Yumurta Sektörüne Deryalar Kadar Hizmet Dünya`da ve Brezilya`da
Transkript
Yumurta Sektörüne Deryalar Kadar Hizmet Dünya`da ve Brezilya`da
Yumurta Sektörüne Deryalar Kadar Hizmet Dünya’da ve Brezilya’da Kanatlı Eti Üretim Trendi Kanatlı Etlerinde Pse Sorunu Kanatlı Hayvanlarda Solunum Yolu Enfeksiyonları Broyler ve Hindilerde Görülen Ayak Tabanı Dermatitisi facebook.com/tavder • twitter.com/tavder Yüksek Kazanım Optimum Mikoplazma Kontrolü ile Daha Sağlıklı Tavuklar Yapılan Yatırımın Geri Dönüşü Tylan® is a trademark for Elanco’s brand of tylosin. Elanco® and the diagonal color bars are trademarks of Eli Lilly and Company. © May 2002/February 2009 Elanco Animal Health. © Image chicken: Fotolia/Marty Kropp. (PO0903) Tylan Premix ile Rahat Solunum, Yüksek Performans Granül Şimdi Arınma Süresi gün! 0 Elanco Hayvan Sağlığı Lilly İlaç Ticaret Ltd. Şirketi Kuşbakışı Caddesi No.4 Rainbow Plaza Kat.3 Altunizade 34662 Istanbul 0216 554 00 00 Daha fazla bilgi için lütfen Elanco temsilcinizle görüşünüz. www.elanco.com BİLEŞİMİ: Tylan G 250 Veteriner İlaçlı Premiks açık kahverenkli, akışkan, granüler bir üründür. Her kg’da 250 g tilosin aktivitesine eşdeğer tilosin fosfat bulunur. Taşıyıcı olarak soya unu içerir. FARMAKOLOJİK ÖZELLİKLERİ: Tilosin, fermentasyon yoluyla Streptomyces fradiae kültüründen elde edilen makrolit grubu bir antibiyotiktir. Bakterilerde 50-S ribosomal alt birime bağlanarak bakteri gelişimini durdurur. Antibakteriyel spektrumunda Mikoplazma spp., gram pozitif ve bazı gram negatif mikroorganizmalar bulunur. Ağız yoluyla verildikten sonra emilen tilosin BOS hariç, tüm vücut kesimlerine etkili yoğunlukta geçer. Vücutta pek değişime uğramadan başlıca safra ve kısmen de idrarla atılır. KULLANIM SAHASI / ENDİKASYONLARI: Tylan G 250 Veteriner İlaçlı Premiks, tavuklarda duyarlı bakteriler tarafından meydana getirilen solunum yolu enfeksiyonları ile nekrotik enteritten korunma ve tedavi amacıyla kullanılır. UYGULAMA ŞEKLİ VE DOZU: Veteriner hekim tarafından başka şekilde tavsiye edilmediği takdirde, şu şekilde kullanılır: Kronik Solunum Yolu Hastalığı: Tylan G 250 Veteriner İlaçlı Premiks, tavuklarda 800 ppm (3.2 kg Tylan G 250/ton yem) dozunda ve 5 gün süreyle yem içerisinde kullanılır. Uygulama, 4 hafta sonra 2 gün süreyle tekrarlanır. Nekrotik Enterit: Nekrotik enterit’e karşı, 50-150 ppm (0.2-0.6 kg Tylan G 250/ton yem) dozunda 7 gün süreyle uygulanır. Yemin tamamına katılmadan önce, Tylan G 250 Veteriner İlaçlı Premiks’in 20-50 kg yemle ön karışıma tabi tutulması önerilir. İSTENMEYEN ETKİLER: Tilosin güvenli bir madde olup, belirtilen dozlarda kullanılması durumunda herhangi bir yan etki görülmez. İLAÇ ETKİLEŞİMLERİ: Tylan G 250 Veteriner İlaçlı Premiks fenikoller, linkozamidler ve diğer makrolit grubu antibakteriyellerle eş zamanlı olarak uygulanmamalıdır. GIDALARDA İLAÇ KALINTI UYARILARI: İlaç kalıntı arınma süresi (i.k.a.s.): Kalıntı arınma süresi et ve yumurta için “0” (sıfır) gündür. KONTRAENDİKASYONLARI: Tylan G 250 Veteriner İlaçlı Premiks, tek tırnaklı hayvanların yemlerine karıştırılmamalı ya da bu hayvanlara direkt olarak verilmemelidir. GENEL UYARILAR: Kullanmadan önce ve beklenmeyen bir etki görüldüğünde veteriner hekime danışınız. Çocukların ulaşamayacağı yerlerde bulundurunuz. Gıda maddelerinden uzakta bulundurunuz. Ambalajı hasarlı olan ürünleri satın almayınız ve kullanmayınız. UYGULAYICININ ALMASI GEREKEN ÖNLEMLER VE HEKİMLER İÇİN UYARILAR: Tylan G 250 Veteriner İlaçlı Premiks’in deri ile teması irritasyona yol açabilir. Ürünün kullanımı sırasında maske, koruyucu eldiven ve elbise giyilmelidir. Uygulama sonrasında eller yıkanmalıdır. Deri ile temas durumunda, ilgili yerler yıkanmalıdır. Tylan G 250 Veteriner İlaçlı Premiks yeme karıştırılmak üzere formüle edildiğinden, direkt olarak hayvanlara verilmemelidir. MUHAFAZA ŞARTLARI VE RAF ÖMRÜ: Raf ömrü, imal tarihinden itibaren 24 aydır. Açılmış ambalajdaki ve yem içindeki raf ömrü 3 aydır. Işıktan koruyunuz. +25 ˚C altında muhafaza edilmelidir. TİCARİ TAKDİM ŞEKLİ: 25 kg’lık kraft kağıt torbalarda. PERAKENDE SATIŞ YERİ: Veteriner hekim reçetesiyle eczanelerde ve veteriner muayenehanelerinde satılır (VHR). PROSPEKTÜSÜN ONAY TARİHİ: 04.11.2008 TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANLIĞI RUHSAT TARİH-NO: 08.04.2004 – 9/843 RUHSAT SAHİBİNİN ADI VE ADRESİ: Lilly İlaç Ticaret Ltd. Şti. Kuşbakışı Cad. No:4, 34662 Altunizade / İstanbul İMAL YERİNİN ADI VE ADRESİ: Eli Lilly & Company Ltd., Speke Operations Fleming Road Liverpool L24 9LN, İngiltere. Seri No.(Batch No), Üretim Tarihi (Date of Manufacturing) ve Son Kullanma Tarihi (Expiry Date) için torbanın ön yüzünün alt kısmına bakınız. ® Tylan G 250, Eli Lilly and Company’nin tescilli ticari markasıdır. Başyazı Başyazı Değerli dostlar, Tavukçuluk sektörü, zaman zaman gerek ticari alanda ortaya çıkan olumsuzluklara gerekse medyadaki eksik yanlış ve art niyetli açıklamalara rağmen 2013 yılını büyüyerek tamamlamıştır. Bilgi kirliliğinin tamamen giderilmesi mümkün olamamakla birlikte en aza indirilmesi mümkündür. Bu çerçeve de de Derneğimiz, medyada öncelikle beyaz et olmakla birlikte yumurta üzerinde yoğunlaşan yanlış bilgilerin giderilmesi için yoğun çaba sarfetmiştir ve etmektedir. İçinde bulunduğumuz çağda 42 günde broiler piliçleri 2.5 kg canlı ağırlığa nasıl ulaşabildikleri konusunu içlerine sindiremeyen ve bu hızlı büyümeyi hormona, antibiyotiğe bağlayan kimi yüksek tahsilli, hatta üniversite hocası olan, kendi asıl işini bırakıp popülist yaklaşımlar içerisinde TV’lere çıkmayı, gazetelere demeç vermeyi marifet sananlar vardır. Beyaz et üretimi dünyada 2013 yılında 108 milyon tona, Türkiye de de 1.9 milyon tona ulaşmıştır. Bu artış trendinin önümüzdeki yıllarda da artarak devam edeceği kuşkusuzdur. Tüm olumsuzluklara rağmen hayvansal proteine en kolay, en ucuza ve en sağlıklı bir şekilde ulaşmanın tek çıkar yolu etlik piliç üretimidir. Bu nedenle piliç eti üretenlerle kavga etmek yerine bu değerli hayvansal proteini soframıza ulaştıran bunun yanı sıra önemli bir katma değer ve istihdam yaratan bu sektörü teşvik etmek en doğru en akılcı yoldur. Türkiye de yumurta üretimi, tüketimi ve ihracatı da geçtiğimiz yıl artış göstermiştir. Bu değerli hayvansal besin maddesinin sevilerek, güvenilerek ve sağlıklı kişilerin günde en az bir tane tüketmelerine hiçbir mani yoktur. Yukarıda sözünü ettiğimiz bilgi kirliliğini burada da görmek mümkündür. Bir tavuğun 25 saatten önce ikinci bir yumurta vermesinin mümkün olmadığı biyolojik gerçeğini göz ardı ederek, günde iki hatta üç yumurta alınabileceğini, tüm yumurtaları aslında kahverengi olduğunu, yıkanmakla kabuk renginin beyaza döndürüldüğünü ve bu cehaletlerini de bangır bangır bağırarak ortaya koyan sözde okumuşlar vardır. Tavukçuluk sektörünün yakından ilgilendiği ve konunun önemli bir paydaşı olduğu TUYEM 20 Mart 2014 Antalya da yaklaşık 900 kişinin katılımı ile uluslar arası düzeyde başarıyla gerçekleştirilmiştir. Bu önemli organizasyonu başarıyla gerçekleştiren Sayın Başkan Ülkü KARAKUŞ başta olmak üzere yönetim kurulunu, genel sekreter Prof. Dr. Nizamettin ŞENKÖYLÜ yü ve değerli teknik ekibi kutlarım. Kongre açılış konuşmasında Sayın Başkan Karakuş “V. Dünya Yem ve Gıda Kongresi, XXXVII, FEFAC Kongresi, 12. Uluslar arası Yem Yöneticileri Kongresi (FRM)’nin 18-23 Nisan 2016 tarihinde Türkiye Yem Sanayicileri Birliği, FEFAC ve IFIF koordinatörlüğünde Antalya da gerçekleştirileceğini” açıklamıştır. Türkiye nin uluslar arası organizasyonları başarıyla gerçekleştiriyor olması hepimizi umutlandırmaktadır. Veteriner ilaçları, yem katkı maddeleri konusunda uygulamadan doğan kimi sıkıntılara da çözüm getirmek amacı ile 20 Mart 2014 de VİSAD Ankara da özel sektör, kamu sektörü, üniversiteler, sivil toplum kuruluşları ve ihtisas derneklerinin katılımı ile bir toplantı yapmıştır. Kamu ve özel sektörün karşılaşılan zorluklara çözüm bulma gayretleri takdirle karşılanmıştır. Değerli dostlar, Türk tarımının gelişmesinin önündeki önemli engellerin başında tarım arazilerinin mevcut miras kanunları gereği babadan evlatlara devroldukça küçülmesi dolayısıyla da rantabl bir üretime geçilememesi yatmaktadır. Modern tarımın gereği olan kaliteli tohum, gübreleme, sulama, ilaçlama, mekanizasyon, ürün kaldırma ve pazarlama küçülen arazilerle birlikte cazibesini yitirmiştir. Çok değerli tarım arazilerinin boş bırakılmasının, terk edilmesinin geçerli bir açıklaması da bulunmamaktadır. Kanayan bu kronik yara onlarca yıl sürekli olarak gündemde tutulmasına rağmen çözümü için gerekli hazırlıklar tamamlanamamış, gerçekçi adımlar atılamamıştır. İktidar ve muhalefet partilerinin TBMM’nde örnek bir kararlılıkla fikir birliği içinde destekledikleri ve Resmi gazetede 30/4/2014 tarihinde yayımlanan. 