SARAI LATINInew.indd
Transkript
8 saray Sayı:65 - 29 Şubat 2012 Abraham Lincoln ﹺAmerikada köleliği kaldıran Cumhurbaşkanı Saray Amerikalı siyasetçi, devlet başkanı, hukukçu. Amerika İç Savaşı’nda (1861-1865) belirleyici rol oynayan, demokrasiyi en iyi idare şekli olarak gören, kölelik gibi sınıfsal ayrımlara karşı çıkan Lincoln, 1861-1865 yılları arasında, Cumhuriyetçi Parti bünyesinde İllionis eyaletinden seçilmiş ve Amerika Birlesik Devletleri’nin 16. başkanı olarak görev yapmıştır. Devlet birliğinin korunması gerektiği zor bir savaş döneminde, oldukça riskli kararlar almış; birçok toplumsal düzenlemeyle insan haklarının gelişmesine ve eşitlenmesine büyük katkı sağlamış; yoksul ve eğitimsiz bir aileden gelmesine rağmen devlet başkanlığı kademesine kadar yükselerek, “Amerikan rüyası” kavramının baş aktörleri arasında görülmüştür. Abraham Lincoln, 12-subat 1809 yılında, Kentucky Hodgenville yakınlarında Hardin kasabasında, çiftçilikle uğraşan Virginia’lı Thomas Lincoln ile Nancy Hanks çiftinin ikinci çocuğu olarak dünyaya geldi. Oldukça kötü şartlar altında yaşayan ailenin, kısa adı Abe olan yeni üyesi, Sinking Spring çiftliğinde, tahta bir klübede doğdu. Baptist olan aile, köleliğe karşı oldukları için büyük kiliseden uzaklaştırıldı. Bu bakış açısı içerisinde yetişen Lincoln, küçük yaşlardan itibaren köleliğe muhalif duygular besledi. Bunun yanı sıra, dine karşı da aynı muhalefeti yürüttü ve hiçbir kiliseye dahil olmadı. Lincoln, maddi imkansızlıklar nedeniyle okula gidemediği için, 18 ay gibi oldukça kısa bir süre boyunca çevresindeki bazı eğitimli insanlardan ders aldı. Aynı zamanda etrafından emanet edindiği kitapları okuyarak, açığını kapatmaya çalıştı ve kendi kendini eğitti. İncil, William Shekespeare İngiliz ve Amerikan tarihiyle ilgili birçok kitap okudu. Çiftçiliği hiçbir zaman sevmedi. 1830 yılına gelindiğinde, aile, Illionis’te bulunan Macon adlı küçük bir kasabadaki kamu arazisine taşındı. Eğitimini, pratik hukuk deneyimleriyle pekiştiren Lincoln, kısa bir zaman içinde dürüstlüğü ve doğruluğu nedeniyle tanınır hale geldi ve eyalet çapında takdir edilen, başarılı bir avukat oldu. 1842 yılının Kasım ayında, Marry Todd ile evlenen Lincoln’ün, bu evlilikten dört erkek çocuğu oldu (Robert Todd Lincoln, Edward Baker Lincoln, William Wallace Lincoln, Thomas “Tad” Lincoln). Marry Todd, Kentucky’li aristoratik bir aileden geliyordu ve etrafında köle hizmetkarlarla birlikte büyümüştü; çocuklarını da kendi gibi yetiştirmek istiyordu. Ne var ki, Robert Todd haricindeki diğer oğulları delikanlılık çağına gelemeden hayatlarını yitirdi. Marry Todd ile evliliğinin ardından Lincoln, 1844’te, Whig partisinden yakın arkadaşı William H. Herndon ile ortaklık kurdu. İkili ileriki yıllarda, Rebuplican Party ‘nin (Cumhuriyetçi parti) ilk üyelerinden olacaklardı. 1847 yılında, Birleşik Devletler Temsilciler Meclisi’ne seçilen Lincoln, Whig partisinin lideri olan Henry Clay’in çizgisini, kendi siyasi düşüncelerine oldukça yakın buluyordu ve onu politik idolü olarak görüyordu. Mecliste geçirdiği ilk dönemde, henüz yeni bir siyasetçi olduğu için fazla ağırlığı ve etkisi yoktu. Ancak yine de, Amerika - Mexica savaşıyla ve kölelik kurumuyla ilgili Başkan James K. Polk’a yönelik eleştirel görüşleri, dikkatleri üzerine çekmesine neden olmuştu. 1848’de, bir yasayla ilgili, “savaşın gereksiz ve anayasaya aykırı bir şekilde Birleşik Devletler Başkanı tarafından başlatıldığı” söylemini içeren bir düzeltme metninin oylamasında, 81 Demokrata karşı yenilgiye uğrayan 82 Whig arasında yer aldı. Ardından Lincoln, mecliste yaptığı savaş karşıtı bir konuşmasında kullandığı ağır ifadelerle şimşekleri üzerine çekti. Başkan Polk’un meclise gönderdiği barış anlaşması üzerine, ülkede gerilim gittikçe tırmandı. Gerillalar, savaş yanlısı devletçiler ve savaş karşıtları arasında büyük ihtilaflar yaşanmaya başladı. Hiçbir temsilci, Lincoln’ün düşüncelerini önemsemiyordu. Dolayısıyla Lincoln, bir sonraki seçimler için yeniden adaylığını koymamaya karar verdi. Aynı yıl yapılan seçimlerde, zalim bir general olan Zachary Taylor ve Başkan Polk aleyhine mücadele etti. Ancak seçimi kazanan yeni Taylor yönetimi, kendisine merkezden uzak bir görev vermeye kalkınca, İllionis’te elde ettiği siyasi kariyerini tehlikeye atmak istemeyerek politikayı bıraktı ve Springfield’e geri döndü. Lincoln, İllionis eyaletinde geçirdiği 23 yıllık hukuk hayatı boyunca, 5.100’den fazla davada avukatlık yaptı. 1854 yılında kabul edilenv Kansas-Nebraska Anlaşması’nın, köleliğin yayılımını düzenleyen 1820 tarihli Missouri Uzlaşması’nı ortadan kaldırmasıyla birlikte Lincoln, politikaya geri döndü. Senatoda, köleliğe izin veren eyaletlerle, köleliğe karşı çıkan eyaletlerin eşit sayıda senatörle temsil edilmesinin ortaya çıkardığı ihtilaf, herhangi birinin üstünlüğü ele geçirmesini önleyecek şekilde Missouri uzlaşmasıyla çözülmüştü (Köle edinimini yasaklayan Maine eyaleti ile köleciliğe izin veren Missouri eyaleti birlikte birliğe dahil edilerek senatodaki denge bozulmadı). Ancak, Kansas-Nebraska anlaşması, bu düzenlemeyi bozmakla birlikte, köleciliğin yayılımına müsaade ediyordu. Bunun üzerine, aynı çizgide yer alan görüşlerini yeniden kurgulayıp, daha modern söylemlere dönüştüren eski Whig, Free Soil, Liberty ve Democratic partilerinin eski savunucuları biraraya gelerek, 1856’da, Republican (Cumhuriyetçi) partiyi kurdular. Lincoln de bu sürecin içinde yer aldı. 1858 yılında Lincoln, Stephen A. Douglas’ın karşısında, senato seçimlerine adaylığını koydu. Bu süreçte, iki tarafın birbirleri aleyhine yaptığı karşılıklı konuşmalar, atışmalar tarihe geçti. Lincoln seçimi kaybetse de, kölelik ve savaş aleyhine sarf ettiği sözlerle kamuoyunun dikkatini çekmeyi başardı. Böylece 1860 seçimlerinde görüşlerini paylaşan kesimin desteğini aldı. 1860 yılında yapılan Birleşik Devletler başkanlık seçimlerinde çoğunluğu elde eden Abraham Lincoln, Amerika’nın 16. başkanı oldu. Seçimlerin ardından başkanlık koltuğuna oturan Lincoln’un ilk işi, Cooper Union söylevini, özellikle köleliği savunan eyaletlerin dikkatine sunmak oldu. Bunun üzerine, zaten kuzeyli Lincoln’ün başkanlığa gelmesini sindirememiş olan Güney Carolina eyaleti birlikten çekilme kararı aldı. Güney Carolina’yı izleyen Mississippi, Florida, Alabama, Georgia, Lousiana ve Texas eyaletleri biraraya gelerek, “Confederate states of America” (Amerika Konfedere Devletleri) adında yeni bir birlik kurdular. Sonrasında Kuzey Carolina, Tennessee, Virginia ve Arkansas da aynı şekilde birlikten çekildiklerini açıklayarak, yeni kurulan konfederasyona bağlandılar ve Richmond’u başkentleri ilan ettiler. Konfederasyonun anayasasının bir maddesinde, köleliğin, beyaz ırkın zenci ırk üzerindeki doğuştan üstünlüğü olduğu belirtiliyor ve bu nedenle iki ırkın haklarının hiçbir zaman eşit olamayacağı vurgulanıyordu. Washington’a gelen Lincoln’ün ilk işi, öncelikle Güney eyaletleriyle uzlaşmaya çalışmak oldu. Lincoln, hiçbir eyaletin diğerlerinin onayı olmadan birlikten ayrılamayacağını düşünüyordu. Ancak, 12-nisan 1861 tarihinde, konfedere devletlerin oluşturduğu milis kuvvetlerin Fort Sumter’a saldırmasıyla birlikte, Birleşik Devletler tarihinin en önemli krizlerinden biri olan Amerikan İç Savaşı (kuzey-güney savaşı da denilebilir) başladı. Bu gelişmenin ardından Lincoln, 75 bin gönüllü askere bir çağrıda bulunarak, birliğin bozulmaması için ayrılık yanlısı isyanın bastırılması ve özellikle güney eyaletlerinin abluka Başyazar Yardımcısı İsa Abdulkahhar DİZGİ ROMAN BEKİR altına alınmasını istedi. Lincoln, böylesine kritik bir zamanda kariyerinin zirvesine gelmişti ve bu kariyerin başarısının belirleyicisi de iç savaşın gidişatı olacaktı. Başkan, savaşın ancak dikkatli ve hatasız bir şekilde kontrol altına alınmasıyla, birliğin bozulmasının önüne geçileceğini düşünüyordu. Ancak bu düşüncesinin karşısındaki tek zorluk savaş değildi. Muharebe meydanlarında sergilenen çabanın yanı sıra, özellikle senatodaki kendi kabinesinin ve radikal Cumhuriyetçilerin