ocak 2016 - WordPress.com
Transkript
ocak 2016 - WordPress.com
™Sporda Manşet Dergisi 17. Sayısı 1 ™Sporda Manşet Dergisi 17. Sayısı © Her hakkı saklıdır. Yazılan yazıdan yazarı sorumludr. 2 içindekiler KÜNYE İmtiyaz Sahibi ve Genel Yayın Yönetmeni Müslim Akil Avci Genel Koordinatör Ahmet Kurt Dergi Koordinatörü Ali Mikado Kapak Tasarımı Eren Cingöz Hukuk Danışmanı Ayhan Kanlı Editörler Simge Özden Cansu Şengün Yazarlar Ayhan Kanlı Ahmet Durmuş Ahmet Sütçü Ahmet Ergüç Elif Köroğlu Naz Kuran Özge Çevik Rafet Fatih Çakmak ™Sporda Manşet Dergisi 17. Sayısı SESSİZ KAHRAMAN Bir ilçe düşünün çoğu kişi nerede olduğunu bilmiyor; bilen ismini karıştırıyor. Böyle bir halde olan ilçe daha sonra tüm ülke tarafından tanınıyor. Hem de bunu futbol sayesinde gerçekleştiriyor. Bunu yapan ilçe Akhisar ve o ilçenin takımı Akhisar Belediyespor. Süper lige çıktığında ‘geldiği gibi gider, burada tutunması zor, ne de olsa ilçe takımı fazla şansı yok’ gibi yorumlar yapılırken Akhisar Belediyespor adını önce Ege’ye sonra da tüm Türkiye’ye ezberletiyor. Buna isterseniz futbolun gücü deyin; isterseniz mucize deyin. Şimdi bu mucize denilebilecek başarıya değinelim. Ülkemiz futbolunda kulüp başkanlarımız veya yöneticilerimiz hep göz önünde olmayı seven neredeyse her gördüğü kameraya açıklama yapan bir profil oluşturmuş durumdalar. Belki kendi egolarını tatmin ediyorlar. Belki de taraftara kendilerini gösterip onları tatmin ediyorlar. Ülkemizde birçok kulüp başkanı veya yöneticisi böyle. Özellikle de Süper ligde. Peki hal böyleyken Akhisar Belediyespor başkanını veya yöneticilerinden kimi tanıyoruz. Bir anket yapılsa büyük ihtimalle Süper ligde en az tanınan kulüp başkanı Akhisar Belediyespor başkanı Hüseyin Eryüksel olur. Akhisar Belediyespor’un sessiz ama işini 3 4 ™Sporda Manşet Dergisi 17. Sayısı fevkalade yapan başkanı 2009 yılında başkanlığa seçilmiş. Başkan olarak geçirdiği ilk sezon şampiyonluk sevinci yaşıyor Eryüksel. Takım 2.ligden 1.lige yükseliyor. Takımın başına Hamza Hamzaoğlu getiriliyor ve takım 1.ligdeki ilk yılında zorlansa da ligde kalıyor ve bu sezondan sonra başarı halkaları birbirini izliyor. Takım 1.ligdeki ikinci yılında ligi şampiyon bitiriyor ve Süper lige yükseliyor. Lige çıktığında takımın gelirleri birkaç sponsor ve otoparktan ibaretti. Belediye’nin desteğini de alan kulüp Süper ligdeki ilk sezonunda biraz yalpalasa da Süper ligde kalıyor. Akhisar Belediyespor yönetimi Bütçe nasıl kullanılır, doğru transfer nasıl yapılır bunu herkese gösteriyordu. Niasse gibi bir ismi neredeyse bedavaya alıp 5 Milyon Euro’ya satıp herkesi kendine hayran bırakıyordu. Hamzaoğlu’nun ayrılmasıyla ‘acaba şimdi ne olur’ sorularına takım cevabı yine futboluyla veriyordu. Böyle bir süreçten sonra bu sezon yönetim yine doğru transfer nasıl yapılır onu göstererek Hugo Rodellega’yı transfer ediyor ve Rodellega ligde fırtına gibi esiyor. Sezona çok iyi başlayan Akhisar Belediyespor doğru yapılanma nasıl olur sorusunun canlı örneği olarak karşımızda duruyor. Takımın en kısa zaman da stadına kavuşarak seyircisiyle buluşması daha da olumlu yansıyacaktır. Tüm bunlar olurken büyük bir mütevazılık örneği gösteren Başkan Hüseyin Eryüksel’i tebrik eder ve bu tüm kulüplere örnek yönetiminin de devamını dilerim. Ahmet Ergüç ™Sporda Manşet Dergisi 17. Sayısı GÖMLEK DEĞIŞTIRIR GIBI TEKNIK DIREKTÖR DEĞIŞTIRMEK! Gün geçmiyor ki bir teknik direktör değişimi veya istifası yaşanmasın. Gazeteler de son zamanlarda hızlanan teknik direktör değişimlerini haber yapmış ve 15 haftada takımlarda 10 teknik adam değişikliği yapıldığını belirtmiş. Sahi neden bu kadar çok antrenör değişikliği yaşanıyor? Bir takımın başarısız olmasının en büyük nedeni o takımın teknik direktörü müdür? İstikrar bizim futbolumuza çok uzak bir kelime. Ne olursa olsun takımda bir başarısızlık varsa bu durum en başta hocanın başına patlıyor. Kimse başarısızlığı üzerine alma cesaretinde bulunmuyor. Ama kulüpler her zaman bir günah keçisi aramayı kendilerine alışkanlık haline getirmiş durumda. Ligimizde de teknik direktörlerin adeta gömlek değiştirir hızında transferlerinin gerçekleşmesi bu durumun en büyük göstergesi. En basitinde A teknik adam X takımında haberlerini