçok zorluklarla karşılaştı, ama güzel bir başarı elde etti. Arzum’un ihracat cirosu 2009’dan 2010’a yüzde 120, 2010’dan 2011’e yüzde 200 artış gösterdi. Almanya, Fransa, Belçika, eski-Yugoslavya ülkeleri, Romanya, Azerbaycan, Ukrayna, İran, Irak, Mısır başta olmak üzere Arzum’un ihracat yaptığı ülkelerin sayısı 24’ü geçti. Bu başarı hem iyi bir strateji belirlenmesinden hem de yeni inovatif ürünler piyasaya sürülmesinden kaynaklanıyor. Hedefimiz, Arzum’un genel satışı içerisinde yüzde 10’un altında olan ihracat payını önce yüzde 10’a sonra yüzde 15’e çıkarmak. Bu hedef doğrultusunda yurt ilk 10 marka arasına girmek istiyoruz. dışında yeni şirket kurma ve mağaza açma + İş hayatında başarılı olmanın en önemli üç faaliyetlerimiz de devam ediyor. Makedonya maddesi size göre nedir? Üsküp’te ve Irak Erbil’de birer Arzum show- Eğer iş hayatınızda başarılı olmak istiyorsanız hedeflerinizi iyi belirleyip, uzmanlaşmalısıroomu bulunuyor. + Yeni hedefleriniz neler? nız. Hepsinden önemlisi de, ne olursa olsun, Arzum, iç pazarda belli bir büyüklüğe ulaştı. yılmadan çalışmaktan vazgeçmemelisiniz. Pazar lideri olmak kolay değil, arkadan gelen + Boşluğu doldurur musunuz? Türkiye’de iş hayatının daha da ileri gitmesi için …’ya çok firma var. Bu nedenle yeni ürün ihtiyaç var. gruplarıyla liderliğimizi devam Girişimciliğin daha fazla destekettirmek istiyoruz. Ayrıca yü350 bayi lenmesine. zümüzü Avrupa’ya döndük. 8 ayrı + Markalaşma sürecinde, marBugüne kadar hep distribüürün gamı kanızı benzerlerinden farklı kılan, törler aracılığıyla bulunduğu250 farklı ön plana çıkaran özelliklerin neler muz yurt dışı pazarında, şimdi model olduğunu düşünüyorsunuz? kendi şirketimiz olan Arzum Dinamik ve yenilikçi bir firma olan Europe Gmbh’i ve Arzum AdriArzum, pazar ve market analizlerini iyi atic Dooel’i kurarak yer alıyoruz. Bu şekilde Avrupa’da yayılma politikamızı hız- yaparak her zaman tüketicinin ihtiyacına landırmış olduk. 70 milyon nüfuslu Türkiye yönelik ürünler tasarlıyor. Bu şekilde fonksipazarında yakaladığımız başarıyı, 7 milyarlık yon ve tasarım anlamında farklılaşan üründünya pazarına taşımak istiyoruz. Küçük do- ler markalaşma sürecinde Arzum’u başarıya kunuşlarla büyük farklar yaratarak, dünyada taşıdı ve rakiplerinden farklılaşmasına neden küçük ev aletleri sektöründe en çok bilinen oldu. Arzum Arzum markası, iç pazarla yetinmeyip 2001 yılından itibaren yurt dışına ihracat yapmaya başladı. Türkiye, AB yolunda ilerlerken, Arzum da Türk kültürünü Avrupa’ya taşıma misyonu ve hedefi ile ihracata yöneldi. Küçük elektrikli ev aletleri sektörünün lider markalarından Arzum, geliştirdiği ürünlerle birlikte, 2005 yılında ihracatta atak yapma kararı aldı. Bu hedefine, öncelikle Arzum ‘Kahwe’ ve Arzum ‘Cezve’ ile Türk kültürünü dünyaya tanıtmayı amaçlıyor. Arzum’un, ihracat yaptığı ülkeler arasında Almanya, Belçika, Fransa, İngiltere, Yunanistan, Suudi Arabistan, İran, Irak, Birleşik Arap Emirlikleri, KKTC, Türkmenistan, Kırgızistan ve Romanya yer alıyor. 87 TÜRKİYE’NİN MARKALARI Tarık Ziyal Batik Yönetim Kurulu Başkanı Doğru kampanya sağlıklı veri tabanı ile yapılır Batik, müşterilerine dokunarak iletişimi canlı tutuyor. Müşteri bilgilerini sürekli güncelleyerek, kampanyalarını ne zaman ve ne şekilde yapacağını belirliyor. + Şirketiniz nasıl doğdu? 1980 yılında Osmanbey’de ‘Batik Örme’ ile başlayan hikâyemiz, bugünlere gelerek yaratıcı, yenilikçi ve müşteri odaklı çalışmalarla ‘Batik’ markasının kilometre taşlarını oluşturmuştur. Kendi etiketimizle hazır giyim ürünleri üretip toptan satarken, yurt içindeki birçok markaya etiketleriyle üretim yapmaya başlayan Batik Örme, başta Avrupa olmak üzere tüm gelişmiş ülkelerden üretim siparişi alıyor. + Geçmişten bugüne gelirken, en önemli dönüm noktaları neler oldu? Marka olarak elbette birçok kriz dönemi yaşadık. Bu dönemler bizim için dönüm noktaları oldu. 2004 yılındaki mağazalaşma süreci bizim en büyük dönüm noktamızdır. Çünkü yaşanan her türlü krizden olumlu sonuçlarla çıktık. + Piyasada şu anki durumunuz nedir? Hangi sektörlerde faaliyet gösteriyorsunuz? Rakiplerimize göre en büyük avantajımız yerli üretim yapan bir tekstil firması olmamız. Bunun avantajını da her zaman devam ettirmek istiyoruz. Sektöre yansıyan tüm maliyet 88 artışlarını mümkün olduğunca kontrol altına dışında da yepyeni mağaza açılışlarıyla moalmak istiyoruz. Bunda en büyük avantajımız daseverlerle buluşan markamız, her sezon iddialı moda trendlerini yakından takip neredeyse tüm üretimimizi Türkiye’de ederek, kadın hazır giyimin öncü yapmamız. Bu sayede ana maliyet markalarından oldu. KKTC ve kalemi olan ürün maliyetle121 mağaza Azerbaycan’dan gelen taleplerin rinde ciddi bir tasarruf sağlı800 çalışan yoğunluğundan dolayı mağazayoruz. Geçtiğimiz yıl yaşanan 2 milyonluk larımızı açtık, çok kısa bir süre ve sektördeki birçok firmayı müşteri datasI içerisinde de Suudi Arabistan’ın ciddi olarak etkileyen ithalat Cidde şehrinde iki yeni mağazavergisindeki artışı bu sayede nemız açılacak. redeyse etkilenmeden atlattık. + Yurt dışında faaliyet gösteriyor musunuz? + Yeni hedefleriniz neler? Gösteriyorsanız nerelerde, neler yapıyorsunuz? Yurt dışı açılımlarımız hızla ilerleyecek. 2012 Toplam 121 mağazamız bulunuyor. Yurt yılı bitimine kadar 150 mağazaya ulaşma hedefimiz bulunuyor, ki bunu da yapacağız. Müşteri alışkanlıklarını değerlendirmek ve Tarık Ziyal sadakatini artırmak için çalışmalarımız var; bunun için mevcut veri tabanı üzerinden 1955 Malatya doğumlu. İlk ve giderek, müşteri bilgilerini güncelleme çalışortaöğretimini Malatya’da tamamladı. mamız devam ediyor. CRM (müşteri ilişkiİnönü Üniversitesi Eğitim Fakültesi leri yönetimi) çalışmaları için veri tabanının mezunu. Batik Örme, ilk ihracatını 1983 güncel olması çok önemli. Sağlıklı bir veri yılında yaptı. Halen dünya çapında birçok tabanına sahip değilseniz doğru kampanyayı, tanınmış markaya üretim yapıyor. doğru zamanda yapamazsınız. Dijital ortamda sürekli yeniliklerle müşteriye dokunmak zorunlu bir ihtiyaç. Facebook, Twitter, vb. sosyal platformları kullanarak müşterilerimizle sürekli bir iletişim halindeyiz. Dönem dönem yaptığımız kampanyalarla, yarışmalarla ilgiyi yüksek tutmaya çalışıyoruz. + İş hayatında başarılı olmanın en önemli üç maddesi size göre nedir? Batik, bir aile şirketi… Bizim için, aile değerlerini koruyabilmek ve bunu da iş konusunda en iyi şekilde gösterebilmek çok önemli. Bunun yanı sıra şeffaf bir politikayla disiplinli ve adil çalışabilmek şirketimizin politikaları arasında bulunuyor. Farklı ve kalıcı işlere imza atmak, piyasada saygın bir konumda olmak da bizim için önemli değerler arasında bulunuyor. + Boşluğu doldurur musunuz? Türkiye’de iş hayatının daha da ileri gitmesi için ….’ya ihtiyaç var. Maliyet artışlarının kontrol altına alınmasına. + Yoğun iş hayatının stresiyle mü- cadele etmek için ne yapıyorsunuz? Yürüyüş yapmak ve yelken/deniz dünyasında yer almak, insanı farklı ve keyifli bir moda sokuyor. Elbette spor da hem sizi zinde tutuyor hem de iş hayatını olumlu yönde motive ediyor. + Markalaşma sürecinde, markanızı benzerlerinden farklı kılan, ön plana çıkaran özelliklerin neler olduğunu düşünüyorsunuz? Markalaşma yolunda, markamızla örtüşen isimlerle çalışıyoruz. Ayşe Arman bu isimlerden biri. Geri dönüşlerini çok güzel aldık. Bundan sonra da farklı isimlerle yol alarak iletişim çalışmaları yapmayı planlıyoruz. Yatırımlarımızı da bu yönde markalaşma adına devam ettirme planlarımız mevcut. Batik olarak tüm çabamız müşterilerimize hiçbir olumsuzluğu yansıtmadan en cazip fiyatla en kaliteli ve moda ürünü kendilerine sunmak. Buradaki birinci hedefimiz rakiplerimize karşı fiyat avantajımızı korumamız ve en çok tercih edilen kadın giyim markası olmak. Batik İlk mağazasını 1994 yılında İstanbul Atrium AVM’de ‘Batik Örme’ adı altında açtı. Değişen ve gelişen şartlar ile Batik Örme Markası ‘Batik’ olarak değişti ve markalaşma sürecinin ilk adımlarını attı. 89 TÜRKİYE’NİN MARKALARI Murat Atilan Kopaş Kozmetik Pazarlama Direktörü Aşk markası Başrollerinde bebeklerin oynadığı başarılı reklam kampanyaları hepimizin malumu. Dalin, bugün bebek bakım pazarının lideri, aynı zamanda dünyanın en geniş bebek bakımı ürün gamına sahip bebek bakım markası. + Şirketiniz nasıl doğdu? Kopaş Kozmetik, 1974 yılındaki kuruluşundan itibaren Türkiye’de ve yurt dışında tüketicisine yenilikçi ve kaliteli ürünler sunarak, kişisel bakım ve kozmetik ürün pazarlarının gelişmesine öncülük eden lider Türk şirketlerinden. Neredeyse 30 yıllık geçmişi olan Dalin markamız da, şirketimizin en fazla bilinen lokomotif markası. Kopaş Kozmetik sadece Dalin değil; Sesu, Voila, Alix Avien, XO gibi Türkiye’nin başarılı kişisel bakım ve kozmetik markalarını bünyesinde bulunduyor. Dalin, 1983 yılında, Bilim İlaç’ı da bünyesinde bulunduran Bilfar Holding Yönetim Kurulu Başkanı Kemal Karaağaç’ın öncülüğünde kuruldu. Bebek bakım uzmanlığı ile adını duyuran markamız, en iyiyi, en kaliteliyi, en yeniyi tüketicileriyle buluşturuyor. Dalin; bebek ve çocuk saç bakım, bebek cilt bakım, bebek temizlik mendilleri, bebek deterjanına kadar pek çok kategoriyle annelerin ihtiyaçları olan tüm ürünleri en yüksek kalite ile sunuyor. + Geçmişten bugüne gelirken, en önemli dönüm noktaları neler oldu? 90 Geçmişten bugüne kritik eşiklerden geçtik. Bunlardan en önemlisi; markaya ruhunu veren, Dalin’i tereddütsüzce ‘aşk markası’ olarak tanımlamamızı sağlayan reklam stratejilerimiz. Yerli ve yabancı rakiplerin lansman ve kam- Murat Atilan 1972 yılında doğdu. Haydarpaşa Teknik Lisesi’ni bitirdikten sonra Boğaziçi Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü’nden mezun oldu. Mezuniyetten sonraki ilk işi olan Yapı Kredi’deki yatırım uzmanlığı görevinden kısa süre sonra ayrılarak, Unilever’e geçti. Zincir mağaza satış yönetiminin ayrıcalıklı önem kazandığı bir dönemde, Unilever’de Key Account Satış ve Trade Marketing konularında çalıştı. Sonrasında Dalin, Sesu, Voila, Alix Avien, gibi Türkiye’nin başarılı kişisel ve bebek bakım markalarını bünyesinde bulunduran Kopaş Kozmetik’te, 12 yılı aşkın süre çeşitli pazarlama kademelerinde yöneticilik yaptı. Aynı firmada Pazarlama Direktörü olarak görevini sürdürüyor. panyalarına karşı Dalin’i çeşitli dönemlerde başarıyla savunduk. Bebek bakım alanındaki bazı alanları sahiplendik ve logomuzu ‘Dalin Bebek Bakım Uzmanı’ şeklinde değiştirdik. 2006 yılından itibaren, anne-bebek ihtiyaçlarına yönelik yeni kategoriler açtık. Örneğin; bebeklere ve hassas ciltlere özel sıvı deterjan, yumuşatıcı lansmanlarımız bu dönüm noktalarından. Bugün, deterjan, yumuşatıcı gibi büyük pazarlarda dahi, Dalin, kendine yer açarak, annelere sunduğu faydalarla bu pazarların içinde hatırı sayılır ve imrenilecek bir paya sahip oldu. “Dalin, bugün dünyanın en geniş bebek bakımı ürün gamına sahip bebek bakım markasıdır” diyebiliriz. + Piyasada şu anki durumunuz nedir? Hangi sektörlerde faaliyet gösteriyorsunuz? Dalin, bebek bakım pazarında lider konumda. Birçok kategoride yüzde 50’nin üzerinde payımız var. En güçlü kategorimiz; bebek şampuanları. Kozmetik dışında, hassas ciltlere ve bebeklere özel deterjan, yumuşatıcı gibi temizlik ürünlerinden oluşan kategorilerde sunduğumuz ürünlerle pazarda lider olmakla birlikte; pazar oluşturup büyüten roldeyiz. Ayrıca, bugünden yarınlara yatırım olarak gördüğümüz ve zamanla büyüyeceğine inandığımız organik sertifikalı yeni ‘organik serisi’ni de bu yıl lanse ettik. Bugün Dalin’i sadece şampuan ve bebek bakım reyonlarında değil, annelerin ve bebeklerin ihtiyacı olan bambaşka yerlerde de görebiliyorsunuz. Burada dikkat ettiğimiz iki nokta var: Dalin’i yeni kategori ve ürünlerle genişletirken, markanın özüne uygun işler içinde olmaya titizleniyoruz; anneler, bebekler ve çocuklarla ilgili alanlarda olmak gibi… Annelere yenilik, fayda ve farklılık getiren ürünler sunmaya da özen gösteriyoruz. + Yurt dışında faaliyet gösteriyor musunuz? Gösteriyorsanız nerelerde, neler yapıyorsunuz? 2001 yılında Romanya’da satış ve pazarlama ofisi kurarak Türkiye’de üretilen Dalin markalı ürünlerin satışına başladık. İlk yılımızda yüzde 30 gibi bir pazar payıyla, bu ülkenin pa- lunmak ve olaylara değişik açılardan bakmak. zarına hızlı bir giriş yaptık. Dalin, bugün dist- Başarılı bir yönetici olası senaryoları önceden ribütörler aracılığıyla dört kıtada ve 30 ülkede tahmin etmeli ve gereğinde alternatif planları satılıyor. Kopaş Kozmetik, 2010 yılı itibarıyla devreye alma yeteneğine sahip olmalı. Son uyguladığı stratejisiyle birlikte; dış pazarlarda olarak şunu ekleyebilirim: İşi spor gibi, hobi etkin bir şekilde yayılma politikası güdüyor. gibi görmek ve keyif almaya çalışmak. + Yeni hedefleriniz neler? + Boşluğu doldurur musunuz? Türkiye’de iş haTüketicilerin ihtiyaç ve taleplerine cevap vere- yatının daha da ileri gitmesi için …’ya ihtiyaç var. rek, tüketicimizi yenilikçi ürünlerle buluştur- Stratejik planlama. mayı; pazardaki lider konumumuzu korumayı + Yoğun iş hayatının stresiyle mücadele etmek ve yeni kategoriler açarak bu pazarlarda da li- için ne yapıyorsunuz? derliği hedefliyoruz. Faaliyetlerimizi büyütür Yönetici; mesai sonrası ve kendine ait zamanve genişletirken, markanın güçlü değerlerini larda, işin stresinden ve baskısından kurtulmalı koruyor ve her yaptığımız işte son derece dik- ve kafasını boşaltmalı. Ancak bu şekilde, kendikatli ve kılı kırk yararak kararlar veriyoruz. sini bir sonraki güne veya haftaya hazırlayabilir ve yapacağı işlerde verimli olabilir. Bu neTurquality desteği ile Dalin’deki markadenle ben de hem kafamı boşaltmak, laşma modelimizi yakın çevre ülkehem de zinde bir vücut ve ruha lerine de transfer ederek, yurt dışı sahip olabilmek için spor yapıyofaaliyetlerimize odaklanarak 305 çalışan rum. Birkaç yıldır bisiklet sporu büyümek istiyoruz. 33 distribütör + İş hayatında başarılı olmanın en ve triatlon ile uğraşıyorum ve bu 8 marka önemli üç maddesi size göre nedir? alanda çeşitli yarışmalara katılıHerkesin kendine göre bir yolu, yorum. Her hafta sonu en az 100 bulunduğu şartlara göre başarıyı kilometre pedal çeviriyorum. Doğada getirecek çözümleri olabilir. Benim kendimle baş başa kalarak rahatlıyorum. için en doğru olan ve öne çıkanlardan biri, sa- Yarış ortamı ve antrenmanlarda, o an başka hiçbırla mücadele etmek. Çünkü sonuçlar hemen bir şey düşünemiyorum, tek hedef performansı gelmiyor, pes etmeden, gerekli revizyonları da tamamlamak ve kazanmak oluyor. Ama yaşadıyaparak inandığının peşinden gitmek gerek. ğım adrenalin beni canlı tutuyor. İkincisi, hedefsiz yola çıkmamak ve hedef- + Markalaşma sürecinde, markanızı benzerleleri büyük koyarak, büyük balığa oynamak. rinden farklı kılan, ön plana çıkaran özelliklerin Üçüncüsü, analitik olmak, öngörülerde bu- neler olduğunu düşünüyorsunuz? Tüketici araştırmalarına göre Dalin; ‘güvenilir’, ‘bilinir, yakın’, ‘sevimli’, ‘dost’, ‘sempatik’, ‘sıcak’, ‘sağlığa uygun’, ‘çocuklara değer veren’ ve ‘ödenen paraya değer’ diye anılıyor. Bunlar bizim yıllar içinde başarıyla inşa ettiğimiz marka kimliğimizin unsurları. Dalin’in duygusal bağı o kadar kuvvetli ki, Dalin’in ‘saf’ ve ‘iyi’ duruşunun, markanın farklılaşan ve güçlü yanı olduğunu düşünüyorum. Bugün Dalin’i ‘aşk markası’ olarak tanımlamamız herkesçe kabul edilir inancındayım. Dalin 1974 yılında kurulan Kopaş Kozmetik, Bilim İlaç’ı da bünyesinde bulunduran Bilfar Holding’e bağlı bir firma. Firma, ürünlerinin ar-ge aşamasında ve üretimde gösterdiği titizlikle tüketicilere güven veren markalar oluşturdu. İnovasyon, yatırım ve markalaşmaya büyük önem veren Kopaş Kozmetik, Dalin ve Alix Avien markaları ile devlet tarafından desteklenen ‘Turquality’ programı kapsamına girerek, bir dünya markası olma yolunda önemli aşama kaydetti. 2011 yılı itibarıyla dört kıtada 30 ülkeye ihracatı yapılan Kopaş Kozmetik markaları şunlar: Dalin, Voila, Sesu, Alix Avien, XO, Cire Aseptine, Foot Doctor ve Vi-Go. Tüketici davranışlarını ve trendleri yakından takip eden Kopaş Kozmetik, yeni markalarla ürün gamını genişletmeye ve farklı pazarlara girmeye devam ediyor. 91 TÜRKİYE’NİN MARKALARI Uğur Gazanker Doğa Koleji Yönetim Kurulu Başkanı 10 yılda dünya 5’incisi Tek bir kampüsten yola çıktı, dünyanın lider eğitim kurumlarından biri haline geldi. On binlerce öğrencisi ve onlarca kampüsü ile sınırlarını İstanbul’dan Anadolu’ya genişletti. Yeni hedef Dubai. Doğa Koleji Yönetim Kurulu Başkanı Uğur Gazanker, daha fazlasını hedefliyor. + Şirketiniz nasıl doğdu? Doğa Koleji, eğitim-öğretim hayatına 2002 yılında Beykoz Kampüsü’nde 100 öğrenci ile başladı. Bugün yola 30 bin öğrenci, 3 bin 500 nitelikli öğretmen kadrosu ve 31’i İstanbul’da olmak üzere, Türkiye genelinde toplam 52 kampüs ile devam ediyor. 10 yıl içinde, dünyaya referans verdiğimiz ‘t-MBA’ ve ‘Doğa Konseptli Eğitim Modeli’, uluslararası işbirlikleri, konsept okulları ve sosyal sorumluluk anlayışıyla sadece sınıfların ve bahçenin olduğu bir yer olmaktan çıkıp, öğrencilerin keyifle geldiği bir eğitim yuvası oldu. Hedefimiz 2013’te 75 kampüs ve 50 bin öğrenci. Özel okulculuk kaliteli ve yüksek standartlarda yapılması gereken bir iş. Büyümedeki istikrar, ancak bu şekilde yakalanabilir ve sürdürülebilir. + Geçmişten bugüne gelirken, en önemli dönüm noktaları neler oldu? Başarımızın sırrı pozitif enerji ve motivasyon. ‘Doğa’ demek heyecan demek. Doğa Koleji, geçen yıl yüzde 50 büyüdü. Büyüme hızımızı artırmayı hedefliyoruz, bunun için daha çok çalışmak, daha profesyonel düşünmek ve dün92 yayı takip etmek gerekiyor. Sadece sayısal olarak değil, marka olarak da bu hızda büyümek Türk eğitim sistemi adına büyük bir başarı. + Piyasada şu anki durumunuz nedir? Hangi sektörlerde faaliyet gösteriyorsunuz? Türkiye’de eğitimin lideriyiz. İstihdam, kampüs ve öğrenci sayısıyla dünyanın en büyük eğitim kurumları sıralamasında ilk beşte yer alıyoruz. Uğur Gazanker Trakya Üniversitesi Makine Mühendisliği Bölümü’nü bitirdi. Üniversite eğitimi için Edirne’de bulunduğu yıllarda öğrencilere matematik dersleri vermeye başladı ve dokuz yıllık dershane deneyiminin ardından İstanbul’a döndü. Fatih Dershanesi’nin Anadolu yakasından sorumlu genel müdürü oldu ve Doğa Koleji macerası başladı. Genel müdürü olduğu okulu kısa sürede başarılı bir noktaya getirdi. Dünya ülkelerinin neredeyse tamamını dolaşan Gazanker, kültürleri ve eğitim modellerini inceleyerek bu vizyonu çalışmalarına entegre ediyor. + Yurt dışında faaliyet gösteriyor musunuz? Gösteriyorsanız nerelerde, neler yapıyorsunuz? Kanada, Doğa Koleji’nin yurt dışına açılan ilk penceresiydi. 2010 yılında KKTC ile bu açılımı genişlettik. KKTC Doğa Koleji, İngiliz eğitim sistemine daha yatkın. Buradaki eğitim beklentileri Türkiye’dekinden çok farklı değil, ama sonuç olarak zorlu bir uyum sürecinden geçtik. Bugün tam bir adaptasyonla başarılı bir eğitim imkânı sunuyoruz. Bu sene de Dubai için planlamalara başladık. + Yeni hedefleriniz neler? 2013 yılında dünya sıralamasında ilk üçte yer Ailemle zaman geçirmekten büyük keyif alıalmak istiyoruz. Yatırımlarımızı İstanbul’un yorum. Bunun dışında at biniyorum, doğada yanı sıra Anadolu’ya da yönlendirdik. Ankara’da yürüyüş yapıyor ve bahçemle uğraşıyorum. beş, İzmir’de üç kampüs ve illerdeki artışla bü- + Markalaşma sürecinde, markanızı benzerleyüme sürecek. 2013 projeksiyonumuzda 75 rinden farklı kılan, ön plana çıkaran özelliklerin kampüs ve 50 bin öğrenci yer alıyor. Sadece 40 neler olduğunu düşünüyorsunuz? tanesi İstanbul’da olacak, diğerleri Anadolu’da. Doğa Koleji, eğitime modern bakış açısı, özgün eğitim modelleri, teknolojik altyaYurt dışı açılımı kapsamında Dubai ilk pısı, konsept okulları, akademik ve sırada. Ayrıca Doğa Koleji, bu sene sportif başarıları ile rakiplerinden K12’de gösterdiği başarıyı ve istik30 bin öğrenci ayrışıyor. Yıllardır SBS’de en bararı üniversite hayatına taşıyacak. 3 bin 500 şarılı okul olarak öne çıkıyoruz; Doğa Üniversitesi her şeyiyle öğretmen bu yıl da kırılması güç bir rehazırlıklarını tamamladı. Şu 52 kampüs kora imza attık. Dünya markası an YÖK’ün önünde. Bir-iki ay olma yolunda dünya devleriyle içinde sonuca ulaşacak ve 2013 yılı de iş birliği yapıyoruz; Apple, Peariçin öğrenci alımlarına başlayacak. + İş hayatında başarılı olmanın en önemli son, Oxford, Promethean, Britannica, üç maddesi size göre nedir? Harvard Üniversitesi, Turkcell, Vestel, İstanEkip çalışması, motivasyon ve pozitif enerji. bul Üniversitesi iş birlikleri Doğa’nın gücüne + Boşluğu doldurur musunuz? Türkiye’de iş ha- güç katıyor. Öğrencilerimiz sadece akademik yatının daha da ileri gitmesi için …’ya ihtiyaç var. anlamda değil; sporla, sanatla ve sosyal orEğitim. ganizasyonlarla hayata hazırlanan bireyler. + Yoğun iş hayatının stresiyle mücadele etmek ‘Doğa Konseptli Eğitim Modeli’ felsefesi ile için ne yapıyorsunuz? öğrencileri altıncı sınıftan itibaren Doğa Ana- dolu Liseleri’nde uygulanan t-MBA Eğitim Modeli’ne hazırlıyoruz. Yani lise düzeyine indirgenmiş bir üniversite MBA programı. Doğa Koleji Doğa Koleji, 2002 yılında çıktığı eğitim serüvenine bugün 30 bin öğrenci, 3 bin 500 nitelikli öğretmen kadrosu ve 31’i İstanbul’da olmak üzere Türkiye genelindeki toplam 52 kampüs ile devam ediyor. Sosyal ve sportif imkânları artırdı, ezberci eğitim sistemine karşı yeni eğitim modelleri geliştirdi. Akıllı tahta sistemleri, iPad ve Mac Mini’lerle yapılan teknolojik yatırımlar, Doğa Koleji’ne iki kez teknoloji liderliği ödülünü kazandırdı. Yatırım danışmanı Turkven ile yaptığı anlaşma ile Dünya Bankası yatırım kuruluşu IFC, Avrupa Yatırım Bankası (EIF), Almanya Kalkınma Bankası (DEG) ve Hollanda Kalkınma Bankası’nın (FMO) hissedarları arasında yer aldı. Doğa Koleji, Türkiye’nin en çok AB projesi başvurusu yapan ve gerçekleştiren okulu. Sosyal sorumluluk projeleri ve çevre projeleri geliştirdi. 93 TÜRKİYE’NİN MARKALARI Burç Üstün Evyap Pazarlama Direktörü Daha çok bilinirlik! Rusya’da lider, Ukrayna’da ikinci, Irak’ta bilinirliği en yüksek marka… Yurt içinde olduğu gibi yurt dışında da yatırımlarını sürdüren Duru, marka bilinirliğini daha da artırmayı amaçlıyor. + Markanız nasıl doğdu? Duru markası, 1967’de doğdu. 1969 yılında tescil edilen Duru, o yıllarda sabun pazarı için yenilik sayılabilecek limon kokulu banyo sabunlarını, renkli tuvalet sabunlarını ve çoklu pakette renkli sabunları Türk tüketicileri ile buluşturdu. 1980’lerin ikinci yarısından itibaren pazarda hızla büyüyerek, markalaşma yolunda çok önemli adımlar attı. + Markanızın önemli dönüm noktaları nelerdir? 1980’lerin, Duru için önemli yıllar olduğunu söyleyebiliriz. Bu yıllarda İran ve Rusya’da büyük sabun ihalelerini kazanan Duru, yurt dışında da varlığını her geçen gün daha fazla hissettirmeye başladı. 1980’lerin başında ihracat yoluyla markanın yurt dışına açılması, beraberinde kapasite artışını getirdi. 1985’te yurt içinde, 1994 yılında ise yurt dışında ilk marka iletişimi yapıldı. 2000’li yıllara gelindiğinde, katı sabun kategorisinde patentli üretim teknolojisinden faydalanarak, 1+1 ile çift renkli sabunlarını tüketiciyle buluşturan Duru, bu sayede farklılaşmayı sağladı. 2002 94 yılında Mısır fabrikası devreye girdi. 2006 yılında Duru markası, dünyanın devlet destekli ilk marka programı olan Turquality’ye kabul edilmiştir. Program çerçevesinde yurt Burç Üstün 1971’de Ankara doğdu. ODTÜ Ekonomi Bölümü’nden mezun olduktan sonra Londra’da ICM’da Uluslararası Pazarlama eğitimi aldı. Çalışma hayatına borsacı olarak giren Burç Üstün, Aralık 1997’de Evyap kariyerine Yardımcı Marka Müdürü olarak başladı. Yıllar içinde marka yönetiminin yanı sıra Medya, Araştırma ve Pazarlama Hizmetleri Müdürlüğü görevlerinde de bulundu. Medya ve Araştırma konularında yurt içinde ve yurt dışı pazarlarda Evyap markaları ile deneyim kazandı. 