muhalefetiyle de başa çıkmak gerekiyordu. Ayrıca, eşi hakkında çıkan dedikodular nedeniyle, eşinin erkek kardeşleri de Lincoln’e cephe alarak, konfederasyon ordusuna geçmişti. Tüm bunlar Lincoln’ün yüksek konumu gereği taşıdığı sorumlukların bir karşılığıydı; ancak 1862’nin Şubat ayında 12 yaşındaki oğlu Willie’yi kaybetmek en ağır ve en acı olanıydı. Ne var ki, bu olay bile ünlü devlet adamını yıldırmadı. Birliğin tekrar biraraya getirilmesi için savaşan askerlerin nihai sonuca ulaşabilmesi ve düzenin sağlanmasında etkili olabilmesi için askeri taktikler de ortaya koyan Lincoln, çok riskli bir karar alarak, ordusunu zafere götürme becerisine sahip olamadığı gerekçesiyle, ünlü general George B. McClellan’ı görevinden aldı (McClellan, aynı zamanda bir Demokrat’tı ve Lincoln’ü gereksiz yere savaşı uzatmakla suçluyordu). Bunun yanı sıra, köleliğin yayılmasına son vermek için adım adım ilerlemesine ve ateşli kölelik karşıtlarının baskısına rağmen, ordu kumandanlarının yargı yetkisi çerçevesindeki köleliği yasaklayıcı çalışmalarına yönelik emrini geri çekti. Çünkü ona göre, birliği koruma zorunluluğu daha ağır basıyordu. Lincoln’ün iki yanlı bir savaş stratejisi vardı: İlki, öncelikle birliğin merkezi olan Washington, D.C.’yi geniş güvenlik önlemleriyle korumak; ikincisi ise, savaşın süresini kısaltacak agresif bir çizgide ilerlemek ve ofansif bir savaş beklentisi içinde olan Kuzeyli halk ile yerel basını bastırmaktı. 22-eylul 1862 tarihinde Lincoln, konfedere devletlere son bir çağrıda bulunarak, yıl sonuna kadar tekrar birliğe dönmelerini istedi. Bu dönüşü sağlamak için de köleliği kaldırmaya yönelik bir bildiri olan “Emancipation Proclamation”ı (Özgürlük Bildirgesi) yayınlayacağını açıkladı. Sözkonusu bildirgeyle, tüm eyaletlerdeki köleler azat edilmiş sayılacak ve bu durum her eyaletin kendi içinde de ayrıca karışıklık yaşamasına neden olacaktı. Ancak hiçbir eyaletin bu çağrıya riayet etmemesi üzerine Lincoln, sözünü tutarak, 1-ocak 1863 tarihinde Emancipation Proclamation’ı yayınladı. Aynı yıl, hitabet sanatındaki hünerini ortaya koyan ünlü Gettysburg Address konuşmasını yaptı. Bu nutukta, Birleşik Devletlerin bölünmesine neden olan, eyaletlerin ya da kölelerin hakları üzerindeki fikir ayrılıklarının, uzlaşılarak aşılması gerektiğini vurguluyordu. 1863’te, birlik kuvvetlerinin Gettysburg, Vicksburg ve Chattanooga’yı ele geçirmesiyle birlikte, savaşın sonlarına gelinmeye başlandı. Çünkü zafer, büyük ölçüde Kuzeyli birlik kuvvetleri tarafında görünüyordu. Ertesi yıl, general Ulysses S. BAŞYAZAR 07504487791 07704487791 Email: emad.rafeet@yahoo.com Email: sarayarbil@yahoo.com Grant’ı ordu komutasına getiren Lincoln, 4-mart 1865’te, ikisi dışında tüm eyaletlerde seçimleri kazanarak, tekrar Birleşik Devletler Başkanı seçildi. Yeni başkanlık döneminin açılışında yaptığı “hiçkimseye kötülük, herkese iyilik” temasını vurgulayan konuşmasıyla da tarihe geçti. 9-nisan 1865’te ise, General Robert E.Lee’nin konferede eyaletler ordusunun Appomattox’ta kuşatılmasıyla, güney teslim oldu ve savaş böylece sona erdi. 14-nisan 1865 tarihinde, Washington, D.C.’deki Ford Tiyatrosu’nda sunulan “Our American Cousin” (Amerikalı Yeğenimiz) adlı bir temsile katılan Lincoln, adlı tanınmış bir aktör ve aşırı güneyli bir konfedere devletler casusu olan John Wilkes Booth tarafından başından vuruldu ve ertesi gün öldü. Aslında Booth’un ilk planı, Lincoln’ü kaçırıp, güneyli esirlerin iadesi koşuluyla salıvermekti. Ancak sonradan planını suikaste çevirdi. Locanın arkasına saklanacak olan Booth, oyunun en eğlenceli yerinde silahını ateşleyecek ve yükselen kahkahaların yardımıyla ateş sesi duyulmayacak, o da bu sayede kaçabilecekti. Planı hazırlarken oyunu defalarca seyretmiş; en komik sahnelerin zamanını dikkate almıştı. Ayrıca başkanı dışarıdan görebilmek için, locanın giriş kapısına küçük bir delik açmıştı. O akşam tiyatroya yakın koruması Ward Hill Lamon’u almadan giden Lincoln, eşiyle birlikte oyunu balkondan izlemek için yerine yerleşti. Yanlarında, General Grant ile eşi ve Binbaşı Henry Rathbone da bulunuyordu. Tam da planladığı gibi, oyunun en çok gülünen sahnesine gelindiğinde locaya giren Booth, Lincoln’e doğru bir el ateş etti. Başının sol tarafından vurulan Lincoln yere yığıldı. Üstüne atılan binbaşı Rathbone’u da bir bıçak darbesiyle saf dışı eden Booth, locadan sahneye atladı ve arka kapıdan kaçtı. Aynı gece, başkan yardımcısı Andrew Johnson ve Dışişleri bakanı William H. Seward da suikaste uğramış; ancak şans eseri kurtulmuşlardı. Amerika Birleşik Devletleri’nin en önemli üç kilit isminin, aynı gece öldürülmek istenmesinin nedeni, ancak 1961 yılında ortaya çıkmıştır. Philadelphia’daki bir sahafın bulduğu askeri içerikli bir kitapta yapılan incelemede, şifreli mesajlar bulunmuştu. Uzmanlar tarafından incelenen ve çözülen mesajlar, suikastın önündeki karanlık perdeyi aydınlatıyordu. Lincoln hükümetinin savunma bakanı Edwin M. Stanton’ın, kendi güvenlik şefi Tuğgeneral C. Baker vasıtasıyla suikastleri düzenlediği ve Abraham Lincoln’ü üldürttüğü ortaya çıktı. Eğer suikastlerin tamamı başarıya ulaşsaydı, devlet başkanı olmaya aday en güçlü kişi Stanton olacaktı. Genel bir bakış açısıyla, Amerikan tarihçilerinin tespiti, Lincoln’ün etkisiz, fakat mükemmel bir yönetici olduğu yönündeydi. Etkisizdi; çünkü ofisini büyük bir avukatlık bürosu gibi kullanıyor; eğer olumsuz bir özellik ise, politikanın gerektirdiği entrikaları uygulamıyordu. Ancak, birliği korumak ve devamını sağlamak amacından hiçbir zaman şaşmadı ve onun azmi sayesinde, iç savaş sonrasında Birleşik Devletler’in dağılması engellendi. Sahip olduğu etkileyici hitabet yeteneği, politika adına belki de elindeki tek argümandı. Nitekim, başkanlık konuşmaları ve özellikle Gettysburg Address söylevi, Amerikan oratoryasının baş eserleri arasında yer almaktadır. Lincoln ayrıca, uluslararası ilişkiler konusunda da, beklenilenin aksine, oldukça iyi bir grafik çizdi. İç meseleri halletmeden, diğer devletlerle yürütülen ilişkilerin gerilmesi durumunda, ülkenin oldukça zor bir sürece gireceğini, iki ateş arasında kalacağını bilecek kadar olaya hakimdi. Dolayısıyla “Trent Affair” olayı nedeniyle İngiltere’yle savaşın eşiğine gelinmesine rağmen, ustalıkla bu tehlikeyi bertaraf etti. Köleliği azat eden bildirisiyle de, avrupa ülkelerinin iyi niyetini kazanmış oldu. İç ilişkilerde de, 1862 yılında çıkardığı Homestead Act (Ev ve Müştemilat Kanunu) ile etkili bir idari karara imza attı. Küçük bir barakada doğmuş, profesyonel anlamda eğitim alamamış bir kişinin, ileride bir gün, Amerika Birleşik Devletleri’nin 16. başkanı ünvanına sahip olabilmesi, Lincoln’ün bireysel azminin yanı sıra, “Amerikan Rüyası” denilen olgunun da bir timsali olarak görülmüştür. Bu yüzden, Amerikan halkının en sevdiği ve takdir ettiği başkanlar arasındadır. Günümüzde Lincoln’ün resmi, 5 dolarlık banknotların ve 1 sentlik madeni paraların üzerinde yer almaktadır. Adres: Erbil, Minare Mahallesi, Aşgal Caddesi 7 saray ÇOCUĞUNUZ NE KADAR UYUMALI? Sayı:65 - 29 Şubat 2012 H. Sevcan Kasapoğlu Serdarlı Aslında uykusu olan ve uyumak isteyen bir çocuk istediği kadar uyumalı ve anneler çocuğun uyumasına izin vermelidir. Çünkü çocuk kendi vücudunun sesini dinleyerek uyuma ihtiyacı hisseder. Fakat kimi zaman da çocuklar özellikle 2 yaşlarından itibaren uykuları olduğu halde uyumak istemezler ve vakitlerinin çoğunu uyanık geçirmeyi tercih ederler. Bunu uyku ihtiyaçları olduğu halde yaparlar. Hatta bazı çocuklar sık sık yataklarından kalkıp anne ve babasının yanına gelir ve onlarla vakit geçirir. Bunun çeşitli nedenleri vardır. Çocuğun yalnız kalmakla ilgili korkuları olabilir. Gece karanlıktan korkusu, kötü rüya görme korkusu, uykuda altına yapma korkusu gibi korkuları olabilir. Ayrıca kendinden büyük kardeşi veya küçük kardeşi varsa onları kıskanıyor olabilir ve onların anne ve babasıyla yalnız kalmasını istemiyor olabilir. Kimi çocuklar geç saatlere kadar çizgi film seyretmeyi tercih edebilir. Anne ve babasıyla oyun oynamak ve onlarla