3 - Yeni Türkiye
Transkript
3 - Yeni Türkiye
Ufuk Süslü* Giriş Ortadoğu’yu ve Ortadoğu da gerçekleşen/vukuu bulan olayları anlamak, teoriler üretmek ve çözüm önerileri sunmak için öncelikli olarak Ortadoğu’yu anlatan/betimleyen tanımlamalara ihtiyacımızın olduğu kanısındayım. Yüzlerce araştırma makalesi, tezler ve binlerce haber konusunu işlerken, olaylara ait ciltler dolusu kitaplar yazarken, mutlaka onları kısa, öz, anlaşılabilir ve sıkıcı olmaktan ziyade, daha makul ifadeler seçeriz. Aşağıda vereceğim 100 adet tanımlama, bu çerçeve dâhilinde tasnif etmeye çalıştığım yaklaşık 2000 adet alfabetik tanımlamadan özenle seçtiğim ve Ortadoğu’yu anlama konusunda yardımı olacağını düşündüğüm akademik bir çalışmamın özetini oluşturmaktadır. Yeni Türkiye Dergisinin kapak konusu olan “Ortadoğu” başlığı altında yüzlerce makale yazılacaktır. Amacım, bu değerli akademik çalışmalara alfabetik sıralı 100 tanımı içeren tanımlamalar ile ışık tutmaktır. Dünyada neler oluyor, bölgemizdeki gelişmeler nelerdir, biz bu olayların neresindeyiz ve ne yapmalıyız? Sorularının cevabını tek bir araştırmada bulmanın imkânsızlığını az da olsa telafi edeceğime inanıyorum. Küresellik, bu- rada olanı orada, orada gerçekleşeni burada göstermenin bir yansımasıdır. Mesafelerin kalktığı, bilginin değerlendiği, teknolojinin ve iletişimin hızla yarıştığı bir dünyada, ayakta kalabilmenin temel yolu “uyum” sağlamak ve “bilgi” ye ulaşabilmekten geçmektedir. Tarihi yazanlardan mısınız, yoksa yazanların rol biçtiği oyunculardan mı? Bunu anlamanın en basit yolu, kendi gerçekliğinin farkındalığında olma şuurudur. Yani millî değerlerinize ne kadar sahipsiniz, gelişen çağa göre bu millî değerlerinizi sürdürebilme kabiliyetiniz ve uyumunuz nedir? Bunların ve benzerlerinin cevabını verebilmek için, Türk Milletinin Balkanları, Kafkasları ve Ortadoğu’yu en iyi şekilde anlaması, yorumlaması ve bilgi üretmesi elzem bir vakıadır. Umarım siz değerli meslektaşlarıma, okuyucuya ve gen araştırmacılara faydalı olabilecek tanımlamaları verebilmişimdir! Tanımlamalar, sadece Ortadoğu değil, Ortadoğu’yla ilintili ve diğer bölgeler ile olan kuramsal bağlarını da içermektedir. Böylece bölgede çıkarları olan ABD, Rusya, İngiltere, Fransa vb. ülkelerin oynadıkları rolleri de görebilme imkânına sahip olabileceğiz. Tanımlamaların sayısı daha fazlaydı, fakat derginin içeriği ve diğer makalelere haksızlık olmaması için 100 adet olarak önemli olanları seçildi. 65 Alfabetik Tanımlamalar 1- AHLAK MANGASI İsrail’de Yahudi SHAS (Şaş) partisinin radikal siyaset yapmaları sonucu, taraftarlarının oluşturdukları aşırı dindar /kökten dinci “Ahlak Devriyeleri.” Bunlara “Haredim”(Allah’tan korkanlar) denir. Bu devriyeler, çeteler şeklinde yerleşim yerlerinde laiklere ve başka dinden olanlara yönelik saldırılarıyla dehşet saçmaktadırlar1. Bunların amacı siyasal dincilik yaparak, Tevrat’a uygun bir yönetimin kurulmasıdır. İsrail basını bu saldırılara “Pogrom”2 demektedir. (*) RUBASAM Yön. Kur Üye./St. Clements Univercity PhD Social Psyc hologist. E. Asker Terör Uzm. (1) Cengiz Akıncı “ Otopsi ” Bütün Dünya 2000 dergisi,sayı2010/8 1 Ağustos 2010, s.62,63 (2) Bknz. https://tr.wikipedia.org/wiki/Pogrom) YENİ TÜRKİYE 82/2016 100 Tanımlamada Ortadoğu Anlamı ise, 19 yy. da Doğu Avrupa’daki Yahudilere yönelik uygulanan şiddet eylemleri ve saldırılarıdır. Bunun bir diğer yapılanması Suudi Arabistan ve İran’da ki “Din Polisi” dir. YENİ TÜRKİYE 82/2016 66 2- AL-QAEDA 50 bin üyesi bulunduğu tahmin edilen, bu terörist grup, 1980’lerin sonlarına doğru kuruldu. En son eylemleri 23 Temmuz 2006’dır. Örgüt kurucusu ve lideri olan Bin Laden’in sahip olduğu yatırımlar (ABD askeri üs inşaatı bile yapıyor ve hâlâ yakalanmıyor, şirketleri de hâlâ aktif) ve mal varlıkları ile desteklenmektedir. Afganistan, Arnavutluk, Cezayir, Avusturya, Avustralya, Belçika, Bosna, Mısır, İtalya, Ürdün, Kenya, Lübnan, Pakistan, Filipinler, Katar, Rusya, Suudi Arabistan, Afrika, Sudan, İsviçre, Tacikistan, Tunus, Türkiye, Uganda, İngiltere, ABD, Özbekistan ve Yemende faaliyet göstermekte olan uluslararası bir terör örgütüdür. Qaeda (Kaide) nin kelime anlamı, “The Base” yani “üs ”‘tür. Radikal Sünni çizgidedir. Net work (eylem alanı) ağı 65 ülkeyi kapsayan eylem alanına sahiptir. Laden’in akıl hocası, Ruslara karşı savaşan ve Afganistan da cihada önderlik eden, Dr. Abdullah Azam’dır. Felsefe olarak “Savunmacı Cihat” (defensive Jihat)’ı benimsemişlerdir. Bu felsefeyi Afganistan da, Sovyet işgaline karşı direnirken geliştirmişlerdir. Amaçları, İslami çizgide rejime dayalı bağımsız, özgür bir İslam/Müslüman Birliği kurmak olan el-Kaide; körfez bölgesi, Irak ve diğer İslam ülkelerinden ABD güçlerinin kovulmasını hedeflemektedir. Amaçları için var olan diğer terör örgütleri ile işbirliği yapmaktadırlar ve destek vermektedirler. Destekledikleri gruplar daha çok bölgesel mücadele veren Kosova, Hindistan, Rusya, Filipinler (Mindanao), Filistin, Dağıstan, Çeçenya gibi sahalardaki yerel gerilla örgütleridir. Destek teknikleri öncelikle eğitim alanında olup, silahlı eğitim, terör teknikleri, bomba eğitimidir. Ayrıca bu bölgelere kendi gerillalarını da, uzman (eğitmen) olarak göndermektedirler. El-Kaide kamplarında gayri nizami harp teknikleri öğretilir. ABD birlikleri ile Shai e-kowt ve Tora- Bora (Afganistan) savaşlarına da girmişlerdi. Sudan ve Afganistan için yaklaşık 10 bin silahlı gerillayı eğitmişlerdir. Terörist kampları daha çok Afganistan, Tacikistan, Bosna-Hersek ( daha çok savaş zamanında 1992-95 arası eğitim amaçlı idi ve sonradan ülkeden çıkarıldılar) Keşmir, Mindanao, Çeçenya, Lübnan, Nagorno-Karabağ, Cezayir ve Mısır’da dır. El-Kaide nefret ettiği ABD’ye karşı, savunmacı cihadını uygulamaktadır. 1998 de USA elçiliğini (Afrika’da), 2000 yılında USS Cole’e (Yemen) ve 2001’de ise 11 Eylül ile ikiz kulelere yapılan saldırılar, Anti-Amerikan eğilimlerdir. Hâlâ cihada devam eden bu terörist grup, dünyanın en tehlikeli grubudur3. 32 Eylem sonucunda, toplam ölü sayısı 3,464, yaralı sayısı ise 8,764 olmuştur. Hedef yüzdeleri ise % 18 ile hükümetler, % 15 ticari alanlar, % 15 diplomatik ,% 9 dini, % 9 sivil hedefler şeklindedir4. 3- ANO Fatah al-Qiyadah al-Thawriyyah. Abu Nidal Organizations. Arap Devrimci ve Sosyalist Müslümanlar Tugayı. 22 Kasım 1974 de kuruldu. Irak, Libya ve Suriye tarafından finanse edilen örgütün, operasyon merkezleri de bu ülkelerde mevcuttur. Filistin terörist grupları içerisinde, en kanlı ve vahşi yöntemleri kullanan gruptur. 1974’de Filistin Milî otoritesinden ayrılmıştır. Grup Lideri Sabri al-Banna Aka Abu Nidal ‘dir. İsrail’den nefret eden Abu Nidal için tek çözüm yolu silahlı mücadeledir. ’’Bu topraklarda Siyonistlerin yaşamasına müsaade etmek suçtur’’ der. ABD’ne düşmandır. Öte yandan İsrail ve Batı ile işbirliğine giden, Arap liderlerine de kızgındırlar. Hedef ülke ve liderleri, AND’nin saldırılarından nasibini almışlardır. Bu grup dinî ve İslamî bir grup değildir.1980’lerde terörizm eylemleriyle, çok tehlikeli uluslararası terörist grup olduğunu ispat etmiştir. Yaklaşık üye sayısı 400 olan grup, (3) www.tkb.org/Group.jsp?groupID=6 (4) www.tkb.org/Group.jsp?groupID=6 4- ARAP SIPRING Arap baharı. Mart 2005 den sonra Ortadoğu’da, Batı dostu Arap ülkelerinde, demokrasinin yer almasını ifade eden jargon. Bu bahar daha çok ABD’nin deniz aşırı dengeleme “offshore balancing” politikasının sonucu olarak tezahür etmiştir. 5- ARAP SOKAĞI Özellikle Batıda, kamuoyu oluşturmak için bir araya gelen basın, medya ve politik arenanın; Müslümanları ve İslam’ı aşağılamak adına kullandıkları bir alegorik terimdir. Bu çalışmaları yapmak için toplanılan ve çalışma yerlerini (fesat sokağı) belirten ad. 6- ASİMETRİK DİRENİŞ Amerika’nın, Irak’ı işgal ederken Irak ordusunun hiçbir direnişi ile karşılaşmaması durumundan sonra, işgal sürerken eski Irak ordusu askerlerinin uyguladığı Gerilla yöntemiyle direniş göstererek, ABD ordusuna zarar verdirmesi. Bu beklenmedik Asimetrik eylem/ direniş Bush yönetimini Irak’ta da çıkmaza sokmuştur. Asıl tehdit US Army’nin Irak’tan çekilirken bu direnişin büyük bir tehdit oluşturmasıdır. Bu tehdit ABD’nin Irak’tan çekilmesini geciktireceğe benziyor. Bunu aşmak için, Bush yönetimi Irak’ı 3’e bölerek önlemek istemektedir. Önlemenin baş aktörleri ise, K.Irak Kürtleri gözükmektedir. Fakat bu Asimetrik direniş, şu an Şiileri ve Sünni’leri (karışık olarak Arap ve Türkmenler) eninde sonunda birleşmeye iteceğinden, asıl tehlike çanları Kürtler aleyhine çalmaktadır. Amerika, çıkarları için dostlarını feda etme politikasına sahip bir strateji izler. Buda süper gücün asimetrik korku politikası mı acaba? 7- ASİMETRİK ÇATIŞMA Vietnam savaşına ithafen, 1970’lerde sosyal bilimciler ve stratejistler tarafından, farklı güçler arasındaki savaşı (dengesiz güç kullanımını) tanımlamak için kullanılmıştır. Dayanıklılık ve ataklık gösteren ve gerillaya karşı daha güçlü ateş yeteneği olan, ekonomik imkânları avantajlı devletin açtığı savaşa denir. Burada teröristlerin ve/veya silahlı milislerin/gerillaların amacı, asimetrik çatışmaya taraf olan devletin otoritesini küresel kamuoyu karşısında zayıflatmaktır. Günümüzde Ortadoğu’daki savaşlar ve terör eylemlerinde de kullanılmaktadır. 8- ASSANİLER 12 nci yy. da Suriye’de yaşayan İsmaillilerin, Haçlı terörist saldırılarına karşı mücadele için kurdukları örgütlü/ eğitimli fedai ve suikast birlikleridir. 9- AXIS OF EVIL İran, Irak ve K. Kore’nin de içinde bulunduğu ve el-Kaide’nin de dâhil edildiği, ABD tarafından terörle bağlantılı olarak düşman ilan edilen, ülke ve gruplara verilen tanımlar. Şeytan veya şer eksenini oluşturan terör odaklarıdır. 10- AZADİ (k.) Lozan antlaşmasının ardından, bazı Kürt milliyetçileri kısa adı “AZADİ” olan “Kürt Özgürlük Topluluğu” (Cınata Azadiya Kurd) adında bir örgütlenmeye gitmişlerdi. Bu illegal örgüt, tıpkı halefi PKK gibi askerî eylemlere başvurma kararı almıştı (1924). İlk kongrede alınan iki karar oldukça ilginçtir; 1. Kürdistan da genel bir isyan başlatılacak ve bunu bağımsızlık izleyecektir. İsyan bütün ayrıntıları ile planlanacak ve görevlendirileceklere gerekli bilgiler verilecek. 2. Harekete gerekli dış destek İngiltere, Fransa ve Sovyetler (eski SSCB) birliğinden sağlanmaya çalışılacaktır (Kurbaş-Belgeler). Dikkat çeken konu, dış destek konusudur. Malûm ülke-lerin adı bir kere daha (5) www.tkb.org/Group.jsp?groupID=6 67 YENİ TÜRKİYE 82/2016 en son eylemini 29 Nisan 1994 de yapmıştı. Günümüzde, güç kaybederek nerede ise etkisizleşmiştir. Bunun nedeni, elemanlarının çoğunun Güney Amerika’da yakalanmasıdır. Sonuç olarak, 1980’ lerden sonra eylemleri azalmıştır. 2002 yılında ise Irak yönetimi, Örgüt Lideri Abu Nidal’in intihar ettiğini söylemiştir. Eylem sayısı 88 olan örgütün yaralı bilançosu 741, ölü bilançosu ise 216 dır. Hedeflerin yüzde olarak ifade oranları şunlardır; % 26 diplomatik, % 15 havaalanları, % 15 iş alanları olarak verilebilir. Diğer eylemleri, azda olsa hükümet, gazeteciler, siviller ve iş adamlarına yöneliktir5. karşımıza çıkmaktadır. Dikkat edilirse bu tür örgütler ilk oluşumlarında “halk desteği”nden hiç söz etmemektedirler. Hep dış destek söz konusudur. Bu da kimlerin bu örgütleri el altından finanse ettiklerinin bir işareti olsa gerektir. 3 Eylül 1924 de İngiltere, Nasturiler ve Azadi Örgütününde işbirliği sayesinde, militanlarının işbirliğine giderek, Beytüşşebap da İsyan başlatmışlardı. İngilizlerin yardımıyla sayıları 8000’i bulan Nasturi ve Kürt Azadi taraftarları bu isyana katılmış-lar ve isyan bastırılınca Irak ve İran’a kaçmışlardı.(12 Eylül 1924). 68 11- BAASÇILIK 1.Irkçı, militan/ anarşizm yanlısı Arap milliyetçiliğine dayanan ve Arap ülkelerinden Irak ve Suriye’yi etkisi altına alan, siyasi anlamda komünist devlet ve parti örgütlenme biçimi. Arap militan milliyetçiliği, Irakta 1968-2003; Suriye de ise 1963 yılından günümüze dek süren Arap Baas Sosyalist Partisinin görüşü olarak devam edegelmiştir. Irakta, körfez savaşı sonucu yakalanarak, idam edilen Saddam’ın ölümünden sonra son bulmasına rağmen, Suriye’de Hafız Esad’ın ölümünden sonra yerine geçen halefi ve oğlu (daha ılımlı olmasına rağmen) Beşir Esad, hâlâ aynı parti ve rejim ile iktidarına devam etmektedir. 2. Temelleri 1945 de Michel Eflak ve Selahattin el-Biter tarafından Şam da atılan, “Arap Diriliş Partisi”nin çalışmaları sonucu ortaya çıkan siyasî bir harekettir. Suriye ve Irakta etkili olmuştur.1958 den, Saddam Rejiminin yıkılmasına kadarki dönemde, Irak’ta iktidarda kalmıştır. Saddam’ın asılması ile fiilen bitmiştir. YENİ TÜRKİYE 82/2016 12- BLACKWATER K. Irakta görev yapan ABD orijinli özel güvenlik şirketi olup, paralı askerleri ile ABD ordusunun yerine çatışma-lara giren, lejyonerlik sisteminin şirketleşmiş hâli (Bknz. Taşeron Savaşçılar). 13- BARIŞIN TEHTİDİ “Charter of the U.N ‘s”. BM antlaşmasının 7 nci bölümü “Barışın tehdidi, bozulması ve saldırılara uğrama karşısında alınacak önlemler” i içermektedir. BM Güvenlik Konseyi, bu antlaşmanın VII nci Bölüm, 41 nci ve 42 nci maddelerini ve yetkilerini bugüne değin emperyalist devletlerin çıkarları doğrultusunda kullanmıştır (V. Timuroğlu:2007). 41 nci md.