Eski Vakit yazarı Hüseyin Üzmez`in taciz ettiği 14
Transkript
Eski Vakit yazarı Hüseyin Üzmez`in taciz ettiği 14
Eski Vakit yazarý Hüseyin Üzmez’in taciz ettiði 14 yaþýndaki kýz çocuðu B.Ç. ile ilgili, ‘Ruh ve beden saðlýðý bozulmamýþtýr’ raporuyla Ýslamcý yazarýn tahliye edilmesini saðlayan Adli Týp 6. Ýhtisas Kurulu’nun bir tartýþmalý raporu daha yargýdan döndü. Alibeyköy’de bir sapýðýn tecavüzüne uðrayan, ikisi kardeþ dört erkek çocuk için verilen ayný yöndeki rapor, yargýlamanýn yapýldýðý Bakýrköy 12. Aðýr Ceza Mahkemesi’nde reddedildi Çocuklar için yeni rapor hazýrlanacak... Ýki yýl önceydi. Aðustos sýcaðý, Ýstanbul’u kavuruyordu. Alibeyköylü . çocuklar Alibeyköy Lisesi civarýndaki havuza giriyorlardý. O tarihte dokuz yaþýnda olan N.G., 16 Aðustos’ta arkadaþlarýyla havuza gitti. Yüzüp çýktýðý sýrada yanýna 27 yaþýndaki Vedat Aktaþ geldi. Yandaki yýkýk evde kalan alkol baðýmlýsý Aktaþ, N.G.’den, elindeki poþetleri taþýmasýný istedi. Ýki gün art arda... N.G.’nin 18 Aðustos’taki ifadesine göre Aktaþ, bira içip býçaðýyla N.G.’yi korkutup cinsel organýný elletti. Daha sonra üzerini çýkartýp tecavüz etti. Aktaþ, N.G.’yi uzun süre yanýnda tutup gece evine býraktý. N.G. korktuðu için olan 4’DE 2’DE 7’DE biteni ailesine açmadý. Ertesi gün yine havuza gittiler. N.G.’nin yanýnda bu kez 10 yaþýndaki aðabeyi Z.G., sekizindeki A.Y. ve dokuzundaki M.C.K. vardý. Aktaþ gelip býçakla çocuklarý tehdit ... Kapadokya bölgesinde kadýnlar tarafýndan yapýlan el iþi bez bebekler, turistlerden büyük ilgi görüyor. Ýlk olarak Kayseri iline baðlý Soðanlý köyünde kadýnlar tarafýndan yapýmýna baþlanan bez bebekler, son yýllarda Nevþehir'de de ev hanýmlarýnýn geçim kaynaðý oldu. Soðanlý bebeklerinin gördüðü ilgi üzerine Kapadokya'da yöreye özgü folklorik bez bebek yapýmýna baþlayan Derinkuyulu kadýnlar, el emeklerini Derinkuyu Yeraltý Kenti 2’DE giriþinde yerli ve yabancý turistlere satýyor. Tahta çubuk ve kumaþlar kullanarak çeþitli ebatlarda yaptýklarý bez bebekleri, yerli ve yabancý turistlere 3 ila 10 TL arasýnda satan Derinkuyulu kadýnlar, bu sayede ev ekonomilerine katký saðlýyor. Bez bebeklere yaptýklarý deðiþik kýyafetlerle bölge kültürünün tanýtýmýna da katký saðlayan kadýnlar, bebeklere en çok Avrupalý turistlerin ilgi gösterdiðini belirtiyor. Hükümet, genetiði deðiþtirilmiþ bitkilerin üretimine izin verilmesine yeþil ýþýk yaktý. Bakanlar Kurulu toplantýsýnda ele alýnan yasa tasarýsýyla genetiði deðiþtirilmiþ bitkiler (transgenetik bitkiler), bebek mamalarý ve küçük çocuk besinlerinde özel amaçla geliþtirilen ürünler hariç kullanýlabilecek. Türkiye Ziraatçiler Derneði Baþkaný Ýbrahim Yetkin, genetiði deðiþtirilmiþ bitkilerdeki ‘bilinmezlere’ ve dýþa baðýmlýlýða dikkat çekti. 8’DE 3’DE Ýlk iki romanýyla büyük ilgi görmüþtü Ayþegül Devecioðlu. 2004’te Kuþ Diline Öykünen romaný çýktý. Ardýndan 2007’de çýkan Aðlayan Dað Susan Nehir’le, 2008 Orhan Kemal Roman Armaðaný’ný kazandý. Devecioðlu, yeni kitabý Kýþ Uykusu’nda beþ öyküsünü bir araya getiriyor: Kitaba adýný da veren ve daha önce yayýmlanmýþ bir Almanca seçkinin içinde yer alan Kýþ Uykusu, Veremli, Ziyaret, Bir Öykü Yazmalýyým ile Beþmeþelik. Öykülerin her birinde yaralý bir durum var. Devecioðlu ile bu yaralý durum ve onun etrafýnda olup bitenler üzerine konuþtuk... Kýþ Uykusu, ‘ince’ denilebilecek bir kitap. Ancak en azýndan benim tecrübemde, her bir öykü üzerinde uzun uzun düþünmek, hatta belki tekrar tekrar okumak gerekti. 6’DA 5’DE 7’DE 2 Son olarak KESK merkez ve þubelerine yapýlan baskýnla Türkiye’de süren iktidar savaþlarýnýn üç temel eksende bir çeþit “Cadý Avý”na dönüþtüðü ortaya çýkmýþtýr. Dincilerin üç cadýsý olduðunu söylemek mümkündür. Ýlk ikisi, politik düzlemde AKP’ye ve/ya da her türden dinci baskýya karþý çýkan herkesin “Ergenekoncu” ya da “PKK”li olmakla yaftalanmasýdýr. Üçüncüsü ise politik olmaktan çok gündelik hayat tarzlarýna yönelik muhafazakârlýk, toplumsal deðerler ya da ahlak adý altýnda sürdürülen dýþlayýcý, nefret söylemidir. Bir þekilde ister politik isterse gündelik hayatýn yaþanma tarzý olarak dinci söylemin dýþýnda kalan herkes bu ikili/üçlü kýskaç altýnda damgalanmakta, teþhir edilmekte ve cezalandýrýlmaktadýr. Cezalandýrma ya somut anlamýyla örneðin eþcinsellere yönelik olduðu gibi nefret söylemiyle eyleme dökülmekte ya da en yalýn anlamýyla kendileri gibi olmayanlar, ‘iþ’ verilmeyerek hizaya getirilmektedir. Dinci hayat tarzýnýn en azýndan dýþsal özelliklerini yerine getirmeyenlerin belediyelerde, bürokraside iþ bulmalarý, terfi etmeleri, ihale kazanmalarý vb olanaksýzlaþmaktadýr. Bu durum bir çeþit Engizisyon sürecine benzemektedir. Engizisyon 13. yüzyýlda Avrupa’da kilise öncülüðünde kurulmuþtur. Engizisyon önceleri iyi bir Hýristiyanýn nasýl olmasý gerektiðine karar verme görevini üstlenmiþtir. Engizisyon sorgucularý gittikleri yerlerdeki insanlarýn düþüncelerinden, kýlýk kýyafetlerinden, gündelik hayat tarzlarýna kadar her türden özelliklerinin iyi bir Hýristiyan olmaya uygun olup olmadýðýný denetlemiþlerdir. Ancak zamanla Engizisyon iyi Hýristiyaný tanýmlamaktansa önce kötü Hýristiyaný, ardýndan Hýrýstiyan olmayaný, sonunda da Hýristiyanlýðýn en büyük düþmaný olan cadýlarý tanýmlamaya baþlamýþtýr. Bir süre sonrada iyi Hýristiyan olmayan herkesin cadý olabileceði kabul edilir olmuþtur. On beþinci yüzyýlda iki Dominikan keþiþ tarafýndan yazýlan “Malleus Maleficarum” (Cadý tokmaðý) adlý kitap, cadýlarýn nasýl tanýnacaðýný anlatan bir rehber olarak kullanýlmýþtýr. Bu kitapta cadýlar ayrýntýlý olarak tanýmlanmýþ ve yakýlmalarý gerektiði belirtilmiþtir. Önceleri kilisenin ölçütüne uygun olmayan inançlara sahip olanlara cadý suçlamasý yöneltilirken ardýndan önce delilere sonra iþsizlere, boþ gezenlere, suç iþleyenlere, dul kadýnlara, zina yapanlara, eþcinsellere diye cadý ölçütleri giderek geniþletilmeye baþlamýþtýr. Daha sonralarý ise fiziksel, ruhsal, düþünsel, dýþ görünüm ya da davranýþsal olarak ‘farklý’ olanlarýn tümü cadý ya da büyücü olarak adlandýrýlmaya ve cezalandýrýlmaya baþlanmýþtýr. Çökmeye baþlayan feodalizmle birlikte kilise egemenliðine karþý reformculardan kaynaklanan tehditle mücadele etme çabasý engizisyonun itici gücüdür. Kilise, egemenliðini engizisyon aracýlýðýyla koruma çabasýndadýr. Her toplumsal kriz ve dönüþüm döneminde iktidar kavgasýnýn önemli bir aracý bu türden cadýlýk suçlamalarý ve sürek avlarý olmuþtur. Nazilerin cadýsý Yahudilerdi, Mc Carthy’ninkiler ise ‘komünistler’. Ýktidarlar cadý üretmeye baþlamýþlarsa o toplumun kriz içinde olduðunu söylemek mümkündür. Ve her iktidar, dönüþüm dönemlerinde, topluma cadýlar aracýlýðýyla tektipleþme çaðrýsý hatta dayatmasý uygular. Kendisine boyun eðmeyenin kendisi için deðil, toplum için tehlikeli olduðu yanýlsamasýný yaygýnlaþtýrýr. Kendi karþýtýný toplumun karþýtýymýþ gibi göstermeye çalýþýr. Bir kere cadý suçlamasý baþlayýnca herkes cadý olmadýðýný kanýtlamaya çalýþýr. Ergenekon, Kürt sorunu ve gündelik hayat tarzý alanlarýnda dinciler gibi düþünmeyenler cadýlaþtýrýlýr. Cadýlar gürültülü baskýnlarla gözaltýna alýnýr ve onlarýn aslýnda iktidara karþý deðil topluma karþý eylem hazýrlýðýnda olduklarý iddia edilir. Bu sürek avýndan kurtulmanýn yolu cadý olmadýðýný kanýtlamaya çalýþmak deðil, tersine cadýlýk yapmaktan geçer. BirGün ÝSMAÝL SAYMAZ ÝSTANBUL - Eski Vakit yazarý Hüseyin Üzmez’in taciz ettiði 14 yaþýndaki kýz çocuðu B.