vakit geçirmek istiyor olabilir. Tabi çocuktaki bu uyku sorunu yani yeterince uyumama çocuğun gelişimi açısından da sorun doğurur. Ayrıca yeterince uyumayan çocuk gün içinde yorgun olur, kendini sersem hisseder. Sık sık huysuzlanır. Genelde annelerin yaptıkları hatalardan birisi şudur. Akşam belli bir saatte uyumayan çocuğunun uykusunun olmadığını düşünüp, çocuğun anne ve babasıyla geç saatlere kadar vakit geçirme- sine izin vermektedirler. Eğer çocuk gün içinde yeterince uyumamışsa akşam mutlaka uyku ihtiyacı vardır demektir. Fakat çocuklar bulundukları yaş itibariyle bunun farkında olmayabilirler. Bu noktada anne ve babaların dikkatli olması ve bilinçli davranması gerekir. Tabi çocuğun büyümeye başlamasıyla birlikte düşünceleri de değişmektedir. Çocuklar çevresini keşfeden, öğrenmeye meraklı kişiler olarak vakitlerinin çocuğunu uykuda geçirmek istemezler. Oyun oynamak onlar için vazgeçilmezdir. Uyku yerine oyun oynamayı yeğlerler. Tüm bu nedenler çocukların özellikle uyku saatleri konusunda ve yeterince uyuma konusunda sorun çıkarmalarına vesile olur. Çocuğun gün içinde ne kadar uyku uyuduğunu bilmek önemlidir. Örneğin 2 yaşlarındaki bir çocuğun günlük uyku ihtiyacı ortalama 12 saat civarındadır. 2 yaşlarından sonra çocukların uyku ihtiyaçları kademeli olarak azalsa da çocuğun büyümesi ve gelişimi için örneğin mümkünse öğlenleri 1-2 saat uyku uyumasına alıştırmak faydalı olur. Tabi her çocuğun uyku ihtiyacı ve düzeni farklılıklar gösterebilir. Fakat çocuğun yeterince uyuduğundan emin olmak gerekir. Uyku konusunda ve uyku saatleri konusunda sorun çıkaran çocuklar için elbette ki bir takım önlemler alınabilir. Bunlardan birisi çocuğu asla uyuması konusunda zorlamamak ve uyumadığı için ona ceza vermemektir. Bu tür şeyler çocuğu uykudan soğutan davranışlardır. Tabi çocuklar büyüdükçe uyku saatleri biraz daha geç olacaktır. Çünkü çocuğun uyku düzeni de değişim göstermektedir. Bu amaçla çocuğu çok erken bir saatte akşam uykusuna yatırmak sorun doğurabilir. Temel gösterge çocuğun uykusunun gelip gelmediğidir. Uykusu gelmeyen bir çocuğu da uyutmaya çalışmak beyhude bir davranıştır. Çocuk akşam uyumadan önce çocuğu uzun sürecek aktivitelerden uzak tutmakta fayda vardır. Çünkü çocuk bu eğlenceli aktiviteleri bırakıp da uyumaya gitmeyi tercih etmeyecektir. Çocuklara belli bir zamandan sonra uykunun faydalarını anlatmak, neden uyuması gerektiğini hatırlatmak ve bu konuda telkinlerde bulunmak fayda sağlayacaktır. Bu konuda sevdiği insanlardan örnek vermek, arkadaşlarından örnek vermek onun uyku uyuma konusunda daha olumlu olmasına yardımcı olur. Çocukta onlara öykünecek ve uyumak çocuk için çekici hale gelecektir. Ayrıca gündüz uykusu çocukların gelişimi için faydalı olmakla birlikte çocuğu gündüz uzun süreler uyutmak çocuğun gece uykusu için sorun doğuracaktır. Bu sefer çocuk akşam uyku uyumak istemeyecek, geç saatlere kadar uyanık kalacak ve bu da onun uyku düzenini bozacaktır. Spor sahalarında gerçekleşen ani ölümler Spor sahalarındaki ani ölüm nedenlerini gazetemize anlatan gazeteci Saman Hoşnav, sahadayken solunum sisteminin tıkanmasının kalp krizine yol açtığını söyledi. Maç sırasında futbolcunun dilini yutmasının ölüme sebebiyet verdiğini ifade eden spor yazarı Hoşnav, damarın faaliyetten düşmesinin kan dolaşımını engellediğini ve ölüme neden olduğunu söyledi. Sporcuların sahada ölmesinin çok üzücü bir durum oldu- Saray-Erbil Bugüne kadar spor sahalarında birçok ani ölüm meydana geldi. Ölenler arasında hakemler de bulunuyor. Bunlardan ABD’li ünlü voleybolcu Flo Hyman (1986), Fransız futbolcu Olivier Petit (1987), Nijeryalı futbolcu Samuel Okwarji (1989), basketbolcu Hank Gathers (1990), kalp krizinden ölen hakem Mike Horth (2001), Brezilyalı futbolcu Marcio Dos Santos (2002) ve daha birçoğu. ğunu ifade eden Zaho takımı futbolcusu Barzan Şirzat, böyle vakalarla karşılaşmak istemediklerini söyledi. Süleymaniye kalecisi Bıgar Enver, sahada gerçekleşen ölümlerin çok üzücü olduğunu ifade ederek “Saha içinde olsun dışında olsun ölümler üzücüdür” dedi. Spor yazarı Neva Latif, sahada gerçekleşen ani ölümlerin karşı takım ve hakemler üzerinde de etkili olduğunu kaydetti. Kolombiyalı futbolcu Andres Escobar’ın kendi kalesine attığı gol hayatına mal oldu Karzan Hevleri-Erbil Karzan Hevleri-Erbil Kolombiyalı futbolcu Andres Escobar, 2 Temmuz 1994 tarihinde, dünyanın abartısız en güvensiz şehri sayılabilecek Medellin’de bir bar çıkışında 12 kurşunla vurularak öldürülmüştü. 1967 – 1994 yılları arasında yaşamış olan Andres Escobar, Amerika maçında kendi kalesine gol attığı için kupa sonrasında, henüz 27 yaşındayken mafya tarafından öldürüldü. Futbol hayatında birçok başarıya imza atan Kolombiyalı futbolcu, ülkesini 1994’te Brezilya’da düzenlenen dünya kupasında temsil etti. İki numaralı formasıyla kendi kalesine gol atan Escobar, takımı ABD milli takımı karşısında berabere kalsa da ölümden kurtulmadı. Dünya kupası dönüşünden henüz 10 gün geçmeden vahşice öldürülen Escobar’ın bu şekil katledilmesi dünya sporu tarihinde kara bir leke olarak kabul ediliyor. Belgelere göre futbolcuyu öldüren çete üyesine büyük bir para ödendi. Oğlunun ölüm haberini alan baba Escobar, Midellin’de çok kötü bir ruh hali içinde yaşıyor. Üniversiteli ve sporcu Ravant Celal, Escobar’ın ölüm haberinin o zamanlar dünya medyasında ilk sırada yer aldığını söyledi. Bir futbolcunun sırf kendi kalesine gol attığı için öldürülmesini tasvip etmediğini ifade eden Celal, böyle bir olayın ne Arap dünyasında ne de Avrupa’da yaşandığını hatırlattı. “Futboldan her şeyi beklemek lazım” diyen üniversiteli Ravant Celal, dünyada artık böyle durumlarla karşılaşılmadığını söyledi. Sporcu Geylan Süleyman, o zamanlardaki spor bilincinin bugünkü gibi olmadığını belirtti. Escobar’ın öldürülmesinin trajedik bir hikâyeye benzediğini ifade eden Süleyman, Kolombiyalı futbolcunun çok genç bir yaşta öldürüldüğünü söyledi. Olayın arkasında gizli ellerin bulunduğunu kaydeden Süleyman, Escobar’ın kendi kalesine attığı golün maksatlı olmadığını belirtti. Escobar’ın ölümü, 1994 dünya kupasına damgasını vurdu. Olayın üzerinden 16 yıl geçmiş olmasına rağmen, Brezilya’daki dünya kupası gündeme gelirken ilk akla gelen şey Escobar’ın öldürülmesi oluyor. Erbil futbol takımı oyuncusu Diyar Rahman, çoğu kez takımların bir futbolcunun golüyle yenildiğini, ancak bunun olağan karşılandığını söyledi. Rahman, kendi kalesine attığı gol yüzünden öldürülen Kolombiyalı futbolcu Andres Escobar’ın adının tarihe yazıldığını söyledi. 6 saray Kayseri Çarşısı ve anıların dili Sayı:65 - 29 Şubat 2012 Türkmen basını 101. yılında Ahmet Seyit Yakup Basının, toplumların hayatında önemli bir rol oynadığı aşikârdır. Türkmenler olarak kendi basınımızla 24 Şubat 1911'de tanıştık. Bu tarihte Türkmen aydın Muhammet Zeki Abdullah Kudsizade, Havadis adında bir gazete çıkardı. İlk sayısı 101 yıl önce çıkan Havadis, Kerkük'te kendi dilimizde çıkan ilk Türkmen gazetedir. Bugün gazete çıkarmak çok kolay olabilir, ancak 100 yıl önce bir gazete çıkarmak büyük uğraşlar gerektiriyordu. Bunun sebebi de; maddi desteğin, modern matbaaların olmayışı ve okur sayısının düşük olmasıydı. Havadis, ileride yeni gazetelerin de çıkmasına ön ayak olmuştur. Al-Maarif, Ajans, Yeni Şafak, Kerkük gibi gazeteler. Havadis'te yalnız Türkmenler değil, diğer milletlere mensup yazarlar da yazı yazıp görüşlerini dile getiriyorlardı. 1991 yılının baharında, bölgemiz Saddam rejiminden kurtulduktan sonra Türkmen basını yeni bir ivme kazandı. Bu kapsamda yeni tarzda yeni gazete ve dergiler çıkarıldı. Türkmeneli Gazetesi, Gökbörü Dergisi, Barış Dergisi, Doğru Dergisi, Kardeşlik Gazetesi v.s. Eski rejimin devrildiği 2003'ten sonra bölgemizde modern tarzda onlarca gazete ve dergi çıkmıştır. Ancak buna karşılık Türkmen gazeteciliği geriliyor. Şöyle ki, 101 yıl önce çıkan Havadis'ten kimsenin haberi yok. Bugünü kutlamak kimsenin umurunda değil. Türkmen partileri büyük miktarda para alıyorlar. Ancak bunların hiçbirisinin kendi gazeteleri yok. Tabi ki Saray Gazetesi hariç. Yeni tarzda çıkan ve taraf tutmayan Saray, artık Türkmenlerin tek umudu olmuştur. Bu gazete hepimizin takdirini kazanmıştır. 