Söyleşi 4`DE Konu ile ilgili Postnişin Veliyettin
Transkript
Söyleşi 4`DE Konu ile ilgili Postnişin Veliyettin
Sulucakarahöyük/HACIBEKTAÞ Cuma Onur ÞAHÝN Mülki Ýdare Amirleri Atama Kararnamesi onaylandý. Hacýbektaþ Kaymakamý Mustafa Eldivan Balýkesir Havran Kaymakamý olurken, Hacýbektaþ Kaymakamlýðýna Elazýð Vali Yardýmcýsý Bedrettin Özmen atandý. Hacýbektaþ Kaymakamlýðý süresince baþarýlý çalýþma yapan Mustafa Eldivan’ýn 24 Yataklý Hacýbektaþ Hastanesi yapýmý için gösterdiði çabayý unutmayacaðýz. Mustafa Eldivan’ýn bazý hizmetlerini sayacak olursak; Hacýbektaþ çevresi aðaçlandýrma projesi kapsamýnda 40.000 çam fidaný dikimi, bakýmý ve koruma altýna alýnmasý çalýþmalarý sonucu daha yeþil Hacýbektaþ kýsa zamanda kavuþmamýzý saðlamasý, Hacýbektaþ Hükümet Konaðýna Özürlü Asansörü yaptýrýlmasýndaki idari desteði, ayrýca Hükümet Konaðýnýn bahçe düzenlemesi çimlendirilme çalýþmalarýný yaptýrmasý, sosyal yardým programý çerçevesinde çok sayýda bakýma muhtaç, kimsesiz yaþlý ve özürlü vatandaþlarýmýza sahip çýkýlmasý ve köylerde yaþayan yardýma muhtaç insanlara devletin yardým elini hep yanlarýnda hissettirmesi gibi çok sayýda deðerli çalýþmalar yapmýþtýr. Unutmayacaðýz. Hacý Bektaþ Veli Felsefesinde çok sayýda kültürel etkinliðe destek ve Hacý Bektaþ Veli Dergahý restorasyonu ve yeni bölümlerin açýlmasý konusundaki çalýþmalarý sonuna kadar takibi takdire þayandýr. Teþekkür ediyoruz. Mustafa Eldivan’a yeni görevinde baþarýlar diliyoruz. 2005 yýlýnda Nevþehir-Acýgöl Ýlçesi Kaymakamý, 2006 yýlýnda da ErzurumUzundere Ýlçesi Kaymakamý olarak görev yapan Bedrettin Özmen, 2008 yýlýndan itibaren Elazýð Vali Yardýmcýsý olarak görev yapmakta iken Hacýbektaþ Kaymakamlýðýna atandý. Bedrettin Özmen’e hoþ geldin diyoruz. Söyleþi 4’DE Türkiye’nin kararýnýn NATO’nun Avrupa topraklarýný, nüfusunu ve silahlý kuvvetlerini yükselen balistik füze tehdidine karþý güven altýna alma yeteneðine önemli katký yapacaðýný ifade eden Rasmussen, “Bu, Ýttifak’ýn topyekun savunma sistemine ciddi destek anlamýna gelmektedir” dedi. ÝRAN SESSÝZ New York Times gazetesi, ABD tarafýndan NATO’ya tahsis edilen erken uyarý radarýnýn Türkiye’de konuþlandýrýlmasýnýn Ýran’ýn füzelerini körleþtirdiði gibi göründüðünü belirterek, bu kararýn Amerikan ordu yetkililerini memnun ettiðini ancak Ýran tarafýndan çarpýcý bir sessizlikle karþýlandýðýna dikkat çekti. 7’DE 2’DE 8’DE Devrimci 78’liler Federasyonu Daraðacýný çalmak için kararlý Devrimci 78’liler Federasyonu, Adalet Bakanlýðý’nca mülkiyetiyle birlikte Altýndað Belediyesine devredilen Ulucanlar Ceza ve Tutukevinin, demirbaþ kayýtlarý arasýnda bulunan daraðacý ve idam sehpasýný çalma konusunda kararlý olduklarýný açýkladý. ‘Devletin zimmetli malý olan daraðacý ve idam sehpasýný çalmak’ yasalara göre suçtur uyarýsýna aldýrmayan 78’liler, “biz bu suçtan Türkiye'nin peribacalarý ile ünlü turizm merkezlerinden Kapadokya'da düzenlenen at turlarýna turistlerin ilgisi her geçen gün artýyor. 3’DE SEMÝH GÜMÜÞ Eleþtiriyi yalnýzca öteki yazýnsal metinler üstüne yazýlan metinler olarak görmek, onu edebiyatýn dýþýna iter, bir düþünce metnine yargýlanmaya hazýrýz” diyerek ýsrarlarýný vurguluyorlar. Devrimci 78’liler Federasyonu tarafýndan “Kamuoyuna ve AKP’li Ankara Altýndað Ýlçe Belediye Baþkaný Veysel Tiryaki’ye” dönük açýklamada, “Tiryaki’nin devrimcilerin kaný üzerinden rant saðladýðý” ifadesine yer veriliyor. Ulucanlar cezaevinde bulunan Daraðacý etkin güvenlik önlemleriyle korunuyor. 7’DE indirger. Kaçýnýlmaz bir durumdur bu ve eleþtirinin edebiyatýn öteki türleri gibi bir tür olduðu bugün daha iyi anlaþýlýrken, bizim edebiyatýmýzda belki geç kalýnmýþtýr. Eski kuþaklar büyük çoðunluðuyla eleþtiriyi öteki yaratýcý metinlerden baðýmsýz bir tür gibi düþünmedi; Akþit Göktürk gibi bir özgün edebiyat düþünürü ya da Cemal Süreya gibi nokta atýþlarýný derin yapýya saplarken denemenin dilinden yararlananlar ve az sayýda kimi eleþtiri ... Konu ile ilgili Postniþin Veliyettin Ulusoy'un davet mektubu: Alevi-Bektaþi toplumunun inanç temelinde birliðini yeniden güçlendirmeye yönelik olarak 6’DA sorunlarý ve çözüm önerilerinizi ... Kuraklýk ve Açlýk Doðu Afrika’da kuraklýk. Yýllardýr televizyon ekranlarýndan bildiðimiz o koca gözlü çocuklar. Yirmi dokuz bin çocuk. Beþ yaþýn altýnda. Can verdi. Birleþmiþ milletlerin verilerine göre altýyüz kýrk bin çocuk kötü beslenmekte. Diðer bir deðiþle beslenememekte. Ya da doðrudan söyleyelim; altý yüz kýrk bin çocuk aç. Yedi buçuk milyonluk nüfusun üç milyon iki yüz bininin hayatlarýnýn kurtulmasý için hemen acilen yiyeceðe ihtiyaçlarý var. Tam bu durumda memleket sýnýrlarý içinde çocuk katletmek olmadý hapsetmekten çekinmeyen devletimiz ve dahi “devletlü”larýmýzýn sapýr sapýr Somali’ye yardýma koþmalarý içimi biraz ferahlatmalý deðil mi? En azýndan birkaç çocuk birkaç gün daha direnecek güç toplayacak aðzýna giren üç lokmayla. Kapanmak üzere olan o gözlerden biri ikisi aralanacak tekrar. Ve daralan göðüslerde bir iki nefes olacak gönderilenler. Al Gülüm Ver Gülüm? Yedi buçuk ton yiyecek, elli üç ton saðlýk malzemesi, sekiz ambulans, beþ arazi aracý, bir adet fork lift, altý jenaratör, beþ yüz çadýr, beþbin battaniye, sahra hastanesi ve toplanan yüz elli milyon dolarlýk yardým. Fakat hayýr! Hiç biri teselli etmiyor beni. Emine Haným’ýn tek taþý olsa mevzu bahis olan sadece. Yahut densiz þarký ve danslarý “diva”larýmýzýn. Gözümü kapayýp diþimi sýkacaðým. “Mevzu bahis olan hayatta kalmasý ise” diyeceðim “çocuklarýn”. Ama oraya “Türk’ün damgasýný vurmaya” niyetli zihniyet pek bir tanýdýk. “Al yiyeceði ve yardýmý, þimdi dön arkaný damgayý vuracaðým” diyor. Al gülüm ver gülüm. Afrika’ya yapýlacak yatýrýmlarla gözü dönmüþ ve aðzý sulanmýþ bulunan sermayedarlarýmýz, bir yüzyýl önce emperyalizmin sert gücünü tatmýþ bulunan Somali’ye þimdi de “Türk’ün yumuþak gücünü”-soft power tabir ettikleri- tattýrmak niyetindeler. Alýn size “Afrika’ya açýlan kapý Somali”. Oradaki insanlarý görüp, yatýrým düþünenlerin bu planlarýnýn detaylarý yazýlýp çizildi gazetemiz sayfalarýnda. Daha da bir þey yazmayacaðým. Cömertliðin Böylesi Ama daha da vahimi var benim gözümde. O da parasýný buraya yatýran o yüce gönüllü o yardýmsever o kadirþinas “Türk milleti.” O sokakta yürüyen insan. O bayram kutlayan. O ramazan münasebeti ve oruç marifetiyle günahlarýndan arýnan ve Somali’ye yardým ederek vicdanýný kurtarmýþ bulunan. Filistin için gözyaþý döken. Sergiledi cömertliðini. Sormadý hiç neden diye. Hâlbuki bu adaletsizlik bu zulüm, dünyanýn büyük ve herkese yetebilen sofrasýný talan eden, bazýlarýný bu sofradan söküp atan ve dünyayý mahveden bu talan ve bu düzen sürdü onun yüzünden. Hâlbuki gerçek cömertlik dövüþmeye cesaret etmekti karþýsýnda adaletsizliðin, hayatýný sermekti diðerlerinin de yaþamasý uðruna elini dost omzuna koymaktý. Biz kara kafalýlarý aç ve yoksul býrakan sebepleri görmek, bilmek ve yok etmekti. Hatta onun vazifesi idi kurtarmak kendi gibi ezilenleri ve dahi ezenlerini. Yalnýz özgürlüðü ve hayatlarý çalýnanlar deðil onlarý çalanlarda tutsaktý kendi iktidarlarýnýn elinde. Ama o sokaktaki insan yalnýz ezmeyi ve ezilmeyi ve payandasý olduðu sistemin kaybedenleri olarak gördüklerine acýmayý öðrendi. Kendini ezenlerin deðer sistemi ile algýladý dünyayý. Bir de yardýmseverlikle gösteriverdi cömertliðini ve insanlýðýný ucuzundan. O yüzden aðladý uzaklarda olanlara. Yakýnýnda ölenler, zulüm çekenler, katledilen çocuklar umurunda olamadý. Ama insanlaþmak kolay bir iþ deðil maalesef. Özgürleþmeye cesaret ederek, insanlarý tutsak eden sebeplerle dövüþmek. Hayatýný kendi gibi olanlarýn hayatlarý uðruna feda etmek. Velhasýl yoldaþ Che’nin dediði ve bizzat deneyimlediði gibi insanlarýn aç karnýný doyuranlar aziz olabilir ama nedenini soranlara komünist denir ve bu nedenlerle dövüþenler katledilebilir. Yine de “Somos socialistas, p´alante, p´alante” Türkiye’nin kararýnýn NATO’nun Avrupa topraklarýný, nüfusunu ve silahlý kuvvetlerini yükselen balistik füze tehdidine karþý güven altýna alma yeteneðine önemli katký yapacaðýný ifade eden Rasmussen, “Bu, Ýttifak’ýn topyekun savunma sistemine ciddi destek anlamýna gelmektedir” dedi. ÝRAN SESSÝZ New York Times gazetesi, ABD tarafýndan NATO’ya tahsis edilen erken uyarý radarýnýn Türkiye’de konuþlandýrýlmasýnýn Ýran’ýn füzelerini körleþtirdiði gibi göründüðünü belirterek, bu kararýn Amerikan ordu yetkililerini memnun ettiðini ancak Ýran tarafýndan çarpýcý bir sessizlikle karþýlandýðýna dikkat çekti. Gazete, NATO üyesi ve Ortadoðu politikasýnda