Ç. ile ilgili, ‘Ruh ve beden saðlýðý bozulmamýþtýr’ raporuyla Ýslamcý yazarýn tahliye edilmesini saðlayan Adli Týp 6. Ýhtisas Kurulu’nun bir tartýþmalý raporu daha yargýdan döndü. Alibeyköy’de bir sapýðýn tecavüzüne uðrayan, ikisi kardeþ dört erkek çocuk için verilen ayný yöndeki rapor, yargýlamanýn yapýldýðý Bakýrköy 12. Aðýr Ceza Mahkemesi’nde reddedildi Çocuklar için yeni rapor hazýrlanacak... Ýki yýl önceydi. Aðustos sýcaðý, Ýstanbul’u kavuruyordu. Alibeyköylü çocuklar Alibeyköy Lisesi civarýndaki havuza giriyorlardý. O tarihte dokuz yaþýnda olan N.G., 16 Aðustos’ta arkadaþlarýyla havuza gitti. Yüzüp çýktýðý sýrada yanýna 27 yaþýndaki Vedat Aktaþ geldi. Yandaki yýkýk evde kalan alkol baðýmlýsý Aktaþ, N.G.’den, elindeki poþetleri taþýmasýný istedi. Ýki gün art arda... N.G.’nin 18 Aðustos’taki ifadesine göre Aktaþ, bira içip býçaðýyla N.G.’yi korkutup cinsel organýný elletti. Daha sonra üzerini çýkartýp tecavüz etti. Aktaþ, N.G.’yi uzun süre yanýnda tutup gece evine býraktý. N.G. korktuðu için olan biteni ailesine açmadý. Ertesi gün yine havuza gittiler. N.G.’nin yanýnda bu kez 10 yaþýndaki aðabeyi Z.G., sekizindeki A.Y. ve dokuzundaki M.C.K. vardý. Aktaþ gelip býçakla çocuklarý tehdit ederek yine yýkýk eve götürdü. Yine N.G.’nin ifadesine göre, ikinci tecavüz þöyle yaþandý: Çocuklara da bira içiren Aktaþ, N.G. ve arkadaþlarýna cinsel organýný elletip oral seks yaptýrdý, ardýndan M.’ye tecavüze yeltendi. Bir kadýnýn görmesi üzerine çocuklar kaçtý. Zanlý, nedense yakalanmadý. O kadar rahattý ki, gözaltýna alýndýðý 18 Aðustos’ta N.G.’yi bakkala giderken bulup dövdü. Aktaþ, Mersin Devlet Hastanesi Yoðun Bakým Servisi’ne giren sarhoþ hasta bakýcý olay çýkardý. Hasta bakýcýlar arasýnda çýkan kavgada birinin serviste yatan Eren’in üzerine düþüp öldürdüðü iddia edildi Mersin Devlet Hastanesi Cerrahi Yoðun Bakým Servisi’nde sarhoþ olarak iþe geldiði iddia edilen bir hasta bakýcý ile personel arasýnda çýkan kavgada taraflardan birinin hasta yataðýnda yatan çocuðun üzerine düþerek ölümüne neden olduðu iddia edildi. NTV’nin haberinde yer alan iddialara göre, Emrah ve Elif Söylemez çiftinin o gün yakalanýp tutuklandý. Bakýrköy Cumhuriyet Baþsavcýlýðý, Aktaþ hakkýnda ‘çocuklara organ sokmak suretiyle cinsel saldýrý ve kiþi hürriyetinden yoksun býrakmak’ suçlamasýyla 25 Nisan 2008’de iddianame hazýrlandý. Fakat savcýlýða, Adli Týp 6. Ýhtisas Kurulu’nun raporu ulaþtý. Kurulun 28 Mart 2008’de verdiði raporda; dört çocuðun ‘ruh ve beden saðlýðýnýn bozulmadýðý’ kaydedildi. Oysa ki raporlarýn giriþinde, tecüvüzün ayrýntýlý anlatýmlarý vardý. Mahkeme yeni rapor istedi Aileleri þoka uðratan rapor Bakýrköy 12. Aðýr Ceza Mahkamesi’nde 27 Mart ve 22 Mayýs 2009’daki son iki duruþmada gündeme geldi. Çocuklarýn avukatý Þükran Yýldýz, “Adli Týp raporunu kabul etmiyoruz, yeniden rapor alýnmasýný istiyoruz” dedi. Mahkeme, talebi kabul ederek, Adli Týp Genel Kurulu’na itiraz edilmesini, çocuklarýn muayene edilip yeniden rapor bir hazýrlanmasýný kararlaþtýrdý. 6. Ýhtisas Kurulu, eski baþkaný Dr. Yalçýn Ergezer döneminde birçok tartýþmalý karara imza atmýþtý. Ergezer altý yýl önce bir ‘wernice korsakoff’ hastasýna gerçeði aykýrý rapor verdiði için bir ay meslekten men cezasý almýþtý. Yine ayný dönemde Ýstanbul Emniyeti’nde iþkenceye uðrayan iki kadýnla ilgili beþ kez verilen “Fiziksel ve ruhsal travma var” raporuna raðmen aksi yönde verilen karar, polisleri yargýlanmaktan kurtarmýþtý. Ergezer, Üzmez’in taciz ettiði B.Ç.’yle ilgili verdikleri ‘Ruh ve beden saðlýðý bozulmamýþtýr’ raporu sonrasý yükselen tepkiler üzerine görevden alýnmýþtý. Radikal ilk ve tek çocuðu olan Çukurova Ýlköðretim Okulu 2’nci sýnýf öðrencisi Eren Söylemez (9), pazartesi günü Toroslar Mahallesi Okan Merzeci Bulvarý üzerinde bisikleti ile giderken bir otomobilin çarpmasý sonucu aðýr yaralý olarak kaldýrýldýðý Mersin Devlet Hastanesi Cerrahi Yoðun Bakým Ünitesi’nde tedavi altýna alýndý. Beyin kanamasý geçiren küçük Eren, ailesinin iddiasýna göre trafik kazasýnda deðil akþam yoðun bakým personeli arasýnda çýkan kavga sonucu hayatýný kaybetti. Ýddiaya göre arbede sýrasýnda itilen bir kiþi yoðun bakýmda yatan 9 yaþýndaki Eren Söylemez’in üzerine düþtü. Güvenlik görevlilerinin de araya girmesiyle kavga daha fazla büyümeden önlendi. Ancak olaydan sonra küçük Eren’in hayatýný kaybettiði haberi, ziyaretçilerine bakmak için dýþarý çýkan ailesine ulaþýrken cesedi de morga gönderildi. Cumhuriyet Savcýsý’nýn incelemesi ve Adana Adli Týp Kurumu’nda yapýlan otopsinin ardýndan Küçük Eren’in ölüm nedeni belli olacak. Baba Emrah söylemez hastaneden þikâyetçi olurken, Eren’in cenazesi göz yaþlarý arasýnda Güneykent Mezarlýðý’nda topraða verildi. Kavga-Ölüm Ýliþkisi Araþtýrýlýyor Þehir dýþýnda olan Hastane Baþhekmi Dr.Suat Özer Öner, kavgayý doðrularken, bu olayýn, polis raporunda ‘beyin ölümü gerçekleþti’ denilen küçük Eren’in hayatýný kaybetmesiyle ilgisi olup olmadýðý konusunda bir bilgi vermedi. Kavganýn yoðun bakýmda olup olmadýðý araþtýrýlýrken, hastanedeki güvenlik kameralarýnýn kaydýnda bir kavgaya rastlanýlmadýðý belirtildi. BirGün Alkollü Hasta Bakýcý Hastanedeki taþeron firmasýnda hasta bakýcý olarak çalýþan ve saat 15.00’te mesaisi biten C.A., saat 19.00 sýralarýnda tekrar Hastane Yoðun Bakým Ünitesi’ne geldi. Alkollü olduðu iddia edilen C.A., kendisinin mesaisi bittiði halde çalýþtýrýldýðýný öne sürüp elini cama vurarak yaraladý. Kanlar içinde kalan C.A. yoðun bakým ünitesine girdi. C.A’nýn taþkýnlýðýný sürdürmesi üzerine diðer personelle arasýnda arbede çýktý. Seçimin üzerinden henüz bir ay geçmiþken, Ýstanbul’da toplutaþýma ücretlerine zam yapýldý. Yurttaþlar, zam yapýldýðýný dün sabah otobüslere bindikten sonra öðrendi Zam Üstüne Zam Yapýyorlar ÝETT taþýma ücretlerine yüzde 15 oranýnda zam yaptý. Sabah saatlerinde toplu taþýma araçlarýna binen yurttaþlar zammý ‘Akbil’ olarak adlandýrýlan otomatik biletlerini bastýktan sonra öðrendi. Yeni zamlý tarifeye göre, akbil ücreti 1.30 TL’den 1.50 TL’ye yükseldi. Ýstanbul’da toplu taþýma ücretlerine yapýlan zamlara karþý tepkiler gelmeye baþladý. Halkevleri bugün Taksim’den Ýstanbul Büyükþehir Belediyesi’ne bisikletlerle ve yaya olarak bir yürüyüþ yapacak. ÝETT taþýma ücretlerine yüzde 15 oranýnda zam yaptý. Zam oranlarý kamuoyuna ancak dün öðle saatlerinde duyuruldu. Dün otobüs ve metrobüslere binen yurttaþlar zammý akbil bastýktan sonra öðrendi. Buna göre, akbil ücreti 1.30 TL’den 1.50 TL’ye yükseldi. ÝETT’den Yapýlan Açýklama Ýstanbul’da toplu taþýma araçlarýnda geçerli olan ücret tarifesi yeniden düzenlendi. 1 Haziran Pazartesi günü uygulamaya konan yeni tarifeyle tam akbil 1,50 YTL oldu. Ýstanbul’da toplu taþýma ücret tarifesinde son fiyat ayarlamasý bir yýl önce yapýldý. Ulaþým Koordinasyon Merkezi (UKOME)’nin kararýyla ÝETT ve Özel Halk Otobüsleri ile raylý ve deniz ulaþým sistemlerinde uygulanacak ücret tarifesi yeniden düzenlendi. 