6537 No. Lu “TOPRAK KORUMA VE ARAZİ KULLANIMI KANUNUNDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASI HAKKINDA KANUN” ile önemli bir eksiklik giderilmiştir. Kanunun ilk maddesi ve amacı aşağıdaki gibi düzenlenmiştir. “MADDE 1 – Bu Kanunun amacı; toprağın korunması, geliştirilmesi, tarım arazilerinin sınıflandırılması, asgari tarımsal arazi ve yeter gelirli tarımsal arazi büyüklüklerinin belirlenmesi ve bölünmelerinin önlenmesi, tarımsal arazi ve yeter gelirli tarımsal arazilerin çevre öncelikli sürdürülebilir kalkınma ilkesine uygun olarak planlı kullanımını sağlayacak usul ve esasları belirlemektir.” Tabiatıyla yılların getirdiği sorunların 1-2 yıl gibi kısa bir süre içerisinde çözümlenmesi beklenmemektedir. Bununla birlikte arazilerin bölünme, parçalanma ve tarım dışına itilmesinin önünün önemli ölçüde kesileceği de açıktır. Anakara Üniversitesi Veteriner Fakültesinin Mayıs 2014 içerisinde gerçekleştirdiği “ VetAnka 1.Kariyer Günleri ve Sektör buluşması” Etkinlikleri içerisinde tavukçuluğa da ayrı bir oturumun ayrılması son derece faydalı olmuştur. Öğrenciler konuları hocalarının dışında bizzat sektörde aktif olarak görev yapmakta olan deneyimli meslektaşlarından dinleme fırsatı bulmuşlardır. Katılım için bir mecburiyet olmaması, yoklama alınmamasına rağmen, konu öğrencilerin çok ilgisini çekmiş, oturum sonuna kadar salon dolu kalmıştır. Kariyer günlerine katılarak öğrencilerimizin önünde ışık yakan konuşmacılarımıza teşekkür eder, saygılarımızı sunarız. Bu etkinliği başarı ile gerçekleştiren AÜ Veteriner Fakültesi Yönetimini kutluyor, devamını diliyoruz. Tavukçuluk sektörü eti ile yumurtası ile yarattığı istihdam alanı ve ekonomik getirisi ile doğru yolunda başarıyla yürümektedir. Sağlıklı üretim her türlü üretim düşüncesinin önünde gelmektedir. Bu çerçevede ambalajsız tavuk satışları yasaklanmakta olup tüketicinin barkot üzerinden geriye dönük ürün takibi sağlanmış olacaktır. Uygulamanın sağlıkla ve başarıyla sürdürülmesini diliyoruz. Sevgili dostlar, Soma/Manisa da 13 Mayıs 2014’te kömür madeninde çıkan yangın sonucunda 301 madencimiz hayatını kaybetmiştir. Ölen madencilerimize Allahtan rahmet, kederli ailelerine sabır, metanet ve başsağlığı diliyoruz. Ülkemiz insanlarının her birinin yaşam güvencelerinin gelişmiş ülkelerde yaşayanların altında olmasını kabullenmemiz mümkün değildir. İşçilerimizin yaşam standartlarının yükseltilmesi ve tüm güvenlik tedbirleri tamamlanmadan madenlerimiz, inşaatlarımız, tersanelerimiz başta olmak üzere benzer üretim yerlerimizin açılmaması en temel dileğimizdir. Selam, sevgi ve saygılarımızla. Prof. Dr. Ahmet ERGÜN Başkan Yıl: 2014 Cilt: 12 Sayı: 2 MEKTUP ANKARA 1 Yerel Süreli Yayın Veteriner Tavukçuluk Derneği’nin yayın organıdır. Yılda 4 kez 3 ayda bir yayımlanır. Veteriner Tavukçuluk Derneği Adına Sahibi Prof. Dr. Ahmet ERGÜN Sorumlu Yazı İşleri Müdürü Prof. Dr. U. Tansel ŞİRELİ Yayın Kurulu Prof. Dr. Mehmet AKAN Prof. Dr. Erol ŞENGÖR Dr. Serdar ERTAŞ Uzman Vet. Hek. Mücteba BİNİCİ Vet. Hek. Ekrem T. YÜCESAN İdare Yazışma Adresi İrfan Baştuğ Caddesi No: 26/3 Dışkapı / ANKARA Tel: 0312 517 25 65 • Faks: 0312 517 25 65 Banka Hesapları REKLAM GELİRLERİ Türkiye İş Bankası Dışkapı Şubesi 4206 932790 IBAN No: TR 1500064 00000 142060932790 ÜYE AİDATLARI Türkiye İş Bankası Dışkapı Şubesi 4206 917468 IBAN No: TR 0400064 00000 142060917468 Dergide yayımlanan yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir. Alıntı Yapılamaz. Grafik Tasarım ve Baskı Elma Teknik Basım Matbaacılık Ltd. Şti. Çatal Sok. 11/A Maltepe/ Ankara Tel: 229 92 65 • Fax: 229 92 65 www.elmateknikbasim.com elma@elmateknikbasim.com.tr Basım Tarihi: 20.06.2014 2 MEKTUP ANKARA Yıl: 2014 Cilt: 12 Sayı: 2 Yumurta S e ktö rüne De ry a l a r K adar Hizm et YUMURTA SEKTÖRÜNE DERYALAR KADAR HİZMET Prof. Dr. U. Tansel ŞİRELİ Ankara Üniversitesi Veteriner Fakültesi, Gıda Hijyeni ve Teknolojisi Anabilim Dalı, Ankara. E-Mail: tsireli@veterinary.ankara.edu.tr. Bu yazıyı niye yazmak istedim… Aslına bakılırsa dergimizin bu sayısında kanatlı sektörümüzün önde gelen sorunlarından biri olan dünyada ve ülkemizde sıklıkla karşılaşılan kanatlı hastalıkları konusunda bir derlemeyi kaleme alacaktım. Fakat yazıya başlayacağım gün bölüm sekreterimiz günlük postalarımı bana getirdiğinde YUM-BİR’in Haber Bülteni olan YUMURTA’nın Mayıs sayısını verdi. Bende alışkanlık olarak şöyle bültene göz gezdirirken, Sayın Derya PALA’nın “Veda Mesajı” yazısını görünce, yazımın konusunu değiştirmek ve yumurta sektörüne büyük hizmetleri bulunan Sayın Derya PALA ile ilgili olarak bir teşekkür yazısı kaleme almak istedim. Derya Pala Kimdir? Eğer, bu ismi günümüzün kaçınılmaz en hızlı ve vazgeçilmezi olan “Google” arama motoruna sorarsanız… bu gün itibari ile (02.06.2014) Derya PALA hakkında 4990 başlık bulursunuz. Bu başlıklar altında yazılı ve görsel bilgiler ile değişik haber programlarından kesitleri bulmak da mümkündür. Cobb 500 Infovet ad 21/01/2013 09:06 Page 2 Evet, ilk karşınıza çıkan bilgi ise kısa özgeçmiştir. Sayın Derya PALA, 1971 yılında Konya Ereğli’de doğduğu ve ilköğrenimini Konya Ereğli’de Orta ve Lise eğitimini İzmir Karşıyaka Gazi Lisesi’nde tamamladığı ve 1995 yılında Orta Doğu Teknik Üniversitesi Fizik Bölümü’nü bitirdiği belirtilmektedir. İş hayatına 1995-1996 yılları arasında Ziraat Bankası Bankacılık okulunda 9 aylık teorik ve 3 aylık pratik eğitimden sonra 1998 Eylül’üne kadar Araştırma ve Geliştirme Genel Müdürlüğünde Uzman olarak çalışmaya başlamıştır. Gıda sektöründeki ilk adımını 2000 yılında Ankara’da bir pasta atölyesi işletmesi açarak başlamış ve o tarihten sonrada gıda sektörünün önemli kısımlarından biri olan kanatlı sektörüne emek vermiştir. Aslına bakılırsa da bu sektörden çok uzak olmadığı, bu işin babadan gelen bir aile mesleği olduğudur. Derya hanım 2000 yılında kendi adını da taşıyan bu köklü tavukçuluk A.Ş’in Yönetim Kurulu Üyesi olmuş, bu alanda hızla adımlar atarak, Haziran 2006’da İzmir Yumurta Üreticileri Birliği Başkanı, cobb-vantress.com Yıl: 2014 Cilt: 12 Sayı: 2 MEKTUP ANKARA 3 Yumurt a S e k t ö rü n e D e r y a l a r K a d a r H i z m e t Ağustos 2006’da ise Yumurta Üreticileri Merkez Birliği (YUMBİR) Başkanı olarak sektöre hizmet etmeye devam etmiştir. Derya PALA, YUM-BİR’deki işine diğer işlerinde olduğu gibi ilk günden itibaren büyük özveri ve heyecanla başlamıştır. Başlangıçta aslıda hep zordu, Derya hanım ve ekibi de o zorlukları beraber yaşadı. O kadarki o zamanlar birliğin bir toplantı yeri ve idari kadrosu bile bulunmuyordu. Fakat onlar büyük bir enerji ve cesaretle işe başladı ve ilk olarak da kendilerini tanımayan bu sektöre hizmet etmek ve sorunlarına yardımcı olabilmek için sektöre kendilerini anlattı. Bilirsiniz ki hayatta en zor işlerden biri kendinizi karşı tarafa anlatmak ve tanıtmak ve sizleri tanımayan kişilerin güvenini kazanmaktır. Fakat Derya Hanım, ekibi ile kısa sürede bunu başardı. Bunu başarırken de, sadece kendilerini sektöre değil Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı ve diğer ilgili bakanlıklarla da tanıttı. Hizmetleri döneminde yumurta ihracatına yönelik önemli adımlar attılar ve sektörün burada başarılı olması için çok emek sarf ettiler ve sonuç olarak yumurta ihracatını ilk aldıkları dönemde 18 milyon dolardan çok yukarlara 400 milyon dolarlara taşımasında büyük katkıları oldu. Bu sayede yumurta sektörüne değil aynı zamanda ülkeye de büyük hizmet vermiştir. Derya PALA, yumurtanın ülke içinde tüketimini ve faydalarını arttırmak için büyük çabalar sarf etmiş ve sağlık çalışanları ile ciddi reklam ve kampanyalar yürütmüştür. Böylece yumurtanın aklanmasına katkı sağlamıştır. Çalıştıkları dönemde bu çalışmaların faydası kişi başı yumurta tüketimindeki istatistiklere de yansımış ve kişi başı tüketim 130’dan 185 çıkmıştır. Yine çalıştığı dönem içerisinde Yum-Bir’i Uluslararası Yumurta Komisyonu üyeliği yapmışlardır. Ekibi ile 1996’dan bu yana her yıl dünyada kutlanan yumurta gününün ülkemizde de kutlanmasını sağlamışlardır. Hatta ekibi ile dünyada en büyük omleti yaparak Guiness rekorlar kitabına bile girmişlerdir. Bu arada bilimsel etkinlikleri de ön plana çıkararak, 2013 yılında 1. Yumurta Zirvesi’nin düzenlenmesine katkıda bulunarak, yumurtanın bilimsel olarak enine boyuna tartışılmasına katkı sağlamıştır. Ayrıca ilk başladığı dönemde bir ofisi bile olmayan birliğin bir mülk sahibi olmasına ön ayak olmuştur. Derya PALA, bu hizmetleri yaparken tabiki tek değildi ona destek veren başta yönetim kurulu ve sektör ortakları bulunmaktaydı, onların hepsinin desteğini ve güvenini alarak bunu başardı. Bunu yaparken de bu desteği kişisel özellikleri ve açık ve paylaşımcı özelliğinin katkısı büyüktür. Kısaca Derya 4 MEKTUP ANKARA Yıl: 2014 Cilt: 12 Sayı: 2 hanım, ismi gibi sektöre DERYA kadar hizmet etmiştir. Ben ise Derya Hanımı ilk olarak birlikte konuşmacı olduğumuz bir televizyon programında tanıdım ve o günden sonrada zaman zaman toplantılarda ve sektör buluşmalarında karşılaştım. Fakat sürekli olarak sektöre katkılarını yakından takip ediyordum. Derya hanım sadece bu sektöre verdiği değerli katkılar yanında hanımefendi kişiliği ve saygınlığı ile sektörün gönlünü kazanmıştır. Buradan kendisine bir kez daha sektöre verdiği