-’ye göre, dünyanın herhangi bir yerinde, uluslararası barışı tehdit eden bir durum olursa; “BM Güvenlik kurulu, taraflar arasında arabuluculuk yapar, barış için gerekli davranışların neler olduğu yolunda tavsiyeler verir, barış için çaba gösterir. ’’ der. Eğer önlemler yetersiz olarak algılanırsa 42 nci md. yetkileri yürürlüğe konulur. Bu yetki; hava, kara ve deniz gücü unsurlarının barışın tesisini sağlamak için kullanılması konusunu içerir. 46 ncı md. ise bu gücün nasıl kullanılacağı hakkındadır. BM Askeri Kurmay Kurulu devreye girer ve planlar yapılır. Onaylandıktan sonra harekete geçilir. İşte bu “ askeri kurmay” tamamen ABD’nin Genelkurmayının güdümünde-dir. En son aşamada 52 nci md. gereği, bölgesel anlaşmalar yokmuş gibi veya hiçe sayılarak Güvenlik Konseyi eylemde bulunur. Ekim 2007 deki PKK taşeronlarının muhtemelen paralı eski güvenlik (işlerini kaybeden) lejyonerleri kullanılarak yaptıkları eylemlerin (emekli askerlerin teröristleri eğitme amaçlı işlerde çalıştığı bilinmektedir), asıl amacı budur. Yani, Türkiye’yi zorlayarak, Kuzey Irak’a müdahale ettirip, ABD güdümünde BM den 41 nci ve 42 nci maddeleri yürürlüğe koymak. Tabiî ki bu meşrulaşma yolunu açacak ve bölgeye BM Barış gücü konuşlanacaktır. Gerisi malûm, sade-ce K. Irak değil, Türkiye’nin Güneydoğusuna da konuşlanan bu güç, Kürt Devletinin kurulmasını sağlayacaktır. Türkiye buradan PKK’yı değil, destekçisi Barzani’yi ve Irak hükümetini direk olarak sorumlu tutup muhatap almalı, olası askerî harekâtında bunlara uygulaması gerekmektedir. Bu uluslararası dilde “savaş” (casus belli) olacağından, bölgesel unsurlar da taşımayacaktır. ABD ve Kürtlerin istek-leri olmayacaktır. Oynanan oyu-nu iyi analiz etmek, çözümün kendisini getirecektir. Makalenin içeriğinde dergide yayımlanan bir harita dikkatleri çekmiştir. İlk defa Türkiye’nin müttefiki olan bir ülkede, silahlı kuvvetlerin resmi bir kanalından, Türkiye ‘nin hassas olduğu bir konuda üstelik Türkiye’nin menfaatleri ile çelişen ve hoşnut olmadığı bir harita yayımlanmıştı. İşte bu haritanın sınırları “kanlı sınırlar” dır. Gelecek (2020) 15 yıl içinde bu sınırlarda kan döküleceği de böylece şimdiden deklare edilmiş olmaktadır. Ülkemiz bu konuda gereğini yapmak için hiç vakit kaybetmemelidir. Ralph Peters; “nüfusları 27 ila 36 milyon arasında değiştiğini söylediği Kürtler için; bağımsız olmalı, özgür Kürdistan, Bulgaristan’dan, Japonya’ya uzanan coğrafyanın en batı yanlısı ülkesi olacaktır.’’der. Ayrıca “Ermenistan, Ağrı dağının da bulunduğu tarihi topraklarına yeniden kavuşmalıdır.’’ diyerek devamla “Mekke’ye de Vatikan formülü” önermektedir (Adıbelli, 2006). 15- BM 1559 SAYILI KARARI 2 Eylül 2004 de, Lübnanlı ve Lübnanlı olmayan milislerin (Hizbullah ve Filistinli mülteci kamplarındaki silahlı örgütlenmeler kastediliyor) silahlarını bırakmaları ve Suriye-Lübnan sınırını çizerek tam diplomatik ilişkilerin kurulması yönünde adım atılması için yapılan uygulama kararını içeren BM’ler kararıdır. 16- BM GÜVENLİK KONSEYİNİN 1737 SAYILI KARARI Bu karar gereğince AB Dışişleri Bakanlarının buluştuğu Genel İşler ve Dış İlişkiler Konseyinde nükleer faaliyetleri nedeniyle İran’a yaptırım öngören bir karar metni, BM Güvenlik Konseyi tara- fından çıkarılmıştır. (Şubat 2007 ) Bu karara göre, AB’nin tam uygulama kararını aldığı bazı önemli maddeler şunlardır; İran’ın yaptığı Nükleer zenginleştirme, yeniden işleme, ağır su reaktörleri, nükleer silah sevkiyatı, sistemlerin geliştirilmesi ve Ar-Ge faaliyetlerine katkıda bulunacak malzemelerin, teknolojilerin ve finansmanının İran’a sağlanmaması ve satılmasının yasaklanması istenmiştir. Bunlara ek olarak, bu faaliyetlere katkıda bulunan kişi ve kurumlarında mal varlığına el koyma ve seyahat kısıtlaması gibi ağır yaptırımlar kabul edilmişti. 17- BOP’UN KUTSAL KİTABI Üç dinin kitabı olarakta bilinir. Bu kitabın diğer adları ise; barış kitabı, gerçek Furkan(!) olup; tahrif edilmiş Kur’an ayetleri, İncil ve Tevrat’tan alıntıların olduğu, ABD’de Evangelistlerin 20 dilde bastırıp, daha çok İslam ülkelerinde dağıtımına hazırlandığı bir saptırma kitaptır. Bu kitapta Bush’un demokratikleşme projesiyle dünyayı Hristiyanlaştıracağı anlatılır. Yenidünya Düzeni olarak bilinen uydurma küresel dinin kutsal kitabı. ABD, Teksas eyaletinde Omega 2001 ve Wine Pres yayınevleri tarafından piyasaya sürülen kitap 366 sayfa ve 77 sureden oluşuyor. Bazı sureler şunlardır; Fatiha, sevgi, Mesih, barış, zina, cennet, İncil, peygamberler v.b dir. Besmeleleri ise “Bismi-l Eb el Kelimetu’r Ruh el ilahu’l Vahidu’l Uhed ’’ dir. Kitabın Arapçası6 web adreslerinden incelenebilir. 21.yy’ın kutsal kitabı olarak tanıtılan bu uydurma kitap, Kuveyt’te yayımlanan El Furkan ve Mısırda yayımlanan haftalık El Usbu gazetelerinde haber ve tanıtım olarak yayınlanmıştır. Yeni şeytan ayetleri olarak da anılan bu kitabın, şimdiden bazı Arap ülkelerinde misyonerler tarafından bedava olarak dağıtıldığı bilinmektedir. Bu çalışmalar “ılımlı İslam” ve “demokratik İslam” adı altında ABD’nin yaptığı Küresel medeniyetler çatışmasının bir eseridir (T. Karabulut:2005). Bunun ardından da Protestan İslam, Katolik İslam, Ortodoks İslam gelirse hiç şaşırmamak (6) www.alkalema.us/furqan ve www.arabic-chirtian. 69 YENİ TÜRKİYE 82/2016 14- BLOOD BORDERS ABD ordusundan emekli Ralph Peters, 2006 yılında Amerikan silahlı kuvvetler dergisinde yayımlanan makale-sinde “kanlı sınırlar’’ da “Demokrasinin yayılması ve terörizmin kökünü kurutmak için, Ortadoğu’nun sınırlarının yeniden belirlenmesi” konusunu ele almıştı. Bu tür yöntemler ABD’de sistematik olarak genelde 2 nci ve 3 ncü ağızdan, Amerikan çıkarları doğrultusunda ki taleplerin konumuna uygun olarak açıklanması şeklinde olmaktadır. lazım. Bir taraftan sözde “İslam Terörü” aldatmacasını pişirip sunarken, diğer taraftan da tahrif etmek istiyorlar. YENİ TÜRKİYE 82/2016 70 18- BOP ABD’nin Richard Myers komutasında geliştirdiği “Büyük Ortadoğu doktrini’’ dir. Bu proje sadece Ortadoğu ile ilgili değildir. Aynı zamanda Kuzey Afrika bölgeside dâhil edilerek, sonradan sınırları genişletilmiştir. Genişletilmiş Ortadoğu ve Afrika Doktrinine verilen kısa ad olarakta bilinir. 16 milyon 909 km² lik coğrafyada; Moritanya, Fas, Cezayir, Tunus, Libya, Kuveyt, Irak, Suriye, Lübnan, İran, Afganistan, Pakistan, İsrail, K. Kafkasya Türki Cumhuriyetleri ve Türkiye’yi içine alan (çoğu İslam ülkesi) ve toplam 23 ülkeden oluşan Petrol, Enerji ve doğal kaynakların bol olduğu coğrafî alanın kontrolüne dayalı, ABD/Batı küresel jeopolitik bölge hegemonyasına dayanan, bir doktrin/fikir, askerî hedef projesidir. Amaç ise sadece petrol olmayıp, aynı zamanda enerji ve doğal kaynaklar ile verimli tarım havzalarının/ ovalarının bulunduğu coğrafya’ya hâkim olmaktır. Minibaş’ın (2005) bir tespitine göre; “BOP başta enerji olmak üzere ülke kaynaklarının özelleştirmeyle ulus ötesi sermayeye devri, devretme-yeninkine de el konulduğu bir modeldir.’’ 19- ÇİFT ANAHTARLI KİLİT Teorisyen M. Kaynak’a ait olan bu ifade, Rusya’nın petrol konusundaki siyasetini tanımlamak için “Yeni Dünya Düzeni” adlı kitabında tanımlanmıştır. Kısaca ifadenin anlamı; hem doğal kaynakların çıktılarını hemde pazarın tek elde olmasını isteyen, Rus siyasetinin amacını açıklayan teknik bir terimdir. Doğal kaynakların, enerjinin ve bilginin çıktı ve pazarının tek elde olması. Mesela petrolün kontrolünün yenidünya düzeni adı altında, küresel sermayeyi temsil eden ABD’li şirketlerin elinde toplanması gibi. Ama OPEC’in olması bu konuyu zora sokmaktadır. Bu 3 unsur aynı zamanda bir ülkenin makro ve mikro politikalarında, ne derece kendi kontrolüne bağlı olduğunun da göstergesidir. Bu unsurlar milli güç unsurlarını oluştururlar. Çift anahtar tanımı, üretimin çıktısı ve pazarlanmasını kontrol eden eldeki anahtarları işaret eder. Kilit ise millî gücünüzdür yani, millî güç unsurlarınızın kontrolünün ne kadarının sizin elinizde olduğunu, bu anahtarlara kimin veya kimlerin sahip olduğuna bağlı olacaktır. Özelleştirme adı altında yapılmak istenen bu anahtarları (gücünüzü, kontrolünüzü) başkalarının kontrolüne mi vermek olmalıdır? Özellikle enerji ve haberleşme alanında yapılan özelleştirmeler yerli firmalara verilip, verilmemesi konusu “çift anahtarlı kilit” önermesi için çok önemlidir. 20- DE FACTO Doğal olma hâli, gönüllü ayrım durumu. Gerçekte, uygulamada ya da pratikte anlamına gelen, Latince bir deyiştir. Yasal bir durumu tartışırken (Bkz.) “de-jure”, konu hakkında kanun-ların “NE” söylediğini; “de-facto” ise gerçek hayatta uygulamanın “NASIL” olduğunu belirtir. Bu yasal olabilir veya olmayabilir. Bir anlamda “de-jure” olması gerekeni; “de-facto” ise fiili olarak olanı ifade eder. De-facto, ayrıca geçerli bir kanun ya da standardın olmadığı fakat genelleşmiş bir uygulamanın söz konusu olduğu herhangi bir durum içinde kullanılabilir7. 1. Bir şeyin de-facto var olması, onun meşruluğuyla ilgili bir tartışma henüz yapılmadığı veya meşruluğu henüz “Pozitif Hukuk’’ tarafından tanınmadığı (Reddedildiği) hâlde var olmasıdır. 2. Bir şeyin de-facto var olduğu söylendiğinde, sadece onun varlığının meşruiyetiyle ilgili sorular ortaya çıkmadan veya bu tür sorulara olumsuz cevap verilmiş hâlde var olması kastedilir. De-facto durumlar; İhtilaller, Nüfus, hükümet, ülke; bu üç unsur devleti oluşturan temel öğelerdir. Tanınmadığı hâlde bu üç unsuru oluşturmuş olan ve ilerde tanınması kabul edile-bilir konumda olan devletler; Mesela, Kuzey Irak Kürt Devleti gibi (7) Mesela ‘’ de facto evlilik ‘’ ; Kanunen evli olmayan fakat beraber yaşayan kimselerin durumu için kullanılabilir. 21- DENGESİZLİK YAYI (GÜÇ UNSURU) Potansiyel güvenlik sorunlarının, demografik artış nedeni ile sosyal, teknolojik ve malî dengesizliklerin sosyal adaletsizliklerin ve antidemokratik uygulamaların yaygın olduğu Kuzey Afrika’dan, (Ortadoğu’nun da içinde olduğu) Merkezi Asya’ya kadarki coğrafyayı/bölgeyi anlatan tanımlama (Targaç:2006). 22- DEVLET İNŞASI (ULUS İNŞA ETMEK) Hegomonik güç tarafından, hedef ülkelerin yeniden yapılandırılması. 1915 (I nci Dünya Savaşı) den günümüze; Nikaragua, Panama, Küba, Haiti, Kamboçya, G. Vietnam, Batı Almanya, Balkanlar (Eski Yugoslavya), Afganistan ve Irak’ta yapılan operasyonların ana nedeni. ABD ordusuna, senatonun onayı ile verilen yetki. Yakın zamanda, bu iş için Gen. David Petraeus ‘un bu görevi icra ettiği basında da yer almıştı8. Ayrıca bu konuda geniş bilgi için F. Fukuyama’nın aynı adlı kitabı kaynak olarak verilebilir. Kitapta İngilizlerin, Hindistan’ı ulus inşası sonucu oluşturdukları başarılı bir operasyonu olarak göstermektedir9. Bu doktrin’in temel argümanı/savunması, İç sorunlarla uğraşan ve başarısız olmuş, çökmüş devletlerin, yerel devlet kurumları ancak dış güçler tarafından yeniden inşa edilmesidir. 23- DIVIDE ET IMPERA Roma dönemi Sezar doktrinidir. Böl-Yönet, Ayır-Buyur (Timuroğlu:2007) anlamına gelir. Roma lideri Sezar, işgal edilen coğrafya halkları arasında kavimsel, inançsal ve ekonomik ayrımların olabileceğini görmüş ve yönetimin temelinde bu ayrılıkları ajite etme üzerine bir politika geliştirmişti. Doktrinin temeli “işgal edilen ülkenin [Irak gibi] insanları arasında var olan [Türk, Kürt, Şii, Sünni gibi] etnik, siyasî, dinî, kavmî v.b ayrılıkları, düşmanlığa dönüştürülürse yönetim kolaylaşacaktır’’ taktiği üzerine inşa edilmiştir. 24- DOMİNO ETKİSİ Ardıl tepkilere yol açan Global kriz dalgası. Uluslararası ekonomilerin iç içe geçmiş olması nedeniyle, herhangi bir uluslararası aktör ülkenin ekonomisindeki dalgalanmalar veya çöküşler, diğer ülke ekonomilerini de, domino taşlarının sıralı etkisi gibi etkileyeceği görüşüne dayanır. Ayrıca bu etkiler aktör ülkelerin yumuşak karnını, yani ekonomisini de belirlemiş olur. Financial Times gazetesi, Irak’taki olaylar ile ABD nin Vietnam savaşı arasındaki ilişkilere dayanarak, bölgede oluşabilecek argümanların “Domino etkisi” yaratacağına dikkat çekmiştir. Bu retorik, artarda dizilen taşlardan birinin devrilmesini sağlayarak, diğerlerinin de sırayla devrilmesine neden olan kinetik enerjinin salınımına denmektedir. Bilindiği gibi Vietnam’a yapılan askerî müdahale sonucu, ABD’nin yenilgisi, Hindi Çin’in de ve Uzakdoğu’daki diğer ülkelerde komünizm yönetiminin bir domino etkisi gibi yayılmasına ve savaşlara nenden olmuştu. Savaş Kamboçya ve Laos’a da yayılmış ve binlerce masum sivil katledilmişti. İngiliz orijinli F. Times gazetesi, ABD’nin Irak’a yaptığı müdahale sonucu meydana gelecek bir askeri mağlubiyet sonucu, savaşın Irak’a komşu bölge ülkelerine de yayılacağını öngörmektedir. Bu arada Türkiye’nin, K. Irak’a müdahale tezkeresinin de meclisten geçmesi (17 Ekim 2007), bu öngörüleri kuvvetlendirmektedir. ABD’ nin asıl telaşı savaşın yayılması ve bu işi eline yüzüne bulaştırmasıdır. Zaten şimdiden batağa girmiş durumda olan ABD, bölgeye istikrar yerine kargaşa getirmiştir. Bu nedenden dolayı açıkça söylemeseler de en büyük korkularının Türkiye’nin müdahalesi olmasıdır. Aslında şu an kozlar Türkiye lehinedir. Bu kozu Türkiye çok iyi kullanmalıdır. (8) Bkz. Newsweek (İng.), 28 Dec. 2009-Jan.4,2010,VolCLIV/CLV, No. 26/01,Page44,‘’Fareed Zakaria `nın David Petraeus ile röportajı’’ (9) http://www.kitaphaber.net/ulus-insasi-francis-fukuyama/ #ixzz0s Q9 TE tPZ 71 YENİ TÜRKİYE 82/2016 oluşumlar için, Herkes tarafından legal olmadığı hâlde kabul edilen durumlar, Olup bittiler, Yasal olmayan birliktelikler, Standartlar, Fiili durumlar, Limanda girişler de vize için kullanılır. 