okumuşken aradan 2-3 ay geçtikten sonra başka bir takıma transfer olduğu haberini okuyabiliyoruz. Mesela arkadaşlarla aramızda konuşurken, ‘Abi bu teknik direktör bu takımda değil miydi? Ne zaman oraya geçti. Daha yeni buraya gelmişti’ diyebiliyoruz. Gerçekten son zamanlarda teknik direktörleri transferleri futbolcu transferlerini geçmiş durumda. Yıldız bir futbolcu teknik direktör olabilir mi? Gerekli belgeleri aldıktan sonra bu işi elbet olabilir. Her şeyin bir prosedürü var de mi? Ancak şu sıralar Antalyaspor’dan ayrılan Yusuf Şimsek’in yerine takım kaptanı Eto bakıyor! Bu haberi ilk duyduğum zaman çok şaşırmıştım. Bir kişi hem futbolcu hem de teknik direktör nasıl olabiliyor? Tabi en önemlisi bu kişi o takıma ‘futbolcu’ olarak transfer edilmiş. Federasyon buna nasıl izin veriyor? Antalyaspor Kulübü bu durumun Mehmet Uğurlu Hoca’ya bir sygısızlık olabileceğini düşünmüyor mu? Veya biz,yıldız yabancı futbolcu karşısında bu kadar aciz miyiz? Vallahi böyle giderse başkan bile yaparız! 4 yıl sonra Galatarasay galibiyetini yazmak! Galatasaray ile yapılan maçlar son zamanlarda en çok sinirlendiğim ve heyecanlandığım maçlar olmuştur. Hatta aklıma 2012-13 sezonunda oynanan ve 3-3 berabere kaldığımız maç geliyor. Beynime kan sıçramıştı resmen. Her zaman olduğu gibi hakemler bol bol konuşulmuş ve Beşiktaş’ın hakkını gasp etme yolunda emin adımlarla ilerlemişlerdi. Ancak bu sene yapılan derbide Beşiktaş gidişata artık ‘ Dur’ diyebildi. En çok sinirlendiğim Galatasaray maçlarına bu sene yenisini eklemedim. E tabi taraftar haklı olarak 4 sene sonra gelen Galatasaray galibiyetini ayrı bir coşku ve özlemle kutladı. Maçın hemen ardından bir yazı yazmasam rahat edemezdim. O yüzden sıcağı sıcağına klavyemden şunlar dökülmüştü: Başlama vuruşu ile beraber Beşiktaş Galatasaray karşısında ataklarına başladı. İlk yarı neredeyse ‘Günay’ı göremedik’ desek yeridir. Sosyal medyada da ‘ Şenol Hoca kaleye geçseymiş kimse anlamazmış’, ‘ Ya, Günay kalede üşüdü çocuğu biraz ısıtın’ tarzı espriler dönmeye başladı. Muslera’nın kalesinde adeta devleşmesi hem takdir edildi hem de ‘ Dayan bakalım nereye kadar dayanabileceksin?’ dedirtti. İlk yarı Beşiktaş’ın gözle görünür üstünlüğü 5 6 ™Sporda Manşet Dergisi 17. Sayısı İkinci yarı da aynen böyle oldu ve son haftalarda sakatlığı nedeniyle forma giyemeyen Gökhan Töre sahaya çıktı. 72. dakikada maça giren Töre, 74. dakikada golünü attı. Golden sonra ise Galatasaray’ın temposu gittikçe düştü. Velhasıl kelam Beşiktaş 3 puanı aldı. Derbi prestiji ve daha da kötü bir duruma düşmek istemeyen cimbom yenildi, Beşiktaş’ın puan kaybetmesini bekleyen Fenerbahçe’de, emanet olarak oturduğu liderlik koltuğundan kalktı. Sol Bek işlem tamam! ile sona erse de aradığı golü bulamadan 0-0 beraberlikle soyunma odasına gitti. Maç sanki Beşiktaş- Galatasaray arasında oynanmıyordu da Beşiktaş-Muslera arasında oynanıyordu. Muslera tek başına meydan okuyarak sanki adeta ‘Çanakkale Geçilmez’ diyor gibiydi. İlk yarıda uzaktan atılan şutlar da Beşiktaş’ın gol bulamamasında büyük rol oynadı. Pas verebilecek durumdayken şut çekilmesinin tercih edilmesi birçok pozisyonun harcanmasına neden oldu. Ama Muslera elbet pes edecekti. Beşiktaş Galatasaray’ın ortasahasından çok kolay geçebilir durumdaydı. Daha sonra Günay’ın topu uzaklaştırmak istersen ıskalaması sonucu Sneijder affetmedi ve takımını 1-0 öne geçirdi. Bir nevi atamayana atalar mantığı devreye girdi. Ancak bir şeye heves edersin de kursağında kalır ya Mario Gomez’in Snejder’in golünden 2 dakika sonra gol atması da cimbom için öyle oldu. Ardından Quaresma Gökhan Töre değişikliğini gerçekleştiren Şenol Hoca, taze kan olarak Töre’yi sahaya sürdü. Beşiktaş’ın maç başlamadan önce yapılan yorumlarda olduğu gibi skora etki edecek yedekleri elinde bulundurması en büyük artısıydı. Kabul edelim Beşiktaş İbrahim Üzülmez’den sonra sol bek mevkiine güven verecek bir futbolcu transfer edememişti. Dikiş bir türlü tutumuyordu. Herkes, ‘ Deli İbo’nun ahı tuttu’ diyordu.Eğer ortada bir ah varsa o ahın etkisinin geçtiğini artık gönül rahatlığı ile söyleyebiliriz. İsmail Köybaşı’nın son maçlardaki performası sonrası Şenol Güneş de ona ilk 11’de yer vermeye