2002–2007 yılları arasında Erkek Bakım ve Cilt Bakım kategorilerinde Türkiye’nin bir numaralı Erkek Bakım ve Cilt Bakım markası olan Arko’yu yönetti. Üstün, Kasım 2007 den bu yana Evyap Pazarlama Direktörü olarak çalışmaya devam ediyor. dışındaki hedef ülkelerde Duru yatırım harcamaları yüzde 50 oranında devlet tarafından desteklendi. + Markasının pazardaki durumu nedir? Evyap; katı sabun, sıvı sabun, duş jellerini de içine alan kişisel temizlik pazarında yüzde 22.5’lik payı ile birinci firma konumunda. Duru, katı sabun kategorisinde yüzde 30 miktar payı, duş jeli kategorisinde yüzde 18 miktar payı ile kategorilerinin ikinci markası. 1990’ların başında ise, maden işçileri için açılan ihalenin kazanılması sonrasında Rusya pazarına girildi.Bugün Duru markalı katı sabunlar, Rusya katı sabun kategorisinde yüzde 10 miktar payı lider durumundadır. Duru, Ukrayna’da yüzde 13’lük payı ile pazar ikincisi konumunda. Irak’ta ise en çok bilinirlik oranına sahip. + Yeni hedefleriniz neler? Markamızın bulunduğu tüm pazarlarda marka bilinirliğini yükseltmek ve sadık tüketi- olarak algılanıyor. Rakiplerde de renkli ürüncilerimizin sayısını artırmak, önceliklerimizin ler bulunmasına rağmen renk denince akla ilk gelen marka Duru oluyor. Öte yandan başında geliyor. Bu amaçla, prensiplerimizi Duru en başından beri tüketicileriyle şöyle sıralayabiliriz: Tüketiciye her sıcak, samimi bir iletişim kurdu; zaman yakın olmak ve onları 100’e yakın tüketicinin kalite ile özdeşleşdinlemek, inovatif olmak ve ülkede satış tirdiği bir marka oldu. Duru, yenilikleri zamanında hayata 140 çeşit ürün yurt içinde ve yurt dışında bugeçirebilmek, iletişimde süKişisel temizlik lunduğu pazarlarda markalaşrekliliği sağlamak. pazarında + Markalaşma sürecinde, marmaya her zaman önem vermiş ve birinci kanızı benzerlerinden farklı kılan, marka iletişimine yapmış olduğu ön plana çıkaran özelliklerin neler olyatırımlar ile tüketiciler tarafından en duğunu düşünüyorsunuz? çok bilinen, hatırlanan markalar arasında yer Duru markasının tüketicilerimizin gözünde almayı başarabildi. İlk günden bu yana devam oluşmuş çok net bir kimliği vardır: Duru, eden iletişimi ile Duru, tüketicilerin zihninde renkli, canlı, dinamik, modern bir marka ve gönlünde önemli bir yer edindi. Evyap 2012 yılında 85’inci yılını kutlayan Evyap’ın Erzurum’da sabun üretimiyle başlayan öyküsü, bugün sabundan duş jeline, şampuandan tıraş ürünlerine, cilt bakım kremlerinden kokulu kozmetiğe, bebek bezinden diş macununa kadar birçok kategoriyle 100’ü aşkın ülkede devam ediyor. Evyap; Duru, Arko Men, Arko Nem, Activex, Evy Baby, Gibbs ve Fax gibi önemli markaları ile geniş bir ürün yelpazesine sahip. Ayrıca 2006’da Aromel Kozmetik’i bünyesine katan Evyap, kişisel bakım ürünlerindeki lider konumunu Bellissima, First Class, Privacy, Privacy Let’s Party, Emotion ve Blade gibi tüketicinin beğenisini ve sadakatini kazanmış markalarla güçlendirdi. 95 TÜRKİYE’NİN MARKALARI Serdar Oran DYO Boya Fabrikaları Başkan Yardımcısı ve Genel Müdürü DYO demek, yenilik demek Ar-Ge Merkezi Belgesi’ne sahip. 40 ülkeye ihracat yapıyor. 58 yıllık marka… ‘Yenilik’le özdeşleşen DYO, bu kavramı yaygınlaştırmak için çalışıyor. + Şirketiniz nasıl doğdu? Durmuş Yaşar, 1927 yılında İzmir Şeritçiler Çarşısı’nda boya ticaretine girer. 1941 yılında, ‘Yaşarın’ ve ‘Hazırlanmış Boya’, Durmuş Yaşar tarafından kurulan ilk boya imalathanesinde üretilerek pazara sürülür. 1954 yılında Yaşar Holding’in Kurucusu ve Onursal Başkanı Selçuk Yaşar’ın girişimleri ile İzmir Bornova’da Türkiye’nin ilk yerli boya fabrikası DYO’nun temeli atılır. + Geçmişten bugüne gelirken, en önemli dönüm noktaları neler oldu? 1965 yılında Türkiye’nin ilk bayilik sistemi kuruldu ve bölge müdürlükleri açılmaya başladı. 1970’li yılların başında bilgi teknolojileri ve ar-ge ile ilgili çalışmalara başlandı. 1980 yılı ihracatın başlangıç tarihi olması bakımından önemli. 1980’lerde inşaatın yanı sıra sanayi, mobilya, otomotiv ve deniz boyaları alanında da hızlı büyüme devam etti ve ilk renklendirme sistemi de yine bu yıllarda yaratıldı. 2003’te Romanya, Mısır ve Rusya üretim üssü seçilerek, DYO markasının bölgesinde üretim üssü haline gelmesi hedefine 96 yönelik adımlar atıldı. 2003, aynı zamanda Türkiye’de ilk kez DYO’nun geliştirdiği PTFE teknolojili boyaların pazara sunulduğu Serdar Oran 1961’de Rize’de doğdu. 1983 yılında Ankara Üniversitesi Kimya Mühendisliği Bölümü’nden mezun oldu. 1987’de California State Üniversitesi Kimya Mühendisliği Bölümü’nde yüksek lisansını tamamladı. 1988 yılında DYOSAD A.Ş.’de Sanayi Boyaları Araştırma Mühendisi oldu. 1992-1994 arasında Sanayi Boyaları Araştırma Uzmanlığı, 1994-1997 arasında Sanayi Boyaları Fabrika Müdürlüğü, 1997-1999 arasında Teknik Genel Müdür Yardımcılığı, 1999-2000 arasında Metal Boyaları İş Ünitesi Pazarlama Direktörlüğü görevlerinde bulundu. 2000 yılında DYOSAD A.Ş. Genel Müdürü oldu. 2001’de kendi şirketinde yurt içi ve yurt dışı finansal yatırım araçları ile ilgili çalışmalar yaptı. 2007 - 2008 arasında, Bakü’de 20 milyon dolarlık bir kimya tesisinin danışmanlığını yürüttü. 2009’dan itibaren tekrar DYO ailesine katıldı. tarih. 2005 yılında ise geleceğin teknolojisi nanoteknolojiyi ilk kez boyada kullanan şirket olduk. Ayrıca 2008 yılında, Avrupa Patent Ofisi’nden (EPO) nano patent alma başarısını gösteren ilk Türk şirketi olmayı başardık. 2010 yılında Türk boya sektörünün ilk ar-ge Merkezi Belgesi’ne sahip şirketi olduk. 2010 yılında yine en son teknolojiyi yani hybrid teknolojisini sektörümüze kazandırdık. + Piyasada şu anki durumunuz nedir? Hangi sektörlerde faaliyet gösteriyorsunuz? İnşaat ve ısı yalıtım sistemleri, sanayi, mobilya, otomotiv ve deniz boyaları olmak üzere beş alt segmentte birden üretim yapan tek şirket olarak ayrıcalığımız var. Türk boya sektöründe ilk bayilik ve ilk boya renklendirme sistemi, daha sonra sisteme de adını veren Renk Pınarı, ilk kalite belgesi, ilk PTFE katkılı boya, ilk nanoteknolojik boya, ilk hybrid teknolojili boya, ilk ar-ge merkezi belgesi gibi pek çok ilki sektöre kazandırdık. + Yurt dışında faaliyet gösteriyor musunuz? Gösteriyorsanız nerelerde, neler yapıyorsunuz? Rusya, Romanya ve Mısır’da üretim ve satış bundan sonra da sürdürmek. Markamızla olarak faaliyet gösteriyoruz. Bu üç ülke, yurt özdeşleşen ‘yenilik’ kavramını yaygınlaştırdışı büyüme hedeflerimizi gösteren önemli mak. merkezler. DYO olarak 80’li yıllardan iti- + İş hayatında başarılı olmanın en önemli üç baren başta Ortadoğu olmak üzere Avrupa, maddesi size göre nedir? Türk Cumhuriyetleri, Rusya ve Afrika’ya Doğru yerde ve zamanda risk almayı bilmek, ihracat yapıyoruz. DYO markası, Mısır, iyi bir ekiple çalışmak ve güven kazanmak. Suudi Arabistan, Rusya Federasyonu, İran, Öngörülü olmak da başarıda etkili bir faktör. Romanya, Balkanlar, Türk Cum+ Yoğun iş hayatının stresiyle mücahuriyetleri, Azerbaycan, Suriye ve 58 yıllık marka dele etmek için ne yapıyorsunuz? Irak’ta bilinen bir marka. Doğu BİNin üzerinde Aileme ve kendime zaman ayırAvrupa, Rusya Federasyonu çalışan maya gayret ediyorum. Deniz ve Orta Asya, Kuzey ve Orta 40’tan fazla ve yelken en büyük tutkum. Afrika, gelecek hedeflerimizde ülkeye ihracat + Markalaşma sürecinde, marönemli yere sahip. kanızı benzerlerinden farklı kılan, + Yeni hedefleriniz neler? ön plana çıkaran özelliklerin neler olduYaptığımız son araştırmalar müşteğunu düşünüyorsunuz? rilerimizin yüzde 97’sinin şirketimizden memnun olduğunu ortaya koydu. Müşteri Bir markayı yaratmak kadar uzun yıllar dememnuniyetinin sağlanması önem verdiği- vamlılığını sağlamak ve ayakta tutmak da zor. DYO, bunu başarmış güçlü bir marka. miz bir konu. DYO son iki yılda, boya sektörü ortalama Markamız, teknoloji ve yenilik alanındaki yüzde 15 büyürken, iki katı büyüme başarı- gücünü uzun yıllardır istikrarlı bir biçimde sını gösterdi. Hedefimiz, büyüme trendimizi sürdürdüğü ar-ge yatırımlarından alıyor. DYO 1954 yılında İzmir Bornova’da kurulan DYO Boya Fabrikaları, sektörde 58 yılı geride bıraktı. İnşaat ve ısı yalıtım sistemleri, sanayi, mobilya, otomotiv ve deniz boyaları alanında faaliyet gösteren DYO, boya sektöründe beş alt sektörde birden üretim yapan tek şirket. Türkiye’de İzmir Çiğli ve Dilovası fabrikalarında üretim yapan DYO’nun Rusya, Romanya ve Mısır pazarlarında da üretim ve satış faaliyetleri bulunuyor. 40’ın üzerinde ülkeye ihracat yapıyor. Toptancı, perakendeci ve uygulamacı bayilerden oluşan geniş bir bayi ağına sahip. İnşaat boyaları alanında, Türkiye’nin çeşitli illerinde bulunan yedi bölge müdürlüğü ve iki bölge şefliği ile pazara hizmet veren DYO, yurt içinde 15 bin satış noktasına ulaşıyor. 97 TÜRKİYE’NİN MARKALARI Özlem Çitçi Efes Türkiye Pazarlama Direktörü Türkiye’de biranın adı Markanın ismi, halka açık, ulusal bir yarışmada belirlendi: ‘Efes’. Sonra ona ‘Pilsen’ eklendi ve İstanbul ile İzmir’deki iki fabrikada üretim başladı. Bugün Avrupa’nın en büyük beşinci ve dünyanın en büyük 12’nci bira üreticisi Efes Pilsen, bugün Türkiye’de biranın adı. + Markanız nasıl doğdu? Kurucularımız İzzet Özilhan ve Kamil Yazıcı, 1949 yılında tanışıyor. O günlerde, İzzet Özilhan, İstanbul Tarlabaşı’nda küçük bir bakkal dükkânı sahibiyken, Kamil Yazıcı, askerlik görevi için İstanbul’da bulunuyor. Tesadüfen başlayan dostlukları, kısa sürede güçlü bir ortaklığa dönüşüyor ve Tahtakale’de ilk iş yerlerini açıyorlar. 1960 yılında Çelik Motor’u kurarak Çekoslovak Skoda ve Jawa markalarının Türkiye distribütörlüğünü alıyorlar. Çekoslovakya (günümüzün Çek Cumhuriyeti) bugün dünyada en çok bira tüketilen ülke. Bu bağlantı, bira üreticiliğine giden yolun başlangıcı oluyor. İki ortak, cesur bir kararla kendi bira fabrikalarını kurmaya karar veriyor ve 1969’da, İstanbul ve İzmir’de iki fabrikada üretime başlanıyor. O günlerde, biranın markasını belirlemek için ulusal bir yarışma açılıp halka danışılıyor. Büyük beğeni toplayarak yarışmayı kazanan ‘Efes’ ismi; ‘Efes Pilsen’ olarak tescilleniyor. Bu, kuruluşundan itibaren tüketici odaklı yaklaşımı benimseyen markamızın doğuş anı. Efes Pil98 sen, adını Türk halkının verdiği, 40 yılı aşkın bir süre önce Türk damak tadı doğrultusunda oluşturulmuş ve bugün Türkiye’de biranın adı olmuş bir marka. İlk gününden bugüne, Türk biraseverleri pek çok farklı bira tadı ile buluşturuyor ve ülkemizde bira kültürünün gelişimini sağlıyor. + Geçmişten bugüne gelirken, en önemli dönüm noktaları neler oldu? Özlem Çitçi Pazarlama kariyerine Türkiye’de Danone’de başladı. Üç yıl Danone İstanbul ofisinde çalıştıktan sonra kıdemli marka yöneticisi olarak Danone’nin New York ofisine transfer oldu. New York’da sekiz yıl kaldı ve Danone bünyesinde pek çok farklı markanın yönetimini gerçekleştirdi. Sonra Pernod Ricard bünyesine katıldı ve önce Malibu, ardından Absolut Original Vodka’nın global pazarlama direktörlüğünü yaptı. Ağustos 2011’de de Efes Pilsen Pazarlama Direktörlüğü görevini üstlendi. Markamıza adını Türk halkının vermesi ve bu yaklaşım, Efes Pilsen’in bugün Türkiye’nin en değerli üç markasından biri olmasının ve onu dünya genelinde 81 ülkede, gururla temsil edebilmesinin altında yatan öz. Yola tüketicileri ile çıkmış ve bugün de onların yanında olan bir markayız. Bunun yanı sıra, 1976 yılında, o dönemki reklam ajansımız Ajans Ada’nın önerdiği ve hâlâ markamızın yanında olan ‘Bira Bu Kapağın Altındadır’ sloganını da dönüm noktaları arasında sayabiliriz. Efes Pilsen’in, hayatın bu kadar içinde ve ona değer katan bir marka olmasında pek çok önemli yatırım ve projenin payı var. Örneğin; Efes Pilsen, başta Efes Pilsen Spor Kulübü olmak üzere, 34 yıl boyunca ülkemizde basketbolun ve sporun en büyük destekçilerinden biri oldu. Yaklaşık 24 yıldır sinemayı, 20 yıldır tiyatroyu, 23 yıldır müziği aralıksız destekliyoruz. Efes Pilsen One Love Festival ve bu yıl 23’üncüsü yapılan Efes Pilsen Blues Festival, hem markamız hem de Türkiye için önemli dönüm noktaları. + Piyasada şu anki durumunuz nedir? Hangi sektörlerde faaliyet gösteriyorsunuz? Efes Pilsen, Türkiye’de biranın adı olmuş, sektörünün lideri ve her 10 biraseverden 7’sinin tercihi olan marka. Ülkemizde üretilen Efes Pilsen’ler, 45 farklı ülkeye direkt ihraç ediliyor. + Yurt dışında faaliyet gösteriyor musunuz? Gösteriyorsanız nerelerde, neler yapıyorsunuz? Efes, Türkiye’nin de içinde bulunduğu Efes Bira Grubu, 16 bira fabrikası, altı malt fabrikası ve bir şerbetçiotu fabrikası ile beş ülkede üretim gerçekleştiriyor. Bölgenin önde gelen bira üreticilerinden biri. Türkiye’nin yanı sıra Rusya, Moldova, Kazakistan ve Gürcistan’da faaliyet gösteriyoruz. Efes Bira Grubu, 35 milyon hektolitre bira ve 254 bin ton şerbetçiotu üretim kapasitesine sahip. Bugün Avrupa’nın en büyük beşinci ve dünyanın en büyük 12’nci bira üreticisiyiz. Efes Pilsen, Türkiye’de + Boşluğu doldurur musunuz? Türkiye’de iş olduğu gibi globalde de grubun lokomotif hayatının daha da ileri gitmesi için …’ya ihtiyaç markası. Yurt dışındaki fabrikalarımızda, var. Türk damak tadına göre oluşturduğumuz ve Öncelikle, özgün ürün ve hizmetler geliş40 yıldır değişmeyen lezzetimizin ana yapısı tirmeye ihtiyaç var. Bu toprakların değerleri korunarak üretim yapılıyor. Fabrikalarımızın ve ihtiyaçları ile oluşmuş ve onu daha ileriye üretim-ihracat faaliyetleri ile 81 farklı ülkede, taşıyacak adımlar atmak önemli. Rekabet Türkiye’yi ve damak tadımızı gururla temsil de, ileriye gitmek konusunda, en az kendi iç dinamikleriniz kadar önem taşıyor. ediyoruz. + Yeni hedefleriniz neler? Tabii ki etik değerleri göz önünde 16 bira, 6 malt, Efes Pilsen lezzeti bugün, Monde bulunduran, sektörün gelişimine 1 şerbetçiotu Selection, ITQi, World Beer destek olacak ve tüketicilerin fabrikası Cup gibi uluslararası platformdoğru ve bilinçli tercihler yap5 ülkede üretim larda kazandığı 11 kalite ve lezmasına yönelik bir rekabetten 34 yıldır Türk zet madalyası ile Türk damak söz ediyoruz. sporunun + Yoğun iş hayatının stresiyle mütadının dünyadaki temsilcisi. destekçisi cadele etmek için ne yapıyorsunuz? Önümüzdeki dönemde Türk bira Benim için iş stresiyle mücadelenin en pazarının gelişmesi ve çeşitlenmesi için iyi yolu spor ve seyahat. Açık havada uzun faaliyetlerimize devam edeceğiz. + İş hayatında başarılı olmanın en önemli üç mesafeler koşuyorum. Ayrıca seyahat etmeyi maddesi size göre nedir? çok seviyorum ve seyahat ettiğim şehirlerde Öncelikle insan odaklı olmak. Bu bakış açısı- de mutlaka koşuyorum. Hatta geçtiğimiz ay nın sinerjiye dönüştürülebilmesi de çok önemli. Stockholm’de bir yarı maraton koştum. Bu ay Bir diğer nokta, kişilerin fark yaratan yönlerini Avrasya Maratonu’nda koşacağım. İşimiz çok ön plana çıkartıp, işlerinde değer yaratması. eğlenceli ve sürekli sosyal hayatın içindeyiz. Bu nedenle iş arkadaşlarımla sık sık keyifli zaman geçirip stres atabiliyoruz. + Markalaşma sürecinde, markanızı benzerlerinden farklı kılan, ön plana çıkaran özelliklerin neler olduğunu düşünüyorsunuz? Efes Pilsen markasını farklılaştıran, tüketicisiyle kurduğu özel ve sağlam bağ, diyebiliriz. Efes Pilsen demek; güven duymak, dostluğu paylaşmak, samimi olmak; tavla oynanan sehpada da, çiçek ekilen saksıda da, çekirdek çitlenen bankta da, sevinçlerde, kederlerde, coşkularda tüketicisinin yanında olmak demek. Bu topraklardan aldığını bu topraklara vermek; tüketicilerinden aldığın güç ve destekle, onu 81 ülkede gururla temsil etmek demek. Efes Pilsen olarak, 1988’den bugüne sinemayı, 1992’den bugüne tiyatroyu, 1989’dan bugüne müziği aralıksız destekliyoruz. Yaklaşık 34 yıl ülkemizde basketbolun ve sporun en büyük destekçilerinden biri olduk. Efes Pilsen One Love Festival ve Efes Pilsen Blues Festival gibi etkinliklerimizle hayata değer katan ve insanların hayatlarını dolduran bir markayız. İşte buradan yola çıkarak “Efes Pilsen, adıyla, tadıyla, geçmişiyle ve geleceğiyle Türkiye’nin dokusunun bir parçasıdır” diyebiliyoruz. Efes Pilsen 1969 yılında üretilmeye başlanan Efes Pilsen, bugün Türkiye’de biranın adı olmuş ve her 10 biraseverden 7’sinin tercihi olan bira. Ülkemizden 45 ülkeye direkt ihraç edilen Efes Pilsen, grubun yurtdışı fabrikalarındaki üretim ve ihracat faaliyetleri de eklendiğinde, 81 ülkede Türk damak tadını temsil ediyor. Uluslararası 11 kalite ve lezzet madalyasına sahip Efes Pilsen, dünyanın önde gelen pazar araştırma ve danışmanlık firmalarından Millward Brown tarafından 2012 yılında, ‘Türkiye’nin En Değerli Üçüncü Markası’ olarak belirlendi. 99 TÜRKİYE’NİN MARKALARI Uğur Kaymak Emsan Genel Müdürü ‘Annemin tenceresi’ unvanı sürüyor İç pazarın yanı sıra Avrupa’da, Türk Cumhuriyetlerinde, Kuzey Afrika’da ve Balkan ülkelerinde ürünlerini satan Emsan, 37 yılda önemli bir yol kat etti. Genel Müdür Uğur Kaymak, Türkiye’de hemen her mutfağa girdiklerini söylüyor. + Şirketiniz nasıl doğdu? Emsan, birkaç girişimcinin Denizli’de 1973 yılında emaye tepsi, tabak ve tencere üretmek ve bunların satışını yapmak amacı ile bir araya gelmeleri ile doğdu. + Geçmişten bugüne gelirken en önemli dönüm noktaları neler oldu? Emsan, önceleri sadece emaye ürünler yapan bir şirketti. Daha sonra paslanmaz çelik tencere üretimine geçti. Yapılan bu üretimin, özellikle ev ziyaretleri ile satılması ve satılan ürünlerin kalitesiyle tüketiciyi tam olarak tatmin etmesi, markaya güveni üst noktalara taşıdı. 2008 yılında yeniden yapılanma sonrası, ürün gamında yapılan değişiklikler, genç nesillerin hedef olarak belirlenmesi, fonksiyonel ve estetiği bir arada sunan ürünlere odaklanılması markaya tercihi artırdı. + Piyasada şu anki durumunuz nedir? Hangi sektörlerde faaliyet gösteriyorsunuz? Emsan, züccaciye sektöründe en çok anılan iki markadan biri. Çelik tencere, yanmaz yapışmaz tencere ve tavalar, düdüklü tencereler le ilgili yapılan tüm tüketici anketlerinde ilk 100 iki sırada yer alıyor. Son dönemde sofra gereçlerinin içinde sayabileceğimiz çatal kaşık takımları ve porselen yemek takımlarındaki ürünleriyle de marka daha fazla bilinir hale geldi. Ürün gamını tamamlamak amacıyla birkaç çeşit küçük ev aletiyle de züccaciye Uğur Kaymak 1955 İstanbul doğumlu. İlk, orta ve lise öğrenimini İzmir’de yaptıktan sonra, lise son sınıfı 1972 yılında burslu olarak ABD’de okudu. Boğaziçi Üniversitesi ve arkasından University of Washington, Endüstri Mühendisliği’nden mezun oldu. 1976 yılından sonra öncelikle otomotiv döküm ve işleme sanayiinde 1986’dan itibaren de çelik tencere sektöründe imalat, pazarlama ve ihracat bölümlerinde çalışmaya başladı. Emsan ile ilk 1991 yılında yolu kesişti. Bu çalışma 1996 yılına kadar sürdü. 2000-2006 yılları arasında bir çalışma dönemi daha geçirdikten sonra 2009 yılında tekrar yönetici olarak görev aldı. sektöründeki gelişmesini sürdürüyor. + Yurt dışında faaliyet gösteriyor musunuz? Gösteriyorsanız nerelerde, neler yapıyorsunuz? Ürünlerimiz yakın coğrafyada yer alan Azerbaycan, İran, Irak, Gürcistan ve Balkan ülkelerinin yanı sıra, Kuzey Afrika’da Mısır ve Cezayir’de; Avrupa’da ise Belçika, Hollanda, Almanya ve Avusturya’da distribütörlerimiz aracılığı ile satılıyor. + Yeni hedefleriniz neler? Hafta içi kısa yürüyüşler yapıyorum. Hafta Öncelikli hedefimiz, yurt içinde pazar payımızı sonları ise ailem ve yakın dostlarımız ile bir artırmak. Bunun için ürün gamımızda, yeni arada geçirdiğim vakitler, farklı lezzet aratrendleri yansıtacak gelişmelere yer vermeyi yışları ve bunları mutfakta deneme çabaları, ve yeni tasarımlarla tüketicinin beğenisini yurt içi ve yurt dışı seyahatleri... Bunlarla kazanmayı hedefliyoruz. Ayrıca yurt iş hayatının stresini bir nebze de olsa dışı pazarımızı da çeşitlendirmek azaltmaya çalışıyorum. + Markalaşma sürecinde, mariçin önümüzdeki dönemde daha 3 mağaza kanızı benzerlerinden farklı kılan, fazla çaba sarf edeceğiz. 910 bayi ön plana çıkaran özelliklerin neler + İş hayatında başarılı olmanın 10 ürün olduğunu düşünüyorsunuz? en önemli üç maddesi size göre kategorisi nedir? Emsan, bizim sektörümüzde Pazardaki gelişmeleri, dolayısı ile hiçbir markada olmadığı kadar rakiplerimizi yakından takip etmek, tüketiciye sıcak gelen ve güven veren tüketici beklentilerini doğru ve zamanında bir konuma sahip. Marka olarak en büyük algılamak ve yeni trendler yarata- avantajımız, ürünlerimizin Türkiye’de bilmek. hemen hemen her mutfağa girmiş olması ve + Boşluğu doldurur musunuz? ‘annemin tenceresi’ gibi bir unvana sahip olTürkiye’de iş hayatının daha da ileri mamız. Bu güveni sağlamak önemli, ancak gitmesi için ...’ya ihtiyaç var. devam ettirmek daha zor ve çok sorumluluk Yeni tasarımlara ve bu tasa- isteyen bir görev. Bir yandan da güncel bekrımların markalaşmasına. lenti ve trendleri takip ederek karşılıyor ol+ Yoğun iş hayatının stresiyle mücadele etmek mamız, bizim rakiplerimiz arasında ön plana için ne yapıyorsunuz? çıkmamızın en önemli sebebi. Emsan Emsan, 1970’li yılların ilk yarısında Denizli’de küçük birikim sahipleri olan hem imalatçı hem de tüccar müteşebbislerin ortak girişimiyle kurulmuş bir şirket. 1990’lı yılların ilk yarısında arka arkaya gelen ekonomik krizler Emsan Şirketler Topluluğu’nu zor durumda bıraktı ve 1999’un sonunda da imalatını durdurdu. 2000- 2007 yıllarında pazarlama faaliyetlerini sürdüren Emsan markası, 2008’in Kasım ayında Karaca Züccaciye’nin ortakları tarafından satın alındı ve yeniden yapılanma süreci başladı. 101 TÜRKİYE’NİN MARKALARI Ergun Özen Garanti Bankası Genel Müdürü İlklerin bankası Türkiye’nin gerçek zamanlı online hizmet sunan ilk çok şubeli özel bankası… İlk kez yurt dışına hisse ihracını gerçekleştiren banka… İnternet ve telefon bankacılığını bir arada sunan ilk Türk bankası… ‘İlk’lerin bankası Garanti, yeni ‘ilk’lere imza atmaya hazırlanıyor. + Şirketiniz nasıl doğdu? Garanti Bankası, 1946 yılında Ankara’da, tüccarlardan oluşan 103 ortağın katılımıyla kuruldu. İlk şubesini 21 Haziran 1946 günü Ankara’da, ikinci şubesini ise İstanbul’da açtı. Banka 1950 yılına kadar faaliyetlerine bir logosu olmadan, müşterilerdeki güven duygusunu pekiştiren ‘Garanti’ adıyla devam etti. İlerleyen yıllarda, Türkiye’de sanayi alanında yaşanan hızlı gelişmelere paralel olarak, Garanti Bankası da kabuk değiştirmeye başladı. Ülkede yaşanan zor günlerin ardından bankaya şans getirecek bir logo arayışına girildi. Birçok inanışa göre yaprakları umudu, inancı, aşkı ve iyi şansı simgeleyen dört yapraklı yoncanın logo olarak kullanılmasına karar verildi. Böylece, Garanti Bankası’nın kurum kimliğinin temelleri şekillendi. + Geçmişten bugüne gelirken, en önemli dönüm noktaları neler oldu? İlki 1983 yılında Doğuş Grubu bünyesine katılması. Doğuş Grubu’na katılmasının ardından banka, 1990 yılında ilk halka arzı, 1993 yılında da Türkiye’de ilk kez yurt dışına hisse ihracını 102 gerçekleştiren kurum oldu. 1996 yılında Garanti Bankası, Osmanlı Bankası’nı satın aldı. 1990’larda bankacılık için rekabet avantajı sağlayan temel faktör, operasyonel verimliliği sağlamaktan geçiyordu. Bu doğrultuda; merkezi operasyon altyapılarına ve internet başta olmak üzere düşük maliyetli dağıtım kanalları yaratmaya dönük teknolojik yatırımlar yaparak yeni müşteri tabanımızı genişlettik. 1997’de in- Ergun Özen 1960 yılında Ankara’da doğdu. 1985 yılında New York Eyalet Üniversitesi Ekonomi Fakültesi’nden mezun oldu. Bankacılığa 1987 yılında Türkiye İş Bankası, Hazine Bölümü’nde başladı. 1992 yılında, Türkiye Garanti Bankası Hazine Birim Müdürlüğü’nde Müdür Yardımcısı olarak göreve başladı. 1993 yılında Hazine Birim Müdürü oldu. 1 Haziran 1995 yılından itibaren Genel Müdür Yardımcılığı görevini sürdürdü. 1 Nisan 2000 tarihinde Genel Müdür oldu ve Yönetim Kurulu Üyeliği’ne atandı. ternet ve telefon bankacılığını bir arada sunan ilk Türk bankası olduk. Aynı yıl, Türkiye’nin gerçek zamanlı online hizmet sunan ilk çok şubeli özel bankası unvanını aldık. 