72 Öyle görülüyor ki Nancy Pelosi’nin Ermeni Yasa Tasarısında bu lehimize gelişen olaylar sonucunda blöf olmaktan çıkmış ve olayın vahameti anlaşılınca, hata yaptıklarını görmüşlerdir. Bu nedenden dolayı bu tasarımında (Kasım 2007 de oylanacak) geçmesi mümkün değildir. Gelişmelere bakılırsa ilk etapta Suriye ve İran bundan etkilenecek ilk ülkeler arasında görünüyor. Bunu gören Beşir Esat, Türkiye’yi destekleme kararını açıkladı (Ekim 2007 ): İran ise müdahaleye karşı olduğunu söyleyerek ikili oyununa devam etmektedir. Artık Türkiye bölgesel bir aktör olarak güç unsurudur. Bölgede saygı duyulacak bir ağabeydir. Aslında Dick Cheney “Irak ve Afganistan’ın düşmesi sonucunda, ABD’ nin yenilgisi hâlinde, Pakistan ve Suudi Arabistan’a kadar birçok ülke bundan nasibini alır.” sözleri, domino etkisinin kelebeğin kanatlarına bağlı olduğunu göstermektedir. Domino etkisi teorisi Türkiye’nin, bölgesel süper güç olma vizesidir ve Türkiye bunu çok iyi kullanmalıdır. YENİ TÜRKİYE 82/2016 25- EBU GUREYB HAPİSHANESİ Saddam rejimi döneminde, Bağdat’ta bulunan hapishanede, rejim muhaliflerinin tutulduğu, işkence edildiği ve sorgulandığı; sonrasında ise Saddam rejiminin, ABD tarafından yıkılmasından sonra bu kez de işgal kuvvetlerine karşı direnen, Iraklıların (değişen bir şey olmadı canı yanan hep Iraklılar oldu) insanlık dışı muamelelere tutulduğu ve işkence edildiği hapishanedir. 26- EHLİLEŞTİRME Stratejik öneme haiz, küresel bir gücün (petrol, su, doğal gaz gibi) kontrolünü, coğrafî ve politik unsurlarla, silahlı gücün de yardımlarıyla ele geçirerek rakiplerini dize getirmesi. Bu güç unsurları ile diğerlerine istediğini yaptırmak için üstünlük sağlayarak yola getirme yöntemi. ABD’ nin Basra ve Körfez petrol sahasını ele geçirerek AB, Rusya ve Çini etkilemesi ve gücü kontrol ederek iktidarını tanımalarını (iyiliksever hegemonyasını) sağlamak gibi amaçları vardır. ABD, bu ehlileştirme gücünü teröre borçludur. 27- EISENHOWER DOKTRİNİ Süveyş Kanalı Krizinin (1956) etkisiyle, Arap dünyasında SSCB kurtarıcı rol oynayarak bölgede etkinlik gösteren ana karakter olmasından sonara Ortadoğu’da, ABD çıkarlarının stratejik olarak önemini etkileyen bir durum ortaya çıkmış oldu. SSCB’nin nüfuzu, bölgede artmaya başlayınca, 5 Ocak 1957 de ABD, Eisenhower doktrinini uygulamaya başladı. Doktrinin kongreden, Arap ülkeleri istemesi hâlinde, bağımsızlıklarının korunması, ekonomik kalkınmalarının sağlanması ve komünist devletlerden gelecek tehditlere karşı, Amerikan ordusunun kullanılabilmesi için yetki istendi. Bu yetkiye dayanarak, günümüzde ABD’nin, Araplarla yaptığı anlaşma sonucu, Ortadoğu’ya fiilen yerleşmesinin önü açılmış oldu. Kongre onayından sonra, bu ülkelere 200 milyon dolarlık malî yardım yapıldı. Bağdat paktı üye ülkeleri, Ankara’da toplanarak bu doktrini onayladılar. Irakta Saddam rejimine, İran da Şah dönemine neden olan girişimler ve sonuçlarının bakiyesi, Araplara çok pahayla geldi sanırım. Bu doktrini ilk kabul eden ülke Lübnan olmuştur. Daha sonra Mısır, Suriye, Ürdün ve Suudi Arabistan’da bu doktrini kabul ettiler. Mısır hariç, şimdi bedelini ağır ödeyen diğer ülkelerin durumuna bakınca, Eisenhower doktrinin nelere mal olduğunu daha açık olarak görebiliriz. Öyle görünüyor ki Suriye bunun bedelini gelecekte en ağır ödeyen ülke olacaktır. Bunu daha sonra izleyen ülke ise Arabistan olacağa benziyor. İran ise en kârlı çıkacak ülke olacaktır. İran’a yapılacak her müdahale, İran’ın bölgede etkin bir ülke olması için gücüne güç katacaktır. Tüm Şiilerin tek çatı altında birleşmesini doğuracak ve bu politika sonucu ABD, bölgede giderek daha da kalıcı olacaktır. Bu doktrin ile sonuç olarak ABD, Türkiye’den, Pakistan’a kadar olan coğrafyada güvenli bir bölge oluşturmak istemiştir. SSCB’yi yeşil hat ile çember altına almak ve kontrol etmek de bir diğer amaçtır. Üç ana doktrin (Marshall, Truman ve Eisenhower) ile ABD, 1960’ lardan sonra 28- EL-CEZİRE Yarım ada, yaygın olarak anlamı ise “Arabistan” dır.1996’ da Katar’dan tüm dünyaya yayın yapan TV kuruluşunun adı. Usame bin Laden, tüm yarım adayı kaplayan devletleri; Suudi Arabistan, Yemen, Kuveyt, Umman, Bahreyn, Katar ve BAE’yi, kapsayan bu coğrafyaya, Hz. Muhammet’in yarımadası anlamında “Cezvat-ü Muhammet” demektedir. Bu deyim ile el-kaidenin ileri ki dönemlerde bu 7 (kız kardeşte denir) devletin tek çatı altında bir araya gelmesini ima ettiği düşünülebilir. 29- EL-FETİH Hareket-üt tahrir el-Filistiniyye. Filistin Kurtuluş Örgütü/hareketinin kısaltılmış şekli ile tersten okunuşundan (Arapça aslından) meydana gelen türetilmiş isimdir. Bu örgüt FKÖ’nün alt yapılanması olup, eylem tarzı açısından farklılıklar göstermektedir. 1987’de örgüt kurulmuştur. FKÖ’nün en etkin grubudur. Arp-İsrail savaşının en buhranlı döneminde, 1 Ocak 1964 de kuruldu. Örgütün Merkez Komitesi Başkanı Yaser Arafat (1987) idi. El-Fetih Ortadoğu’ya gerillalar ihraç eden Marksist bir örgüttür. Türkiye deki gerilla faaliyetlerinde en önde gelenler el-fetih’in gerilla kamplarında eğitim (ünlü bir gazetecide var) görmüşlerdir. PKK’nın da önde gelen birçok eski lider ve eleman kadroları bu kamplarda eğitim gören gruplardandır. Bu arada PKK, her ne kadar başlangıçta halkların bütünlüğü için mücadele eden Marksist devrimci bir örgütten eğitim almış olsa bile, adı Mao’cu Fraksiyon/hizip olarak çıkmıştır. Fakat aslında etnik kökene dayanan Faşist bir yapı sergiler. Çünkü komünizm ideolojisi asla etnik kökenler üzerine kurulu bir hareket değildir. Etnikler daha çok Nasyonalizm İdeolojisini temel alan Alman faşistleri olarak bilinirler. Bunlar etnik bir yapı oluşturmak istiyorlardı ve Yahudi ırkını hedef alıyorlardı. PKK ise aynı nedenlerle Türk halkını hedef alan bir eylem tarzı sergilemekle bunlarla benzer /ortak yapı sergilemektedirler. 30- EL KİAN Arapça da söylenmekten kaçınılan şey anlamında olup, (İsrail’in) onun mevcudiyetinden ve söz edildiğinden bahsederek, (İsrail hakkında) adı anılmadan kast edilen imalı/şifreli isim. Pratikte anlamını bilenler “el kian”‘dan İsrail’i anlar, bilmeyen anlamaz. Türkçe de “adı lazım değil “ gibi bir anlamı vardır. 31- ENTEGRE OLAMAMIŞ BOŞLUK Non-Integrating Gap. Karayipler, Afrika’nın büyük bir kısmı, Balkanlar, Orta Asya, Uzak Doğu, Güneybatı Asya ve Güneydoğu Asya ülkelerinin oluşturduğu küreselleşememiş devletler. Toplam popülasyon yaklaşık 2 milyardır. Barnett’e göre küresel terör bu bölgelerden kaynaklanmaktadır. Barnett’a göre bu ülkeler küreselleşememiş ülkelerdir. Karayipler, Afrika’nın çoğu bölgesi (BOP’a dâhil olan bölgeler) Balkanlar, Ortadoğu, Orta Asya, Uzak Doğu, Güneybatı Asya ve Güneydoğu Asya coğrafyasıdır. Şimdi bu boşluğun içini, BOP Pojesi ile doldurmak istiyorlar. Tabi ki terörü de kullanarak. BOP, terör ile manipüle edilen bir doktrindir. Türkiye nin çok dikkatli olması gerekmektedir. Çünkü Türkiye bu tanım içerisinde “sınır devletler” grubuna dâhildir. Terörün yayılma seyri bu devletler üzerinden yapılmaktadır. 73 32- FİLİSTİN DEMOKRATİK HALK KURTULUŞ CEPHESİ 1965 de, Nazif Havatme’nin kurduğu en sol uçtaki Marksist Leninist örgüt. Ayrıca Troçkist’in, 4 ncü Enternasyonal çizgideki sürekli devrimini de önerirler. Sovyetlerin ve Çinin de desteğini almışlardır. 33- FİLİSTİN HALK KURTULUŞ CEPHESİ George Habbaş’ın liderliğinde kurulan tedhişçi gerilla örgütüdür. George Habbaş, ABD de eğitim görmüş ve siyasî olarak Troçkist ve Mao eğilimli bir yol /politika takip etmiştir. 34- FOSFOR BOMBASI (AHTAPOT) İçerisinde 150-200 “grenad fosfor” kimyasalı bulunan patlayıcı. Yerden birkaç yüz metre yüksekte patlatıldıktan sonra 200 parçaya YENİ TÜRKİYE 82/2016 dünya dış politikasında çok etken /aktif rol oynamaktadır. ayrıldığından meydana gelen şekil yüzünden halk tarafından “ahtapot “ bomba adı verilmiştir. Yoğun bir sis/duman yaydıktan sonra, yanarak etrafa zarar vermektedir. İsrail tarafından geliştirilmiş olan bu bomba, ilk olarak 2006 yılında Lübnan’da kullanıldı, daha sonra ise Gazze şeridinde kullanılmıştır. Misket bombası kadar tehlikeli bir bombadır (Bkz. Pudra bombası). YENİ TÜRKİYE 82/2016 74 Fosfor bombası, daha çok gizlenmiş hedefleri açığa çıkarmak için kullanılmak amacıyla üretilmiş olmasına rağmen, İsrail ordusu bu bombayı Gazze (Ocak 2009) işgali sırasında, sivil halk üzerinde deneyerek kullanmıştır. Yakıcı ve yanıcı olan fosfor elementi hava ile temas hâlinde yanmaktadır. Temas hâlinde olan, canlı-cansız her şeyi yakacak tahrip gücüne sahiptir. İnsan derisine nüfuz etmesi hâlinde, yanarak deri içlerine kadar hasar verebilmekte, hatta göğüs gibi bölgelerden içerilere geçerek iç organları yakmaktadır. Nefes yoluyla geçmesi durumunda ise nefes borusu sistemi çökmekte ve kesin ölüm hâli oluşturmaktadır. Korunmak için, mümkün olan en uzak kapalı bir alana sığınmalı ve teması hâlinde hava ile irtibatı kesilmelidir. Soğutarak yanması engellenemediğinden, ilk yapılacak şey varsa köpüklü yangın söndürücü ile yoksa ıslak bir bez ile üzeri kapatılarak hava ile teması engellenmelidir. 35- GAZZE ŞERİDİ Arafat’ın vefatından sonra, ikiye ayrılan Filistinliler, Hamas ve El Fetih örgütleri olarak kendi içlerinde örgütlenmeye başladılar. Haziran 2007 de bu iki örgütün aralarında çok şiddetli savaş yaşanmıştı. Sonuç olarak Hamas Örgütü Gazze şeridine sığınarak orada kendi yönetimini kurmuş oldu. Bunda Filistin Başbakanı İsmail Haniye’nin rolü büyüktür. Birliği sağlayamayan Haniye, Hamas üzerindeki kontrolünü kaybetmişti. Hamas, Gazze’de ilk önce “El Aksa” (o zamanlar Hamas Sözcüsü Sami Ebu Zühri’dir) radyosunu kurarak bağımsızlığını ilan etmiş ve kendi yönetimini oluşturmuştur. Bunun üzerine Filistin Devlet Başkanı Mahmut Abbas, Hamas’ı darbe yapmakla suçlamış ve hükümeti feshetmiştir. Batı Şeria ve Gazze’de sıkıyönetim ilan etmiş, fakat alınan kararları bir türlü uygulatamamıştır. Hamas, Müslüman Kardeşler Örgütünün Filistin kolu olarak 1987 de kurulmuş bir örgüttür. Hareket El Mukavemet El İslamiye” yani, İslamî direniş örgütüdür. Daha çok, sosyal yardımlaşma ve İsrail direnişiyle kendini ispat etmiş ve halkın sevgisini de kazanmıştır. 2006 seçimlerine, mevcut Filistin yönetiminin yolsuzluk yaptığı gerekçesiyle itiraz eden Hamas, El Fetih’e karşı savaşmış ve Gazze’de üstünlüğü ele geçirmiştir. Filistin’in 72 bin kişilik Polis gücüne karşın, Hamas’ın Gazzede 3 bin kişilik silahlı gücü vardır. Hamas seçimle iş başına gelmiş ilk terör örgütüdür. ABD, AB ve İsrail’in terör örgütü listesinin en başlarında yer alır. Sivillerin öldürülmesinde de rol oynamış, fakat daha sonra yasal yollara başvurmaya (seçimlerden sonra) başlamıştır. Şu anda Türkiye yönetimi, Hamas’ı yasal bir örgüt olarak görmektedir. 36- GELENEKSEL INEGALITARIAN SİSTEM Bir sosyal sistemde, gelenekçilik yapısı içinde oligarşik ve eşitsizlik (inegalitarian) hâkimdir. Irak (körfez savaşından önce, Saddam döneminde), Suriye, Suudi Arabistan gibi yönetimler buna örnektirler. Az sayıda kişinin (Suudi ailesi, Baas partisi üyeleri gibi) refahı söz konusudur. Liderlik mücadelesi görülmez. Toplumsal/sosyal katılım mekanizmaları zayıf olup, ilişki düzeyi çok az seviyededir. Rejim değişikliği için çaba gösterilmez. Devletçilik yapısı zayıf olan halkların, kabile yönetimine örnektirler. Bu ülkeler gelenekçi yapıdadırlar. Eşitsizlik ve oligarşik yapıları devam eder. Az sayıda bireyin refahı ve ayrıcalığı söz konusudur. Bunlarda hükümet ve ordu çevresindeki kişiler ve bunlara yakın olanlardır. Liderlik mücadelesi yoktur. Yönetim daha çok babadan oğula geçen bir sistemdir. Toplumsal katılım görülmez ve hükümet dışı oluşumlar yoktur. Ekonomik ve sosyal refahın devamı sağlandığı sürece, rejimi zorlayacak bir tehlike ve çaba oluşmaz. 37- GERİLLA KAMPLARI Soğuk savaş döneminde Gerilla ve tedhişçilerin yetiştirilmesinde Sovyetler (Moskova) karmaşık bir taktik uygulamaktaydı. Ortadoğu’nun Arap gerillaları, ilkin Latin Amerika da (Küba’da) eğitildiler. Sonra Çekoslovakya’da, Ortadoğu’da ve daha sonra da Mısır-Suriye ve bir sürede Ürdün’de kurulan Gerilla kamlarında eğitildiler. Bu gerillaların hedefleri İsrail, İran, Türkiye ve Ürdün’dü. İran ve Türkiye için etnik ihtilalci motifli Kürtçülük hep ön planda tutulmuştur. Yani bugünkü PKK terörü, Türkiye’nin başına Soğuk Savaş döneminde örülen bir çoraptır. Yeni değildir.1960’ lardan sonra üzerinde çalışılan bir tezdir. Sovyetlerin, öğretimle maskeleyerek Afrika, Orta Doğu ve Güney-Kuzey Amerika’ya, Kanada’ya gerilla yetiştiren okulları Moskova da 17 Kasım 1960 da kurulan “Patrica Lumumba Dostluk Üniversitesidir” (Sayılgan:1960). Buradan mezun olan çok sayıda Türk vatandaşının da olduğu bilinmektedir. 38- GETTO (GHETTO) M.Ö 597’de Babil Kralı II nci Nabukodonosor, Yahudileri Kudüs’ten zorla Babil’e getirmesi sonucunda oluşan ve çağlar boyunca yeni bir oluşuma neden olan yerleşim tarzı zamanla tecrit edilmiş lokal yerlerde yaşamaya zorlanan Yahudiler, daha sonra 1526’da Venedik’te aynı kadere maruz kalarak, bu seferde “Onlar Meclisi”nin kararıyla, etrafı kapalı ve şehirden yüksek duvarlarla ayrılmış olan mahallelerde zorla yaşamaya maruz bırakılmışlardır. Getto, bu Yahudi Yerleşkesi’ne verilen addır. Eş anlamlı olarak Avrupa’da Juderia ve ghetto; İslam dünyasında ise “mellah” adını almıştır. ’Mellah” günümüzde “Mahalle” kelimesinin türediği kök kelimedir ve “tek tipleşme” olarak tanımlanmaktadır. Yakın geçmişe kadar, Avrupa devletlerinin birçoğunda orta çağdan 20 yy. ilk çeyreğine kadar uygulanan tecrit edilmiş Yahudi mahalleleri. İlk olarak bu kavram Venedik’te ortaya çıktı. Venedik şehrinin Baruthane mıntıkası, Yahudi yerleşim merkeziydi. Bu merkezin sokaklarının etrafı surlarla çevrilmişti. Günümüzde ise aynı muameleyi Yahudiler, Filistinli Müslümanlara mahallelerin etrafına kalın duvarlar çekerek uygulamaktadırlar. Ne tezat değimli? Bu surlarla çevrili gettolarda sadece giriş ve çıkış kapıları vardı. Gündüzleri çalışan Yahudiler geceleri tekrar bu gettolara dönmek zorundaydılar. ’Juden glocke” Yahudi çanları, geceleri dönüş vaktini bildirmek için çalınırdı. Günümüzde Getto uygulaması, Ambargo adı altında uygulanmaktadır. Yine bu uygulamayı şimdilerde Yahudiler kullanmaktadırlar. Hem de biraz farklı olarak, sadece tek kapıdan giriş çıkış yaptırarak. 