yükselen etkili bir güç olarak Türkiye’nin bu kararýnýn Ýran ile anlaþmazlýðýna karþý geldiðini savunarak, kararýn ayný zamanda Türkiye’nin Ýran ordusunun kararlýlýðýný ve özellikle büyüyen füze gücünü bir endiþe nedeni olarak gören Amerika’yla daha yakýn olmak için deðiþebileceðini gösterdiðini yazdý. ONURKAN AVCI/BÝRGÜN Yaklaþýk bir ay önce Ýstanbul Ataþehir’deki Küçükbakkalköy Mahallesi’nde barýnma mücadelesi veren romanlara dozerlerle sabah baskýný yapan CHP’li belediyenin, ayný mahallede ‘kaçak’ olarak inþa edilen bir özel okula göz yumduðu ortaya çýktý. Mahallede belediyenin yaptýrdýðý çocuk parkýnýn hemen yanýndaki bir bina neredeyse evrim geçirdi. Önce bahçedeki toprak yüzlerce kamyonun marifetiyle sýyrýldý, böylece eðimli arazide aslýnda var olmayan bir imar alaný yaratýldý. Ýlginç olansa Romanlarýn barýnma hakkýný görmezden gelen Ataþehir Belediyesi’nin, belediye binasýnýn hemen yanýndaki bu gecekondu koleji de görmezden gelmesiydi. Yasal olarak imar durumu ‘özel eðitim tesisi’ olmasý gerekirken, 'ticaret+konut alaný'nda kalan yapý, Fethullah Gülen’e ait olarak bilinen Doða Koleji’ne evrildi. VALÝLÝK VE KAYMAKAMLIÐA SUÇ DUYURUSU Ataþehir Belediyesi eski Baþkan Yardýmcýsý ve halen belediye meclis üyeliði görevini sürdürmekte olan CHP’li Erol Dolu, yaklaþýk 4 ay önce bu imar usulsüzlüðüne karþý savaþ açtý. Dolu, belediyeye yaptýðý resmi itirazlardan bir sonuç alamayýnca Kaymakamlýk ve Valiliðe suç duyurusunda bulundu. Baþvurular sonucunda Encümenden 1.5 ay önce hem para hem de yýkým cezasý çýksa da, Dolu bu cezanýn hiçbir anlamý olmadýðýnda ýsrarlý. Neden mi? Bu sorunun cevabýna Dolu belediyelerdeki genel iþleyiþten bahsederek giriyor: YIKIM VE PARA CEZASI ÇIKTI AMA… “Burasý için bu kararýn çýkmasý sürpriz deðil. Sonuçta hafriyatý alýp 2 kat eklenti yapýlmýþ üstelik devlete ait yeþil alan orasý. 32. ve 42. maddelere göre hem 'ÝRAN-TÜRKÝYE ARASINDAKÝ GERÝLÝM YÜKSELEBÝLÝR' ABD’nin çok satan gazetesi Wall Street Journal ise, anlaþmanýn bu sistemi tehdit olarak gören Ýran ile Türkiye arasýndaki gerilimi yükseltebileceðini ifade ederek, iki ülke arasýndaki iliþkilerin Suriye’deki rejim karþýtý gösterilerdeki farklý yaklaþýmlarýndan dolayý bozulduðuna ve ABD yetkililerinin, Ýran’ýn, Suriye Devlet Baþkaný Beþar Esad’ý desteklediðini ve ona techizat saðladýðýný söylediðine dikkat çekti. Haberde, Türkiye’nin, radar bölgesinden toplanan verilerin eþ zamanlý olarak Ýsrail’le de paylaþýlabileceðinden kaygý duyduðu ve Ýsrail’in Gazze ablukasý nedeniyle bunun Türkiye için hassas bir politik konu olduðu belirtilerek, ABD yetkililerinin Türkiye’ye ABD’nin Ýsrail’le füze savunma iliþkilerinin “ayrý ve güçlü” olduðunu söylediði ifade edildi. (ANKARA ) Evrensel büyükþehir belediyesinden hem encümenden bu yýkým ve para cezasý çýkmasý beklenir zaten. Sorun þu: Bu karar 1.5 ay önce çýkmýþ ama uygulamasý yok. Belediyenin hemen karþýsýnda kaçak bir inþaat var ama tamamlanmasýna göz yumuluyor. Ataþehir’in varoþ yerlerinde yurttaþýn bir çivi çakmasýna bile izin yokken, burada belediye direkt müdahale etmiyor. Sadece baþý aðrýmasýn diye bir tutanak tutuyor. Ve sonunda bina tamamlanýyor.” ‘OLMAYAN’ BÝR OKUL EÐÝTÝME BAÞLAYACAK Söz konusu yerin ruhsatý olmadýðýný, en az 2 katýnýn kaçak ve hukuken iskan edilemeyecek durumda olduðunun altýný çizen meclis üyesi, “Ortada yoktan var edilen bir yap var. Þu anda öðrenci kayýtlarý kabul eden bir okul orasý ama Milli Eðitim’den bile izni yok” diyerek, duruma göz yuman kurumlarýn sadece belediyeden ibaret olmadýðýna dikkat çekiyor. ''Yýkýmýn olmayacaðý açýk, yýkacak olsalardý müsaade etmezlerdi üstelik daha karþý tarafýn itiraz hakký olduðunu düþünürseniz yýllar sürecek bir süreç söz konusu” diyen Dolu, kesilen cezaya iliþkinse çarpýcý bir tespit yapýyor: CEZA 1.5 MÝLYON, EDERÝ 25 MÝLYON TL! “Kesilen cezanýn 1,2 ila 1,5 milyon TL arasý olduðunu öðrendik. Oysa o yapýnýn sadece kaçak katlarý 22 bin metrekare. Yani þöyle düþünün Ataþehir’in en gözde yeri burasý. Burada 100 metrekarelik bir daireyi 200 bin TL’ye alamazsýnýz. Bu matematik de sizi o kaçak katlarýn ederinin 25 milyon TL olduðuna götürüyor. Yani belediye böyle büyük bir ranta göz yumup, sonra bu rantla kýyaslanamayacak kadar küçük bir para cezasý kesiyor.” ROMANLARA YIKIM, CEMAATE RANT Söz konusu arazinin normalde belediyeye ait bir çocuk parký olduðunu, ama artýk sadece zengin çocuklarýn okuyabileceði kaçak bir kolej haline getirildiðine dikkat çeken Dolu, sözlerini þöyle bitiriyor: “Burada bir kamu hakký gaspý var. Benim canýmý sýkan; barýnma hakkýna için mücadele eden insanlarý hiç acýmadan evsiz býrakabiliyorken, AVM, holding gibi büyük sermaye gruplarýna farklý muamele yapýlýyor. Onlarýn imar usulsüzlükleri görmezden geliniyor. Buradaki kolejin de etiketi ve gücü belli. Ýþte bu yüzden sadece göstermelik bir para cezasý kesiliyor.Peki adama sormazlar mý romanlarýn evini niye yýktýn, onlara neden para cezasý kesmedin diye!” Belediye bu sorulara cevap veremedi Söz konusu arazide olup bitenler için tek mücadele eden Erol Dolu deðildi. Eski Büyükþehir Belediyesi meclis üyesi Hüseyin Sað da konunun takipçisi olmuþ, defalarca bilgi edinme yasasý çerçevesinde belediyeyi köþeye sýkýþtýrdý. Belediyeye yolladýðý ilk yazýya cevap alamayan Sað, ikinci yazýsýnda bu yasadýþýlýða göz yuman belediye yöneticilerinin hakkýnda suç duyurusunda bulunacaðýmý beyan etti ve þunlarý sordu: “Bu yasadýþýlýk karþýsýnda cezai bir iþlem uygulandý mý? Söz konusu taþýnmazýn bodrum katlarýnýn açýða çýkarýlma iþlemi yapýlýrken çýkan tonlarca hafriyat ve bu hafriyatý taþýyan kamyonlarla ilgili bir iþlem yapýldý mý? Bu kadar hafriyat çalýþmasý yapýlýrken nasýl bir yetkili bile bunu fark etmedi? Ýstanbul Ýmar Yönetmeliði’ne aykýrý biçimde inþa edilen eðitim tesisinin ruhsatý var mý?” Belediye ise bu baþvurudaki görmezden gelme kýsýmlarýna deðinmeden sadece þu cevabý vermekle yetindi: “Söz konusu yerde ruhsat ve eklerine aykýrý yapýlan imalatlardan dolayý yapý tatil tutanaðý düzenlenmiþtir. Ayrýca imar kanununa dayanarak yýkým ve para cezasý kararý alýnmak üzere konu belediye encümenine havale edilmiþtir” Sulucakarahöyük/NEVÞEHÝR Hasan KANKAL Sulucakarahöyük/HACIBEKTAÞ çünkü: 1966 yýlýnda askerliðe çaðrýldým... Gitmeden önce, akrabalarýmýn birinden yüz lira borç para almýþtým. Tam yola çýkacaðým gün, gelip kapýya dayandý alacaklý. Tabii ki, verecek param yoktu.. Adam içeriye girdi ve çocuklar için hazýrladýðýmýz kýþlýk zahireyi toplayýp hepsini götürdü. O sene köyde kalan ailem ve iki çocuk dilenerek geçindiler... Daha sonra yazdýðým þiirler çevrede beðenilerek okunuyordu. 1968 yýlýnda Ýsmail Ýpek tarafýndan “;Meçhuli Sazýyla Yarine Der ki”; adlý þiirim plak yapýldý. Bilahare ayný sanatçý tarafýndan öbür þiirlerim de plak yapýlmaya devam etti. Bir ara Ankara Hastahanesi'nde iþçi olarak çalýþtým. Daha sonra Ýmar-Ýskan Bakanlýðý'nýn Afet iþleri Genel Müdürlüðü'nde memur olarak bir sene çalýþtýktan sonra, beni oradan da attýlar. Beni böylece boþ, avare gezmeye alýþtýrdýlar.”; Meçhuli þiirlerinde aþk, gurbet, dostluk, yoksulluk, yalnýzlýk, adalet, halkçýlýk, baðýmsýzlýk temalarý üzerinde durur. Sulucakarahöyük/AVANOS Hüseyin KAÝM Türkiye'nin peribacalarý ile ünlü turizm merkezlerinden Kapadokya'da düzenlenen Petrolilgisi her geçen gün at turlarýna turistlerin artýyor. Kapadokya bölgesini kapsayan at KIRÞEHÝR<------------>HACIBEKTAÞ turlarýný düzenleyen Ercihan Dilari, motorlu araçlarýn çýkamadýðý sarp vadileri turistlere Otel Ýnþaatý tanýttýklarýný söyledi. Avanos Ýlçesi'nde at turlarýna özellikle son yýllarda turistlerin ilgisinin oluþtuðuna dikkat çeken Dilari, saatlik ve günlük olarak düzenlenen turlara katýlan turistlerin deneyimli rehberlerin Fýrýn eþliðinde derin vadi içleri ile çýkýlmasý zor noktalara at ------>MERKEZ üzerinde çýkýp, büyülü güzellikleri daha yakýndan tanýma imkaný Kýz Öðrenci Erkek Yurdu bulabildiklerini kaydetti. Öðr.Yurdu Dedebað Aþýk Meçhuli bir konuþmasýnda yaþamýný þöyle anlatýr: “1949 yýlýnda Kahramanmaraþ'ýn Afþin ilçesine baðlý Kaþanlý köyünde doðdum. Babam Hasan Öztürk'ün dört yýl askerliði sýrasýnda anam Elif, üç çocuðunu beslemek için elinde bulunan küçük bir araziyi satmak mecburiyetinde kalmýþ. Bu nedenle üç kardeþ tamamen topraksýz kaldýk. O gün bugün; yoksullukla savaþ halindeyiz. Yedi yaþýmdan bu yana, olup bitenleri hatýrlarým... Babam askerden döndükten sonra, halk arasýnda “;ince hastalýk”; dedikleri vereme yakalanarak öldü. Anam ve üç kardaþ, yaþamak için her iþte çalýþmak mecburiyetindeydik. Ýlk bahar gelince Maraþ ovasýna pamuk tarlalarýný çapalamak için birlikte giderdik anamla.