başladı. Güneş’in burada futbolcular ile olan diyaloğunun ne kadar etkili olduğunu da es geçmemek lazım. Çünkü hoca futbolcularına inanıyor ve bu inancını da onlara yansıtıyor.Gerçekten Beşiktaş’ın uzun zamandır aradığı ancak bulamadığı sol bek meğer yanı başında duruyormuş Atiba varsa sorun yok Atiba Hutchinson... takımın dinamo taşı. Taraftarda artık şu rahatlık var: ‘ Atiba varsa sorun yok’ Ya da top rakibin ayağındaysa ‘ Tamam ya Atiba alır onu’ diyebiliyor artık. Ne diyelim, bu rahatlığı bize veren Atiba’dan Allah bin kere razı olsun. Simge Özden ™Sporda Manşet Dergisi 17. Sayısı 2015’TE NELER OLDU? 1- Arda Turan Barcelona’ya Transfer Oldu. Milli takımımızın kaptanı Arda Turan dünya devi Barcelona ile 5 yıllık mukavele imzaladı. 2- Milli Takımımız EURO 2016’da Elemelerde ki son maçında Selçuk İnan’ın son dakikalarda ki golüyle İzlanda’yı yenen Milli takımımız, elemelerde ki en iyi 3. olarak doğrudan şampiyonaya katılmaya hak kazandı. En iyi 3. olmamız %2.5 ihtimalken, 7 ihtimalden biri dahi gerçekleşmese Play-Off oynayacaktık. İşte o yedi ihtimal: • (Portekiz-Danimarka) - Danimarka’nın kazanmaması gerekiyordu. • (Slovenya-Litvanya) - Slovenya’nın puan kaybetmesi gerekiyordu. • (Lüksemburg-Slovakya) - Slovakya’nın kazanması gerekiyordu. • (Polonya-İrlanda) - Polonya’nın kazanması gerekiyordu. • (Ukrayna-İspanya) - İspanya’nın kazanması gerekiyordu. • (Türkiye-İzlanda) - Türkiye’nin kazanması gerekiyordu. • (Letonya-Kazakistan) - Kazakistan’ın kazanması gerekiyordu. 3- Hidayet Türkoğlu Basketbolu Bıraktı. Tecrübeli sporcu, aktif sporculuk kariyerinin noktaladı. 4- 3 kupalı 4 yıldızlı Galatasaray Süper Lig’de 20. kez şampiyon olan Galatasaray 4. yıldızı takan ilk takım olma başarısını gösterdi. Lig şampiyonluğunu alan Galatasaray, Ziraat Türkiye Kupası ve Süper Kupa’yı da müzesine götürerek 3’te 3 yaptı. 5- Fenerbahçe Takım Otobüsüne Silahlı Saldırı Fenerbahçe takım otobüsü Rize’den, Trabzon Havaalanına giderken silahlı saldırıya uğradı. Otobüsün camları parçalandı, soför hastaneye kaldırıldı. Futbolcular ise bir süre büyük şok yaşadı. 6- Karşıyaka 28 Yıl Sonra Şampiyon! TürkiyeBasketbol Ligi’nde Anadolu Efes’i 85-71 yenen Pınar Karşıyaka düşük bütçesine rağmen 1987’den sonra tekrar 7 8 ™Sporda Manşet Dergisi 17. Sayısı şampiyon olarak 2. kez bu başarıyı elde etti. 7-Xavi, Barcelona’ya Veda Etti. 1998/99 sezonundan beri Barcelona forması giyen ve Katalan ekibiyle 23 kupa kazanan Xavi, Katar takımı Al Sadd’a gitti. 8- Usain Bolt 9. Kez Dünya Şampiyonu 2015 Dünya Atletizm Şampiyonası 100 metre finalinde Usain Bolt, 9.79’luk derecesiyle 9. Kez şampiyon oldu. 9- Eczacıbaşı Vitra Dünya Şampiyonu! 2015 Dünya Kadınlar Voleybol Şampiyonası’nda temsilcimiz Eczacıbaşı Vitra, Rus ekibi Dinamo Krasnodar’ı 3-1 yenerek müthiş geçen sezonu kupayla onurlandırdı. 10-Ali Kaya Dünya Şampiyonu Erkekler Avrupa Salon Atletizm Şampiyonası 3 bin metrede 7:38:42’lik derecesiyle rekor kırarak altın madalya kazandı. 11-Zeynep Güneş, Dünya Rekorunu Kırarak Şampiyon Oldu 17 yaşındaki yüzücümüz Viktoria Zeynep Güneş, dünya rekoruyla birlikte şampiyon oldu. 12-Tekvando’da Servet Tazegül ve İrem Yaman Dünya Şampiyonu Milli Tekvandocu Servet Tazegül, 68 kiloda ev sahibi Rusya’nın temsilcisi Aleksoy Denisenke’yi yenerek Dünya Şampiyonası’nda altın madalya kazandı. Rusya’da şampiyona da kadınlar 62 kiloda temsilcimiz İrem Yaman, finalde ki rakibi İspanyol Marta Calvo Gomez’i yenerek altın madalyanın sahibi oldu. 13-Şampiyonlar Ligi Finalini Cüneyt Çakır Yönetti Barcelona’nın Juventus’u 3-1 yendiği maçı yöneten Cüneyt Çakır, Şampiyonlar Ligi finalini yöneten ilk Türk hakem oldu. 14-Türkiye, Avrupa Oyunları’nda Toplam 29 Madalya Kazandı Türk sporcular, Azerbaycan’nın ev sahipliği yaptığı 1. Avrupa Oyunları’nda, 6 altın, 4 gümüş ve 19 ™Sporda Manşet Dergisi 17. Sayısı bronz olmak üzere toplam 29 madalya kazandı. Filenin Sultanları bu turnuvada altın madalya kazandı. 15- Trabzon Erdoğdu Anadolu Lisesi Dünya Şampiyonu Trabzon Erdoğdu Anadolu Lisesi, Okul Sporları Dünya Futbol Şampiyonası’nda Brezilya’yı 2-1 yenerek şampiyon oldu. 16- FIFA’dan Blatter ve Platini’ye Soruşturma FIFA Etik Kurulu Adalet Komisyonu, FIFA’daki yolsuzluk operasyonu kapsamında FIFA Başkanı Sepp Blater ve UEFA Başkanı Mitcel Platini hakkında soruşturma başlattı. Dava sonucunda her iki isimde 8 yıl spordan men cezası aldı. 17- Şike Davasında Aziz Yıldırım Dahil Tüm Sanıklara Beraat Kararı! 