2000’lerin başına geldiğimizde, bankaların müşteri bilgisi toplama, saklama ve işleme yetkinliklerinin artmasıyla birlikte, müşteri beklenti ve ihtiyaçlarını daha iyi anlamaya dönük çabaları hızlandı. Bu şekilde tüm kanallardan daha entegre, daha müşteri odaklı bir hizmet sağlamaya başladık. Sektörde bu anlamda da pek çok ilke imza attık. 2000 yılında, Türkiye’nin ilk çipli ve çok markalı kredi kartı Bonus’u ve Türkiye’nin uçuş mili kazandıran kredi kartı olan Shop&Miles’ı sunduk. 2002 yılında ise Bonus ile Türkiye’nin ilk bankalar arası kart platformunu kurduk. O yıllara ait diğer önemli kilometre taşlarımız ise, 2001 yılında Körfezbank ve Osmanlı Bankası’nın birleşmesinin ardından Osmanlı Bankası ile Garanti Bankası’nın Garanti Bankası bünyesinde birleşmesi ve 2005 yılında General Electric’in, Doğuş Grubu ile yaptığı anlaşma ile Garanti’ye eşit stratejik ortak olması. 2000’lerin ortalarında, CRM sistemlerindeki gelişmeler, bankaların hizmet sunumlarını daha kalabalık kitlelere ulaştırmasını olanaklı kıldı. Bankalara ve bankaların sağladığı fonlara erişim her segmentten tüketici için büyük ölçüde kolaylaştı. Böylece, iş modelimizi satış odaklı hale getirdik. Müşterilerimizin hayatını kolaylaştırarak, nakde ve krediye her yerde ve her zaman erişmelerini sağladık. Bankanın önemli kilometre taşlarından bir diğeri de, 2011’de Garanti Bankası yönetiminde BBVA’nın Doğuş Grubu ile stratejik ortaklığı oldu. BBVA’nın güçlü teknoloji ve inovasyon ile pekiştirilmiş müşteri odaklı iş modelinin Garanti’nin iş modeli ile oldukça örtüşmesi, tecrübe paylaşımı ve iş birliği fırsatları bakımından bankaya birçok anlamda olumlu katkı sağladı. + Piyasada şu anki durumunuz nedir? Hangi sektörlerde faaliyet gösteriyorsunuz? Garanti Bankası olarak, kurumsal, ticari, KOBİ, özel, bireysel ve yatırım bankacılığı dâhil olmak üzere bankacılık sektörünün tüm iş kollarında faaliyet gösteriyoruz. Ayrıca, hayat ve emeklilik, finansal kiralama, faktoring, menkul değerler, portföy yönetimi alanındaki iştiraklerimiz ile de entegre bir finansal hizmetler grubuyuz. 11 milyonun üzerinde müşterinin her tür finansal ihtiyacını en yenilikçi ürün ve hizmetlerle karşılayarak, Haziran 2012 itibarıyla 170 milyar TL kon- üstün teknolojimizle desteklenmiş, müşteri ihtiyaçlarına uygun ve proaktif olarak gesolide aktif büyüklüğe ulaştık. + Yurt dışında faaliyet gösteriyor muliştireceğimiz yeni ürünlerle, zengin sunuz? Gösteriyorsanız nerelerde, ürün portföyümüzü daha da güç928 şube neler yapıyorsunuz? lendirmek diğer bir önceliğimiz. 17 bin 248 Bugün Hollanda, Rusya ve İş yapışımızı daha şeffaf, ürün ve çalışan Romanya’da iştiraklerimiz hizmetlerimizi daha kişiye özel, 11 milyondan ile faaliyet gösteriyoruz. 2010 kanallarımızı her an ulaşılabilir fazla müşteri yılında faaliyetine başlayan işkılarak, tüketicinin yaşamının tirakimiz Garanti Bank SA ile içinde çözümler sunacağız. İş hayatında başarılı olmanın en önemli Romanya’da ilk 10 banka içinde yer alma hedefimize doğru emin adımlarla iler- üç maddesi size göre nedir? liyoruz. Yurt dışındaki iştiraklerimizin yanı Kişisel liderliğin en önemli faktör olduğunu sıra KKTC, Lüksemburg ve Malta’da şubele- düşünüyorum. Kişinin kendini veya ekibini rimiz; Londra, Düsseldorf ve Şangay’da tem- harekete geçirme becerisi çok önemli. Biz, Garanti Bankası olarak, her çalışanımızın silciliklerimiz bulunuyor. + Yeni hedefleriniz neler? kendi işinin lideri olduğuna inanıyoruz. 2013 yılında 30-40 arasında şube açmayı ve Diğer bir faktör ise; yeniliğe ve değişime personel sayısını da bu doğrultuda artırmayı açıklık. Üçüncü bir faktör olarak ise, etkili planlıyoruz. ‘İnovatif ve öncü banka’ olarak iletişimi söyleyebilirim. Boşluğu doldurur musunuz? Türkiye’de iş hayatının daha da ileri gitmesi için …’ya ihtiyaç var. Daha üst düzey kurumsallaşmaya ihtiyaç var. Bu kurumsallaşma sürecinin kurumsal yönetimin dört ana unsuru olan adillik, şeffaflık, sorumluluk ve hesap verebilirlik unsurlarının gözetilerek ilerlemesi ve iş dünyamızın işleyişine daha yoğun şekilde tesir etmesi önemlidir diye düşünüyorum. Yoğun iş hayatının stresiyle mücadele etmek için ne yapıyorsunuz? İhtiyaç duyduğum enerjiyi eşim ve çocuklarımdan alıyorum. Arkadaşlarımla vakit geçirmekten ve fırsat buldukça konserlere gitmekten büyük haz duyuyorum. Markalaşma sürecinde, markanızı benzerlerinden farklı kılan, ön plana çıkaran özelliklerin neler olduğunu düşünüyorsunuz? Biz Garanti Bankası olarak daima geleceğe yatırım yapıyoruz. Sürdürülebilir ve kârlı büyüme yaratmak için çalışıyoruz. Yukarıda da belirttiğim gibi; Garanti markasını rakiplerinden farklı kılan üç temel nokta bulunuyor; taşıdığı müşteri odaklı banka algısı, arkasındaki teknolojik altyapı ve dinamik, iyi eğitimli insan kaynağı. Bu üç temel nokta, artan rekabet ortamında, en değerli markalar arasındaki yerimizi her geçen gün daha da ileriye taşıyor. Ayrıca sosyal sorumluluklarımızı da son derece önemsiyoruz, bizce marka değerinin önemli bir kısmı da topluma farklı yönlerde katkı yapmaktan geçiyor. Eğitime, spora, doğaya, kültür ve sanata destek veriyoruz, sponsorluklarımızın yanı sıra birçok sivil toplum örgütüyle ortak projeler gerçekleştiriyoruz. Garanti Bankası 65 yıllık köklü bir geçmişe sahip olan Garanti Bankası, bugün 90 milyar dolara ulaşan toplam konsolide aktif büyüklüğü ile Türkiye’nin en büyük ikinci özel bankası konumunda. Kurumsal, ticari, KOBİ, özel, bireysel ve yatırım bankacılığı dâhil olmak üzere, bankacılık sektörünün tüm iş kollarında faaliyet gösteren Garanti; hayat ve emeklilik, finansal kiralama, faktoring, menkul değerler, portföy yönetimi ve Hollanda, Rusya ve Romanya’daki uluslararası iştiraklerinin de aralarında bulunduğu sekiz finansal iştiraki ile entegre bir finansal hizmetler grubu. 103 TÜRKİYE’NİN MARKALARI Faruk Güllü Faruk Güllüoğlu Yönetim Kurulu Başkanı Güllüoğlu, franchise ile büyüyor ABD’den Rusya’ya, Ukrayna’dan Portekiz’e kadar birçok ülkede ortaklık ya da franchise sistemiyle ürünlerini satan Faruk Güllüoğlu, 2015 yılında yurt içi ve yurt dışı toplam 200 mağazaya ulaşmayı hedefliyor. + Şirketiniz nasıl doğdu? Baklavacılık serüvenimiz 1871 yılında başladı. İlk mağazamızı Güllüoğlu aile markası çatısı altında açtık. Kısa bir dönem sonra farklılaşmak, edindiğimiz yeni bilgi ve tecrübeleri temsil ettiğimiz kültür ve sanatımıza aktarmak, kendi markamız ile ilerlemek için 1993 yılında Faruk Güllüoğlu markası ile yola devam etmeye karar verdik. + Geçmişten bugüne gelirken, en önemli dönüm noktaları neler oldu? 1995 yılındaki ikinci satış mağazamızı açtıktan sonraki üretim ve satıştaki değişim, büyüme trendinin en keskin virajı oldu. + Piyasada şu anki durumunuz nedir? Hangi sektörlerde faaliyet gösteriyorsunuz? Üç yurt dışı, 27 yurt içi olmak üzere 30 mağazamız ile hizmet veriyoruz. 2010 yılında yeni bir mağazacılık konsepti geliştirerek yeni dünya trendlerine göre, yeni yüzümüz ve yeni mağazacılık markamız ‘Faruk Güllüoğlu İstanbul’ ile müşterilerimize hizmet vermeye başladık. Cafe&Restoran konseptini de bünyesinde bulunduran ‘Faruk Güllüoğlu İstanbul’da tatlı 104 ve kahvaltı çeşitlerinin yanı sıra sektörde ender bulunan hepsi birbirinden özel el yapımı yüzlerce çeşit çikolata, pasta ve sütlü tatlı çeşitleri ile Osmanlı ve dünya mutfaklarından yemek seçenekleri sunuyoruz. ‘Faruk Güllüoğlu Geleneksel’ olarak adlandırdığımız baklavacı konseptimizde ise baklavanın yanı sıra lokum, helva, börek, poğaça çeşitlerimizi sunuyoruz. + Yurt dışında nerelerde faaliyet gösteriyorsunuz? Azerbaycan’da iki, Estonya’da bir şubemiz bulunuyor. Ayrıca yurt dışında ülke dist- Faruk Güllü Aileden gelen 141 yıllık bilgi, deneyim ve iş saygısını titizlikle devam ettirdiği Faruk Güllüoğlu firmasının sahibi. Gaziantep doğumlu. Baklavacılık işine babası Mustafa Güllü’nün ve amcalarının yanında çalışarak başladı. Yıldız Teknik Üniversitesi Fizik Mühendisliği Bölümü’nü kazandı, ama baklavacılığı tercih etti. ribütörlüklerimiz aracılığıyla ürünlerimizi (baklava, lokum, helva, reçel) 35 ülkeye ihraç ediyoruz. Büyümeye devam eden markamızla, bugün 25 ülkeye toplam 350 ton ürün gönderiyoruz. Tüm bu çalışmalarımızın karşılığı olarak ihracatta 2011 yılını 2 milyon dolarlık ciro ile kapatırken, 2012 yılını 3 milyon dolar ile kapatmayı planlıyoruz. + Yeni hedefleriniz neler? Ailede bir ilk olarak ve 141 yıllık bilgi ve deneyim ile franchise sistemine geçiş yaptık. Kısa vadedeki stratejimiz, yurt içindeki franchise’larımızı 2012 yılı sonuna kadar 35 şubeye çıkarmak. Yurt dışında ise, 2012 yılı sonuna kadar uzun zamandır görüşmelerini sürdürdüğümüz bir Ortadoğu ülkesinde ilk anlaşmayı imzalama aşamasındayız. 2013 yılında yine yurt içinde Marmara Bölgesi’ndeki franchise çalışmalarına devam ederken, ikinci bölge olarak da İç Anadolu Bölgesi’ndeki franchise çalışmalarımıza başlamayı planlıyoruz. Franchise mağaza çalışmalarımız kapsamında, birçok ülkeden ve özellikle Ortadoğu’da birkaç ülkeden ciddi teklifler, ortaklık ve master franchise bir ekibe sahip olacaksın, ekibin motivasyotalepleri geliyor. Aralarında Katar, Bahreyn, nunu yüksek tutup, hedeflerini doğru belirBirleşik Arap Emirlikleri gibi ülkeler var. leyeceksin. Yetki vermeyi de bileceksin. Tabii Karşılıklı görüşmelerimiz devam ediyor. öngörünün yüksek olması ve vizyonunun Bunun yanı sıra yine bize yakın damak ta- geniş olması da, başarıyı tetikleyen unsurlar dına sahip Bulgaristan, Romanya ve özel- arasında. likle de Almanya’dan ciddi yatırımcılarla + Boşluğu doldurur musunuz? Türkiye’de iş hayatının daha da ileri gitmesi için ...’ya ihtiyaç görüşüyoruz. 1998 yılından bu yana var. fuarlara katılarak markamızı taİyi bir ekonomi yönetimi ve isnıttığımız Rusya ve Ukrayna da tikrara. hedef pazarlarımız arasında yer 750 çalışan + Yoğun iş hayatının stresiyle alıyor. ABD ve Kanada’dan 30 şube mücadele etmek için ne yapıyorda birlikte çalışma teklifleri 2 marka sunuz? aldık. 2013 yılı sonuna kadar Kendime boş zaman ayırmaya teklifleri değerlendirmeye açık ve çocuklarımla zaman geçirmeye tutuyoruz. Tüm bu çalışmaların çalışıyorum. TV kanallarındaki besonucunda, 2015 yılında yurt içi ve yurt dışı toplam 200 mağazaya ulaşmayı he- ğendiğim, ilgimi çeken film ve dizileri takip ediyorum. Sanat müziği dinliyorum ve vakit defliyoruz. + İş hayatında başarılı olmanın en önemli üç bulursam, benim için çok eğlenceli olan sıra maddesi size göre nedir? gecelerine katılmaya çalışıyorum. Haftada Doğru, dürüst ve çalışkan olmak temel ilkele- birkaç akşam, arkadaşlarımla bir araya gelip iş rim, ama başarılı olmanın önemli unsurlardan haricinde sohbet ortamları oluşturuyoruz. birisi; en iyi bildiğin işi yapacaksın ve sonra iyi + Markalaşma sürecinde, markanızı benzerle- rinden farklı kılan, ön plana çıkaran özelliklerin neler olduğunu düşünüyorsunuz? Türkiye’de 141 yıl ve beş nesildir kalitesinden taviz vermeden, Anadolu’nun Gaziantep şehrinde büyüyüp, hem yurt içinde hem de yurt dışında milyonlarca kişinin kalbine markamızı; baklavayı yerleştirdik, sevdirdik, sahiplendirdik. Yetiştirdiğimiz ustaları, çalışanları ile baklavacılık sektörüne liderlik yaptık. Bunlar bile markamızın hangi noktada olduğu gösteriyor. Faruk Güllüoğlu ‘Faruk Güllüoğlu İstanbul’ cafe&restoran ve ‘Faruk Güllüoğlu Geleneksel’ baklavacı konseptleriyle Faruk Güllüoğlu; sadece geleneksel Türk tatlılarına değil, ayrıca Türk ve dünya mutfağından seçme yemeklerle her kesime hitap ediyor. Franchise sistemi ile büyümeyi devam ettiren Faruk Güllüoğlu, yıllık bin ton üretimi ve yüzde 20’si baklava olmak üzere 25 ülkeye toplam 350 ton ürün ihracatı ile sektörün lider markası konumunda. 105 TÜRKİYE’NİN MARKALARI Tufan Durgunoğlu FMV Işık Okulları Yönetim Kurulu Başkanı Bireye özel eğitim Adını, Atatürk’ün onayı ile ‘Işık’a çeviren Feyziye Mektepleri, okulların salt binalardan oluşmadığı felsefesiyle hareket ederek, ‘bireye özel eğitim’e yatırım yapıyor. + Işık Okulları nasıl doğdu? 1800’lü yılların sonunda Selanik’te yaşayan Türk aileleri çocuklarını eğitecek, onlara gelişme ve yetişme olanağı sağlayacak modern bir Türk okulu arayışı içindeydiler. Bu arayışların sonunda Mustafa Tevfik Efendi tarafından 14 Aralık 1885 tarihinde dört sınıf ve 50 öğrenci ile ‘Feyz-i Sıbyan’ açıldı. Kurulduğu andan itibaren modern bir eğitim anlayışına sahip olan ve yeni eğitim metotları kullanan Feyz-i Sıbyan’a aynı eğitim anlayışına sahip, Atatürk’ün öğretmeni olan Şemsi Efendi de katılmıştır. Balkan Savaşı’nı takiben İstanbul Beyazıt’a, daha sonra da 1923 yılında Teşvikiye’ye taşınan Feyziye Mektepleri, 17 Aralık 1934 tarihinde Ata’mızın da onayı ile kuruluşunun 49’uncu yılında ‘Işık’ adını aldı. + Sektörde şu anki durumunuz nedir? Biz birçok sektöre hayat veren girişimci, birçok alanda keşif yapan bilim adamı, birçok anlaşmaya imza atan iş ve devlet adamı yetiştirmenin verdiği şevkle, kazandığımızı yine tek faaliyet alanımız olan eğitime yatırarak, 106 anaokulundan üniversiteye kadar uzanan süreçte, iyi insan yetiştirerek karanlığı aydınlatmayı görev edinmiş bir eğitim kurumuyuz. + Yurt dışında faaliyet gösteriyor musunuz? Gösteriyorsanız nerelerde, neler yapıyorsunuz? Yurt dışında fiziken faaliyet göstermiyoruz. Ancak çok yakında e-eğitim altyapımız ile eğitime destek amaçlı faaliyet gösteriyor ola- Tufan Durgunoğlu 1945 yılında İstanbul’da doğdu. 1957-1962 yılları arasında FMV Işık Okulları’nda okudu. 1968’te Robert Kolej İnşaat Mühendisliği Bölümü’nü bitirdi. Daha sonra ABD Texas, A&M Üniversitesi Geoteknik Ana Bilim dalında zemin dinamiği konusunda ihtisas yaptı. Sonra ABD’de iki yıl çalıştı. 1971’de STFA Araştırma Şirketi’nde inşaat mühendisi olarak işe girdi. Daha sonra STFA’dan ayrılarak kendi şirketi Geoteknik A.Ş’yi kurdu. Bir dönem Boğaziçi Üniversitesi’nde ve İngiliz High School’da matematik öğretmenliği yaptı. cağız. + Yeni hedefleriniz neler? Öğrencinin kendini keşfetmesini sağlayacak, onun birçok farklı alanı deneyimleyebilmesini mümkün kılacak sistemi birey bazına indirgeyebilmek. Bir nevi ‘mass customization’, yani bireye özel eğitim. Burada hem teknolojik hem de mentorluk altyapı çalışmalarımızı tamamlamak üzereyiz. Biz okulların binalardan oluştuğuna inanmıyoruz. Okul bir entegrasyon vesilesi. Yakın gelecekte fiziki mekânın burada rolü gide- Öz ile kastım, bugün her şeyiyle bu kurum rek azalacak. Mühim olan bireylere, onların yok olsa, sırf bu özden tekrar doğabilir. merak ve öğrenme arzusu doğrultusunda Bizim iş yapış biçimlerimize, işe alımlarımıza, tecrübe fırsatları vermek. Bu fırsatları en tedarikçilerimizle çalışmalarımıza, çocuklara çok mümkün kılan eğitim kurumu olmak yaklaşımımıza yön veren temel üç değerimiz bulunuyor: Merak, farkındalık ve sevgi. arzusundayız. + İş hayatında başarılı olmanın en önemli üç Bizler, herkesin özünde bir iyilik olduğu nokmaddesi size göre nedir? tasından yola çıkıyoruz. Her insanın Heyecan/tutku, sevdiğiniz iş ile uğiçerisinde bir hazine olduğuna inaraşmak, çok çalışmak. nıyoruz. Önemli olan bu hazine10 okul + Boşluğu doldurur musunuz? nin ortaya çıkarılması. Hazine 1 üniversite Türkiye’de iş hayatının daha da ortaya çıktığı andan itibaren ileri gitmesi için …’ya ihtiyaç var. zaten yaptığınızı sevgiyle ya7.500’den fazla öğrenci Samimiyet, farkındalık ve glopıyor, daha çok merak ediyor, bal vizyon. daha çok çalışıyor, fayda sağlıyor + Yoğun iş hayatının stresiyle mücave mutlu oluyorsunuz. İşte bizim dele etmek için ne yapıyorsunuz? markamızın vaadi bu hazinenin keşEski bir Beşiktaş kulübü üyesiyim ve 1957’den finde çocuğa yardımcı olmak. Farkımız bu beri Beşiktaş’ın tüm maçlarını takip ediyo- süreçteki yaklaşımımız. Mesajımız çok net: rum. Ne yaparsan yap, önce iyi insan olarak yap. + Markalaşma sürecinde, markanızı benzerle- Meraklı ol, özünde ol, öğrenmeyi bırakma, rinden farklı kılan, ön plana çıkaran özelliklerin kendin ol, iyilik yap, fayda sağla, samimi ol, neler olduğunu düşünüyorsunuz? dünyada ol, denemekten korkmayarak sevMarkanın özünde iyi insan yetiştirmek var. giyle var ol. FMV Işık Okulları FMV Işık Okulları pek çok ‘ilk’i hayata geçirmiş bir kurum. Cumhuriyetin ilanı ile ilk kez hazırlık sınıflarından itibaren yabancı dil öğreten, henüz resmi okullarda uygulanmadan Arapça ve Farsça’yı programdan çıkarıp yerine felsefe, sosyoloji, mantık, ticaret gibi dersleri koyan, ilk defa cinsiyet farkı gözetmeden karma eğitim yapan FMV Işık Okulları, SokratesCommennius programını Türkiye’ye getiren ilk okullardan biri ve Küresel İlkeler Sözleşmesi’ni imzalayan eğitim kurumu olma özelliğini taşıyor. 107 TÜRKİYE’NİN MARKALARI İsmail Kutlu Gizia Yönetim Kurulu Başkanı Dünya markası olmaya oynuyor Eşarp koleksiyonu ile başladığı yolculuğuna zamanla çanta ve ayakkabıyı da ekledi ve bugün lüks kadın giyim segmentine ulaştı. Yurt dışında da ilgi gören marka, bilinirliğinden ödün vermemeye kararlı, çünkü dünya markası olmak istiyor. + Şirketiniz nasıl doğdu? 1986 yılından itibaren bazı ticari ortaklıklar nezdinde tekstil sektöründe faaliyet gösteriyordum. 2005 yılında ise Türk tekstilini ve Türk modasını dünya çapında en iyi biçimde gösterebilmek için bir marka kurmaya ve bu markanın gelişim sürecine yani kısaca markaya yatırım yapmaya karar verdik. Bu düşünce ile Gizia markası dünyaya geldi. + Geçmişten bugüne gelirken, en önemli dönüm noktaları neler oldu? “Öncelikle Gizia markasının yaratılması en önemli dönüm noktamız” diyebilirim. Böyle bir markanın hedef kitlesi ile buluşması esnasında titizlikle düşünmek ve karar vermek gerekiyor. + Piyasada şu anki durumunuz nedir? Hangi sektörlerde faaliyet gösteriyorsunuz? Gizia, lüks segmentte kadın giyim üreten bir firmadır. Tabii ki zaman içerisinde ürün gamımızı genişlettik, yani çeşitliliğimizi artırdık. Gizia’nın yanı sıra daha genç bir kesime hitap edebilecek 4G by Gizia ismini verdiğimiz markayı yarattık. Bunun dışında çanta ve ayakkabı gibi saraciye ürünlerinin tasarımına ve üre108 timine yöneldik. Ancak bunları markaya ait ürünlerin kombinleri olarak düşündük, yani Gizia’yı bir ayakkabı veya çanta markası gibi konumlandırma hedefimiz olmadı. Özellikle iç pazar ve Ortadoğu pazarı için Gizia eşarp koleksiyonu ile başladığımız yolculuğumuzun büyük ilgi görmesini takiben, Gizia Gold isminde yeni bir line yarattık. + Yurt dışında faaliyet gösteriyor musunuz? Gösteriyorsanız nerelerde, neler yapıyorsunuz? Gizia, son dönemlerde iç pazardaki gücüyle tanınan bir marka olmasına rağmen, dünya çapındaki bilinirliğini Rusya, kuzey ülkeleri ve İsmail Kutlu Malatyalı. Ailesi 1935 yılından bu yana manifaturacılık yapıyor. Ailede hazır giyim sektöründe çalışan ilk birey. 1986’da Kapalıçarşı civarında, 20 metrekareden oluşan ilk mağazasını açtı. Sonrasında birçok ticari ortaklığın içinde bulundu. 2005 yılında Gizia’yı kurdu. Avrupa’da göstermiş olduğu stabil stratejisine ve duruşuna borçludur. Bugün tüm dünyada franchising mağazaları ve corner’ları da sayarsak 400 satış noktası ile takipçileriyle buluşan Gizia, sadece geniş ürün gamı ve ürünlerdeki kalitesiyle adını duyurmuş bir marka olmanın yanı sıra, yarattığı ve kısa sürede fenomen haline gelen Gizia kadını imajıyla da takip edilen ve trendsetter olarak kabul edilen bir marka olmuştur. + Yeni hedefleriniz neler? güven gerekir. Gizia bir dünya markası olmaya Gizia’nın dünya devleriyle dirsek temasında ola- oynuyorsa bunu dile getirebilmek, ancak marbilmesi ve hatta onların önüne geçmesinin bazı kaya olan inanç ve güvenle mümkün olmuştur. olmazsa olmazları olduğunun bilincindeyiz. + Boşluğu doldurur musunuz? Türkiye’de iş haBu kararlı duruşumuz ve marka bilinirliğimiz yatının daha da ileri gitmesi için ...’ya ihtiyaç var. konusunda ödün vermeyen tavrımız nedeniyle, Vizyon sahibi insanlara. bu konuda iyi bir yol aldığımızı düşünüyorum. + Yoğun iş hayatının stresiyle mücadele etmek için ne yapıyorsunuz? Hedefimiz uzun vadede fark ve farkındaBen “Çivi çiviyi söker” deyimine lık yaratan bir dünya markası olarak inanan bir kişiyim. İş hayatının sektördeki yerimizi almak. + İş hayatında başarılı olmanın en yoğun stresiyle yine çok çalışarak 2 marka önemli üç maddesi size göre nedir? mücadele ediyorum. 21 mağaza Kendi adıma konuşmam gere+ Markalaşma sürecinde, mar400 çalışan kanızı benzerlerinden farklı kılan, kirse, öncelikle çalışma disiplini ön plana çıkaran özelliklerin neler gelir. Benim için Gizia markası haolduğunu düşünüyorsunuz? yattaki tüm önceliklerin önüne geçÖncelikle fark yaratan bir tasarım anmiş durumdadır. Ben sadece markama yatırım yapmam gerektiğini düşünüyorum. Bu layışımız var. Gizia’nın tasarım ekibi özellikle yatırım, gerek ülkeme gerekse çalışma arkadaş- yurt dışındaki tüm fuarları takip eder, ancak larıma, yani artık bir aile olarak kabul ettiğim Gizia bünyesinde hiçbir uyarlama göremezGizia ekibine olan borcumdur. Gerek orta va- siniz. Özgün tasarımların ihtiyaçlarını karşıdede gerekse uzun vadede bir firma sahibinin lamak için tasarım ekibimize geniş imkânlar en iyi sonuçları alabileceği yer markaya yapılan sunuyoruz. Bizim ürünlerimizin yaratım süreyatırımdır. Son olarak ise başarılı olmak için öz- cinde asla bütçe kısıtlamaları yoktur. Tasarım ekibimiz, tercih edilen kumaştan giysi üzerinde yer alacak aksesuarlara kadar tamamen özgürdür. Swarovski taşların, İtalya’nın Como kentinde Gizia için özel olarak Gizia imzasıyla üretilen kumaşların kullanıldığı tasarımlardan bahsediyorum. Fermuar elciklerine kadar tasarım ekibimizin kreatif dünyasından çıkar her detay. Bunun dışında Gizia, uluslararası kalite kontrol standartlarının bile altında üretim yapar. Avrupa’da kabul edilen standart yüzde 5 oranında hatalı ürünün kabul edilebilir olduğu yönündedir, ancak Gizia ürünlerinde bu oran binde beşlere çekilmiş durumdadır. Ayrıca hızlı ve eksiksiz teslimatlarımızla alıcılar nezdinde göz dolduran bir hizmet veriyoruz. Gizia Uzun süre iç pazarda varlık göstermedi, ama bu Gizia’nın bilinçli bir politikasıydı. Çünkü ‘Gizia için kendi doğduğu topraklara bir dünya markası olarak girmesi’ yönünde bir strateji belirlenmişti. 2012 yılında bunu başardığı söylenebilir. 109 TÜRKİYE’NİN MARKALARI Harika Güral Güral Porselen Yönetim Kurulu Üyesi Krizlerin büyüttüğü marka Daha çok iç pazara yönelmişken 1994, 1999 ve 2001 ekonomik krizleri sonrası, stratejisini değiştirerek yurt dışına açıldı. Bugün ABD ve Avrupa başta olmak üzere birçok ülkeye Güral Porselen ürünlerini satıyor. Felsefesi ‘markada güven’. + Şirketiniz nasıl doğdu? 1989 yılında kuruldu ve hızla büyüdü. Bugün, 75 bin metrekaresi kapalı olmak üzere, 275 bin metrekare alan üzerinde üretim yapan ve ürünlerimizi 52 ayrı ülkeye ihraç eden bir firmayız. Güral Porselen’in kalitesi, TSE ve ISO 9001 Kalite Güvence Standartı ile tescillendi. Başarıya endeksli şirket politikalarımız ve gerçekleştirdiğimiz önemli yatırımlarla, globalleşen dünyada ülkemizi başarıyla temsil ediyoruz. + Geçmişten bugüne gelirken, en önemli dönüm noktaları neler oldu? Başarılı Avrupa firmalarına baktığımızda kuruluşlarının 1700’lü, 1800’lü yıllara uzandığını görüyoruz. Halbuki bizim Cumhuriyetimiz henüz 89 yaşında. Biz Türkiye olarak kısa zamanda çok yol aldık. Güral Porselen olarak ilk büyük sınavımızı 1994 yılındaki krizde, döviz bir anda fırlayınca verdik. O dönemde pek çok firma vadeli satıştan nakit satışa geçtiği halde, biz büyük bir risk alıp vadeli satışa devam ettik. İkinci büyük sınavımızı 2001 yılında yine 110 döviz kurlarının ani fırlaması ile verdik. Bu dönemde, büyük oranda iç piyasaya çalışıyorduk. Ülkemizi derinden etkileyen 2001 krizi bize, kendimizi değerlendirip yenilenme fırsatı sundu. Dış pazar bizim satışlarımızın yüzde 15-20’sini oluştururken, radikal bir karar alarak kapasitemizin neredeyse yarısını dış pazarlara yönlendirdik. Avrupalı ve ABD’li firmalarla uzun vadeli ve sağlam işbirliklerimizin başlangıcı yine o dönemlere rastlıyor. Bizim yemek takımı ürünlerimiz ile Avrupa’nınki farklı. Bu durum bizi Avrupa ve ABD için farklı otel Harika Güral 1979 Kütahya doğumlu. İlk, orta ve lise eğitimini Kütahya’da tamamladı. 