101. Türkmen Basın Günü’nün kutlandığı şu günlerde, Türkmen çevrelerini en azından aylık gazeteler çıkarmaya davet ediyorum. Bunlar Saray'la el ele vererek Türkmen kültürünü ve edebiyatını zenginleştirmeye çalışsınlar. Aynı zamanda Türkmen yazarlara da seslenerek fikir ve düşüncelerini halkımızla paylaşmalarını istiyorum. "Anı olmadan mekânla doğrudan ilişki kurulamaz"Mahmut Derviş Faysal Halil Kalenin dibinde bir daş olaydım Gelene gidene yoldaş olaydım Bu Türkmence türkü, tam tercüme etmemiş olsam da beni çok içten etkiliyor. Çünkü bana Erbil’de görmüş olduğum ve sevdiğim birçok şeyi hatırlatıyor. Bu sevdiklerimin başında Kayseri Çarşısı geliyor. Çocukken, babama dükkânında eşlik etmeyi çok severdim. Ama amacım çalışmak değildi, belki de Kayseri Çarşısı’nı sokak sokak dolaşmaktı. Burada dolaşmaktan çok haz duyardım. Öyle ki bu yaşıma gelmeme rağmen ara sıra çarşıyı dolaşıyorum. Çarşı sokaklarını dolaşmak bana çok şey öğretti. Yabancı birisi, ilk kez ziyaret ettiği bir şehri nasıl dolaşacağını bilmez ve bu şehre alışana kadar uzun bir zaman geçer. Eğer bu tespit hiçbir yer için geçerli değilse, Erbil Kayseri Çarşısı için geçerlidir. Çünkü bu çarşının sokakları o kadar karmaşıktır ki, hangi sokağın nereye gideceğini kestirmek zordur. Ben hangi yolun Bakkallar Sokağı’na, hangi yolun Büyük Cami Sokağı’na gideceğini uzun uğraşlardan sonra öğrendim. Irak’ta hep mezarsız ölülerden söz edilir. Örneğin Kayseri Çarşısı’nda birkaç mezar ve yatır var. Bu mezar ve yatırların kimlere ait olduğunu hala anlamadım! Bu yatır ve mezarların kime ait olduğunu esnafa sorsaydınız herkes farklı bir şey söylerdi. Bu mezarlar benim dikkatimi çok çekerdi. Kayseri Çarşısı’nda dikkatimi çeken başka bir şey de, her esnaf erbabı için özel sokakların bulunmasıydı. Marangozlar Sokağı, Bakkallar Sokağı, Kasaplar Sokağı, Kuyumcular Sokağı, Terziler Sokağı gibi. Ancak bugün böyle bir şey söz konusu değil. Kayseri Çarşısı baştan beri asfalt döşeliydi. Hatırlıyorum, çarşıya seksenli yıllarda karo döşendi. Karo döşendiği zamanlarda çoğu müşteri kayıp düşerdi. Biz çocuklar kayıp düşen müşterilere gülerdik. Bazen Türkmen çocuklarla aramızda tartışma yaşanırdı. Çünkü bunlar bize, “Kirmançlar karo üzerinde yürümeyi bilmez” derdi. Kayseri Çarşısı’nda, bazı yerleri hariç, kuraklık vardı. Bu bugün de böyledir. Çıraklar dükkânın su ihtiyacını karşılamak için bidonla camiden su temin ederdi. Doksanlı yıllarda Tacil Mahallesi çocukları tahta arabalar üzerinde su getirerek Kayseri’deki esnafa satardı. Türkmenler kendilerini “Erbilli”, Kürtleri de “Kirmanç” olarak tanıtırdı. Bu ayrım bazen bu iki halk arasında latife konusu olurdu. Kayseri Çarşısı’ndaki Kirmanç esnafının çoğu kumaş ve Kürt kıyafeti satardı. Babamın bütün esnafla çok iyi ilişkileri vardı ve bunlarla ayaküstü şakalaşmayı ihmal etmezdi. Sabah müşterilerinin çoğunu köylüler oluştururdu. Erbilli kadın müşteriler ise ellerinde taşıdıkları sepetle sokak sokak dolaşarak meyve, sebze, et ve yoğurt alırdı. Kaldırımla çıkılan sokağa, Dellalhane -bitpazarıdenilirdi. Burada sabahları yaşlı Kürt kadınlar eski kıyafetler, keseler ve elle örülmüş Kürt çorapları satardı. Dellalhanede iki kasetçi dükkânı vardı. Behal kasetçiliğinden duyduğum şarkılar hâlâ aklımda. Bu kasetçiliğin sahibi Pirbal amca adında bir Türkmen’di. Pirbal amca Türkmen şarkı ve hoyratları çalardı, hem de son sesini vererek. Öyle ki komşu dükkân sahipleri bu şarkılara çok alışmışlardı. Akşamları çarşı, memur, genç kız ve oğlanlarla dolup taşardı. Bunlar çarşıya gezmek için gelirdi. Ancak esnaf için sabah çarşısı çok daha bereketli ve hareketli geçerdi. Pazartesi ve Perşembe günleri çarşı hareketsiz olurdu. Çünkü bu iki günde askerler çarşıya inerdi. Kadınlar bu iki günde “Askerler, bizi taciz ediyor” diye çarşıya inmemeye dikkat ederdi. Kayseri Çarşısı’nın her sokağının farklı bir kokusu vardı. Kasaplar Sokağı’ndaki koku, Sebzeciler Sokağı’ndaki kokudan farklıydı. Kozmetik ürünlerinin satıldığı sokaktan kadın parfümü ve makyaj malzemelerinin kokusu gelirdi. Ancak baharatçılar aynı sokakta toplanmıyordu. Hangi sokakta bir baharatçı dükkânı olsa oradan hep baharat kokusu gelirdi ve oradan geçenler kendilerini hapşırmaktan alamazdı. Müşteriler hapşırırken biz gülerdik. Tenekeciler sokağından geçtin mi, kükürt kokusundan burnunu tutmak zorundaydın. Sokağa renk katan başka bir şey ise, çarşıya inen delilerdi. Şahap, Mamo, Vahit, bir sonraki aşamadaysa Sabır ve Halit adlı deliler esnafa kimi zaman dost kimi zamansa düşman kesilirdi. Çarşı esnafının resmi, bir film gibi gözümün önünden geçiyor. Hacı İbrahim Terzi eski kıyafetleri tamir ederdi. Hacı Celal halat satardı. Hıdır Attar baharat satardı. Seyit Rifat kese satardı. Kendisi çok sevecen biriydi. Onun birine kızdığını hiç görmedim. Kendisi güzel bir Kürtçeyle herkese “Hanavi minin” yani “Kalbimdesiniz” derdi. Bugün de ne zaman bu tabiri dinlesem Seyit Rifat aklıma gelir. Molla Şerif yoğurt ve ev malzemeleri satardı. Dükkânı Kasaplar Sokağı’ndaki Kanebi kahvesinin yanındaydı. Babam kendisini sık sık ziyaret ederdi. Türkmen kökenli Molla Şerif, Erbil Ovası Kirmançlarının tüm havadislerini bilirdi. Bunların çoğuyla dosttu. Akrabalarım Molla Şerif’in dükkânında randevulaşıyorlardı veya aldığı malzemeleri onun dükkânında bırakıyordu. Molla Şerif çok sakin biriydi ve yerinden hiç kıpırdamazdı. Dükkânı neredeyse küçük bir divanhaneyi andırıyordu. İşlerini de her zaman misafirlerine yaptırırdı. Bir mekândan söz ederken, kendi kişisel anılarımıza da başvuruyoruz. Çünkü bu mekânlar insanların anılarına bağlıdır. İnsanların anılarından soyutlanmış mekânlar, kuru bir taştan ibarettir ve şuna inanıyorum ki bir şehrin her sokağının kendi anısı ve hikâyesi vardır. Bu bağlamda bir şehrin tarihini korumak isterken, bu şehirde yaşamış insanların anılarına da saygı gösteriyoruz. Diyorlar ki, Erbil birkaç bin yıllık tarihe sahip bir kenttir. Benim bundan hiçbir şüphem yok elbette. Ancak nereden bakılırsa bakılsın, bu tarihe hiç ama hiç saygı gösterilmemiştir. Bunda elbette Erbil sakinlerinin de kusuru vardır. Ayrıca kentin modern tarihi de unutulmuştur. Bazen düşünüyorum ve kendi kendime diyorum ki, acaba kentin bazı yerleri neden sessizce yıkılıp yok ediliyor? Neden hiç kimse buna ses çıkarmıyor ve “Birçok anıyı paylaştığımız ve sevdiğimiz bu yerleri yok etmeyin” demiyor? Neden kimse o Irak’lı Yahudi’ye örnek olmuyor? Bu Yahudi, 2003’te meydana gelen Körfez Savaşı’na karşı çıkmak için gösteri yaparak, Tel Aviv’de ellerinde taşıdığı pankarta aynen şunları yazmıştı “Bağdat’ı vurmayın. Dicle yakasında birçok anım var”. Bu Yahudi Irak’ı uzun yıllar önce terk etmiş olsa da, Bağdat’a karşı duygusu hep tazeydi. Peki, biz Erbilliler ne durumdayız? Şehrimize nasıl bir duygu besliyoruz? Acaba kendi anılarımıza saygı duyuyor muyuz? Yahudilerden söz açmışken, biraz da bu halktan söz edeyim. Acaba bu halkın Erbil’deki tarihine ne oldu? Bu şehrin eski sakinleri, Yahudileri çok severdi. Bir tarihçi şöyle yazıyor, “Erbilliler, Yahudileri Filistin’e herkesten daha iyi şekilde uğurladılar. Erbilliler, Yahudilerin şehri terk ettiği gece sabaha kadar ağladılar”. Peki ya Araplar? Arapların, Erbil’deki tarihi de unutuluyor. Bunların Erbil’de kendi mahalleleri vardı ve ekmek satarak geçiniyorlardı. Korkarım yarın veya öbür gün Kayseri Çarşısı’nın tarihi de unutulur! 5 saray Sayı:65 - 29 Şubat 2012 Türkmen edebiyatçı ve yazarlar ilk kongrelerini yaptılar Hedefimiz tüm Türkmen edebiyatçı ve yazarları tek çatı altında toplamaktır Dilaver Bezirgan-Erbil Türkmen Edebiyatçı ve Yazarlar Birliği ilk kongresini Erbil’de gerçekleştirdi. Türkmen parti ve çevrelerinin temsilci gönderdiği kongrede, birliğin yeni idare heyeti seçildi. 