75 39- GÜVENLİK ÇİTİ / DUVARI Batı Şeria ve Gazze topraklarını tecrit etmek, gettolaştırmak ve İsrail topraklarına geçişi engellemek için, İsrail Devleti tarafından 20032004 yıllarında sınırlara yerleştirilen yüksek, bombaya dayanıklı ve elektronik gözetleme sistemi ile sürekli taranan, beton bariyerlerdir. 40- HAÇLI SEFERLERİ Fransızca’da “Croix”(haç) kelimesinden gelir. XI nci ve XII nci yy. larda, Batılı fanatik Hristiyanlarca ve kilise tarafından organize edilen, kutsal yerleri Müslümanlardan geri almayı amaçlayan kitlesel terörist harekettir. Bu hareket, 8 nci yy.’dan 10 ncu yy.’a kadar otuz dört, 11 YENİ TÜRKİYE 82/2016 Hizmetlerde özel sektörün ağırlığı görülür. Sistem içerisinde terör açısından bir tehlike, refah düzeyi ile görülebilir. Bu sistemde terör örgütlerine kendilerine dokunmamaları için el altından yardım yapma eğilimindedirler. Fakat ülke bu konuda belirleyici bir politikaya sahip değildir. Ortadoğu ve Afrika’da rastlanan bir sistemdir. Petrol zengini ülkelerde ağırlığı vardır. Çıkarları için terör gruplarına yardım edebilirler. Komşuluk ilişkileri ve manevi değerlere bağlılık zayıftır. Atalardan kalma deforme olmuş gelenekleri sürdürme eğilimi nerede ise devlet politikaları olmuştur. Müslüman görünseler bile, İslam’ın reddettiği “atalar’’ (putlaştırılan) hegemonyasının etkisi altındadırlar. nci yy.’da ise yüz on yedi defa10 tekrarlanmış, şiddet ve anarşi uygulanarak, İslam topraklarında tarihin en şiddetli ve gaddar terörü estirilmiştir. Bu terör belasından kadın-çocuk ayırt etmeyenlerin şiddetinden hayvanlar, hatta kütüphanedeki kitaplar bile nasibini almışlardır. Tarihin bilinen ilk devletler arası terör örgütü “Haçlılar” dır. YENİ TÜRKİYE 82/2016 76 İlk dini içerikli/radikal köktenci bu terör harekâtı sonucunda milyonlarca insan dinlerine (Müslüman ve Yahudiler daha çok) bakılmaksızın öldürülmüş, kitaplar yakılmış, ibadet haneler yıkılmış, hastaneler tahrip edilmiştir. Haçlı seferleri deyimi ilk olarak 1577 de Kudüs’ün 1099 da işgali sonucu Müslüman ve Yahudi sakinlerinin Hristiyan teröristleri tarafından katledilmesini ifade etmek için kullanılmıştır. Bu açıdan bakınca Haçlı Seferleri, zamanda ilk belgeli/tescilli “Jenosit “ soykırım olarakta tarihe geçirilmelidir. Bu soykırımı destekler nitelikteki dua/ söylem, Papa III ncü (1198-1216) Innocentius’dan gelmektedir. Papa, Piskoposları takdis ederken bakınız neler diyor; “...bak, bugün seni ulusların ve kralların üstüne çıkardım. Görevden almak, yıkmak, baş eğdirmek, diz çöktürmek, devirmek, yapmak ve atamak için...’’11. 1786 da ise halk düşmanına karşı saldırgan hareketleri ifade etmek için kullanılmaya başlanmıştır. En son olarak 11 Eylül 2001 yılında ABD Başkanı G. W. Bush tarafından, El-Kaide terör örgütünün kanlı eylemine karşılık olarak, İslam dünyasına karşı ilan edilmiştir. Hatasını anlayan Başkan daha sonra çark etmiştir. 41- HAMAS Hareketü el-mukavemeh el-İslamiyyeh. İslam direniş hareketinin baş harfleri.1987 de Müslüman Kardeşlere bağlı olarak kurulan alt birimlerden biri/şubesidir. Aynı adla Cezayir’de ılımlı bir siyasi parti vardır. Hamas ve Filistinli cihat grupları, Sünni İslamcı gruplardır. Gazze ve Batı Şeria da örgütlenmişlerdir. Filistin İslami Cihadı 1979 da, Hamas ise 1988 de Filistin’de kurulmuştur. İzzettin el-Kasım Hamasın askeri kanadını oluşturur. Hamas, bölgede yaptığı sosyal çalışmalarla ve yardım faaliyetleri ile Filistinlilerin desteğini kazanmıştır. Operasyon sahaları İsrail, West-Bank ve Gazze bölgeleridir. 1000 den fazla örgüt üyesi vardır. Hamas, dini (Şia), milliyetçi ve ayrılıkçı çizgide olan bir örgüttür. Son eylemleri 26 Kasım 2006’dır. Finansal kaynakları İran ve diğer İslami kaynaklardan gelen yardımlar ve ticari Arap girişimler (tekstil, gıda, inşaat ve Sığır yetiştiriciliği) den elde edilir. Hizbullah ile de bağlantıları olduğu biliniyor. Hamas’ın Ruhani Lideri 1960’larda İslam kardeşliğini tesis eden, Şeyh Ahmet Yasin ‘dir. Yasin 1973 de İslam Merkezini kurdu. Bu kuruluş şemsiye gibi tüm Gazzede Filistinli Müslümanları tek çatı altında birleştirmeyi amaç edinmişti. 1980 den sonra, Yasin’in ideolojisi üzerinden, İsrail’e karşı radikal bir yapılaşmaya dönüşmeye başladı.1987’de ilk intifada patlak verince, bu İslam kardeşliğinin politik silahlı kanadı olan Hamas’ta böylece kurulmuş oldu. Hamas, akabinde resmî politikasını da açıkladı. Tüm İsrail ve Filistin bölgesinde, İslamî bir devlet kurmak amacıyla mücadeleye başladı. Bunun yolu “Cihat’’tır. Arafat’ın (PLO–Palestinian Authority) seküler yapısına karşı, Hamas İslamcı/dinci motifli bir örgüt olarak tanınmaya başlandı. İsrail ile politik görüşmelere şiddetle karşı çıkmaktadır. Eylem tarzı intihar bombacıları ve roket saldırıları şeklindedir. 581 eylemde 2.906 yaralı ve 603 ölüme neden olmuştur. Hedefleri, % 85 ile sivil halkın mal ve canları olmuş, % 4 ile de taşıma ve ulaşım da yara almıştır. Ocak 2006 da seçimlere girerek 132 sandalyenin 76’sını kazanarak şok yaratmıştır. Yeni şekli ile seçilmiş ve yasal bir parti pozisyonundadır. Hamas politikası gereği, İsrail’e karşı hâlâ sert tarzı/üslubu ile karşı durmaktadır. Aktif milislerini (Polis olarak) muhafaza etmektedir. 2006 sonbaharında el-Fetih ile çatışmaya başlamıştır. (10)‘’Deniz Ülke Arıboğan ‘’Uluslararası İlişkiler Düşüncesi’’ Bahçeşehir Ü.Yayınları,2007 Haziran. s.74 (Leo Huberman, age/’’Feodal toplumdan Yirmi birinci Yüzyıla ‘’ İstanbul, İletişim yayınları, 1995, s.29 ) (11)D. Ülke Arıboğan age.s.75 (Bertrand Russel ,’’Batı Felsefesi Tarihi; İlkçağ, Ortaçağ, Yeniçağ’’, İstanbul, Say Y.,1983.,s.425) 43- HRİSTİYAN ELÇİLİĞİ TARİKATI Evangelist seçkinlerin oluşturduğu “İsa için kampüslerde Haçlı seferi” adlı aşırı dinci/ fanatik bir örgütlenmedir. Özellikle ABD’ de Washington ve New York’ta ki Hristiyan yabancı diplomatlar, devlet adamları ile askerleri ve ataşeleri Evangelist çizgide bir araya getirmeyi amaçlar. Bu tarikat BM tarafından resmen tanınmaktadır. BM binalarına rahatlıkla girip çıkarlar. Türkiye de görevli General Peter Sutton ile gündeme gelmişti. Bu olay ABD’de din ile devlet işlerinin iç içe olduğunun bir kanatıdır. Çünkü 2004 yılında çekilen bir bağış kampanyası videosunda Peter Sutton dâhil, 7 ABD’li üst rütbeli subay üniformalı olarak görüntü verip bağış için kampanya yapmışlardı.13 44- HİZBULLAH 1982 yılında İsrail’in Lübnan’ı işgal etmesiyle, İran’daki İslamî devrime inanan Lübnanlı Şia din adamaları tarafından kurulan “Allah’ın Partisi/hizbi” adlı silahlı mücadele örgütüdür. Özellikle İsrail’e karşı yaptığı savaşla gündeme gelmiş olan bu örgüt, İsrail’in baş hedefi durumundadır. ’Allah’ın Partisi” anlamına gelen Hizbullah 1982’de kurulmuştur. Amacı ise, İsrail’in Güney Lübnan işgaline karşı direnmek ve savaşmak olan Hizbullah’ın, askeri ve sivil kanatları da vardır. Lideri , Şubat 1992 de öldürülen Şeyh Abbas El Musavi’nin halefi ve Partinin Genel Sekreteri olan Hasan Nasrallah’ dır. Yeniden yapılanma kampanyası ve Şii bölgesinin ekonomik olarak kalkınması çalışması yapan sivil kanadında şu faaliyetler de gözlenmektedir; Medya (El Manar uydu TV, El Nur radyosu ve Kubt-ut Allah adlı dergi) eğitim, sağlık ve siyaset. Siyasî olarak Lübnan Parlamentosunda 128 sandalyenin 23’ü Hizbullah’a aittir. Askeri kanadın faaliyetleri ise; El Mukavvama El İslami’ye ve Filistin İslamcı Hamas Örgütü ve Mazlumların Örgütü’nün de bulunduğu tanınmamış grupları desteklemekle suçlanmaktadırlar. El Muka- vama silahlı direniş kolu, 1990 da imzalanan Lübnan’daki yerli ve yabancı tüm milislerin silahsızlandırılması anlaşması olan “Taif Anlaşması’nı ihlal etmiştir. Dünya da üzerinde hâlâ terörist olup olmadıkları konusunda tartışmalar olan ender örgütlerden biridir. Terörist diyen ülkeler; ABD, İngiltere, Hollanda, Kanada, İsrail, Avustralya, Avrupa parlamentosu.14 Hemen her İslam ülkesinin kendi Hizbullah’ı vardır. Fakat literatürde asıl kabul edileni 1982 de kurulanıdır. İslami cihat ve direniş tarzı eylemleri ile dikkat çekmiştir. Operasyon merkezleri Lübnan’dır.1000 den fazla üyesi vardır. Ayrılıkçı, milliyetçi ve dinî çizgiyi takip eder. En son bilinen eylemleri 7 Nisan 2005’dir. Finansal kaynakları İran ve Suriye’dir. Dünya genelinde para operasyonları yaparlar. Anlamı “Allah’ın Partisi’’ dir. Farklı radikal Şia örgütleri tek çatı altında toplayan bir yapıya sahiptir. Felsefi olarak da İran’a bağlı olduğu bilinir. 1982 de Lübnan’ın Bekaa (PKK’lı gerillalarda burada eğitim görmüşlerdi) vadisinde Şii, İran desteği ile kurulmuştur. Eylem tarzları, İntihar bombacıları, adam kaçırma, suikast ve gerilla savaşı şeklindedir.179 eylemde 1535 yaralı ve 836 ölüme sebep olmuşlardır. Hedefleri, % 18 ile diplomatik, %17 askeri, % 11 ile deniz askerleri, % 6 havaalanları, % 6 medya, % 5 eğitim kurumlarıdır. Hizbullah’ın en popüler eylem tarzı intihar bombacılarını kullanmasıdır. Nisan 1983’de Beyrut’ta, ABD elçiliğine karşı düzenlenen intihar saldırısında, 58 ABD ve Lübnanlının ölümüne neden olmuşlardı. Ekim 1983’de Amerikan deniz askerlerinin barakalarına yapılan saldırılarda ise 241 ABD askeri ile 58 Fransız askeri ölmüştü. Hizbullah’ın Avrupa’da, Amerika’da, Doğu Asya’da ve diğer Ortadoğu ülkelerinde gizli hücre evlerinin olduğu ve yüksek profil (devlete ve orduya karşı) terörist eylem potansiyeline sahip (12)Sadece Müslümanlar değil aynı zamanda Hintli Sihler içinde dâhildir. Gerçi Kiliselerde rahibelerde Türban takmaktadırlar. Sanırım bu ayrımda daha çok ateistlerin etkisi vardır. (13)Milliyet gzt. 14.Ağustos.2007 (14)Global security, Reuters/Milliyet 77 YENİ TÜRKİYE 82/2016 42- HAVLUKAFA 1920’lerden günümüze ABD’de, türban takanlar12 için kullanılan aşağılayıcı terim. olduğu bilgisine ulaşılmıştır. 1985’de Arjantin’de, İsrail büyükelçiliğini, 1994’de Buenos Aires de Yahudi Kültür Merkezini, 1996’da Suudi Arabistan/Dhahran’da Khobar Towers Kompleksini bombalamışlardır. Dhahran’da 19 ABD vatandaşı ölmüş ve yüzlercesi yaralanmıştır. 12 Temmuz 2006’da Hizbullah, İsrail sınırında 2 askeri kaçırıp, 8 ini de öldürmüştü. İran’dan yıllık aldığı 100 milyon dolarlık yardım , 10 bin civarındaki gerillasına dağıtılmaktadır. Ayrıca, İran binlerce Katyuşka roketi de vermektedir. 34 gün boyunca bu roketlerle İsrail bombalanmıştır. Sonunda, 11 Ağustos 2006’ da İsrail ve Lübnan arasında ateşkes antlaşmasına gidilmiştir. Bu süreç içinde BM Barış Gücü Gözlemcileri, Hizbullah’ın silahsızlanmasını sağlayacaklardır. YENİ TÜRKİYE 82/2016 78 45- ICG Merkezi Brüksel’de olan Uluslararası kriz grubudur. Başkanı da Türkiye Uzmanı Hugh Pope’dir. Dünyadaki tüm uyuşmazlıklar ve kriz bölgelerinde etkin bir kuruluş olarak bilinir. Daha çok saha çalışması yapan, bağımsız bir stratejik araştırma grubudur.18 Ağustos 2007 tarihli Milliyet gazetesinde Sami Kohen, köşe yazısında ICG hakkında özetle şunlara dikkat çekmiştir; “… görevi, Uluslararası anlaşmazlıkları, objektif bir şekilde incelemek, yayınladığı raporlarla ve yaptığı temaslarla krizlerin çözümlenmesine katkıda bulunmaktadır.” Bu kuruluş Kıbrıs ve Kerkük raporlarını da hazırlamıştır. Bir diğer yayımladığı rapor ise “Türkiye ve Avrupa-Bundan sonraki yol’’15 adlı çalışmadır. Rapora göre, Hugh Pope’un deyişiyle Türkiye “Bölgesel Aktör” dür ve Avrupa’nın geleceği bakımından büyük bir öneme sahiptir. Rapor 40 sayfalık olup örgütün web sayfasında yayımlanmıştır16. Raporda dikkat çekici bölüm “Türkiye, antlaşma, tarih, kurumsal yükümlülük, güvenlik ve ideolojik vizyon itibariyle bir Avrupa ülkesidir.” ibaresidir. Ayrıca AB’ye tavsiyelerde bunarak şu 3 konuya dikkat çekmektedirler: 1- Türkiye’yi boş bırakmayın, 2- KKTC’yi destekleyin, teması arttırın, 3- ABD’ye ise şunu deklare ederek, “Kürtlerin bağımsızlık yanlısı hareketlerine karşı tavır alın.” der. Anlaşıldığı kadarıyla, H. Pope krizin davul seslerini önceden işitebiliyor ve AB ile ABD’yi de uyarmayı ihmal etmiyor. 46- IDF İsrail Savunma Kuvvetleri.1982’de FKÖ ile yaşanan Beyrut çatışması (3000 sivil Filistinlinin öldürüldüğü katliam için) ve IDF’nin Cenin Kampı Kuşatmasına dair İnsan hakları izleme teşkilatının raporunda ki işaret edilen dip nottaki web sayfasına bakınız.(17) 47- IRAK İSLAM ORDUSU El Ceyşül İslami Fil-Irak. 2004 Suudi destekli Vahabi’lerin finansörlüğünde kurulmuştur. Şiddete dayalı eylemlerle kendini göstermiştir. İlk eylemi, savaş karşıtı İtalyan gazeteci Enzo Baldoni’yi öldürmek olmuştur. El-Kaideye yakın durmaktadır. 48- IRGUN Lideri Raziel olan, Siyonist ve revizyonistlerin kurduğu terör örgütü. Asıl ismi; Irgun Levmi’dir. (1945) Filistinli sivillere karşı toplu katliamları ile tanınırlar. 