2001 yılında İstanbul Bilgi Üniversitesi İngilizce İşletme Bölümü’nden mezun olduktan sonra, İstanbul Üniversitesi İşletme Fakültesi’nde işletme ‘master’ı yaptı. Ardından New York Üniversitesi’nde işletme ve sanat tarihi üzerine eğitim aldı. grupları yaratmaya itti. Williams & Sonoma, Ikea, Creta & Barrel, Alessi, Guy de Grenne gibi pek çok firma için (private labelling) fason üretim yapıyoruz. Şimdi fason üretim miktarımız azaldı, Avrupa ve ABD’de Güral Porselen markasını rahatlıkla satıyoruz. Avrupa firmaları ile sağlam iş birliğimiz bize dünya mutfaklarının kapılarını açtı. Hint yemeği mutlaka baharatlıdır, bunun için çok bölmeli tabaklar geliştirdik. Türk yemeği suludur, bunun için derin hazneli tabaklar istenir. Fransız yemekleri sosludur, çeşitli boyutlarda sosluklar iste- nir. Gastronomi sektörüne yön veren firma yılında ‘ev grubu’, 2010 yılında ‘otel grubu’ haline geldik. Üçüncü büyük sınavımızı 2005 çatal-bıçak setlerimizi piyasaya sunduk. yılında ucuz porselenin ülkemize girmesinin + İş hayatında başarılı olmanın en önemli üç maddesi nedir? yolu açıldığında verdik. + Hangi sektörlerde faaliyet gösteriyorsunuz? Her şeyden önce kendime uzun vadede sürdüVitrifiye, seramik, porselen, çelik, ambalaj, tu- rülebilir bir hedef belirlerim. Plansız programsız rizm, madencilik, enerji sektörlerinde... çalışıldığında, başarının kısa vadeli olacağına + Yurt dışında nerede, neler yapıyorsunuz? inanıyorum. Bu sebeple IQ’sunun yanında Avrupa Birliği genel olarak yüksek EQ’ya sahip, ‘ben’ yerine ‘biz’ Türkiye’nin en değerli pazarıdiyebilen takım oyuncuları ile çalı10 bin çalışan dır. Güral olarak bugüne kadar şırım. Son olarak ön yargılı olma37 mağaza bizim en büyük pazarlarımız dan, karşımdakini dinlerim. + Boşluğu doldurur musunuz? İtalya, İspanya, Almanya gibi 8 bölge müdürlüğü Türkiye’de iş hayatının daha da gelişmiş AB ülkeleri idi. Bu yıl 4 bin ileri gitmesi için …’ya ihtiyaç var. İtalya pazarı yüzde 20 oranında züccaciyeci ‘Ara’ eleman olarak çalışacak teknik daraldı. Bu da bizi alternatif pazar lise mezunlarının daha donanımlı olmaarayışlarına itti. Eski Sovyet ülkeleri, sına, daha fazla girişimciye, iş hayatında varlık Irak, Kuzey Afrika bizim için umut veriyor. + Yeni hedefleriniz neler? göstermek isteyen daha çok kadına. Porselende ithalat yolu açılınca, asıl işi çelik + Yoğun iş hayatının stresi ile baş etmek için olan firmalar da porselen yemek takımı sektö- ne yapıyorsunuz? rüne girdi. Biz de “Neden çelikçi olmayalım?” Seyahatlerim sırasında bol bol kitap okuyodedik ve araştırmaya başladık. Sonuçta yıllarca rum. İstanbul’daysam yüzüyorum. Zamanım dünyanın en iyi çelik firmaları ile çalıştık. 2008 varsa, hocamla Mixed Marshall Arts grubun- dan Muai Thai yapıyorum. + Markalaşma sürecinde markanızı diğerlerinden farklı kılan, öne çıkaran özellikler nelerdir? Başarının sırrı, ‘güven ve sözünün arkasında durmak’tadır. 22 yıl önce, kızı ilkokula başladığında, çeyizi olur diye aldığı yemek takımını değiştirmek isteyen müşterimizin isteğini hemen yerine getirdik. 12 yıl önce aldığı setin kırılan parçalarının yenilenmesini isteyen müşterimizi de geri çevirmedik. Sizi diğerlerinden ayıran, öne çıkaran en önemli gösterge, taklit edilmenizdir. Size benzer işler yapan firmalar oluşunca bilin ki doğru yoldasınız. Güral Porselen 1976 yılında kurulan Kütahya Porselen’in yüzde 76 hissesi Güral Porselen’e ait. Kütahya Porselen’i işletirken elde ettikleri deneyimlerle, daha yeni ve ileri teknoloji ile daha iyisini yapmak için yüzde 100 Güral Ailesi’ne ait olan Güral Porselen kuruldu. 111 TÜRKİYE’NİN MARKALARI Enis Gürel Güral Vit Satış ve Pazarlama Müdürü Önemli olan sağlık Dört kıtada, 42 ülkeye ihracat yapan Güral Vit, her zaman daha iyiye, daha kaliteli ürüne odaklanıyor. “Önce sağlık” diyerek, müşteri memnuniyetini artırıyor. + Şirketiniz nasıl doğdu? Güral Porselen’in de kurucusu İsmet Güral tarafından 1995 yılında kuruldu. Güral Vit, modern tesisleriyle ve işinin uzmanı, deneyimli, dimanik kadroları bir araya getirerek (banyo, lavabo, saglık gereçleri) ihtiyaçlarını karşılayacak güçlü bir kaynak oluşturdu. + Geçmişten bugüne gelirken, en önemli dönüm noktaları neler oldu? Ekonomik krizin yaşandığı 2001 yılında yurt dışı pazarlarına yönelerek, üretimimizin büyük kısmını, ağırlıklı olarak Avrupa pazarlarına satmaya başladık. Bizim dönüm noktalarımızdan biri, 2012 yılında 58 ülkeden, bin 800 firmanın 4 bin 515 ürün ile katıldığı ‘Red Dot Design’ uluslararası tasarım yarışmasında ürün tasarımı dalında aldığımız ödüldür. Bizimle aynı anda ödül alan firmalardan biri ‘Carrera 911’ ile Porche Desing’dir. Dünya çapında tanınan ve başarısını kanıtlamış büyük firmalarla aynı anda ödül alıp ülkemize getirmek, bizim için büyük bir gurur kaynağı oldu. + Piyasada şu anki durumunuz nedir? Hangi sektörlerde faaliyet gösteriyorsunuz? 112 Seramik sağlık gereçleri alanında, üretim kapasitesi, satış cirosu, yurt içi ve yurt dışındaki pazarlama ağı olarak önde gelen firmalar arasında yer alıyoruz. Türkiye’nin her şehrinde toptan ve perakendede potansiyeli en yüksek, ticari sicili düzgün, alanında uzman Güral Vit markamızın değerlerine sahip çıkan bayilerimizle, güçlü Enis Gürel 1972 Karabük doğumlu. İlk ve orta öğrenimini Karabük’te, Liseyi İstanbul Maçka Anadolu Gazetecilik Lisesi’nde tamamladı. Anadolu Üniversitesi Kütahya İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi İşletme Bölümü mezunu. 1996 yılında beri Güral Şirketler Grubu’nda çalışıyor. Şirkette ilk görevi Güral Porselen Muhasebe bölümünde oldu. 2000 yılında Güral Vit İzmir Bölge Satış Temsilciliği’ne getirildi. 2005 itibariyle İzmir Bölge Müdürü olarak görev yaptı. 2008 yılında Ege Akdeniz Batı Marmara Bölgeler Müdürlüğü’ne atandı. 2012 Ocak ayından itibaren Güral Vit Satış ve Pazarlama Müdürü olarak görevini sürdürüyor. bir dağıtım kanalına sahibiz. Bununla beraber son yıllarda başlayan yapı marketlerle çalışmalarımızı faal şekilde sürdürüyoruz. Vitrifiye sektöründeki arz fazlasına ve yoğun rekabete rağmen, kaliteli üretimimiz, geniş ürün portföyümüz, profesyonel, genç, dinamik ekibimiz ile müşteri memnuniyetini hedefleyerek, 2011 yılına göre pazar payımızı artırdık. Gürallar Grubu olarak, porselen, enerji, turizm, makine, maden sektörlerinde de faaliyet gösteriyoruz. + Yurt dışında nerelerde faaliyet gösteriyorsunuz? Dört kıtada, 42 ülkeye ihracat yapıyoruz. Büyük Britanya, Fransa, Avustralya ve Hollanda başta olmak üzere, diğer Avrupa ülkeleri, Ortadoğu, Kuzey Afrika, Körfez ülkeleri ve Hindistan’da faaliyet gösteriyoruz. Pazar odaklı tasarımlarımız, servis kalitemiz, Fransa NF, Avustralya Watermark, Hollanda KIWA gibi uluslararası sertifikalarla belgelenmiş ürün kalitemiz ile birçok pazarda uzun soluklu iş birliklerine imza atıyoruz. + Yeni hedefleriniz neler? Yenilikçi tasarımlarla kaliteli ürünler yapmak ve sağlığı ön plana çıkararak müşteri memnu- leri dolu dolu ve kaliteli geçiriyorum. İyimser, niyetini her zaman daha da yükseklere taşımak ve esprili olmayı ihmal etmiyorum. İşime konarzusundayız. Müşterilerimize komple banyo santre olarak zamanımı iyi kullanmaya ve plançözümleri sunmayı hedefliyoruz. Bu bağlamda lamaya önem veriyorum. armatür, banyo dolapları, banyo aksesuarları ve + Markalaşma sürecinde, markanızı benzerletamamlayıcı ürünlerle tüm tüketici gruplarına rinden farklı kılan, ön plana çıkaran özelliklerin hitap edecek, geniş bir ürün gamı geliştirmeyi neler olduğunu düşünüyorsunuz? Porselenden gelen tecrübemizle, farklı beyaz planlıyoruz. + İş hayatında başarılı olmanın en rengimiz ve dekor çeşitlerimizle görsel önemli üç maddesi size göre nedir? olarak fark yaratıyoruz. Asıl farkımız 300 bayi Başarının en büyük sırrı, işin bizise, Red Dot tasarım ödüllü yeni 5 sektörde zat içinde olmaktır. Tarafsız olarak nesil ürünümüz WC Health. Tafaaliyet insanları dinlemek, yapıcı eleştisarımda; fonksiyonellik, görsellik 10 bin kişiye riye açık olup yakıcı, yıkıcı eleştirve estetiğin yanında, sağlığı da ön istihdam lerle tarumar olmadan yola devam plana çıkararak, içgüdüsel duruşu etmek gerekir. Başarılı insan dışarıdan konforlu hale getiren WC Health’i motive edilmeyi beklemez, kendi kendini tasarladık. Güral Vit, WC Health ile dünmotive eder. İnsan ilişkilerini iyi yönetir. yanın en prestijli tasarım ödüllerinden Red Dot + Türkiye’de iş hayatının daha da ileri gitmesi Design Award’ı aldı. Ürünümüz, Almanya’nın için …’ya ihtiyaç var. Essen şehrinde Red Dot Tasarım Müzesi’nde ‘Eğitim, inovasyon ve markalaşmaya. dünyanın en iyi tasarımları arasında sergileniyor. + Yoğun iş hayatının stresiyle mücadele etmek Birçok evde kullanılmaya başlanan WC Health, için ne yapıyorsunuz? Türkiye ve yurt dışındaki showroomlarda sergileEşime, çocuklarıma zaman ayırarak, bu süre- niyor ve yurt dışı fuarlarımızda da ilgi görüyor. Güral Vit Güral Vitrifiye, faaliyetlerine 1995 yılında başladı. Mayıs 1996’da TSE, Ağustos 1999’da da ISO-9001 kalite belgelerini alarak hizmetlerini çeşitlendirdi. Güral Vitrifiye, üstün kalitesinin yanı sıra, ürünlerin tasarımında da seçkin bir beğeni anlayışını yansıtıyor. 113 TÜRKİYE’NİN MARKALARI Nazım Ekren İstanbul Ticaret Üniversitesi Rektörü Küresel girişimci yetiştiriyor 2012- 2013 akademik yılına yeni kampüs ve bölümlerle giren İstanbul Ticaret Üniversitesi, kısa zamanda oluşturduğu fakülteler, bölümler ve programlarla büyüyerek ekonomide, ticarette ve hizmetler sektöründe nitelikli insan sermayesi oluşturulmasına büyük katkı sağlıyor. İstanbul Ticaret Odası’nın (İTO) prestij, kurumsal-sosyal sorumluluk projesi olan İstanbul Ticaret Üniversitesi, 11’inci yılını geride bırakarak olgunluk dönemine girdi. Dünyanın önde gelen odalarından birisinin kurduğu üniversite olma özelliğini taşıyan İstanbul Ticaret, kuruluş temellerinin atıldığı İTO için gözbebeği kadar önemli. Rektör Prof. Dr. Nazım Ekren, üniversitenin temel amacından söz ederken; “Eğitim düzeyi, bilimsel araştırma ve yayınları, kültür ve sanat faaliyetleriyle küresel ölçekte çağdaş eğitim ve araştırma yapmak, bunun doğal sonucu olarak da ülkemizin ve dünyanın önde gelen yükseköğretim kurumları arasında yer almaktır. Bu yaklaşım, üniversitemiz 2001 yılında kurulurken ortaya konulmuş önemli bir amaçtı” diyor. Teorik ve uygulama derslerine öncelik veren, seçimlik dersler yolu ile öğrencinin ihtiyacı olan bilgi ve donanımı sağlayan, ulusal kimliğini koruyarak, küresel ölçekte rekabet edebilecek donanıma sahip bireyler yetiştirmeyi hedefleyen İstanbul Ticaret Üniversitesi, uluslararası platformda da adından söz ettirme kararlılığında. 114 + Üniversiteniz için önemli dönüm noktaları neler oldu? Üniversitemiz, 130 yıllık tarihi geçmişe sahip, dünyanın saygın kuruluşlarından İstanbul Ticaret Odası’nın bir prestij projesidir, bir sosyal sorumluluk projesidir. İTO Eğitim ve Sosyal Hizmetler Vakfı tarafından 2001 yılında kurulmuştur ve Türkiye’nin ilk vakıf üniversitelerinden birisidir. Sektörel ihtiyaçlara uygun çözümler üreten iş dünyasına yakın olması, Üniversitede hizmet veren rektörler Ticaret Üniversitesi kurma düşüncesi üniversitenin ilk mütevelli heyet üyelerinden, İstanbul Ticaret Odası Genel Sekreteri rahmetli Prof. Dr. İsmail Özarslan tarafından ortaya atılmıştır. İlk rektörü Prof. Dr. A. Sait Sevgener: 2001- 2005 Prof. Dr. Ahmet Hayri Durmuş (vekil): 2006 Prof. Dr. Ateş Vuran: 2006 -2009 Prof. Dr. Sabri Orman: 2009 - 2011 Prof. Dr. Yücel Oğurlu (vekil): 2011 Prof. Dr. Nazım Ekren: 2011 - üniversitemizin başta gelen ayrıcalıklarından birisidir. Kurulduğu günden bugüne yaklaşık 90 kat büyüyen üniversitemizin kampüslerinin şehrin merkezinde bulunması, akademik kadrosundan gelen güç, uluslararası projelerde yer alması, başarıyı destekleyen öğrenci merkezli uluslararası niteliklere sahip olması olgunlaşma sürecine girilmesine büyük katkı sağlayan belli başlı özellikleridir. Bu özelliklerin geçtiğimiz 11 yıl içerisinde hayat bulması birer dönüm noktasıdır. + Hedeflerinizi sıralar mısınız? Üniversitemizin kuruluşunda çok somut bir hedef belirlenmişti; küresel eğitim ve öğretim programları uygulayarak çağdaş ve uygulamalı bilişim ve becerilerin gelişimini sağlamak. Politika ve stratejilerimize bu hedef yön vermektedir. Evrensel ve yüksek öğretimi izleyen bir üniversite olmak için çalışıyoruz. Küresel rekabete uygun bir yapılanmaya sahip olabilmek için hem akademik hem de idari kadrolarda yeniden yapılanmayı başlattık. Özellikle Ticaret Üniversitesi olduğumuz için de, akademi ve iş dünyasının ihtiyaçlarını gözeten bir yapıyı da bu dönemde biraz daha güçlendirmeye özen göstereceğiz. Kurumsal temelimizi daha güçlendiriyoruz. Analitik düşünceyi teşvik eden eğitim ve öğretim yapmayı bu akademik dönemle birlikte planlıyoruz. + Uluslararası bir üniversite olmak için neler yapıyorsunuz? 12’nci yılında olgunluk dönemine gelmiş, bir değişim-dönüşüm sürecinde bulunan bir üniversiteyiz. Güçlü bir akademik yapımız var. 285 öğretim elemanı orta ölçekli bir üniversite için önemli bir aktiftir. Üniversitemizin geleceğini şekillendirecek iyi bir kadro oluşturduk. Evrensel eğitim ve öğretim çerçevesine sahibiz. Yeni bir müfredat programı hazırladık. Öğrenci dostu bir yüksek öğretim yapıyoruz. Öğrencilerimiz hem İTO ile yaptığımız protokol hem de uygulamalı dersler çerçevesinde mezun olduktan sonra arzu ettikleri iş yerlerinde kolayca istihdam edilecekleri bir donanıma sahip olacaklar. Mühendislik Fakültesi bünyesinde koyduğumuz Girişimcilik ve Proje Analizi adlı seçmeli ders ile öğrencilerimizin KOSGEB’de yapılan eğitimi almış oldukları varsayılarak, projelerinin otomatik finansmanını sağlayacak bir süreci de başlatmış olacağız. Piyasa ve toplum odaklı bir üniversiteyiz. Çünkü Ticaret Üniversitesi olmak demek, iş dünyası ile çok yakın ilişkisi olması gereken bir üniversite konsepti ve topluma da sosyal sorumluluk çerçevesinde bilgi birikimimizi, tecrübemizi de aktarmak demektir. İstanbul Ticaret Üniversitesi, Avrupa Birliği’nden yedi ülkenin katıldığı bir proje yarışmasında, Türkiye’den seçilen iki girişimci üniversiteden birisi olmuştur. Girişimcilik pilot uygulaması da devam etmektedir. Öğrencilerimizin yetkinliğini artırmayı amaçlıyoruz. Ülkemizin rekabet edebilir konuma gelmesine destek verebilmek için kurumsal rekabet adı verdiğimiz şirketlerimize de destek vermek istiyoruz. Burada İTO ile imzaladığımız protokol ve kurduğumuz Üniversite - İş Dünyası Araştırma ve Uygulama Merkezi ile bu süreci hızlandıracağız. Üniversitemize önemli bir farklılık sağlayacak olan üniversitemizin isminden de gelen ticaretle ilgili ön lisans, lisans ve lisansüstü akademik Fakülteler Fen Edebiyat Fakültesi Ticari Bilimler Fakültesi Hukuk Fakültesi İletişim Fakültesi Mühendislik ve Tasarım Fakültesi Uygulamalı Bilimler Fakültesi Meslek Yüksekokulu yapıyı yeniden güçlendiriyoruz. Erasmus ve Uluslararası Ofisimizi yeniden güçlendireceğiz. Özellikle Uzakdoğu, Ortadoğu, Avrupa, Afrika ve ABD’deki üniversitelerle bağlantı kuracak dil bilen elemanları çok kısa süre içinde hizmete başlatacağız. + Diğer üniversitelerde bulunmayan belli başlı farklılıklarınız neler? Üç enstitümüz bulunmakta. Bunlar sosyal bilimler, fen bilimleri ve hiçbir üniversitede bulunmayan Dış Ticaret Enstitüsü. Uluslararası işbirliklerinin yapıldığı bu enstitüde, dış ticaretle ilgili alanlarda ve konularda lisansüstü eğitim ve öğretim programları uygulanacak. Uygulama ve Araştırma Merkezi sayısı, üçten altıya yükseldi. Yeni merkezlerimiz Türkiye’de bir ilk özelliğini taşıyor: Ekonomi ve Finans Uygulama ve Araştırma Merkezi: Türkiye’nin ihtiyacı olan dünyada ve ülkemizde yayınlanan bütün verileri, gelişmeleri izleyecek, yorumlayacak ve değerlendirmeye başlayacak. İtibar ve Derecelendirme Uygulama ve Araştırma Merkezi: Önce Türkiye’de, bilgi ve birikimimiz oluştuğunda da komşu ülkeler için bireylerin, şirketlerin ve devletlerin itibarını ölçecek bir mekanizma kuracağız. ‘Üniversite - İş Dünyası İlişkileri Uygulama ve Araştırma Merkezi: Merkezde, üniversite ile iş dünyası arasındaki ilişkilerde klasiğin dışına çıkılarak yeni nesil ilişki biçimini ortaya koyulması hedefleniyor. Bir başka önemli mekanizmamız da Teknopark- İstanbul olacak. Kurucu ortağı bulunduğumuz, Türkiye’nin en büyük, Avrupa’nın sayılı teknoparklarından birisi olması hedeflenen proje ile teknoloji odaklı projelerin geliştirilip paylaşılmasına imkân sağlanmış olacak. Mühendislik Fakültesi bünyesinde geçen yıl kurulan Mücevherat Mühendisliği bölümünde de, mücevherat alanında bilimsel ve çağdaş teknolojilere dayalı üretimi hedef alan imalat mühendisliği eğitimi verilmektedir. İstanbul Ticaret Üniversitesi Kuruluş: 2001 Mütevelli Heyet Başkanı: Erhan Erken Rektör: Prof. Dr. Nazım Ekren Öğrenci sayısı: 5.330 - Lisansüstü öğrencileri ile: 6.100 İdari personel sayısı: 207 Akademik personel sayısı: 285 Kampüs sayısı: 4 (Eminönü, Üsküdar, Küçükyalı, Sütlüce) Fakülte ve yüksekokullar: 6 fakülte - 1 Meslek Yüksek Okulu Enstitü sayısı: 3 Uygulama Araştırma Merkezi: 6 115 TÜRKİYE’NİN MARKALARI Fatih Karaca Karaca Yönetim Kurulu Üyesi “Her ülkede bir Karaca” “Porselen, çatal bıçak, çelik, cam” derken, tekstil sektörüne de girdi. Konsept mağazacılığa yönelen Karaca, her ülkede bir Karaca mağazası açmayı hedefliyor. Bunun için ilk adımları attı bile. + Şirketiniz nasıl doğdu? 1973 yılında babam ve üç amcam tarafından Eminönü Süleymaniye’de kuruldu. İlk olarak cam işlemeciliği ile başlamışlar. O dönem cam fabrikalarından ürünler işlenmeden geliyormuş, ama tüketici işlemeli ürünleri tercih ediyormuş. Bu açığı görüp işleme üzerine bir atölye kurup, faaliyete geçirmişler. + Geçmişten bugüne gelirken, en önemli dönüm noktaları neler oldu? Üretimimiz 1990 yılında başladı. En önemli gelişme ise 1999 yılında yaşandı. O tarihlerde Türkiye’de porselen üretimi var, ama yurt dışından gelen çok kaliteli Bavyera ve limeyse porselenleri yüksek fiyata satılıyordu. Ailem aynı kalitede üretim yapıp yapamayacaklarını araştırmaya başlıyor. Araştırmalar sonucunda Fransa’nın güneyinde bir fabrika ile anlaşılıyor ve Karaca kendi markasıyla limeyse porselen üretimine başlıyor. Herkes Türkiye’de yabancı markalara fason mal üretimi yaparken biz gidip Fransa’nın en büyük fabrikalarından birine porselen ürettirdik. 2001 yılında ise fabrikayı Tunus’a 116 taşıdık. 2006 yılı ise bizim için yeniden yapılanma dönemi oldu. O zamana kadar alışveriş merkezlerinde dört tane mağazamız vardı, ama çok daha fazla mağaza açma kararı aldık. Aynı zamanda televizyon reklamlarına ve sponsorluklara başladık. + Piyasada şu anki durumunuz nedir? Hangi sektörlerde faaliyet gösteriyorsunuz? Porselen, çatal bıçak, çelik, cam ve tekstil sektörlerinde faaliyet gösteriyoruz. Porselende sektörün lider markalarından biriyiz. Kaliteli, kullanışlı ve trendleri takip eden modeller üretiyoruz. Çatal bıçak, cam ve çelikte yine Fatih Karaca 1982 İstanbul doğumlu. 2004 yılında Bilkent Üniversitesi’nden mezun oldu. 2006’da Universidad de Pompeu Fabra’da MBA’ini tamamladı. Aynı yıl Karaca Perakende ve Pazarlama departmanlarından sorumlu oldu. 2008 yılından bu yana Karaca Yönetim Kurulu Üyesi olarak görevine devam ediyor. liderliğimizi sürdürmekteyiz. Karaca Tekstil ise henüz çok yeni, ancak ev tekstilinde de iddialıyız. Bir numara olmayı hedefliyoruz. + Yurt dışında faaliyet gösteriyor musunuz? Gösteriyorsanız nerelerde, neler yapıyorsunuz? Yurt dışında franchise ile büyüyoruz. 8’i Karşınıza çıkan fırsatları iyi değerlendirebilAzerbaycan’da olmak üzere 16 mağazamız mek. Ailenin deneyim ve tecrübelerinden yavar. Avrupa’da büyümek için yeniden yapı- rarlanmak ve geniş görüşlülük sahibi olmak. lanmaya gidiyoruz. Hollanda merkezli bir + Boşluğu doldurur musunuz? Türkiye’de iş hadağıtım işine gireceğiz. Merkezi orada kurup yatının daha da ileri gitmesi için …’ya ihtiyaç var. Türklerin yoğun yaşadığı yerlerde hızlı bir Meslek liselerinin çoğalmasına. Kalifiye insan gücü boşluğu ancak bu şekilde giderilebilir. şekilde büyümek istiyoruz. + Yeni hedefleriniz neler? + Yoğun iş hayatının stresiyle mücadele etmek için ne yapıyorsunuz? Porselen, çelik ve cam sektörlerinBoş vakitlerimi ailemle geçiriyodeki liderliğimizi sürdürmek isbine yakın rum, seyahat etmeyi seviyorum, tiyoruz. Ankara ve Bursa’daki satış mağazası fırsat bulduğumda ailemle birmağazalarımızı her ile taşıma 5 sektörde likte yurt dışına gidiyorum. planımız var. Bursa’daki mafaaliyet + Markalaşma sürecinde, marğazamızın içinde bir yemek kanızı benzerlerinden farklı kılan, okulu da bulunuyor. Hem ön plana çıkaran özelliklerin neler olprofesyonel hem de hobi amaçlı duğunu düşünüyorsunuz? yemek kursları veriliyor. Müşterimiz ürünleri deneyimleyerek alsın istiyoruz. En önemli özelliğimiz kaliteli ürünleri ulaşıTabii ev tekstilinde bir numara olmayı he- labilir fiyatlara satın alabilmeniz. Karaca sayedefliyoruz. Asıl hedefimiz ise bir dünya sinde artık herkesin evinde bir limages ya da markası yaratmak ve her ülkede bir Karaca fine bone yemek takımı bulunuyor. Örneğin iddialı bir kampanya başlattık. 84 parça Fine mağazası açmak. + İş hayatında başarılı olmanın en önemli üç Bone Porselen Beyaz Altın Serisi’nin yanında maddesi size göre nedir? 91 parça Premium Çatal Bıçak Kaşık seti, deri sandığında hediye. Bu kampanya ile fine bone yemek takımı olmayan kalmayacak. Ya da yenilemek isteyenler bu kampanyanın avantajından faydalanabilecek. Aynı zamanda modayı takip eden bir markayız. Yılın modasına göre desenlerimiz, renklerimiz değişiyor. Müşterilerimize fazla çeşit sunabiliyoruz. 2010 yılında başlattığımız konsept mağazalarımız sayesinde mutfak ihtiyacınızın tümünü tek bir mağazadan karşılayabiliyorsunuz. Karaca 1973 yılında İstanbul’da kurulan Karaca Porselen, mutfak eşyaları sektöründe faaliyet gösteriyor. Porselen ve çelik ürünler olarak iki ana ürün grubu vardır. Çelik ürünleri İstanbul’da Hadımköy fabrikasında, porselen ürünlerini de Fransa’nın Limoges bölgesinden ithal ettiği ham maddelerle Tunus’ta üretiyor. Karaca Porselen 2001 yılında ilk alışveriş mağazasını İstanbul Etiler’deki Akmerkez’de açtı. 117 TÜRKİYE’NİN MARKALARI Emin Dindar Koska Yönetim Kurulu Üyesi 105 yıllık tat Tüm Türkiye’nin yanı sıra birçok ülkede de tanınan bir marka. 2012 içerisinde Riyad ve Dubai’de açılması planlanan mağazalar için toplam 5 milyon TL’lik yatırım öngörülüyor. Sonraki hedef ise Londra ve Paris. + Şirketiniz nasıl doğdu? Koska’nın temelleri 1900’lerin başında Denizli’de ismimi aldığım büyük dedem Hacı Emin Bey tarafından atılmış. Sekiz yıl süren askerliğini Şam’da yapan Emin Bey’in oğlu Halil İbrahim Adil Bey, orada öğrendiği tatlıları askerlik dönüşü Denizli’de babasının dükkânına taşımış ve geliştirmiş. 