hizmetlerden dolayı teşekkür ederken, bu veda mesajının sadece YUM-BİR yönetim kurulu başkanlığından ibaret olduğu kanaatimdir. Derya hanımın bundan sonrada sektöre tecrübelerini yansıtacağını ve katkılarının devam edeceğini düşünmekteyim. Bu güzel ülkenin daha güzel ve iyi yerlere gelmesi için yoğun emek ve çaba gösteren Derya PALA ve onun gibi hizmet veren kişilere ihtiyacı olduğunu ve bu insanlarında çok sevdikleri ülkelerine hizmet etmekten gurur duyduklarını bilmekteyim. Bizlerde onlara yaptıkları hizmetlerden dolayı şükran duyuyoruz. Saygılarımla… Düny a ’ da v e Bre z i l y a ’ da K a na tl ı Eti Ür etim Tr en di DÜNYA’DA VE BREZİLYA’DA KANATLI ETİ ÜRETİM TRENDİ Oğuz Berk GÜNTÜRKÜN* *Ankara Üniversitesi Veteriner Fakültesi Hayvan Besleme ve Beslenme Hastalıkları Anabilim Dalı E-posta: ogunturkun@ankara.edu.tr Küresel Et Üretiminde Kanatlı Etinin Konumu Dünya genelinde hammadde ve enerji maliyetlerinin artması nedeniyle et fiyatları 2012 yılında son 1520 yılın en yüksek seviyesine ulaşmıştır. Gelişmekte olan ülkelerde gelir düzeyinin artması ve şehirleşme nedeni ile hayvansal protein kaynaklarına olan talep artmaktadır. Geçtiğimiz on yılda Çin ve diğer hızlı gelişim gösteren Asya ülkelerinde et tüketim seviyesi büyük oranda artış göstermiştir. Gelişmekte olan ülkelerde şekillenen yüksek seviyedeki et tüketimine Afrika’daki nüfus artışı da katkı sağlamıştır. Artış gösteren talebe bağlı olarak küresel et üretimi 2003 ile 2012 yılları arasında yıllık ortalama %2,3’lük bir artış göstermiştir. Küresel et üretiminde gerçekleşen bu artışa en büyük desteği aynı dönemde üretiminde yıllık ortalama %3,7’lik artış gözlenen kanatlı eti sağlamıştır. Kaynak: OECD-FAO Agricultural Outlook 2013-2022 Günümüzde kanatlı eti küresel pazardaki en önemli hayvansal protein kaynaklarından biridir. Domuzdan sonra dünyada en çok tüketilen et konumunda olan kanatlı etini sığır eti takip etmektedir. Kanatlı ve domuz etinin üretim miktarlarındaki artış trendinin aynı şekilde devam etmesi durumunda kanatlı etinin domuz etini de geçerek dünyanın en çok tüketilen et olacağı öngörülmektedir. Kanatlı etinin dünyada talep görmesinin çeşitli nedenleri vardır. Diğer et çeşitlerine göre ucuz olması, çoğu kültür ve din tarafından tüketilmesinde bir sakınca görülmemesi ve kanatlı etinin içinde yer aldığı çok çeşitli ürünlerin geliştirilmesi bu nedenler arasında sayılabilmekte- dir. Kanatlı etinin kısa sürede kabul görmesinin bir sonucu olarak 2012 yılında 104,6 milyon tonluk üretimle kanatlı eti bütün küresel et üretiminin yaklaşık olarak %35’ni oluşturmaktadır. Kaynak: FAO Food Outlook November 2013 Küresel Broiler Üretimi ve Ticareti Dünya’da toplam broiler eti üretimine bakıldığında 2012 yılı sonunda A.B.D. yaklaşık olarak 16,6 milyon tonluk üretimle dünya lideridir, aynı yılda ülkedeki toplam broiler eti tüketimi 13,3 milyon tondur. Çin 13,7 milyon ton üretim ile dünya ikinciliğindedir ve ülkenin aynı yılda toplam broiler et tüketimi 13,5 milyon tondur. Bu iki ülkeyi Brezilya yaklaşık olarak 12,6 milyon ton üretim ile dünya üçüncüsü olarak takip etmektedir ve Brezilya’da aynı yıl içinde tüketilen broiler eti miktarı yaklaşık olarak 9,1 milyon tondur. Ülkemizde 2012 yılında gerçekleşen broiler eti üretimi yaklaşık olarak 1,7 milyon tondur. Kaynak: USDA/FAS Livestock and Poultry: World Markets and Trade November 2013 Yıl: 2014 Cilt: 12 Sayı: 2 MEKTUP ANKARA 5 Dünya’ d a v e B re zily a ’d a K a n a tl ı Eti Ü r e ti m Tr e n di USDA Kasım 2013 tarihinde yayınladığı raporda yaptığı tahminlerde son dört yıldır küresel broiler et üretiminin artış miktarında görülen oransal azalmanın 2014 yılında artışa geçebileceğini belirtmektedir. Bu değişikliğin nedeni olarak maliyetlerde gerçekleşmesi tahmin edilen düşüşü göstermektedir. Kaynak: USDA/FAS Livestock and Poultry: World Markets and Trade November 2013 Broiler eti ihracatı küresel olarak son 5 yılda %25’lik bir artış göstermiştir. İhracatta gerçekleşen bu artışın %80’den fazlası Ortadoğu ve Sahra çölünün güneyinde kalan Afrika ülkelerine gerçekleştirilmiştir. İhracata bakıldığında 2012 yılında Brezilya 3,5 milyon ton broiler eti ihracatı ile dünya lideri konumundadır. Aynı dönemde A.B.D.’nin ihraç ettiği broiler eti miktarı 3,3 milyon tondur ve A.B.D. bu miktarla ihracatta dünya ikincisidir. Avrupa birliği aynı dönemde yaklaşık 1 milyon ton broiler eti ihraç etmiştir. Ülkemizin 2012 yılında gerçekleştirdiği broiler eti ihracatı yaklaşık olarak 270 bin tondur. İthalata bakılacak olunursa 2012 yılında 877 bin ton broiler eti ithal eden Japonya bu dönem için dünyanın en büyük broiler eti ithalatçısıdır. Japonya’yı 799 bin ton ile ikinci sırada Suudi Arabistan izlemektedir. Komşumuz Irak aynı dönemde 612 bin ton broiler eti ithal ederek dünya üçüncüsü olmuştur. Brezilya’da Broiler Üretiminin Gelişimi Dünyanın en fazla broiler eti ihraç eden ülkesi olan Brezilya’da broiler üretiminde yaşanan hızlı gelişim ve bu gelişimin oluşmasını sağlayan faktörler yazının kalan kısmında ele alınacaktır. 6 MEKTUP ANKARA Yıl: 2014 Cilt: 12 Sayı: 2 Brezilya coğrafi olarak beş bölgeye ayrılmıştır. Kuzey bölgede Amazon ormanları bulunmaktadır, kuzey doğusu geniş ve kurak alanlardan oluşmaktadır. Yoğun nüfuslu Sao Paulo ve Rio de Janeiro şehirlerinin bulunduğu bölge güneybatı bölgesidir. Güney ise dağlık arazilerin bulunduğu ve 1980’lerde birçok noktada kanatlı üretiminin başladığı bölgedir. Orta bölgede ise son yıllarda tahıl üretimi artmıştır. Brezilyalı çiftçiler 1944 yılında kanatlı üretimi ile ilgilenmeye başlayarak Amerika birleşik devletlerinden kuluçkalık yumurta ithal etmişlerdir. Rio de Janeiro ve Sao Paulo’da bulunan kesimhanelerde 1940’ların sonuna doğru sırası ile 1,5 ve 1 milyon adet broiler kesilmekteydi. Bu dönem Brezilya’da ticari kanatlı üretiminin miladı olarak kabul edilmektedir. Broilerler, 1940’larda 75 günde 1,5 kg canlı ağırlığa erişmekteydi ve yemden yararlanma 2,5 ile 3,2 arasında değişmekteydi. Bu dönemde yabancı şirketlere ait yem fabrikalarında tam yem üretilerek pazara sunulmaktaydı. Brezilya hükümetinin kanatlı üretimini 1970’lerde desteklemesi ile verilen kredi ve teşvikler sayesinde entegre şirket sistemine geçiş başlamıştır, bu oluşum özellikle ülkenin güney bölgesinde gözlenmiştir. Brezilya’da ticari kanatlı üretimi 1980’lerde rekabetçi, organize ve %75’den fazlası entegre olacak şekilde gelişmiştir, yılda 200 bin tondan fazla tavuk eti ihraç eder hale gelen Brezilya, Amerika ve Avrupa ile rekabet edebilecek hale gelmiştir. Bu dönemde Brezilya’nın elde ettiği performans değerleri Amerika’da elde edilen erkek hayvanlarda 49 günde 2,08 kg canlı ağırlık ve 1,87 yemden yararlanma oranı ile dişilerde 56 günde elde edilen 1,98 kg canlı ağırlık ve 2,04 yemden yararlanma oranı değerleri ile yarışır haldeydi. Ülkedeki broiler endüstrisinde 1990’lı yıllarda şirket birleşmeleri ile büyük bir değişiklik gözlendiği bildirilmiştir. Bu süreçte 50 küçük ve orta ölçekli şirket beş şirket tarafından satın alınmıştır. Günümüze kadar Brezilya’da büyük broiler eti üreticisi şirketlerin el değiştirmesi devam etmiştir. Şirket birleşmeleri ve satışlar şirketlerin ticari iç dinamikleri nedeni ile gerçekleştiği gibi ülke rekabet kurumunun zorunlu kıldığı el değiştirmeler de gerçekleşmiştir. Avrupa’ya ileri işlenmiş tavuk ürünlerinin satışının başlaması ile Brezilya’nın kanatlı üretimi Fransa ve Rusya’yı geçerek dünya ikinciliğine yükselmiştir. Brezilya bu pozisyonunu 2008 yılında Çin devralıncaya kadar korumuştur. Daha fazlasını alın. Kârlı bir hayvansal üretim için iyi öğelerden fazla sayıda olması gibisi yoktur. Biolys®, AMINOProx® ve AMINOFootprint® büyüyerek sınırları aşan ürün ve servis portföyüne katılıyor. Siz neyi seçeceğinizi bilirsiniz. Daha fazla bilgi için yandaki kodu telefonunuzun QR okuyucusu ile taratınız. www.evonik.com/feed-additives feed-additives@evonik.com Dünya’ d a v e B re zily a ’d a K a n a tl ı Eti Ü r e ti m Tr e n di Verim Parametrelerinde Görülen Değişim Brezilya’da broiler eti üretimi 2000 yılında 5,98 milyon ton iken bu miktar 2012 yılında 12,6 milyon tona yükselmiştir. Broiler üretimindeki dinamizm performansta sürekli elde edilen gelişmeler sayesinde korunmuştur. Brezilyadaki beş bölgeyi içeren 23 farklı şirketten, sekiz değişik broiler hattından 4,6 milyar broilerin 1990 ve 2009 yılları arasındaki performans verileri analiz edilmiştir. Bu analiz sonucunda 1990 yılında 45 günde 2,06 kg canlı ağırlıkta, günlük canlı ağırlık artışı 45,13 g, yemden yararlanma oranı 2,058, ölüm düzeyi %5,97 iken 2009 yılında 45,05 günde 2,643 kg canlı ağırlık, 58,66 g günlük canlı ağırlık artışı ve 1,839 yemden yararlanma oranı ile %3,94 ölüm düzeyi ortalama değerler olarak kaydedilmiştir. Tablo 1.’de Brezilya’da bazı üretim parametrelerinin 19 yıl içinde nasıl değiştiği görülmektedir. Tablo 1.Yıllar itibariyle 45,5 günde ortalama Canlı ağırlık, ortalama günlük canlı ağırlık artışı (G.C.A.A.), yemden yararlanma (Y.Y.) ve ölüm oranı (Patricio