1 Haziran’dan itibaren geçerli olan yeni tarifeye göre elektronik bilet beþiBiryerde 7,50 TL, tam akbil 1,50 TL, indirimli akbil 0,85 TL, aylýk tam akbil 110 TL, aylýk indirimli akbil ise 55 TL oldu. Akbil’le yapýlacak aktarmalar da tam 0,75 TL, indirimli 0,21 TL olarak ayarlandý. Raylý sistemler, ÝDO þehir hatlarý vapurlarý ve özel deniz motorlarýnýn 1,40 TL olan jeton ücreti 1,50 TL olarak belirlendi. Ýzmir'de de Zam Yapýlmýþtý Ýzmir Büyükþehir Belediyesi, 29 Mayýs tarihinde su ve toplu ulaþým ücretlerine zam yapmýþtý. Ulaþtýrma Koordinasyon Merkezi (UKOME) kararý uyarýnca, 1 Haziran’dan geçerli olmak üzere uygulanan yeni fiyat tarifesinde, tam Kentkartlý biniþler 1.35 TL’den 1.50 TL’ye çýkarýldý. Halen 0.67 olan indirimli Kentkartlý biniþler ise 0.90 TL olarak belirlendi. Metro ve vapurlarda kullanýlan jetonlar ile otobüslerdeki sürücü kartýný kullanarak yapýlan biniþler de 2 TL iken 3 TL oldu. ÝZSU Yönetim Kurulu kararýna göre de, 1 Haziran’dan itibaren geçerli olacak yeni su tarifesi, konutlarda 0-13 metreküp 1.37 TL’den 1.65 TL’ye, 14-20 metreküp 3.55 TL’den 4.27 TL’ye, 21-100 metreküp 5.75 TL’den 6.89 TL’ye, 101 metreküp ve yukarýsý ise 7.05 TL’den 8.47 TL’ye çýktý. *** Yeni ücret tarifesi ÝETT ve Özel Halk Otobüslerinde: Elektronik bilet beþiBiryerde : 7,50 TL ÝETT ve Özel Halk Otobüsleri, ÝDO Þehir Hatlarý Vapurlarý, Özel Deniz Motorlarý ve Raylý Sistemlerde: AKBÝL Tam: 1,50 TL Ýndirimli: 0,85 TL AYLIK AKBÝL Tam: 110 TL, Ýndirimli: 55 TL AKBÝL ÝLE AKTARMA Tam: 0,75 TL Ýndirimli: 0,21 TL Tünel ve nostaljik tramvayda: Jeton ve Bilet : 1,00 TL ÝDO Þehir hatlarý Vapurlarý, Özel Deniz Motorlarý ve Raylý Sistemlerde: Jeton veya Bilet: 1,50 TL Mavi kart Bedeli: 1,00 TL BirGün GEREKLÝ TELEFONLAR Sulucakarahöyük/ KAPADOKYA Kapadokya bölgesinde kadýnlar tarafýndan yapýlan el iþi bez bebekler, turistlerden büyük ilgi görüyor. Ýlk olarak Kayseri iline baðlý Soðanlý köyünde kadýnlar tarafýndan yapýmýna baþlanan bez bebekler, son yýllarda Sulucakarahöyük/ KAYSERÝ Kayseri'nin Özvatan ilçesinde bulunan Sülük Gölü'ne gelen vatandaþlar, hastalýklarýna þifa arýyorlar. Nevþehir'de de ev hanýmlarýnýn geçim kaynaðý oldu. Soðanlý bebeklerinin gördüðü ilgi üzerine Kapadokya'da yöreye özgü folklorik bez bebek yapýmýna baþlayan Derinkuyulu kadýnlar, el emeklerini Derinkuyu Yeraltý Kenti giriþinde yerli ve yabancý turistlere satýyor. Tahta çubuk ve kumaþlar kullanarak çeþitli ebatlarda yaptýklarý bez bebekleri, yerli ve yabancý turistlere 3 ila 10 TL arasýnda satan Derinkuyulu kadýnlar, bu sayede ev ekonomilerine katký saðlýyor. Bez bebeklere yaptýklarý deðiþik kýyafetlerle bölge kültürünün tanýtýmýna da katký saðlayan kadýnlar, bebeklere en çok Avrupalý turistlerin ilgi gösterdiðini belirtiyor. Yaklaþýk 3 yýldýr Derinkuyu Yeraltý Özvatan ilçe merkezine 5 kilometre uzaklýkta bulunan Sülük Gölü'ne vatandaþlar þifa bulmak için raðbet gösteriyor. Mantar hastalýðý olan çok sayýda vatandaþ, gölün içerisine girerek sülüklerin vücutlarýna yapýþmasýný bekliyor. Þifa bulmak için yarým saat suyun içinde kalan Muammer Yýlmaz, bir arkadaþýnýn önerisi üzerine Kayseri'den göle geldiðini dile getirdi. Yýlmaz, "Benim gibi Kayseri'den ve çevre illerden gelen çok sayýda vatandaþ burada þifa arýyor. Mantar hastalýðýna iyi geldiðini söylüyorlar. Benim de böyle bir sýkýntým olduðu için burayý tercih ettim. Ýlaç tedavilerimden netice alamayýnca bu yola baþvurdum" dedi. Kent Haber Kenti etrafýnda turistlere bez bebek satan 75 yaþýndaki Hatice Cenan, "Ýlk zamanlar Soðanlý'dan getirdiðimiz bebekleri artýk kendimiz yapmaya baþladýk. Deðiþik boylarda ve giysilerle yaptýðýmýz bu bebekleri turistler çok beðeniyor. Özellikle Avrupalý turistler bu bebeklerden alarak ülkelerine götürüyor" dedi. Kent Haber Kaymakam Kaymakamlýk Yazý Ýþ. Sos. Yar. ve Day. Özel Ýdare Nüfus Belediye Baþkanlýðý Milli Eðitim Müd. Halk Eðitim Müd. Askerlik Þubesi Kapalý Spor Salonu Devlet Hastanesi Ýlçe Saðlýk Grup Bþk. Tapu Sicil C.Savcýlýðý Adliye Adliye Kütüphane H.B.V Kültür Merkezi Müze Turizm Danýþma Emniyet Amirliði Karakol Amirliði Jandarma Ýlçe Tarým Lise Kýz Meslek Lisesi Mal Müdürlüðü Kadastro Karaburna Belediye Kýzýlaðýl Belediye PTT. T.M.O. Türkiye Ýþ Bankasý Ziraat Bankasý Þoförler Cemiyeti Esnaf Odasý Tarým Kredi Koop. TEDAÞ Çiftci M.K.Baþkanlýðý Rýfat Kartal Huzurevi Sulucakarahöyük Gzts Taþýyýcýlar koop Nevþehir Seyahat Þanal Seyahat Mermerler Seyehat Dergah Taksi Duraðý Terminal Taksi Huzurevi Hacýbektaþ Noterliði 441 30 09 441 34 10 441 39 77 441 31 01 441 31 02 441 37 44 441 30 16 441 30 48 441 30 10 441 35 20 441 30 15 441 36 32 441 32 49 441 35 38 441 35 38 441 30 18 441 30 19 441 33 94 441 30 22 441 36 87 441 26 97 441 36 66 441 38 08 441 30 20 441 37 74 441 31 08 441 30 56 441 35 37 453 51 30 455 61 29 441 35 55 441 30 11 441 35 00 441 33 26 441 30 74 441 37 42 441 32 76 441 31 42 441 36 80 441 33 38 441 39 47 441 20 06 441 30 43 441 33 59 441 21 73 441 25 25 441 27 97 441 33 38 441 35 23 ARAÞTIRMA Aysel Demir Kýlavuz:Devlet, Alevileri Ýslam Girdabýnda Boðmak Ýstiyor Avrupa Alevi Birlikleri Federasyonu Yetkilisi Aysel Demir Kýlavuz:Devlet, Alevileri Ýslam girdabýnda boðmak istiyor “Alevilik bir inançtýr... Bu deyim en yukarýdan en aþaðýya devletin bütün kurumlarý tarafýndan kabul görmediði sürece, bir anne olarak ben bu duaya amin demem” Bin yýllardan beri bütün baskýlara ve asimilasyonlara karþý direnen, Alevi inancýnýn yüce derviþlerine ikrar veren talipler, bugün teslim mi oluyor? Bir Alevi kadýný olarak, örgütlü Alevi hareketinin içinden biri olarak, son yirmi yýllýk Alevi örgütlenmesinin bütün kurumlarý arasýndaki iliþkilere baktýðýmda, Cem Vakfý hepsinden ayrý duruyor. Vakfýn, kendisi dýþýndaki kurumlarýn öneri ve istemlerine, ne eylem alanlarýnda ne de söylem noktasýnda yanýnda olmadýðýný görüyorum. Biz ‘Hak Ýnsandýr’ Diyoruz Hal böyle iken, Milli Eðitim Bakanlýðý'nýn ders müfredat programý hazýrlanýrken, yalnýzca Cem Vakfý'ný muhatap almasý, devletin geçmiþte olduðu gibi bugün de Anadolu Alevilerine 'böl ve yönet' politikasý ile yaklaþtýðýný gösteriyor. Tam da bunu yurtiçinde ve yurtdýþýnda ciddi bir Alevi örgütlenmesi oluþtuðunda yapýyor. Anadolu Kýzýlbaþ inancýndaki milyonlarca Alevi, son yirmi yýlda oluþturduklarý kurumlarda ve bu kurumlarýn çatýlarý altýnda ciddi bir örgütlenme oluþturdular. Her alanda Cem Vakfý hariç, istemlerini ve taleplerini haykýrmakta ayný dili konuþuyorlar. Ýþte devlet bu ayný dili konusan Alevi örgütlenmesinden ürktüðü için Cem Vakfý'ný muhatap alýyor. Alevileri bölelim!.. Ama Aleviler bölünmez, bölünse bölünse Cem Vakfý bölünür. Ýçlerinden bir kýsmý, TürkÝslam sentezi diye tutturanlar camiye yönelecekler. Fakat içlerinde bu anlayýþa "evet" demeyen ve Alevi inancýnýn temel düsturunu kabul edenler, gerçek Alevi örgütlenmesinin ve kurumlarýnýn yanýnda yer alacaklardýr. Çünkü bu kurumlar onlarca yýldýr korkusuz bir mücadele vererek, ecdatlarýndan aldýklarý bilgiyle Alevi diliyle haykýrýyorlar ve hep ''Hak'' diyorlar. Hangi kitabý açtýysak, hangi derviþin ve tasavvufcunun geçmiþ hayatýný okuduysak, gördük ki, bütün kapýlarý açan insandýr. Bütün kutsal mekânlarda oturan insandýr. Söyleyen insan, dinleyen insan, düþünen insandýr. Dertlere derman, yaralara merhem olan insandýr. Biz onun için diyoruz ki, hak insandýr. Aleviliði Eritmek Ýstiyorlar Bütün Alevi kurum ve kuruluþlarýnýn, deðerli yöneticilerini bir masa etrafýnda toplama erdemliliðini göstermeyen bir vakfýn baþkaný, salt kendi baþýna Alevilerin inanç boyutundaki, yaþam ve düþünüþlerini, hangi yetkiyle Milli Eðitim Bakanlýðý'nýn hazýrladýðý, okullarda uygulanacak ders müfredat programýna öneri olarak gönderebiliyor? Yüz binlerce Alevi'nin örgütlü olduðu kurumlarýn yöneticileri bu olaya "evet" der mi? Elbetteki hayýr. Alevileri, Sünni-Ýslam inancýnýn potasýnda eritmek için onlarca yýldýr yapýlan sinsi çalýþmalardan, Alevilerin örgütlü kurumlarý bihaber deðildir. Devletin bu sinsi asimilasyon politikasýna yardým eden, onlarýn deðirmenine su taþýyan kurumlardan da haberdardýr. (Bugün hazýrlanýlmasý düþünülen sözde ders müfredat programýna, muhatap olarak kabul edilen vakfýn yöneticileri daha dün, Alevileri Erciyes Yaylasý'na semah dönmeye gönderiyordu.) Bir Anneden Öneriler Bir Alevi kadýný olarak, bir anne olarak somut önerilerim var. Yurtiçindeki ve yurtdýþýndaki eksiksiz olarak tüm Alevi kurumlarýnýn temsilcilerinden oluþan bir komisyonun, Alevi inancýndaki Alevi çocuklarýna, verilecek ders müfredat programýna evet demesi gerekiyor. ''Alevilik bir inançtýr'' bu deyim en yukarýdan en aþaðýya devletin bütün kurumlarý tarafýndan kabul görmediði sürece, bir anne olarak bu duaya amin demem. Bir inancý ancak o inancýn mensuplarý, kanaat