1931 yılında ailesiyle İstanbul’a göç eden Halil İbrahim Adil Bey, Laleli’deki Koska semtinde bir dükkân açmış ve burada yaptıkları tatlılarla ünlenmeye başlamışlar. “Nereden aldın bu güzel helvayı?” diye sorulduğunda İstanbul’da ‘Koska’daki helvacı’ lafı dolaşır olmuş dillerde. Patentinin de alınmasıyla ‘Koska’daki helvacı’ ‘Koska Helvacısı’ olmuş. + Geçmişten bugüne gelene kadar, en önemli dönüm noktaları neler oldu? 1974 yılında, Topkapı’da kurulan tesislerde fabrikasyon üretime geçilmesi, firmanın en önemli sıçrayışıdır. İkinci önemli dönüm noktası ise; 1980’li yılların başına kadar beraber olan üç kardeşin aralarındaki anlaşmaz118 lık neticesinde ayrılmalarıdır. Bu aşamada babam Mümtaz ve amcam Nevzat Dindar diğer kardeşlerinden ayrı olarak Merter’deki tesislerinde yollarına devam etmişlerdir. O günlerden bu yana sahipleri ve üretimleri tamamen farklı iki Koska bulunmaktadır. Son yıllarda bu durum karışıklıklara neden olduğu için logomuzun içerisinde nazar boncuğunu kullanmaya başladık. + Piyasada şu anki durumunuz nedir? Hangi sektörlerde faaliyet gösteriyorsunuz? Mesleğimizde 105’inci yaşımıza bastık. Bu zaman içerisinde eski usülleri en modern Emin Dindar 1969 yılında İstanbul’da doğdu. Şişli Terakki Lisesi’nden mezun oldu. Sonrasında ABD’nin Boston şehrinde pazarlama eğitimi aldı. 1992 yılında yurt dışı satışlardan sorumlu müdür olarak Koska’da iş hayatına başladı. Halen gruba bağlı beş anonim şirketin yönetim ve icra kurulu üyeliklerini yürütüyor. hale getirerek büyük ilerlemeler kaydettik. Fabrikamız üretim kapasitesi ve kalitesi ile dünya standartlarında entegre bir tesis halini aldı. Mekanik anlamda, sektörümüzde Türkiye’nin en modern ve hijyenik üretim tesislerine sahibiz. Teknolojinin getirdiği imkânlarla kapasitemizi sürekli arırıyoruz. Bulunduğumuz sektörde lider konumundayız. Günlük yaklaşık 50 ton helva, 20 ton reçel ve 10 ton lokum üretim kapasitemiz var. Bu üretimimiz mevcut tüm global kalite standartları içerisinde gerçekleştirilmektedir. HACCP ve ISO kalite belgelerinin yanı sıra, Helal ve Kosher Sertifikası, (hayvansal ürün kullanılmadığına ve çok kapsamlı hijyen üretim yapıldığına dair kalite belgeleri) İslam ve Musevi dinlerinin hassasiyetini koruyan ve bu dinlere mensup olanların ürünlerimizi rahatlıkla tüketmeleri için önemli belgelerdir. Son olarak aldığımız BRC belgesi, sektörümüzde alınabilecek kalite ve hijyen belgelerinin son noktası sayılabilir. + Yurt dışında faaliyet gösteriyor musunuz? Gösteriyorsanız nerelerde neler yapıyorsunuz? 1992’de ABD’de pazarlama eğitimimi ta- dinlemek ve müşterinin düşünce ve ihtiyaçlamamlayıp, şirkette yurt dışı pazarlamadan so- rına çok önem vermek. rumlu yönetici olarak iş hayatıma başladım. + Boşluğu doldurur musunuz? Türkiye’de iş haÖzellikle yurt dışı ayağımızı kuvvetlendir- yatının daha ileri gitmesi için …’ya ihtiyaç var. mek üzere çalışmalar yürüttüm. O zaman, bu Çok çalışmaya. çalışmalara başladığımızda üç bayimiz vardı. + Yoğun iş hayatının stresiyle mücadele etmek Bugün ise yaklaşık 60 ülkede 70 bayiye ulaş- için ne yapıyorsunuz? Fırsat buldukça arkadaşlarım ve ailemle tık. Fakat artık şubeleşme çalışmalarına seyahat ediyorum. Hafta içi düzenli ağırlık vermeyi hedefliyoruz. Aralık spor yapıyorum. Hafta sonları ise 2011’de Cidde’de bir şube açtık. 115 bayi + Yeni hedefleriniz neler? genelde şehir dışında program700 araçlık filo Riyad ve Dubai başta olmak lar yaparak daha iyi dinlenme üzere bölgede mağazalar açimkânı bulmaya çalışıyorum. Yaklaşık 700 çalışan + Markalaşma sürecinde, markamayı planlıyoruz. 2012 içerinızı benzerlerinden farklı kılan, ön sinde Riyad ve Dubai’de açmayı plana çıkaran özelliklerin neler oldutasarladığımız mağazalarımız için ğunu düşünüyorsunuz? toplamda 5 milyon TL’lik yatırım planlıyoruz. Sonraki hedeflerimiz ise Londra ve Markalaşma sürecimizde, geleneksel ürünlerimizi inovatif çözüm ve teknolojiler kullanarak Paris. + İş hayatında başarılı olmanın size göre en tüketicinin karşısına çıkartıyoruz. Örneğin önemli üç maddesi nedir? tahin, pekmez tamamen doğal yöntemlerle Mutlaka hedef koymak ve bu hedefte var gücü- üretiliyor ve tüm besin değeriyle tüketiciye nüzle çalışmak. Çalışma takımını iyi kurmak satılıyor. Ayrıca tahin-pekmez karışımı ‘Süper ve eğitime çok önem vermek. Daima müşteriyi İkili’ ismini verdiğimiz ürünümüz, ar-ge çalış- malarımız sonucu çok pratik bir paketle satışını yapıyoruz. En hijyenik koşullarda üretilen tahin - pekmez karışımını çocuklar beslenme çantalarında taşıyabiliyor ve kapağını açıp kolayca tüketebiliyor. Ayrıca tüketici ‘Fırında Helva’ ürünümüzü paketinden çıkarıp hemen fırına vererek, 15 dakika pişirdikten sonra sıcak helvayı tüketebiliyor. Diyabet hastaları için özel olarak reçel, lokum gibi diyabetik ürünler üretiyoruz. Ürün farklılaştırması için ar-ge çalışmalarımızı devamlı olarak sürdürüyoruz. Koska, var olan organik ürünlere yakın zamanda organik krokan, organik helvayı ekleyerek tüketicinin beğenisine sunacak. Koska Türkiye’nin en büyük helva üreticisi konumunda olan Koska, iç satışlar yanında, dört kıtada 60 ülkeye ihracat yapıyor. AB ülkeleri, ABD ve İngiltere başta olmak üzere, Rusya, İsrail, Arap ülkeleri, İsveç, Danimarka en yoğun ihracatın gerçekleştirdiği ülkeler. 119 TÜRKİYE’NİN MARKALARI Neslihan Sivri Lapitak Marka ve Pazarlama Müdürü Tek kıstas memnuniyet! Birçok ülkeye ihracat yapıyor. Ama Lapitak Marka ve Pazarlama Müdürü Neslihan Sivri, gelinen noktayı yeterli görmüyor. Sivri, “Marka bilinirliğimiz olmasına karşın hâlâ milyonlarca ücretsiz ürün dağıtıyoruz” diyor. Amaç, üründen memnun kalan tüketicinin ikinciye yönelmesi. + Şirketiniz nasıl doğdu? 1963 yılında Eskişehir’de dedem Erol Sivri’nin önderliğinde başlayan kozmetik perakendeciliğimiz, 1993 yılı itibariyle İstanbul’da kozmetik üretim olarak devam etmeye başladı. + Geçmişten bugüne gelirken, en önemli dönüm noktaları neler oldu? Babam Ercan Sivri’nin Eskişehir’den İstanbul’a yerleşmeye karar vererek kozmetik işini üretim olarak devam ettirme kararı, bizim için en önemli dönüm noktası oldu. + Piyasadaki şu anki durumunuz nedir? Hangi sektörlerde faaliyet gösteriyorsunuz? Biz kozmetik krem üreticisiyiz. Lapitak, tüketi120 cinin güvendiği, ödüllü bir marka. Türkiye çapında hemen hemen her eczanede ürünlerimiz satılıyor. Bununla birlikte kuaför ve güzellik salonlarında da ürünlerimiz yer alıyor. + “Ayak bakımı” deyince aklınıza ne geliyor? “Ayak bakımı” deyince aklıma ilk gelen şey ‘ihmal’. Maalesef ayaklarımıza yeterince özen göstermiyoruz. Vücut ağırlığının taşınması sonucunda oluşan fizyolojik değişimler sebebiyle ayaklar dinlenmeye ihtiyaç duyuyor. Yaşın ilerlemesi ve zamanla alınan kilolar da ayakların dinlenme ihtiya- Neslihan Sivri 1986 yılında Eskişehir’de doğdu. İlk ve ortaokul öğrenimini İstanbul’da tamamladıktan sonra Yeditepe Üniversitesi Sanat Yönetimi Bölümü’nden mezun oldu. Halen Pazarlama Müdürü olarak görev yapan Neslihan Sivri, şirket içinde birçok görevde bulundu. cını artırıyor. Bizlere spor ve hareket imkânı sağlayan ayaklarımıza gereken ilgi ve bakımı sağlamamız gerekir. + Yurt dışında faaliyet gösteriyor musunuz? Gösteriyorsanız nerelerde, neler yapıyorsunuz? Yurt dışında birçok ülkeye ihracatımız var, birçok ülkede Lapitak bilinen bir marka olma yolunda ilerliyor. Yurt dışında da dağıtımı ecza depoları ile yapıyoruz. Tabii ki bu çok zor bir süreç. Dubai, İtalya, Rusya gibi ülkelerde yapılan büyük kozmetik fuarlarına katılıp, ürünlerimizin farkını anlatıyoruz. + Yeni hedefleriniz neler? En büyük hedefimiz, Türkiye’de gösterdiğimiz başarıyı yurt dışında da yakalayıp bir dünya markası haline gelmek. + İş hayatında başarılı olmanın en önemli üç maddesi size göre nedir? Başarıyı yakalamak için, üretici iseniz, öncelikle inandığınız ürünü üretmelisiniz. Sonrasında sabırlı, dürüst, sistemli olmak başarının devamlılığını sağlayacaktır. + Boşluğu doldurur musunuz? Türkiye’de iş ha- yatının daha da ileri gitmesi için ... ’ya ihtiyaç var. lerde bulunuyor. Bunlar arasındaki farkı anlataHep tüketmek yerine iyi bir üretici olmaya. bilir misiniz? + Yoğun iş hayatının stresiyle mücadele etmek Eczanelerde satışa sunulan kremlerimiz el için ne yapıyorsunuz? ve ayak sağlığını koruma amaçlı olan Düzenli olarak spor; özellikle pilates ürünlerimizdir. Kuaför serisi 2 marka yapıyorum. Çünkü sporla günün ise bakım amaçlı hazırlanmış tüm stres ve yorgunluğunu ataolup, manikür, pedikür ve Yaklaşık 20 çalışan biliyorum. epilasyon sonrasında kulla+ Markalaşma sürecinde, marnım için uygundur. Ayrıca 50 bin kanızı benzerlerinden farklı kılan, oje sürmeden önce kullanınoktada satış ön plana çıkaran özelliklerin neler labilir, dalgalanma yapmaz ve olduğunu düşünüyorsunuz? ojenin kuruma süresini kısaltır. Biz rastgele değil, kendi inandığımız Hem kuaförün uygulaması için uyve tüketicimizi memnun edecek ürünler gundur hem de tüketici kuaförden satın alıp üretmeye çalışıyoruz. Önem verdiğimiz şey; kendi uygulayabilir. Her iki durumda da el tüketicimizin o an satın aldığı ürün için ve ayaklar nemlenerek ipeksi bir görünüm ödediği para değil, ürünü bittiğinde mem- alır. nun kalarak ikincisini almak istemesidir. + Sektörü düşündüğümüzde, erkeklerin ayak Bu yüzden marka bilinirliğimiz oluşmasına bakımına ilişkin alışverişi yeterli düzeyde mi? rağmen yıllardır milyonlarca bedelsiz tester Maalesef hayır. Erkekler, kadınlara göre dağıttık. Tüketicimiz bedel ödemeden ürü- daha çekingen ve ihmalkârlar. Çoğu zaman nümüzü deneyebilsin, memnun kalırsa satın da vakit darlığını bahane edip ayak bakımını çok ihmal ediyorlar. Bu yüzden onların alsın diye. + Ürünleriniz hem eczanlerde hem de kuaför- alışverişini de kadınlar yapıyor. Lapitak 50 yıldır kozmetik işinde olan Sivri Ailesi 20 yıldan bu yana yoluna Tutku Dış Ticaret ve Kozmetik Ltd. Şti. ile devam ediyor. Bünyesindeki markalar ‘Lapitak’ ve ‘Dermoness’ genellikle eczanelerde ve askeri kantinlerde satılıyor. Eczane, parfümeri mağazaları, market ve güzellik salonlarıyla birlikte Türkiye’de, ecza ve itriyat depoları vasıtasıyla ürünlerini dağıtıyor. Bünyesinde, doktor ve eczane ekibiyle (üretim hariç) yaklaşık 20 kişi çalışıyor. 121 TÜRKİYE’NİN MARKALARI Erhan Boysanoğlu MESA Yönetim Kurulu Başkanı Konutta marka 40 yıldan fazla kurumsal yapı tecrübesine sahip MESA, kendini ‘konutta marka’ olarak tanımlıyor. Bugüne kadar yaklaşık 350 bin kişiye çağdaş yaşam olanakları sunan şirket, önümüzdeki bir yıl içinde 6 milyar TL’yi aşacak sekiz ayrı projeyi hayata geçirecek. + Şirketiniz nasıl doğdu? MESA’nın kuruluşu, 1960’lı yılların ortasına kadar uzanır. O dönem Ankara’da yapılmakta olan Şehirlerarası Otobüs Terminali’nin inşasında birlikte çalışan bir grup yüklenici, ara yüklenici, kontrol grubunu oluşturan mimar, mühendislerin bazıları bir araya geldi ve bu beraberliği sürdürmeyi amaçladılar. Bu idealist grup, daha sonra ‘mesken sanayii’ kelimelerinin ilk hecelerinden ilham alarak, MESA adı altında, 1969 yılında Ankara’da şirketi kurdu. Bu oluşum, çok küçük sermaye birikimleri ile ama daha ziyade yoğun emek sunumu ile sürdürülmeye çalışılan, mimar ve mühendislerin oluşturduğu bir beraberlikti. Para kazanmaktan ziyade, işi iyi yapmayı, sürdürmeyi amaçlayan bir birliktelikti. MESA’nın bu günlere gelmesini sağlayan en büyük sermaye ‘takım ruhu’dur. MESA’nın çok ortaklı yapısına karşın 43 yıllık köklü geçmişi, aslında aile şirketlerinin bile bu kadar uzun ömürlü olmadığı inşaat sektörü için istisnai bir durum. MESA’ya özgün bu özel durum ise 1969 yılında atılan ilk temelin sağlamlığını ve çizilen rotanın ne 122 kadar doğru olduğunun da bir kanıtı. + Geçmişten bugüne gelirken, en önemli dönüm noktaları neler oldu? Çağdaş anlamda site yaşamı, satış sonrası hizmetler, akıllı ve ekolojik binalar, tünel kalıp sisteminin kullanımı ve üretimi, MESA’nın Türkiye’ye getirdiği ilkler arasında yer alıyor. Erhan Boysanoğlu 1947 Ankara doğumlu. 1971’de ODTÜ Mimarlık Fakültesi, Mimarlık Bölümü’nden mezun oldu. 1970 yılında MESA Mesken Sanayii A.Ş.’de mimar olarak çalışmaya başladı. İnşaat müdürü, genel müdür yardımcısı ve yönetim kurulu üyeliği yaptı. Mesa Toplu Konut A.Ş.’de 1994-2001 yılları arasında Yönetim Kurulu Başkanlığı görevinde bulundu. 2002-2006 yılları arasında Türkiye Müteahhitler Birliği Yönetim Kurulu üyeliği de yapan Boysanoğlu, 2006 yılından bu yana Türkiye Müteahhitler Birliği Yüksek Danışma Kurulu üyeliğini sürdürüyor ve MESA Mesken Sanayii A.Ş. Yönetim Kurulu Başkanlığı görevini yürütüyor. Proje bazında ise birçok ‘ilk’ler, ‘en’ler, MESA imzası taşıyor. Bu noktada MESA projeleri, bulundukları bölgede çağdaş yaşamın öncüsü oldu, geleceğini belirledi. Bunun önemli bir örneği, İstanbul-Bahçeşehir. Bir diğer önemli örnek ise Ankara-Eskişehir Yolu. Bununla birlikte Ankara’daki hemen hemen tüm yeni yerleşim bölgelerinde trendleri MESA belirledi. Örneğin; İstanbul istikametinde 1973 yılında yaptığımız Batı Sitesi ile bölge ‘Batı Kent’ olarak gelişti. Ayrıca Gaziosmanpaşa Koza Sokak ve çevresindeki ilk gelişmeler ile altyapı çalışmaları, MESA imzası taşıyor. MESA olarak ilk projeleri yaptığımız bu bölgelerin geleceğini de belirlemiş olduk. Burada yapılan MESA projeleri, bölgelerdeki gelişim için referans noktası oldu. + Piyasada şu anki durumunuz nedir? Hangi sektörlerde faaliyet gösteriyorsunuz? Şirket olarak ilk kez Türkiye’ye getirdiğimiz; inşaatların daha hızlı, daha sağlam ve daha ekonomik üretilmesine olanak sağlayan, ‘büyük proje’ tanımını birkaç yüzden, binlerce konuta çıkaran tünel kalıp sistemleri üretiminde hâlâ dünyada pazar ve teknoloji lideriyiz. Yine imalatta, inşaat mobilyası diye- dışında daha geniş kitlelere ulaştırabilmek yer bileceğimiz, kapı, pencere, dolap gibi unsurları almaktadır. Bu doğrultuda; önümüzdeki bir yıl son teknolojiyle üretiyoruz. Bunların yanı sıra içinde yurt içi ve yurt dışında, toplam büyükhizmet ve turizm sektörlerinde de şirketleri- lükleri 6 milyar TL’yi aşacak sekiz ayrı projeyi mizle faaliyet gösteriyoruz. hayata geçireceğiz. + Yurt dışında faaliyet gösteriyor mu+ İş hayatında başarılı olmanın en sunuz? Gösteriyorsanız nerelerde, önemli üç maddesi size göre nedir? Yaklaşık neler yapıyorsunuz? En önemlisi en iyi becerdiğimiz 5 bin ÇALIŞAN Yurt içinde olduğu gibi yurt takım çalışmasıdır, bunun ya34 Şirket ve dışında da birçok başarılı pronında iyi bir ön hazırlık çalışması. ortaklık 74 bine yakın jeyi gerçekleştiriyoruz. MESA Uygulamada tavizsiz bir ‘kalite’ konut Türkiye’de; Ankara’da Çankaya, ve ‘yüksek standartlar’ yaklaşımı. Dikmen, Ankara-Eskişehir Yolu, Nihayetinde ise ortaya çıkardığınız Gaziosmanpaşa, Çayyolu, Batıkent, ürünün arkasında durmanız. Bu MESA Or-an gibi; İstanbul’da ise Altunizade, Ataköy, özelinde; ‘imzasını attığımız projelerin, yıllarca Florya, Etiler, Çamlıca, Çengelköy, Fener- aynı kalitede hizmet vermesi için yürütülecek yolu, Halkalı, Kâğıthane, Maslak, Bahçeşehir, satış sonrası hizmetler’ olarak da tanımlanabiTuzla, Kemerburgaz gibi birçok semtte projeler lir. gerçekleştirdi. Ayrıca Eskişehir, Mersin, İzmir, Boşluğu doldurur musunuz? Türkiye’de iş hayatıUrla ve Bodrum‘da da MESA imzasını taşıyan nın daha da ileri gitmesi için...’ya ihtiyaç var. konut ve ticari projeler mevcut. MESA, yurt dı- Yaratıcı ve kalite merkezli çalışmalara odakşında ise Polonya, Azerbaycan, Letonya, Libya, lanmaya ve sürdürülebilir olmaya. Rusya ve Almanya’da birçok projeye imza attı. + Yoğun iş hayatının stresiyle mücadele etmek Polonya’nın başkenti Varşova’da başladığımız için ne yapıyorsunuz? Her sabah düzenli olarak spor yapmaya özen konut projesi de bir yıl içinde tamamlanacak. + Yeni hedefleriniz neler? gösteriyorum. Bunun yanı sıra toprak benim Aslında bugün de, 43 yıl öncesinde olduğu için vazgeçilmez bir tutku. Hafta sonları gibi, kuruluş noktasındaki hedefimizin pe- bizim ‘çiftlik’ dediğimiz arazimizde ya da şindeyiz: İşimizi iyi, doğru ve sürdürebilir evimin bahçesinde toprakla uğraşmak, olta yapmaya çalışıyoruz. Bu temel prensiple, balıkçılığı beni en çok rahatlatan aktiviteMESA’nın 50’nci yılını bizlerin, 100’ncü yılını ler. Bunların yanı sıra tabii ki kitap, müzik ise çocuklarımız ve torunlarımızın kutlama- ve tiyatro-sinema gibi faaliyetler... Keza kimi sını umut ediyoruz. Bununla birlikte özellikle zaman takip etmenin yanı sıra önemli kültürkısa vadeli hedeflerimiz arasında; MESA kalite sanat etkinliklerine destek de vermek... ve güvencesini, gerek yurt içinde gerekse yurt + Markalaşma sürecinde, markanızı benzerle- rinden farklı kılan, ön plana çıkaran özelliklerin neler olduğunu düşünüyorsunuz? MESA’nın kuruluş felsefesinde yer alan ‘işin doğru ve sürdürülebilir yapılması’ yaklaşımı, markalaşma sürecinin de temeli oldu. Bu çerçevede MESA’nın Türkiye’ye ilk kez uyguladığı ‘çevresiyle konut’ (bugünün modern site yaşamları) anlayışı MESA kurumsal kimlik bilincinin ve kültürünün de çok önemli bir paydaşı oldu. MESA’nın bu anlayışla ürettiği konutlar, aslında ‘günümüz bütünleşik pazarlama’ bilincinin ta kendisiydi. 1969’dan 1990’lara gelindiğinde, gerek yurt içinde gerekse yurt dışında gerçekleştirdiği projelerle MESA, artık konutta ‘kalite’ ve ‘güvence’ ile anılan önemli bir markaydı. Bu gerçek, onu rakiplerinden ayıran en büyük özelliğiydi. 2000’li yıllara gelinceye kadar MESA’nın ‘konutta marka’ kavramının sahibi olarak pazara sunduğu büyük ölçekli konut projeleri, MESA markasının değerini ve konumlanmasını hedeflenen algıda pekiştirdi. 40’ncı yılında MESA da, kendini artık ‘yaşam markası’ konumlandırması ile tanımlamaya başladı. MESA 1969 yılında Ankara’da kurulan MESA, gerek Türkiye’de gerekse birçok ülkede gerçekleştirdiği projelerle, 7.5 milyon metrekarenin üzerinde nitelikli inşaat alanını hayata geçirmiştir. 43 yıllık köklü geçmişinde inşa ettiği 74 bine yakın konut, yaklaşık 350 bin kişiye kaliteli ve çağdaş yaşam olanakları sunuyor. Bugün kimi MESA konutlarında, üçüncü nesil yaşamlarını sürdürüyor. 123 TÜRKİYE’NİN MARKALARI Galip Yorgancıoğlu Mey İçki CEO Türkiye’nin ilk özel rakısı onların Geçen yıl dünya içki devi Diageo’nun bünyesine katılan Mey İçki, uluslararası tanınırlığını artırıyor. Mey, 2020’ye kadar dünya markası olmaya kararlı. + Şirketiniz/markanız nasıl doğdu? Sadece Tekel tarafından 1944-2004 yılları arasında üretilen rakının, 2003’te çıkarılan özelleştirme yasası ve piyasadaki liberalizasyon neticesinde, özel sektörde de üretimi mümkün hale geldi. Böylelikle Tekel’in 2004’te Alkollü İçkiler Bölümü’nü satın alan Mey İçki, Türkiye’nin ilk özel rakı üreticisi oldu. + Piyasada şu anki durumunuz ne? Hangi sektörlerde faaliyet gösteriyorsunuz? Üretimine 2009 yılında başlanan Yeni Rakı Yeni Seri’yle ürün gamını genişleten ve tüketicisine ilk hasat anasonundan üretilmiş rakıyı tüketmenin ayrıcalığını sunan ve 2011 yılında rakının âlâsı ile Yeni Rakı Âlâ’yı piyasaya sunan Yeni Rakı, pazarın lider markası konumunda. Ayrıca, The Global Drinks Market’in yayın organı Impact Databank’in 2011 yılı verilerine göre ‘Dünyanın En İyi 100 Distile Alkollü İçkisi’ listesinin küresel pazarda, perakende değeri sıralamasında 14’üncü sırada yer alıyor. + Yurt dışında faaliyet gösteriyor musunuz? 124 Gösteriyorsanız nerelerde, neler yapıyorsunuz? Mey İçki, geçen yıl dünya içki devi Diageo’nun bünyesine katıldı. Böylelikle Yeni Rakı, birçok ülkede Diageo’nun portföyüne girdi ve ciddi dağıtım avantajı yakaladı. En büyük ihracat pazarı Almanya’da var. 2011 yılı sonundan beri ‘Spirit of İstanbul’ temalı kampanyamızı sürdürüyoruz. Mayıs 2012’de Yeni Rakı ve Tekirdağ Rakısı ile Almanya/Berlin, Cannes Lions ve KKTC’de ilk rakı festivalini düzenledik, bu her yıl devam edecek. ‘Spirit of Istanbul’ kampanyasına ABD, İngiltere, Benelux ve Doğu Avrupa ülkelerinde de başlayacağız. Yeni Rakı ile dünyanın en büyük yaratıcılık festivali 59. Uluslararası Cannes Lions’da Festival Sarayı’nın terasına kurduğumuz ‘Meyhane’ ile dünyanın en önemli reklamcı, tasarımcı, pazarlamacı ve trendsetter’larına Türk mezeleri eşliğinde rakı denettirdik. Ayrıca rakıyı yurt dışında daha iyi anlatabilmek için Overteam Yayınları işbirliği ile İngilizce ve Almanca basılacak ‘Spirit of Turkey’ kitabımız da tamamlandı ve yakında satışa çıkıyor. + Yeni hedefleriniz neler? 2020 yılına kadar Yeni Rakı’yı tam anlamıyla bir dünya markası yapmak. Ciro bazında lider 58 marka Kategorisinde 8 alkollü içecek Galip Yorgancıoğlu 1961 yılında doğdu. Galatasaray Lisesi mezunu Yorgancıoğlu, üniversite öğrenimini Boğaziçi Üniversitesi İşletme Fakültesi’nde tamamladı. İş hayatına 1990 yılında Philip Morris’te Ürün Müdür Yardımcısı olarak başladı, sonra Philips Morris/Marlboro Pazarlama Müdürü olarak devam etti. Diageo Güney Doğu Avrupa Pazarlama Direktörü, Coca Cola Türkiye ve Avrasya Pazarlama Direktörü görevlerinde de bulunan Galip Yorgancıoğlu, bir dönem Burger King’in Türkiye Genel Müdürlüğü görevini yürüttü. Aralık 2003’te özelleştirilen Mey İçki’nin CEO’su olarak Şubat 2004’te göreve başladı. olduğumuz global anasonlu içkiler pazarında satış hacminde de lider olmayı hedefliyoruz. + İş hayatında başarılı olmanın en önemli üç maddesi size göre nedir? Öncelikle geleneklere bağlılık, ancak bunu yaparken de, her zaman yeniliklere de açık olmak gerekiyor. Ve tabii ki iyi bir ekip ruhu şart. + Boşluğu doldurur musunuz? Türkiye’de iş hayatının daha da ileri gitmesi için … ’ya ihtiyaç var? Yatırımların sürdürülebilir olması çok önemli. Örneğin biz, Yeni Rakı ile tüketicilerimize sadece bir içki sunmuyoruz; aynı zamanda 500 yıllık rakı mirasından kalan tüm değerleri geleceğe taşımak için çalışıyoruz. + Markalaşma sürecinde, markanızı benzerlerinden farklı kılan, ön plana çıkaran özelliklerin neler olduğunu düşünüyorsunuz? Türk rakısının tadını diğer ülkelerde üretilenlerden ayıran en önemli fark, kullanılan anason tohumundan kaynaklanıyor. Suyla karıştırılınca beyaza dönen rengiyle farklılaşan rakı, hem dünyada hem de Türkiye’de içki pazarında ayrıcalıklı bir yerde bulunuyor. Mey İçki Mey İçki, 2003 yılı sonunda Özelleştirme İdaresi’nden Tekel’in alkollü içkiler bölümünü satın alan Nurol/Limak/Özaltın ve Tutsab Konsorsiyumu tarafından 2004 Nisan ayında kuruldu. 2011 yılı sonu itibariyle dünyanın bir numaralı içki üreticisi Diageo’nun bünyesine katıldı. Kısa sürede Johnnie Walker ve Smirnoff gibi dünya devi markaları da portföyüne almasıyla sağlam bir yapıya kavuştu. Geçen yıla kadar rakı, votka, cin, likör ve şarap kategorilerinde dağıtım yaparken, Diageo tarafından satın alındıktan sonra listeye viski, rom ve tekila kategorilerini de ekledi. 125 TÜRKİYE’NİN MARKALARI Cüneyt Ağca Opet Genel Müdürü Sektörün değişmez lideri 20 yılda birçok yeniliğe imza atan Opet, bu yıl Koç Grubu ile ortaklığının 10’uncu yılını kutluyor. Sektöründe Türkiye’nin tek yerli markası olan Opet’in Genel Müdürü Cüneyt Ağca, hedeflerini anlattı. + Markanız nasıl doğdu? Opet’in kuruluşu, şu anda Yönetim Kurulu Başkanı olan Fikret Öztürk’ün 1982 yılında öğretmenlikten ayrılıp ticaret hayatına geçişi ile başladı. Mersin’de madeni yağ ve akaryakıt konularında faaliyet gösteren Öztürkler Limited Şirketi’ni kuran Fikret Öztürk, eşi Nurten Öztürk ile birlikte Öztürkler Limited’i kısa sürede büyütüp, 1992 yılında Opet’i kurdu. 2002 yılı sonunda Koç Holding Enerji Grubu’nun yüzde 50’sine ortak olduğu Opet, son 10 yılın en hızlı ve tutarlı büyüyen akaryakıt dağıtım şirketidir. + Geçmişten bugüne gelirken en önemli dönüm noktaları neler oldu? Markamızın grafiği, 2004 yılında yüksek oktanlı kurşunsuz benzin ‘Full Force 98’ ve düşük kükürtlü motorin ‘Ultra Euro Diesel’in pazara sunulması ile üst noktasına ulaştı. 