ve ark., 2012). Brezilya’da Endüstrinin Gelişmesine Katkı Sağlayan Faktörler Brezilya broiler üretiminde kullandığı hammaddelerin büyük bir çoğunluğunu iç pazardan tedarik edebilmektedir. Brezilya’da toplam tahıl üretimi 2012 yılında 86,3 milyon tona ulaşmıştır ve bu üretimin 71,3 milyon tonu mısırdır. Aynı dönemde soya üretimi 82 milyon ton olarak gerçekleşmiştir ve Brezilya bu dönemde A.B.D.’nin ardından dünyanın en büyük ikinci soya üreticisi konumunda bulunmaktadır. Üretilen bu soyanın 41,9 milyon tonu ihraç edilmiştir. Ülkede aynı dönemde üretilen soya küspesi miktarı 26,7 milyon tondur. Üretilen broiler yemi ise bu dönemde 31,1 milyon ton olmuştur. Brezilya para birimi olan real’in 2003 yılı itibariyle amerikan doları karşısında değer kazanması ihracatta güçlük yaratmış olsa da yaklaşık olarak son iki yıldır bu durum tersine dönmüştür. Ülke 2012 yılında yükselen hammadde fiyatları nedeni ile ihracat miktarlarında düşüşler yaşamıştır ancak bu etki geçici olmuştur. Ülkenin ihra- 8 MEKTUP ANKARA Yıl: 2014 Cilt: 12 Sayı: 2 catta gösterdiği başarının nedenleri arasında yüksek kalite standartlarında üretim yapabilmesi ve ülke para biriminin diğer ülkelere göre avantaj sağlaması sayılmaktadır. Ayrıca Brezilya’daki üreticilerden bazıları son yıllarda helal sertifikası alarak ülkenin Brezilya’da soya hasat edilirken aynı anda toprak mısır ekimi için hazırlanmakta. Ortadoğu pazarına olan satışlarını da arttırmıştır. Endüstrinin Ülke İçin Önemi Günümüzde Brezilya kanatlı sektörü direkt ya da indirekt olarak 3,6 milyondan fazla insanı istihdam etmektedir ve bu endüstri gayri safi yurtiçi hasılanın %1,5’ni oluşturmaktadır. Sektörde faaliyet gösteren binlerce üretici, yüzlerce et işleme ünitesi ve onlarca ihracatçı bulunmaktadır. Brezilya’da 2012 yılı itibari ile toplam kanatlı üretiminin %69’u iç pazarda tüketilirken ürünlerin %31’i ihracata gitmiştir. Kırsal alanda özellikle ülkenin güney ve güneybatı bölgelerinde bulunan birçok yerleşim yerinde broiler üretiminin ana ekonomik faaliyet olması nedeni ile de endüstrinin ülke için sosyal önemi oldukça fazladır. Dünya broiler eti üretiminde üçüncü sırada olan ve dünyanın en büyük broiler eti ihracatçısı olan Brezilya’nın bu konuma gelmesine yardımcı olan faktörlerden bahsedilmiştir ancak ihracat açısından ülkenin konumu Ortadoğu ve Arap Yarımadası için bir dezavantaj yaratmaktadır. Türkiye’nin konumu özellikle Ortadoğu ve Arap yarımadasında bulunan pazarlar için ihracatta ülkemize avantaj sağlamaktadır. Ayrıca ülkemizde bulunan entegrelerin çoğunun helal sertifikasına sahip olması ve Türk ürünlerinin kalite algısının bölgede yüksek olması bahsedilen pazarlarda ürünlerimizi tercih sebebi yapabilmektedir. Kaynaklar yazarından temin edilebilir. ÇAGDAS YÖNTEMLER PİLİÇ ÜRÜNLERİ İLERİ İŞLENMİŞ ÜRÜNLER ŞARKÜTERİ ÜRÜNLERİ YUMURTA K ana t lı E t le rind e Ps e So r u n u KANATLI ETLERİNDE PSE SORUNU Ali GÜCÜKOĞLU Samsun Ondokuz Mayıs Üniversitesi Veteriner Fakültesi Besin Hijyeni ve Teknolojisi ABD-Samsun E-posta: aligucuk77@hotmail.com Toplumun yeterli ve dengeli beslenmesi konusunda önemli ölçüde protein açığı bulunan ülkemizde özellikle kanatlı hayvan etlerinin tüketimi oldukça önemlidir. Kanatlı eti diğer protein kaynaklarına göre ekonomik olması nedeniyle dengeli beslenmede önemli ve stratejik hayvansal protein kaynağıdır. Son yıllarda tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de kanatlı eti tüketiminde bir artış gözlenmektedir. Ülkemizde kanatlı eti tüketimi 1980’li yıllarda kişi başına 1-1,5 kg civarında iken bu rakam 2001 yılında kişi başına 10.18 kg’a, 2005 yılında 15.42 kg’a, 2010 yılında 19.19 kg’a, 2012 yılında ise 20.54 kg’a kadar yükselmiştir (Anon, 2013). Türkiye’de kanatlı eti sektörünün gıda sektörü içinde AB ile rekabete girebilecek birkaç alt sektörden biri olarak belirlenmesi; sektörün geniş işgücü istihdamı oluşturması ve en iyi örgütlenmiş gıda alt sektörlerinden biri olması kanatlı eti sektörünün ülkemiz için önemini ortaya koymaktadır Mevcut protein kaynaklarının randımanlı olarak kullanılması hususunda tüm dünyada birçok araştırma yapılmakta olup, bu kapsamda kanatlı hayvan etlerinde görülen kalite problemlerinin başında gelen düşük su tutma kapasiteli, yumuşak dokulu ve açık renkli olarak nitelendirilen “PSE” (Pale, Soft, Exudative-Solgun, Yumuşak, Sulu Görünümlü) et problemi kanatlı sektöründe ekonomik öneminden dolayı endüstrinin dikkatini çekmeye başlamıştır. Sektörde ciddi bir sorun teşkil eden PSE et problemi, üretim kayıpları neticesinde gerek kalite bazlı, gerekse maliyete dayalı önemli dezavantajları beraberinde getirmektedir. Bu nedenle PSE et, hem üreticiler hem de tüketiciler açısından arzu edilmeyen özelliklerde ürünlerin oluşumuna neden olmaktadır (Barbut, 2009). Kesim sonrası kan kaybı sonucu dokulara oksijen gidememesi neticesinde organizmada mevcut glikojen depolarından enerji ve adenosin trifosfat (ATP) 10 MEKTUP ANKARA Yıl: 2014 Cilt: 12 Sayı: 2 oluşumu devam etmekte, glikojenin parçalanması sonucu laktik asit birikimi pH düşünceye kadar ya da glikojen depoları tükeninceye kadar sürmektedir. Bununla birlikte ATP miktarının azalması ile birlikte aktin ve myosin flamentlerinin interaksiyonu sonucu kas katılaşmaya başlamaktadır. Bu olaya rigor mortis (ölüm sertliği) denilmekte devamında rigor’ un ilerlemesi ile sarkomerler kısalmakta ve etin elastikiyeti kaybolmaktadır etlik piliçlerde göğüs kası pH24 değerinin 5.7’den daha düşük kalması durumunda asidik yapıda et oluştuğunu, 5.7-6.2 arasında kalan pH’nın normal ve pH24’ ün 6.2’den yüksek olması durumunda ise alkali karakterde et oluştuğunu bildirilmektedir (Schreurs, 2000). Ette su, proteinler tarafından tutulmaktadır ve polipeptid halkaları boyunca çok sayıda polar yan bağlar mevcuttur ve bunlar proteinleri kuvvetli derecede hidrofilik yapar ve bu şekilde proteinler su moleküllerini çekerek onları hidrojen bağları aracılığı ile bağlar. Ayrıca protein polaritesini etkileyen çevresel faktörler de protein-su etkileşim mekanizmasını etkiler (Sarma ve ark. 2000). Kesim sonrası post-mortem değişiklikler sonucu (ATP kaybı, pH’nın düşmesi vb.) daha önce proteinler tarafından tutulan bir miktar su, fibril içi boşluklardan salınır ve sarkoplazmik ve hücre dışı boşluklara yeniden dağıtılır. Düşen pH değeriyle yüksek kas sıcaklığının ortak etkisi, protein denatürasyonunu başlatmaktadır (Schilling ve ark. 2005). Proteinler, kas rengi ve etin pişirme sırasında suyu tutma yeteneği ve aynı zamanda pişirilen et proteinlerinden yapılan jellerin sıkılığından sorumludur (Owens ve ark. 2009). Et proteini olan miyosin denatüre olduğunda miyosin molekülünün uzunluğu azalır ve miyosin ile aktin kas kasılması sırasında birleştiklerinde, daha kısa haldeki miyosin başları flament boşluklarının daralmasına neden olarak hücre dışı boşluğa doğru suyun itilmesine neden olur ve bu durumda su tutma kapasitesi azalır. Bu olay, PSE Eriyip Gidiyor-Tav/Vet(21x29)-ORJ.indd 1 04.10.2013 12:18 K ana t lı E t le rind e Ps e So r u n u et oluşumunu başlatmaktadır. PSE karakterindeki et, solgun renkli olup düşük su tutma kapasitesine sahiptir ve ileri işleme teknolojisinde dokusal parçalanma göstermektedir (Schreurs, 2000). Bu nedenle, yoğun protein denatürasyonu nedeniyle oluşan protein fonksiyonelliğinin kaybolması, PSE kanatlı etinin besleyiciliği özelliklerinin şekillenmesinde en önemli faktör olarak değerlendirilmektedir (McKee ve Sams, 1997). ise parlak, L* değeri 46-53 arasında ise normal ve L* <46 ise koyu renkli olarak sınıflandırılmıştır (Bianchi ve ark., 2005). Zhuang ve Savage (2009) ise piliç etlerinde parlaklık değerlerini L* > 60 ise parlak, L* değeri 55-59 ise orta ve L* <55 ise koyu olarak tanımlamışlardır. Tavuk göğüs etinde yapılan bir başka çalışmada (Woelfel ve ark., 2002), kullanılan 3554 filetonun yaklaşık %47’si solgun renkli olarak belir- PSE kanatlı etlerinin oluşumunda genetik, çevresel veya genetik ve çevresel faktörlerin bileşimi olduğu düşünülmektedir. Bununla beraber kesim öncesi ve kesim sonrası stres faktörleri (sıcak stresi, kesimden önceki uygulamalar gibi), karkas soğutma protokolü, hızlı büyüme, çevresel sıcaklıklar, taşıma, kesimden önceki uygulamalar, bayıltma teknikleri ve soğutma sıcaklıkları gibi birçok faktörün PSE ile bağlantılı olduğu tespit edilmiştir (Alvarado ve Sams, 2002; Woelfel ve ark., 2002). lenmiş ve bu grup önemli ölçüde düşük pH, yüksek Kanatlı hayvanlarda solgun, normal ve koyu renkli et şeklinde kalite sınıflandırması pH, L* değeri veya su tutma kapasitesinde normal etle kıyaslama yapılarak sınır değerleri tespit edilmektedir. PSE kanatlı etlerin tanımlanması amacıyla bir sınıflandırma sisteminin belirlenmesi, kanatlı eti endüstrisinde ekonomik bakımdan önemlidir. Belirlenecek olan sınır değerine göre kanatlı etlerinden yapılacak ileri işleme ürünlerinde kullanılacak kürleme ajanlarının konsantrasyonu ve marinasyon tekniğinin belirlenmesi gibi çeşitli faktörlerle ilişki içinde olduğundan önemlidir (Lesiów