49- İSLAM DİSKURU Milliyet (2007) Meral Tamer köşesinde çıkan “Asyalı Müslümanlardan, Batı’nın İslam diskuruna isyanı” köşe yazısında geçen bu kelimenin anlamı; “diskur” Söylev, nutuk yani İslam Söylevi’dir. Diskurun bir diğer anlamı ise argoda, nutuk verir gibi konuşmaktır. Kısaca yazının özeti “Medreselerden mezun Müslüman terörist yok ama en ünlü Amerikan üniversitelerinden mezun olanlar var’’dır. Davos kitapçığında oturum şöyle tanıtılmış: “Güneydoğu Asya’daki Müslüman ülkeler ‘Endonezya, Malezya ve Filipinler” radikal İslam’a sıfır tolerans gösterdikleri hâde küresel cihat hareketi Güneydoğu Asya’yı teröristlerin gösteri alanı hâline getiriyor. Ortadoğu’daki medreselerde eğitim görerek radikalleşen gençleri(15)Turkey and Europe: The Way Ahead, Europe Report N°184, 17 August 2007 (16)http://www.crisisgroup.org/home/index.cfm?id=5021&l=1 (17)www.hrw.org/press/2002/05/jenin0503-prin “Toplantıda yer alan ülke konuşmacıları: Filipinlerden Dışişleri Bakanı Alberto Romulo, Malezya’dan İslam’ın Kız Kardeşleri’nin Başkanı Enver Zayna, Amerika’daki El Ferah Mescidi’nin İmamı Faysal Abdül Rauf , Boston Ünv. den Uluslararası İlişkiler Merkezi Direktörü Hüseyin Hakkani vd. var. Batılı gazetecilerin bu kışkırtıcı sorularına cevap Enver Hanımdan gelir “bu medreselerle ilgili ön yargıdan bıktım artık. Medreseler den çıkan tek bir uluslararası terörist gösterebilir misiniz bana? Ama ben size ABD’nin en iyi üniversitelerinden mezun olmuş teröristleri sayabilirim. En ünlüsü de diplomalı Mühendis Usame bin Ladin. Eğer teröristleri ille de eğitim gördükleri kurumlarla ilişkilendirmek istiyorsanız, Amerikan üniversitelerindeki eğitim sistemini sorgulamanız gerek, medreselerinkini değil. Uluslararası teröristler Batılı değerlerle yetişmiyor, interneti mükemmel kullanıyorlar.’’ 50- İSLAMOFOBİ İslam korkusu. Gelişmelere bakınca, Batının makûl bir düşman görme/yaratma hezeyanı/ön savı gereği, yine İslam’ı kendi (Batı felsefesi, Yunan Ahlâkı ve Roma Hukukunu) ideolojilerini kabul ettirme çabası dâhilinde bir araç olarak kullananların ürettiği alegorik terim. Günümüzde politika ve güvenlikle ilgili olarak terminolojiye girmiştir. Aslında Batı, İslam’dan çok, İslam adına hareket ettiğini söyleyen radikal muhafazakâr gruplardan korkmaktadır. Bu terimin ortaya koyduğu kavram psikolojik bir etkiye sahiptir. Bu yönüyle hem batıyı, hem de bu grupları etkilemektedir. 51- İŞKENCE UÇAKLARI Bu uçaklar, ABD’nin terörle savaş adı altında her türlü yasa ve hukuk dışı uygulamayı, meşrulaştırma çabalarının sonucunda, yasaların geçerli olamayacağı metaforuyla hareket ederek, (uçuş sahası) atmosferi dahi çıkarı uğruna kullanma politikasının ürünü uçaklardır. Teknoloji el verdiğinde bu uygulamayı ve metodu, uzayda da yapacağının bir işareti olarak kabul edebiliriz. İngiltere’de “Mail on Sunday” gazetesi, 20 Haziran 2004 (Edinburgh Airport), 13 Kasım 2004 (Prestwick Airport) ve 16 Eylül 2005 (Glascow Airport) tarihlerinde, 3 CIA-ABD uçağının, İngiltere havaalanlarını kullandığını yazmıştı. Gazete haberinde; “Araştırmalarımız, CIA’nın kiraladığı uçakların, yetkililerin hiçbir müdahalesi olmaksızın İngiltere’ye indiğini gösteriyor.” demiştir. Bilindiği gibi CIA, terörist diye yakaladığı şüphelileri gizli sorgu ve işkence merkezlerine (17 adet olduğunu yazmıştık Bkz. İşkence merkezleri) naklederken, İngiltere ve Almanya’da ki askeri havaalanlarını rahatça kullanmıştır. İngiltere havaalanları bu amaçla 210 kez kullanılmıştır. Alman “Der Spiegel” dergisinde, Alman hava sahasında bu amaçla işletilen 437 uçağın olduğunu yazmıştı. Dergiye göre, CIA uçakları en fazla Frankfurt, Berlin, Ramstein olmak üzere 2002 yılında 137 ve 2003’de 246 kere, Alman hava sahasını ve hava limanlarını kullanmışı18. 06.07.2007’de Radikal gazetesi web sayfasında “Maskeli işkencecilerin ve usta pilotların” Gulfstream‘leri toplam 12 bin uçuş yaptı. Bu uçuşlar sırasında ve teslim noktaların da ‘tutsaklara’ korkunç işkenceler yapıldı’’ şeklinde haber yayınlayarak, Türk kamuoyunun dikkatlerini çekmişti.19 Aynı haberin devamında “N379P/ N8068v” kuyruk numaralı Gulfstream uçağının, 2002 ve 2005 tarihlerinde 8 kez İstanbul Atatürk ve Sabiha Gökçen, Diyarbakır, Antalya ve Adana İncirlik Askerî Havaalanına indiğini yazmıştı20. 52- JIHAD WATCH ABD, “Anti-terör bloğu”21 olarak bilinen grubun adıdır. İslam aleyhine çalışan grup, onu aşağılayan terimleri üretmekle ve video sunumları yapmakla (18)http://www.gazeten.com/cia/işkenceucakları (19)www.radikal.com.tr/ek_haber.php?ek=ktp&haberno=6541 (20)Aynı konuda bir de kitap vardır. Yazarı; Stephen Gry Çev. Zuhal Bilgin. Encore yayınları 2007, 367 sayfa) (21)www.jihadwatch.org 79 YENİ TÜRKİYE 82/2016 niz, siyasî liderler için sorun yaratmıyor mu? Gerek günlük hayatta gerekse siyasette İslam’ın etkisini arttırmasına nereye kadar izin verilecek? ünlüdür. İslami Faşizm, Şer Ekseni, Gizli Cihat gibi terimleri bu internet blog’u üretmiştir. Grubun sahibi /kurucusu Robert Spencer adında bir ABD lidir.” “0 Noktası” da inşa edilen caminin de gizli cihat sonucu yapıldığını iddia etmektedirler. ABD vatandaşlarını etkileyerek, tüm Müslümanları “terörist” miş gibi göstermektedirler. 53- KANDİL DAĞLARI Terör örgütü PKK’nın istihkâm ettiği, yerleştiği ve lojistik destek aldığı ve K. Irak’ta Talabani’nin kontrol bölgesinde olan dağlık yerleşke/mevkii. Kandil Dağına Türkiye’den, Hakkâri bakış yönünden bakıldığında sol tarafında İran, sağında ise Erbil görünmektedir. Kandil İran-Irak sınırı tarafından bölünmektedir. İran’da en yakın yerleşim Piranşehir’dir. Dağın İran tarafında PEJAK, Irak tarafında ise PKK teröristlerinin kampları vardır. YENİ TÜRKİYE 82/2016 80 Türkiye’den kuş uçuşu 89 km, karadan ise yaklaşık 100 km’dir. Dağ beşgen alanı 235 km’ye 317 km’dir. Toplamda 3377 km² alana sahiptir. Bu bölge Türkmenlerin yoğun yaşadığı Musul, Kerkük ve Erbil’in İran tarafında Azeri Türklerinin yaşadığı coğrafyanın tam ortasında bulunmaktadır. Olası harekât için bu Türkiye açısından bir avantajdır22. PKK’nın bölgede 6 kampı ve iki eğitim akademisi vardır. Mahsun Korkmaz akademisi ve Haki Kare İdeolojik Eğitim Akademisi ile bölgeye yakın diğer kampları ise; Metican, Sivi-zap, Berçala, Mezi Karyaderi Avaşin, Haysan ve Hakurk kamplarıdır. Kandil Dağında yaklaşık militan sayısı 5000 ila 8000 (bölgedekiler de dâhil) olduğu sanılmaktadır. Dağda SA-7 füzeleri ve 13 Uçak savar mevcuttur. Ayrıca 3000 Kaleşnikof, 10 bin el bombası, 242 roketatar bulunmaktadır. Buradaki özel silahlı güç 2005 yılında kurulan HPG (Halkın Savunma Gücü)’dir. İran sınırımızdaki 3 kamp ise; Zağanos, Jerma Betna ve Kareleş’dir.23 54- KARA HÂKİMİYETİ TEORİSİ İngiliz McKinder tarafından önerilmiş ilk jeopolitik teoridir(1918). Asya, Avrupa, Afrika (BOP olarak ABD tarafından belirlenmiş alana denk geliyor) bütününü, dünya adası olarak belirleyen kurmadır. Batıda Volga, doğuda Sibirya, güneyde Himalayalar, kuzeyde Buz denizi arasında kalan bölgeye de “Heart Land” (kalpgah) adı verilmiştir. Kinder “kim Doğu Avrupa’ya hükmederse Kalpgah’a hâkim olur. Heartland’a kim hükmederse, Dünya’ya hâkim olur. Dünya adasına hükmeden ise dünyaya hâkim olur.’’ demiştir. 55- KENAR KUŞAK TEORİSİ (18931943) ABD’li N. J. Spykman’in; Dünya adasının kalpgahının Merkez bölgesine ve bu bölgedeki (Ağırlıklı olarak Küçük Asya ve Orta Doğu bölgesi) kaynak ve imkânlara sahip olanın dünyaya hâkim olacağını belirten teorisidir. Bu Merkezdeki ülkeler ise; Doğu Avrupa (AB’nin neden bu ülkeleri hemen üye yaptığı anlaşılıyor), Türkiye, Irak, İran, Pakistan, Afganistan, Hindistan, Çin, Kore ve Doğu Sibirya’dır. 56- KİBUTİZM Filistin’deki Yahudi yerleşimcilerinin kurduğu, sosyalist ve anarşist ideallerden esinlenen, çalışmalarının ve ev içi düzenlemelerinin ortaklaşa paylaşıldığı, tarımsal yerleşimler/komünler felsefesine verilen ad. 57- KİRLİ BOMBA 1. (CBRS) Düşük frekanslı radyo dalgalarıyla uzaktan kumanda modüllü, gama radyasyonu veya radyasyonlu düşük modelli, fakat büyük çaplı etkiye sahip olan ve canlılar üzerinde ölümcül hasar ve hastalıklar bırakan, insanları sağlığından eden patlayıcılardır. Daha çok nükleer santral ve çalışmalardan oluşan radyasyonlu artık maddelerden yapılırlar. Küresel stratejik savaş taktikleri sonucunda, adı konmamış bir dünya savaşı yaşıyoruz. 3 ncü Dünya Savaşının, günümüz savaş araç ve gereçlerine bakılarak, tahminini yapacak olursak bu savaşın çok acımasız ve vahşi, şiddetli geçeceğini söyleyebiliriz. Çünkü bu savaş tüm enerji ve teknolojinin kullanımını, öncelikle yok etmek ve (22)www.youtupe.com Bkz. (23)www.turkfederasyon.com/haberdetay.php?haber|kod=24 Bkz. Savaşlar nasıl daha sınırlı olarak yapılabilir, kontrol edilebilir? Az fakat güçlü teknolojilerle daha vurucu silahlar yapılabilir mi? Savaş ve silah teorisyenleri ve strateji uzmanları, artık “kazanılabilir” nükleer darbelerin senaryolarını ve etkisi sınırlı “kullanılabilir” nükleer silahlar tasarlıyorlar. Nükleer silahlara ne kadar ihtiyaç olacak? Kitlesel imha silahları envanterine bakınca, NBC türü silahlar ilk sıralarda yer almaktadır. Bu silahların çok az miktarı bile binlerce canlının ölümüne neden olabilmektedir. Üstelik bunların üretilmesi ve depolanması çok az maliyetli ve az yer kaplamasından ve kolay stoklanmasından dolayı tercih edilmektedirler. Üstelik terör örgütlerinin eline geçmeleri ve üretilmeleri de an meselesidir. Bu savaş aparatları, süper devletlerin terörü olarak görülmektedir. Bu nedenle hesapları alt-üst eden en önemli unsur, şimdilik “nükleer terör” tehlikesinin olması ve teröristlerin nükleer silah depolarından çalınmış malzemelerle, Uranyum ya da Plütonyumla metropoller de yaşamı altüst edecek “kirli bombalar” yapmalarıdır24. 2. Öldürücü radyasyon yaymak için tasarlanan bomba. Bunun tespiti için “spektroskopik detektör” ler ve radyasyona duyarlı kameralar kullanılmaktadır. Daha çok havaalanlarında ve devlete ait “çok gizli” mahallerde kullanılır. Bazen bu detektörler yanılmaktadırlar. Bilindiği üzere “Muz” potasyum-40 içeren ve zararsız beta ışınımları yayan bir meyvedir. İşte bu detektörler bu ışınımları radyasyon sanmaktadır. Havaalanlarına giderken çantanızda muz bulundurmayınız. Yoksa başınız çok fena derde girer. 3. Radyoaktivite ile bezenmiş/işlenmiş materyaller içeren, nükleer olmayan fakat radyoaktif ışınımlar salan (gamma, beta, alfa ışınımları) konvansiyonel bir silahtır. Öldürmese bile sakat ve hastalıklı olarak bırakır. Canlılar üzerindeki olası etkileri daha çok, zehirleme ve kanser gibi kalıcı etkilerdir. İsrail tarafından kullanılan bu bombaların, teröristler tarafından da ele geçirilmesinden korkulmaktadır. Bu nedenle İran, Pakistan, Kore gibi ülkelerin atom bombası ve enerji santrallerine sahip olmaları istenmemektedir. Amaç ise, radikal ve fanatik dinî ve etnik terör örgütlerinin, bu materyalleri kolayca almalarına engel olmaktır. 58- KLEPTOKRATİK Hükümetin gücünü kullanarak, toplum kaynaklarının çalınmasına dayalı yönetim biçimidir.25 Toplumsal kaynaklar; petrol gelirlerinin adaletsiz olarak dağılımı ve kötüye kullanılması, muhafazakâr dinî sansürler, işçi haklarının istismarı, kadın haklarının reddedilmesi, eğitim ve sağlık hizmetlerinin en düşük seviyede olması v.b resmî sömürüye açık kaynaklardır. Bu kaynaklar hâkim zümre olan elitler, aristokratlar ve imtiyazlı aileler tarafından kontrol edilirler. Buna en güzel örnek İsrail-Filistin savaşının; Mısır, Suriye, Lübnan, Ürdün gibi otoriter devletlerin baskıcı rejimlerini pekiştirmesi olarak verilebilir. Çünkü Fred Halliday’e göre; “Arap rejimleri, İsrail’le olan ‘acil öncelikli’ çatışmayı, hükümetlerinin daha baskıcı ve antidemokratik yanlarına getirilen eleştirilerin yönünü saptırmak için bir kılıf olarak kullanma eğiliminde”26 olmalarıdır. İsrail-Filistin savaşının barış ile sonuçlanmamasının ana nedenlerinden biri de, Kleptokrasinin hâkimiyetinin devam ettirilmesi yönündeki eğilim olmasıdır. Filistinlilerin kanları, Arap otoriter rejimlerinin ana gıdası gibi olmuştur. Eğer bu çirkin savaş şu anda sona erse, bütün Arap rejimlerinde ciddi rejim değişiklikleri olacaktır. Bunu en güzel örneği, 2010 yılında vuku bulan “Mavi Marmara’’ olayıdır. Gazze’ye yardım amaçlı giden gemilere, İsrail askerlerinin kural dışı ve vahşi operasyonu sonucu 9 Türk vatandaşı öldürülmüştü. İsrail terörünü sadece Filistinliler ve Ürdünlüler kınamış, diğer güçlü Arap (24)Raşit Gürdilek. Bilim ve Teknik dergisi, Eylül 2006,sayı 466, s.2425 (25)Fred Halliday , ‘’ Ortadoğu hakkında 100 mit’’ İBÜ yayınları Çev. Can Cemgil, Kasım 2008 İstanbul. S.48 (26)Fred Halliday , ‘’ Ortadoğu hakkında 100 mit’’ İBÜ yayınları Çev. Can Cemgil, Kasım 2008 İstanbul. S.49 81 YENİ TÜRKİYE 82/2016 kalanının da süper güçler tarafından kontrol altına alınması demek olacaktır. ülkeleri kılını dahi kıpırdatmamışlardı. Mesela, Gazze ile Mısır arasındaki sınır neden açılmamaktadır? Mısır bunun cevabını nasıl verecektir? Neden Arap ülkeleri, Mısır Meselesi konusunda bir çözüm projesine sahip değiller? Arap milliyetçiliği, Filistin söz konusu olunca işlemiyor. Çünkü İsrail ile çatışma bu rejimlerin ekmeğine bal sürmektedir. Ortadoğu diplomasisinde, Türkiye adım atarken ayağına batan dikenleri tek başına ayıklamak zorunda kalacaktır. 