ve önderleri, din adamlarý anlatýr ve o inancýn içinde yetiþmiþ, pedagoji eðitimi almýþ eðitimciler tarafýndan öðretilir. Milli Eðitim Bakanlýðý önce Alevi çocuklarý Sünnileþtirmekten vazgeçmeli. Mecburi din dersine tabi tutmamalý. Devlet bir taraftan Alevi köylerine cami, diðer taraftan da okullarda Aleviliði ders müfredat programýna koyma ikiyüzlülüðünden vazgeçmeli. Ders kitaplarýnda da Aleviliði anlatýrken, yüzyýllardan beri baský ve asimilasyonla kuþatýlmýþ, Sünni-Ýslam inancýnýn o katý kurallar çemberini korkusuzca kýrmak gerekir. Alevilerde Kadýn-Erkek Eþit Alevi inancýnda kadýn erkek eþittir. Bütün insanlara ayný nazarla bakarýz. Hiç kimseye "gâvur" deyimini kullanmayýz. Dua ve gülbenklerimizde yalnýzca insan ismi geçer (erdemli kâmil insanlarýn, evliyalarýn, pirlerin isimleri). Kadýn postta oturabilir. Kadýn özgürdür. Giyim ve kuþamýnda erdemlilik vardýr. Alevilik’te þart yoktur. Kadýn en öndedir. Alevi, kadýný örtüye sokmamýþtýr. Arka plana atmamýþtýr. Cemde, cemaatte ve ibadette en öne oturtmuþtur. Bir ana olarak çocuklarýmýza Aleviliði anlatýrken "Allah" deyimi yerine "Hak" diyoruz. Müezzin, imam ve müftü deyimleri inancýmýzda yoktur. Onun yerine çocuklarýmýza zakir, pir, mürþit deyimlerini kullanýr ve anlatýrýz. Çocuklarýmýza sazý (baðlama) öðretirken "telli Kuran’ýmýz budur" deriz. "Ýbadet yerimiz cami deðil, cemevidir" diye çocuklarýmýza telkin ederiz. ''Çalýþmak en büyük ibadettir'' sözü doðumdan ölüme kadar annelerin her zaman söylemi olmuþtur. Helal ve haram deyimlerini inancýmýzýn içinde korku sözü olarak kullanmamýþýzdýr. Ýçkiyi (dem almayý) helal bilmiþizdir. Kýblemiz, yönümüz, yüzümüz yalnýz insandýr. Hac ve kabemiz, pirimizin dergâhýdýr. Bütün inaçlarýn kurallarý, emirleri ve buyruklarý vardýr. Kendi peygamberini kendi içinden seçer. Alevi inanç ve ibadetinde en ince detaya kadar bu kurallar mevcuttur. Eðer okullarda Alevi çocuklarýna Alevi inancý ve ibadeti anlatýlacaksa, bin yýllardan beri akýp gelen bu inancýn bütün kurallarý, en yalýn haliyle korkusuzca anlatýlmalý. O zaman biz anneler, Aleviler, bu inanç mensuplarý bu ders müfredat programýnýn arkasýnda durabiliriz. Aksi takdirde program bir yana Aleviler bir yana olur. Örnek alýnacaksa, Avrupa Alevi Birlikleri Federasyonu Almanya örnek alýnmalý. *** Devrimci Alevi Komitesi Üyesi Ýskender Göçmen:Kâbesi çýkar olan, Kâbesi insan olaný anlayamaz “Alevi Partisi düþüncesi tamamen yanlýþtýr. Çünkü inancýn siyaset mengenesine sýkýþtýrýlmaya baþlandýðý yerde, inanç felsefesi ortadan kalkar” Alevilerin yüzyýllar boyunca gördükleri zulüm ve sefaletinin sorumlusunun devlet olduðunu ifade eden Devrimci Alevi Komitesi üyesi Ýskender Göçmen, Alevilerin düzenle uzlaþmayan bir yaþam kültürüne sahip olduklarýný belirtti. Alevileri boyun eðmeme ve direnme kültürünü Þah Ýsmail’den, Baba Ýshak’tan, Baba Ýlyas'tan, Þeyh Bedrettin'in ayaklanmalarýndan aldýðýný, bu direniþ kültürünü her koþulda yaþattýklarýný söyleyen Göçmen, “Aleviler gün gelmiþ, yoðun bir devlet terörü ile karþýlaþmýþ, dar bir çevreye itilmiþ, dýþ dünya ile baðlarý kesilmiþ, yolsuz, ýþýksýz, kalemsiz, kitapsýz, okulsuz karanlýk bir dünyaya hapsedilmiþlerdir ama zorbalýklara karþý direnmiþlerdir” dedi. Alevi Gelenekleri Ve Ýhanet Alevilerin direniþlerle dolu tarihinde ihanetlerin de olduðunu anlatan Göçmen, Osmanlý’nýn devþirmelerinin, Cumhuriyet hükümetlerinin oyunlarýnýn Alevileri sýk sýk ihanetlerle yüz yüze getirdiðini, bugün de benzer bir sürecin iþlediðini þu sözlerle özetliyor: “Bunlardan birisi de Cem Vakfý Baþkaný Ýzzettin Doðan'dýr. Ýçini boþaltmaya çalýþtýðý Aleviliði devletle birlikte Alevi-Sünni garnitürü haline getirmeye çalýþarak Alevi toplumunun önüne koyuyor. Tüm bunlarla birlikte ele alýnmasý gereken çok daha ciddi bir nokta var ki, bu da, ‘Alevi Partisi’ni kurarak siyasallaþma yönündeki hazýrlýk çalýþmalarýdýr. Alevi Partisi düþüncesi tamamen yanlýþtýr. Çünkü inancýn siyaset mengenesine sýkýþtýrýlmaya baþlandýðý yerde, inanç felsefesi ortadan kalkar.” Öðretecekleri Bizim Tarihimiz Deðil Alevi halkýn, felsefesini ve kültürel varlýðýný Ýzzettin Doðan’ýn “uyku ve sabah duasý” yoluyla açýklamanýn mümkün olmadýðýný söyleyen Devrimci Alevi Komitesi’nden Ýskender Göçmen, gündemde olan Alevilere ait ders kitaplarý tartýþmasýna iliþkin de þunlarý söyledi: “Okullarda okutulacak þeyler kapsamýnda yer alan bu ve buna benzer öneriler, Alevi toplumlarýnýn sýnýflar mücadelesindeki tarihsel rolünü tamamen çýkmaza sokmasýyla birlikte, tarihe gömmeye yönelik bir politikanýn ta kendisidir. Ýzzettin Doðan hiçbir zaman devletin katliamlarýna karþý çýkmýyor. Bu nasýl bir ‘Alevi inancýdýr’ ki, zulme uðrayanýn deðil zulmedenin yanýnda oluyor. Yüzyýllardýr Alevi halkýný katleden, sürgün eden Osmanlý'nýn, Yavuz Sultan Selimlerin mirasçýsý bir devletle. Maraþ’ta Alevi halkýný faþistlerle birlikte katleden devletle. Sivas’ta þeriatçýlarla kol kola Alevi aydýn ve sanatçýlarýný yakan devletle. Çorum'da katliam yapan devletle. Gazi'nin katillerini koruyan, aklayan devletle sýcak iliþkileri olduðunu söylüyor Ýzzettin Doðan. ‘Sýcak iliþkiler’, þimdi tarihini çarpýtarak, bu halkýn çocuklarýnýn okuduðu okullarda ders diye yutturduklarý bizim olmayan tarihle mi açýklanacak? Alevi çocuklar, kendine ait olmayan uydurma bir Alevilik öðretisini, iþbirlikçi bezirgânlarýn dar kafasýndan çýkan fikirlerle mi öðrenecek?” Yeni Hýzýr Paþa, Doðan’dýr AKP’nin, Ýzzettin Doðan ve Reha Çamuroðlu gibi isimlerle Aleviler içerisinde bir açýlým yaptýðýný göstermeye çalýþtýðýný, ancak isimlerin deðiþmesine raðmen bunun mümkün olamayacaðýný söyleyen Ýskender Göçmen, durumu sert sözlerle açýklýða kavuþturdu: “On yýllardýr Alevi halkýný katledenlerin nasýl bir ‘açýlým’ýndan bahsedebilir ki? Ýzzettin Doðan biçim deðiþtirmiþ bir Hýzýr paþadýr. Doðan veya Reha Çamuroðlu gibi isimler ile AKP iktidarý Aleviliði düzen içi bir konuma sokmak, onun ilerici yanýný köreltmek istiyor.” Alevi halkýn devrimci ve ilerici olduðunu, AKP’yi de bugün için korkutan olgunun bu olduðunu açýklayan Devrimci Alevi Komitesi’nden Göçmen, “Bütün ‘açýlýmlar’ Alevi halkýnýn devrimci özünü yok etmek içindir ve asla kabul edilmeyecektir. Alevi halký bunlarý iyi tanýmalýdýr. Alevi bezirgânlarýnýn bu iktidara nasýl sahip çýktýklarýný görmelidir. Alevi halký, inançlarýmýzý, deðerlerimizi, tarihimizi satmalarýna ve uydurma bir Alevilik öðretisinin okullarda çocuklarýmýza ders olarak verilmesine asla izin vermemelidir!” dedi. Bitti BirGün Ýlk iki romanýyla büyük ilgi görmüþtü Ayþegül Devecioðlu. 2004’te Kuþ Diline Öykünen romaný çýktý. Ardýndan 2007’de çýkan Aðlayan Dað Susan Nehir’le, 2008 Orhan Kemal Roman Armaðaný’ný kazandý. Devecioðlu, yeni kitabý Kýþ Uykusu’nda beþ öyküsünü bir araya getiriyor: Kitaba adýný da veren ve daha önce yayýmlanmýþ bir Almanca seçkinin içinde yer alan Kýþ Uykusu, Veremli, Ziyaret, Bir Öykü Yazmalýyým ile Beþmeþelik. Öykülerin her birinde yaralý bir durum var. Devecioðlu ile bu yaralý durum ve onun etrafýnda olup bitenler üzerine konuþtuk... Kýþ Uykusu, ‘ince’ denilebilecek bir kitap. Ancak en azýndan benim tecrübemde, her bir öykü üzerinde uzun uzun düþünmek, hatta belki tekrar tekrar okumak gerekti. Çünkü bir yanýyla aðýr ve sert bir kitap. Bu öyküler, nasýl geldi bir araya? Bu öyküler benim içimde büyüdü, belirgin hiç bir þey amaçlamadan ortaya çýktý. Bu sözlerle þunu anlatmaya çalýþýyorum. Ben bu ülkede yaþýyorum. 12 Eylül sonrasý Türkiye’de, bütün görünen ve görünmeyen veçheleriyle... Kürt sorunu diye kodlayýp geçmeye alýþtýðýmýz o devasa insani-siyasi-toplumsal-ekonomik durumun belirlediði bir zamanda. Bu öyküler bu zamanýn ve benim tarihimin ürünü. 