ve Kijowski, 2003). Kanatlı hayvan etlerindeki PSE durumunun belirlenmesi amacıyla birçok çalışma yapılmıştır ancak literatürlerde kullanılan tekniklerin çoğu pH ve renk (L* değeri) arasındaki ilişki belirlenerek tanımlanmıştır. Petracci ve ark. (2004) tarafından yapılan bir çalışmada, tavuk göğüs etleri görsel olarak sınıfladırılmış ve daha sonra renk ölçümü yapılarak gruplar normalden koyu (L* <50), normal (50 < L* < 56) veya normalden açık (L >56) olarak ayrılmıştır. L* değeri sınırları ise, pH ve su tutma kapasitesi ölçümlerine paralel olarak belirlenmiştir. Koyu renkli etler (L*< 50), daha yüksek pH ve pişirme verimine sahip iken, solgun renkli etler (L*>56) düşük kas pH’sına ve düşük su tutma kapasitesine sahip olmuştur. Laack ve ark. (2000) solgun kanatlı eti özelliklerini inceledikleri çalışmada, solgun renkli göğüs etinde düşük pH (5.7), yüksek L* değeri (60.0) ve yüksek su kaybı (%1.34) tespit etmiştir. Parlak renkli etler ile ilgili yapılan çalışmada L* > 53 macılar PSE karakterindeki etlerin değerlendirilme- 12 MEKTUP ANKARA Yıl: 2014 Cilt: 12 Sayı: 2 L* değerleri (ortalama >54) pişirme kayıpları göstermiştir. PSE etler, düşük fonksiyonel özelliklere sahip olması, teknolojik işlemler sonucu ürüne işlendiğinde solgun renk, düşük pişirme oranı, doku kırılması, ufalanma, parçalanma, düşük dilimlenebilirlik özelliği gibi çeşitli kalite problemleri ortaya çıkmaktadır. Araştırsinde farklı alternatif yöntemler önermektedirler. bunlardan bazıları; düşük oranda PSE eti normal et ile kombinasyon halde değerlendirmek (bu çözüm yolu bütün haldeki et ürünleri yerine emülsfiye ürünlerde uygulanabilir), ileri işlenmiş ürünlerde bağlanma özelliğini ve dokuyu geliştirmek üzere çeşitli katkı maddelerinin kullanımı (bitkisel ve hayvansal kaynaklı katkılar, et ürünlerinde emülsifikasyon, su ve yağ bağlama kapasitesi gibi fonksiyonel özellikleri ve doku ve görünümü geliştirmeleri nedeniyle yaygın bir şekilde kullanılmaktadır) ve PSE etin işlenmesinde özel üretim ekipmanları kullanımı olarak sıralanmaktadır (Barbut, 2009). Sonuç olarak PSE et problemine başta çevresel faktörler olmak üzere, genetik ve çevresel faktörler veya her ikisinin birleşimi neden olabildiğinden, yalnızca tek bir faktörün değil, birden fazla etkenin PSE et oluşumuna neden olduğu göz önüne alınmalıdır. PSE et probleminin getirdiği ekonomik kayıpların azaltılması ve PSE etin ürüne işlenmesi sonucu ortaya çıkan kalite problemlerinin giderilmesi amacıyla hem akademik, hem de endüstriyel alanda farklı çalışmaların yapılması önerilmektedir. K ana t lı H ayv anlard a So l u n u m Yo l u E n fe k s i y o n l arı KANATLI HAYVANLARDA SOLUNUM YOLU ENFEKSİYONLARI Arş. Gör. Murat ULUDAĞ Ankara Üniversitesi, Veteriner Fakültesi, Gıda Hijyeni ve Teknolojisi Bölümü-Ankara E-posta: muludag@veterinary.ankara.edu.tr Yumurta üretiminde kullanılan tavuklar ve broilerlerde solunum yolu hastalıkları gerek hızlı bir yayılım göstermeleri gerek ölümcül olmaları nedeniyle hayvan yetiştiriciliğinde büyük öneme sahiptir. Hastalığın oluştuğu kümeslerde tedavinin etki gösterebilmesi için gerekli olan süre oldukça uzundur. Dolayısıyla bu hastalıkların görüldüğü başta yumurtacı tavuklarda üretim belli bir süre tamamıyla durabilmektedir. Bu açıdan düşünüldüğünde büyük ekonomik kayıpların oluşması söz konusu olmaktadır. 1) Bakteriyel enfeksiyonlar Kanatlı hayvanlarda solunum yolu hastalıkları bakteriyel, viral ve mantar enfeksiyonları ile beslenme hastalıkları, kalıtsal hastalıklar ve toksikasyonlar olarak farklı gruplarda değerlendirilebilir. Özellikle biyolojik bir ajanın etkili olduğu hastalıklar hızlı bir şekilde birçok hayvanın ölümüne sebep olabilmektedir. Semptomlar hızlı bir şekilde görülüp kümeslerde birkaç gün içerisinde toplu hayvan ölümlerine sebep olabilmektedir. Hastalıklara karşı yapılabilecek tedaviler alınabilecek kontrol önemleriyle kıyaslandığında çok daha fazla ekonomik kayba sebep olabilmektedir. 2) Beslenme hastalıkları Et üretimi amacıyla geliştirilen broiler tavuklar yetiştirilirken başta solunum yolu hastalıkları olmak üzere birçok hastalığa karşı aşılanmaktadır. Koruyucu hekimlik önlemlerinin yetiştiriciliğin başında alınması bu hastalıkların önlenebilmesi açısından büyük öneme sahiptir. Aynı şekilde kümeslerde biyogüvenliğin yeterli ve düzenli bir şekilde sağlanabilmesi hastalıkların önüne geçebilmektedir. Solunum yolu hastalıkları damlacık enfeksiyonu şeklinde atmosfer hareketleri aracılığıyla hızlı bir şekilde taşınabilmektedir. Hastalıklar etkenlerine göre; A-Biyolojik etkenlerden ileri gelen hastalıklar; 14 MEKTUP ANKARA Yıl: 2014 Cilt: 12 Sayı: 2 2) Viral enfeksiyonlar 3) Mantar enfeksiyonları 4) Paraziter enfeksiyonlar B- Genetik ve beslenmeden ileri gelen hastalıklar; 1) Zehirlenmeler 3) Genetik hastalıklar olarak sınıflandırılabilir. Bu hastalıkların bulaşma yolları ve etkileri birçok faktöre bağlı olarak değişim göstermektedir. Son yıllarda dünya üzerinde büyük ekonomik etkileri olan Kuş gribi gibi viral enfeksiyonların bulaşma ve ölüm oranı oldukça yüksektir. Buna bağlı olarak bu ve buna benzer enfeksiyonlara karşı önlemler alınması ve koruyucu hekimlik uygulamaları kritik öneme sahip olmaktadır. Biyolojik etkenlere göre bakteriyel hastalıklar arasında; • Kanatlı tifosu (S. pullorum ve S. gallinarum) • Kolibasillozis (E. coli) • Kronik Solunum Sistemi Hastalığı (CRD – Mycoplasma gallisepticum) • İnfeksiyöz synovitis (Mycoplasma synovia) • Hindi korizası (Bordatella avium) • İnfeksiyöz koriza (Haemophilus paragallinarum) • Pastorelloz (Pasteurella multocida) Benzeri hastalıklar bulunmaktadır. Bu hastalıklarda genel olarak hayvanlarda durgunluk, iştah kaybı, öksürük, yüzün ve sinüslerin şişmesi, solunum güçlüğü, hırıltılı nefes, verim kaybı, zayıflama, büyümede K ana t lı H ayv anlard a So l u n u m Yo l u E n fe k s i y o n l arı gerileme ve hayvanların bağışıklık durumlarına göre ölüm görülebilmektedir. Bakteriyel hastalıklar çoğunlukla hayvanlara kontamine yemler, sular, işletmede çalışan personelin vektör görevi görmesi, yabani kuşların kümes içerisine girmesi, damlacık yolu enfeksiyonu şeklinde bulaşabilmektedir. yem ve su, personelin vektör etkisiyle ve yabani kuşlardan da bulaşabilmektedir. Mantar hastalıklarının tedavisi diğer hastalıklara göre daha zor olmasından dolayı hayvanların bakım ve besleme koşullarının iyileştirilmesi büyük öneme sahiptir. Viral hastalıklar arasında; • Koksidiyozis • Newcastle hastalığı (ND) • Tavuk askariyazisi • Marek hastalığı (MD) • Histomoniazis • Kanatlı vebası (Kuş gribi - AI) • Dış parazitler • Gumboro (IBD) Paraziter hastalıklar kanatlı hayvanlarda önemli verim kayıplarına sebep olmaktadır. Bu hastalıklar uzun sürede etkilerini göstermekte ve gerekli önlemler alınmadığında hayvanlar arasında bulaşma görülebilmektedir. Bu hastalıklar diğer etkenlere göre daha az ölüm oranına sahiptir fakat verim düşüklüğü açısından yine de öneme sahiptir. Oluşan hastalığın tedavisi yine ekonomik açıdan büyük bir yük oluşturmaktadır. Bu sebeple hastalığın hayvanlar arasında bulaşması engellenmelidir. • İnfeksiyöz bronşitis (IB) • Çiçek • Egg Drop Syndrome – EDS/76 Benzeri hastalıklar bulunmaktadır. Bu hastalıkların etkeni virüs olduğu için bulaşma ve semptomların görülmesi çok kısa sürede şekillenebilmektedir. Hastalık semptomları bakteriyel etkenlerin oluşturduğu semptomlara benzer şekilde görülmektedir. Viral etkenler bağışıklık sistemini baskılayabildiklerinden sekonder enfeksiyonların oluşumu açısından büyük öneme sahiptir. Hastalık başlangıcında sadece viral etkenlere yönelik bir durum söz konusu iken ilerleyen dönemlerde bakteriyel etkenlerin de etkisiyle hastalık tablosu daha tehlikeli bir hal alabilmektedir. Yine hastalığın bulaşmasında damlacık enfeksiyonu, kontamine yem ve sular, personelin vektör olarak etkisi ve yabani hayvanlar gösterilebilmektedir. Bulaşma yoluna bağlı olarak bütün kümesteki hayvanların etkilenmesi ve hızlı bir şekilde ölümlerin görülmesi viral hastalıkların en önemli özellikleri arasında yer almaktadır. Solunum yolu dışında diğer sistemleri etkileyen hastalıklarda (Gumboro, Marek vb.) sinir sistemi ve sindirim sistemi semptomları da görülebilmektedir. Paraziter hastalıklar arasında; Biyolojik etkenler dışında hayvanların bakım ve beslenmesi düzgün olmadığı durumlarda bağışıklık sistemi bozulmaktadır. Buna bağlı olarak da hayvanlar hastalıklara açık hale gelmektedir. Bu açıdan bakım koşulları hayvanların sağlıklı kalabilmesi açısından Krallara layık! Mantar hastalıkları arasında; • Aspegillozis (Aspergillus fumigatus ve Aspergillus flavus) Kanatlı hayvanlarda mantar enfeksiyonları kronik etkili olmaktadır. Başta hindiler olmak üzere bütün kanatlı hayvanlar bu etkenlere karşı duyarlıdır. Semptomlar daha çok uzun süreli olarak şekillenir. Hayvanlarda hırıltılı solunum, sinüslerin şişmesi, hava keselerinin şişmesi, bunlar dışında deri ve gözlerde yangı şeklinde kendini gösterebilmektedir. Etken temel olarak hayvanlar arasında solunum yoluyla bulaşmakta ama yine diğer etkenler gibi kontamine 16 MEKTUP ANKARA Yıl: 2014 Cilt: 12 Sayı: 2 Bluefarm®, içme suyu ve sprey yolu ile yapılan aşı uygulamalarındaki aşı solüsyonu için ölümcül etkisi olan ağır metalleri bağlar, her seviyedeki kloru nötralize eder. Bluefarm® orijinal formülü sayesinde kanatlı aşı uygulamalarında dünya profesyonellerinin krallara layık tercihidir.