59- KOLAJ DEVLETLER Kolaj, tanım olarak; herhangi bir yüzey üzerine, değişik malzemelerin yapıştırılması ile oluşturulan resim tekniğidir. Burada Kolaj Devletlerden kasıt, sınırları suni olarak çizilmiş olan uydu/ tampon devletler kastedilmektedir. İŞİD, PYD, Muhalifler gibi grupların ve hatta Kuzey Irak’ta ki Kürt bölgesinin sınırlarını buna misal gösterebiliriz. Ortadoğu’daki birçok devletin sınırları kolaj’dır. YENİ TÜRKİYE 82/2016 82 60- KONTROLLÜ ROL DEĞİŞİMİ ABD’nin stratejik hedefleri için önce ikna edip amaçları ve çıkarları için kullandığı Afganistan’daki Taliban’ın, sonradan ABD hedeflerinde olması ve yalnız kalması gibi, K. Irak’ta da Kürtler için aynı rol değişimiyle, karşı karşıya kalacağı konusundaki görüşü ifade eden kavramsal bir deyimdir. Sırf bu nedenden dolayı Türkiye’de ki teröre bir şekilde bulaşan Kürt kardeşlerimizin iyi düşünmesi gerekmektedir. Roller değişirse kaybedenin kim olacağı konusunda hesaplar iyi yapılmalıdır. ABD, birkaç yıldır bu bölgede, bizler ise binlerce yıldır. Aslında bu kontrollü rol değişimini provokatörler “parçala böl ve sonra yut” politikaları gereği sinsice uygulamaktadırlar. Küresel çıkarların, hegomonik güç uygulamasında kendi çıkarları için kullandığı insan, grup, örgüt vs. nin, bir süre sonra işlevini tamamlayınca, ıskartaya ayırması. Afganistan’da buna örnek olarak Taliban ve El-kaide verilebilir. Bugün dünya bu dışlanmışlığın küresel boyutlardaki serencamını izliyor. Bu küresel gücün unuttuğu şey ise yetiştirdiği, beslediği canavarların bir gün kendisini de hedef alacağıdır (Nitekim almıştır da, 11 Eylül, El-Kaide). Aynı senaryoyu Irak Kürtlerini kullanarak yapanlar, yarın ıskartaya ayırdıklarında bu piyon olarak kullandıkları Kürtler, acaba ne yapacaklar? Bu aşiret reisleri kendi halklarına ve bölgedeki Müslüman kardeş halklara ne cevap vereceklerdir? Kendilerini, ABD’nin senaryosundaki piyon rol’üne kaptırmamalarını dileriz. 61- KÜRT KÖRFEZ İran, Irak, S. Arabistan ve diğer Arap emirlikleriyle çevrilmiş coğrafî deniz sahası. Kürt yazar Hazbir Teimourian “Kürt Körfezi” adını vermektedir. Asıl adı “Basra Körfezi” olarak bilinir. Kürt Körfezi tezinin ileri sürülmesi, körfez ülkelerindeki inşaat, yol, kanalizasyon v.b gibi işlerin, Kürt müteahhitleri tarafından yapıldığının ima edilmesi içindir. 62- LAVENT HAVZASI Doğu Akdeniz’de coğrafî bir alan. Bu alandaki ülkeleri de tanımlayan ad. Türkiye, Suriye, Kıbrıs, Lübnan, Ürdün ve İsrail devletlerinin kesiştiği bir havzadır. Türkiye açısından önemli bir jeopolitik alandır. Terörün yoğun yaşandığı Ortadoğu’nun da bir bölgesine denk gelen bu coğrafyada Türkiye’nin kalıcı menfaatleri vardır. 63- LO TİR’TSACH Öldürmeyeceksin, katletmeyeceksin anlamına gelen bu deyim, hem Tevrat’ta geçen hem de Hz. Musa ya vahyedilen “10 Emir” de yazılı olarak yer alan İbrani’ce bir ilahi emirdir. Başbakan Erdoğan’ın 16 Ocak 2009 da İsrail’e yaptığı “Gazze’deki saldırıları durdurma ve ateşkes çağrısında dile getirdiği bu deyim, dini anlamı ve içeriği tüm vahye dayalı ilahi dinleri de kapsayan evrensel bir çağrıdır. Buna rağmen İsrail, Filistinlilere yaptığı saldırıları “devlet/ askeri terörü”‘ne dönüştürerek uygulamaya devam etmiştir. İşte bu kelime İsrail’in Askeri Terörüne sembol olarak tarihe geçmiş ve terör destekli “jenosit”‘in bir vesikası olmuştur. 64- MASK Genelkurmaya bağlı “Askeri Strateji Komisyonu’’ 2001 Şubat Anayasa si (Şah Rıza Pehlevi’nin önünü açan darbe) ile bu ülke, ABD için üs konumuna gelmişti zaten. ABD, Ortadoğu’da Fransa ve İngiltere’nin etkilerini ortadan kaldırıp, bölgede Türkiye, İran, S. Arabistan gibi yeni (balondan -ki sonra patlatacaktır-) müttefikler oluşturdular. Öyleki, bu ülkelerde daha sonra, Amerika’ya bağlı yerel polis28 güçleri bile oluşturulmuştur.1990’ larda oluşturulan, Çekiç güç de bunun sonucudur. Şimdi manzaraya bir kez daha bakalım; İran’a Ambargo kararı alındı ve her an bir askeri müdahale söz konusudur; S. Arabistan, işgal altındadır; Türkiye ise PKK terör illeti ve K. Irak da kırmızıçizgilerinin altüst olması, çuval hadisesi ve sözde Kuzey Irakta oluşturulan Kürt Devletinin tehditleri ile karşı karşıyadır. Daha sonra İran’daki Molla İhtilaliyle yapılan rejim değişikliği (Fransa’nın mahareti ile) 1990’lardan sonra, ABD için bir diğer stratejik tehdit unsuru olmuştur. Dikkat edilirse unsurlar çoğaldıkça ABD daha kalıcı hâle gelmektedir. Ve yenidünya düzeninin başlangıç temellerinin atılması da bu döneme denk gelmektedir. 65- MRAP Mine Resistant Ambush Protected Vehicles. Pusuya ve mayına dayanıklı araç, terörle mücadele konusunda ABD tarafından Irak’ta kullanılmaktadır. İlk tasarımları Hummer olan Humvec’lerdir. Şimdi teknolojik olarak daha gelişmişi olan, MRAP araçları imal edilmektedir. Hâlen Ortadoğu’da ki ABD operasyonlarında kullanıldığı düşünülen 18 bin Humvec araç ve 1100 adet de MRAP vardır. Şimdilerde deniz piyadelerine 3700 adet, kara piyadelerine ise 2500 adet MRAP aracı alınmıştır. Humvec’leri ABD li “AM General” adlı firma üretmektedir. Sivil satışlarını ise G.M adlı şirket yapmaktadır. MRAP’ların fiyatı 1 milyon dolardır. 67- NORVEÇ BALIKÇI BARINAĞI Fikir babası Politik Psikolojinin kurucusu Kıbrıs Türk’ü ünlü Psktr. Vamık Volkan’dır (Bknz. V. Volkan). Filistin-İsrail temsilcilerinin gizli görüşmelerinin yürütüldüğü ve Norveç kıyılarında bir yerde bulunan, adını da buradan alan barınağın, diplomatik uzlaşım tarzı olarak kabulüne verilen ad. Bu görüşmeler medya ve kamuoyundan gizli olarak 3 yıl sürmüştür. Buna diplomasinin “Kozmik Sırrı” da denilmiştir. 66- NIKSON DOKTRİNİ Üç ana doktrin (1960’lar) modelinden sonra bir diğer etkin küresel doktrinde (1970 ve sonrası) Nixson doktrinidir. Bu doktrin ile ABD hegemonyasını sağlamlaştırmak için, İran ve S. Arabistan’a dayanan bir politika oluşturmuşlardı. Esasen 1953’deki İran Darbe- 68- NCTC “National Conterterrorism Center”. Bu kısaltmanın manası, Uluslararası Karşı Terörizm Merkezidir. Bu merkez tüm dünyadaki terör olaylarını takip eder ve yıllık raporlar hazırlar. Web sitesinde güncel terör haritası vardır. Coğrafi ve demografik olarak eylemlerin tespiti ve analizi için veriler bulunduğu gibi analizlerde vardır. Eylemelerin yerleri, ölü ve yaralıların yoğunluğu, sivil ve (27)Bulut:2006 Bahçeşehir T.O. derslerinden (28)MP-military Police ( USA ) 83 YENİ TÜRKİYE 82/2016 krizini, finansal manipülasyon ile oluşturulan, finansal terörü ve ABD modelinin (1997 den sonraki) çökme sürecini ilk fark eden birimdir. Bill Clinton, bu dönemde yeni bir yüzyıl için “Güvenlik Alanları’’ doktrini oluşturdu. 200 milyon varillik Hazar/Türkmenistan petrolleri için, ABD yönetiminin aday olduğunu açıklamıştı. Açıklama ve Anayasa krizinden sonra, ABD’nin PKK’ya yardımları arttı. Birçok kaza(!) (CASA uçaklarının düşmesi, Türk gemilerinin yanlışlıkla vurulması gibi) olaylar oldu. Bu kazalar, GEN-KUR’un politikalarını ve stratejilerini değiştirmesinden sonra olan olaylardı. Ve ABD raporlarında Türkiye bölgede istikrarı bozuyor gibi açıklamalar yapılmaya başlanmıştı. (Alb. Hitckok ABD Hv. Harp okul komutanının raporu ve web sitelerindeki haritalar.) Bu dönemde (99-01) 57 nci Hükümet (CHP-MHP) iktidardaydı. Borsa endeksi ise 0.60 cent idi. ABD ile yakınlaşmalar başlıyor ve Stand-By anlaşmaları yapılıyor. Tarihler veriliyor, ardından 6 ay sonra borsa endeksi 3.10 cent oluyordu (2000 yılı 17 Ocak).27 askeri hedefler gibi konular haritada belirlenmektedir. NCTC’nin 2006 raporu kısaca şu şekildedir (Report of Terrorist Incidents )29; - Özellikle artışlara bakılınca, bölgesel olarak bunların Yakın Doğu ve Güney Asya da oldukları görülmüştür. - Bu bölgelerdeki çok yoğun 300 terörist saldırısının % 90’ın da en az 10 ve daha fazla ölümlü sonuçlar görülür. Saldırıların 5’i (Yüksek yoğunluklu terör saldırısının), Avrupa–Avrupa Asya (Euro Asya) [Türkiye ayağı] , Doğu Asya–Pasifik ve Batı küresinde olduğu tespit edilmiştir. - Tüm dünyada 14.000 eylemin, 6600 ‘ü (% 45), Irak’ta meydana gelmiştir. Bu saldırıların sonucunda 13.000 kişi hayatını yitirmiştir.(% 65) 84 - Sub-Sahara bölgesinde, Sudan ve Nijerya’da ki şiddete dayalı saldırılar için; 2005’de 256 iken, 2006’ da % 65 artışla 422 eylem rapor edilmiştir. - 2005’e göre, 2006’ da Avrupa ve Euro Asya’da % 15, Güney Asya’ da % 10 ve Batı Avrupa da %5 azalma vardır. Batı Avrupa da çok yoğun bir saldırı olmamıştır. Güneydoğu Asya’da, Filipinler’de kayıtlara geçen sadece bir yoğun saldırı olmuştur. - Endonezya’ da ise hiç çok yoğun bir terör saldırısı olmamış ve ayrıca % 95 oranında da daha az terör kurbanına rastlanmıştır. - Afganistan’ da 500 den 750’ye (% 50) lik bir artışla terör saldırısı rapor edilmiştir. YENİ TÜRKİYE 82/2016 - Irak’ta 2005 den 2006’ya ,%54’lik terörist saldırı artışı olmuştur. İnsan kaçırma olayların da %300’lik artış vardır. Bu oran Nepal de 22.000 dir (%50 artışla). - 9000 Terörist saldırı hakkında, bu saldırıyı yapanların kimler olduğu bilinmediğinden, yeterli bilgi edinilememiştir. Bu en son veri şunu göstermektedir; %66,3 oranında terör bahane edilerek bazı çıkar gruplarının, “kimlerin eylem yaptıkları gerçeğini...’’ yansıtabilirler. Bu çok yüksek bir rakamdır. %37,5 oranında gerçek terör saldırısı ile karşı karşıya olduğumuz doğru ise, terörden değil, terör davranışı göstererek bunu kışkırtan/ajite edenlerden daha çok korkmak gerekecektir. - Irakta yaklaşık 300 adet direniş yapan etnik/ulusaltı grup (subnational group) vardır. Bunların çoğu El-Kaide ile bağlantılı olarak çalışmaktadır [olduğu sanılmaktadır]. Bu grupların içerisindeki Sünni(?) teröristler daha ağır sonuçlar veren yoğun ve etkili eylemler yapmaktadırlar.30 Bu grupların çoğu ülke dışından gelenlerden oluşmaktadır. - 2006’ da terörist saldırılarda daha çok konvansiyonel savaş metotları kullanılmıştır. Bu metot ile bombalama ve ufak ateşli silahlarla yapılan eylemler kastedilmektedir. Bombalama da %30 artış, ölümlü olaylarda %39 ve yaralı olaylarda ise % 45 artış gözlemlenmiştir. - Canlı bomba olaylarında ise % 12’lik bir düşüş görülür.31 - 2006’ da terör kurbanlarından 58.000 kişinin % 70’i, ölü ve yaralı olarak sivillerden oluşmaktadır. - Kurbanların demografik dağılımı ise, hükümete bağlı resmî liderler, polis, elçilik personeli, paramiliterler ve özel koruma-güvenlik olarak verilir; artış oranı ise 2005’ de 9.500 ilen bu sayı 2006’ da 11.200 olmuştur. - 2006’ da % 80 artışla 1.800 çocuk teröre kurban gitmiştir. - 19.500 sivil yapı, okul ve işyeri de terör saldırılarından payını almıştır32. (29)http://www.nctc.gov/ ,Bu raporda rakamsal yükselmelerde ‘’ rise (rose) ‘’, % delik yükselmelerde ise ‘’Increase‘’ kelimesi kullanılmıştır. (30)Çok önemli bir konudur. Açıklamadan geçmemek gerekir. İşgal altındaki bir ülkenin bağımsızlık savaşı veren unsurlarına terörist diyebilmek için ‘’ El Kaide masalı‘’ uydurulmaktadır.300 direniş gurubunun çoğu kabilelerden oluşmaktadır. İçlerinde terör örgütleri ile bağlantılı olanların olması muhtemeldir. Yakın tarihimizde, aynı manzara Bosna-Sırp bağımsızlık savaşında görülmüştür. ABD, Irak’ı işgal etmiştir, bu gerçeği değiştirmek çabası adına, mücadele eden insanlara terörist demek ne kadar doğrudur? Sorgulanmalıdır... (31)Düşüş daha çok bombalı araçlarla yapılan intihar saldırılarında görülür. (32)Kaynak : www.nctc.gov 70- OPEN ROAD NATO Yüksek Komutanlığının her yıl geleneksel olarak düzenlediği bir toplantının adıdır. 25-27 Ekim 1999’daki toplantı Türkiye’yi çok yakından ilgilendirmektedir. Bu yıl ki konusu “Asimetrik Meydan Okumalar” olan toplantı da ilk defa olarak, bir müttefik (ABD’ li) komutan, yine NATO üyesi olan Türkiye’nin de içinde bulunduğu coğrafyanın sınırlarının değiştirilmesini teklif etmesi oldukça ilginç gelmiştir. Bu teklifi yapan komutanın adı ve rütbesi, Albay Relph Peter’dir. Komutan teklifle yetinmemiş bir de harita sunuştur. Sunduğu harita NATO Merkez (Bürüksel Shape) Karargâhında mevcuttur. Albay (Col.) Peters sunuş konuşmasında; “Dünyaya yasa otoritesini yerleştirmek, barış ve huzura kavuşturmak için tek çözüm yolu vardır. Bazı kötü sınırları değiştirmek, özellikle Ortadoğu’yu...” demiştir. Zaten sunduğu haritada, Türkiye’nin de mevcut sınırları değiştirilmiş, Ermenistan ve Kürdistan sınırları içerisine, Türkiye’nin Doğu ve Güneydoğusunu da katmıştır. Bu görüşü Almanların düşünce kuruluşu olan, “Bertesman Vakfı“ da desteklemiştir. Bu Vakıf “Kronberg Tartışmaları” adı altında geleneksel toplantılar düzenlemektedir. Bu toplantılardan 2002 ve 2003 de yapılanlarında, ABD’li Albay Peters’ın harita teklifi ele alınmış ve Ortadoğu’da ki sınırların değiştirilmesi konusu geniş bir katılımla desteklenmiştir (Sabah Gzt. Erdal Şafak). 71- ORTADOĞU BİRLEŞİK DEVLETLERİ Bush Doktrini ve yenidünya düzeninde zikrettiğimiz devletlerin tasfiye edileceği ve İsrail boyutunda küçük eyaletlere ayrılacağı komplo teorisi olmaktan öte bir gerçektir.33 Bu suretle Brzezinski’nin dediği, Ortadoğu’da Balkanizasyon süreci gerçekleştirilecektir. Böylece ABD benzeri bir Or- tadoğu Birleşik Devletleri 40-50 eyaletten teşekkül edecektir. Rusya ve Çin cihetiyle, ortaya çıkan devletçikler açısından stratejik satranç devam edecektir. Avcı’nın, çarpıcı bir diğer tespiti ise Büyük Ortadoğu Projesi (genişletilmiş Ortadoğu ve Kuzey Afrika projesi) nin, Planlanan Yenidünya düzeni (novus ordo seclorum) kriptolarının içeriğine sahip olduğudur. Burada ise mihver olarak en önemli aktörün, Ortadoğu olduğuna işaret ediyor. Bilindiği gibi ABD Senatosunda 23’e karşı 75 oyla Irak’ın üçe bölünmesi onaylanmıştı (Kürt, Şii ve Sünni devletçikleri olarak). “Tüm bu gayretler istikametinde ordo ab chao (kaos ‘dan düzene) politikası tatbikatıyla bölge kaosa sürüklenecek’’ tespiti ise makalenin bir diğer şifresidir. Bunu Yugoslavya’nın 6 parçaya bölünmesi gibi, Türkiye’nin 7 parçaya bölünmesi süreci izleyecektir. ABD Dışişleri Bakanı Condolezza Rice,34 “Fas’tan Basra ya kadar Ortadoğu’da bulunan 22 devletin rejiminin, sınır ve haritalarının değiştirileceğini, Türkiye’nin de bunun içinde yer aldığını” vurgulamıştı. 