23 Şubat 2012 günü gerçekleşen kongrede gazetemize konuşan birlik başkanı, hedeflerinin tüm Türkmen edebiyatçı ve yazarları tek çatı altında toplamak olduğunu söyledi. “Türkmen kültürüne, edebiyatçı ve yazarlarına hizmet için çalışıyoruz” parolası altında düzenlenen kongrede birlik başkanı, yardımcıları ve idare heyet üyeleri seçildi. Bir yıl önce Erbil’de kurulan birliğin toplam 69 Türkmen üyesi bulunuyor. Birliğin seçilmiş başkanı Esat Erbil, hedeflerinin tüm Türkmen edebiyatçı ve yazarlarını tek çatı altında toplamak olduğunu söyledi. Sırf kendilerini düşünen Türkmen partileri gibi olmak istemediklerini ifade eden Erbil, birliklerinde tüm çevrelerden Türkmen yazarların bulunduğuna dikkat çekti. Birliğe üyelik için 18 yaşını doldurmuş olmak gerektiğini ifade eden birlik başkanı Esat Erbil, üyenin en az 30 yazıya ve 50 hoyrata imza atmış olması gerektiğinin altını çizdi. Çok sayıda genç üyeye de sahip olduklarını belirten Erbil, Kültür Bakanı’nın birliklerine bütçe sağlaması için Maliye Bakanlığı’na yazı yazdığını kaydetti. Erbil, “Ancak Maliye Bakanlığı taleplerimizi yerine getirmiyor” dedi. Kongre açılış törenine Kürt çevresinden hiç kimseyi davet etmediklerini ifade eden Erbil, bu çevrelerin kendilerine yardım eli uzatmadıklarını kaydetti. Kongreyi, masraflarını kendileri ödeyerek düzenlediklerine dikkat çeken birlik başkanı, sorunlarını kendileriyle paylaşmak için Kürt kültürel kurumları ziyaret edeceklerini söyledi. Bir Türkmen yazar olan İbrahim Halil, birliğin bugüne kadar hiçbir icraata imza atmadığını söyledi. Kongrenin, Türkmen edebiyatçı ve yazarlarını birbirine yakınlaştırmak için iyi bir başlangıç olduğunu savunan Halil, kongre düzenlemenin çağın bir gereği olduğunu kaydetti. Birliğin sekreteri olan Muhammet İlhanlı, kongrenin serbest bir havada düzenlendiğini söyledi. Birlikte tüm Türkmen çev- relerinin temsil edildiğini ifade eden İlhanlı, birliğin Türkmen aydınları temsil ettiğine dikkat çekti. Maddi olarak sorun yaşadıklarını belirten İlhanlı, “Tüm Türkmen çevrelerinden yardım beklerdik. Ancak bunlar bize sadece manevi olarak destek oluyorlar” diye konuştu. Birliğin dış ilişkiler sorumlusu Burhan Yaralı, Türkmen yazarları toplamayı başardıklarını söyledi. Kongreyi başarılı bir adım olarak niteleyen Yaralı, “Türkmen partilerinin başaramadığını biz yaptık ve tüm yazarlarımızı toplayabildik” diye konuştu. Yaralı, ileriye dönük etraflı bir program hazırladıklarını da söyledi. Yazar Hemin Cemal, birlik olarak maddi yardım almadan bir şey başarmalarının mümkün olmayacağını ifade etti. Cemal, “Eğer maddi destek sağlanmazsa diğer Türkmen çevreleri gibi biz de pasif olacağız. Birliğe ruhsat alabilmek için iki yıl boyunca çalmadığımız kapı kalmadı.” diye konuştu. Kongrede, bir yargıcın denetiminde yapılan idare heyeti seçimini aşağıda adı geçen delegeler kazandı: -Esat Erbil- Birlik Başkanı -Hüsam Hasret- Başkan Yardımcısı -Muhammet İlhanlı-Sekreter -Ercüment Terzi-İdare ve Maliye Sorumlusu -Riyaz Demirci- Teşkilat Sorumlusu -Yaşar Altıparmak- Enformasyon Sorumlusu -Dilaver Bezirgan-İlişkiler Sorumlusu -Burhan Yaralı-Dışilişkiler Sorumlusu -Dr. Salim Otrakçı- Üye -İman Selim Garip-Yedek üye -Şemsettin Veli Erbilli- Yedek üye ğunu belirten Awad, “Kendimi sanki Avrupa’daymışım gibi hissettim. Iraklılar, keşke biz de Erbil’deki gibi caddelere sahip olsaydık diyorlar. Erbil’in dört bir yanını modern oteller ve alışveriş merkezleri sarıyor. Bu bizi çok sevindiriyor. Kentte trafik bilinci çok yüksek, birisi hastaysa Erbil’e gelsin hemen iyileşir” diye konuştu. Ülkedeki kanallarda yayınlanan programların, Irak’taki tüm etnik grupların dilek ve isteklerini karşılamasını temenni ettiklerini ifade eden Awad, Arapça yayın yapan televizyonların, birlik ve beraberliğin bir ifadesi olarak Türkmence ve Kürtçe programlar da yapması gerektiğini söyledi. Awad, “Basra’dan Zaho’ya kadar uzanan ül- kemizdeki tüm vatandaşlar mutlu olsunlar” diye konuştu. Konserde Irak’ın meşhur ses sanatçısı Salah Adulgafur da yer aldı. İki yıldan beri Erbil’de ailesiyle birlikte yaşayan Adulgafur, Suriye’den Erbil’e geçtiğini söyledi. “Erbil vatanımızdır” diyen Adulgafur, köken olarak Kürt ve Hanekinli olduğunu kaydetti. Güzel olarak nitelediği Erbil’in, her açıdan geliştiğini ifade eden ses sanatçısı Adulgafur, “Geçmişin acılarını bir kenara atmalı ve sevgiyle bir arada toplanmalıyız. Ülkemizi güzelleştirelim” dedi. Erbil’de yeni caddelerin, üst geçitlerin ve modern yerleşim yerlerinin inşa edildiğini ifade eden ses sanatçısı Salah Adulgafur, “Zengin uygarlığa sahip bir ülkeyiz. Ortak bir toprak ve ortak bir tarihe sahibiz. Bereketli bir toprağımız var. Irkçılık ve ayrım yapmak kimseye fayda sağlamaz. Bizim sevgiye ve birliğe ihtiyacımız var. Dünyadaki gelişmiş ülkelere bakmalıyız” diye konuştu. Ses sanatçısı Yas Hızır ise, Erbil’i defalarca ziyaret ettiğini söyledi. Gazetemize konuşan Hızır, imar, huzur ve emniyet bakımından Bağdat’ın da Erbil gibi olmasını temenni ettiklerini ifade etti. Yurtdışındaki gurbetçi ses sanatçılarını ülkeye dönmeye çağırdı. Erbil’i hiçbir zaman unutmadıklarını dile getiren güzel sesiyle ünlü ses sanatçısı Hüseyin Nimet, bu şehri yetmişli yıllarda sürekli ziyaret ettiğini hatırlattı. Erbil’in Avrupalı bir şehirden hiçbir farkının olmadığını ifade eden Nimet, “Irak’ın diğer şehirleri de Erbil gibi olsun. Bu şehrimizin insanları çok vefalı, kültürlü ve misafirperverdir. Ülkemizde, farklı etnik grupları arasında ayrım yapılmamalıdır. Çünkü yabancı bir ülkeyi ziyaret ettiğimizde şu veya bu milletteniz demiyoruz, belki de Iraklıyız diyoruz” diye konuştu. Bölge başkanıyla görüşmek istediğini ifade eden Nimet, bir süre önce görüştüğü eski bölge başbakanı Dr. Berhem Salih’i kültürlü ve hürmetli bir .kişilik olarak niteledi Ses sanatçısı Hamit Mansur da Erbil’i çok ziyaret eden bir sanatçıdır. Erbil’i ve halkını çok sevdiğini ifade eden Mansur, “Erbil halkı da beni .çok seviyor” dedi Iraklı ses sanatçıları: “Erbil halkını seviyoruz” Seyit Fahrettin Erbilli-Erbil Bir konser için Erbil’e gelen Iraklı ses sanatçıları, mimari anlamda bu kentte gerçekleşen gelişmenin, huzurun ve istikrarın Irak’ın diğer kentlerine de yansımasını arzu ettiler. Gruptaki sanatçılar Erbil halkını çok sevdiklerini de ifade ettiler. Ses sanatçısı Dr. Fazıl Awad, Erbil’in çok güzel bir şehir olduğunu söyledi. Gazetemize konuşan Awad, Erbil halkının misafirperver olduklarını ve sanatçılara büyük hürmet gösterdiklerini kaydetti. Erbil’e ilk kez 1970’te geldiğini hatırlatan güzel sesli sanatçı Awad, kentte mimari anlamda gerçekleşen gelişmelere hayran olduğunu ifade etti. Kentteki huzur ve emniyetin ileri derecede oldu- 4 Sayı:65 - 29 Şubat 2012 KDP’li yönetici Çınar Saad Abdullah: saray Yedinci kabinede 3 kadın bakan olmalı Röp: Saray KDP’li yönetici ve Mesleki Örgütler Daire Sorumlusu Çınar Saad Abdullah gazetemize verdiği röportajda, Türkmenlerin mesleki örgütlerdeki sayısının çok düşük olduğunu söyledi. Bu örgütlerde Türkmenlere kota uygulandığını ifade eden Abdullah, “Ancak sağlanan kota sayısı çok düşüktür” dedi. Bölge hükümetindeki kadın sayısına da temas eden KDP’li yetkili Bayan Çınar Abdullah, “Yedinci kabinede en az 3 kadın bakanının yer almasını talep edeceğim” diye konuştu. Saray: Çoğu mesleki örgüt, bölge hükümetinden bütçe almasına rağmen, üyelerinden üyelik aidatı da alıyorlar. Buna ne diyorsunuz? Ç.Abdullah: Bu normal bir şey. Örgütler hükümetten bütçe alıyorlar diye üyelerinden üyelik aidatı alamazlar gibi bir durum söz konusu değildir. Çünkü bu uygulama dünyadaki tüm mesleki ve sivil toplum örgütlerinde geçerlidir. Avrupa’da, Amerika’da partiler kendi üyelerinden üyelik aidatı alıyorlar. Aksi tak- dirde üyelikleri kabul edilmez. Bu, partiye veya örgüte bağlanmak gibi bir şeydir. Saray: Partiniz şubeleri için ne zaman konferans düzenleyecek? Ç.Abdullah: Nisan ayı başında. Saray: Acaba konferansta şube yöneticileri değişecek mi? Ç.Abdullah: Tabi ki değişikliler yapılacak. Şubelerin yeni yöneticileri seçilecek. Saray: Deniliyor ki KDP, hükümetin görev süresini uzatmak istiyor. Bu iddia doğru mu? Ç.Abdullah: Bu konuda hiç bilgim yok. Saray: Yeni kabinede bakanlıklar için vekiller seçilecek mi? Ç.Abdullah: Sanmıyorum. Çünkü bunun için bazı yasaların değiştirilmesi gerekecek. Bu da biraz zaman alır. Saray: Yeni kabinede size herhangi bir görev teklif edildi mi? Ç.Abdullah: Hayır, herhangi bir teklif almadım. Saray: KDP ile İslami Birliği arasındaki ilişkiler konusunda konuşmak ister misiniz? Ç.Abdullah: KDP olarak diğer gruplara her zaman barış eli uzatıyoruz ki bölgede barış sağlansın ve sorunlar çözülsün. Belli ki Bahdinan Bölgesi’ndeki son olaylar KDP ve İslami Birliği arasındaki ilişkilerin gerilemesine neden oldu. KDP olarak bölgede huzurun hâkim olması için İslami Birliği ile aramızdaki gerilimi gidermek istiyoruz. Saray: Yedinci kabinedeki kadın sayısının düşük olduğunu düşünmüyor musunuz? Bir önceki kabinede de sadece 1 kadın bakan vardı? Ç.Abdullah: Yeni kabinede kadın sayısının arttırılmasını is- tiyorum. 