(...) Anlattýðým gibi, hayatým fakirlik ve periþanlýk içinde geçti. Þimdi de durum ayný. Bu durum benim için yadýrganmayan bir konu olmuþtur. Alýþtýk yoksulluða ama, þu anlatacaðým olayý hiçbir zaman unutamam; hayatýmda bana çok tesir etti ite ers 587.96m2 1 m2 9 10 16 2 15 14 11 13 Hüseyin Sümen’in evi 12 0m 61 3m2 17 8 617.5 18 2 638m2 643m2 LU Þ YO EÞTA B 7 <----6 5 3 634 iv Ün 1-18-17-16-15’ Nolu parseller satýlýktýr. Türkiye'nin önemli turizm merkezlerinden Kapadokya bölgesindeki Göreme Açýk Hava Müzesi ile Sivas'ta Romalý askerlerce öldürülen 40 Hristiyan asker adýna 13. yüzyýlda Bizanslýlar tarafýndan yapýldýðý bilinen Kýrk Þehitler Kilisesi'nde restorasyon ve konservasyon çalýþmalarý baþlatýldý. Nevþehir Müze Müdürlüðü'nden alýnan bilgiye göre,Birleþmiþ Milletler Eðitim, Bilim ve Kültür Teþkilatý (UNESCO) tarafýndan 26 yýldýr Dünya Mirasý Listesi'nde bulunan Göreme Milli Parký içindeki Göreme Açýk Hava Müzesi ile Nevþehir'in Ürgüp ilçesine baðlý Þahinefendi Köyündeki Kýrk Þehitler Kilisesi'nin restorasyon ve konservasyon çalýþmalarýný, alanýnda uzman ve restorasyon konusunda dünyaca tanýnan Türk ve Ýtalyan ekip yürütüyor. Nevþehir Müze Müdürü Murat Gülyaz baþkanlýðýnda, ÝtalyaViterbo Üniversitesi Restorasyon ve Konservasyon Fakultesi Öðretim Üyesi Prof. Dr. Maria Andaloro ve ekibince baþlanan restorasyon ve konservasyon çalýþmalarý, Ahiler Kalkýnma Ajansý tarafýndan destekleniyor. Kiliselerdeki özellikle resim ve freskler üzerinde yapýlacak restorasyon çalýþmalarý Sulucakarahöyük/NEVÞEHÝR Nevþehir'in Uçhisar Kasabasýnda bulunan 5 katlý Peribacasýnýn içerisinde bulunan kafeterya yerli ve yabancý turistlerin büyük beðenisini topluyor. Nevþehir'in Uçhisar Kasabasý'nda bulunan 5 katlý peribacasý içerisinde bulunan 5 katlý kafe turistlerin gözdesi oldu. Nevþehir'e bayram tatiline gelen turistlerin büyük beðenisini kazanan peri kafe adeta turistlerin akýnýna uðruyor. 5 katlý peri kafeyi Ýstanbul'dan ailesi ile gelen Mustafa Sucu isimli vatandaþ Kapadokya Bölgesi'nde böyle bir yere gelmekten dolayý son derece mutlu olduðunu söyledi. Sucu '' Ailem ile 9 günlük bayram tatilini Kapadokya Bölgesinde geçirmek için yaklaþýk iki sürecek. Restorasyon çalýþmalarýný, Müze Müdürü Gülyaz ve Maria Andaloro'nun yaný sýra, Türkiye'de Ayasofya Müzesi ile Lübnan, Suriye ve Ýtalya'da restoratör olarak çalýþan Livia Alberti, uzmanlýk alaný duvar resimleri, freskler, heykeller, taþ, mozaikler, canvas ve ahþap üzerine boya teknikleri olan restoratörler Silvia Borghini, Cristina Caldi, Sara Scioscia, Sara Scioscia ve Valeria Valentini, daha önce Göreme Açýk Hava Müzesi'nde Elmalý Kilise ve Karanlýk Kilise'nin restorasyon ve konservasyon çalýþmalarýna katýlan Niðde Müze Müdürü Fazýl Açýkgöz, Kültür ve Turizm Bakanlýðý Restorasyon ve Konservasyon Merkez Laboratuvarý Müdürlüðü'nde duvar resmi, mozaik ve piþmiþ toprak eserlerin konservasyonu konularýnda restoratör ve konservatör olarak çalýþan Gülseren Dikilitaþ'tan oluþan uzman ekip yürütüyor. geldik. Burada görmüþ olduðumuz manzaralar bizi hayrete düþürdü. Þimdi Uçhisar'da bulunan peribacasýnýn içinde bulunan 5 katlý kafe içerisindeyiz. Böyle bir harikayý hayatým boyunca görmedim. Hem içerisi serin hem de ailem ile birlikte bu peribacasýnýn içinde dinlenerek içeceklerimizi içiyoruz.''diye konuþtu. Peri Kafe iþletme sahibi Recep Erkan ise turistlerin ilgisinden son derece memnun olduðunu söyledi. Erkan açýklamasýnda 5 katlý kafeteryayý uzun yýllardýr iþlettiðini ve özellikle son zamanlarda turistlerin ilgisinin arttýðýný ifade etti. Ben Uçhisar kasabasýnda uzun yýllar turizm ile uðraþýyorum. Buraya gelen turistlerin de ilgisinden oldukça memnunum. Turistler özellikler burayý nasýl yaptýðýmýz konusunda merak ettikleri sorularý yöneltiyorlar. 9 günlük bayram tatili boyunca bu eþsiz kafeteryamýza ziyaretçilerin ilgisinin fazla olmasý da beni memnun etti. Ben Kapadokya bölgesini ziyarete gelen tüm yerli ve yabancý turistlerimizi 5 katlý kefemizi gezmeye davet ediyorum''dedi. ÝBRAHÝM VARLI/BÝRGÜN "Ýçimizden bir sürü kalemi satýn almýþlar, bu adamlarda onlarýn düþüncelerini pazarlayýp duruyor. Medyada satýlmýþ insan dolu. Geçen sene bu vakitler Ýslamcý gazetelerde “yaþasýn Suriye” diyen kalemler þimdi Suriye’ye girelim demeye baþladýlar..." Bugünlerde bütün gözler Suriye’de. Bir tarafta yönetim karþýtý olaylar diðer tarafta ise uluslararasý abluka sürüyor. Emperyalist güç odaklarý ise mart ayýnda baþlayan olaylarý Libya benzeri olasý bir saldýrýya dönüþtürmek için fýrsat kolluyor. Süreci en iyi deðerlendiren kalemlerden birisi olan Suriyeli gazeteci Hüsnü Mahalli ile geçtiðimiz günlerde gittiðimiz Suriye’nin baþkenti Þam’da bir özel görüþme yaptýk. ‘Demokratik soslu’ askeri müdahalelerin son halkasý Suriye mi olacak? Yaþananlarýn halklarýn demokratikleþme mücadelesiyle asla hiç bir ilgisi yok. Bu bir projedir… Ne tür bir proje? Batýlý bir projedir, Amerikan projesidir ve çok çok önceden hazýrlanmýþtýr. Bunun kanýtý olarak tek bir þey söyleyeceðim. Çok sayýda kanýtý var da..! Nedir o kanýtlar? Somutlaþtýrabilir misiniz? Suriye’de kýpýrdanmalar 15 Mart’tan itibaren baþladý. Oysa taa geçen yýlýn haziran ayýnda El Cezire televizyonuna, Suriye’den muhalif dedikleri birçok kiþi getirildi. Bu insanlara Suriye’de baþlayacak olan ayaklanmada nasýl haber iletiþimi saðlayacaklarý bizzat öðretildi. Uydu baðlantýlý özel sim kartlarý ve uydu antenli telefonlar verilerek bunlarý nasýl kullanacaklarý, nasýl fotoðraf çekip cep telefonlarýyla merkeze iletecekleri uygulamalý olarak gösterildi. Bunun yanýnda bu insanlara nasýl görgü tanýðý olunabileceði de öðretildi. Örneðin kiþi Þam’da yaþamasa da Þam’dan arýyormuþ ve olaylara tanýk olmuþ gibi konuþma yapacak, rol kesecek. Bunlarýn hepsinin eðitimi verildi. Tüm bu hazýrlýklar ta bu hazirana kadar bekletildi. Ve zamaný gelince medya devreye sokuldu! Tabi, çünkü medya asýl olarak düðmeye basýyor. Örneðin hepimiz ayný benzer görüntüleri seyrediyoruz. Eðer bu görüntüler cep telefonuyla çekildiyse ve o yürüyüþte on bin kiþi yer aldýysa o zaman 10 bin tane görgü tanýðý ve 10 bin tane görüntü olmasý gerek. Niye bir tek görüntü dünyanýn her tarafýna yayýlýyor. Çünkü Müslüman Kardeþlere ait Fransa’da bir görüntü merkezi var. Görüntüler ilk olarak Fransa’daki bu merkeze iletiliyor. Orda seçiliyor, fotomontaj yapýlýyor, buradan da tüm dünyaya yayýlýyor. Üzerine ses bindiriliyor, fotoþopla üzerinde oynanýyor. Ve bütün dünya medyasýna El Cezire üzerinden servis yapýlýyor. Bütün bunlarý neden anlatýyorum? Neden anlatýyorsunuz? Yaþananlarýn nasýl da örgütlü bir olay olduðunu, nasýl önceden planlanýp hazýrlandýðýný göstermek açýsýndan söylüyorum. Elbette ki Suriye’de yolsuzluk da antidemokratik uygulamalar da var. Suriye’de sorun yok demiyoruz, tartýþtýðýmýz þey bu deðil? Bu Batý formüllü bir oyun, bir kurmaca. Süreç nereye evirilecek peki? Olasý bir çözüm ufukta görünüyor mu? Tabi reformlar için geç kalýndý aslýnda biraz. Fakat baktýðýmýzda muhalefet denilen gruplarýn tüm bileþenlerinin de saðcýsý liberali orta yolcusu vs… Demokrasi diye bir dertleri yok. Yoksa Esad birçok reform vaadinde bulundu. Siyasi partiler yasasý, seçim yasasý ve siyasi af çýktý, Þubata kadar seçim yapýlacak. Bu arada anayasa da deðiþecek. Eðer sen gerçekten bir demokrasi istiyorsan bekle. Ama hayýr beklemiyorlar. Bunun bir proje olduðunu oradan anlýyoruz. Demokrasi istemiyorlarsa amaçlarý ne? Ne istiyorlar? Bu bir Amerikan projesi. Burayý daðýtmak istiyorlar. Suriye antisiyonizmin ve anti emperyalist mücadelenin kalesi olduðu için yok etmek istiyorlar. Baþta Amerikalýlar ve onlarýn bölgedeki yandaþlarý Suriye’yi çökertmek istiyorlar. Bu bir Ýsrail projesidir ayný zamanda. Çünkü Suriye bir cephe ülkesi. Lübnan da cephe ülkesi. Lübnan’da direniþlin sembolü Hizbullah. Suriye olmadan Lübnan Hizbullahý bir gün bile dayanamaz. Suriye’yi nasýl çökertebilirsin? Nasýl çökertilebilir Suriye? Bir iç savaþla, baþka hiçbir þekilde çökertemezsin Suriye’yi. Dolayýsýyla burada kesinlikle bir iç savaþ çýkarmak peþindeler, kesinlikle. Baþarýya ulaþabilirler mi? Olasý bir müdahale söz konusu mu? Olasý bir müdahaleyi ben görmüyorum. Fiili bir müdahale, Libya örneðinde olduðu gibi bence olmaz. Çünkü BM’den bir karar çýkmasý mümkün deðil. Ama NATO üzerinden NATO kararýyla Suriye’yi sýkýþtýrabilirler. NATO kendi karar alýr. NATO TÜRKÝYE’YÝ MECBUREN KULLANACAK NATO devreye