85 72- ORTADOĞU Bu kelimeyi35 ilk kullanan (1902) Amerikalı deniz strateji uzmanı ve teorisyeni A. Thager Mahan’dır. İngilizler ise 20 nci yy’in başlarında kullanır oldular. Ortadoğu; Mısır, Türkiye, Suriye, Irak, İran ve Afganistan coğrafyalarını içine alacak şekilde, tüm Arap yarımadasını kapsayan coğrafyaya verilen tanımdır. ABD ise “yakın doğu” kavramını geliştirerek, İsrail ve komşu ülkelerini de kasteder. Diğer bir tanımda, Akdeniz–Hindistan havzasının, ayrıldığı topografik bölgenin siyasi kabul görmüş adıdır. 73- ORYANTALİZM Filistin asıllı İngiliz Prof. Edward Said’in aynı adlı kitabı. Doğu bilimi, müsteşriklik de denir. Oryantalizmle ilgilenenlere de müsteşrik denir. (33)‘’Gerçek hayat ‘’ dergisi 5 Ekim 2007 de Gültekin Avcı makalesinden. (34)Condolezza Rice `ın 7.8.2003 de Washington Post gazetesin de ‘’Transforming The Middle East-Ortadoğu’nun dönüştürülmesi‘’ adlı makalesinde. (35)National Review `da” The Persian Gulf and International Relations “ adlı makalesinde. YENİ TÜRKİYE 82/2016 69- NÜFUZ MERKEZLERİ Stratejik yerlerin kontrolünü ele geçirmek için sivil yerleşimcilere açık hâle getirilerek, o bölgede etkisini arttırma taktiğine verilen ad. İsrail bu yöntemi Batı Şeria’da ki Ariel, Gush, Etzion ve Meale Adumın gibi yerlerde uygulamıştır. 74- PETRO-POLİTİK Küresel öneme sahip petrolün, 1916’da Lawrence’ın İngiliz çıkarları doğrultusunda bölge petrollerinin güvence altında olmasını sağlamak için, Osmanlı aleyhine Arapları kışkırtmasıyla başlayan süreç. Pearl Harbor baskınından sonrada, ABD çıkarları için, 1953 yılında İran petrollerinin millileştirilmesi üzerine, Musaddık’a karşı yapılan darbenin ardından, 1973’de, 6 gün savaşında OPEC ülkelerinin, İsrail’i destekleyen ülkelere, petrol ambargosu uygulamasına başlaması ile ortaya çıkan, diplomasi alanında petrolün siyaset ve baskı aracı olarak kullanılması yöntemine denir. ABD 1973’ten sonra günümüzün de politikalarını etkileyen ve ambargo sorumlusu olarak gördüğü S. Arabistan, Kuveyt ve Abu Dabi’nin petrol sahaları için plan hazırlamış ve bunu kademe kademe uygulamaktadır. YENİ TÜRKİYE 82/2016 86 75- PHILADELPHIA KORİDORU Gazze şeridinin Mısır ile sınırı boyunca “border line” uzanan, İsrail kontrolündeki sınır hattı toprakları. Gazze’nin, Mısır ile tek irtibatı olup bu irtibatın kesilmesi açısından stratejik bir sınır alanıdır. Mayın yerine, askerle koruma yöntemi uygulanan askeri sahadır. 76- PROXI SAVAŞ Sponsor devletlerin idare ettiği daha alt seviyedeki savaş. 11945-1990 soğuk savaş (II nci dünya savaşı ve sonrası) döneminde 2 kutuplu dünyada uygulanan savaş yöntemi. Burada parti, cephe ve ordu üçlemesi vardır. Ayrıca dönemin ideolojik algılamasında talepleri belirlemiştir. Buna gizliliğin esas alındığı cephe teşkilatı da denir. Katı ve hiyerarşik bir yapılanmadır. 2Sponsorların idare ettiği daha düşük yoğunluktaki/alt seviyedeki savaşa denir. Daha çok terörist bir örgütün taşeron olarak kullanılmasına dayanan bir stratejiden oluşur. Buna örnek olarak Yunanistan’ın 1981 döneminde, PASOK vasıtası ile PKK’yı destekleme süreci verilebilir. 3- İki güç arasında, kendi aralarında savaş için bir üçüncüsünü onun yerine koyarak gücünü diğerine gösterme ile sonuçlanan “Güç gösterisi” savaşına verilen ad. Burada 3 ncü parti ya bir devlet; “Irak” gibi, ya da terörist bir gruptur;El-Kaide gibi. Bu çok geniş skalalı savaştır. Mesela, İran-Irak savaşında her iki ülkenin ordularının Lübnan’daki sivil savaşa karışmaları, buna örnek verilebilir. ABD’nin de, Güney Amerika da Sandinista gerillalarını, Orta doğuda ise Talibanı ve El-Kaide’yi bu amaçla kullanması aynı kategoride değerlendirilebilir. 77- PSİKOLOJİK GÜDÜLEME İnsanın/organizmanın, biyolojik ihtiyaçları tatmin edilse bile aslında, tam tatmin olmuş sayılmaz. İnsan güç, hayat, yok etme için çabalar veya din, politika, insanlık amaçları uğruna hayatını tehlikeye atabilir. İnsan hayatının özelliğini belirten ve meydana getiren bu çabalara Psikolojik Güdüleme denir. Bunlar kişisel sosyal talepler /ihtiyaçlar olarak da bilinir. 78- PSİKOLOJİK SAVAŞ 1- Düşük yoğunluklu savaşta kullanılan en hayati askeri yöntemdir. Amacı “halkın beynini ve kalbini ele geçirmek’’ dir. Amerikan askeri metinlerinde36 ki tanıma göre; “psikolojik savaş operasyonları (PSYOP), sivil askeri harekâtlar gibi amaçları, ABD güçlerinin ve dost hükümetin halk desteği kazanmasını ve ayaklanan güçlerin itibar ve destek yitirmesini sağlamaktır.’’ der. 2- Düşman ya da toplulukların duyguları, hareketleri, düşünce ve inançları, hayat görüşleri ve uğraşılarına, harbin başarısını desteklemek üzere, (olumlu veya olumsuz) etkileyecek şekilde propaganda ve ilgili örneklerin planlanarak kullanılmasıdır. Psikolojik harp düşmana karşı olumsuz, kendi toplumuna karşı ise olumlu etkiler oluşturmak (istihbarata karşı koyma) için yapılır. 3- Hedeflenen mücadelenin amaçlarına paralel olarak, düşman iradesini zayıflatmak ve kendi bağlılarının/taraftarlarının davaya olan inançlarını ve imanını pekiştirerek, iradesini kuvvetlendirerek mücadeleyi sevk ve idare etmek hedefine yönelik37 stratejik savaştır. 79- PSİKOLOJİK TERÖRİZM Hedef, halkın duygularını ve tutumlarını etkileyerek, (36)Akfırat:2006/TRADOC PAM/525-44, giriş, s.3 (37)A. Edibali, a.g.e. s.63 80- PSİKOLOJİK HAREKÂT Savaş ve barış döneminde dost, tarafsız veya düşman hedef toplumların tutum ve davranışlarını etkileyerek, politik ve askerî hedeflerin elde edilmesini desteklemek için, millî güç unsurlarından (ekonomik, sosyal, kültürel, siyasî, askerî, teknolojik) biriyle planlanarak uygulanan tüm faaliyetlerdir (Alkan:2000). 81- PSİKOP Psikolojik operasyonlara verilen kısaltma. NATO Avrupa Müttefik Kuvvetler Karargâhı, PSIKOP Başkan Yardımcısı Steven Collins’in makalesinden; “Algı yönetimi yabancıların tutumlarını ve tarafsız düşünme yeteneklerini etkilemek için girişilen, her türlü eylemi kapsar. Kamu diplomasisi, psikolojik operasyonlar, kamu bilgilendirme, aldatma ve gizli eylem faaliyetlerinden oluşur.’’38 82- PUDRA BOMBASI “Dense Inert Metal Explosive”. Tungsten, kobalt, nikel veya demir gibi metallerden oluşan yoğun bir toz–metal içeriğin/karışımın (pudra haline getirilmiş metal talaşının) bir patlayıcı içerisine yerleştirilmesiyle üretilen bombadır. Patlatıldığında mikroskobik metal parçaları, ivme kazanarak ve ısınarak çok hızlı bir şekilde insan vücuduna saplanır. Karışım iç organları eriterek ölümcül yaralar oluşturur. Kol ve bacak gibi uzuvlarda kopmalar olur. İlk 4 metrede ölüm oranı % 100 dür. Bu talaş-pudra karışımına ayrıca kanserojen ve/veya radyasyonlu maddeler veya radyoaktif kimyasallarda yerleştirilebilir. İsrail tarafından üretilen bu bomba, tıpkı benzeri Fosfor bombası gibi 2006 yılında ilk olarak Lübnan’da denenmiştir. Gazze’de (11. 01. 2009 ) kullanılmış olan bomba için, şimdiye kadar BM dâhil hiçbir batılı ülke engel olmamış hatta İsrail’i kınamamışlardır bile. 83- SAFARİ KULÜBÜ Sovyet komünizminin Afrika da yayılmasını önlemek için Suudi Prens el-Turki’nin mimarlığını yaptığı örgütün üyeleri ise (1070) İngiltere, Fransa, İran, Fas ve Suudi Arabistan’dır. ABD, dolaylı olarak Suudiler vasıtasıyla CIA operasyonlarıyla katılmaktadır (F. Mercan:2006). 84- SAFE HEAVEN 1) 5 Nisan 1991 günü T. Özal’ın, Amerika Başkanı Baba Bush’a kabul ettirdiği 688 sayılı BMGK’nin kararı ile Irak topraklarının Kürtlerin yaşadığı coğrafyasında 36. paralelin kuzeyi’nin insanî(!) gerekçelerle ilan edilen statüsünü belirten terimdir. 2) ABD Dışişleri Bakanlığı tarafından bir terörist örgüt mensuplarına siyasî ve askerî eğitim verdiği, teröristleri bir arada topladığı, çeşitli gruplara ayırdığı, düzenlenecek terörist faaliyetlerini finanse edip hazırladığı ve oradan desteklediği yer” olarak tanımlar. Bu barınaklar39 için en elverişli yerler, güvenlik zafiyetlerinin yaşandığı terör örgütüne destek veren ve ulaşılması zor, askerî operasyona elverişsiz coğrafik koşulları olan komşu ülke topraklarıdır. BM 2001’de 1373 sayılı BM Güvenlik konseyince aldığı karar gereğince, terör örgütlerinin başka ülkelere geçmelerini ve orada güvenli barınaklar kurmalarını engellemeyi amaçlamaktadır. Güvenli barınakların yok edilmesi için 2 yol önerilebilir; 87 I. Sınır ötesi / kıtalararası askeri operasyon II. Diplomatik yollar. En iyisi her iki yolu birlikte kullanmaktır. Aslında en etkili yöntem bağlı bulunulan ittifak ve müttefik güçlerle bu ülkelere “Ambargo” uygulamaktır. Birleşik askeri güçlerde bu operasyonlarda kullanılmalıdır. 85- SAĞIRLAR DİYALOĞU Taraflar arasında beklentilerin karşılanması için somut adımların atılması, gözle görülen sonuçlara ulaşma, belirsizlik ortamı, diplomatik (38)www.gasteci.com 10 Ekim 2006 tarihli haber yazısından alıntı .( 21.05.2008 ) (39)Daha çok Orta Doğu ve Doğu Asya coğrafyasında bu barınaklara rastlanır. Ayrıca Türkiye’nin çevresinde bu barınaklardan onlarcasının olduğu bilinmektedir. Barınalar sadece güvensiz ülkelerde değil aynı zamanda müttefik ülkelerde bilerek korunmaktadırlar. Örneğin, Kıbrıs Rum kesimin de, Ermenistan’da, Irak’ta ve Yunanistan’ da olduğu gibi. YENİ TÜRKİYE 82/2016 kendi faaliyetlerinin fiziksel sonuçlarını aşan bir etki yaratmak. oyalama ve zaman kazanma taktiği, yıpratma stratejisi. Terörle mücadele konusunda ABD ve AB’nin, Türkiye ye uyguladıkları politikadır. Tarafların resmi görüşmelerine rağmen elle tutulu, gözle görülür sonuçlar alınamayan, mutabakata varılamayan ikili veya çoklu sonuçsuz görüşmelere verilen tanımlamadır. Burada yapılanlar “–mış” gibi yapmakla tanımlanabilir. İşler sürüncemede bırakılır. AB görüşmeleri buna örnek verilebilir. Muhalefet tarafından, hükümete verilen yasa tasarılarında yine hükümetin uyguladığı bir yöntem olarakta bilinir. Siyaset alanında da geçerli bir diplomatik terimdir. NATO’nu 5. Md. kapsamında Türkiye’nin çağrısına karşılık verdiği tepkide buna örnektir. Zaten terör ve şiddet söz konusu olunca, ABD ve AB özellikle “Sağırlar Diyaloğu” yöntemine başvurmaktadırlar. Bunun nedenlerinden bazıları, taviz koparmak, ihale almak (özellikle askerî ve teknolojik ihalelerde uygulanır), düşmanını zayıf düşürmek v.b gibi nedenlerdir. YENİ TÜRKİYE 82/2016 88 86- SAPLANTI Körü körüne inanma yolu ile öyleymiş gibi davranarak elindeki askerî, politik v.b gücü kullanmak için icat edilen baskı yoluna neden olan eylem ve düşünce tarzı. İsrail ve Neo-Conların fanatik İslam korkusuyla ortaya attıkları sözde “İslam terörü’’ fikri buna örnek verilebilir. Bu görüş sayesinde İslam, ABD ve Batı’ ya dönük düşman olarak boşlukları (Soğuk savaş sonrası oluşan) doldurmuş oldular. Uluslararası cephede ise İsrail ve ABD, Filistinlilere, Lübnanlılara, Iraklılara ve Afganlara açılan açık savaşlarla; İran, Suriye ve Pakistan’a (Örtülü olarak da Türkiye ye) karşı yeni savaş tehditleriyle İslam dünyasına yönelik kuşatmayı elbirliği ile40 bu “saplantı” sayesinde uygulamaya koymuş oldular. Buna örnek olarak şu sözü verebiliriz; “Her ne kadar bütün Teröristlerin Müslüman olmadığı doğru olabilirse de, ki muhtemelen de öyledir, neredeyse bütün Teröristlerin Müslüman olduğu da bir gerçektir.’’41 87- SCARİİLER M.Ö 73-76 yıllarında Filistin bölgesinde teşkilatlanmış dinî bir Ya- hudi tarikatıdır. Aşırı ölçüde milliyetçi olup o dönemin ılımlı barış yanlısı, Yahudi cemaatlerinin lider ve üyelerini gündüz ve özellikle kalabalık tatil günlerinde öldürmeleri ile tanınmışlardır. Genel felsefeleri, Yahudi Protestanlığının reddine dayanır. Suikastlarda kullandıkları hançere verilen “sica” den esinlenerek bu gruba “scariiler” denmiştir. Antik çağdan beri faaliyette bulunan, dünyanın en eski fundamentalist Yahudi terör örgütüdür. Kelime anlamı hançerdir. Eylemlerini ve suikastlarını zehir’e bulandırılmış hançerlerle yaparlardı. Hedefleri üst düzey Romalı bürokratlardı. Aynı yöntemi Haşhaşiler de kullanmışlardır. Bu yüzden benzerlik arz ederler. 88- SECESSION (Ing.) Ayrılma hakkı. Bu terim Self-determinasyonla karıştırılır. Self-determinasyon, aydınlanma çağında kabul gören ve günümüze kadar devam ede gelen ve bireyin kendi kaderini yine kendisinin belirleme hakkı şeklinde tanımlanmıştır (Uz, 2007). Bu tanımlama daha sonra ulus bazında ele alınarak, ulus egemenliği anlayışına varılmıştır. Bu anlayış, bir halkın/ulusun “Plesibit” yöntemi ile kendi kaderini tayin haklarının hayata geçirilmesinde bir araç olmuştur. Fakat “Secession’’, Ayrılma hakkı uluslararası hukuk tanımlarında yıkıcı ve negatif bir etki olarak kabul görmektedir (Neuberger). Arend Lijphart’a göre de, çoğulcu demokrasilerde, asimilasyon inkâr/reddedildiğinde, ayrılma durumu kabul edilebilecek tek yoldur. Ayrılma hakkı, baskıcı rejime karşı kendisini koruyabilmesi için, self-determinasyon ilkesinin bir çeşididir. Genel kabule göre, self-determinasyon, bir nevi “Uti possidetis” yani, toprak bütünlüğünün tarihi sürekliliği ilkesinin sınırları içerisinde mütalâa edilmektedir. Bu durum BM antlaşmasının (md.2/4) temel ilkelerinden biri olarak kabul edilmektedir. Değerlendirmenin bu aşamasında self-determinasyonun pozitif ve olumlu etki(40)Şahid Elam, Counter Punch,’’ Muhalif internet gazetesi’ ’Northwestern Üni. de Ekonomi Prof.