1 kadın bakan beklentimizi karşılamıyor ve yeni kabinede 3 kadın bakan istiyoruz. Saray: Parti olarak Türkmenlerin mesleki örgütlerdeki katkılarını nasıl buluyorsunuz? Ç.Abdullah: Türkmenler bu örgütlerin hepsinde yer alıyorlar. Türkmenlere çoğunluk teşkil ettikleri bölgelerde kota uygulanmaya çalışılıyor. Örneğin; öğretmenler sendikası, gazeteciler sendikası ve diğerlerinde. Ancak bazı örgütlerde bunların sayısı az veya hiç yok. Saray: Türkmenlere özel mesleki örgütler kurmak için yardımcı olur musunuz? Ç.Abdullah: Bu hükümetin görevidir, bizim değil. Kürdistan Bölgesi’nde ikamet eden Türkmenler kendilerine özel mesleki örgütler kurma hakkına sahiptirler. Sanırım bu hususta herhangi bir engel de söz konusu değildir. Daire olarak hiçbir örgüte parasal yardımda bulunmuyoruz. Eğer bir grup, mesleki bir örgüt kurmak istiyorsa, hükümete sunmak üzere program ve içtüzüğünü hazırlar. poze etme zamanı geride kaldı. Toplumumuz kendi kararını kendi verir. Belli ki Erbilliler beni bu makama uygun bulmuşlar. Bu yaklaşımı partilerden de bekliyorum. Şehrime hizmet etmeyi çok istiyorum. Saray: Yoksul halka çok yardım ettiğiniz söyleniyor. H.Hoşnav: Bu aslında benimle ve yüce Allah arasında bir husustur. Dolayısıyla bu konuda konuşmak istemiyorum. Zengin birisi olduğum için fakirlere yardım etmeyi bir görev olarak biliyorum. Örneğin, her dereceden 600’den fazla öğrenciye maaş tahsis etmiş bulunuyorum. Ayrıca kronik hastalıklara yakalanmış 400’den fazla insana maaş ödüyoruz. Bunu ben bir iyilik değil bir görev olarak görüyorum. Erbilliler, kendilerine değil yabancılara yardım eli uzatan bir toplum olarak biliniyor. Öyleyse, yardıma muhtaç kendi insanlarımıza neden yardım etmeyelim? Saray: Hewler uydu kanalına maddi olarak kim yardım ediyor? H.Hoşnav: Kanalın masraflarını 77 adlı şirket değil, kendim karşılıyorum. Dört ortağından biri olduğum bu şirket, kanala tek bir dolar dahi yardım etmiyor. Keza, Sekoyto adında çıkardığımız dergiye de benden başka kimse yardım etmiyor. Saray: Medya alanındaki yeni projeleriniz nelerdir? H.Hoşnav: İlerideki günlerde Seko adında bir radyo kurmayı planlıyoruz. Saray: Bazen derginiz zamanında çıkmıyor. H.Hoşnav: Başyazarın değişmesi derginin biraz geç çıkmasına yol açtı. Saray: Hem Hewler televizyonu müdürünün hem de Seko dergisi başyazarının değişmesi sizce normal mi? H.Hoşnav: Elbette normal. Eski başyazarımız üyesi olduğu grupla sorun yaşıyordu. Ancak sonra bu sorunlar çözülünce o da grubuna döndü. Biz tarafsız insanlar istiyoruz. Bu listemizde yer alan üyeler için de geçerlidir. Adaylarımızın tarafsız olmasını istiyoruz. Birisi listemizden Erbil il meclisi seçimleri için aday olmak istiyorsa, üyesi olduğu partiden en az 5 yıl önce ayrılmış olması gerekir. Saray: Erbil toplumu her yönden mağdurdur. Sizce iktidar partisi ve hükümet, bu toplumu ve taleplerini göz ardı etmiyor mu? H.Hoşnav: Erbil hem bölge hem de merkez hükümeti için çok önemli bir karar merkezidir. Dolayısıyla hem KDP hem de KYB Erbil toplumunu hesaplarından çıkarmamalılar. Çünkü bu toplum dengeleri değiştirebilecek kapasiteye sahiptir. Erbil toplumu çok sabırlıdır ve karar almakta acele etmez. Umarım iktidar partisi ve muhalefet bu toplumun bu tavrını yanlış yorumlamaz ve toplumu kızdırmaz. Erbil toplumu hükümetin kaldıramayacağı veya yapamayacağı hiçbir şeyi empoze etmez ve her zaman meşru taleplerle karşımıza çıkar. Kısacası Erbil’in birçok eksikliği ve sıkıntısı var. Hewler uydu kanalı sahibi Hereş Hoşnav: Türkmen partilerin faaliyetlerini de yayınlıyoruz Röp: Saray Kürdistan İşadamları Birliği Başkanı ve Hewler uydu kanalı sahibi Hereş Hoşnav, sahibi olduğu uydu kanalının, Kürdistan Bölgesi’nin tüm millet ve kesimlerinin kanalı olduğunu söyledi. Hoşnav, kanal olarak Türkmen partilerinin faaliyetlerini de yayınladıklarını söyledi. Saray: Bir işadamı olarak neden medya alanına girdiniz? H.Hoşnav: Kurumumuzun adı United Medya’dır. Biz AUC, Camiye ve Hewler’e hizmetlerimizi sunuyoruz. Örneğin bir televizyon kanalı açmak istiyorsanız tek yapacağınız şey bize para ödemektir. Sonra gerisini bize bırakın. Biz uygun bir fiyatla size tam donanımlı bir uydu kanalı kurabiliriz. Sorunuza gelince; ben eskiden özel sektörde çalışıyordum. O dönemler masif elektrik müdürüydüm. Ardından Sanayi ve Enerji Bakanlığı’nda elektrik genel müdür vekili olarak görev yaptım. 1997’de kamudan ayrılarak petrol işlerinde çalıştım. Bundan üç yıl sonra ‘77’ adlı bir Türk şirketinde müteahhitlik yaptım. Şirketi bölgeye ben getirdim ve beraber çok iş başarabildik. Bu şirketle Bağdat’ta da çalıştık. Amerikalılar’dan yaklaşık 1,5 milyarlık iş teklifi aldık. Şirketle Afganistan’da da iş yaptık. Bölgemizin en büyük şirketlerinden biri olan 77 adlı şirketin faaliyetleri arasında yol ve köprü yapımı yer alıyor. Ayrıca bu şirketin ticaret ve yol yapımı ile ilgilenen birkaç ara şirketleri de bulunuyor. Kendim iletişimciyim ve medyada çalışmayı çok arzu ediyordum. Yurtdışındayken dünyanın büyük şirketlerinin çoğunun kendi medya kurumlarına sahip olduğuna şahit oldum. Buradan hareketle El-Muttehida adında bir televizyon kanalı kurdum. Irak’ın orta ve güney kısımlarında yayınlandığı için televizyonun dili Arapça idi. Kanaldan çok fayda gördük. Ben Erbilli olduğum ve bu şehirde doğduğum için hükümette yer almaya karar verdim ki, halkıma hizmet edebileyim. Bu bağlamda Tarafsız Erbil Listesi adında bir liste teşkil ettik. Erbil’in önde gelen 15 tanınmış şahsiyetinin yer aldığı listenin başkanlığını kendim yapıyorum. Listeyi kurma aşamasında seçimlerle ilgilenen uluslararası özel şirketlerle anlaştık. Medyanın önemini kavradım ve Hewler adında Kürtçe bir televizyon kanalı açtım. Kür- düyle, Türkmeniyle, Arabıyla ve Hıristiyanıyla tüm Kürdistan toplumunun kanalı olan Hewler’de Türkmence programlar da vardır. Biz ayrıca Türkmen partilerden yayınlamak için var olan faaliyetlerini bize göndermelerini de istedik. Geçenlerde 1 saatlik Türkmence programımız vardı. Ancak bazı teknik nedenlerle program kaldırıldı. Türkmenlerin kendi televizyonlarına kavuşmalarını çok arzu ediyorum. Şunu da belirtmek isterim ki, eğer bir uydu kanalı kurmak istiyorlarsa Türkmenlere yardımcı olmaya hazırım. Saray: Erbil valisi olacaksınız deniliyor. Bu söylenti ne kadar doğrudur? H.Hoşnav: Bu söylenti listemizi oluşturduktan sonra yayıldı. Erbil toplumu bizi iyi biliyor ve yaptıklarımız ortadadır. Bu toplum nasıl karar vereceğini de iyi bilir. Artık topluma şunu bunu em- 3 saray Sayı:65 - 29 Şubat 2012 Şerdil Tahsin: Diğer milletvekillerinin imzası olmadan proje sunmamız mümkün değil Kürdistan Parlamentosu’nun bir maddesi Türkmen milletvekilleri için sıkıntı yaratıyor Saray-Erbil Kürdistan Parlamentosu içtüzüğünün bir fıkrasında, grup kurabilmek için 10 milletvekili şartı hükmü geçiyor. Bu durum Türkmen ve Hıristiyan temsilcileri için sıkıntı yaratıyor. Konuyla ilgili gazetemize konuşan bir Türkmen milletvekili, Türkmenler olarak parlamentoda sayılarının arttırılmasını talep ettiklerini söyledi. Beş milletvekiline sahip oldukları için yasa teklifi veremediklerini ifade eden Türkmen Milletvekili Şerdil Tahsin, diğer milletvekillerinin imzasını almadan yasa teklifi sunamamalarından