12 Eylül’le hesaplaþmak gibi bir derdim var. Kürt halkýnýn mücadelesinde kendimi taraf olarak görüyorum. Ancak yazar sýfatýný taþýyan kiþi bunlarý anlatmayý, bildiðimiz anlamda amaçlamaz. Amaç, dünyayla kurduðu iliþkide, yazarýn içinde bir tür kendiliðindenlik halinde oluþur. Kýþ Uykusu’nun dili üzerinde de konuþmak gerekir; sakýnýmsýz bir dil kullanmýþsýnýz. Kitabýnýzdaki öykülerden birinde de ifade ettiðiniz gibi, ‘imgelerin kýrýldýðý’, imgeleri kýrdýðýnýz bir kitap diye düþündüm. Edebî dil konusundaki fikrinizi merak ediyorum. Güvercinlerin imgelerinin sonsuza dek parçalandýðýndan söz etmiþtim. Ýmgelerin kýrýlmasý dediðiniz þeye gelince, biz imgelerle konuþur, anlaþýrýz, her sözcük bir imgedir, bir þeyi imler. Öyküde anlattýðýmdan biraz farklý bir baðlamda, mesela beyaz güvercin barýþý imler. Bunlar da büyük ölçüde uydurmadýr. Güvercin’in barýþý temsil ettiði de gerçeklikle ilgisi olmayan bir þeydir. Ýletiþim dediðimiz þey, hatta yazý dediðimiz þey bile zihnimizdeki bu ortak imgelerin varlýðý üzerine kurulur. Edebiyatýn yapmasý gereken, herkes için benzer þeyleri temsil eden bu imgeleri parçalamaktýr bir yandan da. Özellikle Türkiye’de güçlü bir eðilim var, dilin edebi addedilmesi için bir þeyi doðrudan söylememesi gerekiyor. Dolandýrarak, tersinden, mýrýldanarak, sayýklayarak söylediðinizde bu edebiyat sayýlýyor. Beylik imgelerin edebiyat addedildiði bir edebiyat ortamýnda ortaya çýkanlarýn insanlara hiçbir þey anlatmýyor hale gelmesinden doðal bir þey yok. Belki de insanlarýn artýk neden eskisi kadar kitap okumadýðý üzerine düþünürken bunu da dikkate almak gerek. Edebiyat bir dil gösterisi, dil mimarisi deðil. Dili bir þey anlatmak için kullanýrýz. Daha imgesel bir anlatýmý olduðu söylenen Aðlayan Dað Susan Nehir, sadece dilin iyi kullanýldýðý bir roman olarak kalsaydý, hakikate dair hiçbir þey söylememiþ olurdu. Öykülerin her biri, bir yara içeriyor. Darbeler ve Kürt sorunu, öykülerin odak noktalarýndan. Kitabýn adýnýn Kýþ Uykusu olmasýný da manidar buldum... Öyküler gibi kitabýn ismi de ima etmiyor, açýkça söylüyor. Biz bu ülkede yaralarla yaþýyoruz. 12 Eylül’ün hâlâ hüküm sürmesi, darbeci generallerin, iþkencecilerin yargýlanmamýþ olmasý... 12 Eylül’ün -sol tarafýndan bile- bir sermaye hareketi deðil, doðal afet gibi algýlanýyor olmasý... Kürt halkýnýn yaþadýklarý, Diyarbakýr cezaevinde olup bitenler, taþ attýklarý için kollarý kýrýlan, senelerce hapse mahkûm edilen çocuklar, kuyulardaki cesetler, faili meçhuller, sürgünler, yakýlan ormanlar, insanlarýn kendi dilinde gülmesinin ve aðlamasýnýn yasaklanmasý... Bu yaralarý yok sayamayýz. Bunlar bizim sezgilerimizi keskinleþtiren, inancýmýzý pekleþtiren, hayal gücümüzü besleyen yaralar. Bu insanlýk suçlarýnýn ortadan kaldýrýlmasý, yargýlanmasý ve hesap sorulmasý için mücadele etmeli ve bu ülkenin yaralarýný kendi yaramýz gibi taþýmalýyýz, kapandýlar mý da kanatmalýyýz. Biz insanlýk durumlarýný yara gibi taþýmazsak, gelecek umudumuz da olmaz. Daha önce de 12 Eylül’ü odaðýnýza aldýnýz; politik geçmiþiniz de düþünülürse, edebiyat dýþýna itilmek gibi kaygýlar yaþýyor musunuz? Tarihsiz yazar olmaz. 12 Eylül benim tarihim. Kolum, bacaðým da deðil, ben neysem o. Kesilip atýlmaz. Ben kocamý ve birçok arkadaþýmý kaybettim. Ama kaybýmýzýn ölümlerden çok büyük olduðunu, anlatýlamaz ölçüde büyük olduðunu biliyorum. 12 Eylül askeri darbesi, bu toplum baþka bir hayat arayýþýna çýktýðý, politikleþtiði için yapýldý ve bu anlamda insanlarý politikadan korkar hale getirerek baþarýlý oldu. Edebiyat alanýnda bu, edebiyatýn politika dýþýnda olmasý gerektiði ve yazarlarýn politik kimliðinin edebiyatlarýný olumsuz etkilediði düþüncesiyle gösterdi kendini. Ve son otuz yýlýn korkunç insanlýk suçlarý karþýsýndaki sessizlik buradan beslendi. Hatta 12 Eylül bizzat edebiyat alanýndaki bu görüþleri yarattý. Yazar dünyadadýr ve kendisi istese de istemese de, bunun bilincinde olsa da olmasa da politikanýn ve ideolojilerin içinden konuþur. Tarihimin, politik düþüncelerimin duyarlýlýk ve sezgilerimi geliþtirdiðini, bu anlamda yazarlýðýma katkýda bulunduðunu düþünüyorum. Edebiyat dýþýna itiliyorsam bile, neticede bu kiþisel olarak kaygý duyacaðým bir þey deðil. Tam tersine, bu, politik durumdan hiç de ayrý görmediðim edebiyat alanýna, 12 Eylül’ün neler yaptýðý konusunda önemli bir ipucu. Kuþ Diline Öykünen’de dünyanýn yaþlanmasý olarak tanýmladýðým gerçekliðin, 12 Eylül sonrasýndaki karanlýðýn, toplumun ifadesine, hayal gücü ve yaratýcýlýðýna ket vurulmasýnýn sonuçlarý üzerine düþünmeliyiz. Bunu kiþisel kaygýlardan epey uzakta, içinden hep birlikte çýkmamýz gereken bir durum olarak görüyorum. “... bir öykü yazmam gerek; baþka hayatlara, baþka insanlara dair bir öykü... Ne var ki, insan baþkalarýný anlatamaz; yalnýzca kendini anlatabilir”, diyorsunuz... Ýnsan yalnýzca kendini anlatabilir derken, bire bir yaþadýðýmýz þeyleri, anlatmaktan söz etmiyorum. Kýþ Uykusu gibi Kuþ Diline Öykünen’de, Aðlayan Dað Susan Nehir de kurguydu. Kurgu dediðimiz de, görünenden, olandan fazlasýný anlatabilmenin bir yolu zaten. Iþýk kadar karanlýða, gerçek kadar yalana ihtiyaç duyan hakikati, dile sýðdýrabilmek, hikâye etmek. Anlattýðýmýz þey bizim içimizde mayalanmadýysa, yer etmediyse, bizim olmadýysa ya da biz onunla ayný þey olmadýysak, karþýdan, uzaktan baktýðýmýz bir þeyse, bir tür malzemeyse, yazarla dünya arasýndaki bu mesafenin bir bedeli vardýr diyorum. Bu bedel çok aðýr. Çünkü dünya malzeme haline geldiðinde, ne söze bürünebilir ne de bize görünebilir. Ziyaret, gerilla annelerinin çocuklarýný ziyaretini anlattýðýnýz bir öykü. Öyküyü, Kürtçe bir cümleyle tamamlýyorsunuz. Neden? Ýnsan kendine yabancý bir dilde acý çekemez. Türkçe konuþmaya zorlansalar da Kürtler on yýllardýr aðýtlarýný kendi dillerinde yakýyorlar. Ben Kürt halkýnýn yýllardýr verdiði mücadele konusunda düþünceleri ortada olan biriyim. Elimden geldiðince, gücüm yettiðince bu konuda tavýr aldým. Bu konunun tarafý olarak görüyorum kendimi. Ama yýllar önce Özgür Gündem’de yazdýðým gibi, üçüncü tarafý. Bu iþin bir yaný, önemli bir yaný... Daha önemlisi yasaklanmýþ dilden yana tavýr alýyorum. Dilin tarafýndayým. Çünkü herkes dilin içine doðar. Kelimeler olmadan zihin de olmaz. Dili yasaklamak, zihni gasp etmek demektir. Bunu en iyi anlamasý gereken yazarlarken, yýllardýr Kürt dilinin uðradýðý baskýlar karþýsýnda yazar sýfatý taþýyanlar ne kendilerinde ne toplumda bir duyarlýk geliþtirebildiler. Bunun günümüz Türk edebiyatý diye tanýmlanan þeydeki niteliksizliði, düþkünlüðü de açýkladýðýný düþünüyorum. Çünkü eðer bu yazarlarýn dille hakiki bir iliþkisi olsaydý, Kürt dili üstündeki baskýlarda en cansiperane tavrý onlarýn almasý gerekirdi. (Kürt PEN’ine ki PEN dil esaslý bir örgüt- karþý çýkan da bu ülkedeki yazarlardýr.) Oysa bir ülkede yasaklanmýþ ve açýkça zulmedilen bir dil varsa, yazarýn bundan daha esaslý ve büyük bir meselesi olamaz. Veremli, verem olmuþ bir kadýna reva görülmüþ muameleyi anlattýðýnýz bir hikâye gibi baþlarken, bir intikam adalet öyküsüne dönüþüyor. Fakat o noktada bile, aslýnda söylediðinden fazlasýný söylüyor, akýlcýlýðý ile politik sancý ve acýlardan uzak kalmayý baþarmýþ öykü kahramanýnýn, muhasebesini yapamayacaðý bambaþka bir acýya esir düþüþünü anlatýyor. O bir kadýn öyküsü. Ben eski bir arkadaþýmdan bu öyküye kaynaklýk eden tek minik bir cümlecik duydum. Bu öyle büyük bir haksýzlýk, öylesine büyük bir zalimlikti ki, öykü olarak yazmayý falan aklýma getirmeden, çok uzun bir süre içimde can yakan bir kadýnlýk bilgisi olarak taþýdým. Bu kadýnýn baþýna gelen sýradan zalimliði, bu denli yakýcý bir biçimde hissedebilmiþ olmamda feminizme inanmamýn da etkisi vardýr. Bunun ötesinde dünyayý salt akýlla algýlamaya anlamaya çalýþmanýn anlamý üzerine epeydir kafa yoruyorum. Aslýnda Türkiye’de eðitim görmüþ, cumhuriyetçi ailelerde yetiþmiþ pek çok kiþi gibi, bunun ne demek olduðunu taa çocukluðumdan beri biliyorum. Bu beni dini inanýþ sahibi ya da mistik filan da yapmýyor. Tam tersine dinin insanlarý nasýl büyüleyebildiðini, kalplerini çalabildiðini ve aldatabildiðini daha iyi kavramamý saðlýyor. Beþmeþelik’te Bazý Tuhaf Ýþaretler, farklý bir öykü... Dile gelen duvarlar var... Biraz bu öyküden söz eder misiniz? Beþmeþelik hayali bir mahalle. Ama 12 Eylül öncesinde Türkiye’sinde bu Kýzýlbaþ mahallelerden çok vardý. Büyük sermaye sahiplerini, egemenleri en çok rahatsýz eden, her fýrsatta söylediðim gibi sayýlarý yüz bini bile bulmayan devrimci hareket mensuplarý deðil, bu Kýzýlbaþ mahallelerdi. Tabii bu sözcükleri temsili olarak kullanýyorum. 