ü,24 Ekim 2006 /Radikal gzt. s.10.yorum, 29 Ekim 2006 (41)İsrail’in BM temsilcisi Dan Gillerman 7 Mart 2006.Şunu sormak da bizim hakkımız ; İshak Rabin`e suikastı kim yaptı?. 89- SINIR DEVLETLER Seam States. Barnett, İşleyen merkez ile “entegre olamamış” boşluk arasında kalan ülkeler için bu adı kullanmıştır. Bu ülkeler; Meksika, Brezilya, G. Afrika, Fas, Cezayir, Yunanistan, Türkiye, Pakistan, Tayland, Malezya, Filipin’le, Endonezya’ dır. Terör, “entegre olamamış” devletlerden işleyen merkeze doğru sınır devletler üzerinden yayılmaktadır. Bu nedenle sınır devletlere özel bir önem verilmelidir. Terör bu bölgelerde durdurulmalıdır. Sınır devletler, terörün kullanılacağı açık kapılardır. ABD terörle bu bölgelerde mücadele etmelidir. Barnett, Türkiye’yi bu bölgede cephe ülke durumunda mütalâa etmektedir (Esen, 2006). 90- SORGULAMA MERKEZLERİ/ GİZLİ GÖZETİM ABD tarafından tutuklanan terör zanlılarının Cenevre Sözleşmesine ve İnsan Haklarına aykırı olarak, Temmuz 2004’ den günümüze zorla ve tüm sosyal haklardan mahrum edilerek tutuldukları ve tüm dünyada 13 tane olduğu sanılan merkezlere verilen tanımlamadır. ABD tarafından gayri resmi sorgulama/gözetim merkezlerinde42 tutulanların hukukî durumlarını anlatmak için seçilmiş bir kelimedir. Böylece hukuksal alan dışında, daha rahat sorgulama yapılabileceği de betimlenmektedir. Yani ya-sal sorumluluk alanı dışında bulundurma yöntemidir. Bunların en bilinenleri (deşifre olanları), Küba’daki Guantanamo ABD deniz askeri üssü, Iraktaki Ebu greyp (garip), Afganistan’daki Bargam (kapisa), Hint okyanusunda ki Diego Garcia adasındaki ABD deniz Kuvvetleri üssü, Ürdün ve Pakistan’daki askeri tesisler ile İncirlik’ten kalkarak sorgulama ve suçlu nakliye uçakları ile ABD sahilleri açıklarında bulunan 2 adet Deniz donanmasına ait Kruvazör gemileridir. Buralarda sorgulanan ve tutulan mahkûm sayısı 1000 ila 3000 arasında olduğu tahmin edilmektedir. 91- SYKES-PICOT ANDLAŞMASI İngiltere, Fransa, Rusya 9-16 Mayıs 1916’da bu anlaşmaya imza atan taraf ülkelerdir. Bu anlaşmanın mimarları Sir Mark Sykes ve George Picot’ dur. Anlaşma metinlerine göre; Rusya’ya Erzurum, Trabzon, Van, Bitlis ve Güneydoğu Anadolu’da bir bölge verilecek [PKK nın eylem alanı olduğuna dikkat ediniz], Fransa, Suriye sahilleri ve Adana, İngiltere de Güney Mezopotamya ve Bağdat’ı alacak, Suriye deki Hayfa ve Akka Limalarını kontrol edecekti. Fransız ve İngiliz bölgeleri arasındaki arazi, Müttefiklerin gözetiminde bağımsız bir Arap devleti [Şimdilerde ise Kürt devleti] veya Arap devletleri konfederasyonu olacaktı. İskenderun serbest liman olacak, Filistin ve Kutsal yerler antlaşma devletlerinin kararıyla ayrı bir rejime sokulacaktı. Taraflar yeni ele geçirdikleri bölgelerde (42)13 adet olup, içlerinde uçakların da olduğu sorgulama merkezleridir. 89 YENİ TÜRKİYE 82/2016 sinden bahsedebiliriz. Buna karşın Secession, negatif ve ayrımcı bir anlam yüklüdür. Avrupa Güvenlik ve İşbirliği (CSCE) Helsinki Nihai Senedinde de “Uti possidetis” ilkesi kabul edilmiştir (Pazarcı). BM 1514 no lu kararı açıkça mevcut devletten ayrılmayı yasaklamaktadır. Yukarda bahsi geçen kanuna göre “Ülkenin toprak bütünlüğü ve ulusal bütünlüğünü kısmen ya da tamamen yok etmeye yönelik girişimler, BM Şartındaki ilkelerin hedefleri ile bağdaştırılamaz’’ hükmü geçerlidir (1514 ve 2625 nolu Genel kurul kararları). 24. 10. 1970 tarihli, 2625 (XXV) no lu bildiriye gelince, bu hükmün 8 nci Md.’si “Her devlet, diğer herhangi bir devletin ulusal ve ülke bütünlüğünü kısmen veya tamamen yok etmeye yönelik eylemlerden kaçınacaktır’’ demektedir. 21 nci yy.’ın ilk çeyreğinde, ABD ve müttefiklerinin, Irak politikası bu açıdan ele alınmalıdır. BM’nin her iki kanununa göre, De Facto, K. Irak Kürt bölgesel yönetimi de yasal değildir. Irak’ın bütünlüğü, BM’nin garantisi altındadır. Önce 1991’ de SSCB’nin, ardından 1992’de Yugoslavya’nın dağılmasına gelince; BM ilgili yasalarına göre bu devletler, zaten farklı devletlerin federasyon oluşturması ile meydana gelmiş olduklarından, her bir devletin kendi ayrılma hakkı (Secession) yasaldır. Irak ise tek devlet olarak kabul görür. Türkiye’nin de durumu aynıdır ’’Tek devlet “ statüsü korunmaktadır. eskiden uygulanan ayrıcalıkları olduğu gibi onaylamaya ve Osmanlı borçlarından kendi hisselerine düşecekleri üstlenmeye karar verdiler (Can:1993/ Akgün, Dr. Seçil: 1981). Bu anlaşma daha sonra Osmanlının karşısına “Sevr” dayatması olarak çıkarılacak anlaşmanın (10 Ağustos 1920) temelini oluşturmuştur. 92- ŞEYH HALİD ABD Kuzey Carolina’daki Baptis Okulu Chowan Colege ve Agriculture and Tecnology University’de okumuş ve 1986’ da mühendislik diploması almıştır. Şeyh Halid, El-Kaide’nin 3 numaralı ismi olup örgütün malî işler sorumlusuydu. Afganistan’da, ABD desteğindeki mücahitlerin safında Ruslara karşı savaşmıştı. 2003 Şubatında yine Afganistan’da yakalanıp Guantanamo’da ki üsse götürülerek tutuklanmıştır ve hâlende oradadır. YENİ TÜRKİYE 82/2016 90 93- ŞEYTAN ÜÇGENİ Savaşın ve insan hakları ihlallerinin en sık yaşandığı bölgeler; Kafkaslar, Balkanlar ve Ortadoğu coğrafî alanı. ABD’nin özellikle terör adreslediği müdahale alanları. Ayrıca uyuşturucu ticaretinin de hâkimiyet kurduğu bu bölgeler, hükümet olarak da zayıflık arz eden yerlerdir. Spykman’in (ABD generali, kuramcı) Dünya hâkimiyeti teorisinde “kalpgah-nederland” olarak verilen bölge. ABD burada hegomonik hâkimiyet planları yapmaktadır. Afganistan ve Irak savaşları bunun göstergesidir. Teoriye göre, Kalpgah’a hâkim olan, dünyaya hâkim olacaktır. 94- TAŞERON SAVAŞÇILAR İngilizcesi “outsource” tur. Taşeron savaşçılar yenidünya düzeninin, Romalı modern lejyonları olup, artık de-facto savaş taktiğinin ürünüdürler. Irak da 30’a yakın firma iş yapmaktadır. Ama en ünlü Özel güvenlik şirketi “Blackwater” adlı olanıdır. ABD bu şirkete şimdiye kadar 1 milyar dolar ödemiştir.43 Aslında bu sistemin yasal dayanağı 19857 de R. Reagan döneminde çıkarılan “güvenlik görevlileri kullanım koşulları”nı belirleyen yasadır. Daha açıkçası silahlı kuvvetlerin özelleştiril- mesidir. ABD, bu amaçla “Blackwater”‘ı tutmuştur. Şirket 38 yaşındaki eski bir ABD deniz komandosu olan Eric Prince tarafından kurulmuştur. Güvenlik amaçlı silahlı personel sayısı toplamı 195 bindir. ABD’nin ise Irağa konuşlandırdığı asker sayısı 185 bindir. Şirketin çalışma sistemi, 60 üst düzey emekli asker ve bunların her birine bağlı yaklaşık 1.500 kişilik eski komandolardan oluşan birliklerle hassas bölgelerde koruma yapmaktır. Bu komandoların her biri farklı ülkelerden emekli olmuş, çoğunluğu astsubay, uzman erbaş ve erlerden oluşmaktadır. Bunun yanında eski gerillalarında görev yapması olasıdır. Özellikle PKK ‘lı teröristlerin para ve eğitim amaçlı çalışmaları olasılığı vardır. Ayrıca Blackwater şirketi PKK’ da yakalanan ABD menşeli silah ve cephanenin gündeme gelmesi ile deşifre olmuştur. Çünkü Türkiye’nin istihbarat çalışmalarının arkasından, bu şirketin PKK’ ya silahları sattığı veya verdiği tespit edilmişti. Aslında bir diğer habere göre, şirket bu silahları, ABD’nin İran’da taktik olarak oluşturduğu PKK türevi taşeron terör örgütü PEJAK’a verdiği ve onlardan da PKK’ ya geçtiği yolundaki iddiadır. Eski Savcı Gültekin Avcı’nın44 bu konudaki makalesinde bu bilgi için kaynak olarak İsrail’e yakın duran “Bebka File” web sitesi gösterilmiştir. Makalede ayrıca Mark Peris’in “…bu doğru olmasa şaşardım. Irak’a çok fazla silah sevk ettik. Sınırlar iyi korunmuyor, ülke içinde silahların kaydırılması zor değil” şeklindeki ifadesini de vermiştir. Bu durumda PEJAK, ABD tarafından, İran’a karşı Kandilin güney kesimlerinde konuşlandırılmış bir örgüt sıfatında görünmektedir. PJAK’a yapılan lojistik destekle, dolaylı yoldan PKK’ya da destek yapılmıştır. G. Avcı, “PJAK yapılanması, ABD iradesi ve katkılarıyla PKK tarafından kurulmuş bir örgüttür’’ der. Yakalanan silahlar ise, Rus malı suikast silahı (Kanas) Dragunov ve Avusturya üretimi Glocke tabancaları olup, ABD tarafından (43)www.hurriyet.com.tr, 22.10.07 ) (44)Gerçek Hayat dergisi Ekim 2007 s.12 Bir diğer konuda bu (özel güvenlik) taşeronların marifeti ile yapılan “özel savaş” aslında çok daha önceleri de, ABD’de kiralanarak kullanılmıştır. ’’Baldwin-Fets” adlı dedektiflik şirketinin Rockefeller’e kiraladığı silahlı adamlar ile Blackwater olayına benzerlik gösteren durumlar olduğu bir gerçektir. İşte bu kiralanan adamlar tarafından, 20 Nisan 1914’ de Güney Colorado’daki büyük kömür madeni Lodlow’daki grev kampına yapılan silahlı saldırıda, 26 işçi öldürülmüştü. Irak’ta da Blackwater, aynı şekilde binlerce sivilin ölümüne sebep olmuştur. Madenler, Rockefeller’lara aittir.45 Yani, ABD’de bazen askerin ve polisin yapamadığı yasadışı işler, böyle taşeron firmalara (özel savaş gerillalarına) yaptırmanın tarihi nerede ise 100 yıllık bir geçmişe sahiptir. 95- TERÖRİZM ÜNİVERSİTESİ El-Kaide ile bağlantılı olan, Irak İslam Devleti Grubu’nun lideri, Ebu Ömer el Bağda- di’nin, ABD tarafından 2003’ de işgal edilen Irak için yaptığı benzetmedir. Ebu Ömer, Irak için; “Dünyanın en yetenekli savaşçılarını yetiştiren bir Terörizm Üniversitesi hâline gelmiştir”46 yorumunu yapmıştır. 96- THIRD TEMPLE “Üçüncü tapınak” İsrailli terör örgütüdür. Adını İ.Ö 70 yılında yıkılan ikinci tapınağa izafeten almıştır. Günümüzde bu tapınağın yıkıldığı yerde El-Aksa Camii vardır. Bu terör örgütünün amacı, El-Aksa Camii’nin yıkılması ve yerine bu tapınağın 3 ncü kez inşasını sağlamaktır. 1940’lı yıllarda İsrail Eldad’ın ve terörist Lehi Grubunun da resmi ideolojisi aynıdır. Lehi (Stern Çetesi) 2004 yılında uçakla El-Aksa camisine çarparak eylem yapmak istemiştir. 97- VASSAL DEVLET Suudi Arabistan gibi devletlere verilen ad. Bir küçük devletin, bir üstün devlete hukukî yönden bağımlı olması durumudur. AB’ye katılım, üyeliğinde vasallığında ilerisindedir, bütünleşmeyi (entegrasyon) zamanla ötesini amaçlar47. 91 98- YAHUDİ GRUPLAR Terör eylemlerine başvuran örgütler sade Arap örgütleri değildir, Yahudi fanatik ve radikal örgütleri de vardır. Bunlar Terör eylemine başvuran ve İsrail-Arap barışına karşı olan gruplardır.1920’ den sonra Hagana, Irgun ve Stern (Lahome Herut) olarak sayabiliriz. Katch ve Kahane Chaci örgütleri de, İngiliz desteğini almış Yahudi terör örgütleridir. Amaçları İncil de geçen Yahudi devletini kurmaktır. Bu örgütler 1995 de cami saldırısı ile ilgili olarak 40 kişinin ölümüne ve 150 kişinin de yaralanmasına sebep olmuşlardır. 1994 terörizm raporunda bu örgütlerin adları da vardır (H. Çevik:2005). 99- YEŞİL KUŞAK PROJESİ 1NATO, CENTO ve SEATO marifeti ile SSCB’nin ablukaya alınması, çevrelenmesi projesidir. Türkiye’nin de için de bulunduğu (45)Akfırat:2002/a.g.e. s.173 (46)Milliyet 18 Nisan 2007 s.20 (47)Bkz. AB anayasası (S.İlhan:2005) YENİ TÜRKİYE 82/2016 Irak ordusuna hibe edilen silahlardır. Kayıp silahlarla (aslında 40 ton olduğu söylenen TNT ve Plastik patlayıcılar da dâhil edilmelidir) ilgili; AFOSI (ABD hava kuvvetleri özel istihbarat birimi) nin raporuna göre “370 bin silahtan sadece 10 bini kayıt altına alınmıştır, diğerleri kayıt dışıdır.’’ Bu silahların dağılımı ise 138.813, 9 mm Glocke, 165.409, Kaleşnikof AK-47 , 38.053, Glocke 9 mm Generic, 14.983, PRK , 384 Shotgun , 60 Sniper tüfek, 1528 luncher RPG-7 roket atar ve 3900 el bombası’dır. (Avcı, 2007) İşte bu silahların 360 bin adedi PKK’nın kanlı elleriyle TSK’ ya karşı yaptığı eylemlerin profesyonel olması ve ağır kayıp verdirmesinin asıl nedenleri de olabilir? Sadece silahların varlığı PKK’ya üstünlük veremez. Bence silahtan başka bu konuda “özel birlikler”den bahsetmek gerekmektedir. Yani PKK’lı olmayan PKK’lılar (outsource) veya G. Avcı’nın da deyimi ile “bilinen PKK ve Bilinmeyen PKK” nın varlığından kuşkulanmak gerekecektir. Son (Eylül–Ekim 2007) eylemler gerilla taktikleri dışında yapılan “özel savaş” stratejilerine benzemektedirler. bu proje, genelde İslam ülkelerinin olmasından dolayı “yeşil” rengi kullanılmış olup bu projenin günümüzdeki uzantısı BOP projesidir. 2- BOP ile yakından ilgili, ilişik bir uygulamadır. Soğuk savaş döneminde, ABD’nin Varşova ya karşı oluşturduğu bir ülkelerden oluşan bariyer kuşağıdır. Bu ülkeler; Türkiye, Irak, İran, Afganistan, Mısır, Pakistan gibi İslam ülkelerinden oluşuyordu. Şimdi aynı ülkeler BOP içerisinde yerlerini almak üzere inşa edilmektedirler. 100- ZOG “Zianist Occupation Goverment” Açılımı, Siyonist İşgalindeki Hükümettir. Amerikan ırkçı terör kuramcılarının, ileri sürdükleri anti-semitik doktrin. Bu öğretiye göre, ABD hükümetleri, Siyonistler ta- YENİ TÜRKİYE 82/2016 92 rafından ele geçirilmişlerdir. Bunlarla savaşmak için ırkçı bir mücadele başlatılmalıdır. Bütün Yahudiler ırkçı vatan haini veya ZOG ajanlarıdır. ZOG ideolojisinin el kitabı “The Turner Diaries” (Turner günlükleri) dır. Bu kitap ABD’ li ırkçıların lideri William Pierre tarafından Andrew Macdonald takma adıyla (pseudonym) yazılmıştır. Kitap Mayıs 1978’ de 200 bin adet basılmıştır. Irkçı militanların lâkapları “Hunter” olarak adlandırılır, yani “Avcı”. Hedef kitleleri; Yahudiler, medya çalışanları, politikacılar ve ZOG ajanları veya vatan hainleri (traitar) olarak niteledikleri kişiler veya kurumlardır.48 (48)http://academic.udayton.edu/race/06hrights/WaronTerrorism/racial03.htm