3 Temmuz 2011’de başlayan futbolda şike davası sonuçlandı. Fenerbahçe Başkanı Aziz Yıldırım dahil tüm sanıklar beraat etti. 18-Aslı Çakır Alptekin’e Doping Nedeniyle 8 Yıl Men Cezası Milli sporcumuz Aslı Çakır Alptekin’in 2012 Londra Olimpiyatları’nda 1500 metre koşu yarışında kazandığı altın madalya, doping yaptığı gerekçesiyle geri alındı. Alptekin’e 8 yıl spordan men cezası verildi. 19-Kenan Sofuoğlu Dünya Supersport’ta 4. Kez Şampiyon Dünya Supersport Şampiyonası’nın Fransa’da düzenlenen 11. ayağını 2. sırada bitiren Kawasaki pilotu Kenan Sofuoğlu, sezonun bitimine bir yarış kala şampiyonluğunu ilan etti. 20-Sinan Şamil Sam’ı Kaybettik ‘Boğazın Boğası’ lakaplı eski Dünya Kıtalararası Ağır Siklet Boks Şampiyonu Sinan Şamil Sam, karaciğer yetmezliği nedeniyle tedavi gördüğü hastanede hayatını kaybetti. Ahmet DURMUŞ 9 ™Sporda Manşet Dergisi 17. Sayısı GITTI DE GITTI! noktanın sınırında yer eder. Kimilerine göre Figo’nun yaptığı özel bir şirketten başkasına geçmekten farkı olmayan şeçimdir kimilerine göre ise sevgilini onun düşmanıyla aldatmaktan farksızdır. Yüzyıllardır süren rekabetin alevini milenyuma taşınmasında en önemli etken 60 milyon avroluk bu transfer yatmaktadır. Bağımsızlığını kazanacak mı yoksa İspanya’ya bağlılığına devam mı edecek tartışmalarının yaşandığı şu dönemde Katalonya’nın yakın spor tarihinde yer eden önemli bir tartışmayı yeniden hatırlamanın biz sporseverlere tarafını belirlemesinde yardımcı olacaktır belki de. Her ne kadar Katalan ülkesi İspanya’dan ayrıldığı taktirde La Liga Barcelona için yalan olacak olsa da belki de aslında kaybeden La Liga olacaktır kim bilir? Gelin bu tartışmaya marka değeri, siyasi ve başarı odaklı değil de tamamen fanatizm ve bağlılık odağından bakalım. Bu tartışmaya açık noktanın ve örneğin sporun profesyonellik mi yoksa amatör ruhla mı yürütülmesi gerek olduğuna karar vermemizi kolaylaştıracaktır. Barcelona ve Real Madrid arasındaki çekişmenin belki de kırılma noktasını yaş itibariyle uygun olanlar hatırlayacaktır. F ile başlar o ile biter 4 harflidir. Louis Figo’nun ihaneti spor otoritelerinin hala tartıştığı ve etik değerlerin profesyonellikle çekiştiği 10 Luis Figo canlı kanlı efsane biz 80-90 çocuklarının o yüzüğünü öpen karakteristik yüzlü Portekizli efsanesi… Katalan taraftarlar onun sayesinde 12 Haziran 200 Euro Cup’ta Portekiz Milli Takımı’nı bile destekliyordu İngiltere karşısında. Fakat onun sahada atacağı çalımların bir benzerini de yakında kendilerine atacağından habersizlerdi. Aynı dönemde Real Madrid başkanlığı için yarış devam ediyor, Florentina Perez başkan adayı olarak söylemlerine “ Başkan olursam Figo’yu Real Madrid’e getiririm” ekleyince Lorenzo Sanz kahkahalara boğuldu salonda. Bunun üzerine Perez “Eğer getiremezsem bütün kombinelerin sahiplerine paralarını iade ederim ” diyerek ciddiyetini ortaya koydu. Barcelonalı taraftarlar elleri yüreklerinde beklerken Figo bu söylemleri yalanlayınca kendilerini bir nebze olsa rahatlattılar. Zor olan gerçek olup Florentino Perez Real Madrid Başkanı seçilince tüm medya Figo transferiyle ilgilenmeye başladı. Katalan cephesi bunun olmasına imkaan vermezken en başta Marca Real Madrid’in transfere çok yakın olduğunu konuşuyordu. 24 ™Sporda Manşet Dergisi 17. Sayısı Temmuz sabahı olmaz denilen oldu ve Luis Figo zaferi Real Madrid cephesinde yankılandı. Aynı gün ise Barcelona açısından dabbetül arz’ın yeryüzüne inişi gibiydi. Figo vakit kaybetmeden “Hem çok zor hem de çok önemli bir karardı. Fakat her şeye rağmen buradayım ve Real Madrid’de olmaktan dolayı çok mutluyum. Sadece kendimi ve yeni takımımı düşünüyorum” açıklamasını yaptı. Bu belki de tüm spor kamuoyu açısından dönülmeyecek bir anın başlangıcıydı profesyonellik adına. Figo Nou Camp’ta domuz kafalarıyla karşılanmıştı. Sene 2015. 