98 oktan kurşunsuz benzini Türkiye’ye ilk kez getiren ve ‘Ultra Euro Diesel’ motorini Avrupa’dan önce Türk tüketicisine sunan Opet oldu. Opet istasyonlarının tuvaletlerinden başlayan ‘Temiz Tuvalet Kampanyası’, Opet Yönetim Ku126 rulu Üyesi Nurten Öztürk’ün özverili çalışmalarıyla 12 yıldır devam ediyor. Müşterilerimizi yakından tanımayı ve alışveriş alışkanlıklarını takip etmeyi sağlayan ‘Opet Kart’ uygulamasını ise 2004 yılında hayata geçirdik. Önce Tarkan, ardından Cem Yılmaz ile gerçekleştir- Cüneyt Ağca 1962 yılında Erzincan’da dünyaya gelen Cüneyt Ağca, University of Southern California Petrol Mühendisliği Bölümü’nden mezun olduktan sonra University of Texas’da yüksek lisansını tamamladı. İş hayatına 1987 yılında ABD’de University of Texas at Austin’de Petrol Mühendisliği Bölümü’nde başladı. Daha sonra Türkiye Petrolleri A.O.’da (TPAO) Üretim ve Yurt Dışı Projeler Grupları’nda Proje Müdürü ve Grup Başkan Yardımcısı olarak çalıştı. Cüneyt Ağca, 2000 yılında katıldığı Koç Topluluğu’nda, 2008 yılına kadar Koç Holding Enerji Grubu Koordinatörlüğünü yürüttü. Cüneyt Ağca, 2008 yılı Ocak ayından bu yana Opet Genel Müdürü olarak görev yapıyor. diğimiz reklam kampanyaları ise Opet’in bilinirlik ve marka imajına önemli katkılar yaptı. Opet, Türkiye Müşteri Memnuniyeti Endeksi (TMME) sonuçlarına göre, ölçümlenmeye başlandığı 2006 yılından bu yana aralıksız olarak akaryakıt sektöründe müşteri memnuniyeti en yüksek marka seçiliyor. Geçen yıl başladığımız ‘Kusursuz Hizmet Programı ile ‘The Loyalty Awards’ yarışmasında ‘Best Customer Service in a Loyalty Programme’ kategorisinde ödül aldık. Geçtiğimiz yıl lansmanını yaptığımız ‘Opet Worldcard’ ise sektörde çok ses getiren bir uygulama oldu. Yapı Kredi Bankası ile birlikte Opet’ten sürekli alışveriş yapan müşterilerimize daha fazla kazanabilecekleri bir sistem oluşturduk. Toplam kart sayısı 390 bine yaklaştı. + Piyasada şu anki durumunuz nedir? Hangi sektörlerde faaliyet gösteriyorsunuz? Perakende satışlar, ticari ve endüstriyel yakıtlar, madeni yağlar, depolama ve uluslararası ticaret konularında faaliyet gösteriyoruz. Opet, 2011 yılında yoğun rekabetin yaşandığı akaryakıt dağıtım sektöründe büyük oyuncular arasında pazar payını artıran tek şirket oldu. 2011 yılı Opet ciromuz 14 milyar 948 bin TL. Ağustos 2012 için çalışmaya devam edeceğiz. itibari ile beyaz ürünlerde (benzin, motorin ve + İş hayatında başarılı olmanın en önemli üç gazyağı) yüzde 18.86 pazar payı ile sektörde maddesi size göre nedir? ikinci, siyah ürünlerde (feul oil ve kalorifer ya- Çok çalışmak, ileri görüşlülük, dürüstlük. kıtı) ise yüzde 11.49 pazar payı ile de ikinciyiz. + Boşluğu doldurur musunuz? Türkiye’de iş ha+Yurt dışında faaliyet gösteriyor musunuz? yatının daha da ileri gitmesi için …’ya ihtiyaç var. Gösteriyorsanız nerelerde, neler yapıyorsunuz? Kurumsallaşmaya, yenilikçiliğe ve odaklanYurt dışı faaliyetlerimiz, ithalat ve uluslamaya. + Markalaşma sürecinde, markararası akaryakıt ticareti alanında sürnızı benzerlerinden farklı kılan, ön dürüyoruz. Londra ve Singapur’da plana çıkaran özelliklerin neler ofislerimiz var. Dünyanın iki 2 marka olduğunu düşünüyorsunuz? farklı bölgesinde hem ürün ti1.320 istasyon Opet’in başarısının ardında, marcaretini yapabiliyor, hem de 816 çalışan kamızın genç ve dinamik yapısı, bölgesel olarak gemilere yakıt güçlü bayi ağımız, yüksek sosyal sağlayabiliyoruz. + Yeni hedefleriniz neler? sorumluluk bilincimiz ve tüketiciyi 7/24 hizmet veren bir marka olarak ilememnun etmekteki istikrarlı çalışmalatişimin her mecrasını kullanıyoruz. Bu arada rımız var. Teknolojiyi en iyi kullanan akaryakıt hayatımıza yepyeni bir karakter girdi: Opedo. şirketiyiz. Müşteri memnuniyetinde fark yaraOpet’in ‘Kusursuza Yolculuk’ serüvenini, bun- tıyoruz. Temiz Tuvalet Kampanyası, Yeşil Yol, dan sonra Opedo sürdürecek. 2012 yılı bizim Örnek Köy ve Tarihe Saygı projeleriyle yaygın, için çok önemli. Çünkü Opet’in kuruluşunun sonuç odaklı ve sürdürülebilir sosyal sorum20’nci, Koç Grubu ile ortaklığımızın 10’uncu luluk projelerimiz ile markamızın duruşunu yılı. Müşterilerimizin beklentilerini karşılamak farklılaştırdık. Sektörümüzdeki büyük şirket- 1992 yılında kurulan OPET Petrolcülük A.Ş, perakende satışlar, ticari ve endüstriyel yakıtlar, madeni yağlar, depolama ve uluslararası ticaret konularında faaliyet gösteriyor. 2002 yılı sonunda Koç Holding Enerji Grubu’nun yüzde 50’sine ortak olduğu OPET, kuruluşundan bu yana alt yapı yatırımlarına ağırlık verdi. OPET’e büyük bir rekabet avantajı sağlayan depolama kapasitesi, 2010 yılı itibari ile 1 milyon 76 bin 318 metreküpe ulaştı. KalDer Türkiye Müşteri Memnuniyeti Endeksi’ne göre 2006, 2007, 2008, 2009, 2010 ve 2011 yıllarında sektörünün lideri olan Opet, 2012 yılında da akaryakıt tüketicisinin en memnun kaldığı marka olmayı başararak, yedinci kez sektör liderliğini ilan etti. Opet’in Sunpet markası ile birlikte 1.320 istasyonu var. ler içindeki tek yerli firma olarak bu anlamda üzerimize düşen sorumluluğu yerine getiriyor olmamız bize ayrı bir gurur veriyor. + Yoğun iş hayatının stresiyle mücadele etmek için ne yapıyorsunuz? Benim felsefem iş hayatında çok çalışmak, ama özel hayatta da eğlenmeyi ihmal etmemek. Dansa özel bir ilgim var. 127 TÜRKİYE’NİN MARKALARI Ferhat Sucu Provel Genel Müdürü ve Kurucu Ortağı Reklamı ve büyümesiyle şaşırttı Provel A.Ş. henüz iki yıl önce kuruldu, ama bu sürede tüm Türkiye’de, özellikle PAREX markasıyla tanındı. Şimdi, önümüzdeki yıl yapmayı planladığı ihracat bağlantılarını ve altyapısını hazırlıyor. PAREX şaşırtmaya devam edecek gibi. + Şirketiniz nasıl doğdu? 2010 yılında 18 yıllık profesyonel yöneticilik iş hayatımı sonlandırma kararı verdim. İş tecrübelerimi değerlendirip, beni iyi tanıyan iş arkadaşlarımın da yönlendirmesi ve hatta teşvik etmesi ile 2010 yılında Provel A.Ş’yi kurduk. Ocak 2011’de PAREX markamızı tüketicinin beğenisine sunmak için start verdik. Markamız iki yılda tüm Türkiye’de bilinen, kabul edilen, tercih edilenler listesine girdi. + Geçmişten bugüne gelirken, en önemli dönüm noktaları neler oldu? Geçmişimiz yok denecek kadar az bir süreci kapsıyor. Bundan sonraki zorlu büyüme periyotlarında, “Bizim de dönüm noktalarımız olur” diye düşünüyorum. + Piyasada şu anki durumunuz nedir? Hangi sektörlerde faaliyet gösteriyorsunuz? PAREX markamız ile üç ana kategoride faaliyet gösteriyoruz. Temizlik yardımcıları, çöp torbaları ve de mutfak yardımcı ürünleri kategorilerinde yaklaşık 200 çeşit ürünümüz var. 20 aylık süreçte Türkiye’deki 128 tüm ulusal ve lokal zincirlerde bulunmayı başardık. Yaklaşık 17 bin perakendecinin rafına ürünlerimizi yerleştirdik ve geçen ay 1 milyon koli akış rakamına ulaştık. ‘81 ilde 81 ürün’le tüketiciye ulaşma sloganıyla çıktığımız bu yolculukta, ikinci yılın sonunda, yüzde 14’lük pazar payını yakaladık. + Yurt dışında faaliyet gösteriyor musunuz? Gösteriyorsanız nerelerde, neler yapıyorsunuz? 2011 yılında tüm Türkiye’deki bulunurluğumuzu sağladıktan sonra, 2012 başında ihracata başlama kararı verdik. 2012 yılı Ferhat Sucu 1971 Samsun doğumlu. Makine mühendisi. İş hayatına 1993 yılında Unilever’de başladı. 16 yıl Unilever’de değişik pozisyonlarda yöneticilikler yaptı. 2009 yılında Doğuş Çay’a geçti. 2010’da Projel A.Ş.’yi kurdu. Halen Provel Genel Müdürü ve Kurucu Ortağı. ihracatta bağlantıları kurduğumuz, yurt içi ve yurt dışı fuarlarına katıldığımız ve şu ana kadar 10 ülkeye ürünlerimizi gönderdiğimiz, özetle bu işi öğrendiğimiz bir yıl oldu. 2013 yılında ihracat işimizi büyütmek için departmanımızı kurduk ve tüm ön hazırlıklarımızı tamamladık. Önümüzdeki yıl sonuna kadar en az 30 ülkeye ulaşıp, bu ülkelerde güçlü partnerler ile çalışıp, markamızı global bir marka haline getireceğiz. + Yeni hedefleriniz neler? 2013 yılı hedeflerimizin başında, yüksek oranda büyümeye devam etmek geliyor. Marka bilinirliğimizi daha yüksek seviyeye taşıyıp, yeni kategorilere giriş yapmayı planlıyoruz. Ayrıca 100 milyon TL üzeri ciro yapan şirketler listesine girmeyi hedefliyoruz. + İş hayatında başarılı olmanın en önemli üç maddesi size göre nedir? Öncelikle çalışmak geliyor. Yaptığınız işi biliyor olmanız ve başarıya giden yolda sizin kadar isteyen ve başarıya ulaşmak için çalışan kaliteli bir ekibinizin olması gerekiyor. + Boşluğu doldurur musunuz? Türkiye’de iş ha- neler olduğunu düşünüyorsunuz? yatının daha da ileri gitmesi için …’ya ihtiyaç Tüketicinin, markanın farklılığını görevar. bileceği ilk şey aslında dış görünüştür. Çalışanların keyif aldıkları, çalışmak iste- Bizde burada “Çok farklı tasarımlar, canlı dikleri, verimli olabileceklerine inandıkları ve sıcak renkler kullanarak tüketicinin, işleri yapmalarının, iş hayatına değer kata- rafta markamızı hemen görmesini, dikcağını düşünüyorum. Çünkü bir işteki katini çekmesini sağladık” diyebilirim. kalıcı başarı, en fazla çalışanın isteAyrıca durağanlık ve sıradanlık diği kadar gerçekleşebiliyor. hastalıklarına çözüm getirecek, Bu gerçeği bilerek, şirketifarklı ve inovatif ürünler çı200 çeşit ürün mizdeki tüm çalışanlarla işin kardık. Örneğin Türkiye’nin başından sonuna kadar yapilk transparan temizlik se1 milyon koli akışı tıklarından keyif alıp almatini ürettik. Yine Türkiye’de 320 ÇALIŞAN dıklarının takibini yapıyoruz. ilk defa tüm serisi doğada çözü+ Yoğun iş hayatının stresiyle lebilen ilk ve tek markası olmayı mücadele etmek için ne yapıyorsubaşardık. Doğada çözünebilirliğin nuz? önemini anlattık. Bir de tüketicinin dikkaAkşamları gazete, dergi ve kitap okuyarak tini çekecek motto’lar bulduk ve pazarlama stres atıyorum. Hafta sonları ise özellikle faaliyetlerimizi bunlar etrafında yürüttük. oğlum ve arkadaşlarım ile zaman geçirmek, Bunlar da, PAREX’in bilinirliğinin çok çok tüm haftanın yorgunluğunu atmama yar- hızlı artmasını sağladı. Örneğin çöp torbadımcı oluyor. larında uzun tartışmalardan sonra, ilk lans+ Markalaşma sürecinde, markanızı benzerle- manımızda, “Çöpünüze talibiz” dedik, çok rinden farklı kılan, ön plana çıkaran özelliklerin ses getiren bir kampanya oldu. 129 TÜRKİYE’NİN MARKALARI Aykan Sözüçetin Penguen Gıda Genel Müdürü Yenilikçiliği ve lezzetiyle ayrışıyor Konserve sektöründe makineli tarımı başlatan ilk firma… Türkiye’nin en büyük reçel üreticisi… Konserve ürünlerde kavanozda en çok tercih edilen marka… ‘Yenilikler’le öne çıkan Penguen Gıda, yeni ürünlerini piyasaya sunmaya hazırlanıyor. + Şirketiniz nasıl doğdu? Firmamız, Gençoğlu Ailesi tarafından 1989 yılında, Türkiye’nin en verimli tarım alanlarının tam kalbinde Bursa’da 7 bin 500 metrekarelik kapalı alanda kuruldu. + Piyasada şu anki durumunuz nedir? Hangi sektörlerde faaliyet gösteriyorsunuz? Penguen Gıda, Türkiye’nin en büyük reçel üreticisi, konserve ürünlerde ise kavanozda en çok tercih edilen lider markasıdır. Konserve ürünleri ilk kez sağlıklı cam kavanozda sunan Penguen Gıda; reçel, sebze konserveleri, salça, turşu, hazır yemekler, haşlanmış bakliyat, dondurulmuş gıda gibi yüzde 100 yerli üretimden elde ettiği ürün çeşidini her geçen gün zenginleştiriyor. Penguen Gıda; bugün sekiz bölge müdürlüğü ve 40 bayiden oluşan yaygın dağıtım kanalı ile tüm ürünlerini Türkiye’nin her köşesine ulaştırıyor. + Yurt dışında faaliyet gösteriyor musunuz? Satışlarımızın yüzde 40’ını yurt dışına ihraç ediyoruz. Ürünlerimizi, başta Almanya, İngiltere, ABD, Fransa, Hollanda, İsviçre, Rusya ve İsveç’in yer aldığı 35 ülkeye ihraç ediyoruz. 130 + Yeni hedefleriniz neler? Penguen Gıda, sürdürülebilir büyüme hedefi ile yola çıkmış, son yıllarda ise verimlilik çalışmalarına yoğunlaşmış bir kuruluş. Biz, ihracattan ödün vermeden, aynı zamanda iç pazarda kendi markamızla büyüme yolunda kararlı adımlar atmaya devam edeceğiz. Reçel grubunda liderliğimizi, konserve ve turşu grubunda ise büyümemizi sürdürmeyi hedefliyoruz. Diğer yandan dondurulmuş ürünlerde de büyümemiz devam ediyor. Ürün yelpazemize tüketici beklentisi doğrultusunda yeni ürünler ekleyerek ve yeni yatırımlar yaparak sektördeki yenilikçi marka kimliğimizi korumak öncelikli Ş. Aykan Sözüçetin 1972 Bursa doğumlu. Uludağ Üniversitesi Yabancı Diller Bölümü mezunu. Türkiye Gıda Meclisi üyesi. Penguen Gıda’da yurt dışı satışlar biriminde görev yapan Sözüçetin, halen Penguen Gıda Genel Müdürü ve Yönetim Kurulu üyesi. hedefimiz. Yeni hedeflerimiz arasında meyve suyu, dondurulmuş hazır yemek, konserve balık ürünleri gibi projeleri hayata geçirmek bulunuyor. 2013 yılında bu projelerden bir kısmını devreye almayı planlıyoruz. + İş hayatında başarılı olmanın en önemli üç maddesi size göre nedir? 1. Şirket kültürüne uygun ama ciddi hedefleri olan bir vizyon. 2. Bu vizyonu gerçekleştirebilecek hırslı bir ekip. 3. Pazar dinamiklerinin değişimine hızlı uyum. + Boşluğu doldurur musunuz? Türkiye’de iş hayatının daha da ileri gitmesi için ...’ya ihtiyaç tarıma destek veriyor, yeni hasat makinelerini var. ülkemize kazandırıyoruz. Makineli tarım ve Vizyoner yöneticilere. fabrika içi modernizasyon çalışmaları için son + Markalaşma sürecinde, markanızı benzerle- üç, dört yılda yaklaşık 15 milyon TL’lik yatırinden farklı kılan, ön plana çıkaran özelliklerin rım yaptık. neler olduğunu düşünüyorsunuz? Türkiye’de konserve sektöründe makineli taMarkamız, ilklere imza atarak öne çıkmış, rımı başlatan ilk firma olan Penguen Gıda; örneğin konserveyi cam kavanozda ilk iki adet bezelye hasat makinesi, mısır kez sunarak sektörüne yön vermiş hasat makinesi, fasulye ve ıspanak bir marka. Közlenmiş biber, kavhasat makineleri sayesinde tarla10 bin üretici rulmuş ıspanak gibi yenilikledan direkt hasat yapabilmekteSezonluk 800 riyle sektöre yeni ve alternatif dir. Pazardan,marketten ‘taze’ çalışan ürünler sunan bir marka. Yenidiye alınan birçok sebze en Sektöründe ilk liklerimizle ayrışıyoruz. İki yıl az iki, üç günlüktür. Modern üç ihracatçıdan süren ve tüm dünya ülkelerini tarım teknikleri kullanılarak biri kapsayan araştırma sonucunda üretilen sebze ve meyveler ise lezzet, Penguen Gıda’nın kendi buluşu olan kalite ve besin değerlerinin ciddi kayıp‘Ispanak Konservesi’ni ilk üreten firma olduğu larını ortadan kaldırmaktadır. İki, dört saat tescillendi, ürünün patentini aldı. Karadut içerisinde üretime alınan ürünler dalından reçeli, orman meyveleri reçeli, yaban mersini koparıldığı tazeliği koruyarak, katkı maddereçeli, pancar turşusuna ilave olarak cevizli leri kullanılmadan, el değmeden sağlıklı cam ezme, acılı turşu gibi yeni ürünler ile hem kavanozlara doldurulmaktadır. Tüketicilerimarkamıza hem de sektöre dinamizm kazan- mizin daha taze, daha kaliteli ve besin değeri dırıyoruz. Diğer yandan, Türkiye’de makineli daha yüksek ürünleri; yıkamaya su harcama- dan, hazırlama ve pişirmede zamandan tasarruf edilerek tüketmesi sağlanmaktadır. Makineli tarım sayesinde Türk çiftçisi daha da bilinçlenerek sanayi tip ürün ekimine yönelecek ve arazi toplulaştırma projeleri ile de büyük arazilerde daha az maliyet ile daha fazla verim, daha iyi kalite ve en önemlisi daha fazla kazanç elde edecektir. Bir gıda firması olarak ürünlerimizin lezzetiyle de ayrışıyoruz. Örneğin, reçel ve turşu çeşitlerimiz, özgün lezzetleriyle benzerleri arasından sıyrılarak damak zevkine düşkün tüketiciler tarafından özellikle tercih ediliyor. Penguen Gıda Kuruluş amacı tümüyle ihracat olan Penguen Gıda, Avrupa standartlarına uygun dizayn edilen fabrikası, makine parkları ve depolarıyla 23 yılda 10 kat büyüdü. Penguen Gıda, bugün 250 bin metrekarelik açık arazi üzerine kurulu 75 bin metrekarelik kapalı alanda dünya standartlarında üretim yapıyor. 131 TÜRKİYE’NİN MARKALARI Hüseyin Gencer Perspective Kelebek Tekstil Yönetim Kurulu Başkanı Yüzde 100 Türk, yüzde 100 yerli 42 ülkeye ihracat gerçekleştiren, yüzde 100 Türk sermayesiyle, yüzde 100 yerli üretim yapan bir firma olan Perspective, kısa sürede Çin pazarına girmeye hazırlanıyor. + Şirketiniz nasıl doğdu? Şirketimiz, orta öğrenim sürecinin bitip üniversite hayatının başlamasıyla, ailemizin bizleri ticari hayata yönlendirmesiyledoğdu. O günlerde popüler olan Sultanhamam’da kiralanan bir dükkânda, hiçbir sektör ve fizibilite çalışması yapılmadan, tamamen çevremizin yönlendirmesiyle hazır giyim sektöründe olmaya karar verdik. 1973’te Kelebek Tekstil Tic. Ltd. Şti. kuruldu. Kelebek Tekstil, 2000 yılında bugünkü Perspective markasını yarattı. + Geçmişten bugüne gelirken, en önemli dönüm noktaları neler oldu? İki dönüm noktası var. İlki, 5 Nisan 1994 ekonomik kararları sonrasında, o sı132 ralar 20 yıldır faaliyette bulunduğumuz iç pazardan tamamen çıkarak, herkes için yeni bir pazar olan Rusya’ya yönelmemizdir. İkinci dönüm noktamız ise, iki yıl önce yeniden iç pazarda büyüme hedefiyle mağazalaşma sürecini başlatmamızdır. + Piyasada şu anki durumunuz nedir? Hangi sektörlerde faaliyet gösteriyorsunuz? Şu anda sadece kadın hazır Hüseyin Gencer 1978 Marmara Üniversitesi Maliye ve Muhasebe Bölümü mezunu. İyi derecede İngilizce ve Rusça biliyor. Yönetiminde olduğu dernek ve vakıflar şunlar: OTİAD Kurucu Üyesi ve iki dönem yönetim kurulu üyesi, İTKİB’de üç dönem Hazır Giyim Yönetim Kurulu Üyeliği, BETAV’da (Bitlis Eğitim ve Tanıtım Vakfı) 20 yıldır yönetim kurulu üyesi. giyim ve aksesuar satışı alanında faaliyet gösteriyoruz. Bağımsız Devletler Topluluğu’ndaki başarımızın iç pazarda da gerçekleşmesi için yoğun şekilde kendi pazarımızda da yapılanıyoruz. + Yurt dışında başka faaliyetleriniz var mı? Başta Rusya olmak üzere, hemen hemen tüm komşu ülkelerde bayilik şeklinde faaliyet gösteriyoruz. Ayrıca Moskova’daki showroomla bağlantılı olarak daha fazla bayilik vermeyi hedefliyoruz. + Yeni hedefleriniz neler? İç pazarda 2012 yılı itibariyle sahip olduğumuz 18 mağazayı, 2015 yılında 47 mağazaya çıkarmak ve beklediğimiz satış hacmine ulaştırmak. Dış pazarda ise, yeni gelişen ve büyüyen pazarlarda etkin bir şekilde yerimizi almak. En büyük hedefimiz ise Çin pazarına girmek. + İş hayatında başarılı olmanın en önemli üç maddesi size göre nedir? Her ne iş olursa olsun, ilk günkü heyecanla yapılırsa, başarıya götüreceği kanısındayım. Tabii bunun arkasında işini seven ve dinamik bir eki- bin önemi hiç şüphesiz ki yadsınamaz. Ayrıca rinden farklı kılan, ön plana çıkaran özelliklerin global dünyada yaşanan tüm siyasi, ekonomik ve neler olduğunu düşünüyorsunuz? sosyolojik değişimleri yakından takip etmenin, Perspective, bugün 42 ülkeye ihracat gerçekleştiren yüzde 100 Türk sermayesiyle zamanında manevra almada çok önemli olyüzde 100 yerli üretim yapan bir duğunu düşünüyorum. + Boşluğu doldurur musunuz? firmadır. Bizi meslektaşlarımızYurt dışında Türkiye’de iş hayatının daha da ileri dan ayıran en önemli unsurun 41 mağaza gitmesi için …’ya ihtiyaç var. bu olduğunu düşünüyorum. 132 çalışan Stratejik planlamaya. Bunun yanı sıra hedeflediği42 ülkeye + Yoğun iş hayatının stresiyle miz kadın, modayı takip eden, ihracat mücadele etmek için ne yapıyorkaliteyi önemseyen modern bir sunuz? kadın. Yalın silüetlerle trendleri Spor, seyahatler ve sosyal sorumluluk harmanlayarak dünya moda takvimi bağlamında gerçekleştirilen dernek ve vakıf çerçevesindeki koleksiyonlarımız da bizi yine çalışmalarıyla stresten uzaklaşmaya çalışıyo- farklılaştıran temel unsurlardan. 2013 yaz rum. koleksiyonumuz çoktan bitti. 2014 kış kolek+ Markalaşma sürecinde, markanızı benzerle- siyonumuz için çalışıyoruz. Perspective ‘Bakış Açınızı Değiştirmeye Hazır Mısınız?’ mottosuyla yola çıkan Perspective, 1973 yılında Sultanhamam’da Kelebek Tekstil Tic. Ltd. Şti olarak tamamen toptan satış mantığıyla iç piyasa müşterilerine hizmet veren bir firma olarak doğdu. 2000 yılında bugünkü Perspective markasını yarattı. 133 TÜRKİYE’NİN MARKALARI Gülsüm Azeri OMV Türkiye CEO ‘Yeni ve farklı’ hizmetler geliyor 2013 yılından itibaren Petrol Ofisi müşterilere ‘yeni ve farklı’ hizmetler sunacak. Perakendede rekabet, önümüzdeki yıl müşteriyi mutlu edecek şekilde hızlanacak gibi görünüyor. PO, bu sayede kârlılığını da koruyarak pazar payı liderliğini sürdürmek istiyor. + Şirketiniz nasıl doğdu? Petrol Ofisi 1941’de İstanbul’da, dokuz personelli küçük bir kamu kuruluşu olarak kuruldu. Türkiye’nin sınırlarının hemen ötesinde savaşın tüm şiddetiyle sürdüğü, ekmeğin bile karneyle dağıtıldığı bu yıllarda Petrol Ofisi, ülkenin çarklarının dönmesi için gerekli yakıtı sağlamak gibi zorlu bir görev üstlendi. + Geçmişten bugüne gelirken, en önemli dönüm noktaları neler oldu? 2000 yılındaki özelleştirme, OMV Petrol Ofisi için en önemli dönüm noktalarından biriydi. Sürecin uzaması nedeniyle yıpranmaya başlayan şirket, özelleştirmeyle beraber büyük bir dönüşüm gerçekleştirerek, Türkiye’nin en güçlü özel şirketlerinden biri haline geldi. 2010 yılı ise markamız için bir diğer önemli yıldı. Avrupa’nın lider enerji gruplarından biri olan OMV’nin 2010 sonunda Petrol Ofisi’ndeki hisse oranını yüzde 97’ye yükseltmesinin ardından Türkiye’nin 70 yıllık lider markası olan Petrol Ofisi’nin yanına 30 ülkede 30 bine yakın çalışanı ile 134 faaliyet gösteren uluslararası bir markayı da ekleyerek ‘OMV Petrol Ofisi’ markasını yaratmış olduk. + Piyasada şu anki durumunuz nedir? Hangi sektörlerde faaliyet gösteriyorsunuz? OMV Petrol Ofisi, Türkiye akaryakıt dağı- Gülsüm Azeri Temmuz 2011’den bu yana OMV Petrol Ofisi A.Ş. ve OMV Gaz ve Enerji Holding A.Ş’nin CEO’luğu görevini yürütüyor. Aynı zamanda şirketlerin Yönetim Kurulu Üyesi ve OMV Petrol Ofisi Holding A.Ş.’nin Yönetim Kurulu Başkanı. Öncesinde 1994-2011 arasında Şişecam üst yönetiminde görev aldı. 2004-2008 yılları arasında Avrupa Cam Federasyonu Cam Ev Eşyası Komitesi Başkanlığı ve 2009-2011 yılları arasında Avrupalı düzcam üreticileri birliği olan ‘Glass for Europe’da Yönetim Kurulu Üyeliği yaptı. Ayrıca İstanbul Sanayi Odası (ISO), Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) ve Dış İlişkiler Kurulu (DEIK) Yönetim Kurulu üyeliklerinde bulundu. tım ve madeni yağ sektörünün lider şirketidir. Şirketimiz; perakende satışlar, ticari ve endüstriyel satışlar, madeni yağ, tedarik zinciri (ikmal ve ulaştırma), doğalgaz arama ve üretim alanlarında faaliyet göstermektedir. + Yurt dışında faaliyet gösteriyor musunuz? Petrol Ofisi, şu anda uluslararası OMV Group’un bir üyesi olarak sadece Türkiye’de faaliyet gösteriyor. + Yeni hedefleriniz neler? Türkiye enerji pazarındaki rekabet giderek artıyor. Her gün pazara yeni oyuncu giriyor. Öncelikle lojistik ve istasyon yatırımlarımız devam ediyor. İkmal noktalarımızı çeşitlendirerek kârlılığımızı artırmayı hedefliyoruz. Aynı zamanda, doğru noktalarda yaptığımız istasyon yatırımları ile de hedef müşterimizi yakalamayı amaçlıyoruz. 2013 yılından itibaren Petrol Ofisi olarak müşterilere ‘yeni ve farklı’ hizmetler sunacağız. İş ortaklarımız ile hazırlıklarımız devam ediyor, perakendede rekabet, önümüzdeki yıl müşteriyi mutlu edecek şekilde hızlanacak. Bu sayede kârlılığımızı da koruyarak pazar payı lider- rübelerim sayesinde iş hayatının stresinden liğimizi sürdürmek istiyoruz. Bugüne kadar çok fazla etkilenmiyorum. Ailem ve özellikle gelenekselleşen akaryakıt perakendeciliği çocuklarım strese karşı dayanma gücümü işini de başka bir boyuta taşımayı planlıyo- artırıyor. ruz. Bu sektörün gelecekteki halini şekillen- + Markalaşma sürecinde, markanızı benzerlerinden farklı kılan, ön plana çıkaran özelliklerin direcek katkılarda bulunacağız. + İş hayatında başarılı olmanın en önemli üç neler olduğunu düşünüyorsunuz? maddesi size göre nedir? OMV Petrol Ofisi olarak, hem müşteri hem Vizyon ve doğru strateji, çevre şartları de iş ortaklarımız odaklı, değerleri ön ve tüm geçerli parametreler içinde planda tutan bir yaklaşım içeridoğru ve hızlı uygulama, doğru sindeyiz ve stratejimizi de bu öncelikler ile yönlendirilmiş bir yaklaşımımızla destekliyoruz. 70 yıllık marka yönetim tarzı. Böylece, değerlere yatırım BİN çalışan + Boşluğu doldurur musunuz? yapan, başarılı bir marka or6 alanda faaliyet Türkiye’de iş hayatının daha da ileri taya çıkıyor. 2013 yılında ve gitmesi için ...’ya ihtiyaç var. bundan sonraki yıllarda da, yeVizyoner liderlik ve girişimciliğin nilikçi hizmetler sunmaya, müşteartmasına. rilerimize ve iş ortaklarımıza giderek + Yoğun iş hayatının stresiyle mücadele etmek artan bir servis ve ürün kalitesiyle hizmet veriçin ne yapıyorsunuz? meye devam ederek, sektördeki liderliğimizi Yetiştirilme tarzım, eğitimim, geçmiş tec- sürdüreceğiz. Petrol Ofisi İkinci Dünya Savaşı sonrasında hızlı bir büyüme dönemine girildi. İniş çıkışlarla da olsa gelişen ekonomide Petrol Ofisi, kısa süre içinde ülkenin akaryakıt sektöründe faaliyet gösteren bütün yabancı şirketleri geçti ve Anadolu’da, hiçbirinin gitmeye cesaret edemediği en ücra köşelere kadar ulaştı. Bugün OMV Petrol Ofisi akaryakıtta ve madeni yağda performansı kanıtlanmış ürünleri sunmanın gururunu yaşıyor. Dinamik ekibi, müşteri odaklı yaklaşımı ve rekabetçi araştırma ve geliştirme programı sayesinde sektörde lider konumunu sürdürüyor. 