şikâyet etti. Grup kurabilmek için 10 milletvekili şartı getiren parlamentonun maddesini gazetemize değerlendiren Tahsin, bu maddeyi iptal etmek veya maddede geçen sayıyı düşürmek için çalışacaklarını söyledi. Halen Kürdistan Parlamentosu’nda 13 grup bulunuyor. Ancak sayıları az olduğu için Türkmen ve Hıristiyanların grubu bulunmuyor. Bir milletvekilinin bir grup oluşturmasına sıcak bakmadığını ifade eden Türkmen vekil Şerdil Tahsin, tek bir kişi olsa da bir listeyi temsil ediyor. Erbil Türkmen Listesi Başkanı Tahsin, Hıristiyanlarla güçlü bir grup kurmayı istediklerini kaydetti. Bölge parlamentosunda görev yapan toplam 5 Türkmen milletvekili var. Bu milletvekilleri üç farklı listede yer alıyorlar. Tahsin'in dediğine göre bu 5 milletvekili diğer gruplarla güçlü bir koalisyon oluşturabilirler. Koalisyonun kurulması durumunda, kendilerine özel bir salon ve özel bir bütçe de talep edebilirler. Eski dönem Türkmen milletvekillerinden Esat Erbil, Türkmenler olarak parlamentoda, Kerkük'ün Kürdistan Bölgesi’ne yeniden dönmediği takdirde grup kurmalarının imkânsız olduğunu savundu. Kerkük'ün Kürdistan Bölgesi’ne yeniden dönmesini dileyen Erbil, "O zaman parlamentoda hem sayımız artar hem de güçlü bir grup kurabiliriz" diye konuştu. Türkmenlerin bölgede azınlık olarak değerlendirilmesinin yanlış olduğunu ifade eden eski milletvekili Esat Erbil, "Bölgenin ikinci büyük toplumunun azınlık olarak addedilmesi ve grup kuramaması büyük bir hatadır" dedi. Alınan bilgilere göre, Kürdistan Parlamentosu’ndaki gruplar büyük bir salona ve bir bütçeye sahiptir. Ancak bir takım liste ve blok bu haktan yararlanmıyor. Hıristiyan Milletvekili Salim Toma, parlamentoda Rafideyn adında bir listeye sahip olduklarını söyledi. Grup kurabilmek için sayının ölçü olarak alınmaması gerektiğini ifade eden Toma, grup olarak büyük gruplarla koalisyona girme gibi bir şartın söz konusu olmadığını söyledi. Türkmen Demokrasi Hareketi Listesi Başkanı Yaşar Altıparmak, grupları olmasa da listeleri olduğunu söyledi. Diğer bloklarla grup kurabileceklerini savunan Altıparmak, parlamentonun grup kurabilmek için 10 milletvekili şartını öngören maddesinin iptal edilmemesi durumunda daha büyük sıkıntılarla karşılaşabilecekleri uyarısında bulundu. Türkmen listelerinin parlamentoda özel odaları bulunuyor. Odada milletvekillerinin işine bakan bir de bir görevli çalışıyor. Yaşar Altıparmak, parlamentoda eğer varsa kendilerine salon vereceklerini de kaydetti. Toma, bir sonraki hükümetin halka hizmet götürmesini istediklerini kaydetti. Türkmen ve Hıristiyan milletvekillerin Barzani'ye destek vermelerinin iyi ve gerekli bir davranış olduğunu niteleyen bir öğretim görevlisi, bu desteğin üç millet arasında işbirliği ortamının oluşmasında da etkili olacağını savundu. Öğretim görevlisi Dr. Salim Otrakçı, milletvekillerinin hareketlerinde diplomatlar gibi davranmasının kaçınılmaz olduğunu söyledi. Otrakçı, "Bir milletvekili, halkının menfaati neredeyse orada olmalıdır" diye konuştu. Türkmen milletvekillerinin yedinci hükümet kabinesine destek vermesini gazetemize değerlendiren siyasi bir gözlemci ise, bu destekte, Barzani'nin Türkmen ve Hıristiyanlara vermiş olduğu sözlerin etkili olduğunu söyledi. Adının açıklanmasını istemeyen siyasi gözlemci, bir önceki hükümetin Türkmenler için hiçbir şey yapmadığını da söyledi. Gözlemci, Türkmen temsilcileri, ilk kurulduğunda altıncı hükümet kabinesi Başbakanı Dr. Berhem Salih'le görüştüklerini hatırlattı. Gözlemci, söz konusu görüşmede Salih'in heyete verdiği sözlerin hiçbirisini tutmadığını kaydetti. Gözlemci, "Bu sebepten dolayıdır ki Türkmen milletvekilleri Neçirvan Barzani'nin kuracağı hükümete destek veriyor" diye konuştu. Türkmen ve Hıristiyanlar yedinci hükümet kabinesine ne karşılığında destek verdi Saray-Erbil Yedinci hükümet kabinesini kurmakla görevli olan Neçirvan Barzani, kendileriyle görüştüğü Türkmenlere tüm taleplerini yerine getireceğine dair söz vermişti. Türkmen milletvekilleri, Barzani'nin bu tavrından dolayı memnuniyet duyarak Kürt yetkilinin kuracağı kabineye destek kararı aldılar. Barzani'ye sadece Türkmenler değil Hıristiyanlar da destek veriyor. Türkmen Milletvekili Yaşar Altıparmak, Kürdistani listesinin programına destek adına bu listenin başbakan adayına –evet– dediklerini söyledi. Altıparmak, Kürdistani listesinin verdiği vaatlerin Türkmenlerin beklentileriyle örtüştüğünü de kaydetti. Kürdistan Parlamentosu’ndaki Türkmen temsilcilerinin Kürt listesine verdiği destekte, Neçirvan Barzani'nin Şubat ayı başında Türkmen çevrelere verdiği sözler etkili olmuştu. Konuyla ilişkin gazetemize konuşan Türkmen Milletvekili Şerdil Tahsin, Neçirvan Barzani'ye, Türkmenlerin tüm taleplerini yerine getireceğine dair söz verdiği için destek verdiklerini hatırlattı. Barzani'ye ulaşmanın çok kolay olduğunu ifade eden Tahsin, "Neçirvan Barzani tüm milletler için çalışıyor" diye konuştu. Türkmen Milletvekili Tahsin, bir önceki Başbakan Dr. Berhem Salih hükümetinin Türkmenlere verdiği sözleri tutmadığını da kaydetti. Hıristiyan Milletvekili Salim Toma, halkın genel menfaati için Barzani'ye destek verdiklerini söyledi. Gazetemize konuşan Toma, hükümetin iki yılda bir değiştiğini bildikleri için bir Kürt grubuna destek verirken diğer bir Kürt grubuna destek vermemek gibi bir hareket içinde olmak istemediklerini de söyledi. Çözümün bir parçası olduklarını savunan Hıristiyan Milletvekili Salim 2 saray Bölge yetkilileri yerel medyaya konuşmuyor Sayı:65 - 29 Şubat 2012 Osman Ranyayi Saray-Erbil Bölge gazetecileri haber toplamak ve yetkililerle röportaj yapabilmek için birçok zorluk çekiyorlar. Bu gazeteciler, bölge yetkililerinin yerel gazetelere değil, yabancı muhabirlere demeç ve röportaj vermesinden de şikâyetçi. Konuyla ilgili gazetemize konuşan üst düzey bir Kürt yetkili, birçok yetkilinin şöhret olabilmek için yabancı medyaya konuştuklarını söyledi. KDP yönetiminden Felekettin Kakayi, dış medyanın öneminin yerel medyadan daha çok olduğuna dikkat çekti. Türk, Arap ve Batı medyasına verilen demeçlerin fazla yankı uyandırdığını ifade eden aydın ve yazar Kakayi, Dr. Abdusselam Reşit iç medyadaki söylemin dış medyadakinden farklı olması gerektiğini söyledi. Dış medyada kendi meseleleri için daha fazla propaganda yapabileceklerini savunan Kakayi, iç medyaya verilen demeçlerin yönlendirici olması gerektiğini ifade etti. Dış medyaya verilen demeçlerin kısa, öz ve bilimsel olmasının öneminin altını çizen Kürt yetkili, yerel medyanın dış medyadan farklı olduğunu kaydetti. Elektrik ve konut sorunlarının içe dönük bir mesele olduğunu ve bunları dış medyayla paylaşmanın önemli olmadığını dile getiren Kakayi, dış ülkelerle olan karşılıklı ilişkilerin dış medyada haber yapılması gerektiğini söyledi. Felah Mustafa Kürdistan Bölgesi Dış İlişkiler Daire Sorumlusu Felah Mustafa, yabancı muhabirlerin Kürt yetkililerden demeç almak ve röportaj yapabilmek için email ve telefon yoluyla randevu aldıklarına dikkat çekti. Başında bulunduğu dairenin haberlerini iç medyayla paylaşmakta kusuru olmadığını savunan Felah Mustafa, bu konuda elinden geleni yaptığını söyledi. Dairenin Türkiye masası sorumlusu Dr. Abdusselam Reşit, dış medyaya açılmalarının, dairelerinin misyonuyla örtüştüğünü söyledi. Öncelikli görevlerinin başında dış ülkelerle ilişki kurmak olduğunu savunan Reşit, yerel medyanın üzerine düşen rolü layıkıyla yerine getirmesinin kendilerini sevindireceğini kaydetti. Kürt yetkili Reşit, yerel medyanın bölgeyi dünyaya tanıtmasının öneminin altını çizdi. Yabancı muhabirlerin bölge yetkililerine kolay ulaşabildikleri yönündeki sorumuzu yanıtlayan Reşit, "Bizimle temas kuran kimseyi reddetmedik. Özellikle yerel medyayla çok iyi ilişkiler kurmak istiyoruz" diye konuştu. Bölge Başkanlığı Enformasyon Sorumlusu Osman Ranyayi, muhabirlerin toplantı ve seminerler sırasında yetkililerle görüşebildiklerini söyledi. Ancak yerel muhabirlerin yetkililere can alıcı sorular soramadığını savunan Ranyayi, yetkililerin kapısının tüm muhabirlere açık Felekettin