Acı Yok Rocky!
Transkript
Acı Yok Rocky!
Acı Yok Rocky! Seçim sonrası yurtiçi piyasalarda iyimserlik sürüyor. Gelişen ülkelere girişlerin artması ve Türkiye’de seçim sonuçlarının çakışması nedeniyle Türk mali piyasalarındaki coşku daha da belirgin. Acaba bu iyimserliğin ne kadarı girişlerden, ne kadarı başka sebeplerden kaynaklanıyor? Peki, bu durum daha ne kadar sürecek? Rocky serisinin ünlü repliğini herhalde öyle ya da böyle hepimiz biliriz. Tüm serinin teması aslında aynıdır, tek tek bakınca da serinin hiçbir filminin üzerinde durmaya değer bir konusu yok. Zaten serinin ilk filminin çekildiği 1976’dan bu yana bazı replikler o kadar öne çıktı ki filmlerden ziyade bunları hatırlıyoruz. İşte “acı yok Rocky” bunların en ünlülerinden biri. “Acı yok Rocky” ile verilen mesaj da aslında bir işi başarmak için acı çekilmesi gerektiğidir. Piyasalarda da amacımız bu değil mi? Para kazanmak için pozisyonlar alırız, eğer iş istediğimiz gibi gitmezse de “acıya katlanıp” pozisyonu kapatmaktan başka yapacak bir şey kalmaz. Hatırlayacağınız üzere, ısrarla bir süredir gelişen ülkelere yönelik bakış açısının aşırı kötümsere döndüğünü, burada bir düzeltme görülebileceğini yazıyordum. İşte şu anda olan tam olarak bu. Yabancı yatırımcılar gelişen ülke varlıklarında o kadar çok satış yaptılar ki, gelinen noktada az da olsa yeniden bu ülkelerde risk alınması gerektiğine karar verdiler. Tabi bu vahiy indiği için olmuyor, sürü psikolojisi filan da değil. Arkada yatan beklentiler de olmakla birlikte, gelişen ülke varlıklarında ciddi miktarda stop-loss da çalışıyor. Bu durum Türkiye için de geçerli. Ama lütfen bu yazdığım yanlış anlaşılmasın, elbette yeni TL talebi de var. Son iki günde Türkiye’ye giren paranın $1 milyara yaklaştığı yönünde Londra’daki brokerlardan gelen yorumlar görüyoruz. Kuşkusuz seçim öncesi artan siyasi gerginliğin bundan sonra azalacağı beklentisi burada önemli etkenlerden biri. Ayrıca TL’nin faizinin “carry trade” açısından oldukça cazip olduğunu da hatırlayacaksınız. Bu nedenle seçim öncesinde de, tüm siyasi kaygılara rağmen, 2.25 üzerinde yabancıların döviz talebi duruyor ve tersine bu kez giriş görüyorduk. Şu anki ortam ise hem yurtiçi hem de yurtdışı beklentilerden etkileniyor. Global beklentilerin ilki Çin ile ilgili. Çin ekonomisi artık malumunuz olduğu üzere iyi gitmiyor. Bunun piyasalara neden olumlu yansıdığını anlatmadan önce günün kötü haberini vereyim: Çin’de geçenlerde borcunu ödeyemeyeceğini açıklayan iki ufak şirket vardı, hatırladınız mı? Hatta sonra bir de bankanın battığı söylentisi çıkmış, ama banka batmamıştı. İşte son haber de yine bir batak haberi: İnşaat malzemeleri imal eden bir şirket, daha önce ihraç ettiği bir tahvilin $29mn tutarındaki faiz ödemesini yapamayacağını açıkladı. Şimdilik bu haberler küçük çaplı şirketlerden geliyor, ama ya çap büyürse? Üstelik dün açıklanan Çin PMI verileri de hoş değil. Resmi PMI 50.2’ye çıktı, gayrı resmi HSBC PMI ise 48.0’e geriledi. Düşüşün daha gerçekçi olduğunu kabul edersek, Çin’in ilk çeyrekte resmi hedefi olan %7.5’in altında büyüdüğünü görebiliriz. Bütün bu kötü haberlerin piyasaya coşku vermesinin sebebi ise şu: Büyüme hedefin altındaysa Çin hükümeti derhal önlem alacaktır. Yakın vadede yeni bir parasal genişleme veya önlem paketi gibi bir uygulama geleceği beklentisi şu anda ciddi olarak fiyatlanıyor ve bu beklenti Çin’e dair kötümser haberlerin arada kaynamasına sebep oluyor. PMI demişken global duruma da bir bakalım. Bu hafta başından bu yana açıklanan PMI rakamları büyümede bir yavaşlama olduğunu ortaya koyuyor. JP Morgan’ın hesapladığı global PMI 53.2’den 52.4’e düştü. Ancak hatırlatayım: 50’nin üzerindeki her veri büyüme demek! Yani büyüme sürüyor, sadece hızı biraz azaldı. Yine de bu, merkez bankalarının ekonomilerden desteklerini çekmeleri anlamına gelmiyor. Hafta başında bir konuşma yapan FED Başkanı Yellen’ın verdiği mesaj net: Yakın vadede faiz artırımı filan yok. 19 Mart’taki