girerse haliyle Türkiye kullanýlacak? Tabii, çünkü Türkiye NATO üyesi ve NATO üsleri Türkiye’de bulunuyor. Mecburen kullanacaklar. Türkiye NATO planlarýna evet derse haliyle taraf ülke olacaktýr. Tabi ben böyle bir olasýlýðý çok az görüyorum. Türkiye’nin tutumu burada çok önemlidir tabi. Saldýrýya ihtimal vermiyorsanýz, Suriye’yi nasýl karýþtýracaklar peki? Þunu yapacaklar; Buradaki “muhalefeti” özellikle radikal Ýslamcý gruplarý sürekli destekleyecekler. Parayla, silahla, her türlü lojistik destekle. Muhalifler de bu desteði gördükleri sürece ayaklanmalarý, silahlý eylemlerini sürdürecekler. Uzun süre bunu yapabilirlerse, o zaman Suriye’de bir iç savaþ riski doðar. Muhalifler kimlerden oluþuyor? Ýki tür muhalefet var. Birinci grupta Þam yönetiminden, yolsuzluklardan, antidemokratik uygulamalardan, polis devletinden hoþnutsuz olan herhangi bir þekilde haksýzlýða uðrayan, saðcýsý solcusu liberali eski komünisti yeni komünisti milliyetçisi bütün kesimlerden insanlardan var. Bu muhalefetle yönetim diyaloga girdi. Burada bir sorun yok. Sonuçta bunlar ülkenin bir Amerikan oyununa kurban gitmesine asla izin vermezler. Bunlarýn hiç biri silahlý deðil. Kim bu silaha ve þiddete baþvuranlar? Silahlý olanlar Ýslamcýlar. Müslüman Kardeþler’in radikal kanadý. Bunlar Suudilerden Lübnan’daki Hariri’den Ürdün’den Fransa’dan Amerika’dan her türlü lojistik, parasal yardým alýyorlar. Yýllardýr bugünler için örgütleniyorlar. Bugünün sorunu deðil bu. 3-4 yýldýr hazýrlanýyorlar. Bütün katliamlarý bunlar yapýyor. Hama da devlet kurumlarýný basan Humus’ta yollarý kesenler Halep’i ele geçirmeye çalýþanlar bunlar. Çok ciddi silahlarý ve paralarý var. Öyle tabanca gibi hafif silahlardan bahsetmiyorum. Ýstanbul ve Antalya’da buluþan muhalifler kimler? Ne tür bir role sahipler? Suriye için en büyük risk radikal Ýslamcý gruplar. Muhalefetin büyük bölümü özellikle Ýslamcý olanlarý Türkiye’de barýnýyor. TürkiyeSuriye arasýnda mekik dokuyorlar! Burada aðýrlanýyorlar, toplantýlar yapýyorlar, sýk sýk gidip geliyorlar. Türkiye’de bunlarý kim ya da kimler finanse ediyor, destekliyor? Psikolojik olarak Türkiye’den destek aldýklarý çok açýk ortada. Bu da onlara yetiyor. Çünkü ABD’de ya da Fransa’da istedikleri kadar toplansýnlar bu çok þey ifade etmez. Ama Türkiye’de toplanmalarý çok þey ifade eder. Çünkü Türkiye hem komþu hem de Müslüman bir ülke. 6 ay öncesine kadar Þam’la stratejik bir müttefikti ayný zamanda. Ne oldu ‘sýfýr sorun’ politikasýna. Geçen yýl bu vakitler bir hayli dillendiriliyordu! Ben bu söylemin uluslararasý iliþkilerin ne kadar ahlaksýz bir iliþki biçimi olduðunu kanýtladýðýný söylüyorum. Hep söylenir ya uluslararasý iliþkilerde duygulara yer yoktur, çýkarlar vardýr diye. Oysa daha altý önce Türkiye ile Suriye arasýnda uluslararasý iliþkiler baðlamýnda bakýldýðýnda duygu vardý. Suriye ve Türk halký birleþiyordu. Sýnýrlar kalkmýþ, kiþisel anlamda Esad ile Gül ve Erdoðan arasýnda dostluklar vardý. Demek ki bu söylediðimiz þey artýk bir anlamý kalmýyor bize bunu kanýtlamak istiyorlar. Suriye halký ile bir Türkiye halklarý dost olamazsýn boþuna uðraþmayýn diyorlar. Bunu bize maalesef zorla da olsa kabul ettirdiler. Suriye halký ne düþünüyor? Yaþananlar sokaða nasýl yansýyor? Bugün sokaða çýk deki ne diyorsunuz? Adamýn sana diyeceði tek þey abi bunu bize niye yaptýnýz olacaktýr. Sýnýrlar kalkacakken þimdi bu iki ülke düþmanlaþtýrýlmaya çalýþýlýyor. Bu büyük bir proje. Projede yer almak oyuna gelmek demek. Tuzaða düþülmemeli. Bu büyük proje engellenebilir mi? Libya’da engellenemedi! Tabi aslýnda Türkiye halký, halklarý farkýna vardý bu oyunun. Baþlangýçta medyanýn gazýna gelse de, sonradan ayýldý. Ýnsanlar bunun bir Amerikan oyunu olduðunu farkýnda. ABD’nin bu coðrafyayý allak bullak etmek istediðine dair bir kanaat halka yerleþti. Esad gecen seneye kadar Türkiye’nin en sevdiði adamdý. Ne oldu? Eðer Suriye’de insan ölüyorsa Türkiye’de de ölüyor. Türkiye’nin son 30 yýlýk tarihine bakmamýz yeter. Sen de köyleri ve kasabalarý bombalýyorsun. Bunlar bir gerekçe deðil. CHP’nin son açýklamasý özellikle önemli. Taþeron? Evet evet. Taþeronlaþma. Kýlýçdaroðlu’nun son açýklamasý çok önemli. Keþke CHP, BDP ve diðer partiler bu konuda daha etkin bir tavýr alsa. Eðer bu olursa ABD’nin Türkiye’yi oyuna getirme projesi engellenmiþ olur. Bu denklemde Ýran nerede duruyor? Ýran Suriye için savunmaya geçer mi? Hayýr. Zaten coðrafi olarak da mümkün deðil. Irak ABD iþgali altýnda, buradan geçiþ yapamaz. Türkiye üzerinden gelmesi gerekecek ancak Türkiye bu proje içinde yer almak zorunda kalýrsa o yol da kapanýr. Zaten Türkiye sýk sýk Ýran’dan gelen silahlara el koyuyor. Dolayýsýyla Ýran’ýn yapabileceði bir þey yok. Ama Ýran elbette ki psikolojik bir destek Suriye için. Irak Baþbakaný Nuri El Maliki Esad’a destek verdi? Çünkü Irak Þiilerin ve Kürtlerin kontrolünde. Talabani buradaki Kürtlere aman oyuna gelmeyin sakin olun, bu büyük bir oyundur diye telkinlerde bulunuyor. Sýk sýk elçilerini gönderiyor. Tamda oraya gelmek istiyordum: Kürtler bu denklemde nerede duruyor? Toplumun genel þikayetleri neyse Kürtler de bunlardan muzdarip. Kürtlerin ekstra ‘kimlik’ sorunu var. Üç ay önce bir yasa çýktý, komisyon kuruldu. Resmi rakamlara göre 36 bin 136 kimliksiz Kürt buraya baþvurdu. Hem komisyonun kurulmasý hem de Barzani ve Talabani’nin telkinleriyle artýk kontrollü davranýyorlar. Diðer muhalefetle arasýna sýnýr koyuyorlar, radikal Ýslamcýlara mesafeli duruyorlar. Neden? Çünkü Kürtler demokratik talepler peþindeydi. Ama Ýslamcýlar muhalefete þiddet bulaþtýrdý. Kimseler burada Ýslamcý bir iktidar istemez. Hýristiyan, Aleviler karþý zaten Ýslamcýlara. Ýslamcý bir iktidar riski doðunca herkes aman aman kaçalým demeye baþladý. Kürtler de dahil. Sýk sýk büyük projeden bahsediyorsunuz? Projenin nihai hedefi nedir? Þimdi tarih çok önemlidir. Tarih haçlý seferi baþladýðýnda bu coðrafyaya haçlýlar geldiðinde bu coðrafyada petrol mü vardý. Osmanlý döneminde de ellerindeki cetvellerle geldiler. Demokrasi insan haklarý umurlarýnda deðil. Bu coðrafyayý psikolojik nedenlerle ele geçirmek istiyorlar. Batýnýn planlamasýnda her zaman çýkar aramak doðru deðil. Siz yaþananlarý siyasi ve ekonomik çýkarlardan ziyade psikolojik etkenlerle açýklýyorsunuz? Garip bir psikoloji bu, maddiyata gerek yok ki. Irak niye iþgal edildi? Saddam zamanýnda bile Irak petrolünün hepsini ABD alýyordu. ülkelerinin bütün petrollerini zaten bunlar alýyor. Petrolü zaten iþleyen ve tüketen ülkeler alýr. Sen de petrolü satýn alabilecek ülkelere satarsýn. Bunlarýn hepsi palavra. Batýnýn derdi þu; Bu coðrafyanýn tümünden intikam almak. Yahu çok mu umurunda demokrasi gelmiþ. Demokrasi kelimesini dillerinden düþürmüyorlar! Çok mu umurlarýndaydý Mýsýr’a Tunus’a demokrasi gelmiþ. Mübarek 30 yýldýr ABD’nin uþaðýydý. Uþak hafif kalýr. Darbeyi yapanlar Mübarek’in generalleriydi. Adamý uçurdun. Þimdi yeni iktidar getireceksin yine uþak yapacaksýn. Batý için Mübarek’ten daha uþak bir iktidar Mýsýr’da asla kabul edilemez. Mübarekten çok çok daha uþak biri gelecek göreceksin. Ýsteselerdi Mübarek’i kaçýrabilirlerdi. Yapmadýlar. Çünkü yeni iktidara mesaj vermek istiyorlar. Söz dinlemezseniz Mübarek’ten daha beter olursunuz diye. Kafes içinde sergiledikleri Mübarek’i koz olarak kullanýyorlar. PSÝKOLOJÝK HARP YÜRÜTÜLÜYOR Medyanýn tavrýný nasýl deðerlendiriyorsunuz? Türkiye medyasýna gelmeden El Cezire, El Arabiya, BBC Arapça ve France 24 diye dört tane kanal var. Bunlar dörtlü çete. Bunlar habercilik yapmýyorlar. Bunlar 24 ayar çok kaliteli bir CIA operasyon merkezi gibi çalýþýyorlar. Psikolojik harp mi yürütüyorlar? Psikolojik harp hafif kaçar. Bunlarýn haberleri “ey devrimci Suriyeliler, ey devrimci Libyalýlar þurayý aldýnýz burayý ele geçirdiniz. Burdan þuraya girin allahu ekber haydi” diye baþlar. Düzmece konuklar düzmece haberler, düzmece görgü tanýklarý. Yaþanan olaylarýn baþ mimarý bu dört kanal. Çünkü insanlar bunlarý izliyor ve psikolojik olarak etkileniyor. Mesela dün dendiki (muhaliflerin Trablus’a girdiði gün) Kaddafi’nin iki oðlu yakalandý. Psikoljik harbi iyi bilmeme raðmen ben bile etkilendim UCM’nin baþkaný bile çýktý konuþtu, muhaliflerin baþkaný Abdulcelil basýn toplantýsý yaptý oðul Kaddafi elimizde dedi. Bir ülkenin baþkaný olacak olan adam El cezire’ye çýkýp bunu diyorsa etkileniyorsun. Ama ne oldu hepsi düzmece çýktý. Hani yakalanmýþtý.