15 sene sonra bile taze Barcelonalı Arda bile hala Galatasaraylı kimliğini üzerinden atamayarak Fenerbahçe’ye ‘Hayır’ diyorsa, Emre Belezöğlu Başakşehir’de oynamasına rağmen hala Galatasaray taraftarının tepkisini çekiyorsa ve hala taraftarlar için takım renkleri önemliyken bazı sporcular için profesyonellik, bazıları için amatör ruh ön plandaysa hangi sınırdan söz edebiliriz futbol adına? Belki biz bazılarına hak ettiğinden fazla misyon yükleyip üzülüyoruz. Belki de onlar olması gerektiği gibi davranıp bizim haksızlığımızı yüzümüze vuruyor. İşin içine para giriyorsa kimsenin Totti kadar vefalı davranmasını umamayız. ‘İstisnalar kaideye zarar vermez’ deyip, futbolculara değil takımımıza bağlanmayı öğrenmeli ve ne Figo’nun Katalanlara yaptığına biraz tarafsız yaklaşmalıyız. Yine de Katalanlar adına dilimize bir türkü dolayacaksak Orhan Gencebay’dan “Gitti de gitti” zihnimizin müzik çalarında yer almalıdır. Özge Çevik 11 ™Sporda Manşet Dergisi 17. Sayısı KADINLAR VOLEYBOL 1. LİGİ İLK YARININ ARDINDAN Ülkemizin son 10-15 yılına baktığımızda sporda açık ara en iyi olduğumuz dal hiç kuşku yok ki kadın voleybolu. Ayrıca kadın lisanslı oyuncu sayısının erkekleri geçtiği tek dal olma özelliği de var. Hal böyle olunca sezonun ilk yarısı bitince Kadınlar Voleybol 1. Ligi›ni değerlendirelim dedik. 12 takımlı ligde ilk 11 haftaya baktığımızda ligde yenilgisiz takım olarak Vakıfbank’ı görüyoruz. Giovanni Guidetti yönetimindeki Vakıfbank uzun galibiyet serili sezonları oyun anlamında aratmasına rağmen ilk yarıyı yenilgisiz tamamladı. İlk yarıda Milli Takım’ın genç orta oyuncusu Kübra’nın daha fazla kullanılmaya başlandığını ve ön plana çıkmaya başladığını görüyoruz. Pasör Naz ve Kaptan Gözde takımı sırtlamaya devam ediyor. Sheilla 12 gibi yabancılar devreye girdiğinde Vakıfbank tutulmaz bir takım oluyor. Geçtiğimiz sene kupa kazanamasa da sezonun en büyük iki favorisinden biri yine Vakıfbank olacaktır. 2. sırada Fenerbahçe Grundig’i görüyoruz. Sezona 3 kupa ile moralli olarak giren Abbondanza’nın öğrencileri sadece Vakıfbank’a 3-2 yenildi. Yeon Koung Kim takımın parlayan yıldızı olma özelliğini sürdürürken, Polen ve Dicle’nin yükselişini de izledik ilk yarıda. Sezonun geri kalan kısmında şampiyonluk yolunda Vakıfbank ile çekişeceklerini tahmin ediyoruz. 2 yenilgisini de üstündeki iki takımdan alan 3. sıradaki Galatasaray sezona Ataman Güneyligil ile başlayarak bir yerli devrimi yaptı. Altyapıdan gelen dört oyuncu ile yerlilerin sıklıkla girdiği rotasyonda Galatasaray’da kısıtlı kadroyla iyi işlerin yapıldığını izledik ilk yarıda. Milli Takım iki oyuncu verince söylediklerimizin ne kadar doğru olduğunu görüyoruz. İlk yarının hayal kırıklığı ise son Avrupa Şampiyonlar Ligi şampiyonu ™Sporda Manşet Dergisi 17. Sayısı olan Eczacıbaşı diyebiliriz. Caprara’nın takımı ilk yarıyı 4 yenilgi ile kapattı. Neriman, Fürst ve Neslihan gibi yıldız oyuncular neredeyse hiç varlık gösteremediler ilk yarıda. Takımda kıpırdayan Poljak ve Larson olmasa Eczacıbaşı için daha kötü bir ilk yarı olabilirdi. İlk dördün dışında bir diğer deyişle final grubunun dışında kalan takımları incelediğimizde ilk olarak Bursa takımlarını görüyoruz. Bursa Büyükşehir Belediye ve Nilüfer Belediye 5. ve 6. sıradalar. Bursa takımları da Galatasaray gibi ektikleri yerli tohumların meyvelerini topluyorlar. Ayrıca şunu da belirtelim, takımlar Bursa’ya giderken ne kadar zor bir deplasmana çıkacaklarını artık biliyorlar. 7. sırada Sarıyer Belediye var. Sarıyer Belediye takım kadrosu ve teknik olarak ilk dördü zorlayacak kapasitede. Çanakkale Belediye, Halkbank, İdman Ocağı, Salihli Belediye ve İlbank arasında bir takım klasman grubuna gidecek, diğerleri ise baraj etabına katılacak ve son iki takım olmamak için yoğun gayret sarf edecekler. Geçen sene lige çıkan Halkbank ilk yarıda sürpriz bir Eczacıbaşı galibiyeti alarak dikkat çekmişti. O maçtaki gibi oynarlarsa klasman grubuna dahil olabilirler. Geçen sene lige çıkan bir diğer takım olan Salihli Belediye ile bu sezon çok kötü durumda olan İlbank düştükleri durumdan toparlanmazlarsa iki takımın düştüğü ligde düşmeye yakın en büyük adaylar görüntüsü içindeler. Takımlarımıza 2. yarıda ve Avrupa Kupaları’nda başarılar diliyoruz. Hak eden kazansın. Serdar Üstüntaş 13 ™Sporda Manşet Dergisi 17. Sayısı BAY GOL: RUUD VAN NISTELROY Hamburger SV ile 1.5 yıllık kontrat imzaladı. 