Kakayi olduğunu kaydetti. Yerel muhabirlerin bilgiye ulaşma şansının düşük olduğuna dikkat çeken Kürt yetkili, yabancı muhabirlerin şahsi ilişkiler kurmak suretiyle bölge yetkililerine ulaşabildiklerini söyledi. Gazetecilik çalışması hakkında bölgede uygun mekanizmalara sahip olmadıklarını itiraf eden Ranyayi, bu konuda ilgili makamlar ve gazeteciler sendikasına büyük görevler düştüğünü söyledi. Ranyayi, " Muhabirlerin bilgiye ulaşabilmesi için ilgili makamlar ve gazeteciler sendikası üzerine büyük görevler düşüyor. Gazeteci ve muhabirlerimizin eğitimden geçmesi kaçınılmazdır" diye konuştu. Bakanlar Kurulu Danışmanı: Yayın organlarına para tahsis etmek olağandır Saray-Erbil Geçen hükümet döneminde paraları kesilen gazete ve dergi sahipleri paralarının geri ödenmesini istiyorlar. Ruber gazetesi başyazarı İbrahim Abbas, hükümetten Geçen hükümet döneminde paraları kesilen gazete ve dergi sahipleri paralarının geri ödenmesini istiyorlar yayın organlarının parasının kesilmesinden yana olmadıklarını kaydetti. Neçirvan Barzani'den bölgede yayınlanan gazete ve dergilerin bütçesini geri ödemesini isteyen Rubar Gazetesi başyazarı İbrahim Abbas, paraların yeni bir mekanizma geliştirilerek ödenmesini istedi. Tahsisatı kesilen Halbun dergisi bütçe almamalarına rağmen, imtiyaz sahibi Karvan İsmail, dergilerinin satılan ve okunan paraları kesilen yayın organlarının bütçelerinin geri bir dergi olduğunu söyledi. ödenmesini desteklediklerini Paralarının yeniden ödeneceğine dair iyimser söyledi. Yayın organlarının parasının olduğunu ifade eden İsmail, kesilmesini Süleymaniye'deki yeni Başbakan Neçirvan Barzani'nin, KDP'nin Erbil'de gösterilere bağlayan Abbas, Eski Başbakan Dr. Berhem Salih'in yayın organlarının bütçesini kesme kararını yanlış olarak niteleyen Hasan, kararın aceleci alındığını söyledi. Hasan şöyle konuştu, "Eski başbakanın, hükümetten para alan yayın organlarını takip eden bir komisyon kurması gerekiyordu. Ancak böyle bir şey yapılmadı. Aslında sadece partilere ait yayın organlarının paraları kesilecek deniliyordu. Ancak bağımsız yayın organlarının da parasını kestiler". Şakam dergisi başyazarı Ferhat Mala Hasan, bağımsız yayın organlarının parasının fazla etkili olduğu için yayın tekrar ödenmesini istedi. organlarına paralarının Bölgedeki bağımsız yayın yeniden ödenmesini kabul organlarının bütçesinin edeceğini kaydetti. tekrar ödenmesini Paraları kesildiği için dergiyi destekleyen bir hükümet çıkaramadıklarını ifade eden yetkilisi, bu organların İsmail, "Ne zaman bütçemiz maddi ve manevi olarak tekrar ödenirse dergiyi desteklenmesinin olağan kaldığı yerden çıkarmaya bir durum olduğunu başlarız. Ben yardımın söyledi. hükümetten gelmesini tercih Bakanlar Kurulu’nun Basın ediyorum. Bize bir kaç Danışmanı Zirek Kemal, partiden yardım teklifi gedi, bölgedeki siyasi ve kültürel ancak bu teklifleri reddettik" şartların, gazetelerin diye konuştu. kendi satışlarıyla ayakları Şakam dergisi başyazarı üzerinde durabilmesi için Ferhat Mala Hasan, yardımın müsait olmadığını kaydetti. kesilmesi kendilerini olumsuz Gazete ve dergilere etkilese de, yayına devam bütçe tahsis etmek için ettiklerini söyledi. bir ölçünün belirlenmesini isteyen Kemal, gazeteci ile gazeteci olmayanlar arasında ayrım yapılması gerektiğini söyledi. Gazetecilerin, gazetecilik okulu mezunu olmalarını Bölgedeki gazete ve dergilere bütçe tahsis etmek için bir ölçünün belirlenmesi talep ediliyor savunan Kemal, eski Başbakan Dr. Salih'in geçen yıl yayın organları için destek fonu kurulmasını önerdiğini hatırlattı. Kemal, "Öneri Kültür Bakanlığı’na sunuldu" diye konuştu. Ünlü sözler Sen karşındaki kişiyi öğrenmeye çalışma O nasıl olsa kendisini gösterir Mevlana Sayı:65 - 29 Şubat 2012 Bölge parlamentosundaki Türkmen vekiller grup kuramıyor 3 Hiçbir Türkmen sivil örgütüne maddi yardım yapmıyoruz 4 6 Kayseri Çarışsı ve anıların dili Özgürlük adamı Abraham Lincoln 8 Kürdistan koalisyonu: Bütçe milletlere değil bölge ve illere tahsis edilir Irak Parlamentosu, Türkmen bölgeleri için genel bütçeden tahsisat ayırdı Saray-Özel Bir Türkmen milletvekiline göre, Irak Parlamentosu Türkmen bölgeleri için genel bütçeden tahsisat ayırdı. Tahsis edilen paralar, söz konusu bölgenin tamiri ile buradaki kültürel ve sosyal yapıların inşası için kullanılacak. Bu karar Erbil'i kapsamayacak. Irak Parlamentosu genel bütçeyi kabul etti. 100 milyar dolarlık bütçeden Kürt Bölgesi 12 trilyon 600 milyar dinar gibi bir pay alacak. Konuyla ilgili gazetemize konuşan bir Türkmen milletvekili, parlamentoya, Türkmen bölgelerin tamiri ile burada kültürel ve sosyal yapıların inşası için bütçe tahsis edilmesini teklif ettiğini söyledi. Türkmen Milletvekili Hasan Özmen, parlamentonun maliye komisyonuna sunduğu teklifin kabul edildiğini ifade etti. Özmen tahsis edilen bütçenin, Kerkük, Musul, Diyala ve Selahattin sınırları içindeki Türkmen Bölgesi’nin tamiri ile buradaki kültürel ve sosyal yapıların inşası için kullanılacağını kaydetti. Özmen, paradan eski Baas rejimi mağduru Türkmen ailelerin de yararlanacağının altını çizdi. Paranın, Türkmen vekillerin İller İşleri Bakanlığı’na sunacakları projeler baz alınarak harcanacağını ifade eden Özmen, tahsisattan özel bir bölge sınırları içinde yer aldığından Erbil'in yararlanmayacağını kaydetti. Özmen " Erbil için de bir şeyler yapmaya çalışacağız" dedi. Ancak bir Kürt milletvekili, Türkmen bölgeleri için böyle bir kararın alınmadığını söylüyor. Kürdistan koalisyonu Milletvekili Şuan Muhammet Taha, yasalar gereği bütçenin milletler için değil bölge ve iller için Kerkük Türkmenleriyse, zaten Kerkük’e bütçe tahsis ediliyor. Bütçe etnik gruplara tahsis edilmez" diye konuştu. Kürt milletvekilinin bu tavrını gazetemize değerlendiren Türkmen Cephesi Başkanı Erşet Salihi, Kuzey Irak yönetiminin Irak genel bütçesinden %17’lik bir pay aldığını hatırlattı. Bu bölgede Türkmen, Kürt ve Hıristiyanların yaşadığını ifade eden Salihi, kendi bütçeleri olsa da Sünni ve Şii vakıflarının Irak Hükümeti’nden de para aldıklarını söyledi. Salihi, "Durum böyleyken neden Türkmenlere de bütçeden para verilmesin?" diye konuştu. Teklifi parlamentoya götüren Türkmen Milletvekili Hasan Özmen'e teşekkür eden Erşet Salihi, Erbil'deki Türkmen temsilcilerin, kuzey Irak için tahsis edilen %17'lik paydan yararlanabilmek tahsis edildiğine dikkat çekti. için bu bölgedeki yönetime müracaat etmeleri gerektiğini Türkmen milletvekillerinin söyledi. bölgelerine tahsisat ayrıldığı Salihi, kendileri için yönündeki demeçlerinin tahsis edilen paranın, siyasi pazarlıktan başka bir Irak parlamentosundaki şey olmadığını iddia eden Kürt Milletvekili Taha, "Bunlar Türkmen milletvekillerinin kendilerine reklam yapıyorlar. sunacakları projeler yoluyla harcanacağını belirtti. Eğer bunların maksadı
Benzer belgeler
Demet Şarkılarını Gençler İçin Söyledi
gereksiz ve anayasaya aykırı bir şekilde Birleşik Devletler Başkanı tarafından başlatıldığı” söylemini içeren bir düzeltme metninin oylamasında, 81 Demokrata karşı yenilgiye uğrayan 82 Whig arasınd...
DetaylıSaray turky.indd - Bizturkmeniz.com
Polk’un meclise gönderdiği barış anlaşması üzerine, ülkede gerilim gittikçe tırmandı. Gerillalar, savaş yanlısı devletçiler ve savaş karşıtları arasında büyük ihtilaflar yaşanmaya başladı. Hiçbir te...
DetaylıBaba oğul ilk defa aynı filmde Tayvan 50`nci
Polk’un meclise gönderdiği barış anlaşması üzerine, ülkede gerilim gittikçe tırmandı. Gerillalar, savaş yanlısı devletçiler ve savaş karşıtları arasında büyük ihtilaflar yaşanmaya başladı. Hiçbir te...
DetaylıFazla Kiloların Suçlusu Tayt Mı?
Hiçbir temsilci, Lincoln’ün düşüncelerini önemsemiyordu. Dolayısıyla Lincoln, bir sonraki seçimler için yeniden adaylığını koymamaya karar verdi. Aynı yıl yapılan seçimlerde, zalim bir general olan...
DetaylıSARAI LATINInew.indd
ilişkilerde de, 1862 yılında çıkardığı Homestead Act (Ev ve Müştemilat Kanunu) ile etkili bir idari karara imza attı. Küçük bir barakada doğmuş, profesyonel anlamda eğitim alamamış bir kişinin, ile...
Detaylı