Þimdi sen Libya yurttaþý olsan moralin bozulmaz mý? Kaddafi yanlýsý olsan etkilenmez misin? Daha ne hikayeler var. Asýl büyük hikaye þu. Nedir? El Cezire muhaliflerin Trablus’a girdiði gün bir canlý baðlantý yaptý. Oðul Mahfus Kaddafi sözde evden telefonla canlý olarak kanala baðlanýyor. Konuþuyor evdeyim her þey kontrol altýnda vs diye. Yayýn esnasýnda aniden silah sesleri geliyor, burayý bastýlar baðýrýþý duyuluyor ve birden baðlantý kopuyor. Oysa bu bir mizansen. Yalan düzemece haber yapýlmýþ. Düzmece tanýklar, görüntü bindirmeler, tümü düzmece. Görüntülere ses bindiriyorlar, fotoþoplarla fotomontajlarla her türlü hileye baþvuruyorlar. Wikileaks belgelerinde 40 milyon dolar yardým yapýldýðý ortaya çýkmýþtý! ABD Kongresi’nin kararý var 80 milyon dolar yardým yapýldý diye. Bunlar açýklanan rakamlar önemli deðil. Esas Suudi Arabistan var. Suudilerin ABD bankalarýnda 1.8 trilyon dolarý var. Oradan 3 milyon dolar verseler ne olacak ki. Faiz almýyorlar haram ya, öylece duruyor o paralar orada. Türkiye medyasýna gelirsek? Türkiye medyasýna gelince. Birincisi uluslararasý medyanýn özellikle de “dörtlü çete”nin yarattýðý baský var. Dolayýsýyla tek taraflý geliyor haberler. Medyada bunlarý kullanýyor. Ýkincisi çýkar iliþkileri var. Belli merkezlerden gelen emirler üzerine hep birlikte Suriye’ye yüklendiler. Özellikle de yandaþ basýn ve Ýslamcý gazeteler. Suriye’ye dünden girmeye razýlar! Evet. Geçen sene bu vakitler bazý Ýslamcý gazetelerde “yaþasýn Suriye” diyen kalemler þimdi Suriye’ye girelim demeye baþladýlar. Bu inanýlmaz bir savrulmadýr. Hem felsefi hem de ideolojik anlamda. Ýçimizden bir sürü satýlmýþ adam almýþlar bu adamlarda onlarýn düþüncelerini pazarlayýp duruyorlar. Medyada bunlardan çok var. Satýlmýþ yalaka aþaðýlýk insan dolu. Bunlar batlýlarýn bu projelerini zorla kamuoyuna ve bilinçaltýmýza yerleþtiriyorlar. Bu saldýrmanýn aslýnda Türkiye’yi hedef aldýðýnýn farkýnda deðiller. Nasýl hedef alýnýyor? Türkiye iyisiyle kötüsüyle bölge için iyi bir modeldi. Þimdi bu modeli “Ýslami” bir modele dönüþtürmek istiyorlar. Bu þekliyle de Arap ülkelerine pazarlayacaklar. Türkiye’deki Ýslamcýlarýn mý Araplar ülkelerinden etkileneceði, yoksa Araplarýn mý Türkiye’deki Ýslamcýlardan etkileneceði temel sorundur bence. Sizce kim daha fazla etkilenir? Onu günler gösterecek. Þimdilik Arap ülkelerindeki Ýslamcýlarýn Türkiye’deki Ýslamcýlardan etkilendiði izlenimini alýyoruz. AKP’yi model partiler kuruluyor birer birer. Sýklýkla buralara gelip gidiyorlar, konuþuyorlar. Çünkü Batý onlara þunu empoze ediyor; AKP gibi olun ýlýmlý olun size iktidar yolunu açalým. Bir Arap ve Türkiyeli olarak þunu söyleyebilirim ki Arap ülkelerindeki Ýslamcýlarýn Türkiye’deki Ýslamcýlarý örnek alacaklarýný sanmýyorum. Buna Suudiler asla ama asla izin vermezler. Suudier ýlýmlý Ýslamdan nefret ediyor. tarihsel deðerleriyle kalacak artýk. SEMÝH GÜMÜÞ Eleþtiriyi yalnýzca öteki yazýnsal metinler üstüne yazýlan metinler olarak görmek, onu edebiyatýn dýþýna iter, bir düþünce metnine indirger. Kaçýnýlmaz bir durumdur bu ve eleþtirinin edebiyatýn öteki türleri gibi bir tür olduðu bugün daha iyi anlaþýlýrken, bizim edebiyatýmýzda belki geç kalýnmýþtýr. Eski kuþaklar büyük çoðunluðuyla eleþtiriyi öteki yaratýcý metinlerden baðýmsýz bir tür gibi düþünmedi; Akþit Göktürk gibi bir özgün edebiyat düþünürü ya da Cemal Süreya gibi nokta atýþlarýný derin yapýya saplarken denemenin dilinden yararlananlar ve az sayýda kimi eleþtiri yazarlarý oldu, ama eleþtiriyi metin üstüne metin olmaktan çýkarmayý düþünenlerin sayýsý pek azdý, düþünülmeden yazýlanlarsa eskimeyi sürdürüyor. Peki eleþtiriyi öteki türlerle ayný düzeyde gören bu yeni anlayýþ, dilin yazýnsal metinlerde taþýdýðý öneme uygun düzeyde bir eleþtiri diline sahip olmayý da gerektirir mi? Elbette gerektirir ve yazarýn kendine özgü bir eleþtiri kurma amacý, sözcüklerden anlatým biçimine, eleþtirinin nasýl baþlayýp kurulacaðýna, yani bir yazýnýn bütününe iliþkin bir sorun olarak çözülmelidir. Sözgelimi romancýnýn yazdýðý romanýna yaklaþýmýyla eleþtiri yazarýnýn yazdýðý eleþtiri metnine yaklaþýmý farklý mýdýr? Todorov, ‘Eleþtirinin Eleþtirisi’ kitabýndaki “Mihail Bahtin” bölümünde, büyük ölçüde Bahtin’in Dostoyevski incelemesini ve yorumunu deðerlendiriyor ve Dostoyevski gibi yazarlarýn, yazarýn anlatý kiþisi üstündeki üstünlüðünü unutup anlatý kiþisine yazara verdikleri deðeri verdiklerini belirtiyor. Bu yorum, bugünkü yaklaþýmlar göz önünde tutulduðunda sýradan gelebilir. Ne ki, yeniden ele alýnmasý büsbütün yersiz de deðil. Kendini anlatýcýnýn yerine koymaktan alamayan yazarlar bugün de var. Sözgelimi yeni baþlayanlar arasýndaki en yaygýn yanlýþlardan biri budur. Belki bir doðru seçim olarak kendinden çýktýktan sonra, duygularýný, düþüncelerini ve yargýlarýný aktarmaktan kendini alamayan yazar adayý, hep sýfýr noktasýnda kalacaðýný düþünemiyorsa, vazeçmek zorunda kalabilir. Anlatý kiþisinin öne çýkýþý Todorov’un, Dostoyevski’nin anlatý kiþisinin konumunu yazarýn önüne geçiren anlatý biçimini önemsemesinin nedeni, bu kesin dönüþün önemini vurgulama kaygýsý olmalý. Yazarýn araya gimekten vazgeçmesi, anlatýcýnýn romanýn baþ kiþilerinden biri olmasýna ya da edilgin konumda kalmasýna da baðlý olmadan, kendi baþýna almasý gereken kiþiliði tam yüklenebilecek kertede, derinlikte yaratýlmasýndan. Çünkü daha önce hiçbir yazar roman kiþilerine Dostoyevski kadar sahici kiþilikler kazandýrmadý. Raskolnikov’u bile sýradan bir katil olmaktan çýkarýp okurun iyi ve kötü yanlarýyla deðerlendirdiði bir roman kiþisine dönüþtürmek, bir ilkti. Yazarýn sözünü bitiren kiþiler, Dostoyevski’yi edebiyat tarihinin doruk noktasýna çýkardý. Sartre ile Bahtin’in mutlak gerçeði ve mutlak yargýlarý dýþlayan yazar tanýmý da bunu anlatýyor. Yazarýn sesiyle, yarattýðý kiþilerin sesinin bir ya da birbirine geçmiþ olmasý, romaný niçin adamakýllý sakatlar? Yazarýn, kendi dünyasýný ve yargýlarýný bir kiþinin, çoðu kez baþ kiþinin temsil etmesiyle yetinmesi olanaksýz olduðu için; yazar, kiþilerinden birini temsilcisi seçmiþ olsa bile, öteki bütün roman kiþilerini bir yandan baþ kiþiye göre düzenlerken, bir yandan da kendi düþünme biçimine göre düzenlemekten kendini alamaz. Dostoyevski’yi bu yanlýþa düþmekten kurtaran etmen, romanlarýnda birbirinden çok farklý, çok sayýda kiþinin bulunmasýdýr. Yazar, kendisiyle özdeþleyebileceði birkaç kiþinin dýþýnda, kendisine büsbütün uzak duran da yitirmeye baþlar. Bunun kendiliðinden olmasý, romanýn yazýnsal yapýsýný güçlendirir. Bahtin’in eleþtiri anlayýþý, yazýnsal metnin biçimsel öðelerini önemseyerek çözümleyen eleþtiri anlayýþlarýndan farklý olarak, düþünsel olana öncelik verir. Todorov, Bahtin’in metnin mimari sorunundan söz bile etmediðini de belirtiyor. Metnin –ya da romanýn– söylemi ve sorunsalýdýr asýl olan. “Bahtin’in konusu, biçimci ‘teknikler’ olarak deðil ama kültür tarihine aidiyet olarak öte-metinselliktir [transtekstüalite’dir].” Bunun en deðerli yaný, eleþtirinin incelediði metni nesneye dönüþtürmesidir ki, bugün ve herhalde yarýn da geçerli olacak eleþtiri ilkesidir bu. Eleþtiri düþüncesine katký yapma savý beri yanda dursun, ama temel olacak eleþtiri yapýtlarýnýn bizde bu denli az yazýlmasýnýn yol açtýðý eksiklik, en çok da bir çýkýþ noktasý bulmayý güçleþtiriyor. Her yazar, içinden çýkabileceði yapýtlarý arar. Yoksa kitaplar kitaplardan çýkar sözünün anlamý kalýr mý? Ben de yazmaya baþlamadan önce, eleþtiri edebiyatýmýzda ne yazýlmýþsa, deðerli bularak okumuþ, sonra da çevirilere yönelip dünyada yazýlan eleþtiriyi anlamaya koyulmuþtum. Berna Moran’ýn yazdýklarý da anýt gibiydi, Rauf Mutluay’ýn yazdýklarý da. Bugün dönüp baktýðýmda, okuduklarýmýn bir bölümünün akademik deðerlerini koruduðunu, bir bölümünün bütün bütüne eskidiðini, yazýnsal bir deðer taþýyanlarýnsa pek az olduðunu görüyorum. Bu yüzden eski kuþaklarý yazdýklarýnýn bir bölümü sanýyorum yalnýzca Eleþtirinin yazýnsallýðý Todorov’un ‘Eleþtirinin Eleþtirisi’nde bir bölümde deðerlendirdiði Northrop Frye, bence aradýðýmýz temel yapýtlarýn yazarlarý arasýnda uzun ömürlü eleþtiri yazarlarýna örnek gösterilebilir. O da, “Bir eleþtiri yapýtý bir þiir yazýlýr gibi kaleme alýnmamalý,” diye düþünüyordu, “eleþtiriye tek anlamlý kavramlar ve açýk seçik öncüller kazandýrmaya çalýþmalý, varsayýmý ortaya atýp doðrulama iþlemini uygulamaya koymalýdýr.” Bir çözümleyici eleþtiri anlayýþý öneriyor Frye, ama eleþtirinin yazýnsal bir biçim kazanmasý gerektiðini düþünmüyor. Yeni Eleþtiri’nin yapýta yönelen tutumu yerine bütüncü bir anlayýþý öne sürmesi de Frye’ý geriye çekiyor. Metni tekil bir bütün olarak almak, çoðu kez onu kendi