2011 yazı itibariyle Málaga CF’yle 1 yıllık sözleşme imzalayıp 2011-2012 sezonu sonunda futbolu bıraktığını açıkladı. Benim yaş gurubumun çok iyi tanıdığı bir golcüdür Nistelroy. Uzun adı; Rutgerus Johannes Martinus “Ruud” van Nistelrooy’dur. 1 Temmuz 1976 yılında Hollanda’da dünyaya gelmiştir. Hollanda’da FC Den Bosch formasıyla iyi bir performans ortaya koyduktan sonra Heerenveen’e 2 milyon dolara transfer oldu. Heerenveen’deki başarısı PSV’nin dikkatini çekti ve Heerenveen’deki 1 sezonun ardından buraya 4 milyon pound karşılığında transfer oldu. Yıldızı PSV Eindhoven’da oynarken parlayan Ruud, 19 milyon pounda Manchester United’a transfer oldu. Başarısını bu takımda da devam ettiren Ruud 2002-2003 sezonunda FA Premier HYPERLINK “https:// tr.wikipedia.org/wiki/FA_Premier_ League”League gol kralı oldu. Hollanda Millî Futbol Takımı formasını da giyen Nistelrooy takımının 2006 FIFA Dünya Kupası kadrosunda da yer aldı. Van Basten’in görevde olduğu sürece milli takım formasını giymeyeceğini açıkladı. Ancak daha sonra Van Basten’den özür dileyerek tekrar milli takım yolunu tutarak Euro 2008’de Hollanda forması giydi. 2006 yılında Manchester United’tan Real Madrid’e transfer oldu ve 4 yıl bu takım için ter döktü. Talihsiz bir sakatlık nedeniyle sezonu kapattı. 2007-2008 sezonunda altın ayakkabıyı 1 gol farkla İtalyan yıldız Francesco Totti’ye kaptırdı. 2010 Ocak ayında Alman ekiplerinden 14 Futbolseverler onu elbette daha çok Manchester’daki performansı ile h a t ı r l a y a c a k t ı r. G e r ç e k t e n attığı fantastik ve birbirinden güzel golleri ile herkesin beğenisini kazanan tipik bitirici santrafor özelliklerini taşıyan nadide bir golcü idi kendisi. Benimle aynı yaşta olması hasebiyle bizim kuşağın en önemli golcülerindendi. Attığı gollere ayrı bir güzellik ve estetik katan bu futbol sanatçısı 70 kez giydiği Hollanda forması ile 35 gol atma başarısı göstermiştir. Kariyeri boyunca Den Bosch forması ile 69 maçta 17 gol, Heerenveen forması ile 31 maçta 13 gol, PSV forması ile 67 maçta 62 gol, Manchester formasıyla 150 maçta 95 gol, Real Madrid formasıyla 68 maçta 46 gol, Hamburg formasıyla 36 maçta 12 gol ve Malaga forması ile 28 maçta 4 gol olmak üzere kariyeri boyunca 284 gol atma başarısı göstermiştir. Avrupa kupalarında attığı golleri de katarsak kulüpler düzeyinde 589 karşılaşmada attığı 347 gol ile 0.59’luk bir ortalamaya sahiptir, ki bu ortalama onunla kıyaslanan Dennis Bergkamp, Robin van Persie ve Patrick Kluivert ortalamalarından yüksektir. van Nistelrooy sadece küçük maçların golcüsü değildi. O, devamlı olarak üst düzey maçlarda üst düzey takımlara karşı önemli goller atmayı başardı. İnanmıyorsanız Arsenal’e sorun. Ve Şampiyonlar Ligindeki gol rekoru da çok etkileyici. O, Cristiano Ronaldo, Raul ve Messi’nin hemen arkasında 56 golle bu turnuvadaki en golcü 4. isim. Ayrıca, Avrupa’nın en önemli futbol turnuvasında hiç kimse onun kadar iyi bir gol ortalamasına sahip ™Sporda Manşet Dergisi 17. Sayısı değil – Lionel Messi ve Ronaldo 0.7’lik gol ortalamasının gerisinde kalıyorlar. Turnuvada şampiyon olamaması ve finale bile çıkamamasına rağmen 2001-02, 0203, 04-05 sezonlarında turnuvayı en golcü isim olarak bitirmeyi başardı. Ruud harika bir golcüydü bir gol sanatçısı idi ancak fizik olarak zayıf bir futbolcu idi. Bu sözleri ona gene bir Hollandalı futbol efsanesi olan Johan Cruyyf söylemiştir. Bu sözlere katılmadığımı belirtmek isterim. Bunu neden söylediğini anlamakta zorlandım. Futbol hayatı boyunca hep harika bir golcü olmasına karşın ona söylenen övgü sözleri hep “Ama” ile başlayan ikinci cümlelerle törpülenmiştir. Bunun nedeni belirsizdir. Belki kıskançlık, belki başka bir şey, belki de spor kamuoyuna itici gelmesidir. Ancak o her gittiği takımda golcüdür ve bu kimliğine aykırı hiçbir sezonu olmamıştır. O bir gol makinesidir. O kalbiyle oynayan bir golcü ve saygı duyulması gereken kariyer istatistikleri gerçekten olağanüstüdür. Muhtemelen Manchester United kariyeri oyuncunun en büyülü zamanları ve kariyerinde zirve yaptığı zamanlar olarak hatırlanacak. 