12 Eylül’ün asýl hedefi onlardý. Kimilerinin duvarlarý bile kalmadý. Yine de duvarlara bakmak lazým. Beþmeþelikler’in yýkýntýlarýnda ya da þehirden arta kalanda, mucize kabilinden hayatta kalmýþ bir çay bahçesinin, bir evin, dükkânýn duvarýna dikkatle bakmak lazým. Duvar varsa, mutlaka yýllar öncesinden bir hikâye anlatýyordur. Duvarlar çok uzun yaþar ve çok þeye tanýk olur. Yaþlý aðaçlar gibi. Kitabý dünyanýn bütün Beþmeliklerine ithaf ettim. Beþmeþelikler ithaf cümlesinde yazdýðým gibi yalnýzca solcularýn deðil, yazarlarýn da tek vatanýdýr. Çünkü edebiyat, milliyetçilikler gibi ýrklar gibi, sýnýflar, hatta cinsiyetler gibi sonradan kurulmuþ olanýn ötesinden türer. Her þeyin öncesinden ve üstünden konuþur. Bunlarý yok saydýðý için deðil, evrensellik diye tanýmladýðýmýz ve edebiyattan beklediðimiz þey tam da, bunlara büyük bir itiraz olduðu için. KIÞ UYKUSU Ayþegül Devecioðlu Metis Yayýnlarý 2009 88 sayfa 8TL. Radikal Sulucakarahöyük/ KAPADOKYA Kapadokya'da bu yýl 2.'si gerçekleþtirilen Cross Golf Cappadocia Turnuvasý sona erdi. Yurtiçi ve yurtdýþýndan 20 sporcunun katýldýðý turnuvada birinciliði Hollanda'dan Appie Çooþkans elde etti. Nevþehir'in Uçhisar beldesinde Ýndigo Turizm tarafýndan baþlatýlan ve bu yýl 2.'si gerçekleþtirilen Cross Golf Cappadocia Turnuvasý, Beyaz Vadi'de yapýldý. Türkiye'de yaþayan ve çalýþan yabancý ülke vatandaþlarý ve büyük elçilik görevlileri ile birlikte Arjantin, ABD gibi ülkelerden 20 golfçunun katýldýðý turnuvanýn son bölümünde Driving Range yarýþlarý yapýldý. Klasik golfun aksine çukur yerine net (að) kullanýldýðý ve birçok çevreci kuralý ile dikkat çeken Cross Golf turnuvasýnda katýlýmcýlar peribacalarý arasýnda golf oynamanýn tadýný çýkardýlar. Sulucakarahöyük/ NEVÞEHÝR Nevþehir'e ayin yapmak için gelen papazlar, gezdikleri çanak atölyelerinde þalvar giyip çanak yapýyor. Ýnanç turizminde ziyaret edilecek ülkeler arasýnda Türkiye'yi listenin baþýna dahil eden Romanya Ortodoks Kilisesi tarafýndan Nevþehir'de ayinler gerçekleþtiriliyor. Bu kapsamda Kapadokya'da bulunan Turnuva sonunda 9 net'lik oyunlarýnda birinciliði 26 puan ile Hollanda'dan Appie Çooþkans elde ederken, Rusya'dan katýlan Svetlana Andryvkina 23 puan ile ikinci, Ýspanya'dan Carlos Ansede 22 puan ile üçüncü ve Türkiye'den Lale Tuncel 21 puan ile dördüncü oldu. Driving Range oyununda ise Arjantin'den Heber Rodriguez birinciliði elde etti. Dereceye giren oyunculara ödülleri Museum Otel'de gerçekleþtirilen tören ile Nevþehir Valisi Mehmet Asým Hacýmustafaoðlu ve Ýndigo Turizm sahibi Ömer Tosun tarafýndan verildi. Turnuvaya Rusya'dan katýlarak ikinciliði elde eden Svetlana Andryvkina, Kapadokya'da eþsiz doða güzellikleri arasýnda golf oynamaktan büyük zevk aldýðýný belirterek, bölgenin ilerleyen yýllarda golf ile de anýlacaðýna inandýðýný kaydetti. Andryvkina, "Kapadokya zaten peribacalarý ile çok önemli bir turizm bölgesi. Buraya turist olarak gelebilmenin yanýnda vadilerde golf oynamak çok güzeldi. Tekrar buraya gelerek golf oynamak için sabýrsýzlanýyorum" dedi. Ýngiltre'den Kim Waddovp ise, birkaç yýl içerisinde Cross Golf'un klasik golf tutkunlarýný kendisine baðlayacaðýna inandýðýný belirtti. Kent Haber çanak atölyelerini gezen papazlar büyük ilgi gösteriyor. Atölyelerde topraðýn usta sanatçýlarýn ellerinde aldýðý þekli hayranlýkla izleyen papazlar, daha sonra tezgah baþýna geçip hünerlerini sergiledi. Nevþehir'in Avanos ilçesinde tarihi Hititlere kadar dayanan çanak ve çömlekçilik, son yýllarda hýzla geliþiyor. Kýzýlýrmak Nehri koylarýndan elde edilen kýrmýzý toprak, ilçede bulunan irili ufaklý çanak atölyelerinde 'miller çark' adý verilen ve ayakla döndürülen tezgah üzerinde usta sanatçýlarýn ellerinde þekil alýyor. Çamurdan yapýlan vazo, güveç, yemek kaplarý gibi mutfak ve süs eþyalarý, gölgede kurutulduktan sonra saman ve talaþ ile yakýlan fýrýnlarda 800 ile bin 200 derece arasýnda piþirilerek satýþa sunuluyor. Bine yakýn çanak ve çömlek çeþidinin yapýldýðý çanak atölyelerini ziyaret eden papazlar, önce atölyelerdeki ustalardan çanak yapýmý ve ilçenin tarihi hakkýnda bilgi alýyor, daha sonra ise þalvar giyip ellerine aldýklarý çamurla hünerlerini sergiliyor. Tarihi mekanlarý gezen papazlar, bölgeyi çok sevdiðini ve ülkelerine döndüðünde Nevþehir'e gelmelerini isteyeceklerini diye getiriyor. Kent Haber Sulucakarahöyük/ KAYSERÝ Kayseri'de þifalý bitkiler satýþý yapan Metin Zorlu, yaz ayýnýn gelmesiyle birlikte 5'li zayýflama çayýna yoðun ilgi olduðunu söyledi. Cumhuriyet Mahallesi Millet Caddesi üzerinde þifalý bitkiler dükkaný bulunan Metin Zorlu, yaz ayýnýn gelmesiyle birlikte Sulucakarahöyük/ KIRÞEHÝR Kýrþehir Belediye Baþkan Yardýmcýsý Yaþar Sulu, halkýn su borcunu ödemesi ve belediye gelirlerinin arttýrýlmasý amacýyla taksitlendirme kararý aldýklarýný söyledi. Açýklamalarda bulunan Yaþar Sulu, Belediye Meclisi Plan ve Bütçe Komisyonu'nda alýnan karar gereði bin TL'ye kadar olan borçlara en fazla 5 sabit Sulucakarahöyük/ NEVÞEHÝR Voleybol Küçükler Türkiye Birinciliði müsabakalarý Nevþehir'de baþladý. Milli Eðitim Bakanlýðý tarafýndan düzenlenen Voleybol Küçük Kýzlar ve Erkekler Türkiye Birinciliði müsabakalarý Nevþehir Damat Ýbrahimpaþa Spor Salonu'nda 4 grupta 16 takýmýn katýlýmýyla baþladý. 5 Haziran 2009 tarihine kadar sürecek þifalý bitkilere raðbetin arttýðýný kaydetti. Ýnsanlarýn kýþýn aldýðý kilolardan kurtulmak için doðal zayýflama yolunu tercih ettiðini kaydeden Zorlu, "Özel olarak hazýrladýðýmýz 5'i bir yerde diyet çayý satýþlarýmýz arttý. Özellikle bayanlar büyük ilgi gösteriyor. 5'i bir yerde diyet çayýnýn içinde kekik, biberiye, funda, mate, yeþil çay yer alýyor. Bitki yapraklarý, dengeli bir þekilde kullanýldýðýnda vücuttaki yaðlarý yakmaya ve kolesterolü dengelemeye yardýmcý olurken, ayrýca hazýmsýzlýk, sindirim bozukluðu gibi rahatsýzlýklara da iyi geliyor. Düzenli kullanýlmasý halinde bitki çayý diyetiyle ayda beþ kilo vermek mümkün oluyor" diye konuþtu. 