dýþýna yapýlmýþ çeþitli göndermeler içinde görmeyi gerektirir. Todorov da, “Edebiyat metinleri biliþsel ve etik tutkularla doludur,” diyor, “yalnýzca dünyada biraz daha fazla güzellik üretmek için deðil, ayný zamanda bizlere bu dünyadaki gerçeðin [hakikatin] ne olduðunu söylemek ve bizlere adil ile adil olmayandan söz etmek için vardýr. Eleþtirmen de yalnýzca estetik yargýlarda bulunmakla kalmaz (...), ayný zamanda yapýtlarýn gerçekliði ve doðruluðu hakkýnda da yargýlar ileri sürer.” Aslýnda biliþsel ve etik ilkeler yapýta öylesine içkindir ki, yazarýn ayrýca çaba göstermesine gerek kalmaz. Yazýnsal metin, sözcüklerle ve onlarýn anlamýný çoðaltan cümlelerle yapýlýyorsa, yazarýn seçtiði sözcüklerin ve cümlelerin kendiliðinden taþýdýðý anlamlar, onlar üstünde zor kullanmayý gereksizleþtirir. Hakikat izciliðini kategorik biçimde anlamak yerine, sözcüklerin hakikate götüreceðini düþünmek, edebiyatýn gerçekliðine daha uygundur. Metinde ne varsa, eleþtiri de onlarý görecek, onlardan çýkacaktýr. Ayrýca bütünün zoruna gerek kalmaz. Bu arada Frye’ýn, eleþtirinin ilkelerinin eleþtiri içinde kurulmasý ve baðýmsýz tutulmasý düþünceleri onu elbette temel bir anlayýþa dönüþtürüyor. Eleþtirinin eleþtiri içinden kurulmasý, aslýnda üstünde daha çok durmayý gerektiriyor. Özgünlüðün kaynaðýný gösterir bu. Yaratýcý bütün metinlerin kendilerinden önce yazýlanlardan çýktýðýný da düþünüyor muyuz? Metinler arasýndaki iliþkinin metinlerarasýlýðý öne çýkardýðýný ve metinlerarasýlýðýn bin bir biçimde gerçekleþebileceðini düþünmek, edebiyatýn doðasýna yaklaþtýrýr bizi. Frye, bizde daha çok çekinilen bir gerçeði, apaçýk bir dille belirtiyor: “Ancak öteki þiirlerden ya da romanlardan hareket edilerek þiir ya da romanlar yazýlabilir.” Bunun öykünmeyle iliþkisi olup olmadýðýný da özellikle yeni yazarlarýn çözmesi gerekiyor. Kitaplarý baþucunda tutmanýn verdiði ürküdür: Onlara öykünürsem... Oysa böyle bir sorun yoktur ya da yazarýn yola çýkarken bundan korkmasý, doðru bir baþlangýç yapmadýðýný gösterir. Yenmek zorundasýnýz öykünüye yatkýnlýðý. Yazarýn kendini açýk tutmaktan kaçýnmayacaðý durumsa, etkidir; okuduklarýndan, baþucu yazarlarý ve kitaplarý olarak seçtiklerinden etkilenmektir ki, bu etki olmadan, arkasýnda artýk muazzam bir birikimin bulunduðu hangi yazar baðýmsýz bir yol tutturabilir. notoskitap.blogspot.com Sulucakarahöyük/HACIBEKTAÞ Konu ile ilgili Postniþin Veliyettin Ulusoy'un davet mektubu: Alevi-Bektaþi toplumunun inanç temelinde birliðini yeniden güçlendirmeye yönelik olarak sorunlarý ve çözüm önerilerinizi dinlemek üzere geçen Aralýk ayýndan bu yana Anadolu ve Avrupa’da çeþitli kentlerde sayýsý otuzu aþkýn toplantý yaptým. Bu toplantýlarda dile gelen tüm hizmet sahiplerine, Hacýbektaþ’ta yapýlacak genel bir toplantýda, bu önerilerin ele alýnacaðýný ve temel sorunlarýmýz ile çözümleri üzerine ortak noktalarýmýzý belirleyip, Hacý Bektaþ Veli Dergâhý etrafýnda birleþerek ilerleyeceðimizi belirttim. Genel toplantý için yapýlan hazýrlýklarýn vardýðý bu aþamada sizleri, Cumartesi, 10 Eylül ve Pazar, 11 Eylül 2011 tarihinde Hacýbektaþ’ta Kültür Merkezi’nde iki gün boyunca yapýlacak bir toplantýya davet etmekten onur duyarým. Toplantý öðleden önce (10:00-12:00) ve öðleden sonra (14:00-17:00) olmak üzere toplam dört oturum halinde yapýlacaktýr. Toplantý sonuçlarý basýna duyurulacaktýr, ancak Alevi-Bektaþilerin iç toplantýsý olduðu için basýna kapalý olarak yapýlacaktýr. Her oturumunda, gündeme uygun olarak dergâhýn görevlendirdiði bir can, dile getirilen sorun ve önerilerin bir özeti ile tartýþýlacak konunun ana hatlarýný içeren bir sunum yapacaktýr. Sonra söz alan canlar, bu gündem dýþýna çýkmadan çok kýsa konuþmalýdýr. Katýlýmcý sayýsýnýn çokluðu nedeniyle, söz alan konuþmacý sayýsý ve konuþma süresi sýnýrlanmak zorundadýr. Bu nedenle katýlan canlarýn ve kurumlarýn görüþlerini önceden yazýlý olarak hazýrlamalarýný ve konuþmalarýndan sonra oturum baþkanlýðýna bunlarý teslim etmelerini rica ederim. Toplantýda söz alamasa da tartýþýlan konular üzerine yazýlý görüþlerini iletmek isteyen canlar da yazýlarýný oturum baþkanýna vermelidir. Ýkinci günün son oturumu, ileriye yönelik kararlarýmýzý belirleyecektir. Bu oturum, ayrýca bu kararlarýmýz uygulamadaki kararlýlýðýmýzý da ortaya koyacaktýr. Bugüne dek bu hazýrlýk çalýþmalarýnda göreve alan canlarýn hizmetleri kabul olsun. Baþarýlý bir toplantý için tüm gücümüzü birleþtirelim. Aþk-ý muhabbetlerimle, Veliyettin Hürrem Ulusoy Hacý Bektaþ Veli Dergâhý Postniþini Gündem: 10 Eylül, Cumartesi, 1. Oturum: Yapýlan toplantýlar hakkýnda bilgilendirme 10 Eylül, Cumartesi, 2. Oturum: Örgütlenme, Dergâh’ta Birlik üzerine çözüm önerileri 11 Eylül, Pazar, 1. Oturum: Acil Sorunlar, Hedefler ve Ýleriye yönelik çalýþmalar 11 Eylül, Pazar, 2. Oturum: Genel Deðerlendirme ve Kararlar Ýrtibat: Dertli Divani: 0536.949 99 73 / dertlidivani@hotmail.com Ahmet Koçak: 0532.671 71 64 / ahmetkocak1@e-kolay.net Sulucakarahöyük/NEVÞEHÝR Hasan KANKAL Nevþehir'in Derinkuyu ilçesinde yetiþtirilen çerezlik kabak çekirdeði çiftçilerin umudu oldu. Bu yýl havalarýn sýcak geçmesi, ekim alanlarýnýn azalmasý ve 2 dekar alandan rekoltenin düþük olmasý nedeniyle 20–25 kilo kabak çekirdeði alýnmasý fiyatlarýn da yükselmesini saðladý. Geçen yýl yaþ kabak çekirdeði 5 liradan alýcý bulurken, bu yýl 6-7 liradan alýnmaya baþlandý. Yeni mahsulün önümüzdeki günlerde 8-10 lira arasýnda alýcý bulmasý bekleniyor. Geçen yýl fazla kabak ekimi nedeniyle çerezlik kabak çekirdeði fiyatlarýndan çiftçiler umduðunu bulamamýþtý. Sulucakarahöyük/KAPADOKYA Cuma Onur ÞAHÝN Gülþehir Ýlçesi'ne baðlý Tuzköy Beldesi'nde, Hacý Bektaþ Veli tarafýndan ortaya çýkartýldýðýna inanýlan Hacýbektaþ kaya tuzunun Osmanlý sarayýnýn vazgeçilmezleri arasýnda yer aldýðý belirtildi. Emekçioðlu Grup Sanayi Tuz Madencilik Ticaret Sanayi Limited Þirketi Hacýbektaþ Tuzlasý yöneticisi Suat Bilgin, MTA tarafýndan dünyanýn sayýlý büyük kaya tuzu iþletmelerinden biri olarak deðerlendirilen Hacýbektaþ Kaya tuzu iþletmesinde, yýlda 80 bin ton tuz üretildiðini söyledi. Suat Bilgin, 2003 yýlýnda özelleþtirilen Hacýbektaþ Kaya tuzu iþletmesinde, üretilen nitelikli kaya tuzunun uzun yýllar Osmanlý Sarayý'nda yoðunlukla kullanýldýðýný anlattý. Bilgin, yerin 35 metre altýna kadar inen ocakta, kesilerek elde edilen kaya tuzunun, gýda sektörü baþta olmak üzere tekstil, deri, tarým, hayvancýlýk, yem, týp ve kimya gibi alanlarda Yaygýn olarak kullanýldýðýný söyledi. Eylül denince sarý renk gelir aklýma. Eylülün kapýsý hazan mevsimine açýlýr. Mevsim döngüsü eylüle uðradýðýnda, baharla baþlayan doðadaki renk cümbüþü ve yeþilin binbir tonu önce þafak rengi bir kýzýla... sonra giderek sarýya dönüþür. Ve kýzýl þafak renginden sarýya dönüþürken doða, zaman sanki biteviye akmaktan yorulmuþ, eskimiþ ve antik zamanlardan kalan bir hazineye dönüþmüþtür... Hiç fark etmeden umut, istek ve beklentilerimiz coþkulu yaz serüveninden kopup sessizliðe bürünmeye baþlar. Artýk umutlarýmýz antik zamandan kalan hazine gibidir. Ama umutlarýmýz yüreðimizin hazana açýlan kapýsýndan içeriye girmemek için direnir adeta!... Zamanýn hazana açýlan kapýsý eylülde yaþamak biraz da bu aðýr çeliþki üzerine kuruludur. Umut ile umutsuzluk... Coþku ile duraðanlýk... Direnmek ile yýlgýnlýk!... Egemenler bunu biliyor olmalýlar ki zulüm çoðu kere eylülde gelir. Ýnsanýn ruhuna çöken hazaný fýrsat bilen zulmün efendileri insan ruhuna kurduklarý tuzaðýn kapanýný eylülde açarlar. Þimdilerde televizyon ekranlarýndan, gazete ve kitap sayfalarýndan “Milat” öncesi bir zamanda yaþanmýþ ve “Geçip gitmiþ!...” gibi masalsý bir dille anlatýlan 12 Eylül 1980 askeri darbesi de zulmün kapanlarýný hazan mevsiminde açmýþtý. Tek katlý gecekondularýmýzýn oluþturduðu dar ve uzun sokaða açýlan kanatlý kapýdan bakkala gitmek için dýþarý çýktýðýmda henüz güneþ yeni doðmuþtu. Yakýcý yaz sýcaðýndan geriye kalan Malatya’nýn bozkýr iklimini ýsýtmak için direnen güneþin ýþýklarý daha ergenlikten gençliðe evrilen bu canýn bedeniyle buluþmadan bir ses!... “Ulan bayozli nere gidiysen?! Çabux gir içerý!” Ellerinde, göðüslerine çaprazladýklarý silahlarla bir sürü demir þapkalý adam!... Sokaðýn her iki çýkýþý tutulmuþ, sokak boyunca yukarý aþaðý dolaþan askerler! “Bak...” Sözüm yarým kaldý! “Bakkala gitmem gerek” diyemedim. Çünkü Türkçe konuþmaya çabalamasýndan ve aksanýndan Kürt olduðu belli olan asker bir eli ile silahýný tutarken diðeri ile beni kapýya doðru itmiþ ve konuþmaya çabaladýðýmý görünce de silahýný yüzüme doðrultmuþtu! Sözüm boðazýmda kalarak kanatlý kapýyý yarý açýk býrakýp durakaldým... Ama asker beni içeri itip, kapýyý da sertçe kapattý!.. Ýçerden anacaným seslendi; “N’oldu Kemal?...” Bu soruya cevap veremedim. Çünkü sokaða ilk adým attýðýmdaki þaþkýnlýðým giderek kaygýya ve kendime bile tarif edemediðim bir korkuya dönüþmeye baþlamýþtý! Ýþte tam o anda kapý kýrýlýrcasýna dövülmeye baþlandý. Açtým mecburen!... Demir þapkalý, gön postallarýyla hýzla içeri daldýlar. Ekin tarlasýna hücum eden aç çekirge sürüsüne benzer bir halleri vardý. Yatak, yorgan, kilim, dolap ne varsa darmadaðýn edip birbirine karýþtýrdýlar. Sanki önceden gelip bir þey saklamýþlar da onu arýyorlar gibi didik didik ettiler sadece fukara evindeki eski püskü eþyalarý deðil ruhumuzu ve kiþiliðimizi de!... Anacanýmýn “N’oldu Kemal?” sorusunun cevabýný ben veremesem de demir þapkalý gön postallý adamlar yabanilikleri ile biraz ifade etmiþlerdi. Evet, anacanýmýn sorusu hâlâ beynimde uðulduyor! “N’oldu Kemal?...” Bu soruya tam cevap verebilmek için “Olanýn” olup bitmesi gerekiyordu. Oldu ama bitmedi! 