2001-05 sezonları arasında van Nistelrooy, korkunç hızı ve usta hareketlenmeleriyle ve tabi ki yanılmayan bitiricilik yeteneğiyle Premier Lig’in gördüğü en iyi tamamlayıcı forvetti. O kaleye arkası dönük oynayabiliyor, arkaya koşular, kafa vuruşları ve her iki ayağıyla rahat vuruşlar yapabiliyordu. Ayrıca 2001-02 Şampiyonlar Ligi sezonunda turnuvayı en çok asist üreten futbolcu olarak bitirerek, takım arkadaşlarını oyunun içine dahil etmek konusunda da çok yetenekli olduğunu gösteriyordu. Van Nistelrooy’un Man. United kariyerinin sonu Wayne Rooney ve Cristiano Ronaldo’nun yükseliş sezonu oldu. Hollandalının artan sakatlık problemleri, oyun süresinin kısalmasıyla birleşince sıkıntı vermeye başladı. 200506 sezonunda 24 gollü bir geri dönüş yapmasına karşılık Alex Ferguson’un kendisini Lig Kupası finalinde yedek oturtmasıyla birlikte kariyerinde acı bir tat bıraktı ve sezon sonunda 10.5 milyon pound karşılığında Real Madrid’e satıldı. Burada da sanatını konuşturmaya devam eden Ruud daha sonra sakatlıklar ile boğuştu. Kariyerini Hamburg ve Malaga ile tamamlayarak yeşil sahalara veda etti. Kim ne derse desin o; hep müthiş tekniği, usta işi golleri, hem sağ hem sol hem de kafa ile attığı sanat eseri golleri ile hatırlanacak. Şahsen ben öyle hatırlayacağım. Sağlıcakla kalın… Ayhan Kanlı 15 ™Sporda Manşet Dergisi 17. Sayısı VİTAMİNLER Kaç çeşit vitamin vardır? Vitaminler bilindiği gibi vücut tarafından üretilemeyen ama yaşam için gerekli olan bileşiklerdir. Vitaminler genelde iki gruba ayrılır. Bunlar suda eriyen ve yağda eriyen vitaminler. Yağda eriyen vitaminler dört tanedir bunlar:A, D, E, K tir. Suda eriyenler ise şunlardır: B (B1 thiamin, B2-riboflavin, B6 piridoksin, B12)ve C vitamini (askorbik asit) Suda eriyen vitaminlerin özellikleri nedir? Bunlar B ve C vitaminleridir. Bu vitaminlerin özellikleri vücutta az bulunmaları ve depo edilmez olmalarıdır. Fazla alındıklarında ise idrar yolu ile atılır. Yağda eriyen vitaminlerin özellikleri nelerdir? Yağda eriyen A, D, E, K vitaminleri vücutta depo edilir. Fazla alındıkları zaman vücutta toksit etkisi yaparlar. Yetişkinlerde fazla alım onucu baş ağrısı, bulantı, saç dökülmesi, ishal gibi belirti gösterirler. Vitaminler ne zaman ve nasıl alınmalıdır? Vitaminler gerek duyulduğunda mutlaka bir hekim veya beslenme uzmanı denetiminde alınmalıdır. Onların hangisinin kullanılması gerektiği , alınma sıklığı ve dozu mutlaka bir uzman tarafından belirlenmelidir. 16 Vitaminlerin performansa etkisi nedir? Sağlıklı ve düzenli beslenen bir sporcu, normalde vitamin gereksinimini aldığı besinlerden olarak sağlar. Ama sporcular psikolojik olarak vitamin almaları gerektiğini zanneder . Yetersiz ve fazla vitamin alımının performans üzerindeki etkileri çeşitli araştırmalara söz konusu olmuştur. Sağlıklı beslenen bir sporcu için birçok uzmanın belirttiği gibi vitamin alımı pahalı bir idrarın oluşmasına neden olur. YARIŞMA ÖNCESİ ÖĞÜN Yarışma öncesi öğün ne zaman yenmelidir? Yarışma öncesi öğün yarışmadan en az 3 saat önce yenmelidir. Bu süre belirli besinlerin süresidir. Son öğün süresi bazen 3.5, bazen de 4 saat olabilir. Yarışma öncesi öğünde neler olmalıdır? Son öğün sindirimi kolay besinler seçilmelidir. Sindirimi kolay ve enerji verici özelliklerinden ötürü karbonhidrat tercih nedeni olmalıdır. Yarışmada öncesi öğün nasıl olmalıdır? Yarışma öncesi öğün için şöyle örnekler verilebilir: Peynirli makarna, şehriye çorbası, komposto, ekmek. Veya derisi soyulmuş tavuk, patates püresi, şeftali, meyve suyu ve maden suyu karışımı Yarışma öncesi öğünde neler olmamalıdır? Yarışma öncesi son öğünde posası fazla olan çiğ sebze ve meyve olmamalıdır. Özellikle selülozik niteliği olan bazı yeşil besinler içine sünger gibi su çekerek çok uzun sürede sindirilirler. Ayrıca çok yağlı yiyeceklerin de sindirim süreleri uzundur. Bunlardan kaçınılmalıdır. Yarışma sonrası öğünde neler olmalıdır? Yarışma sonrası öğünde öncelikle vücutta azalan su mineraller yerine konmalıdır. Yarışmadan 30 dakika sonra su ve 1 saat sonra da süt veya ayran en uygun içecektir. Kaslarda boşalan glikojen depolarını doldurmak ve kan ™Sporda Manşet Dergisi 17. Sayısı şeker düzeyini eski düzeyine getirmek için pilav, patates, makarna gibi karbonhidrattan zengin yiyecekler tercih edilmelidir. Vitamin ve mineral