5'i bir yerden çayýný 100 gramlar halinde hazýrlandýðýný belirten Zorlu, "Bir litre sýcak suya bir tatlý kaþýðý atýlarak beþ dakika bekleniliyor. Üç öðün aç ya da tok içilebiliyor" dedi. Kent Haber taksit, bin TL ve üzeri su borçlara ise en fazla 10 sabit taksit yapýlarak ödeme kolaylýðý getirildiðini belirtti. Yaþar Sulu, "Halkýmýzýn her türlü sorunlarýna çözüm bulmak, bizim en temel görevlerimizdendir. Bu düþünceden hareketle vatandaþlarýmýzdan gelen yoðun talepler doðrultusunda bir defaya mahsus olmak üzere ödeme kolaylýðý saðlamýþ bulunmaktayýz. Aldýðýmýz bu karar neticesinde hem halkýmýz borcunu ödeyecek, hem de belediyemizin alacaklarýnýn tahsili noktasýnda daha etkin bir süreç baþlatmýþ olunacak. Borcu olan vatandaþlarýmýzýn yýl sonuna kadar devam edecek olan bu karardan yararlanmasý için belediyemize müracaat etmelerini ve bundan sonraki dönemlerde de borçlarýný zamanýnda ödemeyerek maðdur olmamalarýný istiyoruz" dedi. Kent Haber olan müsabakalara erkeklerde A Grubu'nda Adana Bahçelievler Ýlköðretim Okulu, Mardin Nusaybin Gazi YÝBO, Ýstanbul Prof. Dr. Gazi Yaþargil Ýlköðretim Okulu ve Bursa Þahin Yýlmaz Ýlköðretim Okulu, B Grubu'nda Çorum Mehmet Akif Ersoy Ýlköðretim Okulu, Hatay Esentepe Mehmet Akar Ýlköðretim Okulu, Elazýð Doðukent Ýlköðretim Okulu ve Ýstanbul Ali Fuat Cebesoy Ýlköðretim Okulu, kýzlarda A Grubu'nda Manisa Eczacý Fadime Bolkan Ýlköðretim Okulu, Ankara Refika Aksoy Ýlköðretim Okulu, Elazýð Yýldýzbaðlarý Ýlköðretim Okulu ve Mersin Özel Toros Ýlköðretim Okulu, B Grubu'nda ise Bursa Emine Örnek Ýlköðretim Okulu, Ankara Tevfik Fikret Ýlköðretim Okulu, Elazýð Doðukent Ýlköðretim Okulu ve Kocaeli T.B.M.M. Ýlköðretim Okulu takýmlarý katýlýyor. Kent Haber 7 Sabri Kuþkonmaz Kuþlarýn baktýðý yerden bakarsak, yazar/ kitap/ okur üçlüsünde keyfi yerinde olanýn okur olduðunu düþünebiliriz.. Öyle ya, kitap raflarýnda alýcý bekleyen kitabýn üstünde gezinen okurun elinin utlak iktidarý var. Kimi, hangi kitabý seçeceðine karar verip, kitabý alacak olan biricik muktedir. Onca yazarýn da gönlünü çelmek istediði tek sevgili o. Rafta duran kitabý uzanýp alýrsa, yazmanýn bir anlamý var. Almazsa, yazarýn kaðýda sorduðu sorularý yine kaðýtlarda kaldý demektir. Bu yazdýklarým doðru olsa ne iyi olurdu. Okur ile yazar arasýna baþka etmenler girmeseydi keþke. Okurun kitap alma, kitabý seçme ve okuma özgürlüðü olsaydý keþke. Yayýncýlýk ve buna baðlý olarak daðýtým alanýndaki tekelleþmenin tek olumsuz sonucu küçük yayýncýlarýn kitap dünyasýndan yok edilmesi deðil. Okurun da okuma özgürlüðü, seçme özgürlüðü elinden alýnýyor. Gazetelerin çok satar listelerine bakýn. Hatta son on yýla bakýn. Meðer ülkemizde ne kadar az yazar varmýþ! Kitapçý vitrinleri de öyle. Okur, çoktan seçmeli bir kitap manzarasýndan, farklý seçeneklerden yoksunlaþtýrýlýyor. Matbaanýn geliþimi ile, kitap Avrupa’da endüstri ürünü olmuþtur. Öyle ki, 15. yy.da Avrupa’da basýlan kitap sayýsý 1000 iken, 1815 yýlýna gelindiðinde yýllýk “üretim” 20.000 olmuþtur. (C. McEvedy, ModernÇað Tarih Atlasý, Sabancý Üni. çev. A.Anadol). Bu artýþ eðrisinin günümüzde geldiði sýnýrlarý tahmin etmek zor deðil. Bu geliþim çizgisi, kendi iç sistemini de kurmuþtur. Örneðin sözünü ettiðimiz batýda, bizden daha sert daðýtým ve yayýn tekelleri oluþumuna tanýk olunmuþtur. Ancak, okurun kitaba ulaþmasýnýn yollarý da sistem içinde çözülmüþtür; yaygýn kütüphaneler aðý. Hatta delicesine! Gelelim öykünün bizden yana kýsmýna. Bizde de batýya uyum gösterildi. Derhal yayýn ve daðýtým tekellerin oluþturuldu. Seçeneði sermaye belirler hale gelindi. Bu arada sorunun eþ boyutu olan kütüphaneler kimin umurunda? Kan aðlayan “küçük yayýncýlar” biraz daha kan aðlasýn! Ülkemize matbaayý Ýbrahim Müteferrika’nýn getirdiðini söyler dururuz. Hatta övünürüz de. Batýda matbaa bulunduktan 290 yýl sonra bize gelmiþ olsa da... Geç olsun, güç olmasýn tesellisi ile kendimiz avuturuz. Ýyi de, 1726’da matbaa kurulduktan sonra, 1815 yýlýna kadar Ýstanbul’da kaç kitap basýlmýþ? Tahmin etmeye kalkmayýn; 63! Bu sayýnýn dýþýnda hattatlarýn yazdýklarý, elle yazýlan, çoðaltýlan baþka kitaplar da olmuþtur. Ancak, matbaadan çýkan bize ait, dindýþý kitap sayýsý (dinsel olanlar için matbaa yasaðý vardý zaten) altmýþ üçtür. Bu tablodan iki olumlu sonuç çýkarabiliriz. Birincisi, bizim ülkemizde kitabýn “mal” olmasý, endüstri ürünü olmasý en azýndan birkaç yüz yýl gecikmiþtir. Kitabý, Avrupa gibi erkenden pazar malý yapmamýþýz. Gerçi o dönemde o malý alacak okur da batýya göre çok azdý. Okuma yazma oranýnda epey gerilerdeydik çünkü. Ýkinci olumlu ve zoraki sonuç; matbaayý 1453’de Gutenberg bulmadan, ondan 200 yýl önce Çinlilerin bulmuþ olmasý! batýlýlar bulunaný geliþtirmiþ, Çin’in tahta matbaasýný endüstrileþtirmiþ, o kadar. En azýndan bir Asyalý hemþerimizin becerisi matbaa. Ama hala Avrupa merkezli kaynaklar Gutenberg’i milad alýr; bu da baþka bir sorun. Çýkaracaðýmýz olumlu sonuçlar bu kadar. Bundan sonra, özellikle son yýllarda, aradaki endüstri farkýný hýzla kapatmak için var güçle çalýþtýk. Batýnýn deneyimlerini öðrenmek için batýlý yayýn tekelleri ile ortak olduk. Özgürlük sorunu bu iþin neresinde diye soracak olursak, tam da ortasýnda. Yoksulluðun arttýðý zamanda, kitap elbette ekmekten sonra gelir. Ama okurun en az ekmek kadar kitap okuma hakký da vardýr. Bu ayný zamanda özgürlüktür. Hem de Anayasa’da madde madde yazýlmýþ bir anayasal hak ve anayasal özgürlük. Bu hak, “sosyal devlet” beklentisi ve iddiasý içerikli bir talep deðil. Salt, çýplak hak olduðu için yerine getirilmesi gereken bir hak. Bir de ne var? Okurun, istediði kitaba ulaþma hakký ve özgürlüðü var.Yani, endüstri dýþýndan ürün alma hakký. Bu da yine salt/mutlak ve çýplak bir hak; kamunun yükü, görevi, ödevi olan bir hak. Kamusal erk, daðýtým þirketlerini koruyup kolladýðý kadar endüstri dýþýndan kültür ürünü talep eden bireyi de korumak kollamak zorunda. Okurun saf iktidarý için, kitabýn “pazar haline” de özgürlük gerek. BirGün Ankara - BÝA ABD'nin California eyaletinden gelen bir Türkiyeliye, ateþ, baþ ve kas aðrýsý þikayetiyle saðlýk kurumuna baþvurmasý üzerine, domuz gribi teþhisi kondu. 30 Mayýs'ta Ankara'ya uçakla gelen kiþi, dün öðleden sonra saðlýk kurumuna baþvurdu; vücudundan alýnan örnekte hastalýða neden olan A/H1N1 virüsü saptandý. Saðlýk Bakanlýðý'nýn açýklamasýna göre, kiþi gözetim altýna alýnýrken ailesine de koruyucu ilaç verilmeye Ýstanbul - BÝA Fransýz Havayollarý'na (Air France) ait, 216 yolcusu bulunan Airbus uçaðýnýn Brezilya açýklarýnda radardan kaybolduðu bildirildi. Air France'ten yapýlan açýklamada kaybolan uçakta 1 Türkiyeli yolcunun da bulunduðu bildirildi. Yolcu listesinde bulunan Türk yolcunun isminin Fatma Ceren Necipoðlu (37) olduðu açýklandý. Anadolu Üniversitesi Devlet baþlandý. 30 Mayýs'ta yine ABD'den gelen iki Türkiyelide daha hastalýk teþhis edilmiþti. 29 Mayýs'ta Türkiye'ye gelen bu iki kiþiden biri Ýzmir'e biri Ýstanbul' gelmiþti. Böylece, Türkiye'de tedavi altýndaki vaka sayýsý üç oldu. Saðlýk Bakanlýðý Müsteþar Yardýmcýsý Dr. Turan Buzgan, NTV'deki Canlý Gaste programýnda bu kiþilerden birinin ateþ dürücü grip ilacý aldýðý için termal kamerada fark edilemediðini, diðerindeyse hastalýðýn kuluçka döneminde olduðunu söyledi. Daha önce ABD'den gelen iki turistte hastalýk saptanmýþ, turistler tedavilerinin ardýndan taburcu edilmiþti. Dünyada 115 kiþi öldü Dünya Saðlýk Örgütü'nün (WHO) 1 Haziran tarihli bültenine göre, nedeninin domuz gribi hastalýðý olduðu laboratuarlarca onanmýþ toplam 115 ölüm var. 62 ülkedekii toplam domuz gribi vaka sayýsý 17 bin 410. (TK) Konservatuarý bölümünde öðretim görevlisi ve arp sanatçýsý Fatma Ceren Necipoðlu, konser vermek için gittiði Brezilya'dan dönüyordu. Necipoðlu kimdir? Necipoðlu 1984 yýlýnda Ýstanbul, Pendik Merkez Ýlkokulu'ndan mezun olduktan sonra Ýstanbul Alman Lisesi Orta kýsmý ve Ýstanbul Belediye Konservatuvarý Yarý Zamanlý Arp Bölümü Hazýrlýk Devresi, Ýstanbul Üniversitesi Devlet Konservatuvarý Yarý Zamanlý Arp Bölümü Ýlk Devresinde eðitim gördü. Ýstanbul Alman Lisesi ile Ýstanbul Üniversitesi Devlet Konservatuvarý Yarý Zamanlý Arp Bölümü Orta Devresini bitiren Necipoðlu Ýstanbul Üniversitesi Devlet Konservatuvarý Yarý Zamanlý Arp Bölümü Ýleri Devresi ile Boðaziçi Üniversitesi Mütercim-Tercümanlýk Bölümü'nde eðitimini tamamladýktan sonra yüksek lisansýný Louisiana Devlet Üniversitesi Müzik Fakültesi Arp Sanat Dalý ve Indiana Üniversitesi Müzik Fakültesi Arp Sanat Dalý'nda yaptý. Fransýzca, Ýngilizce ve Almanca bilen