* * Bluefarm 85 farklı ülkede güvenle kullanılmaktadır. ISO 9001:2000 bluefarm.com.tr DÜN PFIZER HAYVAN SAĞLIĞI BUGÜN ZOETİS HAYVANLAR İÇİN SAĞLIK İÇİN SİZİN İÇİN K ana t lı H ayv anlard a So l u n u m Yo l u E n fe k s i y o n l arı büyük öneme sahiptir. Aynı şekilde büyüme ve gelişme açısından yeterli besleyici değere sahip olmayan yemler hayvanlarda verim düşüklüğüne sebep olmaktadır. Bu durumlar dolaylı yoldan hayvanların solunum yolu enfeksiyonlarına yakalanmalarına yol açabilmektedir. Yine bitkisel veya kimyasal kökenli toksik maddelerin uzun süreli olarak solunum veya sindirim yoluyla vücuda alınması hayvanların zehirlenmesine sebep olmaktadır. Bazı kanatlı hayvan türlerinde bir verim yönünden geliştirilen ırklar bağışıklık açısından daha zayıf olabilmektedir. Bu da hayvanların kalıtsal olarak hastalıklara olan yatkınlığını arttırmaktadır. Hastalıkların ortaya çıkması için gerekli koşullar daha kolay sağlanabilmekte ve bu sebepten dolayı hayvanlarda verim kaybı görülebilmektedir. Hastalıkların bu yönü doğru bir yetiştiricilik uygulaması gerektirir. Hayvanların kalıtsal olarak yatkın olabilecekleri hastalıklar ön görülerek bunlara yönelik önlemler alınmalıdır. Bakım ve besleme ile bu durum desteklendiği zaman hayvanların hastalıklara karşı korunması sağlanabilmektedir. Bu tür hastalıkların tedavisi uzun süreli ve pahalı olması nedeniyle, hastalıklara karşı biyogüvenlik uygulamalarının düzenli uygulanması, bütün hastalıklara karşı olmasa bile aşılama programlarının düzenlenmesi, bakım ve besleme koşullarının iyi olarak tutulması büyük öneme sahiptir. Koruyucu hekimlik uygulamaları özellikle hayvanlardan insanlara bulaşan zoonoz ismi verilen hastalıkların engellenmesi açısından büyük öneme sahiptir. Hayvanların solunum yolu enfeksiyonları gibi hızlı bulaşan hastalıklara yakalanmaları verimin bir anda düşmesine ve hatta ölüm- 18 MEKTUP ANKARA Yıl: 2014 Cilt: 12 Sayı: 2 lere neden olduğundan büyük ekonomik kayıpları beraberinde getirebilmektedir. Bu durumun engellenebilmesi için bu konuda kendini geliştirmiş olan veteriner hekimlerin gerekli önlemleri alarak hastalıkların bulaşma ve yayılmasını kontrol altında tutması oldukça önemlidir. Yine işletmenin sahibi olan kişilerin bakım ve besleme koşullarını iyileştirmeleri hastalıkların önlenebilmesi açısından kritik bir noktadır. Solunum yolu hastalıkları başta olmak üzere birçok hastalık her yönü ile değerlendirilerek, risk analizi ve risk değerlendirilmesi yapılması ile en ekonomik ve etkili çözüm yolu bulunması kanatlı sektöründe büyük öneme sahiptir. Bro y l e r v e H i ndi l e rde G ö rül e n Ay a k Ta ba nı Der m atitis i BROYLER VE HİNDİLERDE GÖRÜLEN AYAK TABANI DERMATİTİSİ Araş. Gör. Özlem DURNA, Prof. Dr. Gültekin YILDIZ Ankara Üniversitesi Veteriner Fakültesi Hayvan Besleme ve Beslenme Hastalıkları AD E-posta: ozlem-durna@hotmail.com Ayak kanatlılarda yem ve suya ulaşmada kullanıldığı için ayakta bir problem olması halinde tüm yaşamsal fonksiyonlar etkilenmektedir. Bu nedenle broyler sağlığı ayak sağlığı ile doğrudan ilişkilidir. Ayak tabanı dermatitisi (plantar pododermatitis) (foot pad dermatitis, FPD) metatarsal ve falanks lezyonları yüksek canlı ağırlığa sahip broyler ve hindilerde sık görülür. FPD ayağın metatarsal ve plantar bölgesindeki derinin yangısal değişimi ile karakterize bir durumdur. Oluşan lezyonlar hiperkeratozis ve pigmentasyon bozukluğundan şiddetli ülsere kadar çeşitlilik gösterir (Bek, 2010). Broylerlerde şiddetli lezyonlarda ağrının neden olduğu hareket kısıtlanması sonucu yem ve su tüketiminde azalma görülür. Lezyonlar ürün kalitesinde bozulmalara ve sekonder enfeksiyonlara (Staphylococcus spp. ve E. coli) neden olan bakterilere bir giriş yolu oluşturur. FPD yönünden yüksek insidense sahip sürülerde büyüme oranında düşme, ürün talebinde ve karlılıkta azalma görülecektir (Jong ve Harn, 2012). Tavuk ayağı Asya’da insan tüketimi için değerli bir üründür. Asya piyasalarında broyler ayaklarına olan talebin artması AB broyler endüstrisi için önemli bir ihracat ürünü yaratmıştır. Fakat sadece lezyonlu olmayan ayaklar ihraç edilebilmektedir. Bu nedenle broyler endüstrisi için FPD’in ekonomideki önemi açıktır (Jong ve Harn, 2012). HAYVAN REFAHI İNDİKATÖRÜ OLARAK FPD Avrupa’da broyler refahına verilen önem giderek artmaktadır. Et üretiminde kullanılan tavukların yaşam şartlarını iyileştirmek için AB Broyler Yönergesi ile minimum standartları şart koşulmuştur (Council Directive 2007/43/European Council, 2007). Yönerge hayvan yoğunluğunu iyileştirir, işçilik ve bakım şartlarını (ışık yoğunluğu ve süresi, hava kalitesi gibi) ortaya koyar. Her bir ülke ulusal mevzuatlarında Broyler Yönergesi’ne ilave refah kriterleri koyabilir. Örneğin, FPD ek kriterlerden biri olabilir. Son birkaç yıldır İsveç ve Danimarka FPD broyler refahını bir indikatör olarak kullanmaktadır. İki yıl içinde de diğer Avrupa ülkelerinin de ulusal mevzuatlarında broyler ölçümlerine ek olarak FPD kriteri eklenecektir (Jong ve Harn, 2012). FPD ÖLÇÜMÜ ve LEZYONLARIN SINIFLANDIRILMASI Birçok skor sistemi broyler sürülerinin FPD insidensini ve şiddetini belirlemek için geliştirilmiştir. Bunlara arasında özellikle İsveç sistemi Avrupa’da kullanılan FPD skor sistemi olarak kabul edilir (Berg, 1998). Bu sistem üç sıra skordan oluşmaktadır (Şekil 2). SKOR 0 1 2 TANIM Lezyon yok; yok ya da yüzeysel lezyonlar, ayak tabanının sınırlı bir bölgesinde küçük pigmentasyon bozuklukları, orta düzeyde hiperkeratozis (derinin dış katmanının kalınlaşması) ya da iyileşen lezyon Orta düzeyde lezyon; ayak tabanı bölgesinde pigmentasyon bozukluğu, yüzeysel lezyonlar, koyu parmaksı çıkıntılar ve hiperkeratozis Şiddetli lezyon; epidermis etkilenir, ülser ya da kabuk oluşumu, ayak tabanı alanında şişmiş ya da hemorajik noktalar Şekil 2: FPD skorları (Berk, 2010). FPD için geliştirilen diğer skor sistemlerinden birisi olan Martland (1984)’ın hindilerde kullandığı sistem temel sistemdir (Tablo 1). Perakendeciler ve hindi üretim şirketleri görsel karşılaştırmalı çizelgelerini Martland’ın orijinal skor sistemine dayandırırlar. Tablo 1: FPD Lezyonlarının Sınıflandırılmasında Martland’ın İngiltere Skor Sistemi (Martland, 1984; 1985). Skor 0 1 2 3 (sadece erkeklerde) Lezyon Yok Tabanda küçük kabuk oranı <%5 Tabanda büyük kabuk oranı <25% Kabukların düşüp ülserleşmeye başlaması; şiddetli B r oyle r v e Hind ile rde G ö r ü l e n Ay a k Ta b a n ı D e r m a ti ti si trand ve ark. (1998a) İsveç’te broyler ve hindilerin FPD görülme sıklığı için yetiştirme şartlarının önemli olduğunu ve burada altlık materyali, altlık derinliği ve ıslak altlığın özellikle kontakt dermatitise neden olduğunu vurgulamışlardır. FPD’ nin görülme sıklığı altlık kalitesi ile yakından ilişkilidir. Islak, yapışkan ve kalınlaşmış altlık FPD görülme sıklığını arttırır. Ayak tabanı lezyonları bazen amonyak yanıkları olarak görülür. Birkaç çalışmada da nemli altlığının FPD’ ye neden olabildiği ya da görülme sıklığını artırdığı görülmüştür (Mayne ve ark, 2007; Youssef ve ark, 2008). Altlıkta amonyak ve diğer kimyasalların varlığı FPD gelişmesinde rol oynasa da ana neden değildir. Şekil 3: Dörtlü FPD skorlama (Berk, 2010). İÇ FAKTÖRLER Hocking ve ark, (2008) ayak tabanı dermatitis lezyonlarını beşli sisteme göre skorlandırmışlardır. Burada broyler ayakları makroskopik olarak DC (dielectric constanat) yalıtkanlık sabiti kullanılarak sınıflandırılmıştır. Skorlandırma 0’dan (etkilenmeyen) 4’e (yarısından fazlasının etkilendiği) kadar sıralanır ve aşağıdaki gibi tanımlanır; 0: Dışarıdan ayak tabanı normal gözükür. Dokunmaya bağlı hassasiyet vardır. Şişlik ve nekroz görülmez. 1: Normal ayağa göre daha sert bir deri vardır, hassasiyet daha yoğun hissedilir. Ayak tabanında küçük siyah nekroz alanları oluşur. 2: Ayak tabanı bölgesinde yastık kısmında belirgin şişlik vardır. Bölgenin dış kısmındaki skala beyaza döner. Nekroz alanı ayak tabanı bölgesinin bir çeyreği kadardır. 3: Şişlik belirgindir ve ayak tabanı alanının tamamı büyüklük olarak genişlemiştir. Ağ benzeri halkalı yapı belirgindir, sayıları artmıştır. Nekroz ayak tabanı bölgesinin yarısına kadar uzanır. 4: Skor 3 ile benzerdir fakat ayak tabanı bölgesinin yarısından fazlası nekrotik hücreler tarafından kaplanmıştır (Hocking ve ark, 2008). 