yönünden zengin taze meyve ve sebzeler, sütlü tatlılara ağırlık verilmelidir. Proteinli yiyeceklerden ise tavuk, balık, peynir gibi sindirimi kolay olanlar tercih edilmelidir. SU VE SPOR Vücudumuzun su kaynakları nelerdir? Vücudumuzun su kaynakları üç ana grupta toplanır. Bunlar: Direkt olarak alınan su, çeşitli sıvıların içindeki su, çeşitli besin maddelerinin içindeki sudur. Vücudumuz nerelerde suyu kullanır? Su insan vücudunun önemli gereksinimidir. Bilindiği gibi insan organizmasının %65-70 ‘i sudan oluşmaktadır. İnsan vücudu dört temel olgu için suya gereksinim duyar. Bunlar şunlardır: Besinlerin vücuda alınması, Sindirim kolaylaşması, Zararlı öğelerin dışarı atılması, Vücut ısısının denetimi. Bilindiği gibi fiziksel egzersiz sırasında vücudun sıvı gereksinimi artmaktadır. Egzersiz ter ve solunumla vücudumuzdan önemli miktarlarda sıvı kaybolmaktadır. Örnek vermek gerekirse, 1000 metre koşusunda yaklaşık 1 litre, Su ne zaman ve ne kadar içilmelidir? Su içimi üç ana başlık altında toplanabilir. Bunlar; egzersiz öncesi, egzersiz sırası ve egzersiz sonrasıdır. Yarışma veya egzersiz öncesi son öğünde 2-2.5 bardak su içilmelidir. Egzersizden yarım saat önce de 1 saat bardak içilebilir. Egzersiz sırasında su tüketimi kuşkusuz egzersizin şekli, süresi ve ortamın sıcaklığına bağlıdır. Beslenme uzmanları genelde bir saatin altındaki fiziksel aktiviteler için en uygun sıvı alımının su olduğu görüşündedir. Bu nedenle bir saat ve onun altındaki fiziksel aktivitelerde 20 dakikada bir bardak su içilmelidir. Egzersiz sonrası su içimindeki kriter de idrarın rengidir. İdrarın rengi açık oluncaya kadar sporcunun su içmesi önerilir. Aslında burada asıl mantık aktivite öncesi ve sonrası vücut ağırlığının belirlenip, farkı kadar su alınmasıdır. Su ne soğuklukta olmalıdır? Sporcunun içeceği suyun soğukluk derecesi sürekli tartışılan bir konudur ve bu konuda gelenekler yanlış bilgilerle doludur. Özellikle bu yanlış bilgiler egzersizde ve sonrası “soğuk su ”içilmemesi yönündedir. Bu yanlış bir bilgidir. Egzersiz sırasında ve sonrasında termoregülasyon (artan vücut sıcaklığının dengelenmesi) için özellikle soğuk su içimi yararlıdır. Burada beslenme uzmanları suyun soğukluğunun 5-10 derece olmasını önerirler. maratonda ise yaklaşık 5 litre sıvı kaybı olmaktadır. Sporcunun ne kadar su içmesi gerekir? Sporcunun ne kadar su içmesi gerektiği yaptığı aktiviteye, ortamın sıcaklığına ve aktivitenin süresine bağlıdır. Bu olaya harcanan kalori bazında bakarsanız, beslenme uzmanları harcanan her 1000 kilokalori için, bir litre suyun alınması gerektiğini söylemektedir. Kaynak:Derleme (RFC) Rafet Fatih ÇAKMAK Beden Eğitimi Öğt.Gör. Bir Sonraki Ay : Çocuk ve Egzersiz 17 ™Sporda Manşet Dergisi 17. Sayısı ‘‘TÜRK BAYRAĞI DALGALANDIRMAK’’ 18 ™Sporda Manşet Dergisi 17. Sayısı Milli sporcumuz Erkan Özbey ile keyifli bir röportaj gerçekleştirdik. Erkan Özbey kimdir ? 18.05.1996 Şişli doğumluyum, 5 yaşımdan beri Wushu , kick boks ile uğraşıyorum, Milli sporcuyum, şuanda da Çanakkale 18 Mart Üniversitesinde beden eğitimi öğretmenliği okuyorum. Spora nasıl başladınız? Spora babam sayesinde abimin başlaması ile yavaş yavaş başladım. Daha 5 yaşında salona izlemeye abimi izlemeye giderken ben de başlamak istediğimi söyledim, başladıktan sonra ne olduğunu anlamadan yıllardır devam ediyorum. Yaşım ilerledikçe İstanbul, sonrasında Türkiye şampiyonlarına katıldım ve milli olmayı basardım, hala devam ediyorum. Bize biraz başarılarınızdan bahseder misiniz? Bazı olanlardan dolay bir kaç yıl maçlara katılamadım . İlk maçıma 15 yaşımda katıldım . Wushu gençler İstanbul şampiyonu, Türkiye 3.sü oldum . 2013 Wushu İstanbul ve gençler Türkiye şampiyonu oldum . 2014’de Wushu gençler Balkan şampiyonu kick boks Türkiye ikincisi oldum . 2015’te büyükler 18-35 yas Wushu Türkiye 3.sü oldum. Kariyer hedefleriniz nelerdir? Öncelikle Türkiye şampiyonu olmak, sonrasında Türk bayrağı dalgalandırmak yani Avrupa ve Dünya şampiyonluğu :) Üniversite bittikten sonrada kendi spor salonumu açıp kendi öğrencilerimi yetiştirmek. Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Hayır, yok teşekkür ederim Röportaj: M. Akil Avci 19 ™Sporda Manşet Dergisi 17. Sayısı 20