135 TÜRKİYE’NİN MARKALARI Nüket Filiba Rebul Kozmetik A.Ş. Ortağı Gücü, tarihinde saklı! 117 yıllık deneyime sahip Rebul Kozmetik’in hedefi, perakende sektörünün yanı sıra e-ticarette de hızla büyümek. + Şirketiniz nasıl doğdu? Rebul Eczanesi, 1895 yılında Jean Cesar Reboul tarafından İstanbul Beyoğlu’nda Grande Pharmacie Parisienne (Büyük Paris Eczanesi) adıyla kuruldu. Osmanlı’nın son dönemine tanıklık eden ve günümüze kadar kurulduğu yerde yaşamını sürdüren tek eczane olan bu tarihi mekân, hekimlerin reçetelerindeki formülasyonların yapılmasını sağladığından, dönemin tıbbına damgasını vurdu ve ismi kulaktan kulağa yayıldı. Cumhuriyet tarihinin ilk eczacılarından Kemal Müderrisoğlu, 1920’de Mösyö Reboul’un yanında çalışmaya başladı. 1938’te ‘Grande Pharmacie Parisienne’i satın alarak Rebul Eczanesi’ne dönüştürdü. 1938’de, eczanenin alt katındaki laboratuvarda Türk halkını lavanta ile tanıştıran ve evlerimizde bir asır sürecek misafirliğini ilan edecek olan lavanta kolonyası üretmeye başladı. Böylece kozmetik pazarına adım atıldı. Rebul markası babadan oğula üç kuşak aktarılarak 2004 yılına kadar Müderrisoğlu Ailesi tarafından yönetildi. 2004 yılında ailenin 136 yıl Rebul Lavanta Kolonyası’nın üçüncü kuşak eczacısı Kerim Müüretimi, Rebul tarihinin en derrisoğlu, Rebul markasını ku4 marka önemli dönüm noktalarını rumsallaştırmak için aile dışı bir 78 çalışan oluşturuyor. 1980 yılında ortaklığa gitti. 3 bin satış + Geçmişten bugüne gelirken, Türkiye’nin ilk erkek parfümü noktası en önemli dönüm noktaları neler Silverline, yine Rebul tarafınoldu? dan üretildi. 1981 yılında Güzel1938 yılında Kemal Müderrisoğlu’nun lik Ürünleri Dünya Kalite Kontrol ‘Grande Pharmacie Parisienne’i satın alarak Merkezi’nden alınan altın madalya ise marRebul Eczanesi’ne dönüştürmesi ve yine aynı kamızı dünyaya duyurmak adına yine önemli bir dönüm noktasını oluşturuyor. 2006 yılında yapılan ISO 9001 kalite belgeli fabrika Nüket Filiba yatırımımız yine en önemli dönüm noktalarından biri. Bu fabrika ile kendi markalarımız Nüket Filiba, 4 Şubat 1977’de İstanbul’da dışında dünyanın tekstil devleri ve büyük doğdu. Üsküdar Amerikan Lisesi’nden mezun olduktan sonra Boğaziçi Üniversitesi İşletme market zincirleri için özel markalı ürünler üreFakültesi’ni bitirdi. Paris’te bir yıl Fransızca dil tilmeye başlandı. 2010 ise Avrupa’da İtalya ve eğitimi gördükten sonra kozmetik sektörünün Almanya pazarına Rebul markasıyla girişimiz devlerinden L’oréal Türkiye’nin Pazarlama adına önemli bir yıl. Departmanı’nda dört yıl yöneticilik yaptı. + Piyasada şu anki durumunuz nedir? 2004 yılında Rebul Kozmetik A.Ş’ye ortak Rebul Kozmetik, ürettiği parfüm, kolonya, oldu. Sekiz yıldır Rebul Kometik A.Ş‘de şirket tıraş ürünleri, vücut spreyi, balsam, deodorant, ortağı olarak Yeni İş Geliştime ve Pazarlama şampuan, duş jeli, saç kremi, vücut losyonu, Departmanı’nda direktörlük yapıyor. masaj yağı gibi ürünler sayesinde çok geniş bir ürün yelpazesine sahip. Rebul, Colors by Rebul, Angie ve Ranger markaları ile üretim yapıyor. Rebul markalarının parfümleri, lokal ve uluslararası marketler ile eczaneler olmak üzere yaklaşık 3 bin satış noktasında bulunuyor. Kolonyadaki marka bilinirliğimiz ise çok yüksek. + Yurt dışında faaliyet gösteriyor musunuz? Gösteriyorsanız nerelerde, neler yapıyorsunuz? Türkiye’nin en köklü ve önemli markalarından olan Rebul, dünya kozmetik pazarında global bir oyuncu olmak için son dönemde yatırımlarını hızlandırdı. Ürünlerimiz 30’dan fazla ülkeye ihraç ediliyor. Her yıl dünyanın en önemli kozmetik fuarlarına mutlaka katılıyoruz. Yakın zamanda kolonyalarımız ile Çin pazarında da yer alacağız. + Yeni hedefleriniz neler? Perakende sektöründe büyümek ve yeni açılan www.rebul.com e-ticaret sitemizi hızla büyütmek öncelikli hedeflerimiz arasında. + İş hayatında başarılı olmanın en önemli üç maddesi size göre nedir? Çok çalışmak, tehditleri görüp fırsatları yakalamak ve iyi bir ekip ile çalışabilmek. + Boşluğu doldurur musunuz? Türkiye’de iş hayatının daha da ileri gitmesi için …’ya ihtiyaç var. İşinin lideri ve kaliteli insan kaynağına. + Yoğun iş hayatının stresiyle mücadele etmek için ne yapıyorsunuz? Ailemle yaptığım tatiller ve değişik yerlere seyahatler ile biraz olsun kafamı boşaltıp, stresimi atabiliyorum. + Markalaşma sürecinde, markanızı benzerlerinden farklı kılan, ön plana çıkaran özelliklerin neler olduğunu düşünüyorsunuz? Rebul Kozmetik, köklü geçmişi, ikonik eczane imajı ve farmakolojik uzmanlığı ile sektördeki diğer kozmetik markalarına göre çok farklı bir altyapıya ve tarihi geçmişe sahip. En önemlisi tüketicinin güvenini kazanmış bir marka. Rebul’un kimliğini oluşturan kalite ve lüks deneyimidir. Rebul Kozmetik Bünyesinde Rebul, Colors, Angie, Angie Hot ve Ranger markalarını barındıran Rebul Kozmetik, kolonya, parfüm, deodorant ve roll-on, SPA ürünleri ve tıraş sonrası ürünler üretiyor. Sürekli yeniliklere imza atan ve çeşitli ödüllerle de başarılarını perçinleyen Rebul Kozmetik, son yıllarda ihracata yönelik çalışmaları ile de dünya pazarında aktif bir oyuncu haline geldi. Rebul Kozmetik ürünleri 30’dan fazla ülkede bulunabiliyor. 137 TÜRKİYE’NİN MARKALARI Turgut Toplusoy Roman Yönetim Kurulu Başkanı Yenilenerek büyüyor Roman, Gipsy By Roman ve Organic By Roman markalarıyla ürünlerini satışa sunuyor. Felsefesi sürekli yenilik. Yönetim Kurulu Başkanı Turgut Toplusoy’un hedefi ise yurt dışındaki satış noktalarının sayısını artırmak. + Şirketiniz nasıl doğdu? Moda sektörüne ilgim sonucu 1980 yılında tekstil sektörüne girmeye karar verdim. İstanbul’un en popüler caddesi olan Nişantaşı’ndaki Rumeli Caddesi’nde ilk Roman mağazasını açtım. Daha sonra 1981 yılında dönemin tekstil merkezi olan Şişli Osmanbey’de kendi üretimimi yapabileceğim bir atölye kiraladım. Roman markalı manto ve kabanlar, İstanbulluların büyük ilgisini çekti. Moda dergilerinde yapılan tanıtımlar, markanın bilinirliğini her geçen gün artırdı. Roman markasının hızlı yükselişiyle birlikte Anadolu’daki toptancılardan da talepler gelmeye başladı. Bu talebi karşılamak için üretim sistemini kuvvetlendiren Roman, 1990’lara gelindiğinde artık Anadolu’daki birçok toptancıya ürün gönderen ulusal bir marka haline geldi. + Geçmişten bugüne gelirken en önemli dönüm noktaları neler oldu? 1980 yılında sektöre girdiğimde bir ortağım vardı. 1983 yılında ortağımdan ayrılmam ve bu tarihten itibaren markanın tüm sorumlu138 luğunu üstlenmem hayatımdaki en önemli kararlarımdan biridir. Bu tarihten sonra Roman’ın marka değerini ve bilinirliğini artırma başarısını gösterdik. 1989-2005 yılları arasında, işleri kardeşlerime devrederek yönetimden ayrılmıştım. Bu süreçte yaşanan düşüş nedeniyle 2005 yılında tekrar işin başına geçmem hayatımda verdiğim bir diğer önemli karardır. İşin başına tekrar geçişimden sonra merkezimizi yeni bir binaya taşıdık ve mağaza sayımızı 50’ye çıkardık. + Piyasada şu anki durumunuz nedir? Hangi sektörlerde faaliyet gösteriyorsunuz? Roman markası olarak sektörde bilinirlik, Turgut Toplusoy İstanbul Çekmeköy doğumlu. 1974’de iş hayatına gayrimenkul ve inşaat sektörü ile başladı. 1977 yılında Kapalıçarşı’da kuyumcu atölyesi satın aldı. Sonra tekstil sektörüne geçerek, 1980 yılında Roman markasını kurdu. ürün kalitesi, üretim hacmi ve yarattığımız yüksek istihdam ile Türkiye’nin tekstil sektöründeki öncü firmalarından biriyiz. Tekstil dışında inşaat ve gayrimenkul geliştirme sek- + Yoğun iş hayatının stresiyle mücadele etmek için ne yapıyorsunuz? törlerinde de yer alıyorum. + Yurt dışında faaliyet gösteriyor musunuz? Denizlere açılıyorum. Yelken yapıyorum. Gösteriyorsanız nerelerde, neler yapıyorsu- + Markalaşma sürecinde, markanızı bennuz? zerlerinden farklı kılan, ön plana çıkaran özelliklerin neler olduğunu düşünüYedi ülke, 16 şehirde 21 corner ve yorsunuz? iki bayi ile yurt dışında faaliyet 23 yurt dışı Kalıp, dikiş ve kumaş seçimgösteriyoruz. satış noktası + Yeni hedefleriniz neler? lerimizdeki kalite, bence bizi 500’e yakın Önceliklerimiz yurt dışına rakiplerimizin çoğundan farklı çalışan yönelik. Yakın zamanda yurt kılıyor. Ayrıca farklı markalar 3 marka dışındaki satış noktalarımızı yaratmamız da yine rakipleriartırmak ve oralardaki marka mizden bir adım önde olmamızı bilinirliğimizi yaygınlaştırmayı hesağlayan önemli bir özelliğimiz. Ördefliyoruz. neğin Organic by Roman koleksiyonuyla + İş hayatında başarılı olmanın en önemli üç Türkiye’de ilk defa organik kumaşlardan maddesi size göre nedir? kadın koleksiyonu hazırladık. Bu anlamda Prensip sahibi, çalışkan ve dürüst olmak, ‘yenilikçi’ bir firma kimliği taşıdığımızı da çalıştığınız ekibe güvenmek ve onlara sahip söyleyebilirim. 32 yıldır içinde bulunduğuçıkmakla sağlanacağını düşünüyorum. muz kadın hazır giyim sektöründeki farklı + Boşluğu doldurur musunuz? Türkiye’de iş çizgimizi, öncü tasarımlarımızı, trendleri hayatının daha da ileri gitmesi için ... ’ya ihtiyaç takip eden yenilikçi anlayışımızı her zaman var. daha yükseğe çıkartmak için çalışmalarımızı Özgün ve yenilikçi girişimlere. sürdürüyoruz. Roman Roman, 2011 yılında, gelişen teknolojiye ayak uydurmak ve ulaşılabilirliğini artırmak amacıyla www.roman.com.tr üzerinden e-ticarete başladı. Bugün, Türkiye’de 45 mağazası ve 10 bayisi ile 26 ilde ve yurt dışında ABD, Azerbaycan, Dubai, Hollanda, İngiltere, Kazakistan, KKTC, Lübnan, Suriye, Rusya ve Ukrayna’da 21 satış noktasıyla müşterilerine hizmet veriyor. Roman, toplam 23 yurt dışı satış noktasında ürünlerini satıyor. 139 TÜRKİYE’NİN MARKALARI Kaan Akın Sistem 9 Medya Yönetim Kurulu Başkanı Digital tabelanın lideri Üç ortağın İngiltere’de gördüğü bir sistemi Türkiye’ye uyarlamalarıyla hayata geçen Sistem 9 Medya, bugün İngiltere başta olmak üzere birçok ülkeye ürünlerini satıyor. + Şirketiniz nasıl doğdu? Sistem 9 Medya’yı üç arkadaş; Metin Tekin, Selim Toktaş ve Kaan Akın’ın ortak yatırımı olarak 2005 yılında kurduk. Her biri farklı sektörlerdeki işlerinde ciddi başarılar elde etmiş insanlar bir araya gelince çok keyifli bir projenin temelini atmış olduk. İngiltere’de bir sistemden esinlenerek yola çıktık ve bu sistemi Türkiye şartlarına göre baştan aşağı yenileyerek piyasaya girdik. O günden bugüne sistem her yıl biraz daha gelişerek büyüdü ve yayıldı. 2011 yılı sonlarında ise fikri bulduğumuz ülkeye, digital signage (tek bir merkezden yönetilen dijital içeriğin bir ağ üzerinden farklı ekranlara dağıtılması) ürünlerinin satışını yapar hale geldik. + Geçmişten bugüne gelirken, en önemli dönüm noktaları neler oldu? 2007 yılında, o zamanki adı Oyak Bank olan, şimdi ING BANK adıyla faaliyet gösteren bankanın geliştirdiğimiz bu sistemi bizden talep etmesi, işimiz açısından en önemli dönüm noktalarından biri oldu. Bu talebi layıkıyla tamamlamayı başardıktan 140 Açık ara farkla sektör lideri oldusonra, birçok banka ve kurumsal ğumuzu söylemekten artık çefirmadan talep almaya başladık. 12 bin 400 kinmiyorum. 2011 yılı itibarı Zamanla farklı sektörlerden de ekranda hizmet ile Türkiye digital signage sektalepler geldi ve biz de böylece 4 bölge törünün yüzde 75’ine hizmet 2011 yılında neredeyse hayatın müdürlüğü veriyoruz. Başta finans sektörü her alanında farklı sektörlere 290 çalışan olmak üzere, GSM, zincir mağahizmet vermeye başlamış olduk. + Piyasada şu anki durumunuz nedir? zacılık, sinema, akaryakıt, AVM, Hangi sektörlerde faaliyet gösteriyorsunuz? Kaan Akın 1972 yılında İstanbul’da doğdu. Marmara Üniversitesi Turizm ve Otelcilik Bölümü’nden mezun oldu. 1992 yılından bu yana bilişim teknolojileri alanında çalışan Kaan Akın, yine aynı yıl Arkaf Bilgi İşlem Firması’nı kurdu. Arkaf Bilgi İşlem Firması 2005 yılına kadar faaliyet gösterdi. Arkadaşları Metin Tekin ve Selim Toktaş’la 2005 yılında Sistem 9 Medya’yı kurdu. Akın, sosyal sorumluluk alanında Merter Platformu kurucularından ve halen platformun yönetim kurulu üyesi. inşaat, lojistik, gıda, turizm ve otelcilik gibi sektörlerle çalışıyoruz. + Yurt dışında faaliyet gösteriyor musunuz? Gösteriyorsanız nerelerde, neler yapıyorsunuz? 2011 yılı sonunda İngiltere ofisimizi açtık. Londra merkezli ofisimizden, ürettiğimiz yazılım ve dokunmatik sistemleri İngiltere’de benzer sektörlere satıyoruz. + Yeni hedefleriniz neler? En önemli hedefimiz, kendi sektörümüzde hep en önde ve zirvede olmak. Sektörümüzdeki yenilikleri ilk getiren, ilk üreten ve piyasaya ilk sunan firma olmaya devam edeceğiz. + İş hayatında başarılı olmanın en önemli üç maddesi size göre nedir? Net, esnaf, esnek, hızlı ve sözünün eri olmak. Değişmeyen tek şeyin değişim olduğu sözünün anlam ve önemini bilmek. + Boşluğu doldurur musunuz? Türkiye’de iş hayatının daha da ileri gitmesi için ... ‘ya ihtiyaç var. Teknoloji ve yeniliklere açık olmaya. + Yoğun iş hayatının stresiyle mücadele etmek için ne yapıyorsunuz? Denize açılıyorum ve balık tutuyorum. + Markalaşma sürecinde, markanızı benzerlerinden farklı kılan, ön plana çıkaran özelliklerin neler olduğunu düşünüyorsunuz? Hızımız, kurumsallaşma yolunda esnaflığımızı ve amatör ruhumuzu kaybetmeden ilerliyor oluşumuz bizi diğer markalardan farklı kılan özelliklerimiz. Sistem 9 Medya Türkiye’de kapalı devre TV yayıncılığına yeni bir soluk getiren Sistem 9 Medya, 2005 yılında kuruldu. Türkiye’de projeleri, hızlı, akılcı ve ekonomik olarak hayata geçirmesi ve bu doğrultuda portföyüne kazandırdığı çok güçlü referansları sayesinde sektörün en büyük şirketi konumunda. Digital signage teknolojisini ülkemize getiren ilk kuruluşlardan biri olan Sistem 9 Medya, aynı zamanda Türkiye’nin en geniş, en yaygın, en güvenli ve işlevsel digital signage ağına sahip. 141 TÜRKİYE’NİN MARKALARI Mehmet T. Nane Teknosa Genel Müdürü Sektörün lideri Türkiye nüfusunun yüzde 95’ine ulaşmış durumda. 81 ilin 75’inde mağazası var. Teknosa, yeni yatırımlarda kararlı. Gözü, aynı zamanda yurt dışında. + Şirketiniz nasıl doğdu? 2000 yılında Hacı Ömer Sabancı Holding bünyesinde kurulan şirketimiz, teknolojiyi tüketicilerinin ayağına götüren, Türkiye nüfusunun yüzde 93’üne ulaşan lider teknoloji perakendecisi konumuna ulaştı. Kurulduğumuz yıldan bu yana, tüketiciyi merkezine alan bilimsel perakendecilik anlayışı ile çalışmalarımızı şekillendiriyor ve ‘herkes için teknoloji’ felsefesi ile hareket ediyoruz. Türkiye’nin lider teknoloji perakendecisi olarak, hizmet politikamız ‘uygun fiyat, üstün hizmet’ anlayışına dayanıyor. Bugüne kadar sunduğumuz hizmetlerle hep ilklere imza attık, bundan sonra da atmaya devam edeceğiz. + Geçmişten bugüne gelirken, en önemli dönüm noktaları neler oldu? Türkiye’de teknoloji perakendeciliğine adını koyan marka olarak, sunduğumuz hizmetlerle sektör liderliğini 12 yıldır elden bırakmadık. 2005 yılında, hem teknoloji perakendeciliği alanında kariyer yapmak isteyen gençleri eğitmek hem de sektörde hızla artan nitelikli iş gücü ihtiyacını karşılamak amacıyla Teknosa 142 Akademi’yi kurduk. Sektörde bir ilk olan Teknosa Akademi ile bugüne kadar 9 binin üzerinde çalışanımıza eğitim verdik. 2006 yılında organize perakendeye odaklanarak yılı 96 mağaza ile bitirdik. 2007 yılında Mehmet T. Nane 1990 yılında Boğaziçi Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü’nde lisans eğitimini tamamladı. İskoçya Heriot Watt Üniversitesi’nde Uluslararası Bankacılık ve Finans Bölümü’nde yüksek lisans yaptı. Nisan 2005 yılında Teknosa Genel Müdürlüğü’ne atandı. Öncesinde, Teknosa’nın kuruluşundan itibaren Teknosa Yönetim Kurulu Başkan Vekili’ydi. Türkiye Emlak Bankası, Demirbank ve Demir Yatırım’da çeşitli birimlerde görev alan Mehmet T. Nane, Sabancı Grubu bünyesinde Planlama, İş Geliştirme Dairesi Başkan Yardımcılığı, Perakendecilik Grubu Direktörlüğü, Sabancı Holding Genel Sekreterliği görevlerinde bulundu. Aynı zamanda AMPD Yönetim Kurulu Başkanı ve TOBB Perakendecilik Meclisi Başkanı. ise 200 mağazaya ulaştık. Bugün itibarıyla 75 ilde 280 mağaza ile teknolojiyi tüketicilerimizle buluşturarak, Türkiye nüfusunun yüzde 93’üne ulaşan lider teknoloji perakendecisi konumuna geldik. Yine 2007 yılında Alman Electronic Partners’in beş mağazasını satın alarak, gücümüzü daha da artırdık. Satış sonrası hizmetlerimizi sürekli geliştirerek, yine aynı yıl TeknoAsist hizmetimizi devreye soktuk ve tüketicilerimizle 7/24 iletişime geçmeye başladık. 2008 yılında Turuncu Kart ile en başarılı insan kaynakları uygulaması unvanını kazanarak, bu alandaki öncülüğümüzü de tescillemiş olduk. 2007 yılında ISO: 9001 Kalite Yönetim Sistemi Belgesi, 2009 yılında ISO: 27001 Bilgi Güvenliği Yönetim Sistemi Belgesi ve en son olarak da 2011 yılında ISO: 10002 Müşteri Memnuniyeti-Şikâyet Yönetim Standardı alarak bu alandaki sertifikasyonu tamamladık. Yine 2011 yılında dünya teknoloji perakendeciliğinin lider markalarından Best Buy’ın Türkiye operasyonunu satın alarak bünyemize kattık ve sektörün en önemli satın alma ope- liğimizi güçlendirdikten sonra yurt dışı yatırasyonuna adımızı yazdırmış olduk. Sektördeki performansımızı hisse senedi pi- rım fırsatlarını da incelemeye başlayacağız. yasalarında da sürdürmek hedefiyle 2012 yılı Orta ve uzun vade hedeflerimiz arasında yurt Mayıs ayında halka arz edildik ve hisselerimiz dışı yatırım planları da bulunuyor. borsada işlem görmeye başladı. Yine 2012 yı- + Yeni hedefleriniz neler? lında Dünya Perakende Ödülleri’nde finale Türkiye’yi tamamladıktan sonra yurt dışında kalarak ‘Gelişen Pazarlar’ kategorisinde dünya- uygun satın alma fırsatlarını değerlendirmeyi hedefliyoruz. nın dev perakendecilerini geride bırakıp + İş hayatında başarılı olmanın en Dünya Perakende Ödülü’nü almaya önemli üç maddesi size göre nedir? hak kazanan ilk Türk şirketi 280 mağaza Hangi mesleği yapacak olursanız olduk. Geçtiğimiz aylarda ise 3 bin 500’den olun, sevgi ve heyecan, başarılı Avrupa’nın teknoloji perakende fazla çalışan olmanın en önemli kaynağıdır. alanında en büyük satınalma 135 bin metrekare Bu nedenle mutlu olacağınız işi grubu Euronics ile iş birliği ansatış alanı yapmalısınız. Bunun yanı sıra, laşması imzaladık. + Piyasada şu anki durumunuz akılcı riskler almaktan korkmamak, nedir? cesur olmak gerekli. Tabii ki kendine Türkiye’de Teknosa mağazası olmayan altı il güvenmek de çok önemli. İnandığınız bir hekaldı. Teknoloji ve elektronik zincir mağazalar definiz varsa mutlaka peşinden koşmalısınız. arasında yüzde 43’lük pazar payı ile faaliyet + Boşluğu doldurur musunuz? Türkiye’de iş hayatının daha da ileri gitmesi için gösteriyoruz. + Yurt dışında faaliyet gösteriyor musunuz? …’ya ihtiyaç var. Gösteriyorsanız nerelerde, neler yapıyorsunuz? Nitelikli, vizyon sahibi, iç ve dış tüm paydaşlaTürkiye teknoloji perakende sektöründe lider- rına değer yaratmaya odaklı, inovatif yönetici ve çalışanlara. + Yoğun iş hayatının stresiyle mücadele etmek için ne yapıyorsunuz? Ailemle vakit geçirmeye çalışıyorum. Hafta sonları ailemle sinemaya gitmek, alışveriş merkezlerindeki eğlence alanlarında zaman geçirmek iş hayatının stresinden uzaklaştırıyor. + Markalaşma sürecinde, markanızı benzerlerinden farklı kılan, ön plana çıkaran özelliklerin neler olduğunu düşünüyorsunuz? Teknosa olarak “Herkes İçin Teknoloji” diyoruz ve bu doğrultuda çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Teknosa Hacı Ömer Sabancı Holding A.Ş. bünyesinde kurulan Teknosa İç ve Dış Ticaret A.Ş., teknoloji ürünlerini en uygun fiyat ve en iyi hizmet kalitesi ile tüketicilere sunmayı amaçlayan bir teknoloji perakende zinciri. 2000 yılında beş mağaza ile faaliyete başlayan Teknosa bugün tüm Türkiye’nin tanıdığı bir marka. 143 TÜRKİYE’NİN MARKALARI M. Şadan Eren Yönetim Kurulu Başkanı Önce sağlık, sonra ticaret Markalaşma sürecini ince bir mizahla tamamlayıp, hastane kavramının barındırdığı soğuk ve ürkütücü algıyı değiştirmeyi başarmışlar. Kurulacak tıp fakültesinin altyapısını oluşturan hastanede, ticaret ikinci planda geliyor. + Kurumunuz nasıl doğdu? Hastanemiz, Aralık 2004’te Ankara’da hizmete girdi. Ağustos 2010’da TOBB ETÜ Sağlık Hizmetleri olarak hastaneyi devraldık. Bu hastaneyi MESA Şirketler Grubu’ndan almamız, Sayın Rifat Hisarcıklıoğlu’nun ileri görüşlülüğü sayesinde oldu. Rifat Bey, önce TOBB ETÜ (Ekonomi ve Teknoloji) Üniversitesi’ni kurdurdu. Sonra üniversiteyi geliştirmek için bu butik hastanenin devrini gerçekleştirdik. TOBB ETÜ’nün yapısını bozmadan, yani özel ve butik bir hastane olarak, teknolojimizi ve tecrübelerimizi de aktararak tıp fakültemiz ile birlikte yolunda ilerletmeyi hedefliyoruz. Fakültemiz için gerekli izinler çıktı, yakında tamamlanacak. Bizler, kendimizle ve diğer hastanelerle yarışarak, gelecekte bir ABD ya da Avrupa’daki bir hastaneden daha üstün olmak arzusundayız. Tabii ki önceliğimiz sağlık hizmetlerimizden ödün vermeden ilerlemek; yani işin ticari kısmını ikinci planda görüyoruz. + Geçmişten bugüne gelirken en önemli dönüm noktaları neler oldu? 144 Açılışından altı ay sonra almaya hak kazandığı ISO Kalite Belgesi, yine açılışından bir yıl sonra almaya hak kazandığı JCI Akreditasyon Belgesi, Ağustos 2010 yılında TOBB ETÜ Sağlık Hizmetleri A.Ş.’ye devrolması şeklinde sıralayabiliriz. Diğer bir önemli dönüm noktası olarak ise yurt dışı açılımlarımızı gösterebiliriz. + Piyasada şu anki durumunuz nedir? M. Şadan Eren 1953 yılında Trabzon’da doğdu. Ticaret hayatına erken atıldığı için Karadeniz Teknik Üniversitesi Jeoloji Bölümü’nden ayrıldı. 1971 yılında dededen kalma Eren Ambarı Nakliyat ve Ticaret Ltd. Şti. ile yurt içi nakliyeciliğine başladı. Sonra Sırrı Eren Vapur Acenteliği’ni kurdu ve deniz taşımacılığı ile uğraştı. 1976 yılında ortaklarıyla Transgür International Transport Beynelmilel Nakliyat Şirketi’ni hayata geçirdi. 2005 yılında TOBB Yönetim Kurulu Üyeliği’ne seçildi. Halen Özel TOBB ETÜ Hastanesi Yönetim Kurulu Başkanlığı görevini yürütüyor. Bugün itibariyle, Ankara’da ve yurt dışında bulunduğu noktalarda marka olmayı başarmış ve hatta marka sadakatini de yaratmış bir hastanedir. + İş hayatında başarılı olmanın en önemli üç maddesi size göre nedir? Başarılı olmanın en önemli sırrı, yaptığınız işi ve insanları sevmekten geçiyor. Elbette dürüstlük ve çalışkanlık da çok önemli. Kendinize, mesleğinize ve insanlara saygı duymayı öğrendiğiniz zaman başarı zaten kendiliğinden geliyor. + Türkiye’de iş hayatının daha da ileri gitmesi için ...’ya ihtiyaç var. İşini layıkıyla yapan insanlara. + Yeni hedefleriniz neler? Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği, Başkanımız Rifat Hisarcıklıoğlu Bey’in çalışma azmiyle büyük yeniliklere ve iştiraklere imza attı. TOBB Ekonomi ve Teknoloji Üniversitesi de bunlardan biri ve en önemlisidir. TOBB’un sağlık alanında yaptığı bu büyük atılımın en büyük gerekçesi, üniversite bünyesinde tıp fakültesi kurma adına bir ön girişimde bulun- maktı. TOBB, Türkiye’de ve dünyada yaşanan her olaya karşı duyarlılık gösteriyor. Bu çereçevede sağlık sektörü gibi önemli bir konuya katkı yapmaktan geri durması söz konusu olamazdı. Hedefimiz, imkânları çok gelişmiş olan hastanemizin her geçen gün geçmişten daha iyi olması ve hasta memnuniyetinde artan bir grafik sağlaması. Bunların devamında elbette ki amacımız, hastanemizi milletimizin hizmetinde çalıştırmayı sürdürerek, tıp fakültesinin hazırlık evresini tamamlamak ve mevcut yapı ile fakülteyi bütünleştirerek dünya standartlarının üzerine çıkarmaktır. + Yoğun iş hayatının stresiyle mücadele etmek için ne yapıyorsunuz? Haftanın belli günlerinde spor yapıyor ve özellikle son zamanlarda geliştirmeye çalıştığım tenis sporuyla işin bütün stresini atıyorum. Spor beni dinamik ve mutlu kılıyor. + Yurt dışında faaliyet gösteriyor musunuz? Gösteriyorsanız nerelerde, neler yapıyorsunuz? Yurt dışında özellikle Rusya, Balkanlar, Türk Cumhuriyetleri, Ortadoğu, Körfez Ülkeleri ve Irak’ta yapılan çeşitli etkinlik ve fuar or- YAKLAŞIK 650 ganizasyonlarını kaçırmamaya PERSONEL çalışıyoruz. Ayrıca bahsetmiş 111 YATAK KAPASİTESİ olduğum ülkelerden bazılarında 80’DEN FAZLA örneğin Erbil, Bakü gibi şehirDOKTOR lerde bağlantı noktalarımız var. + Markalaşma sürecinde, markanızı benzerlerinden farklı kılan, ön plana çıkaran özelliklerin neler olduğunu düşünüyorsunuz? Marka süreci, hastanenin açıldığı ilk günden itibaren profesyonel olarak yönetildi. Sürecin yukarı doğru ivmelenen her bir basamağında ise ‘marka sadakati’ için daha sağlam bir yapı oluşturuldu. Hastane bilgileri Markamızı diğerlerinden farklı kılan ise her zaman yaratıcı, aykırı, ama prestijli bir Ankara Söğütözü’nde hizmet veren özel marka stratejisi kullanılmasıdır. Unutulmahastane, 25 bin metrekare kapalı alan ması gereken önemli bir ayrıntı da ince bir üzerine kurulu. Büyük bölümü tam zamanlı mizahın zaman zaman bu stratejiye eklenmiş olmak üzere 80’in üzerinde doktoru, 160’ın olması. Hastanemiz, gülümseten, samimi dil üzerinde hemşiresi, medikal, idari, teknik üslubuyla, hastane kavramının barındırdığı ve diğer kadrolarıyla birlikte yaklaşık 650 çalışanıyla hizmet veriyor. Hastane, 111 soğuk ve ürkütücü algıyı değiştirmiş; bugüne yatak kapasitesi ve sekiz ameliyathane ile kadarki hastane markalarından kesinlikle hastalarına ‘özel sağlık’ hizmeti sunuyor. çok farklı bir imaj yaratarak ‘özel’ bir hastane algısı oluşturdu. 145 TÜRKİYE’NİN MARKALARI Ömer Yüngül Vestel İcra Kurulu Başkanı Dünya devlerine kafa tutuyor Türkiye ve dünya teknoloji pazarına getirdiği yeniliklerle öne çıkan Vestel, 4.2 milyar dolarlık cirosunun yüzde 77’sini, ihracat operasyonlarından elde ediyor. + Şirketiniz nasıl doğdu? Vestel, 1984 yılında televizyon üretimi için kuruldu. 1994 yılında Zorlu Holding bünyesine katılan Vestel, bugün Holding’in amiral gemisi olarak tüketici elektroniği, dijital ürünler ve beyaz eşya alanında faaliyet gösteriyor. + Geçmişten bugüne gelirken, en önemli dönüm noktaları neler oldu? 1983 yılında TV üretimi ile sektöre giriş yaptık. 1988’de ilk Türk tasarımı renkli TV’yi ürettik. 1990’da Vestel Elektronik’i halka açtık. 1994’te Zorlu Grubu’na katıldık. 1998’de Vestel USA’yi kurduk. 2002’de Rusya’daki TV fabrikamızı kurduk ve aynı yıl ilk LCD TV’mizi ürettik. 2006’da Avrupa’nın tek dizüstü bilgisayar üretim tesisinin açılışını yaptık ve Türkiye’nin ilk dizüstü bilgisayarının üretimini gerçekleştirdik. 2006 yılında Vestel Beyaz Eşya’yı halka açtık. 2009’da Türkiye’nin ilk yerli LED TV’sini ürettik. 2011’de Türkiye’nin ilk üç boyutlu televizyonunu piyasaya sunduk. 2012’nin ilk yarısında, toplam 70 tasarım ödülüne ulaştık. 146 + Piyasada şu anki durumunuz nedir? Hangi sektörlerde faaliyet gösteriyorsunuz? Elektronik, beyaz eşya ve bilgi teknolojisi alanlarında faaliyet gösteriyoruz. Türkiye’nin en yaygın satış ve satış sonrası hizmet ağlarından birine sahip olan Vestel’in bin 50 satış Ömer Yüngül 1955 yılında İzmir’de doğdu. 1978 yılında İstanbul Boğaziçi Üniversitesi Makine Mühendisliği Bölümü’nü bitiren Yüngül sırasıyla; 1978-1981 yılları arasında Tefken İnşaat ve Tesisat A.Ş.’de Şantiye Mühendisi, 1981-1985 yılları arasında Metaş A.Ş.’de Bakım ve Üretim Mühendisi, 1985-1989 yılları arasında Faz Elektrik A.Ş’de Fabrika Müdürü, 1989-1997 yılları arasında Merloni Elettrodomestici SpA’da Fabrika Genel Müdür Yardımcısı, 1997-1999 yılları arasında Vestel Beyaz Eşya A.Ş.’de Genel Müdür ve Yönetim Kurulu Üyesi olarak bulundu. Ömer Yüngül, 1999 yılından bu yana Vestel Şirketler Grubu İcra Kurulu Başkanlığı ve Yönetim Kurulu Üyeliği görevini yürütüyor. noktası ve 350 satış sonrası servis merkezi var. 2011 ciromuz 4.2 milyar dolarla bir önceki yıla oranla yüzde 18 artış gösterdi. + Yurt dışında faaliyet gösteriyor musunuz? Gösteriyorsanız nerelerde, neler yapıyorsunuz? Vestel’in Fransa, Almanya, İspanya, İngiltere, Hollanda, İtalya, Finlandiya, Rusya ve Romanya’da bulunan iştirak şirketleri, bu ülkelerde yerel satış ve dağıtım ağı oluşturma görevini üstleniyor. + Yeni hedefleriniz neler? Avrupa pazarında pazar payımızı pekiştirmek ve yeni büyüme alanları yaratmak; müşteri talebine ve coğrafi özelliklere göre, ürün geliştirmedeki yüksek esneklik kabiliyetimizi kullanarak ürünlerde kişiselleştirmeye gitmek olarak özetleyebiliriz. + İş hayatında başarılı olmanın en önemli üç maddesi size göre nedir? Bireylerin iş hayatında başarılı olabilmeleri için; performanslarıyla yaptıkları işe artı değer sunabilmelerinin, yaptıkları işe ve çalıştıkları kuruma aidiyet hissetmelerinin ve öğrenmeye ve insana verdikleri değerin oldukça önemli olduğunu düşünüyorum. landırma çalışmalarımızı da bu anlayış ekseni + Boşluğu doldurur musunuz? Türkiye’de iş ha- altında düşünebiliriz. Ürünlerimizi tüketiciyle yatının daha da ileri gitmesi için …’ya ihtiyaç var. buluştururken, pratik kullanımları sayesinde Büyük resmi iyi görmeye, teknolojide ileri ve ‘kullanıcı dostu’ olmalarına özen gösteriyor, inovatif olmaya, sinerjiyi bilmeye ve kullan- sunduğumuz yüksek enerji ve su verimliliği maya, yenilikçi süreçleri optimize etmeye, sayesinde ise ‘doğa ile dost’ olduğumuzun iş süreçlerinin tamamını kendi bünyesinde sık sık altını çiziyoruz. Vestel’in benzer margerçekleştirebilmeye, iyi ve sadık insan kalardan en belirgin farkı, fayda üzerine gücüne. yaptığımız imaj reklamlarımızın + Yoğun iş hayatının stresiyle mücamarkamızı tüketici zihninde ol60 bin kişiye dele etmek için ne yapıyorsunuz? masını istediğimiz yere doğru gelir kaynağı Cumartesi öğleden sonra ve daha doğru konumlandırmış en bilinen 10 pazar günleri vaktim oluyor. İş olması. Tasarımın markalaşma markaDAN BİRİ dışında balık tutmayı severim. açısından stratejik bir katma 70 tasarım Pazar günleri spor yapmaya çalışıdeğer oluşunun farkına erken ödülü rım. Ağırlıklı olarak tenis, masa tedönemde vararak, bu konuda Türk nisi ve jimnastik yapıyorum. Bir de çiftlik tasarımcısına yaptığımız yatırımla, rayaşantısına ilgim var. Hobi olarak başladı ama kiplerimiz karşısında önemli bir avantaj elde artık hobinin ötesine geçti. ettik. Ürün gamlarımızda klasik segmen+ Markalaşma sürecinde, markanızı benzerle- tasyondan ‘fayda odaklı’ bir segmentasyona rinden farklı kılan, ön plana çıkaran özelliklerin geçiş yaparak markamızı yeniden konumlanneler olduğunu düşünüyorsunuz? dırdık. Bunda tüketici trendlerinin oynadığı Vestel, faaliyetlerini ‘Türkiye’nin Dost Tekno- rol büyük. Özellikle beyaz eşyada kullanıcılojisi’ anlayışıyla sürdürüyor. Marka konum- ların hıza, enerji verimliliğine, hijyene, kolay kullanıma önem verdiğini, elektronikte ise bağlanabilir, akıllı ve tasarımıyla öne çıkan ürünlerin tercih edildiğini görüyoruz. Biz de tüketici araştırmalarından yola çıkarak ürün gamlarımızı yeniden oluşturduk. Trendleri takip etmek yerine, takip edilecek trendleri oluşturmak için çalışıyoruz. Vestel Vestel, 1984 yılında kuruldu ve 1994 yılında Zorlu Holding bünyesine dâhil oldu. 13’ü yurt içi 15’i yurt dışı olmak üzere toplam 28 şirketle, tüm dünyaya tüketici elektroniği, beyaz eşya, bilgi teknolojileri ve dijital alanlarında geniş bir ürün yelpazesi sunuyor. 13 bini aşkın çalışanı, bin 50 satış noktası, 350 satış sonrası merkezi ve binlerce yan sanayi çalışanıyla 60 bin kişiye gelir kaynağı yaratıyor. Vestel’in üretim faaliyetleri Manisa’da ve Rusya’nın Alexandrov şehrinde gerçekleştiriliyor. Vestel, dünyada en çok ar-ge harcaması yapan ilk bin firma arasında yer alan üç Türkiye şirketinden biri. 147 TÜRKİYE’NİN MARKALARI Ceylan Pirinçcioğlu VIP Turizm CEO Dünyaya sığmadı, uzaya açıldı Neredeyse tüm ülkelerde ya bağlantıları var ya da acenteleri. Ama bu VIP Turizm’e yetmedi. Şimdi Türk seyyahları uzaya götürmeye hazırlanıyor. + Şirketiniz nasıl doğdu? Türkiye’nin ilk seyahat acenteleri arasında bulunan VIP Turizm’in kuruluş öyküsü, birbirlerine ve ülkelerine inanan, hayallerinin peşinden koşan ve bu uğurda çok çalışan bir çiftin, İnci ve Fethi Pirinçcioğlu’nun yaşam hikâyesiyle başlıyor. Cumhuriyet gazetesinde yazarlık yapan babam Fethi Pirinçcioğlu ile sevgili annem İnci Hanım’ın ilk çocuklarını kaybetmeleri sonrası, Fullbright bursunu kazanarak ABD’ye gidişleri ile başlıyor. Babam ABD’ye gittiğinde, Basın Yayın Türk Haberler Ajansı’nda, Türkiye’ye gitmek isteyen ABD’li vatandaşların mektuplarını cevaplarken, turizm olgusunu başlatmaya karar verir. 1954 yılında Türkiye’ye geri dönen ikili, ilk turizm tanıtım ofisini faaliyete geçirerek, turizm sektörünün önünü açarlar. İnci Pirinçcioğlu Türkiye’nin 001 numarası ile kayıtlı ilk tercüman rehberi olarak dünyanın dört bir yanından gelen ünlüye, ülkesini tanıtarak bir turizm elçisi olur ve Türkiye’de rehberlik mesleğinin de öncülüğünü yapar. 1968’de VIP Turizm’i kurarlar. 148 + Piyasada şu anki durumunuz nedir? Hangi sektörlerde faaliyet gösteriyorsunuz? Lokomotifimiz olan turizm sektöründe VIP markası altında hizmet verirken, etkinlik yönetiminde de 44 yıllık tecrübemizle, sektörün öncülüğünü devam ettiren, en güçlü isimlerden biriyiz. VIP şapkası altında VIP Turizm, VIP Event, VIP Kongre, VIP DMC olmak üzere dört ana hizmet dalımız bulunuyor. Kardeş markalarımız Jazeebé ile de kişilere özel etkinlikler düzenliyoruz. Misafirlerimizin beklenti Ceylan Pirinçcioğlu Boğaziçi Üniversitesi’nde başladığı yüksek öğrenimine, New York Üniversitesi’nde aldığı uluslararası iş, finans ve pazarlama eğitimleri ile devam etti. İş hayatına seyahat ve kongre düzenleyerek VIP Turizm’in mutfağından başladı. ABD’de eğitimine devam ederken VIP New York şirketini kurdu. 1996’dan bu yana da VIP Turizm İcra Kurulu Başkanlığı’nı yürütüyor. ve ihtiyaçları için her daim dünya trendlerini takip etmeye öncelik veririz. Bu nedenle oluşturduğumuz yeni markalarımız var. Örneğin, ekonomik tatiller sunan EkoVIP, çağdaş sanat ve özel sanat turları düzenleyen Arttravel, özel seyahat fırsatlarını anında tüketiciye ulaştıran Gezluks.com, değişen konaklama anlayışından yola çıkıp lüks villa, rezidans kiralama hizmeti sunan PIV ve Luxuryviprental.com bu şekilde gelişen markalarımız. Türkiye’de ve yurt dışında birçok ödüle layık görüldük. ‘Super Brand’ seçilerek, dünyaca ünlü markalar arasında yer aldık. Çevre ve kültürel özelliklere sahip çıkma konusundaki çalışmalarımız, ‘Birleşmiş Milletler’in Küresel İlkeler Sözleşmesi’ni imzalayan firma olmak ve kalite konusundaki özel uygulamalarımız gurur duyduğumuz niteliklerimiz arasında. Geçen yıl, sektöre yeni nesiller yetiştirmek üzere VIP Akademi’yi kurduk. + Yurt dışında nasıl faaliyet gösteriyorsunuz? VIP Turizm olarak sahip olduğumuz iletişim ağımız ile yedi kıtada hizmet veriyoruz. Yeryüzünün hemen her ülkesinde, yerel acente tem- silciliklerimiz ve iş ortaklarımız bulunuyor. yatının daha da ileri gitmesi için … ’ya ihtiyaç var. + Yeni hedefleriniz neler? Turizm konusunda olsa önce tanıtım, sonra Bizim için hedef her zaman sadece kendi şir- yine tanıtım, bir daha tanıtım derim. Marka ketimizin değil, ülkemizin tanıtımına ve milli olmak, kaliteye önem vermek, sistem kurmak, gelirine katkı sağlayabileceğimiz iş modelleri disiplinli olmak başarı için koşullar. Ürünlegerçekleştirmektir. Bu fikirden hareketle en rinden veya hizmetlerinden fark yaratmak, önemli hayallerimizden birini, geçtiğimiz yıl fırsatları değerlendirmek, krizleri fırsata çehayata geçirdik. Türkiye’den uzay turizmini virmek, ileriye doğru bakmak, teknolojinin başlatan ilk şirket olduk. Balon ve yakın takipçisi olmak ve tüketiciyi roket olmak üzere iki ayrı yöntem mutlu etmek, onu dinlemek ona 170 çalışan ile gerçekleşen bu uzay seyahatgöre yapılanmak ise başarının 64 satış noktası lerine katılacak Türk seyyahlar güncel sırrı. 270’den fazla + Markalaşma sürecinde, marile Türk bayrağını uzaya çıkaacente kanızı benzerlerinden farklı kılan, racağız. 14 vıp shop ön plana çıkaran özelliklerin neler + İş hayatında başarılı olmanın en ofis olduğunu düşünüyorsunuz? önemli üç maddesi size göre nedir? Başarının sırrı VIP’nin adında VIP Turizm markası insanların saygı yatıyor. ‘Value, Integrity, Performance’ duyduğu bir marka. Turizmde ilklere imza adlandırdığımız açılım, satın almada değer atmış. Ancak “VIP” denince insanların akyaratmak, tedarikçilerimiz ve işverenlerimiz lında pahalı bir marka imajı uyanıyor. Oysa ile bütünlük ve üstün performans anlamına biz bunu yüzde 70 oranında değiştirdiğimize geliyor. Her ne iş yapıyorsak değer katmak inanıyoruz. Turların VIP kalitesinde ancak önceliğimiz. ekonomik de olabileceğini, VIP de de sınır + Boşluğu doldurur musunuz? Türkiye’de iş ha- olmadığını gösteriyoruz. VIP Turizm Fethi Pirinçcioğlu ve İnci Hanım 1968 yılında, Türk misafirperverliğini profesyonel anlamda uygulamak ve dünyaya tanıtmak hedefiyle VIP Turizm’i önemli kişilerin acentesi olarak kurarlar. Dünya Ticaret Odaları’nın 1969 yılındaki bin kişilik kongresini İstanbul’da gerçekleştirerek ‘Kongre Turizmi’ndeki ilk atılımı yaparlar. Mısır’a Nil Sefası ismi ile 67 yolcuyu Mısır’da ağırlayarak başlayan dış turlar ve yurt içi turları ile bir anda, iki alanda da VIP, turizmin ayrıcalıklı markası olur. 149 TÜRKİYE’NİN MARKALARI Faik Açıkalın Yapı Kredi Genel Müdürü Rekabette öncü Türkiye’yi kredi kartıyla ilk Yapı Kredi tanıştırdı. 1944 yılında tek bir şubeyle başlayan yolculuğu, bugün bine yakın şubede sürüyor. Türkiye’nin dördüncü büyük özel bankası Yapı Kredi, müşteri memnuniyeti odaklı hizmetini sürdürüyor. + Şirketiniz nasıl doğdu? Geçmişten bugüne gelirken, en önemli dönüm noktaları neler oldu? Yapı Kredi, 1944 yılında Türkiye’nin ilk özel sermayeli ulusal bankası olarak tek bir şube ve “Hizmette Sınır Yoktur” felsefesiyle kuruldu. Bahçekapı’da 1 milyon TL sermaye ve 14 kişilik bir ekiple faaliyete başladı. Yapı Kredi, bugün 17 bin 600’den fazla çalışanı, Türkiye geneline yayılmış 923 şubesi, 2 bin 700’e yakın ATM’den oluşan hizmet ağı, internet bankacılığı, ödüllü iki çağrı merkezi ve öncü mobil bankacılık uygulamalarıyla hizmet veriyor. Yapı Kredi, ‘ilk’lerin bankası olarak, 68 yıllık birikimiyle Türkiye’nin gelişiminde de rol oynadı; sektördeki standartların belirleyicisi ve Türkiye’yi kredi kartıyla tanıştıran ilk banka oldu. Geçtiğimiz 68 yılda, eğitim, kültür-sanat, çevre gibi farklı alanlarda kurumsal vatandaşlık sorumluluğumuzu yerine getirmeyi ilke edindik. Yapı Kredi Yayınları ile bugüne kadar binlerce sanatçının 3 bin 500 başlıkta eserini Türk edebiyatına kazandırdık ve Yapı Kredi Kül150 tür Sanat Yayıncılık ile milyonların takip ettiği sanat etkinliklerine ev sahipliği yapmaya devam ediyoruz. Yapı Kredi olarak, Türkiye’nin en büyük grubu Koç Holding ile Avrupa’nın önde gelen bankacılık gruplarından UniCredit’in gücü, müşterilerimizin ilgi ve desteğiyle yolumuza sağlam adımlarla devam ediyoruz. + Piyasada şu anki durumunuz nedir? Hangi sektörlerde faaliyet gösteriyorsunuz? Türkiye’nin dördüncü büyük özel bankası konumundayız. Bankamızın 30 Haziran 2012 itibarıyla aktif büyüklüğü 124 milyar TL. Bankacılığın yanı sıra yurt içinde sigortacılık, leasing, faktoring, yatırım ve portföy yönetimi alanında faaliyet gösteriyoruz. Faktoring’de yüzde 14.7, finansal kiralamada yüzde 17.8 ve İstanbul Menkul Kıymetler Borsası/VOB piyasası işlem hacminde yüzde 19.7 pazar payıyla lider konumdayız. + Yurt dışında faaliyet gösteriyor musunuz? Gösteriyorsanız nerelerde, neler yapıyorsunuz? Yapı Kredi olarak üç ayrı ülkede bankamız bulunuyor: Azerbaycan (Bakü), Rusya (Moskova) ve Hollanda (Amsterdam). Ayrıca Bahreyn’de bir şubemiz var. Yüzde 50 ortağımız olan UniCredit’in dünya genelindeki tüm şubeleri kanalıyla da hizmet verebiliyoruz. Yapı Kredi Bank Moscow, Rusya’da kurulan ilk Türk bankası. Azerbaycan’a ise, 1998 yılında, yüzde 100 Türk sermayeli ilk banka olarak adım attık. Bu ülke bizim için stratejik öneme sahip. Türkiye’nin ilk kurumsal üniversitelerinden Yapı Kredi Bankacılık Akademisi’nin bir ayağını da ‘Qhardaş Akademiya’ adıyla Azerbaycan’da kurduk. Ayrıca, Türkiye’nin ilk kredi kartı Worldcard’ı, geçtiğimiz günlerde Azerbaycan’da hizmete sunduk. Worldcard ile tıpkı Türkiye’de olduğu gibi, Azerbaycan kartlı ödeme sistemlerinin gelişmesinde öncülük etmeyi ve sektörü şekillendirmeyi planlıyoruz. + Yeni hedefleriniz neler? Önümüzdeki dönemde hedefimiz; hem çalışanlarımızın hem de müşterilerimizin ilk tercihi olma vizyonumuza paralel uygula- malar geliştirmek ve yeni başarılara imza ve ‘çalışılması kolay banka olmak’ yönünde atmak. Bu çerçevede, stratejik öncelikleri- tüm iş birimlerimizi koordine edeceğiz. Yeni mize odaklanarak, sürdürülebilir büyüme ürün ve hizmet tarafında teknolojinin tüm ve kârlılık elde etmeyi amaçlıyoruz. imkânlarını kullanarak, kişiye özel, Bu önceliklerimiz; müşteri odaklı hızlı ve basit süreçlerle hizmetlebankacılık, ticari verimlilik arrimize yeni bir boyut kazandır923 şube tışları, fonlama kaynaklarının mayı planlıyoruz. Her yıl 30-60 + Markalaşma sürecinde, marçeşitlendirilmesi, etkin likidite şube açma planı kanızı benzerlerinden farklı yönetimi ve gider disiplini... 3 ülkede kılan, ön plana çıkaran özellikÖzellikle seçtiğimiz alanlarda faaliyet lerin neler olduğunu düşünüyorsağlıklı ve sürdürülebilir büsunuz? yüme elde etmek için çalışacağız. Yapı Kredi olarak, tüm paydaşlarıÖnümüzdeki beş yıllık dönemde her yıl yaklaşık 30-60 şube açmayı planlıyo- mızla yürüttüğümüz ilişkilerimizi ve iş süruz. Ayrıca alternatif dağıtım kanallarını reçlerini özgürlük, adil olma, saygı duyma, çeşitlendirerek, müşterilerimizi en etkin şe- güven ve açıklık ilkeleri üzerine inşa edikilde desteklemeye devam edeceğiz. Temel yoruz. Yapı Kredi’nin temel değerleri de odağımız doğru müşteriye, doğru ürün/ olan bu ilkelerin, ‘hizmette sınır yoktur’ hizmetle ve doğru fiyatla ulaşmak. Müşte- anlayışımız ve müşterimizi her zaman odak rilerimizin ihtiyaçlarını iyi analiz edeceğiz noktasına koyan yaklaşımımız ile birleşerek bizleri Türkiye’nin en değerli ve saygın markalarından biri yaptığına inanıyoruz. Hedefimiz, ticari faaliyetlerimiz dışında da değer yaratarak, içinde bulunduğumuz toplum için faydalı bir kurum olmak. Finansal bir süpermarket olarak, bireysel ya da kurumsal her segmentteki müşterilerimizin tüm ihtiyaç ve beklentilerini tek noktadan karşılıyor olmamız, ticari açıdan en önemli rekabet avantajlarımızdan birini oluşturuyor. Türkiye genelinde yaygınlık, pek çok farklı kanaldan hızlı ve kolay ulaşılabilirlik gibi hem fiziki hem teknolojik üstünlüğümüzün de bir başka rekabet unsuru olduğunu görüyoruz. Ancak en önemli kriter; müşteri memnuniyetine verdiğimiz önem ve onları her sürecin odağında tutuyor olmamız. Müşterimizi yakından tanıyarak ürün ve hizmetlerimizi tasarlamamız bizi rekabette öncü konuma getiriyor. 151 TÜRKİYE’NİN MARKALARI Hulki Büyükkalender Yiğit Akü Genel Müdürü Elektrikli araçları da çalıştıracak Yılda 7 milyon akü üretme kapasitesine sahip Yiğit Akü, 67 ülkede satılıyor. 2013’te elektrikli araçlar için 15 milyon dolarlık yatırım yapacak. + Şirketiniz nasıl doğdu? Yiğit Akü’nün markalaşma öyküsü bir imalat atölyesi ile 1976 yılında firma sahipleri, Hamit Yiğit, Mahmut Yiğit ve Eyüp Yiğit kardeşlerin sıfırdan mücadelesi ile başlıyor. Yiğit Akü A.Ş., 1976 yılında Ankara’da kuruldu. Tüm kazançlarını işlerine yatıran kardeşler, bugün 40 bin metrekare alan üzerinde 7 milyon adet/yıllık üretim kapasitesi ile global tedarikçi olarak hem Türkiye’ye hem de 67 ülkedeki müşterilerine hizmet sunuyor. + Geçmişten bugüne gelirken en önemli dönüm noktaları neler oldu? Dört aşamada sıralayabiliriz. Birincisi, vizyon kararında atölye olmaktan fabrikaya dönüşme kararının verilmesi. İkincisi otomotiv hedefi, üçüncüsü teknolojiye yatırımın sürekli yapılması kararı, son aşama ise araştırma geliştirmenin strateji olarak seçilmesi. + Piyasada şu anki durumunuz nedir? Hangi sektörlerde faaliyet gösteriyorsunuz? Yiğit Akü, mikroçipli akıllı akü ile sektöründe teknoloji lideridir. ‘Prestige’ ürünü; akü, hafıza kartı, diagnostik cihaz ve kayıt cihazı 152 özellikleri taşıyan, starter aküde dünyadaki tek üründür. Yiğit Akü, otomotiv sanayiinin bilinen markalarına hem Türkiye’de hem de yurt dışında orijinal parça tedariği yapmaktadır (Renault- Nissan, Hyundai, Kia, Peugeot). Yiğit Şirketler Grubu’nun sürükleyici markası Yiğit Akü, elbette otomotiv yan sanayiinde de yerini almaktadır. Şirketler grubu olarak izabe tesisi, fidan, seracılık konularında da faaliyet gösterilmektedir. Dr. Hulki Büyükkalender 10 Mayıs 1965’te İzmir’de doğdu. ODTÜ Maden Mühendisliği Lisans Bölümü’nü bitirdi. Dokuz Eylül Üniversitesi Maden Mühendisliği Ana Bilim Dalı’nda yüksek lisans ve doktorasını tamamladı. 1990 yılından bu yana akümülatör sanayinde yurt içi ve yurt dışında çeşitli çalışmalarda yer aldı. 2001 – 2004 yılları arasında Rusya’da görev yaptı. 2004 yılından bu yana Yiğit Akü Genel Müdürü. + Yurt dışında faaliyet alanlarınızı açar mısınız? Türkiye’de Ankara tesisine ilaveten, Azerbaycan, Fas, İran ve Mısır’da da üretim tesisleriyle, müşterilere hizmet veriyoruz. Global üretim kapasitesi yıllık 7 milyon aküdür. 67 ülkede satılan Yiğit Akü, ayrıca çeşitli ülke- lerde yerel personeliyle de hizmet vermektedir. + Yeni hedefleriniz neler? Yiğit Akü, sloganında olduğu gibi ‘ileriye götürür’ felsefesini, ürünlerindeki teknolojik fark ile tüm dünyada göstermektir. Ayrıca elektrikli araçlar için Lityum Iyon bataryası üretmek için fabrikamızı 2013 yılı başında kurmuş olacağız. Toplamı yaklaşık 15 milyon dolara ulaşacak olan bu yatırım, ilk ürünlerini Mart 2013’te vermiş olacak. Yiğit Akü olarak elektrikli araçlara akü üretme konusunda dünya çapında iddialı bir vizyonla Teknoloji üretmeye, inovasyona. geliyoruz. + İş hayatında başarılı olmanın + Yoğun iş hayatının stresiyle müca400 çalışan en önemli üç maddesi size göre dele etmek için ne yapıyorsunuz? 4 bin 500 bayi nedir? Kitap okuyup, spor (yüzme) ya2013’te 15 milyon İletişime ve öğrenmeye açık pıyorum. dolarlık + Markalaşma sürecinde, marolmak, hedefler için çok çalışyatırım kanızı benzerlerinden farklı kılan, mak, yenilikçiliği ve teknolojiyi ön plana çıkaran özelliklerin neler kullanmak. olduğunu düşünüyorsunuz? + Boşluğu doldurur musunuz? Türkiye’de iş hayatının daha da ileri gitmesi için Teknoloji farkı, yenilikçiliği ve müşteri odaklı …’ya ihtiyaç var. hizmet yaklaşımı… Yiğit Akü 2011 yılının rakamlarına göre, ihracatta yüzde 37’lik büyüme ile sektöründe en hızlı büyüyen marka unvanına sahip. Patenti Yiğit Akü’ye ait Akıllı Akü ile birlikte, her türlü hava koşullarında dayanıklılığı artıran ‘crystal frame’ teknolojisi ile önemli bir fark yarattı. Bu yıl Yiğit Akü, İstanbul Sanayi Odası’nın İSO 500 şirket sıralamasında 47 sıra atlayarak büyüme trendini sürdürdü. 153 TÜRKİYE’NİN MARKALARI Copyright Doğan Burda Dergi Yayıncılık ve Pazarlama A.Ş. Yayın Direktörü İlhan Demiriz Yayın Yönetmeni Ayşegül Savur Yazı İşleri Müdürü (Sorumlu) Cemal Subaşı Yayın Danışmanı Nükhet Vardar Görsel Yönetmen Murat Kars Satış Yönetmeni (Reklam Proje Yönetimi) Deniz K. Çakmakçı Katkıda Bulunanlar Can Şahin, Selim Gökçe, Erol Taşlar Redaksiyon Nurettin Genç İlk Basım Kasım 2012 Baskı - Cilt: Baskı Doğan Ofset Matbaacılık ve Yayıncılık A.Ş. Doğan Medya Tesisleri, Hoşdere Yolu C Blok 34850 Esenyurt / İstanbul Tel: 0212 622 19 00 Doğan Burda Dergi Yayıncılık ve Pazarlama A.Ş.’nin ücretsiz ekidir