30 yýlý aþtý hâlâ olmaya devam ediyor! Ne olmadý ki? Demir þapkalý, gön postallý adamlar bedenimizi ters yüz edip, beynimizi kafatasýmýzdan çýkarmak için bildikleri ve bilmediklerini de bize zulüm ederken öðrendikleri iþkenceleri yaptýlar. Yaþama düþen sadece korkunun gölgesi deðildi. Yaþamýn, zamanýn ve yaþamla zamaný var eden tüm deðerlerin içine enjekte edilen çürütücü 12 Eylül bakterisi farkýna bile varmadan içten çürüttü Türkiye toplumunu. Ezildik, horlandýk, itildik... Ýþkencelerle ruhumuz bedenimizden koparýlýp varlýðýmýzý oluþturan dilimiz, kültürümüz, inancýmýz bir “Anayasa” ile ayaklar altýna alýndý... Ve hâlâ siyasetin “Tekçi” aktörleri ile medyanýn “Bekçi” aktörleri “Demokratikleþmeden, açýlýmdan, çoðuldan” dem vurup, bildik oyunlarýna devam ederken, Türkiye toplumu bedenine zerk edilen 12 Eylül bakterisi ile içten çürümeye devam ediyor!... Þimdi yeri göðü sarsan uçak sesleri ve hazan mevsiminin eylüle açýlan kapýsýnda antik zamanlardan kalan sarýmsý hazinenin üzerine yaðan bomba seslerinden irkilen anacanýmýn ýþýklar içindeki yüreði yine soruyor. “N’oldu Kemal?...” Ben cevap veremiyorum. Utanýyorum!... Hakka yürümüþ, ýþýklar içindeki anacanýmýn yüreðine, “Anacan doða bombalanýyor, insan bedenleri parçalanýyor ve Tekçiler ile Bekçiler bundan haz duyuyorlar. Senin çok sevdiðin ve istediðin barýþý henüz saðlayamadýk!” diyemem ki!... Özgür Gündem Sulucakarahöyük/HACIBEKTAÞ Devrimci 78’liler Federasyonu Daraðacýný çalmak için kararlý Devrimci 78’liler Federasyonu, Adalet Bakanlýðý’nca mülkiyetiyle birlikte Altýndað Belediyesine devredilen Ulucanlar Ceza ve Tutukevinin, demirbaþ kayýtlarý arasýnda bulunan daraðacý ve idam sehpasýný çalma konusunda kararlý olduklarýný açýkladý. ‘Devletin zimmetli malý olan daraðacý ve idam sehpasýný çalmak’ yasalara göre suçtur uyarýsýna aldýrmayan 78’liler, “biz bu suçtan yargýlanmaya hazýrýz” diyerek ýsrarlarýný vurguluyorlar. Devrimci 78’liler Federasyonu tarafýndan “Kamuoyuna ve AKP’li Ankara Altýndað Ýlçe Belediye Baþkaný Veysel Tiryaki’ye” dönük açýklamada, “Tiryaki’nin devrimcilerin kaný üzerinden rant saðladýðý” ifadesine yer veriliyor. Ulucanlar cezaevinde bulunan Daraðacý etkin güvenlik önlemleriyle korunuyor Ýki yýldýr talep etmelerine raðmen daraðacý ve idam sehpasýnýn verilmediðini belirten Devrimci 78’liler Federasyonu, elektronik güvenlik sistemiyle demir kafesli camekân içinde saklanan daraðacý ve idam sehpasýný, bir gün mutlaka çalacaklarýný, Barýþ ve Halklarýn Kardeþliði için 12 Eylül Utanç Müzesi’nde sergileyeceklerini belirtiyorlar. Bu daraðacý er geç hapsedildiði demir kafesten çýkarýlacak Açýklamada; “Altýndað Belediye Baþkaný Veysel Tiryaki tarafýndan çalýnacak korkusuyla her türlü yöntemle korunan devrimci arkadaþlarýmýzýn, yoldaþlarýmýzýn idam edildiði sehpayý eninde sonunda hapsedildiði demir kafesinden çýkaracak olan örgüt; Devrimci 78’liler Federasyonu’dur” deniliyor. Daraðacýný 5 TL’ye gösterenler devrimcilerin kanlarý üzerinden rant saðlýyor Ýdam sehpasý ve daraðacýný görmek isteyenlerin 5 TL ödediði Ulucanlar Cezaevindeki uygulama bununla da sýnýrlý kalmýyor. Hücreleri görmek ve içinde kalmak içinde ayrýca para ödemek gerekiyor. Devrimci 78’liler Federasyonu bu konuda da “idam edilen devrimcilerin kaný üzerinden rant saðlayan Altýnda Belediye Baþkaný Veysel Tiryaki”yi kamuoyu önünde teþhir edeceðini vurguluyor. Veysel Tiryaki daraðacýný vermezse Devrimci 78’liler çalacak Belediye baþkanýna yapýlan çaðrý þu cümlelerle sona eriyor; “Ya daraðacý ve idam sehpasýný 6–27 Eylül 2011 tarihleri arasýnda Çaðdaþ Sanatlar Merkezi’nde kurulacak 12 Eylül Utanç Müzesi’ne iade edilmek üzere teslim edersiniz, ya da çalarýz. Baþaramazsak bir baþka sefer çalarýz. Ve faþizmi, 12 Eylül zulmünü teþhir etmek için gerekirse dünyada daraðacý çalmaya hazýrlanan ve çalan tek örgüt oluruz.” Ulucanlar Cezaevi þimdilerde ruhsuz ve duygusuz haliyle tam bir beton yýðýný Hatýrlanacaðý gibi son birkaç yýl içinde Devrimci 78’liler Federasyonu hükümet nezdinde giriþimlerde bulunarak Ulucanlar Ceza ve Tutukevini talep etmiþti. En son Ýnsan Haklarýndan Sorumlu Devlet Bakaný Cemil ÇÝÇEK ile görüþen federasyon baþkaný Nejat KANGAL’a ÇÝÇEK, idam sehpasý ve daraðacýnýn sergilenmesi için verilebileceðini ve bu konuda Altýndað Belediye Baþkaný ile görüþeceðini söylemiþti. Bu görüþmelerden sonra Altýndað Belediye Baþkanýndan olumlu mesajlar gelmiþ, federasyonun “Devrimcilerin idam edildiði daraðacý 12 Eylül Utanç Müzesi’nde sergilenecek” açýklamalarýnýn basýnda geniþ yer bulmasý üzerine Belediye Baþkaný kararýndan dönmüþtü. Altýndað Belediyesi tarafýndan müze haline getirilen Ulucanlar Cezaevinin bugün pek çok bölümü ortadan kaldýrýlmýþ, adeta resim ve heykel müzesi gibi düþünülerek yapýlan tadilatlarla yepyeni hale getirilmiþtir. Þimdi ruhsuz ve duygusuz haliyle belediyenin rant kapýsýna dönüþtürülen Ulucanlarý yolu düþüpte ziyaret edenler, çýkýþta bu tarihi düþmanlýða isyan edemeden geçemiyor. Devrimci tutuklularý “hayata dönüþ operasyonlarý” ile katleden anlayýþ, þimdi cezaevinin tarihsel kimliðini katletmiþ durumda. Ýnsana, sanata ve kültüre düþman bu anlayýp mahkum edilmeli “Ucube heykel” diyen bir baþbakanýn olduðu, baþkentini “böyle sanatýn içine tükürürüm” diyen belediye baþkanýnýn yönettiði, daraðacýndan para kazanmanýn ötesinde bir düþünce taþýmayan bir belediye baþkanýnýn bulunduðu Türkiye’de yaþanýlan tarihe, kültür ve sanata sahip çýkmak için daha cesur çýkýþlar gerekiyor. 78’lilerin bu yaklaþýmý anlamlýdýr Medyatik bir çýkýþ gibi görünse de Devrimci 78’liler Federasyonu’nun DENÝZ GEZMÝÞ, YUSUF ASLAN, HÜSEYÝN ÝNAN, ERDAL EREN ve NECDET ADALI gibi devrimcilerin yaþamýnýn son sözlerini tarihe not düþtüðü daraðacý ve idam sehpasýný sahiplenmesi önemsenmelidir. Fethiye Kargý Çayýnýn gözü Kýzýldere’de hidroelektrik santral (HES) yapmak uðruna Eres Enerji ve yöredeki bürokratlarýn el birliðiyle hukuk çiðneniyor. “ErikoðluKeserali HES” adýyla yapýlmak istenen santrale karþý yurttaþlarýn yaklaþýk bir yýl önce açtýðý davalar sürerken izinsiz þantiyeler kuruluyor, aðaçlar kesiliyor, yollar yapýlýyor. Yasalardaki açýk hükümler, dünyada koruma altýnda olmasýnýn yaný sýra Orman ve Su Ýþleri Bakanlýðýnca da korunup yetiþtirilmesine çalýþýlan günlük aðaçlarýnýn doðal üreme koridoru olan yöredeki tahribatý önlemeye yetmiyor. Bu konudaki son örneði, yurttaþlarýn baþvurusu üzerine Muðla Tabiat Varlýklarýný Koruma Kurulu Müdürlüðünün yöredeki anýt aðaç ve günlük aðaçlarý belirlenene dek her tür HES faaliyetinin durdurulmasý için 10 Aðustos 2011 tarihinde verdiði kararý yine kendisinin hiçe saymasý oluþturuyor. Kurul kararýyla durdurulan yol açma ve aðaç kesme faaliyetlerinin önü, göz yumma ya da hukukun arkasýndan dolanma gibi giriþimlerle tekrar açýlmaya çalýþýlýyor. Bu çabalar ayný zamanda Çevre ve Þehircilik Bakanlýðýyla ilgili düzenlemeler içiren 648 sayýlý Kanun Hükmündeki Kararnameden (KHK) nasýl yararlanýldýðýnýn da bir örneðini oluþturuyor. Yöredeki HESlere Fethiye Saklýkent Koruma Platformuyla birlikte karþý çýkan yurttaþlar bu hukuksuzluk sürecine þöyle tanýklýk ediyor: Kargý Çayý üzerinde 2003 yýlýndan bu yana sayýlarý sürekli artarak bugün toplam 6’ya ulaþan HES kurulmak isteniyor. Yöredeki yurttaþlarýn HESlerden yaygýn biçimde haberdar oluþu, bunlardan ilkinin çayýn gözü Kýzýldere’de kurulmasý için, 5 Mayýs 2010 tarihinde imar uygulama planý Karacaören köyünde askýya