Necipoðlu, Socrates Erasmus Programý Bölüm Koordinatör Asistanlýðý görevinde de bulunuyor. Piyona ve arp eðitmeni olan Necipoðlu 60'ýn üzerinde konser verdi. Birçok projede imzasý bulunan Necipoðlu çok sayýda burs ve ödül aldý. Anadolu Üniversitesi Senfoni Orkestrasý'nýn da konserlerine çýkan Eskiþehir Fatma Ceren Necipoðlu'nun 2001 yýlýndan buyana Anadolu Üniversitesi Devlet Konservatuvarýnda öðretim görevlisi olarak arp ve piyano eðitimi verdiði kaydedildi. Okulun Piyano Anasanat Dalý Baþkaný Serla Balkarlý Can NTV'ye Ceren çok iyi bir festivalden davet aldýðý için Brezilya'ya gidiyordu. Kendisi çok çalýþkan ve çok disiplinli biridir. Öðrencileri de pýrýl pýrýldýr. Okulda arp sanat dalýnýn kurulmasýnda büyük katkýlarý var. Biz hâlâ umudumuzu yitirmedik. Ýyi haberler bekliyoruz" dedi. (EZÖ) Tarýk Iþýk ANKARA - Hükümet, genetiði deðiþtirilmiþ bitkilerin üretimine izin verilmesine yeþil ýþýk yaktý. Bakanlar Kurulu toplantýsýnda ele alýnan yasa tasarýsýyla genetiði deðiþtirilmiþ bitkiler (transgenetik bitkiler), bebek mamalarý ve küçük çocuk besinlerinde özel amaçla geliþtirilen ürünler hariç kullanýlabilecek. Türkiye Ziraatçiler Derneði Baþkaný Ýbrahim Yetkin, genetiði deðiþtirilmiþ bitkilerdeki ‘bilinmezlere’ ve dýþa baðýmlýlýða dikkat çekti. Baþbakan Tayyip Erdoðan baþkanlýðýnda toplanan Bakanlar Kurulu toplantýsýnýn ardýndan açýklamalarda bulunan Hükümet Sözcüsü Cemil Çiçek, toplantýda aðýrlýklý olarak tarým sektörüyle ilgili konularýn görüþüldüðünü söyledi. Köy Hizmetleri’nin Ýl Özel Ýdarelerine devredildiðini hatýrlatan Çiçek, imzaya açýlan yasa tasýrýsý ile Tarým ve Köyiþleri Bakanlýðý’nýn yeniden yapýlandýrýlacaðýný ve isminin de ‘Tarým ve Gýda Bakanlýðý’ olacaðýný söyledi. Statik deðil dinamik olacak Statik bir bakanlýk yerine, daha dinamik bakanlýk kurulacaðýný anlatan Çiçek, halen beþ olan müsteþar yardýmcýlýðý sayýsýnýn da ikiye düþürüleceðini söyledi. Çiçek, diðer üst düzey yönetici sayýsýnda da azalma olacaðýný ifade etti. Ulusal Biyogüvenlik Kanun Tasarýsý taslaðýnýn da imzaya açýldýðýný söyleyen Cemil Çiçek, bu tasarýnýn hazýrlanma gerekçesini, ‘dünyadaki geliþen teknolojiler sebebiyle ulusal biyogüvenlik konusunun yeniden ele alýnmasý’ olarak açýkladý. Çiçek þunlarý söyledi: Mevzuat düzenleniyor “Daðýnýk mevzuat tek elde toplanýyor. Kanun taslaðýnda önerilen sistem, AB sistemiyle benzerlik arz edecek. Böylece bizim sistemimizde biyolojik çeþitlik konusuna daha fazla önem verilmiþ olacak. Kanunun yürürlüðe girmesiyle genetiði deðiþtirilmiþ bitkilerin üretimine izin verilmesinin önü açýlacak. Kanunla konulan deðiþik seviyelerdeki bilimsel eleklerden geçen ve sosyo-ekonomik deðerlendirmede yeterli bulunan genetiði deðiþtirilmiþ bitkiler ancak üretim hakkýný elde edebilecektir. Genetiði deðiþtirilmiþ bitkilerin izinsiz kullanýmý, biyolojik çeþitlilik merkezleri ve organik tarým yapýlan alanlara yakýn üretimlerle bebek mamalarý ve küçük çocuk besinlerinde özel amaçla geliþtirilenler hariç kullanýmý yasaklanmýþtýr. Dolayýsýyla bu alandaki bir boþluk, baþýboþluk, düzensizlik ortadan kaldýrýlmýþ olacaktýr.” Tarým Bakanlýðý’nýn ‘Türkiye’deki tarým havzalarý üretim ve desteklemeleri’ adý altýnda bir plan sunduðunu söyleyen Çiçek, 2009’dan itibaren uygulamaya konulacak sistemle ‘Tarým Havzalarý’nýn oluþturulacaðýný söyledi. Arz ve talep dengesine göre tarým havzalarýnýn oluþturulacaðýný, belli bir malýn fiyatý arttýðýnda o yýl herkesin o malý ekmesi sonucu yaþanan sýkýntýlarýn yaþanmayacaðýný anlatan Çiçek, üreticinin de kârýnýn artacaðýný ve dünya ile rekabetin saðlanacaðýný söyledi. Çiftçilerin devlet tarafýndan ‘zorlanmayacaðýný’ söyleyen Cemil Çiçek, “Devlet bir kýsým teþviklerle hangi havzalarda hangi ürünleri yetiþtirirse daha fazla kârlý olacaðýný yönlendirecek, teþvik edecek” diye konuþtu. Hayati Akbaþ - ARTVÝN Türkiye'nin dünyanýn çok az yerinde rastlanýr bir ekosistem çeþitliliði ile gýda ve tarým için önemli genetik çeþitliliðe sahip olduðunu belirtten, TEMA Vakfý Rize Temsilcisi Nevzat Özer, ''Sadece Rize'de 62 adet HES projesi gündemdedir. Bu, girilmedik vadi, kullanýlmadýk dere býrakýlmayacak demektir. Ekosistemlerin temel unsuru olan su, dere yataklarýndan uzaklaþtýrýlmaktadýr. Ýnþaat çalýþmalarý baþlayan 4 HES projesi, daha þimdiden yarattýðý büyük tahribatla bölgeyi nelerin beklediðini göstermektedir.'' dedi. Özer, Çevre ve Orman Bakanlýðý ile Enerji ve Tabi Kaynaklar Bakanlýðý'ný Doðu Karadeniz için verilen HES izinlerini yeniden deðerlendirmeye, dünyanýn dikkatini çeken bu bölgenin yok edilmesine engel olmaya davet ettiklerini kaydetti. "Doðu Karadeniz, doða koruma bölgesi" Avrupa kýtasýnýn tümünde bulunan bitki türlerinin sayýsý yaklaþýk 12 bin iken sadece Türkiye'de saptanmýþ bitki türü sayýsýnýn 9 bin olduðuna iþaret eden Özer, bunun yaklaþýk 3 bininin Türkiye'ye özgü endemik tür olduðunu bildirdi. TEMA temsilcisi bölgenin önemini þu sözlerle vurguladý: "Pek çok bitki ve hayvan türü Türkiye'de doðal olarak bulunmaktadýr. Üç ayrý kýtanýn geçiþ noktasýnda bulunan Anadolu hem tür çeþitliliði hem de genetik çeþitlilik bakýmýndan oldukça zengin bir konumdadýr. Doðu Karadeniz ise Türkiye'nin doða koruma açýsýndan en önemli bölgelerinden biridir. Bölge doðal yaþlý ormanlar, orman gülü çalýlýklar, alpin çayýrlýklar, sarp kayalýklar ile göl ve akarsu kenarlarýnda sayýsýz ekosistemlere sahiptir. Bölgede 450'si Türkiye genelinde nadir olmak üzere 2 bin 500 bitki türü varlýðý saptanmýþtýr. Ayrýca bölge faunasý çok önemli hayvan türlerini içermektedir. Bütün bu özellikleriyle yöre dünyada korumada öncelikli 200 ekolojik alandan biri olarak gösterilmiþtir. Bölgeye bu özelliði kazandýran ise binlerce bitki türüne ve yaban hayatýna ev sahipliði yapan Fýrtýna, Senoz, Hemþin, Ýkizdere, Çaðlayan gibi derin vadilerdir.'' Özer, zengin biyolojik çeþitliliðe sahip bu vadilerin hidroelektrik santrallerin (HES) tehdidi altýnda olduðunu vurgulayarak yetkilileri ve yurttaþlarý doðal çevrenin tahribatýna karþý duyarlý olmaya davet etti. Turnusol Alýnan bilgiye göre, Osmaniye Mahallesi’nde bir kiþinin, evden kaçtýðý gerekçesiyle zincirle traktörün arkasýna baðladýðý kýzýný tarlada sürüklediði ihbarýný alan güvenlik güçleri, olay yerinde Ýbrahim P’yi (39) yakaladý. Baba Ýbrahim P. ile kýzý K.P. (14), ifadeleri alýnmak üzere Gemlik Ýlçe Emniyet Müdürlüðüne götürüldü. Emniyet Müdürlüðü giriþinde kýyafetlerindeki kan lekeleri dikkati çeken K.P, ifadesinin alýnmasýnýn ardýndan saðlýk kontrolünden geçirilmek üzere Gemlik Devlet Hastanesine sevk edildi. Baba Ýbrahim P’nin, komþularýnýn durumu yanlýþ anladýðýný, böyle bir olayýn söz konusu olmadýðýný öne sürdüðü öðrenildi. Olayla ilgili soruþturma sürdürülüyor.(aa) Radikal Bilinmezi çok Radikal’in sorularýný yanýtlayan Türkiye Ziraatçiler Derneði Baþkaný Yetkin, genetiði deðiþtirilmiþ bitkilere ‘soðuk baktýðýný’ söylerken, “Çünkü her ürünün kendi genleri ve doðallý var” dedi. Genetiði deðiþtirilmiþ bitkilerin çok sayýda ‘bilinmez’ içerdiðini savunan Yetkin, “Bir bakýma ülkenin geleceðini riske atmaktýr. “Yüksek verim almak için bu bitkileri satýn alýrsýnýz, ama öyle statejik bir silahtýr ki bin piþman olabilirsiniz” dedi. Bilimsel veri tabanýnýn eksikliðine dikkat çeken Yetkin, konunun dünyada da tartýþýlmaya devam ettiðini söyledi. Bu ürünlerin baþta ABD ve Ýsrail’den Türkiye’ye gireceðine dikkat çeken Yetkin, “Bu ülkelerde çoðunlukla kendileri kullanmak için deðil, dýþarýya satmak için kullanýyorlar. Doðal bir üretim biçimi deðil, öyle olsa neden mamalarda kullanýlamayacak? Risk taþýdýðý belli” ifadesini kullandý. Yetkin, Türkiye’nin kendi tohumlarýný ýslah ederek verim çeþitliliðini saðlayabileceðini söyledi. Radikal