FED toplantısı sonrası şahin tavrı ile bizi üzen Yellen’ın, yeniden güvercinliğe dönmesi başta gelişen ülkeler olmak üzere piyasalar açısından olumlu ortamın bir şekilde korunması demek. Bir başka güvercin olması arzulanan ama direnen merkez bankası da Avrupa Merkez Bankası (ECB). Yarın ECB’nin faiz kararı açıklanacak. Enflasyonun yıllık %0.5 ile düşmeye devam ettiğinin görülmesinin ardından, Avrupa’da deflasyon kaygıları yine hortladı. Piyasa, verinin ECB’nin paniklemesini gerektirmeyeceğini, ama sözlü yönlendirmenin dozunu artıracağını düşünüyor. Buradaki risk ECB’nin ekonomik gerçeklerin çok gerisinde kalması. Bir kez deflasyon görülürse beklentiler ciddi anlamda bozulur ve bir sarmal başlar. O saatten sonra atılacak adımlar ise şu ankine göre çok daha maliyetli olur. Yön ters ama bizden bir örnek verelim bu duruma: Daha önce TL’deki değer kaybına günlük operasyonlar ile yanıt verip faiz artırmayan TCMB’nin, 28 Ocak geceyarısı yapmak zorunda kaldığı faiz artırımını düşünün mesela… İşte ECB’nin ileride ödeyeceği bedel de ağır olabilir. Gelelim Türk Lirası’na. TL yılın ilk çeyreğini USD karşısında artıda kapatmayı başarırken, bu performans ile gelişen ülke para birimleri arasında 7. sırayı aldı. Son haftalarda çok daha belirginleşen TL’deki bu değer kazancı eğilimi, birçok yatırımcıyı hazırlıksız yakaladı. Yukarıda bahsettiğim üzere TL’de gördüğümüz değer kazancının hepsi yeni girişlerden kaynaklanmıyor. Evet, şu anda hava hem yurtiçi hem de yurtdışı piyasalarda oldukça iyimser, ama içimiz rahat etmeli mi çok emin değiliz. Öncelikle yatırımcıların Ağustos ayında yapılacak Cumhurbaşkanlığı seçimi öncesinde yine savunma pozisyonlarına çekilmesi olası. Elbette o tarihe kadar köprünün altından çok sular akacak, ama şu anda Türkiye’ye para sokan yabancı yatırımcıların bir taraftan da bu uyarıda bulunduklarını bilelim. Eğer durum buysa, TL’deki değer kazancının yavaş yavaş sönmesi söz konusu olacak. Zaten içeriyi geçelim, asıl büyük sorunumuz yine yurtdışı. Cuma günü ABD’de istihdam verileri açıklanacak. Beklenti 190 bin kişi artış görüleceği yönünde. Olur da çok daha yüksek bir artış görür isek, Yellen ne derse desin, ABD tahvil faizlerinde bir yükseliş göreceğiz. Buna rağmen gelişen ülkelere para girişi yine de sürer ise o zaman iki olasılık gündeme gelir: 1. Global yatırımcılar gelişen ülkelerde verilerin gösterdiğinin çok ötesinde satış yapmışlar. Her fırsatı bu ülkelerde “mal almak” için kullanıyorlar. 2. Her şey güzel olacak! Not: Seyahat nedeniyle Pusula’ya iki gün ara veriyorum. Pazartesi görüşmek üzere. Tufan Cömert Direktör/Strateji Garanti Yatırım Araştırma tcomert@garanti.com.tr www.garantiyatirim.com.tr Burada yer alan yatırım bilgi, yorum ve tavsiyeleri yatırım danışmanlığı kapsamında değildir. Yatırım danışmanlığı hizmeti, yetkili kuruluşlar tarafından kişilerin risk ve getiri tercihleri dikkate alınarak kişiye özel sunulmaktadır. Burada yer alan yorum ve tavsiyeler ise genel niteliktedir. Bu tavsiyeler mali durumunuz ile risk ve getiri tercihlerinize uygun olmayabilir. Bu nedenle, sadece burada yer alan bilgilere dayanılarak yatırım kararı verilmesi beklentilerinize uygun sonuçlar doğurmayabilir. Veri ve grafikler güvenirliliğine inandığımız sağlam kaynaklardan derlenmiş olup, yapılan yorumlar sadece GARANTİ YATIRIM MENKUL KIYMETLER A.Ş.’nin görüşünü yansıtmaktadır. Bu bilgiler ışığında yapılan ve yapılacak olan ileriye dönük yatırımların sonuçlarından Şirketimiz hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz. Ayrıca, Garanti Yatırım Menkul Kıymetler A.Ş.'nin yazılı izni olmadıkça içeriği kısmen ya da tamamen üçüncü kişilerce hiç bir şekil ve ortamda yayınlanamaz, iktisap edilemez, alıntı yapılamaz, kullanılamaz. İleti, gönderilen kişiye özel ve münhasırdır. İlave olarak, bu raporun gönderildiği ve yukarıdaki açıklamalarımız doğrultusunda kullanıldığı ülkelerdeki yasal düzenlemelerden kaynaklı tüm talep ve dava haklarımız saklıdır.