çýkarýlmasýyla baþladý. Gerekli itirazlar yapýldý ancak kabul edilmedi. Bunun üzerine Aydýn Bölge Ýdare Mahkemesinde kararlarýn iptali için davalar açýldý. Davalar sürerken, 2011 Mayýs Ayý sonlarýnda þirket yöreye þantiye kurdu ve 12 Haziran seçimleri sonrasý aðaç kesmeye baþladý. Amaç, ormanlýk alan içinden geçirilmesi düþünülen 3 km. uzunluðundaki beton kanal alanýný temizlemekti. Bunun üzerine yörede toplanan çok sayýda yurttaþ durumu protesto ederek basýn açýklamasý yaptý ve bu yolla kamuoyunu geliþmelerden haberdar etmeye çalýþtý. Yöredeki faaliyetlerin durdurulmasý için 22 Haziran 2010 tarihinde Muðla Tabiat Varlýklarýný Koruma Kuruluna yurttaþlarca bir baþvuru yapýldý. Aðaç kesimiyle ilgili bilgi edinmek için Fethiye Orman Ýþletme Müdürü Reþat Tunç’la görüþen muhtarlar ve yurttaþlar, doyurucu bir yanýt alamadýlar. Yöredeki günlük aðaçlarý ve anýt aðaçlara dikkat çekerek kesimin durdurulmasýný istediler. Ancak kesimler devam etti ve yaklaþýk 700 kadar çam aðacýnýn yaný sýra çok sayýda defne, kýzýlaðaç, meþe ve maki türü bitki yok edildi. Yaþanan katliama dikkat çekmek için Temmuz Ayý boyunca sürekli Kýzýldere yöresinde toplanan yurttaþlar, þantiyenin izinsiz olarak Yanýklar köyü sýnýrlarý içine kurulduðunu öðrendiler ve kaldýrýlmasý için giriþimde bulundular. Muhtarlar ve yurttaþlarýn ýsrarlý takibi sonucu, Fethiye Orman Ýþletme Müdürlüðü orman içine yerleþtirilmesinden yaklaþýk iki ay sonra þantiye malzemesine el koyarak, Karacaören köyü içinde yeddi emine aldý. Bu arada 22 Haziran tarihli baþvurularýna ek olarak yurttaþlar 8 Aðustos 2011 tarihinde Muðla Tabiat Varlýklarýný Koruma Kurulu Müdürlüðüne tekrar baþvuruda bulundular. Muhtarlarla birlikte 10 Aðustos 2011 tarihinde Muðla’ya giden yurttaþlar kurul yetkilileriyle yüz yüze görüþerek, yöredeki günlük aðaçlarý ve anýt aðaçlar hakkýnda gerekli inceleme tamamlanana dek her türlü HES faaliyetinin durdurulmasý kararýnýn alýnmasýný saðladýlar. Ancak þantiye kalkmasýna ve ilgili kurul kararýna raðmen sorun bitmedi. Birkaç günlük aranýn ardýndan þirketin orman içindeki yol açma ve aðaç kesme çalýþmalarý tekrar baþladý. 15 Aðustos günü Yanýklar Köyü Muhtarý Rüstem Koyuncu yurttaþlarla yöreye giderek iþ makinalarýný çalýþýrken fotoðrafladý. Bu arada, muhtarlar Fethiye Orman Ýþletme Müdürü Reþat Tunç’un bilgisine baþvurduklarýnda, kesilen aðaçlarýn alýnmasý için yol açýldýðý gerekçesiyle durumu mazur göstermeye çalýþtýðýný gördüler. Bunun üzerine çevredeki köy ve mahalle muhtarlarýyla birlikte yurttaþlar 22 FAZLA Türkiye'de günlük olarak üretilen her 15 ekmekten 1'i fýrýnlardaki fazla üretim ve saklama koþullarýnýn yetersizliði nedeniyle çöpe atýldýðý bilgisi edinildi. Türkiye Fýrýncýlar Federasyonu (TFF) tarafýndan derlenen bilgilere göre, Türkiye'de günlük üretilen 82 milyon ekmeðin 77 milyon 340 bini tüketilirken 4 milyon 600 bini çeþitli nedenlerle çöpe atýlýyor. HIRVATÝSTAN NÜFUSUNDAN Türkiye'de israf edilen ekmek miktarý 4 milyon 495 bin 404 nüfuslu Hýrvatistan, 4 milyon 300 bin nüfuslu Gürcistan ve 3 milyon 596 bin nüfuslu Moldova'dan daha yüksek. Ayrýca, israfýn ulaþtýðý boyut, 2 milyon nüfuslu Kosova, 625 bin 266 nüfuslu Karadað, 398 bin 534 nüfuslu Malta ve 300 bin 101 nüfuslu Ýzlanda'nýn nüfusunun toplamýndan ise daha fazla. TFF Baþkaný Halil Ýbrahim Balcý, her gün Türkiye'de yaklaþýk 5 milyon ekmeðin çöpe atýldýðýný bildirdi. Türkiye'de her gün 82 milyon ekmek üretildiðini belirten Balcý, ''Bu rakamýn 77 milyonu tüketilirken yaklaþýk 5 milyonu israf ediliyor. Bu israf, halkýmýz tarafýndan yapýlan israf. Bunun dýþýnda fýrýn enflasyonundan kaynaklanan israflar da var. Bunun da yaklaþýk yüzde 40'ý fýrýnlarýmýzda meydana gelen israflardýr. Esnafýmýz belirli bir miktarda ekmeði çýkarma gayretinde olduðundan dolayý, Aðustos Pazartesi günü Fethiye Kaymakamý Mehmet Ali Karatekeli ile görüþtüler ve Kaymakamýn kurul kararýndaki “her türlü faaliyetin durdurulmasý” ifadesinden haberi olmadýðýný, yalnýzca aðaç kesiminin durdurulacaðýný sandýðýný öðrendiler. Kararýn bir örneði sunularak kendisinin bilgilendirilmesinden sonra Kaymakam Karatekeli telefonla Fethiye Orman Ýþletme Müdürü Tunç’u arayarak karara uyulmasýný, þirketin faaliyetlerinin tümüyle durdurulmasýný istedi. Muhtarlar ve yurttaþlar teþekkür ederek Kaymakamýn yanýndan ayrýldýlar. 23 Aðustos Salý günü yöreyi kontrol eden yurttaþlar ormanýn içinde iþ makinalarýnýn çalýþtýðýný görerek Yanýklar Köyü Muhtarý Rüstem Koyuncu’yu durumdan haberdar ettiler. Muhtar Koyuncu’nun jandarmaya durumu iletmesinden yaklaþýk 4 saat sonra Göcek Jandarma Karakolundan bir ekip yöreye geldi ve hangi izinle faaliyet yürütüldüðünü sordu. Þirket yetkilisi bir þahýs izin için Muðla Tabiat Varlýklarýný Koruma Kuruluna baþvuru yaptýklarýný, izni aldýklarýný ve elden getirildiði için kýsa süre sonra gösterebileceklerini belirtti. Göcek Jandarma Karakolundan gelen yetkili tutanak tutup izin ellerine geçince karakola getirilmesini isteyerek yöreden ayrýldý. Þirketin o gün için yolda olduðunu söylediði ve faaliyetlerine gerekçe oluþturan Muðla Tabiat Varlýklarýný Koruma Kurulunun 22 Aðustos 2011 tarihli yazýsýnda özetle þöyle deniyor: satýlmayan ekmekler de israfa yol açýyor. Yani 5 milyon ekmeðin yaklaþýk 2 milyonu fýrýnlarýmýzda israf oluyor'' dedi. EKMEÐÝ BUZDOLABINDA SAKLAYIN Balcý, insanlarýn yetmeyeceði düþüncesiyle tüketemeyecekleri kadar çok ekmek aldýklarýný, bunun da çöpe atýlan ekmek sayýsýndaki artýþýn temel sebebi olduðunu bildirdi. Ekmeklerin buzdolabýnda muhafaza edilmemesi nedeniyle bayatladýðýna iþaret eden Balcý, ''Daha sonra da ekmek bayatladý diye çöpe atma yoluna gidiliyor. Buzdolabýnda muhafaza etmiþ olsalar ihtiyaç olduðunda rahatlýkla tüketebilirler" dedi. Fýrýncýlarýn gereðinden fazla üretim yapmalarý nedeniyle de israfa yol açtýklarýný ifade eden Balcý, bu nedenle eðitim seminerleri düzenlediklerini bildirdi. Balcý, geliþigüzel fýrýn açýlmasýna karþý çýkýlmasý gerektiðini belirterek, ''Planlý þekilde bunu yapmak lazým. Böyle olmasý durumunda fýrýnlardaki ekmek israfýný azaltabiliriz. Merdiven altý fýrýnlar hala Türkiye'de var, onlarý da hesaba katarsak israf miktarý daha fazla olur'' dedi. Kurul Müdürü Fikret Gürbüzer imzalý yazýda, 648 sayýlý KHK ile 17.08.2011 günü kurulun yetkilerinin ortadan kaldýrýldýðý ve yapýlan taleplerin deðerlendirilmesinin Çevre ve Þehircilik Bakanlýðýna geçtiði belirtiliyor. Oysa 648 sayýlý KHK kararýnýn geçici 6. Maddesinde, Tabiat Varlýklarýný Koruma Kurullarýnca alýnmýþ kararlarýn yeniden deðerlendirilmesi için altý ay süre tanýnýyor. Bu süre içinde kurullarýn almýþ olduðu kararlar geçerli kabul ediliyor. Muðla Tabiat Varlýklarýný Koruma Kurulunun Kargý Çayýyla ilgili almýþ olduðu kararda da, yöredeki anýt aðaç ve günlük aðaçlarýyla ilgili inceleme tamamlanana dek; Fethiye Kaymakamlýðý ve Orman Ýþletme Müdürlüðünden her tür faaliyetin durdurulmasý isteniyor. Yani kurul kendi aldýðý kararý 12 gün sonra þirketin yaptýðý itiraz üzerine geri çekiyor. Gerekçe olarak da, 648 sayýlý KHK’yý gösteriyor. Böylece kurul yöredeki HES faaliyetlerinin durdurulmasý için hem kararname çýkmadan çok önce yapýlmýþ bir talebi yok sayýyor, hem de kararnamede kendine koruma amacýyla tanýnan yetkiden gönüllü olarak þirket lehine vazgeçmiþ oluyor. Kýzýldere ve Kargý Çayý üzerindeki HESlere karþý olan yurttaþlar hukuk mücadelesini sürdürmekte kararlý görünüyorlar. Þimdi, Fethiye Orman Ýþletme ve Muðla Tabiat Varlýklarýný Koruma Kurulu Müdürleri hakkýnda hukuksuz iþlemlerde bulunma ve görevi kötüye kullanma gerekçeleriyle yeniden suç duyurusunda bulunmaya hazýrlanýyorlar. Balcý, çöpe atýlan ekmeðin mali deðerinin hesaplanmasý durumunda büyük rakamlar ortaya çýktýðýný kaydederek, ekmeðin 70 kuruþtan hesaplanmasý durumunda günlük 3,5 milyon liralýk deðerin çöpe atýldýðýný ortaya koydu. Aylýk deðer kaybýnýn hesaplanmasý durumunda daha korkunç rakamlarýn ortaya çýktýðýna iþaret eden Balcý, ''Bu rakam, aylýk olarak 104 milyon 850 bin lira, yýllýk olarak da 1 trilyon 258 milyon 200 bin lira. Yani insanýmýz günlük 3 milyon 500 bin Ülke genelinde israf edilen ekmeðin oransal deðerinin yüzde 4,99 olduðuna iþaret eden Balcý, ''Türkiye'de kiþi baþýna ortalama ekmek tüketimi 333 gram. Hanelerde günde ortalama 4,76 adet ekmek alýnýyor. Bu ekmeklerin yüzde 3,06'sý çöpe atýlarak veya hayvan yemi olarak israf ediliyor. Günlük üretilen ekmeðin 2 milyon 440 bin adedi satýlmadan üretim mekanlarýnda israf ediliyor. Lokanta ve otellerde ekmek israf oraný ise yüzde 3,11'' dedi. BirGün