1. CİNSİYET AYAK TABANI DERMATİTİSİN NEDENLERİ FPD’in nedenleri karmaşık ve multifaktöriyeldir. Eks- 20 MEKTUP ANKARA Yıl: 2014 Cilt: 12 Sayı: 2 Cinsiyet pododermatitis insidensi üzerine önemli bir etkiye sahiptir. Pododermatitis insidensi dişilerde erkeklerden daha yüksek olmaktadır (Nagaraj ve ark., 2007b). Ancak erkeklerde insidensin daha yüksek olduğuna dair çalışmalar da bulunmaktadır (Bilgili ve ark., 2005; Bilgili ve ark., 2006; Nagaraj ve ark., 2006). Dişilerde insidensin yüksek olma nedeni dişilerin pododermatitise duyarlı olmasıdır. Ayrıca dişi broylerler erkeklere göre derilerinde daha az proteine ve kollojen matrikse sahiptirler. Dişilerin deri yaralanmaları ve ülserasyonlara duyarlı olduğu bildirilmektedir. Fakat erkeklerde görüldüğünde lezyonların dişilerden daha şiddetli olduğu öne sürülmektedir (Nagaraj ve ark., 2007b). Yapılan bazı çalışmalarda ayak tabanı dermatitisi insidensinin erkeklerde daha yüksek olduğu bildirilmiştir. Bu durum dişi ve erkekler arasındaki canlı ağırlık ve besin madde ihtiyaçları yönünden farklılık ile açıklanmıştır (Harms ve Simpson, 1975; Cravener ve ark., 1992). 2. TÜR VE IRK Hindilerde yetiştirme yeri ve yetiştirilen ırklara bağlı olarak FPD duyarlılığı değişmektedir. Izgara zeminde Bro y l e r v e H i ndi l e rde G ö rül e n Ay a k Ta ba nı Der m atitis i Tablo 2. FPD oluşumunu etkilediği rapor edilen besleme faktörleri (biyotin hariç) (Mayne, 2007). Etken Metiyonin Pantotenikasit Riboflavin Çinko Çinko aminoasit kompleksi Kaynak Chavez ve Kratzer, 1972; Chavez ve Kratzer, 1974; Murillo ve Jensen, 1976 Kratzer ve Williams, 1948 Lepkovsky ve Jukes, 1936a; Lepkovsky ve Jukes, 1936b Whitehead, 1990 Hess ve ark, 2001 Soya küspesi Abbott ve ark, 1969; Jensen ve ark, 1970 Soya küspesine alternatif maddeler Boling ve Firman, 1997; Leeson ve Summers, 1991; Murakami ve ark, 2000 aynı şartlarda yetiştirildiği zaman Large White hindilerin FPD’ye Broad Breasted Bronze hindilerden daha fazla duyarlı oldukları görülmüştür (Chaves ve Kratzer, 1972). Bunun nedeni olarak Large White hindilerin Broad Breasted Bronze hindilerden daha hızlı büyüme oranına sahip olmaları gösterilmiştir. İsveç’te 2 yıl süreyle yapılan bir çalışmada kesimhaneye gelen broylerlerin %92’sinde FPD olduğu bildirilmiştir (Ekstrand ve ark., 1998a). Hindilerde ise FPD insidensi %70-84 arasında yer almıştır (Ekstrand ve Algers, 1997; Paulus, 2002; Hafez ve ark., 2004). Yapılan çalışmalar incelendiğinde ayak tabanı dermatitisinin hindilerde broylerlerden daha fazla olduğu görülmüştür (Berg, 1998). 3. BESLEME Besleme broylerlerde FPD gelişimine katkı sunan en önemli faktörlerden biridir. Enerji/protein oranı, protein kaynağı ve konsantrasyonu, aminoasit dengesi, ham yağın tipi ve düzeyi ve elektrolit dengesi gibi beslenme faktörleri FPD ile ilişkilidir (Eichner ve ark., 2007; Haslam ve ark., 2007; Nagaraj ve ark., 2007a). Çinko, metiyonin ve lizin aminoasitleri ile vitaminlerden biyotin, pantotenik asit ve riboflavin derinin oluşum ve onarımına katılmaktadır (Tablo 2). Bu maddelerden biri yetersiz tüketilirse FPD ile sonuçlanır. Kanatlı Türlerinde Biyotinin Rolü Biyotin karbonhidrat metabolizması, yağ asiti sentezi, protein, aminoasit sentezi, aminoasit deaminasyonu, pürin sentezi ve nükleik asit metabolizmasının şekillenmesinde gereklidir (Whitehead, 1977). Buda (2000a,b) rasyonda yüksek düzeyde (2000 µg/ kg) biyotin kullanılmasının FPD oluşumunun önlenmesine katkı sağladığını bildirmiştir. Mayne ve ark. (2005) ise 1600 µg/kg biyotin içeriğinin FPD önlemede etkisiz kaldığını ifade etmişlerdir. Optimum sağlık şartlarında erkeklerin biyotin ihti- Sonuçlar Rasyona metiyonin ilavesi FPD insidensini önemli düzeyde azaltmıştır. Pantonetikasit yetersizliği göz ve ağızda lezyonlar ve FPD ile sonuçlanır. Riboflavine ilk hafta 6 gün boyunca 2,7 g/kg ihtiyaç duyulur, eksikliğinde şiddetli FPD gözlenir. Çinko yetersizliği FPD lezyonları ile sonuçlanır. Çinko ve aminoasit kompleksi ilaveli beslemede FPD lezyonları önemli düzeyde azalmıştır. Soya fasulyesinde biyotin yetersizdir. Kanatlılar soya küspesine dayalı rasyonlar ile beslendiğinde doğal biyotin yetersizliğinden dolayı FPD insidensi artmaktadır. Soya küspesi alternatifi maddeler oligosakkarit yoğunluğu fazla olduğundan dışkı ve altlığın yapışkan olmasına neden olur ve bu durum FPD oluşturur. yacının (50 mg/kg) dişilerden daha yüksek olduğu bildirilmiştir (Dobson, 1970). Frigg (1984) erkeklerin dişilere göre aynı büyüme yüzdesini muhafaza edebilmesi için 10 mg ilave ihtiyacının olduğunu ifade etmiştir. Bu durum erkeklerin yetersizlik semptomlarını daha fazla göstermesiyle açıklanmaktadır (Harms ve ark, 1977; Harms ve Simpson, 1977; McIIroy ve ark, 1987). But (2006), 14 haftalık yaştaki erkek hindilerde normal büyüme ve gelişim için gereken biyotin ihtiyacının %10 daha fazla olduğunu ifade etmiştir. Rasyona biyotin ilavesinin yapıldığında broylerlerde FPD oluşumunun engellenmediği, bunun net olarak anlaşılabilmesi için FPD kontrol programlarının etkili bir şekilde uygulanmasının ve daha çok araştırmaya ihtiyaç duyulduğu bildirilmiştir (Cengiz ve ark., 2012d). Kanatlı Türlerinde Minerallerin Rolü Sodyum büyümede önemli bir etkendir. Rasyondaki Na ve CI oranı büyümeyi etkilemektedir. Rasyondaki Na miktarının maksimum canlı ağırlık kazanmak ve yemden yararlanma oranının artması için %0,15 düzeyinde olması gerektiği bildirilmiştir (Murakami ve ark., 2001). Rasyonlarda kademeli olarak artırılan sodyumun oranı %0,15’den %0,25’e çıkarıldığında broyler performansına olumlu etkisinin olduğu, su tüketiminin lineer bir şekilde arttığı ve buna bağlı olarak ıslak altlık oluşumunda da artış olduğu bildirilmiştir. Rasyonlara Na ilavesi %0,25’in üzerinde yapıldığı zaman FPD insidensi artmaktadır (Cengiz ve ark., 2012a). Zn aminoasit kompleksi ilave edilen rasyonlarla beslenen dişi broylerlerde FPD önlendiği, daha serin çevresel şartlarda yetiştirilen erkek broylerlerde ise Zn aminoasit kompleksinin FPD önlemede başarısız olduğu belirtilmiştir (Hess ve ark., 2001). Kanatlı Türlerinde Oligosakkaritlerin Rolü MOS ilavesinin jejenum pH’ını ve amonyak konsant- Yıl: 2014 Cilt: 12 Sayı: 2 MEKTUP ANKARA 21 B r oyle r v e Hind ile rde G ö r ü l e n Ay a k Ta b a n ı D e r m a ti ti si rasyonunu düşürdüğü bildirilmiştir (Ferket, 2002). MOS ‘un FPD önlediğine dair bir çalışma yoktur. Buna karşın bağırsak sağlığı üzerine olumlu etkisinden dolayı patojen mikroorganizma sayısında azalmaya neden olarak dışkı kalitesini iyileştirdiği bildirilmiştir. Ayrıca çinko, biyotin ve MOS kullanımının ihtiyaç duyulan miktarın üzerinde verildiği takdirde FPD önleyeceği de ifade edilmiştir (Youssef ve ark., 2012). Kanatlı Türlerinde Besinsel Faktörlerin Rolü Beslenme faktörleri su kompozisyonunu ve dışkı vizkozitesini etkilediklerinden FPD insidensinde artışa neden olurlar. Nişasta tabiatında olmayan polisakkaritler (NOP) kompleks karbonhidratlardır ve arpa, buğday, soya küspesi gibi yem maddelerinin bileşiminde bulunur. NOP bağırsak içeriğinde vizkosite artışına neden olarak antinutrisyonel etki gösterebilir. Yem madderinde bulunan NOP’lar düşük sindirilebilirliliğe sahiptirler ve bu nedenle yapışkan dışkı oluşumuna neden olurlar (Drochner ve ark., 1993; Boling ve Firman, 1997). Soya küspesinde bulunan nişasta tabiatında olmayan polisakkaritler (NOP) broylerlerde sindirilme oranının düşük olmasından dolayı yapışkan, irritasyon etkeni, damlama ve ıslak altlık oluşumuna neden olur (Jensen ve ark., 1970). Bu durum diğer ülseratif lezyonlara ve kontakt dermatitise uygun ortam yaratmaktadır (Mayne, 2005; Cengiz ve ark., 2012b). Yüksek sindirilebilirliliğe sahip yağlar kanatlıların bağırsak sağlığı için önerilmektedir. Düşük kalitedeki yağlar ise yağlı ve yapışkan altlık oluşturduğundan FPD problemlerine neden olmaktadır (Dawsland, 2008). Kanatlı Türlerinde Enzimlerin Rolü Dünyada broyler yetiştiriciliğinde mısır ve soyaya dayalı rasyonların hazırlanması oldukça popülerdir. Soya ve mısıra dayalı rasyonlarla broyler yetiştirmede performansı artırmak için rasyonlara enzim ilavesi yönünde artan ilgi vardır. Soya küspesi -mannan ve derivatlarını ( -galaktomannan ve -glukomannan) içerdiğinden -mannaz ilavesinin soya küspesinin biyoyararlanımını arttırdığı ifade edilmiştir (Zou ve ark., 2006). FPD insidensi ve şiddetinin enzim ilavesinden, sindirim viskozitesi ve amonyak buharlaşma oranından etkilenmediği bildirilmiştir (Cengiz ve ark., 2012c). Arpaya dayalı rasyona enzim ilave edilen, yüksek nem içeriğine sahip altlıklara maruz bırakılan broylerlerde yapılan bir çalışmada broyler performansının ıslak altlık ve arpa ilavesine rağmen enzim ilavesinden olumlu etkilendiği bildirilmiştir (Cengiz ve ark., 2012b). 4. CANLI AĞIRLIK ve BASINÇ Canlı ağırlık arttıkça ayak tabanına uygulanan basınç ta artacaktır. FPD ‘e neden olan faktörlerden biri basınç olarak görülürse FPD lezyonlarının gelişme olasılığı erkeklerde daha fazla olacaktır (Harms ve ark, 1977; Harms ve Simpson, 1977; McIlroy ve ark, 1987). 22 MEKTUP ANKARA Yıl: 2014 Cilt: 12 Sayı: 2 DIŞ FAKTÖRLER 1. ALTLIK YÖNETİMİ Altlık materyali Kuzey Avrupa ülkelerinde talaş ve buğday samanı su emme kapasitesini arttırmak için en yaygın kullanılan altlık materyalleridir. Ayrıca torf, lignoselüloz, keten tohumu samanı ve mısır silajı gibi diğer altlık materyalleri de kullanılmaktadır. De Baere ve Zoons (2004a) altlık materyali olarak talaş ve buğday samanını karşılaştırdıkları çalışmada iki materyal arasında broylerlerde performans yönünden bir fark bulamamışlardır (Şekil 4). Van ve ark. (2009) da iki altlık materyali arasında FPD şiddeti yönünden herhangi bir farklılık olmadığını ifade etmişlerdir. Çalışmalar (Jong ve Harn, 2012), FPD riskini azaltmak için altlık materyali olarak saman ve talaş yerine torf ve torf talaş karışımının (50/50) tercih edilebilir olduğunu göstermiştir. Altlık materyali olarak lignoselüloz kullanımı da düşünülebilir. Optimal altlık kalitesi için altlık nem düzeyi <30 % olmalıdır (Harms ve ark., 1977; Wu ve Hocking., 2011). Altlıktaki amonyak FPD etiyolojisi için önemli bir faktördür. Yüksek nem içeriğine sahip altlıkta bakteriyel aktivite sonucu ürik asidin amonyağa çözünmesiyle oluşan alkali ortamda ayak tabanı irritasyonuna neden olmaktadır (Haslam ve ark., 2006; Hocking ve ark., 2008). Altlıktaki amonyak FPD etiyolojisi için önemli bir Bro y l e r v e H i ndi l e rde G ö rül e n Ay a k Ta ba nı Der m atitis i faktördür. Yüksek nem içeriğine sahip altlıkta bakteriyel aktivite sonucu ürik asidin amonyağa çözünmesiyle oluşan alkali ortamda ayak tabanı irritasyonuna neden olmaktadır (Haslam ve ark., 2006; Hocking ve ark., 2008). Altlık/Yatak Miktarı ve Derinliği Altlık/Yatak Miktarı ve Derinliği FPD üzerine altlık derinliğinin etkileri henüz açık değildir. Araştırıcılar talaş ya da buğday samanının 1 - 1,5 kg/ m2 kullanımı arasında FPD insidensi yönünden herhangi bir fark olmadığını ifade etmişlerdir (Jong ve Harn, 2012). Fakat 1,5 kg/ m2 ‘den fazla buğday samanı kullanımının FPD şiddetini arttırdığı da bildirilmiştir (De Baere ve Zoons, 2004b). Kaba bir hesapla 1cm derinliğindeki talaş 1 kg/ m2 ‘de kullanıldığında aynı başarıya 1cm derinliğindeki buğday samanı 1,5 kg/ m2 ’de kullanılmasıyla ulaşılır. Kanatlılar altlık yeterince ince olduğunda gagalama, eşeleme ve altlığı ters çevirmeye daha yatkın olurlar. Bu durumda altlığın işlenmesi havalandırması artar ve daha kuru bir altlık muhafazasına yardım eder. Eğer daha ince bir altlık materyali kullanılırsa sürü kümese yerleştirilmeden önce beton zeminde bir ön ısıtma gerekir. Yerleştirmeden önceki zemin sıcaklığı en az 30 oC olmalıdır (Jong ve Harn, 2012). Islak Altlık Islak altlık ve dışkının kontrolü sürü sağlığı, çevre ve hayvan refahı problemlerinden kaçınmak ve üretim kayıplarını azaltmak için kanatlı endüstrisinin başta gelen konularından biridir (Cengiz ve ark., 2012a). Islak altlık ile yetiştirmede FPD’nin artması yanında ayaklardaki fekal yapışmalarda artmaktadır (Jensen ve ark., 1970). Soya ve yağa dayalı rasyonlarda sindirim daha zor olduğundan yapışkan ıslak altlıklar oluşur. Mayne ve ark. (2007) yaptıkları çalışmada suyun tek başına lezyonların şiddetini artırmada etkin olduğunu, altlığın nem içeriğinin dışkı bileşiminden daha etkin olabileceğini bildirmişlerdir. SULUK ve SULAMA YÖNETİMİ Kanatlılar tükettikleri her birim yem için 1.75 birim su tüketmektedirler. Tüketilen suyun sadece %20 ‘sini büyüme için kullanmaktadırlar, geri kalan kısım feçes ve solunum yolu ile atılmaktadır. Sürü yaşının artmasıyla da kümes içinde nem miktarı artmaktadır. Su tüketimi birçok faktörden etkilenmektedir; a. Sıcaklık stresi altında daha fazla su tüketirler. b. Yem tüketiminin kısıtlanmasıyla (ışık ya da fiziksel anlamda beslenmenin kısıtlanması yoluyla) su tüketimleri azalır. c. Rasyon kompozisyonu ( tuz, yoğun enerji içeriği, çeşitli yem katkı maddeleri gibi) ve su kalitesi su tüketimini önemli ölçüde etkilemektedir. d. Sulama yönetimi su tüketimini etkilemektedir. Suluk yüksekliği, su seviyesinin durumu, sulukların kümesteki lokalizasyonu ve su basıncı tüketimde etkilidir. Su basıncı su seviyesi regulatörü, su temizleme filtresi, pompa ve güç kesintilerinden etkilenir (Bilgili ve ark., 2010). Yıl: 2014 Cilt: 12 Sayı: 2 MEKTUP ANKARA 23 B r oyle r v e Hind ile rde G ö r ü l e n Ay a k Ta b a n ı D e r m a ti ti si Uygun su temini kanatlıların refahı için oldukça önemlidir. Su kısıtlandığı taktirde büyüme, hayvan refahı ve FPD potensiyel riski arasında doğru orantılı bir ilişki vardır (Jong ve Harn, 2012). AYDINLATMA ve IŞIK DAĞILIMI Aydınlatma Hollanda ve Belçika’da yapılan çalışmalarda aralıklı olarak uygulanan aydınlatma programının FPD oluşumunu azaltmada yardımcı olduğu bildirilmiştir (De Baere, 2008; Van Harn, 2009). Aydınlatma periyodu boyunca kanatlılar daha aktif ve zemini daha çok eşelediklerinden oluşan altlığın daha gevrek olduğu bildirilmiştir. Aralıklı aydınlatma programının yemden yararlanmayı geliştirdiği ve bu durumun daha kuru daha gevrek altlık oluşumunu arttırdığı ve potansiyel FPD oluşumunu azalttığı belirtilmiştir (Van Harn, 2009). Işık Dağılımı İyi bir altlık kalitesinin muhafaza edilebilmesi için ışık dağılımının önemli olduğu düşünülmektedir. Broylerler ışık yoğunluğunun düşük olduğu bölgeleri dinlenmek için tercih ederler. Eğer kümeste ışık yoğunluğu uniform ise kanatlı dağılımı ve oluşan altlıkta uniform olacaktır. Eğer uniform ışık sağlanmaz ise bunun için ampuller kullanılabilir. Işık dağılımında ampul kullanımı floresan kullanımından daha yararlı olduğu bildirilmiştir. Floresan ışığın vertikal montajının ışık dağılımını geliştirdiği belirtilmektedir (Jong ve Harn, 2012). Işık Rengi ve Yoğunluğu Işık renginin FPD şiddeti üzerine etkisi hakkında ulaşılabilir bilgi oldukça azdır. Belçika’da yapılan bir çalışmada floresan yerine ampul kullanımının broyler sürülerinde FPD lezyonlarının şiddetini azalttığı bildirilmiştir (De Baere and Zoons, 2004c). Yeşil/mavi ışıkla aydınlatmada kanatlılar FPD’e daha düşük oranda duyarlıdır. Hollanda’da yüksek basınca sahip sodyum ampul ve yeşil/mavi ışık kullanımı karşılaştırıldığında ışık renginin FPD’e etkisinin sınırlı olduğu bildirilmiştir (Rodenburg ve ark., 2004). ÇEVRE Havalandırma ve Sıcaklık Kontrolü Hayvan refahı ve yem kalitesi değerlendirildiği zaman havalandırma gibi diğer faktörler de düşünülmelidir. Kanatlı kümeslerinde havalandırma, nem ve hava sıcaklığı belli limitler arasında bulunmalı, kontrollerde amonyak, CO2 ve diğer zararlı gazların elimine edildiğinin tespit edilmelidir (Abreu ve Abreu, 2000). 24 MEKTUP ANKARA Yıl: 2014 Cilt: 12 Sayı: 2 Relatif Nem Kümeste izleme ve kontrol programlarıyla relatif nem takibi oldukça önemlidir. Relatif nem değeri %50 ile %70 arasında olmalıdır. Relatif nem %70’in üzerine çıktığı zaman ekstra havalandırma ve bazen ısıtma gerekebilir. Kümese soğutma sistemi yerleştirildiyse bu sitemin iyi çalışması için takibi yapılmalıdır. Sprey ağzında bir tıkanıklık ya da büyük damla var ise bu durum FPD ve ıslak altlık riskini artıracaktır (Jong ve Harn, 2012). Kümesteki Hayvan Sayısı Kümesteki hayvan sayısı lokal mevzuatların izin verdiği ölçüde olmalıdır. Kümeste ne kadar düşük yoğunlukta hayvan bulunursa FPD için bir o kadar faydalı olacaktır. Hayvan sayısının yönetimi ve kümes şartları birbirine denk olmalıdır. Eğer bu denklik olmaz ise kümesteki hayvan sayısının artışı FPD ile sonuçlanacaktır (Jong ve Harn, 2012). SONUÇ Ayak tabanı dermatitisi broyler ve hindilerde yaygın olduğu kadar oluşumunun multifaktöriyel olması dolayısıyla üreticiler broyler ve hindi yetiştiriciliğinde gerekli özeni göstermelidirler. Artan dünya nüfusuna paralel olarak gıda ihtiyacının artması ve bunun azımsanmayacak miktarının kanatlı etlerinden sağlandığı bilinmektedir. Gerek karlılık gerek aynı sürede daha fazla kanatlı eti üretimi ile zamandan tasarruf için ayak tabanı dermatitisi uzmanların desteği ile ayrıntılı bir şekilde ele alınıp incelenmelidir. Broyler ve hindi işletmecileri kümeslerindeki FPD oluşumunu minimize etmek için işletmede; • Su sızıntıları günlük olarak kontrol edilmeli, • Hayvanların devamlı ulaşabilecekleri su seviyesi ayarlanmalı, • Birim alana fazla hayvan konmamalı, • Yemlikler ve suluklar hayvan sayısı ve işletmenin büyüklüğüne göre ayarlanmalı, • Havalandırma yeterli ve uygun şekilde olmalı, • Aydınlatma programı doğru bir şekilde uygulanmalı, • Rasyon hazırlanırken bu konuda uzman kişilerden yardım istenmeli, • Altlık su emme kapasitesi göz önüne alınarak seçilmeli ve uygun derinlikte olmalıdır. Nitekim broylerler ve hindiler yaşamları boyunca altlık materyalleri ve altlık yüzeyinde biriken nem ile sürekli temas halinde olduğundan bu hayvanlara tanınan yaşam alanı ne kadar iyi olur ise FPD oluşumu bir o kadar az olacaktır. BİR OYUN DEĞİLDİR. Bronşit kontrolü Sadece MSD Hayvan Sağlığı tedarik edebilir. İşinizi kolaylaştırır, zorlaştırmaz. Her yeni tip IB varyantına karşı birebir mücadele yaklaşımı, hastalıktan korunmayı daha da zorlaştırır. Bu yüzden MSD Hayvan Sağlığı olarak, kolay, güvenilir ve geniş spektrumlu respiratorik koruma süreci için Protektotip diyoruz. 2013_GAH_PO_039 ©2013, Intervet International B.V. a subsidiary of Merck & Co., Inc., Whitehouse Station, NJ, USA. All rights reserved. Bronşit kontrolü BİR OYUN DEĞİLDİR.